Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Âhir 1446
21 Aralık 2024
İmsak
06:46
Güneş
08:19
Öğle
13:07
İkindi
15:25
Akşam
17:46
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (6)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Cemâziye'l-Evvel 1417 / 05.10.1996
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Fâcirle İlgiyi Kesmek, Arif Kulu Allah Günahtan Korur, Edep Nedir?, Allah Günahları Affeder, Zühdün Hükmü | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ebû Osman El-Hîrî Hz. (6)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Cemâziye'l-Evvel 1417 / 05.10.1996
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Fâcirle İlgiyi Kesmek, Arif Kulu Allah Günahtan Korur, Edep Nedir?, Allah Günahları Affeder, Zühdün Hükmü | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Euzûbillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Euzûbillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi hakka hamdihî ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedinel-Hamdü li'llâhi hakka hamdihî ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ecmaîn. Emmâ ba'd. ve alâ âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn, değerli kardeşlerim! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn, değerli kardeşlerim!

Evliyâullahın, salihlerin, mübârek alim, ârif kulların hayatlarıyla ilgiliEvliyâullahın, salihlerin, mübârek alim, ârif kulların hayatlarıyla ilgili Tabakâtü's-sûfiyye eserini okumaya devam ediyoruz. Söz sırası Ebu Osman el-Hîrî hazretlerinde.Tabakâtü's-sûfiyye eserini okumaya devam ediyoruz. Söz sırası Ebu Osman el-Hîrî hazretlerinde. 173. sayfanın, 14. fıkrasında kalmışız, oradan okuyoruz. 173. sayfanın, 14. fıkrasında kalmışız, oradan okuyoruz.

Kâle ve Kâle Ebû Osmâne katîatü'l-fâciri gunmün. Kısa bir Arapça cümle. Kâle ve Kâle Ebû Osmâne katîatü'l-fâciri gunmün.

Kısa bir Arapça cümle.

Ebû Osmân-ı Hîrî hazretleri, o büyük alim ve ârif zât-ı muhterem diyor ki; Ebû Osmân-ı Hîrî hazretleri, o büyük alim ve ârif zât-ı muhterem diyor ki;

"Fâcir insanla dostluğu, ahbaplığı kesmek, alakayı koparmak ganîmettir, kazançtır." "Fâcir insanla dostluğu, ahbaplığı kesmek, alakayı koparmak ganîmettir, kazançtır."

Allahu Teâlâ hazretleri dostluğu, kardeşliği, muhabbeti seviyor.Allahu Teâlâ hazretleri dostluğu, kardeşliği, muhabbeti seviyor. İki müslümanın birbirini Allah için sevmesinin sevabı çok yüksek.İki müslümanın birbirini Allah için sevmesinin sevabı çok yüksek. Birbirini Allah için seven insanların dereceleri çok yüksek. Birbirini Allah için seven insanların dereceleri çok yüksek. Bunlara; el-ehu fi'l-lâh "birbirleriyle Allah için arkadaş, kardeş olmuş kimseler" deniliyor, Bunlara; el-ehu fi'l-lâh "birbirleriyle Allah için arkadaş, kardeş olmuş kimseler" deniliyor, bu iş de; el uhuvvetu fi'l-lâh "Allah için arkadaş olmak" diye tâbir ediliyor. bu iş de; el uhuvvetu fi'l-lâh "Allah için arkadaş olmak" diye tâbir ediliyor.

Dervişlerin en büyük kazanç kapılarından, çok sevaplı işlerden birisi budur.Dervişlerin en büyük kazanç kapılarından, çok sevaplı işlerden birisi budur. Derviş, tarikate girmiş, mâneviyat yolunu tutmuş olan insan.Derviş, tarikate girmiş, mâneviyat yolunu tutmuş olan insan. İlim yolunu tuttuğundan bir sevap kazanıyor; İlim yolunu tuttuğundan bir sevap kazanıyor; çok sevaplı bir ibadet olan zikri çok yaptığından bir sevap kazanıyor.çok sevaplı bir ibadet olan zikri çok yaptığından bir sevap kazanıyor. Bir de öteki kimselerle ihvan olduğu için, uhuvvet yaptığı için, kardeşlikten,Bir de öteki kimselerle ihvan olduğu için, uhuvvet yaptığı için, kardeşlikten, dostluktan çok sevap kazanıyor. dostluktan çok sevap kazanıyor.

Elhamdülillah, kardeşlik güzel bir şey. Bizde hem müslüman olarak,Elhamdülillah, kardeşlik güzel bir şey. Bizde hem müslüman olarak, bütün müslümanlar birbirleriyle kardeş, hem de tasavvuf yolunda, ilim irfan yolunda,bütün müslümanlar birbirleriyle kardeş, hem de tasavvuf yolunda, ilim irfan yolunda, mâneviyat yolunda mârifetullahı elde etmek yolunda, mâneviyat yolunda mârifetullahı elde etmek yolunda, aynı hocaya bağlı bir şeyhin dervişleri birbirleriyle ihvan oluyorlar, kardeş oluyorlar; o da güzel. aynı hocaya bağlı bir şeyhin dervişleri birbirleriyle ihvan oluyorlar, kardeş oluyorlar; o da güzel.

Yol güzel, maksat güzel; Allah'ın rızasını kazanmak, mârifetullaha ermek,Yol güzel, maksat güzel; Allah'ın rızasını kazanmak, mârifetullaha ermek, her işi Allah'ın rızasına uygun yapmak, bilgi öğrenmek, cahil kalmamak,her işi Allah'ın rızasına uygun yapmak, bilgi öğrenmek, cahil kalmamak, kalbi nurlandırmak bunların hepsi güzel şeyler.kalbi nurlandırmak bunların hepsi güzel şeyler. Şeytana uymamak, nefsi ıslah etmek güzel. Nefsin arzularına uymamak, karşı çıkmak güzel. Şeytana uymamak, nefsi ıslah etmek güzel. Nefsin arzularına uymamak, karşı çıkmak güzel.

Tasavvufun işleri güzel; bir de ahbaplık güzel.Tasavvufun işleri güzel; bir de ahbaplık güzel. Ahbaplığın, dostluğun, yardımlaşmanın sıradan insanlarla olması güzel de,Ahbaplığın, dostluğun, yardımlaşmanın sıradan insanlarla olması güzel de, bir de akraba ile olan dostluklar; o daha güzel! Peygamber Efendimiz onu daha çok methediyor.bir de akraba ile olan dostluklar; o daha güzel! Peygamber Efendimiz onu daha çok methediyor. Ona büyük teşviklerde bulunuyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Ona büyük teşviklerde bulunuyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Ömrünün uzamasını isteyen sıla-ı rahim yapsın." "Ömrünün uzamasını isteyen sıla-ı rahim yapsın."

Sıla-ı rahim ne demek? "Akraba ile bağlantıları sağlamlaştırmak, ziyaretine gitmek, yardım etmek,Sıla-ı rahim ne demek?

"Akraba ile bağlantıları sağlamlaştırmak, ziyaretine gitmek, yardım etmek,
para vermek, ihtiyacını görmek, hasta ise tedavi ettirmek." para vermek, ihtiyacını görmek, hasta ise tedavi ettirmek."

Buluşmak, birleşmek, sevişmek, dost olmak, sevap da burada. O zât-ı muhterem, tam aksine, ne diyor? Buluşmak, birleşmek, sevişmek, dost olmak, sevap da burada. O zât-ı muhterem, tam aksine, ne diyor?

Katîatü'l-fâcir. "Alakayı koparmak sevap, ganimet" diyor. Katîatü'l-fâcir. "Alakayı koparmak sevap, ganimet" diyor.

Ama kimden alakayı koparmak? Katîatü'l fâciri. "Fâcirden alakayı kesip koparmak. Ama kimden alakayı koparmak?

Katîatü'l fâciri. "Fâcirden alakayı kesip koparmak.

O ganimettir, o sevaptır, o kazançtır. Neden? O ganimettir, o sevaptır, o kazançtır.

Neden?

Fâsık, fâcir insan, fısk-ı fücûrla uğraşan, Allah'tan korkmayıp günah işleyen insan.Fâsık, fâcir insan, fısk-ı fücûrla uğraşan, Allah'tan korkmayıp günah işleyen insan. Arkadaşını da kandırır; onun da (kanına) girer,Arkadaşını da kandırır; onun da (kanına) girer, arkadaşlık muhabbetinden istifade ederek onu da kendi yanına çeker.arkadaşlık muhabbetinden istifade ederek onu da kendi yanına çeker. Birçok insanın şaşırması, sapıtması edindiği arkadaştandır. Arkadaş saptırır onu.Birçok insanın şaşırması, sapıtması edindiği arkadaştandır. Arkadaş saptırır onu. Kötü arkadaş, insanı doğru yoldan saptırır, ayağını kaydırır, günahlara düşürür.Kötü arkadaş, insanı doğru yoldan saptırır, ayağını kaydırır, günahlara düşürür. Ailesine baktırmaz; kumara, içkiye, zevke, sefaya alıştırır. Ailesine baktırmaz; kumara, içkiye, zevke, sefaya alıştırır.

O zaman müslüman ne yapacak? Bu cins insanlarla alakayı kesecek.O zaman müslüman ne yapacak?

Bu cins insanlarla alakayı kesecek.
Alaka, ahbaplık, dostluk iyi, ama bunlarla iyi değil. Bunlarla alakayı kesmek lazım.Alaka, ahbaplık, dostluk iyi, ama bunlarla iyi değil. Bunlarla alakayı kesmek lazım. Binaenaleyh bir insan Allah'tan korkmadan günahları işliyorsa,Binaenaleyh bir insan Allah'tan korkmadan günahları işliyorsa, haramlara alışmış bulaşmışsa, o zaman onunla alakayı kesmek sevap, kazanç.haramlara alışmış bulaşmışsa, o zaman onunla alakayı kesmek sevap, kazanç. Hastalıklı bir insanın yanına gitmemek gibi.Hastalıklı bir insanın yanına gitmemek gibi. Kendisine de bulaşmaması için Aids hastalığı olan insanın yanına yaklaşmamak gibi bir şey. Kendisine de bulaşmaması için Aids hastalığı olan insanın yanına yaklaşmamak gibi bir şey.

Bu sözün sonucu nedir? Bu sözün sonucu nedir?

Dostluk yaptığımız insanları seçerken Allah'ın seveceği insanları seçmeliyiz.Dostluk yaptığımız insanları seçerken Allah'ın seveceği insanları seçmeliyiz. Allah'ın razı olduğu, sevdiği yolda yürüyen, iyi insanları seçmeliyiz.Allah'ın razı olduğu, sevdiği yolda yürüyen, iyi insanları seçmeliyiz. Kötü insanlarla samimi olmamalıyız, mesafeli olmalıyız.Kötü insanlarla samimi olmamalıyız, mesafeli olmalıyız. İş icabı, içtimai hayatın gereği olarak İş icabı, içtimai hayatın gereği olarak dairede, dükkânda, çarşıda, pazarda, seyahatte vesairede konuşmak, bir arada bulunmak zorunluluğu olabilir.dairede, dükkânda, çarşıda, pazarda, seyahatte vesairede konuşmak, bir arada bulunmak zorunluluğu olabilir. Ama uzak durmak lazım. Neden? Ama uzak durmak lazım.

Neden?

"Kötülüğü sana bulaşmasın, kötülüğünün sana zararı olmasın." diye. "Kötülüğü sana bulaşmasın, kötülüğünün sana zararı olmasın." diye.

Evliyâullah büyüklerimiz diyorlar ki; "Gâfil müridin bile insana zararı olur." Evliyâullah büyüklerimiz diyorlar ki; "Gâfil müridin bile insana zararı olur."

Mürid gâfilse; zikrullahtan, Allah'ın kendisini gördüğünden,Mürid gâfilse; zikrullahtan, Allah'ın kendisini gördüğünden, şeytanın etrafında aldatmak için dolaştığından, şeytanın etrafında aldatmak için dolaştığından, rûz-ı mahşerde Allah'ın huzurunda her nefesinin hesabını vereceğinden gâfil,rûz-ı mahşerde Allah'ın huzurunda her nefesinin hesabını vereceğinden gâfil, kendisini gaflet sarmış; onun bile zararı olur.kendisini gaflet sarmış; onun bile zararı olur. Gafil müridin gafleti, öteki insanın kalbini rahatsız eder, gönlünü karartır. Gafil müridin gafleti, öteki insanın kalbini rahatsız eder, gönlünü karartır.

Onun için iyi arkadaş seçmeye çok dikkat etmek lazım.Onun için iyi arkadaş seçmeye çok dikkat etmek lazım. Alim, fâzıl kimselerle, olgun, fazîletli, erdemli, iyi huylu, tatlı dilli, güleç yüzlü, bilgili, görgülü,Alim, fâzıl kimselerle, olgun, fazîletli, erdemli, iyi huylu, tatlı dilli, güleç yüzlü, bilgili, görgülü, terbiyeli, edepli, zarif, kâmil, edip insanlarla dost olmak lazım.terbiyeli, edepli, zarif, kâmil, edip insanlarla dost olmak lazım. Öyle olmayan arkadaşlar varsa onlardan biraz uzak durmalı.Öyle olmayan arkadaşlar varsa onlardan biraz uzak durmalı. Ateşe yaklaşanın mutlaka bir yeri yanar. Bir koku gelir; Ateşe yaklaşanın mutlaka bir yeri yanar. Bir koku gelir;

"Eyvah, kumaş kokusu geliyor!" Ne oldu? "İşte bak eteğin ateşe değdi, yandı." "Eyvah, kumaş kokusu geliyor!"

Ne oldu?

"İşte bak eteğin ateşe değdi, yandı."

Uzak durmak lazım. Peki bu gibi insanlar ne olacak? Uzak durmak lazım.

Peki bu gibi insanlar ne olacak?

Bu gibi insanlara ancak nasihat etme, doğru yola çekme, hakkı tebliğ etme niyetiyle yanaşılabilir.Bu gibi insanlara ancak nasihat etme, doğru yola çekme, hakkı tebliğ etme niyetiyle yanaşılabilir. İrşad, tebliğ, terbiye maksadıyla, eğitmek öğretmek maksadıyla gidilebilir. İrşad, tebliğ, terbiye maksadıyla, eğitmek öğretmek maksadıyla gidilebilir.

"Bir kimseyle tanıştım konuştum, beğendim, ahbap oldum, ama arkadaş sonra sapıttı."Bir kimseyle tanıştım konuştum, beğendim, ahbap oldum, ama arkadaş sonra sapıttı. Şimdi benim hâlim ne olacak, alakayı keseyim mi?" Şimdi benim hâlim ne olacak, alakayı keseyim mi?"

Bu hususta bazı âlimler demişler ki; "Madem iyilik kalmadı, alaka kesilebilir."Bu hususta bazı âlimler demişler ki; "Madem iyilik kalmadı, alaka kesilebilir." Bazısı da; "Sen onunla bir kere arkadaş oldun, o artık senin dostun. Bazısı da; "Sen onunla bir kere arkadaş oldun, o artık senin dostun. Arkadaşın tehlikede; namazı, orucu, doğru yolu bıraktı, eğri yola sapmaya, günah işlemeye başladı.Arkadaşın tehlikede; namazı, orucu, doğru yolu bıraktı, eğri yola sapmaya, günah işlemeye başladı. Arkadaşının ayağı kayıyor, uçuruma yuvarlanacak, cehenneme düşecek, cayır cayır yanacak.Arkadaşının ayağı kayıyor, uçuruma yuvarlanacak, cehenneme düşecek, cayır cayır yanacak. Senin ahbaplığın, arkadaşlığın ona asıl şimdi lazım,Senin ahbaplığın, arkadaşlığın ona asıl şimdi lazım, aman imdadına yetiş, elinden tut, uçurumdan çek, kurtar." demişler. aman imdadına yetiş, elinden tut, uçurumdan çek, kurtar." demişler.

Bu da kötülüğe sapan insanı kurtarmak için iyi niyete dayalı bir yaklaşım.Bu da kötülüğe sapan insanı kurtarmak için iyi niyete dayalı bir yaklaşım. Olabilir. Olabilir.

Şeyhi San'an kıssası diye edebiyat tarihlerine girmiş meşhur bir hikaye vardır, bazı kitaplarda geçer. Şeyhi San'an kıssası diye edebiyat tarihlerine girmiş meşhur bir hikaye vardır, bazı kitaplarda geçer.

Yemen tarafında âlim bir zât, bir hıristiyan kıza âşık olmuş, evlenme teklif etmiş.Yemen tarafında âlim bir zât, bir hıristiyan kıza âşık olmuş, evlenme teklif etmiş. Kız; "Ben müslümanla evlenemem, dinini değiştirir, hıristiyan ol; o zaman evlenebilirim." demiş,Kız; "Ben müslümanla evlenemem, dinini değiştirir, hıristiyan ol; o zaman evlenebilirim." demiş, ağır şartlar ileri sürmüş. ağır şartlar ileri sürmüş.

Adam ona uymuş, şartlarını kabul etmiş, onunla evlenmiş ama talebeleri, müridleri her gün gelirler,Adam ona uymuş, şartlarını kabul etmiş, onunla evlenmiş ama talebeleri, müridleri her gün gelirler, köşkünün balkonunun altında toplaşır, ağlaşır, yalvarırlarmış.köşkünün balkonunun altında toplaşır, ağlaşır, yalvarırlarmış. Hocalarının peşini bırakmıyorlar. Kadın dayanamamış; Hocalarının peşini bırakmıyorlar. Kadın dayanamamış;

"Bunlar kim böyle, senden ne istiyorlar?" "Bunlar kim böyle, senden ne istiyorlar?"

"Bunlar benim eski talebelerim, geliyorlar, yalvarıyorlar, beni bırakmıyorlar." "Bunlar benim eski talebelerim, geliyorlar, yalvarıyorlar, beni bırakmıyorlar."

Kadın onların bu bağlılığını, vefasını görmüş, "Ne kadar güzel,Kadın onların bu bağlılığını, vefasını görmüş, "Ne kadar güzel, bir türlü ahbaplığı kesmiyorlar, koparmıyorlar." demiş, çok etkilenmiş, insafa gelmiş. bir türlü ahbaplığı kesmiyorlar, koparmıyorlar." demiş, çok etkilenmiş, insafa gelmiş. Allah gönlünü yumuşatmış; belki o dervişlerin duası bereketiyle müslüman olmuş.Allah gönlünü yumuşatmış; belki o dervişlerin duası bereketiyle müslüman olmuş. Şeyhle beraber, tekrar doğru yola gelmişler. Şeyhle beraber, tekrar doğru yola gelmişler.

Bazen böyle de gerekebilir, insan aklını kullanacakBazen böyle de gerekebilir, insan aklını kullanacak ama Ebu Osman-ı Hîrî hazretleri; "Fâcirlerden alâkayı kesmek bir kazançtır, kurtuluş vesilesidir." diyor. ama Ebu Osman-ı Hîrî hazretleri;

"Fâcirlerden alâkayı kesmek bir kazançtır, kurtuluş vesilesidir." diyor.

Kötü arkadaş edinmeyin, Kötü arkadaş edinmeyin, kötülüğünde devam eden insanlarla arkadaşlık yapmayın ki size de zarar gelmesin. kötülüğünde devam eden insanlarla arkadaşlık yapmayın ki size de zarar gelmesin.

Kâle ve kâle Ebû Osmân. Birinci kâle nedir? Kâle ve kâle Ebû Osmân.

Birinci kâle nedir?

"O râvi, daha önceki günlerde adı geçen râvi; 'Ebû Osman hazretleri şöyle buyurmuş.' dedi." "O râvi, daha önceki günlerde adı geçen râvi; 'Ebû Osman hazretleri şöyle buyurmuş.' dedi."

Hukka li men eazzehu'l-lâhü bi'l-ma'rifeti ellâ yüzillehû bi'l-ma'siyeti, hukka le hû en yef'ale kezâ. Hukka li men eazzehu'l-lâhü bi'l-ma'rifeti ellâ yüzillehû bi'l-ma'siyeti, hukka le hû en yef'ale kezâ.

Hukka, Arapça'da bir terimdir, "Yaraşır." demek, "Böyle yapmak yaraşır, uygun düşer." Hukka, Arapça'da bir terimdir, "Yaraşır." demek, "Böyle yapmak yaraşır, uygun düşer."

Hukka li men eazzehu'llâhü bi'l-ma'rife. "Allah'ın mârifetullah verip de aziz kıldığı bir kimseye."Hukka li men eazzehu'llâhü bi'l-ma'rife. "Allah'ın mârifetullah verip de aziz kıldığı bir kimseye." Ellâ yüzillehû bi'l-ma'siye. Ellâ yüzillehû bi'l-ma'siye. "Günah işlettirmemesi; günah işleyip de zelil duruma düşürmemesi yaraşır." "Günah işlettirmemesi; günah işleyip de zelil duruma düşürmemesi yaraşır."

Allah böyle yapar. Bir kulu sevdi de, mârifetullahı verdi de, alim, ârif, evliyâ,Allah böyle yapar. Bir kulu sevdi de, mârifetullahı verdi de, alim, ârif, evliyâ, eren, mübarek bir kul haline getirdi mi -madem ona mârifetullah verdi, kendisini tanıttı,eren, mübarek bir kul haline getirdi mi -madem ona mârifetullah verdi, kendisini tanıttı, bilgili kul eyledi, gönlünü nurlu eyledi, ârif, irfan sahibi bir kul eyledi-bilgili kul eyledi, gönlünü nurlu eyledi, ârif, irfan sahibi bir kul eyledi- ona günah işletip hor, zelil duruma düşürmemek de Allah'a yakışır. ona günah işletip hor, zelil duruma düşürmemek de Allah'a yakışır.

Allahu Teâlâ hazretleri öyle kullarını korur, günah da işletmez. Allahu Teâlâ hazretleri öyle kullarını korur, günah da işletmez.

Bu neye benziyor? Enbiyâullahın ismet sıfatına benziyor.Bu neye benziyor?

Enbiyâullahın ismet sıfatına benziyor.
Enbiyâullah nasıl ismet sıfatına sahiptir, günah işlemekten masumdur, Allah tarafından korunmuştur,Enbiyâullah nasıl ismet sıfatına sahiptir, günah işlemekten masumdur, Allah tarafından korunmuştur, "Allah, mârifetullah verdiği hakiki, ârif kullarını da günaha bulaştırmaz,"Allah, mârifetullah verdiği hakiki, ârif kullarını da günaha bulaştırmaz, günah işleyip de zelil duruma düşürmez, korur." diyor. günah işleyip de zelil duruma düşürmez, korur." diyor.

Tabi eğer kul o derecelere yükselmişse ne mutlu! Cenab-ı Mevlâ'dan neyi istemeliyiz? Tabi eğer kul o derecelere yükselmişse ne mutlu!

Cenab-ı Mevlâ'dan neyi istemeliyiz?

Hem mârifetullahı istemeliyiz; "Yâ Rabbi! Beni cahillikten kurtar, bana irfandan nasip ver,Hem mârifetullahı istemeliyiz; "Yâ Rabbi! Beni cahillikten kurtar, bana irfandan nasip ver, beni de ârif kul eyle, mârifetullahına âgâh eyle!" diyerek,beni de ârif kul eyle, mârifetullahına âgâh eyle!" diyerek, hem de "Yâ Rabbi! Beni müslüman eyledin, âbid, ârif kulun eyledin, beni irfanla aziz ettin,hem de "Yâ Rabbi! Beni müslüman eyledin, âbid, ârif kulun eyledin, beni irfanla aziz ettin, günah işletip isyanla zelil etme!" diye dua etmesi lazım. günah işletip isyanla zelil etme!" diye dua etmesi lazım.

Kalın harflerle yazarak, altını çizerek ve yüksek sesle söyleyelim ki; Kalın harflerle yazarak, altını çizerek ve yüksek sesle söyleyelim ki;

Allah'a ibadet etmek, aziz olmak vesilesidir,Allah'a ibadet etmek, aziz olmak vesilesidir, Allah'a isyan etmek de dünyada ve âhirette hor ve zelil olmak vesilesidir. Allah'a isyan etmek de dünyada ve âhirette hor ve zelil olmak vesilesidir.

Allah bizi isyan zilletinden kurtarsın, kendisine itaat izzetine sahip ve mazhar eylesin.Allah bizi isyan zilletinden kurtarsın, kendisine itaat izzetine sahip ve mazhar eylesin. Cümlemizi haramlardan, günahlardan korusun aziz ve sevgili kardeşlerim! Cümlemizi haramlardan, günahlardan korusun aziz ve sevgili kardeşlerim!

Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Aynı râvinin beyanına göre Ebû Osman şöyle söyledi." Kâle ve kâle Ebû Osmân. "Aynı râvinin beyanına göre Ebû Osman şöyle söyledi."

Kâne yükâlü el-edebü senedü'l-fukarâ' ve zeynü'l-ağniyâ'.Kâne yükâlü el-edebü senedü'l-fukarâ' ve zeynü'l-ağniyâ'. "Şöyle denildi, biz eskilerden şöyle duymuştuk. Edep fukarânın senedidir, ağniyânın süsü, ziynetidir." "Şöyle denildi, biz eskilerden şöyle duymuştuk. Edep fukarânın senedidir, ağniyânın süsü, ziynetidir."

Edep ne demek? "Bir şeyin usulüne göre yapılması" demek. Edep ne demek?

"Bir şeyin usulüne göre yapılması" demek.

Her işin; ustasının, erbabının bildiği, güzel bir usulü vardır.Her işin; ustasının, erbabının bildiği, güzel bir usulü vardır. Usta bir marangoz bir kapıyı yaparken inceliklerini bilir, öyle yapar, bunu çıraklarına öğretir.Usta bir marangoz bir kapıyı yaparken inceliklerini bilir, öyle yapar, bunu çıraklarına öğretir. Marangozluğun edebini, nasıl güzel yapılacağını öğretir. Marangozluğun edebini, nasıl güzel yapılacağını öğretir.

Yemek yemenin edebi vardır; namaz kılmanın, oruç tutmanın, her işin bir âdâbı vardır. Yemek yemenin edebi vardır; namaz kılmanın, oruç tutmanın, her işin bir âdâbı vardır.

Fukara dediği, "derviş, tasavvufa girmiş insanlar." Fukara dediği, "derviş, tasavvufa girmiş insanlar."

Arapça'da dervişe 'fakir' derler, Farsça'da "derviş" derler. Ne demek? Arapça'da dervişe 'fakir' derler, Farsça'da "derviş" derler.

Ne demek?

Tasavvufta kendisini yetiştirmeye namzet olan, gayret eden, tarikate girmiş insan. O kastediliyor. Tasavvufta kendisini yetiştirmeye namzet olan, gayret eden, tarikate girmiş insan. O kastediliyor.

Dinimizde farzlar vardır, mutlaka yapmamız lazım.Dinimizde farzlar vardır, mutlaka yapmamız lazım. Farz; şunu şöyle yapmak farz. Mutlaka yapacaksın.Farz; şunu şöyle yapmak farz. Mutlaka yapacaksın. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yaptığı sünnetler vardır;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yaptığı sünnetler vardır; biz de yaparsak Efendimiz'e, onun sünnetine uymaktan sevap kazanırız. O da lâzım. biz de yaparsak Efendimiz'e, onun sünnetine uymaktan sevap kazanırız. O da lâzım.

Ondan sonra edepler vardır. Edepler de daha ince, bir işin güzel teferruatı demek.Ondan sonra edepler vardır. Edepler de daha ince, bir işin güzel teferruatı demek. Müslüman farzları, sünnetleri tutacak, edeplere de riayet edecek.Müslüman farzları, sünnetleri tutacak, edeplere de riayet edecek. Edep, dervişin çok dikkat etmesi gereken bir şeydir.Edep, dervişin çok dikkat etmesi gereken bir şeydir. Sadece farzları kılan bir insan, sünnetleri ihmal ediyorsa eksik kalır, olmaz. Sadece farzları kılan bir insan, sünnetleri ihmal ediyorsa eksik kalır, olmaz.

Sevaplı işleri neden yapmıyor? Sevaplı işleri neden yapmıyor?

Edebi ihmal ediyorsa o daha da büyük eksiklik.Edebi ihmal ediyorsa o daha da büyük eksiklik. Onun için yolumuzun büyükleri edebe çok önem vermişler.Onun için yolumuzun büyükleri edebe çok önem vermişler. Hem duymuşsunuzdur hem de levha olarak görmüşsünüzdür. Edep yâ hû yazıyor. Hem duymuşsunuzdur hem de levha olarak görmüşsünüzdür. Edep yâ hû yazıyor.

Ne demek? Yâ hû ne demek? "Ey bu levhayı okuyan kişi, ey falanca! Aman edebe dikkat et!" demek. Ne demek?

Yâ hû ne demek?

"Ey bu levhayı okuyan kişi, ey falanca! Aman edebe dikkat et!" demek.

Edeb yâ hû ne demek? Edeb yâ hû ne demek?

"Aman edebe dikkat et!" demek. "Aman edebe dikkat et!" demek.

Edeb bir tâc imiş nûr i hüdâdan. Giy ol tâcı, emîn ol her belâdan. Edeb bir tâc imiş nûr i hüdâdan.

Giy ol tâcı, emîn ol her belâdan.

et-Turuku küllühâ âdâbün. "Tasavvuf yolları, tarikatlerin hepsi, tepeden tırnağa âdaptır." et-Turuku küllühâ âdâbün. "Tasavvuf yolları, tarikatlerin hepsi, tepeden tırnağa âdaptır."

Kişi edep sahibi olacak, her şeyin âdâbına riayet edecek.Kişi edep sahibi olacak, her şeyin âdâbına riayet edecek. Gözüne sahip olacak, konuşmasına hâkim olacak, hareketlerine dikkat edecek,Gözüne sahip olacak, konuşmasına hâkim olacak, hareketlerine dikkat edecek, her şeyi ölçülü yapacak, edebine uygun yapacak. her şeyi ölçülü yapacak, edebine uygun yapacak.

el-Edebü senedü'l-fukarâ', "Edep dervişlerin senedidir." el-Edebü senedü'l-fukarâ', "Edep dervişlerin senedidir."

Senet ne demek? "Bir şeyin istinad ettiği dayanak" demek. Senet ne demek?

"Bir şeyin istinad ettiği dayanak" demek.

Tabi borç durumunda da; "Ben falancaya borçluyum." diye yazısı yazılıyor; ona da 'senet' deniliyor.Tabi borç durumunda da; "Ben falancaya borçluyum." diye yazısı yazılıyor; ona da 'senet' deniliyor. 'Borcun dayanağı, borcun olduğunu ispat eden şey.' demek oluyor. 'Borcun dayanağı, borcun olduğunu ispat eden şey.' demek oluyor.

"Edep işin temelidir, istinad ettiği ana noktasıdır, dervişlere çok gereklidir."Edep işin temelidir, istinad ettiği ana noktasıdır, dervişlere çok gereklidir. Zenginlerin de ziynetidir. Fakire çok lazım; zenginlere de yakışır, yaraşır, iyi olur." Zenginlerin de ziynetidir. Fakire çok lazım; zenginlere de yakışır, yaraşır, iyi olur."

Burada zengin dediğine göre fukarayı tasavvufî mânasından ziyade, "malı olmayan insan,Burada zengin dediğine göre fukarayı tasavvufî mânasından ziyade, "malı olmayan insan, gariban kimse" mânasına da anlamak mümkün. gariban kimse" mânasına da anlamak mümkün.

"Onlara mutlaka lazım;"Onlara mutlaka lazım; zenginlere de olursa onlara da ziynet olur ama mutlaka edep lazım." demiş oluyor. zenginlere de olursa onlara da ziynet olur ama mutlaka edep lazım." demiş oluyor.

Kâle ve Kâle Ebû Osmân. "Rivayetler hep aynı râviden gidiyor.Kâle ve Kâle Ebû Osmân. "Rivayetler hep aynı râviden gidiyor. Ebû Osman rahmetullahi aleyh, kaddesallahu sirrahülazîz'in sözleri. Ebû Osman rahmetullahi aleyh, kaddesallahu sirrahülazîz'in sözleri.

Evceba'llâhü alâ nefsihi'l-afve ve ani'l-mukassırîne min ibâdih, li zâlike kâle.Evceba'llâhü alâ nefsihi'l-afve ve ani'l-mukassırîne min ibâdih, li zâlike kâle. Bismi'l-lâhi'r-rahmâni'r-rahîm ketebe rabbüküm ala nefsihi'r-rahmeteBismi'l-lâhi'r-rahmâni'r-rahîm ketebe rabbüküm ala nefsihi'r-rahmete ennehû men amile minküm sûen bi cehâletin sümme tâbe min ba'dihî ve asleha fe-ennehû gafûrun rahîm. ennehû men amile minküm sûen bi cehâletin sümme tâbe min ba'dihî ve asleha fe-ennehû gafûrun rahîm.

Bu bir âyet-i kerîmedir, En'âm sûresi 54. âyet. Bu bir âyet-i kerîmedir, En'âm sûresi 54. âyet.

Ebû Osman hazretleri buyuruyor ki; Ebû Osman hazretleri buyuruyor ki;

"Allah kullarından kusur işleyenleri affetmeyi, kendisine vâcip kıldı da"Allah kullarından kusur işleyenleri affetmeyi, kendisine vâcip kıldı da bu sebepten bu âyet-i kerîme'yi buyurdu: bu sebepten bu âyet-i kerîme'yi buyurdu:

Ketebe rabbüküm alâ nefsihî.Ketebe rabbüküm alâ nefsihî. 'Ey kullar! Sizi yaratan Rabbiniz kendisi üzerine, kendi nefsi üzerine yazdı ki.'" 'Ey kullar! Sizi yaratan Rabbiniz kendisi üzerine, kendi nefsi üzerine yazdı ki.'"

Neyi yazdı? Rahmete, "merhametli olmayı, Rahîm olmayı" kendisine yazdı. Neyi yazdı?

Rahmete, "merhametli olmayı, Rahîm olmayı" kendisine yazdı.

Kimse onu mecbur edemez, ne dilerse öyle yapar ama Mevlâmız, rahmetinden kendisi kendi üzerine,Kimse onu mecbur edemez, ne dilerse öyle yapar ama Mevlâmız, rahmetinden kendisi kendi üzerine, Rahîm olmayı, Rahmân olmayı rahmetle muamele etmeyi, kullarına rahmeylemeyi yazdı. Rahîm olmayı, Rahmân olmayı rahmetle muamele etmeyi, kullarına rahmeylemeyi yazdı.

Ennehû. "Şöyle ki." Men amile minküm sûen bi cehâletin. Ennehû. "Şöyle ki." Men amile minküm sûen bi cehâletin. "Ey kullar! Sizden biriniz cahillikle bir kötülük işlerse." "Ey kullar! Sizden biriniz cahillikle bir kötülük işlerse." Sümme tâbe. "Sonra kötülüğünü anlayıp da; 'Tevbe Yâ Rabbi!' diyeSümme tâbe. "Sonra kötülüğünü anlayıp da; 'Tevbe Yâ Rabbi!' diye sözde de fiilen de kötülüğünden dönerse."sözde de fiilen de kötülüğünden dönerse." Min ba'dihî. "Bu günahı işledikten sonra o kötü yoldan dönerse, tevbe ederse." Min ba'dihî. "Bu günahı işledikten sonra o kötü yoldan dönerse, tevbe ederse." Ve asleha. "Ve kendisini ıslah ederse, ıslah olursa, iyi hale dönerse, salih bir kul olursa."Ve asleha. "Ve kendisini ıslah ederse, ıslah olursa, iyi hale dönerse, salih bir kul olursa." Fe ennehû gafûrun rahîm. "Allah onun eski günahına bakmaz, ona mağfiretiyle muamele eder.Fe ennehû gafûrun rahîm. "Allah onun eski günahına bakmaz, ona mağfiretiyle muamele eder. Çünkü Allah çok mağfiret sahibidir, çok rahmet sahibidir, Gafûr'dur, Rahîm'dir." Çünkü Allah çok mağfiret sahibidir, çok rahmet sahibidir, Gafûr'dur, Rahîm'dir."

Bu âyeti kerîme'den kesin olarak biliyoruz ki kul bir kusur, bir günah işlese tevbe etti mi,Bu âyeti kerîme'den kesin olarak biliyoruz ki kul bir kusur, bir günah işlese tevbe etti mi, ıslah oldu mu, Allah onu affediyor. Dilese affetmez ama affettiğini bildiriyor. ıslah oldu mu, Allah onu affediyor. Dilese affetmez ama affettiğini bildiriyor. Affetmeyi kendisi üzerine vecîbe kılmış, kendisi üzerine yazmış.Affetmeyi kendisi üzerine vecîbe kılmış, kendisi üzerine yazmış. Mevlâmız; "Ben böyle yapayım." diye takdir buyurmuş. Affediyor. Mevlâmız; "Ben böyle yapayım." diye takdir buyurmuş. Affediyor.

Bu müjdeden ne çıkar? Bu müjdeden ne çıkar?

"Kusurluyum." diyen kardeşlerimiz tevbe ederler, Allah afv-u mağfiret eder."Kusurluyum." diyen kardeşlerimiz tevbe ederler, Allah afv-u mağfiret eder. "Mevlâmız kusuru affediyormuş, bağışlıyormuş." der. "Mevlâmız kusuru affediyormuş, bağışlıyormuş." der. "Tevbe yâ Rabbi! Senin rahmetin ne kadar çok. Hatamı anladım yâ Rabbi! "Tevbe yâ Rabbi! Senin rahmetin ne kadar çok. Hatamı anladım yâ Rabbi! Gözyaşları ile sana tevbe ediyorum. Bundan sonra inşaallah iyi işler yapmaya niyetlendim.Gözyaşları ile sana tevbe ediyorum. Bundan sonra inşaallah iyi işler yapmaya niyetlendim. Onları da yaparım, yâ Rabbi! Beni afv-u mağfiret eyle!" dedi mi, Allah günahını bağışlıyor. Onları da yaparım, yâ Rabbi! Beni afv-u mağfiret eyle!" dedi mi, Allah günahını bağışlıyor.

Günahı çok büyükse... Günahı çok büyükse...

Kulun günahı ne kadar yüksek olursa olsun, Allah'ın rahmeti, kulun günahından daha büyüktür.Kulun günahı ne kadar yüksek olursa olsun, Allah'ın rahmeti, kulun günahından daha büyüktür. Allah ile yarışılmaz. Allah'ın rahmeti daha çok. Allah ile yarışılmaz. Allah'ın rahmeti daha çok.

"Söylemeye utanıyorum; gençliğimde, delikanlılığımda, tevbe etmeden, ıslah olmadan önce şunu da yaptım, bunu da yaptım." "Söylemeye utanıyorum; gençliğimde, delikanlılığımda, tevbe etmeden, ıslah olmadan önce şunu da yaptım, bunu da yaptım."

Allah affeder.Allah affeder. Hatta hatta mahşer yerinde o kadar afv-u mağfiret edecek ki bir ara şeytan bile ümide kapılacak.Hatta hatta mahşer yerinde o kadar afv-u mağfiret edecek ki bir ara şeytan bile ümide kapılacak. "'Allah herkesi affediyor; şunu da affetti, bunu da affetti, "'Allah herkesi affediyor; şunu da affetti, bunu da affetti, acaba beni de affeder mi?' diye, iblis bile şeytan bile bir ara heveslenecek." diyor Peygamber Efendimiz. acaba beni de affeder mi?' diye, iblis bile şeytan bile bir ara heveslenecek." diyor Peygamber Efendimiz.

Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfinden neyi anlıyoruz? Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfinden neyi anlıyoruz?

Allahu Teâlâ hazretlerinin çok affedeceğini, mağfiret edeceğini anlıyoruz.Allahu Teâlâ hazretlerinin çok affedeceğini, mağfiret edeceğini anlıyoruz. Bir insan; "Günah işledim, Allah beni affetmez." deyip ipin ucunu salıvermemeli, gevşememeli.Bir insan; "Günah işledim, Allah beni affetmez." deyip ipin ucunu salıvermemeli, gevşememeli. "Olan oldu; bir kere günahlara battık, artık battı balık yan gider." demeyecek."Olan oldu; bir kere günahlara battık, artık battı balık yan gider." demeyecek. "Allah affedermiş, tevbe eden kullarını bağışlarmış, bağışlamayı kendisine prensib edinmiş, "Allah affedermiş, tevbe eden kullarını bağışlarmış, bağışlamayı kendisine prensib edinmiş, karar almış, nefsi üzerine bağışlamayı yazmış, kullarına merhametli davranmayı kararlaştırmış;karar almış, nefsi üzerine bağışlamayı yazmış, kullarına merhametli davranmayı kararlaştırmış; beni de affeder." diyecek. Bu büyük bir müjdedir.beni de affeder." diyecek.

Bu büyük bir müjdedir.
Eğer Allahu Teâlâ hazretleri kullarını her işlediğinden mutlaka cezalandırsa idi, Eğer Allahu Teâlâ hazretleri kullarını her işlediğinden mutlaka cezalandırsa idi, yeryüzünde bir kul kalmazdı, hepsi mahvolurdu. yeryüzünde bir kul kalmazdı, hepsi mahvolurdu.

Neden? Kusursuz kul olmaz da ondan. Neden?

Kusursuz kul olmaz da ondan.

Ne diyor Süleyman Çelebi? Ne diyor Süleyman Çelebi?

Ol zayıf ümmetlerin hali n'ola? Hazretine nice anlar yol bula. Ol zayıf ümmetlerin hali n'ola?

Hazretine nice anlar yol bula.

Gece gündüz işleri isyan kamu. Korkaram ki yerleri ola tamu. Gece gündüz işleri isyan kamu.

Korkaram ki yerleri ola tamu.

Peygamber-i Zîşânımız Miraç'ta Allah'ın huzurunda ümmetinin affını istiyor. Peygamber-i Zîşânımız Miraç'ta Allah'ın huzurunda ümmetinin affını istiyor.

Ol zayıf ümmetlerin hali nola? "Dünyada bıraktığım şu zayıf ümmetimin hâli ne olacak?" Ol zayıf ümmetlerin hali nola? "Dünyada bıraktığım şu zayıf ümmetimin hâli ne olacak?"

Hazretine nice anlar yol bula.Hazretine nice anlar yol bula. "Senin rızanı onlar nasıl kazanacaklar, huzuruna nasıl gelecekler yâ Rabbi?" "Senin rızanı onlar nasıl kazanacaklar, huzuruna nasıl gelecekler yâ Rabbi?"

Gece gündüz işleri isyan kamu. "Gece gündüz tüm işleri hata ve isyan etmek." Gece gündüz işleri isyan kamu. "Gece gündüz tüm işleri hata ve isyan etmek."

Korkaram ki yerleri ola tamu. "Korkuyorum ki yerleri cehennem olacak." Korkaram ki yerleri ola tamu. "Korkuyorum ki yerleri cehennem olacak."

Tamu ne demek? Eski Türkçe'de "cehennem" demek. Tamu ne demek?

Eski Türkçe'de "cehennem" demek.

Gece gündüz isyan...Gece gündüz isyan... Eğer Allah rahmetiyle muamele etmeseydi, Eğer Allah rahmetiyle muamele etmeseydi, eğer kendi nefsi üzerine rahmeti yazmasaydı, kararlaştırmasaydı, sonuç cehennem olurdu, mahvolurduk. eğer kendi nefsi üzerine rahmeti yazmasaydı, kararlaştırmasaydı, sonuç cehennem olurdu, mahvolurduk. Ama çok şükür yazmış. Kendisi o kararı vermiş.Ama çok şükür yazmış. Kendisi o kararı vermiş. Hata işleyip de tevbe eden sonra ıslah olan kulları affedeceğini, bu âyet-i kerîme müjdeliyor. Hata işleyip de tevbe eden sonra ıslah olan kulları affedeceğini, bu âyet-i kerîme müjdeliyor.

O halde ne yapacağız? Herkese bunu bildireceğiz.O halde ne yapacağız?

Herkese bunu bildireceğiz.
"Korkma kardeşim, üzülme, olan olmuş bir kere, hadi gel bakalım, tevbe et, "Korkma kardeşim, üzülme, olan olmuş bir kere, hadi gel bakalım, tevbe et, Allah'ın iyi kulu olmaya karar ver, hâlini düzelt,Allah'ın iyi kulu olmaya karar ver, hâlini düzelt, tevbe edip de ıslah olanları Allah affedecek." diye müjdelememiz lazım. tevbe edip de ıslah olanları Allah affedecek." diye müjdelememiz lazım.

İslâm'da ümitsizliğe düşmek, ümitsiz olmak, ümit kesmek haramdır. İslâm'da ümitsizliğe düşmek, ümitsiz olmak, ümit kesmek haramdır.

La taknetû min rahmeti'llâh. "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz." diyeLa taknetû min rahmeti'llâh. "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz." diye Allah'ın emri varken Allah'ın emrine karşı gelmek, ümit kesmek yok. Allah'ın emri varken Allah'ın emrine karşı gelmek, ümit kesmek yok.

Ne olacak? Ne olacak?

"Rabbim affeder." diye ümit besleyecek. "Rabbim affeder." diye ümit besleyecek.

Ama burada da bir tehlike vardır, ümitlenip ümitlenip de gevşek durur, günaha devam ederse ne olur? Ama burada da bir tehlike vardır, ümitlenip ümitlenip de gevşek durur, günaha devam ederse ne olur?

Belasını bulur, cezasını çeker.Belasını bulur, cezasını çeker. Sululaşmamak, cıvıklaşmamak, ciddiyetini korumak, verdiği sözü tutmak lazım. Sululaşmamak, cıvıklaşmamak, ciddiyetini korumak, verdiği sözü tutmak lazım. Tevbe etmek, tevbesinde sadakat göstermek, nefsini ıslah etmek lazım. Tevbe etmek, tevbesinde sadakat göstermek, nefsini ıslah etmek lazım.

"Adam kumar oynamış, Allah affeder mi?" Eder. "Zina etmiş, Allah affeder mi?" Eder. "Adam kumar oynamış, Allah affeder mi?"

Eder.

"Zina etmiş, Allah affeder mi?"

Eder.

"Hırsızlık yapmış, Allah affeder mi?" Edebilir. "Hırsızlık yapmış, Allah affeder mi?"

Edebilir.

Ve in zenâ ve in saraka. Ve in zenâ ve in saraka.

Peygamber Efendimiz; "Allah affeder." deyince, muhtemelen cahiliye devrinde böyle günahlar işlemiş biri demiş ki; Peygamber Efendimiz; "Allah affeder." deyince, muhtemelen cahiliye devrinde böyle günahlar işlemiş biri demiş ki;

"Yâ Resûlallah! Zina etmiş, hırsızlık yapmış olsa da affeder mi?" "Yâ Resûlallah! Zina etmiş, hırsızlık yapmış olsa da affeder mi?"

"Eder." Yine sormuş, yine, "Eder." demiş."Eder." Yine sormuş, yine, "Eder." demiş. Tekrar sorunca, "Burnu yerde sürtesice eder!" demiş. Tekrar sorunca, "Burnu yerde sürtesice eder!" demiş.

Muhterem kardeşlerim! Allah affetti mi affeder, tevbesi samimi oldu da, Allah bir kulu sevdi mi, affeder. Muhterem kardeşlerim!

Allah affetti mi affeder, tevbesi samimi oldu da, Allah bir kulu sevdi mi, affeder.

Bütün mesele, insanın kendisini Allah'a sevdirmesi. Ağlayacak, munis, yumuşak, samimi kul olacak.Bütün mesele, insanın kendisini Allah'a sevdirmesi. Ağlayacak, munis, yumuşak, samimi kul olacak. Açıkça, erkekçe söyleyecek; "Yâ Rabbi!Açıkça, erkekçe söyleyecek; "Yâ Rabbi! Ben kusurluyum ama pişmanım, sana karşı mahcubum, iyi kulun olmak istiyorum." diyecek.Ben kusurluyum ama pişmanım, sana karşı mahcubum, iyi kulun olmak istiyorum." diyecek. "Yâ Rabbi! Şu sigarayı, içkiyi bırakamıyorum; bana yardım et!" diyecek. "Yâ Rabbi! Şu sigarayı, içkiyi bırakamıyorum; bana yardım et!" diyecek.

Samimi oldu mu Allah yardım eder. Candan istedi mi dua neler yapar, neler yapar.Samimi oldu mu Allah yardım eder. Candan istedi mi dua neler yapar, neler yapar. Duanın açmadığı kapı olmaz. Ama samimiyetle isteyecek. Duanın açmadığı kapı olmaz. Ama samimiyetle isteyecek.

Peygamber Efendimiz, Hz. Ömer Efendimiz'e bir dua etti, küfürden döndü, imana geldi.Peygamber Efendimiz, Hz. Ömer Efendimiz'e bir dua etti, küfürden döndü, imana geldi. Dua çok şey yapar. Dua çok şey yapar.

ed-Düâü yerüddü'l-kabae ba'de en yübrem.ed-Düâü yerüddü'l-kabae ba'de en yübrem. "Kesinleşmiş kader-i ilâhîyi bile değiştirir,"Kesinleşmiş kader-i ilâhîyi bile değiştirir, Allah'ın hükmünü değiştirir, kulu iyi bir noktaya getirir." Allah'ın hükmünü değiştirir, kulu iyi bir noktaya getirir."

Dua edeceksiniz, boyun bükeceksiniz, mûnis kul olacaksınız. Dua edeceksiniz, boyun bükeceksiniz, mûnis kul olacaksınız.

Mûnis ne demek? Yumuşak, kuzu gibi… Yumuşak kul olacaksınız, tatlı olacaksınız.Mûnis ne demek?

Yumuşak, kuzu gibi… Yumuşak kul olacaksınız, tatlı olacaksınız.
Hani bazen çocuk yaramazlık yapar da, çok tatlı olduğu için annesi babası affeder ya;Hani bazen çocuk yaramazlık yapar da, çok tatlı olduğu için annesi babası affeder ya; "Bardağı yine kırdın ama kerata ne kadar da tatlısın, hadi affettim!" der ya,"Bardağı yine kırdın ama kerata ne kadar da tatlısın, hadi affettim!" der ya, onun gibi mûnis olacaksınız. Allah'a yumuşak, güzel, samimi kulluk edeceksiniz; o zaman affeder. onun gibi mûnis olacaksınız. Allah'a yumuşak, güzel, samimi kulluk edeceksiniz; o zaman affeder.

"Affeder." deyip şımarırsa gazap eder; o da hemen yanında, işin öbür tarafı."Affeder." deyip şımarırsa gazap eder; o da hemen yanında, işin öbür tarafı. Şımarmayacak, edepsizleşmeyecek, şirretleşmeyecek. Şımarmayacak, edepsizleşmeyecek, şirretleşmeyecek.

Kâle ve kâle Ebû Osmân:Kâle ve kâle Ebû Osmân: ez-Zühdü fi'l-harâmi ferîdatün ve fi'l-mübâhi fadîletün ve fi'l- halâli kurbetün. ez-Zühdü fi'l-harâmi ferîdatün ve fi'l-mübâhi fadîletün ve fi'l- halâli kurbetün.

Ebû Osman hazretleri zühd üzerine konuşuyor. Ebû Osman hazretleri zühd üzerine konuşuyor.

Zühd ne demek? "Umursamamak, istememek, aldırmamak" demek. Zühd ne demek?

"Umursamamak, istememek, aldırmamak" demek.

ez-Zühdü fi'd-dünya. "Dünyalığı sevmemek, dünyalığa karşı müstağnî olmak, ona aldırmamak" demek. ez-Zühdü fi'd-dünya. "Dünyalığı sevmemek, dünyalığa karşı müstağnî olmak, ona aldırmamak" demek.

"Tamam kardeşim, para da pul da, mal da mülk de, mevki de makam da senin olsun." "Tamam kardeşim, para da pul da, mal da mülk de, mevki de makam da senin olsun."

Gözü yok. Bu göz tokluğuna, müstağnî olmaya zühd derler. Gözü yok. Bu göz tokluğuna, müstağnî olmaya zühd derler.

ez-Zühdü fi'l-harâm. "Haram olan şeylere karşı müstağnî olmak, zühd sahibi olmak;ez-Zühdü fi'l-harâm. "Haram olan şeylere karşı müstağnî olmak, zühd sahibi olmak; aldırmamak, istememek, önem vermemek, hırs beslememek." aldırmamak, istememek, önem vermemek, hırs beslememek."

Bu nedir? Harama karşı zühd farîzatün, "Farzdır." Bu nedir?

Harama karşı zühd farîzatün, "Farzdır."

Herkes harama karşı zühd sahibi olacak, istemeyecek, yüz çevirecek. Herkes harama karşı zühd sahibi olacak, istemeyecek, yüz çevirecek.

Haram nedir? İçki haramdır; zina, kumar, faiz haramdır. Haramları liste yapacaksınız.Haram nedir?

İçki haramdır; zina, kumar, faiz haramdır. Haramları liste yapacaksınız.
Haramlara müstağnî olacaksınız. Hiç aldırmayacaksınız, gözünüzü çevirip bakmayacaksınız,Haramlara müstağnî olacaksınız. Hiç aldırmayacaksınız, gözünüzü çevirip bakmayacaksınız, heveslenmeyeceksiniz, haramları arzulamayacaksınız. "Harama karşı zühd, farzdır." heveslenmeyeceksiniz, haramları arzulamayacaksınız. "Harama karşı zühd, farzdır."

Ve fi'l-mübâhı fadîletün. "Mübah olan şeye karşı zühd, fazîlettir." Mübah olan şeyler nelerdir? Ve fi'l-mübâhı fadîletün. "Mübah olan şeye karşı zühd, fazîlettir."

Mübah olan şeyler nelerdir?

Allah'ın haram kılmadığı, serbest olan şeyler; yapsa da olur, yapmasa da olur, onlara mübah derler.Allah'ın haram kılmadığı, serbest olan şeyler; yapsa da olur, yapmasa da olur, onlara mübah derler. Allah ibâha eylemiş, müsaade eylemiş; "Yapabilirsiniz." demiş.Allah ibâha eylemiş, müsaade eylemiş; "Yapabilirsiniz." demiş. "İlla yapın." da değil; isterseniz yapabilirsiniz, canınız isterse yaparsınız. "İlla yapın." da değil; isterseniz yapabilirsiniz, canınız isterse yaparsınız.

Mübah ortada; ne haram, ne farz nötr deniliyor, sıfır,Mübah ortada; ne haram, ne farz nötr deniliyor, sıfır, -nötr demeyeceğiz çünkü yabancı kelime- ortada. "Mübaha karşı zühd fazîlettir." -nötr demeyeceğiz çünkü yabancı kelime- ortada. "Mübaha karşı zühd fazîlettir."

Adam, mübahı bile istemiyor. Aslında mübah ama onu bile istemiyor; bu fazîlettir. Adam, mübahı bile istemiyor. Aslında mübah ama onu bile istemiyor; bu fazîlettir.

Ve fi'l-halâli kurbetün. "Helale karşı zühd, Allah'a kurbiyettir, yakınlıktır." Ve fi'l-halâli kurbetün. "Helale karşı zühd, Allah'a kurbiyettir, yakınlıktır."

Allah'ın öyle er, öyle mert, öyle sâfî kulları vardır ki harama bakmaz, mübaha da yanaşmaz.Allah'ın öyle er, öyle mert, öyle sâfî kulları vardır ki harama bakmaz, mübaha da yanaşmaz. Helalden bile zühd; ona bile aldırmıyor. Helalden bile zühd; ona bile aldırmıyor.

Peki bu adam neye aldırıyor? Allah'a güzel kulluk etmeye bakıyor. Peki bu adam neye aldırıyor?

Allah'a güzel kulluk etmeye bakıyor.

"Bir misal ver de anlayalım." derseniz; Hz. Ömer radıyallahu anh halife olmuş. "Bir misal ver de anlayalım." derseniz;

Hz. Ömer radıyallahu anh halife olmuş.

Halife ne demek? "Devlet-i aliyye-i İslâmiyyenin devlet başkanı, reîs-i cumhuru olmak" demek. Halife ne demek?

"Devlet-i aliyye-i İslâmiyyenin devlet başkanı, reîs-i cumhuru olmak" demek.

İslâm devletinin başkanı olmuş, ama hırkasında kırk yama varmış.İslâm devletinin başkanı olmuş, ama hırkasında kırk yama varmış. Sayısı kırk değilse bile hırkası yamalıymış, yamalı hırka giyermiş.Sayısı kırk değilse bile hırkası yamalıymış, yamalı hırka giyermiş. Sofrasında kuru ekmek varmış, yemekleri çok sadeymiş, çok basitmiş. Sofrasında kuru ekmek varmış, yemekleri çok sadeymiş, çok basitmiş.

O kadar süssüz, çeşitsiz sofrası varmış ki: O kadar süssüz, çeşitsiz sofrası varmış ki:

Bir akşam, Peygamber Efendimiz'in zevcesi olan kızı Hz. Hafsa, babasının yanına gelmiş.Bir akşam, Peygamber Efendimiz'in zevcesi olan kızı Hz. Hafsa, babasının yanına gelmiş. Babası halife, Hz. Hafsa Peygamber Efendimiz'in dul eşi, Hz. Ömer'in kızı.Babası halife, Hz. Hafsa Peygamber Efendimiz'in dul eşi, Hz. Ömer'in kızı. Hz. Hafsa'dan dolayı Hz. Ömer, Peygamber Efendimiz'in kayınpederiydi. Hz. Hafsa'dan dolayı Hz. Ömer, Peygamber Efendimiz'in kayınpederiydi.

Birisi Peygamber hatunu, mü'minlerin annesi Hz. Hafsa radıyallahu anhâ,Birisi Peygamber hatunu, mü'minlerin annesi Hz. Hafsa radıyallahu anhâ, birisi de İslâm devletinin başkanı Hz. Ömer radıyallahu anh. birisi de İslâm devletinin başkanı Hz. Ömer radıyallahu anh. Babasının yanına gelmiş, bakmış ki babasının, halifenin sofrası yürekler parçalayacak gibi, fakirane. Babasının yanına gelmiş, bakmış ki babasının, halifenin sofrası yürekler parçalayacak gibi, fakirane. Dayanamamış demiş ki; "Babacığım, Allah bizi fakirlikten kurtardı, elhamdülillah fütûhat oldu,Dayanamamış demiş ki; "Babacığım, Allah bizi fakirlikten kurtardı, elhamdülillah fütûhat oldu, Beytülmâl ganîmet doldu, fakirlik gitti.Beytülmâl ganîmet doldu, fakirlik gitti. Mal var, yiyecek, giyecek her şey var, neden bu sofrada kendine bu kadar eziyet ediyorsun?Mal var, yiyecek, giyecek her şey var, neden bu sofrada kendine bu kadar eziyet ediyorsun? Bu kadar fakirane sofra kuruyor, kuru ekmek yiyorsun? Katık yok, bir şey yok." Bu kadar fakirane sofra kuruyor, kuru ekmek yiyorsun? Katık yok, bir şey yok."

Kızı acıdığı için babasına böyle söylemiş. Kızı acıdığı için babasına böyle söylemiş.

Babası da; Babası da;

"Sen bilmiyor musun Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken nasıl aç zamanları geçti,"Sen bilmiyor musun Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken nasıl aç zamanları geçti, karnına taş bağladı, yoksulca hayat sürdü?karnına taş bağladı, yoksulca hayat sürdü? Eline ne paralar, altınlar geçtiği halde yanına tutmadı, dağıttı, çok kereler oruç tuttu, bilmiyor musun?Eline ne paralar, altınlar geçtiği halde yanına tutmadı, dağıttı, çok kereler oruç tuttu, bilmiyor musun? Ben de öyle yapacağım; ölüp de huzuruna vardığım zaman böyle varmak istiyorum." dedi. Bu nedir? Ben de öyle yapacağım; ölüp de huzuruna vardığım zaman böyle varmak istiyorum." dedi.

Bu nedir?

Helale karşı bile zühddür. Helali bile istemiyor.Helale karşı bile zühddür. Helali bile istemiyor. Halbuki; "Peki madem, hazırladığın sarma, dolma, sebze, etli yemek varsaHalbuki; "Peki madem, hazırladığın sarma, dolma, sebze, etli yemek varsa getir de yiyeyim bakalım." der insan, çünkü helal.getir de yiyeyim bakalım." der insan, çünkü helal. Kızı kendisine hediye getirmiş, kaşıkla;Kızı kendisine hediye getirmiş, kaşıkla; "Oh çok da tatlı, leziz olmuş eline sağlık, güzel yapmışsın maşaallah!" der insan."Oh çok da tatlı, leziz olmuş eline sağlık, güzel yapmışsın maşaallah!" der insan. Ama kuru ekmek yiyor, yamalı hırka giyiyor, zahidâne yaşıyor.Ama kuru ekmek yiyor, yamalı hırka giyiyor, zahidâne yaşıyor. Değil harama, değil mübaha, helale bile aldırmıyor.Değil harama, değil mübaha, helale bile aldırmıyor. Helale karşı bile, kendisinin hakkı olabilecek tabi şeylere bile karşı duruyor. Helale karşı bile, kendisinin hakkı olabilecek tabi şeylere bile karşı duruyor.

Hayatını okuduğumuz Ebû Osman isimli zât, bunu tavsiye ediyor: Hayatını okuduğumuz Ebû Osman isimli zât, bunu tavsiye ediyor:

"Harama karşı zühd farzdır, farîzadır."Harama karşı zühd farzdır, farîzadır. Mübaha karşı zühd fazîlettir, helale karşı zühd kurbiyettir." diyor. Mübaha karşı zühd fazîlettir, helale karşı zühd kurbiyettir." diyor.

Demek ki mümkün olduğu kadar helalleri bile azaltacağız kiDemek ki mümkün olduğu kadar helalleri bile azaltacağız ki zahidane bir hayat sürmüş olalım da, dervişliğin tadına varalım.zahidane bir hayat sürmüş olalım da, dervişliğin tadına varalım. Aslında derviş, "fakir" demek. Evet, sen zenginsin, zenginken geldin, derviş oldun ama olsun.Aslında derviş, "fakir" demek. Evet, sen zenginsin, zenginken geldin, derviş oldun ama olsun. Evinde yiyecek olsa bile az ye biraz, fakirlerin halini anlarsın.Evinde yiyecek olsa bile az ye biraz, fakirlerin halini anlarsın. Biraz miden kıvrılır, acır, boynunu bükersin, sesin kısılır, benzin sararır, o kadar. Biraz miden kıvrılır, acır, boynunu bükersin, sesin kısılır, benzin sararır, o kadar.

İnsan helale karşı böyle yaptı mı kurbiyet oluyor, Allah'a yakınlık oluyor. İnsan helale karşı böyle yaptı mı kurbiyet oluyor, Allah'a yakınlık oluyor.

Mesela adam oruç tutuyor: "Ramazan değil, bugün neden oruç tuttun?" Mesela adam oruç tutuyor:

"Ramazan değil, bugün neden oruç tuttun?"

"Sevap kazanayım diye." "Sevap kazanayım diye."

Zühdün üç çeşidi varmış; haramlara karşı zühd, mübahlara karşı zühd, helale karşı zühd. Zühdün üç çeşidi varmış; haramlara karşı zühd, mübahlara karşı zühd, helale karşı zühd.

Harama karşı zühd, farîzaymış, farzmış. Harama karşı zühd, farîzaymış, farzmış.

Mübaha karşı zühd, fazîletmiş. Helale karşı zühd, kurbiyetmiş. Mübaha karşı zühd, fazîletmiş.

Helale karşı zühd, kurbiyetmiş.

Bize, "Biraz zahidane hayat yaşayın." demiş oluyor. Bize, "Biraz zahidane hayat yaşayın." demiş oluyor.

Kâle ve kâle Ebû Osmân ettefvîzu raddü mâ cehilte ilmehû ilâ âlimih,Kâle ve kâle Ebû Osmân ettefvîzu raddü mâ cehilte ilmehû ilâ âlimih, ve'ttefvîzu mukaddemetü'r-rıdâ ve'r-rıdâ bâbü'llâhi'l-a'zamü. ve'ttefvîzu mukaddemetü'r-rıdâ ve'r-rıdâ bâbü'llâhi'l-a'zamü.

Tefviz-i umûr etmek diye bir şey var.Tefviz-i umûr etmek diye bir şey var. Tefviz-i umûr etmek, ne demek? "İşlerini Allah'a ısmarlamak, havale etmek." demek. Tefviz-i umûr etmek, ne demek?

"İşlerini Allah'a ısmarlamak, havale etmek." demek.

"Yâ Rabbi! Sana tevekkül ettim, işlerimi sana havale eyledim, seni vekil edindim,"Yâ Rabbi! Sana tevekkül ettim, işlerimi sana havale eyledim, seni vekil edindim, sana sığındım, bana yardım eyle yâ Rabbi!" diye, sana sığındım, bana yardım eyle yâ Rabbi!" diye, işlerini Allah'a havale etmek, Allah görüversin diye Allah'a tevekkül etmek. işlerini Allah'a havale etmek, Allah görüversin diye Allah'a tevekkül etmek.

Bu tefviz, fe, vav, ye, dad harfiyle. Tefvîz mühimdir.Bu tefviz, fe, vav, ye, dad harfiyle. Tefvîz mühimdir. Meşhur alim Erzurumlu İbrahim-i Hakkı hazretlerinin güzel, uzun bir şiiri var. Meşhur alim Erzurumlu İbrahim-i Hakkı hazretlerinin güzel, uzun bir şiiri var.

Adı nedir? Tefvizname. Adı nedir?

Tefvizname.

Bu kelimeden gelir. Ne diye başlıyor? Bu kelimeden gelir.

Ne diye başlıyor?

Hak şerleri hayreyler. Zannetme ki gayreyler. Ârif anı seyreyler, Mevla görelim neyler. Hak şerleri hayreyler.

Zannetme ki gayreyler.

Ârif anı seyreyler,

Mevla görelim neyler.

Neylerse güzel eyler. "Neylerse güzel eyler." diye işini Allah'a havale ediyor. Neylerse güzel eyler.

"Neylerse güzel eyler." diye işini Allah'a havale ediyor.

Ne diyor? Ne diyor?

Bir şeyi murâd etme. Olmazsa inâd etme. Bir şeyi murâd etme.

Olmazsa inâd etme.

Haktandır o, reddetme. Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler. Haktandır o, reddetme.

Mevlâ görelim neyler.

Neylerse güzel eyler.

Allah'ın her şeyini hoş görüyor, her şeyinin güzelliğini seziyor.Allah'ın her şeyini hoş görüyor, her şeyinin güzelliğini seziyor. Mukadderâtın cilvelerini, hikmetleriyle anlıyor, beğeniyor, tefvîz-i umûr ediyor. Mukadderâtın cilvelerini, hikmetleriyle anlıyor, beğeniyor, tefvîz-i umûr ediyor. Bu yüksek bir duygudur. İmandan doğan, mârifetullahtan doğan bir duygudur.Bu yüksek bir duygudur. İmandan doğan, mârifetullahtan doğan bir duygudur. Allah'a inanıyor, Allah'ı biliyor, işlerini O'na ısmarlıyor, tefvîz-i umûr ediyor. Allah'a inanıyor, Allah'ı biliyor, işlerini O'na ısmarlıyor, tefvîz-i umûr ediyor.

Tefvîz etmek ne demektir? Reddü ma cehilte ilmehû ilâ âlimihî. Tefvîz etmek ne demektir?

Reddü ma cehilte ilmehû ilâ âlimihî.
"Ne olduğunu bilmediği şeyi, bilene havale etmektir." diyor. "Ne olduğunu bilmediği şeyi, bilene havale etmektir." diyor.

Yarın ne olacağını, işin nereye varacağını bilmiyorsun, Allah biliyor. Yarın ne olacağını, işin nereye varacağını bilmiyorsun, Allah biliyor.

"Yâ Rabbi! Sana teslim ettim, seni vekil edindim, sana tevekkül ettim." diyorsun. "Yâ Rabbi! Sana teslim ettim, seni vekil edindim, sana tevekkül ettim." diyorsun.

"Ne olduğunu bilmediğin, ilminden cahil olduğun şeyi, bilenine havale etmek." "Ne olduğunu bilmediğin, ilminden cahil olduğun şeyi, bilenine havale etmek."

Bileni kim? Allah. Bileni kim?

Allah.

"Allah'a havale etmektir." diye tarifini yapıyor. Sonra da ikinci cümleyi söylüyor: "Allah'a havale etmektir." diye tarifini yapıyor. Sonra da ikinci cümleyi söylüyor:

et-Tefvîzu mukaddemetü'r-rıdâ.et-Tefvîzu mukaddemetü'r-rıdâ. "İşlerini Allah'a ısmarlamak, tefvîz etmek, rızâ makamının ilk kademeleridir.""İşlerini Allah'a ısmarlamak, tefvîz etmek, rızâ makamının ilk kademeleridir." Ve'r-rıdâ. "Rıdâ makamı ise."Ve'r-rıdâ. "Rıdâ makamı ise." Babu'llâhi'l-a'zam. "Allah'a getiren en büyük kapıdır, Allah'ın en büyük kapısıdır." Babu'llâhi'l-a'zam. "Allah'a getiren en büyük kapıdır, Allah'ın en büyük kapısıdır."

Rızâ ne demek? Allah insanın başına ne getirirse kul razı.Rızâ ne demek?

Allah insanın başına ne getirirse kul razı.
Kadere razı, hiç itirazı yok, Allah'tan gelen her şeyden hoşnut ve razı; "eyvallah" diyor. Kadere razı, hiç itirazı yok, Allah'tan gelen her şeyden hoşnut ve razı; "eyvallah" diyor.

"Rıza, Allah'a götüren, Allah'a kavuşturan en büyük kapıdır."Rıza, Allah'a götüren, Allah'a kavuşturan en büyük kapıdır. Tefvîz de, işini Allah'a ısmarlamak da, bu noktaya götüren işin mukaddimesidir." diyor. Tefvîz de, işini Allah'a ısmarlamak da, bu noktaya götüren işin mukaddimesidir." diyor.

İnşallah ağır gelmiyordur, anlıyorsunuzdur, anlayıp yapacaksınızdır.İnşallah ağır gelmiyordur, anlıyorsunuzdur, anlayıp yapacaksınızdır. Anlamak da güzel ama anladığını uygulamak daha güzel.Anlamak da güzel ama anladığını uygulamak daha güzel. Bir insan işini, Allah'a havale etti mi, Allah onun her işini güzel eyler.Bir insan işini, Allah'a havale etti mi, Allah onun her işini güzel eyler. Onun yapacağından daha güzel eder.Onun yapacağından daha güzel eder. "Bunu halk da anlasın." diye bu hususta bazı fıkralar anlatarak, öğretmeye çalışırlar. "Bunu halk da anlasın." diye bu hususta bazı fıkralar anlatarak, öğretmeye çalışırlar.

Bir cuma günü, adamın birisinin başına işler birikmiş.Bir cuma günü, adamın birisinin başına işler birikmiş. Değirmende buğdayı un olacak, buğday çuvalı öğütülecek, getirilecek,Değirmende buğdayı un olacak, buğday çuvalı öğütülecek, getirilecek, evde ekmek kalmamış, çocuklar ağlıyor, ekmek yapılacak.evde ekmek kalmamış, çocuklar ağlıyor, ekmek yapılacak. Evde ekmek yok. Buğday öğütülmüş, değirmenden un getirilecek.Evde ekmek yok. Buğday öğütülmüş, değirmenden un getirilecek. Tarlaya kanaldan, arktan su alınacak; o cuma günü, sıra ondaymış.Tarlaya kanaldan, arktan su alınacak; o cuma günü, sıra ondaymış. Bahçe sulanacak, sebzeler kurumayacak.Bahçe sulanacak, sebzeler kurumayacak. O olmazsa sırası 15-20 gün sonra gelecek, bahçe kuruyacak, mahsul telef olacak.O olmazsa sırası 15-20 gün sonra gelecek, bahçe kuruyacak, mahsul telef olacak. Değirmene mi gitsin? Tarlayı sulamaya mı gitsin? Hepsi epeyce uğraştıracak işler. Değirmene mi gitsin? Tarlayı sulamaya mı gitsin? Hepsi epeyce uğraştıracak işler. Cuma namazına mı gitsin? Bir de koruda hayvanı varmış, alınacak.Cuma namazına mı gitsin? Bir de koruda hayvanı varmış, alınacak. Hayvana binecek, gidecek, değirmenden yükleri alacak, eve getirecek.Hayvana binecek, gidecek, değirmenden yükleri alacak, eve getirecek. Hepsini birden yapması mümkün değil. Hepsini birden yapması mümkün değil.

"Yâ Rabbi! İşlerimi sana havale ettim." demiş, kalkmış namaza gitmiş, "Yâ Rabbi! İşlerimi sana havale ettim." demiş, kalkmış namaza gitmiş, cuma namazını kılmış, eve geliyor. İşlerini tefviz eylemiş, Allah'a havale etmiş.cuma namazını kılmış, eve geliyor. İşlerini tefviz eylemiş, Allah'a havale etmiş. Eve geliyor ama korka korka geliyor. Eve geliyor ama korka korka geliyor. Sabah çıkarken; "Ben cumaya gideceğim." diye, hanıma da söylememiş hanım şimdi beni görünce; Sabah çıkarken; "Ben cumaya gideceğim." diye, hanıma da söylememiş hanım şimdi beni görünce; "'Be adam un nerede, hani ekmek yapacaktık?"'Be adam un nerede, hani ekmek yapacaktık? Çocuklar iki gündür aç, ağlaşıyorlar.' diyecek." diye çekinerek evin kapısından girmiş. Çocuklar iki gündür aç, ağlaşıyorlar.' diyecek." diye çekinerek evin kapısından girmiş.

Bakmış hanım bağırmıyor, çocuklar eteğine sarılmıyor,Bakmış hanım bağırmıyor, çocuklar eteğine sarılmıyor, "Baba açız." demiyor, içeriden ekmek kokuları geliyor, şaşırmış, sormuş: "Baba açız." demiyor, içeriden ekmek kokuları geliyor, şaşırmış, sormuş:

"Hanım, hayrola ne oldu?" "Hanım, hayrola ne oldu?"

Demiş ki; "Sen gittin, biraz sonra komşu değirmenden geldi,Demiş ki;

"Sen gittin, biraz sonra komşu değirmenden geldi,
baktım hayvanından indirdiği çuvallar bizim işaretli çuvallarımız, 'Bu çuvallar bizim.' dedim.baktım hayvanından indirdiği çuvallar bizim işaretli çuvallarımız, 'Bu çuvallar bizim.' dedim. 'Hay Allah, yanlış almışım, peki sen bunları al.' dedi, tekrar değirmene kendi unlarını almaya gitti, 'Hay Allah, yanlış almışım, peki sen bunları al.' dedi, tekrar değirmene kendi unlarını almaya gitti, unlar öyle geldi. Ben de unlarımız gelince ekmek yaptım, çocukları doyurdum."unlar öyle geldi. Ben de unlarımız gelince ekmek yaptım, çocukları doyurdum." Bir iş halloldu. Bir iş halloldu.

Sonra bir kişneme sesi duymuş, bakmış at bahçede, Sonra bir kişneme sesi duymuş, bakmış at bahçede, kösteğin ipini koparmış çitten atlamış, eve gelmiş. Halbuki gidip almasaydı, kurtlar parçalayacaktı.kösteğin ipini koparmış çitten atlamış, eve gelmiş. Halbuki gidip almasaydı, kurtlar parçalayacaktı. O da öyle kurtulmuş, biraz sonra öbür komşusu gelmiş, demiş ki; O da öyle kurtulmuş, biraz sonra öbür komşusu gelmiş, demiş ki;

"Bugün senin tarlanın su günüydü, suyu sen alacaktın, bahçeni sulayacaktın, niye gelmedin?" "Bugün senin tarlanın su günüydü, suyu sen alacaktın, bahçeni sulayacaktın, niye gelmedin?"

"Sorma, işlerim çok da, gelemedim." "Cumaya gittim." dememiş de"Sorma, işlerim çok da, gelemedim." "Cumaya gittim." dememiş de "Ne yapayım gelemedim, artık kaçtı fırsat, sebzeler meyveler kuruyacak." deyince; "Ne yapayım gelemedim, artık kaçtı fırsat, sebzeler meyveler kuruyacak." deyince;

"Meraklanma, senin gelmediğini görünce, ben suyun önünü açtım, "Meraklanma, senin gelmediğini görünce, ben suyun önünü açtım, senin nâmına bahçeni bir güzel suladım." demiş. O da teşekkür etmiş. senin nâmına bahçeni bir güzel suladım." demiş.

O da teşekkür etmiş.

Zaten yetişemeyecekti; birisine gitse üç tanesi yapılamayacaktı, işlerini Allah'a havale etti,Zaten yetişemeyecekti; birisine gitse üç tanesi yapılamayacaktı, işlerini Allah'a havale etti, ibadete gitti, Allah öteki işlerine de yardımcı oldu.ibadete gitti, Allah öteki işlerine de yardımcı oldu. Allah'a tevekkül etmenin, işlerini havale etmenin güzelliğini anlatmak için eskiler insanlara böyle misaller anlatırlardı. Allah'a tevekkül etmenin, işlerini havale etmenin güzelliğini anlatmak için eskiler insanlara böyle misaller anlatırlardı.

Birisi de kendi kendine; "Allah'a tevekkül ettim, işlerimi tefvîz eyledim.Birisi de kendi kendine; "Allah'a tevekkül ettim, işlerimi tefvîz eyledim. Yanıma heybe, kırba, su, yiyecek almadan çöle yolculuğa çıkacağım. Yanıma heybe, kırba, su, yiyecek almadan çöle yolculuğa çıkacağım. Allah tevekkül edenlerin yardımcısı oluyormuş, yemek de götürmüyorum amaAllah tevekkül edenlerin yardımcısı oluyormuş, yemek de götürmüyorum ama ağzıma balla kaymaktan başka bir şey koyarlarsa yemem." demiş, yola çıkmış. ağzıma balla kaymaktan başka bir şey koyarlarsa yemem." demiş, yola çıkmış.

Tevekkülü, tefvîzi yapmış, çölde yola çıkmış ama çöl kolay değil ki uçsuz bucaksız bir yolculuk.Tevekkülü, tefvîzi yapmış, çölde yola çıkmış ama çöl kolay değil ki uçsuz bucaksız bir yolculuk. Sıcak, aşağıda kızgın kum, basınca insanın ayağı göçüyor, tâkati kalmıyor.Sıcak, aşağıda kızgın kum, basınca insanın ayağı göçüyor, tâkati kalmıyor. Üstünde güneş fırın gibi, her taraf sıcak, yürümüş, yürümüş, yürümüş, takati kalmamış,Üstünde güneş fırın gibi, her taraf sıcak, yürümüş, yürümüş, yürümüş, takati kalmamış, gözleri kararmaya, yavaş yavaş pişman olmaya başlamış. gözleri kararmaya, yavaş yavaş pişman olmaya başlamış.

"Hay Allah! Yanımıza heybe de, su da, kırba da almadık, galiba öleceğiz." diye düşünürken"Hay Allah! Yanımıza heybe de, su da, kırba da almadık, galiba öleceğiz." diye düşünürken takati kesilmiş, güneşin altındaki çölde bayılacak hale gelmiş, "Küüüt!" diye kumların üstüne düşmüş.takati kesilmiş, güneşin altındaki çölde bayılacak hale gelmiş, "Küüüt!" diye kumların üstüne düşmüş. O sırada ileriden bir kervan geçiyormuş, kervandakilerden bir tanesi demiş ki; O sırada ileriden bir kervan geçiyormuş, kervandakilerden bir tanesi demiş ki;

"Ufukta bir karaltı gördüm, insana benziyordu, düştü." "Ufukta bir karaltı gördüm, insana benziyordu, düştü."

Arkadaşları; Arkadaşları;

"Burası çölün öyle bir yeridir ki insan olmaz. Sen yanlış görmüşsündür veya serap görmüşsündür." "Burası çölün öyle bir yeridir ki insan olmaz. Sen yanlış görmüşsündür veya serap görmüşsündür."

"Yok, serap görmedim, adamdı, yürüyordu, pat diye düştü." "Yok, o yabani hayvandır." "Yok, serap görmedim, adamdı, yürüyordu, pat diye düştü."

"Yok, o yabani hayvandır."

"Hayır adamdı, kesin doğru gördüm." deyince; "Gidelim bari." demişler. "Hayır adamdı, kesin doğru gördüm." deyince;

"Gidelim bari." demişler.

Atlarını o tarafa çevirmiş, söylenen istikamete varmışlar, bir taraftan da;Atlarını o tarafa çevirmiş, söylenen istikamete varmışlar, bir taraftan da; "Hey! Orada birisi var mı?" diye bağırıyorlarmış, bu da yattığı yerden duyuyormuş ama; "Hey! Orada birisi var mı?" diye bağırıyorlarmış, bu da yattığı yerden duyuyormuş ama; "Ben Allah'a tevekkül ettim, seslenmeyeceğim." diyor, ses de vermiyormuş."Ben Allah'a tevekkül ettim, seslenmeyeceğim." diyor, ses de vermiyormuş. Yanına kadar gelmişler, izlerinden bulmuşlar. Yanına kadar gelmişler, izlerinden bulmuşlar.

"Adam yere düşmüş, bayılmış, güneş çarpmış, vah yazık!" demişler. "Adam yere düşmüş, bayılmış, güneş çarpmış, vah yazık!" demişler.

Birisi, Orada güneş çarpan insanın ağzına, erimiş tereyağı ve bal akıtırlarmış.Birisi,

Orada güneş çarpan insanın ağzına, erimiş tereyağı ve bal akıtırlarmış.
"Gidin kervandan bir şeyler bulun." demiş. "Gidin kervandan bir şeyler bulun." demiş.

Birileri koşmuş; kervandan erimiş yağ ve bal bulmuş.Birileri koşmuş; kervandan erimiş yağ ve bal bulmuş. Bunun ağzını zorla açtırarak, kaşıkla akıtmışlar, onu baygınlıktan kurtarmaya çalışmışlar. Bunun ağzını zorla açtırarak, kaşıkla akıtmışlar, onu baygınlıktan kurtarmaya çalışmışlar.

Adam gülerek kalkmış; Adam gülerek kalkmış;

"Yâ Rabbi! Senin vaadin haktır. Fe men yetevekkel ale'llâhi fe-hüve hasbüh."Yâ Rabbi! Senin vaadin haktır. Fe men yetevekkel ale'llâhi fe-hüve hasbüh. 'Kim Allah'a tevekkül ederse Allah ona kâfi gelir.' buyurdun.'Kim Allah'a tevekkül ederse Allah ona kâfi gelir.' buyurdun. Seni imtihan etmek doğru değil ama 'Ben de tevekkülü deneyeyim.' dedim;Seni imtihan etmek doğru değil ama 'Ben de tevekkülü deneyeyim.' dedim; tam benim şart koştuğum şekilde imdadıma yetiştin." demiş. tam benim şart koştuğum şekilde imdadıma yetiştin." demiş.

Böyle hikayelerle bu işi anlatırlar.Böyle hikayelerle bu işi anlatırlar. İşlerini Allah'a havale etmek güzel bir şeydir, rıza makamının ön kademesidir.İşlerini Allah'a havale etmek güzel bir şeydir, rıza makamının ön kademesidir. Kadere rıza da çok yüksek bir tasavvufî makamdır. Kadere rıza da çok yüksek bir tasavvufî makamdır.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2