Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Gözyaşı, Sıkıntılar, Orucun Büyük Sevabı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Şevvâl 1420 / 01.02.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah c.c. Korkusundan Gözlerinden Sineğin Başı Kadar Gözyaşı Gelen Kişinin Büyük Kazancı, Sıkıntıların Günahlara Keffaret Olması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Gözyaşı, Sıkıntılar, Orucun Büyük Sevabı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Şevvâl 1420 / 01.02.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah c.c. Korkusundan Gözlerinden Sineğin Başı Kadar Gözyaşı Gelen Kişinin Büyük Kazancı, Sıkıntıların Günahlara Keffaret Olması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdülillahi rabbi'l-âlemine hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi.Elhamdülillahi rabbi'l-âlemine hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi. Kemâ yenbağî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Kemâ yenbağî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihîVessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn. Emmâ ba'dü fe-kâle Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem; Emmâ ba'dü fe-kâle Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem;

Mâ min abdin mü'minin yahrucu min ayneyhi mine'd-dumû'i mislü re'si'z-zübâbi min Mâ min abdin mü'minin yahrucu min ayneyhi mine'd-dumû'i mislü re'si'z-zübâbi min haşyetillahi teâlâ fe-yusîbü hurra vechihî fe-temessühü'n-nâru ebeden. haşyetillahi teâlâ fe-yusîbü hurra vechihî fe-temessühü'n-nâru ebeden.

Abdullah b. Mesud raduyallahu anh rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi. Abdullah b. Mesud raduyallahu anh rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi. Taberanî ve İbn Mâce kitaplarına kaydetmişler. Mühim, ciddi kaynaklar.Taberanî ve İbn Mâce kitaplarına kaydetmişler. Mühim, ciddi kaynaklar. Peygamber Efendimizi buyuruyor ki; Mâ min abdin mü'minin. Peygamber Efendimizi buyuruyor ki;

Mâ min abdin mü'minin.
"Hiç bir müslüman kul yoktur ki." Yahrucu min ayneyhi mine'd-dumû'i."Hiç bir müslüman kul yoktur ki." Yahrucu min ayneyhi mine'd-dumû'i. "İki gözünden yaş olarak." Mislü re'si'z-zübâbi. "Sineğin başı kadar bir gözyaşı çıksa." "İki gözünden yaş olarak." Mislü re'si'z-zübâbi. "Sineğin başı kadar bir gözyaşı çıksa."

Çok, böyle seller akmak değil, hüngür hüngür ağlamak değil, şıpır şıpır gözyaşı dökmek değil; Çok, böyle seller akmak değil, hüngür hüngür ağlamak değil, şıpır şıpır gözyaşı dökmek değil; sineğin başı kadar şu iki gözünden birazcık bir gözyaşı çıksa... sineğin başı kadar şu iki gözünden birazcık bir gözyaşı çıksa...

Ne sebeple? Min haşyetillahi teâlâ. "Allah korkusundan, haşyetullahtan, havfullahtan." Ne sebeple?

Min haşyetillahi teâlâ. "Allah korkusundan, haşyetullahtan, havfullahtan."

Gözünden, acep benim halim ne olacak, Allah beni affedicek mi, azabından kurtulacak mıyım, Gözünden, acep benim halim ne olacak, Allah beni affedicek mi, azabından kurtulacak mıyım, cennete girebilecek miyim gibi böyle bir haşyetullah, havfullahtan, korkusundan,cennete girebilecek miyim gibi böyle bir haşyetullah, havfullahtan, korkusundan, takvasından, böyle bir sinek başı kadar iki gözünden yaş çıksa;takvasından, böyle bir sinek başı kadar iki gözünden yaş çıksa; hiç böyle bir kul yoktur ki bu gözünden bu kadar bir yaş çıkmış kul. hiç böyle bir kul yoktur ki bu gözünden bu kadar bir yaş çıkmış kul.

Fe yusîbü hurra vechihî. "Şuradan da şöyle şu yüzünün yanağına akıverse." Fe yusîbü hurra vechihî. "Şuradan da şöyle şu yüzünün yanağına akıverse." Fe-temessühü'n-nâru ebeden. "Asla ona cehennem azabı değsin, mümkün değil değmez." Fe-temessühü'n-nâru ebeden. "Asla ona cehennem azabı değsin, mümkün değil değmez."

Allah korkusundan bir damla gözyaşı çıkıp da yanağına akan bir kimseye cehennem ateşi ebeden, Allah korkusundan bir damla gözyaşı çıkıp da yanağına akan bir kimseye cehennem ateşi ebeden, asla, asla değmez. asla, asla değmez. Ebeden, "asla" demek. Fe-temessühü'n-nâru ebeden. Ebeden, "asla" demek. Fe-temessühü'n-nâru ebeden. "Asla cehennem ateşi ona değsin, mümkün değil, değmez." "Asla cehennem ateşi ona değsin, mümkün değil, değmez."

Demek ki duygulanmak, tefekkür etmek, Demek ki duygulanmak, tefekkür etmek, Allah'ın kahrını, gazabını, azabını düşünmek, benim halim ne olacak diye âkıbetini tedebbür Allah'ın kahrını, gazabını, azabını düşünmek, benim halim ne olacak diye âkıbetini tedebbür ve tefekkür eylemek, dinî duygularının derinliğinden, güzelliğinden, safiyetinden dolayı ve tefekkür eylemek, dinî duygularının derinliğinden, güzelliğinden, safiyetinden dolayı gözünden yaş dökmek, cehennemden kurtulmaya, cehennem azabından âzâd olmaya vesiledir. gözünden yaş dökmek, cehennemden kurtulmaya, cehennem azabından âzâd olmaya vesiledir.

Demek ki biz de zaman zaman ahvalimizi düşünelim, hesabımızı yapalım.Demek ki biz de zaman zaman ahvalimizi düşünelim, hesabımızı yapalım. Bu dünyadaki yaşantımız nasıl gidiyor, iyi mi durumumuz?Bu dünyadaki yaşantımız nasıl gidiyor, iyi mi durumumuz? Acep Allah bize âhirette rahmetiyle muamele edecek mi yoksaAcep Allah bize âhirette rahmetiyle muamele edecek mi yoksa çok suçluyuz, kusurluyuz da cezasını, kahrını, gazabını çeken kullardan olur muyuz acaba? çok suçluyuz, kusurluyuz da cezasını, kahrını, gazabını çeken kullardan olur muyuz acaba? Aman! Eyvah, olmasın öyle bir durum diye tefekkür ve tedebbür etmek, düşünmek ve ağlamak. Aman! Eyvah, olmasın öyle bir durum diye tefekkür ve tedebbür etmek, düşünmek ve ağlamak.

Tabii insanların yanında kişiler birbirlerini görür diye bir utanma oluyor, Tabii insanların yanında kişiler birbirlerini görür diye bir utanma oluyor, insan tutuyor kendisini. insan tutuyor kendisini. Ama gece olunca; hanım da uyumuş, çocuklar da uyumuş, bu kalkmış, abdest almış, Ama gece olunca; hanım da uyumuş, çocuklar da uyumuş, bu kalkmış, abdest almış, seccadesinde namaz kılıyor. Ağlayabildiğin kadar ağla.seccadesinde namaz kılıyor. Ağlayabildiğin kadar ağla. Serbest, ne ayıplayan var, ne "ne oluyor ya koca adam ağlar mı?" diyen var.Serbest, ne ayıplayan var, ne "ne oluyor ya koca adam ağlar mı?" diyen var. Serbest! O zaman duygulandığın şekilde, nasıl duygulanmışsan serbest, âzat, hür, düşün; Serbest! O zaman duygulandığın şekilde, nasıl duygulanmışsan serbest, âzat, hür, düşün;

"Yâ Rabbi! Benim bu halim ne olacak? Senden başka bana yardım edecek kimse yok."Yâ Rabbi! Benim bu halim ne olacak? Senden başka bana yardım edecek kimse yok. Perişanım, pişmanım, günahlarımdan utanıyorum. Rahmetinden de ümidimi kesmiyorum.Perişanım, pişmanım, günahlarımdan utanıyorum. Rahmetinden de ümidimi kesmiyorum. Cennetini de canım çok istiyor, cennetini, cemalini görmek istiyor.Cennetini de canım çok istiyor, cennetini, cemalini görmek istiyor. Resûlullah'ın yanına gitmek istiyorum, havzı kevserden içmek istiyorum.Resûlullah'ın yanına gitmek istiyorum, havzı kevserden içmek istiyorum. Şol cennetin ırmakları Allah dey deyu akarmış, görmek istiyorum.Şol cennetin ırmakları Allah dey deyu akarmış, görmek istiyorum. Tûba ağacı sallanırmış, insanın köşküne kadar dalları gelirmiş.Tûba ağacı sallanırmış, insanın köşküne kadar dalları gelirmiş. Dallarından meyvesi kopartılırmış, görmek istiyorum.Dallarından meyvesi kopartılırmış, görmek istiyorum. En aşağı dereceli bir cennet ehlinin bile bu yerler, bu gökler kadar mülkleri varmış.En aşağı dereceli bir cennet ehlinin bile bu yerler, bu gökler kadar mülkleri varmış. Köşklerinin 70 bin odası varmış. Her odasında türlü türlü nimetler, ikramlar varmış.Köşklerinin 70 bin odası varmış. Her odasında türlü türlü nimetler, ikramlar varmış. Aman yâ Rabbi! Beni bunlardan mahrum etme yâ Rabbi!.. Aman yâ Rabbi! Beni bunlardan mahrum etme yâ Rabbi!..

İşte ağlarsa, en güzel vakitlerden birisi, tenha vakit evinde geceleyin. İşte ağlarsa, en güzel vakitlerden birisi, tenha vakit evinde geceleyin. Evinde veya yolculukta veya başka yerde, neyse. Gece vakti göğün kapıları da açılmış.Evinde veya yolculukta veya başka yerde, neyse. Gece vakti göğün kapıları da açılmış. Hatta Cenâb-ı Hak semâ-i dünyâya nüzul eyleyip, yani yeryüzüne yakınlaşıp;Hatta Cenâb-ı Hak semâ-i dünyâya nüzul eyleyip, yani yeryüzüne yakınlaşıp; "Yok mu benden afv ü mağfiret isteyen, affediceğim." dediği zaman,"Yok mu benden afv ü mağfiret isteyen, affediceğim." dediği zaman, "Affet beni Allah'ım! Şimdiye kadar bilerek bilmeyerek, haklı haksız çok işler yaptım."Affet beni Allah'ım! Şimdiye kadar bilerek bilmeyerek, haklı haksız çok işler yaptım. Çok hatalara, günahlara bulaştım. Beni affet yâ Rabbi!Çok hatalara, günahlara bulaştım. Beni affet yâ Rabbi! Bundan sonra yardım eyle de iyi kulun olayım, bundan sonra bu edepsizlikleri,Bundan sonra yardım eyle de iyi kulun olayım, bundan sonra bu edepsizlikleri, kusurları işlemeyeyim." diye yalvarıp böyle istemeli.kusurları işlemeyeyim." diye yalvarıp böyle istemeli. Çünkü istediğini de veriyor Allah. Hem affediyor hem de istediğini veriyor. Çünkü istediğini de veriyor Allah. Hem affediyor hem de istediğini veriyor.

Tabii bizi de, kardeşlerinizi de duadan unutmayın böyle şeyler yaparsanız, Tabii bizi de, kardeşlerinizi de duadan unutmayın böyle şeyler yaparsanız, anne babanızı da duadan unutmayın, hocalarımızı, şeyhlerimizi de unutmayalım. anne babanızı da duadan unutmayın, hocalarımızı, şeyhlerimizi de unutmayalım.

İkinci hadîs-i şerîf; İkinci hadîs-i şerîf;

Mâ min abdin übtüliye bi-beliyyetin fi'd-dünyâ illâ bi-zenbin vallâhu ekremu Mâ min abdin übtüliye bi-beliyyetin fi'd-dünyâ illâ bi-zenbin vallâhu ekremu ve âzamu afven min en yes'elehû an zâlike'z-zenbi yevme'l kıyâmeti. ve âzamu afven min en yes'elehû an zâlike'z-zenbi yevme'l kıyâmeti.

Hâkim ve Taberânî, Ebû Mûsa radıyallahu anh'ten rivayet etmişler bu hadîs-i şerîfi.Hâkim ve Taberânî, Ebû Mûsa radıyallahu anh'ten rivayet etmişler bu hadîs-i şerîfi. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; Mâ min abdin. "Hiçbir kul yoktur ki." Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Mâ min abdin. "Hiçbir kul yoktur ki."

Mü'min veya mü'min olmayan her kul için durum aynı. Mü'min veya mü'min olmayan her kul için durum aynı.

Mâ min abdin. "Hiçbir kul yoktur ki. Übtüliye bi-beliyyetin. "Bir beliyye ile mübtela kılınmış." Mâ min abdin. "Hiçbir kul yoktur ki. Übtüliye bi-beliyyetin. "Bir beliyye ile mübtela kılınmış."

Başına bir bela musallat olmuş, üzücü bir olay gelmiş, canı iyice sıkılmış, Başına bir bela musallat olmuş, üzücü bir olay gelmiş, canı iyice sıkılmış, iyice bir üzücü olayla karşılaşmış, musîbetle, belayla imtihana tâbi olmuş. iyice bir üzücü olayla karşılaşmış, musîbetle, belayla imtihana tâbi olmuş.

Nedendir bu? İllâ bi-zenbin. "Bir günahındandır." Nedendir bu?

İllâ bi-zenbin. "Bir günahındandır."

O bela, o musîbet, o ceza, dünyadaki o sıkıntı kendisinin günahındandır. O bela, o musîbet, o ceza, dünyadaki o sıkıntı kendisinin günahındandır. Bir günah işlemiştir de ondan dolayıdır. İşte onun keffâreti oluyor, Bir günah işlemiştir de ondan dolayıdır. İşte onun keffâreti oluyor, o sıkıntıyı çekiyor ondan dolayı. o sıkıntıyı çekiyor ondan dolayı.

Sonra ne olacak? Vallâhu ekremü ve âzamu afven.Sonra ne olacak?

Vallâhu ekremü ve âzamu afven.
"Allahu Teâlâ hazretleri çok cömerttir, çok kerimdir ve affı da çok büyüktür." "Allahu Teâlâ hazretleri çok cömerttir, çok kerimdir ve affı da çok büyüktür." Af cihetinden de Cenâb-ı Hakk'ın affı muazzamdır, çoktur. Af cihetinden de Cenâb-ı Hakk'ın affı muazzamdır, çoktur. Min en yes'elehû an zâlike'z-zenbi yevme'l kıyâmeti. "O kuluna bu günahını âhirette de sorsun,Min en yes'elehû an zâlike'z-zenbi yevme'l kıyâmeti. "O kuluna bu günahını âhirette de sorsun, böyle bir şey yapmaz." böyle bir şey yapmaz."

Âhirette bu günahtan dolayı bir kere daha, "Sen bu günahı niye işledin?" diye Âhirette bu günahtan dolayı bir kere daha, "Sen bu günahı niye işledin?" diye sorgu sual açmaktan daha kerimdir, daha affedicidir, affı daha büyüktür. sorgu sual açmaktan daha kerimdir, daha affedicidir, affı daha büyüktür. Yani affeder, bir daha âhirette sormaz. Yani dünyada gelen o beliyye ona keffaret olur, silinir. Yani affeder, bir daha âhirette sormaz. Yani dünyada gelen o beliyye ona keffaret olur, silinir. Âhirette bir daha ceza görmez. Âhirette bir daha ceza görmez.

Bunun misâli; Peygamber Efendimiz'in hayatında, bir şerî ceza bir kişiye verildi. Bunun misâli; Peygamber Efendimiz'in hayatında, bir şerî ceza bir kişiye verildi. O ceza uygulanırken birileri de, "Allah seni kahretsin, pis herif, günahkâr herif!" O ceza uygulanırken birileri de, "Allah seni kahretsin, pis herif, günahkâr herif!" Bilmem, neler dedilerse artık tabii onların dillerinde.Bilmem, neler dedilerse artık tabii onların dillerinde. Böyle ağır sözler söyleyince Peygamber Efendimiz onlara mâni oldu, "Böyle söylemeyin." dedi.Böyle ağır sözler söyleyince Peygamber Efendimiz onlara mâni oldu, "Böyle söylemeyin." dedi. Çünkü dedi bu cezayı çekti ama Allah affediyor. Çünkü dedi bu cezayı çekti ama Allah affediyor. Bu cezadan dolayı günahı siliniyor, âhirette bir daha öyle ceza olmayacak. Bu cezadan dolayı günahı siliniyor, âhirette bir daha öyle ceza olmayacak. Onun için öyle kahretsin mahretsin diye beddua etmeyin diye söyledi. Onun için öyle kahretsin mahretsin diye beddua etmeyin diye söyledi.

Demek ki bir suçun cezası bir defa olurmuş. Demek ki bir suçun cezası bir defa olurmuş. Dünyada bir musîbet, bela, üzüntü geldiyse de bir günahtan dolayıymış. Affolucak. Dünyada bir musîbet, bela, üzüntü geldiyse de bir günahtan dolayıymış. Affolucak.

O zaman ne yapacağız? Bir; dişimizi sıkacağız. Bela geldi, musîbet geldi diye sinirlenip, O zaman ne yapacağız?

Bir; dişimizi sıkacağız. Bela geldi, musîbet geldi diye sinirlenip,
bağırıp çağırıp, isyan edip, feryâd ü fîgân edip de işi berbat etmeyeceğiz.bağırıp çağırıp, isyan edip, feryâd ü fîgân edip de işi berbat etmeyeceğiz. Çünkü o da hiç olmazsa bir günah sildiriyor.Çünkü o da hiç olmazsa bir günah sildiriyor. O bakımdan biraz işin bu tarafını bilerek bir bakıma müteselli olmak lazım. O bakımdan biraz işin bu tarafını bilerek bir bakıma müteselli olmak lazım.

Tabii günah işlememeye çalışmak en güzeli ama işte bazen insanlar kendilerini tutamıyorlar, Tabii günah işlememeye çalışmak en güzeli ama işte bazen insanlar kendilerini tutamıyorlar, işleyiveriyorlar; ondan dolayı da cezalar, belalar geliveriyor. işleyiveriyorlar; ondan dolayı da cezalar, belalar geliveriyor.

Ve üçüncü müjdeli hadîs-i şerîf, Âişe anamız radıyallahu anha'dan rivayet edilmiş.Ve üçüncü müjdeli hadîs-i şerîf, Âişe anamız radıyallahu anha'dan rivayet edilmiş. Diyor ki Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde; Diyor ki Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde;

Mâ min abdin asbaha sâimen illâ futihat lehû ebvâbu's-semâiMâ min abdin asbaha sâimen illâ futihat lehû ebvâbu's-semâi ve sebbehat âzâuhû vestağfera lehû ehlü's-semâi'd-dünyâ ilâve sebbehat âzâuhû vestağfera lehû ehlü's-semâi'd-dünyâ ilâ en tevârâ bi'l-hicâbi fe-in sallâ rek'aten ev rek'ateyni edâet lehû's-semâvâtu nûran.en tevârâ bi'l-hicâbi fe-in sallâ rek'aten ev rek'ateyni edâet lehû's-semâvâtu nûran. Ve kulne ezvâcühû mine'l-hûri'l-îni allâhumme'k-bıdhu ileynâ fe-kad iştaknâ ilâ ru'yetihîVe kulne ezvâcühû mine'l-hûri'l-îni allâhumme'k-bıdhu ileynâ fe-kad iştaknâ ilâ ru'yetihî ve in hellele ev sebbeha ev kebbera telkâhu seb'ûne elfe melekinve in hellele ev sebbeha ev kebbera telkâhu seb'ûne elfe melekin yektûbûne sevâbehâ ilâ en tevâra bi'l-hicâbi. yektûbûne sevâbehâ ilâ en tevâra bi'l-hicâbi.

Oruçlunun sevabıyla ilgili. Oruçlunun sevabıyla ilgili.

Haftanın Pazartesi, Perşembe günleri oruç tutmak sevap.Haftanın Pazartesi, Perşembe günleri oruç tutmak sevap. Çarşamba, Perşembe, Cuma günleri oruç tutmakla ilgili hadîs-i şerîfler var.Çarşamba, Perşembe, Cuma günleri oruç tutmakla ilgili hadîs-i şerîfler var. Her ayın başında, ortasında, sonunda oruç tutmak var. Her ayın başında, ortasında, sonunda oruç tutmak var. Her ayın ortasında 13, 14, 15'inde oruç tutmak var. Ramazan orucu var, başka oruçlar var.Her ayın ortasında 13, 14, 15'inde oruç tutmak var. Ramazan orucu var, başka oruçlar var. Şevval, Zilhicce oruçları filan. Mâ min abdin. "Hiçbir mü'min kul yoktur ki." Asbaha sâimen.Şevval, Zilhicce oruçları filan.

Mâ min abdin. "Hiçbir mü'min kul yoktur ki." Asbaha sâimen.
"Sabahleyin oruçlu olarak kalktı." Oruca niyetlenmişti, oruçlu olarak sabahladı. "Sabahleyin oruçlu olarak kalktı." Oruca niyetlenmişti, oruçlu olarak sabahladı.

İllâ futihat lehû ebvâbu's-semâi. "Göğün kapıları ona açılmasın. Açılır." İllâ futihat lehû ebvâbu's-semâi. "Göğün kapıları ona açılmasın. Açılır."

Oruçlu olarak sabahladı mı göğün kapıları ona kapalı olmaz. Oruçlu olarak sabahladı mı göğün kapıları ona kapalı olmaz. Ona gümrük işlemi yok, ona sorgu sual araştırma vesaire yok. Ona gümrük işlemi yok, ona sorgu sual araştırma vesaire yok. Göğün kapıları ona açılır, bir. Mükâfatın birisi bu.Göğün kapıları ona açılır, bir. Mükâfatın birisi bu. Çünkü bazılarına göğün kapıları açılıyor; tabii işin içinde de teftiş filan, yoklama,Çünkü bazılarına göğün kapıları açılıyor; tabii işin içinde de teftiş filan, yoklama, kurcalama, sorgu sual olunca bazı şeyler de geri dönüyor, geçemiyor.kurcalama, sorgu sual olunca bazı şeyler de geri dönüyor, geçemiyor. Kapılardan öyle geçmek kolay olmuyor. Bir kere göğün kapıları açılır. Kapılardan öyle geçmek kolay olmuyor. Bir kere göğün kapıları açılır.

Ve sebbehat âzâuhû. "Azaları tesbih ederler." Sübhanallah, sübhanallah sübhanallah...Ve sebbehat âzâuhû. "Azaları tesbih ederler."

Sübhanallah, sübhanallah sübhanallah...
Cümle azası Cenâb-ı Hakk'ı tesbih eyler. Yani her oruçlu için böyle sabaha ulaştı mıCümle azası Cenâb-ı Hakk'ı tesbih eyler. Yani her oruçlu için böyle sabaha ulaştı mı ille göğün kapıları açılır, ille azaları tesbih eder. ille göğün kapıları açılır, ille azaları tesbih eder.

Vestağfera lehû ehlü's-semâi'd-dünyâ.Vestağfera lehû ehlü's-semâi'd-dünyâ. "Dünya semasının, en yakın semanın ehli onun için istiğfar eylerler." "Dünya semasının, en yakın semanın ehli onun için istiğfar eylerler."

Yâ Rabbi! Bu kulunu, bu oruçlu kulunu afv ü mağfiret eyle, affv ü mağfiret eyle,Yâ Rabbi! Bu kulunu, bu oruçlu kulunu afv ü mağfiret eyle, affv ü mağfiret eyle, afv ü mağfiret eyle diye afv ü mağfiret dilerler onun için. afv ü mağfiret eyle diye afv ü mağfiret dilerler onun için.

Ne zamana kadar? İlâ en tevârâ bi'l-hicâb. "Akşama kadar." Ne zamana kadar?

İlâ en tevârâ bi'l-hicâb. "Akşama kadar."

Göğün karanlığı çöküp perde gibi ışıklar karanlıkların arkasına gidinceye kadar. Göğün karanlığı çöküp perde gibi ışıklar karanlıkların arkasına gidinceye kadar. Yani akşama kadar göğün ehilleri, ahâlisi, varlıkları ona dua ederler,Yani akşama kadar göğün ehilleri, ahâlisi, varlıkları ona dua ederler, afv ü mağfiret dilerler onun için. afv ü mağfiret dilerler onun için.

Fe in sallâ rek'aten ev rek'ateyni. "Bir iki rekât namaz kıldı mı." Fe in sallâ rek'aten ev rek'ateyni. "Bir iki rekât namaz kıldı mı." Edâet lehü's-semâvâtu nûran. Edâet lehü's-semâvâtu nûran. "Gökler onu nurlandırır." "Gökler onu nurlandırır."

Gökler onu nurla pırıl pırıl parlattırır yahut o da o gökleri nurla pırıl pırıl parlatır. Gökler onu nurla pırıl pırıl parlattırır yahut o da o gökleri nurla pırıl pırıl parlatır.

Edâet, fâili semavât olduğuna göre, semalar onu,Edâet, fâili semavât olduğuna göre, semalar onu, veyahut onun için pırıl pırıl nurla parıldar. Her tarafı ışık olur.veyahut onun için pırıl pırıl nurla parıldar. Her tarafı ışık olur. Yani ortam onun için güzel bir hâle geliyor. Sonra? Yani ortam onun için güzel bir hâle geliyor.

Sonra?

Ve kulne ezvâcühû mine'l-hûri'l-îni. "Hûr-i în olan zevceleri cennetteki." Ve kulne ezvâcühû mine'l-hûri'l-îni. "Hûr-i în olan zevceleri cennetteki."

Hûr ne demek? Gözü gayet güzel, gayet iri, gayet böyle hoş bakışlı, hoş görünüşlü, Hûr ne demek?

Gözü gayet güzel, gayet iri, gayet böyle hoş bakışlı, hoş görünüşlü,
son derece güzel cennet hatunları demek. son derece güzel cennet hatunları demek. Sıfatları bu. Çoğuldur bunlar. Hûr; havrâ kelimesini çoğuludur. Sıfatları bu. Çoğuldur bunlar. Hûr; havrâ kelimesini çoğuludur. În de aynâu kelimesinin çoğuludur.În de aynâu kelimesinin çoğuludur. Birisi kapkara gözlü, uzun kirpikli, bembeyaz, gözünün karası kara da, akı ak pak,Birisi kapkara gözlü, uzun kirpikli, bembeyaz, gözünün karası kara da, akı ak pak, çok güzel bir göz, yani öyle gözlü demek.çok güzel bir göz, yani öyle gözlü demek. Aynâ da, în de gözü son derece iri ve güzel demek.Aynâ da, în de gözü son derece iri ve güzel demek. Güzel gözlülüğü methederken badem gözlü filan diyoruz ya. Güzel gözlülüğü methederken badem gözlü filan diyoruz ya.

O hûrî în'den olan hanımları onun için derler ki; Allâhumme. "Yâ Rabbi!" Ikbıdhu ileynâ. "Ah! O hûrî în'den olan hanımları onun için derler ki; Allâhumme. "Yâ Rabbi!" Ikbıdhu ileynâ. "Ah! Şunu bize kavuştur, onu bize al getir." Fe-kad iştaknâ ilâ ru'yetihî.Şunu bize kavuştur, onu bize al getir." Fe-kad iştaknâ ilâ ru'yetihî. "Onun cemalini görmeye şevkimiz, iştiyakımız ziyadeleşti yâ Rabbi!" diye sevgi ifade ederler. "Onun cemalini görmeye şevkimiz, iştiyakımız ziyadeleşti yâ Rabbi!" diye sevgi ifade ederler.

Ve in hellele ev sebbeha ev kebbera. Lailahe illallah, lailahe illallah derse, yahut sübhanallah, Ve in hellele ev sebbeha ev kebbera. Lailahe illallah, lailahe illallah derse, yahut sübhanallah, sübhanallah, sübhanallah derse, yahut Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber derse;sübhanallah, sübhanallah derse, yahut Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber derse; yani bu tesbihâtı söylerse oruçlu aynı zamanda." yani bu tesbihâtı söylerse oruçlu aynı zamanda."

Ne olur? Telkâhu seb'ûne elfe melekin.Ne olur?

Telkâhu seb'ûne elfe melekin.
"Yetmiş bin melek onu istikbal ederler, karşılarlar.""Yetmiş bin melek onu istikbal ederler, karşılarlar." Yektûbûne sevâbehâ ilâ en tevâra bi'l-hicâbi.Yektûbûne sevâbehâ ilâ en tevâra bi'l-hicâbi. "Akşam oluncaya kadar, orucun vakti bitinceye kadar, "Akşam oluncaya kadar, orucun vakti bitinceye kadar, güneş perdelerin arkasına gidinceye kadar, aydınlıklar öteye gidinceye kadargüneş perdelerin arkasına gidinceye kadar, aydınlıklar öteye gidinceye kadar 70 bin melek bu oruçluya sevap yazarlar, sevap yazarlar, sevap yazarlar, dururlar." 70 bin melek bu oruçluya sevap yazarlar, sevap yazarlar, sevap yazarlar, dururlar."

Başka hadîs-i şerîflerde de buna benzer mâlumatı öğreniyoruz. Başka hadîs-i şerîflerde de buna benzer mâlumatı öğreniyoruz. Bu bilgiler[le], görmediğimiz âlemlerden, göremediğimiz varlıkların neler yaptığını, Bu bilgiler[le], görmediğimiz âlemlerden, göremediğimiz varlıkların neler yaptığını, Cenâb-ı Hakk'ın ne mükafatlar verdiğini görüyoruz. Cenâb-ı Hakk'ın ne mükafatlar verdiğini görüyoruz.

Oruç tutmak çok sevaplı bir ibadet! Çok sevaplı bir ibadet, vücuda da o kadar faydalı. Oruç tutmak çok sevaplı bir ibadet! Çok sevaplı bir ibadet, vücuda da o kadar faydalı. Gönül için faydalı, kalp için faydalı, karaciğer için faydalı, mide için faydalı,Gönül için faydalı, kalp için faydalı, karaciğer için faydalı, mide için faydalı, her şey için faydalı. Fazla yemek zararlı her şeyi yıpratıyor.her şey için faydalı. Fazla yemek zararlı her şeyi yıpratıyor. Oruç tutmak da her şeyi şöyle bir süzüyor, dinlendiriyor bir gün. Oh!Oruç tutmak da her şeyi şöyle bir süzüyor, dinlendiriyor bir gün. Oh! Bir tatil ediyorlar, rahat ediyorlar âzalar. Ondan sonra sağlamlaşıyor insan.Bir tatil ediyorlar, rahat ediyorlar âzalar. Ondan sonra sağlamlaşıyor insan. Hem sıhhat kazanıyor hem sevap kazanıyor. Hem sıhhat kazanıyor hem sevap kazanıyor.

Onun için bu orucu fırsatları yakalayınca [tutmalı.] Efendimiz ne zaman tutarmış? Onun için bu orucu fırsatları yakalayınca [tutmalı.]

Efendimiz ne zaman tutarmış?

Pazartesi, Perşembe. Tamam. Veyahut hangi zamanlarda oruç tutmayı tercih etmiş? Pazartesi, Perşembe.

Tamam.

Veyahut hangi zamanlarda oruç tutmayı tercih etmiş?

Şu şu şu zamanlarda. O zamanları yakalayınca tutmalı. Şu şu şu zamanlarda.

O zamanları yakalayınca tutmalı.

Bunların dışında tutsam olmaz mı? Olur, her zaman olur. Bunların dışında tutsam olmaz mı?

Olur, her zaman olur.
İlle şu zamanda tutanlara bu sevap verilir demiyor. Ne zaman tutarsan... İlle şu zamanda tutanlara bu sevap verilir demiyor. Ne zaman tutarsan... İstersen bu akşam niyetlen, yarın tut. Yarın tutulmaz diye bir şey yok. İstersen bu akşam niyetlen, yarın tut. Yarın tutulmaz diye bir şey yok.

Oruç tuttuğun zaman bu mükâfatlar olur. Oruç tuttuğun zaman bu mükâfatlar olur. Çevrende bu güzel, mânevî gelişmeler, nurlanmalar olur. Çevrende bu güzel, mânevî gelişmeler, nurlanmalar olur. Bu kadar sevapları kazanırsın. Bu kadar sevapları kazanırsın.

Allahu Teâla hazretleri bizi sevdiği güzel ibadetleri sevdiği şekilde yapmaya muvaffak eylesin.Allahu Teâla hazretleri bizi sevdiği güzel ibadetleri sevdiği şekilde yapmaya muvaffak eylesin. Sevapları kazandırsın, mükâfatları versin. Dünyada, âhirette aziz ve bahtiyar eylesin. Sevapları kazandırsın, mükâfatları versin. Dünyada, âhirette aziz ve bahtiyar eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2