Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Fıtır Sadakası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Âhir 1401 / 19.04.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sadaka-i Fıtrın Faydası, Şehidleri Kanlarıyla Defnedin!, Çocuklarınızı Evlendirin!, Ziyaretin Mükâfâtı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Fıtır Sadakası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Âhir 1401 / 19.04.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sadaka-i Fıtrın Faydası, Şehidleri Kanlarıyla Defnedin!, Çocuklarınızı Evlendirin!, Ziyaretin Mükâfâtı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

"Fıtr sadakası bir kimse için temizliktir, temizlenme vesilesi, vasıtasıdır.""Fıtr sadakası bir kimse için temizliktir, temizlenme vesilesi, vasıtasıdır." Mine'l-lağvi ve'r-refes. "Orucu esnasında boş laflar, kötü sözler söyledi, hatalı işler yaptı;Mine'l-lağvi ve'r-refes. "Orucu esnasında boş laflar, kötü sözler söyledi, hatalı işler yaptı; üzerine adeta mânevî bir kir bulaştı. Onları temizlemek için bir temizlik vasıtasıdır, temizleyicidir." üzerine adeta mânevî bir kir bulaştı. Onları temizlemek için bir temizlik vasıtasıdır, temizleyicidir."

Demek ki oruçlu kimsenin -lağviyattan ve refes babından- kötü söz olarak, ileri geri, kalp kırıcı,Demek ki oruçlu kimsenin -lağviyattan ve refes babından- kötü söz olarak, ileri geri, kalp kırıcı, ayıp söz olarak söylediği veyahut boş olarak konuştuğu şeylerden dolayı kendisine gelen mesuliyetler;ayıp söz olarak söylediği veyahut boş olarak konuştuğu şeylerden dolayı kendisine gelen mesuliyetler; sadaka-i fıtrı ödeyince izale oluyor. sadaka-i fıtrı ödeyince izale oluyor. Orucu tamamlayan, Ramazan'ın içinde yapılmış ibadetlerin tamamlanmasına vesile olanOrucu tamamlayan, Ramazan'ın içinde yapılmış ibadetlerin tamamlanmasına vesile olan bir ilave gayret olmuş oluyor. Bu onun için bir temizleyici vesiledir. bir ilave gayret olmuş oluyor. Bu onun için bir temizleyici vesiledir.

Ve tu'metün li'l-mesâkîn. "Miskin, fukara, güçsüz, mâli durumu olmayan,Ve tu'metün li'l-mesâkîn. "Miskin, fukara, güçsüz, mâli durumu olmayan, zavallı kimseler için de bir azıktır, yiyecek bir şeydir." zavallı kimseler için de bir azıktır, yiyecek bir şeydir."

Sen ona bir sa' hurma vereceksin, bir sa' arpa vereceksin;Sen ona bir sa' hurma vereceksin, bir sa' arpa vereceksin; o biraz onunla karnını doyuracak da açlığını giderecek. o biraz onunla karnını doyuracak da açlığını giderecek.

Burada bir noktaya işaret edeceğim.Burada bir noktaya işaret edeceğim. O devirlerde, oralarda buğday yetişmez. Sadece bir hurma yetişir, mâlum.O devirlerde, oralarda buğday yetişmez. Sadece bir hurma yetişir, mâlum. Belki buğday, arpa yetişir ama ne kadar yerinde su var ki? Nasıl ekilecek de, o kadar insana nasıl yetecek?Belki buğday, arpa yetişir ama ne kadar yerinde su var ki? Nasıl ekilecek de, o kadar insana nasıl yetecek? İnsanlar büyük ölçüde açlık çekerlermiş. Bir hurma ile günü akşam ettikleri olurmuş. İnsanlar büyük ölçüde açlık çekerlermiş. Bir hurma ile günü akşam ettikleri olurmuş. Bazen seferlerde bir hurmayı biraz birisi emermiş, ondan sonra arkadaşına verirmiş,Bazen seferlerde bir hurmayı biraz birisi emermiş, ondan sonra arkadaşına verirmiş, o biraz emermiş, ondan sonra arkadaşına verirmiş, o emermiş. Buradan ne ders çıkıyor? o biraz emermiş, ondan sonra arkadaşına verirmiş, o emermiş.

Buradan ne ders çıkıyor?

Elhamdülillah, eş-şükrü lillâh; bizim memleketimiz bolluktan kaynıyor. Elhamdülillah, eş-şükrü lillâh; bizim memleketimiz bolluktan kaynıyor. Bolluğun, bereketin içine Allahu Teâlâ hazretleri bizi batırmış, çıkarmış.Bolluğun, bereketin içine Allahu Teâlâ hazretleri bizi batırmış, çıkarmış. Bunun kadrini, kıymetini bilelim. Allahu Teâlâ hazretleri bize çok ikramlarda bulunmuş. Bunun kadrini, kıymetini bilelim. Allahu Teâlâ hazretleri bize çok ikramlarda bulunmuş.

Arap diyarından buraya gelen insanlar bir kere buranın yeşilliğine bir hayran olur;Arap diyarından buraya gelen insanlar bir kere buranın yeşilliğine bir hayran olur; denizine bir başka türlü hayran olur; havasının güzelliğine bir başka türlü hayran olur.denizine bir başka türlü hayran olur; havasının güzelliğine bir başka türlü hayran olur. Anadolumuzun her yeri güzel de, hele şu İstanbul... Elhamdülillah.Anadolumuzun her yeri güzel de, hele şu İstanbul... Elhamdülillah. Allah, kanlarını dökerek, canlarını vererek bizlere buraları kazandırmış olan ecdadımıza rahmet etsin. Allah, kanlarını dökerek, canlarını vererek bizlere buraları kazandırmış olan ecdadımıza rahmet etsin.

Tabi ecdadımız bu işi toprak almak için yapmadılar; Allah'ın dinini yaymak için yaptılar.Tabi ecdadımız bu işi toprak almak için yapmadılar; Allah'ın dinini yaymak için yaptılar. İlk önce teklif ederlerdi; "Müslüman ol." Müslüman olursa hiç harp yok. İlk önce teklif ederlerdi; "Müslüman ol."

Müslüman olursa hiç harp yok.
Öteki müslüman olan insanlar bizden daha rahat olurdu.Öteki müslüman olan insanlar bizden daha rahat olurdu. Müslüman olmasalar da vergisini verdi mi o şahıslar yine emniyette olurdu.Müslüman olmasalar da vergisini verdi mi o şahıslar yine emniyette olurdu. Ticaretine devam ederdi; ırzı, namusu, malı, mülkü, hepsi mahfuz. Bir iki asır dururdu. Ticaretine devam ederdi; ırzı, namusu, malı, mülkü, hepsi mahfuz. Bir iki asır dururdu.

Ondan sonra bakardı müslümanlar, Müslümanlık güzel; müslüman olurdu.Ondan sonra bakardı müslümanlar, Müslümanlık güzel; müslüman olurdu. Anadolu'nun hepsi başka dinlerden iken, yavaş yavaş kendiliğinden, severek müslüman oldular. Anadolu'nun hepsi başka dinlerden iken, yavaş yavaş kendiliğinden, severek müslüman oldular.

Hatta rivayet ederler ki Fatih Sultan Mehmed İstanbul'u kuşattığı zaman... Hatta rivayet ederler ki Fatih Sultan Mehmed İstanbul'u kuşattığı zaman...

İstanbul daha önce çok kuşatmalar geçirdi. Muhtelif kavimler İstanbul'u kuşatmışlar.İstanbul daha önce çok kuşatmalar geçirdi. Muhtelif kavimler İstanbul'u kuşatmışlar. Edirnekapı'daki yüksek duvarları kimse geçememiş. Adamların bir de neft yağıyla yapılmış ateşleri varmış.Edirnekapı'daki yüksek duvarları kimse geçememiş. Adamların bir de neft yağıyla yapılmış ateşleri varmış. Döküldüğü yeri -o zamanın insanları- suyla söndüremiyorlar yakarmış. Bir türlü burayı alamazlarmış. Döküldüğü yeri -o zamanın insanları- suyla söndüremiyorlar yakarmış. Bir türlü burayı alamazlarmış.

Hıristiyan Latinler İstanbul'u bir istila etmişler;Hıristiyan Latinler İstanbul'u bir istila etmişler; "Haçlı seferi yapıyoruz, müslümanlarla savaşacağız." diye; burayı çekirge konmuş tarlaya döndürmüşler. "Haçlı seferi yapıyoruz, müslümanlarla savaşacağız." diye; burayı çekirge konmuş tarlaya döndürmüşler.

Çekirgeyi biz belki pek bilmeyiz. Çekirge daha ziyade Arabistan'da olan bir âfet.Çekirgeyi biz belki pek bilmeyiz. Çekirge daha ziyade Arabistan'da olan bir âfet. Bizim memleketin de bazı mıntıkalarına kadar gelirmiş.Bizim memleketin de bazı mıntıkalarına kadar gelirmiş. Çekirgeler bir bulut gibi, sürü halinde tarlaya bir konarmış, ondan sonra uçtuğu zaman o yemyeşil tarlada,Çekirgeler bir bulut gibi, sürü halinde tarlaya bir konarmış, ondan sonra uçtuğu zaman o yemyeşil tarlada, toprakta hiçbir şey kalmazmış. Hemen bitirirler, öbür tarafa uçarlarmış. Çekirge âfeti. toprakta hiçbir şey kalmazmış. Hemen bitirirler, öbür tarafa uçarlarmış. Çekirge âfeti.

Çok büyük sürüler halinde gezerlermiş, o çekirgelerin her birisi parmak kadar olurmuş.Çok büyük sürüler halinde gezerlermiş, o çekirgelerin her birisi parmak kadar olurmuş. Ben hiç görmedim. Ama kitaplar yazıyor. Bazen gazetelerde de okuduğumuz oluyor. Ben hiç görmedim. Ama kitaplar yazıyor. Bazen gazetelerde de okuduğumuz oluyor.

Latinler İstanbul'u çekirge sürüsü bir tarlaya konmuş da her tarafı bitirmiş gibiLatinler İstanbul'u çekirge sürüsü bir tarlaya konmuş da her tarafı bitirmiş gibi soyup soğana çevirmişler. Kendileri de hıristiyan, buradakiler de hıristiyan amasoyup soğana çevirmişler. Kendileri de hıristiyan, buradakiler de hıristiyan ama Ayasofya'yı soymuşlar, soğana çevirmişler. Ne altın kalmış, ne gümüş kalmış. Ahali illallah, demiş. Ayasofya'yı soymuşlar, soğana çevirmişler. Ne altın kalmış, ne gümüş kalmış. Ahali illallah, demiş.

Türkler, İstanbul'u muhasara ediyor. Fatih Sultan Mehmed'in o mübarek ordusuTürkler, İstanbul'u muhasara ediyor. Fatih Sultan Mehmed'in o mübarek ordusu -Allah cümlesinden razı olsun, rahmet eylesin- -Allah cümlesinden razı olsun, rahmet eylesin- İçerideki Bizanslı diyor ki; "Burada kardinal külahı görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim." İçerideki Bizanslı diyor ki;

"Burada kardinal külahı görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim."

"Avrupa'dan yardım isteyelim, gelsinler de bu Türkleri def edelim." demiyorlar. "Avrupa'dan yardım isteyelim, gelsinler de bu Türkleri def edelim." demiyorlar.

"Ötekilerin gelmesinden, Türkler gelsin daha iyi." diyor. Çünkü bizim dedelerimiz adaletli."Ötekilerin gelmesinden, Türkler gelsin daha iyi." diyor.

Çünkü bizim dedelerimiz adaletli.
Bir yere harbe gitmişler. "Türk ordusu geliyor." diye hepsi savuşmuş kaçmış,Bir yere harbe gitmişler. "Türk ordusu geliyor." diye hepsi savuşmuş kaçmış, dağlara mağaralara saklanmış. Ortada kimse yok. Ordunun yiyecek ihtiyacı var; dağlara mağaralara saklanmış. Ortada kimse yok. Ordunun yiyecek ihtiyacı var; bağlarda üzümler salkım salkım duruyor. bağlarda üzümler salkım salkım duruyor.

Kimden alacaklar? Sahibi ortada yok ki. Kimden alacaklar?

Sahibi ortada yok ki.
Salkımları koparmışlar, paralarını bol bol bezlere sarıp salkımların olduğu yere asmışlar.Salkımları koparmışlar, paralarını bol bol bezlere sarıp salkımların olduğu yere asmışlar. Ondan sonra yürüyüp gitmişler. Ordu yürüyüp gittikten sonra bağların, evlerin sahipleri geliyorlar;Ondan sonra yürüyüp gitmişler. Ordu yürüyüp gittikten sonra bağların, evlerin sahipleri geliyorlar; bakıyorlar ki evleri hiç yağmalanmamış, olduğu gibi duruyor.bakıyorlar ki evleri hiç yağmalanmamış, olduğu gibi duruyor. Bağlara bakıyorlar, üzüm salkımları kopmuş, yerinde paralar asılı. Memnun kalıyorlar., Bağlara bakıyorlar, üzüm salkımları kopmuş, yerinde paralar asılı. Memnun kalıyorlar.,

Yoksa insanların aklını istemeden, zorla bir yere toplamak mümkün olur mu? Yoksa insanların aklını istemeden, zorla bir yere toplamak mümkün olur mu?

Elhamdülillah, dedelerimiz bu memleketleri bize böyle bırakmışlar.Elhamdülillah, dedelerimiz bu memleketleri bize böyle bırakmışlar. Arazi kavgası değil bu, Allah'ın dinini yaymak için gelmişler.Arazi kavgası değil bu, Allah'ın dinini yaymak için gelmişler. "Müslüman ol." demişler, müslüman olunca kardeş gibi altı asır, yedi asır bir arada yaşamışlar. "Müslüman ol." demişler, müslüman olunca kardeş gibi altı asır, yedi asır bir arada yaşamışlar.

Biz hacca gittik, Kuveyt'ten geçiyoruz. Birisi bana Türkçe hitap etti, güler yüz gösterdi.Biz hacca gittik, Kuveyt'ten geçiyoruz. Birisi bana Türkçe hitap etti, güler yüz gösterdi. Benim arabamın yağı değişecekti. Ben de ona dedim ki,; Benim arabamın yağı değişecekti. Ben de ona dedim ki,;

"Hadi şu arabamın yağını değiştiriver, senin elin olsun." Güleç yüzlü bir insan. Esmer, pos bıyıklı."Hadi şu arabamın yağını değiştiriver, senin elin olsun."

Güleç yüzlü bir insan. Esmer, pos bıyıklı.
Bizim arabanın yağını değiştirmeye başladı Ben de ona sordum; Bizim arabanın yağını değiştirmeye başladı Ben de ona sordum;

"Sen nerelisin? Anadolu'nun neresindensin?" dedim. "Sen nerelisin? Anadolu'nun neresindensin?" dedim.

Türkçe konuşuyor, sandım ki bizim işçilerden birisi oraya yerleşti. İfadesi şöyle: Türkçe konuşuyor, sandım ki bizim işçilerden birisi oraya yerleşti. İfadesi şöyle:

"Biz Ermeniyik. -Ermeniyiz demiyor- Siz bizim babalarımızı kestiniz. Biz buraya öyle geldik." "Biz Ermeniyik. -Ermeniyiz demiyor- Siz bizim babalarımızı kestiniz. Biz buraya öyle geldik."

Eyvah! Şimdi çattık. Ben Hicaz'a giderken böyle bir karşılaşmayı hiç istemezdim, ummuyordum.Eyvah! Şimdi çattık. Ben Hicaz'a giderken böyle bir karşılaşmayı hiç istemezdim, ummuyordum. Kendisi de bana güler yüz gösteriyordu. Hadi bakalım; selam verdik, borçlu çıktık gibi. Kendisi de bana güler yüz gösteriyordu. Hadi bakalım; selam verdik, borçlu çıktık gibi.

Ne diyeyim ben bu adama? Dedim ki; "Kim kesmiş sizin babalarınızı?" "Sizin babalarınız kesti." Ne diyeyim ben bu adama?

Dedim ki;

"Kim kesmiş sizin babalarınızı?"

"Sizin babalarınız kesti."

Allah Allah! "Ne zaman kesmişler?" "İşte otuz kırk yıl önce kestiler hep." Allah Allah!

"Ne zaman kesmişler?"

"İşte otuz kırk yıl önce kestiler hep."

"Niye kesmişler?" dedim. "Bilmem." dedi. Ben de hiç bilmiyormuşum gibi soruları boyuna,"Niye kesmişler?" dedim.

"Bilmem." dedi.

Ben de hiç bilmiyormuşum gibi soruları boyuna,
peş peşe yapıştırıyorum. "Peki, sizin babalarınız buraya nereden gelmiş?" peş peşe yapıştırıyorum.

"Peki, sizin babalarınız buraya nereden gelmiş?"

"Bir yerden gelmemiş. Hep burada durmuşlar. Eskiden beri burada dururlarmış." dedi. "Bir yerden gelmemiş. Hep burada durmuşlar. Eskiden beri burada dururlarmış." dedi.

"Ne kadar zamandan beri?" "Altı asır, yedi asır dururlarmış." "Ne kadar zamandan beri?"

"Altı asır, yedi asır dururlarmış."

"Be adam, altı-yedi asır bir arada durmuşlar da neden sonradan bizimkiler onları kesmiş?"Be adam, altı-yedi asır bir arada durmuşlar da neden sonradan bizimkiler onları kesmiş? Yedi asır durmuşlar, hiçbir şey olmamış da, ondan sonra neden kesmişler?" dedim. Yedi asır durmuşlar, hiçbir şey olmamış da, ondan sonra neden kesmişler?" dedim.

"Bilmem." dedi. Yedi asır dokunmamışlar mı, yedi asır yaşamış mı? Yedi asır kökünü kurutur. "Bilmem." dedi.

Yedi asır dokunmamışlar mı, yedi asır yaşamış mı? Yedi asır kökünü kurutur.

Biz Yunanistan'dan, başka diyarlardan ayrılalı ne kadar oldu? Biz Yunanistan'dan, başka diyarlardan ayrılalı ne kadar oldu?

Ne cami bıraktılar, ne arazi bıraktılar, ne ırk bıraktılar.Ne cami bıraktılar, ne arazi bıraktılar, ne ırk bıraktılar. Adlarını değiştiriyorlar, baskı yapıyorlar, siliyorlar. Adlarını değiştiriyorlar, baskı yapıyorlar, siliyorlar. Eritme siyaseti güdüyorlar. Demek biz yedi asır tutmuşuz, dokunmamışız. Eritme siyaseti güdüyorlar. Demek biz yedi asır tutmuşuz, dokunmamışız.

"O zaman dokunmamışlar mı?" "Dokunmadılar." "O zaman dokunmamışlar mı?"

"Dokunmadılar."

"Irzlarına, mallarına, canlarına bir zarar gelmedi de, yedi asır sonra bu neden oldu?" dedim. "Irzlarına, mallarına, canlarına bir zarar gelmedi de, yedi asır sonra bu neden oldu?" dedim.

Cevap veremedi. Ben dedim ki; "Bak, ben sana şimdi bunun cevabını vereyim: Cevap veremedi.

Ben dedim ki;

"Bak, ben sana şimdi bunun cevabını vereyim:

Yedi asır bizim dedelerimiz sizin dedelerinize İslâm'ın güzel ahlâkı ile muamele etti.Yedi asır bizim dedelerimiz sizin dedelerinize İslâm'ın güzel ahlâkı ile muamele etti. Verginizi aldı ama hiçbir şeyinize dokunmadı. Kardeş gibi, komşu komşu, burada güzelce yaşadınız.Verginizi aldı ama hiçbir şeyinize dokunmadı. Kardeş gibi, komşu komşu, burada güzelce yaşadınız. Ne evinizden oldunuz, ne barkınızdan oldunuz. Güzelce yaşadınız burada. Ne evinizden oldunuz, ne barkınızdan oldunuz. Güzelce yaşadınız burada. Vakta ki bizim kara günlerimiz oldu; düşmanlar sağdan soldan saldırdılar, İzmir'den Yunanlı asker çıkardı,Vakta ki bizim kara günlerimiz oldu; düşmanlar sağdan soldan saldırdılar, İzmir'den Yunanlı asker çıkardı, Anadolu'yu istila etmeye kalkıştı. Anadolu'yu istila etmeye kalkıştı. Bu sefer siz de yedi asır beraber yaşadığınız komşularınızı arkadan hançerlemeye karar verdiniz. Bu sefer siz de yedi asır beraber yaşadığınız komşularınızı arkadan hançerlemeye karar verdiniz.

Silahlandınız; ondan sonra mahalleleri basmaya başladınız. 'Buralar bizim.Silahlandınız; ondan sonra mahalleleri basmaya başladınız. 'Buralar bizim. Az kaldı, şimdi hepinizi keseceğiz, tepeleyeceğiz.' demeye başladınız.Az kaldı, şimdi hepinizi keseceğiz, tepeleyeceğiz.' demeye başladınız. Hatta bazı yerlerde de kesmeye başladınız." Hatta bazı yerlerde de kesmeye başladınız."

Ankara'nın Polatlı diye bir semti var, yetmiş seksen kilometre; Yunanlı oraya kadar gelmiş.Ankara'nın Polatlı diye bir semti var, yetmiş seksen kilometre; Yunanlı oraya kadar gelmiş. Top sesleri Ankara'dan duyulurmuş.Top sesleri Ankara'dan duyulurmuş. Yunanlı oraya kadar gelmiş.Yunanlı oraya kadar gelmiş. O zaman Ankara'nın Keçiören semtinde filan çok Ermeni varmış. O zaman Ankara'nın Keçiören semtinde filan çok Ermeni varmış.

"Az kaldı. Göreceksiniz, nasıl sizi pırasa doğrar gibi doğrayacağız." diyorlarmış. "Az kaldı. Göreceksiniz, nasıl sizi pırasa doğrar gibi doğrayacağız." diyorlarmış.

"İşte siz böyle yapınca; her şeyi gören, her şeyi bilen Allahu Teâlâ hazretleri bu zulme razı olmadı. "İşte siz böyle yapınca; her şeyi gören, her şeyi bilen Allahu Teâlâ hazretleri bu zulme razı olmadı. Altı yedi asır iyiliğini gördüğün böyle masum, böyle temiz insanlara Altı yedi asır iyiliğini gördüğün böyle masum, böyle temiz insanlara şimdi kara günlerinde sen hançer çekiyorsun. Allah buna razı olmadı, bizi galip eyledi.şimdi kara günlerinde sen hançer çekiyorsun. Allah buna razı olmadı, bizi galip eyledi. Siz bizi keseceğinize, siz bize silah çektiğiniz için silahlandığınız için, biz sizi kestik.Siz bizi keseceğinize, siz bize silah çektiğiniz için silahlandığınız için, biz sizi kestik. Bunda bizim bir kabahatimiz var mı? Bunda bizim bir kabahatimiz var mı? Yedi asır biz size dokunmamışken, siz böyle yapınca siz artık hak ettiniz." dedim. Yedi asır biz size dokunmamışken, siz böyle yapınca siz artık hak ettiniz." dedim.

"Şimdi sen de diyar-ı gurbettesin, ben de diyar-ı gurbetteyim. Şurası ikimizin de yeri değil."Şimdi sen de diyar-ı gurbettesin, ben de diyar-ı gurbetteyim. Şurası ikimizin de yeri değil. Söyle bakalım; benim şu sözlerimde bir aykırılık, yanlışlık var mı?" dedim. Söyle bakalım; benim şu sözlerimde bir aykırılık, yanlışlık var mı?" dedim.

Hiçbir şey diyemedi. Yağın dolması da bitmişti, ayrıldık gittik. Hiçbir şey diyemedi. Yağın dolması da bitmişti, ayrıldık gittik.

Dedelerimizden söz açıldı da... Allah razı olsun. Dedelerimizden söz açıldı da... Allah razı olsun.

Hâsılı, böyle iyi huylarla, tatlı dillerle, güzel güzel uğraşarak, ikna ederek müslüman olmuşsa olmuş.Hâsılı, böyle iyi huylarla, tatlı dillerle, güzel güzel uğraşarak, ikna ederek müslüman olmuşsa olmuş. Müslüman olmamışsa "Hadi, kendi bildiğin gibi yap. Allah senin hesabını görsün." Müslüman olmamışsa "Hadi, kendi bildiğin gibi yap. Allah senin hesabını görsün."

Kilisesine, inancına dokunmamış.Kilisesine, inancına dokunmamış. Şimdi laiklik prensibi Avrupa'dan gelmiş bir prensip olarak gösteriliyor ya; Şimdi laiklik prensibi Avrupa'dan gelmiş bir prensip olarak gösteriliyor ya; yedi asır müsamaha etmiş, laikliğin gereği olan şeyi zaten ecdadımız ona yapmış. yedi asır müsamaha etmiş, laikliğin gereği olan şeyi zaten ecdadımız ona yapmış.

Ermeni adam el-Aziz'den Amerika'ya çalışmaya gidermiş. Hanımını götürmezmiş.Ermeni adam el-Aziz'den Amerika'ya çalışmaya gidermiş. Hanımını götürmezmiş. Hanımını el-Aziz'in köyünde bırakırmış, Amerika'ya gidermiş.Hanımını el-Aziz'in köyünde bırakırmış, Amerika'ya gidermiş. Bizim şimdi işçilerimizin Almanya'ya gittiği gibi, sekiz ay çalışırmış, gelirmiş, dört ay burada kalırmış. Bizim şimdi işçilerimizin Almanya'ya gittiği gibi, sekiz ay çalışırmış, gelirmiş, dört ay burada kalırmış.

Demişler ki; "Yahu, hanımını da götürsene." "Ben aptal mıyım? Hanımım burada emniyette.Demişler ki;

"Yahu, hanımını da götürsene."

"Ben aptal mıyım? Hanımım burada emniyette.
Burada Türkler hiçbir şey yapmıyor, dürüst insanlar.Burada Türkler hiçbir şey yapmıyor, dürüst insanlar. Ben oraya götürsem, elimde ne hanım kalır, ne başka bir şey kalır." demiş, o zaman. Ben oraya götürsem, elimde ne hanım kalır, ne başka bir şey kalır." demiş, o zaman.

Kim ne derse desin... Düşenin dostu olmaz, aleyhinde çok söylerler.Kim ne derse desin... Düşenin dostu olmaz, aleyhinde çok söylerler. Ama Allah cümlesine rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar. Dedelerimizin hakkı çok büyük.Ama Allah cümlesine rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar. Dedelerimizin hakkı çok büyük. Ellerini bırakıp ayaklarını öpsek haklarını ödeyemeyiz. Şu güzel memleketleri bize bırakmışlar.Ellerini bırakıp ayaklarını öpsek haklarını ödeyemeyiz. Şu güzel memleketleri bize bırakmışlar. Buraları güzel. Arabistan'a doğru gidin, çöl, bir şey yok. Buraları güzel.

Arabistan'a doğru gidin, çöl, bir şey yok.
Gerçi sonra oralara da Allah'ın başka nimetler verdiği anlaşıldı.Gerçi sonra oralara da Allah'ın başka nimetler verdiği anlaşıldı. Petrol, uranyum vs. gibi nimetler de orada varmış. Demek ki Allah her yere bir nimet veriyor.Petrol, uranyum vs. gibi nimetler de orada varmış.

Demek ki Allah her yere bir nimet veriyor.
Biz burada ekmek, tuz bulduk mu onun arkasından peynir, tereyağı, Biz burada ekmek, tuz bulduk mu onun arkasından peynir, tereyağı, reçel olmadı mı kahvaltıyı sağlam bir kahvaltı saymıyoruz. Bir hurma ile akşam ederlermiş. reçel olmadı mı kahvaltıyı sağlam bir kahvaltı saymıyoruz. Bir hurma ile akşam ederlermiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e birisi karnını açmış; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e birisi karnını açmış;

"Yâ Resûlallah! açım, bak." demiş, karnını göstermiş. Bakmış ki karnına sıcak yassı bir taş bağlamış."Yâ Resûlallah! açım, bak." demiş, karnını göstermiş.

Bakmış ki karnına sıcak yassı bir taş bağlamış.
Sıcak yassı taşı karnına bağlayınca, o sıcak taş karnının açlığını hissettirmeyecek.Sıcak yassı taşı karnına bağlayınca, o sıcak taş karnının açlığını hissettirmeyecek. Açlıktan karnına taş bağlamış. Açlıktan karnına taş bağlamış.

Peygamber Efendimiz de mübarek elbisesini açıvermiş; onun karnında da iki tane taş varmış. Peygamber Efendimiz de mübarek elbisesini açıvermiş; onun karnında da iki tane taş varmış.

Allah'ın en sevgili kulu; istese dağlar, taşlar altın olacak, her türlü nimet kendisine verilecek olan kul.Allah'ın en sevgili kulu; istese dağlar, taşlar altın olacak, her türlü nimet kendisine verilecek olan kul. Kendisine zaten bir sürü mal geliyor da bir gün elinde tutmuyor. Malı akşama çıktı mı üzülürmüş. Kendisine zaten bir sürü mal geliyor da bir gün elinde tutmuyor. Malı akşama çıktı mı üzülürmüş. Akşam olmadan dağıtırmış. Akşam olmadan dağıtırmış.

Kendi öz kızı, kendi öz damadı Hz. Ali Efendimiz, Hz. Fâtımâtu'z-Zehrâ geliyorlar da diyorlar ki; Kendi öz kızı, kendi öz damadı Hz. Ali Efendimiz, Hz. Fâtımâtu'z-Zehrâ geliyorlar da diyorlar ki;

"Şu elimize bak, baba."Şu elimize bak, baba. Değirmen çevirmekten, şu işi, bu işi yapmaktan, el işi yapa yapa elleri yara olmuş. Değirmen çevirmekten, şu işi, bu işi yapmaktan, el işi yapa yapa elleri yara olmuş.

Bize bir köle ver de el işlerimizi yapsın. Bak ellerimiz yara oldu." Bize bir köle ver de el işlerimizi yapsın. Bak ellerimiz yara oldu."

Diyor ki; "Veremem. İnsanın kendi işini kendisinin yapması daha iyidir.Diyor ki;

"Veremem. İnsanın kendi işini kendisinin yapması daha iyidir.
Evet, her ne kadar elimde bazı harp esirleri, köleler varsa da ben onları satacağım daEvet, her ne kadar elimde bazı harp esirleri, köleler varsa da ben onları satacağım da onun parasıyla ehl-i suffeye yemek temin edeceğim." onun parasıyla ehl-i suffeye yemek temin edeceğim."

Ehl-i suffe de, Peygamber Efendimiz'in mescidinde yatan fukarâ-ı müslimîn;Ehl-i suffe de, Peygamber Efendimiz'in mescidinde yatan fukarâ-ı müslimîn; ashabın fakirleri, evsiz olanları.ashabın fakirleri, evsiz olanları. Fakir ama orada ilim öğreniyorlar; hadîs-i şerîf, Kur'ân-ı Kerîm öğreniyorlar. Fakir ama orada ilim öğreniyorlar; hadîs-i şerîf, Kur'ân-ı Kerîm öğreniyorlar. Peygamber Efendimiz onları yetiştirip yetiştirip "Sen Müslümanlığı öğret." diye, kabilelere gönderirmiş. Peygamber Efendimiz onları yetiştirip yetiştirip "Sen Müslümanlığı öğret." diye, kabilelere gönderirmiş.

Bu hadîs-i şerîflerin çoğu işte oralardan yetişmiş sahabelerin öğrenipBu hadîs-i şerîflerin çoğu işte oralardan yetişmiş sahabelerin öğrenip tespit edip de bize naklettiği hadîs-i şerîfler. tespit edip de bize naklettiği hadîs-i şerîfler.

İnsan kendi çocuğuna ne kadar merhamet eder;İnsan kendi çocuğuna ne kadar merhamet eder; sonra Hz. Ali ile Hz. Fatıma'ya ne kadar hürmet edilse layık kimseler, başımızın tâcı kimseler olduğu halde,sonra Hz. Ali ile Hz. Fatıma'ya ne kadar hürmet edilse layık kimseler, başımızın tâcı kimseler olduğu halde, bak; "Kendi işini kendin yap. Şu tesbihleri çekersen Allah kuvvet verir, sevap olur." diyebak; "Kendi işini kendin yap. Şu tesbihleri çekersen Allah kuvvet verir, sevap olur." diye kendi işini kendisi yapmasını tavsiye etmiş. kendi işini kendisi yapmasını tavsiye etmiş.

Resûlullah'ın ahlâkına ne taraftan baksan şahanedir, ihtişamlıdır. Bu ahlâkı kaç kişi yapıyor? Resûlullah'ın ahlâkına ne taraftan baksan şahanedir, ihtişamlıdır.

Bu ahlâkı kaç kişi yapıyor?

Yirminci yüzyılın medenî memleketlerinde hangi insanlarda buna benzer ahlâklar var? Yirminci yüzyılın medenî memleketlerinde hangi insanlarda buna benzer ahlâklar var?

Dış görünüşü güzeldir, ama içini bir yar, bir gör. Yaptığı hareketleri bir gör.Dış görünüşü güzeldir, ama içini bir yar, bir gör. Yaptığı hareketleri bir gör. Yüzü ne güzel, çelebi çelebi konuşur; arkandan kuyunu kazar. "Medenîyiz." der. Yüzü ne güzel, çelebi çelebi konuşur; arkandan kuyunu kazar. "Medenîyiz." der.

Medenî denilen Avrupa, Libya'ya gelmiş de nüfusun yüzde ellisini kesmiş, yüzde ellisini... Medenî denilen Avrupa, Libya'ya gelmiş de nüfusun yüzde ellisini kesmiş, yüzde ellisini...

Yüzde ellisi kesilir mi ya? Yüzde ellisi kesilir mi ya?

Harpte yüzde üç, beş ölür. Yüzde ellisini pırasa doğrar gibi kesmek hangi insanlıkta var? Harpte yüzde üç, beş ölür. Yüzde ellisini pırasa doğrar gibi kesmek hangi insanlıkta var?

"Sen o mezheptensin, ben bu mezheptenim" diye birbirlerini de kesmişler. "Sen o mezheptensin, ben bu mezheptenim" diye birbirlerini de kesmişler.

Bir Saint Bartholomew gecesi var; kapıları işaretlemişler. Bir Saint Bartholomew gecesi var; kapıları işaretlemişler.

"Ben katoliğim, sen protestansın." diye, ne kadar protestan varsa"Ben katoliğim, sen protestansın." diye, ne kadar protestan varsa hepsini öldürmüşleröldürmeye çalışmışlar. hepsini öldürmüşleröldürmeye çalışmışlar.

İşte bunlarla ölçülür.İşte bunlarla ölçülür. Lafta herkes birçok şey söyler de; asıl insanlık, asıl fazilet böyle şeylerle ölçülür. Lafta herkes birçok şey söyler de; asıl insanlık, asıl fazilet böyle şeylerle ölçülür.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hareketleri; cömertliği olsun, merhameti olsun,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hareketleri; cömertliği olsun, merhameti olsun, tevazuu olsun, hakşinaslığı olsun, insanlara karşı bakış açısı olsun;tevazuu olsun, hakşinaslığı olsun, insanlara karşı bakış açısı olsun; nereden bakılırsa bakılsın, medeniyetin en yüksek seviyesindedir. nereden bakılırsa bakılsın, medeniyetin en yüksek seviyesindedir.

Kendi evlâdına hizmetçi vermiyor; "Kendi işini kendin gör." diyor. Kendi evlâdına hizmetçi vermiyor; "Kendi işini kendin gör." diyor.

Bugün hepimiz biraz mevki makam sahibi olduk mu ayakkabımızı adamımıza sildiririz.Bugün hepimiz biraz mevki makam sahibi olduk mu ayakkabımızı adamımıza sildiririz. Kendimiz eğilmeyiz de; "Sil bakalım şu ayakkabıyı." deriz. Kendimiz eğilmeyiz de; "Sil bakalım şu ayakkabıyı." deriz.

Hâsılı Peygamber Efendimiz bayram vaktinde miskinleri, fakirleri, fukarayı düşünmeyi teklif ediyor. Hâsılı Peygamber Efendimiz bayram vaktinde miskinleri, fakirleri, fukarayı düşünmeyi teklif ediyor.

Diyor ki; "Bir sa' hurma, bir sa' arpa verirsin ona.Diyor ki; "Bir sa' hurma, bir sa' arpa verirsin ona. Hem senin Ramazan'daki günahlarını affeder, hem de miskinlerin karnı doyar." Hem senin Ramazan'daki günahlarını affeder, hem de miskinlerin karnı doyar."

Onun eline bir arpa geldi mi, o arpayı suyun içinde kaynatır kaynatır, kemâl-i afiyetle yer.Onun eline bir arpa geldi mi, o arpayı suyun içinde kaynatır kaynatır, kemâl-i afiyetle yer. Bizim gibi böyle aramaz; "Bunun içinde tereyağı eksik, hani bunun içinde parça eti yok." demez. Bizim gibi böyle aramaz; "Bunun içinde tereyağı eksik, hani bunun içinde parça eti yok." demez.

Arpayı bulup da suyun içinde kaynattı mı, onu yer. Bu duruma göre bizim ne yapmamız lazım? Arpayı bulup da suyun içinde kaynattı mı, onu yer. Bu duruma göre bizim ne yapmamız lazım?

Bizim gece gündüz Allah'a şükretmemiz lazım. Bizde çok nimet var.Bizim gece gündüz Allah'a şükretmemiz lazım. Bizde çok nimet var. Allahu Teâlâ hazretleri, dedelerimizin duası bereketiyle mi olmuş, Allahu Teâlâ hazretleri, dedelerimizin duası bereketiyle mi olmuş, nasıl olduysa bizi nimetlerin içine batırmış, çıkarmış. Onun için O'na iyi kul olmaya bakalım.nasıl olduysa bizi nimetlerin içine batırmış, çıkarmış.

Onun için O'na iyi kul olmaya bakalım.
Cihanın birçok yerinde, tarihin birçok devrinde birçok insanlar nice sıkıntılar çekmişler.Cihanın birçok yerinde, tarihin birçok devrinde birçok insanlar nice sıkıntılar çekmişler. Dileseydi bize de o sıkıntıyı çektirirdi. Dileseydi bize de o sıkıntıyı çektirirdi. Bu nimetin kadrini bilelim de içimizde Allah'a teşekkür duygusu taşıyalım. Bu nimetin kadrini bilelim de içimizde Allah'a teşekkür duygusu taşıyalım.

İnsanlardan birisi bize küçük bir şey verdi mi nasıl teşekkür ediyorsakİnsanlardan birisi bize küçük bir şey verdi mi nasıl teşekkür ediyorsak böyle bir teşekkür duygusuna, şükran, şükür duygusuna sahip olalım. böyle bir teşekkür duygusuna, şükran, şükür duygusuna sahip olalım. Çünkü nimetin şükrünü etmeyen, içinde bulunduğu nimetin kadr u kıymetini bilmeyenÇünkü nimetin şükrünü etmeyen, içinde bulunduğu nimetin kadr u kıymetini bilmeyen kimsenin elinden nimet alınır. Allahu Teâlâ hazretleri mecbur mu? kimsenin elinden nimet alınır.

Allahu Teâlâ hazretleri mecbur mu?

Hâşâ sümme hâşâ! İsterse Habeşistan'da açlıktan kırılan insanlar gibiHâşâ sümme hâşâ! İsterse Habeşistan'da açlıktan kırılan insanlar gibi seni de kıtlıkta, açlıkta kırar geçirir. Buraya vermiş. O zaman şükret, kulluğunu bil.seni de kıtlıkta, açlıkta kırar geçirir. Buraya vermiş. O zaman şükret, kulluğunu bil. Allah'ın başka kullarına merhamet et.Allah'ın başka kullarına merhamet et. Allah'ın felaketi, azabı, ikabı gelmeden Allah'ın sevgisini, rızasını kazanmaya bak. Allah'ın felaketi, azabı, ikabı gelmeden Allah'ın sevgisini, rızasını kazanmaya bak.

"Fakirlerin de karnını doyurmak için sadaka-i fıtır bir gıdadır." diyor Peygamber Efendimiz. "Fakirlerin de karnını doyurmak için sadaka-i fıtır bir gıdadır." diyor Peygamber Efendimiz.

Ondan sonra da bu sadaka-i fıtır hakkında şu sözü söylüyor: Ondan sonra da bu sadaka-i fıtır hakkında şu sözü söylüyor:

"Kim bu sadaka-i fıtrı namazdan önce öderse." Hangi namaz bu? Ramazan bayramının namazı. "Kim bu sadaka-i fıtrı namazdan önce öderse."

Hangi namaz bu?

Ramazan bayramının namazı.

Ramazan bayramının namazı kılındığı sabah, namazdan evvel öderse. Ramazan bayramının namazı kılındığı sabah, namazdan evvel öderse.

Fe-hiye zekâtün makbûletün. "İşte o, makbul bir sadakadır, makbul bir bağıştır." Fe-hiye zekâtün makbûletün. "İşte o, makbul bir sadakadır, makbul bir bağıştır."

Allahu Teâlâ hazretleri onu kabul eder, yerini bulur. Allahu Teâlâ hazretleri onu kabul eder, yerini bulur.

Ve men eddâhâ ba'de's-salâti. "Bir kimse de namaz kılındıktan sonraya bırakırsa." O zaman öderse ne olur? Ve men eddâhâ ba'de's-salâti. "Bir kimse de namaz kılındıktan sonraya bırakırsa."

O zaman öderse ne olur?

Fe-hiye sadakatün mine's-sadaka. "İşte o zaman o, yapılan sadakalardan bir sadakadır." Fe-hiye sadakatün mine's-sadaka. "İşte o zaman o, yapılan sadakalardan bir sadakadır."

O özel, insanı temizleyen, maddî mânevî kirlerden temizleyen,O özel, insanı temizleyen, maddî mânevî kirlerden temizleyen, Allah'ın çok sevap verdiği fitre sevabı olmak vasfını kaybeder. Allah'ın çok sevap verdiği fitre sevabı olmak vasfını kaybeder.

Ramazan'da umumiyetle hocaefendiler son Cuma'da bahsederler; müslümanlara fitreyi hatırlatırlar. Ramazan'da umumiyetle hocaefendiler son Cuma'da bahsederler; müslümanlara fitreyi hatırlatırlar.

Demek ki fıtır sadakamızı namaz kılınmazdan önce fukaranın eline eriştirmemiz lazım ki bayrama emniyetle,Demek ki fıtır sadakamızı namaz kılınmazdan önce fukaranın eline eriştirmemiz lazım ki bayrama emniyetle, paralı pullu girsin de o fakirlikte çoluk çocuğunun yüzünü güldürebilsin, bayramı yapsın. paralı pullu girsin de o fakirlikte çoluk çocuğunun yüzünü güldürebilsin, bayramı yapsın.

Müslümanlık işte böyle. "Ben kazandım, bana ne; ötekisi de çalışsaydı, kazansaydı." demiyor;Müslümanlık işte böyle.

"Ben kazandım, bana ne; ötekisi de çalışsaydı, kazansaydı." demiyor;
kardeş kardeşi düşünüyor. "Bu fakir." diyor, ona o hayırlı gününde yardım etmeyi emrediyor. kardeş kardeşi düşünüyor. "Bu fakir." diyor, ona o hayırlı gününde yardım etmeyi emrediyor.

Zemmilûhüm bi-dimâ'ihim fe-innehû leyse min kelemin yüklemü fî'llâhi illâ hüve ye'tî yevme'l-kıyâmetiZemmilûhüm bi-dimâ'ihim fe-innehû leyse min kelemin yüklemü fî'llâhi illâ hüve ye'tî yevme'l-kıyâmeti bi-dimâ'in levnühû levnü'd-demi ve rîhuhû rîhu'l-misk. bi-dimâ'in levnühû levnü'd-demi ve rîhuhû rîhu'l-misk.

Abdullah b. Sa'lebe radıyallahu anh'in rivayet ettiğine göre, Peygamber EfendimizAbdullah b. Sa'lebe radıyallahu anh'in rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde bize şehitlerden bahsediyor. Şehitlerle ilgili bir hadîs-i şerîf.bu hadîs-i şerîfinde bize şehitlerden bahsediyor. Şehitlerle ilgili bir hadîs-i şerîf. Rivayete göre Uhud şehitleriymiş. Rivayete göre Uhud şehitleriymiş.

Mâlum Uhud harbi, Bedir harbinden sonra İslâm tarihinde yer almış olan mühim savaşlardan birisidir. Mâlum Uhud harbi, Bedir harbinden sonra İslâm tarihinde yer almış olan mühim savaşlardan birisidir.

Müşrikler büyük bir ordu toplayıp da Medine'ye hücum ettiler ve orayı alıp Müslümanlığı silmek istedilerMüşrikler büyük bir ordu toplayıp da Medine'ye hücum ettiler ve orayı alıp Müslümanlığı silmek istediler ama Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîmelerde kâfirler, müşrikler istemese de ama Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîmelerde kâfirler, müşrikler istemese de nurunu tamamlayacağını vaad etmiş, mümkün mü? nurunu tamamlayacağını vaad etmiş, mümkün mü?

Dünyanın ordusunu yığsan yine mümkün olmayacak. Müslümanlar orada epeyce sıkıntı çekti.Dünyanın ordusunu yığsan yine mümkün olmayacak. Müslümanlar orada epeyce sıkıntı çekti. Resûlullah'ın sözünü biraz dinlemeyenler oldu, mâlum. Talimatına uygun olmayan işler yapanlar oldu. Resûlullah'ın sözünü biraz dinlemeyenler oldu, mâlum. Talimatına uygun olmayan işler yapanlar oldu. Oradan biraz sıkıntı çektiler. Şehit olan çokça oldu, kalan gazi oldu. Oradan biraz sıkıntı çektiler. Şehit olan çokça oldu, kalan gazi oldu.

Düşman kovuldu. Şehitlere karşı vazife yapılacak, onlar toplanacak, itina ile hürmet edilecek.Düşman kovuldu. Şehitlere karşı vazife yapılacak, onlar toplanacak, itina ile hürmet edilecek. İnsanın her şeyi muhterem. İnsanın eti, derisi, kemiği, saçı, kılı; her şeyi muhterem. İnsanın her şeyi muhterem. İnsanın eti, derisi, kemiği, saçı, kılı; her şeyi muhterem. İnsanoğlu mukerrem, şerefli bir mahlûk. İnsanoğlu mukerrem, şerefli bir mahlûk.

İnsanoğlunun şerefini en iyi İslâmiyet göstermiştir. İnsanoğlu fevkalâde aziz bir mahlûk ama... İnsanoğlunun şerefini en iyi İslâmiyet göstermiştir. İnsanoğlu fevkalâde aziz bir mahlûk ama...

Hz. Ali kerremallahu vecheh bir şiir yazmış.Hz. Ali kerremallahu vecheh bir şiir yazmış. Hz. Peygamber'in damadı mâlum; "Allah'ın Arslanı" lakaplı Hz. Ali Efendimiz şiirinde diyor ki; Hz. Peygamber'in damadı mâlum; "Allah'ın Arslanı" lakaplı Hz. Ali Efendimiz şiirinde diyor ki;

Ve ter'umû enneke cirmün sağîrun Ve fîke'ntavel âlemu'l-ekberü. Ve ter'umû enneke cirmün sağîrun

Ve fîke'ntavel âlemu'l-ekberü.

"Hey! Sen kendini küçücük bir varlık sanıyorsun ama senin içinde en büyük âlem katlanmış, sokulmuş."Hey! Sen kendini küçücük bir varlık sanıyorsun ama senin içinde en büyük âlem katlanmış, sokulmuş. Sen içinde büyük bir aleme sahipsin." İnsanoğlunun kadr u kıymeti çok yüksektir. Sen içinde büyük bir aleme sahipsin."

İnsanoğlunun kadr u kıymeti çok yüksektir.
İnsanoğlu Allah'ın çok şerefli bir mahlûkudur. Onun için ona hürmet etmek lazım. İnsanoğlu Allah'ın çok şerefli bir mahlûkudur. Onun için ona hürmet etmek lazım.

Onun için, "Öldüler, bırak savaş meydanında, git!" Öyle olmaz! Onun için, "Öldüler, bırak savaş meydanında, git!"

Öyle olmaz!

Ölülere karşı da vazifelerimiz var. Onlar toplanacak. Peygamber Efendimiz diyor ki; Ölülere karşı da vazifelerimiz var. Onlar toplanacak.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

Zemmilûhüm bi-dimâ'ihim. "Onları kanlarıyla beraber kefene sarınız." Zemmilûhüm bi-dimâ'ihim. "Onları kanlarıyla beraber kefene sarınız."

Öldüler, savaş meydanında yatıyorlar, hepsi şehit oldular. Şehitlik de o kadar yüksek bir mertebe ki... Öldüler, savaş meydanında yatıyorlar, hepsi şehit oldular. Şehitlik de o kadar yüksek bir mertebe ki...

Bizim tarih boyunca, "kahraman" diye tanınmamızın temeli neye dayanır? Bizim tarih boyunca, "kahraman" diye tanınmamızın temeli neye dayanır?

Harpte korkmayışımızın, düşmana saldırmamızın temeli nedir? İslâm dinidir. Harpte korkmayışımızın, düşmana saldırmamızın temeli nedir?

İslâm dinidir.

İslâm dininde şehitlik en yüksek mertebe olarak bize öğretildiğinden,İslâm dininde şehitlik en yüksek mertebe olarak bize öğretildiğinden, biz şehit olmayı canımıza minnet biliriz. biz şehit olmayı canımıza minnet biliriz. Âyet-i kerîmeler var ki şehitler, şehit olacaklar, geride kalanlara müjde vermek isteyecekler. Âyet-i kerîmeler var ki şehitler, şehit olacaklar, geride kalanlara müjde vermek isteyecekler. Allah'ın nimetini, fazl u keremini müjdeleyecekler: Allah'ın nimetini, fazl u keremini müjdeleyecekler:

"Korkulacak bir şey yok. Biz Allahu Teâlâ hazretlerinin nimetine mazharız." diyecekler. "Korkulacak bir şey yok. Biz Allahu Teâlâ hazretlerinin nimetine mazharız." diyecekler.

Âyet-i kerîmelerde bize ifade ediliyor: Âyet-i kerîmelerde bize ifade ediliyor:

"Korkmayın, şehitlikten kaçınmayın, ölüm korkusuna düşmeyin!" diyecekler. "Korkmayın, şehitlikten kaçınmayın, ölüm korkusuna düşmeyin!" diyecekler.

Ve lâ tahsebenne'llezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâ. Ve lâ tahsebenne'llezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâ.

"Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüş kimseler sanmayın. Onlar bilakis dirilerdir."Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüş kimseler sanmayın. Onlar bilakis dirilerdir. Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde nimetlere mazhar olmaktadırlar. Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde nimetlere mazhar olmaktadırlar. Geride kalanlara müjde vermek isterler." diye âyet-i kerîmeler var. Geride kalanlara müjde vermek isterler." diye âyet-i kerîmeler var.

"Şehitler kanlarıyla beraber sarılır." diyor Peygamber Efendimiz. "Şehitler kanlarıyla beraber sarılır." diyor Peygamber Efendimiz.

Bir müslüman öldüğü zaman yıkanır. Cenaze gasledilir. Cenaze yıkayana "gassâl" denilir.Bir müslüman öldüğü zaman yıkanır. Cenaze gasledilir. Cenaze yıkayana "gassâl" denilir. Gasledilir, kefenlenir; ondan sonra konulur. Hepsinin usûlü var. Bunları öğrenmek lazım. Gasledilir, kefenlenir; ondan sonra konulur.

Hepsinin usûlü var. Bunları öğrenmek lazım.

"Ölüm soğuk bir şey de ben pek öğrenmek istemiyorum!" "Ölüm soğuk bir şey de ben pek öğrenmek istemiyorum!"

Daha önceki hadîs-i şerîflerde geçmişti; bunların öğrenilmesi gerekiyor.Daha önceki hadîs-i şerîflerde geçmişti; bunların öğrenilmesi gerekiyor. Sonra bir yerde lazım oluyor.Sonra bir yerde lazım oluyor. Tek başına kalıverirsin, bir iki kişi kalırsın, bir müslüman kardeşine hizmet etmek gerekir.Tek başına kalıverirsin, bir iki kişi kalırsın, bir müslüman kardeşine hizmet etmek gerekir. Hayatın bir tabiî hadisesi; bunu öğrenmekte fayda var. Hayatın bir tabiî hadisesi; bunu öğrenmekte fayda var.

Ölüler yıkanır da şehitler yıkanmaz. Şehitler kanıyla, olduğu gibi, yıkanmadan öyle defnedilir. Ölüler yıkanır da şehitler yıkanmaz. Şehitler kanıyla, olduğu gibi, yıkanmadan öyle defnedilir.

Neden? Peygamber Efendimiz izah ediyor. Buyuruyor ki; Neden?

Peygamber Efendimiz izah ediyor.

Buyuruyor ki;

"Zira Allah yolunda kesilmiş, eti kopmuş, kanları akmış hiçbir yara yoktur ki"Zira Allah yolunda kesilmiş, eti kopmuş, kanları akmış hiçbir yara yoktur ki hiçbir yaralı şahıs yoktur ki o, kıyamet günü aynı şekilde gelir. hiçbir yaralı şahıs yoktur ki o, kıyamet günü aynı şekilde gelir. O yarası yine böyle kanlı bir şekilde gelir.O yarası yine böyle kanlı bir şekilde gelir. Kanlı gelir ama,Kanlı gelir ama, rengi kan rengindedir fakat kokusu misk kokusundan daha güzeldir, misk kokusu gibidir." rengi kan rengindedir fakat kokusu misk kokusundan daha güzeldir, misk kokusu gibidir."

Rîhuhû rîhu'l-misk. "Kokusu misk kokusu gibidir." Rîhuhû rîhu'l-misk. "Kokusu misk kokusu gibidir."

Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde, kıyamet gününde, o kanlar en büyük rütbe, en büyük şeref! Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde, kıyamet gününde, o kanlar en büyük rütbe, en büyük şeref!

Şimdi düşünelim. Bir insan general olsa... Albaydı, general oldu; omuzundaki rütbeler nasıl hoşuna gider.Şimdi düşünelim. Bir insan general olsa... Albaydı, general oldu; omuzundaki rütbeler nasıl hoşuna gider. Veyahut insan önemli bir mevkiye çıktı; o mevkiler ne kadar hoşuna gider. Veyahut insan önemli bir mevkiye çıktı; o mevkiler ne kadar hoşuna gider.

İşte âhiretin şerefi, o şehidin o kanı. O kanının rengi onun şerefi olacak.İşte âhiretin şerefi, o şehidin o kanı. O kanının rengi onun şerefi olacak. Şehitler fevkalâde makbul durumda olacaklar. Şehitler fevkalâde makbul durumda olacaklar. Evet, üstü kan gibi görünecek ama kokusu misk gibi kokacak. Bir hadîs-i şerîf var ki; Evet, üstü kan gibi görünecek ama kokusu misk gibi kokacak.

Bir hadîs-i şerîf var ki;

"Kimin içinde şehitlik arzusu yoksa, şehitliği temenni etmiyorsa,"Kimin içinde şehitlik arzusu yoksa, şehitliği temenni etmiyorsa, münafıklık alametinden bir alamete sahip olarak ölür." diyor. münafıklık alametinden bir alamete sahip olarak ölür." diyor.

İnsanın canını Allah'a feda etmeye hazır olması lazım, o temennide olması lazım. İnsanın canını Allah'a feda etmeye hazır olması lazım, o temennide olması lazım.

İmam Câfer-i Sâdık hazretlerinin duasını Dua Mecmuası'nda okuyoruz. Diyor ki; İmam Câfer-i Sâdık hazretlerinin duasını Dua Mecmuası'nda okuyoruz.

Diyor ki;

Allâhümme ahyinî saîden ve emitnî şehîdâ.Allâhümme ahyinî saîden ve emitnî şehîdâ. "Yâ Rabbi! Sen beni mesut, bahtiyar bir kul olarak yaşat; şehit olarak öldür." Şehitliği istiyor. "Yâ Rabbi! Sen beni mesut, bahtiyar bir kul olarak yaşat; şehit olarak öldür."

Şehitliği istiyor.

"Şehitlik bana biraz zorca geliyor." Aman, sakın! Sen de temenni et. "Şehitlik bana biraz zorca geliyor."

Aman, sakın! Sen de temenni et.

"Kim şehitliği cân u gönülden temenni ederse, isterse, evinde yatağında ölse bile"Kim şehitliği cân u gönülden temenni ederse, isterse, evinde yatağında ölse bile Allah onu şehitlerin derecesine yükseltir." diye hadîs-i şerîf var. Sakın kalbini bozma. Allah onu şehitlerin derecesine yükseltir." diye hadîs-i şerîf var.

Sakın kalbini bozma.
Sen o şehitliği temenni et de,Sen o şehitliği temenni et de, Allahu Teâlâ hazretleri ya bir hastalıktan bir şehitlik nasip eder,Allahu Teâlâ hazretleri ya bir hastalıktan bir şehitlik nasip eder, ya rahat yatağında ölsen bile yine o ecri verir. ya rahat yatağında ölsen bile yine o ecri verir.

Bu şehitlik duygusu, bizim şu memlekette varlığımızın temelidir. Bu şehitlik duygusu, bizim şu memlekette varlığımızın temelidir. Biz şu memlekette varsak "Şehitlik duygusu var." diye varız. Biz şu memlekette varsak "Şehitlik duygusu var." diye varız.

Onun için bir havacımız düşer; "Şehit oldu." deriz. Bir denizcimiz boğulur; "Şehit oldu." deriz.Onun için bir havacımız düşer; "Şehit oldu." deriz. Bir denizcimiz boğulur; "Şehit oldu." deriz. Hâlâ o şehitliği alkışlıyoruz, kadrini kıymetini biliyoruz. Hâlâ o şehitliği alkışlıyoruz, kadrini kıymetini biliyoruz.

Elhamdülillah, bu duyguyu bize öğreten dinimize de, bu dine sahip olmaktan dolayı daElhamdülillah, bu duyguyu bize öğreten dinimize de, bu dine sahip olmaktan dolayı da Allah'a hamd u senâlar ederiz. Bu din bırakılır mı, bu dine sırt çevrilir mi? Allah'a hamd u senâlar ederiz.

Bu din bırakılır mı, bu dine sırt çevrilir mi?

Sebeb-i hayatımız ve sebeb-i nimet ve î'zâzımız. Sebeb-i hayatımız ve sebeb-i nimet ve î'zâzımız.

Zevvicû ebnâeküm ve benâtiküm.Zevvicû ebnâeküm ve benâtiküm. Hallûhünne'z-zehebe ve'l-fiddate ve ecîdû lehünne'l-kisvete Hallûhünne'z-zehebe ve'l-fiddate ve ecîdû lehünne'l-kisvete ve ahsinû ileyhinne bi'n-nahleti li yürğabe fîhinne. ve ahsinû ileyhinne bi'n-nahleti li yürğabe fîhinne.

İbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bu hadîs-i şerîf,İbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bu hadîs-i şerîf, Peygamber Efendimiz'in söylediği bu söz, evlenmekle ilgili. Neden her hadîs-i şerîfte mevzular değişiyor? Peygamber Efendimiz'in söylediği bu söz, evlenmekle ilgili.

Neden her hadîs-i şerîfte mevzular değişiyor?

Hadîs-i şerîfleri alfabe sırasıyla dizmiş. Bu kitabın usûlü nedir? Hadîs-i şerîfleri alfabe sırasıyla dizmiş.

Bu kitabın usûlü nedir?

Bu kitabın içinde hadîs-i şerîfler baş kelimelerinin ilk harfine göre, alfabe sırasına göre dizilmiştir de,Bu kitabın içinde hadîs-i şerîfler baş kelimelerinin ilk harfine göre, alfabe sırasına göre dizilmiştir de, sırada hangi hadis gelirse onu okuyoruz, mevzu değişiyor. sırada hangi hadis gelirse onu okuyoruz, mevzu değişiyor.

Mevzunun değiştiği de biraz iyi oluyor. İnsan çeşitli mevzuları öğrenmiş oluyor. Mevzunun değiştiği de biraz iyi oluyor. İnsan çeşitli mevzuları öğrenmiş oluyor.

Hadîs-i şerîfler çok tatlıdır.Hadîs-i şerîfler çok tatlıdır. Müslümanların müşterek bir kültüre, müşterek bir kafaya sahip olmalarınınMüslümanların müşterek bir kültüre, müşterek bir kafaya sahip olmalarının bereketi, hadisin bereketidir. Hadistendir. Dünyanın neresinde bir müslüman varsa, aynı zevke sahiptir.bereketi, hadisin bereketidir. Hadistendir.

Dünyanın neresinde bir müslüman varsa, aynı zevke sahiptir.
Hepsi aynı şekilde düşünür, aynı şekilde hareket eder;Hepsi aynı şekilde düşünür, aynı şekilde hareket eder; aynı ahlâka, aynı zerafete, aynı nezakete sahiptir. Neden? aynı ahlâka, aynı zerafete, aynı nezakete sahiptir.

Neden?

Aynı hadisleri okumuştur da ondan. Hadisler insanları aynı hizaya sokar.Aynı hadisleri okumuştur da ondan. Hadisler insanları aynı hizaya sokar. Müslümanlar arasında kültür birliğini sağlar. Onun için hadisler çok tatlı, çok güzeldir.Müslümanlar arasında kültür birliğini sağlar.

Onun için hadisler çok tatlı, çok güzeldir.
Allahu Teâlâ hazretleri o tadı tattırsın, onları sevdirsin, sünnet i seniyye yolundan ayırmasın. Allahu Teâlâ hazretleri o tadı tattırsın, onları sevdirsin, sünnet i seniyye yolundan ayırmasın.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Erkek çocuklarınızı da, kız çocuklarınızı da evlendirin." Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Erkek çocuklarınızı da, kız çocuklarınızı da evlendirin."

Diyorlar ki; "Ya Resûlallah! Gidiyoruz, erkek çocuklarımıza kız istiyoruz.Diyorlar ki;

"Ya Resûlallah! Gidiyoruz, erkek çocuklarımıza kız istiyoruz.
Bize ar gelmiyor; utanmadan, göğsümüzü gere gere isteyebiliyoruz. Kız çocuklarımızı ne yapacağız?" Bize ar gelmiyor; utanmadan, göğsümüzü gere gere isteyebiliyoruz. Kız çocuklarımızı ne yapacağız?"

Kolay değil. Kız çocukları evde bekleyecek. Herkes "Al şu kızımı." diyemiyor. Hz. Ömer demiş.Kolay değil. Kız çocukları evde bekleyecek. Herkes "Al şu kızımı." diyemiyor.


Hz. Ömer demiş.
İnsan samimi olursa, babayiğit olursa, Allah'ın rızasını düşünürse çocuğunu da düşünür. İnsan samimi olursa, babayiğit olursa, Allah'ın rızasını düşünürse çocuğunu da düşünür. Kötü insana, istemediği bir kimseye verip de onun âhiretini harap edeceğine, Kötü insana, istemediği bir kimseye verip de onun âhiretini harap edeceğine, iyi müslüman, temiz bir çocuk gördüyse "Şu kızımı al." diyen de olabilir. iyi müslüman, temiz bir çocuk gördüyse "Şu kızımı al." diyen de olabilir.

Benim şimdi çok yüksek mevkilere çıkmış bir tanıdığım var.Benim şimdi çok yüksek mevkilere çıkmış bir tanıdığım var. Fatih camiinde bir Hüsrev Hoca vardı, Eskiden Fatih camiinde dersler verirmiş. Fatih camiinde bir Hüsrev Hoca vardı, Eskiden Fatih camiinde dersler verirmiş. Orada kalabalık bir cemaati olurmuş. Hüsrev Hoca'ya, ders dinlemeye giderlermiş. Orada kalabalık bir cemaati olurmuş. Hüsrev Hoca'ya, ders dinlemeye giderlermiş. Orada yaşlı adam bakmış, gençlerden bir tanesini sevmiş. "Bana bak delikanlı." demiş. "Efendim?" Orada yaşlı adam bakmış, gençlerden bir tanesini sevmiş.

"Bana bak delikanlı." demiş.

"Efendim?"

"Hazır ol, kızımı sana vermek istiyorum, ona göre..." "Ben aldırmadım." diyor, kendisi anlatıyor. "Hazır ol, kızımı sana vermek istiyorum, ona göre..."

"Ben aldırmadım." diyor, kendisi anlatıyor.

Sonradan bir zaman daha geçmiş. "Delikanlı ben sana ne demiştim?" demiş. Sonradan bir zaman daha geçmiş.

"Delikanlı ben sana ne demiştim?" demiş.

"Tabi ben utanıyorum, sıkılıyorum." diyor. Sonunda üçüncüde demiş ki; "Tabi ben utanıyorum, sıkılıyorum." diyor.

Sonunda üçüncüde demiş ki;

"Bak getireceğim kızı, senin evine bırakacağım, ona göre." "Sonunda evlendik."Bak getireceğim kızı, senin evine bırakacağım, ona göre."

"Sonunda evlendik.
Normal bir nikâh, düğün yaparak evlendik. Normal bir nikâh, düğün yaparak evlendik. Elhamdülillah, hanımımdan, kayınpederimden, Müslümanlığından o kadar memnunum ki." diyor. Elhamdülillah, hanımımdan, kayınpederimden, Müslümanlığından o kadar memnunum ki." diyor.

İslâm üzere. Tabi o da ondan memnundur. O kayınpeder de zaten onu sevmiş de, ondan öyle yapmış. İslâm üzere. Tabi o da ondan memnundur. O kayınpeder de zaten onu sevmiş de, ondan öyle yapmış.

Böyle yapan olur; ama yapamayan da olur. Kimisi çekinir.Böyle yapan olur; ama yapamayan da olur. Kimisi çekinir. O ayrı bir mesele de, Peygamber Efendimiz diyor ki; "Kız çocuklarınızı, erkek çocuklarınızı evlendirin." O ayrı bir mesele de, Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Kız çocuklarınızı, erkek çocuklarınızı evlendirin."

Hallûhünne bi'z-zehebi ve'l-fıddate. "Kızlarınızı altınla, gümüşle süsleyin." Hallûhünne bi'z-zehebi ve'l-fıddate. "Kızlarınızı altınla, gümüşle süsleyin."

Demek ki kızların bilezikleri, yüzükleri, küpeleri şimdi anlaşıldı. Peygamber Efendimiz; Demek ki kızların bilezikleri, yüzükleri, küpeleri şimdi anlaşıldı.

Peygamber Efendimiz;

"Kızlarınızı altınla, gümüşle süsleyin." diyor. "Kızlarınızı altınla, gümüşle süsleyin." diyor.

Ve ecîdû lehünne'l-kisvete. "Giyimlerini, kuşamlarını da güzel yapın." Ve ecîdû lehünne'l-kisvete. "Giyimlerini, kuşamlarını da güzel yapın."

Hırpâni kılık değil; biraz temiz, güzel, göz alıcı şekilde giyinsinler. Hırpâni kılık değil; biraz temiz, güzel, göz alıcı şekilde giyinsinler.

Ve ahsinû ileyhinne bi'n-nihreti. "Cömertçe onlara da bağışlarda bulunun. Cömert davranın." Ve ahsinû ileyhinne bi'n-nihreti. "Cömertçe onlara da bağışlarda bulunun. Cömert davranın."

Elinizi açın, çocuğunuza kesenizi açın biraz. "Al kızım! Şunu da giyiver, şunu da yapıver.Elinizi açın, çocuğunuza kesenizi açın biraz.

"Al kızım! Şunu da giyiver, şunu da yapıver.
Maşaallah, aferin, namaz da kılıyorsun, çok beğendim. Hatim de ettin, şunu da al." Maşaallah, aferin, namaz da kılıyorsun, çok beğendim. Hatim de ettin, şunu da al."

Böyle bir takım güzel şeyleri vesile edip onlara ihsanda bulunun. Böyle bir takım güzel şeyleri vesile edip onlara ihsanda bulunun.

Li yurğabe fîhinne. "Onlar güzel giyinmiş, itibar gören hanım kızlar olunca;Li yurğabe fîhinne. "Onlar güzel giyinmiş, itibar gören hanım kızlar olunca; süslü, yüzüklü, bilezikli, taranmış, kuşanmış, tertemiz; beğenilir, kendilerine rağbet olunur." süslü, yüzüklü, bilezikli, taranmış, kuşanmış, tertemiz; beğenilir, kendilerine rağbet olunur."

"Filancanın bir kızı var, aman pek hanım." diye herkes söyler. "Filancanın bir kızı var, aman pek hanım." diye herkes söyler.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle yapmayı tavsiye etmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle yapmayı tavsiye etmiş.

Demek ki İslâm cemiyeti ne kadar değiştiriyor. İslâm gelmeden evvel adamlar kız çocuklarından utanırmış.Demek ki İslâm cemiyeti ne kadar değiştiriyor. İslâm gelmeden evvel adamlar kız çocuklarından utanırmış. Kız çocuğu doğdu mu kaçarlarmış, yüzlerini saklarlarmış. "Çocuğun doğacaktı senin, ne doğdu?" Kız çocuğu doğdu mu kaçarlarmış, yüzlerini saklarlarmış.

"Çocuğun doğacaktı senin, ne doğdu?"

Bu soruya "kız" cevabı vermemek için bucak bucak kaçarlarmış. Bazıları da kız çocuğunu diri diri gömmüş. Bu soruya "kız" cevabı vermemek için bucak bucak kaçarlarmış. Bazıları da kız çocuğunu diri diri gömmüş.

Vahşete, vahşiliğe bak! Hatta sahabeden birisi, adını söylemeyelim, ağlıyor. Vahşete, vahşiliğe bak!

Hatta sahabeden birisi, adını söylemeyelim, ağlıyor.

"Neden ağlıyorsun?" "Cahiliye devri aklıma geldi de ondan ağlıyorum." diyor. "Neden ağlıyorsun?"

"Cahiliye devri aklıma geldi de ondan ağlıyorum." diyor.

İslâm'dan önceki devir... "Kızımı aldım, gömmeye götürdüm. Toprağı kazdım.İslâm'dan önceki devir...

"Kızımı aldım, gömmeye götürdüm. Toprağı kazdım.
Ben onu gömmek için toprağı kazıyorum.Ben onu gömmek için toprağı kazıyorum. O da; 'Babacığım! Alnında, sakalında toprak var.' diyor, beni temizlemeye çalışıyor." diyor. O da; 'Babacığım! Alnında, sakalında toprak var.' diyor, beni temizlemeye çalışıyor." diyor.

Onu hatırladıkça ağlarmış. Tabi bu acı şeyi söylemekten maksat ne? Onu hatırladıkça ağlarmış.

Tabi bu acı şeyi söylemekten maksat ne?

İslâm'ın insanları nasıl değiştirdiğini göstermek. Bu insanlara Müslümanlık geliyor.İslâm'ın insanları nasıl değiştirdiğini göstermek. Bu insanlara Müslümanlık geliyor. Bak Peygamber Efendimiz nasıl tavsiye ediyor? Bak Peygamber Efendimiz nasıl tavsiye ediyor?

"Kızınıza itibar edin, izzet edin, güzel süsleyin, püsleyin." diye. Bak, İslâm kadına ne değer vermiş! "Kızınıza itibar edin, izzet edin, güzel süsleyin, püsleyin." diye.

Bak, İslâm kadına ne değer vermiş!

Şimdi İslâm düşmanları müslümanların, Müslümanlığın aleyhine kadınları boyuna kışkırtırlar: Şimdi İslâm düşmanları müslümanların, Müslümanlığın aleyhine kadınları boyuna kışkırtırlar:

"Müslümanlık kadınları kafese sokmuş. Müslümanlık kadınları hor tutmuş."Müslümanlık kadınları kafese sokmuş. Müslümanlık kadınları hor tutmuş. Müslümanlık kadınlara şöyle etmiş, böyle etmiş." Bilmiyorlar da ondan, veyahut tek taraflı görüyorlar. Müslümanlık kadınlara şöyle etmiş, böyle etmiş."

Bilmiyorlar da ondan, veyahut tek taraflı görüyorlar.

Bektaşî namaz kılmıyormuş. "Niye kılmıyorsun?" demişler. Bektaşî namaz kılmıyormuş.

"Niye kılmıyorsun?" demişler.

"Kur'ân-ı Kerîm'de kılma yazıyor da, ondan kılmıyorum." demiş. "Neresinde yazıyor ya?" demişler. "Kur'ân-ı Kerîm'de kılma yazıyor da, ondan kılmıyorum." demiş.

"Neresinde yazıyor ya?" demişler.

Âyet-i kerîmeyi göstermiş: Lâ tekrabu's-salâte. Lâ tekrabû. "Yaklaşmayın." Nereye? Âyet-i kerîmeyi göstermiş:

Lâ tekrabu's-salâte.

Lâ tekrabû. "Yaklaşmayın."

Nereye?

es-Salâte. "Namaza yaklaşmayın." Parmağını öteki taraftan çek bakalım. Çekmişler, bakmışlar: es-Salâte. "Namaza yaklaşmayın."

Parmağını öteki taraftan çek bakalım. Çekmişler, bakmışlar:

Ve entüm sükârâ var gerisinde. "Sarhoşken namaza yaklaşmayın!" Ve entüm sükârâ var gerisinde.

"Sarhoşken namaza yaklaşmayın!"

"Namazı kılma!" demek değil ki o, "İçki içme!" demek. Onun mânası o. "Namazı kılma!" demek değil ki o, "İçki içme!" demek.

Onun mânası o.

"Sarhoşken namaza yaklaşmayın!" demek, "İçki içme!" demek. "Sarhoşken namaza yaklaşmayın!" demek, "İçki içme!" demek.

Namazı kılmaya dair seksen tane, yüz tane emir var Kur'ân-ı Kerîm'de. Hadîs-i şerîflerde binlerce emir var. Namazı kılmaya dair seksen tane, yüz tane emir var Kur'ân-ı Kerîm'de. Hadîs-i şerîflerde binlerce emir var.

Bir tarafını görürse insan hakikati öğrenemez.Bir tarafını görürse insan hakikati öğrenemez. Hakikati öğrenmek için bir meselenin her tarafını görmek lazım. İlim bunu gerektirir.Hakikati öğrenmek için bir meselenin her tarafını görmek lazım. İlim bunu gerektirir. Her şeyini gör, İslâm'ın kadınlar hakkında neler getirdiğini, hepsini gör. Her şeyini gör, İslâm'ın kadınlar hakkında neler getirdiğini, hepsini gör.

Ondan sonra Müslümanlık kadınlara yaramış mı, iyilik mi getirmiş, kötülük mü getirmiş; o zaman anla. Ondan sonra Müslümanlık kadınlara yaramış mı, iyilik mi getirmiş, kötülük mü getirmiş; o zaman anla.

Fransa'da kadınlar geçen asırda Hz. Peygamber'e nişan, madalya vermişler.Fransa'da kadınlar geçen asırda Hz. Peygamber'e nişan, madalya vermişler. Bir kitapta okudum da, isimler hatırımda kalmadı. Bir kitapta okudum da, isimler hatırımda kalmadı.

"Tarihte en evvel kadın haklarına uygun çalışmalar yapan kimse olarak"Tarihte en evvel kadın haklarına uygun çalışmalar yapan kimse olarak müslümanların peygamberi Hz. Muhammed'e madalya verelim." demişler. müslümanların peygamberi Hz. Muhammed'e madalya verelim." demişler.

Fransa' da kadınlar cemiyeti. Fransa' da kadınlar cemiyeti.

Bunu bilen biliyor. Lady Montegu diye bir İngiliz var.Bunu bilen biliyor.

Lady Montegu diye bir İngiliz var.
Çok eskiden, kaç asır evvel İstanbul'a gelmiş.O zaman padişahlık var, işte müslüman bir cemiyet.Çok eskiden, kaç asır evvel İstanbul'a gelmiş.O zaman padişahlık var, işte müslüman bir cemiyet. Buradan İngiltere'ye mektup yazmış. Bir, iki, üç, beş, yedi… Mektupları Türkiye'yi anlatıyor tabi. Buradan İngiltere'ye mektup yazmış. Bir, iki, üç, beş, yedi… Mektupları Türkiye'yi anlatıyor tabi.

"Bugün şuraya gittim, şu konakta ziyafet vardı, konağın durumu şuydu, süsü buydu." diye"Bugün şuraya gittim, şu konakta ziyafet vardı, konağın durumu şuydu, süsü buydu." diye mektuplarda anlatıyor. Bu mektupları tabi o zamanın Türkiye'sini anlattığı için mektuplarda anlatıyor. Bu mektupları tabi o zamanın Türkiye'sini anlattığı için Şark Mektupları adıyla neşretmişler. Lady Montagu diyor ki; "Ben bugün bir yere gittim.Şark Mektupları adıyla neşretmişler.

Lady Montagu diyor ki;

"Ben bugün bir yere gittim.
Evlerin harem kısmına girdim.Evlerin harem kısmına girdim. Buraya gelmeden önce müslümanların kadınlarını kafese soktuklarını sanırdım. Buraya gelmeden önce müslümanların kadınlarını kafese soktuklarını sanırdım. Böyle hapis gibi sanırdım.Böyle hapis gibi sanırdım. Burada gördüm ki müslüman kadınları son derece rahat, huzurlu, izzetli, hoş vakit geçiriyorlar. Burada gördüm ki müslüman kadınları son derece rahat, huzurlu, izzetli, hoş vakit geçiriyorlar. Evlerinin en güzel yerleri onların." diyor, uzun boylu tasvir ediyor. Evlerinin en güzel yerleri onların." diyor, uzun boylu tasvir ediyor.

"Sonra, çok da iyi yetişmişler." diyor. "Sonra, çok da iyi yetişmişler." diyor.

Hatta gittikleri yerin hanımına bu İngiliz kadını iltifat etmiş. Demiş ki; "Çok güzelsiniz hanımefendi." Hatta gittikleri yerin hanımına bu İngiliz kadını iltifat etmiş. Demiş ki; "Çok güzelsiniz hanımefendi."

Hakikaten beğenmiş kadını. Giyimi, kuşamı, sözü, sohbetiyle, nezaketiyle, zerafetiyle...Hakikaten beğenmiş kadını. Giyimi, kuşamı, sözü, sohbetiyle, nezaketiyle, zerafetiyle... Çok güzelsiniz hanımefendi demiş. Çok güzelsiniz hanımefendi demiş.

"Eğer İngiltere'de olsaydınız, sizin etrafınızda herkes pervane olurdu." demiş,"Eğer İngiltere'de olsaydınız, sizin etrafınızda herkes pervane olurdu." demiş, hayran kalmış. hayran kalmış.

Tek taraflı anlatılınca tabi düşman oluyor. Bilmeyen kimse de "Müslümanlar öcüdür.Tek taraflı anlatılınca tabi düşman oluyor. Bilmeyen kimse de "Müslümanlar öcüdür. Müslümanlık öcüdür. Müslümanlar kadınları asmış, kesmiş, hapsetmiş." diye gösterince öyle sanıyor. Müslümanlık öcüdür. Müslümanlar kadınları asmış, kesmiş, hapsetmiş." diye gösterince öyle sanıyor.

Halbuki müslüman kadınları en izzetli, en itinalı, en şerefli...Halbuki müslüman kadınları en izzetli, en itinalı, en şerefli... Müslümanlıkta kadını; "Çocuğunu emzireceksin!" diye bile zorlayamazsın. Zorlamak yok! Müslümanlıkta kadını; "Çocuğunu emzireceksin!" diye bile zorlayamazsın.

Zorlamak yok!

Kendi doğurduğu çocuğuna isterse süt verir, istemezse vermez.Kendi doğurduğu çocuğuna isterse süt verir, istemezse vermez. Sen gidersin koca olarak, paranla bir sütanne tutarsın, ona emzirtirsin. Müslümanlık böyle işte! Sen gidersin koca olarak, paranla bir sütanne tutarsın, ona emzirtirsin. Müslümanlık böyle işte!

Ama iftira edenler ederler; "Müslümanlık şöyledir, böyledir." derler. Ama iftira edenler ederler; "Müslümanlık şöyledir, böyledir." derler.

Burada da gördünüz işte, Peygamber Efendimiz hanım kızları nasıl güzel giydirip süslemeyi tavsiye etmiş. Burada da gördünüz işte, Peygamber Efendimiz hanım kızları nasıl güzel giydirip süslemeyi tavsiye etmiş.

Ziyâretu'l-ğaniyyi ke's-sâimi'l-kâimi ve ziyâretü'l-fakîri ke'l-cihâdiZiyâretu'l-ğaniyyi ke's-sâimi'l-kâimi ve ziyâretü'l-fakîri ke'l-cihâdi fî sebîli'llâhi ve ta'dilu hutâhü fî sebîli'llâh. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. fî sebîli'llâhi ve ta'dilu hutâhü fî sebîli'llâh.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.

Ben falanca kimseyle arkadaşım, dost olmuşum. Nerede? Allah yolunda. Ben falanca kimseyle arkadaşım, dost olmuşum.

Nerede?

Allah yolunda.

O da müslüman, ben de müslümanım; ikimiz ahbabız, dost olmuşuz. Ben onu ziyaret etmişim. O da müslüman, ben de müslümanım; ikimiz ahbabız, dost olmuşuz. Ben onu ziyaret etmişim.

Benim bu ziyaretimin sevabı var mı? Olmaz olur mu? Var. Nasıl? Benim bu ziyaretimin sevabı var mı?

Olmaz olur mu? Var.

Nasıl?

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Bir müslümanın bir zengini ziyaret etmesi, ke's-sâimi'l-kâimi,Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Bir müslümanın bir zengini ziyaret etmesi, ke's-sâimi'l-kâimi,
gündüz oruç tutup gece uyumadan ibadet eden gibidir." gündüz oruç tutup gece uyumadan ibadet eden gibidir."

Ziyaretin sevabı bu kadar yüksektir işte! Neden? Ziyaretin sevabı bu kadar yüksektir işte!

Neden?

Müslümanın müslümana muhabbetine vesile oluyor da ondan. Müslümanın müslümana muhabbetine vesile oluyor da ondan.

Bir insan usulüyle gündüz akşama kadar oruç tutsa, gece de uyumasa o mübarek vakitlerde,Bir insan usulüyle gündüz akşama kadar oruç tutsa, gece de uyumasa o mübarek vakitlerde, güzel güzel ibadet etse, namaz kılsa, ne kadar sevap alırsa, ziyaretin sevabı o kadar. güzel güzel ibadet etse, namaz kılsa, ne kadar sevap alırsa, ziyaretin sevabı o kadar.

Zengin, bir arkadaşını ziyaret ederse gece ibadet etmiş, gündüz oruç tutmuş gibi sevap alıyor. Zengin, bir arkadaşını ziyaret ederse gece ibadet etmiş, gündüz oruç tutmuş gibi sevap alıyor.

Onun için birbirinizi ziyaret edin, birbirinizi sevin. Bizim memlekette muhabbet vitamini eksildi.Onun için birbirinizi ziyaret edin, birbirinizi sevin.

Bizim memlekette muhabbet vitamini eksildi.
Hani insanlar vitaminsizlikten hasta oluyor ya, bizim memleketteHani insanlar vitaminsizlikten hasta oluyor ya, bizim memlekette muhabbetten bahseden insanlar kalmadı, eksildi. muhabbetten bahseden insanlar kalmadı, eksildi.

Elhamdülillah ki hadîs-i şerîfler var. Rast geldikçe biz söylüyoruz; Elhamdülillah ki hadîs-i şerîfler var. Rast geldikçe biz söylüyoruz;

"Ey insanlar! Birbirinizi sevin. Muhabbet edin. Muhabbeti öğrenin."Ey insanlar! Birbirinizi sevin. Muhabbet edin. Muhabbeti öğrenin. Kızmayı, dövüşmeyi, birbirinizin kusurunu bulmayı, birbirinizi arkasından çekiştirmeyi,Kızmayı, dövüşmeyi, birbirinizin kusurunu bulmayı, birbirinizi arkasından çekiştirmeyi, dedikodu yapmayı öğrendiniz; şimdi iş geldi muhabbet etmeye; dedikodu yapmayı öğrendiniz; şimdi iş geldi muhabbet etmeye; hadi bakalım biraz da muhabbeti öğrenelim inşaallah." hadi bakalım biraz da muhabbeti öğrenelim inşaallah."

"Müslüman bir kimse, müslüman bir zengini ziyaret ederse, gündüz oruç tutmuş,"Müslüman bir kimse, müslüman bir zengini ziyaret ederse, gündüz oruç tutmuş, gece namaz kılmış gibi sevap olur." Arkası nasıl geliyor; gece namaz kılmış gibi sevap olur."

Arkası nasıl geliyor;

Ve ziyâretü'l-fakîri. "Fakir bir kimseyi ziyaret ederse..." Ve ziyâretü'l-fakîri. "Fakir bir kimseyi ziyaret ederse..."

"Efendim, işte surların dışında tenekeden bir evde oturuyor, bizim cemaatten,"Efendim, işte surların dışında tenekeden bir evde oturuyor, bizim cemaatten, fakircik bir amca var, filanca var. Zavallı, yoksul, hastalıklı da, evi barkı da yok.fakircik bir amca var, filanca var. Zavallı, yoksul, hastalıklı da, evi barkı da yok. Çatısına tenekeleri çakmış. Bir odası var, yıkık dökük. Yağmur yağdığı zaman akar, kokar.Çatısına tenekeleri çakmış. Bir odası var, yıkık dökük. Yağmur yağdığı zaman akar, kokar. Oraya kolay da gidilmez. Yürürsün, ayağın çamura batar.Oraya kolay da gidilmez. Yürürsün, ayağın çamura batar. Ama dur, şunu bir ziyaret edeyim." dedin, fakir bir kimseyi ziyaret ettin. Ama dur, şunu bir ziyaret edeyim." dedin, fakir bir kimseyi ziyaret ettin.

Ben misal olarak söylüyorum. Ben misal olarak söylüyorum.

Bunun sevabı nedir? Ke'l-cihâdi fî sebîl'illâh. "Allah yolunda cihat etmek gibidir." Bunun sevabı nedir?

Ke'l-cihâdi fî sebîl'illâh. "Allah yolunda cihat etmek gibidir."

Zengini ziyaret etmek gece gündüz ibadet etmek gibi sevap;Zengini ziyaret etmek gece gündüz ibadet etmek gibi sevap; ama fakiri ziyaret etmenin sevabı neden daha fazla söyleyeceğim. ama fakiri ziyaret etmenin sevabı neden daha fazla söyleyeceğim.

Ve ta'dilü hutâhu. "Ve oraya gitmek için attığı adımlar muadildir."Ve ta'dilü hutâhu. "Ve oraya gitmek için attığı adımlar muadildir." Fî sebîli'llâh. "Allah yolunda atılmış adımlara." Fî sebîli'llâh. "Allah yolunda atılmış adımlara."

Bir insan buradan çıktı, "Allah yolunda ya şehit olurum, ya gazi." diye sefere çıktı, yürümeye başladı.Bir insan buradan çıktı, "Allah yolunda ya şehit olurum, ya gazi." diye sefere çıktı, yürümeye başladı. Her adımda büyük ecir alıyor ya; o fakir kimseyi ziyarete giderken attığı adımlar da o şekilde. Her adımda büyük ecir alıyor ya; o fakir kimseyi ziyarete giderken attığı adımlar da o şekilde.

Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki fukarayı ziyaret etmenin sevabı zenginleri ziyaret etmekten daha fazla.Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki fukarayı ziyaret etmenin sevabı zenginleri ziyaret etmekten daha fazla. İkisini de ziyaret etmekte sevap var da fukarayı ziyarette daha fazla sevap var. Neden? İkisini de ziyaret etmekte sevap var da fukarayı ziyarette daha fazla sevap var.

Neden?

Zengine herkes gider. Çünkü zengine gittiğin zaman kapıda karşılar,Zengine herkes gider. Çünkü zengine gittiğin zaman kapıda karşılar, ikramların çeşit çeşidi gelir; çaylar, börekler, çörekler, meyvelerin âlâsı gelir, izzet, ikram olur.ikramların çeşit çeşidi gelir; çaylar, börekler, çörekler, meyvelerin âlâsı gelir, izzet, ikram olur. Güzel olur, hoş olur. Fakire gittiğin zaman bakarsın adam öksürüyor, aksırıyor;Güzel olur, hoş olur.

Fakire gittiğin zaman bakarsın adam öksürüyor, aksırıyor;
evinin hâline bakarsın, perişanca görürsün; biraz dertlenirsin, üzülürsün. evinin hâline bakarsın, perişanca görürsün; biraz dertlenirsin, üzülürsün. Belki bir ikram da çıkaramaz. İşte ondan dolayı. Belki bir ikram da çıkaramaz. İşte ondan dolayı.

Sonra insan o güzel mahallelere giderse bahçeler güllerle, gül fidanlarıyla süslenmiş;Sonra insan o güzel mahallelere giderse bahçeler güllerle, gül fidanlarıyla süslenmiş; çamlar, çimenler ekilmiş. İnsan sokaktan geçerken lezzet duyuyor. çamlar, çimenler ekilmiş. İnsan sokaktan geçerken lezzet duyuyor.

Mesela Bağdat caddesinden yürü, filanca köşk yapmış, falanca saray yapmış.Mesela Bağdat caddesinden yürü, filanca köşk yapmış, falanca saray yapmış. Bahçesi şöyle havuzlu, mermeri böyle nakışlı. İnsanın hoşuna gidiyor. Bahçesi şöyle havuzlu, mermeri böyle nakışlı. İnsanın hoşuna gidiyor.

Ama bir de gecekondu mahallesine git; yolları toz toprak; orası güzel değil. İşte sevabı fazla. Ama bir de gecekondu mahallesine git; yolları toz toprak; orası güzel değil. İşte sevabı fazla.

Buradan çıkan ders nedir? Buradan çıkan ders nedir?

Fakir de olsa, zengin de olsa müslümanın müslümanı ziyaret etmesidir.Fakir de olsa, zengin de olsa müslümanın müslümanı ziyaret etmesidir. "Fakir" diye fakir kardeşlerimiz ihmal edilmemelidir. Orada daha çok sevap var. "Fakir" diye fakir kardeşlerimiz ihmal edilmemelidir. Orada daha çok sevap var.

Bilhassa düşünelim; günümüzün, haftamızın bir iki gününü, akşamını ziyarete ayıralım. Bilhassa düşünelim; günümüzün, haftamızın bir iki gününü, akşamını ziyarete ayıralım.

Hatta bu hadîs-i şerîften anlaşıldığına göre, insan biraz yürüyüverse de iyi olacak. Hatta bu hadîs-i şerîften anlaşıldığına göre, insan biraz yürüyüverse de iyi olacak.

"Efendim, oraya araba çıkmaz. Gecekondusunu ta tepenin üzerine yapmış." "Efendim, oraya araba çıkmaz. Gecekondusunu ta tepenin üzerine yapmış."

Yürüyüverirsin, bak sevabı, Allah yolunda atılmış adımların sevabına denk oluyor. Yürüyüverirsin, bak sevabı, Allah yolunda atılmış adımların sevabına denk oluyor.

Onun için ziyaret meselesine dikkat edelim.Onun için ziyaret meselesine dikkat edelim. Günümüzde, haftamızda bir vakit ayıralım inşaallah; birbirimizi ziyaret edelim. Günümüzde, haftamızda bir vakit ayıralım inşaallah; birbirimizi ziyaret edelim.

Ziyaretten maksat muhabbettir. En iyisi insanın birbirini sevmesidir, muhabbet etmesidir. Ziyaretten maksat muhabbettir. En iyisi insanın birbirini sevmesidir, muhabbet etmesidir.

İnsan bir kimseyi Allah için severse, Allahu Teâlâ hazretleri onu mahşer yerindeİnsan bir kimseyi Allah için severse, Allahu Teâlâ hazretleri onu mahşer yerinde Arş-ı Âlâ'nın altında, nurdan minberlerin üzerinde gölgelendirecek,Arş-ı Âlâ'nın altında, nurdan minberlerin üzerinde gölgelendirecek, herkes hesap korkusuyla telaşa düşmüş ve terlemekte iken. herkes hesap korkusuyla telaşa düşmüş ve terlemekte iken.

İşte bizim dinimiz böyle. Hani şimdi çeşit çeşit şeyler söyleniyor: İşte bizim dinimiz böyle.

Hani şimdi çeşit çeşit şeyler söyleniyor:

"Müslümanlar acaba anarşik olaylar yaptı mı, yapmadı mı?" "Müslümanlar acaba anarşik olaylar yaptı mı, yapmadı mı?"

Müslüman yapmaz; İslâmiyet'i iyi bilirse müslüman yapmaz! Müslüman muhabbeti iyi bilir. Müslüman yapmaz; İslâmiyet'i iyi bilirse müslüman yapmaz!

Müslüman muhabbeti iyi bilir.

Tanıdığım birisinin bir ahbâbı var.Tanıdığım birisinin bir ahbâbı var. Her cumartesi günü gelir, işyerinin kapısında bekler.Her cumartesi günü gelir, işyerinin kapısında bekler. Allah'ın o kadar senesi geçer, bu âdet bitmez. O kadar vefakârlık görülmüş bir şey değil. Allah'ın o kadar senesi geçer, bu âdet bitmez. O kadar vefakârlık görülmüş bir şey değil.

İşte muhabbet Allah yolunda oldu mu, ivazsız garazsız oldu mu,İşte muhabbet Allah yolunda oldu mu, ivazsız garazsız oldu mu, dünya menfaati olmadan İslâmiyet'i de sevdi mi, onun tadına doyum olmaz. dünya menfaati olmadan İslâmiyet'i de sevdi mi, onun tadına doyum olmaz.

Müslüman kardeşin müslümanı sevmesi çok önemli. Allah aramıza bu sevgiyi ihsan etsin.Müslüman kardeşin müslümanı sevmesi çok önemli. Allah aramıza bu sevgiyi ihsan etsin. Fitneyi, fesadı, karıştırıcılığı aramızdan def etsin. Birbirimizi muhabbetle sevelim. Fitneyi, fesadı, karıştırıcılığı aramızdan def etsin. Birbirimizi muhabbetle sevelim. Memleketimiz güzel. Bolluk, her türlü imkânı var. İnsanlarımız da güzel olursa paşalar gibi yaşarız. Memleketimiz güzel. Bolluk, her türlü imkânı var. İnsanlarımız da güzel olursa paşalar gibi yaşarız. Rahat rahat, mesut bahtiyar oluruz. Ama biz buraları birbirimize zindan ediyoruz. Kim zindan ediyor? Rahat rahat, mesut bahtiyar oluruz.

Ama biz buraları birbirimize zindan ediyoruz.

Kim zindan ediyor?

Yunanlı geldi mi? Gelmedi. Bulgar geldi mi? Gelmedi. Yunanlı geldi mi?

Gelmedi.

Bulgar geldi mi?

Gelmedi.

Falanca gelmedi. Ama biz birbirimize zindan ediyoruz. Ne eksik? Dinî bilgi eksik. İman eksik.Falanca gelmedi. Ama biz birbirimize zindan ediyoruz.

Ne eksik?

Dinî bilgi eksik. İman eksik.
Onun için dinî bilgiyi, dinî bilgiyi söyleyen kimseleri hor görmeyelim. Onun için dinî bilgiyi, dinî bilgiyi söyleyen kimseleri hor görmeyelim. Onları anarşistlerle bir tutmayalım.Onları anarşistlerle bir tutmayalım. Tabi herkesin hakkıdır, devlet kendisini emniyete almak için yapıyor, çok tabiî karşılıyorum. Tabi herkesin hakkıdır, devlet kendisini emniyete almak için yapıyor, çok tabiî karşılıyorum.

Hepsini takip edecek. Gayet güzel ama şapla şekerin arasını bir ayıralım.Hepsini takip edecek. Gayet güzel ama şapla şekerin arasını bir ayıralım. Birisi şap, diğeri şeker. İkisi dış görünüşte birbirine benzer; ama bu tatlıdır, bu öldürür.Birisi şap, diğeri şeker. İkisi dış görünüşte birbirine benzer; ama bu tatlıdır, bu öldürür. Elmasla camın farkını anlayalım.Elmasla camın farkını anlayalım. Elmas, ev de aldırır, araba da aldırır, paşa gibi de yaşatır. Elmas, ev de aldırır, araba da aldırır, paşa gibi de yaşatır.

Zeyyinû'l-Kur'âne bi-esvâtiküm. "Kur'ân-ı Kerîm'i seslerinizle süsleyin." Zeyyinû'l-Kur'âne bi-esvâtiküm. "Kur'ân-ı Kerîm'i seslerinizle süsleyin."

İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize Kur'ân okumakla ilgili bir emir buyurmuşlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize Kur'ân okumakla ilgili bir emir buyurmuşlar:

Zeyyinû. "Süsleyin." El-Kur'âne. "Kur'ân'ı." Bi-esvâtiküm. "Seslerinizle." Zeyyinû. "Süsleyin." El-Kur'âne. "Kur'ân'ı." Bi-esvâtiküm. "Seslerinizle."

Bu hadisin mânasını, ne demek olduğunu pek çok kimse iyi bilemez. Bu hadisin mânasını, ne demek olduğunu pek çok kimse iyi bilemez.

"Kur'ân-ı Kerîm'i seslerinizle süsleyin." Hâşâ, sümme hâşâ!"Kur'ân-ı Kerîm'i seslerinizle süsleyin."

Hâşâ, sümme hâşâ!
Kur'ân-ı Kerîm kendisi serâpâ süs, ziynet. Kur'ân-ı Kerîm'i süslemek kimin haddine! Kur'ân-ı Kerîm kendisi serâpâ süs, ziynet. Kur'ân-ı Kerîm'i süslemek kimin haddine!

Ne demek Kur'ân-ı Kerîm'i süslemek? Bunun üzerine şerhlerde izahatlar yapılmış.Ne demek Kur'ân-ı Kerîm'i süslemek?

Bunun üzerine şerhlerde izahatlar yapılmış.
Bizim fakültede de bir ara dinî mûsiki dersi vardı. Dinî musikinin hocası, meşhur bir bestekâr geldi.Bizim fakültede de bir ara dinî mûsiki dersi vardı. Dinî musikinin hocası, meşhur bir bestekâr geldi. Tekbiri, notasını tahtaya yazdı.Tekbiri, notasını tahtaya yazdı. Oradan salât-ı ümmiye, Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed'in notasını yazdı,Oradan salât-ı ümmiye, Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed'in notasını yazdı, oradan başladı dinî musikiye. Dinde musikinin yeri nedir; onu anlatmak için de bu hadîs-i şerîfi yazmış. oradan başladı dinî musikiye.

Dinde musikinin yeri nedir; onu anlatmak için de bu hadîs-i şerîfi yazmış.

Zeyyinû'l-Kur'âne bi-esvâtiküm. Ne demek bu? Müşkülat nereden geliyor? Zeyyinû'l-Kur'âne bi-esvâtiküm.

Ne demek bu?

Müşkülat nereden geliyor?

Kur'ân-ı Kerîm'in kendisi süs, ziynet. Onun süslenmeye ihtiyacı yok ki.Kur'ân-ı Kerîm'in kendisi süs, ziynet. Onun süslenmeye ihtiyacı yok ki. Güzel yüzün boyaya, allığa ihtiyacı var mı? Güzel yüzün boyaya, allığa ihtiyacı var mı?

Allah güzeller güzeli yaratmışsa bir insan ne diye yüzünü gözünü boyasın? Zaten güzel! Allah güzeller güzeli yaratmışsa bir insan ne diye yüzünü gözünü boyasın? Zaten güzel!

Buradaki Kur'ân, "kıraat" demek. Buradaki Kur'ân, "kıraat" demek.

Pek çok kimse bilmez; Kur'ân, "kıraat" kelimesi gibi mastardır. "Okumak" mânasına gelir. Pek çok kimse bilmez; Kur'ân, "kıraat" kelimesi gibi mastardır. "Okumak" mânasına gelir.

"Kur'ân-ı Kerîm tilavetinizi, kıraatinizi sesinizle ziynetlendirin." "Kur'ân-ı Kerîm tilavetinizi, kıraatinizi sesinizle ziynetlendirin."

Kur'ân-ı Kerîm'i; makamlı, ahenkli, hüzünlü, Resûlullah'ın tarif etmiş olduğu tarzda,Kur'ân-ı Kerîm'i; makamlı, ahenkli, hüzünlü, Resûlullah'ın tarif etmiş olduğu tarzda, güzel güzel, tatlı tatlı okuyun. "Kıraatiniz ziynetlensin. Kuru kuru okumayın." demek. güzel güzel, tatlı tatlı okuyun.

"Kıraatiniz ziynetlensin. Kuru kuru okumayın." demek.

Aslında biz Kur'ân-ı Kerîm'i okuduğumuz zaman, değil Kur'ân'ı süslemek;Aslında biz Kur'ân-ı Kerîm'i okuduğumuz zaman, değil Kur'ân'ı süslemek; Kur'ân-ı Kerîm bizim ağzımızı süslüyor. Kur'ân-ı Kerîm bizim ağzımızı süslüyor.

Ashâb-ı kirâmdan birisi, radıyallahu anh,Ashâb-ı kirâmdan birisi, radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bir methiye yazmış. Methiyesinin bir beyti şöyle: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bir methiye yazmış.

Methiyesinin bir beyti şöyle:

Mâ in medahtu Muhammeden bi-makâletî.Mâ in medahtu Muhammeden bi-makâletî. "Ben Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i sözümle methetmedim." diyor. "Ben Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i sözümle methetmedim." diyor.

Velâkin medahtu makâletî bi-Muhammedin. "Sözümü Muhammed'le süsledim, methettim." diyor. Velâkin medahtu makâletî bi-Muhammedin. "Sözümü Muhammed'le süsledim, methettim." diyor.

Çünkü onun adını anmak, söze ziynettir. Kur'ân-ı Kerîm okumak, bizim ağzımıza ziynettir.Çünkü onun adını anmak, söze ziynettir.

Kur'ân-ı Kerîm okumak, bizim ağzımıza ziynettir.
Ama Kur'ân-ı Kerîm'i işte böyle güzel şekilde, eda ile okumak lazım. Ama Kur'ân-ı Kerîm'i işte böyle güzel şekilde, eda ile okumak lazım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zamanından beri Kur'ân-ı Kerîm böyle güzel okunur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zamanından beri Kur'ân-ı Kerîm böyle güzel okunur.

Çirkin okumak nasıldır, güzel okumak nasıldır? Kur'ân-ı Kerîm gazel gibi, şarkı gibi okunmaz.Çirkin okumak nasıldır, güzel okumak nasıldır?

Kur'ân-ı Kerîm gazel gibi, şarkı gibi okunmaz.
Kur'ân-ı Kerîm okurken insanın misvaklanması lazım, edebini takınması lazım;Kur'ân-ı Kerîm okurken insanın misvaklanması lazım, edebini takınması lazım; "Allah'ın kelamını okuyorum." diye edep ile hüzünlü hüzünlü okuması lazım. "Allah'ın kelamını okuyorum." diye edep ile hüzünlü hüzünlü okuması lazım.

Dinleyenin ağlaması lazım. Ağlamıyorsa, ağlıyormuş gibi yapması lazım. Çünkü bu, ciddi bir iş.Dinleyenin ağlaması lazım. Ağlamıyorsa, ağlıyormuş gibi yapması lazım. Çünkü bu, ciddi bir iş. Allahu Teâlâ hazretlerinin kelamı. Çok mesuliyetli bir şey. O ciddiyetle okumak lazım. Allahu Teâlâ hazretlerinin kelamı. Çok mesuliyetli bir şey. O ciddiyetle okumak lazım.

Rubbe tâlin li'l-Kur'âni ve'l-Kurânü yel'anüh.Rubbe tâlin li'l-Kur'âni ve'l-Kurânü yel'anüh. "Nice Kur'ân okuyanlar vardır ki Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder." Neden? "Nice Kur'ân okuyanlar vardır ki Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder."

Neden?

Gafilce okuyordur, terbiyesizce okuyordur. Veyahut Kur'ân-ı Kerîm'i kötü niyetine âlet ediyordur. Gafilce okuyordur, terbiyesizce okuyordur. Veyahut Kur'ân-ı Kerîm'i kötü niyetine âlet ediyordur.

Mesela bir insan dilenmesine âlet ediyorsa o zaman Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder. Mesela bir insan dilenmesine âlet ediyorsa o zaman Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder.

Demek ki Kur'ân-ı Kerîm'i hüzünlü bir makam ile eda ile tatlı tatlı okuyacağız. Demek ki Kur'ân-ı Kerîm'i hüzünlü bir makam ile eda ile tatlı tatlı okuyacağız.

Bir gün Ümmü'l-mü'minîn Hz. Âişe Validemiz geç gelmiş.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de; Bir gün Ümmü'l-mü'minîn Hz. Âişe Validemiz geç gelmiş.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de;

"Niye geciktin? Gittiğin yerden niye böyle tehirli geldin?" Demiş ki; "Niye geciktin? Gittiğin yerden niye böyle tehirli geldin?"

Demiş ki;

"Yâ Resûlallah! Gelirken bir Kur'ân-ı Kerîm sedası duydum;"Yâ Resûlallah! Gelirken bir Kur'ân-ı Kerîm sedası duydum; dayanamadım, dinledim dinledim, okuyuşu çok hoşuma gitti." demiş. dayanamadım, dinledim dinledim, okuyuşu çok hoşuma gitti." demiş.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Doğru söylüyorsun. O Sâlim'dir,Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Doğru söylüyorsun. O Sâlim'dir,
Kur'ân-ı Kerîm'i güzel okur." buyurmuş. Bazı insanın kıraati böyle bağlar. Kur'ân-ı Kerîm'i güzel okur." buyurmuş.

Bazı insanın kıraati böyle bağlar.

Allahu Teâlâ hazretleri bize güzel güzel Kur'ân-ı Kerîm okumayı nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bize güzel güzel Kur'ân-ı Kerîm okumayı nasip eylesin.

Zeyyinû'l-'îdeyni bi't-tehlîli ve't-tekbîri ve't-tahmîdi ve't-takdîs. Zeyyinû'l-'îdeyni bi't-tehlîli ve't-tekbîri ve't-tahmîdi ve't-takdîs.

Mâlum müslümanların dinî bayramları iki tane: Mâlum müslümanların dinî bayramları iki tane:

Birisi o mübarek Ramazan ayının sonundaki bayram, Ramazan bayramı. Birisi o mübarek Ramazan ayının sonundaki bayram, Ramazan bayramı.

Onun adı nedir? 'Îdu'l-fıtr, fıtır bayramıdır. İkinci bayramımız ne zaman? Onun adı nedir?

'Îdu'l-fıtr, fıtır bayramıdır.

İkinci bayramımız ne zaman?

Hacıların hacca gittiği, hacı olduğu o Zilhicce'nin içindeki bayram.Hacıların hacca gittiği, hacı olduğu o Zilhicce'nin içindeki bayram. Ona da kurban kesildiği için 'İdu'l-edhâ derler. Peygamber Efendimiz; Ona da kurban kesildiği için 'İdu'l-edhâ derler.

Peygamber Efendimiz;

"Bu iki bayramı süsleyiniz, ziynetlendiriniz." diyor. Neyle ziynetlendirmemizi emrediyor? "Bu iki bayramı süsleyiniz, ziynetlendiriniz." diyor.

Neyle ziynetlendirmemizi emrediyor?

Bi't-tehlîli ve't-tekbîri ve't-tahmîdi ve't-takdîs. "Tehlîl ile süsleyiniz..." Bi't-tehlîli ve't-tekbîri ve't-tahmîdi ve't-takdîs. "Tehlîl ile süsleyiniz..."

Tehlîl ne demek? Lâ ilâhe illallah demek. Tekbir ne demek? Allâhu ekber demek. Tehlîl ne demek?

Lâ ilâhe illallah demek.

Tekbir ne demek?

Allâhu ekber demek.

Tahmid ne demek? Elhamdülillah demek. Takdis ne demek? Tahmid ne demek?

Elhamdülillah demek.

Takdis ne demek?

Allahu Teâlâ hazretlerine; Yâ Rabbî! Tekaddeset esmâüke tenezzehet sıfâtüke." gibi,Allahu Teâlâ hazretlerine; Yâ Rabbî! Tekaddeset esmâüke tenezzehet sıfâtüke." gibi, O'nun mukaddes, kutsal ve her türlü noksandan münezzeh olduğunu ifade eden bir söz söylemek. O'nun mukaddes, kutsal ve her türlü noksandan münezzeh olduğunu ifade eden bir söz söylemek.

Bayramlarda bunları çokça söylemeyi ve böylece bayram günlerini ziynetlendirmemiziBayramlarda bunları çokça söylemeyi ve böylece bayram günlerini ziynetlendirmemizi bize Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz emreylemiş. bize Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz emreylemiş.

Bu sözleri birer söz olarak görmeyin. Bu sözler o kadar kıymetli sözlerdir ki, Bu sözleri birer söz olarak görmeyin. Bu sözler o kadar kıymetli sözlerdir ki,

Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah. "Cennetin parası Lâ ilâhe illallah'tır." Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah. "Cennetin parası Lâ ilâhe illallah'tır."

Lâ ilâhe illallâh dedi mi insan cennete girer. Cenneti kazanmak az bir şey mi? Lâ ilâhe illallâh dedi mi insan cennete girer.

Cenneti kazanmak az bir şey mi?

Tekbir, Allahu ekber demek. Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyden daha yüksek,Tekbir, Allahu ekber demek.

Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyden daha yüksek,
daha yüce, daha büyük, daha azim olduğunu düşünmek; O'na kulluk etmek,daha yüce, daha büyük, daha azim olduğunu düşünmek; O'na kulluk etmek, O'nun önünde eğilmek, başka hiçbir şeyin önünde eğilmemekO'nun önünde eğilmek, başka hiçbir şeyin önünde eğilmemek insanı ne kadar vakar sahibi yapar, ne kadar güzel kulluğa yöneltir! insanı ne kadar vakar sahibi yapar, ne kadar güzel kulluğa yöneltir!

Ve't-tahmîd. Hamd, elhamdülillah demek. Ne demek? Ve't-tahmîd. Hamd, elhamdülillah demek.

Ne demek?

"Yâ Rabbi! Seni bana vermiş olduğun nimetlerden, izzetlerden, sıhhatlerden, afiyetlerden,"Yâ Rabbi! Seni bana vermiş olduğun nimetlerden, izzetlerden, sıhhatlerden, afiyetlerden, bereketlerden dolayı överim. Sana medh u senâ ederim. bereketlerden dolayı överim. Sana medh u senâ ederim. Sen ne büyük Rabbimsin, ne büyük Hâlıksın, ne büyük yaradansın ki yâ Rabbi,Sen ne büyük Rabbimsin, ne büyük Hâlıksın, ne büyük yaradansın ki yâ Rabbi, bana bunca nimetlerini ihsan eyledin." diye Allah'ı övmek, 'elhamdülillah' demek. bana bunca nimetlerini ihsan eyledin." diye Allah'ı övmek, 'elhamdülillah' demek.

Bu da mizanı, insanın amel terazisini doldurur. Bastırır, insana çok kâr getirir. Bu da mizanı, insanın amel terazisini doldurur. Bastırır, insana çok kâr getirir.

Bunların hepsi ne ile ilgili? Allahu Teâlâ hazretlerini bilmekle, tanımakla ilgili. Bunların hepsi ne ile ilgili?

Allahu Teâlâ hazretlerini bilmekle, tanımakla ilgili.

Demek ki insanoğlu Allahu Teâlâ hazretlerini bilmeye yarayan şu sözleriDemek ki insanoğlu Allahu Teâlâ hazretlerini bilmeye yarayan şu sözleri söylediği zaman bayramı ziynetlenmiş oluyor. söylediği zaman bayramı ziynetlenmiş oluyor.

Onları gönlüne, aklına yerleştirirse, hayatında prensip edenirse,Onları gönlüne, aklına yerleştirirse, hayatında prensip edenirse, Allahu Teâlâ hazretlerini hakkıyla tanırsa ki tanımaya mârifetullah diyoruz, mârifetullaha ererse,Allahu Teâlâ hazretlerini hakkıyla tanırsa ki tanımaya mârifetullah diyoruz, mârifetullaha ererse, ârif-i billah olursa, Allah'ı bilen bir kimse olursa,ârif-i billah olursa, Allah'ı bilen bir kimse olursa, onun kârının derecesinin yüksekliğini artık siz düşünün. onun kârının derecesinin yüksekliğini artık siz düşünün.

Bizim hayattaki gayemiz, Allah'ı iyi tanımaktır. Biz neden yaratıldık? Bizim hayattaki gayemiz, Allah'ı iyi tanımaktır.

Biz neden yaratıldık?

Allahu Teâlâ hazretlerini bulmaya, bilmeye, O'na kulluk etmeye gayret etmek için. Allahu Teâlâ hazretlerini bulmaya, bilmeye, O'na kulluk etmeye gayret etmek için.

Bu dünyada bizim vazifemiz ne? Allah'ı bilmek, O'na güzel kulluk etmek.Bu dünyada bizim vazifemiz ne?

Allah'ı bilmek, O'na güzel kulluk etmek.
O'nu bilmedikten sonra, ölüp gittikten sonra, hiçbir şey bilemedin, gitti. O'nu bilmedikten sonra, ölüp gittikten sonra, hiçbir şey bilemedin, gitti.

Ve men kâne fî hâzihî a'mâ fe-hüve fî'l-âhireti a'mâ ve edallü sebîlâ.Ve men kâne fî hâzihî a'mâ fe-hüve fî'l-âhireti a'mâ ve edallü sebîlâ. "Bu dünyada âmâ olan orada da âmâ olacak." "Bu dünyada âmâ olan orada da âmâ olacak."

Bu dünyada görmezse âhirette bir şey elde edemeyecek. Âhiret de gidecek. Bu dünyada görmezse âhirette bir şey elde edemeyecek. Âhiret de gidecek.

Onun için Allah'ı tanımaya gayret edin.Onun için Allah'ı tanımaya gayret edin. Çok sevdiğiniz, çok güzel, çok methedilen bir şeyi insan nasıl merak eder, araştırır, peşine düşerseÇok sevdiğiniz, çok güzel, çok methedilen bir şeyi insan nasıl merak eder, araştırır, peşine düşerse Allahu Teâlâ hazretlerini de her türlü güzelliğin, her türlü kemâlin, kudretin sahibi olarak araması lazım.Allahu Teâlâ hazretlerini de her türlü güzelliğin, her türlü kemâlin, kudretin sahibi olarak araması lazım. O'nu buluncaya kadar, O'na tam kul oluncaya kadar,O'nu buluncaya kadar, O'na tam kul oluncaya kadar, O'nun mârifetine erinceye kadar, ârif-i billah oluncaya kadar uğraşması lazım. O'nun mârifetine erinceye kadar, ârif-i billah oluncaya kadar uğraşması lazım.

Hayatın en mühim çalışması bu. Hayatın en mühim çalışması bu.

Zeyyinû mecâliseküm bi's-salâti aleyye. "Meclislerinizi, toplantılarınızı…" Zeyyinû mecâliseküm bi's-salâti aleyye. "Meclislerinizi, toplantılarınızı…"

Meclis demek, "toplantı" demek.Meclis demek, "toplantı" demek. Her oturulup da toplanılan yere "meclis" derler. Her oturulup da toplanılan yere "meclis" derler.

Milletvekilleri de bir yerde oturup iş yapıyorlar; onun için oraya da "meclis" denmiş. Milletvekilleri de bir yerde oturup iş yapıyorlar; onun için oraya da "meclis" denmiş.

"Meclislerinizi, yani oturumlarınızı, toplanıp da oturduğunuz zaman"Meclislerinizi, yani oturumlarınızı, toplanıp da oturduğunuz zaman bana salât u selâm getirmekle süsleyiniz." bana salât u selâm getirmekle süsleyiniz."

Demek insan toplandı mı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selam getirmeli. Demek insan toplandı mı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selam getirmeli.

Neden? Fe-inne salâteküm aleyye. "Çünkü bana salât u selam getirmeniz."Neden?

Fe-inne salâteküm aleyye. "Çünkü bana salât u selam getirmeniz."
Nûrun leküm yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet günü sizin için nur olacak." Buyurun; Nûrun leküm yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet günü sizin için nur olacak."

Buyurun;

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin en-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin en-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin en-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin en-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin en-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin en-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2