Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Günahın İnsan Hayatındaki Rolü: Anlamı, Etkileri ve Önlenmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Rebîü'l-Evvel 1413 / 05.09.1992

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Günah İşlemenin Dünya ve Ahiret Hayatına Zararları, Helal ve Haram Ayrımının Farkında Olmak, Müminin Günahkara Karşı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Günahın İnsan Hayatındaki Rolü: Anlamı, Etkileri ve Önlenmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Rebîü'l-Evvel 1413 / 05.09.1992

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Günah İşlemenin Dünya ve Ahiret Hayatına Zararları, Helal ve Haram Ayrımının Farkında Olmak, Müminin Günahkara Karşı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillahirrahmanirrahim. Bismillahirrahmanirrahim.

el-Hamdülillahi rabbil âlemin.el-Hamdülillahi rabbil âlemin. Vesselatu vesselamu ala seyyidil evveline vel ahirin.Vesselatu vesselamu ala seyyidil evveline vel ahirin. Ve senedil aşıkin Muhammedinil Mustafa ve âlihi ve sahbihi ve men tebiahû bi ihsani ila yevmiddin. Ve senedil aşıkin Muhammedinil Mustafa ve âlihi ve sahbihi ve men tebiahû bi ihsani ila yevmiddin.

Emma ba'd. Emma ba'd.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin hadîs-i şerîflerdenPeygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin hadîs-i şerîflerden bir demet okumak, öğrenmek üzere cem olduk. bir demet okumak, öğrenmek üzere cem olduk.

Konuşmamıza başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizinKonuşmamıza başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin rûh-i pâkine, âcizâne, nâçizâne hediyemiz olsun diye ve cümle âlinin, etbaının,rûh-i pâkine, âcizâne, nâçizâne hediyemiz olsun diye ve cümle âlinin, etbaının, ahbabının ruhlarına ve hassetten sâdât ve meşayih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarınaahbabının ruhlarına ve hassetten sâdât ve meşayih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına ve âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin, geçmişlerimizin ruhuna hediye olsun. ve âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin, geçmişlerimizin ruhuna hediye olsun.

Bizim de dünya ve âhiret saadetine ermemizi vesile olsun diye bir Fâtiha ve on İhlâs-ı Şerîf, okuyalım,Bizim de dünya ve âhiret saadetine ermemizi vesile olsun diye bir Fâtiha ve on İhlâs-ı Şerîf, okuyalım, geçmişlerimizin ruhuna hediye edelim, öyle başlayalım. Bugün 8 Rebiülevvel.geçmişlerimizin ruhuna hediye edelim, öyle başlayalım. Bugün 8 Rebiülevvel. Rebiülevvel ayı Peygamber Efendimiz'in doğduğu aydır. Rebiülevvel ayı Peygamber Efendimiz'in doğduğu aydır.

İki rivayet var hangi günde doğduğuna dair. Birisi sekizi, birisi ise on ikisi.İki rivayet var hangi günde doğduğuna dair. Birisi sekizi, birisi ise on ikisi. Onun için mevlidi kutlayan mübarek şahıslar bir sene onu, bir sene onu kutlarmış.Onun için mevlidi kutlayan mübarek şahıslar bir sene onu, bir sene onu kutlarmış. Bu da hatırımızda olsun. Bugün salât u selâmı Peygamber Efendimiz'e çokça eyleyelim. Bu da hatırımızda olsun. Bugün salât u selâmı Peygamber Efendimiz'e çokça eyleyelim.

Bismillahirrahmanirrahim. Bismillahirrahmanirrahim.

Enes radıyallahu anhın Peygamber Efendimiz'den rivayet ettiğiEnes radıyallahu anhın Peygamber Efendimiz'den rivayet ettiği Deylemî'nin Müsnedü'l-Firdevs adlı kitabında kaydettiği bir hadisle başlıyoruz: Deylemî'nin Müsnedü'l-Firdevs adlı kitabında kaydettiği bir hadisle başlıyoruz:

Günahla ilgili bir hadîs-i şerîf.Günahla ilgili bir hadîs-i şerîf. Günah insanın dünya ve âhirette büyük zararlara uğramasına sebep olan,Günah insanın dünya ve âhirette büyük zararlara uğramasına sebep olan, yapılmaması gereken, Allah'ın yasaklamış olduğu,yapılmaması gereken, Allah'ın yasaklamış olduğu, Peygamber Efendimiz'in yapmayın diye tembihlemiş olduğu şeyler. Peygamber Efendimiz'in yapmayın diye tembihlemiş olduğu şeyler.

Bunu yapan dünyada da zarar görür, âhirette de zarar görür.Bunu yapan dünyada da zarar görür, âhirette de zarar görür. Çünkü İslâm insanlara hem dünya hem âhiret saadetini sağlamak için gönderilmiş bir dindir.Çünkü İslâm insanlara hem dünya hem âhiret saadetini sağlamak için gönderilmiş bir dindir. Ve İslâm'ın emirleri insanın dünyada da âhirette da faydasınadır.Ve İslâm'ın emirleri insanın dünyada da âhirette da faydasınadır. İslâm'ın yasakladığı şeyler, insanların dünya ve âhirette zararınadır. İslâm'ın yasakladığı şeyler, insanların dünya ve âhirette zararınadır.

Günah işleyen hem dünyada hem âhirette zarar görür.Günah işleyen hem dünyada hem âhirette zarar görür. Sevaplı işleri işleyen hem dünyada hem âhirette kar eder.Sevaplı işleri işleyen hem dünyada hem âhirette kar eder. Vücudu sıhhat bulur, başı dinç olur, kalbi şen olur. Vücudu sıhhat bulur, başı dinç olur, kalbi şen olur.

Hanesi mâmur olur, beldesi mâmur olur. İşi rast gider, iki cihanda aziz ve bahtiyar olur.Hanesi mâmur olur, beldesi mâmur olur. İşi rast gider, iki cihanda aziz ve bahtiyar olur. Güle güle günah işleyen de ağlaya ağlaya burnundan fitil fitil gelir.Güle güle günah işleyen de ağlaya ağlaya burnundan fitil fitil gelir. Hem bu dünyada çok pişmanlık çeker, diz döver. Ah eder, vah eder.Hem bu dünyada çok pişmanlık çeker, diz döver. Ah eder, vah eder. Keşke yapmasaydım ya. Ne diye nefsime uydum, şeytana uydum, diye kendi kendini helak eder. Keşke yapmasaydım ya. Ne diye nefsime uydum, şeytana uydum, diye kendi kendini helak eder. Vicdanını onu rahatsız eder. Vicdanını onu rahatsız eder.

Yaptığı iş ya kendisine zarar verir ya ruhuna zarar verir ya ailesine zarar verir.Yaptığı iş ya kendisine zarar verir ya ruhuna zarar verir ya ailesine zarar verir. Ya toplumuna zarar verir. Her bakımdan zarara uğrar. Günah, sadece işleyen insan için de Ya toplumuna zarar verir. Her bakımdan zarara uğrar. Günah, sadece işleyen insan için de tehlikeli kötü, fena ve zararlı olmakla kalmaz.tehlikeli kötü, fena ve zararlı olmakla kalmaz. Aynı zamanda öyle berbat bir şeydir ki başkalarına da zararı olur.Aynı zamanda öyle berbat bir şeydir ki başkalarına da zararı olur. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz onu anlatıyor. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz onu anlatıyor.

Tabii günah işleyenin kendisine zararı var da bu belalı iş başkalarına da zararı olur.Tabii günah işleyenin kendisine zararı var da bu belalı iş başkalarına da zararı olur. O zararı anlatıyor. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:O zararı anlatıyor. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz: "Günah; uğursuz bir şeydir, şom bir şeydir." Berbattır kötüdür. "Günah; uğursuz bir şeydir, şom bir şeydir." Berbattır kötüdür.

'Alâ ğayri fâ'ilihî. Yapana ceza getirir. Yapmayan öteki insanlar içinde şom bir şeydir. Uğursuz bir şeydir. 'Alâ ğayri fâ'ilihî. Yapana ceza getirir. Yapmayan öteki insanlar içinde şom bir şeydir. Uğursuz bir şeydir.

Neden uğursuz bir şeydir? Neden uğursuz bir şeydir?

İn-ayyerahû'btüliye bi-hî. İn-ayyerahû'btüliye bi-hî. Adam günahı işleyen kimseyi ayıplarsa o günaha Allah onu inadına müptela eder.Adam günahı işleyen kimseyi ayıplarsa o günaha Allah onu inadına müptela eder. Ayıplayan kimse, ayıpladığı suçu bir gün gelir kendisi de işleme durumuna düşer.Ayıplayan kimse, ayıpladığı suçu bir gün gelir kendisi de işleme durumuna düşer. Bak sen misin ayıplayan bakalım. Kendi başına geldiğinde kurtarabilecek misin kendini? Bak sen misin ayıplayan bakalım.

Kendi başına geldiğinde kurtarabilecek misin kendini?

Allah onu günaha düşürür, o günaha işlettirir. Bir insan bir günahı işlemişse biraz da böyle düşünsün.Allah onu günaha düşürür, o günaha işlettirir. Bir insan bir günahı işlemişse biraz da böyle düşünsün. Acaba ben bir başkasına ayıpladım da mı Allah bana ceza olarak bu günahı işlettirdi?Acaba ben bir başkasına ayıpladım da mı Allah bana ceza olarak bu günahı işlettirdi? Bu günaha düşürdü. Korunamadım yani. Yapmak istemedim ama yine yaptım. Bu günaha düşürdü. Korunamadım yani. Yapmak istemedim ama yine yaptım.

Acaba birisini mi ayıpladım, tepeden mi baktım birisine? Acaba birisini mi ayıpladım, tepeden mi baktım birisine?

Günahkâr ayıpladım da mı başıma bu ceza, bu bela geldi diye düşünmesi lazım.Günahkâr ayıpladım da mı başıma bu ceza, bu bela geldi diye düşünmesi lazım. Ayıplamaya gelmez, ayıplanmayacak. Şimdi şaşıracaksınız.Ayıplamaya gelmez, ayıplanmayacak. Şimdi şaşıracaksınız. Tabii günahkâr niye ayıplanmıyor falan diye. Sonra izah edeceğim, böyle bu kadar bıraktım.Tabii günahkâr niye ayıplanmıyor falan diye. Sonra izah edeceğim, böyle bu kadar bıraktım. Ayıplarsa kendi başına gelir. Mesela Allah saklasın içki içen adamı ayıpladınız. Ayıplarsa kendi başına gelir. Mesela Allah saklasın içki içen adamı ayıpladınız.

Tüh utanmaz herif! Kendisini tutamamış da çoluk çocuğunun parasını içkiye yatırıyor daTüh utanmaz herif! Kendisini tutamamış da çoluk çocuğunun parasını içkiye yatırıyor da içiyor da vah da tüh de bilmem ne. Ayıpladın, bir gün gelir, feleğini bir şaşırırsın. Sen de içersin.içiyor da vah da tüh de bilmem ne. Ayıpladın, bir gün gelir, feleğini bir şaşırırsın. Sen de içersin. Başka bir günah ayıpladın. Bir gün gelir sen de yaparsın. Başka bir günah. Yapanı ayıpladın.Başka bir günah ayıpladın. Bir gün gelir sen de yaparsın. Başka bir günah. Yapanı ayıpladın. Tüh dedin, bilmem ne dedin. Bir gün yaparsın. İkincisi: Tüh dedin, bilmem ne dedin. Bir gün yaparsın. İkincisi:

Ve-in'iğtâbehû esime. Ve-in'iğtâbehû esime.

İn'iğtâbehû esime. Gıybetini yaparsa o da günah olur. İn'iğtâbehû esime. Gıybetini yaparsa o da günah olur.

"Falanca adam günah işlemiş duydun mu ya. Hiç olacak şey mi?" "Falanca adam günah işlemiş duydun mu ya. Hiç olacak şey mi?"

"Vay be şöyle yapmış, böyle yapmış." "Tüh ya öyle mi yapmış hakikaten." Gıybetini yapıyorlar. "Vay be şöyle yapmış, böyle yapmış." "Tüh ya öyle mi yapmış hakikaten." Gıybetini yapıyorlar. Yok adam ortada, onu çekiştiriyorlar. Eğer gıybetini yaparsa o da günah olur.Yok adam ortada, onu çekiştiriyorlar. Eğer gıybetini yaparsa o da günah olur. Bu sefer gıybetini yapan kimse günaha girer. Bu sefer gıybetini yapan kimse günaha girer.

Gıybet neydi? Gıybet bir insanın gıyabında olmadığı zaman onun yaptığı,Gıybet neydi?

Gıybet bir insanın gıyabında olmadığı zaman onun yaptığı,
sahip olduğu kötü sıfatları, kötü işleri zikretmek. Hakikaten yapmış olduğu bir şey söylemek.sahip olduğu kötü sıfatları, kötü işleri zikretmek. Hakikaten yapmış olduğu bir şey söylemek. Yapmamış olduğu bir şeyi yapmış gibi söylerse iftira olur. İftira değil, yapmış söylemek bile doğru değil. Yapmamış olduğu bir şeyi yapmış gibi söylerse iftira olur. İftira değil, yapmış söylemek bile doğru değil.

Yapılan şeyi bile söylemeyecek insan. Söylerse gıybet olur, günaha girer.Yapılan şeyi bile söylemeyecek insan. Söylerse gıybet olur, günaha girer. Ayıplarsa Allah'ın hışmına uğrar, bir gün gelir o günahı kendisine de işlettirir. Ayıplarsa Allah'ın hışmına uğrar, bir gün gelir o günahı kendisine de işlettirir.

Bak onu ayıplıyordun, kendini kurtarabildin mi? Bak onu ayıplıyordun, kendini kurtarabildin mi?

Kendini kurtaramadın işte, bir daha böyle kibirli olma. Tepeden bakma filan diye. Kendini kurtaramadın işte, bir daha böyle kibirli olma. Tepeden bakma filan diye. Üçüncüsü: Ve-in-radiye bi-hî şârekehû.Üçüncüsü:

Ve-in-radiye bi-hî şârekehû.
Günaha razı olursa, hoşnut olursa, memnun olursa, hoş görürse. Tamam ya yapmış.Günaha razı olursa, hoşnut olursa, memnun olursa, hoş görürse. Tamam ya yapmış. Ben olsam ben de yapardım.Ben olsam ben de yapardım. Ne varmış, gibi günaha razı olursa iyi ki yapmış derse o zaman sözle yapmış gibi günaha girer. Ne varmış, gibi günaha razı olursa iyi ki yapmış derse o zaman sözle yapmış gibi günaha girer.

Ne var yani, ne tenkid ediyorsunuz? Ne var yani, ne tenkid ediyorsunuz?

Yapılabilir, falan derse, razı gelirse yapılan günaha; o zaman o günah işlemiş gibi ona ortak olur.Yapılabilir, falan derse, razı gelirse yapılan günaha; o zaman o günah işlemiş gibi ona ortak olur. İştirak etmiş olur. O halde ne yapacağız? Ayıplamak yok, söylemek yok, razı olmak yok. İştirak etmiş olur. O halde ne yapacağız? Ayıplamak yok, söylemek yok, razı olmak yok. Yapsın canım; gençtir, çocuktur, delikanlıdır. Böyle şey yok. Küçüktür bırak amcası, dokunma.Yapsın canım; gençtir, çocuktur, delikanlıdır. Böyle şey yok. Küçüktür bırak amcası, dokunma. Kısa etek giydiriyorlar çocuklara, saçını açık gezdiriyorlar.Daha küçük diyorlar. Kısa etek giydiriyorlar çocuklara, saçını açık gezdiriyorlar.Daha küçük diyorlar.

Kısa kollu giydiriyorlar, daha küçük diyorlar.Kısa kollu giydiriyorlar, daha küçük diyorlar. Erkek çocuklara dışarıda abdestini boz bilmem ne filan diyor, o da eteğini kaldırıyor vesaire olmaz.Erkek çocuklara dışarıda abdestini boz bilmem ne filan diyor, o da eteğini kaldırıyor vesaire olmaz. Küçüğün avreti de büyüğün avreti gibidir. Onun da sakınmayı öğrenmesi lazım. Küçüğün avreti de büyüğün avreti gibidir. Onun da sakınmayı öğrenmesi lazım.

Burada hoşuma gidiyor, kızlar oturup oynuyorlar. Hepsi başörtülü.Burada hoşuma gidiyor, kızlar oturup oynuyorlar. Hepsi başörtülü. Yani evcilik oynasalar, çadırın gölgesinde başörtülü.Yani evcilik oynasalar, çadırın gölgesinde başörtülü. Onun saçı nâmahrem mi daha küçücük çocuk dört yaşında, beş yaşında. Değil ama alışıyor, öyle alışıyor.Onun saçı nâmahrem mi daha küçücük çocuk dört yaşında, beş yaşında. Değil ama alışıyor, öyle alışıyor. Tabii hâline geliyor, olmadığı zaman 'benim bir şeyim eksik' diyecek. O hâlde yetişecek.Tabii hâline geliyor, olmadığı zaman 'benim bir şeyim eksik' diyecek. O hâlde yetişecek. Bir çocuğun doğup da ınga dediği zaman terbiyesinin sekizde beşi geçmiş olur. Bir çocuğun doğup da ınga dediği zaman terbiyesinin sekizde beşi geçmiş olur. Sekizde üçü geriye kalmış olur, demişti bir profesör.Sekizde üçü geriye kalmış olur, demişti bir profesör. Yani çocuğun yetişmesi, terbiyesi için sekiz çeşit tedbir var. Inga dediği zaman beşi geçmiş olur. Yani çocuğun yetişmesi, terbiyesi için sekiz çeşit tedbir var. Inga dediği zaman beşi geçmiş olur.

Vakit gitmiş oluyor. Doğmadan evvel yapacaktın, gitti.Vakit gitmiş oluyor. Doğmadan evvel yapacaktın, gitti. Sen çocuğu haramla besle, ondan sonra onun terbiyesini yapacağım diye uğraş.Sen çocuğu haramla besle, ondan sonra onun terbiyesini yapacağım diye uğraş. Hayırlı evlat olsun diye um. Olmaz ki haramla oldu. Ondan sonra nikâh sahih değil. Hayırlı evlat olsun diye um. Olmaz ki haramla oldu. Ondan sonra nikâh sahih değil. Zifaf sahih değil. Taam sahih değil, helal değil. Zifaf sahih değil. Taam sahih değil, helal değil. Çocuk şimdi artık tabii eşkıyâ olacak. Besmelesiz diyorlar ya…Çocuk şimdi artık tabii eşkıyâ olacak. Besmelesiz diyorlar ya… Elbette eşkıya olacak elbette pkk olur.Elbette eşkıya olacak elbette pkk olur. Bizim bir sürü kardeşlerimiz var Kürt, canımız gibi başımızın tacı sevdiğimiz kardeşlerimiz var. Bizim bir sürü kardeşlerimiz var Kürt, canımız gibi başımızın tacı sevdiğimiz kardeşlerimiz var. Niye onlar olmuyor. Asil aileden gelmiş, helal lokma yemiş. Gayet normal.Niye onlar olmuyor.

Asil aileden gelmiş, helal lokma yemiş. Gayet normal.
Ötekiler niye böyle hırçın, hain, vuruyor, kırıyor? Ötekiler niye böyle hırçın, hain, vuruyor, kırıyor? Kan döküyor Bir müslümanın bir damla kanı yere dökülmez. Kan döküyor Bir müslümanın bir damla kanı yere dökülmez. Müslümanın kanı yere döküldü mü bir müslüman bir müslümana silah kaldırıp da Müslümanın kanı yere döküldü mü bir müslüman bir müslümana silah kaldırıp da birisini öldürdü mü ebedî cehennemde yanacak. Niye ıslah olmuyor, niye kafasına girmiyor, niye dönmüyor? birisini öldürdü mü ebedî cehennemde yanacak.

Niye ıslah olmuyor, niye kafasına girmiyor, niye dönmüyor?

Zaten haram lokma ile hâsıl oldu da nikâhla hâsıl olmadı da nikâhı sahih değil de.Zaten haram lokma ile hâsıl oldu da nikâhla hâsıl olmadı da nikâhı sahih değil de. Veya anası mü'min değil, babası mü'min değil.Veya anası mü'min değil, babası mü'min değil. Yani mü'minim der de bayramdan bayrama camiye gelir de bin türlü laf söyler.Yani mü'minim der de bayramdan bayrama camiye gelir de bin türlü laf söyler. İnsan bin defa imandan çıkıp gider. İnsan bin defa imandan çıkıp gider.

Bugün "Ben mü'minim." diyen, "Sen kâfirsin, mü'min değilsin." dediğin zaman kızan birçok insan var.Bugün "Ben mü'minim." diyen, "Sen kâfirsin, mü'min değilsin." dediğin zaman kızan birçok insan var. Kızan, kendisini müslüman sanan birçok insan vardır kiKızan, kendisini müslüman sanan birçok insan vardır ki söylediği sözler dolayısıyla imanı zedelenmiştir, imandan çıkmıştır. söylediği sözler dolayısıyla imanı zedelenmiştir, imandan çıkmıştır.

Çünkü dini bilmiyor, neyin helal neyin haram, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyor.Çünkü dini bilmiyor, neyin helal neyin haram, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyor. İleri geri konuşuyor. Bir misal; birisinin aleyhinde konuşmuş vaiz.İleri geri konuşuyor. Bir misal; birisinin aleyhinde konuşmuş vaiz. Camiden çıkmışlar Hacı Bayram Camii'nden iki kişi.Camiden çıkmışlar Hacı Bayram Camii'nden iki kişi. Onun aleyhinde diye konuştu diye kızmış hacılardan bir tanesi, yaşlılardan. Onun aleyhinde diye konuştu diye kızmış hacılardan bir tanesi, yaşlılardan.

Ötekisi de ya demiş ne kızıyorsun? Haklı vaiz efendi. Doğru söyledi, o adam hakikaten fenaydı demiş. Ötekisi de ya demiş ne kızıyorsun?

Haklı vaiz efendi. Doğru söyledi, o adam hakikaten fenaydı demiş.

Sus, ben o adam için cehenneme bile girerim demiş.Sus, ben o adam için cehenneme bile girerim demiş. Yani sevdiği bir adamın aleyhinde konuşmuş vaiz de. Sus, diyor. Yani sevdiği bir adamın aleyhinde konuşmuş vaiz de. Sus, diyor.

Sen cehennemi o kadar kolay mı zannediyorsun? Sen cehennemi o kadar kolay mı zannediyorsun?

Elin adamı için cehenneme girecek, babasının oğlu değil.Elin adamı için cehenneme girecek, babasının oğlu değil. Hiçbir şeyini bilmez, soyunu bilmez, sopunu bilmez, kafasını bilmez. Kalbini bilmez.Hiçbir şeyini bilmez, soyunu bilmez, sopunu bilmez, kafasını bilmez. Kalbini bilmez. Kusurlu ise kusurunu söylerler. Laf söyletmiyor. O adam için cehenneme bile girecekmiş. Kusurlu ise kusurunu söylerler. Laf söyletmiyor. O adam için cehenneme bile girecekmiş.

Bu adamın hali ne oluyor. Yani bu kadar şuursuz insanlar.Bu adamın hali ne oluyor. Yani bu kadar şuursuz insanlar. Bir hacı efendi bizi Boğaziçi'nde bir yere götürdü hocamızla beraber.Bir hacı efendi bizi Boğaziçi'nde bir yere götürdü hocamızla beraber. Misafir olarak gittik. Bahçesinde 70 yaşında hacı efendi. Aklımdan hiç gitmiyor.Misafir olarak gittik. Bahçesinde 70 yaşında hacı efendi.

Aklımdan hiç gitmiyor.
Dedi ki, hocam güzel bir yer değil mi? Maşaallah, güzel, dedi hocamız ciddi bir şekilde.Dedi ki, hocam güzel bir yer değil mi? Maşaallah, güzel, dedi hocamız ciddi bir şekilde. Bizim torunlar kız arkadaşlarını alırlar, gelirler buraya, eğlenirler, dedi.Bizim torunlar kız arkadaşlarını alırlar, gelirler buraya, eğlenirler, dedi. Ne de olsa gençlik, yapacaklar tabii, dedi. Hacı kendisi.Ne de olsa gençlik, yapacaklar tabii, dedi. Hacı kendisi. Kız arkadaşları ile torun delikanlılar geleceklermiş. Kızlı erkekli geliyorlarmış, orada eğleniyorlarmış. Kız arkadaşları ile torun delikanlılar geleceklermiş. Kızlı erkekli geliyorlarmış, orada eğleniyorlarmış.

Tabii yapacaklarmış, yaparlarmış, normalmiş. Çünkü delikanlılarmış, gençlikmiş.Tabii yapacaklarmış, yaparlarmış, normalmiş. Çünkü delikanlılarmış, gençlikmiş. Demek ki kendisi de yaptı gençliğinde. Yaptı ki hoş görüyor. Yani günaha razı olmayacak. Demek ki kendisi de yaptı gençliğinde. Yaptı ki hoş görüyor. Yani günaha razı olmayacak. Günahkârı da ayıplamayacak. Bu işin dedikodusunu da bırakacak.Günahkârı da ayıplamayacak. Bu işin dedikodusunu da bırakacak. Lafı da söylemeyecek, oradan oraya. Lafı da söylemeyecek, oradan oraya. Lafı üretmeyecek, kapatacak, pisliğin üstüne toprak örtecek. Lafı üretmeyecek, kapatacak, pisliğin üstüne toprak örtecek. Kalacak, yani açıkta bırakmayacak bir şeyi. Konuşacaksan zikrullahtan konuş, ilimden, irfandan konuş. Kalacak, yani açıkta bırakmayacak bir şeyi. Konuşacaksan zikrullahtan konuş, ilimden, irfandan konuş.

Kötü şeyi ne malzeme yapıyorsun? Sayılı nefeslerini niye boş yere harcıyorsun?Kötü şeyi ne malzeme yapıyorsun? Sayılı nefeslerini niye boş yere harcıyorsun? O hâlde müminin günahkâra karşı tavrı ne olmalı? Razı olamıyor.O hâlde müminin günahkâra karşı tavrı ne olmalı?

Razı olamıyor.
Gıybet edemiyor, aleyhinde konuşamıyor. Ayıplayamıyor ne yapacak. Acıyacak.Gıybet edemiyor, aleyhinde konuşamıyor. Ayıplayamıyor ne yapacak. Acıyacak. Günahkâra acıyacak, günahkârı günahından döndürmeye var gücüyle çalışacak.Günahkâra acıyacak, günahkârı günahından döndürmeye var gücüyle çalışacak. Gece gündüz çalışacak. Günahı yok etmeye çalışacak, sözünü bile etmeyecek. Gece gündüz çalışacak. Günahı yok etmeye çalışacak, sözünü bile etmeyecek.

Yok farz edecek. Hani ilerici gazeteler müslümanların hiçbir şeyini yazmıyorlar yokmuş gibi.Yok farz edecek. Hani ilerici gazeteler müslümanların hiçbir şeyini yazmıyorlar yokmuş gibi. Mahsustan yazmıyor yani, sayfasını bile harcamıyor, onun gibi. Mahsustan yazmıyor yani, sayfasını bile harcamıyor, onun gibi. Günahtan bahsetmeyecek, günahkâra acıyacak. Günahtan bahsetmeyecek, günahkâra acıyacak. Bu kardeşim bu kafayla gidersek cehenneme düşer, yazık yanar. Şunu kurtarayım, diyecek. Bu kardeşim bu kafayla gidersek cehenneme düşer, yazık yanar. Şunu kurtarayım, diyecek.

Bu kafayla giderse uçurumdan yuvarlanır, parça parça olur.Bu kafayla giderse uçurumdan yuvarlanır, parça parça olur. Şunu uçuruma yuvarlattırmayayım, kurtarayım, diyecek. Evet, bilecek ki şeytan ve nefis var. Şunu uçuruma yuvarlattırmayayım, kurtarayım, diyecek. Evet, bilecek ki şeytan ve nefis var. İnsana günah işlettiriyor. İnsana günah işlettiriyor. Yapmasa daha iyi ama ben de kendi kendime nice nice hatalarım var, yenemiyorum.Yapmasa daha iyi ama ben de kendi kendime nice nice hatalarım var, yenemiyorum. Nefsini yenmesi kolay değil insanın. Yardımcı olayım şu kardeşime, diyecek. Döndürmeye çalışacak. Nefsini yenmesi kolay değil insanın. Yardımcı olayım şu kardeşime, diyecek. Döndürmeye çalışacak.

Hem acıyacak hem günahtan döndürmeye çalışacak.Hem acıyacak hem günahtan döndürmeye çalışacak. Adam dönmeyip de ısrar ederse de engellemeye de çalışacak. Adam dönmeyip de ısrar ederse de engellemeye de çalışacak. Emr-i mâruf ve nehy-i münker var İslâm'da. Nehy-i münker ne demek. Emr-i mâruf ve nehy-i münker var İslâm'da.

Nehy-i münker ne demek.
Suçu, günahı yaptırmamak demek. Adamın elinde içki şişesini gördün.Suçu, günahı yaptırmamak demek. Adamın elinde içki şişesini gördün. İçki içmeye gidiyor, şişeyi kıracaksın, diyor İmam Gazâlî. İçki içmeye gidiyor, şişeyi kıracaksın, diyor İmam Gazâlî. Hiç inmeyeceksin öyle, müsaade etmek ne yaparsa hürriyet İslâm'da yok.Hiç inmeyeceksin öyle, müsaade etmek ne yaparsa hürriyet İslâm'da yok. İslâm demokrasi mi? Değil, İslâm İslâm'dır. İslâm demokrasi mi? Değil, İslâm İslâm'dır.

İslâm'ın özelliği başka sistemlerde olmayan özelliktir. İslâm başkadır.İslâm'ın özelliği başka sistemlerde olmayan özelliktir. İslâm başkadır. İslâm hürriyet değildir, hakka hürriyet vardır. Bâtılı engelleme vardır.İslâm hürriyet değildir, hakka hürriyet vardır. Bâtılı engelleme vardır. Aslında demokrasilerde de hürriyet tam yoktur.Aslında demokrasilerde de hürriyet tam yoktur. Adam istediği yere park edemez, istediği zaman bağıramaz. İstediği iş yapamaz, ceza yağar kafasına. Adam istediği yere park edemez, istediği zaman bağıramaz. İstediği iş yapamaz, ceza yağar kafasına.

Almanya'da hürriyet var mı? Türkiye'nin onda biri hürriyet yoktur Almanya'da.Almanya'da hürriyet var mı?

Türkiye'nin onda biri hürriyet yoktur Almanya'da.
Kıpırdayamazsın, hapishane rejimi gibidir. Amerika'da hürriyet var mı? Yoktur.Kıpırdayamazsın, hapishane rejimi gibidir.

Amerika'da hürriyet var mı?

Yoktur.
İslâm'da da hürriyet yoktur. Hakka serbestlik vardır, hakkın hâkimiyeti vardır. İslâm'da da hürriyet yoktur. Hakka serbestlik vardır, hakkın hâkimiyeti vardır. Bâtıla engel vardır, bâtılı yaptırmamak vardır. Emr-i mâruf vardır, nehy-i münker vardır. Bâtıla engel vardır, bâtılı yaptırmamak vardır.

Emr-i mâruf vardır, nehy-i münker vardır.
Yani kötülüğü ben istersem yaparım, paramla aldım. Sen ne karışıyorsun, diyemez. Yani kötülüğü ben istersem yaparım, paramla aldım. Sen ne karışıyorsun, diyemez. Paranla da alsan yapamazsın. Paranla da alsan yapamazsın. Günah işleyemezsin, mala zarar veremezsin, kendine zarar veremezsin.Günah işleyemezsin, mala zarar veremezsin, kendine zarar veremezsin. Kendi canına kıyamazsın, malını kendin telef edemezsin. İslâm ceza yazar yani. Kendi malını adam çekti. Kendi canına kıyamazsın, malını kendin telef edemezsin. İslâm ceza yazar yani. Kendi malını adam çekti.

Kurşunla kendi hayvanını öldürdü. Sana ne, kendi hayvanımı öldürüyorum. Silah denemesi yapıyorum. Kurşunla kendi hayvanını öldürdü. Sana ne, kendi hayvanımı öldürüyorum. Silah denemesi yapıyorum. Kadı efendinin eline geçerse onu cezalandırır, hapse bile tıkar. Çünkü İslâm'da mal da önemlidir.Kadı efendinin eline geçerse onu cezalandırır, hapse bile tıkar. Çünkü İslâm'da mal da önemlidir. Şeref de önemlidir, şahsiyet de önemlidir. Ama bazı şeylere de hiç hürriyet yok. İçki haramdır. Şeref de önemlidir, şahsiyet de önemlidir. Ama bazı şeylere de hiç hürriyet yok. İçki haramdır. Yasaktır içki, içemezsin, serbest değildir. Zina haramdır, yan baksan cezayı yersin.Yasaktır içki, içemezsin, serbest değildir.

Zina haramdır, yan baksan cezayı yersin.
Bakışından bile günaha girersin ve cezayı yersin. AmaBakışından bile günaha girersin ve cezayı yersin. Ama günahların yasak olması da İslâm'dan. Yerli yerincedir hepsi, güzeldir.günahların yasak olması da İslâm'dan. Yerli yerincedir hepsi, güzeldir. İyi ki yasaklanmıştır. Sevaplı işlerin emredilmesi meşakkatli de olsa, zahmetli de olsaİyi ki yasaklanmıştır. Sevaplı işlerin emredilmesi meşakkatli de olsa, zahmetli de olsa sonunda cihat gibi ölmek bile olsa o da güzeldir.sonunda cihat gibi ölmek bile olsa o da güzeldir. İslâm dininin emirleri, sevapları da güzeldir, günahların yasaklanması da güzeldir.İslâm dininin emirleri, sevapları da güzeldir, günahların yasaklanması da güzeldir. Hepsi yerli yerindedir.Hepsi yerli yerindedir. Ne etmişse güzel etmiş Mevlâ'mız. Her hükmü güzeldir.Ne etmişse güzel etmiş Mevlâ'mız. Her hükmü güzeldir. Onun için bir insan Allah'ın kendi Rabbi olduğunu bilip ona bağlanırsa,Onun için bir insan Allah'ın kendi Rabbi olduğunu bilip ona bağlanırsa, İslâm'ı din olarak benimserse, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın elçisidir. İslâm'ı din olarak benimserse, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın elçisidir.

Peygamberimdir, başımın tacıdır, diye benimserse, her hükmüne razı olursa işte mü'min budur.Peygamberimdir, başımın tacıdır, diye benimserse, her hükmüne razı olursa işte mü'min budur. Her hükmüne razı olacak. Her hükmüne razı olacak. Hoş bir şey olduğu zaman razı olup, hoşuna gitmeyen bir şey olduğu zaman Hoş bir şey olduğu zaman razı olup, hoşuna gitmeyen bir şey olduğu zaman itiraz eden insan bir yere bağlı değildir. itiraz eden insan bir yere bağlı değildir. Derviş'ten misal verelim, hocası güzel şey söylediği zaman tamam, ziyafete gidildiği zaman tamam.Derviş'ten misal verelim, hocası güzel şey söylediği zaman tamam, ziyafete gidildiği zaman tamam. Keyifli işte tamam. Meşakkatli bir şey söylediği zaman, yok hayır.Keyifli işte tamam.

Meşakkatli bir şey söylediği zaman, yok hayır.
Derviş değildir, Müslüman tamam güzel. Şu iyi, bu iyi de şuna gelemem.Derviş değildir, Müslüman tamam güzel. Şu iyi, bu iyi de şuna gelemem. Günde beş vakit namaz çok. Günde beş vakit namaz çok. Sabah namazında kalkmasak da yatsı namazını kılmasak da haftada bir yapsak da vesaire.Sabah namazında kalkmasak da yatsı namazını kılmasak da haftada bir yapsak da vesaire. Bu adam müslüman değildir. Allah'ın her hükmüne razı olacak. Bu adam müslüman değildir.

Allah'ın her hükmüne razı olacak.
Sabahına, gecesine, gündüzüne, acısına, tatlısına, tuzlusuna, ekşisine. Hoşuna gitse de hoşuna gitmese de. Sabahına, gecesine, gündüzüne, acısına, tatlısına, tuzlusuna, ekşisine. Hoşuna gitse de hoşuna gitmese de.

Fil mekrehi vel menşatı. Neşeli zamanında da gamlı, kederli zamanında da bağlı olan hakiki bağlıdır. Fil mekrehi vel menşatı. Neşeli zamanında da gamlı, kederli zamanında da bağlı olan hakiki bağlıdır. Ötekisi sahtekârdır. Onun için evliyâlardan birisi müritleri üçe ayırmış. Ötekisi sahtekârdır. Onun için evliyâlardan birisi müritleri üçe ayırmış. Birisi mürîd-i mutlak, mutlaka tam manası ile mürit.Birisi mürîd-i mutlak, mutlaka tam manası ile mürit. Hiç itiraz etmiyor. İkincisi mürîd-i mecâzî. Yani mürit deniliyor da adı mürit, müritten sayılıyor. Hiç itiraz etmiyor. İkincisi mürîd-i mecâzî. Yani mürit deniliyor da adı mürit, müritten sayılıyor.

Ama mürit filan değil, kendi nefsinin, keyfinin peşinde.Ama mürit filan değil, kendi nefsinin, keyfinin peşinde. Kendi nefsine aykırı bir şey oldu mu hoca, hacı baba, Kur'an, hadis, sünnet, şeriat tanımaz. Kendi nefsine aykırı bir şey oldu mu hoca, hacı baba, Kur'an, hadis, sünnet, şeriat tanımaz.

O zaman bu mürit değil aslında. Bir de mürîd-i mürted var diyor. O zaman bu mürit değil aslında. Bir de mürîd-i mürted var diyor. Tabir onun, hoşuna gitmeyen bir şey gördün mü bırakıp gidiyor. Hani sen ahd etmiştin, söz vermiştin? Tabir onun, hoşuna gitmeyen bir şey gördün mü bırakıp gidiyor. Hani sen ahd etmiştin, söz vermiştin?

Hocaya el tutup, intisap etmenin bir beyat olduğunu, söz vermek olduğunu birçok kimse bilmiyor.Hocaya el tutup, intisap etmenin bir beyat olduğunu, söz vermek olduğunu birçok kimse bilmiyor. Hâlbuki ananemiz, töremizHâlbuki ananemiz, töremiz ilk zamanlardan günümüze kadar müridin tarikata giriş merasiminde bu âyet-i kerîme okunuyor: ilk zamanlardan günümüze kadar müridin tarikata giriş merasiminde bu âyet-i kerîme okunuyor:

Sen bana beyat ediyorsun ama dikkat et bu Peygamber Efendimiz'e beyat gibidir.Sen bana beyat ediyorsun ama dikkat et bu Peygamber Efendimiz'e beyat gibidir. Peygamber Efendimiz'e biat etmek, Allah'a biat etmek demektir çünkü onun elçisidir. Peygamber Efendimiz'e biat etmek, Allah'a biat etmek demektir çünkü onun elçisidir.

Mürşide biat etmek, Peygamber Efendimiz'e biat etmek demektir.Mürşide biat etmek, Peygamber Efendimiz'e biat etmek demektir. Çünkü o makamın vârisidir Çünkü o makamın vârisidir Makâm-ı irşât, makâm-ı risâletin ondan sonraki devamıdır. Bu ahde Sadık olması lazım. Makâm-ı irşât, makâm-ı risâletin ondan sonraki devamıdır. Bu ahde Sadık olması lazım.

Ahdini bozan insan sorgu suale, mesuliyete düşer. Vebale düşer, diye o âyet-i kerîme okunuyor.Ahdini bozan insan sorgu suale, mesuliyete düşer. Vebale düşer, diye o âyet-i kerîme okunuyor. Milletin bundan haberi yok. Bizim koca koca eski dervişler çıkardılar Milletin bundan haberi yok. Bizim koca koca eski dervişler çıkardılar Beyat var. İntisap var, iktida var filan diye. Yok, böyle bir şey. Böyle bir taksir yeni çıktı.Beyat var. İntisap var, iktida var filan diye. Yok, böyle bir şey. Böyle bir taksir yeni çıktı. Şeyhe beyat etti mi beyattır. İntisap da mensup olmak demek. Ona mensup olmak manasına gelir. Şeyhe beyat etti mi beyattır. İntisap da mensup olmak demek. Ona mensup olmak manasına gelir.

Söz vermek beyattır. Ona olan duruma, bağlılığına intisap derler.Söz vermek beyattır. Ona olan duruma, bağlılığına intisap derler. İntisap ayrıymış, beyat ayrıymış. Peki, o zaman hangisinin sözünü dinleyecek şeyhi, bir şey söyledi. İntisap ayrıymış, beyat ayrıymış. Peki, o zaman hangisinin sözünü dinleyecek şeyhi, bir şey söyledi. Öyle bir şey söyledi. Kimin sözünü dinleyecek. Öyle bir şey söyledi. Kimin sözünü dinleyecek. Din âliminin sözünü mü şey yapacak, dünya ehlinin sözünü mü dinleyecek?Din âliminin sözünü mü şey yapacak, dünya ehlinin sözünü mü dinleyecek? İkili şey olmaz ki iki tane yere bağlılık olmaz. Sonradan uydurulmuş izahlar. İkili şey olmaz ki iki tane yere bağlılık olmaz. Sonradan uydurulmuş izahlar.

İmama ihtida vardır. İhtida edilir, namazdan sonra bozulur.İmama ihtida vardır. İhtida edilir, namazdan sonra bozulur. Gibi böyle şeyler çıkartıyorlar, öyle şey yoktur. Şimdi demek ki bu birinci hadîs-i şerîfi okuduk.Gibi böyle şeyler çıkartıyorlar, öyle şey yoktur. Şimdi demek ki bu birinci hadîs-i şerîfi okuduk. Günahı işlemeyeceğiz, azmedeceğiz. Şeytana, nefse uymayacağız.Günahı işlemeyeceğiz, azmedeceğiz. Şeytana, nefse uymayacağız. Günah işleyenin karşısındaki tavrımız da acıyacağız adama. Çünkü biz de ahım şahım insanlar değiliz.Günah işleyenin karşısındaki tavrımız da acıyacağız adama. Çünkü biz de ahım şahım insanlar değiliz. Bizim de kusurlarımız vardır. Allah bizim her şeyimizi biliyor. Bizim de kusurlarımız vardır.

Allah bizim her şeyimizi biliyor.
Kendi başımıza olduğumuz zaman, halkın bilmediği zaman, gençliğimizde, Kendi başımıza olduğumuz zaman, halkın bilmediği zaman, gençliğimizde, yaşlılığımızda bilerek bilmeyerek yapılmış, nefsine yenilerek yapılmış hataları vardır insanların.yaşlılığımızda bilerek bilmeyerek yapılmış, nefsine yenilerek yapılmış hataları vardır insanların. O halde acıyacak günahkâra. Günahı ortadan kaldırmaya çalışacak. O halde acıyacak günahkâra. Günahı ortadan kaldırmaya çalışacak. Günahkârın günahı işlemekten kurtulmasına yardımcı olmaya çalışacak. Onu ayıplamayacak. Günahkârın günahı işlemekten kurtulmasına yardımcı olmaya çalışacak.

Onu ayıplamayacak.
Onun gıybetini yapmayacak. Başkalarına dedikodusunu yaymayacak. Onun gıybetini yapmayacak. Başkalarına dedikodusunu yaymayacak. Ve yaptığı işe de razı olmayacak, pasif kalmayacak onun karşısında.Ve yaptığı işe de razı olmayacak, pasif kalmayacak onun karşısında. Yaparsa yapsın, boş ver, yürü git. Öyle şey de yok.Yaparsa yapsın, boş ver, yürü git. Öyle şey de yok. Razı da olmayacak, memnun da olmayacak. Müdafaa da etmeyecek.Razı da olmayacak, memnun da olmayacak. Müdafaa da etmeyecek. Kimisi de 'Ömründe bir defa yapsa ne olur?' diyor. İç bir kadeh, yak bir sigara.Kimisi de 'Ömründe bir defa yapsa ne olur?' diyor. İç bir kadeh, yak bir sigara. İyi ama bir lokması bile olsa haram.İyi ama bir lokması bile olsa haram. Bizim fakültede bir yamuk kafalı profesör vardı. Bizimle münakaşa ediyor.Bizim fakültede bir yamuk kafalı profesör vardı.

Bizimle münakaşa ediyor.
Biz diyoruz ki içki haram, tabii kendisi içkici. ben Ramazan Bayramı'nda arkadaşımı ziyarete gittim, diyor. Biz diyoruz ki içki haram, tabii kendisi içkici. ben Ramazan Bayramı'nda arkadaşımı ziyarete gittim, diyor.

Bayram günü, tebrikleşmeye gittim. O da çıkarttı bana bir kadeh likör ikram etti bayram gününde.Bayram günü, tebrikleşmeye gittim. O da çıkarttı bana bir kadeh likör ikram etti bayram gününde. Tebrikleşmeye gitmişim. Onu da mı içmeyeceğim, diyor. Güya bizi kıskıvrak bağlayacak.Tebrikleşmeye gitmişim. Onu da mı içmeyeceğim, diyor. Güya bizi kıskıvrak bağlayacak. Yani hazır bayram gününde artık arkadaşlığı, muhabbeti bozulmasın. Yani hazır bayram gününde artık arkadaşlığı, muhabbeti bozulmasın. O zaman sen bilirsin, diyeceğimizi falan mı sanıyor, ne yapıyor.O zaman sen bilirsin, diyeceğimizi falan mı sanıyor, ne yapıyor. Dedik ki, bunun bir damlası olsa haram. Sunması bile haram, taşıması bile haram.Dedik ki, bunun bir damlası olsa haram. Sunması bile haram, taşıması bile haram. Ondan sarhoş olmuyorum. Sarhoş olmasan bile haram. Yalasa bile yok. Ondan sarhoş olmuyorum. Sarhoş olmasan bile haram. Yalasa bile yok.

Taşıması yok, sunması yok, sundurması yok. Satması yok. Alması yok, yapması yok.Taşıması yok, sunması yok, sundurması yok. Satması yok. Alması yok, yapması yok. İhmali yok, yasak işte bu. Anlatamadık, iki tane de masondu galiba. İhmali yok, yasak işte bu. Anlatamadık, iki tane de masondu galiba. Tabii merasimlerini bilmiyoruz, vesikalarını görmedik. Tabii merasimlerini bilmiyoruz, vesikalarını görmedik. Evimize de almadık ama birisinin mason locasının olduğunu öğrendik. Evimize de almadık ama birisinin mason locasının olduğunu öğrendik. Sonradan da azılı olduğu çıktı ortaya. Birisi o, ötekisi de.. Sonradan da azılı olduğu çıktı ortaya. Birisi o, ötekisi de..

Oradan alışkın içkiye, ne olur Ramazan Bayramı'nda bir kadeh likör içsem, diyor.Oradan alışkın içkiye, ne olur Ramazan Bayramı'nda bir kadeh likör içsem, diyor. Daha beter olur, mübarek Ramazan'dan çıkmışsın.Daha beter olur, mübarek Ramazan'dan çıkmışsın. Ondan sonra içki içip, bayramda başlıyor daha günaha.Ondan sonra içki içip, bayramda başlıyor daha günaha. E kafası profesör, kafası normal çalışmıyor; dini anlayamıyor. E kafası profesör, kafası normal çalışmıyor; dini anlayamıyor.

Kısa bir hadîs-i şerîf. Hatîb-i Bağdâdî rivayet eylemiş.Kısa bir hadîs-i şerîf. Hatîb-i Bağdâdî rivayet eylemiş. Haysiyet, şeref ve namuslarınızı korumak için malınızla biraz masraf yapın.Haysiyet, şeref ve namuslarınızı korumak için malınızla biraz masraf yapın. Malınızla şerefinizi koruyun. Şerefinizi malınızla savunun. Malınızla şerefinizi koruyun. Şerefinizi malınızla savunun. Irzınızı, şerefinizi savunun, diyor Peygamber Efendimiz. Şimdi bunun mânâsı nedir? Irzınızı, şerefinizi savunun, diyor Peygamber Efendimiz.

Şimdi bunun mânâsı nedir?

Bazı insanlar parayı verdin mi susar. Parayı verdin mi ağzını kapatır, bir şey yapmaz.Bazı insanlar parayı verdin mi susar. Parayı verdin mi ağzını kapatır, bir şey yapmaz. Sana karşı bir manasız düşmanlığı vardır. Haklı değil, mâkul değil. Sen ona bir şey yapmamışsın.Sana karşı bir manasız düşmanlığı vardır. Haklı değil, mâkul değil. Sen ona bir şey yapmamışsın. Onun aleyhinde bir şey yapmamışsın. Bunun çaresi biraz hediye alırsın, gönderirsin vesaire vesaire…Onun aleyhinde bir şey yapmamışsın. Bunun çaresi biraz hediye alırsın, gönderirsin vesaire vesaire… Yavaş yavaş… Başka çaresi yok. Hediyeleşin, başka çaresi yok. Belki vardır.Yavaş yavaş… Başka çaresi yok.

Hediyeleşin, başka çaresi yok. Belki vardır.
Büyüklerimizin vardır da laf gelimi söylüyoruz. Hediye alırsın, gönlü yumuşatır.Büyüklerimizin vardır da laf gelimi söylüyoruz. Hediye alırsın, gönlü yumuşatır. Demek ki ailevî bütçemizden, şahsî bütçemizden para ayıracağız.Demek ki ailevî bütçemizden, şahsî bütçemizden para ayıracağız. Dostlara insan seve seve veriyor da hediyeyi biraz da böyle yamuk heriflere,Dostlara insan seve seve veriyor da hediyeyi biraz da böyle yamuk heriflere, aleyhteki heriflere de biraz bir şeyler veriliyor. aleyhteki heriflere de biraz bir şeyler veriliyor.

Peygamber Efendimiz'in zamanında zekâtın bir kısmıPeygamber Efendimiz'in zamanında zekâtın bir kısmı zümresine veriliyordu. Yani kalpleri İslâm'a ısınsın diye. zümresine veriliyordu. Yani kalpleri İslâm'a ısınsın diye. Henüz daha müslüman değil ama veriliyor, o da görüyor onu. O zaman yumuşuyor.Henüz daha müslüman değil ama veriliyor, o da görüyor onu. O zaman yumuşuyor. Peygamber Efendimiz Huneyn gazasından kazanılan ganimetlerin büyük çoğunluğunu Mekke'dekilere verdi. Peygamber Efendimiz Huneyn gazasından kazanılan ganimetlerin büyük çoğunluğunu Mekke'dekilere verdi.

Mekkeli müslümanlara verdi.Mekkeli müslümanlara verdi. Bir dedikodu başladı, Peygamber Efendimiz kendi hemşehrilerini tutuyor, diyenler oldu. Bir dedikodu başladı, Peygamber Efendimiz kendi hemşehrilerini tutuyor, diyenler oldu. Tabii dinden, imandan çıktı. Bu laf söylenir mi? Tabii dinden, imandan çıktı.

Bu laf söylenir mi?

Peygamber Efendimiz bölgecilik mi yapacak, kavmiyetçilik mi yapacak,Peygamber Efendimiz bölgecilik mi yapacak, kavmiyetçilik mi yapacak, şehircilik mi yapacak, hemşehricilik mi yapacak? Kendi tarafını tutuyor.şehircilik mi yapacak, hemşehricilik mi yapacak? Kendi tarafını tutuyor. Bak Mekkelilere daha çok ganimet verdi, diyenler çıktı. Biz eskiden beri müslümanız. Bak Mekkelilere daha çok ganimet verdi, diyenler çıktı. Biz eskiden beri müslümanız. Bedir harbini gördük, Uhud harbini gördük. Mekke ve Medine'de ne meşakkatler çektik. Bedir harbini gördük, Uhud harbini gördük. Mekke ve Medine'de ne meşakkatler çektik.

Bize ganimet az veriliyor da bunlara daha çok veriliyor falan.Bize ganimet az veriliyor da bunlara daha çok veriliyor falan. Peygamber Efendimiz bu dedikoduları duydu. Onun üzerine çok tesirli dokunaklı bir hutbe îrâd etti. Peygamber Efendimiz bu dedikoduları duydu. Onun üzerine çok tesirli dokunaklı bir hutbe îrâd etti. Ortaya çıktı dedi ki: Ey Medineliler, onlara mal verdim. Size kendimi ayırdım. Sizinleyim ben, dedi.Ortaya çıktı dedi ki:

Ey Medineliler, onlara mal verdim. Size kendimi ayırdım. Sizinleyim ben, dedi.
Medine'ye dönüyorum.Medine'ye dönüyorum. Razı değil misiniz buna, dedi. Niye Mekkelilere daha çok para vermişti.Razı değil misiniz buna, dedi. Niye Mekkelilere daha çok para vermişti. Yeni müslüman oldukları için. Mağlubiyetin sıkıntıları vardı üstlerinde.Yeni müslüman oldukları için. Mağlubiyetin sıkıntıları vardı üstlerinde. Mekke fethedilmiş, müslümanlar ezmişler. Galip gelmişler, yıllar yılı yaptıkları mücadele bitmiş. Mekke fethedilmiş, müslümanlar ezmişler. Galip gelmişler, yıllar yılı yaptıkları mücadele bitmiş.

Bu mücadelenin sonunda yenik düşmüşler. İçlerinde bazı sıkıntılar var, problemler var.Bu mücadelenin sonunda yenik düşmüşler. İçlerinde bazı sıkıntılar var, problemler var. Kılıcın zoruyla müslüman olanlar oldu kesilmemek için. Kâbe'ye sığınanlar oldu.Kılıcın zoruyla müslüman olanlar oldu kesilmemek için. Kâbe'ye sığınanlar oldu. Eman verilmiş kimselerin konaklarında sığınanlar oldu. Eman verilmiş kimselerin konaklarında sığınanlar oldu.

Onların henüz daha içlerindeki problemler bitmemiş.Onların henüz daha içlerindeki problemler bitmemiş. Onlara çok çok verdi, kocaman kocaman verdi. Parayı görünce, malı görünce, hediyeyi görünce yumuşadılar. Onlara çok çok verdi, kocaman kocaman verdi. Parayı görünce, malı görünce, hediyeyi görünce yumuşadılar.

Peygamber Efendimiz verdiği zaman öyle bizim gibi kıt kıt vermiyor. Peygamber Efendimiz verdiği zaman öyle bizim gibi kıt kıt vermiyor. Vermesinin bir misalini her zaman anlatıyorum. Bir koyun sürüsü getirilmiş. Beytülmalin koyun sürüsü.Vermesinin bir misalini her zaman anlatıyorum. Bir koyun sürüsü getirilmiş. Beytülmalin koyun sürüsü. Koyunlar besili, yünleri güzel, harika bir sürü. Koyunlar besili, yünleri güzel, harika bir sürü. Bedevînin birisi, müslüman gelmiş Peygamber Efendimiz'in yanına. Şöyle sürüye bakmış. Bedevînin birisi, müslüman gelmiş Peygamber Efendimiz'in yanına. Şöyle sürüye bakmış.

Aman dedi yâ Resûlallah ne kadar güzel bir sürü bu, dedi.Aman dedi yâ Resûlallah ne kadar güzel bir sürü bu, dedi. Yağlı yağlı koyunlar, besili besili böyle bir sürü. Hoşuna gitti. Adamlar bir bakışta maldan anlıyor.Yağlı yağlı koyunlar, besili besili böyle bir sürü. Hoşuna gitti. Adamlar bir bakışta maldan anlıyor. Siz hangi araba daha güzel anlarsınız, çocuklar bile anlıyor.Siz hangi araba daha güzel anlarsınız, çocuklar bile anlıyor. Baktım bir gün bize gazete okunsun diye gazeteleri getirmişler, Baktım bir gün bize gazete okunsun diye gazeteleri getirmişler, haberleri inceleyelim diye çocuğun birisi hemen gazeteyi aldı. Elinde makas. Ne yapıyorsun, dedim.haberleri inceleyelim diye çocuğun birisi hemen gazeteyi aldı.

Elinde makas. Ne yapıyorsun, dedim.
Orada baş sayfada bir otomobil. Yirmibirinci yüzyıl otomobili diye meziyetlediler.Orada baş sayfada bir otomobil. Yirmibirinci yüzyıl otomobili diye meziyetlediler. Hemen onu makaslıyor. Bunun öteki otomobillerden ne farkı var, dedim. Hemen onu makaslıyor. Bunun öteki otomobillerden ne farkı var, dedim. Anlıyor çocuk. Koleksiyonu var, otomobil koleksiyonları var.Anlıyor çocuk. Koleksiyonu var, otomobil koleksiyonları var. 30 tane otomobili masanın üstüne diziyor seç bakalım bir tanesini, diyor. Mercedes 300'ü seçiyor. 30 tane otomobili masanın üstüne diziyor seç bakalım bir tanesini, diyor. Mercedes 300'ü seçiyor.

Tabii sürüyü anladı. Ne güzel bir sürü, dedi. Tabii sürüyü anladı. Ne güzel bir sürü, dedi.

Peygamber Efendimiz de buyurmuş ki çok mu beğendin? Peygamber Efendimiz de buyurmuş ki çok mu beğendin?

Çok güzel bir sürü Yâ Resûlallah, çok beğendim. Çok güzel bir sürü Yâ Resûlallah, çok beğendim.

Al öyleyse senin olsun. Hepsini mi Yâ Resûlallah? Evet, hepsini al. Hepsi senin olsun. Al öyleyse senin olsun.

Hepsini mi Yâ Resûlallah?

Evet, hepsini al. Hepsi senin olsun.

Şaka değil, hepsini verdi Peygamber Efendimiz.Şaka değil, hepsini verdi Peygamber Efendimiz. Sürüyü aldı, yanında koca bir sürü ile kabilesine gümbür gümbür gürültüyle, Sürüyü aldı, yanında koca bir sürü ile kabilesine gümbür gümbür gürültüyle, tozu toprağı katarak gitti. Sabahleyin kabileden gidince adam akşamleyin sürüyle geldi.tozu toprağı katarak gitti. Sabahleyin kabileden gidince adam akşamleyin sürüyle geldi. Kabile hepsi ayağa kalktılar. Ne bu böyle, dediler. Kabile hepsi ayağa kalktılar. Ne bu böyle, dediler.

Dedi ki Muhammed Mustafa'nın yanına gittim, fakirlikten korkmayan bir insanın verişi ile veriyor. Dedi ki Muhammed Mustafa'nın yanına gittim, fakirlikten korkmayan bir insanın verişi ile veriyor. Hediye verdiği zaman, bağış verdiği zaman, ihsanda bulunduğu zaman Hediye verdiği zaman, bağış verdiği zaman, ihsanda bulunduğu zaman fakirlikten korkmayan bir insanın verişi ile veriyor dedi. fakirlikten korkmayan bir insanın verişi ile veriyor dedi. Ya öyle mi, bilmem ne, sansasyon diyoruz ya. Ya öyle mi, bilmem ne, sansasyon diyoruz ya. Büyük bir olay oldu mu ondan sonra bütün kabile geldi müslüman oldu.Büyük bir olay oldu mu ondan sonra bütün kabile geldi müslüman oldu. Bir koyun sürüsüne bütün kabilenin müslüman olması… Kim kârlı? Bir koyun sürüsüne bütün kabilenin müslüman olması…

Kim kârlı?

Peygamber Efendimiz kârlı her bakımdan. Cömertlik ettiği için kârlı.Peygamber Efendimiz kârlı her bakımdan. Cömertlik ettiği için kârlı. Ötekileri müslümanlığa çektiği için kârlı. Biz bu sistemi pek uygulayamıyoruz.Ötekileri müslümanlığa çektiği için kârlı. Biz bu sistemi pek uygulayamıyoruz. Ben şahsen belki kendim uygulayamıyorum, bilemiyorum, vakit bulamıyorum. Veya bahane işte hepsi. Ben şahsen belki kendim uygulayamıyorum, bilemiyorum, vakit bulamıyorum. Veya bahane işte hepsi.

Biraz bütçemizden ayırıp, fasıl ayırıp etrafımızdaki insanlardanBiraz bütçemizden ayırıp, fasıl ayırıp etrafımızdaki insanlardan gönlünü çekebileceğimiz insanların gönlünü kazanacakgönlünü çekebileceğimiz insanların gönlünü kazanacak veya çenesi şerli olan insanların şerrini engelleyecek bir şeyler yapmaya çalışmak lazım.veya çenesi şerli olan insanların şerrini engelleyecek bir şeyler yapmaya çalışmak lazım. Her şeyini sertlikle olmayacak da bazı şeyler böyle yumuşaklıkla olacak. Olur mu olmaz mı bilmiyoruz. Her şeyini sertlikle olmayacak da bazı şeyler böyle yumuşaklıkla olacak. Olur mu olmaz mı bilmiyoruz.

Evvelki senelerde Peygamber Efendimiz'in mevlidi için Diyanet İşleri BaşkanlığıEvvelki senelerde Peygamber Efendimiz'in mevlidi için Diyanet İşleri Başkanlığı bir merasim tertiplemiş, Kutlu Doğum Haftası diye. bir merasim tertiplemiş, Kutlu Doğum Haftası diye. Sekiz on profesöre konferans teklif etmişler, konuşmalar. Sekiz on profesöre konferans teklif etmişler, konuşmalar. Bizi de birisi düşünmüş, sağ olsun. Sen de konuş, dedi. Bizi de birisi düşünmüş, sağ olsun. Sen de konuş, dedi.

Bana da konferans vermek çok zor geliyor. Bana da konferans vermek çok zor geliyor. Vaaz kolay geliyor da konferans soğuk geliyor, sevmiyorum. Ama sıkıştırdı beni, çok ısrar etti.Vaaz kolay geliyor da konferans soğuk geliyor, sevmiyorum. Ama sıkıştırdı beni, çok ısrar etti. Ben de peki, dedim. Şimdi ne konuyu konuşacağız. Bir konu verdi.Ben de peki, dedim. Şimdi ne konuyu konuşacağız.

Bir konu verdi.
Biz ona biraz evirip çevirip hazırlanalım derken gazetelerde bir baktık ki Biz ona biraz evirip çevirip hazırlanalım derken gazetelerde bir baktık ki "Esad Coşan şu konuyu konuşacak. Falanca şu konuyu konuşacak." Hiç ilgisi olmayan başka bir şey."Esad Coşan şu konuyu konuşacak. Falanca şu konuyu konuşacak." Hiç ilgisi olmayan başka bir şey. Ben gazete okumasam elime dosya yazacağım, oraya gideceğim. Ben gazete okumasam elime dosya yazacağım, oraya gideceğim. Hiç haberim olmayan bir konuyla karşı karşıya kalacağım. Sil baştan biz yeniden hazırlandık konferansa. Hiç haberim olmayan bir konuyla karşı karşıya kalacağım. Sil baştan biz yeniden hazırlandık konferansa.

Gittik konferans salonuna, bir oturumda şakır şakır yağmur yağıyor. Tıklım tıklım salonlar dolu.Gittik konferans salonuna, bir oturumda şakır şakır yağmur yağıyor. Tıklım tıklım salonlar dolu. Ben konuşmacıyım, zor yer buluyorum. Aralarından kalabalığı geçeceğim diye sahneye biraz geç çıktık.Ben konuşmacıyım, zor yer buluyorum. Aralarından kalabalığı geçeceğim diye sahneye biraz geç çıktık. Oturduk yerimize. Dört tane konuşmacı, bir de başkan, oturum başkanı.Oturduk yerimize.

Dört tane konuşmacı, bir de başkan, oturum başkanı.
Oturum başkanının ne lüzumu var. Bunlar profesör. Panel değil, discussion değil.Oturum başkanının ne lüzumu var. Bunlar profesör. Panel değil, discussion değil. Münakaşa değil. Herkes tebliğini verip, çıkıp gidiyor yani.Münakaşa değil. Herkes tebliğini verip, çıkıp gidiyor yani. Ayrıca bir yönetici başkanı lüzum yok ama tertipte bir hata var. Ayrıca bir yönetici başkanı lüzum yok ama tertipte bir hata var.

Tutmuşlar bir üniversitenin başörtü düşmanı rektörünü Diyanet İşleri Başkanlığı tertip ettiği toplantıda Tutmuşlar bir üniversitenin başörtü düşmanı rektörünü Diyanet İşleri Başkanlığı tertip ettiği toplantıda bizim başımıza getirmiş, oturum başkanı yapmış. Herkes konuştu, en son konuşma da bizimki idi. bizim başımıza getirmiş, oturum başkanı yapmış. Herkes konuştu, en son konuşma da bizimki idi. Biz de konuştuk ama biraz zülfüyâre dokunduk biz. Konuştuğumuz şeylerde arada müdahale oldu. Biz de konuştuk ama biraz zülfüyâre dokunduk biz. Konuştuğumuz şeylerde arada müdahale oldu. Kesin, vesaire gibi şeyler oldu. Neyse biz konuşmayı bitirdik, fakat salon protestoya kalktı. Kesin, vesaire gibi şeyler oldu. Neyse biz konuşmayı bitirdik, fakat salon protestoya kalktı.

Rektöre yazıları hazırlamışlar. Rektöre yazıları hazırlamışlar. Başörtü düşmanlığından dolayı epeyce bir terlettiler falan.Başörtü düşmanlığından dolayı epeyce bir terlettiler falan. Şimdi bu olayı şu bakımdan anlatıyorum.Şimdi bu olayı şu bakımdan anlatıyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı bunu tutmuş Peygamber Efendimiz'in mevlidi ile ilgiliDiyanet İşleri Başkanlığı bunu tutmuş Peygamber Efendimiz'in mevlidi ile ilgili bir toplantıda oturum başkanı yapmış. Neden yaptı? bir toplantıda oturum başkanı yapmış.

Neden yaptı?

Herhalde onun gönlünü yavaş yavaş kazanayım diye düşündü. Belki yumuşatmak için düşündü.Herhalde onun gönlünü yavaş yavaş kazanayım diye düşündü. Belki yumuşatmak için düşündü. Öyle düşündüyse o da bir taktik. Düşünülebilir, olabilir.Öyle düşündüyse o da bir taktik. Düşünülebilir, olabilir. Bizimkiler de çok canları yanmış; başörtülüler, sakallar... Onlar da orada ele geçirmişler.Bizimkiler de çok canları yanmış; başörtülüler, sakallar... Onlar da orada ele geçirmişler. Protesto, pankartlar, bağırmalar, salonda. Kıyamet koptu falan, ben zaten konuşmadan sucuk gibi terlemişim.Protesto, pankartlar, bağırmalar, salonda. Kıyamet koptu falan, ben zaten konuşmadan sucuk gibi terlemişim. Arka tarafta terlerimi siliyorum, kıyafetimi giymeye çalışıyorum. Arka tarafta terlerimi siliyorum, kıyafetimi giymeye çalışıyorum.

Arka tarafta şakır şakır bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.Arka tarafta şakır şakır bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Profesörün bir tanesi de gelmiş, bunları siz susturun, çıkın, susturun, diyor. Profesörün bir tanesi de gelmiş, bunları siz susturun, çıkın, susturun, diyor. Ben konuşturmadım ki ben susturayım.Ben konuşturmadım ki ben susturayım. Bundan sonra bir daha bizi Kutlu Doğum Haftasına çağırmadılar. Bundan sonra bir daha bizi Kutlu Doğum Haftasına çağırmadılar.

Tabii bunu neden anlattık. Öyle başörtü düşmanı bir profesörü çağırmışlar. Bir de başkan yapmışlar.Tabii bunu neden anlattık. Öyle başörtü düşmanı bir profesörü çağırmışlar. Bir de başkan yapmışlar. Devenin Ukdesi diye bir şiiri vardır Mehmet Akif'in. Deve tabii yük taşımış ömrü boyunca.Devenin Ukdesi diye bir şiiri vardır Mehmet Akif'in. Deve tabii yük taşımış ömrü boyunca. İhtiyarlamış, ölecek. Deveci de başına gelmiş, hakkını helal et diye yalvarıyor buna.İhtiyarlamış, ölecek. Deveci de başına gelmiş, hakkını helal et diye yalvarıyor buna. Deveye seni çok kamçıladım, dövdüm, ağır yük yüklettim. Deveye seni çok kamçıladım, dövdüm, ağır yük yüklettim.

Çok sıkıntılar çektirttim, artık ayrılıyoruz.Çok sıkıntılar çektirttim, artık ayrılıyoruz. Hakkını helal et falan gibilerden, helalleşiyor deveci devesi ile.Hakkını helal et falan gibilerden, helalleşiyor deveci devesi ile. Deve demiş ki; tamam kamçıladın, affettim, ağır yük yükledin, affettim.Deve demiş ki; tamam kamçıladın, affettim, ağır yük yükledin, affettim. Şunu yaptın, affettim, bunu yaptın, affettim. Aç bıraktın, susuz bıraktın, meşakkat çektirdin.Şunu yaptın, affettim, bunu yaptın, affettim. Aç bıraktın, susuz bıraktın, meşakkat çektirdin. Affettim, affettim. Ama bir şeyi asla affetmeyeceğim demiş. Yakanı o konuda bırakmayacağım. Affettim, affettim. Ama bir şeyi asla affetmeyeceğim demiş. Yakanı o konuda bırakmayacağım.

Nedir o? Nedir o?

Develik hakkını inkâr ettin.Develik hakkını inkâr ettin. Bize bir merkebi serdar ettin, demiş.Bize bir merkebi serdar ettin, demiş. Kervanın önünde eşek oluyor ya, develik hakkını inkâr ettin bize.Kervanın önünde eşek oluyor ya, develik hakkını inkâr ettin bize. Onu affetmeyeceğim, falan demiş.Onu affetmeyeceğim, falan demiş. Şimdi işin şaka tarafı bir tarafa parayı bazen sevmediğimiz insanlara da çenesi kapansın diye,Şimdi işin şaka tarafı bir tarafa parayı bazen sevmediğimiz insanlara da çenesi kapansın diye, kötü şey söylemesin diye, bazen ümit ettiğimiz insanlara da eh belki yola gelir,kötü şey söylemesin diye, bazen ümit ettiğimiz insanlara da eh belki yola gelir, kalbi ısınır temennisiyle vermek lazım. kalbi ısınır temennisiyle vermek lazım.

Korkuyor çünkü yani hu çeken insanlar demek, onlar için mesela çok korkunç bir şey oluyor. Yanaşamıyor.Korkuyor çünkü yani hu çeken insanlar demek, onlar için mesela çok korkunç bir şey oluyor. Yanaşamıyor. Sonra geliyor, konuşuyoruz falan ya biz başka türlü tanıdık.Sonra geliyor, konuşuyoruz falan ya biz başka türlü tanıdık. Biz gökten inmedik, işte sizin gibi benî Âdemiz. Aynı memleketin çocuklarıyız, tanımıyorlar.Biz gökten inmedik, işte sizin gibi benî Âdemiz.

Aynı memleketin çocuklarıyız, tanımıyorlar.
Tanımalarına vesile olur ziyaretler. Görüşmeler iyidir diye düşünülebilir.Tanımalarına vesile olur ziyaretler. Görüşmeler iyidir diye düşünülebilir. Bu bakımdan biraz daha yumuşak olmakBu bakımdan biraz daha yumuşak olmak Ben demin tam lafı oraya kadar getirdim, söyleyemedim.Ben demin tam lafı oraya kadar getirdim, söyleyemedim. Çünkü gelişmelerin iç yüzünü de uzak bir şehirde olduğum için iyi bilmiyorum. Çünkü gelişmelerin iç yüzünü de uzak bir şehirde olduğum için iyi bilmiyorum.

Acaba bazı insanlara sabırla, kötülüğüne karşı daima iyilik yaparak,Acaba bazı insanlara sabırla, kötülüğüne karşı daima iyilik yaparak, İslâm'a karşı olan biri, acaba yavaş yavaş İslâm'a ısınmaz mı? İslâm'a karşı olan biri, acaba yavaş yavaş İslâm'a ısınmaz mı?

Bu muhalif profesörler yavaş yavaş muhafız profesör haline gelemez mi? Bu muhalif profesörler yavaş yavaş muhafız profesör haline gelemez mi?

Düşmanlar bir zaman dost olamazlar mı bilmiyoruz. Şahsa göre değişebilir. Düşmanlar bir zaman dost olamazlar mı bilmiyoruz. Şahsa göre değişebilir.

Allah için sevmek de var, Allah için buğz etmek de var.Allah için sevmek de var, Allah için buğz etmek de var. Doğrusu biz tanımadığımız bazı insanlara buğz ediyoruz. Neden? Doğrusu biz tanımadığımız bazı insanlara buğz ediyoruz.

Neden?

Hâlini beğenmediğimiz, sözünü beğenmediğimiz, icraatını beğenmediğimiz için buğz ediyoruz. Hâlini beğenmediğimiz, sözünü beğenmediğimiz, icraatını beğenmediğimiz için buğz ediyoruz. Bize bir zararı olmasa bile. Ve bazı insanı da uzaktan uzağa seviyoruz. Neden? Bize bir zararı olmasa bile. Ve bazı insanı da uzaktan uzağa seviyoruz. Neden?

Çünkü güzel şeyler yapmış. Tanımıyoruz ama bir hayranlık, bir sevgi duyabiliyoruz. Çünkü güzel şeyler yapmış. Tanımıyoruz ama bir hayranlık, bir sevgi duyabiliyoruz.

Deylemî'nin Enes radıyallahu anhden getirdiği bir rivayet. Deylemî'nin Enes radıyallahu anhden getirdiği bir rivayet.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Allah'ı zikretmek gönlün şifasıdır. Kalbin şifasıdır. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Allah'ı zikretmek gönlün şifasıdır. Kalbin şifasıdır.

Kalpler hastalanır. Kalbin hastalıkları kötü huylardır.Kalpler hastalanır. Kalbin hastalıkları kötü huylardır. İnançsızlıklardır şeklerdir, şüphelerdir Vesveselerdir. Bunların şifası ne ile olacak? Zikrullahla. İnançsızlıklardır şeklerdir, şüphelerdir Vesveselerdir. Bunların şifası ne ile olacak? Zikrullahla.

Kim söylüyor bu şifayı? Bu ilacı kim tavsiye ediyor? Peygamber Efendimiz.Kim söylüyor bu şifayı? Bu ilacı kim tavsiye ediyor?

Peygamber Efendimiz.
Biz sonradan zümrecilik yapıp da kendimiz ortaya atmış değiliz.Biz sonradan zümrecilik yapıp da kendimiz ortaya atmış değiliz. Biz bunları okuduğumuz için büyüklerimiz, zikrullahı bir vazife olarak tavsiye etmişler.Biz bunları okuduğumuz için büyüklerimiz, zikrullahı bir vazife olarak tavsiye etmişler. Onun için mü'minin elinde tesbihi olmalı. Dilinde, kalbinde zikri olmalı ki kalbi şifa bulsun. Onun için mü'minin elinde tesbihi olmalı. Dilinde, kalbinde zikri olmalı ki kalbi şifa bulsun.

Dünyası, ahireti mâmur olsun. Dün anlattığımız prensip: yâd kerddi.Dünyası, ahireti mâmur olsun. Dün anlattığımız prensip: yâd kerddi. Yani zikir yapmak, burada hadîsi şerîf olarak karşımıza çıktı.Yani zikir yapmak, burada hadîsi şerîf olarak karşımıza çıktı. Abdülhâlik-i Gücdüvânî Efendimiz bir prensip olarak prensipler için deAbdülhâlik-i Gücdüvânî Efendimiz bir prensip olarak prensipler için de onu zikrederken kendisi bir şey yapmıyor, işte bir anlamak çok önemli muhterem kardeşlerim. onu zikrederken kendisi bir şey yapmıyor, işte bir anlamak çok önemli muhterem kardeşlerim.

Bizim bu zamane insanları bizim din büyüklerimizi tanıyamıyor.Bizim bu zamane insanları bizim din büyüklerimizi tanıyamıyor. Mezhep imamımızın aleyhine konuşuyor, itikat imamımızın aleyhine konuşuyor.Mezhep imamımızın aleyhine konuşuyor, itikat imamımızın aleyhine konuşuyor. Büyük mürşitlerimizin aleyhinde konuşuyor. Neden? Tanımıyor onları.Büyük mürşitlerimizin aleyhinde konuşuyor.

Neden?

Tanımıyor onları.
Bunlar bi'datçı İslâm'da yok. Bunlar yalan yanlış falan gibi bir kanaat içinde oluyor.Bunlar bi'datçı İslâm'da yok. Bunlar yalan yanlış falan gibi bir kanaat içinde oluyor. Gerçek müslümanlık onları inkâr etmekmiş falan sanıyor. Kitap yazıyor adamlar.Gerçek müslümanlık onları inkâr etmekmiş falan sanıyor. Kitap yazıyor adamlar. Has müslümanı kendisi sanıyor. İmâm-ı Âzam aleyhine kitap yazıyor. Has müslümanı kendisi sanıyor. İmâm-ı Âzam aleyhine kitap yazıyor.

Veya yazdığı kitabın önsözüne 80 sayfa önsöz döşeniyor.Veya yazdığı kitabın önsözüne 80 sayfa önsöz döşeniyor. Bizim halkımızın hürmet ettiği bütün din büyüklerinizin aleyhinde çalışıyor.Bizim halkımızın hürmet ettiği bütün din büyüklerinizin aleyhinde çalışıyor. Hem kitap din kitabı, tasavvuf kitabı. Hem önsözü 80 sayfa. Bombardıman bizim büyüklerimize. Neden? Hem kitap din kitabı, tasavvuf kitabı. Hem önsözü 80 sayfa. Bombardıman bizim büyüklerimize.

Neden?

Suizan ediyor. Bu âlimlerin İslâm'ı iyi bilmediğini sanıyor.Suizan ediyor. Bu âlimlerin İslâm'ı iyi bilmediğini sanıyor. Hâlbuki âlimler hadisleri, âyetleri çok güzel öğrenmişler, çok güzel hazmetmişler.Hâlbuki âlimler hadisleri, âyetleri çok güzel öğrenmişler, çok güzel hazmetmişler. Çok güzel yaşamışlar, çok ince elekten geçirmişler. İnce kaideler koymuşlar.Çok güzel yaşamışlar, çok ince elekten geçirmişler. İnce kaideler koymuşlar. Onlardan haberdar olmadığı için anlayamıyor.Onlardan haberdar olmadığı için anlayamıyor. Nerede bir araba tamircisi, nerede bir elektronik cihazın tamircisi. Nerede bir araba tamircisi, nerede bir elektronik cihazın tamircisi.

Nerede bir demirin kaynakçısı, nerede ince bir işin ustası. İkisi birbirinden çok ayrı çok ince şey.Nerede bir demirin kaynakçısı, nerede ince bir işin ustası. İkisi birbirinden çok ayrı çok ince şey. Onu bilemedikleri için uzaktan, aleyhte konuşuyorlar.Onu bilemedikleri için uzaktan, aleyhte konuşuyorlar. Bilmedikleri için yani İslâm'ı iyi bilmedikleri için. Bilmedikleri için yani İslâm'ı iyi bilmedikleri için. Dış ölçüleri ile ilk görünen hatlarıyla tanıdıkları için, derinlemesine tanımadıkları için oluyor.Dış ölçüleri ile ilk görünen hatlarıyla tanıdıkları için, derinlemesine tanımadıkları için oluyor. Tabii o tenkit ettikleri şahısların ayağının tozu olamazlar. Tabii o tenkit ettikleri şahısların ayağının tozu olamazlar.

Onların bilgilerinin yanında bu adamların, tenkit edenlerin bilgisi avuç içi kadar.Onların bilgilerinin yanında bu adamların, tenkit edenlerin bilgisi avuç içi kadar. Vardı böyle radikal müslümanlardan haftalık, aylık dergi çıkartan falan.Vardı böyle radikal müslümanlardan haftalık, aylık dergi çıkartan falan. Kendi kendine kalemi eline alıp, sağa sola çatan, bize çatan. Arapça bilmez. Dinî tahsili yok. Kendi kendine kalemi eline alıp, sağa sola çatan, bize çatan. Arapça bilmez. Dinî tahsili yok. Radikal müslüman diye çıkmış ortaya.Radikal müslüman diye çıkmış ortaya. Hürriyet gazetesi müslümanların en iyi münevverlerinden filan diye takdim ediyor.Hürriyet gazetesi müslümanların en iyi münevverlerinden filan diye takdim ediyor. Ona buna veryansın edip gidiyor. Farzları inkâr ediyor. Ona buna veryansın edip gidiyor. Farzları inkâr ediyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de olan şeyleri inkâr ediyor. Hadîs-i şerîfleri inkâr ediyor.Kur'ân-ı Kerîm'de olan şeyleri inkâr ediyor. Hadîs-i şerîfleri inkâr ediyor. Eğer bir plan, program gereği değilse çok büyük bir cahillik yapmış oluyor. Eğer bir plan, program gereği değilse çok büyük bir cahillik yapmış oluyor. Yâd kerd, zikretmek, zikir yapmak bir prensip. Yâd kerd, zikretmek, zikir yapmak bir prensip. Burada da zikrullah diye hadîs-i şerîf.Burada da zikrullah diye hadîs-i şerîf. Bir de bâz geşt prensibi var. Bizim Türkçe'de vaz kelimesi var. Bir de bâz geşt prensibi var. Bizim Türkçe'de vaz kelimesi var.

Bâz da oradan gelme, mesela vaz geç diyoruz ya bâz işte o.Bâz da oradan gelme, mesela vaz geç diyoruz ya bâz işte o. İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî, diyecek. Ne demek yani bu? İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî, diyecek.

Ne demek yani bu?

Bâz geşt, geri dönme, tekrar tekrar dönmek demek.Bâz geşt, geri dönme, tekrar tekrar dönmek demek. Yâ Rabbi benim muradım, maksudum sensin.Yâ Rabbi benim muradım, maksudum sensin. Ben senin rızanı talep ediyorum Yani amacım senin rızanı elde etmek. Maksudum sensin, hedefim sensin, muradım sensin.Ben senin rızanı talep ediyorum Yani amacım senin rızanı elde etmek. Maksudum sensin, hedefim sensin, muradım sensin. Yaptığım bu işi onun için yapıyorum. Yaptığım bu işi onun için yapıyorum.

Niye bu sözü kendi kendine söylettiriyor büyüklerimiz?Niye bu sözü kendi kendine söylettiriyor büyüklerimiz? Bu söz önemli olduğu için kendisi de tekrar tekrar, söyleye söyleye mi diyeceğiz.Bu söz önemli olduğu için kendisi de tekrar tekrar, söyleye söyleye mi diyeceğiz. Kendi kendine telkin olsun, kafasına iyice yerleştirsin. Aykırı işlerini Kendi kendine telkin olsun, kafasına iyice yerleştirsin. Aykırı işlerini böyle söyleyerek düzeltsin diye. Yani zikir yapıyor, yapıyor, yapıyor, arada duruyor.böyle söyleyerek düzeltsin diye. Yani zikir yapıyor, yapıyor, yapıyor, arada duruyor. İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî, diyor. İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî, diyor.

Aynı Fikri tekrar tekrar söylüyor. Bâz geştten döne döne aynı şeyi söylüyor.Aynı Fikri tekrar tekrar söylüyor. Bâz geştten döne döne aynı şeyi söylüyor. Aynı fikri tekrar ediyor, söylüyor. Bunun sebebi şudur: Aynı fikri tekrar ediyor, söylüyor. Bunun sebebi şudur:

Bütün ibadetlerin kabul olmasının birinci şartı ihlastır. İhlaslı olmayan ibadeti Allah kabul etmiyor.Bütün ibadetlerin kabul olmasının birinci şartı ihlastır. İhlaslı olmayan ibadeti Allah kabul etmiyor. Şirk koşulursa kabul etmiyor. Amaçlar çatallaşır karışırsa, karmaşık amaçlı şeyleri kabul etmiyor.Şirk koşulursa kabul etmiyor. Amaçlar çatallaşır karışırsa, karmaşık amaçlı şeyleri kabul etmiyor. Hâlis muhlis Allah rızası için yapılan ibadeti kabul ediyor. Hâlis muhlis Allah rızası için yapılan ibadeti kabul ediyor.

Bu da niyetle ifade ediliyor.Bu da niyetle ifade ediliyor. Niyeti çok net ve belirgin olsun diye bizim dinimizde her ibadetin başında niyet sözle ifade edilir.Niyeti çok net ve belirgin olsun diye bizim dinimizde her ibadetin başında niyet sözle ifade edilir. "Niyet ettim öğle namazının dört rekât sünnetini kılmak için kıbleye döndüm.""Niyet ettim öğle namazının dört rekât sünnetini kılmak için kıbleye döndüm." Dört rekât kılmaya niyet ettim. Uydum Kur'an'a. Allah-u ekber diye söylettiriyor bu sözü. Neden? Dört rekât kılmaya niyet ettim. Uydum Kur'an'a. Allah-u ekber diye söylettiriyor bu sözü.

Neden?

Bu sözü söylerken meseleyi zihninde iyice bir daha hatırlasın diye.Bu sözü söylerken meseleyi zihninde iyice bir daha hatırlasın diye. "Yâ Rabbi, yarın senin rızan için oruç tutmaya niyet ettim." diye söylettiriyor,"Yâ Rabbi, yarın senin rızan için oruç tutmaya niyet ettim." diye söylettiriyor, niyetin sözde ifadesi işini sağlama bağlamak içindir. Herkes bu işi garantili yapsın diyedir. niyetin sözde ifadesi işini sağlama bağlamak içindir. Herkes bu işi garantili yapsın diyedir.

Zikirde de ikide bir bâz geşt büyük bir prensip olarak karşımıza ne için çıkıyor? Zikirde de ikide bir bâz geşt büyük bir prensip olarak karşımıza ne için çıkıyor?

Zihinler başka kaymasın. Ana amaç unutulmasın diye zikri yapıyorsun. Niye yapıyorsun? Zihinler başka kaymasın. Ana amaç unutulmasın diye zikri yapıyorsun.

Niye yapıyorsun?

Allah rızası için. Allah'ın rızasına ermek için, Allah'ı bulmak için. Allah'a ermek için yapıyorsun.Allah rızası için. Allah'ın rızasına ermek için, Allah'ı bulmak için. Allah'a ermek için yapıyorsun. İkide bir bunu hatırlıyorsun, amacını tazeliyorsun. Niyetini tazelemiş oluyorsun. İkide bir bunu hatırlıyorsun, amacını tazeliyorsun. Niyetini tazelemiş oluyorsun. Bu büyük bir prensip oluyor ve her işimizin ana prensibi bu. Bu büyük bir prensip oluyor ve her işimizin ana prensibi bu.

Mesela birçok büyük firma var. Yurt yapıyor, kütüphane yapıyor, hastane yapıyor.Mesela birçok büyük firma var. Yurt yapıyor, kütüphane yapıyor, hastane yapıyor. Hastanenin bir bölümünü yapıyor, önüne levhasına koyuyor.Hastanenin bir bölümünü yapıyor, önüne levhasına koyuyor. Soruyorsun niye yapıyorsun bunları. "Zaten reklama şu kadar para ayırıyorum.Soruyorsun niye yapıyorsun bunları. "Zaten reklama şu kadar para ayırıyorum. Ayrıca hayır yaptığın zaman, devlet yaptığım hayırdan vergiyi düşüyor. Ayrıca hayır yaptığın zaman, devlet yaptığım hayırdan vergiyi düşüyor. Binaenaleyh bu da hem reklam oluyor." diyor. Binaenaleyh bu da hem reklam oluyor." diyor.

Hem vergiden düştüğü için çok vergi vermiş olacağıma çok hayır yapmış oluyorum.Hem vergiden düştüğü için çok vergi vermiş olacağıma çok hayır yapmış oluyorum. Daha iyi bir şey oluyor, adım her yerde sabit kalmış oluyor.Daha iyi bir şey oluyor, adım her yerde sabit kalmış oluyor. Onun için yapıyorum, falan gibi sözler söyleyebiliyorlar. Hâlbuki niyet ne olacak?Onun için yapıyorum, falan gibi sözler söyleyebiliyorlar. Hâlbuki niyet ne olacak? Reklam olmayacak. Niyet kazanç olmayacak. Niyet şöhret olmayacak. Niyet menfaat olmayacak. Reklam olmayacak. Niyet kazanç olmayacak. Niyet şöhret olmayacak. Niyet menfaat olmayacak.

Sırf Allah rızası için olacak.Sırf Allah rızası için olacak. Yapılan işin sırf Allah rızası için olmasını sağlamak için Yapılan işin sırf Allah rızası için olmasını sağlamak için zikir esnasında dönüp dönüp söylenilen cümle bu. Bâz geşt prensibi.zikir esnasında dönüp dönüp söylenilen cümle bu. Bâz geşt prensibi. Yani İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî, diyecek. Kerâmet de olmayacak dervişin amacı. Yani İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî, diyecek. Kerâmet de olmayacak dervişin amacı.

"Yâ Rabbi, müsaade eyle, kerâmet ehli olayım. Havada uçayım. Öğle namazını Mekke'de kılayım."Yâ Rabbi, müsaade eyle, kerâmet ehli olayım. Havada uçayım. Öğle namazını Mekke'de kılayım. İkindi namazına buraya geleyim. Karşımdan geçenin kalbinden geçeni bileyim.İkindi namazına buraya geleyim. Karşımdan geçenin kalbinden geçeni bileyim. Önüme bir sofra açılsın, türlü türlü yiyecekler…Önüme bir sofra açılsın, türlü türlü yiyecekler… İstediğimden yiyeyim, istediğimden içeyim, hiçbir şey taşımaya lüzum kalmasın.İstediğimden yiyeyim, istediğimden içeyim, hiçbir şey taşımaya lüzum kalmasın. Bir an burada, ondan sonra orada. Ondan sonra öbür tarafta falan. Ne kadar zevkli oh, falan." Bir an burada, ondan sonra orada. Ondan sonra öbür tarafta falan. Ne kadar zevkli oh, falan."

İyi ama yani bunlar gaye değil ki. Yani bunlar keramet, amaç değil. İyi ama yani bunlar gaye değil ki. Yani bunlar keramet, amaç değil. Gaye değil, kerâmet yapılan işlerin yan ürünü. Gaye değil, kerâmet yapılan işlerin yan ürünü. Kendiliğinden olursa, istenmeden, Allah tarafından verilirse verilen bir lütuf. Kendiliğinden olursa, istenmeden, Allah tarafından verilirse verilen bir lütuf.

Kendin onu gaye edinirsen olmaz. İnsanlar beni sevsin, saysın. İnsanların bana rağbeti artsın.Kendin onu gaye edinirsen olmaz. İnsanlar beni sevsin, saysın. İnsanların bana rağbeti artsın. Çevremdeki insanlar, kalabalık çoğalsın vs. Bunlar amaç olamaz. Amaç Allah'ın rızası olur. Çevremdeki insanlar, kalabalık çoğalsın vs. Bunlar amaç olamaz. Amaç Allah'ın rızası olur. Ve başka bir şey olursa ibadetin sevabı kaçar, sıfıra düşer. Ve başka bir şey olursa ibadetin sevabı kaçar, sıfıra düşer.

Onun için İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî söylenecek diye tembihlemiş büyüklerimiz.Onun için İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî söylenecek diye tembihlemiş büyüklerimiz. Bizim prensiplerinden bir tanesi de Bâz geşt prensibidir diye de prensiplerin içine koymuş. Bizim prensiplerinden bir tanesi de Bâz geşt prensibidir diye de prensiplerin içine koymuş. Yani zikir esnasında bunu, tekrar tekrar söyle. Aman aklın başka bir yere kaymasın, niyetin bulanmasın. Yani zikir esnasında bunu, tekrar tekrar söyle. Aman aklın başka bir yere kaymasın, niyetin bulanmasın.

İhlasına halel gelmesin, zarar gelmesin demiş oluyor. O şekilde tembih etmiş gibi oluyor. İhlasına halel gelmesin, zarar gelmesin demiş oluyor. O şekilde tembih etmiş gibi oluyor. Allahu Teâlâ hazretleri; fikrimizi, zikrimizi, namazımızı, niyazımızı, haccımızı, orucumuzu,Allahu Teâlâ hazretleri; fikrimizi, zikrimizi, namazımızı, niyazımızı, haccımızı, orucumuzu, zekâtımızı, sadakamızı ve her işimizi kendi rızası için yapmaya bizi muvaffak eylesin. zekâtımızı, sadakamızı ve her işimizi kendi rızası için yapmaya bizi muvaffak eylesin.

Riyakârlıktan, gösterişten, ihlassızlıktan, ibadetlerin kabul olmamasına sebep olan âfetlerden,Riyakârlıktan, gösterişten, ihlassızlıktan, ibadetlerin kabul olmamasına sebep olan âfetlerden, yanlışlıklardan, hatalardan bizi korusun. Ömrümüzü mâlâyâni iş ve sözle geçirmeyeceğiz.yanlışlıklardan, hatalardan bizi korusun. Ömrümüzü mâlâyâni iş ve sözle geçirmeyeceğiz. Verimli çalışacağız. Çalışmalarımızı ihlas ile yapacağız. Verimli çalışacağız. Çalışmalarımızı ihlas ile yapacağız.

Ümmet-i Muhammed'e çok faydalı olmamızı nasip eylesin.Ümmet-i Muhammed'e çok faydalı olmamızı nasip eylesin. Ömrümüzü verimli geçirmeyi, arkamızdan bizim hayır dua ile anılmamıza vesile olacak Ömrümüzü verimli geçirmeyi, arkamızdan bizim hayır dua ile anılmamıza vesile olacak hayrâtı ve hasenâtı bırakmamızı, vefat ettikten sonra da sevap kazanmaya devam etmemizi nasip eylesin. hayrâtı ve hasenâtı bırakmamızı, vefat ettikten sonra da sevap kazanmaya devam etmemizi nasip eylesin.

Huzuruna yüzü ak, alnı açık, sevdiği kul olarak varmamızı;Huzuruna yüzü ak, alnı açık, sevdiği kul olarak varmamızı; cennetiyle, cemaliyle müşerref olmamızı, Habîb-i Edîb'ine komşu olmamızı, büyüklerimizle,cennetiyle, cemaliyle müşerref olmamızı, Habîb-i Edîb'ine komşu olmamızı, büyüklerimizle, evliyâullah ile beraber olmamızı, Firdevs-i Âlâ'yı da cümlemize Rabbimiz nasip eylesin. evliyâullah ile beraber olmamızı, Firdevs-i Âlâ'yı da cümlemize Rabbimiz nasip eylesin.

Subhane rabbina rabbil izzeti amma yesifune. Ve Selamün alel mürselin. Velhamdülillahi rabbil alemin. Subhane rabbina rabbil izzeti amma yesifune. Ve Selamün alel mürselin. Velhamdülillahi rabbil alemin.

El Fatiha. El Fatiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2