Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Fıkıh İbadetlerin Temel Taşı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Recep 1421 / 11.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İbadetlerin En Kıymetlisi, Fıkıh İki Şeyi Gösteriyor, Azıkların En Hayırlısı, İnsanın Gönlüne İlka Eden En Hayırlı Şey, Allah'ın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Fıkıh İbadetlerin Temel Taşı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Recep 1421 / 11.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İbadetlerin En Kıymetlisi, Fıkıh İki Şeyi Gösteriyor, Azıkların En Hayırlısı, İnsanın Gönlüne İlka Eden En Hayırlı Şey, Allah'ın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemînel-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben alâ külli hâlin ve fî külli hîn,hamden kesîran tayyiben alâ külli hâlin ve fî külli hîn, ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihîve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'dü fe kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'dü fe kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem:

Şeyhin Sa'd hazretlerinden ama hangi Sa'd olduğunu burada yazmamış, sadece Sa'd demiş.Şeyhin Sa'd hazretlerinden ama hangi Sa'd olduğunu burada yazmamış, sadece Sa'd demiş. Bir kaç tane Sa'd var. En başta gelenlerinden birisiBir kaç tane Sa'd var. En başta gelenlerinden birisi Aşere-i Mübeşşere'den Sa'd b. Ebî Vakkas radıyallahu anh. Sa'd es-Sâidî var...Aşere-i Mübeşşere'den Sa'd b. Ebî Vakkas radıyallahu anh. Sa'd es-Sâidî var... Hangisi olduğu beyan edilmemiş. Peygamber Efendimiz; Hayru'l-ibâde el-fıkh, buyurmuş. Hangisi olduğu beyan edilmemiş.

Peygamber Efendimiz;

Hayru'l-ibâde el-fıkh, buyurmuş.

Hayr; "daha iyi" veya "en iyi" mânasında bir kelime. Hayr; "daha iyi" veya "en iyi" mânasında bir kelime.

Arapça'da "daha" ve "en" mânasını vermek için sıfatlar belli bir kalıba dökülür.Arapça'da "daha" ve "en" mânasını vermek için sıfatlar belli bir kalıba dökülür. O kalıpla ifade edilir ama bunlar onun istisnasıdır.O kalıpla ifade edilir ama bunlar onun istisnasıdır. Hayır ve şer kelimesi o kalıba uymadığı hâlde "daha" ve "en" mânası olan kelimedir. Hayır ve şer kelimesi o kalıba uymadığı hâlde "daha" ve "en" mânası olan kelimedir.

Ekber; "en büyük" demek. Ahsen; "en güzel" demek. Asgar; "en küçük" demek.Ekber; "en büyük" demek. Ahsen; "en güzel" demek. Asgar; "en küçük" demek. Ef'al vezninde olursa o sıfat "en şöyle…" mânasına geliyor. A'lem; "en iyi bilen, en alim olan" demek. Ef'al vezninde olursa o sıfat "en şöyle…" mânasına geliyor.

A'lem; "en iyi bilen, en alim olan" demek.

Ama bu hayr kelimesi ahyer değil, müstesna. Fakat mânası öyle. Ama bu hayr kelimesi ahyer değil, müstesna. Fakat mânası öyle.

Hayru'l-ibâdeh. "İbadetin en kıymetlisi, en hayırlısı." İbadet nedir? Hayru'l-ibâdeh. "İbadetin en kıymetlisi, en hayırlısı."

İbadet nedir?

Bir kulun sevap kazanmak maksadıyla Cenâb-ı Hakk'ın emrine uygun olarak, dinin tarif ettiği,Bir kulun sevap kazanmak maksadıyla Cenâb-ı Hakk'ın emrine uygun olarak, dinin tarif ettiği, Peygamber Efendimiz'in öğrettiği şekliyle Cenâb-ı Hak için yapılan işler. İbadetin çeşitleri çok!Peygamber Efendimiz'in öğrettiği şekliyle Cenâb-ı Hak için yapılan işler.

İbadetin çeşitleri çok!
En bildiğimiz, ilk aklımıza gelen ibadet namaz. En bildiğimiz, ilk aklımıza gelen ibadet namaz. Abdest alınıp kıyamlı, rükûlu, secdeli, kıraatli yapılan bir hareketler topluluğu.Abdest alınıp kıyamlı, rükûlu, secdeli, kıraatli yapılan bir hareketler topluluğu. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e Allahu Teâlâ hazretleri öğretmiş.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e Allahu Teâlâ hazretleri öğretmiş. O şekilde Cenâb-ı Hakk'a ibadet ediyoruz, kulluğumuzu arz ediyoruz.O şekilde Cenâb-ı Hakk'a ibadet ediyoruz, kulluğumuzu arz ediyoruz. Duamızı yapıyoruz, Cenâb-ı Hakk'ı övüyoruz, isteyeceğimizi istiyoruz. Çok güzel bir mükemmel ibadet! Duamızı yapıyoruz, Cenâb-ı Hakk'ı övüyoruz, isteyeceğimizi istiyoruz. Çok güzel bir mükemmel ibadet!

Allahu ekber diye tekbir getirerek başlanıyor,Allahu ekber diye tekbir getirerek başlanıyor, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyees-Selâmu aleyküm ve rahmetullah es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diye omuzlarımızdaki amellerimizi yazan meleklere selam verilerek bitiriliyor.omuzlarımızdaki amellerimizi yazan meleklere selam verilerek bitiriliyor. Mâneviyatı çok yüksek, çok şahane bir ibadet! Mâneviyatı çok yüksek, çok şahane bir ibadet!

Bütün öteki dinlerdeki ibadetleri inceleyenlerBütün öteki dinlerdeki ibadetleri inceleyenler İslâm'ın ibadetlerini görünce hayran kalıp İslâm'a geliyorlar.İslâm'ın ibadetlerini görünce hayran kalıp İslâm'a geliyorlar. Mesela Thomas Irving adında Kanadalı bir dış siyasetçi, diplomat;Mesela Thomas Irving adında Kanadalı bir dış siyasetçi, diplomat; Güneydoğu Asya'da Kanada elçiliğinde görev yapmış. Sonradan müslüman olmuş. Güneydoğu Asya'da Kanada elçiliğinde görev yapmış. Sonradan müslüman olmuş.

Bize iki üç-gün önce İsveçli birisi geldi.Bize iki üç-gün önce İsveçli birisi geldi. Müslüman olalı daha bir hafta olmuş. Ne oldu da müslüman oldun, diye sorduk. Çok güzel cevap verdi: Müslüman olalı daha bir hafta olmuş. Ne oldu da müslüman oldun, diye sorduk. Çok güzel cevap verdi:

"Kur'ân-ı Kerîm'i okudum."Kur'ân-ı Kerîm'i okudum. Anladım ki İslâm'dan başka bir kurtuluş çaresi yok, başka bir ihtimal yok, başka bir seçenek yok!" Anladım ki İslâm'dan başka bir kurtuluş çaresi yok, başka bir ihtimal yok, başka bir seçenek yok!"

Tek yol İslâm olduğunu gördüm, ondan müslüman oldum, demek istedi.Tek yol İslâm olduğunu gördüm, ondan müslüman oldum, demek istedi. Thomas Irving'e de neden müslüman olduğunu sormuşlar. O diyor ki; Thomas Irving'e de neden müslüman olduğunu sormuşlar. O diyor ki;

"Ben Güneydoğu Asya'dayken birçok dinin mensuplarıyla tanıştım."Ben Güneydoğu Asya'dayken birçok dinin mensuplarıyla tanıştım. Orada Hindistan'ın, Çin'in tesiri altında pek çok dinler var.Orada Hindistan'ın, Çin'in tesiri altında pek çok dinler var. Budizm'i, Brahmanizm'i, onların hepsini gördüm.Budizm'i, Brahmanizm'i, onların hepsini gördüm. Zaten kendisi Kanada'da yetiştiği için Hristiyanlığı biliyor. Zaten kendisi Kanada'da yetiştiği için Hristiyanlığı biliyor.

İslâm'ı da inceleme imkânı buldum.İslâm'ı da inceleme imkânı buldum. İslâm'ın ibadetlerinin çok güzel olduğunu gördüğüm için müslüman oldum!" İslâm'ın ibadetlerinin çok güzel olduğunu gördüğüm için müslüman oldum!"

Hakikaten biz de babadan anadan öğrendiğimiz İslâm'ı başka dinlerle mukayese ederekHakikaten biz de babadan anadan öğrendiğimiz İslâm'ı başka dinlerle mukayese ederek yaptığımız dinî hareketlerin, ibadetlerin veya ahlâkımızın ötekilerden neden farklı olduğuyaptığımız dinî hareketlerin, ibadetlerin veya ahlâkımızın ötekilerden neden farklı olduğu üzerinde düşünürsek İslâm'ın ne kadar güzel olduğunu bir kere daha anlayıpüzerinde düşünürsek İslâm'ın ne kadar güzel olduğunu bir kere daha anlayıp İslâm'a her seferinde bir kere daha âşık oluruz. Namaz son derece güzel bir ibadet.İslâm'a her seferinde bir kere daha âşık oluruz.

Namaz son derece güzel bir ibadet.
Tariflere sığmaz bir ibadet. Günlerce aylarca namazı anlatsak; iftitah tekbirinden başlayıpTariflere sığmaz bir ibadet. Günlerce aylarca namazı anlatsak; iftitah tekbirinden başlayıp Subhâneke'sinden, Fâtiha'sından, el-hamd'ından, kıraatinden,Subhâneke'sinden, Fâtiha'sından, el-hamd'ından, kıraatinden, rükûsundan, secdesinden aylarca anlatırız. Hikmetleri, ibretleri o kadar çok olan bir ibadet! rükûsundan, secdesinden aylarca anlatırız. Hikmetleri, ibretleri o kadar çok olan bir ibadet!

Oruç da çok güzel bir ibadet! Ramazan geldi mi hepimiz sağlığımızı buluyoruz.Oruç da çok güzel bir ibadet! Ramazan geldi mi hepimiz sağlığımızı buluyoruz. Mâneviyatı anlıyoruz. Aç kalınca duygularımız inceliyor. Kalbimiz rikkatli oluyor.Mâneviyatı anlıyoruz. Aç kalınca duygularımız inceliyor. Kalbimiz rikkatli oluyor. Evet, aç kalıyoruz. Mahrumiyetli gibi ama tariflere sığmaz başka mânevî gıdalar, Evet, aç kalıyoruz. Mahrumiyetli gibi ama tariflere sığmaz başka mânevî gıdalar, güzellikler ile karşılaşıyoruz. Zekât çok güzel!güzellikler ile karşılaşıyoruz.

Zekât çok güzel!
Zengin, parası olan bir insan, öteki kardeşlerine acıdığı için merhametinden, yardımseverliğinden,Zengin, parası olan bir insan, öteki kardeşlerine acıdığı için merhametinden, yardımseverliğinden, iyilikseverliğinden, yumuşaklığından yardım yapıyor. Çok güzel, şahane bir şey! iyilikseverliğinden, yumuşaklığından yardım yapıyor. Çok güzel, şahane bir şey!

Hac, güzeller güzeli, muhteşem, muazzam bir ibadet!Hac, güzeller güzeli, muhteşem, muazzam bir ibadet! Dünyanın her yerindeki mü'min kardeşlerim, müslüman kardeşlerim aynı yerde toplanıyor. Dünyanın her yerindeki mü'min kardeşlerim, müslüman kardeşlerim aynı yerde toplanıyor. Haccın tavafı olsun, Arafat'ta vakfesi olsun, her şeyi ayrı güzel.Haccın tavafı olsun, Arafat'ta vakfesi olsun, her şeyi ayrı güzel. Onu da aylarca anlatsak güzelliklerini, hikmetlerini bitiremeyiz. Onu da aylarca anlatsak güzelliklerini, hikmetlerini bitiremeyiz. Ama bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Hayru'l-ibâdeh. "İbadetin en hayırlısı…" Ama bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Hayru'l-ibâdeh. "İbadetin en hayırlısı…"

Acaba hangisini diyecek: el-fıkh. "Fıkıh." Fıkıh ne demek? Kısaca "dinî bilgi" demek.Acaba hangisini diyecek:

el-fıkh. "Fıkıh."

Fıkıh ne demek?

Kısaca "dinî bilgi" demek.
Daha doğrusu herkes bir şeyler duyar, bilir de "dinî muhakeme kabiliyetinin, sezgisininDaha doğrusu herkes bir şeyler duyar, bilir de "dinî muhakeme kabiliyetinin, sezgisinin ve anlayışının isabetli ve derin olması" demek. "Dini derinlemesine anlamak" demek. ve anlayışının isabetli ve derin olması" demek. "Dini derinlemesine anlamak" demek.

Bazı kimseler namazı zorla kılıyor. Çünkü namazın kıymetini anlayamadı.Bazı kimseler namazı zorla kılıyor. Çünkü namazın kıymetini anlayamadı. Ama namazı en iyi kılan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Ama namazı en iyi kılan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi, birisi namaz!" Neden? "Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi, birisi namaz!"

Neden?

Çünkü derinlemesine, en derin şekilde anlıyor.Çünkü derinlemesine, en derin şekilde anlıyor. Namazın fıkhını, anlayışını derinlemesine, en iyi bilen Peygamber Efendimiz.Namazın fıkhını, anlayışını derinlemesine, en iyi bilen Peygamber Efendimiz. İnsan ne kadar derinlemesine bilirse duyguları, sezgisi, anlayışı, İnsan ne kadar derinlemesine bilirse duyguları, sezgisi, anlayışı, kavrayışı ne kadar derindense ibadeti o kadar iyi anladığı için o kadar keyifli, zevkli, ihlâslı ve hâlis,kavrayışı ne kadar derindense ibadeti o kadar iyi anladığı için o kadar keyifli, zevkli, ihlâslı ve hâlis, muhlis, saf, safî, temiz, güzel yapar. Onun için Peygamber Efendimiz; muhlis, saf, safî, temiz, güzel yapar. Onun için Peygamber Efendimiz;

"İbadetin en hayırlısı fıkıhtır!" diyor. Derin sezgili, doğru bilgili bir şekilde... "İbadetin en hayırlısı fıkıhtır!" diyor. Derin sezgili, doğru bilgili bir şekilde...

"Kardeşim, sen nasıl müslümansın?!"Kardeşim, sen nasıl müslümansın?! Hem müslümanım diyorsun hem namaz kılıyorsun hem de şunu yapıyorsun…" diyor. Neden? Hem müslümanım diyorsun hem namaz kılıyorsun hem de şunu yapıyorsun…" diyor.

Neden?

Çünkü adam o ibadetlerin ruhunu, zevkini anlayamamış.Çünkü adam o ibadetlerin ruhunu, zevkini anlayamamış. Yamuk yapıyor da biz de yamuk işler yaptığı için itiraz ediyoruz: Yamuk yapıyor da biz de yamuk işler yaptığı için itiraz ediyoruz:

"Müslümansan bunu yapmaman lazım. Bu ne biçim iş?!.." diye ikaz ediyoruz."Müslümansan bunu yapmaman lazım. Bu ne biçim iş?!.." diye ikaz ediyoruz. "Nedir bu senin yaptığın?.." diyoruz. "Nedir bu senin yaptığın?.." diyoruz.

Peygamber Efendimiz bildiriyor ki; "Kim namazı derinlemesine kılmazsaPeygamber Efendimiz bildiriyor ki;

"Kim namazı derinlemesine kılmazsa
-hayret edeceğimiz bir şey- o namaz insanı Allah'a yaklaştırmaz, aksine uzaklaştırır!" -hayret edeceğimiz bir şey- o namaz insanı Allah'a yaklaştırmaz, aksine uzaklaştırır!"

Allahu ekber! Olduğu yerde bile durdurmuyor! Anlayış kıt oldu mu uzaklaştırıyor! Neden? Allahu ekber! Olduğu yerde bile durdurmuyor! Anlayış kıt oldu mu uzaklaştırıyor!

Neden?

Artık namazı anlayışsız, ruhsuz, huşûsuz, hudûsuz,Artık namazı anlayışsız, ruhsuz, huşûsuz, hudûsuz, takvâsız kıldığından namaz onun için kabuk oluyor, kuru bir şey oluyor.takvâsız kıldığından namaz onun için kabuk oluyor, kuru bir şey oluyor. Bu sefer o güzelim ibadeti berbat ediyor. Kılarken de aklı fikri başka yerde... Bu sefer o güzelim ibadeti berbat ediyor. Kılarken de aklı fikri başka yerde... Bu sefer olduğu yerde de tutmuyor, Allah'tan daha da uzaklaştırmaya yarıyor. Bu sefer olduğu yerde de tutmuyor, Allah'tan daha da uzaklaştırmaya yarıyor.

Bir insan bizimle beraber sahura kalktı, bizimle beraber oruç tuttu.Bir insan bizimle beraber sahura kalktı, bizimle beraber oruç tuttu. Akşamleyin de bizimle beraber iftar etti. Camideydik, beraberdik, itikâftaydık… Akşamleyin de bizimle beraber iftar etti. Camideydik, beraberdik, itikâftaydık…

Ama orucu güzel tutmazsa ne oluyor? Ama orucu güzel tutmazsa ne oluyor?

Akşama iftar ettiği zaman eline bir sevap geçmiyor.Akşama iftar ettiği zaman eline bir sevap geçmiyor. Ötekiler mübarek sevapları alıyorlar, Allah'ın nice lütfuna mazhar oluyorlar.Ötekiler mübarek sevapları alıyorlar, Allah'ın nice lütfuna mazhar oluyorlar. O bir sevap alamıyor, aç ve susuz kalmakla geçiyor! "Ama oruç tuttu?!.." Ama güzel tutmadı! O bir sevap alamıyor, aç ve susuz kalmakla geçiyor!

"Ama oruç tuttu?!.."

Ama güzel tutmadı!

Zekât veriyor; zekâtı sevabını kaçırttırarak kalp kırarak gönül yıkarak usulüne aykırı veriyor!Zekât veriyor; zekâtı sevabını kaçırttırarak kalp kırarak gönül yıkarak usulüne aykırı veriyor! Bu sefer sevap kazanmıyor. Cenâb-ı Hak istemiyor: Bu sefer sevap kazanmıyor. Cenâb-ı Hak istemiyor:

"Senin zekât veriş tarzını sevmedim, zihniyetini sevmedim…" Kabul etmiyor! Hac da öyle! "Senin zekât veriş tarzını sevmedim, zihniyetini sevmedim…"

Kabul etmiyor!

Hac da öyle!

Hacda ne olmaması lazım? Hacda cidâl, refes, füsûk olmaması lazım. Yapıyor. Hacda ne olmaması lazım?

Hacda cidâl, refes, füsûk olmaması lazım. Yapıyor.

Cidâl, "mücadele" demek. Onunla bununla kavga; oturma yeri kavgası, itişme kakışma, bağırma çağırma…Cidâl, "mücadele" demek. Onunla bununla kavga; oturma yeri kavgası, itişme kakışma, bağırma çağırma… Bayağı kavga ediyorlar. Güya hac! Gitti, cidal. Refes, "müstehcen söz ve iş" demek. Bayağı kavga ediyorlar. Güya hac! Gitti, cidal.

Refes, "müstehcen söz ve iş" demek.
Kâbe-i Müşerrefe görünüyor, Hâcer-i Esved, meydanda; ben, karısını tokatlayan hacı gördüm! Kâbe-i Müşerrefe görünüyor, Hâcer-i Esved, meydanda; ben, karısını tokatlayan hacı gördüm!

"Nerde kaldın be?!" diyor, pat diye tokat patlatıyor. Gitti! Kalp yıktın, gitti! "Nerde kaldın be?!" diyor, pat diye tokat patlatıyor.

Gitti! Kalp yıktın, gitti!

Füsûk, "fâsıklık, günah" demek. "Hacım sen ne yapıyorsun?" "Çarşıya gittim, pazara gittim…" Füsûk, "fâsıklık, günah" demek.

"Hacım sen ne yapıyorsun?"

"Çarşıya gittim, pazara gittim…"

Kuyumcuda mal alacağım diye girdin, sonra yandaki kadına baktın, şöyle yaptın böyle yaptın…Kuyumcuda mal alacağım diye girdin, sonra yandaki kadına baktın, şöyle yaptın böyle yaptın… Senin hacılığın ne oldu?.. Füsuk! Gitti! Demek ki ibadetleri yapacağız ama fıkıh olacak! Senin hacılığın ne oldu?..

Füsuk! Gitti!

Demek ki ibadetleri yapacağız ama fıkıh olacak!

Fıkıh iki şeyi gösteriyor: 1.Bilgi: "Haccı nasıl yapacağız, namazı nasıl kılacağız…" Onu bileceğiz. Fıkıh iki şeyi gösteriyor:

1.Bilgi: "Haccı nasıl yapacağız, namazı nasıl kılacağız…" Onu bileceğiz.

2.Bilginin dışında namazın kabul olması için insanda neler, ne gibi duygular bulunması lazım,2.Bilginin dışında namazın kabul olması için insanda neler, ne gibi duygular bulunması lazım, nasıl bir hâlet-i rûhiye ile namazı nasıl kılması lazım, ne şartlar, ahvâl ve şerait ile kılması lazım?.. nasıl bir hâlet-i rûhiye ile namazı nasıl kılması lazım, ne şartlar, ahvâl ve şerait ile kılması lazım?..

"Neler namazı bozar, neler namazın sevabını, orucun sevabını kaçırtır?..""Neler namazı bozar, neler namazın sevabını, orucun sevabını kaçırtır?.." Bunları bilmemiz lazım. Bunları çoğu kimse bilmiyor. Bunları bilmemiz lazım. Bunları çoğu kimse bilmiyor. Basit şekli biliyor da önemli, derinden derine çok mühim olan şeyleri bilmiyor. Basit şekli biliyor da önemli, derinden derine çok mühim olan şeyleri bilmiyor.

O bakımdan ibadetin en hayırlısı fıkıhtır! O bakımdan ibadetin en hayırlısı fıkıhtır!

Ama bir de yine biliyoruz ki aynı namazı iki kişi kılıyor; birisi bir, birisi bin sevap alıyor! Ama bir de yine biliyoruz ki aynı namazı iki kişi kılıyor; birisi bir, birisi bin sevap alıyor!

Onun bir sevap almasının sebebi, diğerinin bin sevap almasının sebebi ne? Onun bir sevap almasının sebebi, diğerinin bin sevap almasının sebebi ne?

Kendisini namaza ne kadar verebilmiş, ne kadar ihlâs ile kılabilmiş,Kendisini namaza ne kadar verebilmiş, ne kadar ihlâs ile kılabilmiş, Allahu ekber'in mânasını ne kadar biliyor, Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda olduğunun mânasını,Allahu ekber'in mânasını ne kadar biliyor, Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda olduğunun mânasını, rükûunun, secdesinin ne demek olduğunu ne kadar biliyor?... Ona göre şey değişiyor. rükûunun, secdesinin ne demek olduğunu ne kadar biliyor?... Ona göre şey değişiyor.

İlimle beraber dindeki derin sezgi ve anlayışı da elde etmek lazım ki o zaman ibadetler sevaplı olsun.İlimle beraber dindeki derin sezgi ve anlayışı da elde etmek lazım ki o zaman ibadetler sevaplı olsun. O bakımdan ibadetin en hayırlısı fıkıh oluyor. O bakımdan ibadetin en hayırlısı fıkıh oluyor.

Hoca kardeşlerimizin dünyanın her yerinde ve burada cemaate fıkhı, fıkıh ilmini,Hoca kardeşlerimizin dünyanın her yerinde ve burada cemaate fıkhı, fıkıh ilmini, ilmihali de bahis bahis öğretmesi lazım. ilmihali de bahis bahis öğretmesi lazım. Bahis bahis, güzel güzel, en önemli noktaları belirte belirte öğretmesi lazım. Bahis bahis, güzel güzel, en önemli noktaları belirte belirte öğretmesi lazım.

Çok söz [söylemek], tahmin edildiğinin aksine iyi bir öğretme vasıtası değildir! Çok söz bıktırır! Çok söz [söylemek], tahmin edildiğinin aksine iyi bir öğretme vasıtası değildir! Çok söz bıktırır!

Çok konuşmak esas değildir. [Esas olan] karşı tarafı tesir edecek şekilde konuşmaktır. Kısa kesmektir. Çok konuşmak esas değildir. [Esas olan] karşı tarafı tesir edecek şekilde konuşmaktır. Kısa kesmektir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ashabını nasıl yetiştirdi? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ashabını nasıl yetiştirdi?

Kısa konuşurdu, tam ihtiyacın belirdiği zamanda konuşmayı yapardı.Kısa konuşurdu, tam ihtiyacın belirdiği zamanda konuşmayı yapardı. Ani bir olay oldu; hemen minbere çıkar, konuşmayı yapardı.Ani bir olay oldu; hemen minbere çıkar, konuşmayı yapardı. Halkın dinleme zevki, şevki, aşkı, ihtiyacı çok canlı iken keserdi!Halkın dinleme zevki, şevki, aşkı, ihtiyacı çok canlı iken keserdi! Çünkü uzatsa da bir şahısta bıktırma hissi meydana gelse?.. Çünkü uzatsa da bir şahısta bıktırma hissi meydana gelse?..

Resûlullah'ın sözünden bıkan bir insan ne olur? Helâk olur! O bakımdan tadında bırakmak çok önemli! Resûlullah'ın sözünden bıkan bir insan ne olur?

Helâk olur! O bakımdan tadında bırakmak çok önemli!

Fıkhı tadında bıraka bıraka, bahis bahis öğretmek lazım.Fıkhı tadında bıraka bıraka, bahis bahis öğretmek lazım. En önemli hususları özlü olarak bir çay kaşığı bal vermek gibi; En önemli hususları özlü olarak bir çay kaşığı bal vermek gibi; bal da ağzını yakmasın diye yanına da güzel fındığını fıstığını ekleyerek vermek lazım. bal da ağzını yakmasın diye yanına da güzel fındığını fıstığını ekleyerek vermek lazım. Ana noktaları öğretmek lazım.Ana noktaları öğretmek lazım. "Aman şuna dikkat et, böyle yapmazsan sonra namazın sevabı kaçar!" demek lazım. "Aman şuna dikkat et, böyle yapmazsan sonra namazın sevabı kaçar!" demek lazım.

İkinci hadîs-i şerîf: Hayrü'z-zâdi et-takvâ ve hayru mâ ulkiye fî kalbi el-yakînü. İkinci hadîs-i şerîf:

Hayrü'z-zâdi et-takvâ ve hayru mâ ulkiye fî kalbi el-yakînü.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan Ebû'ş-Şeyh rivayet eylemiş.İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan Ebû'ş-Şeyh rivayet eylemiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Hayrü'z-zâdi. Zâd ne demek? Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Hayrü'z-zâdi.

Zâd ne demek?

"İnsanın heybesine, torbasına doldurup da yola götürdüğü yiyecek içecek, azık" demek. "İnsanın heybesine, torbasına doldurup da yola götürdüğü yiyecek içecek, azık" demek.

Mekke'den çıktı, kabilesine gidecek. Yol çöl, su yok, yiyecek yok, bakkal da yok… Ne yapması lazım? Mekke'den çıktı, kabilesine gidecek. Yol çöl, su yok, yiyecek yok, bakkal da yok…

Ne yapması lazım?

Torbasına yiyeceğini alması, tulumuna suyu doldurması, yola öyle çıkması lazım.Torbasına yiyeceğini alması, tulumuna suyu doldurması, yola öyle çıkması lazım. Yolda kendisine azık lazım, yiyecek içecek lazım. Yolda kendisine azık lazım, yiyecek içecek lazım.

Arapça'da zâd derler. Zel, re'ye benzeyen noktalı z; elif, dal: Zâd. Arapça'da zâd derler. Zel, re'ye benzeyen noktalı z; elif, dal: Zâd.

Hayrü'z-zâdi. "Azıkların en hayırlısı, en hayırlı azık…" Hayrü'z-zâdi. "Azıkların en hayırlısı, en hayırlı azık…"

Acaba et mi pastırma mı peynir mi süzme yoğurt mu kavurma mı?…Acaba et mi pastırma mı peynir mi süzme yoğurt mu kavurma mı?… En hayırlı azık nedir? En hayırlı azık nedir?

Takvâ! Peygamber Efendimiz mânevî bir şey söylüyor. Yemek cinslerinden bir şey söylemiyor.Takvâ! Peygamber Efendimiz mânevî bir şey söylüyor. Yemek cinslerinden bir şey söylemiyor. "En hayırlı azık takvâdır!" diyor. Çünkü bu yolculuk âhiret yolculuğu."En hayırlı azık takvâdır!" diyor. Çünkü bu yolculuk âhiret yolculuğu. Bu yolculuk bir kabileden öteki kabileye çölde gitme yolculuğu değil, âhirete gitme yolculuğudur. Bu yolculuk bir kabileden öteki kabileye çölde gitme yolculuğu değil, âhirete gitme yolculuğudur.

Bu dünyada hepimiz neyiz? Yolcuyuz. Nerden geldik, nereye gidiyoruz? Doğunca imtihan sahasına geldik.Bu dünyada hepimiz neyiz?

Yolcuyuz.

Nerden geldik, nereye gidiyoruz?

Doğunca imtihan sahasına geldik.
Sonra da ölümle bu sahadan âhirete gideceğiz, Cenabı Hakk'ın huzuruna varacağız. Sonra da ölümle bu sahadan âhirete gideceğiz, Cenabı Hakk'ın huzuruna varacağız. Buradan sadece geçiyoruz, burası yol. Bizden önce nice insanlar geldi geçti, biz de geçip gideceğiz.Buradan sadece geçiyoruz, burası yol. Bizden önce nice insanlar geldi geçti, biz de geçip gideceğiz. Bir de öldükten sonra yolculuk var. Kabirde iş bitmiyor. Bir de öldükten sonra yolculuk var. Kabirde iş bitmiyor.

Kabir; âhiret menzillerinin, âhiret yolunun duraklarının duraklama yerlerinin, dinlenme yerlerinin daha ilki.Kabir; âhiret menzillerinin, âhiret yolunun duraklarının duraklama yerlerinin, dinlenme yerlerinin daha ilki. Kabre gittikten sonra yolculuğun başında, daha âhiret yolculuğu başlayacak. Bu yol nereye gider? Kabre gittikten sonra yolculuğun başında, daha âhiret yolculuğu başlayacak.

Bu yol nereye gider?

Bu yol ileride çatallaşır; bir tarafı cehenneme gider, bir tarafı cennete gider.Bu yol ileride çatallaşır; bir tarafı cehenneme gider, bir tarafı cennete gider. Ama çok uzun bir yol.Ama çok uzun bir yol. Asırlar geçecek, dünya bozulacak, kıyamet kopacak, insanlar mahşer yerinde toplanacak!Asırlar geçecek, dünya bozulacak, kıyamet kopacak, insanlar mahşer yerinde toplanacak! Binlerce yıl bekleşecek, 50 bin yıl dîvan-ı ilahîde duracaklar. Mahkeme-i kübrâ kurulacak.Binlerce yıl bekleşecek, 50 bin yıl dîvan-ı ilahîde duracaklar. Mahkeme-i kübrâ kurulacak. İnsanlar tek tek hesaba çekilecek. Sevapları günahları tartılacak. İnsanlar tek tek hesaba çekilecek. Sevapları günahları tartılacak. Sıratı geçecekler, sonra da varacakları yere varacaklar. Sıratı geçecekler, sonra da varacakları yere varacaklar. İyiler cennete, kötüler cehenneme varacaklar. Uzun bir yolculuk... İyiler cennete, kötüler cehenneme varacaklar. Uzun bir yolculuk...

O uzun yolculuktan kastedilen âhiretteki yolculuk, kabirle başlayan yolculuk! O uzun yolculuktan kastedilen âhiretteki yolculuk, kabirle başlayan yolculuk!

"Acaba bin kronluklardan cebime doldursam koca bir tomar koysam yarar mı?" Yaramaz. "Acaba bin kronluklardan cebime doldursam koca bir tomar koysam yarar mı?"

Yaramaz.

"Amerikan doları koysam?.." O da yaramaz. "Altın doldursam?.." O da yaramaz! "Amerikan doları koysam?.."

O da yaramaz.

"Altın doldursam?.."

O da yaramaz!

İnsana bir tek şey fayda verecek: Takvâ! Takvâ da imanlı insanlarda olan bir şey!İnsana bir tek şey fayda verecek: Takvâ!

Takvâ da imanlı insanlarda olan bir şey!
Adam haydutluk yapınca; "Bu adamın dini imanı yok!" diyoruz. İmanı olmayınca takvâsı hiç olmaz.Adam haydutluk yapınca; "Bu adamın dini imanı yok!" diyoruz. İmanı olmayınca takvâsı hiç olmaz. Yolda ancak mü'minlerin takvâlıları rahat edecekler.Yolda ancak mü'minlerin takvâlıları rahat edecekler. Takvâsı olmayanlar bin bir türlü sıkıntıyı çekecekler. Çok fena olacak vaziyet! Takvâsı olmayanlar bin bir türlü sıkıntıyı çekecekler. Çok fena olacak vaziyet!

Onun için tüm müslümanlara aklı erdiği zamanda, başında, ilk önce takvâyı öğretmek lazım. Onun için tüm müslümanlara aklı erdiği zamanda, başında, ilk önce takvâyı öğretmek lazım.

"Evladım, yavrum, Kul hüvallâh'ı oku bakalım, biliyor musun?.." "Evladım, yavrum, Kul hüvallâh'ı oku bakalım, biliyor musun?.."

Kul hüvallâh'tan evvel takvâyı öğretmemiz lazım! Nasıl öğrenilir? Takvâ ne demek? Kul hüvallâh'tan evvel takvâyı öğretmemiz lazım!

Nasıl öğrenilir?

Takvâ ne demek?

"Günahtan kaçınmak" demek. "Allah'tan korkup sakınıp günahtan kaçınmak, günahlı işi yapmamak" demek. "Günahtan kaçınmak" demek. "Allah'tan korkup sakınıp günahtan kaçınmak, günahlı işi yapmamak" demek.

Dalda yolun üstüne Kırmızı kırmızı sarkmış, canım da çok istedi: "Baba, şu elmayı bana kopar." Dalda yolun üstüne Kırmızı kırmızı sarkmış, canım da çok istedi:

"Baba, şu elmayı bana kopar."

"Evladım olmaz. Bu ağaç bizim değil, bu elma bizim değil." "Baba, kimse yok. Dağın başındayız, gidiyoruz." "Evladım olmaz. Bu ağaç bizim değil, bu elma bizim değil."

"Baba, kimse yok. Dağın başındayız, gidiyoruz."

"Yavrum, kimse yok olur mu, Allah görüyor! Allah görmüyor mu yavrum?!"Yavrum, kimse yok olur mu, Allah görüyor! Allah görmüyor mu yavrum?! Sana öğretmedim mi? Her şeyi görüyor, her yerde hazır ve nazır! Olmaz yavrum." "Canım çok istiyor baba…" Sana öğretmedim mi? Her şeyi görüyor, her yerde hazır ve nazır! Olmaz yavrum."

"Canım çok istiyor baba…"

"Yavrucuğum ben sana o elmadan bir sandık alayım. En iyisinden, en tatlısından alayım."Yavrucuğum ben sana o elmadan bir sandık alayım. En iyisinden, en tatlısından alayım. Eve gidince istersen beş çeşit, on çeşit alayım. Ama bundan bir tanesini alma. Eve gidince istersen beş çeşit, on çeşit alayım. Ama bundan bir tanesini alma. Bir tane hırt diye ısırma." "Neden?" "Günah bu yavrum. Bir tane hırt diye ısırma."

"Neden?"

"Günah bu yavrum.
Sana çikolata alacağım, şeker alacağım, bisiklet alacağım... Sana çikolata alacağım, şeker alacağım, bisiklet alacağım... Ama yavrum Allah'ın emretmediği işi yapma, Ama yavrum Allah'ın emretmediği işi yapma, Allah'ın yasakladığı günahlara dalma!.." diye çocuklara ilk önce öğreteceğiz. Allah'ın yasakladığı günahlara dalma!.." diye çocuklara ilk önce öğreteceğiz.

Adapazarı'nda rahmetli Mustafa Yazaroğlu'yla sanayi çarşısına gittik.Adapazarı'nda rahmetli Mustafa Yazaroğlu'yla sanayi çarşısına gittik. Öğlenin vakti geçmişti. Orada işimizi gördük, namaz kılacağız. Sanayi çarşısında camiye gittik.Öğlenin vakti geçmişti. Orada işimizi gördük, namaz kılacağız. Sanayi çarşısında camiye gittik. Kapıya yüklendik. Kapılar kitlenmiş. Son cemaat yerinde, dışta kaldık.Kapıya yüklendik. Kapılar kitlenmiş. Son cemaat yerinde, dışta kaldık. Orada Mustafa [Yazaroğlu], ben, birkaç arkadaş daha namaz kılarken baktık;Orada Mustafa [Yazaroğlu], ben, birkaç arkadaş daha namaz kılarken baktık; bir de 13 yaşlarında filan bir çocuk. O da namaz kılacakmış.bir de 13 yaşlarında filan bir çocuk. O da namaz kılacakmış. Bir de Karadenizli şişmanca genç bir zât, genç bir adam geldi. Biz onlarla namazı kıldık.Bir de Karadenizli şişmanca genç bir zât, genç bir adam geldi. Biz onlarla namazı kıldık. Namazı kıldıktan sonra da tanıştık. Çünkü müslümanın müslümanı tanıması lazım.Namazı kıldıktan sonra da tanıştık. Çünkü müslümanın müslümanı tanıması lazım. Hâlini hatırını sorması lazım. Öğrendik ki o genç adam Karadenizli'ymiş, tüccarmış, oraya gelmiş.Hâlini hatırını sorması lazım. Öğrendik ki o genç adam Karadenizli'ymiş, tüccarmış, oraya gelmiş. İsmini cismini o zaman öğrendik. O küçük çocuğa da sorduk, o küçük çocuk da Erzurumlu'ymuş.İsmini cismini o zaman öğrendik.

O küçük çocuğa da sorduk, o küçük çocuk da Erzurumlu'ymuş.
Köyünden kalkmış, Adapazarı'na para kazanmaya gelmiş, 13 yaşında!Köyünden kalkmış, Adapazarı'na para kazanmaya gelmiş, 13 yaşında! İsmini filan öğrendik, sonra ayrıldık. İsmini filan öğrendik, sonra ayrıldık. Çocuk aşağı indi, kenara koyduğu ayakkabı boyama sandığını omzuna aldı.Çocuk aşağı indi, kenara koyduğu ayakkabı boyama sandığını omzuna aldı. Çocuk ayakkabı boyacılığı yapacak, öyle kazanacak. Öğrendik, Adapazarı'nda kimsesi yokmuş.Çocuk ayakkabı boyacılığı yapacak, öyle kazanacak. Öğrendik, Adapazarı'nda kimsesi yokmuş. Erzurum'dan çıkmış, gurbete gelmiş. Mustafa Yazaroğlu'na; Erzurum'dan çıkmış, gurbete gelmiş. Mustafa Yazaroğlu'na;

"Sen yanında çalıştıracak insan arıyordun, bu çocuğa sahip çık."Sen yanında çalıştıracak insan arıyordun, bu çocuğa sahip çık. İnşaatına al, şantiyede yatsın, yatacak yeri yok.İnşaatına al, şantiyede yatsın, yatacak yeri yok. Çocuk, annesi-babası olmadığı hâlde diyâr-ı gurbette namazını bırakmıyor. Bu çocuk kıymetli!" dedim.Çocuk, annesi-babası olmadığı hâlde diyâr-ı gurbette namazını bırakmıyor. Bu çocuk kıymetli!" dedim. O da gitti çağırdı, adını adresini aldı filan. Sonra ne oldu bilmiyorum. O da gitti çağırdı, adını adresini aldı filan. Sonra ne oldu bilmiyorum.

Ama o çocuğu da annesini babasını da takdir ettim.Ama o çocuğu da annesini babasını da takdir ettim. Çocukları böyle yetiştirmeliyiz, diye her yerde söylüyorum. Çocukları böyle yetiştirmeliyiz, diye her yerde söylüyorum.

Çocuk senden uzağa gittiği zaman nasıl davranacak, mühim olan o!Çocuk senden uzağa gittiği zaman nasıl davranacak, mühim olan o! Senin karşında sus pus, edepli duruyor amaSenin karşında sus pus, edepli duruyor ama kaşının altından babam ne zaman kapıdan çıkacak diye bakıyor.kaşının altından babam ne zaman kapıdan çıkacak diye bakıyor. Ondan sonra arka kapıdan çıkıyor. Her türlü yaramazlık... Olmadı!Ondan sonra arka kapıdan çıkıyor. Her türlü yaramazlık...

Olmadı!
Çocuk sen yokken müslümanca yaşayabilmeli, onu öyle eğitebilmeliyiz.Çocuk sen yokken müslümanca yaşayabilmeli, onu öyle eğitebilmeliyiz. Çocuklarımızı böyle eğitebilmeliyiz.Çocuklarımızı böyle eğitebilmeliyiz. Kıymetli olan o! Yoksa sen olmadığın zaman elma kopartır, cam taşlar, arabanın tekerleğine çivi koyar... Kıymetli olan o! Yoksa sen olmadığın zaman elma kopartır, cam taşlar, arabanın tekerleğine çivi koyar... Her türlü yaramazlıkları görüyoruz, Allah korkusu olmayan insanlar neler yapıyor?!.. Her türlü yaramazlıkları görüyoruz, Allah korkusu olmayan insanlar neler yapıyor?!.. Takvâyı öğretmeliyiz. "Hocam çocukları bırakalım, önce adamlara öğretelim." Takvâyı öğretmeliyiz.

"Hocam çocukları bırakalım, önce adamlara öğretelim."

Doğru tabii ama bu işin temeli takvâdır. Şimdiye kadar öğrenmemişse şimdi öğretelim.Doğru tabii ama bu işin temeli takvâdır. Şimdiye kadar öğrenmemişse şimdi öğretelim. Ama ilk başta öğretilecek şey takvâdır. Dinin temeli takvâdır.Ama ilk başta öğretilecek şey takvâdır. Dinin temeli takvâdır. İmanın, imana göre yaşayışın ruhu, motoru takvâdır. İmanın, imana göre yaşayışın ruhu, motoru takvâdır.

Hayrü'z-zâdi et-takvâ ve hayru mâ ulkiye fî kalbi el-yakînü. Hayrü'z-zâdi et-takvâ ve hayru mâ ulkiye fî kalbi el-yakînü.

"İnsanın gönlüne ilka edilmiş olan şeylerin en hayırlısı yakîndir." İnsanın kalbi ne demek? "İnsanın gönlüne ilka edilmiş olan şeylerin en hayırlısı yakîndir."

İnsanın kalbi ne demek?

"Gönlü, iç âlemi" demek. İnsanın iç âlemine çeşitli şeyler gelir, ilka olur. "Gönlü, iç âlemi" demek. İnsanın iç âlemine çeşitli şeyler gelir, ilka olur.

İlka olmak; "pat diye gelmek, atılmak" demek. İlka olmak; "pat diye gelmek, atılmak" demek.

İnsanın kalbine aklına gönlüne iyi şeyler de gelir kötü şeyler de gelir.İnsanın kalbine aklına gönlüne iyi şeyler de gelir kötü şeyler de gelir. İyi şeyler Rahman'dan gelir, kötü şeyler şeytandan gelir. İyi şeyler Rahman'dan gelir, kötü şeyler şeytandan gelir. Şeytan diyor ki; "Kalk şu adamın kafasına bir tane balta vur!" Sakın, sakın onu yapma!Şeytan diyor ki; "Kalk şu adamın kafasına bir tane balta vur!"

Sakın, sakın onu yapma!
Şeytan senin aklına neler ilka ediyor bak! Gönlüne neler, ne fikirler sokuşturuyor?!.. Şeytan senin aklına neler ilka ediyor bak! Gönlüne neler, ne fikirler sokuşturuyor?!..

"O adam sana ne yaptı?" "Hiç bir şey yapmadı ama burnunu beğenmiyorum, tipi hoşuma gitmiyor."O adam sana ne yaptı?"

"Hiç bir şey yapmadı ama burnunu beğenmiyorum, tipi hoşuma gitmiyor.
Bu adamı hiç sevemedim, bizim mahalleye geldiği zamandan beri sevemedim…" Bu adamı hiç sevemedim, bizim mahalleye geldiği zamandan beri sevemedim…"

"Yahu sen onun burnuna, kaşına, gözüne ne karışıyorsun?!.. Onu Allah yarattı."Yahu sen onun burnuna, kaşına, gözüne ne karışıyorsun?!.. Onu Allah yarattı. Onun için adam dövülür mü, yamuk bir işi var mı?" "Yok ama başından beri sinirime dokunuyor." Onun için adam dövülür mü, yamuk bir işi var mı?"

"Yok ama başından beri sinirime dokunuyor."

Bak şeytana. Kalbine neler atıyor; düşmanlık atıyor, kin atıyor… Böyle şeyler atabilir.Bak şeytana. Kalbine neler atıyor; düşmanlık atıyor, kin atıyor… Böyle şeyler atabilir. İnsanın kalbine böyle şeyler gelebilir. Rahmân'dan da güzel şeyler gelir: İnsanın kalbine böyle şeyler gelebilir.

Rahmân'dan da güzel şeyler gelir:

"Aman ben şunu yapmayayım, aman ben şu güzel işi yapayım…" filan diye güzel fikirler de gelir."Aman ben şunu yapmayayım, aman ben şu güzel işi yapayım…" filan diye güzel fikirler de gelir. O da Rahmanî. Birisi şeytanî, birisi Rahmanî olur.O da Rahmanî. Birisi şeytanî, birisi Rahmanî olur. Peygamber Efendimiz; "İnsanın kalbine geliveren atılıveren, doğuveren şeylerin en hayırlısı nedir, diyor?" Peygamber Efendimiz; "İnsanın kalbine geliveren atılıveren, doğuveren şeylerin en hayırlısı nedir, diyor?"

Yakîn! Yakîn ne demek? Yakîn!

Yakîn ne demek?

Tereddütsüz, şeksiz sağlam inanmak.Tereddütsüz, şeksiz sağlam inanmak. Hiç tereddüt yok! İlme'l-yakîn, ayne'l-yakîn, hakke'l-yakîn mertebeleri var.Hiç tereddüt yok! İlme'l-yakîn, ayne'l-yakîn, hakke'l-yakîn mertebeleri var. Tereddütsüz inanmak demek. Müslümanın imanının yakîn cinsinden olması lazım.Tereddütsüz inanmak demek. Müslümanın imanının yakîn cinsinden olması lazım. Tereddütlü, acabalı olmaması lazım. Öyle mi ki acaba, dememesi lazım. Tereddütlü, acabalı olmaması lazım. Öyle mi ki acaba, dememesi lazım.

"Ne tereddüt ediyorsun, işte bu böyle!" "Acaba öyle mi ki?.." "Ne tereddüt ediyorsun, işte bu böyle!"

"Acaba öyle mi ki?.."

"Git be, sen daha müslüman olamamışsın!" "Git be, sen daha müslüman olamamışsın!"

İman meselesinde "Acaba öyle mi ki?.." diye yamuk, yalpalıyor. İman meselesinde "Acaba öyle mi ki?.." diye yamuk, yalpalıyor. Salım salım sallanıyor, yuvarlanacak. Daha iman içine tam yerleşmemiş.Salım salım sallanıyor, yuvarlanacak. Daha iman içine tam yerleşmemiş. İnsanın kalbine atılmış olan güzel şeylerin en güzeli şeksiz şüphesiz, tereddütsüz sağlam inançtır.İnsanın kalbine atılmış olan güzel şeylerin en güzeli şeksiz şüphesiz, tereddütsüz sağlam inançtır. Ateşe atsalar dönmez. İşkence yapsalar dönmez. İşinden atsalar dönmez. Yapar. Ateşe atsalar dönmez. İşkence yapsalar dönmez. İşinden atsalar dönmez. Yapar.

Şimdi bu devirde öyle kâfirler çoğaldı ki adamcağız muhtaç, evde çoluk çocuk var.Şimdi bu devirde öyle kâfirler çoğaldı ki adamcağız muhtaç, evde çoluk çocuk var. Bir fabrikaya girecek. Diyor ki; "Bana bak, seni fabrikaya alırım ama Bir fabrikaya girecek. Diyor ki;

"Bana bak, seni fabrikaya alırım ama
cuma günü Cuma namazı için filan izin isteme, isteyeceksen hiç girme!" cuma günü Cuma namazı için filan izin isteme, isteyeceksen hiç girme!"

Evde çoluk çocuk aç, kaç gündür iş arıyordu. İş bulamadı, ne yapsın? Öteki de şart koşuyor: Evde çoluk çocuk aç, kaç gündür iş arıyordu. İş bulamadı, ne yapsın?

Öteki de şart koşuyor:

"Cuma'ya bırakmam seni, ona göre, müslümana benziyorsun."Cuma'ya bırakmam seni, ona göre, müslümana benziyorsun. Sonradan benim karşıma cuma günü izin isterim filan diye çıkma, Cuma'ya gitmemek şartıyla..." diyor.Sonradan benim karşıma cuma günü izin isterim filan diye çıkma, Cuma'ya gitmemek şartıyla..." diyor. Veya; "Sakalını kesmek şartıyla…" diyor. Veya kadın gelirse; "Başını açarsan…" diyor. Ne yapacak? Veya; "Sakalını kesmek şartıyla…" diyor. Veya kadın gelirse; "Başını açarsan…" diyor.

Ne yapacak?

"Benim rızkımı sen vermiyorsun, Allah veriyor. Ben Allah'ın emrinden fedakârlık yapmam!" diyecek."Benim rızkımı sen vermiyorsun, Allah veriyor. Ben Allah'ın emrinden fedakârlık yapmam!" diyecek. "Yâ Rabbi! İki paralık maaş için dünya için senin dinini çiğnettirmem!" diyecek."Yâ Rabbi! İki paralık maaş için dünya için senin dinini çiğnettirmem!" diyecek. Öyle demesi lazım. Çünkü Cenâb-ı Hak, bir insanı imtihan eder ama rızkını yine verir. Öyle demesi lazım. Çünkü Cenâb-ı Hak, bir insanı imtihan eder ama rızkını yine verir.

İnsanın rızkı uzaklardan onu araya araya gelir.İnsanın rızkı uzaklardan onu araya araya gelir. İnsan bu taraftan rızkını ararken "Benim rızkım nerede acaba?.." diye o tarafa dönerek bakarak ilerlerken;İnsan bu taraftan rızkını ararken "Benim rızkım nerede acaba?.." diye o tarafa dönerek bakarak ilerlerken; rızkı da ta öteden benim sahibim, Allah'ın beni kısmet ettiği şahıs kim diye rızkı da ta öteden benim sahibim, Allah'ın beni kısmet ettiği şahıs kim diye o da uzaktan baka baka dosdoğru sana gelir. Bir yerde buluşursunuz, rızkını alırsın.o da uzaktan baka baka dosdoğru sana gelir. Bir yerde buluşursunuz, rızkını alırsın. Çünkü Allah rızkını yazıyor. O muhakkak gelir. Ama ya helalden gelir ya haramdan gelir! Çünkü Allah rızkını yazıyor. O muhakkak gelir.

Ama ya helalden gelir ya haramdan gelir!

Hz. Ali'nin atının dizginin çalan adamınki gibi.Hz. Ali'nin atının dizginin çalan adamınki gibi. Çalmasaydı bahşişi alacaktı, aynı para cebine helalden girecekti. Bahşişi beklemedi.Çalmasaydı bahşişi alacaktı, aynı para cebine helalden girecekti. Bahşişi beklemedi. Dizgini çaldı, sattı. Kullanılmış mal diye bahşiş kadar para aldı. Kaçtı gitti. Ne oldu? Dizgini çaldı, sattı. Kullanılmış mal diye bahşiş kadar para aldı. Kaçtı gitti.

Ne oldu?

Hırsızlık etti, haramdan kazandı. Hiç değişmez. Rızk aynı gelecek.Hırsızlık etti, haramdan kazandı. Hiç değişmez. Rızk aynı gelecek. Sabretseydi helalinden gelecekti. Şeytan onu nasıl kışkırttıysa; "Şu dizgine bak!Sabretseydi helalinden gelecekti. Şeytan onu nasıl kışkırttıysa; "Şu dizgine bak! Al şu dizgini, bu adam seni bir daha nerede bulacak. Satar şu kadar para alırsın..." Al şu dizgini, bu adam seni bir daha nerede bulacak. Satar şu kadar para alırsın..."

Camiden pabuç çalanlar… Neler, neler görüyoruz, yapıyorlar! Camiden pabuç çalanlar… Neler, neler görüyoruz, yapıyorlar!

Kadın, bahçeye çamaşırlarını asıyor.Kadın, bahçeye çamaşırlarını asıyor. Öteki çamaşırları getirmek için sepeti alıyor, içeri giriyor. Öteki çamaşırları getirmek için sepeti alıyor, içeri giriyor. Çamaşırhaneye geliyor bakıyor; çamaşırlar yok! Hırsız duvardan atlamış, toplamış gitmiş! Çamaşırhaneye geliyor bakıyor; çamaşırlar yok! Hırsız duvardan atlamış, toplamış gitmiş!

Bu yıkanmış, kullanılmış çamaşırı ne yapacaksın? Bitpazarında olmadık fiyata satacak!Bu yıkanmış, kullanılmış çamaşırı ne yapacaksın?

Bitpazarında olmadık fiyata satacak!
Ondan sonra gidecek afyon mu alacak esrar mı alacak, eroin mi alacak rakı mı alacak ne alacaksa... Ondan sonra gidecek afyon mu alacak esrar mı alacak, eroin mi alacak rakı mı alacak ne alacaksa... Yapıyor! İnsanlar iyi yetiştirilmeyince cemiyete muzır olur.Yapıyor!

İnsanlar iyi yetiştirilmeyince cemiyete muzır olur.
İnsanlar müslüman yetişmediği zaman cemiyet ölünceye kadar ondan çeker. Ama bunu anlayacak idareci lazım. İnsanlar müslüman yetişmediği zaman cemiyet ölünceye kadar ondan çeker. Ama bunu anlayacak idareci lazım.

Bir de o kötü yetişmiş insanlar idarenin başına geçmişse hadi bakalım, ayıkla pirincin taşını!Bir de o kötü yetişmiş insanlar idarenin başına geçmişse hadi bakalım, ayıkla pirincin taşını! Zaten idarecinin kendisi kötü, yamuk işleri nasıl düzeltecek?!.. Zaten idarecinin kendisi kötü, yamuk işleri nasıl düzeltecek?!..

Allah bizlere İslâm'ı iyi öğrenip uygulamayı ve uygulatmayı nasip etsin.Allah bizlere İslâm'ı iyi öğrenip uygulamayı ve uygulatmayı nasip etsin. İyileri seçip yükseltmeyi, kötüleri de terbiye edip iyi hâle getirmeyi, onun için çalışmayı nasip etsin. İyileri seçip yükseltmeyi, kötüleri de terbiye edip iyi hâle getirmeyi, onun için çalışmayı nasip etsin.

Hayrü şebâbiküm men teşebbehe bi-kühûliküm ve şerrü kühûliküm men teşebbehe bi-şebâbiküm. Hayrü şebâbiküm men teşebbehe bi-kühûliküm ve şerrü kühûliküm men teşebbehe bi-şebâbiküm.

Şâbbün. Şâb; "genç" demek. Şebâb; "gençler" veya "gençlik" demek. Şâbbün.

Şâb; "genç" demek.

Şebâb; "gençler" veya "gençlik" demek.

İnsanın yaşlarının tabakaları var: En küçük olursa tıfıl olur, çocuk demek.İnsanın yaşlarının tabakaları var: En küçük olursa tıfıl olur, çocuk demek. Tıfıl, çocukluk devresi. Şebâb, şebâbet, şâb olduğu zaman delikanlı devresi, ergenlik devresidir. Tıfıl, çocukluk devresi. Şebâb, şebâbet, şâb olduğu zaman delikanlı devresi, ergenlik devresidir.

Hayrü şebâbiküm men teşebbehe bi-kühûliküm. "Sizin delikanlılarınızın, yetişmiş ama daha evlenmemiş evlatlarınızınHayrü şebâbiküm men teşebbehe bi-kühûliküm. "Sizin delikanlılarınızın, yetişmiş ama daha evlenmemiş evlatlarınızın en hayırlısı yaşlılarınıza özenip onlar gibi olmaya, ağır başlı, düşünceli, ibadetli olmaya çalışanlardır!" en hayırlısı yaşlılarınıza özenip onlar gibi olmaya, ağır başlı, düşünceli, ibadetli olmaya çalışanlardır!"

Çünkü yaşını başını almış olan insan, delikanlılık fırtınalarını atlatmıştır.Çünkü yaşını başını almış olan insan, delikanlılık fırtınalarını atlatmıştır. Bilgisini kazanmıştır, hayatı öğrenmiştir. Namazında niyazında, ibadetindedir. Bilgisini kazanmıştır, hayatı öğrenmiştir. Namazında niyazında, ibadetindedir. Çoluk çocuğa karışmıştır, ciddidir. Oturmuş bir insandır. Çoluk çocuğa karışmıştır, ciddidir. Oturmuş bir insandır.

"Gençlerin en hayırlısı oturmuş insanlara benzeyendir."Gençlerin en hayırlısı oturmuş insanlara benzeyendir. Onlara kendisini benzetmeye çalışan, özenen, onlar gibi olmaya çalışandır!" Onlara kendisini benzetmeye çalışan, özenen, onlar gibi olmaya çalışandır!"

Ve şerrü kühûliküm men teşebbehe bi-şebâbiküm. "Buna mukabil yaşlılarınızın daVe şerrü kühûliküm men teşebbehe bi-şebâbiküm. "Buna mukabil yaşlılarınızın da en kötüsü gençler gibi davrananlardır!" Ne zaman adam olacaksın?!en kötüsü gençler gibi davrananlardır!"

Ne zaman adam olacaksın?!
Bu kadar yaş yaşadın, hâlâ kendini on beş yaşında mı sanıyorsun?!..Bu kadar yaş yaşadın, hâlâ kendini on beş yaşında mı sanıyorsun?!.. Onların yaptığı abuk sabuk gençlik işlerini, delikanlılık işlerini yapmaya kalkışıyor, hâlbuki yaşlandı.Onların yaptığı abuk sabuk gençlik işlerini, delikanlılık işlerini yapmaya kalkışıyor, hâlbuki yaşlandı. Ne yaşa geldi, yanlış yapıyor.Ne yaşa geldi, yanlış yapıyor. Demek ki olgunlaşamamış, taşkınlıklarını dizginleyememiş, Demek ki olgunlaşamamış, taşkınlıklarını dizginleyememiş, hayatı anlayamamış, demek ki kulluğunu öğrenememiş! hayatı anlayamamış, demek ki kulluğunu öğrenememiş!

Allahu Teâlâ hazretleri bize sevdiği kul olmayı nasip etsin. Allahu Teâlâ hazretleri bize sevdiği kul olmayı nasip etsin.

Allah'ın en sevdiği insanların sıralandığı hadîs-i şerîfte birincisi adaletli hükümdar,Allah'ın en sevdiği insanların sıralandığı hadîs-i şerîfte birincisi adaletli hükümdar, ikinci olarak Allah'a ibadet ederek yetişen genç zikrediliyor. Yedi sınıf insan anlatılıyor. ikinci olarak Allah'a ibadet ederek yetişen genç zikrediliyor. Yedi sınıf insan anlatılıyor. Yedi sınıf insan, yedi tür insan Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecek.Yedi sınıf insan, yedi tür insan Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecek. Aşağıda mahşer yerinde insanlar sıkışık, izdihamlı, terlere batmış;Aşağıda mahşer yerinde insanlar sıkışık, izdihamlı, terlere batmış; güneş kafalarında tepelerini kaynatıyor. Mahşer yeri! Mahşer gibi kalabalık mahşerin yeri! güneş kafalarında tepelerini kaynatıyor. Mahşer yeri! Mahşer gibi kalabalık mahşerin yeri! Bazı insanlar Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde nurdan minberlere oturacak, duracaklar. Bazı insanlar Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde nurdan minberlere oturacak, duracaklar. Yeryüzü ahalisinin gökteki yıldızları seyrettiği gibi mahşer halkı onlara bakacak, Yeryüzü ahalisinin gökteki yıldızları seyrettiği gibi mahşer halkı onlara bakacak, onları uzaktan görecek, imrenecek. Onlar kimler? Onları anlatan bir hadîs-i şerîf var.onları uzaktan görecek, imrenecek.

Onlar kimler?

Onları anlatan bir hadîs-i şerîf var.
O hadîs-i şerîfte yedi tanesini sayıyor. Sahih kitaplarda var. O hadîs-i şerîfte yedi tanesini sayıyor. Sahih kitaplarda var.

Birincisi: İmâmün âdilün. "Adaletli hükümdar." Birincisi:

İmâmün âdilün. "Adaletli hükümdar."

Hükümdar adaletli ise Hz. Ömer gibi ise o zaman Arş-ı Âlâ'nın gölgesindeHükümdar adaletli ise Hz. Ömer gibi ise o zaman Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde ona taht kurulacak, orada gölgelenecek. Mahşer halkının o izdihamının sıkışıklığı içinde olmayacak.ona taht kurulacak, orada gölgelenecek. Mahşer halkının o izdihamının sıkışıklığı içinde olmayacak. Çok yüksek makam! İkinci: Ve şâbbün neşee fî ibâdetillâhi teâlâ. Çok yüksek makam!

İkinci:

Ve şâbbün neşee fî ibâdetillâhi teâlâ.

"Ve bir delikanlı ki -tıfıllığı geçmiş, buluğa ermiş- Allah'a ibadet ederek büyümüş." "Ve bir delikanlı ki -tıfıllığı geçmiş, buluğa ermiş- Allah'a ibadet ederek büyümüş."

Delilik yapmamış, zıpırlık, haylazlık yapmamış, günahlara dalmamış;Delilik yapmamış, zıpırlık, haylazlık yapmamış, günahlara dalmamış; Allah'a ibadet ederek yetişmiş, büyümüş. O da arşın gölgesinde gölgelenecek. Neden? Allah'a ibadet ederek yetişmiş, büyümüş. O da arşın gölgesinde gölgelenecek.

Neden?

Öteki zıpır arkadaşları neler neler yaptılar!Öteki zıpır arkadaşları neler neler yaptılar! Yaptıkları haylazlıklar, yaramazlıklar macera romanlarına sığmaz.Yaptıkları haylazlıklar, yaramazlıklar macera romanlarına sığmaz. Anası babası bile yaka silkmiştir. Konu komşu yaka silkmiştir.Anası babası bile yaka silkmiştir. Konu komşu yaka silkmiştir. Yan bakmalar, yamuk işler, günahlar, içkiler, sazlar, sözler, eğlenceler vs. Yan bakmalar, yamuk işler, günahlar, içkiler, sazlar, sözler, eğlenceler vs.

Bilir misiniz ki birçok köyün, kasabanın yakınında "bekâr deresi" vardır.Bilir misiniz ki birçok köyün, kasabanın yakınında "bekâr deresi" vardır. Bekâr deresi! Kızılcahamam'dan Ankara'ya doğru giderken, Gerede'den Kızılcahamam'a doğruBekâr deresi! Kızılcahamam'dan Ankara'ya doğru giderken, Gerede'den Kızılcahamam'a doğru geldiğiniz zaman bir derenin içinden geçiliyor. Onun adı da Azap Deresi. Azap, aslı "a'zeb" olacak. geldiğiniz zaman bir derenin içinden geçiliyor. Onun adı da Azap Deresi. Azap, aslı "a'zeb" olacak.

A'zeb; bekâr demek. Elif, ayn, keskin z, be: a'zeb. A'zeb; bekâr demek. Elif, ayn, keskin z, be: a'zeb.

Bizim azap dediğimiz azâben elîmâ; ayn, zel, ile yazılıyor.Bizim azap dediğimiz azâben elîmâ; ayn, zel, ile yazılıyor. Bu; keskin z ile yazılıyor, ötekisinden farklı. A'zep Deresi. A'zep ne demek? Bu; keskin z ile yazılıyor, ötekisinden farklı. A'zep Deresi.

A'zep ne demek?

"Bekâr, evlenmemiş" demek. A'zep Deresi. Onu yanlış söylüyorlar, "Azap Deresi""Bekâr, evlenmemiş" demek. A'zep Deresi.

Onu yanlış söylüyorlar, "Azap Deresi"
veya "Azaphane Deresi" diyorlar. Azaphane olmaz! Azaphane, "azap yapma evi" demek.veya "Azaphane Deresi" diyorlar. Azaphane olmaz! Azaphane, "azap yapma evi" demek. Orada ev yok bir şey yok! Dere! Azaphane Deresi yanlış. Bir kere hanesi yok. Azap Deresi! Orada ev yok bir şey yok! Dere! Azaphane Deresi yanlış. Bir kere hanesi yok. Azap Deresi!

Azap Deresi de değil, orada azap filan yapılmış değil! A'zep Deresi, bekâr deresi.Azap Deresi de değil, orada azap filan yapılmış değil! A'zep Deresi, bekâr deresi. Falanca köydeki, öteki şehirde, beriki şehirde olan bekâr deresi. Niye bu derelere bekâr deresi denmiş? Falanca köydeki, öteki şehirde, beriki şehirde olan bekâr deresi.

Niye bu derelere bekâr deresi denmiş?

Neden olacak; birkaç kafadar arkadaş çalgıcıyı, davulcuyu, zurnacıyı, rakı şişelerini almışlardır.Neden olacak; birkaç kafadar arkadaş çalgıcıyı, davulcuyu, zurnacıyı, rakı şişelerini almışlardır. Gitmişlerdir orada eğlenmişlerdir… Niye derenin içine gidiyorlar? Gitmişlerdir orada eğlenmişlerdir…

Niye derenin içine gidiyorlar?

Çünkü yaşlı amcalardan, kasabadaki yaşlılardan korkuyorlar.Çünkü yaşlı amcalardan, kasabadaki yaşlılardan korkuyorlar. Onlar bu edepsizliği onlara yaptırmaz diye uzak bir yere gidiyorlar, derenin içinde eğleniyorlar.Onlar bu edepsizliği onlara yaptırmaz diye uzak bir yere gidiyorlar, derenin içinde eğleniyorlar. Hatta bazen çengi bulurlar, çengi oynatırlar, kadın oynatırlar… Hatta bazen çengi bulurlar, çengi oynatırlar, kadın oynatırlar…

A'zep deresi, bekâr deresi; kaçtıkları, kaçamak yaptıkları yer demek. Şâbbün neşee fî ibâdetillâhi. A'zep deresi, bekâr deresi; kaçtıkları, kaçamak yaptıkları yer demek.

Şâbbün neşee fî ibâdetillâhi.

Ama bu delikanlı, delikanlı olmuş, çocukluktan kurtulmuş, büyümüş, aklı başında bir adam olmuş.Ama bu delikanlı, delikanlı olmuş, çocukluktan kurtulmuş, büyümüş, aklı başında bir adam olmuş. Delikanlılık devresinde ibadetini bırakmamış, günahlara sapmamış. Delikanlılık devresinde ibadetini bırakmamış, günahlara sapmamış. İçki içmemiş, kumar oynamamış, kadın oynatmamış, bara, pavyona gitmemiş,İçki içmemiş, kumar oynamamış, kadın oynatmamış, bara, pavyona gitmemiş, Allah'ın yasakladığı işleri yapmamış… O da arşın gölgesinde gölgelenecek. Allah'ın yasakladığı işleri yapmamış… O da arşın gölgesinde gölgelenecek.

Allahu Teâlâ hazretleri evlatlarımızı güzel yetiştirmeyi nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri evlatlarımızı güzel yetiştirmeyi nasip etsin. Evlatlarımızı sevdiği gençler eylesin, yaşlılarımızı da sevdiği, aklı başında,Evlatlarımızı sevdiği gençler eylesin, yaşlılarımızı da sevdiği, aklı başında, olgun müslüman yaşlılar eylesin. Kırkından sonra azanı teneşir paklar, ne demek? olgun müslüman yaşlılar eylesin.

Kırkından sonra azanı teneşir paklar, ne demek?

Artık kırkından sonra hâlâ uslanmamışsa bu herifin zıpırlığı ölünceye kadar devam edecek.Artık kırkından sonra hâlâ uslanmamışsa bu herifin zıpırlığı ölünceye kadar devam edecek. Kırkından sonra azanı teneşir paklar, ölünce bu iş düzelir. Öyle şaşkınlıklar yaptırmasın. Kırkından sonra azanı teneşir paklar, ölünce bu iş düzelir.

Öyle şaşkınlıklar yaptırmasın.
Yolunda daim, ibadetine müdâvim eylesin. Hayırlı uzun ömür ihsan eylesin.Yolunda daim, ibadetine müdâvim eylesin. Hayırlı uzun ömür ihsan eylesin. Ümmet-i Muhammed için faydalı işler yapmayı cümlemize nasip eylesin. el-Fâtiha! Ümmet-i Muhammed için faydalı işler yapmayı cümlemize nasip eylesin.

el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2