Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (4)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Evvel 1417 / 21.09.1996
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Ucbün Sebebi, İbadet Zevkinin Elden Gitmesi, Allah Korkusu, Ucüb ve Kibir, İnsanların Huyları İçinde Gizlidir, Nefsinin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (4)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Evvel 1417 / 21.09.1996
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Ucbün Sebebi, İbadet Zevkinin Elden Gitmesi, Allah Korkusu, Ucüb ve Kibir, İnsanların Huyları İçinde Gizlidir, Nefsinin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi,el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi, alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedinalâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn. ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emma ba'd: Emma ba'd:

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Tasavvuf yolunun büyüklerinin, evliyâullahın meşhurlarının hayatlarını ve güzel sözleriniTasavvuf yolunun büyüklerinin, evliyâullahın meşhurlarının hayatlarını ve güzel sözlerini okumaya devam ediyoruz.okumaya devam ediyoruz. Allah, rahmetine cümlemizi nail eylesin; sevdiği, razı olduğu kullar eylesin.Allah, rahmetine cümlemizi nail eylesin; sevdiği, razı olduğu kullar eylesin. Evliyâullah büyüklerimizin himmetine, teveccühlerine mazhar eylesin,Evliyâullah büyüklerimizin himmetine, teveccühlerine mazhar eylesin, Peygamber Efendimiz'in şefaatine nail eylesin. Peygamber Efendimiz'in şefaatine nail eylesin.

Sıra Ebû Osmân-ı Hirî'nin;Sıra Ebû Osmân-ı Hirî'nin; Horasan'da Nişabur'a bağlı Hire'den Ebû Osman isimli büyük zâtın sözlerini okumakta. Horasan'da Nişabur'a bağlı Hire'den Ebû Osman isimli büyük zâtın sözlerini okumakta.


Hayatını geçen haftalarda okumuştuk, naklettiği hadislerden misal vermiştik;Hayatını geçen haftalarda okumuştuk, naklettiği hadislerden misal vermiştik; şimdi sözlerine devam ediyoruz: şimdi sözlerine devam ediyoruz:

Kâle ve semi'tühû yekûl. Kâle ve semi'tühû yekûl.

Kâle diyen Ebû Amr b. Hamdan; daha önceki rivayetlerin başında vardı.Kâle diyen Ebû Amr b. Hamdan; daha önceki rivayetlerin başında vardı. Semi'tühû dediği de Ebû Osman. Semi'tühû dediği de Ebû Osman.

"Ebû Amr b. Hamdan Ebû Osmân El-Hirî'nin şöyle söylediğini naklediyor:" "Ebû Amr b. Hamdan Ebû Osmân El-Hirî'nin şöyle söylediğini naklediyor:"

el-Ucubu yetevelledü min ru'yeti'n-nefsi ve zikrihâ ve ru'yeti'l-halki ve zikrihim. el-Ucubu yetevelledü min ru'yeti'n-nefsi ve zikrihâ ve ru'yeti'l-halki ve zikrihim.

Ucub denilen kötü bir huy var. Kötü huyların önemlilerinden birisi ucub. Ayn-cim-be, ucub. Ucub denilen kötü bir huy var. Kötü huyların önemlilerinden birisi ucub.

Ayn-cim-be, ucub.

Ucub; insanın kendini beğenmesi, kendini beğenmiş kimse olması.Ucub; insanın kendini beğenmesi, kendini beğenmiş kimse olması. Bir insanın kendini beğenmişliği çok kötü sonuçlar doğuruyor; Bir insanın kendini beğenmişliği çok kötü sonuçlar doğuruyor; geçimleri bozuyor, başka insanların hor görülmesine sebep oluyorgeçimleri bozuyor, başka insanların hor görülmesine sebep oluyor ve insanın kendi kendisini teftiş ederek, kontrol ederek düzeltmesini,ve insanın kendi kendisini teftiş ederek, kontrol ederek düzeltmesini, hatalarını bulup iyi insan olmasını da engelliyor.hatalarını bulup iyi insan olmasını da engelliyor. Çünkü kendisini beğeniyor, hatasını göremiyor. Halbuki görse düzeltecek, düzeltse Allah onu sevecek. Çünkü kendisini beğeniyor, hatasını göremiyor. Halbuki görse düzeltecek, düzeltse Allah onu sevecek.

Onun için büyüklerimizden birisinin sözü şöyledir:Onun için büyüklerimizden birisinin sözü şöyledir: -Hocamız'ın (Mehmed Zahid Kotku) kitabında yazılıdır.- -Hocamız'ın (Mehmed Zahid Kotku) kitabında yazılıdır.-

el-Ucubu hicâbü't-tevfîk.el-Ucubu hicâbü't-tevfîk. "İnsanın kendini beğenmesi, ucub huyu Allah'ın ona tevfîkini refîk etmesine mani olur." "İnsanın kendini beğenmesi, ucub huyu Allah'ın ona tevfîkini refîk etmesine mani olur."

Allah o kuldan tevfîkât-ı samedâniyyesini keser, onu hayırlara muvaffak etmez.Allah o kuldan tevfîkât-ı samedâniyyesini keser, onu hayırlara muvaffak etmez. Allah kendini beğenen insanı muvaffak etmez.Allah kendini beğenen insanı muvaffak etmez. Allahu Teâlâ hazretlerinin âdetini Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde anlatmıştır. Allahu Teâlâ hazretlerinin âdetini Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde anlatmıştır.

Men tekebbere vadaahu'llâh. "Kim kibirlenirse Allah onu alçaltıyor." Men tekebbere vadaahu'llâh. "Kim kibirlenirse Allah onu alçaltıyor."

"Ben büyüğüm." diyeni,"Ben büyüğüm." diyeni, kendisini büyük sananı, çalım satanı, tekebbür edeni Allah inadına alçaltıyor. kendisini büyük sananı, çalım satanı, tekebbür edeni Allah inadına alçaltıyor.

Mevlâmız'ın âdeti böyle, çünkü büyüklenmek kula ait iş olamaz;Mevlâmız'ın âdeti böyle, çünkü büyüklenmek kula ait iş olamaz; kul âcizdir, noksandır, yaratılmıştır, gücü kuvveti Allah'tan alıyor.kul âcizdir, noksandır, yaratılmıştır, gücü kuvveti Allah'tan alıyor. Allah'tan aldığına göre kendisinin övünmesine lüzum yok. Allah veriyor da ondan alıyor.Allah'tan aldığına göre kendisinin övünmesine lüzum yok. Allah veriyor da ondan alıyor. Binâenenaleyh kulun övünmemesi lazım; kendisi övündüğü, böbürlendiği ve kibirlendiği zaman; Binâenenaleyh kulun övünmemesi lazım; kendisi övündüğü, böbürlendiği ve kibirlendiği zaman;

"Sen misin kendinde bir şey var sanan, kibirlenen, böbürlenen, övünen, "Sen misin kendinde bir şey var sanan, kibirlenen, böbürlenen, övünen, kendini beğenen?" diye Allah alçaltıyor. kendini beğenen?" diye Allah alçaltıyor.

Ve men tevâdaa rafaahu'llah. "Aksine mütevazi olanı da Allah yükseltiyor." Ve men tevâdaa rafaahu'llah. "Aksine mütevazi olanı da Allah yükseltiyor."

Kul tevazu gösterdikçe, haddini bildikçe;Kul tevazu gösterdikçe, haddini bildikçe; "Ben eksikliğimden kusurluyum." dedikçe Allah yardım ediyor, kulu yükseltiyor. Bu böyle. "Ben eksikliğimden kusurluyum." dedikçe Allah yardım ediyor, kulu yükseltiyor. Bu böyle.

Bu kötü huy nereden meydana gelir? Bu kötü huy nereden meydana gelir?

Bu alim büyüğümüz onu söylüyor; Bu alim büyüğümüz onu söylüyor;

el-Ucubu yetevelledü min ru'yetin nefsi ve zikrihâ. el-Ucubu yetevelledü min ru'yetin nefsi ve zikrihâ.

Ucub denilen kötü huy, insanın kendi nefsini görmesindenUcub denilen kötü huy, insanın kendi nefsini görmesinden ve onun zikredilmesini sevmesinden kaynaklanıyor.ve onun zikredilmesini sevmesinden kaynaklanıyor. Nefsine kıymet vermese, nefsini aradan çıkarsa, görmese o zaman ucub olmayacak.Nefsine kıymet vermese, nefsini aradan çıkarsa, görmese o zaman ucub olmayacak. Eğer bir meziyeti varsa bile; "Allah bana verdi." diyecek.Eğer bir meziyeti varsa bile; "Allah bana verdi." diyecek. Nefsini aradan çıkardığı zaman işin hakikatini anlayacak.Nefsini aradan çıkardığı zaman işin hakikatini anlayacak. Nefsinde bir varlık var sandığından, nefsini gördüğünden,Nefsinde bir varlık var sandığından, nefsini gördüğünden, nefsinin övülmesini, zikredilmesini, methedilmesini istediğinden oluyor. nefsinin övülmesini, zikredilmesini, methedilmesini istediğinden oluyor.

Halbuki sen nesin? Sen, bir yerine bir felç gelse kolunu kıpırdatamıyorsun,Halbuki sen nesin?

Sen, bir yerine bir felç gelse kolunu kıpırdatamıyorsun,
ağzın yamuluyor, gözünün kapağı açılmıyor, uykuya dalsan uyanamıyorsun.ağzın yamuluyor, gözünün kapağı açılmıyor, uykuya dalsan uyanamıyorsun. Uyumak istesen Allah uyku vermese uyuyamıyorsun.Uyumak istesen Allah uyku vermese uyuyamıyorsun. Zengin olmak istiyorsun, olamıyorsun; bir şey yapmak istiyorsun, yapamıyorsun. Zengin olmak istiyorsun, olamıyorsun; bir şey yapmak istiyorsun, yapamıyorsun.

Neden? Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh da ondan. Neden?

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh da ondan.

Güç kuvvet; yaratan, veren, yükselten, alçaltan,Güç kuvvet; yaratan, veren, yükselten, alçaltan, zengin eden, fakir yapan, hasta eden, şifa veren Allah'ındır.zengin eden, fakir yapan, hasta eden, şifa veren Allah'ındır. Onu görse, nefsin hiçliğini anlasa iş düzelecek. Onu görse, nefsin hiçliğini anlasa iş düzelecek.

Onun için İran şairlerinden bir tanesi şöyle diyor: Onun için İran şairlerinden bir tanesi şöyle diyor:

İn taayyum çun hababez feste çeşmihay-u tuz çeşmübça hiçihi hodra derin derya bibing. İn taayyum çun hababez feste çeşmihay-u tuz çeşmübça hiçihi hodra derin derya bibing.

Güzel bir şiir… Güzel bir şiir…

"Senin kendinde bir varlık görmen, kendini beğenmen, kibirlenmen,"Senin kendinde bir varlık görmen, kendini beğenmen, kibirlenmen, ucuba düşmen nedendir? Gözünün kapalı olmasındandır.ucuba düşmen nedendir? Gözünün kapalı olmasındandır. Deryadaki su habbeciğinin, su kabarcığının kapalı olması gibi sen gözün kapalı olduğundan,Deryadaki su habbeciğinin, su kabarcığının kapalı olması gibi sen gözün kapalı olduğundan, körlüğünden kendinde bir şey var sanıyorsun. Gözünü aç, o zaman görür, anlarsın." körlüğünden kendinde bir şey var sanıyorsun. Gözünü aç, o zaman görür, anlarsın."

Böyle bir benzetmeyle, şairane bir üslupla anlatmış.Böyle bir benzetmeyle, şairane bir üslupla anlatmış. İnsanın kendi nefsini görmesinden ve nefsinin zikredilmesini, İnsanın kendi nefsini görmesinden ve nefsinin zikredilmesini, methedilmesini sevmesinden kaynaklanıyor. methedilmesini sevmesinden kaynaklanıyor.

Ve ru'yetil-halki ve zikrihim,Ve ru'yetil-halki ve zikrihim, "Halkı görmesinden ve halkın kendisini zikretmesini sevmesinden" kaynaklanıyor. "Halkı görmesinden ve halkın kendisini zikretmesini sevmesinden" kaynaklanıyor.

Halk ne? Yaratıklar ne? Onlar da senin gibi âciz mahluklar.Halk ne?

Yaratıklar ne?

Onlar da senin gibi âciz mahluklar.
Onların da elinde bir şey yok. Allah seni korursa sana zarar veremezler.Onların da elinde bir şey yok. Allah seni korursa sana zarar veremezler. Allah seni cezalandıracaksa Allah'ın elinden kurtaramazlar. Allah seni cezalandıracaksa Allah'ın elinden kurtaramazlar.

Halk ne? Halk da senin gibi âciz bir yığın.Halk ne?

Halk da senin gibi âciz bir yığın.
Putperestlere acıyoruz, kızıyoruz; "Bir ağaçtan, taştan, demirden, tunçtan yapılmış eşya,Putperestlere acıyoruz, kızıyoruz; "Bir ağaçtan, taştan, demirden, tunçtan yapılmış eşya, heykel, cansız bir şeyin karşısına geçmişler, ondan bir şey istiyor." diye ayıplıyoruz. heykel, cansız bir şeyin karşısına geçmişler, ondan bir şey istiyor." diye ayıplıyoruz.

Seninki de öyle; sen de halktan bir şey bekliyorsun, bir şey istiyorsun. Seninki de öyle; sen de halktan bir şey bekliyorsun, bir şey istiyorsun.

Halk ne ki? Ha o put, ha o heykel…Halk ne ki?

Ha o put, ha o heykel…
Karşısına geçip tapındıkları heykel bir şey değil; işte kendileri yaptılar, Karşısına geçip tapındıkları heykel bir şey değil; işte kendileri yaptılar, imalathanede yaptılar, getirdiler. Puthanelerine diktiklerinin karşısına geçiyorlar; imalathanede yaptılar, getirdiler. Puthanelerine diktiklerinin karşısına geçiyorlar;

"Bizi affet, bize yardım et, bizi hastalıktan kurtar." diyorlar. "Bizi affet, bize yardım et, bizi hastalıktan kurtar." diyorlar.

Ya onu az önce sen yaptın, bu putun sana bir faydası yok! Tamam onun faydası yok; ona kızıyoruz. Ya onu az önce sen yaptın, bu putun sana bir faydası yok! Tamam onun faydası yok; ona kızıyoruz.

E halk? Halk dahi Allah'ın mahluku, onun da elinde bir şey yok ki;E halk?

Halk dahi Allah'ın mahluku, onun da elinde bir şey yok ki;
ha ağaç, ha tunç, ha mermer, ha taş, ha halk… Hepsi Allah'ın mahluku… ha ağaç, ha tunç, ha mermer, ha taş, ha halk… Hepsi Allah'ın mahluku… Yapan Allah, veren Allah, işte hakikî iman bu. Yapan Allah, veren Allah, işte hakikî iman bu.

Ucub nereden oluyor? Ucub nereden oluyor?

Halkı görüyor, halkın beğenmesinde bir şey var sanıyor;Halkı görüyor, halkın beğenmesinde bir şey var sanıyor; halk beğenince işi rast gidecek, zengin olacak sanıyor.halk beğenince işi rast gidecek, zengin olacak sanıyor. Halka bir pâye veriyor, halkın varlığını görüyor, halkın varlığına önem veriyor.Halka bir pâye veriyor, halkın varlığını görüyor, halkın varlığına önem veriyor. Halkın da zikretmesini, kendisinden bahsetmesini, şöhretlenmeyi seviyor, bu ucub ondan oluyor. Halkın da zikretmesini, kendisinden bahsetmesini, şöhretlenmeyi seviyor, bu ucub ondan oluyor.

Şöhreti sevmese, halkın hiçliğini anlasa, nefsi görmese;Şöhreti sevmese, halkın hiçliğini anlasa, nefsi görmese; "Nefsin övülmesinden ne olacak, halk övmese ne olacak?"Nefsin övülmesinden ne olacak, halk övmese ne olacak? Allah sevmedikten sonra övülsem ne kıymeti var?" deseAllah sevmedikten sonra övülsem ne kıymeti var?" dese o zaman ucub denilen hastalık olmayacak. Kökü budur. o zaman ucub denilen hastalık olmayacak. Kökü budur.

Nefsini görüyor, halkı görüyor. Nefsini görüyor, halkı görüyor.

Nefsin hiçliğini ve halkın âcizliğini anlayacak,Nefsin hiçliğini ve halkın âcizliğini anlayacak, halktan bir şey gelmediğini anlayacak, Yaradan'a yönelecek. halktan bir şey gelmediğini anlayacak, Yaradan'a yönelecek. Yaradan'a yönelince de ucub, kibir olmaz. Yaradan'a yönelince de ucub, kibir olmaz.

Mevlâ'nın karşısında boynunu bükecek,; Mevlâ'nın karşısında boynunu bükecek,;

"Yâ Rabbi! Sen benim içimi dışımı, evvelimi âhirimi, günahımı sevabımı biliyorsun,"Yâ Rabbi! Sen benim içimi dışımı, evvelimi âhirimi, günahımı sevabımı biliyorsun, halktan gizlesem senden gizleyemem. Çok âcizim, çok naçizim, çok suçluyum yâ Rabbi!" diyecek. halktan gizlesem senden gizleyemem. Çok âcizim, çok naçizim, çok suçluyum yâ Rabbi!" diyecek.

O zaman; "Yâ Rabbi! Elim boş, sana layık bir amel yapamadım, yüzüm kara…" diye ağlayacak. O zaman; "Yâ Rabbi! Elim boş, sana layık bir amel yapamadım, yüzüm kara…" diye ağlayacak.

Mevlâ'sı her şeyi bildiğinden ona rol yapmak mümkün mü? Mevlâ'sı her şeyi bildiğinden ona rol yapmak mümkün mü?

Allah'ı kandırmak hâşâ sümme hâşâ kimin aklından geçer? Öyle şey olur mu? Allah'ı kandırmak hâşâ sümme hâşâ kimin aklından geçer?

Öyle şey olur mu?

Allah'a karşı samimi olacak. Halkı görünce, halkın alkışına önem verince,Allah'a karşı samimi olacak. Halkı görünce, halkın alkışına önem verince, meydandaki kalabalıkları bir şey sanınca, nefsini görünce, nefsine pâye verince,meydandaki kalabalıkları bir şey sanınca, nefsini görünce, nefsine pâye verince, nefsinin methedilmesini sevince o zaman kabarma, ucub, kendini beğenme oluyor. nefsinin methedilmesini sevince o zaman kabarma, ucub, kendini beğenme oluyor.

"Halk beni çok seviyor, ben şöhretliyim, herkes benim etrafıma toplanıyor,"Halk beni çok seviyor, ben şöhretliyim, herkes benim etrafıma toplanıyor, beni alkışlıyor, şöyle sanatkârım, böyle meşhurum, televizyon kanalları peşimden koşuyor,beni alkışlıyor, şöyle sanatkârım, böyle meşhurum, televizyon kanalları peşimden koşuyor, film firmaları benimle film çevirmek için dolaşıyor." film firmaları benimle film çevirmek için dolaşıyor."

Ne olacak? Senden öncekiler ne olmuş? Nereye gitmiş? Şöhretleri ne fayda vermiş? Ne olacak? Senden öncekiler ne olmuş? Nereye gitmiş? Şöhretleri ne fayda vermiş?

Niyâzî Mısrî ne diyor? Bırak halkı... Halkı çıkar aradan… Niyâzî Mısrî ne diyor?

Bırak halkı...

Halkı çıkar aradan…

"Bu halk ne olacak, bu halkı aradan çıkar."Bu halk ne olacak, bu halkı aradan çıkar. Mevlân ile arana halkı sokup da başını derde bulaştırma." diyor. Mevlân ile arana halkı sokup da başını derde bulaştırma." diyor.

Bu mübarek sözden iki şey anlıyoruz, belki daha çok şey de anlayabiliriz: Bu mübarek sözden iki şey anlıyoruz, belki daha çok şey de anlayabiliriz:

Nefsimizi yok bilelim, yok etmeye çalışalım, nefsimizin kıymetinin olmadığını anlayalım,Nefsimizi yok bilelim, yok etmeye çalışalım, nefsimizin kıymetinin olmadığını anlayalım, bizden bir şey olmadığını bilelim, âcizliğimizi anlayalım, o zaman ucub gibi bir huya düşmeyiz. bizden bir şey olmadığını bilelim, âcizliğimizi anlayalım, o zaman ucub gibi bir huya düşmeyiz.

Halkın da âciz olduğunu, onların da bizim gibi yaratıklar olduğunu anlayalım. Halkın da âciz olduğunu, onların da bizim gibi yaratıklar olduğunu anlayalım.

İnsan; "Mevlâ onlara da verirse, nasip ederse, güç kuvvet ihsan ederse oluyor." diyeİnsan; "Mevlâ onlara da verirse, nasip ederse, güç kuvvet ihsan ederse oluyor." diye her şeyin aslının, esasının Allah'ın iradesi, kudreti olduğunu bilirse o zaman bu kötü huy kalmaz.her şeyin aslının, esasının Allah'ın iradesi, kudreti olduğunu bilirse o zaman bu kötü huy kalmaz. Bu kötü huy kalmayınca insanlar da onu sever.Bu kötü huy kalmayınca insanlar da onu sever. Ben dinî tarafı olmayan, dünya ehli insanların yazdığı kitapları da okuyorum. Ben dinî tarafı olmayan, dünya ehli insanların yazdığı kitapları da okuyorum.

Mesela Dale Carnegie demiş ki; Mesela Dale Carnegie demiş ki;

Söz Söylemek, İş Başarmak Sanatı demiş, hitabet sanatı demiş vesaire.Söz Söylemek, İş Başarmak Sanatı demiş, hitabet sanatı demiş vesaire. Böyle çeşitli kitaplar yazılmış. "Kendini sevdirme yolları nelerdir?" filan, bunları anlatıyorlar.Böyle çeşitli kitaplar yazılmış. "Kendini sevdirme yolları nelerdir?" filan, bunları anlatıyorlar. Hepsinin birleştiği noktalardan bir tanesi; Hepsinin birleştiği noktalardan bir tanesi; insanın "ben ben ben ben…" dememesi, kendini beğenmemesi, mütevazi olması... insanın "ben ben ben ben…" dememesi, kendini beğenmemesi, mütevazi olması...

Bunu söylüyorlar; "Böyle yapmadığın zaman aksi tesir olur, başarıyı sağlayamazsın." diyorlar,Bunu söylüyorlar; "Böyle yapmadığın zaman aksi tesir olur, başarıyı sağlayamazsın." diyorlar, başarı için bunun şart olduğunu biliyorlar. Onlar bile biliyor.başarı için bunun şart olduğunu biliyorlar. Onlar bile biliyor. "Ben" diyen insanın çekilmez olduğunu, kendini beğenmiş bir insana arkadaşları tarafından bile"Ben" diyen insanın çekilmez olduğunu, kendini beğenmiş bir insana arkadaşları tarafından bile yaka silkildiğini, onun beğenilmediğini biliyorlar. Onlar da, Avrupalı yazarlar da yazıyor.yaka silkildiğini, onun beğenilmediğini biliyorlar. Onlar da, Avrupalı yazarlar da yazıyor. Belki onlar da bunları İncil'den, Tevrat'tan falan öğrenmişlerdir ama hayatta böyle… Belki onlar da bunları İncil'den, Tevrat'tan falan öğrenmişlerdir ama hayatta böyle…

Kibirli insanı kimse sevmez; "Bırak ya şu burnu büyük adamı sen de!", "Sevimsiz adam!" der,Kibirli insanı kimse sevmez; "Bırak ya şu burnu büyük adamı sen de!", "Sevimsiz adam!" der, ama tatlı dilli, güleç yüzlü bir insanı, mütevazi, mahviyetkârane hareket eden,ama tatlı dilli, güleç yüzlü bir insanı, mütevazi, mahviyetkârane hareket eden, boynu bükük insanı herkes sever. Yunus'u herkes seviyor, onun gibi... boynu bükük insanı herkes sever. Yunus'u herkes seviyor, onun gibi...

Aynı râvî; Kâle ve vecedtü bi-hattı ebî. "Babamın kendi yazısıyla yazdığı kitabında gördüm."Aynı râvî;

Kâle ve vecedtü bi-hattı ebî. "Babamın kendi yazısıyla yazdığı kitabında gördüm."
Kultü li-Ebî Osmân. "Babası Ebû Osman'a demiş ki." Kultü li-Ebî Osmân. "Babası Ebû Osman'a demiş ki."

Hayatını, fikirlerini okuduğumuz bu mübarek zâta şikayetlenmiş, kendi halini sormuş, anlatmak için; Hayatını, fikirlerini okuduğumuz bu mübarek zâta şikayetlenmiş, kendi halini sormuş, anlatmak için;

Küntü ecidü fî-kalbî halâveten inde ikbâli'l-leyli ve ene lâ ecidühâ es-sâ'ah.Küntü ecidü fî-kalbî halâveten inde ikbâli'l-leyli ve ene lâ ecidühâ es-sâ'ah. "Ben geceleyin ibadete yöneldiğim zaman,"Ben geceleyin ibadete yöneldiğim zaman, -Şöyle herkes uyumuş, ortalık sakinleşmiş, geceleyin kalkmışım, abdestimi almışım,-Şöyle herkes uyumuş, ortalık sakinleşmiş, geceleyin kalkmışım, abdestimi almışım, seccademe oturmuşum, kılabildiğim kadar namaz kılmışım, ondan sonra elime tesbih almışım,seccademe oturmuşum, kılabildiğim kadar namaz kılmışım, ondan sonra elime tesbih almışım, tesbih çekmişim, tefekküre dalmışım. İşte geceleyin böyle ibadete yöneldiğim zaman-tesbih çekmişim, tefekküre dalmışım. İşte geceleyin böyle ibadete yöneldiğim zaman- bu gece ibadetinden bir tat duyuyordum, zevk alıyordum yâ Ebâ Osman!"bu gece ibadetinden bir tat duyuyordum, zevk alıyordum yâ Ebâ Osman!" Ve ene lâ ecidühâ es-sâ'ah.Ve ene lâ ecidühâ es-sâ'ah. "Şimdi bu zevk kalmadı, bu zevki alamıyorum, yine teheccüde kalkıyorum,"Şimdi bu zevk kalmadı, bu zevki alamıyorum, yine teheccüde kalkıyorum, gece ibadeti yapıyorum, ama şimdi o tat yok, ağzımın o tadını, lezzetini bulamıyorum." diye sormuş. gece ibadeti yapıyorum, ama şimdi o tat yok, ağzımın o tadını, lezzetini bulamıyorum." diye sormuş.

Fe-kâle. "Ebû Osman şöyle buyurmuş:" Fe-kâle. "Ebû Osman şöyle buyurmuş:"

Le'alleke sürirte bi-şey'in mine'd-dünyâ. "Belki sen dünyalık bir şeyden dolayı sevindin." Le'alleke sürirte bi-şey'in mine'd-dünyâ. "Belki sen dünyalık bir şeyden dolayı sevindin."

Fâni, değersiz, âhirete yaramaz, dünyalık bir şeyden dolayı sevindin. Fâni, değersiz, âhirete yaramaz, dünyalık bir şeyden dolayı sevindin.

Fe-zehebe bi-halâveti zâlike min-kalbike.Fe-zehebe bi-halâveti zâlike min-kalbike. "Bu dünya sevgisi, eskiden ibadetten duyduğun o tadı kalbinden götürdü." "Bu dünya sevgisi, eskiden ibadetten duyduğun o tadı kalbinden götürdü."

Belki böyle bir şey oldu, dünyalık bir şeyi sevdin, ona sevindin, neşelendin.Belki böyle bir şey oldu, dünyalık bir şeyi sevdin, ona sevindin, neşelendin. O yüzden senin içinden ibadetin, âhiretin keyfi kaçtı. O yüzden senin içinden ibadetin, âhiretin keyfi kaçtı.

Ve rubbemâ. "Belki de böyle bir şey değildir." Ve rubbemâ. "Belki de böyle bir şey değildir."

"Belki dünyalık bir şeye sevindiğinden, dünyaya teveccüh ettiğinden"Belki dünyalık bir şeye sevindiğinden, dünyaya teveccüh ettiğinden âhiret zevki ağzından kaçmış değildir." âhiret zevki ağzından kaçmış değildir."

Yu'arrifüka'llahu da'fek. "Belki Allah senin ne kadar zayıf bir kul olduğunu anlamanı istiyor." Yu'arrifüka'llahu da'fek. "Belki Allah senin ne kadar zayıf bir kul olduğunu anlamanı istiyor."

Sana zayıflığını anlatmak istiyor. Sana zayıflığını anlatmak istiyor.

Ve yüriyeke kadreke. "Kadrinin ne kadar az olduğunu anlatmak istiyor." Ve yüriyeke kadreke. "Kadrinin ne kadar az olduğunu anlatmak istiyor."

Fe-yeslübüke halâvete münâcâti'l-leyl.Fe-yeslübüke halâvete münâcâti'l-leyl. "Bundan dolayı gece münâcaat etmenin tadını ağzından alıyor.""Bundan dolayı gece münâcaat etmenin tadını ağzından alıyor." Hattâ tetedarra'a ileyhi. "Ta ki 'Aman Yâ Rabbi, bir kusurum mu var?' diye tazarrû edesin."Hattâ tetedarra'a ileyhi. "Ta ki 'Aman Yâ Rabbi, bir kusurum mu var?' diye tazarrû edesin." Fe-yerüddehû aleyke. "O da senin bu tazarruun üzerine o tadı sana tekrar verecek." Fe-yerüddehû aleyke. "O da senin bu tazarruun üzerine o tadı sana tekrar verecek." Li-ellâ te'mene mekrehû,Li-ellâ te'mene mekrehû, "Allah'ın mekrinden emin olmaman için Allah sana böyle yapmıştır." "Allah'ın mekrinden emin olmaman için Allah sana böyle yapmıştır."

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor: Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor:

Ve mekerû ve mekera'llah. Ve mekerû ve mekera'llah.

Ve mekerû. "Bu ehl-i dünyâ; kâfirler, münafıklar, müşrikler hile yaptılar." Ve mekerû. "Bu ehl-i dünyâ; kâfirler, münafıklar, müşrikler hile yaptılar."

Ve mekera'llah. "Allah da onların hilelerine karşı başka şeyler takdir buyurdu." Ve mekera'llah. "Allah da onların hilelerine karşı başka şeyler takdir buyurdu."

"Onların hilelerini boşa çıkarmak, onların ayağını tuzağa düşürmek için"Onların hilelerini boşa çıkarmak, onların ayağını tuzağa düşürmek için Allah da onlara; 'Siz misiniz böyle yapan?' diye ceza verdi. Allah da onlara; 'Siz misiniz böyle yapan?' diye ceza verdi.

Allah'ın mekrinden emin olmamak lazım.Allah'ın mekrinden emin olmamak lazım. Bakarsın Allah senin hoşuna gidecek bir şeyleri verir verir verir deBakarsın Allah senin hoşuna gidecek bir şeyleri verir verir verir de uçurumun kenarına gelirsin, ayağın kayar, mahvolursun.uçurumun kenarına gelirsin, ayağın kayar, mahvolursun. O verdikleri imtihandır, Allah'ın imtihanıdır. O verdikleri imtihandır, Allah'ın imtihanıdır.

Onun için ârifler, hoşlarına giden lezzetli, keyifli zevkler ile olsa daOnun için ârifler, hoşlarına giden lezzetli, keyifli zevkler ile olsa da hiç şımarmamışlardır, gevşememişlerdir, ihtiyatı elden hiç bırakmamışlardır.hiç şımarmamışlardır, gevşememişlerdir, ihtiyatı elden hiç bırakmamışlardır. Daima "acaba acaba..." demişlerdir, ihtiyat etmişlerdir. Daima "acaba acaba..." demişlerdir, ihtiyat etmişlerdir.

"Şu anda vaziyet iyi gibi görünüyor ama bunun arkasından ne gelecek?" diye"Şu anda vaziyet iyi gibi görünüyor ama bunun arkasından ne gelecek?" diye korku ile müteyakkız durmuşlardır; bu iyi. Allah'ın mekrinden emin olmamak lazım. korku ile müteyakkız durmuşlardır; bu iyi. Allah'ın mekrinden emin olmamak lazım.

Neden? Mesela Allah'ın düşmanı Firavun, bir ara saltanat sahibiydi.Neden?

Mesela Allah'ın düşmanı Firavun, bir ara saltanat sahibiydi.
Mısır'ın hakimiyeti elindeydi. Etrafındakilere diyordu ki; Mısır'ın hakimiyeti elindeydi. Etrafındakilere diyordu ki;

E leyse lî mülkü Mısra ve hâzihi'l-enhâri tecrî min-tahtî.E leyse lî mülkü Mısra ve hâzihi'l-enhâri tecrî min-tahtî. "Bu Mısır'ın koca ülkesi, hakimiyeti, şu akan nehirler benim değil mi?" "Bu Mısır'ın koca ülkesi, hakimiyeti, şu akan nehirler benim değil mi?"

Bu saraylar, mülkler, devletler, ordular, hizmetçiler, hazineler, altınlar benim değil mi? Bu saraylar, mülkler, devletler, ordular, hizmetçiler, hazineler, altınlar benim değil mi?

İşte bak senin. Ne olacak? İşte bak senin.

Ne olacak?

İmtihan bunlar; sen kendini ne sandın? İmtihan bunlar; sen kendini ne sandın?

"Bana tapınacaksınız, benden ayrı tanrı edinmeyeceksiniz, bana ibadet edeceksiniz." "Bana tapınacaksınız, benden ayrı tanrı edinmeyeceksiniz, bana ibadet edeceksiniz."

Allah'ın kendisine güzel hal vermesinden dolayı şaşırdı, şımardı.Allah'ın kendisine güzel hal vermesinden dolayı şaşırdı, şımardı. Allah'ın verdiklerini kendinin sandı; halbuki o bir hile, Allah'ın mekri.Allah'ın verdiklerini kendinin sandı; halbuki o bir hile, Allah'ın mekri. Ona aldanmamak lazım. Allah bunları şimdi vermiş ama bakarsın geri alır.Ona aldanmamak lazım. Allah bunları şimdi vermiş ama bakarsın geri alır. Yarın darbe-i hükümet olur; bugünün hükümdarı yarın hapse düşer. Yarın darbe-i hükümet olur; bugünün hükümdarı yarın hapse düşer.

Genç Osman'ın Yedikule zindanlarında nasıl boğulduğunu düşünüyor musunuz? Genç Osman'ın Yedikule zindanlarında nasıl boğulduğunu düşünüyor musunuz?

Bir gün önce tahttaydı, yeniçeriler isyan ettiler; Bir gün önce tahttaydı, yeniçeriler isyan ettiler; onu şu yanından geçtiğimiz Yedikule zindanlarına kapattılar daonu şu yanından geçtiğimiz Yedikule zindanlarına kapattılar da ertesi gün koca padişah zindana düştü. O gün, sabahki tahtından zindana düştü.ertesi gün koca padişah zindana düştü. O gün, sabahki tahtından zindana düştü. Ondan sonra da yanına görevliler gitti, pos bıyıklı, pala bıyıklı, iri yarı herifler;Ondan sonra da yanına görevliler gitti, pos bıyıklı, pala bıyıklı, iri yarı herifler; "Öldürün bu Osman'ı!" diye emir aldılar. Altı, yedi kişi gittiler, zindanın kapısını kapattılar."Öldürün bu Osman'ı!" diye emir aldılar. Altı, yedi kişi gittiler, zindanın kapısını kapattılar. Adamlar padişahı öldürecek. Genç Osman da hapiste. O da iri yarı, güçlü kuvvetliymiş. Adamlar padişahı öldürecek. Genç Osman da hapiste. O da iri yarı, güçlü kuvvetliymiş.

Nasıl yakalayacaklar? Nasıl yakalayacaklar?

Av yakalar gibi üstüne kement attılar ve kement üstüne geldikçe bir iki defa savurdu, çıkardı amaAv yakalar gibi üstüne kement attılar ve kement üstüne geldikçe bir iki defa savurdu, çıkardı ama hepsinin elinde kement var, ip var. Sonunda av gibi yakalandı, boğuldu. hepsinin elinde kement var, ip var. Sonunda av gibi yakalandı, boğuldu.

Bu saltanat, bu ikbal, bu zenginlik, bu hayat, bu sıhhat daimi değil; bunların hepsi bir zaman için…Bu saltanat, bu ikbal, bu zenginlik, bu hayat, bu sıhhat daimi değil; bunların hepsi bir zaman için… Bunlara aldanmamak lazım; bunlar kaderin cilvesi… Bunlar mekr-i ilâhî, olabilir. Bunlara aldanmamak lazım; bunlar kaderin cilvesi… Bunlar mekr-i ilâhî, olabilir.

Bir insan günahtayken iyi bir şeye sahip oluyorsaBir insan günahtayken iyi bir şeye sahip oluyorsa diğer insanın kendi kendine; "Ya işte bak, hem günah işliyor, hem de iyi şeyler oluyor." demek yerine;diğer insanın kendi kendine; "Ya işte bak, hem günah işliyor, hem de iyi şeyler oluyor." demek yerine; "Ya buna aldanma; bu bir tuzak, toparla kendini!" demesi lazım. "Ya buna aldanma; bu bir tuzak, toparla kendini!" demesi lazım. Tabi insan bazen ibadet ediyor, gece ibadeti ediyor,Tabi insan bazen ibadet ediyor, gece ibadeti ediyor, gözüne güzel haller görünür, kalbine güzel haller gelir; Allah onu elinden alıyor.gözüne güzel haller görünür, kalbine güzel haller gelir; Allah onu elinden alıyor. Aldığı zaman anlıyor ki bu gelen haller benden değilmiş, Allah verince oluyormuş, alınca gidiyormuş.Aldığı zaman anlıyor ki bu gelen haller benden değilmiş, Allah verince oluyormuş, alınca gidiyormuş. Verince oluyor, Allah aldı mı; aynı işleri yapıyorsun olmuyor. Verince oluyor, Allah aldı mı; aynı işleri yapıyorsun olmuyor.

Demek ki Allah'tanmış, Allah alıverirmiş, bu zevki aldığı gibiDemek ki Allah'tanmış, Allah alıverirmiş, bu zevki aldığı gibi -Allah saklasın- imanı da alıverir, her şeyini alıverir; belli olmaz. -Allah saklasın- imanı da alıverir, her şeyini alıverir; belli olmaz.

Ne yapacaksın? Allah'ın başına ne getireceğini bilemezsin. Ne yapacaksın?

Allah'ın başına ne getireceğini bilemezsin.
Allah'ın mekrinden emin olmayacaksın, ihtiyat üzere olacaksın, yalvaracaksın, dua üzere olacaksın; Allah'ın mekrinden emin olmayacaksın, ihtiyat üzere olacaksın, yalvaracaksın, dua üzere olacaksın;

"Aman yâ Rabbi! Hatamdan dolayı beni helak etme, mahvetme, gazabına uğratma,"Aman yâ Rabbi! Hatamdan dolayı beni helak etme, mahvetme, gazabına uğratma, kahrına maruz bırakma." diye yalvaracaksın. İşte onu anlatmak için "Belki Allah almıştır." diyor. kahrına maruz bırakma." diye yalvaracaksın. İşte onu anlatmak için "Belki Allah almıştır." diyor.

Böyle cevap vermiş; iki sebep, iki tahmin söylemiş: Böyle cevap vermiş; iki sebep, iki tahmin söylemiş:

"Ya sen dünyalık bir şeye sevindin, onun için âhiret zevki ağzından gitti. "Ya sen dünyalık bir şeye sevindin, onun için âhiret zevki ağzından gitti. Ya da Allah sana zayıflığını hissettirmek istiyor." Ya da Allah sana zayıflığını hissettirmek istiyor."

"Allah'ın mekrinden emin olma, ihtiyat üzere yaşa." diye bir alıyor, bir veriyor ki veren Allah,"Allah'ın mekrinden emin olma, ihtiyat üzere yaşa." diye bir alıyor, bir veriyor ki veren Allah, alan Allah, bilesin. "Allah'a tazarrû u niyâzın devam etsin." demek istiyor. alan Allah, bilesin. "Allah'a tazarrû u niyâzın devam etsin." demek istiyor.

Kâle ve semi'tü Ebâ Osmâne yekûl. "Aynı râvi yine Ebû Osman'ın şöyle dediğini işitmiş:" Kâle ve semi'tü Ebâ Osmâne yekûl. "Aynı râvi yine Ebû Osman'ın şöyle dediğini işitmiş:"

el-Havfü mina'llâhi yûsıluke ila'llah ve'l-kibrü ve'l-ucubü fî-nefsikeel-Havfü mina'llâhi yûsıluke ila'llah ve'l-kibrü ve'l-ucubü fî-nefsike yakta'uke ani'llâhi va'htukâru'n-nâsi fî-nefsik maradun azîmun lâ yüdâvâ. yakta'uke ani'llâhi va'htukâru'n-nâsi fî-nefsik maradun azîmun lâ yüdâvâ.

Burada üç cümle var, birisi; Burada üç cümle var, birisi;

el-Havfü mina'llah. "Allah'tan korkmak." el-Havfü mina'llah. "Allah'tan korkmak."

Allah'tan korkmak seni Allah'a ulaştırır. Allah'tan korkmak seni Allah'a ulaştırır.

Ve'l-kibrü ve'l-ucub. "Kibir ve ucub." Ve'l-kibrü ve'l-ucub. "Kibir ve ucub."

Böbürlenmek, büyüklenmek, kendini beğenmek, Böbürlenmek, büyüklenmek, kendini beğenmek,

Fî-nefsike. "Kendi kendine bakıp da kendinden büyüklenmek, kibirlenmek, böbürlenmek." Fî-nefsike. "Kendi kendine bakıp da kendinden büyüklenmek, kibirlenmek, böbürlenmek."

Yakta'uke ani'llâh. "Senin Allah'a giden yolunu keser, seni Allah'tan koparır." Yakta'uke ani'llâh. "Senin Allah'a giden yolunu keser, seni Allah'tan koparır."

Demek ki kulun nasıl olması lazım? Allah'tan korkması lazım ki Allah'a kavuşsun, ersin. Demek ki kulun nasıl olması lazım?

Allah'tan korkması lazım ki Allah'a kavuşsun, ersin.

Kulun erenlerden olmasının, evliyâdan olmasının,Kulun erenlerden olmasının, evliyâdan olmasının, Allah'a ulaşan; vâsıl-ı ila'llâh kullardan olmasının şartı neymiş? Allah'tan korkacak. Allah'a ulaşan; vâsıl-ı ila'llâh kullardan olmasının şartı neymiş?

Allah'tan korkacak.

Allah'tan korkmak seni Allah'a ulaştırır, kibir ve ucub seni Allah'tan keser.Allah'tan korkmak seni Allah'a ulaştırır, kibir ve ucub seni Allah'tan keser. Allah'a kavuşma yollarını keser, yok eder; öyle olmayacak. Allah'a kavuşma yollarını keser, yok eder; öyle olmayacak.

Demek ki insan kibir ve ucuba düşmeyecek.Demek ki insan kibir ve ucuba düşmeyecek. Ucub tevfîki, tevfîkât-ı samedâniyyeyi engelliyordu;Ucub tevfîki, tevfîkât-ı samedâniyyeyi engelliyordu; kibir de Allah'ın en sevmediği huylardan birisidir. kibir de Allah'ın en sevmediği huylardan birisidir.

"Kalbinde zerre kadar kibir olanı Allah cennete sokmayacak." Kibir hiç yakışmaz. "Kalbinde zerre kadar kibir olanı Allah cennete sokmayacak."

Kibir hiç yakışmaz.

"Kibirlenenlerden bir kaç isim ver hocam, mesela kimler kibirlenmiş?" "Kibirlenenlerden bir kaç isim ver hocam, mesela kimler kibirlenmiş?"

Firavun kibirlenmiş, muazzam kibirlenmiş, tanrılık davasına kalkmış. Firavun kibirlenmiş, muazzam kibirlenmiş, tanrılık davasına kalkmış.

Ne oldu? Suda boğuldu, kahroldu. Ne oldu?

Suda boğuldu, kahroldu.

Nemrut kibirlenmiş, ne oldu? Nemrut kibirlenmiş, ne oldu?

Allah, bir sineğin karşısında onu âciz bıraktı.Allah, bir sineğin karşısında onu âciz bıraktı. Burnuna sinek girdi, sinek burnundan içerisini ısırdıkça kafasında öyle bir ağrı oluyordu kiBurnuna sinek girdi, sinek burnundan içerisini ısırdıkça kafasında öyle bir ağrı oluyordu ki hizmetçileri çağırıp emrediyordu, tokmakla vuruyorlardı. Allah'ın cezasına bak. hizmetçileri çağırıp emrediyordu, tokmakla vuruyorlardı. Allah'ın cezasına bak.

Ne Firavun kâr etti, ne Nemrut kâr etti, ne de bir başka kâfir, zalim kâr etti.Ne Firavun kâr etti, ne Nemrut kâr etti, ne de bir başka kâfir, zalim kâr etti. Allah Âd, Semûd, Lut, Hûd, Nuh kavmini helak eyledi. Allah Âd, Semûd, Lut, Hûd, Nuh kavmini helak eyledi.

Neden? Allah kibirlileri sevmiyor ve onları cezalandırıyor. Neden?

Allah kibirlileri sevmiyor ve onları cezalandırıyor.

Va'htukaru'n-nâsi fî-nefsike. "Senin içinden halkı hor hakir görmek duygusu gelmesi…" Va'htukaru'n-nâsi fî-nefsike. "Senin içinden halkı hor hakir görmek duygusu gelmesi…"

Halkı hor görüyor; "Boş ver ya, bu kim?" "Bırak ya, adam mı o?" Halkı hor görüyor;

"Boş ver ya, bu kim?"

"Bırak ya, adam mı o?"

"Tahsili ne? Parası kadar konuşsun." "Etrafındaki adamı kadar konuşsun." "Tahsili ne? Parası kadar konuşsun."

"Etrafındaki adamı kadar konuşsun."

"Âcizin biri, zavallı birisi" Halkı hakir görüyor; bu nedir? "Âcizin biri, zavallı birisi"

Halkı hakir görüyor; bu nedir?

Marazun azîmün lâ yudâvâ. "Halkı hakir görmek tedavisi olmayan çok büyük bir hastalıktır." Marazun azîmün lâ yudâvâ. "Halkı hakir görmek tedavisi olmayan çok büyük bir hastalıktır."

Neden? Sen halkı hakir görme, halkın içinde senin bilmediğin Allah'ın nice sevgili kulları var.Neden?

Sen halkı hakir görme, halkın içinde senin bilmediğin Allah'ın nice sevgili kulları var.
Senden nice nice daha üstün insanlar var. Halk kocaman bir kalabalık. Sen hepsinin içini biliyor musun?Senden nice nice daha üstün insanlar var. Halk kocaman bir kalabalık. Sen hepsinin içini biliyor musun? Kalbinde ne var, gecesi gündüzü nasıl geçti? Kalbinde ne var, gecesi gündüzü nasıl geçti?

Sen dün akşam ne yaptın? Horul horul uyudun, keyfine baktın.Sen dün akşam ne yaptın? Horul horul uyudun, keyfine baktın. Belki o bütün gece sabaha kadar dua etti, gözyaşı döktü, zikir etti, Allah'ın sevgisini kazandı.Belki o bütün gece sabaha kadar dua etti, gözyaşı döktü, zikir etti, Allah'ın sevgisini kazandı. Belki parasını hak yola verdi, Allah kabul etti, derecesini yükseltti. Nereden bileceksin! Belki parasını hak yola verdi, Allah kabul etti, derecesini yükseltti. Nereden bileceksin!

Efendim onun parası az, para veremez. Efendim onun parası az, para veremez.

Allah indinde mertebe her zaman parayla kazanılmıyor.Allah indinde mertebe her zaman parayla kazanılmıyor. Temiz niyetle, güzel duygularla hareket etti mi Allah seviyor. Çok büyük mükâfat veriyor.Temiz niyetle, güzel duygularla hareket etti mi Allah seviyor. Çok büyük mükâfat veriyor. Bu iş parasız da oluyor. Efendim tahsili de yok. Olsun.Bu iş parasız da oluyor.

Efendim tahsili de yok. Olsun.
Bazen Allah dağdaki bir çobanı evliyâ yapıyor, şehirdeki bir profesörü eşkıya yapıyor. Bazen Allah dağdaki bir çobanı evliyâ yapıyor, şehirdeki bir profesörü eşkıya yapıyor. O, tahsil meselesi de değil. Bu kalbin temizliği, ahlâkın güzelliği, niyetin hâlisliği meselesi.O, tahsil meselesi de değil. Bu kalbin temizliği, ahlâkın güzelliği, niyetin hâlisliği meselesi. Onun için halka hor bakmamak lazım. Büyüklerimiz diyorlar ki: Onun için halka hor bakmamak lazım.

Büyüklerimiz diyorlar ki:

"Bir toplantıda oturduğun zaman -toplantı kalabalık, insanlar var- kendini o toplantının"Bir toplantıda oturduğun zaman -toplantı kalabalık, insanlar var- kendini o toplantının en hor insanı olarak düşün." Bu toplantıda en aşağı benim. en hor insanı olarak düşün."

Bu toplantıda en aşağı benim.

E olsun, niye en aşağısın, bak sen yaşlı başlı adamsın. E olsun, niye en aşağısın, bak sen yaşlı başlı adamsın.

"Tamam ben yaşlıyım, daha çok yaşadım, daha çok günah işledim."Tamam ben yaşlıyım, daha çok yaşadım, daha çok günah işledim. Bu genç daha masum, o kadar yaşamadı, benim kadar günahı yok.Bu genç daha masum, o kadar yaşamadı, benim kadar günahı yok. Ben senelerce günah işledim, o daha az işledi. Bu genç benden daha iyi." diyecek. Ben senelerce günah işledim, o daha az işledi. Bu genç benden daha iyi." diyecek.

Senden de yaşlılar var. "Benden yaşlı da benden çok yaşadı. Benden çok ibadet etmiştir,Senden de yaşlılar var.

"Benden yaşlı da benden çok yaşadı. Benden çok ibadet etmiştir,
ben o kadar ibadet biriktiremedim, o biriktirmiştir; o da benden iyi." demelidir. ben o kadar ibadet biriktiremedim, o biriktirmiştir; o da benden iyi." demelidir.

"Yaşlısı benden daha çok ibadet etmiştir, daha iyi. "Yaşlısı benden daha çok ibadet etmiştir, daha iyi. Genci de benden daha iyi; benden daha az günah işlemiştir; o halde en kötüsü benim." demelidir. Genci de benden daha iyi; benden daha az günah işlemiştir; o halde en kötüsü benim." demelidir.

Kendisini en kötüsü bilecek ki Allah kibir ve ucub duygusunun kendisine gelmesini sevmiyor.Kendisini en kötüsü bilecek ki Allah kibir ve ucub duygusunun kendisine gelmesini sevmiyor. Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek. Kibir olmayacak! Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek. Kibir olmayacak!

Belki o daha iyidir, olabilir de, belli olmaz. Belki o daha iyidir, olabilir de, belli olmaz.

"Ben de Allah'tan beni affetmesini isterim."Ben de Allah'tan beni affetmesini isterim. Beni de sevdiği kullar arasına kabul etsin. Bana da çok versin.Beni de sevdiği kullar arasına kabul etsin. Bana da çok versin. Kimsenin malında, mülkünde, makamında gözüm yok.Kimsenin malında, mülkünde, makamında gözüm yok. Mevlâ bana da acısın, bana da rahmeylesin." demek lazım. Mevlâ bana da acısın, bana da rahmeylesin." demek lazım.

Garibanı hor görmemek lazım. "Efendim bu dilenci!" Garibanı hor görmemek lazım.

"Efendim bu dilenci!"

Sen dilenci sanıyorsun, belki de Hızır aleyhisselam'dır,Sen dilenci sanıyorsun, belki de Hızır aleyhisselam'dır, Hızır aleyhisselam senin karşına sırmalı kaftanla gelecek değil ki.Hızır aleyhisselam senin karşına sırmalı kaftanla gelecek değil ki. Hızır aleyhisselam olmadığı ne malum? Hızır aleyhisselam olmadığı ne malum?

Hz. Ömer radıyallahu anh'ın hırkasında bir sürü yama varmış, kim bilir o yama dolayısıylaHz. Ömer radıyallahu anh'ın hırkasında bir sürü yama varmış, kim bilir o yama dolayısıyla halîfe-i rû-i zemîn olduğunu uzaktan birisi görse tahmin etmez. halîfe-i rû-i zemîn olduğunu uzaktan birisi görse tahmin etmez.

Peygamber Efendimiz'den sonra oralar fethedilince sahabeden bir zât vali olmuş, kenarda oturuyormuş,Peygamber Efendimiz'den sonra oralar fethedilince sahabeden bir zât vali olmuş, kenarda oturuyormuş, galiba Abdullah b. Mesûd radıyallahu anh.galiba Abdullah b. Mesûd radıyallahu anh. Adam da oradan yüklerini indirmiş, bir çuvalı var, etrafa bakınmış.Adam da oradan yüklerini indirmiş, bir çuvalı var, etrafa bakınmış. Bakmış orada fukaranın birisi oturuyor; "Gel buraya." demiş.Bakmış orada fukaranın birisi oturuyor; "Gel buraya." demiş. Hırpânî birisi, eski püskü kılıklı, o da gitmiş; Hırpânî birisi, eski püskü kılıklı, o da gitmiş;

"Buyurun!" demiş. "Şu çuvalı sırtına al." "Peki." "Buyurun!" demiş.

"Şu çuvalı sırtına al."

"Peki."

Çuvalı sırtına almış, beraber gidiyorlar. Adam koca göbeğiyle elini arkasına bağlamış yürüyor.Çuvalı sırtına almış, beraber gidiyorlar. Adam koca göbeğiyle elini arkasına bağlamış yürüyor. Düşünün böyle gidiyor, arkasında da çuvallı adam gidiyor.Düşünün böyle gidiyor, arkasında da çuvallı adam gidiyor. Yoldakiler ikisine bakıyorlarmış, hayretten ağızları açılıyormuş. Yoldakiler ikisine bakıyorlarmış, hayretten ağızları açılıyormuş.

"A! es-Selâmü aleyküm yâ Emîre'l-mü'minîn, es-selâmü aleyküm yâ Emîre'l-mü'minîn!" "A! es-Selâmü aleyküm yâ Emîre'l-mü'minîn, es-selâmü aleyküm yâ Emîre'l-mü'minîn!"

Çuvalı taşıyan şehrin valisi, Emîrü'l-mü'minîn.Çuvalı taşıyan şehrin valisi, Emîrü'l-mü'minîn. Adam onu anlayamamış; sade giyiminden fukara birisi sanmış. Adam onu anlayamamış; sade giyiminden fukara birisi sanmış.

"Aman efendim, yanlışlık yapmışım, affedersiniz, çuvalı indirin, beni bağışlayın." filan demiş. "Aman efendim, yanlışlık yapmışım, affedersiniz, çuvalı indirin, beni bağışlayın." filan demiş.

"Yok" demiş, "Nereye kadar götüreceksen söyle, götürüvereyim, artık yüklendim." demiş. "Yok" demiş, "Nereye kadar götüreceksen söyle, götürüvereyim, artık yüklendim." demiş.

Belli olmaz.Belli olmaz. Allah mütevazı kulları sevdiğinden; kimisi güzel giyinmez, hâlini saklamayı sever, "Allah bilsin." der.Allah mütevazı kulları sevdiğinden; kimisi güzel giyinmez, hâlini saklamayı sever, "Allah bilsin." der. Kimisi; "Yaptığı iyilikler kabul olunmamıştır." diye yok sayar; Kimisi; "Yaptığı iyilikler kabul olunmamıştır." diye yok sayar; "Günahları affolunmamıştır." diye dağlar gibi düşünür."Günahları affolunmamıştır." diye dağlar gibi düşünür. Halbuki Allah günahlarını silmiştir, sevaplarını kabul etmiştir, evliyâdır.Halbuki Allah günahlarını silmiştir, sevaplarını kabul etmiştir, evliyâdır. Ona sorsan; "Ben Allah'ın günahkâr kulu…Ona sorsan; "Ben Allah'ın günahkâr kulu… Çok günahkârım." der, gece gündüz ağlar. "Ya ağlama, mübarek!" Çok günahkârım." der, gece gündüz ağlar. "Ya ağlama, mübarek!"

Ağlamasın ama Allah'ın mekrinden emin olmuyor ki eline berat verilmedi ki belli değil kiAğlamasın ama Allah'ın mekrinden emin olmuyor ki eline berat verilmedi ki belli değil ki gökten bir kağıt sallanarak düşüyor, üzerinde "Seni cennetlik ettim, korkma!" yazıyor.gökten bir kağıt sallanarak düşüyor, üzerinde "Seni cennetlik ettim, korkma!" yazıyor. Öyle bir kağıt yok ki. Ölünceye kadar korkacak.Öyle bir kağıt yok ki. Ölünceye kadar korkacak. Ölünce, âhirette iyi işler yaptığının mükâfâtını görecek ama en son nefese kadar korkacak. Ölünce, âhirette iyi işler yaptığının mükâfâtını görecek ama en son nefese kadar korkacak.

Allah'tan korkmak, kulu Allah'a ulaştırır; kibir ve ucub Allah'tan uzaklaştırır, yolunu keser. Allah'tan korkmak, kulu Allah'a ulaştırır; kibir ve ucub Allah'tan uzaklaştırır, yolunu keser.

Halkı hor görmek çok büyük, tedavisi olmayan bir hastalıktır.Halkı hor görmek çok büyük, tedavisi olmayan bir hastalıktır. Artık ne söylesen adam tedavi olmaz. Kendisini dünyanın bir numaralı adamı sanır.Artık ne söylesen adam tedavi olmaz. Kendisini dünyanın bir numaralı adamı sanır. Kendisini beğenir, halkı beğenmez. İşte al sana bir manyak, al sana bir Bakırköylü.Kendisini beğenir, halkı beğenmez. İşte al sana bir manyak, al sana bir Bakırköylü. -Şimdi Bakırköy'de yine o hastalığı tedavi eden hastane var mı bilmiyorum.- -Şimdi Bakırköy'de yine o hastalığı tedavi eden hastane var mı bilmiyorum.-

Kâle ve semi'tü Ebâ Osmân yekûl. "Aynı râvi 'Ebû Osman'ın şöyle dediğini işittim.'buyurmuş." Kâle ve semi'tü Ebâ Osmân yekûl. "Aynı râvi 'Ebû Osman'ın şöyle dediğini işittim.'buyurmuş."

en-Nâsü alâ ahlâkıhim mâ lem yuhâlif hevâhüm fe-izâ hulife hevâhüm en-Nâsü alâ ahlâkıhim mâ lem yuhâlif hevâhüm fe-izâ hulife hevâhüm bâne zevü'l-ahlâkı'l-kerîmeti min-zevî'l-ahlâkı'l-leîmeti.bâne zevü'l-ahlâkı'l-kerîmeti min-zevî'l-ahlâkı'l-leîmeti. "İnsanlar hangi huyları varsa, huyları nasılsa işte o huy kendilerinde gizli olarak durur. "İnsanlar hangi huyları varsa, huyları nasılsa işte o huy kendilerinde gizli olarak durur. Sen onların hevâsına, arzusuna muhalefet etmedikçe öyle dururlar.Sen onların hevâsına, arzusuna muhalefet etmedikçe öyle dururlar. Ama bir de onların arzusuna muhalefet ettiğin, keyiflerine aykırı iş yapıp da Ama bir de onların arzusuna muhalefet ettiğin, keyiflerine aykırı iş yapıp da damarlarına bastığın zaman bâne aşikâre olur, beyyine olur,damarlarına bastığın zaman bâne aşikâre olur, beyyine olur, zevû'l-ahlâkı'l-kerîmeti min-zevî'l-ahlâkı'l-leîmeti, "Güzel huylusu, kötü huylusu belli olur." zevû'l-ahlâkı'l-kerîmeti min-zevî'l-ahlâkı'l-leîmeti, "Güzel huylusu, kötü huylusu belli olur."

Kötü huylusu da, güzel huylusu da ayrılır, anlaşılır. Neden? Kötü huylusu da, güzel huylusu da ayrılır, anlaşılır.

Neden?

Adamın damarına bastın, parladı, gizli olan huyları ortaya çıktı.Adamın damarına bastın, parladı, gizli olan huyları ortaya çıktı. Kedinin tırnakları patisinin içindedir, kızdığı zaman açar.Kedinin tırnakları patisinin içindedir, kızdığı zaman açar. Bir tane vurdu mu cızzt dört, beş tane çizgi olur, kan çıkar.Bir tane vurdu mu cızzt dört, beş tane çizgi olur, kan çıkar. Kötü insanın kötü ahlâkı da içinde gizlidir, damarına basarsan çıkar.Kötü insanın kötü ahlâkı da içinde gizlidir, damarına basarsan çıkar. Bir insanın damarına bas bakalım, iyi huylu mu kötü huylu mu o zaman belli olur. Bir insanın damarına bas bakalım, iyi huylu mu kötü huylu mu o zaman belli olur.

İnsanlar kendi ahlâkları üzeredir;İnsanlar kendi ahlâkları üzeredir; onların arzularına, heveslerine karşı olmadığın müddetçe o huylar gizli kalır.onların arzularına, heveslerine karşı olmadığın müddetçe o huylar gizli kalır. Adamı iyi sanırsın ama arzusuna muhalefet ettin mi o zaman kötü huylu iyi huyludan ayrılır.Adamı iyi sanırsın ama arzusuna muhalefet ettin mi o zaman kötü huylu iyi huyludan ayrılır. Kimin kötü huylu, kimin iyi huylu olduğu belli olur. Kimin kötü huylu, kimin iyi huylu olduğu belli olur.

İyi günlerde dost belli olmaz! Büyüklerimiz; "Dost kara günde belli olur." demişler. İyi günlerde dost belli olmaz!

Büyüklerimiz; "Dost kara günde belli olur." demişler.

İyi gün dostlarının hepsi gider. Senin parandan, mevkiinden, makamından dolayı yanına gelenler,İyi gün dostlarının hepsi gider. Senin parandan, mevkiinden, makamından dolayı yanına gelenler, istifade etmek isteyenler gider; kara günde senin vefalı, eski dostların yanında kalır.istifade etmek isteyenler gider; kara günde senin vefalı, eski dostların yanında kalır. Onun gibi kötü huy da her zaman ortaya çıkmaz. Onun gibi kötü huy da her zaman ortaya çıkmaz.

Ne zaman çıkar? Damarına bastığın zaman, huyuna suyuna gitmediğin zaman çıkar. Ne zaman çıkar?

Damarına bastığın zaman, huyuna suyuna gitmediğin zaman çıkar.

Bu ne zaman olacak? Ne zaman bu adamın damarına basalım? Ne zaman suyuna aykırı iş yapalım? Bu ne zaman olacak?

Ne zaman bu adamın damarına basalım? Ne zaman suyuna aykırı iş yapalım?

İş yaptığın, yolculuk yaptığın, ticaret yaptığın zaman anlaşılır.İş yaptığın, yolculuk yaptığın, ticaret yaptığın zaman anlaşılır. Adam borcunu vermez, sözünden cayar. Adam borcunu vermez, sözünden cayar.

Şair; Hani ey zalim seninle ahd u peymân ettiğim diyor. Ahd u peymân kalmadı, neden? Şair;

Hani ey zalim seninle ahd u peymân ettiğim diyor.

Ahd u peymân kalmadı, neden?

Damarına bir bastığın zaman veyahut adamı kızdırdığın zaman belli olur;Damarına bir bastığın zaman veyahut adamı kızdırdığın zaman belli olur; "Tamam, sana vereceğim şeyleri vermiyorum."Tamam, sana vereceğim şeyleri vermiyorum. Alacağını inkâr edeceğim, borcumu sana ödemeyeceğim." Niye? Kızdı. Alacağını inkâr edeceğim, borcumu sana ödemeyeceğim."

Niye?

Kızdı.

Borç, kızsan da kızmasan da borç, ödemen lazım. Borç, kızsan da kızmasan da borç, ödemen lazım.

Onun için eskiden insanları deneyip arkadaş seçerlerdi. Hemen herkesle arkadaşlık etmezlerdi. Onun için eskiden insanları deneyip arkadaş seçerlerdi. Hemen herkesle arkadaşlık etmezlerdi.

Hatta İmam Gazzalî İhyâ-ı Ulûm isimli kitabında, arkadaşlığın âdâbını anlatırken;Hatta İmam Gazzalî İhyâ-ı Ulûm isimli kitabında, arkadaşlığın âdâbını anlatırken; "Arkadaş seçerken biraz dene, damarına bir bas bakalım." diyor. "Arkadaş seçerken biraz dene, damarına bir bas bakalım." diyor.

İyi dediğin bir arkadaşın; "Tamam, ben bunu beğeniyorum, buna komşu olayım,İyi dediğin bir arkadaşın; "Tamam, ben bunu beğeniyorum, buna komşu olayım, arkadaş olayım, bundan kız alayım, buna kız vereyim, akraba olalım." filan der. arkadaş olayım, bundan kız alayım, buna kız vereyim, akraba olalım." filan der. Bir yerde bir dene bakalım; hacda çok güzel belli oluyor.Bir yerde bir dene bakalım; hacda çok güzel belli oluyor. Bazen hacca kardeş kardeş, ahbap ahbap gidenlerBazen hacca kardeş kardeş, ahbap ahbap gidenler hacdan sonra birbirlerine düşman dönüyorlar, küs dönüyorlar; çok rastladık. hacdan sonra birbirlerine düşman dönüyorlar, küs dönüyorlar; çok rastladık.

Kara yoluyla giderken Şam'da kavgaya başlıyorlar,Kara yoluyla giderken Şam'da kavgaya başlıyorlar, kara yolundan dönerken memlekete girer girmez Adana'da ihtilafa düşüyorlar. kara yolundan dönerken memlekete girer girmez Adana'da ihtilafa düşüyorlar.

Neden? Kötü huy sonunda bir yerden çıkar.Neden?

Kötü huy sonunda bir yerden çıkar.
Güneş balçıkla sıvanmaz; huy kötü oldu mu bir yerden patlak verir. Allah huylarımızı güzelleştirsin. Güneş balçıkla sıvanmaz; huy kötü oldu mu bir yerden patlak verir. Allah huylarımızı güzelleştirsin.

Buradan şunu anlıyoruz: Buradan şunu anlıyoruz:

Huylar insanların içinde gizlicedir, derindedir, patates yumrusu gibidir;Huylar insanların içinde gizlicedir, derindedir, patates yumrusu gibidir; aşağıda kazınca ortaya çıkacak. Hemen belli olmaz. aşağıda kazınca ortaya çıkacak. Hemen belli olmaz.

Onun için "Bir insan iyi mi, kötü mü?"Onun için "Bir insan iyi mi, kötü mü?" denilince, "Bilmem denemedim ki, şimdilik dıştan iyi görünüyor ama bakalım.denilince, "Bilmem denemedim ki, şimdilik dıştan iyi görünüyor ama bakalım. Yolculuk yapalım, haccedelim, ticaret yapalım, alışveriş edelim, o zaman görürüz." demeliyiz. Yolculuk yapalım, haccedelim, ticaret yapalım, alışveriş edelim, o zaman görürüz." demeliyiz.

Umûmî sofraya oturuyorsun. Umûmî sofraya oturuyorsun. Camide sofra, ortaya bir kâse geliyor, fukara toplanmış;Camide sofra, ortaya bir kâse geliyor, fukara toplanmış; Ramazan, iftar vakti, herkes kaşıkla yiyecek.Ramazan, iftar vakti, herkes kaşıkla yiyecek. Tabağın içinde bir tane et var farz edelim, lop bir tanesi eti alıyor, yutuyor. Tabağın içinde bir tane et var farz edelim, lop bir tanesi eti alıyor, yutuyor.

Ötekiler ne olacak? "Rabbenâ, hep bana." Ötekiler ne olacak?

"Rabbenâ, hep bana."

Hop kendisi yutuyor, öteki? "Bana ne ötekisinden, ben kendi canımı düşünürüm." Hop kendisi yutuyor, öteki?


"Bana ne ötekisinden, ben kendi canımı düşünürüm."

Bu biraz bencil bir arkadaş! Bu biraz bencil bir arkadaş!

İnsan az yemekle, çok yemekle ölmez; öteki çok yiyince ihya olmaz,İnsan az yemekle, çok yemekle ölmez; öteki çok yiyince ihya olmaz, bu az yiyince ölmez ama insanın huyu sofrada bile belli olur.bu az yiyince ölmez ama insanın huyu sofrada bile belli olur. İyi huyu, kötü huyu sofrada belli olur. İyi huyu, kötü huyu sofrada belli olur.

Profesör Yusuf Ziya Binatlı, Mehmet Zahid Kotku hocamızı anlatıyor;Profesör Yusuf Ziya Binatlı, Mehmet Zahid Kotku hocamızı anlatıyor; -Allah selamet versin, bir ara Bursa İlahiyat Fakültesi dekanı olmuştu.-Allah selamet versin, bir ara Bursa İlahiyat Fakültesi dekanı olmuştu. Televizyonda, açık öğretimde Hukuk, İktisat dersleri veriyor.- Televizyonda, açık öğretimde Hukuk, İktisat dersleri veriyor.-

Çok ârif bir kimse. Bunun irfanı, tatlı sohbeti nereden geliyor? Çok ârif bir kimse.

Bunun irfanı, tatlı sohbeti nereden geliyor?

Babası bizim şeyhlerimizden Ömer Ziyâeddin-i Dağıstanî hazretleri de ondan.Babası bizim şeyhlerimizden Ömer Ziyâeddin-i Dağıstanî hazretleri de ondan. Asalet babasından geliyor, mübareğin babası kuvvetli kurrâ hafız, Asalet babasından geliyor, mübareğin babası kuvvetli kurrâ hafız, Buhârî'nin hafızı, aynı zamanda hadis hafızı. Altı saatte Kur'an'ı hatmedermiş.Buhârî'nin hafızı, aynı zamanda hadis hafızı. Altı saatte Kur'an'ı hatmedermiş. Su gibi, yıldırım gibi Kur'an okuyabilen bir kimse. Bu da kuvvetli hafızmış.Su gibi, yıldırım gibi Kur'an okuyabilen bir kimse. Bu da kuvvetli hafızmış. Sayfayı aşağıdan yukarıya doğru okurmuş. Gözü kapalı geriye doğru okurmuş.Sayfayı aşağıdan yukarıya doğru okurmuş. Gözü kapalı geriye doğru okurmuş. Geriye doğru okumak zordur. Hafızlıkta geri vites zor çalışır. Geriye doğru okumak zordur. Hafızlıkta geri vites zor çalışır.

"Bunu nasıl yapıyorsun?" "Sayfa gözümün önüne geliyor, okuyorum." diyormuş. "Bunu nasıl yapıyorsun?"

"Sayfa gözümün önüne geliyor, okuyorum." diyormuş.

Hocamız [Mehmed Zahid Kotku] delikanlı. Tekkeye gelip gidiyor.Hocamız [Mehmed Zahid Kotku] delikanlı. Tekkeye gelip gidiyor. Mehmed Zahid hocamız sarı benizli, zayıf, narin bir kimse. Tekkenin aşçısı Hocamız'a acırmış; Mehmed Zahid hocamız sarı benizli, zayıf, narin bir kimse. Tekkenin aşçısı Hocamız'a acırmış;

"Ya şu sessiz sedasız melek gibi şahıs" diye düşünürmüş. "Ya şu sessiz sedasız melek gibi şahıs" diye düşünürmüş.

"Mutfakta pilavın altına eti gömerdik, üstünü kapatırdık. Pilavı sofraya ben götürürdüm."Mutfakta pilavın altına eti gömerdik, üstünü kapatırdık. Pilavı sofraya ben götürürdüm. Eti Mehmet Zahid Efendi'nin önüne doğru koyardım,Eti Mehmet Zahid Efendi'nin önüne doğru koyardım, şu mübarek biraz pilav, et yesin de şişmanlasın." diye tekkenin aşçısı iltimas geçerdi, diyor. şu mübarek biraz pilav, et yesin de şişmanlasın." diye tekkenin aşçısı iltimas geçerdi, diyor.

Yusuf Ziya Efendi, Hocamız'ı anlatıyor; Yusuf Ziya Efendi, Hocamız'ı anlatıyor;

"O bir iki kaşık alır, üstündeki pilavı aldıktan sonra alttaki eti görünce"O bir iki kaşık alır, üstündeki pilavı aldıktan sonra alttaki eti görünce kaşığı ile yandakine ittiriverirdi." diyor. kaşığı ile yandakine ittiriverirdi." diyor.

Tabi şimdi et bol, pilav bol, para bol, lokanta bol ama eskiden bu kadar bol değildi,Tabi şimdi et bol, pilav bol, para bol, lokanta bol ama eskiden bu kadar bol değildi, eskiler eti köyde haftada ya da ayda bir keserlerdi, herkes bir parçayı evine götürse götürür.eskiler eti köyde haftada ya da ayda bir keserlerdi, herkes bir parçayı evine götürse götürür. Tavuk ayda, yılda bir kesilirdi, kolay değildi. Tavuk ayda, yılda bir kesilirdi, kolay değildi.

Ne yaparmış? Ne yaparmış?

Sağ tarafa aktarıverirmiş, sol tarafa veriverirmiş. Bunlar da mutfaktan takip ederlermiş: Sağ tarafa aktarıverirmiş, sol tarafa veriverirmiş. Bunlar da mutfaktan takip ederlermiş:

"Hay Allah, et yine öbür tarafa gitti, yine yemedi, hay Allah!" diye"Hay Allah, et yine öbür tarafa gitti, yine yemedi, hay Allah!" diye heyecanla maç seyreder gibi durumu takip ederlermiş. heyecanla maç seyreder gibi durumu takip ederlermiş.

Tatlı tatlı anlatıyor. Bu neden? İyilik yapmak istiyor.Tatlı tatlı anlatıyor.

Bu neden?

İyilik yapmak istiyor.
Hocaefendisinin karşısında heykel gibi bir otururmuş, bir diz çökermiş,Hocaefendisinin karşısında heykel gibi bir otururmuş, bir diz çökermiş, "Dizlerin hiç acımaz mıydı mübarek?" diyorlar. Öyle otururmuş."Dizlerin hiç acımaz mıydı mübarek?" diyorlar. Öyle otururmuş. Tabi büyük insanlar, evvelki hallerinden belli oluyor. Tabi büyük insanlar, evvelki hallerinden belli oluyor.

Bir tane daha okuyacağız: Bir tane daha okuyacağız:

Semi'tü Ebâ Amr ve'bne Matar yekûl, "Ben Matar oğlu Amr'den, Ebû Amr'den işittim ki şöyle diyor:" Semi'tü Ebâ Amr ve'bne Matar yekûl, "Ben Matar oğlu Amr'den, Ebû Amr'den işittim ki şöyle diyor:"

Semi'tü Ebâ Osmâne yekûl. "O da Ebû Osmân-ı Hirî'nin şöyle dediğini işitmiş." Semi'tü Ebâ Osmâne yekûl. "O da Ebû Osmân-ı Hirî'nin şöyle dediğini işitmiş."

Men celle miktârühû fî-nefsihî celle akdâri'n-nâsi indeMen celle miktârühû fî-nefsihî celle akdâri'n-nâsi inde ve men sağura mikdârühû fî-nefsihî sağura akdâru'n-nâsi indeh. ve men sağura mikdârühû fî-nefsihî sağura akdâru'n-nâsi indeh.

"Kimin kendi kadri kıymeti kendisine yüce görünürse, insan;"Kimin kendi kadri kıymeti kendisine yüce görünürse, insan; "Ya ben büyük adamım, kıymetli adamım; bayağı da eşim menendim yok galiba, ben neyim be!""Ya ben büyük adamım, kıymetli adamım; bayağı da eşim menendim yok galiba, ben neyim be!" falan diye kendisini, kadrini biraz yüce görürse insanların da,falan diye kendisini, kadrini biraz yüce görürse insanların da, halkın da kadrini mühim bir şey sanır, gözünde büyütür; halka önem verir." halkın da kadrini mühim bir şey sanır, gözünde büyütür; halka önem verir."

Ve men sağura mikdârühû fî-nefsihî sağura akdâru'n-nâsi indeh… Ve men sağura mikdârühû fî-nefsihî sağura akdâru'n-nâsi indeh…

Kendi nefsine bakıp da kendinin hiçliğini, biçareliğini, muhtaçlığını,Kendi nefsine bakıp da kendinin hiçliğini, biçareliğini, muhtaçlığını, fakrını, Allah'a olan zaafını, sezerse insanların da kendisi gibi olduğunu, çok kıymetli olmadığını,fakrını, Allah'a olan zaafını, sezerse insanların da kendisi gibi olduğunu, çok kıymetli olmadığını, onların da bîçare; Allah'ın kulları olduğunu anlar. Halka değil Hakk'a yönelir.onların da bîçare; Allah'ın kulları olduğunu anlar. Halka değil Hakk'a yönelir. Halktan beklemez, Hakk'tan bekler. O zaman kâmil bir insan olur. Halktan beklemez, Hakk'tan bekler. O zaman kâmil bir insan olur.

1- İnsan kendini görmeyecek, kendi nefsinin hiçliğini anlayacak. 1- İnsan kendini görmeyecek, kendi nefsinin hiçliğini anlayacak.

2- Halkın da hiçliğini anlayacak. Halk da senin gibi insanlardan müteşekkil.2- Halkın da hiçliğini anlayacak.

Halk da senin gibi insanlardan müteşekkil.
Halk da Allah yardım ederse bir şeylere nail olan aciz mahlûkları.Halk da Allah yardım ederse bir şeylere nail olan aciz mahlûkları. Kendisine bakıp kendisinin aczini bilen, halkın da aczini, iftikârını, Cenâb-ı Mevlâ'ya muhtaçlığını anlar.Kendisine bakıp kendisinin aczini bilen, halkın da aczini, iftikârını, Cenâb-ı Mevlâ'ya muhtaçlığını anlar. Halktan beklemez, Hakk'a kul olmaya bakar, Hakk'tan ister iyi kul olur.Halktan beklemez, Hakk'a kul olmaya bakar, Hakk'tan ister iyi kul olur. Halktan bekleyen yanlış iş yapmış olur. Halktan bekleyen yanlış iş yapmış olur.

Allahu teâla hazretleri manevi, ince, güzel gerçekleri iyi görmeyi cümlemize nasip eylesin.Allahu teâla hazretleri manevi, ince, güzel gerçekleri iyi görmeyi cümlemize nasip eylesin. Allah güzel huylara sahip olmayı nasip etsin. Üzerimizde sevmediği huylar varsa…Allah güzel huylara sahip olmayı nasip etsin. Üzerimizde sevmediği huylar varsa… Bak okudukça neler anlıyoruz, neleri öğreniyoruz! Bu dersler çok mühim. Bak okudukça neler anlıyoruz, neleri öğreniyoruz! Bu dersler çok mühim. Burada bu mübareklerin sözleri çok mühim, çok ince şeyler. Burada bu mübareklerin sözleri çok mühim, çok ince şeyler.

Allah, yanlış fikirlerimiz varsa bizi onlardan kurtarsın. Yanlış, kötü huylarımız varsaAllah, yanlış fikirlerimiz varsa bizi onlardan kurtarsın. Yanlış, kötü huylarımız varsa bizi onlardan kurtarsın. Bizi sevdiği huylara sahip eylesin. Sevdiği güzel ahlâka sahip bir kul eylesin. bizi onlardan kurtarsın. Bizi sevdiği huylara sahip eylesin. Sevdiği güzel ahlâka sahip bir kul eylesin. Sevdiği güzel amellere muvaffak eylesin. Huzuruna sevdiği,Sevdiği güzel amellere muvaffak eylesin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle cümlenizi müşerref eylesin.razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle cümlenizi müşerref eylesin. Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

Fâtiha-i şerîfe meal besmele. Fâtiha-i şerîfe meal besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2