Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Geleceğe Dair Müjdeli Sözler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 15.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sasanilerin ve Bizansın Diyarı Sizin Olacak, Dünyalık Üstünüze Yağacak, Emr-i Maruf Nehy-i Münker, İyilikler Kalbi ve | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Geleceğe Dair Müjdeli Sözler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 15.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sasanilerin ve Bizansın Diyarı Sizin Olacak, Dünyalık Üstünüze Yağacak, Emr-i Maruf Nehy-i Münker, İyilikler Kalbi ve | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesiran tayyiben mubareken fihi alâ külli hâlin ve-fî külli hîn.Hamden kesiran tayyiben mubareken fihi alâ külli hâlin ve-fî külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn et-tayyibîn et-tâhirîn. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn et-tayyibîn et-tâhirîn.

Emmâ ba'd: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Vellezî nefsî bi-yedihî le-tüftehanne aleyküm fârisü ve'r-rûmuVellezî nefsî bi-yedihî le-tüftehanne aleyküm fârisü ve'r-rûmu ve le-tesubbenne aleykümü'd-dünyâ subbâ ve le-yeksürenne aleykümü'l-hubzuve le-tesubbenne aleykümü'd-dünyâ subbâ ve le-yeksürenne aleykümü'l-hubzu ve'l-lahmü hattâ lâ yüzkera alâ kesîrin minhu ismullâhi teâlâ. ve'l-lahmü hattâ lâ yüzkera alâ kesîrin minhu ismullâhi teâlâ.

Abdullah b. Bisur radıyallahu anh'ten bu hadîs-i şerîf. Abdullah b. Bisur radıyallahu anh'ten bu hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz yeminle başlıyor sözüne: Peygamber Efendimiz yeminle başlıyor sözüne:

Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım elinde olana and olsun, yemin olsun ki..." Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım elinde olana and olsun, yemin olsun ki..."

Benim hayatım, yaşamım -senin, herkesin- kimin elinde? Allah'ın. Benim hayatım, yaşamım -senin, herkesin- kimin elinde?

Allah'ın.

"Allah'a yemin olsun ki!" diyebilirdi dümdüz."Allah'a yemin olsun ki!" diyebilirdi dümdüz. Ama böyle söylüyor: "Hayatım, canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki!" Ama böyle söylüyor: "Hayatım, canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki!"

Hepimize hayatı Allah veriyor, sonra da alacak. Sonra da hepimiz O'nun huzuruna varacağız. Hepimize hayatı Allah veriyor, sonra da alacak. Sonra da hepimiz O'nun huzuruna varacağız. Sonra da hepimiz orada sorgu sual, hesap, ondan sonraSonra da hepimiz orada sorgu sual, hesap, ondan sonra amellerin ölçülmesi tartılması işlemleri ile karşılaşacağız.amellerin ölçülmesi tartılması işlemleri ile karşılaşacağız. Cenâb-ı Hak bazı bahtiyar kulları hesapsız cennete sokacak, bazıları hafif bir hesaba tâbi olacaklar,Cenâb-ı Hak bazı bahtiyar kulları hesapsız cennete sokacak, bazıları hafif bir hesaba tâbi olacaklar, bazıları hesapta çok ziyan etmiş bir vaziyette çıkacaklar, bazıları hesapta çok ziyan etmiş bir vaziyette çıkacaklar, bazıları da doğrudan doğruya cehenneme gidecekler. bazıları da doğrudan doğruya cehenneme gidecekler.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi rahmetine erenlerden, cennetine girenlerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi rahmetine erenlerden, cennetine girenlerden eylesin.

Canımız O'nun elinde. Binâenaleyh, sözümüzü düşünerek taşınarak söylemeli.Canımız O'nun elinde. Binâenaleyh, sözümüzü düşünerek taşınarak söylemeli. Allah'ın huzuruna çıkacağımızı unutmamalıyız.Allah'ın huzuruna çıkacağımızı unutmamalıyız. Hayatımızın O'nun tarafından verildiğini bilmeliyiz.Hayatımızın O'nun tarafından verildiğini bilmeliyiz. Ben bu yeminden, bu yeminin şeklinden o şeyi hissediyorum.Ben bu yeminden, bu yeminin şeklinden o şeyi hissediyorum. "Hayatım elinde olan, hayatı bana veren, alacak olan Allah'a yemin olsun ki..." diye yemin ediyor. "Hayatım elinde olan, hayatı bana veren, alacak olan Allah'a yemin olsun ki..." diye yemin ediyor.

Sonra buyuruyor ki; Vellezî nefsî bi-yedihî le-tüftehanne aleyküm fârisü ve'r-rûmu.Sonra buyuruyor ki;

Vellezî nefsî bi-yedihî le-tüftehanne aleyküm fârisü ve'r-rûmu.
"Size Persler'in diyarı, yani İran, Sasanîler'in ülkesi...""Size Persler'in diyarı, yani İran, Sasanîler'in ülkesi..." Ve'r-Rûmu. "Bizanslılar'ın diyarı, yani Anadolu, Rumeli, Ortadoğu açılacak.Ve'r-Rûmu. "Bizanslılar'ın diyarı, yani Anadolu, Rumeli, Ortadoğu açılacak. Allah tarafından fetholunacak, açılacak, siz oralara sahip olacaksınız." Allah tarafından fetholunacak, açılacak, siz oralara sahip olacaksınız."

Ne zaman söylüyor bunu Peygamber Efendimiz? Ne zaman söylüyor bunu Peygamber Efendimiz?

Bu işler hiç ortada yokken, müslümancıklar zulüm altındayken, Bu işler hiç ortada yokken, müslümancıklar zulüm altındayken, fakr ü zaruret içindeyken, yoksulluk çekerken... fakr ü zaruret içindeyken, yoksulluk çekerken... "Korkmayın, yılmayın, sabredin; bir gün gelecek, işler değişecek!" diye o zamandan bildiriyor. "Korkmayın, yılmayın, sabredin; bir gün gelecek, işler değişecek!" diye o zamandan bildiriyor. Olmadan... Hatta müslümanların bazıları böyle bu müjdelerini duyunca bazı kafirler, münafıklar;Olmadan... Hatta müslümanların bazıları böyle bu müjdelerini duyunca bazı kafirler, münafıklar; "Şunlara bak, neler ümit ediyorlar..." demişler. "Şunlara bak, neler ümit ediyorlar..." demişler. "Kureyşliler gelecek, bunları kesecek, yeryüzünde namları şanları kalmayacak. "Kureyşliler gelecek, bunları kesecek, yeryüzünde namları şanları kalmayacak. Hâlâ nelerden bahsediyorlar..." demişler.Hâlâ nelerden bahsediyorlar..." demişler. Ama Peygamber Efendimiz bunları en ümitsiz zamanda, yani Kureyşli ordusunun geldiği,Ama Peygamber Efendimiz bunları en ümitsiz zamanda, yani Kureyşli ordusunun geldiği, Medine'yi muhasara ettiği ve Medineliler'in de hendek kazıp müdafaa pozisyonu aldıkları sırada Efendimiz bunu söylüyor. Medine'yi muhasara ettiği ve Medineliler'in de hendek kazıp müdafaa pozisyonu aldıkları sırada Efendimiz bunu söylüyor.

Evet, dedikleri aynen çıktı. Çünkü o hak Peygamber'dir, Allah'ın en sevgili kuludur. Evet, dedikleri aynen çıktı. Çünkü o hak Peygamber'dir, Allah'ın en sevgili kuludur. Konuştuğu boşuna değildir, Allah'ın bildirmesiyledir.Konuştuğu boşuna değildir, Allah'ın bildirmesiyledir. Bir insan istikbalde yarın başına ne geleceğini bilmez; ama Allah bildirirse işte böyle söyler.Bir insan istikbalde yarın başına ne geleceğini bilmez; ama Allah bildirirse işte böyle söyler. Peygamber Efendimiz de buyuruyor. Bugün size birisi dese ki; Peygamber Efendimiz de buyuruyor. Bugün size birisi dese ki; "Hem Rusyayı alacaksınız, Kafkaslar kurtulacak. Ne Kafkaslar'ı, Kırım da kurtulacak."Hem Rusyayı alacaksınız, Kafkaslar kurtulacak. Ne Kafkaslar'ı, Kırım da kurtulacak. Balkanlar da kurtulacak. Hem tüm Rusya'yı alacaksınız hem de Amerika'yı alacaksınız."Balkanlar da kurtulacak. Hem tüm Rusya'yı alacaksınız hem de Amerika'yı alacaksınız." dese ne dersiniz? Veya başkaları ne der? dese ne dersiniz? Veya başkaları ne der?

"Aman aman, amma büyük laflar ha... "Aman aman, amma büyük laflar ha... Amerika süper devlet, Rusya süper devlet; nasıl mümkün olur?" der. Amerika süper devlet, Rusya süper devlet; nasıl mümkün olur?" der.

Anlayasınız diye söylüyorum. O zamanın iki tane en büyük devleti dünya ülkelerinde; Anlayasınız diye söylüyorum. O zamanın iki tane en büyük devleti dünya ülkelerinde; birisi Sasanî imparatorluğu. Hatta merkezi Irak'ta; hem İran'a hâkim hem Suriye'ye hâkim birisi Sasanî imparatorluğu. Hatta merkezi Irak'ta; hem İran'a hâkim hem Suriye'ye hâkim hem Arabistan'a hâkim; her taraf emri altında. Hem de Anadolu'nun büyük bir kısmına hâkim.hem Arabistan'a hâkim; her taraf emri altında. Hem de Anadolu'nun büyük bir kısmına hâkim. Bizans'ı sıkıştırıyor. Anadolu da öyle. Bizans, o da büyük bir devlet.Bizans'ı sıkıştırıyor. Anadolu da öyle. Bizans, o da büyük bir devlet. İstanbul, Anadolu'nun bir kısmı, Balkanlar, Adalar vs. vs. oralara hakim. İstanbul, Anadolu'nun bir kısmı, Balkanlar, Adalar vs. vs. oralara hakim.

Peygamber Efendimiz;"Onlar fetholunacak..." diyor. Ve le-tesubbenne aleykümü'd-dünyâ subbâ. "Dünyalık..." Peygamber Efendimiz;"Onlar fetholunacak..." diyor.

Ve le-tesubbenne aleykümü'd-dünyâ subbâ. "Dünyalık..."

Dünyalık ne demek. Yiyecek, içecek, mal, mülk, giyecek, para, servet, altın, gümüş... Dünyalık ne demek.

Yiyecek, içecek, mal, mülk, giyecek, para, servet, altın, gümüş...

"Üzerinize bardaktan, kovadan boşanır gibi dökülecek..." Şaldır şaldır dökülecek. "Üzerinize bardaktan, kovadan boşanır gibi dökülecek..."

Şaldır şaldır dökülecek.

"O kadar dünyalığa gark olacaksınız. Üstünüze yağacak." "O kadar dünyalığa gark olacaksınız. Üstünüze yağacak."

"Hem İran imparatorluğunun hem Rum imparatorluğunun toprakları elinize geçecek."Hem İran imparatorluğunun hem Rum imparatorluğunun toprakları elinize geçecek. Hem de dünyalık mal, mülk üstünüze böyle dökülecek de dökülecek, yağacak." Hem de dünyalık mal, mülk üstünüze böyle dökülecek de dökülecek, yağacak."

Ve le-yeksürenne aleykümü'l-hubzu ve'l-lahmü. "Ekmeğiniz, etiniz öyle arttırılacak ki... Ve le-yeksürenne aleykümü'l-hubzu ve'l-lahmü. "Ekmeğiniz, etiniz öyle arttırılacak ki... Sizin üzerinize Allah öyle bol verecek..." O zaman bu sözleri dinlediği sırada nasıllar? Sizin üzerinize Allah öyle bol verecek..."

O zaman bu sözleri dinlediği sırada nasıllar?

Aç, fakir... Geçen gün tefsir kitabında okudum: Aç, fakir...

Geçen gün tefsir kitabında okudum:
yedi gün orucu peş peşe tutanlar var.yedi gün orucu peş peşe tutanlar var. Yedi gün ismini hatırıma tutayım diye, bir daha bakayım diye düşündüm; ama bakamadım.Yedi gün ismini hatırıma tutayım diye, bir daha bakayım diye düşündüm; ama bakamadım. Yedi gün... Peygamber Efendimiz orucun iftarını çabuk yapmayı tavsiye etmiş;Yedi gün... Peygamber Efendimiz orucun iftarını çabuk yapmayı tavsiye etmiş; "Oruç tuttunuz mu akşam güneş batar batmaz hemen iftarı yapın."Oruç tuttunuz mu akşam güneş batar batmaz hemen iftarı yapın. Sahur da yapın." diye tavsiye etmiş.Sahur da yapın." diye tavsiye etmiş. Ama kendisi bazen hiçbir şey yemeden bir günün orucunu ertesi günün orucuna da bağlarmış. Ama kendisi bazen hiçbir şey yemeden bir günün orucunu ertesi günün orucuna da bağlarmış.

"Sen yapıyorsun, yâ Resûlallah?" Demiş ki; "Sen yapıyorsun, yâ Resûlallah?"

Demiş ki;

"Siz benim gibi değilsiniz. Cenâb-ı Hak beni mânevî bakımdan kuvvetlendiriyor,"Siz benim gibi değilsiniz. Cenâb-ı Hak beni mânevî bakımdan kuvvetlendiriyor, takviye ediyor, nimetlendiriyor, gıdalandırıyor." takviye ediyor, nimetlendiriyor, gıdalandırıyor."

Bir oruç tutmaya başlamış,Bir oruç tutmaya başlamış, oruç tutmaya mâni bir gün gelmiş de ondan kesmiş.oruç tutmaya mâni bir gün gelmiş de ondan kesmiş. "Eğer bugün gelmeseydi daha da devam edecektim." buyurmuş. Hiç yemeden, içmeden... "Eğer bugün gelmeseydi daha da devam edecektim." buyurmuş. Hiç yemeden, içmeden...

Tabii yiyecek bulamıyorlardı. Giyecek, örtünecek [elbise] bulamıyorlardı.Tabii yiyecek bulamıyorlardı. Giyecek, örtünecek [elbise] bulamıyorlardı. Bunların misallerini çok konuştuk, burada çok anlattım size.Bunların misallerini çok konuştuk, burada çok anlattım size. Mesela sahabeden birisi sabah namazını kılıyordu, hemen gidiyordu. Birisi dedi ki; Mesela sahabeden birisi sabah namazını kılıyordu, hemen gidiyordu. Birisi dedi ki;

"Ya mübarek, burası Peygamber Efendimiz'in mescidi. Niye çabuk gidiyorsun?"Ya mübarek, burası Peygamber Efendimiz'in mescidi. Niye çabuk gidiyorsun? Otur biraz. Bak ibadet et, sevap kazan." Dedi ki; Otur biraz. Bak ibadet et, sevap kazan."

Dedi ki;

"Evde bir tek örtü var; ben ona sarınıyorum, geliyorum burada namaz kılıyorum,"Evde bir tek örtü var; ben ona sarınıyorum, geliyorum burada namaz kılıyorum, hemen buradan namaz kılınca koşuyorum, gidiyorum ki hanım da bürünsün de namazı kılabilsin." hemen buradan namaz kılınca koşuyorum, gidiyorum ki hanım da bürünsün de namazı kılabilsin."

İki tane örtüleri yok. Ne yaparlarmış? Hayvan derilerini kestikleri zaman postları bürünürlermiş.İki tane örtüleri yok. Ne yaparlarmış?

Hayvan derilerini kestikleri zaman postları bürünürlermiş.
Yağmur yağdığı zaman mescidin içi o koyunların üstlerine yağdığı için, ıslandığı için ağıl gibi kokarmış. Yağmur yağdığı zaman mescidin içi o koyunların üstlerine yağdığı için, ıslandığı için ağıl gibi kokarmış.

Neden? Çünkü böyle ceket yok, öyle gömlek yok. Benimki gibi hâlis pamuklu yok. Neden?

Çünkü böyle ceket yok, öyle gömlek yok. Benimki gibi hâlis pamuklu yok.

Ne var? Giyecek bir şeyleri yok. Kumaş yok, nadir. Pamuk yok, çok nadir. Böyle yiyecek yok. Ne var?

Giyecek bir şeyleri yok. Kumaş yok, nadir. Pamuk yok, çok nadir. Böyle yiyecek yok.

"Yarım hurmayla bile sadaka verin, kendinizi azaptan, cehennem azabından koruyun." diyor."Yarım hurmayla bile sadaka verin, kendinizi azaptan, cehennem azabından koruyun." diyor. Yarım hurma verilir mi? "Al amca, al kardeşim, sana yarım hurma."Yarım hurma verilir mi? "Al amca, al kardeşim, sana yarım hurma." "Yahu insan hiç olmazsa madem veriyorsun, bir avuç ver!" der. Ne bir avucu?! "Yahu insan hiç olmazsa madem veriyorsun, bir avuç ver!" der. Ne bir avucu?!

Hz. Ali Efendimiz ihtiyar bir kadının tarlasında çalışmış çalışmış, ne yapmış? Hz. Ali Efendimiz ihtiyar bir kadının tarlasında çalışmış çalışmış, ne yapmış?

Her kova için bir hurma, her kova için bir hurma...Her kova için bir hurma, her kova için bir hurma... Hurmaları avuçlamış, getirmiş, Peygamber Efendimiz'e sunmuş. Yiyecek yok.Hurmaları avuçlamış, getirmiş, Peygamber Efendimiz'e sunmuş. Yiyecek yok. O günkü kazancından Efendimiz'e getirmiş, sunmuş da büyük ikrâm! O günkü kazancından Efendimiz'e getirmiş, sunmuş da büyük ikrâm!

Peygamber Efendimiz eve gelirmiş; "Yiyecek bir şey var mı?" "Yok." Peygamber Efendimiz eve gelirmiş;

"Yiyecek bir şey var mı?"

"Yok."

"Ben de zaten oruç tutmayı aklımdan geçiriyordum, oruca niyetlenivereyim." dermiş. "Ben de zaten oruç tutmayı aklımdan geçiriyordum, oruca niyetlenivereyim." dermiş.

Üç ay ocağın tütmediği söyleniyor. Yani yemek pişmiyor. Üç ay ocağın tütmediği söyleniyor. Yani yemek pişmiyor.

"Evde bir şey var mı?" dediği zaman; "Var, yâ Resûlallah." "Ne var?" "Evde bir şey var mı?" dediği zaman;

"Var, yâ Resûlallah."

"Ne var?"

"Yarım kase süt var." "Verin bakalım..." Hüp hüp hüp, o kadar. "Yarım kase süt var."

"Verin bakalım..."

Hüp hüp hüp, o kadar.

Sütü biz şimdi gıdadan sayıyor muyuz ki? Sütü biz şimdi gıdadan sayıyor muyuz ki?

Onu sadece kahvenin içine katıyoruz, yatarken içiyoruz. Ekmeği [gıdadan] saymıyoruz.Onu sadece kahvenin içine katıyoruz, yatarken içiyoruz. Ekmeği [gıdadan] saymıyoruz. Ekmek var ama hanım; "Evde yiyecek yok." diyor. Ekmek yok mu, var. Tuz yok mu, var.Ekmek var ama hanım; "Evde yiyecek yok." diyor. Ekmek yok mu, var. Tuz yok mu, var. Zeytin yok mu, var. "Yemek yok." diyor, "Evde bir şey yok." diyor. Zeytin yok mu, var. "Yemek yok." diyor, "Evde bir şey yok." diyor. Öyle alışmışız, ne kadar alışmışız... Öyle alışmışız, ne kadar alışmışız...

O devirde tabii yiyecek de yok, giyecek de yok, su da sıkıntıda... O devirde tabii yiyecek de yok, giyecek de yok, su da sıkıntıda...

Yahudinin birisi kuyusundan suyu parayla verirmiş, kova ile çektiği zaman...Yahudinin birisi kuyusundan suyu parayla verirmiş, kova ile çektiği zaman... Su da o kadar bol değil. Hz. Osman radıyallahu anh demiş ki; "Sat kuyuyu." Su da o kadar bol değil. Hz. Osman radıyallahu anh demiş ki;

"Sat kuyuyu."

Hz. Osman zengin, varlıklı insan. Yüz develik kervanının hepsini bağışlayıveren insan. Hz. Osman zengin, varlıklı insan. Yüz develik kervanının hepsini bağışlayıveren insan. Orduyu takviyelendiren, techizatlandırıveren insan. Zengin. "Sat bana." demiş. Orduyu takviyelendiren, techizatlandırıveren insan. Zengin.

"Sat bana." demiş.

Yahudi demiş ki; "Satmam." Çünkü gelir geliyor. Yahudi demiş ki;

"Satmam."

Çünkü gelir geliyor.
Müslümanlara suyu satıyor, kendisine gelir geliyor. Su bol değil. "Yarısını sat." demiş. Müslümanlara suyu satıyor, kendisine gelir geliyor. Su bol değil.

"Yarısını sat." demiş.

Çok paraya; "Yarısını sat..." Adamın işine gelmiş. Yarısı yine bunun olacak. Çok paraya; "Yarısını sat..." Adamın işine gelmiş. Yarısı yine bunun olacak. Yarısını satmış, razı olmuş. Hz. Osman da bol para vermiş, yarısını almış. Yarısını satmış, razı olmuş. Hz. Osman da bol para vermiş, yarısını almış. Yarım kuyudan ne iş çıkar? Nasıl böyle bölüşeceğiz? Demiş ki; Yarım kuyudan ne iş çıkar? Nasıl böyle bölüşeceğiz?

Demiş ki;

"Kuyu bir gün senin olsun, bir gün benim." böyle. "Kuyu bir gün senin olsun, bir gün benim." böyle.

Tamam, anlaşmışlar. Hz. Osman kendisinin olduğu zaman açıyormuş önünü,Tamam, anlaşmışlar. Hz. Osman kendisinin olduğu zaman açıyormuş önünü, ahâli geliyormuş, dolduruyormuş kap kaçak, tulum nesi varsa...ahâli geliyormuş, dolduruyormuş kap kaçak, tulum nesi varsa... Tabii o zaman suyu koydukları şeyden birisi ne? Tabii o zaman suyu koydukları şeyden birisi ne?

Testi değil, tulum. Ağzını bağlıyor, içine suyu dolduruyor, devenin üstüne ağzı bağlı tulum akıyor.Testi değil, tulum. Ağzını bağlıyor, içine suyu dolduruyor, devenin üstüne ağzı bağlı tulum akıyor. Orada öyle. Ertesi gün sabrederlermiş,Orada öyle.

Ertesi gün sabrederlermiş,
nasılsa bir gün sonra yine Hz. Osman'ın zamanı olacak diye. Yahudinin bütün geliri kesilmiş.nasılsa bir gün sonra yine Hz. Osman'ın zamanı olacak diye. Yahudinin bütün geliri kesilmiş. Sonra tamamını satmış. O kuyu öyle müslümanlara vakfetmiş. Eris kuyusu... Sonra tamamını satmış. O kuyu öyle müslümanlara vakfetmiş. Eris kuyusu... Mübarek çok sevaplar kazanmış. Mübarek çok sevaplar kazanmış.

Demek istediğim, çok mahrumatlar çekiyordu o zaman. Diyor ki Peygamber Efendimiz; Demek istediğim, çok mahrumatlar çekiyordu o zaman. Diyor ki Peygamber Efendimiz;

"Hem İran imparatorluğu elinize geçecek hem Bizans imparatorluğu elinize geçecek."Hem İran imparatorluğu elinize geçecek hem Bizans imparatorluğu elinize geçecek. Dünyalık, mal, mülk, para, varlık üstünüze dökülecek.Dünyalık, mal, mülk, para, varlık üstünüze dökülecek. O kadar dökülecek, yani çok olacak. Ve ekmeğiniz, etiniz çok olacak." O kadar dökülecek, yani çok olacak. Ve ekmeğiniz, etiniz çok olacak."

Ve le-yeksürenne. "Öyle çok..." Aleykümü'l-hubzu ve'l-lahmü. Hubz, "ekmek" demek.Ve le-yeksürenne. "Öyle çok..." Aleykümü'l-hubzu ve'l-lahmü. Hubz, "ekmek" demek. Lahm da "et, etli ekmekli". Bunlar en kıymetli gıda.Lahm da "et, etli ekmekli". Bunlar en kıymetli gıda. Ekmek oldu mu yeterdi; ama bir de et oldu mu, yemeklerin seyyidi, en kıymetlisi,Ekmek oldu mu yeterdi; ama bir de et oldu mu, yemeklerin seyyidi, en kıymetlisi, hükümdarı, -Türkçesi- kralı... Öyle derler ya; "yemeklerin kralı bu" diye. Çoğalacak. hükümdarı, -Türkçesi- kralı... Öyle derler ya; "yemeklerin kralı bu" diye. Çoğalacak.

Hattâ lâ yüzkera alâ kesîrin minhu ismullâhi teâlâ.Hattâ lâ yüzkera alâ kesîrin minhu ismullâhi teâlâ. Bu gelen nimetlerinin çoğunun üzerine besmele bile çekilmeyecek." Bu gelen nimetlerinin çoğunun üzerine besmele bile çekilmeyecek."

Halbuki müslüman besmelesiz yer mi? Müslüman besmelesiz iş yapar mı, içer mi? Halbuki müslüman besmelesiz yer mi? Müslüman besmelesiz iş yapar mı, içer mi?

Ama o kadar çok olacak ki çoğunun yenilirken, içilirken besmelesi bile çekilmeyecek.Ama o kadar çok olacak ki çoğunun yenilirken, içilirken besmelesi bile çekilmeyecek. O kadar bolluk olacak. Evet, o kadar bolluklar oldu. O kadar bolluk olacak.

Evet, o kadar bolluklar oldu.
Çünkü Peygamber Efendimiz hak Peygamber.Çünkü Peygamber Efendimiz hak Peygamber. Öyle ki o fukarâcık, örtünemeyen sahâbe-i kiram, her birisi her şehre vali oldu.Öyle ki o fukarâcık, örtünemeyen sahâbe-i kiram, her birisi her şehre vali oldu. Ama hâlini değiştirmedi, mütevâzılığını, sade yaşayışını değiştirmedi. Ama hâlini değiştirmedi, mütevâzılığını, sade yaşayışını değiştirmedi. Hz. Ömer halife-i rûy-i zemin oldu, hâlini değiştirmedi. Hz. Ömer halife-i rûy-i zemin oldu, hâlini değiştirmedi. Katığını artırmadı, fazlasını gönderdi, yemedi. Böyle yaşadılar. Katığını artırmadı, fazlasını gönderdi, yemedi. Böyle yaşadılar.

Bizim bir kırk defasında yedimiz yemekle bir ordu beslenir, onların zamanında...Bizim bir kırk defasında yedimiz yemekle bir ordu beslenir, onların zamanında... Bizim bir kişinin yediği orada onların 30 tanesine yeter. "Ha babam ye babam, de babam... Bizim bir kişinin yediği orada onların 30 tanesine yeter. "Ha babam ye babam, de babam... Bir daha al. Bu güzel tarafından, bu iyi kızarmış. Bu ince, bu yağsız..." Onlar görmüyorlardı.Bir daha al. Bu güzel tarafından, bu iyi kızarmış. Bu ince, bu yağsız..." Onlar görmüyorlardı. "Bu haller olacak." dedi, oldu. Vali oldular, komutan oldular, başkomutan oldular. "Bu haller olacak." dedi, oldu. Vali oldular, komutan oldular, başkomutan oldular.

Abdullah b. Abbas, Peygamber Efendimiz'in Abbas isimli amcasının oğlu, bir yere vali oldu. Abdullah b. Abbas, Peygamber Efendimiz'in Abbas isimli amcasının oğlu, bir yere vali oldu. Ebû Eyyûb el-Ensârî onu ziyarete gitti;Ebû Eyyûb el-Ensârî onu ziyarete gitti; "Bu Peygamber Efendimiz'in sülalesindendir, akrabasındandır, yeğenidir." diye. "Bu Peygamber Efendimiz'in sülalesindendir, akrabasındandır, yeğenidir." diye. Vali ona içindeki hizmetçileriyle, paralarıyla, pullarıyla, eşyasıyla, köleleriyle konak bağışladı.Vali ona içindeki hizmetçileriyle, paralarıyla, pullarıyla, eşyasıyla, köleleriyle konak bağışladı. Çünkü çok savaşıyorlar, esir alıyorlar, köle oluyor. Çünkü çok savaşıyorlar, esir alıyorlar, köle oluyor. Köleleriyle, cıvıl cıvıl mallarıyla, ambarlarıyla, odalarıyla, eşyalarıyla Köleleriyle, cıvıl cıvıl mallarıyla, ambarlarıyla, odalarıyla, eşyalarıyla konak bağışladı Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerine... Bolluğa bak ki bağışı yapabiliyor.konak bağışladı Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerine... Bolluğa bak ki bağışı yapabiliyor. Sen duydun mu böyle eşyasıyla konak bağışlayan bir kimse? Sen duydun mu böyle eşyasıyla konak bağışlayan bir kimse?

Bağışlamış. O mübarek ne yapmış? Köleleri âzat etmiş, malları kasatı etmiş, geçmiş gitmiş. Bağışlamış. O mübarek ne yapmış?

Köleleri âzat etmiş, malları kasatı etmiş, geçmiş gitmiş.
Gönüllerinde dünya muhabbeti, dünya malı, zenginlik arzusu yok. Gönüllerinde dünya muhabbeti, dünya malı, zenginlik arzusu yok. Cihat etmeye İstanbullar'a gelmiş de orada şehit olmuş. Hastalanmış, vefat etmiş.Cihat etmeye İstanbullar'a gelmiş de orada şehit olmuş. Hastalanmış, vefat etmiş. Savaş da olmamış ama savaş niyetiyle gittiği için o niyetine göre [ecir alıyor.] Demiş ki; Savaş da olmamış ama savaş niyetiyle gittiği için o niyetine göre [ecir alıyor.]

Demiş ki;

"Ben öldüğüm zaman benim tabutumu alın. Beni tabutun içine koyun..." "Ben öldüğüm zaman benim tabutumu alın. Beni tabutun içine koyun..."

Seril diyorlar onlar. "İskele" mi derler, ne derler? İki tarafından tutulan...Seril diyorlar onlar. "İskele" mi derler, ne derler? İki tarafından tutulan... Sedye sedye gibi tamam sedye. Onlar Serir diyor. Sedye sedye gibi tamam sedye. Onlar Serir diyor.

"Benim seririmi alın, düşmana hücum edin, düşmanın kalesine yaklaşabildiğiniz kadar yaklaşın yaklaşın..."Benim seririmi alın, düşmana hücum edin, düşmanın kalesine yaklaşabildiğiniz kadar yaklaşın yaklaşın... Artık o kadar daha öteye gidemiyorsunuz, tamam, beni oraya gömün." Artık o kadar daha öteye gidemiyorsunuz, tamam, beni oraya gömün."

Onun için, vefat ettikten sonra vasiyetini yerine getirmişler.Onun için, vefat ettikten sonra vasiyetini yerine getirmişler. Almışlar mübareğin cenazesini, ileriye götürmüşler, oraya gömmüşler. Bizanslılar bakıyorlarmış; Almışlar mübareğin cenazesini, ileriye götürmüşler, oraya gömmüşler. Bizanslılar bakıyorlarmış;

"Ya siz orada ne yapıyorsunuz?" Tercümanlı, birbirlerinin dillerini anlayan insanlar varmış. "Ya siz orada ne yapıyorsunuz?"

Tercümanlı, birbirlerinin dillerini anlayan insanlar varmış.

"Ne yapıyorsunuz orada?" Demişler ki; "Ne yapıyorsunuz orada?"

Demişler ki;

"Bizim birçok hürmet ettiğimiz, Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş büyüğümüz vardı,"Bizim birçok hürmet ettiğimiz, Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş büyüğümüz vardı, vefat etti, onu gömüyoruz." vefat etti, onu gömüyoruz."

"Yahu, kalenin burçlarında sizin hiç aklınız yok mu?"Yahu, kalenin burçlarında sizin hiç aklınız yok mu? Siz kalkıp gittiğiniz zaman biz onun mezarını çıkartırız, parça parça ederiz onu." Siz kalkıp gittiğiniz zaman biz onun mezarını çıkartırız, parça parça ederiz onu."

Komutan demiş ki; "Bu mezara bir dokunursanız, bu mezara bir zarar verildiği zamanKomutan demiş ki;

"Bu mezara bir dokunursanız, bu mezara bir zarar verildiği zaman
Araplar'ın fethettiği şehirlerde buraya kadar ne kadar şehir varsa bir tek kilise bırakmam,Araplar'ın fethettiği şehirlerde buraya kadar ne kadar şehir varsa bir tek kilise bırakmam, hepsini yıkarım!" Korkularından korumaya orayı almışlar. hepsini yıkarım!"

Korkularından korumaya orayı almışlar.
Korkularından, "Bir şey olur da bu adamlar dediklerini yapar..." diye, öyle durmuşlar. Korkularından, "Bir şey olur da bu adamlar dediklerini yapar..." diye, öyle durmuşlar.

Hâsılı, Peygamber Efendimiz böyle buyurmuş işte. Ama hafifçe bir [uyarı] var, değil mi? Hâsılı, Peygamber Efendimiz böyle buyurmuş işte. Ama hafifçe bir [uyarı] var, değil mi?

"Mal o kadar çok olacak ki çoğunu yerken, içerken, kullanırken besmele bile çekilmeyecek."Mal o kadar çok olacak ki çoğunu yerken, içerken, kullanırken besmele bile çekilmeyecek. Ne kadar hayret edilecek şey!" diye onu söylüyor.Ne kadar hayret edilecek şey!" diye onu söylüyor. Sanki memnun olmamış gibi...Sanki memnun olmamış gibi... O durumda tabii, Allah'ı zikretmeyince, besmele çekmeyince iyi olmuyor. O durumda tabii, Allah'ı zikretmeyince, besmele çekmeyince iyi olmuyor.

Demek ki biz ne yapacağız? Allah'ın nimetlerine şükredeceğiz. Yerken besmele çekeceğiz.Demek ki biz ne yapacağız?

Allah'ın nimetlerine şükredeceğiz. Yerken besmele çekeceğiz.
Dünya malına aldırmayacağız. Allah'ın rızasını kazanmaya dikkat edeceğiz. Dünya malına aldırmayacağız. Allah'ın rızasını kazanmaya dikkat edeceğiz. Başımıza musibet gelirse sabredeceğiz. Sevap kazanacağız.Başımıza musibet gelirse sabredeceğiz. Sevap kazanacağız. Kebaplar, dürümler, tatlılar, salatalar gelirse o zaman da şükredeceğiz.Kebaplar, dürümler, tatlılar, salatalar gelirse o zaman da şükredeceğiz. "Çok şükür yâ Rabbi! Elhamdülillah. Şu güneşe bak, şu çimene çayıra bak, şu nimetlere bak... "Çok şükür yâ Rabbi! Elhamdülillah. Şu güneşe bak, şu çimene çayıra bak, şu nimetlere bak... Elhamdülillah!" Elhamdülillah!"

Para var. Vitrinde görüp de alamamak diye bir durum hiç gördünüz mü?Para var. Vitrinde görüp de alamamak diye bir durum hiç gördünüz mü? Avusturalya'da böyle bir durum var mı? Avusturalya'da böyle bir durum var mı?

Yok. Ama Türkiye'de ve bazı ülkelerde böyle lokantanın vitrinine bakarkenYok. Ama Türkiye'de ve bazı ülkelerde böyle lokantanın vitrinine bakarken açlıktan gözü kararıp bayılanları çok duymuşsunuzdur. Alacak parası yoktur ki onları alsın.açlıktan gözü kararıp bayılanları çok duymuşsunuzdur. Alacak parası yoktur ki onları alsın. Onun için, çarşıdan pazardan alınan şeyi bizimkiler filede taşımazlardı,Onun için, çarşıdan pazardan alınan şeyi bizimkiler filede taşımazlardı, görünmeyen zembillerde taşırlardı ki başkası görüp de imrenmesin.görünmeyen zembillerde taşırlardı ki başkası görüp de imrenmesin. Görünen meyvelerden konu komşuya ikrâm ederlerdi ki göz hakkı kalmasın.Görünen meyvelerden konu komşuya ikrâm ederlerdi ki göz hakkı kalmasın. Pişen yemeklerden, "Komşuda güzel kebap pişiyor ya,Pişen yemeklerden, "Komşuda güzel kebap pişiyor ya, aman aman, patlıcanın cızırtısına bak..." komşuya hemen götürürler. aman aman, patlıcanın cızırtısına bak..." komşuya hemen götürürler.

Neden? Kokusunu hemen duymuştur diye. Neden?

Kokusunu hemen duymuştur diye.

Onun için komşuda atasözü olmuş, ne diyor? "Komşuda pişer, bize de düşer." Onun için komşuda atasözü olmuş, ne diyor?

"Komşuda pişer, bize de düşer."

Tekerleme. Çünkü komşu komşuya gönderiyor, göz hakkı olmasın diye. Tekerleme. Çünkü komşu komşuya gönderiyor, göz hakkı olmasın diye.

Allahu Teâlâ hazretleri nimetlerine şükretmeyi, adını anarak güzelce nimetleri yemeyi nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri nimetlerine şükretmeyi, adını anarak güzelce nimetleri yemeyi nasip eylesin.

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

Vellezî nefsî bi-yedihî le-te'mürünne bi'l-ma'rûfi ve le-tenhevünne ani'l-münkeriVellezî nefsî bi-yedihî le-te'mürünne bi'l-ma'rûfi ve le-tenhevünne ani'l-münkeri ev le-yûşekenna'llâhu en yebase aleyküm ikâben min indihî sümme le-ted'û anhu fe-lâ yestecîbu leküm. ev le-yûşekenna'llâhu en yebase aleyküm ikâben min indihî sümme le-ted'û anhu fe-lâ yestecîbu leküm.

Burada bir yazılış hatası var gibi geliyor bana. Tirmizî "hasen hadîs-i şerîf" demiş. Burada bir yazılış hatası var gibi geliyor bana.

Tirmizî "hasen hadîs-i şerîf" demiş.

Ebû Huzeyfe radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz diyor ki; Ebû Huzeyfe radıyallahu anh'ten.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Canım, hayatım elinde olan âlemlerin Rabbi Allah'a yemin olsun ki;"Canım, hayatım elinde olan âlemlerin Rabbi Allah'a yemin olsun ki; ya iyiliği emreder, kötülüğü nehyedersiniz, emr-i mâruf nehy-i münker yaparsınız..." ya iyiliği emreder, kötülüğü nehyedersiniz, emr-i mâruf nehy-i münker yaparsınız..."

Müslüman bunu yapacak, bu farz. Ne demek emr-i mâruf nehy-i münker yapmak? Müslüman bunu yapacak, bu farz. Ne demek emr-i mâruf nehy-i münker yapmak?

Yanlış bir şey olduğu zaman; "Bunu yapmayın kardeşim." diyeceğiz, engelleyeceğiz.Yanlış bir şey olduğu zaman; "Bunu yapmayın kardeşim." diyeceğiz, engelleyeceğiz. İyi bir şeyde; "Kardeşim sen müslümansın, bak bu yaşa geldin, zenginsin, niye hacca gitmiyorsun?"İyi bir şeyde; "Kardeşim sen müslümansın, bak bu yaşa geldin, zenginsin, niye hacca gitmiyorsun?" Söyleyeceğiz. İyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak, bu vazifemiz. Söyleyeceğiz. İyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak, bu vazifemiz.

"Sana ne ya, âlemin işine ne karışıyorsun?" "Sana ne ya, âlemin işine ne karışıyorsun?"

Müslümanlık öyle değil. Müslümanlık'ta iyiliği emretmek var, kötülükten men etmek var.Müslümanlık öyle değil. Müslümanlık'ta iyiliği emretmek var, kötülükten men etmek var. Karışmamak yok. Müslüman karışır. "Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım." diyor.Karışmamak yok. Müslüman karışır. "Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım." diyor. "'Aldırma' deseler de aldırırım." diyor."'Aldırma' deseler de aldırırım." diyor. Kim? Mehmet Akif Ersoy, rahmetli... Kim?

Mehmet Akif Ersoy, rahmetli...

Çiğnerse de aferin, inatçıymış.Çiğnerse de aferin, inatçıymış. Mütevâzıymış ama "Ben seni yenerim." dedin mi, "Hadi bakalım!" dermiş. Pehlivanmış.Mütevâzıymış ama "Ben seni yenerim." dedin mi, "Hadi bakalım!" dermiş. Pehlivanmış. Yani idmancıymış. İnatçıymış o konularda. "Ben senden ileriye taş atarım."Yani idmancıymış. İnatçıymış o konularda. "Ben senden ileriye taş atarım." "Hadi bakalım!" Oralarda azimli... "Hadi bakalım!" Oralarda azimli... "Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.""Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım." Aldırmazlık yapmak diyor. Aldırmazlık yapmak diyor.

Bugünkü müslümanların en büyük kusurları nedir? Bugünkü müslümanların en büyük kusurları nedir?

Dünyanın her yerindeki müslümanların umumî hastalığı, bulaşmış, her tarafa yayılmış; aldırmamak. Dünyanın her yerindeki müslümanların umumî hastalığı, bulaşmış, her tarafa yayılmış; aldırmamak.

Çeçenistan'da ne zulümler oluyor, miting bile yapmaz. Halbûki burada adamlar neler yapıyorlar,Çeçenistan'da ne zulümler oluyor, miting bile yapmaz. Halbûki burada adamlar neler yapıyorlar, televizyona bakıyorum, yine yürüyüşler, bir şeyler vardı. televizyona bakıyorum, yine yürüyüşler, bir şeyler vardı. Aborjinler de, "kadın hakları", "çalınmış nesiller" bir şeyler...Aborjinler de, "kadın hakları", "çalınmış nesiller" bir şeyler... Adamlar hakkını almak için çalışıyorlar, gayret ediyorlar. Adamlar hakkını almak için çalışıyorlar, gayret ediyorlar.

Biz de şu Kudüs'ün resmini buraya niye koyuyoruz? Biz de şu Kudüs'ün resmini buraya niye koyuyoruz?

"Kudüs bizimdi."Kudüs bizimdi. Niye aldınız?!" diyen yok. Niye aldınız?!" diyen yok.

Bizim değil miydi Kudüs? Bizimdi. Bizim emrimizdeydi.Bizim değil miydi Kudüs?

Bizimdi. Bizim emrimizdeydi.
Padişah Sultan Hamit zamanında bizim emrimizdeydi. Sultan Hamit'ten sonra gitti.Padişah Sultan Hamit zamanında bizim emrimizdeydi. Sultan Hamit'ten sonra gitti. Olan oldu, cihan harbinden sonra gitti. "Kudüs bizimdir!" diyemiyor millet.Olan oldu, cihan harbinden sonra gitti.

"Kudüs bizimdir!" diyemiyor millet.
Dediği zaman da birileri şey yapıyor. tepelemeye kalkıyor.Dediği zaman da birileri şey yapıyor. tepelemeye kalkıyor. Ne kadar yanlış bir tavır içine düşmüş yaşıyorlar.Ne kadar yanlış bir tavır içine düşmüş yaşıyorlar. Ama şimdi burada bizim televizyonda TRT International'ı seyrediyorum, haberleri sabah gidince seyrediyorum.Ama şimdi burada bizim televizyonda TRT International'ı seyrediyorum, haberleri sabah gidince seyrediyorum. "Akşam şu vakitte haber var mı?" diye seyrediyorum. "Akşam şu vakitte haber var mı?" diye seyrediyorum. Dımbır da dımbır, zımbır da zımbır, hop da hop, hop da hop; başka bir şey yok!Dımbır da dımbır, zımbır da zımbır, hop da hop, hop da hop; başka bir şey yok! Hop da hoptan başka bir şey yok! Falancanın şarkısı, müzik pınarı [vs. vs...]Hop da hoptan başka bir şey yok! Falancanın şarkısı, müzik pınarı [vs. vs...] O güzelim televizyon, eğitim amaçlı ne işlere yarayacak televizyon eğlence [programı dolu...]O güzelim televizyon, eğitim amaçlı ne işlere yarayacak televizyon eğlence [programı dolu...] Düşünüyorum şöyle; "Yâ Rabbi, şu televizyondaki yapılan, neşredilen,Düşünüyorum şöyle; "Yâ Rabbi, şu televizyondaki yapılan, neşredilen, görünen görüntülenen hangisine razısın? Cenâb-ı Hakk'ın rızasına hangisi uygun?" görünen görüntülenen hangisine razısın? Cenâb-ı Hakk'ın rızasına hangisi uygun?"

Çok az. Türkiye müslüman. Türkiye'nin yüzde 99'u müslüman.Çok az. Türkiye müslüman. Türkiye'nin yüzde 99'u müslüman. Türkiye hiç kâfirlerden, gayrimüslimlerden, buradakilerden farkı yok.Türkiye hiç kâfirlerden, gayrimüslimlerden, buradakilerden farkı yok. Buradakilerin televizyon kanalları öğreticilik bakımından biraz daha üstün gibi bizimkilerden...Buradakilerin televizyon kanalları öğreticilik bakımından biraz daha üstün gibi bizimkilerden... Bizimki tamamen dağıtmış. Allah ıslah etsin. Bizimki tamamen dağıtmış.

Allah ıslah etsin.

Ya emr-i mâruf yaparsınız, nehy-i münker yaparsınız,Ya emr-i mâruf yaparsınız, nehy-i münker yaparsınız, veyahut da yapmazsanız muhtemel ki Allah kendisinin indinden, huzurundan size bir azap gönderir.veyahut da yapmazsanız muhtemel ki Allah kendisinin indinden, huzurundan size bir azap gönderir. Yani emr-i mâruf nehy-i münker yapmıyorsunuz diye cezaya çarpılırsınız, Allah bir ceza gönderir. Yani emr-i mâruf nehy-i münker yapmıyorsunuz diye cezaya çarpılırsınız, Allah bir ceza gönderir.

Sümme le-ted'û anhu fe-lâ yestecîbu leküm.Sümme le-ted'û anhu fe-lâ yestecîbu leküm. "Dua edersiniz; 'Aman yâ Rabbi! Bizi kurtar! Affet yâ Rabbi! Koru yâ Rabbi!' Duanızı kabul etmez." "Dua edersiniz; 'Aman yâ Rabbi! Bizi kurtar! Affet yâ Rabbi! Koru yâ Rabbi!' Duanızı kabul etmez."

Neden? Emr-i mâruf nehy-i münker yapmadığınızdan sizi cezalandırıyor, cezanızı çekiyorsunuz.Neden?

Emr-i mâruf nehy-i münker yapmadığınızdan sizi cezalandırıyor, cezanızı çekiyorsunuz.
"Duanızı kabul eder miyim?" İdam mahkûmunu sehpaya getirmişler; "Son arzun nedir?" demişler."Duanızı kabul eder miyim?"

İdam mahkûmunu sehpaya getirmişler; "Son arzun nedir?" demişler.
Demiş ki; "İpi boynuma geçirmeyin, gıdıklanıyorum, koltuk altından geçirin." demiş.Demiş ki; "İpi boynuma geçirmeyin, gıdıklanıyorum, koltuk altından geçirin." demiş. Kabul olur mu? Cezayı yemiş, öyle saçma şey mi olur? Kabul olur mu? Cezayı yemiş, öyle saçma şey mi olur?

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üç tane olsun diye bunu da okuyalım, biraz uzadı ama... Üçüncü hadîs-i şerîf:

Üç tane olsun diye bunu da okuyalım, biraz uzadı ama...

Vecedtü'l-hasenete nûran fi'l-kalbi ve zeynen fi'l-vechi ve kuvveten fi'l-ameliVecedtü'l-hasenete nûran fi'l-kalbi ve zeynen fi'l-vechi ve kuvveten fi'l-ameli ve vecedtü'l-hatîete sevâden fi'l-kalbi ve şeynen fi'l-vechi ve vehnen fi'l-ameli. ve vecedtü'l-hatîete sevâden fi'l-kalbi ve şeynen fi'l-vechi ve vehnen fi'l-ameli.

Enes radıyallahu anh'ten bir hadîs-i şerîf. Diyor ki Peygamber Efendimiz; Enes radıyallahu anh'ten bir hadîs-i şerîf.

Diyor ki Peygamber Efendimiz;

" Müşahede ettim ve gördüm ki, anladım ki hasene, iyilik yapmak..."" Müşahede ettim ve gördüm ki, anladım ki hasene, iyilik yapmak..." Nûran fi'l-kalbi. "Kalpte -yani gönülde- nur oluyor." İyilik yaptı mı kalp nurlanıyor. Nûran fi'l-kalbi. "Kalpte -yani gönülde- nur oluyor."

İyilik yaptı mı kalp nurlanıyor.

"Gördüm ki iyilik yapmak kalbi nur yapıyor, nurlandırıyor,"Gördüm ki iyilik yapmak kalbi nur yapıyor, nurlandırıyor, içi pırıl pırıl aydınlanıyor, karanlık kalmıyor, kasvet kalmıyor." Kalpte nur... içi pırıl pırıl aydınlanıyor, karanlık kalmıyor, kasvet kalmıyor." Kalpte nur...

Ve zeynen fi'l-vechi. "Yüzde güzellik, ziynet oluyor." Ve zeynen fi'l-vechi. "Yüzde güzellik, ziynet oluyor."

Adamın yüzüne bakıyorsun; Allah Allah, ne mübarek adam ya, nur saçıyor etrafa... Neden? Adamın yüzüne bakıyorsun; Allah Allah, ne mübarek adam ya, nur saçıyor etrafa...

Neden?

İyilik yapa yapa yüzde bir güzelleşme oluyor. Süs, ziynet oluyor. İyilik yapa yapa yüzde bir güzelleşme oluyor. Süs, ziynet oluyor.

Ve kuvveten fi'l-ameli. "Ve iyi işler yapmakta da bir azim ve kuvvet meydana geliyor." Ve kuvveten fi'l-ameli. "Ve iyi işler yapmakta da bir azim ve kuvvet meydana geliyor."

"İnşaallah şunu da yapayım, bunu da yapayım..." diye sevaplı işlere arzu ve kuvvet meydana geliyor."İnşaallah şunu da yapayım, bunu da yapayım..." diye sevaplı işlere arzu ve kuvvet meydana geliyor. Buna mukabil; Ve vecedtü'l-hatîete. İşlenen hata, günah ne yapıyor? Buna mukabil;

Ve vecedtü'l-hatîete. İşlenen hata, günah ne yapıyor?

"Onu da gördüm ki..." Sevâden fi'l-kalbi. "Kalbi karartıyor, kalpte karalık meydana getiriyor." "Onu da gördüm ki..."

Sevâden fi'l-kalbi. "Kalbi karartıyor, kalpte karalık meydana getiriyor."

Gönlü daralıyor, kararıyor. Hayat öyle bir tatsızlaşıyor. İntihar edenler niye tatlı canına kıyıyor? Gönlü daralıyor, kararıyor. Hayat öyle bir tatsızlaşıyor. İntihar edenler niye tatlı canına kıyıyor?

İçi kararıyor da ondan. Hayattan bir zevk almıyor da ondan.İçi kararıyor da ondan. Hayattan bir zevk almıyor da ondan. Günah içini karartıyor, iç karalığı yapıyor, bir. Günah içini karartıyor, iç karalığı yapıyor, bir.

Ve şeynen fi'l-vechi. "Yüzü de çirkinleştiriyor." Ve şeynen fi'l-vechi. "Yüzü de çirkinleştiriyor."

Herife bir bakıyorsun; adam haydut, yüzünden belli, canavar gibi...Herife bir bakıyorsun; adam haydut, yüzünden belli, canavar gibi... Yüzüne bakınca tüylerin diken diken oluyor. insan Mafya reisi, belli. Neden? Yüzüne bakınca tüylerin diken diken oluyor. insan Mafya reisi, belli.

Neden?

Gözleri kan çanağı gibi vs. vs...Gözleri kan çanağı gibi vs. vs... İçkiden, kumardan, günahtan yüzünde günahın izi, emâresi beliriyor, iki. İçkiden, kumardan, günahtan yüzünde günahın izi, emâresi beliriyor, iki.

Kalbi kara oluyor. Yüzü çirkin, korkunç, sevimsiz, ürpertici oluyor. Kalbi kara oluyor. Yüzü çirkin, korkunç, sevimsiz, ürpertici oluyor.

Ve vehnen fi'l-ameli. "İyi iş yapmaya da isteksizlik meydana geliyor." Ve vehnen fi'l-ameli. "İyi iş yapmaya da isteksizlik meydana geliyor."

"Sabah namazına gel." "Gelemiyorum. Kıpırdayamıyorum." Neden? "Sabah namazına gel."

"Gelemiyorum. Kıpırdayamıyorum."

Neden?

Günah kuvvetini iyilik yapma kabiliyetini kırdı.Günah kuvvetini iyilik yapma kabiliyetini kırdı. Günah insanın iyilik yapma, ibadet etme şevkini kırıyor. Sevap arttırıyor.Günah insanın iyilik yapma, ibadet etme şevkini kırıyor. Sevap arttırıyor. Arttırdıkça daha çok sevap işliyor işliyor, cenneti buluyor.Arttırdıkça daha çok sevap işliyor işliyor, cenneti buluyor. Günah işledikçe de güzel şeyleri yapma arzusu azalıyor, günahları işliyor işliyor, cezayı buluyor. Günah işledikçe de güzel şeyleri yapma arzusu azalıyor, günahları işliyor işliyor, cezayı buluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi uyanık müslüman eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi uyanık müslüman eylesin. Haramlardan, günahlardan uzak yaşamayı nasip eylesin. Sevdiği kul eylesin.Haramlardan, günahlardan uzak yaşamayı nasip eylesin. Sevdiği kul eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. İki cihan saadetine nâil eylesin. el-Fâtiha! Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. İki cihan saadetine nâil eylesin.

el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2