Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

En Güzel İsimler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Şevvâl 1411 / 16.04.1991
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sevabı Çok Olan Bir Tesbih, Allah-u Teàlâ’nın İsimleri, Lâ ilâhe illa’llah Diyen Cennete Girecek, Esmâ-i Hüsnâ’yı Ezberleyin!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

En Güzel İsimler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Şevvâl 1411 / 16.04.1991
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sevabı Çok Olan Bir Tesbih, Allah-u Teàlâ’nın İsimleri, Lâ ilâhe illa’llah Diyen Cennete Girecek, Esmâ-i Hüsnâ’yı Ezberleyin!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Allâhümme ente kulte fî kitâbihi'l-kerîm; Allâhümme ente kulte fî kitâbihi'l-kerîm;

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve lillâhi'l-esmâü'l-hüsnâ fe'd-ûhü bihâ. Sadakallahü'l-azîm. Ve lillâhi'l-esmâü'l-hüsnâ fe'd-ûhü bihâ.

Sadakallahü'l-azîm.

Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz namaza çıkmış.Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz namaza çıkmış. Müslümanların anneleridir, validelerimizden bir tanesi Efendimiz namaza çıktığı zaman zikirle meşgul oluyormuş.Müslümanların anneleridir, validelerimizden bir tanesi Efendimiz namaza çıktığı zaman zikirle meşgul oluyormuş. Efendimiz namazdan dönmüş bakmış hâlâ o zikirle meşgul oluyor.Efendimiz namazdan dönmüş bakmış hâlâ o zikirle meşgul oluyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri demiş ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri demiş ki; "Ben sana bir tesbih öğreteyim onu çektiğin zaman,"Ben sana bir tesbih öğreteyim onu çektiğin zaman, bak, ben gittim döndüm geldiğim zamana kadar hep zikirle meşgul oluyorsun,bak, ben gittim döndüm geldiğim zamana kadar hep zikirle meşgul oluyorsun, o kadar zikrin sevabını al." İşte bu geçtiğimiz zamanda demin okuduğumuz zikir o.o kadar zikrin sevabını al."

İşte bu geçtiğimiz zamanda demin okuduğumuz zikir o.
Yani, adede halkıhî ve rıdâ nefsihi... diye okuduğumuz zikir Yani, adede halkıhî ve rıdâ nefsihi... diye okuduğumuz zikir Efendimiz'in o tavsiye etmiş olduğu zikir. Efendimiz'in o tavsiye etmiş olduğu zikir.

Muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;
"Allahu Teâlâ hazretlerinin Esmâ-i Hüsnâ'sı vardır." Esmâ-i Hüsnâ ne demek? "Allahu Teâlâ hazretlerinin Esmâ-i Hüsnâ'sı vardır."

Esmâ-i Hüsnâ ne demek?

En güzel sıfatlar. Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyi en güzeldir. Mesela Allahu Ekber, en büyük.En güzel sıfatlar. Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyi en güzeldir. Mesela Allahu Ekber, en büyük. Erhamürrâhimîn, merhametlilerin en merhametlisi. Böyle her şeyin, sıfatların en güzeli.Erhamürrâhimîn, merhametlilerin en merhametlisi. Böyle her şeyin, sıfatların en güzeli. "O isimlerle, o sıfatlarla kendisine dua edin." buyuruyor. "O isimlerle, o sıfatlarla kendisine dua edin." buyuruyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri de bir hadîs-i şerîfindePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri de bir hadîs-i şerîfinde bu konuda bize işaret eylemiş, öğretmiş, buyuruyor ki; bu konuda bize işaret eylemiş, öğretmiş, buyuruyor ki;

İnne lillâhi tis'aten ve tis'îne's-men men ahsâhâ dehale'l-cennete.İnne lillâhi tis'aten ve tis'îne's-men men ahsâhâ dehale'l-cennete. "Allah'ın 99 tane sıfatı vardır ki"Allah'ın 99 tane sıfatı vardır ki Esmâ-i Hüsnâ'sı vardır ki onları kim sayarsa, ezberlerse cennete girer." buyuruyor. Esmâ-i Hüsnâ'sı vardır ki onları kim sayarsa, ezberlerse cennete girer." buyuruyor.

İnne lillâhi tis'aten ve tis'îne's-men men ahsâhâ dehale'l-cennete.İnne lillâhi tis'aten ve tis'îne's-men men ahsâhâ dehale'l-cennete. Men ahsâhâ. "Kim ihsâ ederse cennete gider." diyor.Men ahsâhâ. "Kim ihsâ ederse cennete gider." diyor. "Allah'ın bu Esmâ-i Hüsnâ'sını kim ihsâ ederse cennete girer." İhsâ ne demek? "Allah'ın bu Esmâ-i Hüsnâ'sını kim ihsâ ederse cennete girer."


İhsâ ne demek?

Siz tabii bilmediğiniz gibi bu kelime kendi dillerinden olduğu halde Araplar da merak etmişler,Siz tabii bilmediğiniz gibi bu kelime kendi dillerinden olduğu halde Araplar da merak etmişler, alimler üzerinde müzâkere etmişler. Ne demek bu? İhsâ etmek ne demek? alimler üzerinde müzâkere etmişler.

Ne demek bu?

İhsâ etmek ne demek?

İhsâ normal olarak Arap dilinde başka kelimelerde, başka sahada,İhsâ normal olarak Arap dilinde başka kelimelerde, başka sahada, günlük konuşmada konuşulduğu zaman ihsâ demek "saymak" demek oluyor.günlük konuşmada konuşulduğu zaman ihsâ demek "saymak" demek oluyor. Yani, "Kim Allah'ın bu güzel isimlerini sayar sıralarsa cennete girer." Yani, "Kim Allah'ın bu güzel isimlerini sayar sıralarsa cennete girer."

Olur mu böyle şey? Bu kadar kolay şey olur mu? Olur muhterem kardeşlerim.Olur mu böyle şey? Bu kadar kolay şey olur mu?

Olur muhterem kardeşlerim.
Çünkü Allah'ın lütfu da en büyük. Lütfu da en büyük! Peygamber Efendimiz; Çünkü Allah'ın lütfu da en büyük. Lütfu da en büyük! Peygamber Efendimiz;

Men kâle lâ ilâhe illallah dehale'l-cennete. buyurmadı mı? Men kâle lâ ilâhe illallah dehale'l-cennete. buyurmadı mı?

Bu hadîs-i şerîf yok mu? "Kim lâ ilâhe illallah derse cennete girecek." buyurmadı mı, Bu hadîs-i şerîf yok mu?

"Kim lâ ilâhe illallah derse cennete girecek." buyurmadı mı,
müjdelemedi mi Peygamber Efendimiz? müjdelemedi mi Peygamber Efendimiz?

Müjdeledi. Hatta bir keresinde bir hurma bahçesinde oturuyorken yanına;Müjdeledi.

Hatta bir keresinde bir hurma bahçesinde oturuyorken yanına;
"Nerede Resûlullah? Nerede Resûlullah?" diye [arayan birisi geldi.] "Nerede Resûlullah? Nerede Resûlullah?" diye [arayan birisi geldi.] Yanında olmak istiyorlar, yanından ayrılmamak istiyorlar, göremedikleri zaman divâne oluyorlar,Yanında olmak istiyorlar, yanından ayrılmamak istiyorlar, göremedikleri zaman divâne oluyorlar, mecnun oluyorlar. mecnun oluyorlar. Ebû Hüreyre radıyallahu anh aradı taradı kokusundan, şeyinden buldu,Ebû Hüreyre radıyallahu anh aradı taradı kokusundan, şeyinden buldu, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hurma bahçesinde gölgelikte, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hurma bahçesinde gölgelikte, suyun başında oturuyor.suyun başında oturuyor. Selam verdi tatlı tatlı, ürkek ürkek yanaştı.Selam verdi tatlı tatlı, ürkek ürkek yanaştı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri dedi ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri dedi ki;

"Yâ Ebâ Hüreyre! Kim lâ ilâhe illallah derse cennete girer." "Yâ Ebâ Hüreyre! Kim lâ ilâhe illallah derse cennete girer."

Kalbinden, inanarak, mânasını bilerek sıdk ile aşk ile lâ ilâhe illallah derse cennete girer. Kalbinden, inanarak, mânasını bilerek sıdk ile aşk ile lâ ilâhe illallah derse cennete girer. Sarsıldı Ebû Hüreyre radıyallahu anh, sevincinden uçacak. Dedi ki; Sarsıldı Ebû Hüreyre radıyallahu anh, sevincinden uçacak. Dedi ki;

"Yâ Resûlallah müjdeleyeyim mi bunu? Halka müjdeleyeyim mi?" "Müjdele!" "Yâ Resûlallah müjdeleyeyim mi bunu? Halka müjdeleyeyim mi?"

"Müjdele!"

Peygamber Efendimiz "Müjdele." dedi, [Ebû Hüreyre radıyallahu anh] çıktı.Peygamber Efendimiz "Müjdele." dedi, [Ebû Hüreyre radıyallahu anh] çıktı. Hurma bahçesinin kapısından çıktı, sevincinden uçuyor, ayağı yer görmüyor yer basmıyor;Hurma bahçesinin kapısından çıktı, sevincinden uçuyor, ayağı yer görmüyor yer basmıyor; "Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek!" diye herkese söyleyecek."Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek!" diye herkese söyleyecek. Girecek, çünkü Efendimiz'e sordu; "Söyleyeyim mi, müjdeleyeyim mi? Girecek, çünkü Efendimiz'e sordu; "Söyleyeyim mi, müjdeleyeyim mi?

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Anlaşılıyor ki lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek. Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Anlaşılıyor ki lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek.
Tabii hikayenin sonunu da getirelim. İlk karşılaştığı kim? Tabii hikayenin sonunu da getirelim.

İlk karşılaştığı kim?

Yiğitler yiğidi babayiğit Hz. Ömer radıyallahu anh.Yiğitler yiğidi babayiğit Hz. Ömer radıyallahu anh. O da arıyor, Resûlullah nereye gitmiş, nerede kalmış diye o da telaşta, o da merakta. O da arıyor, Resûlullah nereye gitmiş, nerede kalmış diye o da telaşta, o da merakta. Biraz görmediler mi hasta oluyorlar. Ebû Hüreyre karşıladı; Selamün aleyküm. Biraz görmediler mi hasta oluyorlar. Ebû Hüreyre karşıladı;

Selamün aleyküm.

Aleyküm selam. Dedi ki; "Yâ Ömer! Kim lâ ilâhe illallah derse cennete girer." Aleyküm selam.

Dedi ki; "Yâ Ömer! Kim lâ ilâhe illallah derse cennete girer."

Hz. Ömer kaşlarını çattı bir vurdu Ebû Hüreyre'yi düşürdü yere. Hz. Ömer kaşlarını çattı bir vurdu Ebû Hüreyre'yi düşürdü yere. Bir vurdu düşürdü yere! Acıdı, düştüğü için vücudu acıdı.Bir vurdu düşürdü yere! Acıdı, düştüğü için vücudu acıdı. Tabii acıdığına ağlamaz da, hani ayağı takılsa düşse filan insan ne olacak sabreder.Tabii acıdığına ağlamaz da, hani ayağı takılsa düşse filan insan ne olacak sabreder. Hz. Ömer'in muamelesi içine dokundu. Hz. Ömer'in muamelesi içine dokundu. Döndü Resûlullah'ın yanına gerisin geriye bahçeye, dedi; Döndü Resûlullah'ın yanına gerisin geriye bahçeye, dedi;

"Yâ Resûlallah! Sen 'Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek.' demedin mi? "Yâ Resûlallah! Sen 'Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek.' demedin mi?

"Dedim yâ Ebâ Hüreyre." "Ben halka müjdeleyeyim deyince sen müjdele demedin mi, "Dedim yâ Ebâ Hüreyre."

"Ben halka müjdeleyeyim deyince sen müjdele demedin mi,
müsaade etmedin mi?" müsaade etmedin mi?"

"Müsaade ettim yâ Ebâ Hüreyre." "E Hz. Ömer'e söyledim o da bana bir tane patlattı." "Müsaade ettim yâ Ebâ Hüreyre."

"E Hz. Ömer'e söyledim o da bana bir tane patlattı."

Hz. Ömer de o sırada gelmiş arkasından zaten.Hz. Ömer de o sırada gelmiş arkasından zaten. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Niye böyle yaptın yâ Ömer?" dedi.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

"Niye böyle yaptın yâ Ömer?" dedi.
Hz. Ömer dedi ki; İzen yettekilü yâ Resûlallah."Güvenir bu kullar o zaman." Hz. Ömer dedi ki;

İzen yettekilü yâ Resûlallah."Güvenir bu kullar o zaman."

Bu lafa dayanır, bu lafa güvenir, Ben lâ ilâhe illallah diyorum nasıl olsa, Bu lafa dayanır, bu lafa güvenir, Ben lâ ilâhe illallah diyorum nasıl olsa, "Lâ ilâhe illallah diyen cennete girer." diye çalışmazlar, vazifelerini yapmazlar. "Lâ ilâhe illallah diyen cennete girer." diye çalışmazlar, vazifelerini yapmazlar. Duyurmak doğru değil halka bunu dedi ama kitaplara girmiş.Duyurmak doğru değil halka bunu dedi ama kitaplara girmiş. Yani o duyurmak istemedi ama biliyoruz, lâ ilâhe illallah diyen cennete girecekYani o duyurmak istemedi ama biliyoruz, lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek muhterem kardeşlerim. Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek! muhterem kardeşlerim. Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek!

Ama Allah bizi bu imandan ayırmasın. Ama Allah bizi bu imandan ayırmasın. Allah son nefeste eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enneAllah son nefeste eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühû diye şu emaneti teslim etmeyi nasip eylesin.Muhammeden abdühû ve rasûlühû diye şu emaneti teslim etmeyi nasip eylesin. İmandan sonra küfre düşürmesin. Doğru yola soktuktan sonra doğru yoldan ayağını kaydırmasın.İmandan sonra küfre düşürmesin. Doğru yola soktuktan sonra doğru yoldan ayağını kaydırmasın. Hakkı bulmuşken insanı şaşırtmasın. Allah etmesin, Allah imanımızı şeytana kaptırtmasın. Hakkı bulmuşken insanı şaşırtmasın. Allah etmesin, Allah imanımızı şeytana kaptırtmasın.

Demek ki lâ ilâhe illallah diyen cennete gidecek, Esmâ-i Hüsnâ'yı sayan cennete girecek. Demek ki lâ ilâhe illallah diyen cennete gidecek, Esmâ-i Hüsnâ'yı sayan cennete girecek.

İhsâ bir mânası saymak, alimler diyorlar ki bir mânası ezberlemektir.İhsâ bir mânası saymak, alimler diyorlar ki bir mânası ezberlemektir. Ezberlesin, yani böyle kitaptan, defterden, kağıttan şöyle bir kere saymakla değil, Ezberlesin, yani böyle kitaptan, defterden, kağıttan şöyle bir kere saymakla değil, ihsâ Arapça'da, hafızasına almak, muhafaza etmek, hıfz etmek, ezberlemek mânasına da geliyor. ihsâ Arapça'da, hafızasına almak, muhafaza etmek, hıfz etmek, ezberlemek mânasına da geliyor. Ezberlemek lazım diyorlar. Onun için Esmâ-i Hüsnâ'yı ezberleyin. Yazın ezberleyin. Ezberlemek lazım diyorlar. Onun için Esmâ-i Hüsnâ'yı ezberleyin. Yazın ezberleyin.

"Hocam 99 tane isim kolay değil yani biraz çalışmak lazım,"Hocam 99 tane isim kolay değil yani biraz çalışmak lazım, benim hafızam da pek öyle güçlü değil. benim hafızam da pek öyle güçlü değil. Herşeyi tam hatırda tutamıyorum." filan derseniz ben de sizlere derim ki muhterem kardeşlerim; Herşeyi tam hatırda tutamıyorum." filan derseniz ben de sizlere derim ki muhterem kardeşlerim;

Yağmur damlası ne kadardır? Küçücük. Nasıldır? Yumuşacıktır. Nasıldır? Yağmur damlası ne kadardır?

Küçücük.

Nasıldır?

Yumuşacıktır.

Nasıldır?

Düştüğü yere çarpınca parça parça dağılır. Düştüğü yere çarpınca parça parça dağılır.

Şıp [düştü mü] etrafa dağılır ama mermeri nasıl deliyor bu? Mermeri nasıl deliyor? Şıp [düştü mü] etrafa dağılır ama mermeri nasıl deliyor bu? Mermeri nasıl deliyor?

Hatta duydum ben, bazı taş ocaklarında taşları tazyikli su püskürterek kesiyorlarmış. Hatta duydum ben, bazı taş ocaklarında taşları tazyikli su püskürterek kesiyorlarmış. Böyle aletle tazyikli su püskürtüyorlarmış ocaktan taşları böyle muntazam öyle kesiyorlarmış.Böyle aletle tazyikli su püskürtüyorlarmış ocaktan taşları böyle muntazam öyle kesiyorlarmış. Çünkü darbeyle vursalar taş çatlayacak. Çünkü darbeyle vursalar taş çatlayacak. Çatlamasın diye böyle tazyikli su püskürterek [kesiyorlarmış].Çatlamasın diye böyle tazyikli su püskürterek [kesiyorlarmış]. Kağıdı şeye takıp çok olağanüstü hızla döndürürsen testere gibi kesiyormuş. Kağıdı şeye takıp çok olağanüstü hızla döndürürsen testere gibi kesiyormuş.

Yani azmeden ezberler, azmin elinden bir şey kurtulmaz. Yani azmeden ezberler, azmin elinden bir şey kurtulmaz. Alırsın eline kağıdı sokarsın cebine her gün okursun, her gün okursun,Alırsın eline kağıdı sokarsın cebine her gün okursun, her gün okursun, her gün okursun yavaş yavaş birinci satırda şu vardı filan diye hatırına yerleşmeye başlar.her gün okursun yavaş yavaş birinci satırda şu vardı filan diye hatırına yerleşmeye başlar. Şundan sonra şu kelime geliyordu diye yerleşmeye başlar.Şundan sonra şu kelime geliyordu diye yerleşmeye başlar. Bir zaman sonra da ezberlersin. Olur bu iş.Bir zaman sonra da ezberlersin. Olur bu iş. Yani madem ki Resûlullah Efendimiz böyle demiş o müjdeyi kaçırmamaya çalışmak lazım. Yani madem ki Resûlullah Efendimiz böyle demiş o müjdeyi kaçırmamaya çalışmak lazım.

Tabii bir mânası da bu kelimelerin bu Esmâ-i Hüsnâ'nın mânasını kavramak, ne diyor? Tabii bir mânası da bu kelimelerin bu Esmâ-i Hüsnâ'nın mânasını kavramak, ne diyor?

Gaffâru'z-zünûb. "Allah günahları afv ü mağfiret edici" demek. Gaffâru'z-zünûb. "Allah günahları afv ü mağfiret edici" demek. Erhamürrâhimîn. "Merhametlilerin en merhametlisi" demek.Erhamürrâhimîn. "Merhametlilerin en merhametlisi" demek. Vehhâb. "Kullarına çok çok bağışlarda, hediyelerde hibelerde bulunan" demektir.Vehhâb. "Kullarına çok çok bağışlarda, hediyelerde hibelerde bulunan" demektir. Hayy ü Kayyûm... Hepsini öğrenmek lazım, yani ne demekse öğrenmek lazım.Hayy ü Kayyûm... Hepsini öğrenmek lazım, yani ne demekse öğrenmek lazım. Her ismine âşık olmak lazım, derin derin düşünmek, tefekkür etmek lazım. Her ismine âşık olmak lazım, derin derin düşünmek, tefekkür etmek lazım. Ahsenü'l-hâlıkîn. "Neler yaratmış, ne güzel şeyler yaratmış."Ahsenü'l-hâlıkîn. "Neler yaratmış, ne güzel şeyler yaratmış." Hepsi Rabbimizin eseri; denizdeki mercanlar, renkli renkli balıklar, çayırdaki çiçekler, Hepsi Rabbimizin eseri; denizdeki mercanlar, renkli renkli balıklar, çayırdaki çiçekler, uçan kelebekler, tatlı tatlı ötüşen kuşlar, onların nağmeleri...uçan kelebekler, tatlı tatlı ötüşen kuşlar, onların nağmeleri... Güneş, yıldızlar, ay, manzaralar, ağaçlar, yiyecekler, içecekler...Güneş, yıldızlar, ay, manzaralar, ağaçlar, yiyecekler, içecekler... hepsi Rabbimizin kudretinin âsârı, eserleri. hepsi Rabbimizin kudretinin âsârı, eserleri.

Fenzur ilâ âsâri rahmetillâhi. "Rabbinin rahmetinin eserlerine tesirlerine bak ki."Fenzur ilâ âsâri rahmetillâhi. "Rabbinin rahmetinin eserlerine tesirlerine bak ki." Keyfe yuhyi'l-arda ba'de mevtihâ. Kış oluyor, sararıp solan her yer nasıl yemyeşil oluyor.Keyfe yuhyi'l-arda ba'de mevtihâ. Kış oluyor, sararıp solan her yer nasıl yemyeşil oluyor. Bahar geldi mi nasıl bir neşe ile, nasıl bir şevk ile her taraf ziynetleniyor. Bahar geldi mi nasıl bir neşe ile, nasıl bir şevk ile her taraf ziynetleniyor. Nasıl ağaç tepeden tırnağa çiçek açıyor. Hep onlar Allahu Teâlâ kudreti ve bunları öğrenmek lazım. Nasıl ağaç tepeden tırnağa çiçek açıyor. Hep onlar Allahu Teâlâ kudreti ve bunları öğrenmek lazım.

Ve biz de her sabah büyüklerimizin öğrettiği Evrâd-ı Şerîfe arasında Yasin okuyoruz. Ve biz de her sabah büyüklerimizin öğrettiği Evrâd-ı Şerîfe arasında Yasin okuyoruz. Ondan sonra da sıra geliyor Allahu Teâlâ hazretlerinin Esmâ-i Hüsnâ'sını okuyoruz her sabah. Ondan sonra da sıra geliyor Allahu Teâlâ hazretlerinin Esmâ-i Hüsnâ'sını okuyoruz her sabah. Siz de her sabah okuyun. Siz de yavaş yavaş ezberlersiniz, siz de o mükafatlara nâil olursunuz. Siz de her sabah okuyun. Siz de yavaş yavaş ezberlersiniz, siz de o mükafatlara nâil olursunuz.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2