Namaz Vakitleri
İstanbul
29 Cemâziye'l-Evvel 1447
20 November 2025
İmsak
06:21
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:49
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Efendimiz’in (S.A.V.) Manevi Şahsiyeti

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Efendimiz’in (S.A.V.) Manevi Şahsiyeti

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm.Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdülillahi rabbilâlemin ve’l-âkibetü li’l-müttekîn.

Elhamdülillahi rabbilâlemin ve’l-âkibetü li’l-müttekîn.
Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedinVessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. İ’lemû eyyühe’l-ihvân enne efdale’l-kitâbi kitâbullah

İ’lemû eyyühe’l-ihvân enne efdale’l-kitâbi kitâbullah
ve enne efdale’l-hedyive enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemhedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra’l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid’ahve şerra’l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid’ah ve külle bid’atin dalâlehve külle bid’atin dalâleh ve külle dalâletin fi’n-nâri.ve külle dalâletin fi’n-nâri. Ve bi’s-senedi’l-muttasıli ile’n-nebiyyiVe bi’s-senedi’l-muttasıli ile’n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Kâne, yüksirü’z-zikra,

Kâne, yüksirü’z-zikra,
ve yekıllü’l-lağve, ve yütîlü’s-salâte,ve yekıllü’l-lağve, ve yütîlü’s-salâte, ve yukassiru’l-hutbete,ve yukassiru’l-hutbete, ve kâne lâ ye’nefü ve lâ yestekbiruve kâne lâ ye’nefü ve lâ yestekbiru en yemşiye mea’l-ermeletien yemşiye mea’l-ermeleti ve’l-miskîni ve’l-abdi, hattâ yakdıye lehû hâcetehû.ve’l-miskîni ve’l-abdi, hattâ yakdıye lehû hâcetehû. Ravâhün neseî, ve’l-hâkim, ve’d dâvud an ibni ebî

Ravâhün neseî, ve’l-hâkim, ve’d dâvud an ibni ebî
evhâ, ve’l-hâkim an ebî saîdin.evhâ, ve’l-hâkim an ebî saîdin. Sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri’nin hayatındaki

Sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri’nin hayatındaki
hallerini okuyoruz.hallerini okuyoruz. Bugün son dersidir.Bugün son dersidir. Altı yüz küsur hadis vardır.Altı yüz küsur hadis vardır. Şimdiki okuduğumuz derste de Cenâb-ı PeygamberŞimdiki okuduğumuz derste de Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in zikrinden bahsediyor.sallallahu aleyhi ve sellem’in zikrinden bahsediyor. Cenâb-ı Peygamber Cenâb-ı Hakk’ı çok zikredenlerin içindedir,

Cenâb-ı Peygamber Cenâb-ı Hakk’ı çok zikredenlerin içindedir,
çok zikrederdi.çok zikrederdi. Mübarek vücud-u şerifleri nur idi.

Mübarek vücud-u şerifleri nur idi.
Misk gibi kokardı.Misk gibi kokardı. Misk sürünmese de misk gibi kokardı.Misk sürünmese de misk gibi kokardı. Orta boyluydu.Orta boyluydu. Uzunların yanında uzun olur idi.Uzunların yanında uzun olur idi. Ne kadar uzun bir adam varsa,Ne kadar uzun bir adam varsa, onun yanında otururken Peygamber ondan uzun görünürdü.onun yanında otururken Peygamber ondan uzun görünürdü. Yumuşak yerlere basarsa izi olmaz,Yumuşak yerlere basarsa izi olmaz, taşlara basarsa ayakları iz ederdi.taşlara basarsa ayakları iz ederdi. Müzede [var] gider görebilirsiniz.Müzede [var] gider görebilirsiniz. Yüzü müdevver, sakalı top sakal idi.Yüzü müdevver, sakalı top sakal idi. Yüzü beyaz, gölgesi de olmazdı.Yüzü beyaz, gölgesi de olmazdı. Vücud-u şeriflerine hiçbir sinek konmamıştır.Vücud-u şeriflerine hiçbir sinek konmamıştır. Def-i hâcet ettikleri vakitte,Def-i hâcet ettikleri vakitte, kazûratı yer yutar, kimsenin görmesine imkân olmazdı.kazûratı yer yutar, kimsenin görmesine imkân olmazdı. Yani bizim evlerimizdeki bugün helâ tertibatı o gün yok idi.Yani bizim evlerimizdeki bugün helâ tertibatı o gün yok idi. O gün helâ tertibatı olmadığı içinO gün helâ tertibatı olmadığı için herkes kırlarda hâcetlerini def ederlerdi.herkes kırlarda hâcetlerini def ederlerdi. Meselâ sefer hallerinde deMeselâ sefer hallerinde de dışarlarda da ihtiyaçlarını def etmek için bulundukları vakitlerdedışarlarda da ihtiyaçlarını def etmek için bulundukları vakitlerde yer yutmuş, görmeyi çok arzu eden olmuş dayer yutmuş, görmeyi çok arzu eden olmuş da kimse onu bir türlü görememiştir.kimse onu bir türlü görememiştir. Gayet mütebessim, fakir fukaranın

Gayet mütebessim, fakir fukaranın
son derece [yardımcısı], yani “babası” tabiriyle,son derece [yardımcısı], yani “babası” tabiriyle, fakir fukaranın babası idi.fakir fukaranın babası idi. Onların hukuklarına çok riayet eder,Onların hukuklarına çok riayet eder, onları son derece sevindirmeye çalışırlardı.onları son derece sevindirmeye çalışırlardı. İşte bu sırada da zikrullahtanİşte bu sırada da zikrullahtan hiç geri kalmadıkları gibi, boş söz de söylemezlerdi.hiç geri kalmadıkları gibi, boş söz de söylemezlerdi. Boş sözü ağızlarından kaçırmazlar, söylemezlerdi.Boş sözü ağızlarından kaçırmazlar, söylemezlerdi. Bununla beraber; Ve yütîlü’s-salâte,

Bununla beraber; Ve yütîlü’s-salâte,
ve yukassiru’l-hutbete.ve yukassiru’l-hutbete. “Cuma günleri ve bayram günlerinde hutbeyi kısa okur,“Cuma günleri ve bayram günlerinde hutbeyi kısa okur, namazı uzun ederdi.”namazı uzun ederdi.” Hatiplerin hitabetlerindeHatiplerin hitabetlerinde kemallerine delâlet etmesi içinkemallerine delâlet etmesi için derler ki, “Hutbesi kısaysa, o hatip hatiptir.derler ki, “Hutbesi kısaysa, o hatip hatiptir. Hutbeyi uzun okuyorsa, o hatip hatip değildir.” demişler.Hutbeyi uzun okuyorsa, o hatip hatip değildir.” demişler. Çünkü namaz başka, söz başka!Çünkü namaz başka, söz başka! Sözü burada söyleyeceksin saatlerce,Sözü burada söyleyeceksin saatlerce, namazı bir Kulhüvallah ile bitireceksin; o olmaz!namazı bir Kulhüvallah ile bitireceksin; o olmaz! Divan-ı ilâhiyede uzun durmak, Kur’an’ı çok okumak lazım.Divan-ı ilâhiyede uzun durmak, Kur’an’ı çok okumak lazım. Hutbe, laftan ibaret...Hutbe, laftan ibaret... Her ne kadar âyet ve hadislerin izahı ise de;Her ne kadar âyet ve hadislerin izahı ise de; onu kısacık izah edersin.onu kısacık izah edersin. Yani bizim devrimizde, eski devirlerimizdeYani bizim devrimizde, eski devirlerimizde hutbeler üç veya dört cümleyi geçmezdi.hutbeler üç veya dört cümleyi geçmezdi. Üç cümle, dört cümle 3-4 dakikadan ibaretti.Üç cümle, dört cümle 3-4 dakikadan ibaretti. Bununla beraber; Ve kâne lâ ye’nefü ve lâ yestekbiru.

Bununla beraber; Ve kâne lâ ye’nefü ve lâ yestekbiru.
“Katiyyen istinkâf etmez, çekinmez,“Katiyyen istinkâf etmez, çekinmez, büyüklük de taslamazdı.”büyüklük de taslamazdı.” En yemşiye mea’l-ermeleti ve’l-miskîni.En yemşiye mea’l-ermeleti ve’l-miskîni. “Dul kadınlarla ve miskinlerle yürümekten de çekinmezdi.”“Dul kadınlarla ve miskinlerle yürümekten de çekinmezdi.” “Sen kim oluyorsun, hadi miskin?“Sen kim oluyorsun, hadi miskin? Benimle gelecek adam mısın sen?”Benimle gelecek adam mısın sen?” Hayır, estağfirullah!Hayır, estağfirullah! Lâ ye’nefü ve lâ yestekbiru.Lâ ye’nefü ve lâ yestekbiru. “Cenâb-ı Peygamber katiyyen böyle bir şey yapmamıştır.”“Cenâb-ı Peygamber katiyyen böyle bir şey yapmamıştır.” En yemşiye mea’l-ermeleti ve’l-miskîni.En yemşiye mea’l-ermeleti ve’l-miskîni. Miskin, hiçbir şeyi olmayan zavallı bir adam; çıplak demek âdetâ...

Miskin, hiçbir şeyi olmayan zavallı bir adam; çıplak demek âdetâ...
Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onunla beraber de yürürdü.Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onunla beraber de yürürdü. O, “Yâ Resûlallah, sana bir işim var!” [derse,] “Peki gel, söyle bakalım!” der dinlerdi.O, “Yâ Resûlallah, sana bir işim var!” [derse,] “Peki gel, söyle bakalım!” der dinlerdi. Öyle, “Gel makamımda söyle!” gibi şeyler değil, nerede rast gelirse...Öyle, “Gel makamımda söyle!” gibi şeyler değil, nerede rast gelirse... Ve’l-abdi. “Köleler, yani hizmetkârlar...”Ve’l-abdi. “Köleler, yani hizmetkârlar...” Onlarla da beraber gitmekten katiyen çekinmezdi.Onlarla da beraber gitmekten katiyen çekinmezdi. Hattâ yakdıye lehû hâcetehû.Hattâ yakdıye lehû hâcetehû. “O kölenin hâcetini görünceye kadar,“O kölenin hâcetini görünceye kadar, onun gittiği yere kadar giderdi.”onun gittiği yere kadar giderdi.” Ki, bu onun kemâlinin en büyük alâmetlerinden birisidir.Ki, bu onun kemâlinin en büyük alâmetlerinden birisidir. Bir insan büyüdükçe küçülür.

Bir insan büyüdükçe küçülür.
Büyüdükçe küçülür yani büyümekBüyüdükçe küçülür yani büyümek suretiyle yüksek bir makama sahip olmuş bir insanın,suretiyle yüksek bir makama sahip olmuş bir insanın, en küçük insanınen küçük insanın derecesine kadar inebilmesi de insanlığın ve İslâmlığın şerefidir.derecesine kadar inebilmesi de insanlığın ve İslâmlığın şerefidir. “Ben büyüğüm, büyük adamlarla görüşeyim.“Ben büyüğüm, büyük adamlarla görüşeyim. Kapıcıyı da tembih edeyim ki buraya herkesi sokmayın hâ!Kapıcıyı da tembih edeyim ki buraya herkesi sokmayın hâ! Ancak kimler gelecekse onlar gelsin.”Ancak kimler gelecekse onlar gelsin.” Peygamber Efendimiz öyle değildi.Peygamber Efendimiz öyle değildi. Ne kapıcısı vardı ne bir şeysi [bekçisi] vardı.Ne kapıcısı vardı ne bir şeysi [bekçisi] vardı. Kendisi herkesin hâcetini görürdü.Kendisi herkesin hâcetini görürdü. Kâne yekrahu nikâhe’s-sirri hattâ yüdrabe.

Kâne yekrahu nikâhe’s-sirri hattâ yüdrabe.
Nikâh, iki kişinin alıp vermesinden ibarettir amaNikâh, iki kişinin alıp vermesinden ibarettir ama bunun [gizli olmasını] Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hoş görmemiş.bunun [gizli olmasını] Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hoş görmemiş. Ya? Mutlaka, “Filan filanla evleniyor!” [diye] ilan olunacak,Ya? Mutlaka, “Filan filanla evleniyor!” [diye] ilan olunacak, herkes bilecek onu.herkes bilecek onu. Hatta def çalınacak.Hatta def çalınacak. O def ilandır ki, o gün onlar evleniyorlar.O def ilandır ki, o gün onlar evleniyorlar. Yoksa, “Sen bana vardın mı?” “Vardım.”Yoksa, “Sen bana vardın mı?” “Vardım.” “Ben de seni aldım mı?” “Aldım.”“Ben de seni aldım mı?” “Aldım.” “Sen de şahit misin?” Bitti!“Sen de şahit misin?” Bitti! Olmaz böyle şey!Olmaz böyle şey! Kâne yekrahu en year’r-raculü

Kâne yekrahu en year’r-raculü
cehîran rafîa’s-savticehîran rafîa’s-savti ve kâne yühibbü en yerâhu hafîda’s-savti.ve kâne yühibbü en yerâhu hafîda’s-savti. İnsanlardan bazı insan hilkat itibariyleİnsanlardan bazı insan hilkat itibariyle konuşurken iri iri konuşur.konuşurken iri iri konuşur. Bunu sevmezmiş Resûlullah.Bunu sevmezmiş Resûlullah. İri iri konuşan insanın sesini, cehîran diyor,İri iri konuşan insanın sesini, cehîran diyor, yani bağıra bağıra söylenen sözleri sevmezmiş.yani bağıra bağıra söylenen sözleri sevmezmiş. Ve kâne yühibbü en yerâhu hafîda’s-savti.Ve kâne yühibbü en yerâhu hafîda’s-savti. “Sesini kısa kısa konuşan, kimseyi taciz etmemek suretiyle,“Sesini kısa kısa konuşan, kimseyi taciz etmemek suretiyle, yumuşak sesle.”yumuşak sesle.” Bugün Araplarda da onu görüyorsunuz.Bugün Araplarda da onu görüyorsunuz. Bazıları konuşurken, ne dedi diye duyamıyor bile insan.Bazıları konuşurken, ne dedi diye duyamıyor bile insan. O oradan âdet gelmiştir bunlara.O oradan âdet gelmiştir bunlara. Kâne yekrahu’l-keyye ve’t-taâme’l-harra

Kâne yekrahu’l-keyye ve’t-taâme’l-harra
Keyy, demiri kızdırıyorlar daKeyy, demiri kızdırıyorlar da hastanın ağrıyan yerlerine onu değdiriyorlar,hastanın ağrıyan yerlerine onu değdiriyorlar, o suretle oradaki hastalıklar o zamanki tedavi usulüo suretle oradaki hastalıklar o zamanki tedavi usulü iyi oluyormuş ama Cenâb-ı Peygamber bunu hoş görmemiş;iyi oluyormuş ama Cenâb-ı Peygamber bunu hoş görmemiş; “Yapmayın bunu!” demiş.“Yapmayın bunu!” demiş. Ve’t-taâme’l-harra.

Ve’t-taâme’l-harra.
“Sıcak yemeği de hoş görmemişler.”“Sıcak yemeği de hoş görmemişler.” Sıcak yemek, o da faydalı olmuyor.Sıcak yemek, o da faydalı olmuyor. Ve yekulü. “Buyuruyorlar ki.” Aleyküm bi’l-bârid.Ve yekulü. “Buyuruyorlar ki.” Aleyküm bi’l-bârid. “Soğutun bunu!” Fe-innehu zû beraketin.“Soğutun bunu!” Fe-innehu zû beraketin. “Soğuk olursa bereketli olur.”“Soğuk olursa bereketli olur.” Elâ ve inne’l-harra lâ berakete lehu.Elâ ve inne’l-harra lâ berakete lehu. “Sıcakta bereket yoktur.”“Sıcakta bereket yoktur.” Soğutun onu, tatlı tatlı yiyin.Soğutun onu, tatlı tatlı yiyin. Hem yerken tat alırsınız hem deHem yerken tat alırsınız hem de vücutlarınıza faydalı olur bahusus orası sıcak memleket olduğu için,vücutlarınıza faydalı olur bahusus orası sıcak memleket olduğu için, yemek de sıcak olunca olmuyor.yemek de sıcak olunca olmuyor. Kâne yekrahu’t-tesâübe fi’s-salâti.

Kâne yekrahu’t-tesâübe fi’s-salâti.
“Namazda esnemeyi katiyen sevmezlermiş.”“Namazda esnemeyi katiyen sevmezlermiş.” Esneme, uyku alâmeti yani gaflet alâmetidir.Esneme, uyku alâmeti yani gaflet alâmetidir. Namazda bir insan böyle bir esneme oldumuydu.Namazda bir insan böyle bir esneme oldumuydu. Peygamberlerden hiçbir peygamber esnememiştir.Peygamberlerden hiçbir peygamber esnememiştir. Bizim Peygamberimiz de esnememiştir hiç.Bizim Peygamberimiz de esnememiştir hiç. Kâne yekrahu raf’a’s-savti ınde’l-kıtâli.

Kâne yekrahu raf’a’s-savti ınde’l-kıtâli.
“Muharebelerde bile, ‘Heyyyt, bana çıkan var mı?’ gibilerden bağıraraktan“Muharebelerde bile, ‘Heyyyt, bana çıkan var mı?’ gibilerden bağıraraktan böyle meydan okurcasına bağıranları sevmezmiş.”böyle meydan okurcasına bağıranları sevmezmiş.” Muharebe meydanları ki orada celâdet lazım,Muharebe meydanları ki orada celâdet lazım, gösteriş lazım ama orada bile sesini çıkarmasından,gösteriş lazım ama orada bile sesini çıkarmasından, böyle yüksek sesle bağıraraktan,böyle yüksek sesle bağıraraktan, meydan okuyaraktan bağıran insanları sevmemişler,meydan okuyaraktan bağıran insanları sevmemişler, kerih görmüşler.kerih görmüşler. Kâne yekrahu en yüra’l-hâtemü.

Kâne yekrahu en yüra’l-hâtemü.
Mübarek parmaklarında yüzük var.Mübarek parmaklarında yüzük var. Yüzüklerinde de lâ ilâhe illallah yazılı.Yüzüklerinde de lâ ilâhe illallah yazılı. Onun için, onun başkaları tarafından görülmesini istemezlermiş,Onun için, onun başkaları tarafından görülmesini istemezlermiş, parmaklarının içine yani avuçlarının içine çeviriverirlermiş.parmaklarının içine yani avuçlarının içine çeviriverirlermiş. Kâne yekrahu en yetae ehadün akıbehu.

Kâne yekrahu en yetae ehadün akıbehu.
Kendisi önde yürümezlerdi.Kendisi önde yürümezlerdi. Önde yürüyüp de arkasında insanlar yürürkenÖnde yürüyüp de arkasında insanlar yürürken ayağına basmalarının tehlikesi olduğundanayağına basmalarının tehlikesi olduğundan onu hiç hoş görmemişler.onu hiç hoş görmemişler. “Daima cemaat önde yürür,“Daima cemaat önde yürür, kendisi arkada yahut da sağda veya soldakendisi arkada yahut da sağda veya solda cemaat arasında öyle yürürlermiş.”cemaat arasında öyle yürürlermiş.” Kâne yekrahu’l-mesâile

Kâne yekrahu’l-mesâile
ve yaîbühâ fe izâ seelehe ebû razînin ecâbehu ve a’cebehu.ve yaîbühâ fe izâ seelehe ebû razînin ecâbehu ve a’cebehu. Bazı insan acayip acayip sorgular sorar, meseleler sorar.Bazı insan acayip acayip sorgular sorar, meseleler sorar. Lüzumu yok.Lüzumu yok. Boş şeylere kafasını yoruyor, seni de yoruyor.Boş şeylere kafasını yoruyor, seni de yoruyor. Bunu sevmezlermiş.Bunu sevmezlermiş. Bir mesâil-i diniyye, bilemediğin bir şey olursa,Bir mesâil-i diniyye, bilemediğin bir şey olursa, onu sorabilirsin.onu sorabilirsin. Yoksa; “Şu şöyle olmuş, bu böyle olmuş; neden olmuş?”Yoksa; “Şu şöyle olmuş, bu böyle olmuş; neden olmuş?” Bu gibi sorgular lüzumu olmayan sorgulardır.Bu gibi sorgular lüzumu olmayan sorgulardır. Kâne yekrahu sevrate’d-demi

Kâne yekrahu sevrate’d-demi
selâsen sümme yübâşiru ba’de’s-selâsi.selâsen sümme yübâşiru ba’de’s-selâsi. Kâne yekrahu en yü’haze min ra’si’t-taâmi.Kâne yekrahu en yü’haze min ra’si’t-taâmi. “Yemek yerlerken -tabi sahanın kenarları var, ortası var-“Yemek yerlerken -tabi sahanın kenarları var, ortası var- ortasına el uzatılmasını sevmezlermiş.”ortasına el uzatılmasını sevmezlermiş.” Çünkü bereket oradadır.Çünkü bereket oradadır. Oradan alınırsa o sahanın bereketi gider.Oradan alınırsa o sahanın bereketi gider. Önünden yer herkes.Önünden yer herkes. Kâne yekrahu en yü’kele’t-taâmu

Kâne yekrahu en yü’kele’t-taâmu
hattâ tezhebe fevratü dühânihi.hattâ tezhebe fevratü dühânihi. “Yemeği sıcakken yememişler, [yenmesini de] hoş görmemişler.”“Yemeği sıcakken yememişler, [yenmesini de] hoş görmemişler.” En yü’kele’t-taâmu, yenmesini de hoş görmemişler.”En yü’kele’t-taâmu, yenmesini de hoş görmemişler.” Hattâ tezhebe fevratü dühânihi.Hattâ tezhebe fevratü dühânihi. “Onun şöyle üzerinden dumanı gidip de sıcaklığı“Onun şöyle üzerinden dumanı gidip de sıcaklığı kaybolmuş dereceye kadar bekletilipkaybolmuş dereceye kadar bekletilip öyle yenmesini isterlermiş.”öyle yenmesini isterlermiş.” Kâne yekrahu’l-atasete’ş-şedîdete fi’l-mescidi.

Kâne yekrahu’l-atasete’ş-şedîdete fi’l-mescidi.
Mescitte bazı insanlar şiddetli aksırır;Mescitte bazı insanlar şiddetli aksırır; insanın elinde değildir o amainsanın elinde değildir o ama onu mümkün mertebede def etmek için,onu mümkün mertebede def etmek için, insan şurasını sıkar, burasını sıkar, esnemeyi hafifletir.insan şurasını sıkar, burasını sıkar, esnemeyi hafifletir. Ya mendille ağzını filan kapar, o sesi kısaltır.Ya mendille ağzını filan kapar, o sesi kısaltır. Herkesi ürkütmez.Herkesi ürkütmez. Kâne yekrahu en yaettali’a min na’leyhi

Kâne yekrahu en yaettali’a min na’leyhi
şey’ün an kademeyhi.şey’ün an kademeyhi. “Ayakkabılarının ne büyük olmasını“Ayakkabılarının ne büyük olmasını ne de küçük olmasını istemezlerdi.”ne de küçük olmasını istemezlerdi.” Ayağı büyük olur da ayak dışarıda kalırsaAyağı büyük olur da ayak dışarıda kalırsa makbul değil, [bundan] hoşlanmazlarmış.makbul değil, [bundan] hoşlanmazlarmış. [Ayakkabı] küçük olur da ayak dışarıda kalırsa ondan da hoşlanmazlarmış.[Ayakkabı] küçük olur da ayak dışarıda kalırsa ondan da hoşlanmazlarmış. Ayakkabının ayağa göre olması kiAyakkabının ayağa göre olması ki bizim ayakkabılar gibi de değildir onlar.bizim ayakkabılar gibi de değildir onlar. Malum işte o gördüklerimiz düz ayakkabılardır.Malum işte o gördüklerimiz düz ayakkabılardır. Fakat onda bile ayağınaFakat onda bile ayağına yani ayağına uygun olanının olmasını istemişler.yani ayağına uygun olanının olmasını istemişler. Kâne yekrahu en ye’küle’d-dabbe.

Kâne yekrahu en ye’küle’d-dabbe.
Dabb denilen bir hayvan var.Dabb denilen bir hayvan var. Kedi ayarı.Kedi ayarı. Yer altında yaşar, tüysüzdür.Yer altında yaşar, tüysüzdür. Kırk günde bir damla sidik yapar.Kırk günde bir damla sidik yapar. Yedi yüz sene kadar yaşar.Yedi yüz sene kadar yaşar. Su da içmez.Su da içmez. Allahu Teâlâ’nın böyle mahlûkları da var.Allahu Teâlâ’nın böyle mahlûkları da var. Bunu avcılar birer bahane ile bulur vururlar, yerler.Bunu avcılar birer bahane ile bulur vururlar, yerler. Kâne yekrahu mine’ş-şâti seb’an.

Kâne yekrahu mine’ş-şâti seb’an.
“Hayvanda, koyunlarda“Hayvanda, koyunlarda yedi şeyin yenilmesini hoş görmezlermiş.”yedi şeyin yenilmesini hoş görmezlermiş.” El-merârate.El-merârate. “Öd dediğimiz.”“Öd dediğimiz.” Ve’l-mesânete. “Sidiklik.”Ve’l-mesânete. “Sidiklik.” “Haya dediğimiz malum.”“Haya dediğimiz malum.” “Zeker dediğimiz malum.”“Zeker dediğimiz malum.” Ve’l-ünseyeyni. “Hayalarıdır, malum.”Ve’l-ünseyeyni. “Hayalarıdır, malum.” Ve’l-ğuddete. “Bez denilen şeyleri sevmezlermiş.”Ve’l-ğuddete. “Bez denilen şeyleri sevmezlermiş.” Ve’d-deme.Ve’d-deme. “Ve kanı sevmezlermiş.”“Ve kanı sevmezlermiş.” Ve kâne ehabbü’ş-şâti ileyhiVe kâne ehabbü’ş-şâti ileyhi makdemühâ ev mükaddemühâ.makdemühâ ev mükaddemühâ. “Koyunun ön taraflarını, kollarını ve kürek taraflarını severlermiş.”“Koyunun ön taraflarını, kollarını ve kürek taraflarını severlermiş.” Kâne yekrahu’l-külyeteyni li-mekânihâ mine’l-bevli.

Kâne yekrahu’l-külyeteyni li-mekânihâ mine’l-bevli.
Böbrekleri de pek hoş görmezlermişBöbrekleri de pek hoş görmezlermiş sidik süzgeçleri olduğundan dolayısidik süzgeçleri olduğundan dolayı böbrekleri de pek hoş görmezlermiş.böbrekleri de pek hoş görmezlermiş. Kâne yekrahu’l-külyeteyni...Kâne yekrahu’l-külyeteyni... Kâne yeksû benâtihi humura’l-kazze ve’l-ibrîsemi.

Kâne yeksû benâtihi humura’l-kazze ve’l-ibrîsemi.
Kızlarının -dört tane kızı vardı zannediyorum-Kızlarının -dört tane kızı vardı zannediyorum- ibrişimden dokunmuş başörtüleri,ibrişimden dokunmuş başörtüleri, ipekli başörtüsü örtmeleri hoşlarına gidermiş ki yani örterlermiş.”ipekli başörtüsü örtmeleri hoşlarına gidermiş ki yani örterlermiş.” Onun için kız çocuklarına ve kadınlara ipekli helaldir.Onun için kız çocuklarına ve kadınlara ipekli helaldir. Kâne yelbesü bürdehu’l-ahmera fi’l-ıydeyni ve’l-cumuati. “

Kâne yelbesü bürdehu’l-ahmera fi’l-ıydeyni ve’l-cumuati. “
Bayram ve cuma günleri kırmızı hırka [giyerlermiş].”Bayram ve cuma günleri kırmızı hırka [giyerlermiş].” Onların giydikleri lata değil deOnların giydikleri lata değil de şey var ya üzerlerine giyiyorlar, ne diyolar onaşey var ya üzerlerine giyiyorlar, ne diyolar ona latanın başka bir nevi.latanın başka bir nevi. Bunların kırmızısını bayramlarda ve cumalarda giyerlermiş.Bunların kırmızısını bayramlarda ve cumalarda giyerlermiş. Kâne yelbesü kamîsan kasîra’l-kümmeyni ve’t-tûli.

Kâne yelbesü kamîsan kasîra’l-kümmeyni ve’t-tûli.
“Gömleğinin kollarının buralara kadar olanlarını severlermiş.”“Gömleğinin kollarının buralara kadar olanlarını severlermiş.” Yani pek kısa olmasın,Yani pek kısa olmasın, pek de uzun olup da kollar da içinde kalmasın.pek de uzun olup da kollar da içinde kalmasın. “Eteklerinin de topukla diz kapağı arasında olmasını severlermiş.

“Eteklerinin de topukla diz kapağı arasında olmasını severlermiş.
Topuktan aşağı uzun olanını da sevmezlermiş.”Topuktan aşağı uzun olanını da sevmezlermiş.” Kâne yelbesü kalensûten beydâe.

Kâne yelbesü kalensûten beydâe.
“Başlarına, o zaman kalensöve dedikleri başa giyiş şeyleri,“Başlarına, o zaman kalensöve dedikleri başa giyiş şeyleri, külâha benzer, neyse onlar, onları giyerlermiş.”külâha benzer, neyse onlar, onları giyerlermiş.” O zamana mahsus bir şey.O zamana mahsus bir şey. Kâne yelbesü kalensûten beydâe lâtıeten.

Kâne yelbesü kalensûten beydâe lâtıeten.
Başlarına giydikleri şey beyaz,Başlarına giydikleri şey beyaz, lâtıyeten şâmiyeten.lâtıyeten şâmiyeten. Şam’da yapılmış bir baş giyeceği idi.Şam’da yapılmış bir baş giyeceği idi. Kâne yelbesü kalânise tahte’l-amâimi.

Kâne yelbesü kalânise tahte’l-amâimi.
“Sarıktan evvel kalensöve giyer, üzerine sarık sararlarmış.”“Sarıktan evvel kalensöve giyer, üzerine sarık sararlarmış.” Ve bi-ğayri’l-amâimi.Ve bi-ğayri’l-amâimi. “Sarıksız da kullanırlarmış.”“Sarıksız da kullanırlarmış.” Yelbesü’l-amâime bi-ğayri kalânise.Yelbesü’l-amâime bi-ğayri kalânise. Bu takkesiz veya külahsız sarığı başa da sararlarmış.Bu takkesiz veya külahsız sarığı başa da sararlarmış. Fes demek abes olur belki,

Fes demek abes olur belki,
altında bir şey olmadan doğrudan doğruya başa sararlarmış.altında bir şey olmadan doğrudan doğruya başa sararlarmış. Ve kâne yelbesü’l-kalânise’l-yemâniyyete.Ve kâne yelbesü’l-kalânise’l-yemâniyyete. “Yemenlilerin yaptıkları bir takke, külâh“Yemenlilerin yaptıkları bir takke, külâh gibi bir şey, -neyse, o zamanın giyeceği-gibi bir şey, -neyse, o zamanın giyeceği- onlardan da giyerlermiş, beyaz olaraktan.onlardan da giyerlermiş, beyaz olaraktan. Ve bazı renkleri yahut çiçekleri olan,Ve bazı renkleri yahut çiçekleri olan, süsü olan, işareti olan.süsü olan, işareti olan. Ve yelbesü zevâti’l-âzâni fi’l-harbi.

Ve yelbesü zevâti’l-âzâni fi’l-harbi.
“Harplerde de yine giyerler,“Harplerde de yine giyerler, kulaklarını filan kapatırlarmış miğfer tertibinde .”kulaklarını filan kapatırlarmış miğfer tertibinde .” Ve kâne rubbemâ nezea kalensûtehuVe kâne rubbemâ nezea kalensûtehu fe ce’alehâ sütraten beyne yedeyhi.fe ce’alehâ sütraten beyne yedeyhi. “Bazen onu çıkarırlar, önlerine [sütre olarak] korlardı.”“Bazen onu çıkarırlar, önlerine [sütre olarak] korlardı.” Sütre diyorlar; namaz kılarkenSütre diyorlar; namaz kılarken insanın önüne bir şey dikerler de,insanın önüne bir şey dikerler de, geçecek olan insanların geçmesine mâni olmasın diyerekten.geçecek olan insanların geçmesine mâni olmasın diyerekten. Kırlarda namaz kılanların buna dikkat etmesi lazım.Kırlarda namaz kılanların buna dikkat etmesi lazım. Açıkta namaz kılarken önüne bir şey diker ki,Açıkta namaz kılarken önüne bir şey diker ki, orası namazgâhı, secde yeridir,orası namazgâhı, secde yeridir, oradan kimse geçmesin; geçecek olan arkasından geçsin.oradan kimse geçmesin; geçecek olan arkasından geçsin. “Bunu, [bu kalensöveyi] başından çıkarır sütre yerine korlarmış.”“Bunu, [bu kalensöveyi] başından çıkarır sütre yerine korlarmış.” Ve hüve yüsallî. “Namaz kılarken önde dururmuş.”

Ve hüve yüsallî. “Namaz kılarken önde dururmuş.”
Ve kâne min hulukihiVe kâne min hulukihi en yüsemmiye silâhahu ve devâbbehu ve metâahu.en yüsemmiye silâhahu ve devâbbehu ve metâahu. Âdetleriymiş ki, âdet-i seniyyelerinde geçen dersimizde geçti ya,Âdetleriymiş ki, âdet-i seniyyelerinde geçen dersimizde geçti ya, Peygamberimizin bütün eşyasını saydı, hepsinin adı var.Peygamberimizin bütün eşyasını saydı, hepsinin adı var. Şu atının adı bu, merkebinin adı bu,Şu atının adı bu, merkebinin adı bu, devenin adı bu, bu silahın adı bu,devenin adı bu, bu silahın adı bu, bu silahın adı ayrı, bu silahın adı ayrı.bu silahın adı ayrı, bu silahın adı ayrı. Kılınçlarının adları ayrı.Kılınçlarının adları ayrı. Hepsine ad takılmış.Hepsine ad takılmış. “Kılıcımı getir!” “Hangi kılıcı?”“Kılıcımı getir!” “Hangi kılıcı?” “İşte, filan kılıcımı!” Bir adı var onun, onunla isterlermiş,“İşte, filan kılıcımı!” Bir adı var onun, onunla isterlermiş, ki bizim de böyle yapmamızı bize tavsiye ediyor.ki bizim de böyle yapmamızı bize tavsiye ediyor. En yüsemmiye silâhahu ve devâbbehu ve metâahu.En yüsemmiye silâhahu ve devâbbehu ve metâahu. “Bütün eşyalarının adları var, o adları ile isterlermiş.“Bütün eşyalarının adları var, o adları ile isterlermiş. Kâne yelbesü’n-niâle’s-sibtiyyete

Kâne yelbesü’n-niâle’s-sibtiyyete
ve yüsaffiru’l-hiytetü bi’l-versi ve’z-za’ferâni.ve yüsaffiru’l-hiytetü bi’l-versi ve’z-za’ferâni. O sibtiye denilen,O sibtiye denilen, Arabistan’da hacılar ayaklarına giyiyorlar ya.Arabistan’da hacılar ayaklarına giyiyorlar ya. Bir parmaklarını, baş parmağını sokuyor,Bir parmaklarını, baş parmağını sokuyor, diğer parmakları kalıyor.diğer parmakları kalıyor. Bir de orta parmaklarını soktukları var.Bir de orta parmaklarını soktukları var. Bunlar eskiden Bağdat taraflarında yapılırmış.Bunlar eskiden Bağdat taraflarında yapılırmış. Bu yapılanlar, tabaklanmış [deriden yapılan], üzerlerindeBu yapılanlar, tabaklanmış [deriden yapılan], üzerlerinde tüyleri olan o zamana mahsus yünlü bir ayakkabı. [Ondan giyerlermiş.]tüyleri olan o zamana mahsus yünlü bir ayakkabı. [Ondan giyerlermiş.] Kâne yelhazu fi’s-salâti yemînen ve şimâlen

Kâne yelhazu fi’s-salâti yemînen ve şimâlen
ve lâ yelvî unkahu halfe zahrihi.ve lâ yelvî unkahu halfe zahrihi. “Namaz kılarlarken -Peygamber’e mahsustur-“Namaz kılarlarken -Peygamber’e mahsustur- gözleriyle böyle sağa sola iltifat eder bakarlarmış dagözleriyle böyle sağa sola iltifat eder bakarlarmış da fakat kafalarını çevirip de bakmamışlar.”fakat kafalarını çevirip de bakmamışlar.” Baş çevrilirse namaz mekruh olur,Baş çevrilirse namaz mekruh olur, göğüs çevrilirse namaz bozulur.göğüs çevrilirse namaz bozulur. Gözleriyle iltifat;Gözleriyle iltifat; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yapmıştır amaPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem yapmıştır ama bize yapmak düşmez.bize yapmak düşmez. Kâne yelîhi fi’s-salâti’r-ricâlü

Kâne yelîhi fi’s-salâti’r-ricâlü
sümme es-sıbyânü sümme en-nisâü.sümme es-sıbyânü sümme en-nisâü. “Erkekler önde saf tutarlar,“Erkekler önde saf tutarlar, ondan sonra çocuklar, onun arkasında daondan sonra çocuklar, onun arkasında da hanımlar saf tutarlardı.”hanımlar saf tutarlardı.” Cenâb-ı Peygamber’in zamanında hanımlar da camiye gelirlerdiCenâb-ı Peygamber’in zamanında hanımlar da camiye gelirlerdi ve saftaki yerleri en geride.ve saftaki yerleri en geride. Çocuklar onların önünde,Çocuklar onların önünde, erkekler daha ön safta olurlardı.erkekler daha ön safta olurlardı. Sonra buyurdular ki,Sonra buyurdular ki, “Hanımların mahalle camilerinde namaz kılmaları,“Hanımların mahalle camilerinde namaz kılmaları, benim arkamda kılmaktan efdaldir.”benim arkamda kılmaktan efdaldir.” Sonra, “Mahalle camisinde kılmaktansa,Sonra, “Mahalle camisinde kılmaktansa, evinin içinde namaz kılması daha efdaldir.”evinin içinde namaz kılması daha efdaldir.” Daha sonra, “Evinin içinin de iç odalarında kılması daha efdaldir.” diyerekten,Daha sonra, “Evinin içinin de iç odalarında kılması daha efdaldir.” diyerekten, hanımların bu suretle camiye gelmelerine de izin vermedi.hanımların bu suretle camiye gelmelerine de izin vermedi. Ama o devri düşünün,Ama o devri düşünün, bir de bugünü düşünün!bir de bugünü düşünün! O gün hanımların, böyle Resulullah’ın arkasındaO gün hanımların, böyle Resulullah’ın arkasında namaz kılmalarına müsaade edilmediğininamaz kılmalarına müsaade edilmediğini ve bugün nasıl olurda camilerde onlarınve bugün nasıl olurda camilerde onların erkeklerle karışık olaraktan mevlid dinlemeleri,erkeklerle karışık olaraktan mevlid dinlemeleri, vaaz dinlemeleri ve namaza iştirak etmelerivaaz dinlemeleri ve namaza iştirak etmeleri hiç doğru olmayan şeylerdendir.hiç doğru olmayan şeylerdendir. Kâne yemsehu alâ vechihi bi-tarafi sevbihi fi’l-vudûi.

Kâne yemsehu alâ vechihi bi-tarafi sevbihi fi’l-vudûi.
Kâne yemşî meşyen yü’rafu fîhiKâne yemşî meşyen yü’rafu fîhi ennehu leyse bi-âcizin ve lâ keslâne.ennehu leyse bi-âcizin ve lâ keslâne. “Mübârek sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri,“Mübârek sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, yürürlerken yürüyüşlerinde kendisinin gayet dinç,yürürlerken yürüyüşlerinde kendisinin gayet dinç, güçlü kuvvetli olduğunu yürüyüşünden bildirirlerdi.”güçlü kuvvetli olduğunu yürüyüşünden bildirirlerdi.” “Aciz bir adam değil.”“Aciz bir adam değil.” Yürüyüşü insana bildirir.Yürüyüşü insana bildirir. Hareketleriyle insan, “Haa, bu dinç bir adam!”Hareketleriyle insan, “Haa, bu dinç bir adam!” Bir de tembel adamın,Bir de tembel adamın, âciz adamın yürüyüşü vardır ki,âciz adamın yürüyüşü vardır ki, ağır ağır, “Basayım mı basmayayım mı,ağır ağır, “Basayım mı basmayayım mı, gideyim mi gitmeyeyim mi?” diyerekten.gideyim mi gitmeyeyim mi?” diyerekten. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, -geçen ki hadislerde de gördünüz- bir yola, gidişe-geçen ki hadislerde de gördünüz- bir yola, gidişe niyet ettimiydi, katiyen bir daha geriye bakmazlardı.niyet ettimiydi, katiyen bir daha geriye bakmazlardı. Dönmezlerdi de.Dönmezlerdi de. İstikametleri nere ise, o hedefe doğru daima giderlerdi.İstikametleri nere ise, o hedefe doğru daima giderlerdi. Hatta etekleri bir şeye takılsa,Hatta etekleri bir şeye takılsa, dönüp de onu kurtarmazlardı.dönüp de onu kurtarmazlardı. Başkası gelir kurtarırdı oradan onu.Başkası gelir kurtarırdı oradan onu. Kendisi doğru giderdi yani dönmezdi.Kendisi doğru giderdi yani dönmezdi. Kâne yenâmü hattâ yenfüha

Kâne yenâmü hattâ yenfüha
sümme yekûmu fe-yüsallî ve lâ yeteveddaü.sümme yekûmu fe-yüsallî ve lâ yeteveddaü. Ahmed ibni hanbel an Âişe.Ahmed ibni hanbel an Âişe. Bu da Cenâb-ı Peygamber’in hasâis-i Peygamberiyye diyorlar ki,Bu da Cenâb-ı Peygamber’in hasâis-i Peygamberiyye diyorlar ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e ümmeti kıyas olmaz.ümmeti kıyas olmaz. Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yenâmü fe-yüsallî diyor.yenâmü fe-yüsallî diyor. Gerek namazda, gerekse namaz haricinde uyurlar.Gerek namazda, gerekse namaz haricinde uyurlar. Hatta, uyuduğuna alâmet horlama olurdu da,Hatta, uyuduğuna alâmet horlama olurdu da, böyle olurdu da sonra kalkar namaz kılarlardı.böyle olurdu da sonra kalkar namaz kılarlardı. Bu uyku onun abdestini bozmazdı.Bu uyku onun abdestini bozmazdı. Çünkü onun gözü kapalıdır ama gönlü uyumamıştır.Çünkü onun gözü kapalıdır ama gönlü uyumamıştır. Gönlü uyumamış olduğu için onun uykusuGönlü uyumamış olduğu için onun uykusu abdestine mani olmuyor.abdestine mani olmuyor. Bu Peygambere mahsus.Bu Peygambere mahsus. Onun için bazıOnun için bazı hacı Araplarda görüyoruz ki,hacı Araplarda görüyoruz ki, yatıyor kalkıyor, namazını kılıyor.yatıyor kalkıyor, namazını kılıyor. O da Peygamberin sözünden istifade etmek istiyor amaO da Peygamberin sözünden istifade etmek istiyor ama hatalıdır çünkü Hasâis-i Peygamberiyyedendir,hatalıdır çünkü Hasâis-i Peygamberiyyedendir, başkaları için câiz değildir.başkaları için câiz değildir. Kâne yenzilü mine’l-minberi

Kâne yenzilü mine’l-minberi
yevme’l-cumuati ve yükellimühü’r-raculü fi’l-hâceti fe yükellimühu.yevme’l-cumuati ve yükellimühü’r-raculü fi’l-hâceti fe yükellimühu. Cenâb-ı Peygamber cuma namazını kıldırıyor, hutbesini okuyor...Cenâb-ı Peygamber cuma namazını kıldırıyor, hutbesini okuyor... İnerken karşılıyorlar, diyor ki;İnerken karşılıyorlar, diyor ki; “Yâ Resûlallah, benim şu işim var, bu işim var!”“Yâ Resûlallah, benim şu işim var, bu işim var!” “Dur be, şimdi namaz sırası!“Dur be, şimdi namaz sırası! Seninle mi konuşacağım?” deriz, adamı azarlarız.Seninle mi konuşacağım?” deriz, adamı azarlarız. Ama Cenâb-ı Peygamber bak ne diyor?Ama Cenâb-ı Peygamber bak ne diyor? Ve yükellimühü’r-raculü fi’l-hâceti fe-yükellimühu.Ve yükellimühü’r-raculü fi’l-hâceti fe-yükellimühu. “O söylüyor ona o da cevap veriyor.”“O söylüyor ona o da cevap veriyor.” Yani Cenâb-ı Peygamber onunla konuşuyorlar.Yani Cenâb-ı Peygamber onunla konuşuyorlar. Sümme yetekaddemü ilâ musallâhu fe-yüsallî.Sümme yetekaddemü ilâ musallâhu fe-yüsallî. “Ondan sonra da gidiyor namaz yerine,“Ondan sonra da gidiyor namaz yerine, orada namazını kıldırıyor.”orada namazını kıldırıyor.” Yani, hâllere ne kadar riayet ediyor.Yani, hâllere ne kadar riayet ediyor. “Mübarek adam, sormanın sırası şimdi değil.“Mübarek adam, sormanın sırası şimdi değil. Bak şimdi namazımızı bir kılalım, ondan sonra sor!” diyebiliriz ya.Bak şimdi namazımızı bir kılalım, ondan sonra sor!” diyebiliriz ya. Ama yok. “Nedir derdin?”Ama yok. “Nedir derdin?” “Benim şu derdim var, bu derdim var...” “Söyle bakayım!”“Benim şu derdim var, bu derdim var...” “Söyle bakayım!” Söylüyor. “Peki!” dinliyor.Söylüyor. “Peki!” dinliyor. Ona karşılık ne cevap verilmesi lazımsaOna karşılık ne cevap verilmesi lazımsa o cevabı da veriyor; “Oldu mu?” “Oldu.” “Haydi bakalım, şimdi namaza!”o cevabı da veriyor; “Oldu mu?” “Oldu.” “Haydi bakalım, şimdi namaza!” İnsanlara ne kadar saygı gösteriyor.İnsanlara ne kadar saygı gösteriyor. İnsanların kıymetini takdir ediyor.İnsanların kıymetini takdir ediyor. Hele şimdi buna bakınız:Hele şimdi buna bakınız: Kâne âhiru kelâmihi.

Kâne âhiru kelâmihi.
“Sallallahu aleyhi ve sellem’in son sözleri.”“Sallallahu aleyhi ve sellem’in son sözleri.” Ahiru kelâmihi, son sözleri.Ahiru kelâmihi, son sözleri. Nedir? es-Salâte es-salâteNedir? es-Salâte es-salâte ittekullâhe es-salâte.ittekullâhe es-salâte. “Namaz! Namaz! Namaza dikkat ediniz!“Namaz! Namaz! Namaza dikkat ediniz! Namaza kıymet veriniz!Namaza kıymet veriniz! Namaza ehemmiyet veriniz!Namaza ehemmiyet veriniz! Namazı çok güzel kılınız!Namazı çok güzel kılınız! Vakti vaktinde kılınız!”Vakti vaktinde kılınız!” Namazı evvela takdim ediyor,Namazı evvela takdim ediyor, sonra diyor ki; İttekullâhe fî mâ meleket eymânüküm.sonra diyor ki; İttekullâhe fî mâ meleket eymânüküm. Ondan sonra,Ondan sonra, elinizin altında olan hizmetkârlarınızın,elinizin altında olan hizmetkârlarınızın, kölelerinizin, cariyelerinizin,kölelerinizin, cariyelerinizin, çocuklarınızın kimler varsaçocuklarınızın kimler varsa onların hakkına da riâyet edin! Allah’tan korkunuz!”onların hakkına da riâyet edin! Allah’tan korkunuz!” Kendisi insanların hukukuna riayet ederdi.Kendisi insanların hukukuna riayet ederdi. E, köle bu, insanın elinin altında olan.E, köle bu, insanın elinin altında olan. O kölenin hakkını, namaza nasıl riayet ediyorsan,O kölenin hakkını, namaza nasıl riayet ediyorsan, öyle diyor, namazı takdim etti, namaza nasıl riayet ediyorsan,öyle diyor, namazı takdim etti, namaza nasıl riayet ediyorsan, elinin altındaki kölenin hakkına de öyle riayet edeceksin! “elinin altındaki kölenin hakkına de öyle riayet edeceksin! “ Bu köledir, hizmetkârdır.Bu köledir, hizmetkârdır. Vur ensesine, çalıştır istediğin kadar!” Olmaz öyle!Vur ensesine, çalıştır istediğin kadar!” Olmaz öyle! Ve karrane’l-vasiyyete bi’s-salâti bi’l-memlûki.Ve karrane’l-vasiyyete bi’s-salâti bi’l-memlûki. “Memlûk ile namazı birbirlerine vasiyetidir bu...”“Memlûk ile namazı birbirlerine vasiyetidir bu...” Son vasiyetinde, kölelerin hukukuna riayet etmek için,

Son vasiyetinde, kölelerin hukukuna riayet etmek için,
kölelerin hukukuna riayet açısından,kölelerin hukukuna riayet açısından, “Namazın hukukuna nasıl riayetkâr iseniz,“Namazın hukukuna nasıl riayetkâr iseniz, kölelerin haklarına da öyle riayetkâr olunuz!kölelerin haklarına da öyle riayetkâr olunuz! O da Allah’ın kuludur!”O da Allah’ın kuludur!” Köle olmakla beraber, senin hizmetinde bulunmakla beraber,Köle olmakla beraber, senin hizmetinde bulunmakla beraber, başka bir şey değildir ki o da Allah’ın kuludur.başka bir şey değildir ki o da Allah’ın kuludur. Allah onu öyle yaratmıştır, seni de böyle yaratmıştır.Allah onu öyle yaratmıştır, seni de böyle yaratmıştır. Seni böyle yaradan Allah’a şükret!Seni böyle yaradan Allah’a şükret! Seni de öyle yaratsaydı ne yapardın?Seni de öyle yaratsaydı ne yapardın? Sen de fakir olsaydın, zayıf olsaydın,Sen de fakir olsaydın, zayıf olsaydın, miskin olsaydın, elin ayağın tutmaz olsaydı,miskin olsaydın, elin ayağın tutmaz olsaydı, kafan da işlemez olsaydı ne çare bulurdun?kafan da işlemez olsaydı ne çare bulurdun? Onun için, bu bize çok güzel bir derstir.

Onun için, bu bize çok güzel bir derstir.
Bugün bunun davacıları çok.Bugün bunun davacıları çok. Davacı çok, [fakirlere,] “Biz sizin tarafındanız.” diyor.Davacı çok, [fakirlere,] “Biz sizin tarafındanız.” diyor. Diyor ama hiç o tarafın adamı da değil.Diyor ama hiç o tarafın adamı da değil. Halbuki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,Halbuki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, peygamber iken bizzat bu hayatı tadıyor idi de,peygamber iken bizzat bu hayatı tadıyor idi de, kölelerin hayatına da saygı gösterilmesini böylece tavsiye ediyordu.kölelerin hayatına da saygı gösterilmesini böylece tavsiye ediyordu. Onun için Cenâb-ı Peygamberin hallerindendir ki,Onun için Cenâb-ı Peygamberin hallerindendir ki, dünya metâına hiç kıymet vermemiştir.dünya metâına hiç kıymet vermemiştir. Kendi hayatında süse taallûk eden, ziynete taallûk edenKendi hayatında süse taallûk eden, ziynete taallûk eden hiçbir şey bulundurmamıştır.hiçbir şey bulundurmamıştır. Hâne-i saadetleri gayet basit idi.

Hâne-i saadetleri gayet basit idi.
Altında yatak olaraktanAltında yatak olaraktan deriden mâmül gayet [basit] bir şey.deriden mâmül gayet [basit] bir şey. Ekseriyetle bir hasır parçası üzerinde,Ekseriyetle bir hasır parçası üzerinde, bir kilim parçası üzerinde yatarlarbir kilim parçası üzerinde yatarlar ve otururken, “Altıma minder getirin!ve otururken, “Altıma minder getirin! Altıma halı getirin!” [gibi] böyle bir şey yapmazlardı.Altıma halı getirin!” [gibi] böyle bir şey yapmazlardı. Olduğu gibi otururlardı yere.Olduğu gibi otururlardı yere. Kimseden bir şey istemezlerdi.Kimseden bir şey istemezlerdi. Binâenaleyh bunu yapanları da katiyen sevmezlerdi de,Binâenaleyh bunu yapanları da katiyen sevmezlerdi de, bir gün Ashâb-ı Kirâm’ıyla beraber bir yere gidiyorlardı.bir gün Ashâb-ı Kirâm’ıyla beraber bir yere gidiyorlardı. Giderken birisinin yapılmış,Giderken birisinin yapılmış, göze çarpan bir evini gördüler.göze çarpan bir evini gördüler. Dediler ki; “Bu kimin?”Dediler ki; “Bu kimin?” “Filanın.” dediler.“Filanın.” dediler. Adam da, Peygamber buradan geçecek diyerekten

Adam da, Peygamber buradan geçecek diyerekten
kapısının önüne geçmiş iltifat bekliyor.kapısının önüne geçmiş iltifat bekliyor. Cenâb-ı Peygamber, başını böyle çevirmiş,Cenâb-ı Peygamber, başını böyle çevirmiş, ona bakmadan geçmiş.ona bakmadan geçmiş. Tabi adam bundan çok üzülmüş,Tabi adam bundan çok üzülmüş, “Yahu, acaba ne kusurum var?“Yahu, acaba ne kusurum var? Ashâb-ı Kirâm’a soruşturmaya.Ashâb-ı Kirâm’a soruşturmaya. Cenâb-ı Peygamber bana iltifat etmedi ya,Cenâb-ı Peygamber bana iltifat etmedi ya, nedir acaba sebebi?”nedir acaba sebebi?” Demişler ki, “Bu evi sordu bize.Demişler ki, “Bu evi sordu bize. Biz de senin olduğunu söyledik.Biz de senin olduğunu söyledik. Galiba bu evi beğenmedi.Galiba bu evi beğenmedi. Bu binayı beğenmedi, onun için sana iltifat etmeden başını çevirdi geçti.” demişler.Bu binayı beğenmedi, onun için sana iltifat etmeden başını çevirdi geçti.” demişler. Bakınız, o zamanın insanları Peygamber’e ne kadar mutî,Bakınız, o zamanın insanları Peygamber’e ne kadar mutî, ne kadar bağlı!ne kadar bağlı! Hemen kazmayı küreği almış.Hemen kazmayı küreği almış. O evler bunlar gibi değil yahu, topraktan yapılmış binalar.O evler bunlar gibi değil yahu, topraktan yapılmış binalar. Hemen kazmayı küreği aldı yıktı çıktı gitti.Hemen kazmayı küreği aldı yıktı çıktı gitti. Toprak yani, kerpiçten yapılmış evler.Toprak yani, kerpiçten yapılmış evler. Onların evleri mahrûtî dedikleri çadırımsı,

Onların evleri mahrûtî dedikleri çadırımsı,
kiremit miremit yok.kiremit miremit yok. Çadırımsı böyle, topraktan, kerpiçten yapıyorlarÇadırımsı böyle, topraktan, kerpiçten yapıyorlar içerisinde oda.içerisinde oda. Bizim Urfa taraflarında da var, görmüşsünüzdür.Bizim Urfa taraflarında da var, görmüşsünüzdür. Gittiler nereye gittilerse.Gittiler nereye gittilerse. Dönüşlerinde baktılar ki o ev yok.Dönüşlerinde baktılar ki o ev yok. Dediler ki, “Biz geçerken burada bir ev vardı ya, o ev ne oldu?”Dediler ki, “Biz geçerken burada bir ev vardı ya, o ev ne oldu?” “Onun sahibi, siz ona iltifat etmiyorsunuz diyerekten“Onun sahibi, siz ona iltifat etmiyorsunuz diyerekten yıktı yâ Resûlallah!” dediler.yıktı yâ Resûlallah!” dediler. “Allahümmerham” diyerekten üç defa ona dua etti orada.“Allahümmerham” diyerekten üç defa ona dua etti orada. Hazret-i Abbas olsa gerek, -bilmiyorum belki hata ederim-Hazret-i Abbas olsa gerek, -bilmiyorum belki hata ederim- evinin kenarına bir oda ilave etmiş.evinin kenarına bir oda ilave etmiş. Evinin kenarına bir oda ilave etmiş, Resûlullah görmüş;Evinin kenarına bir oda ilave etmiş, Resûlullah görmüş; “Nedir bu?” “Yâ Resûlallah,

“Nedir bu?” “Yâ Resûlallah,
işte gelen giden misafirlere oturma yeri olur.” [demiş.]işte gelen giden misafirlere oturma yeri olur.” [demiş.] “Yık onu!” demiş, “Yık onu!“Yık onu!” demiş, “Yık onu! Misafir gelirse evine al!Misafir gelirse evine al! Bunu neden yaptın böyle fazladan? Yık onu!” demiş.Bunu neden yaptın böyle fazladan? Yık onu!” demiş. “Yâ Resûlallah, yıkacağıma“Yâ Resûlallah, yıkacağıma satalım da parasını alırız, kiraya veririz, bir şey yaparız.” “satalım da parasını alırız, kiraya veririz, bir şey yaparız.” “ Yok yok, yık!” [buyurmuşlar.]Yok yok, yık!” [buyurmuşlar.] Dünyaya iltifatı katiyen sevmemişler.Dünyaya iltifatı katiyen sevmemişler. İhtiyaç kadar.İhtiyaç kadar. İhtiyaçtan fazlası hiç makbul değil, hele bugünde.İhtiyaçtan fazlası hiç makbul değil, hele bugünde. Binâenaleyh Allahu Teâlâ’nın bize verdiği bu serveti,Binâenaleyh Allahu Teâlâ’nın bize verdiği bu serveti, ki biz bunları işte bugünküki biz bunları işte bugünkü demirden çelikten yapılan şu binalara harcıyoruz.demirden çelikten yapılan şu binalara harcıyoruz. Bunun vebâlinden kendimizi kurtarmaya imkân bulamayız.Bunun vebâlinden kendimizi kurtarmaya imkân bulamayız. Niçin? “E canım, işte çoluğumuza çocuğumuza da kalır?”Niçin? “E canım, işte çoluğumuza çocuğumuza da kalır?” Onları tembel olaraktan bırakırsınız.Onları tembel olaraktan bırakırsınız. Onlara da Allah verecektir, onların da rezzâkı Allah’tır.Onlara da Allah verecektir, onların da rezzâkı Allah’tır. O da çalışsın o da yapsın kendine!O da çalışsın o da yapsın kendine! Ben ona hazır bırakacağımBen ona hazır bırakacağım o da onu kim bilir nerelerde harcayacak, bulmuş hazır.o da onu kim bilir nerelerde harcayacak, bulmuş hazır. Geçenlerde de söyledim, Bursa’nınGeçenlerde de söyledim, Bursa’nın o kaplıca mevkiinde büyük bir ada bir paşanın imiş.o kaplıca mevkiinde büyük bir ada bir paşanın imiş. Burada bir müezzin efendi, -müezzin efendi!-Burada bir müezzin efendi, -müezzin efendi!- ben oradan geçerken dedi ki, “Hoca Efendi,ben oradan geçerken dedi ki, “Hoca Efendi, bizim hamamda bir yıkanmaz mısın, bir banyo yapmaz mısın?”bizim hamamda bir yıkanmaz mısın, bir banyo yapmaz mısın?” Kocaman bir hamam.Kocaman bir hamam. Büyük bir bahçesi var.Büyük bir bahçesi var. Dedim, “Sen bu bahçeye nasıl nâil oldun?Dedim, “Sen bu bahçeye nasıl nâil oldun? Milyonlar yetmez yani bugün?”Milyonlar yetmez yani bugün?” “Sorma Hocam!” dedi. Nasıl?“Sorma Hocam!” dedi. Nasıl? “Bu bir paşanındı. Çocukları mirasyedilerdi.“Bu bir paşanındı. Çocukları mirasyedilerdi. Beyoğlu’nda kumarda paraları bitirdiler,Beyoğlu’nda kumarda paraları bitirdiler, yok pahasına sattılar.yok pahasına sattılar. Bu da bana düştü.” dedi.Bu da bana düştü.” dedi. Malı çocuğa bırakırsan böyle olur tabi.Malı çocuğa bırakırsan böyle olur tabi. Hayırlısı olsun işin.Hayırlısı olsun işin. Hayırlısı olmazsa, o mirasyediler kim bilir nerelerde, nasıl yiyecek?

Hayırlısı olmazsa, o mirasyediler kim bilir nerelerde, nasıl yiyecek?
Onun için sen onlara mal bırakmağa bakma,Onun için sen onlara mal bırakmağa bakma, onlara iman ü ahlâk bırak!onlara iman ü ahlâk bırak! İman ile ahlâk olmazsa, onaİman ile ahlâk olmazsa, ona milyonlar bıraksan, milyarlar bıraksan hiç kıymeti yok!milyonlar bıraksan, milyarlar bıraksan hiç kıymeti yok! Onun içindir ki Allahu Teâlâ bize bu nimetleri vermiş.Onun içindir ki Allahu Teâlâ bize bu nimetleri vermiş. Bu nimetleri verirken,Bu nimetleri verirken, Sûre-i Hadîd diye Kur’ân-ı Azîmüşşan’da bir sûre var:Sûre-i Hadîd diye Kur’ân-ı Azîmüşşan’da bir sûre var: Demir Sûresi Sûrenin adı da Demir Sûresi.Demir Sûresi Sûrenin adı da Demir Sûresi. Onun içinde bir âyet var ki, o âyette Cenâb-ı Allah celle ve alâ:Onun içinde bir âyet var ki, o âyette Cenâb-ı Allah celle ve alâ: Ve enzelne’l-hadîde.

Ve enzelne’l-hadîde.
“Biz size demiri gönderdik, inzal ettik.”“Biz size demiri gönderdik, inzal ettik.” Onlarla apartmanlar yapasınız da göklere kadar uzanasınız diye değil ama.Onlarla apartmanlar yapasınız da göklere kadar uzanasınız diye değil ama. Ve enzelne’l-hadîde fîhi be’sün şedîdün.Ve enzelne’l-hadîde fîhi be’sün şedîdün. “Sizi düşmanlara karşı müdafaa edecek silahların,“Sizi düşmanlara karşı müdafaa edecek silahların, topların, tankların yapılması için demirler gönderdik size.”topların, tankların yapılması için demirler gönderdik size.” “Uyumayın, bu demirlerden istifade edin!“Uyumayın, bu demirlerden istifade edin! Amerika’dan filan medet ummayın,Amerika’dan filan medet ummayın, bu işleri kendiniz yapın!” diye Cenâb-ı Hak bunu bizebu işleri kendiniz yapın!” diye Cenâb-ı Hak bunu bize Kur’ân’ında böyle buyururken,Kur’ân’ında böyle buyururken, biz halâ bugün demirlerle binalar yapıp dabiz halâ bugün demirlerle binalar yapıp da saltanat sürmeye çalışıyoruz.saltanat sürmeye çalışıyoruz. Halbuki bu demir bizim için en büyük bir şey ki,Halbuki bu demir bizim için en büyük bir şey ki, kendimizi korumağa, muhafaza etmeğe en büyük bir alettir.kendimizi korumağa, muhafaza etmeğe en büyük bir alettir. Topu yapacaksın, tankı yapacaksın,Topu yapacaksın, tankı yapacaksın, silahını yapacaksın, bıçağını yapacaksınsilahını yapacaksın, bıçağını yapacaksın düşmana karşı hazır bulunacaksın.düşmana karşı hazır bulunacaksın. Eh sen uyur da bunu gâvurdan beklersen,

Eh sen uyur da bunu gâvurdan beklersen,
bu kâfi midir yani?bu kâfi midir yani? Biz ekmesek tarlaya buğdayları da,Biz ekmesek tarlaya buğdayları da, “Amerika’dan yollasınlar buğdayları bize biz de yiyelim burada;“Amerika’dan yollasınlar buğdayları bize biz de yiyelim burada; çalışmaya da ne hâcet yâ!?”çalışmaya da ne hâcet yâ!?” Tıpkı bunun gibidir.Tıpkı bunun gibidir. “Biz tarlalar sürmeyelim,“Biz tarlalar sürmeyelim, mahsulü almayalım, dış memleketlerdenmahsulü almayalım, dış memleketlerden satın alırız canım, işte var ya her şey gelir.”satın alırız canım, işte var ya her şey gelir.” Bu ne kadar ayıpsa, bugün bu demirlerdenBu ne kadar ayıpsa, bugün bu demirlerden istifade etmeyip de, böyle memleketin müdafaasınaistifade etmeyip de, böyle memleketin müdafaasına lazım olan şeyleri yapmamak, ondan daha ayıptır!lazım olan şeyleri yapmamak, ondan daha ayıptır! Ve enzelne’l-hadîde fîhi be’sün şedîdün.

Ve enzelne’l-hadîde fîhi be’sün şedîdün.
Ve menâfiu li’n-nâsi.Ve menâfiu li’n-nâsi. “Çok menfaatler var insanlar için.”“Çok menfaatler var insanlar için.” Her şeyler ondan oluyor.Her şeyler ondan oluyor. E burada Allah altından, gümüşten bahsetmedi de demirden bahsetti?E burada Allah altından, gümüşten bahsetmedi de demirden bahsetti? Çünkü bütün bu aletler hep demirden oluyor.Çünkü bütün bu aletler hep demirden oluyor. Altından, gümüşten olmuyor demirden oluyor.Altından, gümüşten olmuyor demirden oluyor. Onun için demirin kıymetini bilmek için deOnun için demirin kıymetini bilmek için de büyük fabrikalara ihtiyacımız var.büyük fabrikalara ihtiyacımız var. O büyük fabrikaları kuracak kafalara da ihtiyacımız var.O büyük fabrikaları kuracak kafalara da ihtiyacımız var. O kafalar ehl-i iman kafası olmazsa [bir kıymeti yok.]O kafalar ehl-i iman kafası olmazsa [bir kıymeti yok.] Bugün bunun en güzelini işte Avrupa yapıyor hepsini;Bugün bunun en güzelini işte Avrupa yapıyor hepsini; tankı da dolu, topu da dolu, tayyaresi de dolu.tankı da dolu, topu da dolu, tayyaresi de dolu. İstediği kadar da satıyor, herkese de veriyor.İstediği kadar da satıyor, herkese de veriyor. Ama ne fayda!Ama ne fayda! İmandan mahrum.İmandan mahrum. İman olmayınca,İman olmayınca, memleket topla tüfekle de dolu olsa yine para etmez.memleket topla tüfekle de dolu olsa yine para etmez. Evvela insana lâzım olan imandır.Evvela insana lâzım olan imandır. Onun için burada, İttekullah!

Onun için burada, İttekullah!
“Allah’tan korkunuz!” diyor Cenâb-ı Peygamber.“Allah’tan korkunuz!” diyor Cenâb-ı Peygamber. Allah’tan korkmak nasıl olacak?Allah’tan korkmak nasıl olacak? İman ile olur.İman ile olur. Onun için hikmet ilimle [olur.]Onun için hikmet ilimle [olur.] İnnâ a’taynâ ke’l-kevser’deki kevser kelimesiniİnnâ a’taynâ ke’l-kevser’deki kevser kelimesini hikmet ile de tefsir etmişler.hikmet ile de tefsir etmişler. Bu tefsirde hikmet de ilmin [gayesidir.]Bu tefsirde hikmet de ilmin [gayesidir.] İlim denince bugün, işte çeşitli ilimler var dünyada.İlim denince bugün, işte çeşitli ilimler var dünyada. Doktor dersen, güzel bir ilim efendim.Doktor dersen, güzel bir ilim efendim. İşte hastalarımızı tedavi eder,İşte hastalarımızı tedavi eder, ağrılarımızı, sızılarımızı dindirir.ağrılarımızı, sızılarımızı dindirir. Ama bunun en iyisi yine gâvurlarda.Ama bunun en iyisi yine gâvurlarda. En iyi doktorlar yine gâvurlarda bugün.En iyi doktorlar yine gâvurlarda bugün. Fakat gâvur ya?Fakat gâvur ya? Gâvur olmasıyla o doktorluk ona bir fayda ediyor mu?Gâvur olmasıyla o doktorluk ona bir fayda ediyor mu? Gözünü yumuncaya kadar.

Gözünü yumuncaya kadar.
Kazandığı kadar kazanır;Kazandığı kadar kazanır; kazancı bitti miydi gözünü yumdu muydu, hepsi gider elden.kazancı bitti miydi gözünü yumdu muydu, hepsi gider elden. Ondan sonra öldürdüklerinden mesuldür.Ondan sonra öldürdüklerinden mesuldür. Kim bilir ne kadar can yakmıştır?Kim bilir ne kadar can yakmıştır? Onların da mesuliyeti ayrı.Onların da mesuliyeti ayrı. Onun cezasını âhirette çeker.Onun cezasını âhirette çeker. Mühendis olursun.Mühendis olursun. En büyük bir ilim bu da.En büyük bir ilim bu da. E, ne olur?E, ne olur? İşte binalar, köprüler yaparsın, şunu yaparsın.İşte binalar, köprüler yaparsın, şunu yaparsın. Bir çok faydalar olur.Bir çok faydalar olur. Elektrikçisi var, motorcusu var, envaı çeşidi var.Elektrikçisi var, motorcusu var, envaı çeşidi var. Ama iman olmazsa neye yarar?Ama iman olmazsa neye yarar? En iyisini yine gâvurlar yapıyor.En iyisini yine gâvurlar yapıyor. Ama imanları olmayınca bir şeye yarıyor mu?Ama imanları olmayınca bir şeye yarıyor mu? Hiç bir şeye yaramıyor, yine gâvurdurlar.Hiç bir şeye yaramıyor, yine gâvurdurlar. Gâvur demek [ne demek?]

Gâvur demek [ne demek?]
Gâvuru öğrenemedik biz.Gâvuru öğrenemedik biz. Gâvur denince ne demek istediğimizi bir türlü anlayamıyoruz.Gâvur denince ne demek istediğimizi bir türlü anlayamıyoruz. Kul yâ eyyühe’l-kâfirûne’yi her gün okuyoruz,Kul yâ eyyühe’l-kâfirûne’yi her gün okuyoruz, hepimiz de biliyoruz.hepimiz de biliyoruz. Fakat yine gâvura verdiğimiz pâye çok üstün.Fakat yine gâvura verdiğimiz pâye çok üstün. Gâvur efendim, işte Fransa’dan gelmiş,Gâvur efendim, işte Fransa’dan gelmiş, İngiltere’den gelmiş, Amerika’dan gelmiş,İngiltere’den gelmiş, Amerika’dan gelmiş, Japonya’dan gelmiş çok mükemmel bir şey.Japonya’dan gelmiş çok mükemmel bir şey. Ama yapan kim?Ama yapan kim? Allah tanımayan, peygamber tanımayan birisi.Allah tanımayan, peygamber tanımayan birisi. Sen de öyle mi olacaksın yani?Sen de öyle mi olacaksın yani? Allah tanımadan, peygamber tanımadan, kitap tanımadanAllah tanımadan, peygamber tanımadan, kitap tanımadan dünyaya hakim olsan ne olacak yani?dünyaya hakim olsan ne olacak yani? Dünyaya hakim olsan ne olacak?Dünyaya hakim olsan ne olacak? Hepsi boş şey!Hepsi boş şey! Onun için en evvela iman,

Onun için en evvela iman,
imandan sonra da Allah korkusu!imandan sonra da Allah korkusu! İmansız olmaz,İmansız olmaz, Allah korkusu olmayınca da yine olmaz.Allah korkusu olmayınca da yine olmaz. Binâenaleyh Allah hepimiziBinâenaleyh Allah hepimizi kendisine iman edenkendisine iman eden ve içerisini havf ü haşyetle dolduranve içerisini havf ü haşyetle dolduran kullarının arasına kabul etsin.kullarının arasına kabul etsin. Demek ki Cenâb-ı Peygamber son sözünü söylerken,Demek ki Cenâb-ı Peygamber son sözünü söylerken, namaza ve elinizin altında olannamaza ve elinizin altında olan muhtaçlara himaye ve yardımı tavsiye ediyor.muhtaçlara himaye ve yardımı tavsiye ediyor. Kendini nasıl koruyorsan,Kendini nasıl koruyorsan, köleni de öyle koruyacaksın.köleni de öyle koruyacaksın. Yediğinden yedireceksin, giydiğinden giydireceksin.Yediğinden yedireceksin, giydiğinden giydireceksin. Sen nasıl istirahate muhtaç isen,Sen nasıl istirahate muhtaç isen, o da istirahate muhtaç.o da istirahate muhtaç. Onu da yatırıp uyutacaksın, dinlendireceksin.Onu da yatırıp uyutacaksın, dinlendireceksin. Biliyorsunuz yine Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

Biliyorsunuz yine Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
muhtaç değildi katiyen bunu yanlış anlamamalı!muhtaç değildi katiyen bunu yanlış anlamamalı! Yani, “Yokluktan yiyemedi, yokluktan giyemedi,Yani, “Yokluktan yiyemedi, yokluktan giyemedi, yokluktan oldu.” diyerekten demek kadar büyük hatalı söz yoktur.yokluktan oldu.” diyerekten demek kadar büyük hatalı söz yoktur. Çünkü kâinat onun emrine âmâde!Çünkü kâinat onun emrine âmâde! Yer de âmâde gök de âmâde.Yer de âmâde gök de âmâde. Yere de hâkim göğe de hâkim.Yere de hâkim göğe de hâkim. Dağlar taşlar; “Yâ Resûlallah emret,Dağlar taşlar; “Yâ Resûlallah emret, altın olarak önünde, ardında yürüyelim!” diyorlar.altın olarak önünde, ardında yürüyelim!” diyorlar. İstemiyor;İstemiyor; “Bir gün aç kalır tazarru ederim,“Bir gün aç kalır tazarru ederim, bir gün de doyarım da, elhamdülillahbir gün de doyarım da, elhamdülillah şükür sana yâ Rabbi derim.”şükür sana yâ Rabbi derim.” diyerek mübarek karınlarına dadiyerek mübarek karınlarına da ümmetine numune olmak üzere taş bağlıyor,ümmetine numune olmak üzere taş bağlıyor, açlığa tahammül, açlığa sabrediyorlardı.açlığa tahammül, açlığa sabrediyorlardı. Ümmetinin de böyle çok yemesindenÜmmetinin de böyle çok yemesinden çok şikâyet ediyor.çok şikâyet ediyor. Çok yemek gafleti mucip oluyor.

Çok yemek gafleti mucip oluyor.
Çok yendikçe vücud azıyor, şehvet artıyor.Çok yendikçe vücud azıyor, şehvet artıyor. Şehvet artınca, azdıkça daŞehvet artınca, azdıkça da önüne geçmenin imkânı olmuyor.önüne geçmenin imkânı olmuyor. Hayvanın ağzına bir gem takarlar;Hayvanın ağzına bir gem takarlar; o gem sayesinde hayvan zapt olunur.o gem sayesinde hayvan zapt olunur. Hayvan, o gemini bir kere azısına aldı daHayvan, o gemini bir kere azısına aldı da azgın hayvan başladı mıydı kaçmaya;azgın hayvan başladı mıydı kaçmaya; seni düşürür, çiğner orada.seni düşürür, çiğner orada. Onun için onu beslerken,Onun için onu beslerken, seni çiğneyecek kadar besleme!seni çiğneyecek kadar besleme! Yine buyurmuşlar ki;

Yine buyurmuşlar ki;
Kâne âhiru mâ tekelleme bihî.

Kâne âhiru mâ tekelleme bihî.
“Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri’nin“Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri’nin son mübarek sözleri.”son mübarek sözleri.” Ne imiş?Ne imiş? Celâle rabbi’r-rafî’a fe-kad belleğatü.Celâle rabbi’r-rafî’a fe-kad belleğatü. “Yâ Rabbi! Ben senin emirlerini ümmetime tebliğ ettim,“Yâ Rabbi! Ben senin emirlerini ümmetime tebliğ ettim, vazifem bitti.”vazifem bitti.” Bana emrettiğin emirleri tebliğ ettim, vazifem bitti.Bana emrettiğin emirleri tebliğ ettim, vazifem bitti. Sümme kudıye.Sümme kudıye. “Ondan sonra mübarek rûh-i şeriflerini kabz ettiler.”“Ondan sonra mübarek rûh-i şeriflerini kabz ettiler.” Hazret-i Âişe validemiz diyor ki;Hazret-i Âişe validemiz diyor ki; Kâne sallallahu aleyhi ve sellemeKâne sallallahu aleyhi ve selleme yekûlü ve hüve sahîhun bihî.yekûlü ve hüve sahîhun bihî. Sıhhatli halindeyken Hz. Âişe validemize demiş ki.”Sıhhatli halindeyken Hz. Âişe validemize demiş ki.” İnnehu lem yukbez nebiyyün hattâ

İnnehu lem yukbez nebiyyün hattâ
yerâ mak’adehû mine’l-cenneti.yerâ mak’adehû mine’l-cenneti. “Hiç bir nebî ruhunu vermemiştir, cennetteki yerini görmedikçe.”“Hiç bir nebî ruhunu vermemiştir, cennetteki yerini görmedikçe.” “Ondan sonra da muhayyer kılınmıştır.“Ondan sonra da muhayyer kılınmıştır. Alınsın mı canın, alınmasın mı?”Alınsın mı canın, alınmasın mı?” İster misin kalasın dünyada;İster misin kalasın dünyada; ister misin alınsın ruhun da gelesin buraya?ister misin alınsın ruhun da gelesin buraya? Böyle muhayyerliği de vardır.Böyle muhayyerliği de vardır. Fakat bununla beraber [Hazret-i Âişe validemiz] buyurmuşlar ki;Fakat bununla beraber [Hazret-i Âişe validemiz] buyurmuşlar ki; Fe-kad nezele ve re’sühû fî hucrî.Fe-kad nezele ve re’sühû fî hucrî. benim odamda -bir rivayette de göğsüme dayalı idibenim odamda -bir rivayette de göğsüme dayalı idi Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellemResûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem mübârek gözlerini tavana diktiler ve dediler ki:mübârek gözlerini tavana diktiler ve dediler ki: Allahümme belliğnî bi’r-refîkı’l-a’lâ.

Allahümme belliğnî bi’r-refîkı’l-a’lâ.
Refîkı’l-a’lâ, yüksek bir makam.Refîkı’l-a’lâ, yüksek bir makam. “O makama beni eriştir yâ Rabbi!”“O makama beni eriştir yâ Rabbi!” Bellığ rûhî. “Benim ruhumu oraya ulaştır.”Bellığ rûhî. “Benim ruhumu oraya ulaştır.” Refîkı’l-a’lâ, yüksek makam.Refîkı’l-a’lâ, yüksek makam. Onun için ezân-ı Muhammedîler okunduğu vakitte.Onun için ezân-ı Muhammedîler okunduğu vakitte. Çok dikkatinizi rica ederim.Çok dikkatinizi rica ederim. Ezân-ı Muhammedîler okunduğu vakitte,Ezân-ı Muhammedîler okunduğu vakitte, her ne hâl ve hareket içinde olursanız,her ne hâl ve hareket içinde olursanız, orada sükût edip durunuzorada sükût edip durunuz ezân-ı Muhammedîyi dinleyiniz.ezân-ı Muhammedîyi dinleyiniz. Hem de candan dinleyiniz.Hem de candan dinleyiniz. Ama işiniz var, müşteriniz gelmiş,Ama işiniz var, müşteriniz gelmiş, elinizde yapılan bir iş var.elinizde yapılan bir iş var. Ne olursa olsun durunuz, bir dakikacık durunuz;Ne olursa olsun durunuz, bir dakikacık durunuz; ezân-ı Muhammedîyi şöyle güzelceezân-ı Muhammedîyi şöyle güzelce tefekkür ile bir dinleyiniz.tefekkür ile bir dinleyiniz. Elhamdülillah, İslâm’ın şiârı çok büyüktür.

Elhamdülillah, İslâm’ın şiârı çok büyüktür.
Gâvurların çanı gibi “Dann. Dann. Dann.” demiyor.Gâvurların çanı gibi “Dann. Dann. Dann.” demiyor. “Allaaahu ekber! Allaaahu ekber!” diye bizi uyandırıyor.“Allaaahu ekber! Allaaahu ekber!” diye bizi uyandırıyor. “Ey adam, en büyük varlık Allah’tır.“Ey adam, en büyük varlık Allah’tır. Allah’ın varlığı en büyük varlıktır.Allah’ın varlığı en büyük varlıktır. Herkese fena var, ona yok!Herkese fena var, ona yok! Sen ne kadar çalışırsan çalış,Sen ne kadar çalışırsan çalış, ne kadar çabalarsan çabala; arkası gidecek!”ne kadar çabalarsan çabala; arkası gidecek!” Şimdi büyük ilimler -doktorluk ilmi, mühendislik ilmi,Şimdi büyük ilimler -doktorluk ilmi, mühendislik ilmi, paşalık ilmi, işte ne ilmi ise.- çok iyi ama hepsipaşalık ilmi, işte ne ilmi ise.- çok iyi ama hepsi hayat-ı dünyaya bağlı.hayat-ı dünyaya bağlı. Gözünü yumdun mu hepsi gitti.Gözünü yumdun mu hepsi gitti. Şimdi bizim Topçu Hoca var hastanede.Şimdi bizim Topçu Hoca var hastanede. Nurettin Topçu denilen bir zât var.Nurettin Topçu denilen bir zât var. İşte felsefe hocası.İşte felsefe hocası. Bir çok kimselerin de hocası.Bir çok kimselerin de hocası. Geçen ziyaretine gitmişler arkadaşlar, demiş:Geçen ziyaretine gitmişler arkadaşlar, demiş: “Bütün bilgilerim hepsi boşa imiş, boşa uğraşmışım; çok yazık!” demiş.“Bütün bilgilerim hepsi boşa imiş, boşa uğraşmışım; çok yazık!” demiş. Niçin?Niçin? Felsefe ilmi neye yarar?

Felsefe ilmi neye yarar?
İki ilim var dünyada:İki ilim var dünyada: Birisi Kur’an ilmidir, birisi de hadis ilmi.Birisi Kur’an ilmidir, birisi de hadis ilmi. Bunlardan maâdası hepsi dünyaya ait.Bunlardan maâdası hepsi dünyaya ait. Bunlar hem dünyaya ait, hem de ahirete aittir.Bunlar hem dünyaya ait, hem de ahirete aittir. 50 tane faziletten bahsetmiş:50 tane faziletten bahsetmiş: “Bu kitabı okuyan ve hadis kitaplarının hangisi olursa olsun“Bu kitabı okuyan ve hadis kitaplarının hangisi olursa olsun okuyanların, evvela iman ile âhirete göçmeleriniokuyanların, evvela iman ile âhirete göçmelerini temin etmiş.”temin etmiş.” Yani hadis ile meşgul olanlar âhirete göçerkenYani hadis ile meşgul olanlar âhirete göçerken iman ile göçerler.iman ile göçerler. Bu en büyük devlet.Bu en büyük devlet. “Duası kabul olunur.”“Duası kabul olunur.” Duanın kabulünde şart olaraktan yazıyoruz.Duanın kabulünde şart olaraktan yazıyoruz. Dört yüzüncü günâha geldim efendi!Dört yüzüncü günâha geldim efendi! Dört yüz tane günah yazdım, dahaDört yüz tane günah yazdım, daha üç yüz tane kadar var yazılacak günah.üç yüz tane kadar var yazılacak günah. Yedi yüze çıkıyor günahların sayısı.Yedi yüze çıkıyor günahların sayısı. Bu günahlar bizde iken elbette dualarımız kabul olmaz.Bu günahlar bizde iken elbette dualarımız kabul olmaz. Bu günahların en şeysi, bugün vazife istemek, memuriyet istemek;

Bu günahların en şeysi, bugün vazife istemek, memuriyet istemek;
bu da günahlardan bir günahtır.bu da günahlardan bir günahtır. Kadılık istemek, müftülük istemek,Kadılık istemek, müftülük istemek, şu makama, bu makama geçmek istemek.şu makama, bu makama geçmek istemek. Hangisinde bunların insanlar ne kadar sâdıktır?Hangisinde bunların insanlar ne kadar sâdıktır? Hele vakıf işlerine geçmek büyük felâkettir insanlar için!Hele vakıf işlerine geçmek büyük felâkettir insanlar için! Onun için insan ne kadar [ehil] olsa da kusur eder.Onun için insan ne kadar [ehil] olsa da kusur eder. “Her bir haceti kazâ olur.” diyor.“Her bir haceti kazâ olur.” diyor. Hadis okuyan ve bu hadisi dinleyenlerin,Hadis okuyan ve bu hadisi dinleyenlerin, -okuyan da dinleyen de müsavidir--okuyan da dinleyen de müsavidir- okuyanın da duası kabul olur dinleyenin de kabul olur.okuyanın da duası kabul olur dinleyenin de kabul olur. Okuyanın da haceti kabul olur, dinleyenin de haceti kabul olur.Okuyanın da haceti kabul olur, dinleyenin de haceti kabul olur. “Dünyada ve ukbâda zenginlik gelir.”“Dünyada ve ukbâda zenginlik gelir.” Dünyada da zengindir âhirette de zengindir.Dünyada da zengindir âhirette de zengindir. “Her umûrunda âsânlık olur.”

“Her umûrunda âsânlık olur.”
Her işi rast gider.Her işi rast gider. Şimdi affedersiniz, namazdan evvelŞimdi affedersiniz, namazdan evvel bizi bir fabrikanın temelinin [atılışına götürdüler.]bizi bir fabrikanın temelinin [atılışına götürdüler.] Tefe’ül, hayır isteği. “Hocam gelsin de biraz toprak atıversin,Tefe’ül, hayır isteği. “Hocam gelsin de biraz toprak atıversin, hayır olur.” diyerekten götürdüler oraya da, temel attık.hayır olur.” diyerekten götürdüler oraya da, temel attık. Temel atılmış, toprak atıverdik içerisine.Temel atılmış, toprak atıverdik içerisine. Güzel şey tabi.Güzel şey tabi. Memleketin hayrına olacak, insanlar istifade edecek.Memleketin hayrına olacak, insanlar istifade edecek. Müslüman bir adam koca bir araziyi almış, diyor ki;Müslüman bir adam koca bir araziyi almış, diyor ki; “Bu araziye işçilerime evler yapacağım,“Bu araziye işçilerime evler yapacağım, işçilerimi burada oturtturacağım.”işçilerimi burada oturtturacağım.” Hayırlara mâtuf, ne güzel işler.Hayırlara mâtuf, ne güzel işler. Bu fabrikaların tesisinde [büyük hayırlar vardır.]

Bu fabrikaların tesisinde [büyük hayırlar vardır.]
Bugün, Almanya’ya gidip de çocuğumuz oradaBugün, Almanya’ya gidip de çocuğumuz orada para kazanacağına memlekette kazanır değil mi?para kazanacağına memlekette kazanır değil mi? Ama bir kişinin parası yetmez belki bu işleri yapmağa.Ama bir kişinin parası yetmez belki bu işleri yapmağa. Fakat beşi onu bir araya gelirse, pekâlâ yaparlar.Fakat beşi onu bir araya gelirse, pekâlâ yaparlar. Niçin biz birbirimizin elinden tutup da, birleşip de,Niçin biz birbirimizin elinden tutup da, birleşip de, böyle büyük, mükemmel fabrikaları kuramıyoruz da,böyle büyük, mükemmel fabrikaları kuramıyoruz da, çocuklarımızı taa Avrupalara kadar yolluyoruz daçocuklarımızı taa Avrupalara kadar yolluyoruz da orda kim bilir ne meşakkatlerle,orda kim bilir ne meşakkatlerle, ne zahmetlerle ömürlerini orada geçiriyorlar?ne zahmetlerle ömürlerini orada geçiriyorlar? Beş-on para sahibi olsalar da kıymeti yoktur tabi.Beş-on para sahibi olsalar da kıymeti yoktur tabi. “Kalbinde rahatlık olur, hüznünü def eder.”

“Kalbinde rahatlık olur, hüznünü def eder.”
En büyük dert, [kalpteki rahatsızlık.]En büyük dert, [kalpteki rahatsızlık.] Mesela insan milyoner olabiliyor,Mesela insan milyoner olabiliyor, daha büyük servetlere sahip olabiliyor,daha büyük servetlere sahip olabiliyor, çok kuvvetli insanlar olabiliyor ama kalpte rahatı olmuyor.çok kuvvetli insanlar olabiliyor ama kalpte rahatı olmuyor. Gönül rahatı olmayınca bilgi de fayda etmiyor,Gönül rahatı olmayınca bilgi de fayda etmiyor, servet de fayda etmiyor, bir şey fayda etmiyor.servet de fayda etmiyor, bir şey fayda etmiyor. Ama ilm-i hadisle meşgul olur,Ama ilm-i hadisle meşgul olur, onu dinlersen, onu mütâlaa edersen,onu dinlersen, onu mütâlaa edersen, Cenâb-ı Hak bunun hürmetine [gönlüne rahatlık veriyor.]Cenâb-ı Hak bunun hürmetine [gönlüne rahatlık veriyor.] İlm-i hadis denince, Peygamber sallallahu aleyh’ve sellem’inİlm-i hadis denince, Peygamber sallallahu aleyh’ve sellem’in huzurunda bulunuyoruz, onun mübarek tatlı sözlerini dinliyoruz,huzurunda bulunuyoruz, onun mübarek tatlı sözlerini dinliyoruz, gücümüz yettiği kadar.gücümüz yettiği kadar. Bundan dolayı da Cenâb-ı Hak bizim aramızda,Bundan dolayı da Cenâb-ı Hak bizim aramızda, ululuk veriyor böyle kimselere.ululuk veriyor böyle kimselere. Rahatlık veriyor.Rahatlık veriyor. “Küffâr üzerine galip olmakta,

“Küffâr üzerine galip olmakta,
nusrette ve medet îras etmektenusrette ve medet îras etmekte birçok fevâidi vardır.”birçok fevâidi vardır.” “Tâlim ve teallüm edenin içi de temiz olur dışı da temiz olur.”“Tâlim ve teallüm edenin içi de temiz olur dışı da temiz olur.” Dışın temizliği kâfi gelmiyor, için temiz olmadıkça.Dışın temizliği kâfi gelmiyor, için temiz olmadıkça. “En büyük devlet de Allahu Teâlâ’ya yakın olur.”“En büyük devlet de Allahu Teâlâ’ya yakın olur.” Allahu Teâlâ’ya yakın olmak.Allahu Teâlâ’ya yakın olmak. Burada belki hatalı konuşmak olur.Burada belki hatalı konuşmak olur. Yakın olursa, mesela şu duvara yakın olmak için oraya gitmek lazım.Yakın olursa, mesela şu duvara yakın olmak için oraya gitmek lazım. Duvarın yanına gidersin de, duvara yakın olursun.Duvarın yanına gidersin de, duvara yakın olursun. Allah’a yakın olmak için, Allah’a gitmenin yolları,Allah’a yakın olmak için, Allah’a gitmenin yolları, Allahu Teâlâ’nın razı olacağı amelleri işlemektir.Allahu Teâlâ’nın razı olacağı amelleri işlemektir. Allahu Teâlâ’nın razı olacağı amelleri işledikçe,Allahu Teâlâ’nın razı olacağı amelleri işledikçe, Allah’a yakınlık hâsıl olur.Allah’a yakınlık hâsıl olur. Bu, gitmekle olmaz, koşmakla olmaz, yürümekle olmaz.Bu, gitmekle olmaz, koşmakla olmaz, yürümekle olmaz. O, gönlün Allahu Teâlâ’ya bağlanışıO, gönlün Allahu Teâlâ’ya bağlanışı ve ibadât u tâatlerle olur.ve ibadât u tâatlerle olur. Allah cümlemize nasip eylesin.Allah cümlemize nasip eylesin. “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e de yakın olur.”

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e de yakın olur.”
Çünkü Resûlullah’ın sözlerini ya söylüyor veya dinliyor.Çünkü Resûlullah’ın sözlerini ya söylüyor veya dinliyor. Söylemesi de dinlemesi de Resûlullah’ın hoşuna gidiyor, memnun oluyor.Söylemesi de dinlemesi de Resûlullah’ın hoşuna gidiyor, memnun oluyor. Bunlardan dolayı ona da yakınlık hâsıl oluyor.Bunlardan dolayı ona da yakınlık hâsıl oluyor. “Sahabe-i Kirâm’a da yakın olur,“Sahabe-i Kirâm’a da yakın olur, Menâkıblarını cem eder.”Menâkıblarını cem eder.” İşte okudukça, şu büyüğün, şu büyüğün, şu büyüğünİşte okudukça, şu büyüğün, şu büyüğün, şu büyüğün şöyle şöyle halleri vardır diyerekten deşöyle şöyle halleri vardır diyerekten de mütemadiyen geçiyor.mütemadiyen geçiyor. Onlardan bir tanesini size tekrar edeyim:

Onlardan bir tanesini size tekrar edeyim:
Sa’d b. Ebî Vakkas.Sa’d b. Ebî Vakkas. Hepinizin bildiği bir zât, ismini çok duyuyorsunuz.Hepinizin bildiği bir zât, ismini çok duyuyorsunuz. İki menkabesinden bahsedeceğim:İki menkabesinden bahsedeceğim: Acemlerle muharebeye gidiyor.Acemlerle muharebeye gidiyor. Sekiz bin askeri var.Sekiz bin askeri var. Askerin adedi sekiz bin.Askerin adedi sekiz bin. Sekiz bin askerle iki yüz bin kişilikSekiz bin askerle iki yüz bin kişilik mükemmel orduya karşı döğüşe çıkıyor.mükemmel orduya karşı döğüşe çıkıyor. Acem diyor ki; “Deli mi oldunuz siz?Acem diyor ki; “Deli mi oldunuz siz? Üstünüzde entariniz yok, ayağınızda da pabucunuz yok.Üstünüzde entariniz yok, ayağınızda da pabucunuz yok. İşte silâhınız da görünen şeyler.İşte silâhınız da görünen şeyler. Siz benim ordumla nasıl dövüşeceksiniz be adamlar?Siz benim ordumla nasıl dövüşeceksiniz be adamlar? Gelin şu benim hazinelerimi görün, servetimi görün,Gelin şu benim hazinelerimi görün, servetimi görün, ordumu da görün de ondan sonra kalkın bu deliliğe?!”ordumu da görün de ondan sonra kalkın bu deliliğe?!” Diyorlar ki;Diyorlar ki; “Biz biliyoruz hepsini.

“Biz biliyoruz hepsini.
Bunların hepsi boş laf!Bunların hepsi boş laf! Sen bizim dediğimizi dinleyecek misin,Sen bizim dediğimizi dinleyecek misin, imana gelecek misin, Müslüman olacak mısın sen;imana gelecek misin, Müslüman olacak mısın sen; onu söyle bize?”onu söyle bize?” İşte müzakereler devam ediyor.İşte müzakereler devam ediyor. “Olamayız!” diye cevabı verince başlıyorlar harbe.“Olamayız!” diye cevabı verince başlıyorlar harbe. Harbe başladıkları vakitte tabi Acem ordusunun filleri var. Tank yani.Harbe başladıkları vakitte tabi Acem ordusunun filleri var. Tank yani. Bugünkü tankın mesabesinde fil.Bugünkü tankın mesabesinde fil. Delinmez derilerden üzerine kocaman bir kubbe yapılmış,Delinmez derilerden üzerine kocaman bir kubbe yapılmış, ok atıyorsunuz delinmiyor.ok atıyorsunuz delinmiyor. İçerisinde asker saklı.İçerisinde asker saklı. O istediği gibi vuruyor; sen atıyorsun boşa gidiyor.O istediği gibi vuruyor; sen atıyorsun boşa gidiyor. Hakkından gelmenin imkânı yok.Hakkından gelmenin imkânı yok. Ne yapalım?Ne yapalım? Fillerin gözlerini vuruyorlar, kemerlerini de kesiyorlar.

Fillerin gözlerini vuruyorlar, kemerlerini de kesiyorlar.
Üstündeki tank devriliyor.Üstündeki tank devriliyor. Fil korkuyor, ürküyor, başlıyor geri geriyeFil korkuyor, ürküyor, başlıyor geri geriye kendi askerinin üzerine kaçmağa.kendi askerinin üzerine kaçmağa. Askerler de kendi fillerinin altında ezilince,Askerler de kendi fillerinin altında ezilince, onlar da paniğe kapılıp onlar da kaçıyorlar.onlar da paniğe kapılıp onlar da kaçıyorlar. Sekiz bin kişilik ordu, iki yüz bin kişilikSekiz bin kişilik ordu, iki yüz bin kişilik Acem ordusunu alt üst ediyor.Acem ordusunu alt üst ediyor. Bir sürü ganimetle beraber Hazret-i Ömer’in devrindeBir sürü ganimetle beraber Hazret-i Ömer’in devrinde ganimetleri getirmişler.ganimetleri getirmişler. Hazret-i Ömer’e de hisse olaraktan bir parça ayırmışlar. Hazret-i Ömer’e de hisse olaraktan bir parça ayırmışlar. Akşam sofraya oturmuş Hazret-i Ömer.Akşam sofraya oturmuş Hazret-i Ömer. Bakmış ki sofrada görülmedik şeyle var.Bakmış ki sofrada görülmedik şeyle var. “Nereden bunlar?” demiş.“Nereden bunlar?” demiş. “İşte efendim harpten, ganâimden getirilen.”“İşte efendim harpten, ganâimden getirilen.” “O memlekette fakir yok muydu da bunları buraya getirdiniz?“O memlekette fakir yok muydu da bunları buraya getirdiniz? Kaldırın bunları buradan!Kaldırın bunları buradan! Getirin benim tuzumu, biberimi!” demiş.Getirin benim tuzumu, biberimi!” demiş. Hazret-i Ömer’in yanına da sokulmaya imkân yok korkusundan.

Hazret-i Ömer’in yanına da sokulmaya imkân yok korkusundan.
Her neyse.Her neyse. Sa’d b. Ebî Vakkas ihtiyarlamış.Sa’d b. Ebî Vakkas ihtiyarlamış. İhtiyarlayınca gözleri de görmez olmuş.İhtiyarlayınca gözleri de görmez olmuş. Demişler ki; “Yâ Sa’d!Demişler ki; “Yâ Sa’d! Biz seni biliyoruz ki senin duan ok gibi tesir eder.Biz seni biliyoruz ki senin duan ok gibi tesir eder. Sen, ‘Yâ Rabb, benim şu gözümü ver!’ desen,Sen, ‘Yâ Rabb, benim şu gözümü ver!’ desen, derhal Cenâb-ı Hak verir, hiç çevirmez, biliyoruz.”derhal Cenâb-ı Hak verir, hiç çevirmez, biliyoruz.” Çok keskinmiş duası.Çok keskinmiş duası. Kimin için dua etse derhal makbul oluyor.Kimin için dua etse derhal makbul oluyor. Yani ölüyü diriltir derecede.Yani ölüyü diriltir derecede. Onun için çok dikkat edin, -akşam okudum hoşuma gitti-

Onun için çok dikkat edin, -akşam okudum hoşuma gitti-
İsâ aleyhisselam diyor ki;İsâ aleyhisselam diyor ki; “Ben ölüyü dirilttim, bunda âciz olmadım.“Ben ölüyü dirilttim, bunda âciz olmadım. Fakat ahmağı adam edemedim, ahmağa tesir edemedim.” demiş.Fakat ahmağı adam edemedim, ahmağa tesir edemedim.” demiş. Dinsizlik yolunu tutmuş bir adam, ona hiçbir söz geçmiyor.Dinsizlik yolunu tutmuş bir adam, ona hiçbir söz geçmiyor. Bir kere iç kararıyor, akıl baştan gidiyor, her şey gidiyor.Bir kere iç kararıyor, akıl baştan gidiyor, her şey gidiyor. Ne dersen fayda etmiyor.Ne dersen fayda etmiyor. Ondan âciz kaldım.Ondan âciz kaldım. Ahmağın gönlünü uyandırmaktan âciz kalmış.Ahmağın gönlünü uyandırmaktan âciz kalmış. Onun için Allah cümlemizi ahmaklıktan korusun.Onun için Allah cümlemizi ahmaklıktan korusun. Şimdi ne derse beğenirsiniz Sa’d b. Ebî Vakkas hazretleri?

Şimdi ne derse beğenirsiniz Sa’d b. Ebî Vakkas hazretleri?
Bizim başımıza çok geliyor;Bizim başımıza çok geliyor; “Aman işte başım ağrıyor hoca efendi, bir okuyuver!”“Aman işte başım ağrıyor hoca efendi, bir okuyuver!” “İşte sinirim oynuyor hoca efendi, bir okuyuver!”“İşte sinirim oynuyor hoca efendi, bir okuyuver!” “İşte şu oluyor hoca efendi, bir okuyuver!”“İşte şu oluyor hoca efendi, bir okuyuver!” Pekâlâ amma, hiç sabrın yok mu?Pekâlâ amma, hiç sabrın yok mu? Hiç takdir-i ilâhiyyeye rızan yok mu?Hiç takdir-i ilâhiyyeye rızan yok mu? Hiç menâkıb dinlemedin mi,Hiç menâkıb dinlemedin mi, hiç büyüklerin hikâyesini dinlemedin mi?hiç büyüklerin hikâyesini dinlemedin mi? Bak Sa’d b. Ebî Vakkas ne diyor:

Bak Sa’d b. Ebî Vakkas ne diyor:
“Ben Allahu Teâlâ hazretleri’nin“Ben Allahu Teâlâ hazretleri’nin takdirini, gözümün nûrundan daha fazla severim detakdirini, gözümün nûrundan daha fazla severim de diyemem ki, ‘Yâ Rabbi, benim gözümü bana iade et!’diyemem ki, ‘Yâ Rabbi, benim gözümü bana iade et!’ O bana takdir etmiş, onun takdiri daha âlâdır.”O bana takdir etmiş, onun takdiri daha âlâdır.” Ama biz çok sabırsızız.Ama biz çok sabırsızız. Azıcık bir şey oldu muydu şikâyet şikâyet üzerine, şikâyet şikâyet üzerine.Azıcık bir şey oldu muydu şikâyet şikâyet üzerine, şikâyet şikâyet üzerine. Allah affetsin hepimizin kusurunu.Allah affetsin hepimizin kusurunu. Onun için dünyada tahsil olunacak en güzel şey ilimdir.

Onun için dünyada tahsil olunacak en güzel şey ilimdir.
Mesela insan çok para kazanabilir.Mesela insan çok para kazanabilir. İşte kazanç yolları çok.İşte kazanç yolları çok. Bilgi yolları da çok;Bilgi yolları da çok; her çeşit bilgiyi insan bugün öğrenebilir.her çeşit bilgiyi insan bugün öğrenebilir. Ama o bilgiler ki seni Allah’a götürmüyor;Ama o bilgiler ki seni Allah’a götürmüyor; o bilgilerin hepsi son nefeste tükenecektir.o bilgilerin hepsi son nefeste tükenecektir. Bilgi dedin mi, seni Allah’a götürecek olan bilgi bilgidir.Bilgi dedin mi, seni Allah’a götürecek olan bilgi bilgidir. Her bilgide de insanı Allah’a götürecek birçok vasıtalar var.Her bilgide de insanı Allah’a götürecek birçok vasıtalar var. Doktor bakar ki;Doktor bakar ki; “Ooo. Allah’ın kuvvetinden başka bir kuvvet sahibi bunu yapamaz!”

“Ooo. Allah’ın kuvvetinden başka bir kuvvet sahibi bunu yapamaz!”
Şu göze bak efendi!Şu göze bak efendi! Ufacık bir şey ama kâinatı içine alıyorUfacık bir şey ama kâinatı içine alıyor ve onu senin kafandave onu senin kafanda tam bir hulâsasını alarak sana diyor ki, şu şundan ibarettir.tam bir hulâsasını alarak sana diyor ki, şu şundan ibarettir. Bu ufacık bir göz neden ibaret.Bu ufacık bir göz neden ibaret. Bu göz bebeğinin içerisine kâinatı sıkıştırmış Allahu Teâlâ hazretleri.Bu göz bebeğinin içerisine kâinatı sıkıştırmış Allahu Teâlâ hazretleri. E ruhun öyle.

E ruhun öyle.
Ruhumuzdan haberimiz de yok.Ruhumuzdan haberimiz de yok. Gönlümüz öyle, kalbimiz öyle.Gönlümüz öyle, kalbimiz öyle. Kim bilir, ne içinden çıkılmaz hadiseler var.Kim bilir, ne içinden çıkılmaz hadiseler var. Bunları doktor görür de, “Oooo! Allah’ım, yâ Rabbim sen ne büyüksün!Bunları doktor görür de, “Oooo! Allah’ım, yâ Rabbim sen ne büyüksün! Beni de İslâm etmişsin.Beni de İslâm etmişsin. Bu varlıkları yapacak senden başkası yok yâ Rabbi!Bu varlıkları yapacak senden başkası yok yâ Rabbi! Kimse yapamaz bunları.Kimse yapamaz bunları. Bunlar tabiatın, mabiatın eseri değil;Bunlar tabiatın, mabiatın eseri değil; Allahu celle ve alâ’nın eseridir.” der,Allahu celle ve alâ’nın eseridir.” der, iman ile yaşarsa yaşasın o doktor.iman ile yaşarsa yaşasın o doktor. Ama, “Tabiatın eseridir!” dedi mi gitti o gürültüye artık.Ama, “Tabiatın eseridir!” dedi mi gitti o gürültüye artık. Mir’âtü’l-Harameyn diyerekten

Mir’âtü’l-Harameyn diyerekten
Ziyâ Paşa’nın yazdığı bir Medine-i Münevvere’nin,Ziyâ Paşa’nın yazdığı bir Medine-i Münevvere’nin, Mekke-i Mükerreme’nin tarihi var.Mekke-i Mükerreme’nin tarihi var. Mir’âtü’l-Harameyn Arapçadır.Mir’âtü’l-Harameyn Arapçadır. Orda Vahhâbîler’in aleyhinde de güzel yazılar vardır.Orda Vahhâbîler’in aleyhinde de güzel yazılar vardır. Onun için Vahhâbîler onu yasak etmişler, memleketlerine de sokmazlar da.Onun için Vahhâbîler onu yasak etmişler, memleketlerine de sokmazlar da. Arapçası da vardır Türkçesi de vardır.Arapçası da vardır Türkçesi de vardır. Türkçesinde der ki;

Türkçesinde der ki;
Hacer-i semâviyye deniyor işte, gökten bir taş düşüyor.Hacer-i semâviyye deniyor işte, gökten bir taş düşüyor. Düşer o taş, nereye düşecekse düşer oraya.Düşer o taş, nereye düşecekse düşer oraya. Çünkü yerinden kopmuş düşecek bir yere.Çünkü yerinden kopmuş düşecek bir yere. Bu hacer-i semâviyyeler, tabi nereden kopup geliyorsa,Bu hacer-i semâviyyeler, tabi nereden kopup geliyorsa, o hızla gelişinde hava ile tazyikinde bir hararet alır diyor,o hızla gelişinde hava ile tazyikinde bir hararet alır diyor, o aldığı hararet ile ateş gibi olmuş.o aldığı hararet ile ateş gibi olmuş. Taş ateşleşmiş ama taş da ufacık bir taş değil,Taş ateşleşmiş ama taş da ufacık bir taş değil, mücessem, büyükçe bir taşmış yani.mücessem, büyükçe bir taşmış yani. Bu gelmiş,Bu gelmiş, Medine-i Münevvere’nin üzerinde seyrediyor böyle.Medine-i Münevvere’nin üzerinde seyrediyor böyle. Bunu akıl kabul eder mi?

Bunu akıl kabul eder mi?
Taş, koptuysa düşecek yere.Taş, koptuysa düşecek yere. Onun orada muallakta durmasını hiç bir akıl kabul etmez.Onun orada muallakta durmasını hiç bir akıl kabul etmez. Koptu, düşecek, ama düşmüyor;Koptu, düşecek, ama düşmüyor; üç ay Medine’nin üzerinde öyle duruyor.üç ay Medine’nin üzerinde öyle duruyor. Ne bahçe kalmış, ne bir şey kalmış.Ne bahçe kalmış, ne bir şey kalmış. Herkes Harem-i Şerif’in içine sığınmış, saklanmış ateşin tesiriyle.Herkes Harem-i Şerif’in içine sığınmış, saklanmış ateşin tesiriyle. Sonra orada bir vadiye düşmüş,Sonra orada bir vadiye düşmüş, orasını [çukurlaştırmış,] bir baraj olmuş orası.orasını [çukurlaştırmış,] bir baraj olmuş orası. Bu, kudret-i ilâhiyyenin açık açık gösterilişi.

Bu, kudret-i ilâhiyyenin açık açık gösterilişi.
Bakın işte, bu durur mu yukarıda?Bakın işte, bu durur mu yukarıda? Bunu koparırsanız pat deyip düşer aşağıya.Bunu koparırsanız pat deyip düşer aşağıya. Bunun durması Allahu Teâlâ’nın kudretine bağlıdır.Bunun durması Allahu Teâlâ’nın kudretine bağlıdır. İşte bugün gökte gördüğümüz bir sürü ecrâm.İşte bugün gökte gördüğümüz bir sürü ecrâm. Biz bunların hepsine diyoruz ki;Biz bunların hepsine diyoruz ki; “Efendim, bir silsile ile birbirine merbut bunlar.“Efendim, bir silsile ile birbirine merbut bunlar. Câzibe kuvvetiyle birbirlerini zapt ediyorlar.”Câzibe kuvvetiyle birbirlerini zapt ediyorlar.” Papaz yapmış bunun hünerini.Papaz yapmış bunun hünerini. Dört duvara dört tane mıknatıs koymuş bir ayarda;Dört duvara dört tane mıknatıs koymuş bir ayarda; ortaya da bir top koymuş.ortaya da bir top koymuş. Dört mıknatıs onu aşağısını yukarısını öyle muallakta tutuyor;Dört mıknatıs onu aşağısını yukarısını öyle muallakta tutuyor; “Ben de durdurdum işte!” demiş.

“Ben de durdurdum işte!” demiş.
Sen de durdurdun ama aklı eren birisi gidipSen de durdurdun ama aklı eren birisi gidip bi tanesini çekince, pat diye düşmüş aşağıya.bi tanesini çekince, pat diye düşmüş aşağıya. Allahu Teâlâ’nın kudreti işte bunlar.Allahu Teâlâ’nın kudreti işte bunlar. Şu câzibe, bu câzibe. O câzibeyi yaradan kim?Şu câzibe, bu câzibe. O câzibeyi yaradan kim? O câzibe kuvvetini koyan kim?O câzibe kuvvetini koyan kim? O da Allah’ın eseri.O da Allah’ın eseri. Bakın şimdi, bugün duydum yine.Bakın şimdi, bugün duydum yine. Sibirya’nın buzluk yerleri var ya, buz yerleri.Sibirya’nın buzluk yerleri var ya, buz yerleri. O buz yerlerinde filler çıkıyormuş.O buz yerlerinde filler çıkıyormuş. Buzun içinden fil çıkıyor efendi!Buzun içinden fil çıkıyor efendi! Buzun içinde fil yaşar mı, durur mu?

Buzun içinde fil yaşar mı, durur mu?
Ama donmuş buzun içinde duruyor olduğu gibi.Ama donmuş buzun içinde duruyor olduğu gibi. Bugün arayıp buluyorlar onu.Bugün arayıp buluyorlar onu. Demek ki orası vaktiyleDemek ki orası vaktiyle nasıl bir hararetinnasıl bir hararetin bulunduğu bir yermiş ki fil orada yaşıyormuş.bulunduğu bir yermiş ki fil orada yaşıyormuş. Sonra birdenbire orası soğuk bir mıntıka oluvermiş.Sonra birdenbire orası soğuk bir mıntıka oluvermiş. Cenâb-ı Hakk’ın takdiri bunlar.Cenâb-ı Hakk’ın takdiri bunlar. Orda fil donmuş kalmış.Orda fil donmuş kalmış. Bugün insan bunu buluyor da, hâlâ aklınıBugün insan bunu buluyor da, hâlâ aklını Allah’ın kudretine erdiremiyor.Allah’ın kudretine erdiremiyor. “Bunu okumakla, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e

“Bunu okumakla, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e
muhabbet etmiş olur,muhabbet etmiş olur, ashâbına muhabbet etmiş olur,ashâbına muhabbet etmiş olur, tabiine muhabbet etmiş olur.tabiine muhabbet etmiş olur. Bütün enbiyalara muhabbet olur.Bütün enbiyalara muhabbet olur. Onların şemâilini dinler.”Onların şemâilini dinler.” Resûl-i Ekrem:Resûl-i Ekrem: Ene âkülü kemâ ye’külü’l-abdü diyor.

Ene âkülü kemâ ye’külü’l-abdü diyor.
Hiçbir zaman bir sofrada, böyle masa üzerindeHiçbir zaman bir sofrada, böyle masa üzerinde saltanatla yemek yememiş Resûl-i Ekrem.saltanatla yemek yememiş Resûl-i Ekrem. Biz onun ümmetiyiz ama bak bizdeki saltanata!Biz onun ümmetiyiz ama bak bizdeki saltanata! Biz, sofranın altına kasnak diye bir şey koruz.Biz, sofranın altına kasnak diye bir şey koruz. Hani, ekmek aşağıda kalmasın diyerekten,Hani, ekmek aşağıda kalmasın diyerekten, uydurmuşuz öyle bir şey.uydurmuşuz öyle bir şey. Onu da istememişler.Onu da istememişler. Yere korlar, yerde yerlermiş yemeklerini.Yere korlar, yerde yerlermiş yemeklerini. Ki, bugün orada da öyle görüyoruz.Ki, bugün orada da öyle görüyoruz. Onun için, kendini insanların seviyesinden

Onun için, kendini insanların seviyesinden
üstün seviyeye çıkarmamışlar.üstün seviyeye çıkarmamışlar. Tabi o zamanın üstün insanları da vardı;Tabi o zamanın üstün insanları da vardı; zenginler de vardı, böyle çok rahat eden insanlar da vardı amazenginler de vardı, böyle çok rahat eden insanlar da vardı ama onlara benzetmedi kendisini,onlara benzetmedi kendisini, fukara ve zuafanın hâline uygun olarakfukara ve zuafanın hâline uygun olarak kendi hayatını idâme ettirdi.kendi hayatını idâme ettirdi. Ki, en büyük devlet burada oluyor o fakîr-i fukarâ için..Ki, en büyük devlet burada oluyor o fakîr-i fukarâ için.. “Cemîi evkatta Allahu Teâlâ kalbini meşgul kılar.

“Cemîi evkatta Allahu Teâlâ kalbini meşgul kılar.
Yani mâsivâdan kalbini tathîr eder.”Yani mâsivâdan kalbini tathîr eder.” Şimdi insanların kendi ellerinde bir şey yoktur, âcizdir bu mahlûk.

Şimdi insanların kendi ellerinde bir şey yoktur, âcizdir bu mahlûk.
Bu içimizdeki temizlik [çok önemli.]Bu içimizdeki temizlik [çok önemli.] Biz kendi kendimizi temizleyebilsek!Biz kendi kendimizi temizleyebilsek! Dışımızı temizleyemiyoruz ki içimizi temizleyebilelim.Dışımızı temizleyemiyoruz ki içimizi temizleyebilelim. İçimizin temizliği Allahu Teâlâ’nın vereceği kudrete bağlı.İçimizin temizliği Allahu Teâlâ’nın vereceği kudrete bağlı. İşte o da, Allahu Teâlâ’nınİşte o da, Allahu Teâlâ’nın Kitâbı olan Kur’ân-ı Azîmüşşân ve Resûlünün kitabı olanKitâbı olan Kur’ân-ı Azîmüşşân ve Resûlünün kitabı olan hadislerle meşgul olursan;hadislerle meşgul olursan; Allahu Teâlâ vesîleler ittihaz eder,Allahu Teâlâ vesîleler ittihaz eder, seni günahlardan, mâsivâlardan uzaklaştıraraktanseni günahlardan, mâsivâlardan uzaklaştıraraktan kalbin temiz bir hâle gelir, ayna olur.kalbin temiz bir hâle gelir, ayna olur. Lillahi’l-Fâtiha..

Lillahi’l-Fâtiha..
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2