Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Gaybı Allah'tan C.C. Başka Kimse Bilemez

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Şevvâl 1401 / 30.08.1981

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Gaybı Allah’tan (cc) Başka Kimse Bilemez, Şükretmenin Önemi, İçkinin Haram Olması, Her Anımızda Besmele Çekmeleyiz, Mehdi İle İlgili | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Gaybı Allah'tan C.C. Başka Kimse Bilemez

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Şevvâl 1401 / 30.08.1981

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Gaybı Allah’tan (cc) Başka Kimse Bilemez, Şükretmenin Önemi, İçkinin Haram Olması, Her Anımızda Besmele Çekmeleyiz, Mehdi İle İlgili | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Se-tahrucu nârun min Hadramevte ev Bahr-i HadramevteSe-tahrucu nârun min Hadramevte ev Bahr-i Hadramevte kable yevmi'l-kıyâmeti tahşuru'n-nâse. Kâlû:Yâ Resûlallah fe-mâ te'murunâ?kable yevmi'l-kıyâmeti tahşuru'n-nâse. Kâlû:Yâ Resûlallah fe-mâ te'murunâ? Kâle: Aleyküm bi'ş-Şâmi.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl, ev kemâ kâl.

Kâle: Aleyküm bi'ş-Şâmi.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl, ev kemâ kâl.

Muhterem ve aziz müslüman kardeşlerim!
Muhterem ve aziz müslüman kardeşlerim!
Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabındanRâmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumaya devam edeceğiz. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumaya devam edeceğiz. Dersimize başlamazdan önce evvelen ve bizzâtDersimize başlamazdan önce evvelen ve bizzât Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhu için,Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhu için, sonra cümle enbiyânın, asfiyânın, evliyânın, Peygamber Efendimiz'in ashâbının, etbâının,sonra cümle enbiyânın, asfiyânın, evliyânın, Peygamber Efendimiz'in ashâbının, etbâının, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî hazretlerineEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî hazretlerine kadar güzerân eylemiş sâdât ve meşâyihimiz ve hulefâsının kadar güzerân eylemiş sâdât ve meşâyihimiz ve hulefâsının ve eserin müellifi Gümüşhâneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin,ve eserin müellifi Gümüşhâneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin, eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olaneserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın ve ruvâtın ruhları için ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzereulemânın ve ruvâtın ruhları için ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin, cümlemizin,şu mescide teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin, cümlemizin, cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlas-ı Şerîf hediye edelim.

cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlas-ı Şerîf hediye edelim.

İbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreİbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, eşrât-ı saatten, kıyamet alâmetlerinden olanPeygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, eşrât-ı saatten, kıyamet alâmetlerinden olan bazı şeyleri bize bildirmek üzere şöyle buyurmuş;

bazı şeyleri bize bildirmek üzere şöyle buyurmuş;

Se-tahrucu nârun min Hadramevt. "Hadramevt denilen yerden bir ateş çıkacak."Se-tahrucu nârun min Hadramevt. "Hadramevt denilen yerden bir ateş çıkacak." Ev Bahr-i Hadramevt. "Yahut Hadramevt denizinden bir ateş çıkacak."

Ev Bahr-i Hadramevt. "Yahut Hadramevt denizinden bir ateş çıkacak."

Ne zaman?

Kable yevmi'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde evvel."
Ne zaman?

Kable yevmi'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde evvel."
Yani dünyanın sonu ve kıyamet başlamazdan önceki zamanda.

Yani dünyanın sonu ve kıyamet başlamazdan önceki zamanda.

Tahşuru'n-nâse. "İnsanları önüne katacak, biriktirecek, toplayacak..."Tahşuru'n-nâse. "İnsanları önüne katacak, biriktirecek, toplayacak..." Kâlû: Yâ Resûlallah fe mâ te'murunâ? "Yâ Resûlallah! Bize o zaman ne tavsiye edersin,Kâlû: Yâ Resûlallah fe mâ te'murunâ? "Yâ Resûlallah! Bize o zaman ne tavsiye edersin, o zamana biz de çıkarsak Ümmet-i Muhammed olarak ne yapmamız lazım?o zamana biz de çıkarsak Ümmet-i Muhammed olarak ne yapmamız lazım? Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

Aleyküm bi'ş-Şâm. "Size Şam tarafını tavsiye ederim."

Aleyküm bi'ş-Şâm. "Size Şam tarafını tavsiye ederim."

Başına 'sin' harfi getirilmiş.Başına 'sin' harfi getirilmiş. Muzâri fiilin başına 'sin' harfi getirildi mi istikbal, yakın istikbal olur.Muzâri fiilin başına 'sin' harfi getirildi mi istikbal, yakın istikbal olur. İstikbale ait bir takım hususları anlatan hadîs-i şerîfler sıralamış;İstikbale ait bir takım hususları anlatan hadîs-i şerîfler sıralamış; bu hadîs-i şerîfler bir-iki sayfa böyle devam ediyor.

bu hadîs-i şerîfler bir-iki sayfa böyle devam ediyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendi zamanından sonraPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendi zamanından sonra olacak birtakım hadiseleri önceden haber veriyor.

Nasıl haber veriyor?

olacak birtakım hadiseleri önceden haber veriyor.

Nasıl haber veriyor?

Allahu Teâlâ hazretlerinin hak resûlü olduğu için haber veriyor. Yoksa;

Allahu Teâlâ hazretlerinin hak resûlü olduğu için haber veriyor. Yoksa;

Lâ ya'lemu'l-ğaybe illallah. "Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez." amaLâ ya'lemu'l-ğaybe illallah. "Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez." ama Allahu Teâlâ hazretleri bildirirse bilir. Allahu Teâlâ hazretleri evveli âhiri, olmuşu olacağı;Allahu Teâlâ hazretleri bildirirse bilir. Allahu Teâlâ hazretleri evveli âhiri, olmuşu olacağı; her şeyi bildiği, ilmi her şeyi ihata etmiş olduğu için dilediğine de dilediği kadarını ihsan eder.

her şeyi bildiği, ilmi her şeyi ihata etmiş olduğu için dilediğine de dilediği kadarını ihsan eder.

Ve lâ yuhîtûne bi-şey'in min ilmihî illâ bi-mâ şâe.Ve lâ yuhîtûne bi-şey'in min ilmihî illâ bi-mâ şâe. "Allahu Teâlâ hazretlerinin ilmini, ancak O'nun dilediği kadarını nasibi olanlar alırlar, bilirler.""Allahu Teâlâ hazretlerinin ilmini, ancak O'nun dilediği kadarını nasibi olanlar alırlar, bilirler." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle istikbale ait şeylerden bahsetmiştir.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle istikbale ait şeylerden bahsetmiştir. Bunun misâli hadîs-i şerîflerde çoktur. Bahsettiği şeyler çıkmıştır. Bunun misâli hadîs-i şerîflerde çoktur. Bahsettiği şeyler çıkmıştır. Bir kısmı çıkmıştır, bir kısmı çıkacaktır.

Mesela buyurmuş ki: İstanbul feth olunacak.
Bir kısmı çıkmıştır, bir kısmı çıkacaktır.

Mesela buyurmuş ki: İstanbul feth olunacak.
O zaman İstanbul neresi, Medine neresi.O zaman İstanbul neresi, Medine neresi. O zaman Medine'de o sözlerin söylendiği sıralarda daha Şam bile müslümanların elinde değil. O zaman Medine'de o sözlerin söylendiği sıralarda daha Şam bile müslümanların elinde değil. Hatta Tebük bile hudut kasabası oluyor, Bizans askerleri oraya kadar geliyorlardı.

Hatta Tebük bile hudut kasabası oluyor, Bizans askerleri oraya kadar geliyorlardı.

Bir keresinde ashâb-ı kirâm toplanmışlar da Tebük'e kadar sefer yapmışlar.Bir keresinde ashâb-ı kirâm toplanmışlar da Tebük'e kadar sefer yapmışlar. Yani daha Ürdün'ün hududuna kadar olan yerler müslümanların elinde,Yani daha Ürdün'ün hududuna kadar olan yerler müslümanların elinde, öbür tarafı bizanslıların elinde. Ürdün ele geçecek, Suriye ele geçecek,öbür tarafı bizanslıların elinde. Ürdün ele geçecek, Suriye ele geçecek, Anadolu ele geçecek, taa İstanbul ele geçecek... O zamandan diyor ki;

Anadolu ele geçecek, taa İstanbul ele geçecek... O zamandan diyor ki;

"İstanbul muhakkak feth olunacaktır. Muhakkak ve muhakkak feth olunacaktır.""İstanbul muhakkak feth olunacaktır. Muhakkak ve muhakkak feth olunacaktır." Nûn-u tekid-i sakîle ile, başına da lâm-ı te'kid getirerek söylüyor kiNûn-u tekid-i sakîle ile, başına da lâm-ı te'kid getirerek söylüyor ki Arapça diline vâkıf olanların malumudur. Bu çok katî bir ifade.Arapça diline vâkıf olanların malumudur. Bu çok katî bir ifade. Resûlullah Efendimiz muhakkak ve muhakkak böyle olacak diye çok kesin olarak bildiriyorResûlullah Efendimiz muhakkak ve muhakkak böyle olacak diye çok kesin olarak bildiriyor ve hakikaten de İstanbul fethedildi.

ve hakikaten de İstanbul fethedildi.

"İstanbul'u fetheden komutan ne iyi bir komutandır. İstanbul fetheden ordu ne iyi bir ordudur.""İstanbul'u fetheden komutan ne iyi bir komutandır. İstanbul fetheden ordu ne iyi bir ordudur." diye methetti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

diye methetti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

O şerefe kim erdi?

Fatih Sultan Mehmed Han aleyhi'r-rahmeti ve'l-ğufrân hazretleri erdi.

O şerefe kim erdi?

Fatih Sultan Mehmed Han aleyhi'r-rahmeti ve'l-ğufrân hazretleri erdi.

Şimdi bu beldenin içinde şu anda şu dersi verebiliyorsak bu iş o gazilerin himmetleri ile oldu.Şimdi bu beldenin içinde şu anda şu dersi verebiliyorsak bu iş o gazilerin himmetleri ile oldu. Onlar çarpıştılar, karadan, denizden muhasara ettiler, Allah yolunda uğraştılar,Onlar çarpıştılar, karadan, denizden muhasara ettiler, Allah yolunda uğraştılar, inci gibi olan şu memleketi, şu şehri bize nasip ettiler. Biz onlara nasıl teşekkür etsek azdır.inci gibi olan şu memleketi, şu şehri bize nasip ettiler. Biz onlara nasıl teşekkür etsek azdır. Çünkü insanlara teşekkür etmeyen Hâlık'a teşekkür etmesini bilmez.Çünkü insanlara teşekkür etmeyen Hâlık'a teşekkür etmesini bilmez. Allahu Teâlâ hazretleri insanların da yaptıkları iyiliklere karşı insanın teşekkür etmesini istiyor.Allahu Teâlâ hazretleri insanların da yaptıkları iyiliklere karşı insanın teşekkür etmesini istiyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu tavsiye ediyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu tavsiye ediyor. Bir insan sana bir bardak su getirince teşekkür edeceksin çünkü mecbur değil.Bir insan sana bir bardak su getirince teşekkür edeceksin çünkü mecbur değil. Havlunu tutuverse teşekkür edeceksin, pabucunun çeviriverse teşekkür edeceksinHavlunu tutuverse teşekkür edeceksin, pabucunun çeviriverse teşekkür edeceksin veyahut bir dua edeceksin. Bir minnettarlığını belli edeceksin.veyahut bir dua edeceksin. Bir minnettarlığını belli edeceksin. Yani o, onu sırf seni sevdiğinden veyahut da Allah'ın dinini sevdiğinden, Yani o, onu sırf seni sevdiğinden veyahut da Allah'ın dinini sevdiğinden, âdaba, erkâna bağlı olduğundan, âhiret sevabı olduğu için yapıyor.âdaba, erkâna bağlı olduğundan, âhiret sevabı olduğu için yapıyor. Yoksa insanları kamçılasan, dövsen sövsen, yapamazsın, yaptıramazsın, herkesin bir haysiyeti vardır.

Yoksa insanları kamçılasan, dövsen sövsen, yapamazsın, yaptıramazsın, herkesin bir haysiyeti vardır.

Mehmed Akif, "Kocakarı ile Ömer Hikâyesi" diye bir hikaye naklederler, sahih kitaplardan almış nazma çekmiş.Mehmed Akif, "Kocakarı ile Ömer Hikâyesi" diye bir hikaye naklederler, sahih kitaplardan almış nazma çekmiş. Orada diyor ki; Hz. Ömer bizzat kendisi ama ihtiyar kadına diyor ki;

Orada diyor ki; Hz. Ömer bizzat kendisi ama ihtiyar kadına diyor ki;

"Sen madem bu kadar açlık, sıkıntı çekiyorsun, madem böyle yetimlerin aç susuz kalmışlar,"Sen madem bu kadar açlık, sıkıntı çekiyorsun, madem böyle yetimlerin aç susuz kalmışlar, evde günlerce yemek yiyememişler. Halife Ömer'e gitseydin de ben muhtacım deseydin.evde günlerce yemek yiyememişler. Halife Ömer'e gitseydin de ben muhtacım deseydin. O sana un, ekmek malzemesi, yağ bir şeyler verirdi."

O sana un, ekmek malzemesi, yağ bir şeyler verirdi."

"Ömer de kim? Benim babam ondan kerîm adamdı." diye cevap veriyor."Ömer de kim? Benim babam ondan kerîm adamdı." diye cevap veriyor. Ömer'de kim oluyor? Ömer'de kim oluyor? Benim babam ondan daha asil, daha cömert bir kimseydi, diye cevap veriyor.

Benim babam ondan daha asil, daha cömert bir kimseydi, diye cevap veriyor.

Bunu belki Mehmed Akif kendisi Türkçe böyle şey yapmış ama zorla olmaz.Bunu belki Mehmed Akif kendisi Türkçe böyle şey yapmış ama zorla olmaz. Herkes Allah'tan ecir beklediği için bir kimseyi sever, hürmet eder; yoksa başka bir sebepten değil.Herkes Allah'tan ecir beklediği için bir kimseyi sever, hürmet eder; yoksa başka bir sebepten değil. Onun için iyilik yapan kimseye muhakkak iyiliğine karşı bir mukabelede bulunmak lazım.Onun için iyilik yapan kimseye muhakkak iyiliğine karşı bir mukabelede bulunmak lazım. Gücün yeterse, hediye vermişse sen de hediye ver, o yardım etmişse sen de ona güzel bir şey yap,Gücün yeterse, hediye vermişse sen de hediye ver, o yardım etmişse sen de ona güzel bir şey yap, bir jestte bulun; ona gücün yetmezse bir hayır dua et.bir jestte bulun; ona gücün yetmezse bir hayır dua et. Benim elimden başka ne gelir, âciz nâçiz fakir bir kimseyim, yoksulum, güçsüzüm;Benim elimden başka ne gelir, âciz nâçiz fakir bir kimseyim, yoksulum, güçsüzüm; ee senin de duan var. "Kiminin parası, kimisinin duası." derler sen de ona dua edersin.ee senin de duan var. "Kiminin parası, kimisinin duası." derler sen de ona dua edersin. Yani iyiliğe şükür, iyi bir duruma şükür, bir nimete şükür, çok güzel şeydir.

Yani iyiliğe şükür, iyi bir duruma şükür, bir nimete şükür, çok güzel şeydir.

Nimete şükür dinin yarısıdır. "Bu dinin, İslâm'ın yarısı sabırdır, yarısı şükürdür." buyurulmuş.Nimete şükür dinin yarısıdır. "Bu dinin, İslâm'ın yarısı sabırdır, yarısı şükürdür." buyurulmuş. Sabır ve şükür denilen huylar çok önemli olduğu içinSabır ve şükür denilen huylar çok önemli olduğu için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle buyurmuş. Yarısı şükürdür, yarısı sabırdır.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle buyurmuş. Yarısı şükürdür, yarısı sabırdır. Yani nimet verirse Allah'a karşı şükredeceksin ama aradaki vasıtaları da Yani nimet verirse Allah'a karşı şükredeceksin ama aradaki vasıtaları da yine teşekkürle yâd edeceksin, yani Allah göndermiştir. Biri çıkartıp sana on bin lira para verse,yine teşekkürle yâd edeceksin, yani Allah göndermiştir. Biri çıkartıp sana on bin lira para verse, Allah ona ilham etmiştir, o göndermiştir ama ona da teşekkür etmen gerekir.Allah ona ilham etmiştir, o göndermiştir ama ona da teşekkür etmen gerekir. Onu vasıta kılmış, ona da teşekkür etmen gerekir, ona da hayır dua etmen gerekir.

Onu vasıta kılmış, ona da teşekkür etmen gerekir, ona da hayır dua etmen gerekir.

Bir nimetin kadrini bilirse bir insan, şükrederse ne olur?

Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Bir nimetin kadrini bilirse bir insan, şükrederse ne olur?

Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Le in şekertüm le ezîdenneküm.Le in şekertüm le ezîdenneküm. "Eğer siz verilen nimetlere, lezzetlere, ihsanlara, atiyyelere, bağışlara, ikramlara şükrederseniz..." "Eğer siz verilen nimetlere, lezzetlere, ihsanlara, atiyyelere, bağışlara, ikramlara şükrederseniz..." Le ezîdenneküm. "Mutlaka, muhakkak ve muhakkak ben de o nimeti arttırırım."Le ezîdenneküm. "Mutlaka, muhakkak ve muhakkak ben de o nimeti arttırırım." Onun için nimete şükürde nimetin artması vardır; şükrettin mi nimet artar, bollaşır.

Onun için nimete şükürde nimetin artması vardır; şükrettin mi nimet artar, bollaşır.

Ve le in kefertüm inne azabî le şedîd.Ve le in kefertüm inne azabî le şedîd. "Küfrân-ı nimette bulunursanız, nimete şükretmezseniz, iyiliğin kadr ü kıymetini bilmezseniz, "Küfrân-ı nimette bulunursanız, nimete şükretmezseniz, iyiliğin kadr ü kıymetini bilmezseniz, o nimet elden kaçar." Bu bir mânevî ilahî kaidedir.o nimet elden kaçar." Bu bir mânevî ilahî kaidedir. Bunu bilin, Allah'ın nimetini, verdiği izzetleri, nimetleri, lezzetleri düşünün.

Bunu bilin, Allah'ın nimetini, verdiği izzetleri, nimetleri, lezzetleri düşünün.

Nimetler o kadar çoktur ki, Şeyh Sa'dî Şîrâzî diyor ki;Nimetler o kadar çoktur ki, Şeyh Sa'dî Şîrâzî diyor ki; Bir insan bir nefes içine çekti mi, 'oohhh' nefes aldı, hayatı bir nefeslik daha uzar; Bir insan bir nefes içine çekti mi, 'oohhh' nefes aldı, hayatı bir nefeslik daha uzar; 'hohh' nefesi geri verdi mi içi rahatlar. Demek ki bir nefes alışverişte bile iki tane nimet vardır. 'hohh' nefesi geri verdi mi içi rahatlar. Demek ki bir nefes alışverişte bile iki tane nimet vardır. Bir hayatın uzaması,Bir hayatın uzaması, bir insanın içinin ferahlaması... Nefesi alamasan çatlarsın, veremezsen çatlarsın.bir insanın içinin ferahlaması... Nefesi alamasan çatlarsın, veremezsen çatlarsın. Hatta, hiç tahmin etmezsiniz, mesela şu burnunuzun içi ıslak olmasa da kuruyuverseHatta, hiç tahmin etmezsiniz, mesela şu burnunuzun içi ıslak olmasa da kuruyuverse sıkıntıdan çok zahmet çekersiniz.

Dudağınız kuruyuverse ne oluyor?

sıkıntıdan çok zahmet çekersiniz.

Dudağınız kuruyuverse ne oluyor?

Şöyle ıslata ıslata bir hal oluyorsunuz, sıcakta dudağım kurudu, diyorsunuz.

Şöyle ıslata ıslata bir hal oluyorsunuz, sıcakta dudağım kurudu, diyorsunuz.

Demek ki dudağın ıslaklığı bile, burnun içinin ıslaklığı bile bir nimet.Demek ki dudağın ıslaklığı bile, burnun içinin ıslaklığı bile bir nimet. Fazla ıslak olsa o zamanda sıkıntı duyarsınız, nezle oldum dersiniz, bir sıkıntı olur.

Fazla ıslak olsa o zamanda sıkıntı duyarsınız, nezle oldum dersiniz, bir sıkıntı olur.

Hatta daha nimetin ne kadar yaygın olduğunu belirtmek bakımından misal olsun diye söyleyeyim.Hatta daha nimetin ne kadar yaygın olduğunu belirtmek bakımından misal olsun diye söyleyeyim. Bir insanın yüz numaraya girip de hemen çar çabuk yüz numarada işini görüp çıkabilmesi bir nimettir.Bir insanın yüz numaraya girip de hemen çar çabuk yüz numarada işini görüp çıkabilmesi bir nimettir. Yaşlılara, bir prostat hastası olanlara sorun bakalım...Yaşlılara, bir prostat hastası olanlara sorun bakalım... Giriyorlar saatlerce uğraş uğraş uğraş, ne ızdıraplar, ne ağrılar sızılar çekiyorlar.Giriyorlar saatlerce uğraş uğraş uğraş, ne ızdıraplar, ne ağrılar sızılar çekiyorlar. Onun için o bile bir nimettir. Nimetin kadrini bilmek lazım, nimetin kadri bilinirse artar.

Onun için o bile bir nimettir. Nimetin kadrini bilmek lazım, nimetin kadri bilinirse artar.

İşte bütün bunları şuradan açtık; Peygamber Efendimiz İstanbul'un fethini methetmiş,İşte bütün bunları şuradan açtık; Peygamber Efendimiz İstanbul'un fethini methetmiş, İstanbul'u fetheden komutana da bizim şükran borcu duymamız,İstanbul'u fetheden komutana da bizim şükran borcu duymamız, dualarımızda hayır dua etmemiz lazım. İnsan İstanbul'da bulunup da dua ederse,dualarımızda hayır dua etmemiz lazım. İnsan İstanbul'da bulunup da dua ederse, Fatih Sultan Mehmed'e, onun ordusundaki gazilere, o mübarek zatlara da dua etmeli.Fatih Sultan Mehmed'e, onun ordusundaki gazilere, o mübarek zatlara da dua etmeli. Onların sayesinde şu surun içinde bulunuyoruz. Allah rahmet eylesin, diyivermeli.Onların sayesinde şu surun içinde bulunuyoruz. Allah rahmet eylesin, diyivermeli. Bu muhakkak kadirşinaslığın bir gereğidir.

Bu muhakkak kadirşinaslığın bir gereğidir.

Demek ki Peygamber Efendimiz önceden haber veriyor, önceden haber verdiği çıkıyor.

Demek ki Peygamber Efendimiz önceden haber veriyor, önceden haber verdiği çıkıyor.

Peki Kur'an'da da böyle şeyler var mı?

Kur'ân-ı Kerîm'de çok...
Peki Kur'an'da da böyle şeyler var mı?

Kur'ân-ı Kerîm'de çok...
Kur'ân-ı Kerîm'de kıyamete ait çeşitli tasvirler vardır. Kur'ân-ı Kerîm'de kıyamete ait çeşitli tasvirler vardır. Sonra meşhur Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın,Sonra meşhur Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın, Romalıların galip geleceğine dâir bir iddialaşması var. Kur'ân-ı Kerîm'de Rûm sûresi var.Romalıların galip geleceğine dâir bir iddialaşması var. Kur'ân-ı Kerîm'de Rûm sûresi var. Romalılar İranlılara o zaman mağlup olmuşlar, ondan sonra onlar, [Romalılar] galip gelecek.Romalılar İranlılara o zaman mağlup olmuşlar, ondan sonra onlar, [Romalılar] galip gelecek. [Romalılar] mağlup olunca müşrikler sevinmişler.

Nereden nereye, insanlar ne kadar acayip.
[Romalılar] mağlup olunca müşrikler sevinmişler.

Nereden nereye, insanlar ne kadar acayip.
O zaman İranlılar ateşe tapıyor, Bizanslılar da Allah'a inanıyor ama Hıristiyan tabii.O zaman İranlılar ateşe tapıyor, Bizanslılar da Allah'a inanıyor ama Hıristiyan tabii. Bozuk bir inancı var ama Allah'a inanıyor, ehl-i kitap; ötekiler ateşperest, berikiler ehl-i kitap.Bozuk bir inancı var ama Allah'a inanıyor, ehl-i kitap; ötekiler ateşperest, berikiler ehl-i kitap. İranlılar, Bizanslıları yenince Mekke'nin müşrikleri bayram yapmışlar.

Neden?

İranlılar, Bizanslıları yenince Mekke'nin müşrikleri bayram yapmışlar.

Neden?

Onlar da müşrik biz de müşrikiz.Onlar da müşrik biz de müşrikiz. O müşrikler nasıl o ehl-i kitabı yendiyse, biz de burada sizleri yeneceğiz.O müşrikler nasıl o ehl-i kitabı yendiyse, biz de burada sizleri yeneceğiz. Oradan Peygamber Efendimiz'in ashabını yeneceklerini çıkartıyorlar;Oradan Peygamber Efendimiz'in ashabını yeneceklerini çıkartıyorlar; biz de sizi yeneceğiz diye düşünmüşler, sevinmişler. O zaman âyet-i kerîme iniyor;

biz de sizi yeneceğiz diye düşünmüşler, sevinmişler. O zaman âyet-i kerîme iniyor;

Ğulibeti'r-rûm... "Rumlar yani Romalılar-Bizanslılar bir savaşta mağlup oldular ama..."Ğulibeti'r-rûm... "Rumlar yani Romalılar-Bizanslılar bir savaşta mağlup oldular ama..." Ve hum min ba'di ğalebihim seyağlibûn. Ve hum min ba'di ğalebihim seyağlibûn. "Onlar bu mağlubiyetten sonra galip gelecekler, galip gelenler mağlup olacaklar, iş tersine dönecek." "Onlar bu mağlubiyetten sonra galip gelecekler, galip gelenler mağlup olacaklar, iş tersine dönecek." diye âyet-i kerîme nâzil olmuş.

diye âyet-i kerîme nâzil olmuş.

[Âyet] nâzil olunca Ebû Bekr-i Sıddîk, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in[Âyet] nâzil olunca Ebû Bekr-i Sıddîk, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in has sahabesi, malını canını onun yoluna vermiş olan, bizim de Efendimiz, silsilemizin başıhas sahabesi, malını canını onun yoluna vermiş olan, bizim de Efendimiz, silsilemizin başı Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh, efdalu'l-halâyık, peygamberlerden sonra mahlukatın en üstünü,Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh, efdalu'l-halâyık, peygamberlerden sonra mahlukatın en üstünü, çok yüksek mertebeli ve Aşere-i Mübeşşere'nin başı, halife-i Resûlullah, yâr-ı gârı,çok yüksek mertebeli ve Aşere-i Mübeşşere'nin başı, halife-i Resûlullah, yâr-ı gârı, Peygamber Efendimiz'in mağarada arkadaşı, Peygamber Efendimiz'in mağarada arkadaşı, kızını Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e vermiş bir insan. kızını Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e vermiş bir insan. Hâsılı işte müşriklerle iddiaya giriyor, diyor ki;

Hâsılı işte müşriklerle iddiaya giriyor, diyor ki;

"Siz boşuna seviniyorsunuz, Bizanslılar onları [bir sene içinde] yenecek.""Siz boşuna seviniyorsunuz, Bizanslılar onları [bir sene içinde] yenecek." Ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelip söylüyor, diyor ki;

Ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelip söylüyor, diyor ki;

Ben ayet-i kerîmeye dayanarak böyle bir iddiaya girdim.

Ne kadar iddiaya girdin?

Ben ayet-i kerîmeye dayanarak böyle bir iddiaya girdim.

Ne kadar iddiaya girdin?

On devesine iddiaya girdim. Peygamber Efendimiz;

"Müddeti arttır develeri de yüze çıkar." diyor.
On devesine iddiaya girdim. Peygamber Efendimiz;

"Müddeti arttır develeri de yüze çıkar." diyor.
Bir sene içerisinde bu öbür taraf yenecek değil de müddeti biraz çoğalt.Bir sene içerisinde bu öbür taraf yenecek değil de müddeti biraz çoğalt. Şu kadar sene içerisinde de ve develeri de yüz deveye çıkart diyor.Şu kadar sene içerisinde de ve develeri de yüz deveye çıkart diyor. O da geliyor o iddialaştığı adama diyor ki;

Müddeti biraz uzatalım develeri de arttıralım.

O da geliyor o iddialaştığı adama diyor ki;

Müddeti biraz uzatalım develeri de arttıralım.

Arttırıyorlar ve sonunda Bizanslılar hakikaten âyet-i kerîmede bildirildiği üzere galip geliyorlar.

Arttırıyorlar ve sonunda Bizanslılar hakikaten âyet-i kerîmede bildirildiği üzere galip geliyorlar.

Demek ki gerek Kur'an ayetlerinde, gerek Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerindeDemek ki gerek Kur'an ayetlerinde, gerek Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerinde olacak şeylere dair bilgiler var.

Neden?

olacak şeylere dair bilgiler var.

Neden?

Allah biliyor da Resûlüne bildiriyor o da bize bildirmiş.Allah biliyor da Resûlüne bildiriyor o da bize bildirmiş. "Kıyamete yakın bir zamanda Hadramut'ta -Hadramut Yemen'e bağlı bir beldedir."Kıyamete yakın bir zamanda Hadramut'ta -Hadramut Yemen'e bağlı bir beldedir. Yemen tarafında, Arap Yarımadası'nın güneyinde bir beldedir.-Yemen tarafında, Arap Yarımadası'nın güneyinde bir beldedir.- bir ateş çıkacaktır ve bu ateş insanları önüne katacak, durdukları yerde duracak,bir ateş çıkacaktır ve bu ateş insanları önüne katacak, durdukları yerde duracak, gittikleri yerde peşinden gidecek, takip edecek."

gittikleri yerde peşinden gidecek, takip edecek."

Hakikaten ateş de olabilir, fitne mânasına da gelir, diyorlar.Hakikaten ateş de olabilir, fitne mânasına da gelir, diyorlar. Yani bir fitne nasıl ateş gibi yakıp, kasar kavurursa bir cemiyeti-toplulukları,Yani bir fitne nasıl ateş gibi yakıp, kasar kavurursa bir cemiyeti-toplulukları, o mânaya da gelebilir diyorlar. Böyle bir ateş çıkacak, bu kıyametin alametlerinden birisi olacak.o mânaya da gelebilir diyorlar. Böyle bir ateş çıkacak, bu kıyametin alametlerinden birisi olacak. Yani böyle bir ateş çıkacağını bilmek ve o zaman Şam'a doğru gitmenin Peygamber Efendimiz tarafındanYani böyle bir ateş çıkacağını bilmek ve o zaman Şam'a doğru gitmenin Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye edildiğini bilmek yetiyor, fazla izahata lüzum yok, istikbale ait bir şey.

tavsiye edildiğini bilmek yetiyor, fazla izahata lüzum yok, istikbale ait bir şey.

Öbür hadîs-i şerîfe geçtim.

Öbür hadîs-i şerîfe geçtim.

Se-teşrabu ümmetî min ba'dî el-hamra. "Benden sonra benim ümmetim içkiyi içecekler..." Se-teşrabu ümmetî min ba'dî el-hamra. "Benden sonra benim ümmetim içkiyi içecekler..." Yüsemmûnehâ bi ğayri'smihâ. "Ama adını başka isim koyacaklar, içki demeyecekler."Yüsemmûnehâ bi ğayri'smihâ. "Ama adını başka isim koyacaklar, içki demeyecekler." İçecekler de başka ad koyacaklar. Yekûnu avnuhum ala şurbiha ümarâehüm. İçecekler de başka ad koyacaklar. Yekûnu avnuhum ala şurbiha ümarâehüm. "Bunların içilmesine yardımcı, başlarındaki adamlar-başbuğlar olacak..." onlar yardım edecekler.

"Bunların içilmesine yardımcı, başlarındaki adamlar-başbuğlar olacak..." onlar yardım edecekler.

Şimdi bunu izah edelim. Bu hadîs-i şerîf de istikbale ait bir hadîs-i şerîftir.Şimdi bunu izah edelim. Bu hadîs-i şerîf de istikbale ait bir hadîs-i şerîftir. Peygamber Efendimiz böyle buyurmuş.

Peygamber Efendimiz böyle buyurmuş.

Peygamber Efendimiz zamanında mâlum ilk önce içki hakkında bir hüküm yoktu.Peygamber Efendimiz zamanında mâlum ilk önce içki hakkında bir hüküm yoktu. Sonra içki hakkında bir âyet-i kerîme geldi. Ondan sonra bir âyet-i kerîme daha geldi.Sonra içki hakkında bir âyet-i kerîme geldi. Ondan sonra bir âyet-i kerîme daha geldi. Ondan sonra bir âyet-i kerîme daha geldi, içki yasaklandı. İçkiler sokaklara döküldü.Ondan sonra bir âyet-i kerîme daha geldi, içki yasaklandı. İçkiler sokaklara döküldü. Medine'nin sokaklarından-kenarlarından o kadar içkiler aktı gitti.Medine'nin sokaklarından-kenarlarından o kadar içkiler aktı gitti. Ashâb-ı kirâm içki içmez oldular.

Neden?

Ashâb-ı kirâm içki içmez oldular.

Neden?

İçki içince akıl gidiyor, akıl gidince de insan kavga ediyor, sövüyor, dövüyor;İçki içince akıl gidiyor, akıl gidince de insan kavga ediyor, sövüyor, dövüyor; hırsızlık, arsızlık edepsizlik yapıyor, herkese rezil rüsva oluyor; bir içki bir yuvayı söndürüyor,hırsızlık, arsızlık edepsizlik yapıyor, herkese rezil rüsva oluyor; bir içki bir yuvayı söndürüyor, alıştı mı da insan müptelası oluyor, yakasını bırakamıyor;alıştı mı da insan müptelası oluyor, yakasını bırakamıyor; içkinin kötülüğünü biliyor ama içkiden vazgeçemiyor. Onun için içki yasak.

içkinin kötülüğünü biliyor ama içkiden vazgeçemiyor. Onun için içki yasak.

Nasıl yasak, İslâm dini içkiyi nasıl yasak etmiş?

Nasıl yasak, İslâm dini içkiyi nasıl yasak etmiş?

İçki haramdır, içkiyi imal etmek, taşımak, imal ettirmek, sunmak yasaktır.İçki haramdır, içkiyi imal etmek, taşımak, imal ettirmek, sunmak yasaktır. Ben içmiyorum ama sunuveriyorum-takdim ediyorum...Ben içmiyorum ama sunuveriyorum-takdim ediyorum... Sundurmak, başkasına sundurmak-sakilik etmek, emretmek yasaktır.

Sundurmak, başkasına sundurmak-sakilik etmek, emretmek yasaktır.

Hâsılı, Allahu Teâlâ hazretleri içkiyi yapılmasından içilmesine kadar kimin eli değmişse,Hâsılı, Allahu Teâlâ hazretleri içkiyi yapılmasından içilmesine kadar kimin eli değmişse, ona yardımcı olmuşsa yasaklıyor. Böyle şey yapılmasın diye içkinin hem kendisi yasak hem de onunona yardımcı olmuşsa yasaklıyor. Böyle şey yapılmasın diye içkinin hem kendisi yasak hem de onun içilebilmesi için yapılabilecek her türlü şey yasaklanmışiçilebilmesi için yapılabilecek her türlü şey yasaklanmış ve Allahu Teâlâ hazretleri lanet ediyor, melundur diyor. ve Allahu Teâlâ hazretleri lanet ediyor, melundur diyor. İçkiyi içen de, sıktıran da, içirten de, taşıyan da vesaire de hepsi melundur,İçkiyi içen de, sıktıran da, içirten de, taşıyan da vesaire de hepsi melundur, diye Râmûz hadislerinde geçer.

diye Râmûz hadislerinde geçer.

Şimdi içkinin hangisi haram hangisi helal? Acaba şarap haram da bira helal mi?Şimdi içkinin hangisi haram hangisi helal? Acaba şarap haram da bira helal mi? Rakı haram da votka helal mi? Yani böyle bir soru bahis konusu olursa,Rakı haram da votka helal mi? Yani böyle bir soru bahis konusu olursa, dinimizde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu gayet güzel açıklamış, buyuruyor ki;

dinimizde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu gayet güzel açıklamış, buyuruyor ki;

Küllü müskirin hamrun. "İnsana sarhoşluk veren her şey içkidir ve hepsi haramdır."Küllü müskirin hamrun. "İnsana sarhoşluk veren her şey içkidir ve hepsi haramdır." Neyi içtiğin zaman başını tutuyor da sersemletiyor, seni sarhoş ediyorsa, adı ne olursa olsun; Neyi içtiğin zaman başını tutuyor da sersemletiyor, seni sarhoş ediyorsa, adı ne olursa olsun; ister hurmadan yapılsın, ister üzümden yapılsın, ister arpadan yapılsın, ister hurmadan yapılsın, ister üzümden yapılsın, ister arpadan yapılsın, ister daha bildiğimiz bilmediğimiz başka tabii veya sentetik maddeden yapılsın;ister daha bildiğimiz bilmediğimiz başka tabii veya sentetik maddeden yapılsın; nereden yapılırsa yapılsın bir şey içince sarhoşluk verdi mi haramdır.nereden yapılırsa yapılsın bir şey içince sarhoşluk verdi mi haramdır. Kafaya sarhoşluk veriyorsa o içkidir. Kaide böyle.Kafaya sarhoşluk veriyorsa o içkidir. Kaide böyle. Onun için, efendim şunun adı böyle, bunun adı böyle demenin hiç kaçamak tarafı yok. Bir de;

Onun için, efendim şunun adı böyle, bunun adı böyle demenin hiç kaçamak tarafı yok. Bir de;

Mâ eskere kesîruhû ve kalîluhû harâmun. "Bir şeyin, bir maddenin çoğu sarhoş ediyorsa,Mâ eskere kesîruhû ve kalîluhû harâmun. "Bir şeyin, bir maddenin çoğu sarhoş ediyorsa, ben sarhoş etmeyecek kadar az içiyorum demekle olmaz; azı da haramdır, çoğu da haramdır."

ben sarhoş etmeyecek kadar az içiyorum demekle olmaz; azı da haramdır, çoğu da haramdır."

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz diyor ki; İnsanlar nefislerine uyacaklar.Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz diyor ki; İnsanlar nefislerine uyacaklar. Benden sonra, benim hayatımdan sonra bozulacak cemiyet de, insanlar içki içmeye yine başlayacaklar.Benden sonra, benim hayatımdan sonra bozulacak cemiyet de, insanlar içki içmeye yine başlayacaklar. Dinimiz yasak etti içkiyi ama yine başlayacaklar. Yüsemmûnehâ bi-ğayri'smihâ.Dinimiz yasak etti içkiyi ama yine başlayacaklar. Yüsemmûnehâ bi-ğayri'smihâ. "Yalnız adını değiştirecekler, başka isim verecekler, içecekler.""Yalnız adını değiştirecekler, başka isim verecekler, içecekler." Efendim bu içki değil, bu bira, bu bilmem şu, bu bilmem ne, bir başka ad söyleyecekler onu yine içecekler.Efendim bu içki değil, bu bira, bu bilmem şu, bu bilmem ne, bir başka ad söyleyecekler onu yine içecekler. "Ve buna yardımcılar, baştaki başbuğlar; bu işi yapmaları için onlara yardım edecek"Ve buna yardımcılar, baştaki başbuğlar; bu işi yapmaları için onlara yardım edecek emirleri, başkanları, idarecileri olacak." diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu beyan buyurmuş. Demek ki adı ne olursa içmememiz ve bu işin içilmesine kolaylık göstermememiz lazım geliyor.

emirleri, başkanları, idarecileri olacak." diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu beyan buyurmuş. Demek ki adı ne olursa içmememiz ve bu işin içilmesine kolaylık göstermememiz lazım geliyor.

bunu beyan buyurmuş. Demek ki adı ne olursa içmememizbunu beyan buyurmuş. Demek ki adı ne olursa içmememiz ve bu işin içilmesine kolaylık göstermememiz lazım geliyor.

ve bu işin içilmesine kolaylık göstermememiz lazım geliyor.

Sitrün beyne a'yuni'l-cinni ve beyne avrâti benî âdeme izâ veda'a ehadühüm sevbehûSitrün beyne a'yuni'l-cinni ve beyne avrâti benî âdeme izâ veda'a ehadühüm sevbehû en yekûle bismillah.

en yekûle bismillah.

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf okuduk.Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf okuduk. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize, Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize, soyunduğumuz zaman Bismillah demeyi, Allah'ın adını anmamızı tavsiye ediyor ve buyuruyor ki; soyunduğumuz zaman Bismillah demeyi, Allah'ın adını anmamızı tavsiye ediyor ve buyuruyor ki; "Bu söz cinlerin gözleri ile âdemoğlunun çıplak açık yerleri arasında perdedir. "Bu söz cinlerin gözleri ile âdemoğlunun çıplak açık yerleri arasında perdedir. Bir kimse elbisesini çıkarttığı zaman Bismillah demesi perde olur, cinler onu göremez."

Bir kimse elbisesini çıkarttığı zaman Bismillah demesi perde olur, cinler onu göremez."

Malum çevremizde bir görünen varlıklar var bir de göremediğimiz varlıklar vardır.Malum çevremizde bir görünen varlıklar var bir de göremediğimiz varlıklar vardır. Bu göremediğimiz varlıklardan birisi de cinlerdir. Bir insanoğulları var bir de cinler var.Bu göremediğimiz varlıklardan birisi de cinlerdir. Bir insanoğulları var bir de cinler var. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hem insanlara hem cinlere peygamber gönderildi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hem insanlara hem cinlere peygamber gönderildi. Cinlerin varlığına dair âyet-i kerîmeler var. Hatta Kur'ân-ı Kerîm'de Suretü'l-cin, Cin Suresi var.Cinlerin varlığına dair âyet-i kerîmeler var. Hatta Kur'ân-ı Kerîm'de Suretü'l-cin, Cin Suresi var. Cinlerden bir grubun gelip Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inCinlerden bir grubun gelip Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Kur'an'ını dinlediğini ve kavmine gidip de biz Musa aleyhisselam'dan sonraKur'an'ını dinlediğini ve kavmine gidip de biz Musa aleyhisselam'dan sonra indirilmiş bazı vahiyler-bazı ayetler duyduk diye; indirilmiş bazı vahiyler-bazı ayetler duyduk diye; böyle o Kur'an ayetleri anlattıklarını Kur'ân-ı Kerîm'in ayetleri bize bildiriyor.

böyle o Kur'an ayetleri anlattıklarını Kur'ân-ı Kerîm'in ayetleri bize bildiriyor.

Demek ki o cinler bazen insanlara da zarar verirler.Demek ki o cinler bazen insanlara da zarar verirler. Hani cin çarpar diyoruz ya; adamın ağzı eğrilir, çocuğa bir hal gelir, baygınlık gibi acayip şeyler olur.Hani cin çarpar diyoruz ya; adamın ağzı eğrilir, çocuğa bir hal gelir, baygınlık gibi acayip şeyler olur. İşte onlar cinlerin tesiri oluyor. Hatta ruh çağırma dedikleri şeyler cinlerin oyunları.İşte onlar cinlerin tesiri oluyor. Hatta ruh çağırma dedikleri şeyler cinlerin oyunları. Etrafıma birkaç arkadaş aldılar fakülteye gittim, Edebiyat fakültesine.Etrafıma birkaç arkadaş aldılar fakülteye gittim, Edebiyat fakültesine. Hakikaten bir seansa katıldık. Bir cin çağırma, ruh çağırma toplantısına katıldık.Hakikaten bir seansa katıldık. Bir cin çağırma, ruh çağırma toplantısına katıldık. İşte bilmem masa kıpırdadı, ayağı havaya kalktı, şöyle oldu, böyle oldu diyor.

İşte bilmem masa kıpırdadı, ayağı havaya kalktı, şöyle oldu, böyle oldu diyor.

Ruhlar ulvî varlıklardır, insanların oyuncağı olmaz. O ruh çağıran insanlar cinlerin oyuncağı oluyor.Ruhlar ulvî varlıklardır, insanların oyuncağı olmaz. O ruh çağıran insanlar cinlerin oyuncağı oluyor. Cinler onlarla oyun oynuyor, yani yapılan şey cinlerin oyunu. Hocamız bize bunu böyle ifade etmişti.

Cinler onlarla oyun oynuyor, yani yapılan şey cinlerin oyunu. Hocamız bize bunu böyle ifade etmişti.

Hâsılı cinler bazen âdemoğluna böyle çeşitli şekillerde musallat olurlar, âdemoğullarına karışırlar.Hâsılı cinler bazen âdemoğluna böyle çeşitli şekillerde musallat olurlar, âdemoğullarına karışırlar. Ona cin karışmak denilir. Hatta âdemoğullarından evlenenler de olur.Ona cin karışmak denilir. Hatta âdemoğullarından evlenenler de olur. Hatta bir kimse hanımıyla evlilik münasebetinde bulunduğu zaman besmeleHatta bir kimse hanımıyla evlilik münasebetinde bulunduğu zaman besmele çekmezse iştirak edenleri olur, deniliyor. İşte bunlara karşı Bismillah demek,çekmezse iştirak edenleri olur, deniliyor. İşte bunlara karşı Bismillah demek, bir perde oluyor, örtü oluyor; bu mânevî bir husus.

bir perde oluyor, örtü oluyor; bu mânevî bir husus.

Demek ki besmeleyi zaten hiçbir yerde terk etmeyeceğiz.

Demek ki besmeleyi zaten hiçbir yerde terk etmeyeceğiz.

Küllü emrin zî bâlin lem yub'de' bi-besmeleti fe-hüve akda'u. Başka rivayetler de var.Küllü emrin zî bâlin lem yub'de' bi-besmeleti fe-hüve akda'u. Başka rivayetler de var. "Bir işe insan besmelesiz başlarsa, o güdük kalır, o işin sonu gelmez, hayrı bereketi olmaz." "Bir işe insan besmelesiz başlarsa, o güdük kalır, o işin sonu gelmez, hayrı bereketi olmaz." Onun için;

Allah adın zikredelim evvelâ,

Vâcib oldur cümle işte her kulâ.

Onun için;

Allah adın zikredelim evvelâ,

Vâcib oldur cümle işte her kulâ.

Bir işe başlarken muhakkak Allah'ın adını analım, besmele ile başlayalım.Bir işe başlarken muhakkak Allah'ın adını analım, besmele ile başlayalım. Bir işe besmeleyle başlanırsa o işin sonu hayır gelir.Bir işe besmeleyle başlanırsa o işin sonu hayır gelir. Çocuğunuzu besmele ile hocaya götürün, besmele ile mektebe başlatın, besmele ile bir işe girişin.

Çocuğunuzu besmele ile hocaya götürün, besmele ile mektebe başlatın, besmele ile bir işe girişin.

Allah adı olsa bir[her] işin önü,

Herkiz ebter olmaya ânın sonu.

Allah adı olsa bir[her] işin önü,

Herkiz ebter olmaya ânın sonu.

Allah adı ile başlanan işin sonunda hayır bereket gelir. Bazen biz kendi hayatımızda görüyoruz, görenlerin kitaplarında rivayetlerini okuyoruz. İnsan cahil... Geçen gün Gümüşhânevî hazretlerinin hayatını okurken okudum. Cahil bir müridine demiş ki;


"Git falanca yerde konuş." Mürid de sâdık bir mürid.


"Baş üstüne!" demiş gitmiş. Ama diyor ki;


"Ben cahil kimseyim, o topluluğa gidip de ne konuşacağım, ne söyleyebilirim? İlmim yok ki! Fakat [şeyhim] 'Git konuş.' dedi ya, besmeleyi çektim konuşmaya başladım. Bir de baktım, kendime dikkat ettim, ses bile benim sesim değil. Anladım ki mürşidim benim ağzımdan konuşuyor; ben sanki bir hoparlörüm. Bir hoparlör gibi adeta."


Demek ki Allah'ın adıyla olursa, Allahu Teâlâ hazretleri böyle bildiğimiz bilmediğimiz kolaylıklar verir.


Soyunduğu zamanda müslümanın edep kaidesi nedir?


Besmele çekmesi.


İnsan elbisesini giyer, değiştirir, banyoya girer, yıkanması icap eder. Demek ki Bismillah diyecek ki, şeytanların zararı olmasın.


Diğer hadîs-i şerîfe geçiyoruz.

Allah adı ile başlanan işin sonunda hayır bereket gelir. Bazen biz kendi hayatımızda görüyoruz, görenlerin kitaplarında rivayetlerini okuyoruz. İnsan cahil... Geçen gün Gümüşhânevî hazretlerinin hayatını okurken okudum. Cahil bir müridine demiş ki;


"Git falanca yerde konuş." Mürid de sâdık bir mürid.


"Baş üstüne!" demiş gitmiş. Ama diyor ki;


"Ben cahil kimseyim, o topluluğa gidip de ne konuşacağım, ne söyleyebilirim? İlmim yok ki! Fakat [şeyhim] 'Git konuş.' dedi ya, besmeleyi çektim konuşmaya başladım. Bir de baktım, kendime dikkat ettim, ses bile benim sesim değil. Anladım ki mürşidim benim ağzımdan konuşuyor; ben sanki bir hoparlörüm. Bir hoparlör gibi adeta."


Demek ki Allah'ın adıyla olursa, Allahu Teâlâ hazretleri böyle bildiğimiz bilmediğimiz kolaylıklar verir.


Soyunduğu zamanda müslümanın edep kaidesi nedir?


Besmele çekmesi.


İnsan elbisesini giyer, değiştirir, banyoya girer, yıkanması icap eder. Demek ki Bismillah diyecek ki, şeytanların zararı olmasın.


Diğer hadîs-i şerîfe geçiyoruz.

Bazen biz kendi hayatımızda görüyoruz, görenlerin kitaplarında rivayetlerini okuyoruz.Bazen biz kendi hayatımızda görüyoruz, görenlerin kitaplarında rivayetlerini okuyoruz. İnsan cahil... Geçen gün Gümüşhânevî hazretlerinin hayatını okurken okudum. İnsan cahil... Geçen gün Gümüşhânevî hazretlerinin hayatını okurken okudum. Cahil bir müridine demiş ki;

"Git falanca yerde konuş." Mürid de sâdık bir mürid.

Cahil bir müridine demiş ki;

"Git falanca yerde konuş." Mürid de sâdık bir mürid.

"Baş üstüne!" demiş gitmiş. Ama diyor ki;

"Baş üstüne!" demiş gitmiş. Ama diyor ki;

"Ben cahil kimseyim, o topluluğa gidip de ne konuşacağım, ne söyleyebilirim? İlmim yok ki!"Ben cahil kimseyim, o topluluğa gidip de ne konuşacağım, ne söyleyebilirim? İlmim yok ki! Fakat [şeyhim] 'Git konuş.' dedi ya, besmeleyi çektim konuşmaya başladım. Fakat [şeyhim] 'Git konuş.' dedi ya, besmeleyi çektim konuşmaya başladım. Bir de baktım, kendime dikkat ettim, ses bile benim sesim değil.Bir de baktım, kendime dikkat ettim, ses bile benim sesim değil. Anladım ki mürşidim benim ağzımdan konuşuyor; ben sanki bir hoparlörüm. Bir hoparlör gibi adeta."

Anladım ki mürşidim benim ağzımdan konuşuyor; ben sanki bir hoparlörüm. Bir hoparlör gibi adeta."

Demek ki Allah'ın adıyla olursa, Allahu Teâlâ hazretleri böyleDemek ki Allah'ın adıyla olursa, Allahu Teâlâ hazretleri böyle bildiğimiz bilmediğimiz kolaylıklar verir.

bildiğimiz bilmediğimiz kolaylıklar verir.

Soyunduğu zamanda müslümanın edep kaidesi nedir?

Besmele çekmesi.

Soyunduğu zamanda müslümanın edep kaidesi nedir?

Besmele çekmesi.

İnsan elbisesini giyer, değiştirir, banyoya girer, yıkanması icap eder.İnsan elbisesini giyer, değiştirir, banyoya girer, yıkanması icap eder. Demek ki Bismillah diyecek ki, şeytanların zararı olmasın.

Diğer hadîs-i şerîfe geçiyoruz.

Demek ki Bismillah diyecek ki, şeytanların zararı olmasın.

Diğer hadîs-i şerîfe geçiyoruz.

Se-tusâlihune'r-rûme sulhan âminen entüm ve hüm adüv min-verâihim.Se-tusâlihune'r-rûme sulhan âminen entüm ve hüm adüv min-verâihim. "Siz Romalılarla-Rumlarla emniyetli bir sulh yapacaksınız.""Siz Romalılarla-Rumlarla emniyetli bir sulh yapacaksınız." Bu da kıyamete ait bir alâmet, çünkü başına sin harfini getirmiş; Setusâlihune. "İlerde yapacaksınız."Bu da kıyamete ait bir alâmet, çünkü başına sin harfini getirmiş; Setusâlihune. "İlerde yapacaksınız." O zaman Peygamber Efendimiz Ümmet-i Muhammed'e bildiriyor, diyor ki;O zaman Peygamber Efendimiz Ümmet-i Muhammed'e bildiriyor, diyor ki; "Ey Ümmet-i Muhammed, ey benim ümmetim siz yapacaksınız."

"Ey Ümmet-i Muhammed, ey benim ümmetim siz yapacaksınız."

Ne yapacaksınız, kimlerle?

Rumlarla.

Ne yapacaksınız, kimlerle?

Rumlarla.

Arap dilinde Rum demek; tâifetün kesîretün mine'l-kefereti.Arap dilinde Rum demek; tâifetün kesîretün mine'l-kefereti. Araplar kâfirlerden mürekkep olan geniş topluluklara Rum derler.Araplar kâfirlerden mürekkep olan geniş topluluklara Rum derler. Yani Rum dediğimiz Arap Yarımadası'ndan yukarı, Anadolu'dan şimâl-i garbi-her tarafı kastedilir, Yani Rum dediğimiz Arap Yarımadası'ndan yukarı, Anadolu'dan şimâl-i garbi-her tarafı kastedilir, yoksa ille belli bir bölgenin küçük bir halkı kastedilmez.yoksa ille belli bir bölgenin küçük bir halkı kastedilmez. "Onlarla sulh yapacaksınız."

Fe teğirrûne. "Siz aldanacaksınız."
"Onlarla sulh yapacaksınız."

Fe teğirrûne. "Siz aldanacaksınız."
Bir başka rivayet var, fe-teğuzzûne. "Gaza edeceksiniz." mânasına.Bir başka rivayet var, fe-teğuzzûne. "Gaza edeceksiniz." mânasına. Her iki rivayete göre de manasını söyledik. Siz öyle yapacaksınız.

Her iki rivayete göre de manasını söyledik. Siz öyle yapacaksınız.

Ve hüm adüvvün min verâihim. "Onlar bu sulhun arkasından yine düşmanlıklarına devam edecekler."Ve hüm adüvvün min verâihim. "Onlar bu sulhun arkasından yine düşmanlıklarına devam edecekler." Fe-teslemûne ve tağnemûne. "Siz kendinizi emniyette hissedeceksinizFe-teslemûne ve tağnemûne. "Siz kendinizi emniyette hissedeceksiniz ve bu serbest vakitten faydalanacaksınız, bu vakti ganimet bileceksiniz."ve bu serbest vakitten faydalanacaksınız, bu vakti ganimet bileceksiniz." Sümme tenzilûne bi mercin zi telûl. "Sonra yüksek tepeleri olan bir çayıra ineceksiniz." Sümme tenzilûne bi mercin zi telûl. "Sonra yüksek tepeleri olan bir çayıra ineceksiniz." Siz onlarla sulh yaptınız, antlaşma yaptınız; gizli gizli onlar düşmanlığı içlerinden sürdürüyorlarSiz onlarla sulh yaptınız, antlaşma yaptınız; gizli gizli onlar düşmanlığı içlerinden sürdürüyorlar siz farkında değilsiniz. Beraberce gazâ ettiniz onlarla, veyahut onların o sulhuna aldandınız, siz farkında değilsiniz. Beraberce gazâ ettiniz onlarla, veyahut onların o sulhuna aldandınız, mânasına kelime geçiyor, neyse. Beraberce tepecikleri olan bir ovaya geleceksiniz.

mânasına kelime geçiyor, neyse. Beraberce tepecikleri olan bir ovaya geleceksiniz.

Fe-yekûmu raculün mine'r-rumi. "Rumlardan yani, o kâfirlerden bir adam kalkacak."Fe-yekûmu raculün mine'r-rumi. "Rumlardan yani, o kâfirlerden bir adam kalkacak." Fe-yerfa'u's-salîbe ve yekûlu ğalebe's-salîbu. "O adam haçı kaldıracak, haç putu. Fe-yerfa'u's-salîbe ve yekûlu ğalebe's-salîbu. "O adam haçı kaldıracak, haç putu. ve diyecek ki; Hıristiyanlar galip geldi…" Bunun üzerine;

ve diyecek ki; Hıristiyanlar galip geldi…" Bunun üzerine;

Fe-yekûmu ileyhi raculün mine'l-müslimîn. "Müslümanlardan bir adam onun yanından kalkacak..."Fe-yekûmu ileyhi raculün mine'l-müslimîn. "Müslümanlardan bir adam onun yanından kalkacak..." Fe-yaktuluhû. "Ve onu öldürecek." Fe-yaktuluhû. "Ve onu öldürecek." Sen misin öyle diyen; vuracak öldürecek, yani gayret-i dînîyesine dokunduğu için onu öldürecek.

Sen misin öyle diyen; vuracak öldürecek, yani gayret-i dînîyesine dokunduğu için onu öldürecek.

Fe-yağdiru'l-kavm, "O topluluk bu sefer sulhu bozacaklar."Fe-yağdiru'l-kavm, "O topluluk bu sefer sulhu bozacaklar." Ve tekûnu'l-melâhimu. "Büyük bir meydan kavgası-savaşı, kan dökücü bir şey olacak..."Ve tekûnu'l-melâhimu. "Büyük bir meydan kavgası-savaşı, kan dökücü bir şey olacak..." Fe-yecma'û leküm. "Onlar size karşı toplanacaklar..." Fe-yecma'û leküm. "Onlar size karşı toplanacaklar..." Fe-ye'tûne fi-semanîne ğâyeten. "Yetmiş bayrak altında yani bayraklarla gelecekler..."Fe-ye'tûne fi-semanîne ğâyeten. "Yetmiş bayrak altında yani bayraklarla gelecekler..." Me'a külli ğayetin aşeratü âlâfin. Me'a külli ğayetin aşeratü âlâfin. "Her bayrağın altında on bin kişi bulunacak, böylece size karşı gelecekler.""Her bayrağın altında on bin kişi bulunacak, böylece size karşı gelecekler." diyor Peygamber Efendimiz.

diyor Peygamber Efendimiz.

Bu da ilerde olacak kıyamete ait bir savaş. Arkasını şey yapmamış, şerhte diyor ki;

Bu da ilerde olacak kıyamete ait bir savaş. Arkasını şey yapmamış, şerhte diyor ki;

Fe-yaktetilûne. "Savaş edecekler." Fe-yukrimullahu tilke'l-isabeti bi'ş-şehâdeti.Fe-yaktetilûne. "Savaş edecekler." Fe-yukrimullahu tilke'l-isabeti bi'ş-şehâdeti. Savaş ederken müslümanlardan o topluluğa Allah şahadeti nasip edecek.Savaş ederken müslümanlardan o topluluğa Allah şahadeti nasip edecek. Demek ki onlar kalabalık geldikleri için müslümanlar orada şehit olacaklar, o da şerhte açıklanıyor.

Demek ki onlar kalabalık geldikleri için müslümanlar orada şehit olacaklar, o da şerhte açıklanıyor.

İstikbale ait diğer bir hadîsi şerîf.

İstikbale ait diğer bir hadîsi şerîf.

Se-tetlu'u aleyküm râyâtün sûdun min kıbeli HurasâneSe-tetlu'u aleyküm râyâtün sûdun min kıbeli Hurasâne fe'tûha velev habven ale's-selci, fe-innehû halîfetullahi'l-Mehdiyyü.

fe'tûha velev habven ale's-selci, fe-innehû halîfetullahi'l-Mehdiyyü.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz, Mehdi ile ilgili bir bilgi veriyor.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz, Mehdi ile ilgili bir bilgi veriyor.

"Size Horasan tarafından siyah bayraklar çıkıp gelecek."Size Horasan tarafından siyah bayraklar çıkıp gelecek. Eğer onları görürseniz onlara katılın, buzun üstünde de olsanız,Eğer onları görürseniz onlara katılın, buzun üstünde de olsanız, emekleyerek de gidiyor olsanız yine onlara katılın. Çünkü o Allah'ın halifesi olan Mehdi'dir."

emekleyerek de gidiyor olsanız yine onlara katılın. Çünkü o Allah'ın halifesi olan Mehdi'dir."

Malum, kıyamet alametlerinden birisi de Mehdi'nin çıkmasıdır.Malum, kıyamet alametlerinden birisi de Mehdi'nin çıkmasıdır. İşte bu Mehdi Horasan taraflarından çıkacak, siyah bayrakları olacak İşte bu Mehdi Horasan taraflarından çıkacak, siyah bayrakları olacak ve ona insanların-müslümanların tâbî olması gerekecek diye hadîs-i şerîflerde anlatılmış.ve ona insanların-müslümanların tâbî olması gerekecek diye hadîs-i şerîflerde anlatılmış. Bunu da kıyamete ait alametlerden birisi olarak kısaca geçiyoruz.Bunu da kıyamete ait alametlerden birisi olarak kısaca geçiyoruz. Horasan, mâlum İran'ın şimal-i şarkîsi yani kuzeydoğu tarafındaki bir mıntıka; oradan çıkacak.Horasan, mâlum İran'ın şimal-i şarkîsi yani kuzeydoğu tarafındaki bir mıntıka; oradan çıkacak. Mehdî Resûllullah'ın soyundan-sülalesinden olacak, O'nun adını taşıyacak.Mehdî Resûllullah'ın soyundan-sülalesinden olacak, O'nun adını taşıyacak. Babası O'nun babasının adını taşıyacak.

Babası O'nun babasının adını taşıyacak.

Se-tüftehu aleykümü'd-dünyâ hattâ tüneccidû buyûtekum kemâSe-tüftehu aleykümü'd-dünyâ hattâ tüneccidû buyûtekum kemâ tüneccidû'l-ka'betü fe-entümü'l-yevme hayrun min yevmi izin.

tüneccidû'l-ka'betü fe-entümü'l-yevme hayrun min yevmi izin.

"Size dünya açılacak, fetholunacak."

Resûlullah Efendimiz bunu ne zaman söylüyor?

"Size dünya açılacak, fetholunacak."

Resûlullah Efendimiz bunu ne zaman söylüyor?

Ashab-ı kiramın yoksulluk çektikleri, üzerlerine örtecek elbiseleri olmadığı zaman.Ashab-ı kiramın yoksulluk çektikleri, üzerlerine örtecek elbiseleri olmadığı zaman. Hatta bir tanesi vefat etmiş-şehid olmuş da, mezara koyuyorlar.Hatta bir tanesi vefat etmiş-şehid olmuş da, mezara koyuyorlar. Örtüyü yukarı doğru çekerlerse ayakları açılıyor, aşağı doğru çekerlerse başı açılıyor.Örtüyü yukarı doğru çekerlerse ayakları açılıyor, aşağı doğru çekerlerse başı açılıyor. Yani yoksulluk, bir kıtlık-sıkıntı yılı oluyor. Hurmaları beraber yığıyorlar, tekrar taksim ediyorlar.Yani yoksulluk, bir kıtlık-sıkıntı yılı oluyor. Hurmaları beraber yığıyorlar, tekrar taksim ediyorlar. Bir hurmayı, bir sefere gittikleri zaman, birisi ağzından çıkartıyor, biraz o emiyor biraz ötekisi emiyor. Bir hurmayı, bir sefere gittikleri zaman, birisi ağzından çıkartıyor, biraz o emiyor biraz ötekisi emiyor. Açlık çok zor şey.

Böyle sıkıntılı zamanlarda Peygamber Efendimiz, o zamandan diyor ki;
Açlık çok zor şey.

Böyle sıkıntılı zamanlarda Peygamber Efendimiz, o zamandan diyor ki;
"Size dünya fetholunacak, açılacak." Yani dünyevî imkanlar, maddî imkanlarınız artacak.

"Size dünya fetholunacak, açılacak." Yani dünyevî imkanlar, maddî imkanlarınız artacak.

O zaman ne yapacaksınız?

"Siz evlerinizi Kâbe'yi süsler gibi süsleyeceksiniz."
O zaman ne yapacaksınız?

"Siz evlerinizi Kâbe'yi süsler gibi süsleyeceksiniz."
Böyle süslü-ziynetli duvar kağıtları, mobilyalar, eşyalar, tablolar, biblolar derken; Böyle süslü-ziynetli duvar kağıtları, mobilyalar, eşyalar, tablolar, biblolar derken; süsleyecek, her tarafı ziynetleyeceksiniz ama makbul değil.

süsleyecek, her tarafı ziynetleyeceksiniz ama makbul değil.

Fe-entümü'l-yevme hayrun min yevmi izin.Fe-entümü'l-yevme hayrun min yevmi izin. "Şu günkü, şu fakr u zarûret içerisindeki haliniz o zamanki"Şu günkü, şu fakr u zarûret içerisindeki haliniz o zamanki halinizden çok daha hayırlı." diyor Resûlullah Efendimiz.

halinizden çok daha hayırlı." diyor Resûlullah Efendimiz.

Dünya insanı aldatır. Dünyanın süsü, ziyneti insanı aldatır da Allah'ın yolundan alıkoyarsaDünya insanı aldatır. Dünyanın süsü, ziyneti insanı aldatır da Allah'ın yolundan alıkoyarsa hiç kıymeti yok, başına çalınsın.hiç kıymeti yok, başına çalınsın. Dünya, dünyalık, maddî imkân, para pul Allah yolunda bir kıymet ifade eder.

Dünya, dünyalık, maddî imkân, para pul Allah yolunda bir kıymet ifade eder.

Ni'me'l-mâlu's-salihu li'r-raculi's-salih.Ni'me'l-mâlu's-salihu li'r-raculi's-salih. "Hayırlı, salih bir insana helal-salih bir mal ne kadar güzel yakışır."

Neden?

"Hayırlı, salih bir insana helal-salih bir mal ne kadar güzel yakışır."

Neden?

O mal ile hayır işler!O mal ile hayır işler! O mal ile hayr ü hasenât yapar, çeşme, han, hamam yapar, fakirlere yardım eder.O mal ile hayr ü hasenât yapar, çeşme, han, hamam yapar, fakirlere yardım eder. O parayı müslümanların hayrına-cihada sarf eder.O parayı müslümanların hayrına-cihada sarf eder. Ama para şerli bir insanın eline geçti mi, ham bir insanın eline geçti mi,Ama para şerli bir insanın eline geçti mi, ham bir insanın eline geçti mi, ehl-i dünya ve gafil bir kimsenin eline geçti mi o da evinin süsünü-ziynetini artırır.

ehl-i dünya ve gafil bir kimsenin eline geçti mi o da evinin süsünü-ziynetini artırır.

Eve yatırılan, evi süslemeye yatırılan paradan hiçbir sevap-hasene yok, diye yazıyor kitaplar.Eve yatırılan, evi süslemeye yatırılan paradan hiçbir sevap-hasene yok, diye yazıyor kitaplar. Yani evin, böyle kat kat binaların yapılması, binaların yapımına paranın pulun yatırılması,Yani evin, böyle kat kat binaların yapılması, binaların yapımına paranın pulun yatırılması, taşa toprağa yatırılması bizim dinimizde hoş görülmemiş.taşa toprağa yatırılması bizim dinimizde hoş görülmemiş. Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bir keresinde, ashâb-ı kirâmdan,Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bir keresinde, ashâb-ı kirâmdan, bir zât yanına gelmiş; bir zât yanına gelmiş; Essalamu aleyke ya Resûlallah diye selam veriyor da Efendimiz selamını almıyor. Essalamu aleyke ya Resûlallah diye selam veriyor da Efendimiz selamını almıyor. Halbuki bizim dinimizin ahkamına göre, bir kimse selam verirse selâmı almak gerekir.Halbuki bizim dinimizin ahkamına göre, bir kimse selam verirse selâmı almak gerekir. Selâm vermesi sünnet, alması farzdır yani çok önemli oluyor, muhakkak yapmak lazım.Selâm vermesi sünnet, alması farzdır yani çok önemli oluyor, muhakkak yapmak lazım. Peygamber Efendimiz selâmı almamış.

Peygamber Efendimiz selâmı almamış.

O sahabi anlamış ki Resûlullah kızdı, bana kırgın. Etraftaki kimselerden;

O sahabi anlamış ki Resûlullah kızdı, bana kırgın. Etraftaki kimselerden;

"Resûlullah benim selâmımı almadı, acaba mübareğin gönlünü kıracak ne yaptım ki? diye soruşturuyor."Resûlullah benim selâmımı almadı, acaba mübareğin gönlünü kıracak ne yaptım ki? diye soruşturuyor. Bir tanesi sorulduğu zaman diyor ki;

"Bilemem ama bir keresinde mescidde duruyorduk,
Bir tanesi sorulduğu zaman diyor ki;

"Bilemem ama bir keresinde mescidde duruyorduk,
şöyle bir doğruldu baktı, bir evin ikinci katı çıkmış. 'Şu ikinci kat çıkılan ev kimin evi?' demiş.şöyle bir doğruldu baktı, bir evin ikinci katı çıkmış. 'Şu ikinci kat çıkılan ev kimin evi?' demiş. Demişler ki; 'Filanca sahabenin -o selam veren şahıs- evi.' Belki ondan selamını almamıştır."

Demişler ki; 'Filanca sahabenin -o selam veren şahıs- evi.' Belki ondan selamını almamıştır."

O zât-ı muhterem de gitmiş hemen o yaptığı katı aşağıya indirmiş.O zât-ı muhterem de gitmiş hemen o yaptığı katı aşağıya indirmiş. Ondan sonra gelmiş selâm Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'e vermiş; Ondan sonra gelmiş selâm Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'e vermiş; o da aleyküm selam diye selamına mukabelede bulunmuş.

o da aleyküm selam diye selamına mukabelede bulunmuş.

Bizim dinimizde böyle taşa toprağa, inşaata para yatırmak makbul değildir.Bizim dinimizde böyle taşa toprağa, inşaata para yatırmak makbul değildir. Onun için şimdi ihtiyaç bile varsa, yapılmış bir tanesini alıver,Onun için şimdi ihtiyaç bile varsa, yapılmış bir tanesini alıver, kendin böyle başını derde sokma diye Hocamız öyle tavsiye ederdi.kendin böyle başını derde sokma diye Hocamız öyle tavsiye ederdi. İnsana da başını sokacak bir ev lazım; yapılmış bir şey al da bu işin sıkıntısı ile uğraşma, derdi.İnsana da başını sokacak bir ev lazım; yapılmış bir şey al da bu işin sıkıntısı ile uğraşma, derdi. Bunun altında yatan manayı parmak basarak ortaya çıkarmak gerekirse, Bunun altında yatan manayı parmak basarak ortaya çıkarmak gerekirse, biz buraya bu dünyayı mamur kılmaya değil ahireti kazanmaya geldik. biz buraya bu dünyayı mamur kılmaya değil ahireti kazanmaya geldik. Bu dünyada bize yetecek bir sade ev yeter. Bu dünyada bize yetecek bir sade ev yeter. Gerisini, paramızı pulumuzu Allah'ın rızasını kazanmakta sarf etmemiz lazım.

Gerisini, paramızı pulumuzu Allah'ın rızasını kazanmakta sarf etmemiz lazım.

Ama anlatamazsın; bu devirde ne kadınlara anlatırsın ne de cemaate anlatmak mümkün.Ama anlatamazsın; bu devirde ne kadınlara anlatırsın ne de cemaate anlatmak mümkün. Kadınlar evi biraz süssüz ziynetsiz gördüler mi, mobilyası yok şeyi yok;Kadınlar evi biraz süssüz ziynetsiz gördüler mi, mobilyası yok şeyi yok; başlarlar ağlamaya, mecbur olursun.başlarlar ağlamaya, mecbur olursun. İşte perde şöyle, topuzları böyle olacak, fiyonkları, püskülleri, sırması böyle olacak,İşte perde şöyle, topuzları böyle olacak, fiyonkları, püskülleri, sırması böyle olacak, efendim duvara şöyle şey olarak bağlanacak; artık çeşit çeşit...efendim duvara şöyle şey olarak bağlanacak; artık çeşit çeşit... Ne kadar para versen gider, yani bitmez.

Ne kadar para versen gider, yani bitmez.

Allah paramızı pulumuzu Allah'ın rızasına uygun bir şekilde kullanmak nasip etsin.Allah paramızı pulumuzu Allah'ın rızasına uygun bir şekilde kullanmak nasip etsin. Tabii bizim bazı sözlerimiz hoşa gitmeyebilir, batabilir ama benim sözüm değil ki!Tabii bizim bazı sözlerimiz hoşa gitmeyebilir, batabilir ama benim sözüm değil ki! Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'in sözlerini de biz cemaate söyleriz,Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'in sözlerini de biz cemaate söyleriz, nasibi olan bundan hissesini alır, [kullanır]. Biz de, "Söyledik yâ Rabbi! deriz;nasibi olan bundan hissesini alır, [kullanır]. Biz de, "Söyledik yâ Rabbi! deriz; "Bizden vebal gitti." deriz. Artık vebal geride dinleyenlere kalır.

"Bizden vebal gitti." deriz. Artık vebal geride dinleyenlere kalır.

Diğer bir hadîs-i şerîf.

Se-tuftehu aleykümü'd-dünya.
Diğer bir hadîs-i şerîf.

Se-tuftehu aleykümü'd-dünya.
"Size dünya feth olunacak." Yani dünyevî, maddî imkânlara sahip olacaksınız. "Size dünya feth olunacak." Yani dünyevî, maddî imkânlara sahip olacaksınız. Fe-izâ huyyirtümü'l-menâzile fî-hâ fe-aleyküm bi-medinetin yukâlu lehâ dımaşk. Fe-izâ huyyirtümü'l-menâzile fî-hâ fe-aleyküm bi-medinetin yukâlu lehâ dımaşk. "Burada, bu dünya feth olunduğu, çeşitli çeşitli imkanlar elinize geçtiği zaman"Burada, bu dünya feth olunduğu, çeşitli çeşitli imkanlar elinize geçtiği zaman istediğiniz yerde oturma imkanına sahip olursanız Dımaşk denilen şehri seçin."

istediğiniz yerde oturma imkanına sahip olursanız Dımaşk denilen şehri seçin."

Dımaşk denilen şehir, bizim Şam dediğimiz şehirdir.Dımaşk denilen şehir, bizim Şam dediğimiz şehirdir. Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz orayı çok methetmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz orayı çok methetmiş. Orayı seçin, yani serbest oturma imkanınız olduğu zaman Dımaşk'a gidin, yerleşin.

Orayı seçin, yani serbest oturma imkanınız olduğu zaman Dımaşk'a gidin, yerleşin.

Fe-innehâ ma'kilu'l-müslimîne mine'l-melâhim.Fe-innehâ ma'kilu'l-müslimîne mine'l-melâhim. "Çünkü bu belde müslümanların, kavgalardan-şeylerden uzak yeridir." "Çünkü bu belde müslümanların, kavgalardan-şeylerden uzak yeridir." Yani emniyetli uygun yeridir, burası düğüm noktasıdır.

Yani emniyetli uygun yeridir, burası düğüm noktasıdır.

Ve fustatuhâ minhâ bi-arzin yukâlu lehâ el-Ğûta.Ve fustatuhâ minhâ bi-arzin yukâlu lehâ el-Ğûta. "Ve bunun hudutları-surları el-Ğûta denilen yere kadardır.""Ve bunun hudutları-surları el-Ğûta denilen yere kadardır." Ğûta da onun bağlık bahçelik, böyle köşkler olan yakın sayfiye yerleriymiş.

Ğûta da onun bağlık bahçelik, böyle köşkler olan yakın sayfiye yerleriymiş.

Diğer hadîs-i şerîf.

Se-tuftehu'l-İskenderiyyetü ve Kazvîn alâ ümmetî.
Diğer hadîs-i şerîf.

Se-tuftehu'l-İskenderiyyetü ve Kazvîn alâ ümmetî.
Hep istikbale dair hadîs-i şerîfler zikrediliyor demiştim ya, böyle rast geldi, şimdi onları okuyoruz.Hep istikbale dair hadîs-i şerîfler zikrediliyor demiştim ya, böyle rast geldi, şimdi onları okuyoruz. "İskenderiye ve Kazvin şehirleri benim ümmetime fetholunacak, açılacak.""İskenderiye ve Kazvin şehirleri benim ümmetime fetholunacak, açılacak." Yani oralarını benim ümmetim alacak.

Yani oralarını benim ümmetim alacak.

İskenderiye Kahire'nin kuzeyinde, Akdeniz'in kenarında bir liman şehri. İskenderiye alınacak...İskenderiye Kahire'nin kuzeyinde, Akdeniz'in kenarında bir liman şehri. İskenderiye alınacak... O zaman daha Mısır başkalarının elinde.O zaman daha Mısır başkalarının elinde. Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz Mısır'a mektup gönderdi.Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz Mısır'a mektup gönderdi. Mısır'da Mukavkıs adında bir hükümdar vardı. Ona mektup gönderdi ve dedi ki;

Mısır'da Mukavkıs adında bir hükümdar vardı. Ona mektup gönderdi ve dedi ki;

es-Selâmü 'alâ meni't-tebe'al-hüdâ. "Allah'ın selâmı hidayete tâbî olanların üzerine olsun.es-Selâmü 'alâ meni't-tebe'al-hüdâ. "Allah'ın selâmı hidayete tâbî olanların üzerine olsun. Allah'ın Resûlü Muhammed'ten Mısır'ın hükümdarı, büyüğü, ulusu Mukavkıs'a." Allah'ın Resûlü Muhammed'ten Mısır'ın hükümdarı, büyüğü, ulusu Mukavkıs'a." Mektup böyle başlıyor.Mektup böyle başlıyor. "Seni İslâm'a davet ederim, müslüman ol selamet bul, Allah sana ecrini kat kat versin." "Seni İslâm'a davet ederim, müslüman ol selamet bul, Allah sana ecrini kat kat versin." diye mektup yazmış. Mektubun sûreti-fotokopisi, müzelerde mahfuzdur.

diye mektup yazmış. Mektubun sûreti-fotokopisi, müzelerde mahfuzdur.

Peygamber Efendimiz peygamberlik vazifesini hakkıyla yaptı.Peygamber Efendimiz peygamberlik vazifesini hakkıyla yaptı. O kadar yaptı ki, o günün imkanlarıyla, söyleyeceklerini binlerce, yüz binlerce insana söyledi.O kadar yaptı ki, o günün imkanlarıyla, söyleyeceklerini binlerce, yüz binlerce insana söyledi. Veda Hutbesine kadar her yerde, her fırsatta, gelen kabilelere, Veda Hutbesine kadar her yerde, her fırsatta, gelen kabilelere, heyetlere hepsine İslamiyet'i tebliğ etti.heyetlere hepsine İslamiyet'i tebliğ etti. Ondan sonra da kendisi Bizans, Habeş, İran imparatoruna; Bahreyn'e, Mısır'a, Ondan sonra da kendisi Bizans, Habeş, İran imparatoruna; Bahreyn'e, Mısır'a, çeşitli yerlere haberciler gönderdi, mektuplar yazdı.çeşitli yerlere haberciler gönderdi, mektuplar yazdı. Bu mektupların bir kısmı Resûlullah'ın imzasıyla bugün elimizdedir.Bu mektupların bir kısmı Resûlullah'ın imzasıyla bugün elimizdedir. "Ben Allah'ın hak elçisiyim, İslâm'a gelin." diye hepsini İslâm'a davet etti.

"Ben Allah'ın hak elçisiyim, İslâm'a gelin." diye hepsini İslâm'a davet etti.

Bu uzun, tatlı bir bahistir. Mesela, o zaman Bizans hükümdarı da Heraklius isminde bir kimseydi.Bu uzun, tatlı bir bahistir. Mesela, o zaman Bizans hükümdarı da Heraklius isminde bir kimseydi. Ona o mektup geldiği zaman neler oldu, bu uzun bir hikayedir.

Ona o mektup geldiği zaman neler oldu, bu uzun bir hikayedir.

Bizim Güneydoğu Anadolu'da Süryaniler vardır.Bizim Güneydoğu Anadolu'da Süryaniler vardır. Güneydoğu Anadolu'da hıristiyan bazı kavimler vardır. Hatta bunlar ticarete filan [başlamışlar.] Güneydoğu Anadolu'da hıristiyan bazı kavimler vardır. Hatta bunlar ticarete filan [başlamışlar.] Şimdi İstanbul piyasasında filan da büyük ilerlemeler kaydetmişler. Şimdi İstanbul piyasasında filan da büyük ilerlemeler kaydetmişler. Şeker piyasasında filan epey etkileri var.Şeker piyasasında filan epey etkileri var. Ankara'da Süryanilerin ileri gelenlerinden biri gelmişti, o diyor ki;

Ankara'da Süryanilerin ileri gelenlerinden biri gelmişti, o diyor ki;

"Sizin peygamberiniz biz süryanilere de mektup göndermişti, bizim arşivlerimizde mahfuzdur."

"Sizin peygamberiniz biz süryanilere de mektup göndermişti, bizim arşivlerimizde mahfuzdur."

O bir kitap yazmış. Kitabın arkasında da ondan bahsetmiş.O bir kitap yazmış. Kitabın arkasında da ondan bahsetmiş. Oraya da; bugünkü Güneydoğu Anadolu mıntıkası olan Urfa Mardin taraflarına da,Oraya da; bugünkü Güneydoğu Anadolu mıntıkası olan Urfa Mardin taraflarına da, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mektup göndermiş dePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mektup göndermiş de bunların arşivlerinde, hazinelerinde hâlâ saklı duruyormuş.

bunların arşivlerinde, hazinelerinde hâlâ saklı duruyormuş.

Peygamber Efendimiz; "İskenderiye fetholunacaktır." diyor.

Peygamber Efendimiz; "İskenderiye fetholunacaktır." diyor.

Demek ki o zaman İskenderiye, Mısır başkalarının elindeydi;Demek ki o zaman İskenderiye, Mısır başkalarının elindeydi; "Orası fetholunacaktır ve Kazzin fetholunacaktır." diyor.

"Orası fetholunacaktır ve Kazzin fetholunacaktır." diyor.

Kazzin de İran'da bir mıntıkanın adı. Kazzin'den pek çok alim yetişmiş.Kazzin de İran'da bir mıntıkanın adı. Kazzin'den pek çok alim yetişmiş. "İran'daki o mıntıka da fetholunacaktır."

"İran'daki o mıntıka da fetholunacaktır."

Ve innehümâ babâni min ebvâbi'l-cenneti.Ve innehümâ babâni min ebvâbi'l-cenneti. "Bu ikisi cennetin iki kapısıdır."

"Bu ikisi cennetin iki kapısıdır."

Men rabata fîhimâ. "Kim buralarda murâbıtlık yaparsa, hudut karakollarında Allah rızası içinMen rabata fîhimâ. "Kim buralarda murâbıtlık yaparsa, hudut karakollarında Allah rızası için bekçilik yapar da bu savaşlarda yardımcı olursa, gaza ederse, oralarda karakol vazifesi yaparsa"bekçilik yapar da bu savaşlarda yardımcı olursa, gaza ederse, oralarda karakol vazifesi yaparsa" E fî ehadihimâ. "Ya ikisinde birden veyahut sadece bir tanesinde yapsa da olur." E fî ehadihimâ. "Ya ikisinde birden veyahut sadece bir tanesinde yapsa da olur." Leyleten vâhideten. "Bir gece bile yapsa olur."

"Allah rızası için bir kez orada bekçilik yapsa."

Leyleten vâhideten. "Bir gece bile yapsa olur."

"Allah rızası için bir kez orada bekçilik yapsa."

Harece min zünûbihî. "Günahlarından çıkar."Harece min zünûbihî. "Günahlarından çıkar." "Anasının onu doğurduğu günde pak tertemiz günahsız olduğu gibi günahlarından sıyrılır."

"Anasının onu doğurduğu günde pak tertemiz günahsız olduğu gibi günahlarından sıyrılır."

Peygamber Efendimiz o zaman ashâb-ı kirâmı, ashabdan sonra gelecek kimseleri oralardaPeygamber Efendimiz o zaman ashâb-ı kirâmı, ashabdan sonra gelecek kimseleri oralarda cihat yapmaya, oralarda çarpışmaya, oralarda bekçilik yapmaya, cihat yapmaya, oralarda çarpışmaya, oralarda bekçilik yapmaya, karakollarda kalelerde vazife görmeye böyle teşvik eylemiş.

karakollarda kalelerde vazife görmeye böyle teşvik eylemiş.

Oraların da fetholunacağını önceden bildirmişOraların da fetholunacağını önceden bildirmiş ve hakikaten de İskenderiye fetholunmuştur, Kazzin de fetholunmuştur.

ve hakikaten de İskenderiye fetholunmuştur, Kazzin de fetholunmuştur.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte de yine buyuruyor ki;

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte de yine buyuruyor ki;

"Benden sonra siz büyük şehirler fethedeceksiniz."

"Benden sonra siz büyük şehirler fethedeceksiniz."

Hakikaten Hz. Ömer zamanında fütuhat başladı. Orta Asya'ya, Afrika'ya yayıldı.Hakikaten Hz. Ömer zamanında fütuhat başladı. Orta Asya'ya, Afrika'ya yayıldı. Fütuhat Bizans'a ve Anadolu'nun bugünkü Doğu Anadolu mıntıkasına kadar geldi, Kafkasya'ya dayandı.

Fütuhat Bizans'a ve Anadolu'nun bugünkü Doğu Anadolu mıntıkasına kadar geldi, Kafkasya'ya dayandı.

"Büyük şehirler alacaksınız."

"Büyük şehirler alacaksınız."

"O büyük şehirler sizin bu Mekke Medine gibi küçücük şehirlere benzemez."

"O büyük şehirler sizin bu Mekke Medine gibi küçücük şehirlere benzemez."

Tabi o zamanlar oralar küçük, bunlar büyük şehirler.

Tabi o zamanlar oralar küçük, bunlar büyük şehirler.

"Siz onların çarşı pazarında oturacaksınız, kalabalık meclisler kuracaksınız,"Siz onların çarşı pazarında oturacaksınız, kalabalık meclisler kuracaksınız, yolun kenarlarına oturacaksınız."

Ve izâ kâne zâlike. "Böyle bir durum olduğu zaman."
yolun kenarlarına oturacaksınız."

Ve izâ kâne zâlike. "Böyle bir durum olduğu zaman."
"Yolda, çarşıda oturmanın âdâbı vardır."

"Yolda, çarşıda oturmanın âdâbı vardır."

Oturuyorsanız yapılacak işler neler; bak Peygamber Efendimiz burada bildiriyor.

Oturuyorsanız yapılacak işler neler; bak Peygamber Efendimiz burada bildiriyor.

"Öyle oturursanız."

"Öyle oturursanız."

"Size birisi 'es-selâmü aleyküm' dediği zaman selamını iade ediniz, selama karşılık veriniz.""Size birisi 'es-selâmü aleyküm' dediği zaman selamını iade ediniz, selama karşılık veriniz." "Gözlerinize sahip olun, gözlerinizi kapatın."

"Gözlerinize sahip olun!" ne demek?

"Gözlerinize sahip olun, gözlerinizi kapatın."

"Gözlerinize sahip olun!" ne demek?

"Çarşı pazar olduğu için kadın geçer, genç delikanlı geçer, çoluk çocuk geçer filan"Çarşı pazar olduğu için kadın geçer, genç delikanlı geçer, çoluk çocuk geçer filan gözlerinizi gelip geçene dikip bakmayın,gözlerinizi gelip geçene dikip bakmayın, bakıp da günaha girmeyin, gözlerinize sahip olun, gözlerinizi kapayın."

bakıp da günaha girmeyin, gözlerinize sahip olun, gözlerinizi kapayın."

"Kör kimse olursa yardım edin."

"Gel, yol burada, bu tarafta." diye kolundan tutun yardım edin.

"Kör kimse olursa yardım edin."

"Gel, yol burada, bu tarafta." diye kolundan tutun yardım edin.

"Ve mazluma yardım eyleyin."

"Ve mazluma yardım eyleyin."

Orada, çarşı pazarda baktınız birisi dövülüyor, sövülüyor, aldatılıyor,Orada, çarşı pazarda baktınız birisi dövülüyor, sövülüyor, aldatılıyor, kandırılıyor, dolandırılıyor neyse zulme uğruyor; o zaman yardım edin.

kandırılıyor, dolandırılıyor neyse zulme uğruyor; o zaman yardım edin.

İşte bu çarşı pazarda oturmanın âdâbındandır.

İşte bu çarşı pazarda oturmanın âdâbındandır.

Bir insan sandalyeyi çıkarıp dükkanın önünde oturdu mu bir yerdeBir insan sandalyeyi çıkarıp dükkanın önünde oturdu mu bir yerde gelen geçenin selâmına karşılık verecek, gelen geçen kadın çocuk çoluk kimse bakmayacak,gelen geçenin selâmına karşılık verecek, gelen geçen kadın çocuk çoluk kimse bakmayacak, gözüne sahip olacak. Ama ihtiyaç sahibi biri geçerse onlara yardım edecek;gözüne sahip olacak. Ama ihtiyaç sahibi biri geçerse onlara yardım edecek; mazlum olursa mazlumu koruyacak, kurtaracak.

mazlum olursa mazlumu koruyacak, kurtaracak.

"İleride başbuğlar, hükümdarlar, emirler olacak başınıza geçecek."

"İleride başbuğlar, hükümdarlar, emirler olacak başınıza geçecek."

Peygamber Efendimiz yine idareye ait şeylerden bahsediyor:

"Bu emirler bu başbuğlar."

Peygamber Efendimiz yine idareye ait şeylerden bahsediyor:

"Bu emirler bu başbuğlar."

"Bazen sizin hoşunuza giden şeyler yapacaklar; iyi şeyler salih ameller işleyecekler"Bazen sizin hoşunuza giden şeyler yapacaklar; iyi şeyler salih ameller işleyecekler bazen de kötü işler, nahoş şeyler yapacaklar."

bazen de kötü işler, nahoş şeyler yapacaklar."

"Bazen hoş iyi şeyler bazen nahoş şeyler yapacaklar."

"Bazen hoş iyi şeyler bazen nahoş şeyler yapacaklar."

"Kim ma'ruf, iyi iş yaparsa o berî olur, azaba müstahak olmaz, cezadan kurtulur, nifaktan kurtulur..."

"Kim ma'ruf, iyi iş yaparsa o berî olur, azaba müstahak olmaz, cezadan kurtulur, nifaktan kurtulur..."

O hükümdarlar, o başa geçen insanlar yalan yanlış şeyler yaptığı zamanO hükümdarlar, o başa geçen insanlar yalan yanlış şeyler yaptığı zaman siz emr-i ma'rûf, nehy-i münker yaparsanız onların yanlış yaptığı şeyi söylersenizsiz emr-i ma'rûf, nehy-i münker yaparsanız onların yanlış yaptığı şeyi söylerseniz hatalarını güzelce açıklarsanız o zaman nifaktan, yaltakçılıktan, dalkavukluktan berî olursunuzhatalarını güzelce açıklarsanız o zaman nifaktan, yaltakçılıktan, dalkavukluktan berî olursunuz ve sâlim olursunuz. Gücünüz yetmediği takdirde içinizden inkar edersenizve sâlim olursunuz. Gücünüz yetmediği takdirde içinizden inkar ederseniz o zaman bu da selamette olmanıza yeterli olur, cezadan kurtulmuş olursunuz.

o zaman bu da selamette olmanıza yeterli olur, cezadan kurtulmuş olursunuz.

"Ama kim onların iyi kötü yaptığı o nahoş şeylere gönül hoşluğu gösterirse memnun ve razı olursa."

"Ama kim onların iyi kötü yaptığı o nahoş şeylere gönül hoşluğu gösterirse memnun ve razı olursa."

"Onlara, onların sözlerine uyarsa o zaman berî olmaz, kurtulmaz, selamette olmaz."

"Onlara, onların sözlerine uyarsa o zaman berî olmaz, kurtulmaz, selamette olmaz."

Allahu Teâlâ hazretlerinin cezasına müstahak olur.

Allahu Teâlâ hazretlerinin cezasına müstahak olur.

Kâlû efelâ nukâtilüküm? "Ashab-ı kirâm dediler ki: Onlarla çarpışmayalım mı, savaşmayalım mı?"Kâlû efelâ nukâtilüküm? "Ashab-ı kirâm dediler ki: Onlarla çarpışmayalım mı, savaşmayalım mı?" Kâle lâ mâ sallû. "Hayır, o hükümdarlar namaz kıldıkları müddetçe çarpışmayın."Kâle lâ mâ sallû. "Hayır, o hükümdarlar namaz kıldıkları müddetçe çarpışmayın." diye Peygamber Efendimiz buyurdu.

diye Peygamber Efendimiz buyurdu.

Demek ki müslümanın adabındandır ki kötü bir şey gördüğü zamanDemek ki müslümanın adabındandır ki kötü bir şey gördüğü zaman emr-i ma'ruf nehy-i münker yapacak,emr-i ma'ruf nehy-i münker yapacak, çekinmeden, "Bu doğru değil, böyle yapmayın!" diye hakkı söyleyecek. Onu yapamazsa, içinden, "Yâ Rabbi! Ben bu işe razı değilim ama ne yapayım ses çıkartamıyorum! Adam zorba, zalim, başıma bir zarar gelir." diyecek. İçten razı olmazsa ne âlâ! Fakat dalkavukluk yaparsa onlara tâbî olursa o zaman fena. Demek ki müslümanın âdaba, Müslümanlığın gereği, kötü bir şey gördüğü zaman emr-i bi'l ma'ruf nehy-i ani'l-münker yapmak, nasihat çekmek... Onu yapamazsa içinden buğz etmek, istememek. Ama dalkavukluk, müdâhane, baş eğmek, alkışlamak yok. Böyle yaparsa felaket...

çekinmeden, "Bu doğru değil, böyle yapmayın!" diye hakkı söyleyecek. Onu yapamazsa, içinden, "Yâ Rabbi! Ben bu işe razı değilim ama ne yapayım ses çıkartamıyorum! Adam zorba, zalim, başıma bir zarar gelir." diyecek. İçten razı olmazsa ne âlâ! Fakat dalkavukluk yaparsa onlara tâbî olursa o zaman fena. Demek ki müslümanın âdaba, Müslümanlığın gereği, kötü bir şey gördüğü zaman emr-i bi'l ma'ruf nehy-i ani'l-münker yapmak, nasihat çekmek... Onu yapamazsa içinden buğz etmek, istememek. Ama dalkavukluk, müdâhane, baş eğmek, alkışlamak yok. Böyle yaparsa felaket...

Onu yapamazsa, içinden, "Yâ Rabbi! Ben bu işe razı değilim ama ne yapayım ses çıkartamıyorum! Onu yapamazsa, içinden, "Yâ Rabbi! Ben bu işe razı değilim ama ne yapayım ses çıkartamıyorum! Adam zorba, zalim, başıma bir zarar gelir." diyecek. İçten razı olmazsa ne âlâ!Adam zorba, zalim, başıma bir zarar gelir." diyecek. İçten razı olmazsa ne âlâ! Fakat dalkavukluk yaparsa onlara tâbî olursa o zaman fena.Fakat dalkavukluk yaparsa onlara tâbî olursa o zaman fena. Demek ki müslümanın âdaba, Müslümanlığın gereği, kötü bir şey gördüğü zaman eDemek ki müslümanın âdaba, Müslümanlığın gereği, kötü bir şey gördüğü zaman e mr-i bi'l ma'ruf nehy-i ani'l-münker yapmak, nasihat çekmek...mr-i bi'l ma'ruf nehy-i ani'l-münker yapmak, nasihat çekmek... Onu yapamazsa içinden buğz etmek, istememek.Onu yapamazsa içinden buğz etmek, istememek. Ama dalkavukluk, müdâhane, baş eğmek, alkışlamak yok. Böyle yaparsa felaket...

Ama dalkavukluk, müdâhane, baş eğmek, alkışlamak yok. Böyle yaparsa felaket...

Se-tekûnü ümerâü tüşğilühüm eşyâü yü'ahhirûne's-salâte an vaktihâSe-tekûnü ümerâü tüşğilühüm eşyâü yü'ahhirûne's-salâte an vaktihâ fec'alû salâteküm ma'ahüm tatavvu'an.

fec'alû salâteküm ma'ahüm tatavvu'an.

"İlerde hükümdarlar olacak. -Onlara ümerâ, emirler diyor, herhangi bir yerin başkanı- "İlerde hükümdarlar olacak. -Onlara ümerâ, emirler diyor, herhangi bir yerin başkanı- Onları pek çok şeyler meşgul edecek, edecek de namazları tehir edecekler."Onları pek çok şeyler meşgul edecek, edecek de namazları tehir edecekler." Halbuki namazı vaktinde kılmak en hayırlı amellerden olarak bildirilmiştir.Halbuki namazı vaktinde kılmak en hayırlı amellerden olarak bildirilmiştir. "Siz onlarla namaz kıldığınız zaman, onu nafile namaz gibi kılın, ihtiyataa riayet edin."Siz onlarla namaz kıldığınız zaman, onu nafile namaz gibi kılın, ihtiyataa riayet edin. O namaz ya olmuştur ya olmamıştır, onu bir kere daha kılın." diye Peygamber Efendimiz bildiriyor.

O namaz ya olmuştur ya olmamıştır, onu bir kere daha kılın." diye Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Sayfanın tamamlanması için iki hadîs-i şerîf daha kaldı, onları da okuyalım.Sayfanın tamamlanması için iki hadîs-i şerîf daha kaldı, onları da okuyalım. İstikbale ait hadîs-i şerîfler böyle devam ediyor.

İstikbale ait hadîs-i şerîfler böyle devam ediyor.

Se-tekûnü li-veledi abbâse râyetün.

Se-tekûnü li-veledi abbâse râyetün.

"Peygamber Efendimiz'in amcası Abbas'ın çocukları için bir bayrak olacak...""Peygamber Efendimiz'in amcası Abbas'ın çocukları için bir bayrak olacak..." Men tebi'ahâ raşede. Yani onlar bir bayrak açacak. "Kim onlara tâbî olursa, doğru yolu bulmuştur.Men tebi'ahâ raşede. Yani onlar bir bayrak açacak. "Kim onlara tâbî olursa, doğru yolu bulmuştur. Ve men halefehâ heleke. "Onlara muhalefet eden helâk olacak, helak olmuştur."Ve men halefehâ heleke. "Onlara muhalefet eden helâk olacak, helak olmuştur." Ve len tahruce min eydîhim mâ ekâmü'l-hakka. Ve len tahruce min eydîhim mâ ekâmü'l-hakka. "Hakkı tutup kaldırdıkları, hakka riayet ettikleri müddetçe bu bayrak onların elinden düşmeyecek."

"Hakkı tutup kaldırdıkları, hakka riayet ettikleri müddetçe bu bayrak onların elinden düşmeyecek."

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'in,Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'in, taa kaç sene sonra Abbasilerin geleceğine dair [haberi verdiğini] gösteriyor.

taa kaç sene sonra Abbasilerin geleceğine dair [haberi verdiğini] gösteriyor.

Sonuncu hadîs-i şerîf.

Sonuncu hadîs-i şerîf.

Se-tekûnu fitnetün yüfâriku'r-racülü fî-hâ ehâhu.Se-tekûnu fitnetün yüfâriku'r-racülü fî-hâ ehâhu. "Fitne çıkacak, adam o fitne esnasında kardeşini ve babasını terk edecek." "Fitne çıkacak, adam o fitne esnasında kardeşini ve babasını terk edecek." Öyle fitneler, karışıklar olacak ki baba evlat birbirinden, kardeş kardeşten ayrılacak.

Öyle fitneler, karışıklar olacak ki baba evlat birbirinden, kardeş kardeşten ayrılacak.

Tetîru'l-fitnetü fî-kulûbi ricâlin minhüm ilâ yevmi'l-kıyâmeti.Tetîru'l-fitnetü fî-kulûbi ricâlin minhüm ilâ yevmi'l-kıyâmeti. "O fitne kıyamete kadar o adamların kalplerinde uçuşacak.""O fitne kıyamete kadar o adamların kalplerinde uçuşacak." hatta yu'ayyera'r-reculü fî-hâ bi-belâin kemâ tü'ayyeru'z-zâniyetü bi-zinâhâ.hatta yu'ayyera'r-reculü fî-hâ bi-belâin kemâ tü'ayyeru'z-zâniyetü bi-zinâhâ. "Ve kişi bu fitneler dolayısıyla zina işleyenin zinasından ayıplanması gibi ayıplanacak.""Ve kişi bu fitneler dolayısıyla zina işleyenin zinasından ayıplanması gibi ayıplanacak." Yani bu belanın çokluğundan ve ona karşı sabırla tahammülün azlığından dolayı Yani bu belanın çokluğundan ve ona karşı sabırla tahammülün azlığından dolayı ayıplanmaya maruz kalacak.

ayıplanmaya maruz kalacak.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi bu fitnelerden, fesatlardan;Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi bu fitnelerden, fesatlardan; kıyamet alametleri olan kötü hallerden hıfzeylesin.kıyamet alametleri olan kötü hallerden hıfzeylesin. Şeytanın, kadınların, deccalın fitnesinden, âhir zamanın fitnelerindenŞeytanın, kadınların, deccalın fitnesinden, âhir zamanın fitnelerinden halâs eylesin, hıfz ü himaye eylesin.

halâs eylesin, hıfz ü himaye eylesin.

Bir insanın kıyameti öldüğü zaman kopmuş demektir.Bir insanın kıyameti öldüğü zaman kopmuş demektir. Ama işte bu büyük kıyamet alametlerini bilmek lazım.Ama işte bu büyük kıyamet alametlerini bilmek lazım. Belki insan onlara erer, ona göre nasıl hareket etmek lazım geldiğiniBelki insan onlara erer, ona göre nasıl hareket etmek lazım geldiğini dinî bilgisi olanlar bilirler de öteki insanlar bilmezler.dinî bilgisi olanlar bilirler de öteki insanlar bilmezler. Bugün kıyametin alâmetlerinin pek çoğu zâhir olmuştur.Bugün kıyametin alâmetlerinin pek çoğu zâhir olmuştur. Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'in kıyamet ahvaline dair söylediği sözlerin Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'in kıyamet ahvaline dair söylediği sözlerin çoğu zâhir olmuştur. Çok korkulu olmak, tevbe etmek lazım.çoğu zâhir olmuştur. Çok korkulu olmak, tevbe etmek lazım. Hemen bugün yarın kıyamet kopacakmış gibi tevbe üzere insan hazırlıklı olarakHemen bugün yarın kıyamet kopacakmış gibi tevbe üzere insan hazırlıklı olarak fitnelerden imanını koruyacak, kendisini emniyete alacak şekilde yaşaması;fitnelerden imanını koruyacak, kendisini emniyete alacak şekilde yaşaması; dünyaya, dünyanın lezzetlerine, günahlarına dalmaması lazım.

dünyaya, dünyanın lezzetlerine, günahlarına dalmaması lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uyanıklık nasip etsin.

Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-Besmele.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uyanıklık nasip etsin.

Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2