Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Gidilen Yolların En Güzeli, Hidayet Yolu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Rebîü'l-Evvel 1421 / 18.06.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Doğru Yol Peygamberimizin (sav) Yoludur, İşlerin En Kötüsü Hidayet Yolundan Başka Yola Sapmaktır, Peygamberimizin Yüklendiği Sorumluluk | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Gidilen Yolların En Güzeli, Hidayet Yolu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Rebîü'l-Evvel 1421 / 18.06.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Doğru Yol Peygamberimizin (sav) Yoludur, İşlerin En Kötüsü Hidayet Yolundan Başka Yola Sapmaktır, Peygamberimizin Yüklendiği Sorumluluk | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn senedinâ ve mededinâVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihîve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem:

Ahsenü'l-hedyi hedyü Muhammedin ve şerrü'l-umûri muhdesâtühâ ve küllü bid'atin dalâletün.Ahsenü'l-hedyi hedyü Muhammedin ve şerrü'l-umûri muhdesâtühâ ve küllü bid'atin dalâletün. Men mâte ve tereke mâlen fe-liehlihî men tereke deynen ev dayâan fe-ileyye ve aleyye. Men mâte ve tereke mâlen fe-liehlihî men tereke deynen ev dayâan fe-ileyye ve aleyye.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz -Allah cümlemizi şefaatine erdirsin.-Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz -Allah cümlemizi şefaatine erdirsin.- İbn Sâd'ın Câbir radıyallahu anh'ten rivayet eylediği bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; İbn Sâd'ın Câbir radıyallahu anh'ten rivayet eylediği bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Ahsene'l-hedyi hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Ahsene'l-hedyi hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. "Tutturulan istikametlerin, gidilen yolların en güzeli Muhammed'in yoludur, Muhammed'in istikametidir." "Tutturulan istikametlerin, gidilen yolların en güzeli Muhammed'in yoludur, Muhammed'in istikametidir."

"Hidayet yoludur. En güzel yol Muhammed'in yoludur." "Hidayet yoludur. En güzel yol Muhammed'in yoludur."

Efendimiz kendisinden üçüncü bir şahısmış gibi bahsediyor.Efendimiz kendisinden üçüncü bir şahısmış gibi bahsediyor. Çünkü kendisi Allah'ın Resûlü, kendi adına konuşmuyor.Çünkü kendisi Allah'ın Resûlü, kendi adına konuşmuyor. Allahu Teâlâ hazretleri onu elçi olarak gönderdiği için, ondan öyle söylüyor.Allahu Teâlâ hazretleri onu elçi olarak gönderdiği için, ondan öyle söylüyor. "En güzel yol Muhammed'in yolu." Yani "Benim yolum" demek istiyor."En güzel yol Muhammed'in yolu." Yani "Benim yolum" demek istiyor. "Allah'ın razı olduğu yol, Allah'ın emrettiği yol" demek istiyor. Başka yollar? "Allah'ın razı olduğu yol, Allah'ın emrettiği yol" demek istiyor.

Başka yollar?

Başka yollar teminatlı değil. Belli değil. Nereye gideceği, sonunun ne olacağı meçhul.Başka yollar teminatlı değil. Belli değil. Nereye gideceği, sonunun ne olacağı meçhul. Çünkü yolu başlatanlar, yolu tutturanlar,Çünkü yolu başlatanlar, yolu tutturanlar, yolun sahipleri ve o yoldan gidenler nereye gidecekleri belli değil. yolun sahipleri ve o yoldan gidenler nereye gidecekleri belli değil.

Ama Peygamber Efendimiz'in yolu cennete götürüyor. O belli. Cennet yolu.Ama Peygamber Efendimiz'in yolu cennete götürüyor. O belli. Cennet yolu. Hem de Allah tarafından teminatı verilmiş olan yol.Hem de Allah tarafından teminatı verilmiş olan yol. "'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olun.' de onlara." diye Allah Peygamber Efendimiz'e emrediyor."'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olun.' de onlara." diye Allah Peygamber Efendimiz'e emrediyor. "Sana tâbi olsunlar, söyle onlara. 'Bana tâbi olun.' de, sana tâbi olsunlar." diye Allah emrediyor."Sana tâbi olsunlar, söyle onlara. 'Bana tâbi olun.' de, sana tâbi olsunlar." diye Allah emrediyor. Resûlullah'a uymanın, Resûlullah'ın izinden, peşinden gitmenin sonu;Resûlullah'a uymanın, Resûlullah'ın izinden, peşinden gitmenin sonu; Allah'ın rızasına ulaşmak, cennete girmek, ebedî saadete ermektir. Başka yollar? Allah'ın rızasına ulaşmak, cennete girmek, ebedî saadete ermektir.

Başka yollar?

Bilmiyoruz ki adam hangi yola gidiyor. Yoldan geçen bir arabaya elini kaldırıyorsun, biniyorsun.Bilmiyoruz ki adam hangi yola gidiyor. Yoldan geçen bir arabaya elini kaldırıyorsun, biniyorsun. Ne bileyim nereye gidecek, belli değil. Araba senin değil.Ne bileyim nereye gidecek, belli değil. Araba senin değil. Taksi değil, dolmuş değil, otobüs değil. O da duruyor, seni alıyor. Taksi değil, dolmuş değil, otobüs değil. O da duruyor, seni alıyor. Ama bilinmez ki; adam haydut mu, arsız mı, yüzsüz mü, ne tarafa gidecek, belli değil ki... Ama bilinmez ki; adam haydut mu, arsız mı, yüzsüz mü, ne tarafa gidecek, belli değil ki...

Ama Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'in yolu belli.Ama Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem'in yolu belli. Tarif ettiği yol, çağırdığı yol belli. Allah'ın rızasına çağırıyor, cennete çağırıyor. Tarif ettiği yol, çağırdığı yol belli. Allah'ın rızasına çağırıyor, cennete çağırıyor.

Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Muhdesât, şeddesiz peltek se ile;Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Muhdesât, şeddesiz peltek se ile; "sonradan ihdas olunan, yeni olarak ortaya çıkartılan şeyler." "sonradan ihdas olunan, yeni olarak ortaya çıkartılan şeyler."

"İşlerin en kötüsü, benim söylemediğim, benim öğretmediğim,"İşlerin en kötüsü, benim söylemediğim, benim öğretmediğim, Allah'ın buyurmadığı, din nâmına başkaları tarafından ortaya atılmış, sonradan çıkma şeylerdir. Allah'ın buyurmadığı, din nâmına başkaları tarafından ortaya atılmış, sonradan çıkma şeylerdir. İşlerin en kötüsüdür odur." Neden? İşlerin en kötüsüdür odur."

Neden?

Allah'ın yolunu bırakıp da başkasının yeniden ortaya çıkarttığı bir yola sapan nereye gidecek? Allah'ın yolunu bırakıp da başkasının yeniden ortaya çıkarttığı bir yola sapan nereye gidecek?

Allah'ın yolundan başka bir yola gidecek. Allah'ın yolundan başka bir yola gidecek.

Allah'ın yolundan başka bir yol da insanı doğru bir yere götürmez.Allah'ın yolundan başka bir yol da insanı doğru bir yere götürmez. Fe-mâ zâ ba'de'l-hakkı ille'l-dalâl.Fe-mâ zâ ba'de'l-hakkı ille'l-dalâl. İnsan hak yolda yürümezse, istikâmet şu taraf, cennet şu tarafta ise İnsan hak yolda yürümezse, istikâmet şu taraf, cennet şu tarafta ise başka tarafa giderse elbette cennete varamaz. başka tarafa giderse elbette cennete varamaz.

Şerre'l-umûri muhdesâtühâ. "İşlerin en kötüsü sonradan çıkmış olanlardır." Nasıl olacak? Şerre'l-umûri muhdesâtühâ. "İşlerin en kötüsü sonradan çıkmış olanlardır."

Nasıl olacak?

Resûlullah'ın sünnetine uyacaksın. Resûlullah'ın sünnetine uyacaksın.

"Avrupa'da bir akım çıkmış, Amerika'da cereyan çıkmış, Ruslar şöyle demiş..." "Avrupa'da bir akım çıkmış, Amerika'da cereyan çıkmış, Ruslar şöyle demiş..."

Hiç kıymeti yok. Onlar kendilerini kurtaramadılar, toplumlarını kurtaramadılar.Hiç kıymeti yok. Onlar kendilerini kurtaramadılar, toplumlarını kurtaramadılar. Onlar kendileri muhtaç, kendileri şaşkın; başkasına nasıl yol gösterecekler? Onlar kendileri muhtaç, kendileri şaşkın; başkasına nasıl yol gösterecekler?

Lenin de kimmiş? Stalin de kimmiş? Karl Marks'ta kimmiş? Engels de kimmiş? Onlardan ne olacak? Lenin de kimmiş? Stalin de kimmiş? Karl Marks'ta kimmiş? Engels de kimmiş? Onlardan ne olacak?

Kendilerine faydası olmamış ki başkasına faydası olsun!Kendilerine faydası olmamış ki başkasına faydası olsun! Kavga çıkartmışlar, dövüş çıkartmışlar, cihanı velveleye vermişler. Kıymeti yok! Kavga çıkartmışlar, dövüş çıkartmışlar, cihanı velveleye vermişler. Kıymeti yok!

"Bir de egzistansiyalizm çıkmış, füturizm çıkmış..." Onların da kıymeti yok! "Bir de egzistansiyalizm çıkmış, füturizm çıkmış..."

Onların da kıymeti yok!

"Fransa'da yeni bir akım..." Onun da kıymeti yok! "Önümüzdeki sene çıkacak..." Onun da kıymeti yok! "Fransa'da yeni bir akım..."

Onun da kıymeti yok!

"Önümüzdeki sene çıkacak..."

Onun da kıymeti yok!

Çünkü Allah'ın Resûlü'nün yolu var. Allah'ın Resûlü'nün insanları kurtaracak yolu var.Çünkü Allah'ın Resûlü'nün yolu var. Allah'ın Resûlü'nün insanları kurtaracak yolu var. Başka yolların ne kıymeti olur? Başka yolların ne kıymeti olur?

Ve küllü bid'atin dalâletün. "Sonradan ortaya çıkmış bütün bid'atler hepsi sapıklıktır." Ve küllü bid'atin dalâletün. "Sonradan ortaya çıkmış bütün bid'atler hepsi sapıklıktır."

Bu söz bizi sapasağlam bir şekilde sünnet-i seniyye-i nebeviyyeye bağlıyor.Bu söz bizi sapasağlam bir şekilde sünnet-i seniyye-i nebeviyyeye bağlıyor. Bizi sünnete bağlıyor. "Bid'atler sapıklıktır." diyor. Binâenaleyh, bid'ate uymayacağız.Bizi sünnete bağlıyor. "Bid'atler sapıklıktır." diyor. Binâenaleyh, bid'ate uymayacağız. Sünnete uyacağız. Sünnet yolundan gideceğiz.Sünnete uyacağız. Sünnet yolundan gideceğiz. Onun için, Peygamber Efendimiz'in hadislerini okuyacağız.Onun için, Peygamber Efendimiz'in hadislerini okuyacağız. Resûlullah Efendimiz'in tavsiyelerini öğreneceğiz, onun yolunda gideceğiz.Resûlullah Efendimiz'in tavsiyelerini öğreneceğiz, onun yolunda gideceğiz. Öteki yollar bid'at. Bid'atler dalâlet. Dalâlet de -dalâlet, dat ile- insanı cehenneme götürür. Öteki yollar bid'at. Bid'atler dalâlet. Dalâlet de -dalâlet, dat ile- insanı cehenneme götürür.

Ğayri'l-mağdûbi aleyhim ve le'd-dâllîn demiyor muyuz?Ğayri'l-mağdûbi aleyhim ve le'd-dâllîn demiyor muyuz? "Dalâlet yolunda gidenlerin yoluna bizi götürme." demiyor muyuz? "Dalâlet yolunda gidenlerin yoluna bizi götürme." demiyor muyuz?

Her gün Fâtiha'yı okurken onu diyoruz, Allah'tan onu istiyoruz. Her gün Fâtiha'yı okurken onu diyoruz, Allah'tan onu istiyoruz.

Ne güzel, Peygamber Efendimiz'in omzuna yüklendiği yüke bakın; Ne güzel, Peygamber Efendimiz'in omzuna yüklendiği yüke bakın;

Men mâte. "Kim ölürse..." "Kim ki öldü..." Tam tercümesi böyle; "Kim ki öldü..." demek. Men mâte. "Kim ölürse..."

"Kim ki öldü..." Tam tercümesi böyle; "Kim ki öldü..." demek.

Men. "O kimse ki." Mâte. "Öldü." "Kim ölürse..." Sonra? Men. "O kimse ki." Mâte. "Öldü."

"Kim ölürse..."

Sonra?

Ve tereke mâlen. "Kim ki öldü ve arkada mal bıraktı." Ve tereke mâlen. "Kim ki öldü ve arkada mal bıraktı."

Yani ölüp arkasında miras bırakan kimse... Yani ölüp arkasında miras bırakan kimse...

Fe-liehlihî. "Mal ailesinin fertlerinindir, mirasçılarınındır." Fe-liehlihî. "Mal ailesinin fertlerinindir, mirasçılarınındır."

"Taksim etsinler, yesinler." "Ne var bunda?" "Taksim etsinler, yesinler."

"Ne var bunda?"

Gör bak, arkasını dinle de o zaman anla. Bak arkasında ne diyor Efendimiz: Gör bak, arkasını dinle de o zaman anla. Bak arkasında ne diyor Efendimiz:

Men tereke deynen ev dayâan.Men tereke deynen ev dayâan. Adamcağız borçlu öldü; "Ben ödeyeceğim." diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.Adamcağız borçlu öldü; "Ben ödeyeceğim." diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. "Borç benim." diyor. "Ümmetin borcunu ben ödeyeceğim." diyor. "Borç benim." diyor. "Ümmetin borcunu ben ödeyeceğim." diyor.

Şu şefkate bak! Şu insâniyetin yüksekliğine bak! Şu idareciliğe bak! Şu liderliğe bak!Şu şefkate bak! Şu insâniyetin yüksekliğine bak! Şu idareciliğe bak! Şu liderliğe bak! Şu önderliğe bak! Şu başkanlığa bak! "Borçla ölmüşse borcu benim.Şu önderliğe bak! Şu başkanlığa bak!

"Borçla ölmüşse borcu benim.
Ben ödeyeceğim." diyor Peygamber Efendimiz. Ben ödeyeceğim." diyor Peygamber Efendimiz.

Ev dayâan. "Veyahut da zâyi olmuş, kaybolmuş, çoluk çocuğu bakımsız kalmış,Ev dayâan. "Veyahut da zâyi olmuş, kaybolmuş, çoluk çocuğu bakımsız kalmış, ailesi darmadağın kalmışsa..."ailesi darmadağın kalmışsa..." Fe-aleyye. "O çocuklara bakmak benim vazifem." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.Fe-aleyye. "O çocuklara bakmak benim vazifem." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. "Ben bakacağım onlara." diyor. İşte böyle olur."Ben bakacağım onlara." diyor.

İşte böyle olur.
İşte hakiki başkanlık böyle olur! İşte hakiki başkanlık böyle olur! Öyle Mercedeslere kurulup da, halkın parasını yiyip de, votkaları, en pahalı içkileri yudumlayıp da,Öyle Mercedeslere kurulup da, halkın parasını yiyip de, votkaları, en pahalı içkileri yudumlayıp da, dansöz seyredip de yönetim olmaz! İstediğiniz kadar kızın! dansöz seyredip de yönetim olmaz!

İstediğiniz kadar kızın!

Bak, "Borçluysa borcunu ben ödeyeceğim.Bak, "Borçluysa borcunu ben ödeyeceğim. Kimsesiz, çoluk çocuğu ailesi darmadağın kalmışsa onlara ben bakacağım." diyorKimsesiz, çoluk çocuğu ailesi darmadağın kalmışsa onlara ben bakacağım." diyor Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. İnsâniyeti görün. İslâmiyeti görün.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.

İnsâniyeti görün. İslâmiyeti görün.
Kemâli görün. Olgunluğu görün. Merhameti görün. Şu dinin güzelliğini görün... Kemâli görün. Olgunluğu görün. Merhameti görün. Şu dinin güzelliğini görün...

Ahsinû -yâ eyyühe'n-nâs- bi-Rabbi'l-âlemîne zanne fe-inne'r-Rabbe inde zanni abdihî bihî. Ahsinû -yâ eyyühe'n-nâs- bi-Rabbi'l-âlemîne zanne fe-inne'r-Rabbe inde zanni abdihî bihî.

"Ey insanlar! Âlemlerin Rabbine olan kanaatinizi güzel tutun."Ey insanlar! Âlemlerin Rabbine olan kanaatinizi güzel tutun. Zannınızı hüsnüzan edin, güzel tutun. Rabbiniz'den güzel şeyleri umun.Zannınızı hüsnüzan edin, güzel tutun. Rabbiniz'den güzel şeyleri umun. Rabbiniz'in size muamelesi konusunda iyimser olun, hüsnüzan besleyin." Rabbiniz'in size muamelesi konusunda iyimser olun, hüsnüzan besleyin."

Fe-inne'r-Rabbe inde zanni abdihî bihî.Fe-inne'r-Rabbe inde zanni abdihî bihî. "Çünkü Rabbü'l-âlemîn kulunun kendisine karşı beslediği umuda göre muamele eder."Çünkü Rabbü'l-âlemîn kulunun kendisine karşı beslediği umuda göre muamele eder. Kulunun kendisine karşı beslediği hüsnüzannı boşa çıkartmaz." Kulunun kendisine karşı beslediği hüsnüzannı boşa çıkartmaz."

O Rabbinin rahmetini umuyor; Allah rahmetini umup duran kuluna gazap etmez.O Rabbinin rahmetini umuyor; Allah rahmetini umup duran kuluna gazap etmez. Zannına göre muamele eder. Zannına göre muamele eder.

Onun için, Allahu Teâlâ hazretlerini sevin, hüsnüzan besleyin.Onun için, Allahu Teâlâ hazretlerini sevin, hüsnüzan besleyin. "Rabbim Erhamü'r-râhimîn'dir, rahmeti geniştir, lütfu çoktur; "Rabbim Erhamü'r-râhimîn'dir, rahmeti geniştir, lütfu çoktur; elbette bu yüzü karayı da affeder, elbette beni de bağışlar..." diye hüsnüzan edin,elbette bu yüzü karayı da affeder, elbette beni de bağışlar..." diye hüsnüzan edin, diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tavsiye buyuruyor. diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tavsiye buyuruyor.

Şu Rabbimiz'in rahmetinin genişliğine bak...Şu Rabbimiz'in rahmetinin genişliğine bak... Bunu kendisi mi söylüyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz? Bunu kendisi mi söylüyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz?

Allah'ın buyruğu ile söylüyor. Rahmeti çok... Allah'ın buyruğu ile söylüyor.

Rahmeti çok...

Ve rahmetî vesiat külle şey'in buyurmuyor mu Kur'ân-ı Kerîm'de? Ve rahmetî vesiat külle şey'in buyurmuyor mu Kur'ân-ı Kerîm'de?

Böyle buyuruyor. "Rahmetim her şeyi içine almıştır, kapsamıştır, kuşatmıştır." buyuruyor. Böyle buyuruyor. "Rahmetim her şeyi içine almıştır, kapsamıştır, kuşatmıştır." buyuruyor.

Rahmeti çok, elhamdülillah... Rahmeti çok, elhamdülillah...

Ahsinü'l-kefene mevtâküm fe innehüm yetebâhevne li-yetezâlerûne bihâ fî kubûrihim. Ahsinü'l-kefene mevtâküm fe innehüm yetebâhevne li-yetezâlerûne bihâ fî kubûrihim.

Allahu ekber! Deylemî rahmetullahi aleyh, Câbir radıyallahu anh'ten rivayet etmiş.Allahu ekber!

Deylemî rahmetullahi aleyh, Câbir radıyallahu anh'ten rivayet etmiş.
Peygamber Efendimiz diyor ki; "Mevtanızın kefenini tertemiz, güzel; güzel bezden yapın!" Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Mevtanızın kefenini tertemiz, güzel; güzel bezden yapın!"

Nasıl olsa öldü diye uyduruk kaydırık şeylerle sarmayın.Nasıl olsa öldü diye uyduruk kaydırık şeylerle sarmayın. Mevtanızın kefenini mümkünse güzel yapın, diyor. Mevtanızın kefenini mümkünse güzel yapın, diyor.

Ahsinü'l-kefene mevtâküm fe innehüm yetebâhevne. "Ölülerinizin kefenini güzel yapınAhsinü'l-kefene mevtâküm fe innehüm yetebâhevne. "Ölülerinizin kefenini güzel yapın çünkü onlar kefenleriyle sevinecekler, övünecekler. çünkü onlar kefenleriyle sevinecekler, övünecekler. Kefenlerinin güzellikleriyle mübahat, edecekler memnun olacaklar." Kefenlerinin güzellikleriyle mübahat, edecekler memnun olacaklar."

Li-yetezâlerûne bihâ fî kubûrihim. "Ve kabirlerinde birbirlerini o kefenlerine bürülü ziyaret edecekler." Li-yetezâlerûne bihâ fî kubûrihim. "Ve kabirlerinde birbirlerini o kefenlerine bürülü ziyaret edecekler."

Aynı manada bir hadîs-i şerîf daha var: Aynı manada bir hadîs-i şerîf daha var:

Ahsinü'l-kefene ve lâ tüğzû mevtâküm bi-avîlin ve lâ bi-tezkiyetin ve lâ bi-te'hîri vasiyyetinAhsinü'l-kefene ve lâ tüğzû mevtâküm bi-avîlin ve lâ bi-tezkiyetin ve lâ bi-te'hîri vasiyyetin ve lâ bi-katîatin ve accilû kadâe deynihî va'dilû an cirâni's-sûi fe izâ hafeltüm fe a'mikû ve evsiû. ve lâ bi-katîatin ve accilû kadâe deynihî va'dilû an cirâni's-sûi fe izâ hafeltüm fe a'mikû ve evsiû.

Ümmü Seleme radıyallahu anh'ten Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi: Ümmü Seleme radıyallahu anh'ten Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi:

Ahsinü'l-kefene. "Kefeni güzel yapın!" Ve lâ tüğzû mevtâküm. "Mevtanızı, ölenlerinizi ezalandırmayın!" Ahsinü'l-kefene. "Kefeni güzel yapın!" Ve lâ tüğzû mevtâküm. "Mevtanızı, ölenlerinizi ezalandırmayın!"

Neyle? Bi-avîlin. "Aaaaah vahhh…Neyle?

Bi-avîlin. "Aaaaah vahhh…
Bağırmakla, ağıtla, feryatla mevtanızı ezalandırmayın!"Bağırmakla, ağıtla, feryatla mevtanızı ezalandırmayın!" Ve lâ b-tezkiyetin. "Lüzumsuz medihlerle;Ve lâ b-tezkiyetin. "Lüzumsuz medihlerle; 'Bunun hiçbir günahı yoktu da masumdu da filan…' mezar başındaki parlak nutuklarla [ezalandırmayın]!" 'Bunun hiçbir günahı yoktu da masumdu da filan…' mezar başındaki parlak nutuklarla [ezalandırmayın]!"

"Bak şu heriflerin benim hakkımda uydurduğu yalanlara…" "Bak şu heriflerin benim hakkımda uydurduğu yalanlara…"

Adam aşağıda, içerde utanır, üzülür. Ve lâ bi-te'hîri vasiyyetin.Adam aşağıda, içerde utanır, üzülür.

Ve lâ bi-te'hîri vasiyyetin.
Vasiyetini yerine getirmeyi tehir etmekle de mevtanızı üzmeyin!" Vasiyetini yerine getirmeyi tehir etmekle de mevtanızı üzmeyin!"

Vasiyeti var: Şu hanı şu vakfa bıraktım, diyor.Vasiyeti var: Şu hanı şu vakfa bıraktım, diyor. Devrini de yaptırmış vakfımızın olmuş.Devrini de yaptırmış vakfımızın olmuş. Mirasçıları, adamın hâl-i hayatında bağışladığı hanı, vefatından sonra vakfın elinden almaya çalışıyor. Mirasçıları, adamın hâl-i hayatında bağışladığı hanı, vefatından sonra vakfın elinden almaya çalışıyor.

Bre insafsız! Utanmaz mısın, bu mal senin değil ki! Hâl-i hayatında vermiş.Bre insafsız! Utanmaz mısın, bu mal senin değil ki! Hâl-i hayatında vermiş. Sağlığında, kendi rızasıyla kendi malını vermiş; utanmıyor musun vakıftan malı geri almaya?!.. Sağlığında, kendi rızasıyla kendi malını vermiş; utanmıyor musun vakıftan malı geri almaya?!..

Utanmıyor çünkü utanmaz! Utanmıyor çünkü utanmaz!

Değil verdiği hayrı geri almak, "Benden sonra vasiyet ediyorum kiDeğil verdiği hayrı geri almak, "Benden sonra vasiyet ediyorum ki falanca tarlamı camiye verin…" dese vasiyetini bile tehir etmeyecek! falanca tarlamı camiye verin…" dese vasiyetini bile tehir etmeyecek!

Şimdi kanun var! Kanunu kim yapmış? Şimdi kanun var!

Kanunu kim yapmış?

Mebuslar; seçtiğiniz kravatlı, sinekkaydı tıraşlı,Mebuslar; seçtiğiniz kravatlı, sinekkaydı tıraşlı, meydanlarda bol bol nutuk veren adamlar yapmış kanunları. meydanlarda bol bol nutuk veren adamlar yapmış kanunları.

Kişi vefat ediyor, miras taksim edilmiyor. Ne olacakmış? Kişi vefat ediyor, miras taksim edilmiyor.

Ne olacakmış?

Hanımı ölünceye kadar o mallardan hanımı istifade edecekmiş… Hayır.Hanımı ölünceye kadar o mallardan hanımı istifade edecekmiş…

Hayır.
Hanım da mirasçılarından birisi. Bölüşülür, onun hissesine düşeni o alır.Hanım da mirasçılarından birisi. Bölüşülür, onun hissesine düşeni o alır. Ötekilerde haklarına bir an evvel kavuşurlar. Ötekilerde haklarına bir an evvel kavuşurlar.

Kadın 50 sene yaşarsa bu miras 50 sene gecikiyor. Mirasçı daha önce ölüyor.Kadın 50 sene yaşarsa bu miras 50 sene gecikiyor. Mirasçı daha önce ölüyor. Ayıkla pirincin taşını! Vefat eder etmez -vasiyeti hariç, borçları hariç-Ayıkla pirincin taşını! Vefat eder etmez -vasiyeti hariç, borçları hariç- miras taksimine göre mal, varislerindir. Kadın verdirtmiyor. miras taksimine göre mal, varislerindir. Kadın verdirtmiyor.

"Hayır, ben ölünceye kadar taksim edilmesin!" diyor. Çünkü kanun çıkarmışlar."Hayır, ben ölünceye kadar taksim edilmesin!" diyor. Çünkü kanun çıkarmışlar. O kanuna göre taksim edilmesin, diyor. Tehir ediyor, mevta üzülüyor! O kanuna göre taksim edilmesin, diyor. Tehir ediyor, mevta üzülüyor!

"Vasiyetinin tehiriyle mevtayı ezalandırmayın!" Adam kabrinde üzülüyor."Vasiyetinin tehiriyle mevtayı ezalandırmayın!"

Adam kabrinde üzülüyor.
"Malı mirasçılara vermeyi geciktirdiler, vasiyetimi yapmakta geciktiler…" diye üzülüyor."Malı mirasçılara vermeyi geciktirdiler, vasiyetimi yapmakta geciktiler…" diye üzülüyor. Kabrinde ezalanıyor, eziyet görüyor. Eza, "eziyet görmek" demek. Kabrinde ezalanıyor, eziyet görüyor.

Eza, "eziyet görmek" demek.

Ve lâ bi-katîatin.Ve lâ bi-katîatin. Vasiyetine bağlı ise vasiyetini "tehir etmekle"veya "keserek yaptırmayarak,Vasiyetine bağlı ise vasiyetini "tehir etmekle"veya "keserek yaptırmayarak, kat ederek, engelleyerek" mânasına gelebilir. kat ederek, engelleyerek" mânasına gelebilir.

Burada tercümede şöyle demiş: Burada tercümede şöyle demiş:

"Ziyaretini engellemekle yakınları kabri ziyaret etmezlerse mevta da üzülür!" "Ziyaretini engellemekle yakınları kabri ziyaret etmezlerse mevta da üzülür!"

Ölü öldü, yakınları kabri ziyaret etmiyor.Ölü öldü, yakınları kabri ziyaret etmiyor. Ne oldu dünyadaki ahbaplık, babalık, evlatlık, yakınlık, dayılık, yeğenlik, amcalık vs… Hiç uğramıyor! Ne oldu dünyadaki ahbaplık, babalık, evlatlık, yakınlık, dayılık, yeğenlik, amcalık vs… Hiç uğramıyor!

Ne yapmış oluyor? Ölüyle alakayı kesmiş oluyor.Ne yapmış oluyor?

Ölüyle alakayı kesmiş oluyor.
O alaka kesilince; "Bak bana hiç gelmedi, hiç aramadı sormadı.O alaka kesilince; "Bak bana hiç gelmedi, hiç aramadı sormadı. Kabrimin başında Fâtiha okumadı, Yâsîn okumadı, Tebâreke okumadı; Kabrimin başında Fâtiha okumadı, Yâsîn okumadı, Tebâreke okumadı; hiç ziyaret etmedi…" Bundan da ezalanır. Bu mânaya da olabilir. hiç ziyaret etmedi…" Bundan da ezalanır. Bu mânaya da olabilir.

Kabir ziyaretini terk etmekle de kabir sahibi üzülür. Ziyaret edeceksiniz, sevinir.Kabir ziyaretini terk etmekle de kabir sahibi üzülür. Ziyaret edeceksiniz, sevinir. Canlıyı ziyaret etmiş gibi memnun olur. Efendimiz sonra ne tavsiye ediyor? Canlıyı ziyaret etmiş gibi memnun olur.

Efendimiz sonra ne tavsiye ediyor?

Ve accilû kadâe deynihî. "Vefat edenin borçlarını ödemeye acele ediniz!" Ve accilû kadâe deynihî. "Vefat edenin borçlarını ödemeye acele ediniz!"

"Getirin bakalım kalan mallarını, koyun bakayım ortaya… Bunda kimin alacağı vardı? Hemen ödeyelim…" "Getirin bakalım kalan mallarını, koyun bakayım ortaya… Bunda kimin alacağı vardı? Hemen ödeyelim…"

Paralarla ödenemediyse; "Falancayı satalım, hemen ödeyelim…" Paralarla ödenemediyse;

"Falancayı satalım, hemen ödeyelim…"

Çünkü onun kurtulması borcunun ödenmesine bağlıdır. Kurtulmaz.Çünkü onun kurtulması borcunun ödenmesine bağlıdır. Kurtulmaz. Aşağıda bağımlı kalır. Borcu ödenecek ki kurtulsun.Aşağıda bağımlı kalır. Borcu ödenecek ki kurtulsun. Borcu ödenmediği müddetçe kabirde ezalanır. Onu da çabuk yapmak lazım! Borcu ödenmediği müddetçe kabirde ezalanır. Onu da çabuk yapmak lazım!

Va'dilû an cirâni's-sûi. "Kötü komşulardan onu çevirin!" Bu, iki mânaya olabilir: Va'dilû an cirâni's-sûi. "Kötü komşulardan onu çevirin!"

Bu, iki mânaya olabilir:

1.Adamcağızı kötü insanların kabir komşusu yapmayın ki1.Adamcağızı kötü insanların kabir komşusu yapmayın ki yandaki kabirde kötü herif azap gördükçe bu da burada onun feryadını duydukça üzülür. yandaki kabirde kötü herif azap gördükçe bu da burada onun feryadını duydukça üzülür.

Onun için müslümanların kabristanıyla kâfirlerinki ayrı oluyor.Onun için müslümanların kabristanıyla kâfirlerinki ayrı oluyor. Asrî kabristan diye hepsini bir araya yığmak iş değil. Ben şaşırdım yahu!Asrî kabristan diye hepsini bir araya yığmak iş değil.

Ben şaşırdım yahu!
Bunlar meraklı; asrî elbise, asrî kumaş, asrî moda, asrî âdet… Bir de asrî kabristan!.. Bunlar meraklı; asrî elbise, asrî kumaş, asrî moda, asrî âdet… Bir de asrî kabristan!..

Gidiyorum: Asrî kabristan! Yahu köy perişan, etraf perişan; kabir asrî!Gidiyorum: Asrî kabristan! Yahu köy perişan, etraf perişan; kabir asrî! Bunu anlayamıyordum. Düşündüm. Ne? Bunu anlayamıyordum. Düşündüm.

Ne?

Gâvuru, hristiyanı hepsi aynı kabristanda harman; asrîlik bu!Gâvuru, hristiyanı hepsi aynı kabristanda harman; asrîlik bu! Çünkü eskiden yahudilerin maşhatlığı ayrıydı hristiyanların kabristanı ayrıydı.Çünkü eskiden yahudilerin maşhatlığı ayrıydı hristiyanların kabristanı ayrıydı. Bu hristiyan kabristanı, deniliyordu. Bu müslümanın kabristanı, deniliyordu. Bu hristiyan kabristanı, deniliyordu. Bu müslümanın kabristanı, deniliyordu.

Asrîlik diye bütün mevtayı aynı yere, aynı kabristana tıkıyorlar! Ne oluyor? Asrîlik diye bütün mevtayı aynı yere, aynı kabristana tıkıyorlar!

Ne oluyor?

Yandaki kabrinde cehennem azabı görüyor.Yandaki kabrinde cehennem azabı görüyor. Çünkü kabir kâfirler için cehennem çukurlarından bir çukurdur. Çünkü kabir kâfirler için cehennem çukurlarından bir çukurdur. Basıyor feryadı, basıyor feryadı; yandaki eza görüyor. Basıyor feryadı, basıyor feryadı; yandaki eza görüyor.

"Kötü komşulardan onu çevirin, uzak tutun!" "Kötü komşulardan onu çevirin, uzak tutun!"

"Kötü yere gömmeyin, kötü insanların olduğu yere gömmeyin!" demek olabilir."Kötü yere gömmeyin, kötü insanların olduğu yere gömmeyin!" demek olabilir. Allahualem. İzahat olmadığı için öyle [yorum] yapıyoruz: Allahualem. İzahat olmadığı için öyle [yorum] yapıyoruz:

"Kötü komşulardan onu çevirin!" 2.Veyahut kötü komşular adamcağızı kötülüyor: "Kötü komşulardan onu çevirin!"

2.Veyahut kötü komşular adamcağızı kötülüyor:

"İllallah bu hacı efendiden, şöyle kötüydü böyle kötüydü…" "İllallah bu hacı efendiden, şöyle kötüydü böyle kötüydü…"

Yahu siz bu adamcağıza bu komşunuza niye düşmansınız? Yahu siz bu adamcağıza bu komşunuza niye düşmansınız?

"Hacı, dar kafalı, mutaassıptı. Biz açık geziyoruz diye bize kızardı. Bizi ziyarete gelmezdi…" "Hacı, dar kafalı, mutaassıptı. Biz açık geziyoruz diye bize kızardı. Bizi ziyarete gelmezdi…"

Yahu siz kendiniz kabahatlisiniz, ona ne kızıyorsunuz! Adamcağız müslüman.Yahu siz kendiniz kabahatlisiniz, ona ne kızıyorsunuz! Adamcağız müslüman. Müslüman yaşamış diye o yaşantıda olmayanlar onu kötülüyorlar.Müslüman yaşamış diye o yaşantıda olmayanlar onu kötülüyorlar. Hakikaten bakıyorsun, bir sürü aleyhte laf söylüyorlar. Kurcalıyorsun: Hakikaten bakıyorsun, bir sürü aleyhte laf söylüyorlar. Kurcalıyorsun:

Neymiş, hakkınızı mı yemiş? Yok. Şöyle mi yapmış? Yok. Neymiş, hakkınızı mı yemiş?

Yok.

Şöyle mi yapmış?

Yok.

Böyle mi yapmış? Yok. Böyle mi yapmış?

Yok.

"Dar kafalıydı, çember sakallıydı, cübbeliydi, sarıklıydı, eli tesbihliydi, Hûcuydu…"Dar kafalıydı, çember sakallıydı, cübbeliydi, sarıklıydı, eli tesbihliydi, Hûcuydu… Eyvah, Hûcuysa yandık!" "Hû hû hû…" demek korkunç bir şey gibi geliyor onlara! Eyvah, Hûcuysa yandık!"

"Hû hû hû…" demek korkunç bir şey gibi geliyor onlara!

"Bilmem işte böyle bir şeydi. Hiç bize gelmezdi gitmezdi…" Sana nasıl gelsin?!.."Bilmem işte böyle bir şeydi. Hiç bize gelmezdi gitmezdi…"

Sana nasıl gelsin?!..
Sen her akşam rakı sofrası kuruyorsun, bahçede demleniyorsun. Adamcağız sana nasıl gelsin?!.. Sen her akşam rakı sofrası kuruyorsun, bahçede demleniyorsun. Adamcağız sana nasıl gelsin?!..

Ölünce bir sürü aleyhinde konuşuyor.Ölünce bir sürü aleyhinde konuşuyor. Onlardan yüz çevirin,Onlardan yüz çevirin, o kötü komşuların kötü laflarına aldırmayın!" demek gibi de olabilir belki, bilmiyorum. o kötü komşuların kötü laflarına aldırmayın!" demek gibi de olabilir belki, bilmiyorum.

Ama bu ikisi de doğrudur. Kötü insanların yanına da gömülmemesi lazım. İyi bir yere [gömülmeli]. Ama bu ikisi de doğrudur. Kötü insanların yanına da gömülmemesi lazım. İyi bir yere [gömülmeli].

Necip Fazıl [Kısakürek]'in şeyhi Abdulhâkim Efendi Ankara'da vefat etmiş. Necip Fazıl [Kısakürek]'in şeyhi Abdulhâkim Efendi Ankara'da vefat etmiş.

Nereye gömülmesini istemiş? Keçiören'den tepeyi çıkacaksın, dağı aşacaksın.Nereye gömülmesini istemiş?

Keçiören'den tepeyi çıkacaksın, dağı aşacaksın.
Orada Bağlum diye bir nahiye var, eski bir nahiye. Bazı evliyâullahın filan olduğu bir yer. Orada Bağlum diye bir nahiye var, eski bir nahiye. Bazı evliyâullahın filan olduğu bir yer.

"Beni oraya gömün." diye vasiyet etmiş."Beni oraya gömün." diye vasiyet etmiş. Necip Fazıl'ın şeyhi Abdulhâkim Efendi'nin mezarı orada.Necip Fazıl'ın şeyhi Abdulhâkim Efendi'nin mezarı orada. Öbür tarafta gömülmeyi istememiş, dağın öbür tarafına vasiyet etmiş. Öbür tarafta gömülmeyi istememiş, dağın öbür tarafına vasiyet etmiş. Keçiörenden çıkacaksın; Keçiören, Ufuktepe, Sanatoryum…Keçiörenden çıkacaksın; Keçiören, Ufuktepe, Sanatoryum… Geç geç geç, yürü yürü yürü; tepeyi aş. Geç geç geç, yürü yürü yürü; tepeyi aş. Öbür tarafta eski Kızılcahamam yolu üzerinde Bağlum kasabası var.Öbür tarafta eski Kızılcahamam yolu üzerinde Bağlum kasabası var. Kendisini orada defnettirmiş. Vasiyeti öyle! Biz de kabrini ziyaret ettik. Allah rahmet eylesin. Kendisini orada defnettirmiş. Vasiyeti öyle! Biz de kabrini ziyaret ettik. Allah rahmet eylesin.

Nasıl bir adammış? Beyazıd Camii'nde vaaz verirmiş. Ben bunu duydum: Nasıl bir adammış?

Beyazıd Camii'nde vaaz verirmiş. Ben bunu duydum:

"Bu evliyâullahtan!" filan diyorlarmış. "Bu evliyâullahtan!" filan diyorlarmış. Bizim burada bu kitabı okuduğumuz gibi orada bir kitap okuyormuş.Bizim burada bu kitabı okuduğumuz gibi orada bir kitap okuyormuş. Okuduğu yerin sayfasını koyuyormuş, ertesi vaazda yine oradan devam ediyormuş.Okuduğu yerin sayfasını koyuyormuş, ertesi vaazda yine oradan devam ediyormuş. Belli bir kitap sürüyormuş, takip ediyormuş. Belli bir kitap sürüyormuş, takip ediyormuş.

Onun vaazına giden üç kişi demişler ki; "Buna evliyâ diyorlar.Onun vaazına giden üç kişi demişler ki;

"Buna evliyâ diyorlar.
Madem evliyâ ise bizim gönlümüzdeki soruları bilsin, cevaplandırsın!.." Madem evliyâ ise bizim gönlümüzdeki soruları bilsin, cevaplandırsın!.."

Üç tane mesele düşünmüşler: Üç tane mesele düşünmüşler:

"Hocaefendi şu konuyu anlatsın, şu sorunun cevabını versin."Hocaefendi şu konuyu anlatsın, şu sorunun cevabını versin. Şu konuyu anlatsın, şu sorunun cevabını versin, şu konuyu anlatsın, şunun cevabını versin!" Şu konuyu anlatsın, şu sorunun cevabını versin, şu konuyu anlatsın, şunun cevabını versin!"

Mübarek gelmiş, kürsüsüne oturmuş. Bismillahirrahmanirrahim. Mübarek gelmiş, kürsüsüne oturmuş.

Bismillahirrahmanirrahim.

Kitabının sayfasını açmış. Demiş ki; Kitabının sayfasını açmış. Demiş ki;

"Ey cemaat-i müslimîn! Falanca bahsi bitirmiştik, falanca başlıkta kalmıştık."Ey cemaat-i müslimîn! Falanca bahsi bitirmiştik, falanca başlıkta kalmıştık. Filanca yeri okuyacaktık ama şu vaaza başlamadan önceFilanca yeri okuyacaktık ama şu vaaza başlamadan önce üç tane sorunun cevabını vereyim de öyle başlayayım…" üç tane sorunun cevabını vereyim de öyle başlayayım…"

Allah bildirince biliyor, Allah'ın ikramı bu! Evliyâullaha keramet Allah'ın ikramıdır.Allah bildirince biliyor, Allah'ın ikramı bu! Evliyâullaha keramet Allah'ın ikramıdır. Allah ikram ediyor. Allah ikram ediyor.

"Kötü komşulardan dönün, yüz çevirin!" ya da "Kötü komşuların yanına gömmekten vazgeçin!" mânasına. "Kötü komşulardan dönün, yüz çevirin!" ya da "Kötü komşuların yanına gömmekten vazgeçin!" mânasına.

fe izâ hafeltüm fe âmikû. "Kabrini kazınca derin kazın!" Neden derin kazın deniyor? fe izâ hafeltüm fe âmikû. "Kabrini kazınca derin kazın!"

Neden derin kazın deniyor?

Çünkü sığ kazılırsa az kazılırsa kokusunu duyan bazı hayvanlar gelir.Çünkü sığ kazılırsa az kazılırsa kokusunu duyan bazı hayvanlar gelir. Eşeler, cesede zarar verir diye derin kazın, diyor. Sonra; Eşeler, cesede zarar verir diye derin kazın, diyor.

Sonra;

Ve evsiû. "Kabri geniş tutun, dar yapmayın!" Ve evsiû. "Kabri geniş tutun, dar yapmayın!"

Kabir, zaten içine yatırıldı mı insanı ilkönce bir sıkacakmış bir sıkacakmış ki çok fena!Kabir, zaten içine yatırıldı mı insanı ilkönce bir sıkacakmış bir sıkacakmış ki çok fena! Ondan sonra iyi kullar cevabı güzel verirlerse kabirdeki sorgu suali genişleyecekmiş.Ondan sonra iyi kullar cevabı güzel verirlerse kabirdeki sorgu suali genişleyecekmiş. Cennet bahçelerinden bir bahçe olacakmış. Rabbimiz bize rahmeylesin.Cennet bahçelerinden bir bahçe olacakmış.

Rabbimiz bize rahmeylesin.
Rahmeti çok, bizi rahmetine erenlerden eylesin.Rahmeti çok, bizi rahmetine erenlerden eylesin. Kabrimizi geniş eylesin, cennet bahçesi eylesin. Kabrimizi geniş eylesin, cennet bahçesi eylesin. Huzuruna yüzü ak, alnı açık; günahlardan affolmuş, arınmış olarak varmayı;Huzuruna yüzü ak, alnı açık; günahlardan affolmuş, arınmış olarak varmayı; cennetiyle cemâliyle müşerref olmayı nasip eylesin. Habîb-i Edîb'ine Firdevs-i Âlâ'da komşu eylesin. cennetiyle cemâliyle müşerref olmayı nasip eylesin. Habîb-i Edîb'ine Firdevs-i Âlâ'da komşu eylesin.

Bi-hürmeti ismihi'l-âzâm ve bi-hürmeti'l-esmâi'l-hüsnâBi-hürmeti ismihi'l-âzâm ve bi-hürmeti'l-esmâi'l-hüsnâ bi-hürmeti habîb-i Muhammed-i Mustafâ ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha! bi-hürmeti habîb-i Muhammed-i Mustafâ ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2