Namaz Vakitleri

1 Rebîü'l-Âhir 1446
04 Ekim 2024
İmsak
05:32
Güneş
06:56
Öğle
12:58
İkindi
16:13
Akşam
18:50
Yatsı
20:09
Detaylı Arama

Evinden Çıkarken Ettikleri Dua

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Cemâziye'l-Evvel 1409 / 25.12.1988
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Üzüldüğü Zaman Söyledikleri, Yeminini Mutlaka Yerine Getirirdi, Yemin Ederken Söylediği, Ateşi Yükselince Su | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Evinden Çıkarken Ettikleri Dua

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Cemâziye'l-Evvel 1409 / 25.12.1988
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Üzüldüğü Zaman Söyledikleri, Yeminini Mutlaka Yerine Getirirdi, Yemin Ederken Söylediği, Ateşi Yükselince Su | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Rahmetullahi aleyh'in Abdullah b. Cafer'den rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Rahmetullahi aleyh'in Abdullah b. Cafer'den rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Kâne izâ hazebehû emrun kâle:Kâne izâ hazebehû emrun kâle: kendisini bir şey mahzun ettiği, bir olaya ya da bir işe üzüldüğü zaman buyururdu ki; kendisini bir şey mahzun ettiği, bir olaya ya da bir işe üzüldüğü zaman buyururdu ki;

Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmü'l-kerîm, Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmü'l-kerîm, sübhânallâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm, el-hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn. sübhânallâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm, el-hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn.

Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmü'l-kerîm, Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmü'l-kerîm, sübhânallâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm, el-hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn. sübhânallâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm, el-hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mutasavvıfların fenâfillah, bekâbillah dedikleri hallerin hepsini aşmış,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mutasavvıfların fenâfillah, bekâbillah dedikleri hallerin hepsini aşmış, geçmiş bir kimse olarak her halinde, her anında geçmiş bir kimse olarak her halinde, her anında Allahu Teâlâ hazretlerini düşünüyor, her zaman O'nu zikrediyor.Allahu Teâlâ hazretlerini düşünüyor, her zaman O'nu zikrediyor. Her işinde her harekâtı ve sekenâtında devamlı dua ile Her işinde her harekâtı ve sekenâtında devamlı dua ile niyaz ile iltica ile tevekkül ile Allahu Teâlâ hazretleri ile bağlantılı bir durumda. niyaz ile iltica ile tevekkül ile Allahu Teâlâ hazretleri ile bağlantılı bir durumda.

Peygamber Efendimiz her haliyle; mahzun olduğu zaman, sevindiği zaman, yemek yediği zaman,Peygamber Efendimiz her haliyle; mahzun olduğu zaman, sevindiği zaman, yemek yediği zaman, elbise giydiği zaman, abdest aldığı zaman, abdesti bitirdiği zaman, bayrama giderken;elbise giydiği zaman, abdest aldığı zaman, abdesti bitirdiği zaman, bayrama giderken; her zaman her şeyi Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda olduğunu bilerek yapan müstesna bir insanınher zaman her şeyi Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda olduğunu bilerek yapan müstesna bir insanın idraki içinde olduğunu sergiliyor, onu gösteriyor. idraki içinde olduğunu sergiliyor, onu gösteriyor.

Mahzun olduğu zaman bu sözleri söylemesinin mânasını anlamaya çalışalım.Mahzun olduğu zaman bu sözleri söylemesinin mânasını anlamaya çalışalım. Üzüldüğü zaman Rabbine iltica ediyor.Üzüldüğü zaman Rabbine iltica ediyor. Rabbinin güzel esmâsını, sıfatını yâda getiriyor ve Allahu Teâlâ hazretlerine sığınmış oluyor.Rabbinin güzel esmâsını, sıfatını yâda getiriyor ve Allahu Teâlâ hazretlerine sığınmış oluyor. Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmü'l-kerîm.Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmü'l-kerîm. ''Halîm ve kerîm olan Allah'tan gayri hiçbir mâbud, hiçbir ilâh yoktur. Sadece O vardır.'' ''Halîm ve kerîm olan Allah'tan gayri hiçbir mâbud, hiçbir ilâh yoktur. Sadece O vardır.'' Halîm demek, yapılan kötü bir işi cezalandırmaya kudreti yettiği halde cezalandırmayıp affetmek demek.Halîm demek, yapılan kötü bir işi cezalandırmaya kudreti yettiği halde cezalandırmayıp affetmek demek. Halîm olan insan sinirlenmez. Halîm olan insan sinirlenmez. Karşı taraftaki kusur işlemiş olsa bile onun cezasını affeder, sakin bir şekilde durur. Karşı taraftaki kusur işlemiş olsa bile onun cezasını affeder, sakin bir şekilde durur. Onun için sakin duran insana biz ''halim selim insan'' diyoruz. Onun için sakin duran insana biz ''halim selim insan'' diyoruz.

Allahu Teâlâ hazretlerinin de hilm sıfatı vardır. Kudret-i külliye sahibidir.Allahu Teâlâ hazretlerinin de hilm sıfatı vardır. Kudret-i külliye sahibidir. Dilerse kâinatı kahreder, mahveder. ''Ol'' derse olur, ''olma'' derse olmaz.Dilerse kâinatı kahreder, mahveder. ''Ol'' derse olur, ''olma'' derse olmaz. Ne dilerse itirazsız o olur. Ama kudretine rağmen affediyor.Ne dilerse itirazsız o olur. Ama kudretine rağmen affediyor. Ve ya'fû an kesîr. ''Nice nice günahları affediyor.''Ve ya'fû an kesîr. ''Nice nice günahları affediyor.'' Hadîs-i şerîflerde kebair diye geçen büyük günahlar vardır.Hadîs-i şerîflerde kebair diye geçen büyük günahlar vardır. Peygamber Efendimiz'in bildirdiğine göre; insan büyük günahlardan mümkün mertebe sakınmaya çalıştığı zaman Peygamber Efendimiz'in bildirdiğine göre; insan büyük günahlardan mümkün mertebe sakınmaya çalıştığı zaman Allahu Teâlâ hazretleri, küçüklerini affediyor. Allahu Teâlâ hazretleri, küçüklerini affediyor. Me'ctünibe'l-kebâiru. ''Kebîre olan büyük günahlardan sakındığı müddetçe.''Me'ctünibe'l-kebâiru. ''Kebîre olan büyük günahlardan sakındığı müddetçe.'' Bizim her günümüz, her anımız hatadır ama affediyor. Bizim her günümüz, her anımız hatadır ama affediyor.

Onun için bildiğimiz, aklımızın erebildiği günahları yapmamaya gayret içinde olduk mu;Onun için bildiğimiz, aklımızın erebildiği günahları yapmamaya gayret içinde olduk mu; Allahu Teâlâ hazretleri; ''Bu kulum gayretli, hadi öteki hatalarını affedeyim.'' buyuruyor, halîm sıfatıyla affediyor. Allahu Teâlâ hazretleri; ''Bu kulum gayretli, hadi öteki hatalarını affedeyim.'' buyuruyor, halîm sıfatıyla affediyor.

-Halîmu ba'de ilmihî. ''Her halimizi biliyor, yine de halîm.'' -Halîmu ba'de ilmihî. ''Her halimizi biliyor, yine de halîm.''

Siz bir arkadaşınızı seversiniz seversiniz, sonra bir gizli haline muttali olursunuz da;Siz bir arkadaşınızı seversiniz seversiniz, sonra bir gizli haline muttali olursunuz da; ''Vay edepsiz! Sildim seni defterden, gözüme görünme!'' dersiniz, bir küsersiniz, bir daha hiç yüzüne bakmazsınız. ''Vay edepsiz! Sildim seni defterden, gözüme görünme!'' dersiniz, bir küsersiniz, bir daha hiç yüzüne bakmazsınız.

Neden? Neden?

Kabahatini anladınız, iç yüzünü gördünüz.Kabahatini anladınız, iç yüzünü gördünüz. Ama Allahu Teâlâ hazretleri halîmun ba'de ilmihî.Ama Allahu Teâlâ hazretleri halîmun ba'de ilmihî. Biliyor da yine halîm.''Biliyor da yine halîm.'' Kullarının her halini biliyor; Kullarının her halini biliyor; gecesini gündüzünü, gizlisini âşikâresini ve cezalandırmaya da kudret-i tâmme sahibi, yine de affediyor. gecesini gündüzünü, gizlisini âşikâresini ve cezalandırmaya da kudret-i tâmme sahibi, yine de affediyor.

Lâ ilâhe illa'l-lâhu'l-halîmü'l-kerîm.Lâ ilâhe illa'l-lâhu'l-halîmü'l-kerîm. Kerîm de, ''istemeden veren'' demek. Kerîm de, ''istemeden veren'' demek. Birisi, istediğin zaman artık kıramaz, verir ama kerem sahibi istemeden verir, doyurucu şekilde verir. Birisi, istediğin zaman artık kıramaz, verir ama kerem sahibi istemeden verir, doyurucu şekilde verir.

Allahu Teâlâ hazretleri ekremü'l-ekremîn'dir, kerimlerin en kerimidir.Allahu Teâlâ hazretleri ekremü'l-ekremîn'dir, kerimlerin en kerimidir. İstemeden kullarına nice nimetler vermiştir.İstemeden kullarına nice nimetler vermiştir. Biz daha aklımız başımıza gelmeden Allah'ın nice nimetlerine sahip olmuşuzdur.Biz daha aklımız başımıza gelmeden Allah'ın nice nimetlerine sahip olmuşuzdur. Onları istemek bizim aklımıza bile gelmez. Onları istemek bizim aklımıza bile gelmez.

Üzerimizde ne nimetlerin olduğunu daha biz anlayabilmiş miyiz?Üzerimizde ne nimetlerin olduğunu daha biz anlayabilmiş miyiz? Elektrik yeni keşfedildi de; ''Allah Allah, vücutta da elektrik varmış.'' diyorlar. Elektrik yeni keşfedildi de; ''Allah Allah, vücutta da elektrik varmış.'' diyorlar. Bir parmağınla elektrik cihazının bu tarafını tutuyorsun, Bir parmağınla elektrik cihazının bu tarafını tutuyorsun, bir parmağınla öbür tarafını tutuyorsun; ibresi fırt bu tarafa kayıyor. bir parmağınla öbür tarafını tutuyorsun; ibresi fırt bu tarafa kayıyor. Allah Allah, bu etin arasında elektrik de varmış, Allah elektrik de yaratmış, hayret ediyorsun. Allah Allah, bu etin arasında elektrik de varmış, Allah elektrik de yaratmış, hayret ediyorsun. Onu yakın zamana kadar kimse bilmiyordu.Onu yakın zamana kadar kimse bilmiyordu. Bu elektrik anlaşılıncaya kadar kimse bilmiyordu. Bu elektrik anlaşılıncaya kadar kimse bilmiyordu.

Kulların bilmediği daha neler var… Kulların bilmediği daha neler var…

Şu beynin esrarını koca koca profesörler, ordinaryüsler, ilim adamları açıkça itiraf ediyorlar:Şu beynin esrarını koca koca profesörler, ordinaryüsler, ilim adamları açıkça itiraf ediyorlar: ''Bu beynin esrarına biz henüz eremedik.'' ''Bu beynin esrarına biz henüz eremedik.''

Küçücük bir et parçası mübarekler.Küçücük bir et parçası mübarekler. Kesin, mikroskobun altına koyun, inceleyin inceleyin, anlayın. Kesin, mikroskobun altına koyun, inceleyin inceleyin, anlayın. ''Ama mikroskopla her şey görünmüyor ki.'' ''Ama mikroskopla her şey görünmüyor ki.'' Gören görünen şeyden bir şey anlayamıyor ki. Gören görünen şeyden bir şey anlayamıyor ki. Üzerimizde Allah'ın nice nice nimetleri vardır, farkında değilizdir.Üzerimizde Allah'ın nice nice nimetleri vardır, farkında değilizdir. Yürüyoruz, sıhhatteyiz, afiyetteyiz, görüyoruz, işitiyoruz, yiyoruz, içiyoruz… Yürüyoruz, sıhhatteyiz, afiyetteyiz, görüyoruz, işitiyoruz, yiyoruz, içiyoruz…

Bu Laleli Baba -Laleli Camii'nin orada yatan evliyâdan bir zât var- biraz meczup biraz da celalli bir kimseymiş.Bu Laleli Baba -Laleli Camii'nin orada yatan evliyâdan bir zât var- biraz meczup biraz da celalli bir kimseymiş. Zamanın padişahının öyle keyifle zevkle vakit geçirmesine, Zamanın padişahının öyle keyifle zevkle vakit geçirmesine, saray eğlenceleri yapmasına sinirlenmiş, sert bir söz söylemiş. saray eğlenceleri yapmasına sinirlenmiş, sert bir söz söylemiş. Allah ehli adam, Allah'tan gayriden korkmaz ki; pattadak söylemiş, Allah ehli adam, Allah'tan gayriden korkmaz ki; pattadak söylemiş, ''Ye iç de bilmem ne yap.'' demiş, ''tuvalete git, ihtiyaç gider'' mânasına. ''Ye iç de bilmem ne yap.'' demiş, ''tuvalete git, ihtiyaç gider'' mânasına. Padişah da kızmış. ''Peki ye iç de gitme.'' demiş bu sefer. Padişah da kızmış. ''Peki ye iç de gitme.'' demiş bu sefer. Güya tersini söylüyor ama bu sefer de kabız olmuş; tuvalete gidemiyor, başlamış kıvranmaya. Güya tersini söylüyor ama bu sefer de kabız olmuş; tuvalete gidemiyor, başlamış kıvranmaya. İnsan hiç tuvalete gidememenin ne büyük bir felaket olduğunu tahmin eder mi? İnsan hiç tuvalete gidememenin ne büyük bir felaket olduğunu tahmin eder mi? Şimdi bilmez, gidemediği zaman bilir. Şimdi bilmez, gidemediği zaman bilir. Sıhhatin kıymetini hasta olan bilir Sen tuvalete gidersin, gelirsin.Sıhhatin kıymetini hasta olan bilir Sen tuvalete gidersin, gelirsin. İki dakikada işini bitirirsin. İki dakikada işini bitirirsin. İhtiyar adam prostatlıdır, orada saatlerce ızdırap çeker. İhtiyar adam prostatlıdır, orada saatlerce ızdırap çeker.

Onun için, Allah'ın farkına varmadığımız nice nimetleri vardır.Onun için, Allah'ın farkına varmadığımız nice nimetleri vardır. İçimizde esrarını bilmediğimiz nice hazineler vardır; kullanmıyoruz. İçimizde esrarını bilmediğimiz nice hazineler vardır; kullanmıyoruz. İnsan ne gözünün ne böbreğinin ne beyninin tamamını kullanıyor… İnsan ne gözünün ne böbreğinin ne beyninin tamamını kullanıyor…

Beynin dokuzda birini kullanıyormuşuz.Beynin dokuzda birini kullanıyormuşuz. Yalnızca dokuzda birini kullanan insanlar bu kadar harika işler yapıyorlarsa, Yalnızca dokuzda birini kullanan insanlar bu kadar harika işler yapıyorlarsa, kalan kısımlarını kullanmayı da bilen evliyâullah demek ki ne kadar üstün insan.kalan kısımlarını kullanmayı da bilen evliyâullah demek ki ne kadar üstün insan. Demek ki Peygamber Efendimiz ne kadar büyüklerin büyüğü; anlaşılıyor. Demek ki Peygamber Efendimiz ne kadar büyüklerin büyüğü; anlaşılıyor.

Allah bize bu nimetleri biz istemeden verdi.Allah bize bu nimetleri biz istemeden verdi. Farkına varmadan ceplerimiz doluyor, farkına varmadan nimetler içinde yüzüyoruz,Farkına varmadan ceplerimiz doluyor, farkına varmadan nimetler içinde yüzüyoruz, farkına varmadan karnımız doyuyor, yatıyoruz kalkıyoruz.farkına varmadan karnımız doyuyor, yatıyoruz kalkıyoruz. Uyku nimet, uyanmak nimet, yemek nimet, yemekten zevk almak nimet; hepsi güzel. Uyku nimet, uyanmak nimet, yemek nimet, yemekten zevk almak nimet; hepsi güzel.

Avrupa'dan bir haber geliyor; ''Gökyüzündeki ozon tabakası deliniyormuş; ah, vah, yazık!''Avrupa'dan bir haber geliyor; ''Gökyüzündeki ozon tabakası deliniyormuş; ah, vah, yazık!'' Allah Allah, bir de öyle bir nimet varmış, bizim haberimiz yoktu.Allah Allah, bir de öyle bir nimet varmış, bizim haberimiz yoktu. Gökyüzünde ozon tabakası varmış. Ne yapıyormuş? Gökyüzünde ozon tabakası varmış. Ne yapıyormuş? Fezadan gelen bütün zararlı ışınları, radyoaktiviteleri süzüyormuş; Fezadan gelen bütün zararlı ışınları, radyoaktiviteleri süzüyormuş; yeryüzüne ve insanlara zararlı bir şekilde ulaşmasını engelliyormuş. yeryüzüne ve insanlara zararlı bir şekilde ulaşmasını engelliyormuş. O ozon tabakası yok olunca şiddetli yağmurlar ve birtakım zararlı şeyler oluyormuş. O ozon tabakası yok olunca şiddetli yağmurlar ve birtakım zararlı şeyler oluyormuş.

Geçenlerde gazeteler yazdı; mantardan 38-40 kişi ölmüş.Geçenlerde gazeteler yazdı; mantardan 38-40 kişi ölmüş. Birisi inceleme yapmış, diyor k; ''Bu adamlar mantarın zehirlisini, zehirsizini ayırt edemeyecek insanlar değillerdi. Birisi inceleme yapmış, diyor k; ''Bu adamlar mantarın zehirlisini, zehirsizini ayırt edemeyecek insanlar değillerdi. Mantarın bazısının zehirli olduğunu herkes bilir.Mantarın bazısının zehirli olduğunu herkes bilir. Köylüler bilir, mantarla ilgilenen herkes bilir. Zehirli mantarı tanırlar.Köylüler bilir, mantarla ilgilenen herkes bilir. Zehirli mantarı tanırlar. Fakat mantarın bünyesinde radyoaktiviteyi toplama özelliği vardır. Fakat mantarın bünyesinde radyoaktiviteyi toplama özelliği vardır. Gökyüzündeki ozon tabakası delindiği için o mantarlar radyoaktiviteyi daha fazla topladı. Gökyüzündeki ozon tabakası delindiği için o mantarlar radyoaktiviteyi daha fazla topladı. Bundan önceki yıllarda zehirsiz olarak bilinen mantarlara radyoaktivite birikti, onu yediler, ondan öldüler.'' diyor.Bundan önceki yıllarda zehirsiz olarak bilinen mantarlara radyoaktivite birikti, onu yediler, ondan öldüler.'' diyor. Bu da bir nazariye tabi. Bu da bir nazariye tabi.

Demek ki ozon tabakası, Allah'ın bizi korumak için koyduğu bir tabakaymış. Demek ki ozon tabakası, Allah'ın bizi korumak için koyduğu bir tabakaymış.

Ozon nasıl oluyor? Ozon nasıl oluyor?

Gökyüzünde şimşekler çaktığı zaman meydana gelen o şiddetli elektrik akımında,Gökyüzünde şimşekler çaktığı zaman meydana gelen o şiddetli elektrik akımında, hidrojen atomlarının üç tanesi bir araya geliyor, ozon meydana geliyor. hidrojen atomlarının üç tanesi bir araya geliyor, ozon meydana geliyor. ''Ben de gökgürültüsünü korkulu bir şey sanıyordum,''Ben de gökgürültüsünü korkulu bir şey sanıyordum, şimşeği fena bir şey sanıyordum ama onun bile vazifesi varmış. Demek ki o da bir nimetmiş.'' şimşeği fena bir şey sanıyordum ama onun bile vazifesi varmış. Demek ki o da bir nimetmiş.'' Onun için insanoğlu neyin nimet olduğunu, neyin mihnet ve ceza olduğunu bilemez. Onun için insanoğlu neyin nimet olduğunu, neyin mihnet ve ceza olduğunu bilemez.

Allah bazı insana ceza olarak zenginlik verir.Allah bazı insana ceza olarak zenginlik verir. Zenginliğin bir ceza ve bela olduğunu hiç tahmin eder miydin?Zenginliğin bir ceza ve bela olduğunu hiç tahmin eder miydin? Peygamber Efendimiz diyor ki: Fe eksir mâlehû ve veledehû. Peygamber Efendimiz diyor ki: Fe eksir mâlehû ve veledehû. ''Yâ Rabbi! Bu adamın malını da çoğalt, çocuğunu da çoğalt, görsün bakalım!''''Yâ Rabbi! Bu adamın malını da çoğalt, çocuğunu da çoğalt, görsün bakalım!'' Sabahtan akşama, geceden gündüze koyun peşinde, deve peşinde, Sabahtan akşama, geceden gündüze koyun peşinde, deve peşinde, evlat peşinde onların dertleriyle uğraşır durur; al başına belayı! evlat peşinde onların dertleriyle uğraşır durur; al başına belayı!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki:Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki: ''Vallahi ben sizin fakirliğinizden ziyade zenginliğinizden korkarım.'' ''Vallahi ben sizin fakirliğinizden ziyade zenginliğinizden korkarım.''

Neden? Neden?

Şımarırsınız, şaşırırsınız, tuğyan edersiniz. İnne'l-insâne le-yetğâ en-raâhü's-teğnâ.Şımarırsınız, şaşırırsınız, tuğyan edersiniz. İnne'l-insâne le-yetğâ en-raâhü's-teğnâ. ''İnsanoğlu kendini müstağni gördü mü, bir ihtiyacı yok gördü mü kasılır,''İnsanoğlu kendini müstağni gördü mü, bir ihtiyacı yok gördü mü kasılır, efe gibi ortada dolaşmaya başlar ve günahlara başlar.'' efe gibi ortada dolaşmaya başlar ve günahlara başlar.'' Hacivat'ın sahneye çıkıp elini kulağına koyup da; ''Yar bana bir eğlence!'' diye bağırdığı gibi,Hacivat'ın sahneye çıkıp elini kulağına koyup da; ''Yar bana bir eğlence!'' diye bağırdığı gibi, karnı doydu mu meydanlarda eğlence aramaya başlar. Tabiati böyle. karnı doydu mu meydanlarda eğlence aramaya başlar. Tabiati böyle.

İhtiyacı, imtihanı, sıkıntısı, hastalığı oldu mu ''Yâ Rabbi! Aman yâ Rabbi!'' der.İhtiyacı, imtihanı, sıkıntısı, hastalığı oldu mu ''Yâ Rabbi! Aman yâ Rabbi!'' der. Ama gençliğinde hatırına getirmez. Ama gençliğinde hatırına getirmez. Pabucu sıkmadığı zaman Allah'ın adını anmaz. Pabucu sıkmadığı zaman Allah'ın adını anmaz.

Şimdiye kadar aklın neredeydi?Şimdiye kadar aklın neredeydi? Namaz kılmıyorsun, oruç tutmuyorsun, ibadet etmiyorsun, insaf etmiyorsun, zulmü bırakmıyorsun. Namaz kılmıyorsun, oruç tutmuyorsun, ibadet etmiyorsun, insaf etmiyorsun, zulmü bırakmıyorsun. Ayağın biraz sıkıştı ha, cehennemde daha ne azaplar var! Allah'ın ne cezaları var! Ayağın biraz sıkıştı ha, cehennemde daha ne azaplar var! Allah'ın ne cezaları var!

Onun için Peygamber Efendimiz bu şuur içinde, kendini üzecek bir hadise olduğu zaman şöyle diyordu:Onun için Peygamber Efendimiz bu şuur içinde, kendini üzecek bir hadise olduğu zaman şöyle diyordu: ''Ondan başka bir ilâh yok. O halîmdir, kerîmdir.'' ''Ondan başka bir ilâh yok. O halîmdir, kerîmdir.'' Kullar cezayı hak etse ceza vermez, istemeden nimetler ihsan eder.Kullar cezayı hak etse ceza vermez, istemeden nimetler ihsan eder. En güzel sıfatlar O'nun. Lehü'l-esmâü'l-hüsnâ.En güzel sıfatlar O'nun. Lehü'l-esmâü'l-hüsnâ. ''En güzel sıfatlar Allah'ın.'' ''Kerîm olan, halîm olan Allah'tan gayri ilâh yoktur.''En güzel sıfatlar Allah'ın.'' ''Kerîm olan, halîm olan Allah'tan gayri ilâh yoktur. O vâhid, ehad, tek ve yegâne olan Rabbimiz affedicidir.O vâhid, ehad, tek ve yegâne olan Rabbimiz affedicidir. Eğer başıma gelen bu üzüntülü şey benim bir kusurumdan dolayı ise affına, Eğer başıma gelen bu üzüntülü şey benim bir kusurumdan dolayı ise affına, hilmine, keremine sığınırım, O'nun lütfunu isterim.'' demiş oluyor. hilmine, keremine sığınırım, O'nun lütfunu isterim.'' demiş oluyor. Belki de kendisini üzen kimsenin başına bir felaket gelmesin diye ona acıyor. Belki de kendisini üzen kimsenin başına bir felaket gelmesin diye ona acıyor. Çünkü değil bir peygamberi Allah'ın bir velîsini üzen kimseye bile çok büyük felaket yağar. Çünkü değil bir peygamberi Allah'ın bir velîsini üzen kimseye bile çok büyük felaket yağar. ''Kim benim evliyâmdan bir velîmi taciz ederse, ezalandırırsa ben ona harp ilan ederim.'' diyor''Kim benim evliyâmdan bir velîmi taciz ederse, ezalandırırsa ben ona harp ilan ederim.'' diyor ''Sen misin benim velîmi üzen, sen misin onun kalbini kıran?'' diye onu kim bilir ne türlü cezalara uğratır. ''Sen misin benim velîmi üzen, sen misin onun kalbini kıran?'' diye onu kim bilir ne türlü cezalara uğratır.

Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ, Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ,

Tallâhi lekad âserekallâhu aleynâ. Tallâhi lekad âserekallâhu aleynâ.

Yusuf aleyhisselam'ın kardeşleri peygamber çocuklarıydı amaYusuf aleyhisselam'ın kardeşleri peygamber çocuklarıydı ama Yusuf aleyhisselam'ı kıskandıklarından ne cahillikler ettiler. Yusuf aleyhisselam'ı kıskandıklarından ne cahillikler ettiler. Yine babalarının hürmetine felakete tam uğramadılar da imtihandan imtihana geçtiler.Yine babalarının hürmetine felakete tam uğramadılar da imtihandan imtihana geçtiler. Onların öldürmek istediği, ortadan kaldırmak istediği Yusuf aleyhisselam Mısır'a sultan oldu.Onların öldürmek istediği, ortadan kaldırmak istediği Yusuf aleyhisselam Mısır'a sultan oldu. Onlar ona muhtaç oldular da nihayet kapısına geldiler, sığındılar, bu sözü söylediler:Onlar ona muhtaç oldular da nihayet kapısına geldiler, sığındılar, bu sözü söylediler: Tallâhi lekad âserekallâhu aleynâ.Tallâhi lekad âserekallâhu aleynâ. ''Andolsun ki Allah seni üstün kıldı, sen güzel huyunla yüceldin, yükseldin.''Andolsun ki Allah seni üstün kıldı, sen güzel huyunla yüceldin, yükseldin. Allah seni peygamber seçti, biz de yaptığımız hatalardan dolayı işte böyle mahcup duruma düştük.'' Allah seni peygamber seçti, biz de yaptığımız hatalardan dolayı işte böyle mahcup duruma düştük.'' Yusuf aleyhisselam'ın siması gibi ahlâkı da çok güzeldi, onlara şöyle diyerek teselli etti.Yusuf aleyhisselam'ın siması gibi ahlâkı da çok güzeldi, onlara şöyle diyerek teselli etti. Lâ tesrîbe aleykümü'l-yevm yağfiru'l-lâhu leküm ve hüve erhamü'r-râhimîn''Lâ tesrîbe aleykümü'l-yevm yağfiru'l-lâhu leküm ve hüve erhamü'r-râhimîn'' ''Bugün artık kendi kendinizi kınayıp mahçup olmanıza lüzum yok. ''Bugün artık kendi kendinizi kınayıp mahçup olmanıza lüzum yok. Ben affettim, Allah da sizi affeder, O erhamü'r-râhimîn'dir.''Ben affettim, Allah da sizi affeder, O erhamü'r-râhimîn'dir.'' İşte büyük insanların hâli, şânı böyle oluyor. İşte büyük insanların hâli, şânı böyle oluyor.

Onun için Peygamber Efendimiz kendisini mahzun eden işten,Onun için Peygamber Efendimiz kendisini mahzun eden işten, o işi yapana da bir ceza gelmesin diye merhamet etmiş olabilir. o işi yapana da bir ceza gelmesin diye merhamet etmiş olabilir. ''Ey benim halîm Rabbim, ey benim kerîm Rabbim! ''Ey benim halîm Rabbim, ey benim kerîm Rabbim! Beni de hüzne düşürme, ona da bir zarar verme.'' demiş olabilir.Beni de hüzne düşürme, ona da bir zarar verme.'' demiş olabilir. Onun için lâ ilâhe illa'l-lâhu'l-halîmü'l-kerîm diyor, Allahu a'lem. Onun için lâ ilâhe illa'l-lâhu'l-halîmü'l-kerîm diyor, Allahu a'lem.

Sübhâna'l-lâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm.Sübhâna'l-lâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm. ''O azîm Arş'ın sahibi olan Allah her türlü noksandan münezzehtir,''O azîm Arş'ın sahibi olan Allah her türlü noksandan münezzehtir, her türlü kemâlât ile muttasıftır, her işi mükemmeldir, her işi tamdır,her türlü kemâlât ile muttasıftır, her işi mükemmeldir, her işi tamdır, her şeyi güzeldir, neylerse güzel eyler.'' demek oluyor. her şeyi güzeldir, neylerse güzel eyler.'' demek oluyor.

İnsan ciltlerle kitaplar yazsa sübhânallah sözünü bitiremez.İnsan ciltlerle kitaplar yazsa sübhânallah sözünü bitiremez. Sübhânallah son derece kıymetli, çok güzel bir sözdür.Sübhânallah son derece kıymetli, çok güzel bir sözdür. Sübhâna'l-lâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm.Sübhâna'l-lâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm. ''Arş-ı azîmin Rabbi olan Allah'ı her türlü noksandan tenzih ederim. ''Arş-ı azîmin Rabbi olan Allah'ı her türlü noksandan tenzih ederim. O her türlü noksandan, eksiklikten, hatadan kusurdan münezzehtir.''O her türlü noksandan, eksiklikten, hatadan kusurdan münezzehtir.'' ''Başıma bu hal geliyor ama Allah her şeyi mükemmel yapar, her şeyinde bir hikmet vardır.''Başıma bu hal geliyor ama Allah her şeyi mükemmel yapar, her şeyinde bir hikmet vardır. Vardır bunun da bir hikmeti.Vardır bunun da bir hikmeti. Onun eksiği, noksanı yoktur.Onun eksiği, noksanı yoktur. Madem böyle olmuş, bir sebebi vardır.'' diye üzüntüsünün arkasından teslimiyet gösteriyor. Madem böyle olmuş, bir sebebi vardır.'' diye üzüntüsünün arkasından teslimiyet gösteriyor.

Bazı cahiller, gafiller başlarına sıkıntılı bir şey geldi mi feryadı basarlar, isyana düşerler:Bazı cahiller, gafiller başlarına sıkıntılı bir şey geldi mi feryadı basarlar, isyana düşerler: ''Başıma bu da mı gelecekti!'' diye kadere isyan ederler, Allah'a karşı gelirler, ağıza alınmayacak sözler söylerler. ''Başıma bu da mı gelecekti!'' diye kadere isyan ederler, Allah'a karşı gelirler, ağıza alınmayacak sözler söylerler. Hatta bugün şarkıcılar hep böyle beste yapıyorlar, türküler yapıyorlar. Hatta bugün şarkıcılar hep böyle beste yapıyorlar, türküler yapıyorlar. Bir minibüse biniyorsunuz, öyle saçma sapan şeyler çalıyor ki Bir minibüse biniyorsunuz, öyle saçma sapan şeyler çalıyor ki hemen durdurup ineceğiniz veya o aleti kıracağınız geliyor. hemen durdurup ineceğiniz veya o aleti kıracağınız geliyor.

Allah'a isyanı, karşı gelmeyi ifade eden şeyleri şarkı türkü diye dinletiyorlar.Allah'a isyanı, karşı gelmeyi ifade eden şeyleri şarkı türkü diye dinletiyorlar. O da herhalde solcuların, dinsizlerin, imansızların bir taktiği. O da herhalde solcuların, dinsizlerin, imansızların bir taktiği. Her kap içinde ne varsa dışına onu sızdırır.Her kap içinde ne varsa dışına onu sızdırır. Onların da içlerinin çirkef dünyasından bestesine o sızıyor.Onların da içlerinin çirkef dünyasından bestesine o sızıyor. Dünyada edepsiz insan çok fazla.Dünyada edepsiz insan çok fazla. Bir kulun bir kula terbiyesizliği neyse ne ama kendisini yaratan, yaşatan, besleyen, büyüten,Bir kulun bir kula terbiyesizliği neyse ne ama kendisini yaratan, yaşatan, besleyen, büyüten, her türlü nimete mazhar eden Rabbine karşı gelmesi kabul edilemez. her türlü nimete mazhar eden Rabbine karşı gelmesi kabul edilemez.

Ama Peygamber Efendimiz bir işe üzüldüğü zaman; ''Yâ Rabbi! Senin her işin güzeldir.Ama Peygamber Efendimiz bir işe üzüldüğü zaman; ''Yâ Rabbi! Senin her işin güzeldir. Ben senin her türlü noksandan münezzeh olduğunu biliyorum, itiraf ediyorum. Ben senin her türlü noksandan münezzeh olduğunu biliyorum, itiraf ediyorum. Vardır bir hikmeti.'' demiş oluyor.Vardır bir hikmeti.'' demiş oluyor. Sübhâna'l-lâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm. Sübhâna'l-lâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm. İnsan bu sözden; ''O koca Arş-ı azîmin sahibi Allah, hatalı bir iş yapar mı? İnsan bu sözden; ''O koca Arş-ı azîmin sahibi Allah, hatalı bir iş yapar mı? Her şeyi hikmetlidir.'' gibi bir mâna sezinliyor. Her şeyi hikmetlidir.'' gibi bir mâna sezinliyor.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Biz yeryüzünün üstünde yaşıyoruz. Çevremizde semalar var. Semavât.Biz yeryüzünün üstünde yaşıyoruz. Çevremizde semalar var. Semavât. Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbîha.Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbîha. ''Biz dünyanın en yakınında olan birinci semayı yıldızlarla donattık.''''Biz dünyanın en yakınında olan birinci semayı yıldızlarla donattık.'' Demek ki yıldızların olduğu bütün bu görünen gökyüzü sema-i dünya, en yakın sema, birinci semadır.Demek ki yıldızların olduğu bütün bu görünen gökyüzü sema-i dünya, en yakın sema, birinci semadır. Ondan sonra artık yedi kat sema var.Ondan sonra artık yedi kat sema var. Seb'a semavâtin tıbâkâ.Seb'a semavâtin tıbâkâ. ''Tabaka tabaka yedi kat sema'' olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor.''Tabaka tabaka yedi kat sema'' olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor. Ama bu filozofların sıraladığı gibi felekü'l-kamer, felek-i zühal, felek-i utarit değil.Ama bu filozofların sıraladığı gibi felekü'l-kamer, felek-i zühal, felek-i utarit değil. Utaritin de, zuhalin de hepsinin, bütün yıldızların bulunduğu sema sadece birinci sema.Utaritin de, zuhalin de hepsinin, bütün yıldızların bulunduğu sema sadece birinci sema. Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünya bi-mesâbîha. Birinci sema o.Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünya bi-mesâbîha. Birinci sema o. Onun arkasından daha nice nice mesafeler, uzaklıklar var. Onun arkasından daha nice nice mesafeler, uzaklıklar var.

Sonra Vesi'a kürsiyyühü's semâvâti ve'l-ard.Sonra Vesi'a kürsiyyühü's semâvâti ve'l-ard. ''Allahu Teâlâ hazretlerinin kürsisi bütün bu yedi kat semayı ihata ediyor, içine alıyor. Kürsüsü var.''Allahu Teâlâ hazretlerinin kürsisi bütün bu yedi kat semayı ihata ediyor, içine alıyor. Kürsüsü var. Ve bu koca semâvâtın ötesinde, Allahu Teâlâ hazretlerinin arşı yanında bu kürsü ufacık bir nokta gibi kalıyor. Ve bu koca semâvâtın ötesinde, Allahu Teâlâ hazretlerinin arşı yanında bu kürsü ufacık bir nokta gibi kalıyor. Arş-ı Âlâ'nın azametini insanoğlu idrak edemez.Arş-ı Âlâ'nın azametini insanoğlu idrak edemez. Peygamber Efendimiz; ''İşte o azamet sahibi olan Arş'ın Rabbi.'' diyor. Peygamber Efendimiz; ''İşte o azamet sahibi olan Arş'ın Rabbi.'' diyor.

İnsanı Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına, birliğine götüren ve O'nun önündeİnsanı Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına, birliğine götüren ve O'nun önünde kul olarak secde ettiren en güzel müşahedelerden birisi gökyüzüne bakmaktır. kul olarak secde ettiren en güzel müşahedelerden birisi gökyüzüne bakmaktır. Yıldızlı bir havada gökyüzüne bakın, derinliklerine bakın. Yıldızlı bir havada gökyüzüne bakın, derinliklerine bakın. O parıldayan şeylerin, ecrâm u felekiyenin, gök cisimlerinin her birisi bu dünyalardan nice nice kere büyük güneşler.O parıldayan şeylerin, ecrâm u felekiyenin, gök cisimlerinin her birisi bu dünyalardan nice nice kere büyük güneşler. Çok uzaklardaki güneşler; uzaklığından dolayı biz onları nokta gibi görüyoruz. Çok uzaklardaki güneşler; uzaklığından dolayı biz onları nokta gibi görüyoruz. Bizim güneşimize bakamıyoruz, o bize çok yakın. Bizim güneşimize bakamıyoruz, o bize çok yakın. Tepsi gibi görünüyor, bakamıyoruz.Tepsi gibi görünüyor, bakamıyoruz. Ancak camı islediğimiz, kapkara yaptığımız zaman süzülmüş haliyle bakıp öyle görebiliyoruz.Ancak camı islediğimiz, kapkara yaptığımız zaman süzülmüş haliyle bakıp öyle görebiliyoruz. O bize en yakın güneş. O bize en yakın güneş. O çok uzaklardaki güneşlerin bizim güneşten ne kadar büyük olduğunu anlayın. O çok uzaklardaki güneşlerin bizim güneşten ne kadar büyük olduğunu anlayın. Ona rağman gökyüzünün engin lacivert boşluğu içinde bir küçük nokta gibi görünüyor.Ona rağman gökyüzünün engin lacivert boşluğu içinde bir küçük nokta gibi görünüyor. Allah gökyüzüne ışık saçan, enerji saçan nice parçalar yaratmış.Allah gökyüzüne ışık saçan, enerji saçan nice parçalar yaratmış. Bu ne muazzam iştir! Bu ne muazzam iştir! İnsan; ''Bunun ötesinde, o lacivertliklerin derinliklerinde neler var?'' diye düşündüğü zaman o azamet karşısında secdeye kapanır. İnsan; ''Bunun ötesinde, o lacivertliklerin derinliklerinde neler var?'' diye düşündüğü zaman o azamet karşısında secdeye kapanır.

Bugün ansiklopedilerde yazıyor, astronomi bilginleri söylüyor;Bugün ansiklopedilerde yazıyor, astronomi bilginleri söylüyor; öyle yıldızlar var ki ışığı dünyaya milyonlarca senede geliyor.öyle yıldızlar var ki ışığı dünyaya milyonlarca senede geliyor. Halbuki ışık bir saniyede dünyanın etrafını yedi defa dolaşır, üçyüz bin kilometre yapar. Halbuki ışık bir saniyede dünyanın etrafını yedi defa dolaşır, üçyüz bin kilometre yapar. Bir saniyede! Bu ışık bu hızla bir sene gidecek, bir sene dolacak. Bir saniyede! Bu ışık bu hızla bir sene gidecek, bir sene dolacak. Milyonlarca sene gidecek, gidecek gidecek... Milyonlarca sene gidecek, gidecek gidecek... Demek ki o taraftaki bir güneşten, bir ışık kaynağından yola çıkıyor, milyonlarca sene yol alıyor, bizim gözümüze geliyor.Demek ki o taraftaki bir güneşten, bir ışık kaynağından yola çıkıyor, milyonlarca sene yol alıyor, bizim gözümüze geliyor. Biz de gökyüzünde onu bir yıldız olarak, bir parıltı olarak görüyoruz. Biz de gökyüzünde onu bir yıldız olarak, bir parıltı olarak görüyoruz. ''Bak, gökyüzünde bir şey parlıyor; bir küçük yıldız.'' diye teleskopumuzu o tarafa çeviriyoruz;''Bak, gökyüzünde bir şey parlıyor; bir küçük yıldız.'' diye teleskopumuzu o tarafa çeviriyoruz; ''Bu ne biçim yıldızmış?'' diye inceliyoruz.''Bu ne biçim yıldızmış?'' diye inceliyoruz. Kaç milyon sene mesafeden geliyor. Kaç milyon sene mesafeden geliyor. Sen şimdi onu seyrediyorsun ama acaba o şimdi orada mı, var mı? Belki de yok. Sen şimdi onu seyrediyorsun ama acaba o şimdi orada mı, var mı? Belki de yok. Çünkü ışığı kaç milyon sene önce yola çıktı, sana geldi.Çünkü ışığı kaç milyon sene önce yola çıktı, sana geldi. Aradan geçen milyonlarca seneden sonra ya patladıysa veya orada başka hadiseler olduysa? Aradan geçen milyonlarca seneden sonra ya patladıysa veya orada başka hadiseler olduysa? Sen göremezsin.Sen göremezsin. Milyonlarca sene sonra eğer dünya var olacaksa, yaşayanlar o hadiseleri görecek. Milyonlarca sene sonra eğer dünya var olacaksa, yaşayanlar o hadiseleri görecek.

Dünyamızın etrafında bir zamandan mesafe, bir zamandan örülü perde var kiDünyamızın etrafında bir zamandan mesafe, bir zamandan örülü perde var ki siz gökyüzünün derinliklerinde geçmiş zamanı seyrediyorsunuz, şimdiki zamanın halini bilemiyorsunuz.siz gökyüzünün derinliklerinde geçmiş zamanı seyrediyorsunuz, şimdiki zamanın halini bilemiyorsunuz. Zaman perde olmuş, şimdiki halini görmeye gücünüz yetmiyor.Zaman perde olmuş, şimdiki halini görmeye gücünüz yetmiyor. Bu kadar esrarengiz bir âlemdeyiz. Bu kadar aciziz. Bu kadar küçüğüz. Bu kadar esrarengiz bir âlemdeyiz. Bu kadar aciziz. Bu kadar küçüğüz. Dünya bu kadar küçük, dünyanın içinde biz bu kadar küçüğüz ama inadımız bu kadar büyük. Dünya bu kadar küçük, dünyanın içinde biz bu kadar küçüğüz ama inadımız bu kadar büyük.

İnsanoğlu bu azamet sahibi; kâinatın, Arş-ı azîmin Rabbi olan Allah'aİnsanoğlu bu azamet sahibi; kâinatın, Arş-ı azîmin Rabbi olan Allah'a niye secde etmiyor, niye kulluk etmiyor, niye iltica etmiyor?niye secde etmiyor, niye kulluk etmiyor, niye iltica etmiyor? Korkmaz mı, ürpermez mi, dehşete düşmez mi? Korkmaz mı, ürpermez mi, dehşete düşmez mi?

Arş-ı azîmin sahibi Rabbimiz bizi;Arş-ı azîmin sahibi Rabbimiz bizi; kendisine boyun verip kulluk eden, tesbih çekip secde eden, sübhanallâh diyen kullarından eylesin. kendisine boyun verip kulluk eden, tesbih çekip secde eden, sübhanallâh diyen kullarından eylesin.

el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn. ''Âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamd olsun.'' diyor. ''Âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamd olsun.'' diyor. Hamd, Allah'ı övmek demektir.Hamd, Allah'ı övmek demektir. Hamd, verilen bir nimetten sonra yapılan övgüye denir.Hamd, verilen bir nimetten sonra yapılan övgüye denir. Kuru kuruya bir medih değil.Kuru kuruya bir medih değil. Bir nimetten sonra, nimet sahibine şükran duygusuyla dolu olarak yapılan medhe hamd derler.Bir nimetten sonra, nimet sahibine şükran duygusuyla dolu olarak yapılan medhe hamd derler. Hamd Allah'a mahsustur. Ancak Allah'a mahsustur.Hamd Allah'a mahsustur. Ancak Allah'a mahsustur. Çünkü her nimet O'nundur.Çünkü her nimet O'nundur. Her hâlükârda; iyi halde de, kötü halde de, üzüntüde de, sevinçte de Allah'a hamd edilir.Her hâlükârda; iyi halde de, kötü halde de, üzüntüde de, sevinçte de Allah'a hamd edilir. Çünkü O'nun şânı yücedir. Her zaman övülmeye layıktır.Çünkü O'nun şânı yücedir. Her zaman övülmeye layıktır. Her an da üzerimizde bir nimeti vardır. Onun için hamd edilir. Her an da üzerimizde bir nimeti vardır. Onun için hamd edilir.

Peygamber Efendimiz de kendisine hüzün geldiği, üzüldüğü zaman bile yine hamd ediyor.Peygamber Efendimiz de kendisine hüzün geldiği, üzüldüğü zaman bile yine hamd ediyor. İnsan; nimet gelirse şükreder, sevinir.İnsan; nimet gelirse şükreder, sevinir. Üzüntü gelirse de yine hamd edecek; Allahu Teâlâ hazretlerine sevgisini, saygısını, kulluk şuurunu bir tarafa bırakmayacak. Üzüntü gelirse de yine hamd edecek; Allahu Teâlâ hazretlerine sevgisini, saygısını, kulluk şuurunu bir tarafa bırakmayacak.

Peygamber Efendimiz; ''Âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamd olsun.'' derdi.Peygamber Efendimiz; ''Âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamd olsun.'' derdi. Kendisini üzecek bir işle karşılaştığı zaman ''Halîm ve kerîm olan Allah'tan gayri ilâh yoktur. Kendisini üzecek bir işle karşılaştığı zaman ''Halîm ve kerîm olan Allah'tan gayri ilâh yoktur. O Arş-ı azîmin sahibi olan Allah, her türlü noksandan münezzehtir.O Arş-ı azîmin sahibi olan Allah, her türlü noksandan münezzehtir. O âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamd ü senâlar olsun.'' derdi. O âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamd ü senâlar olsun.'' derdi. Ne güzel duygular taşıyormuş.Ne güzel duygular taşıyormuş. Bilmiyorum siz bir üzüntülü hadiseyle karşılaşınca ne yaparsınız, biz ne yaparız?Bilmiyorum siz bir üzüntülü hadiseyle karşılaşınca ne yaparsınız, biz ne yaparız? Basarız bağırtıyı; kimimiz olduğumuz yerde tepiniriz, kimimiz kızarız.Basarız bağırtıyı; kimimiz olduğumuz yerde tepiniriz, kimimiz kızarız. Kimisi tabakları yerlere çalar, kimisi odanın içini darmaduman eder; masalar sandalyeler uçuşur, camlar çerçeveler kırılır. Kimisi tabakları yerlere çalar, kimisi odanın içini darmaduman eder; masalar sandalyeler uçuşur, camlar çerçeveler kırılır.

Ne olmuş? Ne olmuş?

Başına üzülecek bir hadise gelmiş.Başına üzülecek bir hadise gelmiş. Saçını başını yolar, yakasını yırtar, jiletle göğsünü paralar, camları şişeleri kırar, yüzünü gözünü çizer. Saçını başını yolar, yakasını yırtar, jiletle göğsünü paralar, camları şişeleri kırar, yüzünü gözünü çizer.

Ne oluyorsun? Ne oluyorsun?

Üzülecek bir hadise olmuş.Üzülecek bir hadise olmuş. Nerede bu insanların zavallılıkları, nerede Peygamber Efendimiz'in duygularındaki nezahat, güzellik, örnek ahlâk! Nerede bu insanların zavallılıkları, nerede Peygamber Efendimiz'in duygularındaki nezahat, güzellik, örnek ahlâk!

Allahu Teâlâ hazretleri bizi onun yolunda yürüyen, onun edepleriyle edeplenen kullarından eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi onun yolunda yürüyen, onun edepleriyle edeplenen kullarından eylesin.

Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmü'l-kerîm. Sübhâna'l-lâhi Rabbi'l arşi'l-azîm.Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmü'l-kerîm. Sübhâna'l-lâhi Rabbi'l arşi'l-azîm. el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn. el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn.

Üç tane şahane cümle öğrenmiş olduk ki bu cümleler insana âhirette çok büyük sevaplar kazandırır.Üç tane şahane cümle öğrenmiş olduk ki bu cümleler insana âhirette çok büyük sevaplar kazandırır. Yerle göğün arasını doldurur, insanın mîzanını ağır bastırır. Yerle göğün arasını doldurur, insanın mîzanını ağır bastırır.

Rûz-ı mahşerde bir kulun hesapları görülüp amelleri tartıldıktan sonra cehenneme gideceği sırada bir kâğıt parçası gelir.Rûz-ı mahşerde bir kulun hesapları görülüp amelleri tartıldıktan sonra cehenneme gideceği sırada bir kâğıt parçası gelir. O kâğıt parçası; semaları ve yeri içine alacak kadar geniş olan mîzanın, yani amel terazisinin kefesine konulur. O kâğıt parçası; semaları ve yeri içine alacak kadar geniş olan mîzanın, yani amel terazisinin kefesine konulur. Bütün günahlardan daha ağır gelir. Bütün günahlardan daha ağır gelir. Kul da cehenneme gitmekten kurtulur, cennete girer. Kul da cehenneme gitmekten kurtulur, cennete girer.

O kâğıdın üzerinde ne yazıyor? O kâğıdın üzerinde ne yazıyor?

Lâ ilâhe illallâh yazıyor.Lâ ilâhe illallâh yazıyor. Bir lâ ilâhe illallâh sözü hepsinden daha ağır gelir, kulu kurtarır. Bir lâ ilâhe illallâh sözü hepsinden daha ağır gelir, kulu kurtarır. Onun için bu sözler şuurla söyleniliyorsa,Onun için bu sözler şuurla söyleniliyorsa, duya duya, anlaya anlaya, idrak ede ede söyleniyorsa insanın kurtuluşuna vesile olur. duya duya, anlaya anlaya, idrak ede ede söyleniyorsa insanın kurtuluşuna vesile olur.

İnsan; ''Ben ancak Allah'a ibadet ederim, gayrıya tapınmam,İnsan; ''Ben ancak Allah'a ibadet ederim, gayrıya tapınmam, ancak O'ndan yardım isterim.'' diye lâ ilâhe illallâh şuuru ile yaşarsa Allah'ın velîsi olur, evliyâsı olur.ancak O'ndan yardım isterim.'' diye lâ ilâhe illallâh şuuru ile yaşarsa Allah'ın velîsi olur, evliyâsı olur. Cebrail aleyhisselam İbrahim aleyhisselam'a gelmiş de;Cebrail aleyhisselam İbrahim aleyhisselam'a gelmiş de; ''İstersen seni kurtarayım, müşrikleri helak edeyim.'' demiş. ''İstersen seni kurtarayım, müşrikleri helak edeyim.'' demiş. O da; ''Sen aradan çık, Rabbim benim halimi görmüyor mu?'' demiş. O da; ''Sen aradan çık, Rabbim benim halimi görmüyor mu?'' demiş.

Birinci hadîs-i şerîf, birinci rivayet bu.Birinci hadîs-i şerîf, birinci rivayet bu. Bunlara da bazı tariflere göre hadis denilebilir.Bunlara da bazı tariflere göre hadis denilebilir. İkinci rivayet: İkinci rivayet:

Kâne izâ halefe alâ yemînin lâ yahnesü hattâ nezelet keffâretü'l-yemin. Kâne izâ halefe alâ yemînin lâ yahnesü hattâ nezelet keffâretü'l-yemin.

Bu, Hz. Âişe validemizden sahih bir rivayettir.Bu, Hz. Âişe validemizden sahih bir rivayettir. ''Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir yemin etti mi yeminini mutlaka yerine getirirdi.''Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir yemin etti mi yeminini mutlaka yerine getirirdi. Hânis olmazdı.'' Yemininden hânis olmak; ''söz verdi mi yapmamak, ahdini bozmak'' demek. Hânis olmazdı.'' Yemininden hânis olmak; ''söz verdi mi yapmamak, ahdini bozmak'' demek. Efendimiz; sözünde dururdu, yeminini yerine getirirdi.Efendimiz; sözünde dururdu, yeminini yerine getirirdi. Yemin kefaretini bildiren Maide sûresinin 89. âyeti nazil oluncaya kadar.Yemin kefaretini bildiren Maide sûresinin 89. âyeti nazil oluncaya kadar. O âyet-i kerimede; ''Ey iman edenler, ahitlerinize, akitlerinize, verdiğiniz sözlere bağlı olun. O âyet-i kerimede; ''Ey iman edenler, ahitlerinize, akitlerinize, verdiğiniz sözlere bağlı olun. Ahdinizi, sözünüzü bozmayın, yeminlerinizi de yerine getirin.Ahdinizi, sözünüzü bozmayın, yeminlerinizi de yerine getirin. Eğer yerine getiremezseniz on miskini doyurmanız şeklinde bir ceza, kefaret ödeyiniz.Eğer yerine getiremezseniz on miskini doyurmanız şeklinde bir ceza, kefaret ödeyiniz. Veyahut bir köle âzat ediniz.Veyahut bir köle âzat ediniz. Eğer paranız pulunuz yok da yoksul bir kimseyseniz üç gün oruç tutunuz.'' diyor âyet-i kerîmede.Eğer paranız pulunuz yok da yoksul bir kimseyseniz üç gün oruç tutunuz.'' diyor âyet-i kerîmede. Zâlike keffâretü eymâniküm izâ haleftüm vahfazû eymâneküm.Zâlike keffâretü eymâniküm izâ haleftüm vahfazû eymâneküm. ''Bu, yemininizin kefaretidir, yeminlerinizi muhafaza ediniz.'' diye bildiriliyor. ''Bu, yemininizin kefaretidir, yeminlerinizi muhafaza ediniz.'' diye bildiriliyor. Bu aynı zamanda bir müsaadedir.Bu aynı zamanda bir müsaadedir. ''Yemininizi bozduğunuz takdirde böyle kefaret ödeyeceksiniz.'' ''Yemininizi bozduğunuz takdirde böyle kefaret ödeyeceksiniz.'' Eğer yemin uygun bir yemin değilse o zaman inadı bırakıp yapmayıp kefaret ödemek uygundur. Eğer yemin uygun bir yemin değilse o zaman inadı bırakıp yapmayıp kefaret ödemek uygundur.

Yeminde iki şey var.Yeminde iki şey var. Hak üzerine, güzel bir iş için yemin edilmişse onun yerine getirilmesi mecburidir. Hak üzerine, güzel bir iş için yemin edilmişse onun yerine getirilmesi mecburidir. Eğer batıl üzerine, yanlış bir şey üzerine yemin edilmişse onun yerine getirilmemesi esastır. Eğer batıl üzerine, yanlış bir şey üzerine yemin edilmişse onun yerine getirilmemesi esastır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfi var, gayet açık olarak bildiriyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfi var, gayet açık olarak bildiriyor.

Lâ ahlifü alâ yemînin fe-erâ ğayrahâ hayran minhâ illâ keffertü an yemînî ve eteytü'l-lezî hüve hayrun. Lâ ahlifü alâ yemînin fe-erâ ğayrahâ hayran minhâ illâ keffertü an yemînî ve eteytü'l-lezî hüve hayrun.

Hz. Aişe validemizden rivayet edilmiş.Hz. Aişe validemizden rivayet edilmiş. ''Bir şeye yemin ettiğimde o yeminin aksini yapmanın daha hayırlı olduğunu anladığım zaman''Bir şeye yemin ettiğimde o yeminin aksini yapmanın daha hayırlı olduğunu anladığım zaman yeminimin kefaretini verdim, o hayırlı olan işi yaptım.'' diyor. yeminimin kefaretini verdim, o hayırlı olan işi yaptım.'' diyor.

Bu hususta başka hadîs-i şerîfler de vardır.Bu hususta başka hadîs-i şerîfler de vardır. ''Ben bir kere yemin etmiş bulundum, ne yapayım artık bunu yapacağım.'' diye düşünmek yanlıştır.''Ben bir kere yemin etmiş bulundum, ne yapayım artık bunu yapacağım.'' diye düşünmek yanlıştır. Yemin ettiğiniz şey batılsa, yanlışsa, günahsa onun yapılmaması gerekir! Yemin ettiğiniz şey batılsa, yanlışsa, günahsa onun yapılmaması gerekir! Yapılmaması gerekir ama yemin ettin; o zaman, o yeminin kefaretini vereceksin.Yapılmaması gerekir ama yemin ettin; o zaman, o yeminin kefaretini vereceksin. Yemin kefareti on fakiri doyurmaktır veya bir köle âzat etmektir.Yemin kefareti on fakiri doyurmaktır veya bir köle âzat etmektir. Parası yoksa buna gücü yetmiyorsa o zaman da üç gün oruç tutar. Parası yoksa buna gücü yetmiyorsa o zaman da üç gün oruç tutar.

Bunun sebebi insanın sözüne sahip olmasıdır.Bunun sebebi insanın sözüne sahip olmasıdır. ''İnsanlar gelişigüzel konuşmasınlar, gelişigüzel hareket etmesinler, boş yere yemin etmesinler.'' diye bir ceza konulmuş.''İnsanlar gelişigüzel konuşmasınlar, gelişigüzel hareket etmesinler, boş yere yemin etmesinler.'' diye bir ceza konulmuş. Yemin ederseniz ve yemininizi tutmazsanız bu cezayı ödeyeceksiniz. Onun için herkes dikkat eder. Yemin ederseniz ve yemininizi tutmazsanız bu cezayı ödeyeceksiniz. Onun için herkes dikkat eder.

Yaya geçidinin olmadığı bir yerden geçersen şu kadar trafik cezası kesilir.Yaya geçidinin olmadığı bir yerden geçersen şu kadar trafik cezası kesilir. Polis oradayken geçer misin? Geçemezsin.Polis oradayken geçer misin? Geçemezsin. Cezaları biraz arttırıyorlar, o zaman millet ışığın yanında bekliyor.Cezaları biraz arttırıyorlar, o zaman millet ışığın yanında bekliyor. Çizgili yerlerden, yaya geçidi müsaadesi olan yerlerden geçiyor amaÇizgili yerlerden, yaya geçidi müsaadesi olan yerlerden geçiyor ama gevşediği zaman yine paldır küldür otomobillerin önünden, arkasından geçiyor. gevşediği zaman yine paldır küldür otomobillerin önünden, arkasından geçiyor. Ceza olduğu zaman nasıl duruyorlar. Ceza olduğu zaman nasıl duruyorlar. İslâm'da da böyle ceza var. İslâm'da da böyle ceza var. Ya sözünü tutarsın ya cezayı çekersin. Ya sözünü tutarsın ya cezayı çekersin. O cezaya kefaret deniliyor. Keffaret-i yemin. O cezaya kefaret deniliyor. Keffaret-i yemin.

Muhterem kardeşlerim; gelişigüzel, olur olmaz her şeye yemin etmeyin. Muhterem kardeşlerim; gelişigüzel, olur olmaz her şeye yemin etmeyin.

Bir de yalan yere yemin ederse ne kadar büyük günah işlemiş olduğunu anlayabilirsiniz.Bir de yalan yere yemin ederse ne kadar büyük günah işlemiş olduğunu anlayabilirsiniz. ''Vallahi, şunu şöyle yapacağım.'' deyip de yapmadığınız zaman bir kefaret boynunuza borç oluyor. ''Vallahi, şunu şöyle yapacağım.'' deyip de yapmadığınız zaman bir kefaret boynunuza borç oluyor. Çünkü âyet-i kerîmede Allah'ın size emrettiği bir şey oluyor, onu yapmamış oluyorsunuz.Çünkü âyet-i kerîmede Allah'ın size emrettiği bir şey oluyor, onu yapmamış oluyorsunuz. Yemin etmeyin, yemin ettiyseniz yerine getirin.Yemin etmeyin, yemin ettiyseniz yerine getirin. Yalan yanlış, ters bir şeye yemin ettiyseniz onu yapmamak daha doğrudur.Yalan yanlış, ters bir şeye yemin ettiyseniz onu yapmamak daha doğrudur. Yapmayacaksınız, kefaretini ödeyeceksiniz. Yapmayacaksınız, kefaretini ödeyeceksiniz. O da dilinizi tutamamanızın, kendinize hâkim olamamanızın akıl parası; akıllanma, uslanma bedeli olmuş oluyor. O da dilinizi tutamamanızın, kendinize hâkim olamamanızın akıl parası; akıllanma, uslanma bedeli olmuş oluyor.

Peygamber Efendimiz sözünü hep yerine getirirdi.Peygamber Efendimiz sözünü hep yerine getirirdi. Ama yeminlerin kefareti olacağına dair âyet geldiği zamanAma yeminlerin kefareti olacağına dair âyet geldiği zaman eğer yemin ettiği şeyin yapılmaması, başka türlü hareket edilmesi daha iyi iseeğer yemin ettiği şeyin yapılmaması, başka türlü hareket edilmesi daha iyi ise o zaman kefaretini verip o hayırlı şeyi yapardı. o zaman kefaretini verip o hayırlı şeyi yapardı. Ondan önce dişini sıkardı; zarara da uğrasa, sıkıntı da çekse onu yerine getirirdi.Ondan önce dişini sıkardı; zarara da uğrasa, sıkıntı da çekse onu yerine getirirdi. Bu kefaret âyeti Peygamber Efendimiz için bir müsaade gibi oldu. Bu kefaret âyeti Peygamber Efendimiz için bir müsaade gibi oldu. O aslında hep sözünde dururdu da artık, O aslında hep sözünde dururdu da artık, ''Daha hayırlı olan bir şeyle ezâ çekmesin, meşakkate uğramasın.'' diye onun için bir kolaylık gibi oldu. ''Daha hayırlı olan bir şeyle ezâ çekmesin, meşakkate uğramasın.'' diye onun için bir kolaylık gibi oldu. Yemin konusunda uyanık bulunmanızı tavsiye ederim. Yemin konusunda uyanık bulunmanızı tavsiye ederim.

Kâne izâ halefe kâle: Ve'l-lezî nefsü Muhammedin bi-yedihî.Kâne izâ halefe kâle: Ve'l-lezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. ''Peygamber Efendimiz bir şeye yemin ettiği zaman şöyle derdi: ''Peygamber Efendimiz bir şeye yemin ettiği zaman şöyle derdi: ''Muhammed'in nefsi, canı elinde olan Allah'a and olsun ki.''''Muhammed'in nefsi, canı elinde olan Allah'a and olsun ki.'' ''Muhammed'in nefsi, canı yani hayatı elinde olan Allah'a and olsun ki'' diye and ederdi.''Muhammed'in nefsi, canı yani hayatı elinde olan Allah'a and olsun ki'' diye and ederdi. Âdeti böyleydi. Âdeti böyleydi.

''Ben hayatın, ölümün önemini kavramış bir insanım.''Ben hayatın, ölümün önemini kavramış bir insanım. Bir gün gelip Rabbimizin huzuruna gideceğiz. Bir gün gelip Rabbimizin huzuruna gideceğiz. Bu canı veren Allah'tır, alan Allah'tır. Bu canı veren Allah'tır, alan Allah'tır. Bu konuşmalardan, sözlerden, yeminlerden sorgu sual ve hesap olacaktır.Bu konuşmalardan, sözlerden, yeminlerden sorgu sual ve hesap olacaktır. Ben bunun idrakindeyim. Ben bunun idrakindeyim. Elbette Allah, peygamber olmama rağmen benim de bir gün ruhumu kabzettirecek.Elbette Allah, peygamber olmama rağmen benim de bir gün ruhumu kabzettirecek. Bir gün ben de O'nun huzuruna varacağım. Bir gün ben de O'nun huzuruna varacağım. Ben bunun şuurunda olarak bunu böyle söylüyorum.'' demek. Ben bunun şuurunda olarak bunu böyle söylüyorum.'' demek.

Bu, çok kuvvetli bir yemin.Bu, çok kuvvetli bir yemin. Ve'l-lezî nefsü Muhammedin bi-yedihî.Ve'l-lezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. ''Şu Muhammed'in canı elinde olana and olsun ki.'' Çok ciddi bir yemin.''Şu Muhammed'in canı elinde olana and olsun ki.'' Çok ciddi bir yemin. Efendimiz, bu tarzda yemin ederdi. Efendimiz, bu tarzda yemin ederdi. Sanki kendisini üçüncü bir şahısmış gibi ismini zikrederek yemin ederdi. Sanki kendisini üçüncü bir şahısmış gibi ismini zikrederek yemin ederdi.

Mesela ben size desem ki; ''Biraz hastayım, şu Es'ad kardeşinize dua edin.''Mesela ben size desem ki; ''Biraz hastayım, şu Es'ad kardeşinize dua edin.'' Hani insan bazen ismini böyle söyler ya, Peygamber Efendimiz de böyle kendisinin adını anarak yemin ederdi. Hani insan bazen ismini böyle söyler ya, Peygamber Efendimiz de böyle kendisinin adını anarak yemin ederdi. Ve'l-lezî nefsü Muhammedin bi-yedihî.Ve'l-lezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. ''Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki'' diye, kendi adını ortaya koyarak söylerdi.''Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki'' diye, kendi adını ortaya koyarak söylerdi. Efendimiz'in yemin ediş şekli böyle. Efendimiz'in yemin ediş şekli böyle.

Kâne izâ humme deâ bi-kırbetin min mâin fe-efrağahâ alâ karnihî fa'ğtesele.Kâne izâ humme deâ bi-kırbetin min mâin fe-efrağahâ alâ karnihî fa'ğtesele. ''Kendisine ateş bastığı zaman, ateşli bir hastalık geldiği zaman bir kırba su isterdi.''''Kendisine ateş bastığı zaman, ateşli bir hastalık geldiği zaman bir kırba su isterdi.'' Yani ''Bir kova su isterdi, onu başına dökerdi, onunla yıkanırdı.''Yani ''Bir kova su isterdi, onu başına dökerdi, onunla yıkanırdı.'' Suudi Arabistan'ı düşünün, oranın sıcağını düşünün; Suudi Arabistan'ı düşünün, oranın sıcağını düşünün; işte o sıcakta bir de ateş basınca Peygamber Efendimiz tedbir olarak böyle yapardı. işte o sıcakta bir de ateş basınca Peygamber Efendimiz tedbir olarak böyle yapardı. Bir kova suyu başından aşağıya döker, ateşinin geçmesine yardımcı olsun diye bu şekilde yıkanırdı. Bir kova suyu başından aşağıya döker, ateşinin geçmesine yardımcı olsun diye bu şekilde yıkanırdı.

Hicaz'ı ziyaret edenler bilir.Hicaz'ı ziyaret edenler bilir. Kış mevsiminde bile havası bizim yaz ayları gibidir.Kış mevsiminde bile havası bizim yaz ayları gibidir. Yalnızca sıcağı biraz yumuşamıştır.Yalnızca sıcağı biraz yumuşamıştır. Fakat yaz mevsimi geldi mi güneşin altında şemsiyesiz dolaşırsanız güneş çarpar, ölürsünüz.Fakat yaz mevsimi geldi mi güneşin altında şemsiyesiz dolaşırsanız güneş çarpar, ölürsünüz. Sizi buzlara yatırırlar.Sizi buzlara yatırırlar. Kurtulursanız kurtulursunuz, aksi takdirde güneş çarpmasından ölürsünüz. Kurtulursanız kurtulursunuz, aksi takdirde güneş çarpmasından ölürsünüz.

''Ben kabadayıyım, arslanım, paşayım, ağayım; bana bir şey olmaz.'' diye''Ben kabadayıyım, arslanım, paşayım, ağayım; bana bir şey olmaz.'' diye biraz ortalıkta dolaşan, güneş çarpmasından küt diye yuvarlanır, hastaneyi boylar.biraz ortalıkta dolaşan, güneş çarpmasından küt diye yuvarlanır, hastaneyi boylar. Öyle bir sıcağı vardır. Öyle bir sıcağı vardır. Çıplak taşa bastığınız zaman ayağınızın tabanı kavrulur, şişer, su toplar.Çıplak taşa bastığınız zaman ayağınızın tabanı kavrulur, şişer, su toplar. O kadar sıcak olur.O kadar sıcak olur. Peygamber Efendimiz o sıcakta yaşadı.Peygamber Efendimiz o sıcakta yaşadı. Ne buzdolabı vardı ne soğuk su. Oranın suları daha ağır oluyor. Ne buzdolabı vardı ne soğuk su. Oranın suları daha ağır oluyor. Buraların suları biraz daha hafif olur.Buraların suları biraz daha hafif olur. Mesela zemzem suyu, içinde pek çok çeşit mineral olan bir sudur.Mesela zemzem suyu, içinde pek çok çeşit mineral olan bir sudur. Başlı başına bir gıdadır.Başlı başına bir gıdadır. İnsan bir ay onu yer, gıdalanır, şişmanlar, kilo alır. İnsan bir ay onu yer, gıdalanır, şişmanlar, kilo alır. Mübarek sanki su değil, ağdalı bir ilaç gibidir, şifalıdır.Mübarek sanki su değil, ağdalı bir ilaç gibidir, şifalıdır. Zemzemin dışındaki öteki sular da içildiği zaman bizim buradaki sular gibi insana kolay kolay serinlik vermez.Zemzemin dışındaki öteki sular da içildiği zaman bizim buradaki sular gibi insana kolay kolay serinlik vermez. Bir de ateş bastı mı ne yapsınlar? Bir de ateş bastı mı ne yapsınlar? ''Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem başından aşağı su dökünürdü.'' diye burada öğreniyoruz. ''Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem başından aşağı su dökünürdü.'' diye burada öğreniyoruz.

Kâne izâ hâfe kavmen kâle:Kâne izâ hâfe kavmen kâle: Allahümme innâ nec'alüke fî nühûrihim ve neûzü bike min şürûrihim. Allahümme innâ nec'alüke fî nühûrihim ve neûzü bike min şürûrihim.

Ebû Musa el-Eş'ârî radıyallahu anh'ten;Ebû Musa el-Eş'ârî radıyallahu anh'ten; Ahmed b Hanbel, Ebû Dâvud, Beyhakî ve Müstedrek kaynaklarında rivayet var.Ahmed b Hanbel, Ebû Dâvud, Beyhakî ve Müstedrek kaynaklarında rivayet var. Peygamber Efendimiz bir düşman kavmin şerrinden korktuğu zaman onların aleyhinde:Peygamber Efendimiz bir düşman kavmin şerrinden korktuğu zaman onların aleyhinde: Allâhümme innâ nec'alüke fî nühûrihimAllâhümme innâ nec'alüke fî nühûrihim ''Yâ Rabbi! Biz onların enselerine cezayı indirmeni dileriz''Yâ Rabbi! Biz onların enselerine cezayı indirmeni dileriz ve neûzü bike min şürûrihim ve neûzü bike min şürûrihim ve onların şerrinden sana sığınırız.'' diye dua ederdi. ve onların şerrinden sana sığınırız.'' diye dua ederdi.

Nühûr göğsün üst tarafı, gerdan tarafı demek.Nühûr göğsün üst tarafı, gerdan tarafı demek. Devenin bıçaklanma yeridir. Kurbanın kesilme yeridir.Devenin bıçaklanma yeridir. Kurbanın kesilme yeridir. Allâhümme innâ nec'alüke fî nühûrihim.Allâhümme innâ nec'alüke fî nühûrihim. ''Yâ Rabbi! Biz senin, düşmanlarımızın boğazına çökmeni dileriz.''''Yâ Rabbi! Biz senin, düşmanlarımızın boğazına çökmeni dileriz.'' Yani ''Onları kahret, cezalandır. Onlara karşı bizi koru.'' mânasına.Yani ''Onları kahret, cezalandır. Onlara karşı bizi koru.'' mânasına. ''Yâ Rabbi! O düşmana karşı sana sığınırız, sana tevekkül ederiz ve onların şerrinden sana iltica ederiz.'' demek.''Yâ Rabbi! O düşmana karşı sana sığınırız, sana tevekkül ederiz ve onların şerrinden sana iltica ederiz.'' demek. Ve neûzü bike min şürûrihim. Ve neûzü bike min şürûrihim. ''Onların şerlerinden sana sığınırız.'' ''Onların şerlerinden sana sığınırız.'' Bu da düşmana karşı yapılacak duadır; Allah'a sığınmadır, Allah'a tevekküldür. Bu da düşmana karşı yapılacak duadır; Allah'a sığınmadır, Allah'a tevekküldür. Bunu da yazın, ezberleyin. Bunu da yazın, ezberleyin.

Kâne izâ hâfe en yusîbe şey'en bi-aynihî kâle:Kâne izâ hâfe en yusîbe şey'en bi-aynihî kâle: Allahümme bârik fîhi ve lâ tedurrahû.Allahümme bârik fîhi ve lâ tedurrahû. ''Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir şeye nazar değmesinden korkarsa:''Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir şeye nazar değmesinden korkarsa: ‘Yâ Rabbi! Bunu mübarek eyle ve onu zarara uğratma.' diye dua ederdi.'' ‘Yâ Rabbi! Bunu mübarek eyle ve onu zarara uğratma.' diye dua ederdi.'' Bu hadîs-i şerîf göz değmesinin, nazarın hak olduğunu gösterir.Bu hadîs-i şerîf göz değmesinin, nazarın hak olduğunu gösterir. Ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu bize öğretmiştir. Ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu bize öğretmiştir. Bazen insanın beğendiği bir şeye kendisinin nazarı değer.Bazen insanın beğendiği bir şeye kendisinin nazarı değer. Onun için yapılacak bir duadır. Onun için yapılacak bir duadır. ''Yâ Rabbi! Bunu mübarek eyle ve ona zarar verme.''''Yâ Rabbi! Bunu mübarek eyle ve ona zarar verme.'' Güzel bir elbise giyersiniz, kendiniz de beğenirsiniz.Güzel bir elbise giyersiniz, kendiniz de beğenirsiniz. Güzel bir ayakkabı giyersiniz, kendinizin de hoşuna gider;Güzel bir ayakkabı giyersiniz, kendinizin de hoşuna gider; ''Derisi ne kadar güzel, ne kadar güzel parlıyor.'' ''Derisi ne kadar güzel, ne kadar güzel parlıyor.'' İyi bir araba alırsınız; pırıl pırıl, hoşunuza gider.İyi bir araba alırsınız; pırıl pırıl, hoşunuza gider. Pat bir kazaya uğrar, bir yerine bir şey gelir.Pat bir kazaya uğrar, bir yerine bir şey gelir. Arabanın çamurluğu bozulur, kaportasına bir şey olur, camı kırılır, çatır çatır çatlar.Arabanın çamurluğu bozulur, kaportasına bir şey olur, camı kırılır, çatır çatır çatlar. Elbisenize bir şey dökülür, lekelenir.Elbisenize bir şey dökülür, lekelenir. Pabucunuza bir zarar gelir, yırtılır... Pabucunuza bir zarar gelir, yırtılır...

Neden? Neden?

Çünkü nazar değdi. Nazar haktır. Nazar değebilir.Çünkü nazar değdi. Nazar haktır. Nazar değebilir. Onun için ''nazar değmesin'' diye bazı şeylerde hafif kusurlar bırakmak da iyidir.Onun için ''nazar değmesin'' diye bazı şeylerde hafif kusurlar bırakmak da iyidir. Karşı taraf çok beğendi mi nazar değebilir. Karşı taraf çok beğendi mi nazar değebilir. Senin de bazı şeylere nazarın değebilir. Kendi eşyana değebilir.Senin de bazı şeylere nazarın değebilir. Kendi eşyana değebilir. Kendi sevdiğin şeylere nazarın değebilir. Onun için bu duayı ezberle.Kendi sevdiğin şeylere nazarın değebilir. Onun için bu duayı ezberle. Allahümme bârik fîhi velâ tedurrahû. Tedurruhû, tedurrahâ hepsi olur.Allahümme bârik fîhi velâ tedurrahû. Tedurruhû, tedurrahâ hepsi olur. ‘R' harfi şeddeli olduğu için nehy-i hâzır sîgası olarak her türlü harekelenebilir. ‘R' harfi şeddeli olduğu için nehy-i hâzır sîgası olarak her türlü harekelenebilir.

Kâne izâ hâfe en yusîbe şey'en bi-aynihî kâle:Kâne izâ hâfe en yusîbe şey'en bi-aynihî kâle: Allahümme bârik fîhi ''Yâ Rabbi! Bunu bana mübarek et ve ona zarar ulaştırma.'' diye dua ederdi. Allahümme bârik fîhi ''Yâ Rabbi! Bunu bana mübarek et ve ona zarar ulaştırma.'' diye dua ederdi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ''Biz öğrenelim.'' diye bu duayı yapıyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ''Biz öğrenelim.'' diye bu duayı yapıyor. Yoksa onun baktığı her şeye bereket gelir, her şeyi güzeldir.Yoksa onun baktığı her şeye bereket gelir, her şeyi güzeldir. ''Keşke nazarına biz de ersek, bizim gözlerimiz de onu görse!'' diye gece gündüz herkesin istediği şeydir. ''Keşke nazarına biz de ersek, bizim gözlerimiz de onu görse!'' diye gece gündüz herkesin istediği şeydir.

Gül bahçene dünyamızda Gül bahçene dünyamızda

Girelim yâ Resûlallah! diye ne güzel ilahiler söylemişlerdir. Girelim yâ Resûlallah! diye ne güzel ilahiler söylemişlerdir.

Kâne izâ harace mine'l-ğâiti kâle: Ğufrâneke. Kâne izâ harace mine'l-ğâiti kâle: Ğufrâneke.

Kâne izâ harace mine'l-halâi kâle: el-Hamdü li'l-lâhi'l-lezî ezhebe anni'l-ezâ ve âfânî. Kâne izâ harace mine'l-halâi kâle: el-Hamdü li'l-lâhi'l-lezî ezhebe anni'l-ezâ ve âfânî.

Kâne izâ harace mine'l-ğâiti kâle: el-Hamdü li'l-lâhi'l-lezî ahsene ileyye fî evvelihî ve âhirihî. Kâne izâ harace mine'l-ğâiti kâle: el-Hamdü li'l-lâhi'l-lezî ahsene ileyye fî evvelihî ve âhirihî.

Bu üç rivayette Peygamber Efendimiz'in tuvaletten çıkışında da dua ettiğini öğrenmiş oluyoruz.Bu üç rivayette Peygamber Efendimiz'in tuvaletten çıkışında da dua ettiğini öğrenmiş oluyoruz. Peygamber Efendimiz'in şuuru her anında Allahu Teâlâ hazretleriyle ilgili olduğundan her hali dua, her hali tazarru, her zamanı ibadet.Peygamber Efendimiz'in şuuru her anında Allahu Teâlâ hazretleriyle ilgili olduğundan her hali dua, her hali tazarru, her zamanı ibadet. Yani zikr-i müdâm halinde ve fenâfillah, bekâbillah makamlarının üstünde. Yani zikr-i müdâm halinde ve fenâfillah, bekâbillah makamlarının üstünde.

Bir rivayette; gufrâneke. ''Affet yâ Rabbi! Mağfiret et yâ Rabbi!'' derdi. Bir rivayette; gufrâneke. ''Affet yâ Rabbi! Mağfiret et yâ Rabbi!'' derdi.

İnsan tuvalete girince mahrem bir durum oluyor; soyunuyor, tekrar giyiniyor.İnsan tuvalete girince mahrem bir durum oluyor; soyunuyor, tekrar giyiniyor. ''Affet yâ Rabbi!'' diyor. Çünkü melekler var. ''Affet yâ Rabbi!'' diyor. Çünkü melekler var. O büyük insanlar neler düşünürler, meleklerden bile utanırlar. O büyük insanlar neler düşünürler, meleklerden bile utanırlar.

Hatta bir tanesi diyor ki; ''Omzunda melekler var; sevaplarını, günahlarını yazıyorlar.Hatta bir tanesi diyor ki; ''Omzunda melekler var; sevaplarını, günahlarını yazıyorlar. Her âzanda melekler var, seni koruyorlar. Vücudunda 360 tane melek vazifeli.Her âzanda melekler var, seni koruyorlar. Vücudunda 360 tane melek vazifeli. İnsanların yanında edepsizlik yapmazsın, yalnız kaldın mı her edepsizliği yaparsın. İnsanların yanında edepsizlik yapmazsın, yalnız kaldın mı her edepsizliği yaparsın. Nerede kaldı senin âmentüde ve melâiketihî ‘Ve meleklerine inandım.' demen.'' Nerede kaldı senin âmentüde ve melâiketihî ‘Ve meleklerine inandım.' demen.'' İnsan düşünürse bu velînin sözü doğru.İnsan düşünürse bu velînin sözü doğru. Hakikaten adam kalabalıkta burnunu bile karıştırmaz da yalnız kaldı mı türlü edepsizliği yapar.Hakikaten adam kalabalıkta burnunu bile karıştırmaz da yalnız kaldı mı türlü edepsizliği yapar. Meleklere imanı sağlam olsa onlardan da utanacak. Meleklere imanı sağlam olsa onlardan da utanacak.

Fıkıh kitaplarımızda İslâmî edebi anlatırken; banyoda yalnız başına yıkanırken bile peştemal kullanmak tavsiye edilir.Fıkıh kitaplarımızda İslâmî edebi anlatırken; banyoda yalnız başına yıkanırken bile peştemal kullanmak tavsiye edilir. Edepleri ne kadar incedir.Edepleri ne kadar incedir. Bu sebeplerden olsa gerek Peygamber Efendimiz; gufrâneke ''Mağfiretini dileriz yâ Rabbi!'' diyerek tuvaletten çıkarmış. Bu sebeplerden olsa gerek Peygamber Efendimiz; gufrâneke ''Mağfiretini dileriz yâ Rabbi!'' diyerek tuvaletten çıkarmış.

Bir başka rivayette de; el-Hamdü li'l-lahillezî ezhebe anni'l-ezâ ve âfânî.Bir başka rivayette de; el-Hamdü li'l-lahillezî ezhebe anni'l-ezâ ve âfânî. ''Eza veren şeyleri benden gideren ve bana afiyet veren Allah'a hamdolsun.'' diye dua edermiş. ''Eza veren şeyleri benden gideren ve bana afiyet veren Allah'a hamdolsun.'' diye dua edermiş. İnsanın aç kalması bir sıkıntı verir, tok kalması bir başka sıkıntı verir.İnsanın aç kalması bir sıkıntı verir, tok kalması bir başka sıkıntı verir. İshal olsa bir başka sıkıntı olur, kabız olsa bir başka sıkıntı olur. İshal olsa bir başka sıkıntı olur, kabız olsa bir başka sıkıntı olur. Her halin sıkıntılı tarafı da var.Her halin sıkıntılı tarafı da var. Sıkıntı olmadan, vücudun fonksiyonları normal çalışıyorsa elhamdülillah, ne güzel. Tabi hepsi olacak. Bunlar insanoğlunun tabii hayatının gereği. Sıkıntı olmadan, vücudun fonksiyonları normal çalışıyorsa elhamdülillah, ne güzel. Tabi hepsi olacak. Bunlar insanoğlunun tabii hayatının gereği. Su içecek, idrar olacak. Yemek yiyecek, büyük abdest olacak. Bunların oluşunda İslâm'ın koyduğu kaidelerin hepsi gayet güzel. Su içecek, idrar olacak. Yemek yiyecek, büyük abdest olacak. Bunların oluşunda İslâm'ın koyduğu kaidelerin hepsi gayet güzel.

Tuvalete gidecek; gittiği zaman küçük abdestini yapıyorsa üstüne sıçramamasına dikkat edecek.Tuvalete gidecek; gittiği zaman küçük abdestini yapıyorsa üstüne sıçramamasına dikkat edecek. Boğaziçi Köprüsü gibi iki tarafa ayağını açıyor millet, tuvalete giriyor. Ondan sonra bir şarıltı ki ta tuvaletin dışından duyulacak.Boğaziçi Köprüsü gibi iki tarafa ayağını açıyor millet, tuvalete giriyor. Ondan sonra bir şarıltı ki ta tuvaletin dışından duyulacak. Adamın ne pantolonu kaldı, ne ceketi kaldı belki ağzına bile sıçramıştır. Böyle şey mi olur? Bu kadar yüksekten, bu kadar kuvvetli fışkıran bir şeyin sonu nereye varır?Adamın ne pantolonu kaldı, ne ceketi kaldı belki ağzına bile sıçramıştır.


Böyle şey mi olur? Bu kadar yüksekten, bu kadar kuvvetli fışkıran bir şeyin sonu nereye varır?
Bununla namaz mı kılınır? Böyle Müslümanlık mı olur? Tedbir alacak. Sıçramamasına dikkat edecek. Bir damlasının bile üstüne gelmemesine dikkat edecek. Bununla namaz mı kılınır? Böyle Müslümanlık mı olur?

Tedbir alacak. Sıçramamasına dikkat edecek. Bir damlasının bile üstüne gelmemesine dikkat edecek.

Birisi kabirde azap görüyordu da Peygamber Efendimiz dedi ki; ''Bu büyük bir şeyden azap görmüyor. Kâne lâ yestetiru an bevlihî.Birisi kabirde azap görüyordu da Peygamber Efendimiz dedi ki; ''Bu büyük bir şeyden azap görmüyor.

Kâne lâ yestetiru an bevlihî.
''Küçük abdestini yaparken kendisini sakınmazdı.'' Sen mühim görmezsin ama abdestin olmaz, namazın olmaz. Namazda bir de elbisenin temizliği şartı vardır. ''Küçük abdestini yaparken kendisini sakınmazdı.'' Sen mühim görmezsin ama abdestin olmaz, namazın olmaz. Namazda bir de elbisenin temizliği şartı vardır. Abdestli olacak, bir de elbisesi temiz olacak. Elbise temiz olmazsa, namaz kıldığı yer temiz olmazsa ibadeti makbul olmaz, ibadeti borç kalabilir. Abdestli olacak, bir de elbisesi temiz olacak. Elbise temiz olmazsa, namaz kıldığı yer temiz olmazsa ibadeti makbul olmaz, ibadeti borç kalabilir. Onun için bunlara hep dikkat etmek lazım. Büyük abdeste de, küçük abdeste de dikkat etmek lazım. Bunları hocaların söylemesi lazım.Onun için bunlara hep dikkat etmek lazım. Büyük abdeste de, küçük abdeste de dikkat etmek lazım. Bunları hocaların söylemesi lazım. Babaların söylemesi lazım. Çocuklarına öğretmesi lazım. Öğretmezlerse çok fena şeyler olur. Güya dünyada medeniyet var. Ne medeniyeti! Babaların söylemesi lazım. Çocuklarına öğretmesi lazım. Öğretmezlerse çok fena şeyler olur. Güya dünyada medeniyet var. Ne medeniyeti!

Bizim fakülteden arkadaşlardan birisiyle sosyeteden bir kadının münakaşası olmuş. Konu temizlik, taharet. ''Ne demek o taharetlenmek?'' demiş.Bizim fakülteden arkadaşlardan birisiyle sosyeteden bir kadının münakaşası olmuş. Konu temizlik, taharet. ''Ne demek o taharetlenmek?'' demiş. Bizim arkadaş şaşırmış, anlatmış. ''Bu işin yerine siz ne yaparsınız?'' diye sormuş. ''Biz sık sık iç çamaşırı değiştiririz.'' demiş.Bizim arkadaş şaşırmış, anlatmış. ''Bu işin yerine siz ne yaparsınız?'' diye sormuş. ''Biz sık sık iç çamaşırı değiştiririz.'' demiş. Bre insafsız, pis pis kokarsın be! Sık sık çamaşır değiştirmekle bu iş olur mu? Gıcır gıcır tertemiz yapmak lazım. Müslümanlık nerede bu adamlar nerede? Bre insafsız, pis pis kokarsın be! Sık sık çamaşır değiştirmekle bu iş olur mu? Gıcır gıcır tertemiz yapmak lazım. Müslümanlık nerede bu adamlar nerede?

Peygamber Efendimiz bir rivayette ğufrâneke demiş. Bu hatırda kolay kalır. Ğufrâneke ''Affet, mağfiret eyle yâ Rabbi!'' Bir başka rivayette tuvaletten çıkarken;Peygamber Efendimiz bir rivayette ğufrâneke demiş. Bu hatırda kolay kalır. Ğufrâneke ''Affet, mağfiret eyle yâ Rabbi!'' Bir başka rivayette tuvaletten çıkarken; ''Ezâyı giderip bana afiyet veren Allah'a hamdolsun.'' diye dua etmiş. Üçüncü rivayette de el-hamdü li'l-lâhi'l-lezî ahsene ileyye fî evvelihî ve âhirihî diye dua etmiş. ''Ezâyı giderip bana afiyet veren Allah'a hamdolsun.'' diye dua etmiş.

Üçüncü rivayette de el-hamdü li'l-lâhi'l-lezî ahsene ileyye fî evvelihî ve âhirihî diye dua etmiş.
''Bu işin evvelinde de sonunda da bana lütufta, iyilikte bulunmuş olan Allah'a hamdolsun.'' demek. Evvelinde lütufta bulunması nedir? ''Bu işin evvelinde de sonunda da bana lütufta, iyilikte bulunmuş olan Allah'a hamdolsun.'' demek. Evvelinde lütufta bulunması nedir? İnsanın yemek yemesi, karnının doyması. Sonunda lütufta bulunması ise fazlalıklardan kurtulma ve rahatlama. İnsanın yemek yemesi, karnının doyması. Sonunda lütufta bulunması ise fazlalıklardan kurtulma ve rahatlama.

Kâne izâ harace min beytihî kâle: Bi'smi'l-lâhi et-tüklânu ala'l-lâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh. Kâne izâ harace min beytihî kâle: Bi'smi'l-lâhi et-tüklânu ala'l-lâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.

Kâne izâ harace min beytihî kâle: Bi'smi'l-lâhi tevekkeltü ala'llâh. Allâhümme innâ ne'ûzü bike min en-nezille ev nadılle ev nazlime ev nuzleme ev nechele ev yüchele aleynâ. Kâne izâ harace min beytihî kâle: Bi'smi'l-lâhi tevekkeltü ala'llâh. Allâhümme innâ ne'ûzü bike min en-nezille ev nadılle ev nazlime ev nuzleme ev nechele ev yüchele aleynâ.

Kâne izâ harace min beytihî kâle: Bi'smi'l-lâhi rabbî eûzü bike min en ezille ev edılle ev azlime ev uzleme ev echele ev yüchele aleyye. Kâne izâ harace min beytihî kâle: Bi'smi'l-lâhi rabbî eûzü bike min en ezille ev edılle ev azlime ev uzleme ev echele ev yüchele aleyye.

Üç rivayet de Efendimiz'in evinden dışarıya çıktığı zaman yaptığı dualar. Onun için üçünü de peş peşe okudum. Bir rivayette Peygamber Efendimiz evinden çıkarken derdi ki;Üç rivayet de Efendimiz'in evinden dışarıya çıktığı zaman yaptığı dualar. Onun için üçünü de peş peşe okudum. Bir rivayette Peygamber Efendimiz evinden çıkarken derdi ki; Bismillah ''Allah'ın adıyla çıkıyorum.'' et-Tüklânü ala'l-lâhi. ''Dayanmam, güvenmem Allah'adır. Allah'a dayanıyorum.'' Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.Bismillah ''Allah'ın adıyla çıkıyorum.'' et-Tüklânü ala'l-lâhi. ''Dayanmam, güvenmem Allah'adır. Allah'a dayanıyorum.'' Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. ''Allah'tan gayrı güç kuvvet sahibi yok. Güç kuvvet O'nundur. O'nun adıyla çıkıyorum, O'na dayanıyorum.'' Bismillahi et-tüklânü ala'l-lâhi lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. ''Allah'tan gayrı güç kuvvet sahibi yok. Güç kuvvet O'nundur. O'nun adıyla çıkıyorum, O'na dayanıyorum.''

Bismillahi et-tüklânü ala'l-lâhi lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.

Tabi ki başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur, mâsivânın hiçbir varlığı yoktur. Bütün güç ve kuvvet Allah'ındır. Allah'ın müsaade etmediği hiçbir şey olmaz. Hiçbir varlık, hiçbir şey yapamaz.Tabi ki başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur, mâsivânın hiçbir varlığı yoktur. Bütün güç ve kuvvet Allah'ındır. Allah'ın müsaade etmediği hiçbir şey olmaz. Hiçbir varlık, hiçbir şey yapamaz. Ne böcekler, ne canavarlar, ne rüzgârlar, zelzeleler, elektrikler hiçbir şey Allah dilemeyince, istemeyince, müsaade etmeyince herhangi bir zarar veremez. Düşman da zarar veremez.Ne böcekler, ne canavarlar, ne rüzgârlar, zelzeleler, elektrikler hiçbir şey Allah dilemeyince, istemeyince, müsaade etmeyince herhangi bir zarar veremez. Düşman da zarar veremez. Dünyanın bütün katilleri bir araya gelse onlar da zarar veremez. Bismillahirahmânirrahîm diye çıktı mı, Allah'a sığındı mı, Allah'a dayandı mı, Allah'tan gayrı güç kuvvet olmadığını bildi mi korunur. Dünyanın bütün katilleri bir araya gelse onlar da zarar veremez. Bismillahirahmânirrahîm diye çıktı mı, Allah'a sığındı mı, Allah'a dayandı mı, Allah'tan gayrı güç kuvvet olmadığını bildi mi korunur. Peygamber Efendimiz böyle çıkardı. Başka bir rivayette de evinden çıktığı zaman derdi ki; Bismillah tevekkeltü ala'l-lâh. ''Allah'a dayandım, Allah'a tevekkül ettim.'' diyor. Sonra ne diyor? Peygamber Efendimiz böyle çıkardı.

Başka bir rivayette de evinden çıktığı zaman derdi ki; Bismillah tevekkeltü ala'l-lâh. ''Allah'a dayandım, Allah'a tevekkül ettim.'' diyor.

Sonra ne diyor?
Allâhümme innâ neûzü bike min en-nezille ev nadılle ev nazlime ev nuzleme ev nechele ev yüchele aleynâ. ''Yâ Rabbi! Biz sana sığınırız.'' Min en nezille. ''Ayağımızın kaymasından.''Allâhümme innâ neûzü bike min en-nezille ev nadılle ev nazlime ev nuzleme ev nechele ev yüchele aleynâ. ''Yâ Rabbi! Biz sana sığınırız.'' Min en nezille. ''Ayağımızın kaymasından.'' Ev nadılle. ''Yolu sapıtmamızdan, ayağımızın kaymasından.'' Ev nazlime. ''Tutup birisine haksızlık, zulüm yapmamızdan.'' Ev nuzleme. ''Veyahut birisinin bize zulüm yapmasından. Ev nadılle. ''Yolu sapıtmamızdan, ayağımızın kaymasından.'' Ev nazlime. ''Tutup birisine haksızlık, zulüm yapmamızdan.'' Ev nuzleme. ''Veyahut birisinin bize zulüm yapmasından. '' Ev nechele. ''Birisine cahilce bir muamele etmemizden.'' Ev yüchele aleynâ. ''Veyahut birisinin bize cahilce bir muamele yapmasından sana sığınırız yâ Rabbi!'' derdi. Bunları biraz inceleyelim. '' Ev nechele. ''Birisine cahilce bir muamele etmemizden.'' Ev yüchele aleynâ. ''Veyahut birisinin bize cahilce bir muamele yapmasından sana sığınırız yâ Rabbi!'' derdi.

Bunları biraz inceleyelim.

Efendimiz, nelerden Allah'a sığınırmış? Bismillahi tevekkeltü ala'llah dedikten sonra, ''Yâ Rabbi! Biz sana sığınırız.'' deyip neleri saymış? Efendimiz, nelerden Allah'a sığınırmış? Bismillahi tevekkeltü ala'llah dedikten sonra, ''Yâ Rabbi! Biz sana sığınırız.'' deyip neleri saymış?

Bir; ayağımızın kaymasından, sürçmesinden. Bu maddî de olabilir. Basarsın buzun üstüne, ayağın kayar. Gözünü açarsın, hastanedesin.Bir; ayağımızın kaymasından, sürçmesinden. Bu maddî de olabilir. Basarsın buzun üstüne, ayağın kayar. Gözünü açarsın, hastanedesin. Bir de bakarsın her tarafından, burnundan ayağının ucuna kadar sarmışlar, alçıya almışlar. İnsanın ayağı kayabilir. Gerçek kayma. Bir de bakarsın her tarafından, burnundan ayağının ucuna kadar sarmışlar, alçıya almışlar.

İnsanın ayağı kayabilir. Gerçek kayma.

Bir de mecazî mânada olur; hata etmek, ayak sürçmesi mânasına olur. Peygamberler günah işlemezler. Zelleleleri vardır. Bir de mecazî mânada olur; hata etmek, ayak sürçmesi mânasına olur. Peygamberler günah işlemezler. Zelleleleri vardır.

Öyle yapmayacaktı ama yapıverdi. Büyük günah değil de ona ayak sürçmesi, zelle demişler. Aynı kökten geliyor. Ev nezille.Öyle yapmayacaktı ama yapıverdi. Büyük günah değil de ona ayak sürçmesi, zelle demişler. Aynı kökten geliyor. Ev nezille. ''Yâ Rabbi! Ayak sürçmemiz olmasın, bir hatamız olmasın, bir hatalı iş yapmayalım.'' Günah işlememek, hatalı bir iş yapmamak için Allah'a sığınıyor. ''Yâ Rabbi! Ayak sürçmemiz olmasın, bir hatamız olmasın, bir hatalı iş yapmayalım.'' Günah işlememek, hatalı bir iş yapmamak için Allah'a sığınıyor.

Ev nadille. ''Yolu sapıtmayalım.'' İnsan bir yoldan çıkar, gider gider; ''Ya, Allah Allah! Buraları benim bildiğim yerler değil, nereye gelmişim? Hay Allah! Yanlış geldim.'' der, yolu şaşırdı.Ev nadille. ''Yolu sapıtmayalım.'' İnsan bir yoldan çıkar, gider gider; ''Ya, Allah Allah! Buraları benim bildiğim yerler değil, nereye gelmişim? Hay Allah! Yanlış geldim.'' der, yolu şaşırdı. Çölde de insan yolu bir şaşırdı mı bir daha nasıl bulacak? Kum tepeleri birbirine benzer, peşpeşe sıralanmıştır. Bir kaybetti mi kumlara bata çıka kaybolur, gider. Sıcak da bir bastırdı mı helak olur.Çölde de insan yolu bir şaşırdı mı bir daha nasıl bulacak? Kum tepeleri birbirine benzer, peşpeşe sıralanmıştır. Bir kaybetti mi kumlara bata çıka kaybolur, gider. Sıcak da bir bastırdı mı helak olur. Orada yolu sapıtmak bu İstanbul caddesinde yolu sapıtmak gibi olmaz. Orası daha zor. Ama bazen böyle büyük yerlerde de şaşırma, sapıtma olabiliyor. Orada yolu sapıtmak bu İstanbul caddesinde yolu sapıtmak gibi olmaz. Orası daha zor. Ama bazen böyle büyük yerlerde de şaşırma, sapıtma olabiliyor.

Sapıtma deyince hatırıma geldi. Hacca gidiliyor. Bir milyon, bir buçuk milyon insan bir gün için Arafat'ta çadır kuruyor. Çadırların arasında yollar var, hepsi birbirine benziyor.Sapıtma deyince hatırıma geldi. Hacca gidiliyor. Bir milyon, bir buçuk milyon insan bir gün için Arafat'ta çadır kuruyor. Çadırların arasında yollar var, hepsi birbirine benziyor. Adam çadırından bir çıkıyor, kayboluyor. ''Ben bu çadırı bulurum.'' diyor ama çadırlar birbirine benzediği için karıştırıyor. ''Hay Allah! Türkler'in çadırı hangisiydi?'' derken nihayet kayıpların olduğu yere götürüyorlar.Adam çadırından bir çıkıyor, kayboluyor. ''Ben bu çadırı bulurum.'' diyor ama çadırlar birbirine benzediği için karıştırıyor. ''Hay Allah! Türkler'in çadırı hangisiydi?'' derken nihayet kayıpların olduğu yere götürüyorlar. Böyle kaybolmuş bir sürü insan oluyor. Mina'da da böyle oluyor. Mühendis kardeşlerimizden bir tanesi kaybolanları ayıplarmış;Böyle kaybolmuş bir sürü insan oluyor. Mina'da da böyle oluyor. Mühendis kardeşlerimizden bir tanesi kaybolanları ayıplarmış; ''İnsan çıkar, sağına bakar soluna bakar, bir iz bulur kendisine, ona göre gider. Kaybolmak neymiş?'' dermiş. Kendisi anlatıyor. ''Hocamızla beraber hacca gittiğimiz zaman Mina'da çadırımızdan çıktım. ''İnsan çıkar, sağına bakar soluna bakar, bir iz bulur kendisine, ona göre gider. Kaybolmak neymiş?'' dermiş. Kendisi anlatıyor. ''Hocamızla beraber hacca gittiğimiz zaman Mina'da çadırımızdan çıktım. Bir iki alışveriş yaptım. Sonra bizim sokağı kaybettim. Ara Allahım ara, bir türlü bulamadım.'' diyor. Orada da böyle olur; birisini ayıplarsan ayıpladığın şey başına gelir.Bir iki alışveriş yaptım. Sonra bizim sokağı kaybettim. Ara Allahım ara, bir türlü bulamadım.'' diyor.


Orada da böyle olur; birisini ayıplarsan ayıpladığın şey başına gelir.
Koskoca mühendis; hem de yüksek mevkilerde bulunmuş bir kimse, böyle şeyleri çok iyi bilir, planları, istikametleri, yönleri çok iyi bilen bir kimse ama Allah şaşırttı mı insan şaşırabilir. Koskoca mühendis; hem de yüksek mevkilerde bulunmuş bir kimse, böyle şeyleri çok iyi bilir, planları, istikametleri, yönleri çok iyi bilen bir kimse ama Allah şaşırttı mı insan şaşırabilir.

Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki; ''Yol sapıtmaktan da sana sığınırım.'' Bu maddî mânasında olduğu gibi mecazî mânasında da olabilir. Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki; ''Yol sapıtmaktan da sana sığınırım.'' Bu maddî mânasında olduğu gibi mecazî mânasında da olabilir.

''Yanlış iş yapıyor; günahlı, saçma sapan iş yapıyor.'' mânasına. ''Ayağımızın sürçmesinden, yolu kaybetmemizden, sapıtmamızdan sana sığınırız.'' derken;''Yanlış iş yapıyor; günahlı, saçma sapan iş yapıyor.'' mânasına. ''Ayağımızın sürçmesinden, yolu kaybetmemizden, sapıtmamızdan sana sığınırız.'' derken; ''Küçük hata etmemizden, büyük dalaletlere düşmekten, yanlış işler yapmaktan sana sığınıyoruz.'' mânasına da olabilir. Her iki mânası da doğru. Yola çıkarken her ikisinden de Allah'a sığınmak lazım. ''Küçük hata etmemizden, büyük dalaletlere düşmekten, yanlış işler yapmaktan sana sığınıyoruz.'' mânasına da olabilir. Her iki mânası da doğru. Yola çıkarken her ikisinden de Allah'a sığınmak lazım.

Ev nazlime ev nuzleme. ''Ya biz başkasına zulmederiz, günaha gireriz veyahut birisi gelir bize zulmeder, ezâ çekeriz. İkisinden de sana sığınırım yâ Rabbi!'' diyor.Ev nazlime ev nuzleme. ''Ya biz başkasına zulmederiz, günaha gireriz veyahut birisi gelir bize zulmeder, ezâ çekeriz. İkisinden de sana sığınırım yâ Rabbi!'' diyor. Ne bizim zararımız başkasına dokunsun ne başkasının zararı bize dokunsun. ''Ne sen aldan, ne aldat!'' dediği gibi şairin. Ben kimseye zulmetmeyeyim, kimseye bir zararım dokunmasın. Ne bizim zararımız başkasına dokunsun ne başkasının zararı bize dokunsun. ''Ne sen aldan, ne aldat!'' dediği gibi şairin. Ben kimseye zulmetmeyeyim, kimseye bir zararım dokunmasın. Ne de birisi bana zulmetsin. Yolda giderken başına bir bela çıkıyor. Geliyor bir kabadayı, başın derde giriyor, karakolluk oluyorsun. Bu da fena. Bir zalim geliyor sana zulmediyor; bu da fena. Ne de birisi bana zulmetsin. Yolda giderken başına bir bela çıkıyor. Geliyor bir kabadayı, başın derde giriyor, karakolluk oluyorsun. Bu da fena. Bir zalim geliyor sana zulmediyor; bu da fena. Sen tutup birisine kızıyorsun, sinirleniyorsun, zulmediyorsun; o da fena. Çünkü günaha giriyorsun, Allah hesabını soracak. Sen tutup birisine kızıyorsun, sinirleniyorsun, zulmediyorsun; o da fena. Çünkü günaha giriyorsun, Allah hesabını soracak. Onun için Peygamber Efendimiz dışarı çıkarken; ''Zulmetmekten de zulme uğramaktan da sana sığınırım yâ Rabbi!'' derdi. Onun için Peygamber Efendimiz dışarı çıkarken; ''Zulmetmekten de zulme uğramaktan da sana sığınırım yâ Rabbi!'' derdi.

Ev nechele ev yüchele aleynâ. ''Benim bir cahillik yapmamdan veyahut bana bir cahillik yapılmasından da sana sığınırım, yâ Rabbi!''Ev nechele ev yüchele aleynâ. ''Benim bir cahillik yapmamdan veyahut bana bir cahillik yapılmasından da sana sığınırım, yâ Rabbi!'' ''Karşımdaki insanların kadrini kıymetini bilemememden veyahut karşımdakilerin de bana gereken insanî muameleyi yapmamasından sana sığınırım.'' derdi. Elbette çok güzel bir duadır. ''Karşımdaki insanların kadrini kıymetini bilemememden veyahut karşımdakilerin de bana gereken insanî muameleyi yapmamasından sana sığınırım.'' derdi. Elbette çok güzel bir duadır. Onun için bunu da ezberlemeye çalışın. ''Yâ Rabbi! Senin adınla yola çıkıyorum, sana tevekkül ettim. Yâ Rabbi!Onun için bunu da ezberlemeye çalışın. ''Yâ Rabbi! Senin adınla yola çıkıyorum, sana tevekkül ettim. Yâ Rabbi! Ayağımın kaymasından, yolu sapıtmamdan, zulmetmemden, zulme uğramamdan, cahillik etmemden, bana cahillik edilmesinden sana sığınırım.'' demiş oluyor. Yola çıkarken böyle çıkıyor.Ayağımın kaymasından, yolu sapıtmamdan, zulmetmemden, zulme uğramamdan, cahillik etmemden, bana cahillik edilmesinden sana sığınırım.'' demiş oluyor. Yola çıkarken böyle çıkıyor. Peygamber Efendimiz neler düşünüyormuş; siz de bunları düşünün, böyle yola çıkın. Üçüncü rivayet de aşağı yukarı buna benziyor.Peygamber Efendimiz neler düşünüyormuş; siz de bunları düşünün, böyle yola çıkın.


Üçüncü rivayet de aşağı yukarı buna benziyor.
Peygamber Efendimiz, evinden çıktığı zaman buyururdu ki; Bismillahi Rabbî. ''Rabbim olan Allah'ın adıyla çıkıyorum.'' Burada Rabbî'yi ekledi. Peygamber Efendimiz, evinden çıktığı zaman buyururdu ki; Bismillahi Rabbî. ''Rabbim olan Allah'ın adıyla çıkıyorum.'' Burada Rabbî'yi ekledi. Sevgisinden, yakınlığından; aşkullah ve muhabbetullahın galebesinden ne diyor? Bismillahi Rabbî. ''O benim Rabbim olan Allah'ın ismiyle çıkıyorum.'' Sevgisinden, yakınlığından; aşkullah ve muhabbetullahın galebesinden ne diyor? Bismillahi Rabbî. ''O benim Rabbim olan Allah'ın ismiyle çıkıyorum.'' Eûzü bike min en ezille ev adılle ev azlime ev uzleme ev echele ev yüchele aleyye. Yukarıdakine biraz benziyor. ''Ey Rabbim! Senin adınla çıkıyorum. Eûzü bike min en ezille ev adılle ev azlime ev uzleme ev echele ev yüchele aleyye. Yukarıdakine biraz benziyor. ''Ey Rabbim! Senin adınla çıkıyorum. Ayağımın kaymasından, sapıtmamdan, zulmetmemden, zulme uğramamdan, cahillik yapmamdan, bana cahillik yapılmasından sana sığınırım Yâ Rabbi!'' der, dışarıya öyle çıkardı.Ayağımın kaymasından, sapıtmamdan, zulmetmemden, zulme uğramamdan, cahillik yapmamdan, bana cahillik yapılmasından sana sığınırım Yâ Rabbi!'' der, dışarıya öyle çıkardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Allah'a sığınırdı, ondan sonra da hep hayırlarla karşılaşırdı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Allah'a sığınırdı, ondan sonra da hep hayırlarla karşılaşırdı.

Kâne izâ harace yevme'l-îdi fî tarîkin racea fî ğayrihî. ''Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bayram günü camiye çıktığı zamanKâne izâ harace yevme'l-îdi fî tarîkin racea fî ğayrihî. ''Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bayram günü camiye çıktığı zaman giderken bir yoldan giderdi, gelirken başka bir yoldan dönerdi.'' Peygamber Efendimiz bayram namazından dönerken geldiği yol ile değil başka bir yoldan geriye dönerdi. giderken bir yoldan giderdi, gelirken başka bir yoldan dönerdi.'' Peygamber Efendimiz bayram namazından dönerken geldiği yol ile değil başka bir yoldan geriye dönerdi.

Bunun sebebi; sevabının çok olmasını istemesi ve yaptığı hayırlı işe yerin, göğün, taşın, yolun şahit olması. Biz de böyle yaparız. Bereket vardır.Bunun sebebi; sevabının çok olmasını istemesi ve yaptığı hayırlı işe yerin, göğün, taşın, yolun şahit olması. Biz de böyle yaparız. Bereket vardır. Ayrıca her yolun bir bereketi vardır. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu tarzda hareket ederdi. Ayrıca her yolun bir bereketi vardır. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu tarzda hareket ederdi.

Rabbimiz; her halimizde, her işimizde Resûlullah gibi yaşamayı, onun âdâbına uymayı, sünnetini prensip edinmeyi,Rabbimiz; her halimizde, her işimizde Resûlullah gibi yaşamayı, onun âdâbına uymayı, sünnetini prensip edinmeyi, onun yolunda yürümeyi, sünnetini ihya etmeyi, böylece şehit sevapları kazanmayı cümlemize nasip eylesin. onun yolunda yürümeyi, sünnetini ihya etmeyi, böylece şehit sevapları kazanmayı cümlemize nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2