Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Gaybı Ancak Allah Bilir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Ramazan 1404 / 03.06.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kız Çocuklarına İyi Davranmak, Hastalıktan Şikâyet Etmemek, Nimete Şükür, Kâhine Gitmek, Onu Tasdiklemek | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Gaybı Ancak Allah Bilir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Ramazan 1404 / 03.06.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kız Çocuklarına İyi Davranmak, Hastalıktan Şikâyet Etmemek, Nimete Şükür, Kâhine Gitmek, Onu Tasdiklemek | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdüli'llâhi rabbi'l-âlemînel-Hamdüli'llâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

Men übtüliye min hâzihi'l-benâti bi-şey'in fe-ahsene ileyhinne künne lehû sitren mine'n-nâr. Men übtüliye min hâzihi'l-benâti bi-şey'in fe-ahsene ileyhinne künne lehû sitren mine'n-nâr.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri tuttuğunuz oruçları, yaptığınız ibadet ve taatleri, Allahu Teâlâ hazretleri tuttuğunuz oruçları, yaptığınız ibadet ve taatleri, okuduğunuz Kur'an-ı Kerîm'leri, kıldığınız namazları kabul eylesin. okuduğunuz Kur'an-ı Kerîm'leri, kıldığınız namazları kabul eylesin. Dualarınızı dileklerinizi reva eylesin. Gönüllerinizin muratlarını ihsan eylesin. Dualarınızı dileklerinizi reva eylesin. Gönüllerinizin muratlarını ihsan eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadislerinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadislerinden bir demet size anlatmaya çalışacağım. bir demet size anlatmaya çalışacağım. Bu hadîs-i şerîflerin evvelen Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruh-i pâki için,Bu hadîs-i şerîflerin evvelen Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruh-i pâki için, sonra cümle âlinin, ashâbının, etbâının, ahbabının ruhları için sonra cümle âlinin, ashâbının, etbâının, ahbabının ruhları için ve sâir enbiyâ ve mürselînin cümle evliyâullahın ruhları içinve sâir enbiyâ ve mürselînin cümle evliyâullahın ruhları için ve hassaten ümmet-i Muhammed'in mürşid ve mürebbileri olanve hassaten ümmet-i Muhammed'in mürşid ve mürebbileri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-i aliyyemizin ve halifelerinin, müridlerinin, muhiblerinin ruhları için;sâdât ve meşâyih-i turuk-i aliyyemizin ve halifelerinin, müridlerinin, muhiblerinin ruhları için; bilhassa şu okuduğumuz eseri cem ve telif eylemiş olan bilhassa şu okuduğumuz eseri cem ve telif eylemiş olan üstâdımız Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî hazretlerinin ruhu için; üstâdımız Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî hazretlerinin ruhu için; ahirete irtihal etmiş olan hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî'nin ruhu için;ahirete irtihal etmiş olan hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî'nin ruhu için; içinde bu hadîs-i şerîfleri okuduğumuz şu mescidin bânisi İskender Paşa'nın ruhu için; içinde bu hadîs-i şerîfleri okuduğumuz şu mescidin bânisi İskender Paşa'nın ruhu için; bu mescidin çevresine yatan şu mevtanın ruhları için, bu beldedeki ashâbın,bu mescidin çevresine yatan şu mevtanın ruhları için, bu beldedeki ashâbın, tâbiînin, tebe-i tabiînin, evliyâullahın ruhları için; tâbiînin, tebe-i tabiînin, evliyâullahın ruhları için; bu camiden güzerân etmiş olan imamların, müezzinlerin, hatiplerin, cemaatlerin ruhları için bu camiden güzerân etmiş olan imamların, müezzinlerin, hatiplerin, cemaatlerin ruhları için ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mübarek günde,ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mübarek günde, şu mübarek mescide toplanmış siz kardeşlerimizin de şu mübarek mescide toplanmış siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının, sevdiklerinin, dostlarının, akrabalarının ruhları için âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının, sevdiklerinin, dostlarının, akrabalarının ruhları için ruhları şâd olsun, kabirleri pürnur olsun, makamları âlâ olsun diye;ruhları şâd olsun, kabirleri pürnur olsun, makamları âlâ olsun diye; biz yaşayan Müslümanlar da mevlâmızı rızasına uygun ömür sürelim;biz yaşayan Müslümanlar da mevlâmızı rızasına uygun ömür sürelim; sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varalım diye,sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varalım diye, bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyup öyle başlayalım... bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyup öyle başlayalım...

Metnini mukaddimede okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf kızlarla ilgili. Metnini mukaddimede okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf kızlarla ilgili. Bu hadîs-i şerîfin bizler için çok ibretli bir sebeb-i vürûdu var, onu da okuyuvereyim, söyleyivereyim.Bu hadîs-i şerîfin bizler için çok ibretli bir sebeb-i vürûdu var, onu da okuyuvereyim, söyleyivereyim. Önce metnini söyleyeyim. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Önce metnini söyleyeyim.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem
Hz. Âişe validemizin bize naklettiğine göre bir keresinde şöyle buyurmuşlar: Hz. Âişe validemizin bize naklettiğine göre bir keresinde şöyle buyurmuşlar:

"Kim bu kız çocuklarına müptela olursa; Allah kendisine kız çocuğu verirse "Kim bu kız çocuklarına müptela olursa; Allah kendisine kız çocuğu verirse o kimse de o kız çocuklarına hoş, iyi muamele yaparsa o kimse de o kız çocuklarına hoş, iyi muamele yaparsa bu kızlar o hoş muamele yapan anne baba veya yakını olan kimse için cehennemden perde olur. bu kızlar o hoş muamele yapan anne baba veya yakını olan kimse için cehennemden perde olur. Cehenneme düşmesini engelleyen bir perde olur." Cehenneme düşmesini engelleyen bir perde olur."

Sebeb-i vürûd-ı hadîs. "Bu hadîs-i şerîf niye vârid oldu?" Sebeb-i vürûd-ı hadîs. "Bu hadîs-i şerîf niye vârid oldu?"

O değil de bu hadisle ilgili bir fıkra olacak. O değil de bu hadisle ilgili bir fıkra olacak.

Kâlet dehaltü ale'mreetin ve me'ahâ bintâni. Kâlet dehaltü ale'mreetin ve me'ahâ bintâni.

Hz. Âişe validemiz anlatıyor: Hz. Âişe validemiz anlatıyor: "Bir kadının yanına vardım, evinin içine girdim, baktım yanında iki tane kız çocuk var." "Bir kadının yanına vardım, evinin içine girdim, baktım yanında iki tane kız çocuk var."

Bintâni lehâ tes'elü fe-lem ecid indî gayre şey'en temretin. Bintâni lehâ tes'elü fe-lem ecid indî gayre şey'en temretin. "Kadın benden bir şey istiyor ama bende de onlara verecek"Kadın benden bir şey istiyor ama bende de onlara verecek bir tek hurmadan başka bir şey yok." bir tek hurmadan başka bir şey yok."

Fe-a'teytühâ iyyâhâ. "O isteyen kadına o hurmayı verdim." Fe-a'teytühâ iyyâhâ. "O isteyen kadına o hurmayı verdim."

Affedersiniz yanlış okumuşum; dehalet aleyye imreetein, Affedersiniz yanlış okumuşum; dehalet aleyye imreetein, "Benim evime bir kadın geldi, yanında iki tane kız vardı." diyor."Benim evime bir kadın geldi, yanında iki tane kız vardı." diyor. Hz. Âişe validemiz gitmemiş, Kadın Hz. Âişe validemize gelmiş, yanında iki tane kız çocuk varmış.Hz. Âişe validemiz gitmemiş, Kadın Hz. Âişe validemize gelmiş, yanında iki tane kız çocuk varmış. Hz. Âişe validemiz, ümmü'l-müminîn değil mi, "müslümanların anası" değil mi? Hz. Âişe validemiz, ümmü'l-müminîn değil mi, "müslümanların anası" değil mi? Gelmiş, bir şey istemiş. İbret alınacak tarafı şu ki Gelmiş, bir şey istemiş. İbret alınacak tarafı şu ki Hz. Âişe validemiz; "Yanımda bir tek hurmadan başka bir şey yoktu,Hz. Âişe validemiz; "Yanımda bir tek hurmadan başka bir şey yoktu, isteyen kadına onu verdim." diyor. isteyen kadına onu verdim." diyor.

Fe-kasemethâ beyne binteyhâ. "O kadıncağız o hurmayı iki kızına taksim etti." Fe-kasemethâ beyne binteyhâ. "O kadıncağız o hurmayı iki kızına taksim etti." Ve lem te'kül. "Kendisi bir şey yemedi, kızlarına verdi."Ve lem te'kül. "Kendisi bir şey yemedi, kızlarına verdi." Sümme kâmet ve harecet. "Sonra çıktı, gitti." Fe-dehale'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem. "Sümme kâmet ve harecet. "Sonra çıktı, gitti." Fe-dehale'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem. " Arkasından Peygamber Efendimiz eve geldi." Fe-ahbertühû. "Ben de ona olanı anlattım:" Arkasından Peygamber Efendimiz eve geldi." Fe-ahbertühû. "Ben de ona olanı anlattım:"

"Yâ Resûlallah! Bir kadıncağız geldi, yanında iki kız çocuk; "Yâ Resûlallah! Bir kadıncağız geldi, yanında iki kız çocuk; bir şey istedi. Benim de elimde bir şey yoktu. bir şey istedi. Benim de elimde bir şey yoktu. O hurmayı ikiye böldü de, O hurmayı ikiye böldü de, bir yarımını küçük kızına verdi, öteki yarımını da öteki kızına verdi; kadıncağız kendisi bir şey yemedi." deyince bir yarımını küçük kızına verdi, öteki yarımını da öteki kızına verdi; kadıncağız kendisi bir şey yemedi." deyince Peygamber Efendimiz böyle buyurmuş: Peygamber Efendimiz böyle buyurmuş:

"Kim bu kızlarla mübtela olursa; Allah kendisine bir kız çocuğu verirse"Kim bu kızlarla mübtela olursa; Allah kendisine bir kız çocuğu verirse o da onlara iyi davranırsa cehennemden perde olur." o da onlara iyi davranırsa cehennemden perde olur."

Biliyorsunuz; erkek çocuğunu erkektir dersin salarsın sokağa pek korkmaz, Biliyorsunuz; erkek çocuğunu erkektir dersin salarsın sokağa pek korkmaz, biraz daha büyürse verirsin bir yere çırak; gider gelir. biraz daha büyürse verirsin bir yere çırak; gider gelir. Hiç kimse de; "Benim çocuğum akşam çarşıya, pazara akşam gidiyor." diye telaş etmez. Hiç kimse de; "Benim çocuğum akşam çarşıya, pazara akşam gidiyor." diye telaş etmez.

Niye? "Erkek çocuğudur." der. Niye?

"Erkek çocuğudur." der.

Ama kız çocuğu mektepten yarım saat geç geldi mi evdekilerin etekleri tutuşur, Ama kız çocuğu mektepten yarım saat geç geldi mi evdekilerin etekleri tutuşur, "Vay bizim kız nerede kaldı?" diye yangın basar her tarafını. Neden? "Vay bizim kız nerede kaldı?" diye yangın basar her tarafını.

Neden?

Bu kızla erkek arasındaki farkı gösteriyor. Kızcağızlar zayıf mahluklardır, kadınlar öyledir. Bu kızla erkek arasındaki farkı gösteriyor. Kızcağızlar zayıf mahluklardır, kadınlar öyledir. Erkek güçlüdür. Kızın korunacak şeyleri çoktur, gücü azdır. Erkek güçlüdür. Kızın korunacak şeyleri çoktur, gücü azdır. Erkek kendisini koruyabilir.Erkek kendisini koruyabilir. Öyle hasımları da çok fazla değildir. Yine hasımsız insan olmaz, çeşitli tehlikeler vardırÖyle hasımları da çok fazla değildir. Yine hasımsız insan olmaz, çeşitli tehlikeler vardır ama bizlerinki daha fazladır. Onun için eskiden beri bazı kimseler kız çocuk istememişler. ama bizlerinki daha fazladır. Onun için eskiden beri bazı kimseler kız çocuk istememişler.

Bazı olgun kimseler; "Allah ne verdiyse pek güzel, hepsi güzel, hayırlı olanı versin." diyeBazı olgun kimseler; "Allah ne verdiyse pek güzel, hepsi güzel, hayırlı olanı versin." diye düşünmüş kimisi de; "Bir kızın oldu." denilince yüzü biraz değişmiş, yutkunmuş, zor hazmetmiş.düşünmüş kimisi de; "Bir kızın oldu." denilince yüzü biraz değişmiş, yutkunmuş, zor hazmetmiş. Hele hele Arabistan'da bir kız çocuğu oldu mu çok utanırlarmış, çok üzülürlermiş:Hele hele Arabistan'da bir kız çocuğu oldu mu çok utanırlarmış, çok üzülürlermiş: "Âh, bir eksik etekli doğdu. Bu benim başıma bela oldu."Âh, bir eksik etekli doğdu. Bu benim başıma bela oldu. Bundan ne çekeceğim? Kime varacak? Vardığı yerde durumu ne olacak?" Bundan ne çekeceğim? Kime varacak? Vardığı yerde durumu ne olacak?" Böyle onlara karşı isteksizlik var. Böyle onlara karşı isteksizlik var.

Onun için men übtüliye diyor Peygamber Efendimiz; Onun için men übtüliye diyor Peygamber Efendimiz; "Kime imtihan olarak kız çocuklar verilmişse." Muhit, şartlar, geçim zor. "Kime imtihan olarak kız çocuklar verilmişse." Muhit, şartlar, geçim zor. Malum eski Araplar; bakmak zor olduğundan toprağı kazıp kız çocuklarını diri diri gömerlermiş. Malum eski Araplar; bakmak zor olduğundan toprağı kazıp kız çocuklarını diri diri gömerlermiş. Kız çocuk evlenecek, çoluk çocuğu olacak bir de eksik etek, himayesi de zor; Kız çocuk evlenecek, çoluk çocuğu olacak bir de eksik etek, himayesi de zor; gittiği yerde de ne olacağı belli değil, hukuku yok vesaire.gittiği yerde de ne olacağı belli değil, hukuku yok vesaire. İslâm geldi onların hukukunu korudu ama o muhitte böyle şeyler olmuş. İslâm geldi onların hukukunu korudu ama o muhitte böyle şeyler olmuş.

Onun için "Kime kız çocuğa verilir; o da ona iyi davranırsaOnun için "Kime kız çocuğa verilir; o da ona iyi davranırsa kendisine cehennemden perde olur, cehenneme düşmemesine vesile olur." buyurmuş Peygamber Efendimiz.kendisine cehennemden perde olur, cehenneme düşmemesine vesile olur." buyurmuş Peygamber Efendimiz. Bu; hadîs-i şerîfin söyleniş sebebi, sebeb-i vürûdu oluyor. Bu; hadîs-i şerîfin söyleniş sebebi, sebeb-i vürûdu oluyor.

Dikkatinizi çekerim; Hz. Aişe vâlidemiz müslümanların başkanı, Medine şehir devletinin reisi, Dikkatinizi çekerim; Hz. Aişe vâlidemiz müslümanların başkanı, Medine şehir devletinin reisi, Allah'ın has Peygamberi Muhammed Mustafâ hazretlerinin evine birisi geliyor da Allah'ın has Peygamberi Muhammed Mustafâ hazretlerinin evine birisi geliyor da bir hurmadan başka verilecek bir şey bulunmuyor.bir hurmadan başka verilecek bir şey bulunmuyor. Halbuki devlet reisidir; kendisine esirler, ganimetler,Halbuki devlet reisidir; kendisine esirler, ganimetler, çeşitli şeyler geliyor; isterse biriktirebilirdi. çeşitli şeyler geliyor; isterse biriktirebilirdi. İstese saraylara sahip olabilirdi ama yapmamış.İstese saraylara sahip olabilirdi ama yapmamış. İstese evinde yine bulunurdu.İstese evinde yine bulunurdu. Dikkatinizi çekerim fakirlik değil! Peygamber Efendimiz'in evinde bir şey bulunmamasıDikkatinizi çekerim fakirlik değil! Peygamber Efendimiz'in evinde bir şey bulunmaması yarına bir şey saklanmadığından. Yoksa kendisine sürüler gelirdi; koyun sürüleri.yarına bir şey saklanmadığından. Yoksa kendisine sürüler gelirdi; koyun sürüleri. "Bir sürü de benim evimin devamını, ihtiyacını karşılamak için şurada otlasın." dese "Bir sürü de benim evimin devamını, ihtiyacını karşılamak için şurada otlasın." dese onun sürüsüne bakacak insan da bulunurdu. onun sürüsüne bakacak insan da bulunurdu.

Civar kabilelerden bedevilerden bir tanesi Peygamber Efendimiz'e geldi.Civar kabilelerden bedevilerden bir tanesi Peygamber Efendimiz'e geldi. O sırada bir ganimet sürü getirilmiş, Beytü'l-mâlin sürüsü öyle duruyor, bedevi şöyle baktı;O sırada bir ganimet sürü getirilmiş, Beytü'l-mâlin sürüsü öyle duruyor, bedevi şöyle baktı; "Ne kadar güzel sürü!" diye beğendi. Beğendiğini dil ile ifade etti."Ne kadar güzel sürü!" diye beğendi. Beğendiğini dil ile ifade etti. Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Çok mu beğendin?" Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Çok mu beğendin?" "Çok güzel bir sürü yâ Resûlallah, çok güzel bir sürü." dedi. "Al öyleyse götür." dedi. "Çok güzel bir sürü yâ Resûlallah, çok güzel bir sürü." dedi. "Al öyleyse götür." dedi. "Hepsini mi yâ Resûlallah?" "Evet, hepsini götür." "Hepsini mi yâ Resûlallah?" "Evet, hepsini götür."

Sabahleyin kabilesinden elini sallayarak çıkmış olan şahıs, Sabahleyin kabilesinden elini sallayarak çıkmış olan şahıs, akşam önüne sürüyü takmış olarak kabilesine geldi. "Nedir bu iş?" diye sordular. akşam önüne sürüyü takmış olarak kabilesine geldi.

"Nedir bu iş?" diye sordular.
Nereden buldun bu sürüleri? Nereden buldun bu sürüleri?

Dedi ki; "Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem vermekten korkmayan, Dedi ki;

"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem vermekten korkmayan,
açlıktan korkmayan insanın verişi ile veriyor, böyle veriyor." açlıktan korkmayan insanın verişi ile veriyor, böyle veriyor."

Peygamber Efendimiz'in elinde bir şey olmayışı ondan. Yanında biraz birikmiş bir şey olsaPeygamber Efendimiz'in elinde bir şey olmayışı ondan. Yanında biraz birikmiş bir şey olsa gece uykusu kaçar, kalkar dağıtır; ondan sonra yatardı. gece uykusu kaçar, kalkar dağıtır; ondan sonra yatardı.

Şimdi bizim Müslümanlığımızı bununla bir mukayese edin, ondan sonra değerlendirin: Şimdi bizim Müslümanlığımızı bununla bir mukayese edin, ondan sonra değerlendirin: Afganistan'da kan gövdeyi götürür, haberimiz yok. Afganistan'da kan gövdeyi götürür, haberimiz yok. Afrika'da kan gövdeyi götürür, haberimiz yok.Afrika'da kan gövdeyi götürür, haberimiz yok. Uzaklara gitme; bizim memleketimizde nice dağ köyleri, mahrumiyet mıntıkaları vardır, Uzaklara gitme; bizim memleketimizde nice dağ köyleri, mahrumiyet mıntıkaları vardır, kurtlu sular içerler, yiyecek şey bulamazlar; açlıktan verem olurlar, gıdasızlıktan perişan olurlar.kurtlu sular içerler, yiyecek şey bulamazlar; açlıktan verem olurlar, gıdasızlıktan perişan olurlar. Tahsile gelen şahıs burada yatacak, oturacak yer bulamadığı için memleketine mahrum döner. Tahsile gelen şahıs burada yatacak, oturacak yer bulamadığı için memleketine mahrum döner.

Bizim de bir yazlığımız, bir kışlığımız, kat kat elbiselerimiz buzdolaplarımız,Bizim de bir yazlığımız, bir kışlığımız, kat kat elbiselerimiz buzdolaplarımız, kilerimiz, çuvallarımız, nelerimiz nelerimiz vardır. Verecek insan da bulamıyoruz bazen. kilerimiz, çuvallarımız, nelerimiz nelerimiz vardır. Verecek insan da bulamıyoruz bazen. "Verelim." diye etrafa bakıyoruz, fakirlerle ahbaplığımız olmadığı için midir, "Verelim." diye etrafa bakıyoruz, fakirlerle ahbaplığımız olmadığı için midir, zengin muhitte durduğumuzdan mıdır yoksa memleketimiz Afrika'ya, Asya'ya göre bolluk içinde zengin muhitte durduğumuzdan mıdır yoksa memleketimiz Afrika'ya, Asya'ya göre bolluk içinde olduğundan mıdır, doğru düzgün verecek insan bulamıyoruz. olduğundan mıdır, doğru düzgün verecek insan bulamıyoruz. Verecek kimse de gönlü rahat edecek bir kimseyi bulsun,Verecek kimse de gönlü rahat edecek bir kimseyi bulsun, yine yardım etmek isteyecekler var, onu da bulamıyoruz.yine yardım etmek isteyecekler var, onu da bulamıyoruz. Öyleyse çok şükür; memleketimizin bolluğuna da çok şükretmemiz lazım. Öyleyse çok şükür; memleketimizin bolluğuna da çok şükretmemiz lazım.

Dikkat edin ki yalnız bir hurma bulunuyor; kadıncağız da şefkatindenDikkat edin ki yalnız bir hurma bulunuyor; kadıncağız da şefkatinden onu iki çocuğuna bölüştürüyor, kendisi yemiyor. onu iki çocuğuna bölüştürüyor, kendisi yemiyor.

"Mânevî bakımından derecesi daha yüksek insanlardı. Onlar mı daha iyi insanlar biz mi daha yükseğiz?" "Mânevî bakımından derecesi daha yüksek insanlardı. Onlar mı daha iyi insanlar biz mi daha yükseğiz?"

Hocam sorulur mu? Onlar Peygamber Efendimiz'in ashabı, Devr-i Saâdet'te yaşamış mübarekler. Hocam sorulur mu? Onlar Peygamber Efendimiz'in ashabı, Devr-i Saâdet'te yaşamış mübarekler. Biz neden sonra gelmiş insanlarız, hiç mukayese edilir mi? Niye? Biz neden sonra gelmiş insanlarız, hiç mukayese edilir mi?

Niye?

Onlar mahrumiyet içindelerdi, biz bolluk içindeyiz. Onlar mahrumiyet içindelerdi, biz bolluk içindeyiz.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "Vallahi, ben sizin çok şeye sahip olmanızdan az şeye sahip olmanıza nazaran daha çok korkarım." "Vallahi, ben sizin çok şeye sahip olmanızdan az şeye sahip olmanıza nazaran daha çok korkarım."

Bolluğu, parayı bulursunuz, namazı, ibadeti, Hakk'a kulluğu unutursunuz. Bolluğu, parayı bulursunuz, namazı, ibadeti, Hakk'a kulluğu unutursunuz. Sıhhatiniz yerinde, eviniz barkınız yerinde mi camiyi unutursunuz, Ramazan'dan, oruçtan haberiniz olmaz,Sıhhatiniz yerinde, eviniz barkınız yerinde mi camiyi unutursunuz, Ramazan'dan, oruçtan haberiniz olmaz, Allah'tan Peygamber'den haberiniz olmaz tâ amansız bir hastalık gelinceye kadar;Allah'tan Peygamber'den haberiniz olmaz tâ amansız bir hastalık gelinceye kadar; ya bir zelzele, ya bir düşman tehlikesi gelinceye kadar ya bir zelzele, ya bir düşman tehlikesi gelinceye kadar veyahut bir büyük derde giriftar oluncaya kadar. veyahut bir büyük derde giriftar oluncaya kadar. O zamana kadar hiç düşünmezsiniz sanki babanızın malı, sizin tapulu hakkınız gibi düşünürsünüz,O zamana kadar hiç düşünmezsiniz sanki babanızın malı, sizin tapulu hakkınız gibi düşünürsünüz, başınıza bir sıkıntı gelince "Aman yâ Rabbi!" dersiniz, kıymeti yok. başınıza bir sıkıntı gelince "Aman yâ Rabbi!" dersiniz, kıymeti yok.

Ankara'da bir eve gittim. "Hocam, bu evin sahibi şu karşıdaki Siteler'in en zenginidir." dediler.Ankara'da bir eve gittim. "Hocam, bu evin sahibi şu karşıdaki Siteler'in en zenginidir." dediler. Dikkat edin Siteler Ankara'da mobilyacı ve kerestecilerin olduğu kocaman bir semttir. Ahalisi zengindir. Dikkat edin Siteler Ankara'da mobilyacı ve kerestecilerin olduğu kocaman bir semttir. Ahalisi zengindir. Hepsi de hayra koşarlar; cami, dernek yardımları vesaire. Hepsi de hayra koşarlar; cami, dernek yardımları vesaire. Oralarda Ramazan'da "Hayır yapacağım." diye millet dolaşır durur.Oralarda Ramazan'da "Hayır yapacağım." diye millet dolaşır durur. "Bu, sitelerin en zengini, eğer yanılıyorsam ikinci zengini, daha da yanılıyorsam üçüncü zenginidir."Bu, sitelerin en zengini, eğer yanılıyorsam ikinci zengini, daha da yanılıyorsam üçüncü zenginidir. Bir hallerini değiştirmediler, tepeden tırnağa Müslümanlığı aynen devam ediyor. Helal olsun.Bir hallerini değiştirmediler, tepeden tırnağa Müslümanlığı aynen devam ediyor. Helal olsun. Ne azdılar, ne sapıttılar, ne hak yolu unuttular, ne Müslümanlığı unuttular, Ne azdılar, ne sapıttılar, ne hak yolu unuttular, ne Müslümanlığı unuttular, aynen tevazû ile aynı halleriyle devam ediyorlar." dedi.aynen tevazû ile aynı halleriyle devam ediyorlar." dedi. Öyle olursa kıymetli, yoksa nimet içinde Allah'ı unutup sıkıntı geldiği zaman; Öyle olursa kıymetli, yoksa nimet içinde Allah'ı unutup sıkıntı geldiği zaman; "Aman yâ Rabbi!" derse olmaz. Eskilerden ibret alın, biz onlardan yüksek insanlar değiliz."Aman yâ Rabbi!" derse olmaz.

Eskilerden ibret alın, biz onlardan yüksek insanlar değiliz.
Allah bize çok vermiş, boynumuzu bükelim, Allah bize çok vermiş, boynumuzu bükelim, bu kadar ikrama karşılık Allah'a iyi kulluk edelim; insafın gereği budur.bu kadar ikrama karşılık Allah'a iyi kulluk edelim; insafın gereği budur. Madem en iyi insanlar değiliz; Allah yine en iyi insanlardan daha çok vermiş bize.Madem en iyi insanlar değiliz; Allah yine en iyi insanlardan daha çok vermiş bize. O halde biz de şükrümüzü çok edelim, ibadetimizi çok edelim. O halde biz de şükrümüzü çok edelim, ibadetimizi çok edelim.

Men übtüliye bidâin fî bedenihî ev sakamin fe-süile keyfe tecidüke?Men übtüliye bidâin fî bedenihî ev sakamin fe-süile keyfe tecidüke? Fe-ahsene alâ-rabbihî's-senâ'e esna'llâhu aleyhi fî'l-melei'l-a'lâ. Fe-ahsene alâ-rabbihî's-senâ'e esna'llâhu aleyhi fî'l-melei'l-a'lâ.

Bu hadîs-i şerîf de Hz. Âişe validemizden.Bu hadîs-i şerîf de Hz. Âişe validemizden. Allah şefaatine nail eylesin, bizim kızlarımızı, hanımlarımızı da onun yoluna nail etsin. Allah şefaatine nail eylesin, bizim kızlarımızı, hanımlarımızı da onun yoluna nail etsin. Öyle dindar, bilgin, âbid kimseler olsunlar inşaallah.Öyle dindar, bilgin, âbid kimseler olsunlar inşaallah. Bir hastalıkla ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Bir hastalıkla ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

"Kimin bedeninde çiçek hastalığı olursa, -kızamık gibi cilt hastalığı- "Kimin bedeninde çiçek hastalığı olursa, -kızamık gibi cilt hastalığı- denilen hastalık olursa." Ev sakamin.denilen hastalık olursa." Ev sakamin. "Yahut daha başka bir dert, hastalık, illet olursa." Fe-süile. "Kendisine hâli sorulursa." "Yahut daha başka bir dert, hastalık, illet olursa." Fe-süile. "Kendisine hâli sorulursa." Keyfe tecidüke. "Kendini nasıl hissediyorsun?" Fe-ahsene alâ-rabbihî's-senâ'e. Keyfe tecidüke. "Kendini nasıl hissediyorsun?" Fe-ahsene alâ-rabbihî's-senâ'e. "Rabbi'ne hamd ü senâsını çok güzel yaparsa; elhamdülillah, hamd ü senâlar olsun, çok iyiyim; "Rabbi'ne hamd ü senâsını çok güzel yaparsa; elhamdülillah, hamd ü senâlar olsun, çok iyiyim; dünden daha çok iyiyim, ağrılarım azaldı, hâlime çok şükür, dünden daha çok iyiyim, ağrılarım azaldı, hâlime çok şükür, gibi güzel şeyler söylerse, Rabbi'ni güzel kelimelerle senâ ederse, Rabbi'nin nimetlerini anarsa." gibi güzel şeyler söylerse, Rabbi'ni güzel kelimelerle senâ ederse, Rabbi'nin nimetlerini anarsa." Esna'llâhu aleyhi fî'l-melei'l-a'lâ. "Allah da o hasta ama ârif kulunu;Esna'llâhu aleyhi fî'l-melei'l-a'lâ. "Allah da o hasta ama ârif kulunu; 'Şu kulumu görüyor musunuz?' diye Mele-i A'lâ'da metheder." 'Şu kulumu görüyor musunuz?' diye Mele-i A'lâ'da metheder."

Bu hadîs-i şerîften çıkan ders nedir? Bu hadîs-i şerîften çıkan ders nedir?

Hastalık geldiği zaman feryadı basmayın, şikâyeti peş peşe eklemeyin. Hastalık geldiği zaman feryadı basmayın, şikâyeti peş peşe eklemeyin. "Öldüm, bittim, dizim tutmuyor, kalçam koptu, başım çatlıyor" vesaire,"Öldüm, bittim, dizim tutmuyor, kalçam koptu, başım çatlıyor" vesaire, bir sürü şikâyeti peş peşe eklemeyin, sabredin. Beterin beteri vardır,bir sürü şikâyeti peş peşe eklemeyin, sabredin. Beterin beteri vardır, içindeki durumun daha beterinde olan insanlara göre avantajlarını, içindeki durumun daha beterinde olan insanlara göre avantajlarını, iyi taraflarını görün; "çok şükür" deyin. iyi taraflarını görün; "çok şükür" deyin.

"Hocam çok fakirim, çok sıkıntı çekiyorum." "Hocam çok fakirim, çok sıkıntı çekiyorum."

Ne kadar fakir olsak Hindistan'daki, Afrika'daki gibi içecek su bulamayanlar kadar değiliz. Ne kadar fakir olsak Hindistan'daki, Afrika'daki gibi içecek su bulamayanlar kadar değiliz. Bak sular şırıl şırıl akıyor, kimse hesap sormaz, gidersin içersin. Kuru ekmeği nasıl olsa bulursun. Bak sular şırıl şırıl akıyor, kimse hesap sormaz, gidersin içersin. Kuru ekmeği nasıl olsa bulursun.

Eskiden insanlar neler çekmiş! Hâlen dünyanın başka yerlerinde neler çekiyorlar.Eskiden insanlar neler çekmiş! Hâlen dünyanın başka yerlerinde neler çekiyorlar. Kendinden aşağıdakilere bak! "Filanca kimsenin adada, Kendinden aşağıdakilere bak! "Filanca kimsenin adada, Caddebostan'da gül fidanlarıyla donatılmış köşkü var." deme,Caddebostan'da gül fidanlarıyla donatılmış köşkü var." deme, "Filanca kardeşimin benim gibi gecekondusu bile yok, o kira veriyor üstelik. "Filanca kardeşimin benim gibi gecekondusu bile yok, o kira veriyor üstelik. Benden daha az maaş alıyor, çocukları da şu kadar, beterin beteri var." de, hâline şükret;Benden daha az maaş alıyor, çocukları da şu kadar, beterin beteri var." de, hâline şükret; Allah'a hamd et, Allahu Teâlâ hazretlerinin nimetlerini medh ü senâ et kiAllah'a hamd et, Allahu Teâlâ hazretlerinin nimetlerini medh ü senâ et ki Allahu Teâlâ hazretleri sevsin. Biraz seven insan, sevdiğinin işlerine tahammül eder. Allahu Teâlâ hazretleri sevsin. Biraz seven insan, sevdiğinin işlerine tahammül eder.

Eski mâlum hikayeler der: Âşık mâşukun cevrine, sitemine bile sabrediyor.Eski mâlum hikayeler der: Âşık mâşukun cevrine, sitemine bile sabrediyor. Kerem ile Aslı hikayelerinde sırf "yüzünü görebilsem" diye otuz iki dişini çektirmiş diye yazarlar.Kerem ile Aslı hikayelerinde sırf "yüzünü görebilsem" diye otuz iki dişini çektirmiş diye yazarlar. Eğer sen de Allah'a iyi kul olmak iddiasında isen Allah'ı sevdiğini ileri sürüyorsan hodri meydan, Eğer sen de Allah'a iyi kul olmak iddiasında isen Allah'ı sevdiğini ileri sürüyorsan hodri meydan, göreyim bakayım; seviyorsan sabret, takdire razı ol, itiraz etme, nimetini gör, göreyim bakayım; seviyorsan sabret, takdire razı ol, itiraz etme, nimetini gör, başkalarına nispetle sana verilen iyi durumları gör; ona teşekkür et. başkalarına nispetle sana verilen iyi durumları gör; ona teşekkür et.

Teşekkür ederse ne olur, şikâyet ederse ne olur? Teşekkür ederse ne olur, şikâyet ederse ne olur?

Kur'ân-ı Kerîm'de bildirilmiş ki; "Şükrederse Allah onun nimetini artırır." Kur'ân-ı Kerîm'de bildirilmiş ki;

"Şükrederse Allah onun nimetini artırır."

Le-in şekertüm le-ezîdenneküm. "Muhakkak muhakkak artırır." diye tercüme etmek lazım.Le-in şekertüm le-ezîdenneküm.

"Muhakkak muhakkak artırır." diye tercüme etmek lazım.
Le geliyor; lâm-ı te'kîd, sonunda da nûn-u te'kîd-i sakîle geliyor.Le geliyor; lâm-ı te'kîd, sonunda da nûn-u te'kîd-i sakîle geliyor. Le-ezîdenneküm, le-ezîdüküm demiyor, le-ezîdenküm demiyor. Le-ezîdenneküm diyor. Le-ezîdenneküm, le-ezîdüküm demiyor, le-ezîdenküm demiyor. Le-ezîdenneküm diyor. "Muhakkak muhakkak, tereddütsüz artırırım!" demek."Muhakkak muhakkak, tereddütsüz artırırım!" demek. Birkaç türlü kuvvetli ifade kullanarak söylemiş. "Şükrederseniz artırırım." Kâide-i ilâhiye budur. Birkaç türlü kuvvetli ifade kullanarak söylemiş. "Şükrederseniz artırırım." Kâide-i ilâhiye budur.

Küfrân-ı nimette bulunursanız nimetinin kadrini bilmezseniz o nîmet elinizden gider. Küfrân-ı nimette bulunursanız nimetinin kadrini bilmezseniz o nîmet elinizden gider.

"Neyim var ki hocam? Sırtımdaki bir abadan, başımı sokacak bir kulübeden başka hiçbir şey yok." "Neyim var ki hocam? Sırtımdaki bir abadan, başımı sokacak bir kulübeden başka hiçbir şey yok."

Bir yangın olur o kulüben de elinden gider,Bir yangın olur o kulüben de elinden gider, o aba da elden gider, bir hastalık verir o iş de elden gider. o aba da elden gider, bir hastalık verir o iş de elden gider. Allah, Hay Allah hiç kıymetini bilememiş. Allah, Hay Allah hiç kıymetini bilememiş.

Demek ki insanın hiçbir şeyi olmasa bile sıhhat afiyet içinde dolaşması ne güzel şeymiş. Demek ki insanın hiçbir şeyi olmasa bile sıhhat afiyet içinde dolaşması ne güzel şeymiş. "Nedir bu ağrı, ıstırap!" diye insan o zaman sıhhatin kıymetini anlar. "Nedir bu ağrı, ıstırap!" diye insan o zaman sıhhatin kıymetini anlar. Bunlar bildiğiniz şeyler ama sözü uzattım, kusura bakmayın. Bunlar bildiğiniz şeyler ama sözü uzattım, kusura bakmayın.

Başınıza elem, hastalık gelirse edebinizi muhafaza edin.Başınıza elem, hastalık gelirse edebinizi muhafaza edin. Allah'a medh ü senânızı, hamd ü senânızı güzel yapın kiAllah'a medh ü senânızı, hamd ü senânızı güzel yapın ki Allahu Teâlâ hazretleri sizi sevip hayırları ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri sizi sevip hayırları ihsan eylesin.

Men übliye hayran fe-lem yecid ille's-senâ'e fe-kad şekereMen übliye hayran fe-lem yecid ille's-senâ'e fe-kad şekere ve men ketemehû fe-kad keferehû ve men tahallâ bi-bâtılin fe-hüve kelâbisi sevbey zûrin. ve men ketemehû fe-kad keferehû ve men tahallâ bi-bâtılin fe-hüve kelâbisi sevbey zûrin.

Câbir b. Abdillah hazretlerinden bir başka hadîs-i şerîf.Câbir b. Abdillah hazretlerinden bir başka hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

"Allah kime bir hayır verirse." "Allah kime bir hayır verirse."

Ama "vermek" kelimesi kullanılmıyor, übliye kelimesi kullanılıyor ki "imtihan için verilirse" demek,Ama "vermek" kelimesi kullanılmıyor, übliye kelimesi kullanılıyor ki "imtihan için verilirse" demek, nimet de imtihandır, nikmet de imtihandır, hastalık da imtihandır, sıhhat de imtihandır. nimet de imtihandır, nikmet de imtihandır, hastalık da imtihandır, sıhhat de imtihandır. Sana bir hayır verilirse bil ki; "Bakalım bu kulum bu hayrı alınca zengin olunca, Sana bir hayır verilirse bil ki; "Bakalım bu kulum bu hayrı alınca zengin olunca, imkanı bulunca kulluğunu devam ettirecek mi, artıracak mı, eksiltecek mi?" diye imtihan ediliyor. imkanı bulunca kulluğunu devam ettirecek mi, artıracak mı, eksiltecek mi?" diye imtihan ediliyor. Bir zaman sonra gidecek, belki gider belki gitmez ama her ne olursa olsun imtihan. Bir zaman sonra gidecek, belki gider belki gitmez ama her ne olursa olsun imtihan.

"Kim bir hayırla imtihan olunursa, kendisine hayır verilirse." "Kim bir hayırla imtihan olunursa, kendisine hayır verilirse."

Fe lem yecid ille's-senâ'e.Fe lem yecid ille's-senâ'e. "İçine hamd ü senâdan 'Elhamdülillah, çok şükür Allah bana bu hayrı da ihsan etti.' diye bir duygu dolarsa."İçine hamd ü senâdan 'Elhamdülillah, çok şükür Allah bana bu hayrı da ihsan etti.' diye bir duygu dolarsa. " Fe-kad şekere. "Şükretmek budur, şükretmiş olur." " Fe-kad şekere. "Şükretmek budur, şükretmiş olur."

Diliyle söylemese bile; "Yâ Rabbi! Ne büyüksün. Yâ Rabbi! Diliyle söylemese bile; "Yâ Rabbi! Ne büyüksün. Yâ Rabbi! Ben gece gündüz sana kulluk edemiyorum, isyan ediyorum, hatalarım çok;Ben gece gündüz sana kulluk edemiyorum, isyan ediyorum, hatalarım çok; bunu bana yine de nasip ettin, imkan verdin, bu güzelliği verdin, şunu elde ettim, şunu da verdin." diyebunu bana yine de nasip ettin, imkan verdin, bu güzelliği verdin, şunu elde ettim, şunu da verdin." diye içinde Allah'a bir senâ duygusu olursa işte o zaman şükretmiş olur. içinde Allah'a bir senâ duygusu olursa işte o zaman şükretmiş olur.

Ve men ketemehû. "Kim söylemezse, kim zikretmezse." Ve men ketemehû. "Kim söylemezse, kim zikretmezse."

"O hamd ü senâyı yapmazsa bir de Allah'ın kendisine verdiği nimeti başkasına söylemezse "O hamd ü senâyı yapmazsa bir de Allah'ın kendisine verdiği nimeti başkasına söylemezse 'Allah bana bunu, bunu verdi.' demezse o da küfrân-ı nimette bulunmuş olur." 'Allah bana bunu, bunu verdi.' demezse o da küfrân-ı nimette bulunmuş olur."

Fe-kad kefere. "Küfrân-ı nimette bulunmuş olur." Fe-kad kefere. "Küfrân-ı nimette bulunmuş olur."

Kâfir oldu, "dinden, imandan çıkmış" mânasına değil; Kâfir oldu, "dinden, imandan çıkmış" mânasına değil; "nimetin kadrini bilmedi, nimete küfranda bulundu" demektir. "nimetin kadrini bilmedi, nimete küfranda bulundu" demektir.

Ve men tahallâ bi-bâtılin. Ve men tahallâ bi-bâtılin. "Bu sebeple kim boş yere süslenirse, kim boş bir şeyle çalım satarsa, "Bu sebeple kim boş yere süslenirse, kim boş bir şeyle çalım satarsa, kurum satarsa o iki yalan elbise giymiş gibidir." kurum satarsa o iki yalan elbise giymiş gibidir."

Bu söz kapalıca bir söz, bunun mânası şu ki Allahu a'lem murâd-ı nebiyyihî şu olabilir: Bu söz kapalıca bir söz, bunun mânası şu ki Allahu a'lem murâd-ı nebiyyihî şu olabilir:

Tahallâ, "süslenmek" demek. "Kim batıl ile süslenirse." Tahallâ, "süslenmek" demek. "Kim batıl ile süslenirse."

Kendisinde yok, var gibi gösteriyor; alim değil, alimlik taslıyor; arif değil, ariflik taslıyor; Kendisinde yok, var gibi gösteriyor; alim değil, alimlik taslıyor; arif değil, ariflik taslıyor; takvâ ehli değil, yalnız kaldı mı ne haltlar karıştırıyor amatakvâ ehli değil, yalnız kaldı mı ne haltlar karıştırıyor ama insanlar arasında boynu bükük, gözleri yumulu, takvâ ehli numarası yapıyor.insanlar arasında boynu bükük, gözleri yumulu, takvâ ehli numarası yapıyor. Batıl, boş bir şeyle kendisine bir eda, tavır verip kendisinin dış görünüşünü süslüyor. Bu nedir? Batıl, boş bir şeyle kendisine bir eda, tavır verip kendisinin dış görünüşünü süslüyor.

Bu nedir?

Sanki iki yalan elbise giymiş gibidir. "İki elbise" denmesi eskiden Arapların giyiminin işaretidir.Sanki iki yalan elbise giymiş gibidir. "İki elbise" denmesi eskiden Arapların giyiminin işaretidir. Bir belden aşağısına bir örtü örterlerdi, bir belden yukarısına bir şey giyerlerdi.Bir belden aşağısına bir örtü örterlerdi, bir belden yukarısına bir şey giyerlerdi. İşte bu iki parçadan ibaret olduğu için "İki yalancı giyimle giyinmiş gibi olur." deniliyor. İşte bu iki parçadan ibaret olduğu için "İki yalancı giyimle giyinmiş gibi olur." deniliyor. Bu yalan giyimdir; yalan olunca yok gibidir, yok demektir, mânası var. Bu yalan giyimdir; yalan olunca yok gibidir, yok demektir, mânası var.

Bundan sonra birkaç hadîs-i şerîf geliyor. Bundan sonra birkaç hadîs-i şerîf geliyor. Bu hadîs-i şerîfler kâhinlerle, gayptan haber verecek kimselerle ilgili dört tane hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfler kâhinlerle, gayptan haber verecek kimselerle ilgili dört tane hadîs-i şerîf. "Peygamber Efendimiz'in hadisi" diye bunların metinlerini birer birer teberrüken okuyacağız. "Peygamber Efendimiz'in hadisi" diye bunların metinlerini birer birer teberrüken okuyacağız. Sonra kısaca izahını vereceğiz, ondan sonra da umumî bir açıklamasını yapacağız. Sonra kısaca izahını vereceğiz, ondan sonra da umumî bir açıklamasını yapacağız.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuş: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuş:

Men etâ arrâfen fe-seelehû an şey'in lem tukbel lehû salâtün erba'îne leyleten. Men etâ arrâfen fe-seelehû an şey'in lem tukbel lehû salâtün erba'îne leyleten.

Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de, Beyhâkî'de var. Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de, Beyhâkî'de var.

Men etâ arrâfen ev kâhinen fe-saddakahû bimâ yekûlü fe-kad kefere bimâ ünzile alâ-Muhammedin. Men etâ arrâfen ev kâhinen fe-saddakahû bimâ yekûlü fe-kad kefere bimâ ünzile alâ-Muhammedin.

Ahmed b. Hanbel'de, Müstedrek'te Ebû Hüreyre'den rivayeti var; Ahmed b. Hanbel'de, Müstedrek'te Ebû Hüreyre'den rivayeti var;

İbn Ömer'den ve Câbir b. Abdillah'tan da rivayet edilmiş. İbn Ömer'den ve Câbir b. Abdillah'tan da rivayet edilmiş.

Birinci rivayetin mânası: Men. "Kim ki." Birinci rivayetin mânası:

Men. "Kim ki."

Etâ arrâfen. "Çok bir şey bilme iddiasıyla onu meslek edinmiş kimseye giderse." Etâ arrâfen. "Çok bir şey bilme iddiasıyla onu meslek edinmiş kimseye giderse."

Arraf; "gayptan haber verici, kâhin" demek. Gidiyorsun; Arraf; "gayptan haber verici, kâhin" demek. Gidiyorsun; "Ben koyunumu kaybettim, nerede?" diye soruyorsun; o da gayba ait bir şeyler söylüyor. "Ben koyunumu kaybettim, nerede?" diye soruyorsun; o da gayba ait bir şeyler söylüyor.

Fe-seelehû an şey'in. "Ona bir şey sorarsa..." Fe-seelehû an şey'in. "Ona bir şey sorarsa..."

"Şu neydi, nasıl olacak? Yarınki işim ne olacak? Kaybettiğim şey nerede? "Şu neydi, nasıl olacak? Yarınki işim ne olacak? Kaybettiğim şey nerede? Benim bileziklerim geceleyin çalınmış acaba kim çaldı?" Benim bileziklerim geceleyin çalınmış acaba kim çaldı?"

Köylerde olur; kadının bileziği çalınır, dosdoğru kâhine gider, "Kim çalmış?" diye sorar; Köylerde olur; kadının bileziği çalınır, dosdoğru kâhine gider, "Kim çalmış?" diye sorar; o da remil atar, fala bakar, söyler! Bu arrâfa "falcı" da diyebiliriz.o da remil atar, fala bakar, söyler! Bu arrâfa "falcı" da diyebiliriz. "Senin bileziğini alan uzun boylu, kara kuru biri!" vesaire bir şeyler söyler. "Senin bileziğini alan uzun boylu, kara kuru biri!" vesaire bir şeyler söyler.

"Kim böyle kâhine, falcıya gider de ona bir şey sorarsa..." "Kim böyle kâhine, falcıya gider de ona bir şey sorarsa..."

Lem tukbel lehû salâtün erba'îne leyleten. "Kırk gecelik namazı kabul olmaz!" Neden? Lem tukbel lehû salâtün erba'îne leyleten. "Kırk gecelik namazı kabul olmaz!"

Neden?

Lâ ya'lemü'l-gaybe illa'llâh. "Gaybı Allah'tan gayrısı bilmez." Lâ ya'lemü'l-gaybe illa'llâh. "Gaybı Allah'tan gayrısı bilmez."

O adam sahtekâr, o kadın sahtekâr; hiç inanma! "Hocam bazı şeyler oldu!" O adam sahtekâr, o kadın sahtekâr; hiç inanma!

"Hocam bazı şeyler oldu!"

Öyle mi diyorsun? Öteki hadisi dinle: Öyle mi diyorsun? Öteki hadisi dinle:

Men etâ arrâfen ev kâhinen. "Kim falcıya, kâhine giderse." Men etâ arrâfen ev kâhinen. "Kim falcıya, kâhine giderse."

Fe saddakahû bimâ yekûlü. "Söylediği şeyi tasdik ederse..." Fe saddakahû bimâ yekûlü. "Söylediği şeyi tasdik ederse..."

"Tamam doğru söylüyor." der, tasdik ederse. Fe-kad kefere bimâ ünzile alâ-Muhammedin. "Tamam doğru söylüyor." der, tasdik ederse.

Fe-kad kefere bimâ ünzile alâ-Muhammedin.
Peygamber Efendimiz kendisi adını söyleyerek söylüyor: "Muhammed'e indirilene kâfir olmuş olur." Peygamber Efendimiz kendisi adını söyleyerek söylüyor: "Muhammed'e indirilene kâfir olmuş olur."

Öyle falla, kâhinlikle, şununla bununla bu iş olmaz, gaybı Allah bilir, istediği kula da bildirir.Öyle falla, kâhinlikle, şununla bununla bu iş olmaz, gaybı Allah bilir, istediği kula da bildirir. Fakat her şeyi Allah bilir. Onları tasdik ederse iyi bir durumda olmaz. Fakat her şeyi Allah bilir. Onları tasdik ederse iyi bir durumda olmaz.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Men etâ kâhinen fe-saddakahû bimâ yekûlü Men etâ kâhinen fe-saddakahû bimâ yekûlü ev etâ hâizan ev ete'mreeten fî-dübürihâ fe-kad berîe mimmâ ünzile alâ-Muhammedin. ev etâ hâizan ev ete'mreeten fî-dübürihâ fe-kad berîe mimmâ ünzile alâ-Muhammedin.

Burada hem bir kâhine giden ve onu tasdik eden kimse anlatılmışBurada hem bir kâhine giden ve onu tasdik eden kimse anlatılmış hem de başka kusurlar anlatılmış; onları da söyleyelim. hem de başka kusurlar anlatılmış; onları da söyleyelim.

Men etâ kâhinen. "Kim bir kâhine giderse." Men etâ kâhinen. "Kim bir kâhine giderse."

Fe saddakahû bimâ yekûlu. "Ve onun söylediğini tasdik ederse." Fe saddakahû bimâ yekûlu. "Ve onun söylediğini tasdik ederse."

Bu bir kusur. Bu bir kusur.

Hayızlı bir kadınla olmaz; yıkanacak, temizlenecek ondan sonra helâl olur, o anda olmaz. Hayızlı bir kadınla olmaz; yıkanacak, temizlenecek ondan sonra helâl olur, o anda olmaz. Sonra Lûtîlik olmaz, arkadan olmaz.Sonra Lûtîlik olmaz, arkadan olmaz. Bunlarla beraber zikredilmesi işin ne kadar fenâ olduğunu gösteriyor. Bunlarla beraber zikredilmesi işin ne kadar fenâ olduğunu gösteriyor. Kâhine gidip de ona bir şey sorup ondan sonra; "Tamam, doğru söylüyor." diye Kâhine gidip de ona bir şey sorup ondan sonra; "Tamam, doğru söylüyor." diye tasdik edenin durumu; bak insanı ne kötü insanların durumuna düşürüyor. tasdik edenin durumu; bak insanı ne kötü insanların durumuna düşürüyor.

"Hocam bunlar eskiden varmış, şimdi kâhin levhalı bir dükkan görmüyorum, kâhin veyahut filanca." "Hocam bunlar eskiden varmış, şimdi kâhin levhalı bir dükkan görmüyorum, kâhin veyahut filanca."

Görmüyorsun ama yılbaşı gelsin de gör mecmuaları, gazeteleri bir incele,Görmüyorsun ama yılbaşı gelsin de gör mecmuaları, gazeteleri bir incele, önümüzdeki sene hakkında başı yıldızlı külahlı filanca adam ne demiş,önümüzdeki sene hakkında başı yıldızlı külahlı filanca adam ne demiş, filanca başı hizmetçi gibi bağlanmış kadın ne demiş? filanca başı hizmetçi gibi bağlanmış kadın ne demiş? Yılbaşı yaklaşsın görürsün bakalım; "Önümüzdeki sene neler olacak?" diye giderler, falcılara sorarlar, yazarlar. Yılbaşı yaklaşsın görürsün bakalım; "Önümüzdeki sene neler olacak?" diye giderler, falcılara sorarlar, yazarlar. Millet de okur: "Doğru ya geçen sene de şöyle olmuştu, bu sene de böyle olacak!" derse ne olur? Millet de okur:

"Doğru ya geçen sene de şöyle olmuştu, bu sene de böyle olacak!" derse ne olur?

Müslüman yaptığı işe dikkat edecek. Müslüman yaptığı işe dikkat edecek.

Men etâ kâhinen fe-seelehû an şey'inMen etâ kâhinen fe-seelehû an şey'in hucibet anhü't-tevbetü erba'îne leyleten fe-in saddakahû bimâ kâle kefera. hucibet anhü't-tevbetü erba'îne leyleten fe-in saddakahû bimâ kâle kefera.

Bu da Taberânî'de geçen bir rivayet: Bu da Taberânî'de geçen bir rivayet:

"Kim bir kâhine giderse ona bir mesele sorarsa." "Kim bir kâhine giderse ona bir mesele sorarsa." Hucibet anhü't-tevbetü erba'îne leyleten. Hucibet anhü't-tevbetü erba'îne leyleten. "Kırk gece tevbesi engellenir, tevbesi kabul olmaz, tevbesi perdelenir,"Kırk gece tevbesi engellenir, tevbesi kabul olmaz, tevbesi perdelenir, kırk gece tevbe edemez; tevbe etse de kabul edilmez."kırk gece tevbe edemez; tevbe etse de kabul edilmez." Fe-in saddakahû bimâ kâle. "Eğer "doğru söylüyorsun" diye söylediğini tasdik ederse." Fe-in saddakahû bimâ kâle. "Eğer "doğru söylüyorsun" diye söylediğini tasdik ederse." Kefera. "Kâfir olmuş olur." Kâhine, falcıya inanmak yok.Kefera. "Kâfir olmuş olur."

Kâhine, falcıya inanmak yok.
Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, yasaklarını; Resülullah Efendimiz'in tavsiyelerini iyice bilin. Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, yasaklarını; Resülullah Efendimiz'in tavsiyelerini iyice bilin. Ona göre yıldız falı, kahve falı, bilmem ne falı, şöyle yaptım, böyle yaptım, öyle şey yok. Ona göre yıldız falı, kahve falı, bilmem ne falı, şöyle yaptım, böyle yaptım, öyle şey yok.

Bir hikâye ile bunu zihinde perçinleyelim; ondan sonra öbür hadîs-i şerîfe geçelim: Bir hikâye ile bunu zihinde perçinleyelim; ondan sonra öbür hadîs-i şerîfe geçelim:

Haccac zamanında birisi karşısında otururken; o biraz bilgili bir kimseymiş. Haccac zamanında birisi karşısında otururken; o biraz bilgili bir kimseymiş. Haccac eline üç tane çakıl taşı almış, avucu kapalı; demiş ki: Haccac eline üç tane çakıl taşı almış, avucu kapalı; demiş ki:

"Sen böyle şeyleri bildiğini iddia edersin; söyle bakalım avucumda ne var?" "Sen böyle şeyleri bildiğini iddia edersin; söyle bakalım avucumda ne var?"

Karşısındaki adam, şöyle biraz düşünmüş; "Üç tane çakıl taşı var." demiş. Karşısındaki adam, şöyle biraz düşünmüş;

"Üç tane çakıl taşı var." demiş.

Ondan sonra o biraz başka tarafa bakarken eliyle arka taraftan bir avuç çakıl almış; Ondan sonra o biraz başka tarafa bakarken eliyle arka taraftan bir avuç çakıl almış;

"Söyle bakalım şimdi kaç tane taş var içinde?" demiş. "Söyle bakalım şimdi kaç tane taş var içinde?" demiş.

Karşıdaki düşünmüş, taşınmış, terlemiş, söyleyememiş. Diyor ki; Karşıdaki düşünmüş, taşınmış, terlemiş, söyleyememiş. Diyor ki;

"Ey emir, ey komutan! Tahmin ediyorum ki sayısını sen de bilmiyorsun." demiş. "Ey emir, ey komutan! Tahmin ediyorum ki sayısını sen de bilmiyorsun." demiş.

Haccac; "Evet, ben de bilmiyorum. Niye sordun?" demiş. Haccac;

"Evet, ben de bilmiyorum. Niye sordun?" demiş.

Adam şöyle cevap vermiş: "Efendim, biz bilen bir insanın zihnini okumak suretiyle söyleriz.Adam şöyle cevap vermiş:

"Efendim, biz bilen bir insanın zihnini okumak suretiyle söyleriz.
Sen demin üç tane çakıl taşı aldığını biliyordun,Sen demin üç tane çakıl taşı aldığını biliyordun, sen bilince benim yaptığım senin zihninden çalmak oldu.sen bilince benim yaptığım senin zihninden çalmak oldu. Sen bilmeyince o benim için de gayp olur. Bir kişi bildi mi gayb olmaz. Gaybe bizim aklımız ermez." Sen bilmeyince o benim için de gayp olur. Bir kişi bildi mi gayb olmaz. Gaybe bizim aklımız ermez."

Lâ ya'lemü'l-gaybe illa'llâh. "Gaybı Allah'tan gayrısı bilmez." meselesi. Lâ ya'lemü'l-gaybe illa'llâh. "Gaybı Allah'tan gayrısı bilmez." meselesi.

Peygamber Efendimiz ne güzel buyurmuş: Cebrail aleyhisselam geliyor, soruyor: Peygamber Efendimiz ne güzel buyurmuş:

Cebrail aleyhisselam geliyor, soruyor:

"Kıyamet ne zaman kopacak?" Peygamber Efendimiz: "Kıyamet ne zaman kopacak?"

Peygamber Efendimiz:

"Ben Peygamberim, her şeyi bilmem lazım." diye sözün cevabını hemen vermiyor. "Ben Peygamberim, her şeyi bilmem lazım." diye sözün cevabını hemen vermiyor.

Bakın, ne güzel cevap! Bakın, ne güzel cevap!

Me'l-mes'ûlü anhâ bi-a'leme mine's-sâili. Me'l-mes'ûlü anhâ bi-a'leme mine's-sâili. "Sahibi; bu mevzuda kendisine sorulan şahıs –bendeniz demek istiyor-"Sahibi; bu mevzuda kendisine sorulan şahıs –bendeniz demek istiyor- sorandan yani sizden daha bilgili değil." sorandan yani sizden daha bilgili değil."

Demek ki Cebrail aleyhisselam da bilmiyor, Peygamber Efendimiz de bilmiyor; Demek ki Cebrail aleyhisselam da bilmiyor, Peygamber Efendimiz de bilmiyor; bilmediği için "Bilmiyorum." diyor. Peygamber;bilmediği için "Bilmiyorum." diyor. Peygamber; Allah'ın bildirdiği kadarını bilir, bildirmediğini bilmez; yalancı değil, iddiacı değil,Allah'ın bildirdiği kadarını bilir, bildirmediğini bilmez; yalancı değil, iddiacı değil, kendi aklından bir şeyler söyleyen değil; onun için o rahatlık içinde. kendi aklından bir şeyler söyleyen değil; onun için o rahatlık içinde.

Kur'ân-ı Kerim'de; Âlimu'l-gaybi fe-lâ yuzhiru alâ-gaybihî ehaden.Kur'ân-ı Kerim'de;

Âlimu'l-gaybi fe-lâ yuzhiru alâ-gaybihî ehaden.
"Gaybı ancak bildirdiği kimseler bilir, başkası bilemez."Gaybı ancak bildirdiği kimseler bilir, başkası bilemez. Allah'ın müsaade ettiği kimseler bilir." diye âyet-i kerîmeler var. Allah'ın müsaade ettiği kimseler bilir." diye âyet-i kerîmeler var.

Sonra başka âyet-i kerîmeler var: Sonra başka âyet-i kerîmeler var: Kıyametin saatini kimse bilmez: Lâ te'tîküm illâ bağteten. "Ansızın gelir." Kıyametin saatini kimse bilmez:

Lâ te'tîküm illâ bağteten. "Ansızın gelir."

Öyle apansız gelecek ki kumaş ölçecek de parasını vermeyecek, gücü yetmeyecek;Öyle apansız gelecek ki kumaş ölçecek de parasını vermeyecek, gücü yetmeyecek; onun için kıyamet için "kopmak" ifadesi kullanılıyor. onun için kıyamet için "kopmak" ifadesi kullanılıyor. Hani "fırtına kopar" filan gibi diyoruz ya "kıyamet kopmak" deniyor. Hani "fırtına kopar" filan gibi diyoruz ya "kıyamet kopmak" deniyor. Onun için "hazır olun" diyor. Birisi Peygamber Efendimiz'e geldi, sordu: Onun için "hazır olun" diyor.

Birisi Peygamber Efendimiz'e geldi, sordu:

"Ya Resûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak?" "Sen ona ne hazırladın?" buyurdu. "Ya Resûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak?"

"Sen ona ne hazırladın?" buyurdu.

"Kıyamet yakın hocam, kıyamet alâmetleri görülmeye başlandı, "Kıyamet yakın hocam, kıyamet alâmetleri görülmeye başlandı, hadîs-i şerîflerde zikredilen birçok alâmeti görüyoruz, hadîs-i şerîfin dedikleri çıkıyor!" hadîs-i şerîflerde zikredilen birçok alâmeti görüyoruz, hadîs-i şerîfin dedikleri çıkıyor!"

İyi, güzel de kıyamet için sen ne hazırladın? Hadi yarın kıyamet kopacak da iyi bir durumda mısın?İyi, güzel de kıyamet için sen ne hazırladın? Hadi yarın kıyamet kopacak da iyi bir durumda mısın? Borçlarını ödedin mi? Hâlis tevbeni yaptın mı? Borçlarını ödedin mi? Hâlis tevbeni yaptın mı? Günahlardan kesildin mi? Haramlardan kurtuldun mu? Hak sahiplerinin hakkını verdin mi?Günahlardan kesildin mi? Haramlardan kurtuldun mu? Hak sahiplerinin hakkını verdin mi? Namaz, oruç, hac ibadetlerinden eksiklerini gediklerini tamamladın mı?" Namaz, oruç, hac ibadetlerinden eksiklerini gediklerini tamamladın mı?"

"Hiçbir şey yapmadım!" Olmaz ki! "Hiçbir şey yapmadım!"

Olmaz ki!

Men etâhü'l-mevtü ve hüve yatlübü'l-ilme kâne beynehû Men etâhü'l-mevtü ve hüve yatlübü'l-ilme kâne beynehû ve beyne'l-enbiyâi derecetün vâhidetün derecetü'n-nübüvveti. ve beyne'l-enbiyâi derecetün vâhidetün derecetü'n-nübüvveti.

Bu hadîs-i şerîfi iyi hatırınızda tutun, sevinebildiğiniz kadar sevinin, müjdeli bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfi iyi hatırınızda tutun, sevinebildiğiniz kadar sevinin, müjdeli bir hadîs-i şerîf.

Enes b. Malik radıyallahu anh'in rivayet eylediğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş: Enes b. Malik radıyallahu anh'in rivayet eylediğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:

Men etâhü'l-mevtü. "Kime ki ölüm gelir." Ve hüve yatlübü'l-ilm. "İlim talep ederken, ilim arzusunda, hevesindeyken." Men etâhü'l-mevtü. "Kime ki ölüm gelir." Ve hüve yatlübü'l-ilm. "İlim talep ederken, ilim arzusunda, hevesindeyken." Kâne beynehû ve beyne'l-enbiyâi derecetün vahidetün derecetü'n-nübüvveti. Kâne beynehû ve beyne'l-enbiyâi derecetün vahidetün derecetü'n-nübüvveti. "Onunla peygamberler arasında derecede bir peygamberlik farkı olur;"Onunla peygamberler arasında derecede bir peygamberlik farkı olur; -O peygamber, bu peygamber değil; o farkı olur- yani derecesi çok yüksek olur." -O peygamber, bu peygamber değil; o farkı olur- yani derecesi çok yüksek olur."

O hâlde ne yapacağız? İlim öğreneceğiz; ilmi, dinimizi, Kur'ân-ı Kerîm'imizi öğreneceğiz. O hâlde ne yapacağız?

İlim öğreneceğiz; ilmi, dinimizi, Kur'ân-ı Kerîm'imizi öğreneceğiz.
Kur'ân-ı Kerîm, Ramazan ayında indi; mukabele ediyoruz, okuyoruz. Kur'ân-ı Kerîm, Ramazan ayında indi; mukabele ediyoruz, okuyoruz. Kur'an'ı öğreneceğiz.Kur'an'ı öğreneceğiz. Fâtihâ'dan haberimiz yok.Fâtihâ'dan haberimiz yok. İmtihan için okuduğumuz Fâtihâ'nın mânasını etrafımızdaki müslümanlara sorun.İmtihan için okuduğumuz Fâtihâ'nın mânasını etrafımızdaki müslümanlara sorun. Ben sizi biliyor kabul ediyorum, hüsn-i zan ediyorum. Ben sizi biliyor kabul ediyorum, hüsn-i zan ediyorum. Etrafınızdaki başka müslümanlara sorun. Etrafınızdaki başka müslümanlara sorun. Bakalım günde kırk rekatta, beş vakitte okuduğunuz o Fâtihâ'nın mânasını biliyorlar mı? Bakalım günde kırk rekatta, beş vakitte okuduğunuz o Fâtihâ'nın mânasını biliyorlar mı? Bizim memleketimizin yüzde doksan dokuzu müslüman. Nasıl müslüman? Bizim memleketimizin yüzde doksan dokuzu müslüman.

Nasıl müslüman?

Öyle... Fâtihâ'dan haberi yok, helâlden haramdan haberi yok. Öyle... Fâtihâ'dan haberi yok, helâlden haramdan haberi yok. Hacca gitmiş, sakal bırakmış, boynuna kravatı takmış, başına fötr şapkayı geçirmiş,Hacca gitmiş, sakal bırakmış, boynuna kravatı takmış, başına fötr şapkayı geçirmiş, dükkâna oturmuş, içki şişelerini dizmiş; bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! dükkâna oturmuş, içki şişelerini dizmiş; bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Dinimizde içki yasak değil mi? İçki şişelerinin yanına da er-rızku alellah levhasını koymuş.Dinimizde içki yasak değil mi? İçki şişelerinin yanına da er-rızku alellah levhasını koymuş. Pek güzel bir levha yazmış, kocaman cam yaptırmış, güzel bir çerçeveyle çerçeveletmiş. Ne demek acaba? Pek güzel bir levha yazmış, kocaman cam yaptırmış, güzel bir çerçeveyle çerçeveletmiş.

Ne demek acaba?

Rızkı Allah verir. Gelir o insana, nereden gelirse gelir.Rızkı Allah verir. Gelir o insana, nereden gelirse gelir. Alt katta, bodrumun içindeki örümceğe -kapılar kapalı- nereden geliyorsa rızkı geliyor. Alt katta, bodrumun içindeki örümceğe -kapılar kapalı- nereden geliyorsa rızkı geliyor. "Rızık Allah'a aittir, rızkı verir; hiç korkmam." demek. "Rızık Allah'a aittir, rızkı verir; hiç korkmam." demek.

Bu içki şişeleri ne peki? "Bunları koymasam, satmasam müşteri gelmiyor; Bu içki şişeleri ne peki?

"Bunları koymasam, satmasam müşteri gelmiyor;
içki satan dükkânlara gidiyorlar, öteki malları da satamıyorum, içki satan dükkânlara gidiyorlar, öteki malları da satamıyorum, haram olduğunu biliyorum ama mecburen koyuyorum." haram olduğunu biliyorum ama mecburen koyuyorum."

Hacca gittin mi? Gittim, üç defa gittim. İki defa havadan, bir defa karadan gittim.Hacca gittin mi?

Gittim, üç defa gittim. İki defa havadan, bir defa karadan gittim.
Allah mübarek etsin; hadi çok söz söylemeyeyim ama bu kadarından anlayın, tezatlı müslüman olmayacağız. Allah mübarek etsin; hadi çok söz söylemeyeyim ama bu kadarından anlayın, tezatlı müslüman olmayacağız. Bir tarafı yanıyor bir tarafı dönüyor, bir tarafı sıcak bir tarafı soğuk, Bir tarafı yanıyor bir tarafı dönüyor, bir tarafı sıcak bir tarafı soğuk, bir tarafı harap bir tarafı mamur; ne biçim iş! bir tarafı harap bir tarafı mamur; ne biçim iş! İki tarafı da mamur olsun, iki tarafı da harap olmasın; müslüman oldu mu tam müslüman olsun.İki tarafı da mamur olsun, iki tarafı da harap olmasın; müslüman oldu mu tam müslüman olsun. İnsan helâlden yesin. Helâller yetmiyor bize. Her zaman onu söylerim helâller yetmiyor mu bize?İnsan helâlden yesin. Helâller yetmiyor bize. Her zaman onu söylerim helâller yetmiyor mu bize? Yetiyor artıyor bile. "Hocam ne kadar çok helâl var. Yetiyor artıyor bile.

"Hocam ne kadar çok helâl var.
Niye insan illa gidip bir haramın yanına çöküyor?Niye insan illa gidip bir haramın yanına çöküyor? Başka içecek bir şey kalmadı da illa haramla mı zıkkımlanacak?" Başka içecek bir şey kalmadı da illa haramla mı zıkkımlanacak?"

Dün akşam bir arkadaşın iftarından geldik, arabayla Yenikapı'dan girdik, Dün akşam bir arkadaşın iftarından geldik, arabayla Yenikapı'dan girdik, oradan dolaştık caddeye çıkacağız.oradan dolaştık caddeye çıkacağız. Etrafıma baktım kaç tane güzel giyimli bey varsa sallana sallana gidiyorlardı. Etrafıma baktım kaç tane güzel giyimli bey varsa sallana sallana gidiyorlardı. Bastığı yere bir basıyor, bir daha basıyor, bir defa daha sallanıyor; Bastığı yere bir basıyor, bir daha basıyor, bir defa daha sallanıyor; hele birisinin elinde otuz üçlük bir tesbih gördüm;hele birisinin elinde otuz üçlük bir tesbih gördüm; püsküllü Erzurum taşı tesbih, salım salım sallanıyor, ayakta duramıyor. püsküllü Erzurum taşı tesbih, salım salım sallanıyor, ayakta duramıyor.

Ramazan bugün yahu! İnsafın yok mu? Ramazan bugün yahu! İnsafın yok mu? Tesbihi eline almış, Ramazan akşamında içmiş, ayakta duracak hâli yok; ne hâle düşmüş.Tesbihi eline almış, Ramazan akşamında içmiş, ayakta duracak hâli yok; ne hâle düşmüş. Ne hâle düşmüşüz, nasıl düzelecek? Ne hâle düşmüşüz, nasıl düzelecek?

Buraya gelse benim şu sözümü duyar. Buraya gelse benim şu sözümü duyar. Ben meyhaneye gidemem, o da buraya gelmez; o zaman bağlar koptu. Ben meyhaneye gidemem, o da buraya gelmez; o zaman bağlar koptu. O zaman o yuvarlansın gitsin, ben de bu tarafta yürüyeyim. Bu da doğru değil. İnsanın gönlü el vermiyor. O zaman o yuvarlansın gitsin, ben de bu tarafta yürüyeyim. Bu da doğru değil. İnsanın gönlü el vermiyor.

Niye dört başı mamur memleketimizin her ferdi, hepsi cennetlik insanlar olmasın? Niye dört başı mamur memleketimizin her ferdi, hepsi cennetlik insanlar olmasın? Tepeden tırnağa evliyâ memleketi olsa ne olur?Tepeden tırnağa evliyâ memleketi olsa ne olur? Hiç hak hukuk yenmese, her taraf tertemiz olsa, sokaklar pırıl pırıl, ticaret namuslu,Hiç hak hukuk yenmese, her taraf tertemiz olsa, sokaklar pırıl pırıl, ticaret namuslu, herkes kanaatkâr, aileler mutlu olsa, içkiler içilmese, vücutlar sıhhatli olsa,herkes kanaatkâr, aileler mutlu olsa, içkiler içilmese, vücutlar sıhhatli olsa, yuvada karı koca birbirine dövmese sövmese, hıyanet gadir olmasa,yuvada karı koca birbirine dövmese sövmese, hıyanet gadir olmasa, her şey güzel olsa şöyle gözümüzü kapayıp da rüyada görür gibiher şey güzel olsa şöyle gözümüzü kapayıp da rüyada görür gibi hayal ettiğimiz gibi olsa ne olur? Çok âlâ olur.hayal ettiğimiz gibi olsa ne olur?

Çok âlâ olur.
Rüya ama bu ideal ise bunu yapmak için gayret sarf edeceğiz. Rüya ama bu ideal ise bunu yapmak için gayret sarf edeceğiz. Sonra bunlar bizim kardeşlerimiz. Sarhoş kardeşim ne yapayım? Sonra bunlar bizim kardeşlerimiz. Sarhoş kardeşim ne yapayım? Allah ıslah etsin. Ramazan'dan haberi yok; meyhaneye girmiş "Akşam keyif yapacağım." diye içki içmiş. Allah ıslah etsin. Ramazan'dan haberi yok; meyhaneye girmiş "Akşam keyif yapacağım." diye içki içmiş. Adını sorsam ya Ali diyecek, ya Hüseyin diyecek, ya Veli diyecek, ya Ahmet diyecek;Adını sorsam ya Ali diyecek, ya Hüseyin diyecek, ya Veli diyecek, ya Ahmet diyecek; Peygamber Efendimiz'in ismini söyleyecek. İsmi o. Ne olacak? Peygamber Efendimiz'in ismini söyleyecek. İsmi o. Ne olacak? Bu kardeşim tehlikede; bunu kurtarmak benim vazifem. Bu kardeşim tehlikede; bunu kurtarmak benim vazifem.

Bazı kahraman insanlar duyuyoruz... Aman yangın çıktı, ahşap üç katlı binada. Bazı kahraman insanlar duyuyoruz... Aman yangın çıktı, ahşap üç katlı binada. İkinci katta üç çocuk kaldı. Zavallı ateşlerin içine dalıyor,İkinci katta üç çocuk kaldı. Zavallı ateşlerin içine dalıyor, yanan merdivenlerden yukarı çıkıp çocukları kucaklayıp getiriyor. Neden? yanan merdivenlerden yukarı çıkıp çocukları kucaklayıp getiriyor.

Neden?

Yanmasın bu yavrucaklar. İşte bu yangın mânevî bir yangın. Yanmasın bu yavrucaklar. İşte bu yangın mânevî bir yangın. Araştırın; bunların babaları, dedeleri ya vaizdir, ya müftüdür, ya hocadır, ya hacıdır, ya şehittir.Araştırın; bunların babaları, dedeleri ya vaizdir, ya müftüdür, ya hocadır, ya hacıdır, ya şehittir. Memleketimiz hep öyleydi; hepsi mazlum çocuklarıdır.Memleketimiz hep öyleydi; hepsi mazlum çocuklarıdır. Kimisi Bulgaristan'dan göçüp gelmiştir, kimisi Kırım'dan göçüp gelmiştir, diyar-ı gurbetlere düşmüştür.Kimisi Bulgaristan'dan göçüp gelmiştir, kimisi Kırım'dan göçüp gelmiştir, diyar-ı gurbetlere düşmüştür. "Düşmanlar memleketini istila etti." diye babaları dinini korumak için buraya göç etmiştir. "Düşmanlar memleketini istila etti." diye babaları dinini korumak için buraya göç etmiştir. Burası müslüman diyarı, buraya geleyim. Burası müslüman diyarı, buraya geleyim. Ama çocuklar başka tahsil görmüştür veya tahsil görmemiştir, cahil kalmıştır, Ama çocuklar başka tahsil görmüştür veya tahsil görmemiştir, cahil kalmıştır, kötü alışkanlıklar edinmiştir. kötü alışkanlıklar edinmiştir. Yanıyor işte "Ahşap konağın içinde, müslüman kardeşlerimiz yanıyor." diyeceksiniz,Yanıyor işte "Ahşap konağın içinde, müslüman kardeşlerimiz yanıyor." diyeceksiniz, bunlardan kaç tanesini kurtarabilirsek kâr; siz de kurtaracaksınız, biz de kurtaracağız. bunlardan kaç tanesini kurtarabilirsek kâr; siz de kurtaracaksınız, biz de kurtaracağız. Yazık böyle giderse cehenneme düşecekler. Yazık böyle giderse cehenneme düşecekler.

Ramazan'da içki içenin, sallana sallana evine gidenin evinde de hayır olmaz.Ramazan'da içki içenin, sallana sallana evine gidenin evinde de hayır olmaz. Evine gidecek, hanım açacak ağzını; "Hani aybaşıydı, Evine gidecek, hanım açacak ağzını; "Hani aybaşıydı, -aybaşında herkesin parası bol - hani eve yiyecek getirecektin.-aybaşında herkesin parası bol - hani eve yiyecek getirecektin. Yine mi içtin herif?" diyecek; o onu dövecek, çocuklar bakacaklar anası babası kavga ediyor; Yine mi içtin herif?" diyecek; o onu dövecek, çocuklar bakacaklar anası babası kavga ediyor; "Demek ki bu hayat kavgadan ibaretmiş." diyecek."Demek ki bu hayat kavgadan ibaretmiş." diyecek. Ne çocukta terbiye kalacak ne evde muhabbet kalacak, her şey mahvolacak. Ne çocukta terbiye kalacak ne evde muhabbet kalacak, her şey mahvolacak. Onun için bunları kurtaracağız; nasıl kurtaracaksak kurtaracağız, çare arayacağız,Onun için bunları kurtaracağız; nasıl kurtaracaksak kurtaracağız, çare arayacağız, hile düşüneceğiz, hîle-i şer'iyye düşüneceğiz,hile düşüneceğiz, hîle-i şer'iyye düşüneceğiz, bir çare bulacağız, arayacağız; her birimiz bir insanı kurtarsak bir hayat kurtarmış oluruz. bir çare bulacağız, arayacağız; her birimiz bir insanı kurtarsak bir hayat kurtarmış oluruz.

"İşte hocam, şu kardeş var ya, bu bir kere boğaza, denize düşmüştü, boğuluyordu. "İşte hocam, şu kardeş var ya, bu bir kere boğaza, denize düşmüştü, boğuluyordu. Geceleyin hiç kimse de yoktu; ben ceketimi çıkardım, pantolonumla denize atladım, Geceleyin hiç kimse de yoktu; ben ceketimi çıkardım, pantolonumla denize atladım, bu adamı denizden kurtardım. Bu şimdi benim sayemde yaşıyor." bu adamı denizden kurtardım. Bu şimdi benim sayemde yaşıyor."

Ötekisi de; "Evet, onun sayesinde yaşıyorum,Ötekisi de;

"Evet, onun sayesinde yaşıyorum,
ona hayatımı borçluyum, ne emrederse yapmaya hazırım." ona hayatımı borçluyum, ne emrederse yapmaya hazırım."

İnsan birisini kurtardığına böyle sevinir; kurtulan insan da kurtarana böyle bağlanır. İnsan birisini kurtardığına böyle sevinir; kurtulan insan da kurtarana böyle bağlanır. Bunların imanları, dünyaları, âhiretleri gidiyor, bunları kurtaracağız kardeşler; hep beraber. Bunların imanları, dünyaları, âhiretleri gidiyor, bunları kurtaracağız kardeşler; hep beraber.

Bizim İskenderpaşa camiinin bu kadar kalabalık olduğuna, dinleyenlerin yer bulamayıp da Bizim İskenderpaşa camiinin bu kadar kalabalık olduğuna, dinleyenlerin yer bulamayıp da ayakta kaldığına aldanmayın, memleketi yangın sarmış durumda. ayakta kaldığına aldanmayın, memleketi yangın sarmış durumda. Bu kardeşlerin hepsi müslüman evlatları; bu diyarlara müslüman olarak gelmiş ehl-i tevhîdin, Bu kardeşlerin hepsi müslüman evlatları; bu diyarlara müslüman olarak gelmiş ehl-i tevhîdin, Allah'ın dinine hizmet eden kimselerin torunları, Allah'ın dinine hizmet eden kimselerin torunları, bunları kurtarmak hem o dedelerine hayırdır hem kendilerine hayırdır.bunları kurtarmak hem o dedelerine hayırdır hem kendilerine hayırdır. Elbirliğiyle çalışacağız, paraları vereceğiz, paraları sarf edeceğiz. Elbirliğiyle çalışacağız, paraları vereceğiz, paraları sarf edeceğiz. Hepimiz sarf edeceğiz, başta ben sarf edeceğim. Benden görecekler; Hepimiz sarf edeceğiz, başta ben sarf edeceğim. Benden görecekler; "Bak hoca böyle yapıyor." diyecekler, arkasından gelecekler."Bak hoca böyle yapıyor." diyecekler, arkasından gelecekler. Ben para toplamaya çalışıp da ötekilere sarf edeyim dersem olmaz;Ben para toplamaya çalışıp da ötekilere sarf edeyim dersem olmaz; hepimiz elbirliği yapacağız, başkası yapsın demeyeceğiz, kendimiz atılacağız. hepimiz elbirliği yapacağız, başkası yapsın demeyeceğiz, kendimiz atılacağız.

Bakın üzülerek söyleyeyim; dobra dobra dedim ki; "Burası hanımlar için doğru dürüst bir hâle gelsin.Bakın üzülerek söyleyeyim; dobra dobra dedim ki; "Burası hanımlar için doğru dürüst bir hâle gelsin. Camimizde hadis okunuyor, güzel yer olursa başka şeyler de okunur." Camimizde hadis okunuyor, güzel yer olursa başka şeyler de okunur."

Bazı arkadaşlar getirdiler kimisi çıkardı, -biliyorum işçi kardeşim- on bin lira verdi: Bazı arkadaşlar getirdiler kimisi çıkardı, -biliyorum işçi kardeşim- on bin lira verdi: "Hocam yan tarafın alınması için kullanın." dedi. "Hocam yan tarafın alınması için kullanın." dedi. Kimisi beş bin lira verdi, intikal ettirdik. Ama yine sanıyorum hanımlara şöyle tertemiz,Kimisi beş bin lira verdi, intikal ettirdik. Ama yine sanıyorum hanımlara şöyle tertemiz, fayans döşeli, güzel, abdest alacağı, güzelce oturup da şu vaazı, fayans döşeli, güzel, abdest alacağı, güzelce oturup da şu vaazı, Peygamber Efendimiz'in hadislerini dinleyeceği bir güzel yer sağlayamadık.Peygamber Efendimiz'in hadislerini dinleyeceği bir güzel yer sağlayamadık. Bu kadar cemaatiz. Ülkenin en münevver cemaati, en güzel duygular sahip insanları olarak yapamadık.Bu kadar cemaatiz. Ülkenin en münevver cemaati, en güzel duygular sahip insanları olarak yapamadık. Ramazan geldi kadınlar nerede namaz kılıyor, bilmiyorum.Ramazan geldi kadınlar nerede namaz kılıyor, bilmiyorum. İskenderpaşa'da hatimle namaz kılınıyor,İskenderpaşa'da hatimle namaz kılınıyor, hacı teyzemiz; "Ben de gideyim, hatimle kılayım." desehacı teyzemiz; "Ben de gideyim, hatimle kılayım." dese boynumuz bükük, utancımızdan gözümüz yerde; bir yer sağlayamadık. Ne deseler hakları var. boynumuz bükük, utancımızdan gözümüz yerde; bir yer sağlayamadık. Ne deseler hakları var.

Men ecra'llahü alâ-yedeyhi ferecen li-müslimin ferrece'llâhu anhü kürebe'd-dünya ve'l-âhireti. Men ecra'llahü alâ-yedeyhi ferecen li-müslimin ferrece'llâhu anhü kürebe'd-dünya ve'l-âhireti.

Peygamber Efendimiz'den Hz. Ali rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz'den Hz. Ali rivayet etmiş.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

Men. "Şol kimse ki." Ecra'llahü alâ-yedeyhi ferecen li-müslimin. Men. "Şol kimse ki." Ecra'llahü alâ-yedeyhi ferecen li-müslimin. "Allah onun ellerinden bir müslümana ferahlık akıtmış,"Allah onun ellerinden bir müslümana ferahlık akıtmış, onun vasıtasıyla bir müslümanı feraha çıkarmış, sıkıntıdan sevince ulaştırmıştır." onun vasıtasıyla bir müslümanı feraha çıkarmış, sıkıntıdan sevince ulaştırmıştır." Ferrece'llâhu anhü kürebe'd-dünya ve'l-âhireti. Ferrece'llâhu anhü kürebe'd-dünya ve'l-âhireti. "Allah -böyle hayra vesile olmuş kimseyi- dünya ve âhiret sıkıntılarından feraha çıkarır;"Allah -böyle hayra vesile olmuş kimseyi- dünya ve âhiret sıkıntılarından feraha çıkarır; dünyada sevindirir ve âhirette gönlünü hoş eder." Bir daha söyleyeyim: dünyada sevindirir ve âhirette gönlünü hoş eder."

Bir daha söyleyeyim:

"Allah'ın kendi elleri vasıtasıyla müslümanlara sevinç verdirdiği kimseleri, "Allah'ın kendi elleri vasıtasıyla müslümanlara sevinç verdirdiği kimseleri, müslümanları sevindirecek işleri yapan kimseleri Allah da dünyada ve âhirette sevindirir." müslümanları sevindirecek işleri yapan kimseleri Allah da dünyada ve âhirette sevindirir."

Yana yakıla -bunu bir kaç defa daha söyledim buradaki hadisler karşımıza geldikçe- el açarız, dualar ederiz, Yana yakıla -bunu bir kaç defa daha söyledim buradaki hadisler karşımıza geldikçe- el açarız, dualar ederiz, kulak versek yanımızdaki ne dualar ediyor? kulak versek yanımızdaki ne dualar ediyor? "Yâ Rabbi! Köşk ver, sıhhat ver, cenneti ver; huriler olsun, ırmaklar aksın, bahçeler, güller olsun.""Yâ Rabbi! Köşk ver, sıhhat ver, cenneti ver; huriler olsun, ırmaklar aksın, bahçeler, güller olsun." Hep güzel şeyler, hep sevindirecek şeyler isteriz; Hep güzel şeyler, hep sevindirecek şeyler isteriz; "Dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver." deriz. "Dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver." deriz. Diyoruz ama bu işin yolu var. Diyoruz ama bu işin yolu var. Sen diyorsun ama ya verir ya vermez Mevlâ'nın bileceği bir şey; sebepsiz de verir. Sen diyorsun ama ya verir ya vermez Mevlâ'nın bileceği bir şey; sebepsiz de verir. Peygamber Efendimiz burada bir yol gösteriyor: Peygamber Efendimiz burada bir yol gösteriyor:

"Sen bir müslümanı sevindirirsen Allah da seni dünyada ve âhirette sevindirir." "Sen bir müslümanı sevindirirsen Allah da seni dünyada ve âhirette sevindirir." Mükâfat için o şartı koşmuş.Mükâfat için o şartı koşmuş. Sen müslüman kardeşinin gönlünü hoş edeceksin, onun sıkıntısını feraha tebdil edeceksin ki Sen müslüman kardeşinin gönlünü hoş edeceksin, onun sıkıntısını feraha tebdil edeceksin ki Allah da sana dünyada ve âhirette sıkıntılarını giderecek haller nasip etsin, seni feraha tebdil etsin. Allah da sana dünyada ve âhirette sıkıntılarını giderecek haller nasip etsin, seni feraha tebdil etsin.

Buna dikkat edeceğiz, hediyeleşeceğiz, birbirimizin yardımına koşacağız, Buna dikkat edeceğiz, hediyeleşeceğiz, birbirimizin yardımına koşacağız, hayırlarda yardım edeceğiz, sıkıntılarına koşacağız, elbirliğiyle her şey olur.hayırlarda yardım edeceğiz, sıkıntılarına koşacağız, elbirliğiyle her şey olur. Herkes beşer lira çıkarsa ölmez; öbür tarafta bir yetim kızcağızın düğünü yapılır, Herkes beşer lira çıkarsa ölmez; öbür tarafta bir yetim kızcağızın düğünü yapılır, o parayla o da sevinir gider, bir ev sahibi olur;o parayla o da sevinir gider, bir ev sahibi olur; filanca bir çocuk işe yerleştirilir, bir iş kurmuş olur.filanca bir çocuk işe yerleştirilir, bir iş kurmuş olur. Böyle elbirliğiyle muhabbetli cemaat olacağız, kardeşlerimizi kayıracağız, Böyle elbirliğiyle muhabbetli cemaat olacağız, kardeşlerimizi kayıracağız, onları sevindireceğiz ki biz bir kimseyi sevindireceğiz kionları sevindireceğiz ki biz bir kimseyi sevindireceğiz ki Allah da bize dünya ve âhiretin hayırlarını versin.Allah da bize dünya ve âhiretin hayırlarını versin. Onun için başkalarına hayır yapmaya alışalım. Onun için başkalarına hayır yapmaya alışalım.

Men ehabbe li'llâhi ve ebğada li'llâhi ve a'tâ li'llahi ve menea li'llâhi fe-kadi'stekmele'l-îmâne. Men ehabbe li'llâhi ve ebğada li'llâhi ve a'tâ li'llahi ve menea li'llâhi fe-kadi'stekmele'l-îmâne.

Ebû Dâvûd, Taberânî ve İbn Hibban'dan Ebû Umâme radıyallahu anh rivayetiyle Ebû Dâvûd, Taberânî ve İbn Hibban'dan Ebû Umâme radıyallahu anh rivayetiyle Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Men ehabbe li'llâhi "Kim Allah için severse." Ve ebgada li'llâhi. "Allah için buğz ederse." Men ehabbe li'llâhi "Kim Allah için severse." Ve ebgada li'llâhi. "Allah için buğz ederse." Ve a'tâ li'llâhi. "Allah için verirse." Ve mene'a li'llâhi. "Allah için vermezse, men ederse." Ve a'tâ li'llâhi. "Allah için verirse." Ve mene'a li'llâhi. "Allah için vermezse, men ederse." Fe-kadi'stekmele'l-îmâne. "İşte imanı kemâle ulaşmıştır." Fe-kadi'stekmele'l-îmâne. "İşte imanı kemâle ulaşmıştır."

Her yaptığını Allah için yapıyor. Neden seviyorsun bunu? Sevdiğini Allah için seviyor,Her yaptığını Allah için yapıyor. Neden seviyorsun bunu? Sevdiğini Allah için seviyor, kızdığına Allah için kızıyor. kızdığına Allah için kızıyor.

"Allah'ın yolunda gitmiyor ki müslümanlara eza cefa ediyor, nesini seveyim? "Allah'ın yolunda gitmiyor ki müslümanlara eza cefa ediyor, nesini seveyim? Benim için istediği kadar dünyayı devirse kıymeti yok." Benim için istediği kadar dünyayı devirse kıymeti yok."

Müslümanları üzüyor diye Allah için kızıyor, Allah için veriyor, Allah için alıyor, Müslümanları üzüyor diye Allah için kızıyor, Allah için veriyor, Allah için alıyor, her yaptığı işte Allah'ın rızasını hoşnutluğunu düşünüyor; işte budur. her yaptığı işte Allah'ın rızasını hoşnutluğunu düşünüyor; işte budur. İşte imanın en genel, en umumî kaidesi budur.İşte imanın en genel, en umumî kaidesi budur. İnsanın çok fazla bilgisi olmasına lüzum yok; İnsanın çok fazla bilgisi olmasına lüzum yok; bu kitapları herkes okuyamaz, bu bilgileri herkes öğrenemez. bu kitapları herkes okuyamaz, bu bilgileri herkes öğrenemez. Ben bile ancak şimdi bunları okur hâle gelmişim,Ben bile ancak şimdi bunları okur hâle gelmişim, bu merhaleye gelinceye kadar kaç sene harcadığımızı bilseniz, bu merhaleye gelinceye kadar kaç sene harcadığımızı bilseniz, yirmi dört sene üniversitede, dört sene de tahsil, yirmi sekiz ondan önceki özel çalışmalarımız;yirmi dört sene üniversitede, dört sene de tahsil, yirmi sekiz ondan önceki özel çalışmalarımız; insan ancak birazcık okuyup da söyleyecek hâle geliyor. insan ancak birazcık okuyup da söyleyecek hâle geliyor. Her şeyi bilemeyiz ama esasları öğrenirsek yeter: Her şeyi bilemeyiz ama esasları öğrenirsek yeter:

"Allah için vereceksin, Allah için alacaksın, Allah için seveceksin, Allah için kızacaksın." "Allah için vereceksin, Allah için alacaksın, Allah için seveceksin, Allah için kızacaksın."

Filanca adama kızıyorum. Neden kızıyorsun? Geçen gün bana;Filanca adama kızıyorum. Neden kızıyorsun? Geçen gün bana; "Böyle etme komşu, gel bu Ramazan'da oruç tut." dedi, benim işime karıştı."Böyle etme komşu, gel bu Ramazan'da oruç tut." dedi, benim işime karıştı. İşte orada kızmaya hakkın yok. Adam doğru söylemiş; hatta sen onu seveceksin, sevmen lazım. İşte orada kızmaya hakkın yok. Adam doğru söylemiş; hatta sen onu seveceksin, sevmen lazım.

"Çok sinirime dokunuyor, sakalını çok fazla uzatıyor." "Çok sinirime dokunuyor, sakalını çok fazla uzatıyor."

Yahu sakalı onunla Mevlâ'sı arasında bir şey. Yahu sakalı onunla Mevlâ'sı arasında bir şey. Peygamber Efendimiz şöyle "el tutamı kadar" olsun buyurmuş,Peygamber Efendimiz şöyle "el tutamı kadar" olsun buyurmuş, onun için uzatmış sakalını, sen hep kısa sakallara alışmışsın,onun için uzatmış sakalını, sen hep kısa sakallara alışmışsın, tıraşlanmış kimselere alışmışsın; kusur sende biraz. tıraşlanmış kimselere alışmışsın; kusur sende biraz.

"Hocam, tam sıcak havada saf bağladık, ferah ferah namaz kılacaktık arkadan birisi geldi, "Hocam, tam sıcak havada saf bağladık, ferah ferah namaz kılacaktık arkadan birisi geldi, aramıza girdi, sıkıştırdı beni, sinirlendim." aramıza girdi, sıkıştırdı beni, sinirlendim."

Sinirlenme, safların sık olmasını Peygamber Efendimiz tavsiye etmiş Sinirlenme, safların sık olmasını Peygamber Efendimiz tavsiye etmiş "Saflar gevşek olursa şeytan aradan geçer, muhabbet az olur." diyor."Saflar gevşek olursa şeytan aradan geçer, muhabbet az olur." diyor. Onun için doğru bir şey duyduk mu seveceğiz, doğruyu sevmeyi öğreneceğiz; Onun için doğru bir şey duyduk mu seveceğiz, doğruyu sevmeyi öğreneceğiz; acı da olsa doğruyu söylemeyi, sevmeyi öğreneceğiz; "Allah razı olsun" diyeceğiz. acı da olsa doğruyu söylemeyi, sevmeyi öğreneceğiz; "Allah razı olsun" diyeceğiz.

Ebû Ali el-Fâremedî kaddesallahu sırrahu bizim silsilemize mensup hocalarımızdan, Ebû Ali el-Fâremedî kaddesallahu sırrahu bizim silsilemize mensup hocalarımızdan, zât-ı muhteremlerden bir evliyâ.zât-ı muhteremlerden bir evliyâ. Allah'ın has kullarından bir zât-ı muhterem.Allah'ın has kullarından bir zât-ı muhterem. Selçuklu sultanlarından birisinin huzuruna gidermiş, galiba Sultan Sencer'in yanına.Selçuklu sultanlarından birisinin huzuruna gidermiş, galiba Sultan Sencer'in yanına. Sultan ayağa kalkarmış, onu karşılarmış, getirirmiş, tahtına oturturmuş. Sultan ayağa kalkarmış, onu karşılarmış, getirirmiş, tahtına oturturmuş. O da karşısında talebe gibi diz çöker dururmuş. O da karşısında talebe gibi diz çöker dururmuş. Ebû Ali el-Fâremedî hazretleri de kaşlarını çatarmış, epeyce nasihat edermiş. Ebû Ali el-Fâremedî hazretleri de kaşlarını çatarmış, epeyce nasihat edermiş.

Bir başka muhterem zât var "gıybet olmasın" diye adını söylemeyeceğim,Bir başka muhterem zât var "gıybet olmasın" diye adını söylemeyeceğim, -ölmüş gitmiş- o kimse de eserler yazmış, alim bir kimse. Bir ara sultana söz takıştırmış; -ölmüş gitmiş- o kimse de eserler yazmış, alim bir kimse. Bir ara sultana söz takıştırmış;

"Ben bunca alimim, bunca bilgim var, şu mevzuda şöyle kitaplar yazdım,"Ben bunca alimim, bunca bilgim var, şu mevzuda şöyle kitaplar yazdım, sen bana bu iltifatı yapmıyorsun; biz huzuruna geldik mi el pençe divan duruyoruz,sen bana bu iltifatı yapmıyorsun; biz huzuruna geldik mi el pençe divan duruyoruz, 'sen sultansın' diye ödümüz patlıyor, kenarda titreyerek duruyoruz; 'sen sultansın' diye ödümüz patlıyor, kenarda titreyerek duruyoruz; bu ümmî bir kimse sen bunu uzaktan karşılıyorsun, tahtına oturtuyorsun,bu ümmî bir kimse sen bunu uzaktan karşılıyorsun, tahtına oturtuyorsun, önünde el pençe divan duruyorsun, bu muamele reva mı? önünde el pençe divan duruyorsun, bu muamele reva mı? Ben alimim bana yapmıyorsun, o ümmî ona yapıyorsun!" Ben alimim bana yapmıyorsun, o ümmî ona yapıyorsun!"

Ötekisi ümmî değil ama bu alim kendini daha yüksek yere koyuyor. Ötekisi ümmî değil ama bu alim kendini daha yüksek yere koyuyor. Sultanın cevabı çok hoşuma gidiyor: Sultanın cevabı çok hoşuma gidiyor:

"Siz ben ne söylersem tasdik ediyorsunuz, bu zât benim kusurlarımı söylüyor,"Siz ben ne söylersem tasdik ediyorsunuz, bu zât benim kusurlarımı söylüyor, benim düzelmeme sebep oluyor, benden korkmuyor; benim düzelmeme sebep oluyor, benden korkmuyor; 'Bu yaptığın hata. Sultanım, aman böyle yapma, âhiretin mahvolur.' diye 'Bu yaptığın hata. Sultanım, aman böyle yapma, âhiretin mahvolur.' diye benim hatalarımı dobra dobra söylüyor. Onun için buna hürmet ediyorum." demiş. benim hatalarımı dobra dobra söylüyor. Onun için buna hürmet ediyorum." demiş.

Ne sultanmış, Allah rahmet eylesin, kendisini azarlayan kimseye daha çok itibar ediyor. Ne sultanmış, Allah rahmet eylesin, kendisini azarlayan kimseye daha çok itibar ediyor. Onun için içinizdeki mevkî makam sahipleri kardeşlerimiz,Onun için içinizdeki mevkî makam sahipleri kardeşlerimiz, benim bu vaazlarımı dinleyen çok yüksek kimseler var. benim bu vaazlarımı dinleyen çok yüksek kimseler var. Sonra kayıttan dinleyenler bana darılmasın, kimseye bir kastım garezim yok. Sonra kayıttan dinleyenler bana darılmasın, kimseye bir kastım garezim yok. Herkesten daha hor, daha hakir olduğumu kabul ediyorum,Herkesten daha hor, daha hakir olduğumu kabul ediyorum, hadîs-i şerîfleri söylüyorum. Birisi Allah'ın emrini söyleyecek; kim söylerse... hadîs-i şerîfleri söylüyorum. Birisi Allah'ın emrini söyleyecek; kim söylerse... Allah bizi vasıta etmiş, onu söylüyorum, kimse darılmasın.Allah bizi vasıta etmiş, onu söylüyorum, kimse darılmasın. Hakkı söyleyen kimseye darılmaca olmaz.Hakkı söyleyen kimseye darılmaca olmaz. Eğer hakkı söyleme imkânı darılmak, azarlamak ve cezalandırmak suretiyle engellenirseEğer hakkı söyleme imkânı darılmak, azarlamak ve cezalandırmak suretiyle engellenirse o memleket harap olur, hak rahat söylenebilmeli ki haksızlık yok olsun, hakîmlik hâkim olsun. o memleket harap olur, hak rahat söylenebilmeli ki haksızlık yok olsun, hakîmlik hâkim olsun. Hak söylenemiyor, herkesin ödü patlıyor; Hak söylenemiyor, herkesin ödü patlıyor; falanca adam deveyi hamuduyla yutmuş, falanca adam deveyi hamuduyla yutmuş, rüşvetin âlâsını daniskasını yemiş, memleketi sömürmüş, kimse "gık" diyemiyor. Olmaz, böyle olmaz! rüşvetin âlâsını daniskasını yemiş, memleketi sömürmüş, kimse "gık" diyemiyor. Olmaz, böyle olmaz!

Hangi mevkide olursa olsun haksızlık yapan birine söz söylenebilmeli. Hangi mevkide olursa olsun haksızlık yapan birine söz söylenebilmeli.

Bir hocaefendiyi ziyarete gittik, çok gezdiğimiz bir ülke, haydi adını vermeyeyim. Bir hocaefendiyi ziyarete gittik, çok gezdiğimiz bir ülke, haydi adını vermeyeyim. Diyor ki; "Orada şeriat hâkim; güya, 'Hırsızlık yapanın elini keserler.' derler amaDiyor ki;

"Orada şeriat hâkim; güya, 'Hırsızlık yapanın elini keserler.' derler ama
prens olursa milyonlar çalana bir şey demiyorlar,." prens olursa milyonlar çalana bir şey demiyorlar,." Peygamber Efendimiz "olmaz" demiş. Çünkü Peygamber Efendimiz "olmaz" demiş. Çünkü "Vallahi benim kızım Fatıma bile yapsaydı elini keserdim!" diye buyurmuş. "Vallahi benim kızım Fatıma bile yapsaydı elini keserdim!" diye buyurmuş. Hz. Fatıma validemiz yapmaz, yapmaz ama Hz. Fatıma validemiz yapmaz, yapmaz ama Peygamber Efendimiz; "Eğer yapsa onu da cezalandırırım." demiş. Peygamber Efendimiz; "Eğer yapsa onu da cezalandırırım." demiş.

Demek ki adam kayırmaca yok; hakkı tutmak var, haklı olmak var. Demek ki adam kayırmaca yok; hakkı tutmak var, haklı olmak var. Eğer böyle olursa iyilik hâkim olur, iyiler hâkim olur, her şey düzelir. Eğer böyle olursa iyilik hâkim olur, iyiler hâkim olur, her şey düzelir. "Gık" diyemezsek, ses çıkaramazsak, hürriyet olmasa,"Gık" diyemezsek, ses çıkaramazsak, hürriyet olmasa, tahammül olmasa o zaman haksızlıklara bir şey denilemediği için haksızlıklar devam eder,tahammül olmasa o zaman haksızlıklara bir şey denilemediği için haksızlıklar devam eder, memleket perişan olur, hiçbir iş doğru yürümez; ne idare doğru yürür ne adalet doğru yürür. memleket perişan olur, hiçbir iş doğru yürümez; ne idare doğru yürür ne adalet doğru yürür. Onun için en kıymetli şeylerden birisi Onun için en kıymetli şeylerden birisi insanların dobra dobra, açık ve hür olarak söz söyleyebilmesidir. insanların dobra dobra, açık ve hür olarak söz söyleyebilmesidir.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: "En üstün, en faziletli cihat, zalim iktidar sahibinin karşısında hak sözü söylemektir.""En üstün, en faziletli cihat, zalim iktidar sahibinin karşısında hak sözü söylemektir." Ne güzel, alimler hakkı söylemekten korkmayacak. Ne güzel, alimler hakkı söylemekten korkmayacak.

İşte bizim işimiz böyle zor. Allah sizlere de bizlere de gayret kuvvet versin. İşte bizim işimiz böyle zor. Allah sizlere de bizlere de gayret kuvvet versin. Cümlemizi daima hayrı söyleyip hayrı tutanlardan eylesin. Cümlemizi daima hayrı söyleyip hayrı tutanlardan eylesin.

Fatiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fatiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2