Namaz Vakitleri

23 Şevvâl 1445
02 Mayıs 2024
İmsak
04:16
Güneş
05:55
Öğle
13:06
İkindi
16:57
Akşam
20:08
Yatsı
21:40
Detaylı Arama

En Çabuk Kabul Edilen Dua ve Zalim Sultan

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Şevvâl 1420 / 01.02.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Elhamdülillahi rabbilâlemin.Elhamdülillahi rabbilâlemin. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-din. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-din. Emmâ ba'du fe-kâle Resûlullahi sallahu aleyhi ve sellem; Emmâ ba'du fe-kâle Resûlullahi sallahu aleyhi ve sellem;

Mâ min abdin müslimin yed'û li-ahîhî bi zahri'l-ğaybî illâ kâle'l-melekü ve leke bi-mislin. Mâ min abdin müslimin yed'û li-ahîhî bi zahri'l-ğaybî illâ kâle'l-melekü ve leke bi-mislin.

Bu hadîs-i şerîfi Müslim ve Ebû Dâvud isimli iki büyük hadis âlimi, değerli alim rivayet etmişler, Bu hadîs-i şerîfi Müslim ve Ebû Dâvud isimli iki büyük hadis âlimi, değerli alim rivayet etmişler, kitaplarına almışlar, Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten.kitaplarına almışlar, Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Mâ min abdin müslimin. "Müslüman hiçbir kul yoktur ki." Yed'û li-ahîhi. Mâ min abdin müslimin. "Müslüman hiçbir kul yoktur ki." Yed'û li-ahîhi. "Müslüman kardeşine dua ediyor." Bi-zahri'l-ğaybi."Müslüman kardeşine dua ediyor." Bi-zahri'l-ğaybi. "Arkasından, o yokken gıyabında dua ediyor." "Arkasından, o yokken gıyabında dua ediyor."

Ali Bingöl işe gitmiş, burada dua ediyor ona mesela. Arkasından dua ediyor. Ali Bingöl işe gitmiş, burada dua ediyor ona mesela. Arkasından dua ediyor.

İllâ kâle'l-melekü. "Melek muhakkak der ki." Ve leke bi-misil. "Bir o kadar da sana olsun." İllâ kâle'l-melekü. "Melek muhakkak der ki." Ve leke bi-misil. "Bir o kadar da sana olsun."

Yani ona ne dua ettiysen, onun karşılığı, misli de sana olsun, sana da bir o kadar olsun der. Yani ona ne dua ettiysen, onun karşılığı, misli de sana olsun, sana da bir o kadar olsun der.

Demek ki müslümanın müslümanı sevmesini Allah mükâfatlandırıyor. Demek ki müslümanın müslümanı sevmesini Allah mükâfatlandırıyor. Tabii bu sevgi yüzüne karşı olursa belki gönlünü avlamak içindir, belki tavlamak içindir, Tabii bu sevgi yüzüne karşı olursa belki gönlünü avlamak içindir, belki tavlamak içindir, belki işini yürütmek içindir, belki oyalamak içindir. belki işini yürütmek içindir, belki oyalamak içindir. Yüzüne karşı yaptığı zaman işin içine başka hesaplar olabilir ama arkasından. Yüzüne karşı yaptığı zaman işin içine başka hesaplar olabilir ama arkasından. Hiç o görmüyor, duymuyor, bilmiyor, bu da ona el açıyor;Hiç o görmüyor, duymuyor, bilmiyor, bu da ona el açıyor; "Yâ Rabbi! Şu kardeşime iyilikler ver, hoşluklar ver." bilmem ne filan dua ediyor. "Yâ Rabbi! Şu kardeşime iyilikler ver, hoşluklar ver." bilmem ne filan dua ediyor.

Burada ihlâs var, temiz duygu var. Burada ihlâs var, temiz duygu var. Yani yüzüne karşı olduğu zaman bir hesap olabilir.Yani yüzüne karşı olduğu zaman bir hesap olabilir. Ondan yapıyor olabilir ama burada hiç öyle bir şey yok. Duymuyor adam, bilmiyor.Ondan yapıyor olabilir ama burada hiç öyle bir şey yok. Duymuyor adam, bilmiyor. Sadece bu onu sevdiğinden arkasından dua ediyor.Sadece bu onu sevdiğinden arkasından dua ediyor. Böyle olduğu zaman mükâfatı büyük olur. Hem de ne istemişse o kardeşi için, Böyle olduğu zaman mükâfatı büyük olur. Hem de ne istemişse o kardeşi için, o mü'min kardeşi için ne istemişse bir o kadar da sana versin diye melek dua eder ve ona gider. o mü'min kardeşi için ne istemişse bir o kadar da sana versin diye melek dua eder ve ona gider. Elhamdüllah. Demek ki müslüman müslümanı sevecek. Elhamdüllah.

Demek ki müslüman müslümanı sevecek.
Müslüman müslümanın derdiyle ilgilenecek, müslüman müslümanın neye ihtiyacı olduğunu bilecek. Müslüman müslümanın derdiyle ilgilenecek, müslüman müslümanın neye ihtiyacı olduğunu bilecek. Müslüman müslümana arkasından dua ediverecek, yokken. Yâ Rabbi! Müslüman müslümana arkasından dua ediverecek, yokken. Yâ Rabbi! O kardeşimin borcu var, ödemesini kolaylaştırıver. Yâ Rabbi!O kardeşimin borcu var, ödemesini kolaylaştırıver. Yâ Rabbi! O kardeşimin çocuğu çok hasta, çocuğuna şifa veriver. Yâ Rabbi!O kardeşimin çocuğu çok hasta, çocuğuna şifa veriver. Yâ Rabbi! O kardeşimin aylardır işsiz, güzel bir iş kapısı açıver, kısmetini bollaştırıver.O kardeşimin aylardır işsiz, güzel bir iş kapısı açıver, kısmetini bollaştırıver. Yâ Rabbi! Filanca kardeşimin şöyle sorunu var, böyle meselesi var... Yâ Rabbi! Filanca kardeşimin şöyle sorunu var, böyle meselesi var...

En süratle, en çabuk tarafından kabul olan ve yerine getirilen dua nedir? En süratle, en çabuk tarafından kabul olan ve yerine getirilen dua nedir?

En süratli, yıldırım gibi, en çabuk [kabul olan dua,] kardeşin kardeşe gıyabında yaptığı dua En süratli, yıldırım gibi, en çabuk [kabul olan dua,] kardeşin kardeşe gıyabında yaptığı dua en çabuk kabul olanlardan birisidir. en çabuk kabul olanlardan birisidir.

Bazı dualar gecikir. İnsan [Allah'ın] duasını kabul ettiğini bile anlayamaz. Bazı dualar gecikir. İnsan [Allah'ın] duasını kabul ettiğini bile anlayamaz.

Ben mesela Ankara'ya gittim, fakülteye yakın onu buldum, bir eski eve taşındım. Ben mesela Ankara'ya gittim, fakülteye yakın onu buldum, bir eski eve taşındım. Ondan sonra mahalleli bizi sevdi.Ondan sonra mahalleli bizi sevdi. Bir tanesi dedi ki; benim kiracım çıkacak, bahçenin arkasındaki eve seni alayım dedi.Bir tanesi dedi ki; benim kiracım çıkacak, bahçenin arkasındaki eve seni alayım dedi. Müştemilat yani çatısız ama üç odalı, ötekisinden, benim o evimden iyi. Müştemilat yani çatısız ama üç odalı, ötekisinden, benim o evimden iyi.

Oraya çıkarken ben dua ettim; yâ Rabbi! dedim, Oraya çıkarken ben dua ettim; yâ Rabbi! dedim, babam İstanbul'da evden eve kirada çok gezdi, çok gezdi.babam İstanbul'da evden eve kirada çok gezdi, çok gezdi. Hatırlıyorum, kamyonların üstünde eşyaları tutarak ne zahmetlerle kaç kere taşındık.Hatırlıyorum, kamyonların üstünde eşyaları tutarak ne zahmetlerle kaç kere taşındık. Beni burada diyâr-ı gurbette annem yok yanımda, babam yok, akrabam yok, ağabeyim yok.Beni burada diyâr-ı gurbette annem yok yanımda, babam yok, akrabam yok, ağabeyim yok. Beni böyle ev ev gezdirtme yâ Rabbi! dedim, dua ettim. Beni böyle ev ev gezdirtme yâ Rabbi! dedim, dua ettim. O evden de çıktık, bir başka eve kiraya gittik bu sefer. O evden de çıktık, bir başka eve kiraya gittik bu sefer.

Bundan sonra kendi evime gidiyim dedim, dua ettim ama yine, Bundan sonra kendi evime gidiyim dedim, dua ettim ama yine, o dua ettikten sonra gittiğim evden de çıkınca bir kış gününde,o dua ettikten sonra gittiğim evden de çıkınca bir kış gününde, Allah'ın ayazında, fakülteden uzakta bir semtte güzel, manzaralı, böyle ovaya doğru balkonu bakar, Allah'ın ayazında, fakülteden uzakta bir semtte güzel, manzaralı, böyle ovaya doğru balkonu bakar, püfür püfür, breeze [brîz], rüzgar eser, gölgelik, 680 metrekare bahçesi, bahçeli Ankara'da bir ev. püfür püfür, breeze [brîz], rüzgar eser, gölgelik, 680 metrekare bahçesi, bahçeli Ankara'da bir ev. Oraya kiraya çıktık. Dedim, Rabbim demek ki duamızı kabul etmemiş.Oraya kiraya çıktık.

Dedim, Rabbim demek ki duamızı kabul etmemiş.
Tabii yüzüm kara, suçum çok. Tabii, tabii kabul etmez benim gibi kulun [duasını] diye düşündüm. Tabii yüzüm kara, suçum çok. Tabii, tabii kabul etmez benim gibi kulun [duasını] diye düşündüm. Sonra o oturduğumuz ev bizim olmadı mı! Meğer kendi evime taşınmışım.Sonra o oturduğumuz ev bizim olmadı mı! Meğer kendi evime taşınmışım. Cenâb-ı Hak kabul etmiş de duamın kabul olduğunu ben ne kadar zaman geçtikten sonra anladım.Cenâb-ı Hak kabul etmiş de duamın kabul olduğunu ben ne kadar zaman geçtikten sonra anladım. Ev benim olunca anladım. Hem de nasıl benim oldu hayret ediyorum.Ev benim olunca anladım. Hem de nasıl benim oldu hayret ediyorum. Parasız pulsuz o ev nasıl benim oldu, nasıl ayarlandı?Parasız pulsuz o ev nasıl benim oldu, nasıl ayarlandı? Cenâb-ı Hak ayarladı mı ayarlıyor. Parasız bile ev sahibi ediyor insanı. Cenâb-ı Hak ayarladı mı ayarlıyor. Parasız bile ev sahibi ediyor insanı.

Abim telefon etti İstanbul'dan; Senin oturduğun evin sahibi olan kadınınAbim telefon etti İstanbul'dan;

Senin oturduğun evin sahibi olan kadının
erkek kardeşi benim sınıf arkadaşım. erkek kardeşi benim sınıf arkadaşım.

Ee?.. Senin evi sana alacaz. Ee?.. Paramız yok abi. Ee?..

Senin evi sana alacaz.

Ee?..

Paramız yok abi.

Olsun ben taksite bağlıyacağım, yeter ki senetleri verelim. Olsun ben taksite bağlıyacağım, yeter ki senetleri verelim. Peşinatsız, senet imzalayarak, her ay için bir senet imzalayarak abim işi ayarladı.Peşinatsız, senet imzalayarak, her ay için bir senet imzalayarak abim işi ayarladı. Arkadaşı da demiş ki; "Mithatçığım, canın sağ olsun kardeşim. Arkadaşı da demiş ki;

"Mithatçığım, canın sağ olsun kardeşim.
Sen o senetleri yeter ki imzala ver bana, ben bizim bankada onları kırdırırSen o senetleri yeter ki imzala ver bana, ben bizim bankada onları kırdırır paraya çeviririm üzülme sen." demiş. paraya çeviririm üzülme sen." demiş.

Paraların vakti gelmeden bankadaki müdürün bunu sevmesi,Paraların vakti gelmeden bankadaki müdürün bunu sevmesi, ahbâbı olması dolayısıyla o da parayı peşin paraya çevirmiş, ahbâbı olması dolayısıyla o da parayı peşin paraya çevirmiş, o da gitmiş Kadıköy Kurbağalı Dere'de bir daire almış. o da gitmiş Kadıköy Kurbağalı Dere'de bir daire almış.

Onun da işi görülmüş, ona karışmam ben ama benim işim parasız pulsuz görüldü. Onun da işi görülmüş, ona karışmam ben ama benim işim parasız pulsuz görüldü. Çok güzel bir evde oturduk. Manzaralı, havadar rahat ettik.Çok güzel bir evde oturduk. Manzaralı, havadar rahat ettik. Kışın donduk, yazın serinledik filan. Ayazda duvarları patladı, buz tuttu filan. Kışın donduk, yazın serinledik filan. Ayazda duvarları patladı, buz tuttu filan. Ankara'da bütün evler öyle zaten. Sırf benim başıma gelen şey değil. Ankara'da bütün evler öyle zaten. Sırf benim başıma gelen şey değil.

Dua edeceğiz biribirimize. Biribirimize dua edince Allah seviyor ve veriyor. Dua edeceğiz biribirimize. Biribirimize dua edince Allah seviyor ve veriyor. Hem ona veriyor hem dua edilen kardeşe veriyor. Hem dua edene hem dua edilene. Hem ona veriyor hem dua edilen kardeşe veriyor. Hem dua edene hem dua edilene. Bu kârlı bir şey; para da istemiyor, zor da değil. Arkadaşına dua edivereceksin ya! Bu kârlı bir şey; para da istemiyor, zor da değil. Arkadaşına dua edivereceksin ya! Seccadeye oturduğun zaman, dua vakti geldiği zaman, elini açtığın zamanSeccadeye oturduğun zaman, dua vakti geldiği zaman, elini açtığın zaman bana da dua ediverecen, bu kadar. bana da dua ediverecen, bu kadar. Ne var bunda yani! Taksiti yok, parası yok, pulu yok, faizi yok, masrafı yok, Ne var bunda yani! Taksiti yok, parası yok, pulu yok, faizi yok, masrafı yok, yorgunluğu yok, iki dudağının arasında.yorgunluğu yok, iki dudağının arasında. Bir kaç kelime mırıldanıcan, Es'ad Coşan hocama da yâ Rabbi! diyicen o kadar. Bir kaç kelime mırıldanıcan, Es'ad Coşan hocama da yâ Rabbi! diyicen o kadar.

Zor mu yani? Niccen gâri?.. Zor mu yani? Niccen gâri?..

İkinci hadîs-i şerîf bu da müjdeli, Enes radıyallahu anh'ten Hulvânî, İkinci hadîs-i şerîf bu da müjdeli, Enes radıyallahu anh'ten Hulvânî, Deylemî ve Hakîm et- Tirmizî rivayet etmiş. Deylemî ve Hakîm et- Tirmizî rivayet etmiş.

Mâ min savtin ehabbu ilallâhi min savti abdin lehvânin abdün esâbe zenben Mâ min savtin ehabbu ilallâhi min savti abdin lehvânin abdün esâbe zenben fe-küllemâ zekera zenbehû imtelee kalbühû ferakan minellâhi fe-kâle yâ rabbâh. fe-küllemâ zekera zenbehû imtelee kalbühû ferakan minellâhi fe-kâle yâ rabbâh.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Mâ min savtin. "Hiçbir söz yoktur ki." Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Mâ min savtin. "Hiçbir söz yoktur ki."
Ehabbu ilallahi. "Allah'a daha sevimli olsun." Min savti abdin lehvânin.Ehabbu ilallahi. "Allah'a daha sevimli olsun." Min savti abdin lehvânin. "Dertli, içi yanık bir kulun sesinden daha sevgili bir ses mümkün değil." "Dertli, içi yanık bir kulun sesinden daha sevgili bir ses mümkün değil."

Dertli kulun sesi kadar tatlı sesli bir ses yoktur Allah indinde. Dertli kulun sesi kadar tatlı sesli bir ses yoktur Allah indinde.

Ama bu dert neymiş? Herkesin bir derdi var da. Ama bu dert neymiş?

Herkesin bir derdi var da.
Değirmencinin derdi suyla, çömlekçinin ki güneşle, ziraatçinin ki yağmurla, herkesin bir derdi var. Değirmencinin derdi suyla, çömlekçinin ki güneşle, ziraatçinin ki yağmurla, herkesin bir derdi var.

Bu kulun derdi neymiş? Abdün. "Bu kul öyle bir kul ki. Esâbe zenben. Bu kulun derdi neymiş?

Abdün. "Bu kul öyle bir kul ki. Esâbe zenben.
"Bir günah işlemiş." Fe-külle mâ zekera zenbehû."Bir günah işlemiş." Fe-külle mâ zekera zenbehû. "Ne zaman günahı aklına gelse." İmtelee kalbühû ferakan. "Kalbi korku doluyor." "Ne zaman günahı aklına gelse." İmtelee kalbühû ferakan. "Kalbi korku doluyor."

Hiii! Ah benim o günahtan dolayı hâlim ne olacak? Hiii! Ah benim o günahtan dolayı hâlim ne olacak? Cenâb-ı Hak bana sorgu sual, ikab, azap eder mi? Cenâb-ı Hak bana sorgu sual, ikab, azap eder mi?

Fe kâle. "Yâ Rabbi! Aman yâ Rabbi! Aman yâ Rabbi! Aman yâ Rabbi! diyor, aman yâ Rabbi diyor. Fe kâle. "Yâ Rabbi! Aman yâ Rabbi! Aman yâ Rabbi! Aman yâ Rabbi! diyor, aman yâ Rabbi diyor.

Bu sözden, bu feryattan, bu korkulu ilticadan, bu münâcâttan Bu sözden, bu feryattan, bu korkulu ilticadan, bu münâcâttan daha tatlı bir ses yoktur Allah indinde. daha tatlı bir ses yoktur Allah indinde.

Demek ki muhterem kardeşlerim; günah işlemişsek, işlemişiz, yapmasak iyiydi ama Demek ki muhterem kardeşlerim; günah işlemişsek, işlemişiz, yapmasak iyiydi ama Allah günahları affediyormuş. "Aman yâ Rabbi!" deyince, korkunca, affını isteyince, Allah günahları affediyormuş. "Aman yâ Rabbi!" deyince, korkunca, affını isteyince, Cenâb-ı Hakk'a iltica edince demek ki Cenâb-ı Hak günahları affediyormuş. Cenâb-ı Hakk'a iltica edince demek ki Cenâb-ı Hak günahları affediyormuş.

O halde bol bol tevbe ve istiğfar edelim, yüreğimiz yansın, gözümüzden yaşlar dökülsün deO halde bol bol tevbe ve istiğfar edelim, yüreğimiz yansın, gözümüzden yaşlar dökülsün de Rabbimiz günahlarımızı affeylesin. Rabbimiz günahlarımızı affeylesin.

Üçüncü hadîs-i şerîf; bu da tehditli bir hadîs-i şerîf.Üçüncü hadîs-i şerîf; bu da tehditli bir hadîs-i şerîf. Ama size değil başkalarına. Size bir şey yok. Ama size değil başkalarına. Size bir şey yok.

Mâ min âlimin etâ sâhibe sultânin tav'an illâ kâne şerîkehû Mâ min âlimin etâ sâhibe sultânin tav'an illâ kâne şerîkehû fî külli levnin yu'azzebü bihî fî nâri cehenneme. fî külli levnin yu'azzebü bihî fî nâri cehenneme.

Deylemî ve Hâkim Müstedrek'inde Muâz radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki; Deylemî ve Hâkim Müstedrek'inde Muâz radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki;

Mâ min âlimin. "Hiçbir alim yok ki." Etâ sâhibe sultânin. Mâ min âlimin. "Hiçbir alim yok ki." Etâ sâhibe sultânin. "Saltanat sahibi bir insanını yanına gitti." Nasıl gitti? "Saltanat sahibi bir insanını yanına gitti."

Nasıl gitti?

Tav'an. "İsteyerek, gönül hoşluğuyla." Şu adamın yanına bir gideyim.Tav'an. "İsteyerek, gönül hoşluğuyla."

Şu adamın yanına bir gideyim.
Bu adam saltanatlı, devletlü, şevketlü, sarayı var, bütçesi var, kesesi var, Bu adam saltanatlı, devletlü, şevketlü, sarayı var, bütçesi var, kesesi var, malı mülkü çok dedi, alim oraya canı isteye isteye arzusuyla gitti. malı mülkü çok dedi, alim oraya canı isteye isteye arzusuyla gitti.

İllâ kâne şerîkehû fî külli levnin yu'azzebu bihî fî nâri cehenneme.İllâ kâne şerîkehû fî külli levnin yu'azzebu bihî fî nâri cehenneme. "Cehennem ateşinde o sultan ne türlü azaplarla azaplanıyorsa, azaplandığı her azabın cinsinde "Cehennem ateşinde o sultan ne türlü azaplarla azaplanıyorsa, azaplandığı her azabın cinsinde o alim o sultana ortak olur. o alim o sultana ortak olur. O da azaplanır." Neden? Sultanın yanında senin ne işin var be alim?O da azaplanır."

Neden?

Sultanın yanında senin ne işin var be alim?
Senin maddiyatla, parayla pulla, keseyle, kasayla, bütçeyle, sultanın bahşişiyle, atiyyesiyle,Senin maddiyatla, parayla pulla, keseyle, kasayla, bütçeyle, sultanın bahşişiyle, atiyyesiyle, hediyesiyle ne işin var senin, ne arıyorsun sen onun yanında? hediyesiyle ne işin var senin, ne arıyorsun sen onun yanında?

O adam zâlim, o adam Allah'ın düşmanı, o adam günahkâr, o adam halkın başına geçmiş,O adam zâlim, o adam Allah'ın düşmanı, o adam günahkâr, o adam halkın başına geçmiş, çöreklenmiş, hazineye el koymuş, oradan keyif, zevk sefa yapıyor. çöreklenmiş, hazineye el koymuş, oradan keyif, zevk sefa yapıyor. O dağın tepesine bir saray. Şu şehre, bu sahile bir köşk, falanca yere bir bilmem ne. O dağın tepesine bir saray. Şu şehre, bu sahile bir köşk, falanca yere bir bilmem ne. Öbür tarafta ahâlisi, emrindeki kişiler inim inim inliyor fakr u zarûreten. Öbür tarafta ahâlisi, emrindeki kişiler inim inim inliyor fakr u zarûreten. Bu, saray üstüne saray yapıyor. Sarayda bir kişin keyfi için bilmem ne kadar yüzlerce Bu, saray üstüne saray yapıyor. Sarayda bir kişin keyfi için bilmem ne kadar yüzlerce hizmetçi emrinde.hizmetçi emrinde. Bir yere gideceği zaman önünden bilmem kaç tane araba, arkasından bilmem kaç tane araba.Bir yere gideceği zaman önünden bilmem kaç tane araba, arkasından bilmem kaç tane araba. Motorsikletler, dad dutlar, zart zurtlar, yollar kapatılıyor, bunlara açılıyor vesaire vesaire. Motorsikletler, dad dutlar, zart zurtlar, yollar kapatılıyor, bunlara açılıyor vesaire vesaire. Allah kızıyor buna. Bu adam zulüm ediyor, bu da Allah'ın sade bir kulu amaAllah kızıyor buna. Bu adam zulüm ediyor, bu da Allah'ın sade bir kulu ama ötekilerin başına geçti diye şunun hâline bak ya! ötekilerin başına geçti diye şunun hâline bak ya!

Dün akşam bana telefon ettiler.Dün akşam bana telefon ettiler. Yeni reisicumhur bu kısa zaman içinde Çankaya bütçesinden bilmem kaç,Yeni reisicumhur bu kısa zaman içinde Çankaya bütçesinden bilmem kaç, ne kadar büyük miktarda tasarruf yapmış, Demirel'e göre o kadar az para harcamış. ne kadar büyük miktarda tasarruf yapmış, Demirel'e göre o kadar az para harcamış. Bir öncekine göre muazzam miktarlarda tasarruf yapmış. Bir öncekine göre muazzam miktarlarda tasarruf yapmış. Şu fakir milletin, susuz köylerin paraları Çankaya'nın keyfine, şânına, Şu fakir milletin, susuz köylerin paraları Çankaya'nın keyfine, şânına, şöhretine demek ki müsrifhane nasıl harcanıyormuş. şöhretine demek ki müsrifhane nasıl harcanıyormuş.

Bu adam bazı muhafız alayından veyahut emniyet görevlilerinden çoğunu da Bu adam bazı muhafız alayından veyahut emniyet görevlilerinden çoğunu da görevden ayırmış. görevden ayırmış. Demiş ki, suikast olacaksa çok gezen kimse de olsa olur.Demiş ki, suikast olacaksa çok gezen kimse de olsa olur. Yani çok muhafızı olsa da olur demiş bir kısmını kesmiş yani azaltmış adamları. Yani çok muhafızı olsa da olur demiş bir kısmını kesmiş yani azaltmış adamları.

Bu işin aslını düşünecek olursan, Hz. Ömer kölesiyle Kudüs'e giderken bir develeri vardı, Bu işin aslını düşünecek olursan, Hz. Ömer kölesiyle Kudüs'e giderken bir develeri vardı, biraz Hz. Ömer biniyordu köle yürütüyordu deveyi, biraz köle biniyordubiraz Hz. Ömer biniyordu köle yürütüyordu deveyi, biraz köle biniyordu Ömer radıyallahu anh yürütüyordu deveyi. Kudüs'e vardılar. Ömer radıyallahu anh yürütüyordu deveyi. Kudüs'e vardılar. Tam karşı tarafa ahâli, İslâm devletinin başkanı geliyor diye Kudüs'ün külahlıları, saltanatlıları, Tam karşı tarafa ahâli, İslâm devletinin başkanı geliyor diye Kudüs'ün külahlıları, saltanatlıları, cübbelileri, rahipleri, erkânı, eşrafı, herkes dizilmiş. cübbelileri, rahipleri, erkânı, eşrafı, herkes dizilmiş. Bir de bakmışlar ki karşıdan bir deveyle iki adam geliyor, Bir de bakmışlar ki karşıdan bir deveyle iki adam geliyor, düşe kalka yavaş yavaş, yavaş yavaş, o kadar.düşe kalka yavaş yavaş, yavaş yavaş, o kadar. Ondan sonra da tam suyun kenarında, dereninin kenarında gelmişler.Ondan sonra da tam suyun kenarında, dereninin kenarında gelmişler. Hz. Ömer paçaları bir sıvamış, sudan ıslanmasın diye, geçmiş suyu öbür tarafa, Hz. Ömer paçaları bir sıvamış, sudan ıslanmasın diye, geçmiş suyu öbür tarafa, pabuçları da almış.pabuçları da almış. Geçmiş karşıya tarafa. Manzarayı düşünün. Çölden gelmiş bir yolcusunun halini.Geçmiş karşıya tarafa.

Manzarayı düşünün. Çölden gelmiş bir yolcusunun halini.
Papuçları, ayakları çıplak karşı tarafa geçmiş. Papuçları, ayakları çıplak karşı tarafa geçmiş. Komutan gelmiş yanına; aman efendim demiş, bunlar Kudüs'ün eşrâfı, âyânı bilmem ne. Komutan gelmiş yanına; aman efendim demiş, bunlar Kudüs'ün eşrâfı, âyânı bilmem ne.

Devenin üstünde de sıra kölede olduğu için köle var. Devenin üstünde de sıra kölede olduğu için köle var. Köle devenin üstünde, halîfe deveyi çekiyor yalın ayak! Kendi işini gördüğü zaman Köle devenin üstünde, halîfe deveyi çekiyor yalın ayak! Kendi işini gördüğü zaman devlet mumunu söndürürmüş Hz. Ömer. devlet mumunu söndürürmüş Hz. Ömer.

Yani bu adamların gerek Moskova'da, gerek başka bir yerde yani bu kadar aşırı paralar,Yani bu adamların gerek Moskova'da, gerek başka bir yerde yani bu kadar aşırı paralar, bu kadar aşırı masraflar, bu kadar aşırı ziynetler, süsler, tantanalar... bu kadar aşırı masraflar, bu kadar aşırı ziynetler, süsler, tantanalar... Bunların hepsini Allah görmüyor mu, bilmiyor mu, haksızlığı?Bunların hepsini Allah görmüyor mu, bilmiyor mu, haksızlığı? Biri şurada açlıktan ölüyor, ötekisi... Biri şurada açlıktan ölüyor, ötekisi...

Filipinlerin adamı öldü ya hani [Ferdinand] Marcos. Filipinlerin adamı öldü ya hani [Ferdinand] Marcos. Kaç milyar dolar parası çıktı şeyde. O fakir Filipin halkı ki,Kaç milyar dolar parası çıktı şeyde. O fakir Filipin halkı ki, biz Manila'da bir kere uçakla mola vermiştik de arkadaşlar bir gidip gelmişlerdi.biz Manila'da bir kere uçakla mola vermiştik de arkadaşlar bir gidip gelmişlerdi. Gözyaşlarıyla döndüler, çok büyük sefalet var hocam diye. Gözyaşlarıyla döndüler, çok büyük sefalet var hocam diye.

İşte öyle, "Sultanların yanına gönül hoşluğuyla, İşte öyle, "Sultanların yanına gönül hoşluğuyla, isteyerek giden âlimler cehennemde o sultanın çekeceği isteyerek giden âlimler cehennemde o sultanın çekeceği azabın her türlüsüne ortak olacak." diyor Peygamber Efendimiz. azabın her türlüsüne ortak olacak." diyor Peygamber Efendimiz. Onun için bizim büyüklerimiz devlet kapısına, sultan sarayına yanaşmamışlar. Onun için bizim büyüklerimiz devlet kapısına, sultan sarayına yanaşmamışlar. İyi sultanlar gelmiş geçmiş. İyi sultanlar âlimi ziyaret edip elini öpmek istemişler, demiş ki, İyi sultanlar gelmiş geçmiş. İyi sultanlar âlimi ziyaret edip elini öpmek istemişler, demiş ki, "Aman yerime de gelmesin." Kendisi onun sarayına davet edildiği zaman gitmemiş, "Aman yerime de gelmesin." Kendisi onun sarayına davet edildiği zaman gitmemiş, o geleceği zaman da aman demiş gelmesin.o geleceği zaman da aman demiş gelmesin. Korkmuşlar çünkü. Korkmuşlar çünkü.

Fatih Sultan Mehmed ki İstanbul'u feth etmiş. Akşemseddin ile bir sofraya oturmuşlar. Fatih Sultan Mehmed ki İstanbul'u feth etmiş. Akşemseddin ile bir sofraya oturmuşlar. Tepsi kasnak üstünde, bağdaş kurmuşlar yemek yiyorlar.Tepsi kasnak üstünde, bağdaş kurmuşlar yemek yiyorlar. Bizim köydeki usulle, öyle yemek yiyorlar. Sahan gelmiş, bir sahandan beraber yiyorlar.Bizim köydeki usulle, öyle yemek yiyorlar. Sahan gelmiş, bir sahandan beraber yiyorlar. Ne kadar garip! Biraz yemişler sahandaki yemeği. Ne kadar garip! Biraz yemişler sahandaki yemeği.

Fatih Sultan Mehmed cin gibi ya, zeki ya, fıldır fıldır kafası çalışıyor. Fatih Sultan Mehmed cin gibi ya, zeki ya, fıldır fıldır kafası çalışıyor. Demiş ki Akşemseddin'e; Hocam benimle aynı kaptan yemek yedin. Demiş ki Akşemseddin'e;

Hocam benimle aynı kaptan yemek yedin.

Evet demiş, yedim. E demiş, sen her zaman, Evet demiş, yedim.

E demiş, sen her zaman,
"Evladım senin yediğin haram, haram yiyosun." diyordun, "Evladım senin yediğin haram, haram yiyosun." diyordun, işte aynı kaptan şimdi sen de yedin. işte aynı kaptan şimdi sen de yedin. Haramsa aynı sahandan sen de yedin. Haramsa aynı sahandan sen de yedin.

Evladım demiş, benim önümdekiler helaldi, ben sahanın helal tarafından yedim.Evladım demiş, benim önümdekiler helaldi, ben sahanın helal tarafından yedim. Sahan tabak demek. Helal tarafından yedim, senin tarafındakiler haramdı, Sahan tabak demek. Helal tarafından yedim, senin tarafındakiler haramdı, sen haram yedin. sen haram yedin.

Yaa.. Bir şey de diyememiş. Ondan sonra havaya bak, kuşa bak, manzaraya bak bilmem ne. Yaa.. Bir şey de diyememiş. Ondan sonra havaya bak, kuşa bak, manzaraya bak bilmem ne. Hop tabağı değiştirmiş, böyle çevirmiş. Biraz daha yedikten sonra demiş; Hop tabağı değiştirmiş, böyle çevirmiş. Biraz daha yedikten sonra demiş;

Hocam şimdi senin de haram yediğin çıktı ortaya. Niye? Hocam şimdi senin de haram yediğin çıktı ortaya.

Niye?

Çünkü demiş, sen şu tarafa bakarken ben tabağı çevirdim. Çünkü demiş, sen şu tarafa bakarken ben tabağı çevirdim. Benim önüm senin tarafına geldi, senin önün benim tarafıma geldi. Benim önüm senin tarafına geldi, senin önün benim tarafıma geldi. Bu sefer sen de haramı yedin. Evladım demiş, senin önünde haramlar bitmişti,Bu sefer sen de haramı yedin.

Evladım demiş, senin önünde haramlar bitmişti,
benim önümde de helaller bitmişti.benim önümde de helaller bitmişti. Çevirdin benim tarafıma yine helali geldi, senin tarafına haramı geldi demiş. Çevirdin benim tarafıma yine helali geldi, senin tarafına haramı geldi demiş.

Şimdi bunu neden söylüyor, niye söylüyor? Şimdi bunu neden söylüyor, niye söylüyor?

Kazancın her kuruş helal olacak, hakkıyla olacak. Kazancın her kuruş helal olacak, hakkıyla olacak. Fazladan olduğu zaman tehlikeli oluyor diye söylüyor. Fazladan olduğu zaman tehlikeli oluyor diye söylüyor. Sultan da olsa, senin yaptığın iş yanlış evladım, şöyle yap böyle yap diye söylüyor. Sultan da olsa, senin yaptığın iş yanlış evladım, şöyle yap böyle yap diye söylüyor.

Böyle alim sultanın yanına gidebilirmiş. Hakkı söyleyebilecek alim hakkı söylemek için gidebilirmiş.Böyle alim sultanın yanına gidebilirmiş. Hakkı söyleyebilecek alim hakkı söylemek için gidebilirmiş. Dalkavukluk yaparsa hapı yuttu.Dalkavukluk yaparsa hapı yuttu. Alim, padişah çağırdığı için onun yanına gittiğinden padişahın ona ikramı helal amaAlim, padişah çağırdığı için onun yanına gittiğinden padişahın ona ikramı helal ama padişahın kazancında kusur varsa onun yediği haram. padişahın kazancında kusur varsa onun yediği haram.

Hz. Ömer'in elbisesinin birazcık fazla olmasına sahabe itiraz etmişler. Hz. Ömer'in elbisesinin birazcık fazla olmasına sahabe itiraz etmişler. Bize az düştü sen bu büyük şeyi nasıl yaptın diye.Bize az düştü sen bu büyük şeyi nasıl yaptın diye. Eşit olacak yani, eşit olmayınca fazlalık tehlikeli oluyor. Eşit olacak yani, eşit olmayınca fazlalık tehlikeli oluyor.

Allah bizi her türlü haramdan korusun, kollasın. Helal lokma yedirsin, sevdiği işleri yaptırsın.Allah bizi her türlü haramdan korusun, kollasın. Helal lokma yedirsin, sevdiği işleri yaptırsın. Günahkâr insanların, haram yiyenlerin,Günahkâr insanların, haram yiyenlerin, Allah'ın sevmediği kişilerin yanına yaklaştırmasın, uzak eylesin.Allah'ın sevmediği kişilerin yanına yaklaştırmasın, uzak eylesin. Allahu teâla hazretleri bizi sevdiği güzl ibadetleri sevdiği şekilde yapmaya muvaffak eylesin.Allahu teâla hazretleri bizi sevdiği güzl ibadetleri sevdiği şekilde yapmaya muvaffak eylesin. Sevapları kazandırsın, mükafatları versin, dünya ve ahirette aziz ve bahtiyar eylesin. Sevapları kazandırsın, mükafatları versin, dünya ve ahirette aziz ve bahtiyar eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2