Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Günahlar ve Sevaplar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Zilhicce 1407 / 16.08.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Omuzunuz Açıkken Namaz Kılmayın!, Oruç Tutmanın Mükâfatı, Belâların Gelme Sebebi, Günahlar ve Belâlar, Hasta Ziyareti, Dış | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Günahlar ve Sevaplar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Zilhicce 1407 / 16.08.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Omuzunuz Açıkken Namaz Kılmayın!, Oruç Tutmanın Mükâfatı, Belâların Gelme Sebebi, Günahlar ve Belâlar, Hasta Ziyareti, Dış | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahirabbilâlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîneel-Hamdülillahirabbilâlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ-yevmi'd-dîn.

Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd…

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
Emmâ ba'd…

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Buhârî'de, Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de, Ebû Dâvud'daBuhârî'de, Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de, Ebû Dâvud'da olan bir hadîs-i şerîfe göre buyurmuş ki;

olan bir hadîs-i şerîfe göre buyurmuş ki;

Lâ yusallî ehadüküm fi's-sevbi'l-vâhidi leyse alâ âtikıhî minhü şey'ün.

Lâ yusallî ehadüküm fi's-sevbi'l-vâhidi leyse alâ âtikıhî minhü şey'ün.

"Omzunda ondan hiç bir şey olmadığı halde tek bir örtü ile sizden biriniz namaz kılmasın!" buyurmuş.

"Omzunda ondan hiç bir şey olmadığı halde tek bir örtü ile sizden biriniz namaz kılmasın!" buyurmuş.

Mâlum, kıyafetler bölgelere göre, iklimlere göre, Mâlum, kıyafetler bölgelere göre, iklimlere göre, örflere, âdetlere göre değişiklik gösteriyor.örflere, âdetlere göre değişiklik gösteriyor. Suudi Arabistan, Peygamber Efendimiz'in diyarı Hicaz sıcak bir ülke.Suudi Arabistan, Peygamber Efendimiz'in diyarı Hicaz sıcak bir ülke. Sonra onun yaşadığı devirde giyim kıyafet imkânları, terzilik,Sonra onun yaşadığı devirde giyim kıyafet imkânları, terzilik, dikiş imkânları, dokuma imkânları bilhassa orada zayıf. dikiş imkânları, dokuma imkânları bilhassa orada zayıf. Kumaş dokunması, kumaş biçilmesi, elbise yapılması, Kumaş dokunması, kumaş biçilmesi, elbise yapılması, dikilmesi ve bunlar gittikçe zamanla gelişen şeyler. dikilmesi ve bunlar gittikçe zamanla gelişen şeyler. Onlar pek oralarda kuvvetli değil.Onlar pek oralarda kuvvetli değil. İnsanların eski devirlerde yaptıkları ne olmuş?

İnsanların eski devirlerde yaptıkları ne olmuş?

İcabında hayvan postlarına bürünmüşler. İcabında hayvan postlarına bürünmüşler. Peygamber Efendimiz'in de sahabesinden yoksulluk dolayısıyla kumaş bulamadığı için, Peygamber Efendimiz'in de sahabesinden yoksulluk dolayısıyla kumaş bulamadığı için, dokumayı alacak parası olmadığı için posta bürünenler var.dokumayı alacak parası olmadığı için posta bürünenler var. Hatta yağmur yağdığı zaman o postlar temiz bile olsa,Hatta yağmur yağdığı zaman o postlar temiz bile olsa, mâlum postun bir kokusu olur, iyi ilaçlanmadığı zaman kendine mahsus kokar.mâlum postun bir kokusu olur, iyi ilaçlanmadığı zaman kendine mahsus kokar. Bir de dışarıda ıslanıp gelmişse kokusu olur, yünün kendine mahsus bir kokusu olur.Bir de dışarıda ıslanıp gelmişse kokusu olur, yünün kendine mahsus bir kokusu olur. Bazı zengin kişiler rahatsız olmuşlar da Peygamber Efendimiz'e hatta teklif etmişler, demişler ki; Bazı zengin kişiler rahatsız olmuşlar da Peygamber Efendimiz'e hatta teklif etmişler, demişler ki; "Ya Resûlallah biz bunların, böyle fakir fukaranın arasında olmaktan rahatsız oluyoruz.

"Ya Resûlallah biz bunların, böyle fakir fukaranın arasında olmaktan rahatsız oluyoruz.

Kıyafetleri böyle, kokuları filan ağıl gibi kokuyor yünler. Kıyafetleri böyle, kokuları filan ağıl gibi kokuyor yünler. Bize ayrı meclis, yüksek bir meclis yap filan, ayrı toplantı yap bizim için.Bize ayrı meclis, yüksek bir meclis yap filan, ayrı toplantı yap bizim için. Bizimle ayrı sohbet eyle." gibi teklifleri olmuş da Bizimle ayrı sohbet eyle." gibi teklifleri olmuş da Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri o samimi ama kıyafeti mütevâzı olan Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri o samimi ama kıyafeti mütevâzı olan kimselerle beraber olmayı Efendimiz'e tavsiye ediyor.kimselerle beraber olmayı Efendimiz'e tavsiye ediyor. O zenginlerin, o çalımlıların teklifini şey yapmıyor da…O zenginlerin, o çalımlıların teklifini şey yapmıyor da… Bu âyetlerden sebeb-i nüzûlü olan hadiselerden biliyoruz ki kıyafeti olmadığı için, Bu âyetlerden sebeb-i nüzûlü olan hadiselerden biliyoruz ki kıyafeti olmadığı için, böyle hayvan postlarını kendisine örtü edinenler de varmış.

böyle hayvan postlarını kendisine örtü edinenler de varmış.

Bir şahsı görürlermiş, namazı kılarmış o kişi sabahleyin, Bir şahsı görürlermiş, namazı kılarmış o kişi sabahleyin, ondan sonra hemen kalkar acele camiden gidermiş. ondan sonra hemen kalkar acele camiden gidermiş. Derlermiş ki;

Derlermiş ki;

"Peygamber Efendimiz'in mescidinde, onun mübarek meclisinde,"Peygamber Efendimiz'in mescidinde, onun mübarek meclisinde, niye bu kadar acele ediyor bu adamcağız, otursa da duaları yapsa!"

niye bu kadar acele ediyor bu adamcağız, otursa da duaları yapsa!"

Peygamber Efendimiz namazdan sonra oturup güneş doğuncaya kadar ibadet etmeyi severdi.Peygamber Efendimiz namazdan sonra oturup güneş doğuncaya kadar ibadet etmeyi severdi. Bu camide de hocalarımızdan öğrendiğimize göre aynı şeyi yapıyoruz. Bu camide de hocalarımızdan öğrendiğimize göre aynı şeyi yapıyoruz. Sabah namazının arkasından güneş doğup işrak vakti gelinceye kadar oturup ilimle, irfanla, Sabah namazının arkasından güneş doğup işrak vakti gelinceye kadar oturup ilimle, irfanla, zikirle Kur'an'la meşgul olup namaz kılmak çok sevaplı.zikirle Kur'an'la meşgul olup namaz kılmak çok sevaplı. Öyle yapmayı severmiş ama o şahıs gidermiş.

Öyle yapmayı severmiş ama o şahıs gidermiş.

Diyorlar ki;

"Niçin gidiyorsun mübarek? Otursan da sevaptan istifade etsene kazansana…"

Diyorlar ki;

"Niçin gidiyorsun mübarek? Otursan da sevaptan istifade etsene kazansana…"

Cevabı şaşırtıcı, diyor ki;

"Evimizde bir tek örtü var. Tek bir örtü var.
Cevabı şaşırtıcı, diyor ki;

"Evimizde bir tek örtü var. Tek bir örtü var.
O örtüye bürünüp ben camiye geliyorum. Efendimiz'in arkasında namaz kılmış olmak için. O örtüye bürünüp ben camiye geliyorum. Efendimiz'in arkasında namaz kılmış olmak için. Namazı kıldıktan sonra hemen eve gidiyorum ki yol, mesafe uzun, Namazı kıldıktan sonra hemen eve gidiyorum ki yol, mesafe uzun, hanım da örtünsün de, namaz mâlum örtülü setr-i avret ile kılınacak, hanım da örtünsün de, namaz mâlum örtülü setr-i avret ile kılınacak, namaz da örtünebilsin de o da namazı vaktinde kılabilsin diye ondan acele ediyorum." demiş.

namaz da örtünebilsin de o da namazı vaktinde kılabilsin diye ondan acele ediyorum." demiş.

Öyle anlaşılıyor ki Peygamber Efendimiz'in o mübarek cennetlik sahabesi çok sıkıntılar çekmişler.

Öyle anlaşılıyor ki Peygamber Efendimiz'in o mübarek cennetlik sahabesi çok sıkıntılar çekmişler.

Nice günahlara batmış insanlarız. Nice nice nimetler içinde yüzüyoruz.Nice günahlara batmış insanlarız. Nice nice nimetler içinde yüzüyoruz. Onların mânevî derecesi ne kadar yüksek, ne yoksulluklar çekmişler.Onların mânevî derecesi ne kadar yüksek, ne yoksulluklar çekmişler. Giyecekleri olmamış, yiyecekleri olmamış.Giyecekleri olmamış, yiyecekleri olmamış. Bir hurmayı birisi ağzında biraz emip ondan sonra ötekisine verip biraz emip Bir hurmayı birisi ağzında biraz emip ondan sonra ötekisine verip biraz emip ondan sonra ötekisi verip biraz emip nöbetleşe oradan gıdalandıkları bile olmuş.ondan sonra ötekisi verip biraz emip nöbetleşe oradan gıdalandıkları bile olmuş. Çok sıkıntı çektikleri zaman hurmaları ortaya yığıp eşit olarak dağıttıkları olmuş. Çok sıkıntı çektikleri zaman hurmaları ortaya yığıp eşit olarak dağıttıkları olmuş. Efendimiz hiçbir zaman yanına gelen gıdayı, parayı, sadakayı, hayrıEfendimiz hiçbir zaman yanına gelen gıdayı, parayı, sadakayı, hayrı ertesi güne bekletmeyi istememiş, hemen dağıtmış.ertesi güne bekletmeyi istememiş, hemen dağıtmış. Öyle bir çevre, öyle bir topluluk, öyle imkânsızlıklar, mahrumiyetleri düşünün.

Öyle bir çevre, öyle bir topluluk, öyle imkânsızlıklar, mahrumiyetleri düşünün.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Sadece bir tek kıyafet ile omzunuz açık, göğsünüz açık namaz kılmayın!"

"Sadece bir tek kıyafet ile omzunuz açık, göğsünüz açık namaz kılmayın!"

Omuzu da örtmesi… İki çeşit var: Bir, asıl setr-i avret avret-i galîze denilenOmuzu da örtmesi… İki çeşit var: Bir, asıl setr-i avret avret-i galîze denilen bel ile göbek arası erkeğin örtünmesi lazım.bel ile göbek arası erkeğin örtünmesi lazım. Dua etmiş Peygamber Efendimiz; "Allah razı olsun, rahmetine erdirsin şalvar giyenlere." diye.

Dua etmiş Peygamber Efendimiz; "Allah razı olsun, rahmetine erdirsin şalvar giyenlere." diye.

Şalvar giymek, dikişli bir don giyiyor. O çok büyük bir lüks o zaman.Şalvar giymek, dikişli bir don giyiyor. O çok büyük bir lüks o zaman. Ne mutlu ki dikişli bir şey giyebiliyor ayağına, her tarafı güzel örtünüyor.Ne mutlu ki dikişli bir şey giyebiliyor ayağına, her tarafı güzel örtünüyor. Allah onları rahmetine erdirsin diye dua etmiş.

Ama o olmadığı zaman ne yapacak?

Allah onları rahmetine erdirsin diye dua etmiş.

Ama o olmadığı zaman ne yapacak?

Bir örtüyü şuradan şuraya çevirecek, buradan buraya çevirecek,Bir örtüyü şuradan şuraya çevirecek, buradan buraya çevirecek, peştamal yapacak kendisine, hiç olmazsa göbeği ile dizi arasını örtecek. peştamal yapacak kendisine, hiç olmazsa göbeği ile dizi arasını örtecek. Buna izar deniliyor ki peştamal filan demek, o mânaya geliyor.Buna izar deniliyor ki peştamal filan demek, o mânaya geliyor. Bugün dahi Yemenliler bazen o kıyafetlerle geziyorlar. Görüyoruz Hicaz'a gittiğimiz zaman.Bugün dahi Yemenliler bazen o kıyafetlerle geziyorlar. Görüyoruz Hicaz'a gittiğimiz zaman. Sonra Endonezya'dan, Malezya'dan gelenSonra Endonezya'dan, Malezya'dan gelen müslüman kardeşler bakıyoruz, ekseriya öyle bir peştamal tutunmuşlar.müslüman kardeşler bakıyoruz, ekseriya öyle bir peştamal tutunmuşlar. O normal kıyafetleri, dışarı kıyafetleri, öyle geziyorlar.O normal kıyafetleri, dışarı kıyafetleri, öyle geziyorlar. Üstünde de bir şey bulunuyor ona da rida deniliyor. Rida, üzere giyilen, omuza alınan elbise.

Üstünde de bir şey bulunuyor ona da rida deniliyor. Rida, üzere giyilen, omuza alınan elbise.

Allah'ın huzuru olduğu için namazAllah'ın huzuru olduğu için namaz ve âyet-i kerîmede de Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki;

ve âyet-i kerîmede de Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki;

Huzû zîneteküm inde külli mescidin.Huzû zîneteküm inde külli mescidin. "Mescitlere vardığınız zaman zînetlerinizi takının, alın üzerinize, güzel gidin, derbeder gitmeyin'" "Mescitlere vardığınız zaman zînetlerinizi takının, alın üzerinize, güzel gidin, derbeder gitmeyin'" Üstünüz kirli paslı tozlu topraklı dağınık filan olmayın. Üstünüz kirli paslı tozlu topraklı dağınık filan olmayın. Derli toplu gidin demek.Derli toplu gidin demek. Takıp takıştırın gidin mânasına değil de hani yüzükleri takın mânasına değil de...

Takıp takıştırın gidin mânasına değil de hani yüzükleri takın mânasına değil de...

Huzû zîneteküm inde külli mescidin.

Huzû zîneteküm inde külli mescidin.

"Mescide giderken temiz, pak gidin, derli toplu gidin!" mânasına geliyor.

"Mescide giderken temiz, pak gidin, derli toplu gidin!" mânasına geliyor.

O sebepten insanın kıyafetine dikkat etmesi lazım.O sebepten insanın kıyafetine dikkat etmesi lazım. Daha ciddi olduğu için hem peştamal tutunup belden aşağısını örtmeli hem de üstünü örtmeli.Daha ciddi olduğu için hem peştamal tutunup belden aşağısını örtmeli hem de üstünü örtmeli. Ama mahrumiyet varsa ilk örtülecek yer bel ile dizi arası.

Ama mahrumiyet varsa ilk örtülecek yer bel ile dizi arası.

Biz şimdi elhamdülillah bunları sadece birer hatıra olarak dinliyoruz, okuyoruz, ne yapmamız lazım?Biz şimdi elhamdülillah bunları sadece birer hatıra olarak dinliyoruz, okuyoruz, ne yapmamız lazım? El açıp şükretmemiz lazım. Allah'a dua etmemiz lazım hâlimize.El açıp şükretmemiz lazım. Allah'a dua etmemiz lazım hâlimize. Bugün bizim en fakirimiz onların hepsinden çok daha imkân sahibidir.Bugün bizim en fakirimiz onların hepsinden çok daha imkân sahibidir. Su yok, gıda yok, yiyecek, içecek yok, ev dedikleri şey küçücük.

Su yok, gıda yok, yiyecek, içecek yok, ev dedikleri şey küçücük.

Biz gecekondu dedik mi burun kıvırırız. Daire küçük oldu mu daha büyük olsun isteriz.Biz gecekondu dedik mi burun kıvırırız. Daire küçük oldu mu daha büyük olsun isteriz. Bir oda daha olsa deriz. Odası olsa manzaralı olsa deriz.Bir oda daha olsa deriz. Odası olsa manzaralı olsa deriz. Manzaralı olsa bir yazlık olsa bir kışlık olsa deriz. İnsanoğlunun arzularının sonu gelmez. Manzaralı olsa bir yazlık olsa bir kışlık olsa deriz. İnsanoğlunun arzularının sonu gelmez. Allah da bizim memlekete vermiş. Allah da bizim memlekete vermiş. Şu bizim memlekette elhamdülillah, eş-şükrü lillah çok nimetlere sahibiz biz. Şu bizim memlekette elhamdülillah, eş-şükrü lillah çok nimetlere sahibiz biz. Havası güzel, suyu güzel, suyu bol, meyvesi bol, sebzesi bol, her türlü imkâna sahibiz.

Havası güzel, suyu güzel, suyu bol, meyvesi bol, sebzesi bol, her türlü imkâna sahibiz.

Allah dedelerimizden, ecdadımızdan razı olsun ki Allah'ın dinini yaymak için buralara gelmişler,Allah dedelerimizden, ecdadımızdan razı olsun ki Allah'ın dinini yaymak için buralara gelmişler, bu ülkeleri müslümanlaştırmışlar, ahâlisine İslâm'ı öğretmişler.bu ülkeleri müslümanlaştırmışlar, ahâlisine İslâm'ı öğretmişler. Onlarla kardeş olmuşuz, kaynaşmışız.Onlarla kardeş olmuşuz, kaynaşmışız. Buraları İslâm diyarı olmuş, bize miras kalmış çok büyük nimetlerle beraber...Buraları İslâm diyarı olmuş, bize miras kalmış çok büyük nimetlerle beraber... Dedelerimizin güzel Müslümanlığının mükâfatının mirasını yiyoruz biz.Dedelerimizin güzel Müslümanlığının mükâfatının mirasını yiyoruz biz. Eğer bizim yaptıklarımıza göre Allah bize muamele edecek olsa bizim başımıza taş yağması lazım.Eğer bizim yaptıklarımıza göre Allah bize muamele edecek olsa bizim başımıza taş yağması lazım. Daha hâlâ dedelerimizin mirasını yiyoruz. Daha hâlâ dedelerimizin mirasını yiyoruz. Başımıza taş yağmıyor da elhamdülillah yaşıyoruz.Başımıza taş yağmıyor da elhamdülillah yaşıyoruz. Şu nimetlere bakın.

Şu nimetlere bakın.

Ben şöyle bir manav dükkânının önüne durduğum zaman hayran oluyorum, mest oluyorum.Ben şöyle bir manav dükkânının önüne durduğum zaman hayran oluyorum, mest oluyorum. Kırmızı kırmızı domatesler, renkli renkli karpuzlar, kavunlar, salkım salkım üzümler, sarı sarı muzlar,Kırmızı kırmızı domatesler, renkli renkli karpuzlar, kavunlar, salkım salkım üzümler, sarı sarı muzlar, elmalar, sarısı, yeşili, golden'i bilmem starking'i vesairesi…elmalar, sarısı, yeşili, golden'i bilmem starking'i vesairesi… Bunların hepsi nimet. Her bir nimete şükretmemiz lazım. Vermez ise Allah nereden bulacaksın?Bunların hepsi nimet. Her bir nimete şükretmemiz lazım. Vermez ise Allah nereden bulacaksın? Şu yağmur yağmazsa ne yapacaksın? Yerden, pınardan su çıkmazsa neyi yiyeceksin? Şu yağmur yağmazsa ne yapacaksın? Yerden, pınardan su çıkmazsa neyi yiyeceksin? Bir hastalık gelirse kime yalvaracaksın? Zelzele olursa ne yapacaksın? Bir hastalık gelirse kime yalvaracaksın? Zelzele olursa ne yapacaksın? Harp darp olursa, bunların hepsi elden giderse, düşman gelirse, kırbaç altında kalırsan ne olacak?Harp darp olursa, bunların hepsi elden giderse, düşman gelirse, kırbaç altında kalırsan ne olacak? Sulha, huzura elhamdülillah, hürriyete elhamdülillah, nimete elhamdülillah, Sulha, huzura elhamdülillah, hürriyete elhamdülillah, nimete elhamdülillah, sıhhate elhamdülillah, giyime elhamdülillah, kuşama elhamdülillah…

sıhhate elhamdülillah, giyime elhamdülillah, kuşama elhamdülillah…

Şeyh Sâdi kısadan söylemiş, diyor ki;

Şeyh Sâdi kısadan söylemiş, diyor ki;

"Bir nefes aldığı zaman ömrün bir nefeslik daha uzuyor."Bir nefes aldığı zaman ömrün bir nefeslik daha uzuyor. Bir de geriye nefesini verdiğin zaman için ferahlıyor. Demek ki bir nefeste iki nimet var. Bir de geriye nefesini verdiğin zaman için ferahlıyor. Demek ki bir nefeste iki nimet var. Ömrün uzaması için ferahlaması. O halde bir nefeste bir de en aşağı iki tane şükür lazım.Ömrün uzaması için ferahlaması. O halde bir nefeste bir de en aşağı iki tane şükür lazım. Çok şükür ya Rabbi ömrümü uzattın. Çok şükür ya Rabbi beni ferahlattın."

Çok şükür ya Rabbi ömrümü uzattın. Çok şükür ya Rabbi beni ferahlattın."

Nefes darlığı olana sor; boncuk boncuk böyle alnı terler, nefes alamaz, bir türlü veremez.Nefes darlığı olana sor; boncuk boncuk böyle alnı terler, nefes alamaz, bir türlü veremez. İdrar zorluğu olana zor; sen gidersin yüznumaraya şaldır şaldır, İdrar zorluğu olana zor; sen gidersin yüznumaraya şaldır şaldır, üstüne başına aldırmazsın, şey yapmazsın. üstüne başına aldırmazsın, şey yapmazsın. O yaşlı adamlara bir sor bakalım o ne nimetmiş.O yaşlı adamlara bir sor bakalım o ne nimetmiş. Onun için Allah'ın bizim üzerimizdeki nimetlerini çok düşünelim.

Onun için Allah'ın bizim üzerimizdeki nimetlerini çok düşünelim.

Bu bize bir hatıradır.Bu bize bir hatıradır. Tatlı hatıradır ki vah Peygamber Efendimiz'le o mübarek sahabesi ne mahrumiyetler çekmişler diye, Tatlı hatıradır ki vah Peygamber Efendimiz'le o mübarek sahabesi ne mahrumiyetler çekmişler diye, nimetlerimiz ne kadar çok diye biraz insafa geliriz.nimetlerimiz ne kadar çok diye biraz insafa geliriz. Şu bizim zalim nefislerimiz biraz Allah'ın nimetlerini görsün de layık mıyız buna?Şu bizim zalim nefislerimiz biraz Allah'ın nimetlerini görsün de layık mıyız buna? Değiliz ya Rabbi. Bu bize liyakatimizden verilmiyor da sırf senin lütfundan veriliyor ya Rabbi.Değiliz ya Rabbi. Bu bize liyakatimizden verilmiyor da sırf senin lütfundan veriliyor ya Rabbi. Beni senin nimetlerini yiyip de sana isyan eden edepsizlerden etme ya Rabbi, diye dua edelim.

Beni senin nimetlerini yiyip de sana isyan eden edepsizlerden etme ya Rabbi, diye dua edelim.

Nimetin şükrünü eda etmek her müslümanın boynuna borçtur. Müslümanın iki tane vazifesi vardır:

Nimetin şükrünü eda etmek her müslümanın boynuna borçtur. Müslümanın iki tane vazifesi vardır:

Birisi Allah'ın verdiği nimetlere şükretmek. Şükran duygusu dolu olmak.Birisi Allah'ın verdiği nimetlere şükretmek. Şükran duygusu dolu olmak. Rabbi'ne sevgiyle, saygıyla, muhabbetle teşekkür duygusuyla bağlı olmak.

Rabbi'ne sevgiyle, saygıyla, muhabbetle teşekkür duygusuyla bağlı olmak.

Birisi de bir imtihan gelirse sabretmek.Birisi de bir imtihan gelirse sabretmek. Hastalık gelir, ölüm gelir, dert, üzüntü, sıkıntı, keder gelir.Hastalık gelir, ölüm gelir, dert, üzüntü, sıkıntı, keder gelir. O zaman da ne yapalım, hayatın cilvesi bu, o zaman da sabretmeyi öğrenecek müslüman.

O zaman da ne yapalım, hayatın cilvesi bu, o zaman da sabretmeyi öğrenecek müslüman.

"Ben Allah'ın takdirini gözümün nurundan daha çok severim." demiş sahabi. Ne mübarek insanlar…"Ben Allah'ın takdirini gözümün nurundan daha çok severim." demiş sahabi. Ne mübarek insanlar… Duası makbul kimse. Birisine dua ediverdiği zaman hastası iyi oluyor, istediği oluyor.Duası makbul kimse. Birisine dua ediverdiği zaman hastası iyi oluyor, istediği oluyor. Gözü görmez olmuş, demişler ki; "Sen biliyoruz ki Allah'ın sevgili kulusun, duası makbul insansın.Gözü görmez olmuş, demişler ki; "Sen biliyoruz ki Allah'ın sevgili kulusun, duası makbul insansın. Bunu hep tecrübeyle anladık. Bunu hep tecrübeyle anladık. Hastalarımızı sana getirdik diğer şeylerde, sen dua ettin, istediğin oluyor.Hastalarımızı sana getirdik diğer şeylerde, sen dua ettin, istediğin oluyor. Kendine de dua et de Allah gözünü gördürsün tekrar. Kendine de dua et de Allah gözünü gördürsün tekrar. " "Ben, diyor, Allah'ın takdirini, kaderini gözümün nurundan daha çok severim, öyle itiraz etmem."" "Ben, diyor, Allah'ın takdirini, kaderini gözümün nurundan daha çok severim, öyle itiraz etmem." Kör olmaya razı, Allah'a itiraz etmeye razı değil. Ne büyük insanlar, ne zarif insanlar geçmiş! Kör olmaya razı, Allah'a itiraz etmeye razı değil. Ne büyük insanlar, ne zarif insanlar geçmiş! Onlardan ibret alalım.Onlardan ibret alalım. Allah bizi de ârif etsin, zarif etsin, kâmil etsin,Allah bizi de ârif etsin, zarif etsin, kâmil etsin, kibar eylesin, saygılı eylesin, Allah'a sevgiyle bağlı eylesin.

kibar eylesin, saygılı eylesin, Allah'a sevgiyle bağlı eylesin.

Şimdi önüme yığdılar gazeteleri, mecmuaları, haftalık dergileri, günlük gazeteleri.Şimdi önüme yığdılar gazeteleri, mecmuaları, haftalık dergileri, günlük gazeteleri. Bizim de vazifemiz biraz da böyle basınla ilgili işlerimiz var.Bizim de vazifemiz biraz da böyle basınla ilgili işlerimiz var. İncelemek zorundayız, Allah ıslah eylesin.İncelemek zorundayız, Allah ıslah eylesin. Mecburuz, takip etmek zorundayız. Bakıyorum küfür küfür...Mecburuz, takip etmek zorundayız. Bakıyorum küfür küfür... Tepeden tırnağa isyan, karşı gelmek, küfür, saygısızlık, edepsizlik... Allah ıslah etsin.Tepeden tırnağa isyan, karşı gelmek, küfür, saygısızlık, edepsizlik... Allah ıslah etsin. Çok iş düşüyor hepimize. Hepimize, hepinize. Ben burada bir haftada bir gün bir vaaz veriyorum.Çok iş düşüyor hepimize. Hepimize, hepinize. Ben burada bir haftada bir gün bir vaaz veriyorum. Siz haftanın altı günü hayatın içindesiniz, çevreniz var, başka insanlar var.

Siz haftanın altı günü hayatın içindesiniz, çevreniz var, başka insanlar var.

Hepimiz vaiz olmalıyız. Hepimiz İslâm'ın müdafii olmalıyız ki İslâm yayılabilsin.Hepimiz vaiz olmalıyız. Hepimiz İslâm'ın müdafii olmalıyız ki İslâm yayılabilsin. Yoksa zaten benim nasihatime muhtaç insan buraya gelmez ki... Bucak bucak kaçıyor.Yoksa zaten benim nasihatime muhtaç insan buraya gelmez ki... Bucak bucak kaçıyor. Zaten burada değil. Şu anda İstanbul'da değil. Zaten burada değil. Şu anda İstanbul'da değil. Ya Bodrum'da, ya Marmaris'te, ya Antalya'da, ya bilmem ne festivalinde, ya filanca eğlence yerinde.Ya Bodrum'da, ya Marmaris'te, ya Antalya'da, ya bilmem ne festivalinde, ya filanca eğlence yerinde. Kim bilir ne işlerle meşgul... Onun için çok iş düşüyor hepimize. Kim bilir ne işlerle meşgul... Onun için çok iş düşüyor hepimize. Gururlanmayalım, kibirlenmeyelim, boş yere övünmeyelim.

Gururlanmayalım, kibirlenmeyelim, boş yere övünmeyelim.

"Türkiye'nin yüzde doksan dokuzu müslüman."

"Türkiye'nin yüzde doksan dokuzu müslüman."

Değil! Değil! İnsanların çoğu sapıtmış. Hem de ne çok günahsa...Değil! Değil! İnsanların çoğu sapıtmış. Hem de ne çok günahsa... Mesela sana birisi gelse bir şey söylese, Mesela sana birisi gelse bir şey söylese, "Tevbe tevbe, estağfirullah olur mu hiç şöyle şey?" dediği o şeyi yapıyorlar inadına."Tevbe tevbe, estağfirullah olur mu hiç şöyle şey?" dediği o şeyi yapıyorlar inadına. Küfür olduğu için, imansızlık olduğu için, inkâr olduğu için, isyan olduğu için yapıyorlar.Küfür olduğu için, imansızlık olduğu için, inkâr olduğu için, isyan olduğu için yapıyorlar. Şeytan damarlarına girince insanın... Onun için çok iş düşüyor bize.

Şeytan damarlarına girince insanın... Onun için çok iş düşüyor bize.

"Elin edepsiz, azılı, şeytanlaşmış insanını, ben hocam bilgim az, nasıl yola getireyim?"

"Elin edepsiz, azılı, şeytanlaşmış insanını, ben hocam bilgim az, nasıl yola getireyim?"

Sen kendini yola getir, bir. İlk kazanç bu.

Sen kendini yola getir, bir. İlk kazanç bu.

İlk işimiz kendimizi fire müslüman olmaktan kurtarmak.

İlk işimiz kendimizi fire müslüman olmaktan kurtarmak.

İlk önce kendimizi sâhil-i selâmete çekelim. Sağlam müslüman olalım, bir.

İlk önce kendimizi sâhil-i selâmete çekelim. Sağlam müslüman olalım, bir.

Ondan sonra bizim sözümüzü kim dinler?

Ondan sonra bizim sözümüzü kim dinler?

"Benim hanım beni dinler, hayat arkadaşım, refîka-yı hayatım…"

Tamam.

"Benim hanım beni dinler, hayat arkadaşım, refîka-yı hayatım…"

Tamam.

Hanıma söz dinletelim veyahut hanımsa, bizim şimdi bu vaazı kadınlar da dinliyor elhamdülillah,Hanıma söz dinletelim veyahut hanımsa, bizim şimdi bu vaazı kadınlar da dinliyor elhamdülillah, beyimi yola getirmeye çalışayım.beyimi yola getirmeye çalışayım. Sonra çocuğum beni sever, anacığım diye, babacığım diye elimi öper, boynuma sarılır;Sonra çocuğum beni sever, anacığım diye, babacığım diye elimi öper, boynuma sarılır; tamam, babacığıma nazım geçer, ona söyleyeyim.tamam, babacığıma nazım geçer, ona söyleyeyim. Filanca arkadaşım çok samimidir ona söyleyeyim diyerek her gün bir müslüman kazanmaya çalışalım.

Filanca arkadaşım çok samimidir ona söyleyeyim diyerek her gün bir müslüman kazanmaya çalışalım.

Elimizi ovuşturalım şöyle kâr etmiş bir dükkâncı gibi,Elimizi ovuşturalım şöyle kâr etmiş bir dükkâncı gibi, elhamdülillah bugün bir insana hak yolu söyledim, öğrettim, İslâm'a kazandırdım diye.elhamdülillah bugün bir insana hak yolu söyledim, öğrettim, İslâm'a kazandırdım diye. Bir insan sapacakken elinden tuttum, uçuruma yuvarlanmaktan kurtardım.Bir insan sapacakken elinden tuttum, uçuruma yuvarlanmaktan kurtardım. Günah işleyecekken, şeytana uyacakken vazgeçirdim. Günah işleyecekken, şeytana uyacakken vazgeçirdim. Parasını şerre harcayacakken hayra harcattım diyebilelim.Parasını şerre harcayacakken hayra harcattım diyebilelim. Yaptığımız işleri şuurla yapalım, iyi işler yapalım ve yaptırmaya gayret edelim.

Yaptığımız işleri şuurla yapalım, iyi işler yapalım ve yaptırmaya gayret edelim.

Çünkü eğer bu kafayla, bu havayla gidersek, Türkiye dededen müslüman gelmiş bir ülke...Çünkü eğer bu kafayla, bu havayla gidersek, Türkiye dededen müslüman gelmiş bir ülke... Şöyle İstanbul'un Kadıköy yakasından Boğaziçi'nden, Marmara'dan İstanbul'a doğru bakarsan Şöyle İstanbul'un Kadıköy yakasından Boğaziçi'nden, Marmara'dan İstanbul'a doğru bakarsan cami siluetleri göklere yükselmiş, yükselmiş, niyaz şeyleri gibi böyle cami cami, kubbe kubbe dolu.cami siluetleri göklere yükselmiş, yükselmiş, niyaz şeyleri gibi böyle cami cami, kubbe kubbe dolu. Şekil öyle ama İslâmî bakımdan ne duruma gelecek? Şekil öyle ama İslâmî bakımdan ne duruma gelecek? İsveç gibi, Norveç gibi, Danimarka gibi, Avrupa gibi oluruz sonra. Onlar nasıl?

İsveç gibi, Norveç gibi, Danimarka gibi, Avrupa gibi oluruz sonra. Onlar nasıl?

Sokaklarda çıplak geziyorlar. Sokaklarda kötülük yapıyorlar. Bâkire kız bulunmuyor.Sokaklarda çıplak geziyorlar. Sokaklarda kötülük yapıyorlar. Bâkire kız bulunmuyor. Namuslu kadın bulunmuyor. O hâle gelmiş. Namuslu kadın bulunmuyor. O hâle gelmiş. O felaket dalgası eğer bizim Türkiye'ye de gelir, burayı da istila ederse mahvolduk. O felaket dalgası eğer bizim Türkiye'ye de gelir, burayı da istila ederse mahvolduk. Bak zaten iman gitti, Osmanlılar zamanında kardeş yaşayan halklar birbirlerine nasıl girdi,Bak zaten iman gitti, Osmanlılar zamanında kardeş yaşayan halklar birbirlerine nasıl girdi, nasıl isyanlar, kavgalar, gürültüler, katliamlar, çoluk çocuk, kadın erkek öldürme…

Neden?

nasıl isyanlar, kavgalar, gürültüler, katliamlar, çoluk çocuk, kadın erkek öldürme…

Neden?

İmansızlık alameti. İmansızlık alameti. İman gitti, eski dostlar düşman oldu. İmansızlık alameti. İmansızlık alameti. İman gitti, eski dostlar düşman oldu. Şimdi Ermeni Kürt'e diyormuş ki;

Şimdi Ermeni Kürt'e diyormuş ki;

"Yahu sen de bendendin, Araplar geldi seni müslüman etti benden ayırdı, dön."

"Yahu sen de bendendin, Araplar geldi seni müslüman etti benden ayırdı, dön."

Sen İslâm'a gel. Madem ikimiz aynıyız sen İslâm'a gel. Hak din İslâm. Sen İslâm'a gel. Madem ikimiz aynıyız sen İslâm'a gel. Hak din İslâm. Ötekisi eski bozulmuş kitabı tahrip olmuş, tahrifata uğramış, sen buraya gel.Ötekisi eski bozulmuş kitabı tahrip olmuş, tahrifata uğramış, sen buraya gel. Beni küfre çekeceğine sen imana gel.

Bunun için çok çalışmalıyız. Nimetlere çok şükretmeliyiz.
Beni küfre çekeceğine sen imana gel.

Bunun için çok çalışmalıyız. Nimetlere çok şükretmeliyiz.
Vazifemizin çok olduğunu bilmeliyiz. Vazifemizin çok olduğunu bilmeliyiz. Asıl işimizin Allah'ın dinine yardım etmek olduğunun şuuruna ermeliyiz. Senin mesleğin ne?Avukat.Asıl işimizin Allah'ın dinine yardım etmek olduğunun şuuruna ermeliyiz. Senin mesleğin ne?Avukat. Değil.

Senin mesleğin ne?

Doktor.

Değil.

Senin mesleğin ne?

Tüccar.

Değil.

Değil.

Senin mesleğin ne?

Doktor.

Değil.

Senin mesleğin ne?

Tüccar.

Değil.

Senin asıl mesleğin Müslümanlığı yaymak.

Senin asıl mesleğin Müslümanlığı yaymak.

"Hocam hiç öyle şey olur mu?"

"Hocam hiç öyle şey olur mu?"

Öyle olur.Öyle olur. Peygamber Efendimiz'in kendisinin ve devrindeki bütün sahabesinin mesleği İslâm'ı yaymak. Peygamber Efendimiz'in kendisinin ve devrindeki bütün sahabesinin mesleği İslâm'ı yaymak. Tüccarlık, esnaflık onun vasıtasıydı, seyahat onun vasıtasıydı. Hepsi İslâm'ı yaymaya yönelik idi. Tüccarlık, esnaflık onun vasıtasıydı, seyahat onun vasıtasıydı. Hepsi İslâm'ı yaymaya yönelik idi. Bizim dedelerimiz daha fütûhât olmayan bölgelere ticaret yoluyla gittiler İslâm'ı yaydılar. Bizim dedelerimiz daha fütûhât olmayan bölgelere ticaret yoluyla gittiler İslâm'ı yaydılar. Afrika'ya, Endonezya'ya, Hindistan'a, Çin'e yaydılar, okyanuslara dayadılar. Afrika'ya, Endonezya'ya, Hindistan'a, Çin'e yaydılar, okyanuslara dayadılar. Asıl işimiz, asıl mesleğimiz Allah'ın dinine yardım etmek olduğunu,Asıl işimiz, asıl mesleğimiz Allah'ın dinine yardım etmek olduğunu, İslâm'a hizmet olduğunu hiç unutmayalım.

İslâm'a hizmet olduğunu hiç unutmayalım.

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz:

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz:

Lâ yesûmu yevmen abdün fî sebîlillâhiLâ yesûmu yevmen abdün fî sebîlillâhi illâ bâ'adallahu bi-zâlike'l-yevmi vechehû ani'n-nâri seb'îne harîfan. illâ bâ'adallahu bi-zâlike'l-yevmi vechehû ani'n-nâri seb'îne harîfan. Ebû Saîd hazretlerinden oruç hakkında bir hadîs-i şerîf rivayeti.Ebû Saîd hazretlerinden oruç hakkında bir hadîs-i şerîf rivayeti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

"Bir kul Allah yolunda bir gün oruç tutarsa,"Bir kul Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allahu Teâlâ bu gün mukabilinde o kulun zâtını cehennemden yetmiş sonbahar mevsimi uzaklaştırır."

Allahu Teâlâ bu gün mukabilinde o kulun zâtını cehennemden yetmiş sonbahar mevsimi uzaklaştırır."

Yetmiş yıl uzağa götürür. Bir günlük oruç sebebiyle onun zâtını cehennemden yetmiş yıl uzaklaştırır.Yetmiş yıl uzağa götürür. Bir günlük oruç sebebiyle onun zâtını cehennemden yetmiş yıl uzaklaştırır. Cehennemden uzaklaşır, cennete hak kazanır, cennete yaklaşır. Cehenneme düşme ihtimali kalmaz.

Cehennemden uzaklaşır, cennete hak kazanır, cennete yaklaşır. Cehenneme düşme ihtimali kalmaz.

Muhterem kardeşlerim!

Herhalde çoğunuz biliyorsunuzdur,
Muhterem kardeşlerim!

Herhalde çoğunuz biliyorsunuzdur,
İslâm'da oruç sadece Ramazan'a mahsus değildir. İslâm'da oruç sadece Ramazan'a mahsus değildir. Oruç her zaman vardır da Ramazan orucu farzdır. Mutlak tutulacak.Oruç her zaman vardır da Ramazan orucu farzdır. Mutlak tutulacak. Onun dışındaki zamanlarda serbesttir, istediği gün oruç tutar. Onun dışındaki zamanlarda serbesttir, istediği gün oruç tutar. İlle şu gün oruç tutacaksın diye mecburiyet yoktur. İlle şu gün oruç tutacaksın diye mecburiyet yoktur. Öyle serbest olan oruçlara tatavvu' oruçlar derler,Öyle serbest olan oruçlara tatavvu' oruçlar derler, Allah'a kulluk olsun diye, sevap kazanayım diye tutulmuş olan oruçlar. Nafile oruçlar derler.

Allah'a kulluk olsun diye, sevap kazanayım diye tutulmuş olan oruçlar. Nafile oruçlar derler.

Nafile, Türkçe'de biraz başka mânaya kullanılıyor.

"Boş yere" mânasına.

Nafile, Türkçe'de biraz başka mânaya kullanılıyor.

"Boş yere" mânasına.

Öyle değil.

"Nafile uğraşma, ben bu senin dediğini yapmayacağım." deriz Türkçe'de,
Öyle değil.

"Nafile uğraşma, ben bu senin dediğini yapmayacağım." deriz Türkçe'de,
"boş yere uğraşma" demek mânasına.

"boş yere uğraşma" demek mânasına.

Ama nafile ibadet bu mânaya değil;Ama nafile ibadet bu mânaya değil; "farz olmayan, sevap kazanmak için yapılan ibadetlere nafile" derler."farz olmayan, sevap kazanmak için yapılan ibadetlere nafile" derler. Arapça'da mâna biraz değişik.

Arapça'da mâna biraz değişik.

Mesela Türkçe'de misafir diyoruz. Misafir Arapça'da "yolcu" demek.Mesela Türkçe'de misafir diyoruz. Misafir Arapça'da "yolcu" demek. Biz evimize gelen kişiye "misafir" diyoruz. Biz evimize gelen kişiye "misafir" diyoruz. Velev kapımızdaki, aynı apartmandaki komşumuz bile gelse;Velev kapımızdaki, aynı apartmandaki komşumuz bile gelse; "Bize bu akşam kapı komşumuz misafir geldi." deriz. "Bize bu akşam kapı komşumuz misafir geldi." deriz. Halbuki misafir "yolcu, sefere çıkmış insan" demek. Halbuki misafir "yolcu, sefere çıkmış insan" demek. Bu adam sefere çıkmadı ki terliğini bile değiştirmedi.Bu adam sefere çıkmadı ki terliğini bile değiştirmedi. Bu kapıdan çıktı benim kapımı çaldı, bana geldi. Türkçe'de biraz [böyle]…

Bu kapıdan çıktı benim kapımı çaldı, bana geldi. Türkçe'de biraz [böyle]…

"Bana müsaade eder misin?" diyoruz, "izin verir misin" mânasına."Bana müsaade eder misin?" diyoruz, "izin verir misin" mânasına. Araplarda müsaade "yardım etmek" demek. Yardım mânasına geliyor. Araplarda müsaade "yardım etmek" demek. Yardım mânasına geliyor. Nafile sözü de "sevap kazanmak ibadeti" demek, boş yere yapılan ibadet, akıntıya kürek demek değil.Nafile sözü de "sevap kazanmak ibadeti" demek, boş yere yapılan ibadet, akıntıya kürek demek değil. Onu bilesiniz.

Demek ki Ramazan'ın dışında oruç tutmak var.

Onu bilesiniz.

Demek ki Ramazan'ın dışında oruç tutmak var.

Peki, oruç tutmak var da aç kalacağım ben, sevabı ne?

Peki, oruç tutmak var da aç kalacağım ben, sevabı ne?

Burada bildiriyor. Bir gün Allah rızası için insan oruç tutarsa yetmiş yıl uzaklaşır cehennemden.Burada bildiriyor. Bir gün Allah rızası için insan oruç tutarsa yetmiş yıl uzaklaşır cehennemden. Bir gün daha tutarsa yüz kırk yıl, bir gün daha iki yüz on yıl. Bir gün daha tutarsa yüz kırk yıl, bir gün daha iki yüz on yıl. Cehennemden kurtulmasına, cehenneme düşmemesine, azap görmemesine sebep olur.Cehennemden kurtulmasına, cehenneme düşmemesine, azap görmemesine sebep olur. Rahmete ermesine vesile olur. Cennete girmesine vesile olur.

Rahmete ermesine vesile olur. Cennete girmesine vesile olur.

Muhterem kardeşlerim!

Muhterem kardeşlerim!

İslâm'da ibadetlere böyle büyük vaatler veriliyor, bunların izah edilmesi lazım.İslâm'da ibadetlere böyle büyük vaatler veriliyor, bunların izah edilmesi lazım. Mesela lâ ilâhe illallah diyen cennete girer. Bir oruç tutan şu sevabı alır.Mesela lâ ilâhe illallah diyen cennete girer. Bir oruç tutan şu sevabı alır. Bir hacca giden şöyle olur, böyle olur… diyoruz.

Bir hacca giden şöyle olur, böyle olur… diyoruz.

Mesela oruç tuttuğu zaman ne oluyor, tahlilini yapalım.Mesela oruç tuttuğu zaman ne oluyor, tahlilini yapalım. Oruç tuttuğu zaman insan önünde imkân olduğu, Oruç tuttuğu zaman insan önünde imkân olduğu, fırsat elde olduğu halde canının istediği bazı şeyleri yapmıyor.fırsat elde olduğu halde canının istediği bazı şeyleri yapmıyor. Karşısında su var, limonata bardağı böyle dışından terlemiş boncuk boncuk, buz gibi, tatlı,Karşısında su var, limonata bardağı böyle dışından terlemiş boncuk boncuk, buz gibi, tatlı, dışarıda hava sıcak, karpuzu kesmişler, kıpkırmızı devirmişler şu tarafa bir tarafını,dışarıda hava sıcak, karpuzu kesmişler, kıpkırmızı devirmişler şu tarafa bir tarafını, yanında da bir sarı renkli kavun, dışarıda hava sıcak.yanında da bir sarı renkli kavun, dışarıda hava sıcak. Ne var? Ye buyur. Yok oruçluyum. Olduğu halde yemiyor.

Ne var? Ye buyur. Yok oruçluyum. Olduğu halde yemiyor.

Nâmahreme bakmıyor. Harama değil, helale bile, helaline bile yaklaşmıyor.Nâmahreme bakmıyor. Harama değil, helale bile, helaline bile yaklaşmıyor. Yemek yemiyor, kötü huylardan uzak duruyor, bu nedir? Bu mühim bir iştir.Yemek yemiyor, kötü huylardan uzak duruyor, bu nedir? Bu mühim bir iştir. Bugün hapse giren insanların çoğu, suç işleyen insanların çoğuBugün hapse giren insanların çoğu, suç işleyen insanların çoğu kötülüğü bildiği halde kendisini yenemediği için kötülüğü işliyor.kötülüğü bildiği halde kendisini yenemediği için kötülüğü işliyor. Ne yapayım, kendime hâkim olamadım, dayanamadım. Ne yapayım, kendime hâkim olamadım, dayanamadım. Baktım, adamın kesesinde para çok, şeytan dürttü, aldım kaçtım, diyor. Baktım, adamın kesesinde para çok, şeytan dürttü, aldım kaçtım, diyor. Veyahut çok sinirlendim, kendimi tutamadım, patlattım bir tane ölüverdi, diyor mesela.Veyahut çok sinirlendim, kendimi tutamadım, patlattım bir tane ölüverdi, diyor mesela. İşte bu kendini tutmayı öğretme egzersizi önemli. Oruç insana bunu sağlıyor.

İşte bu kendini tutmayı öğretme egzersizi önemli. Oruç insana bunu sağlıyor.

İslâm'ın bütün ibadetlerinde halkı hikmetlerini anlamasa bile farkına varmadan İslâm'ın bütün ibadetlerinde halkı hikmetlerini anlamasa bile farkına varmadan kâmil insan olmaya götüren şeyler vardır, malzeme vardır. kâmil insan olmaya götüren şeyler vardır, malzeme vardır. Oruçta bu malzeme vardır. Oruçta bu malzeme vardır. Oruç tutan bir insan bir zaman gelir filozoflar kadar olgun, engin bir insan olur. Oruç tutan bir insan bir zaman gelir filozoflar kadar olgun, engin bir insan olur. Sinirlenmez, asabileşmez, sakin olur, sabırlı olur,Sinirlenmez, asabileşmez, sakin olur, sabırlı olur, kendini tutar, konuştuğu zaman dengeli, ölçülü olur.kendini tutar, konuştuğu zaman dengeli, ölçülü olur. Namaz kılan bir insan belirli saatlerde belirli işleri yapmaya alışır.Namaz kılan bir insan belirli saatlerde belirli işleri yapmaya alışır. İntizama alışır, günahlardan kendisini çekmeye alışır. İntizama alışır, günahlardan kendisini çekmeye alışır. Rabbi'nin huzurunda olduğunu, Rabbi'nin kendisini gördüğünü bilir.Rabbi'nin huzurunda olduğunu, Rabbi'nin kendisini gördüğünü bilir. Ona karşı kulluk borcu olduğunu bilir vesaire... Ona karşı kulluk borcu olduğunu bilir vesaire... Hacca giden insan dünyanın birçok yerinde pek çok müslüman kardeşi olduğunu bilir.Hacca giden insan dünyanın birçok yerinde pek çok müslüman kardeşi olduğunu bilir. Bir gün gelip ölümün başına geleceğini bilir.Bir gün gelip ölümün başına geleceğini bilir. Herkesin beyaz kefenlere sarılıp Arafat'ta toplandığı gibi mahşer yerinde toplanacağını Herkesin beyaz kefenlere sarılıp Arafat'ta toplandığı gibi mahşer yerinde toplanacağını gözüyle görür gibi anlar filan...

gözüyle görür gibi anlar filan...

İslâm'da her ibadette halk anlasa da anlamasa da büyük fayda vardır.İslâm'da her ibadette halk anlasa da anlamasa da büyük fayda vardır. Antibiyotik hapı ağzına alıp yutan herkes doktor mu? Antibiyotik hapı ağzına alıp yutan herkes doktor mu? Herkes o antibiyotik ilacın vücutta mikrobu nasıl alt edeceğini biliyor mu? Sen ötesine karışma.Herkes o antibiyotik ilacın vücutta mikrobu nasıl alt edeceğini biliyor mu? Sen ötesine karışma. Şu hapı yut yemekten sonra bir bardak suyla yut. Çay da içersen daha çabuk tesir eder. Şu hapı yut yemekten sonra bir bardak suyla yut. Çay da içersen daha çabuk tesir eder. On beş dakika sonra bakıyorsun ateşin kesiliyor.On beş dakika sonra bakıyorsun ateşin kesiliyor. Cayır cayır ateşler içinde yanarken, oh rahatladım, hah yüzüm güldü filan diyorsun.Cayır cayır ateşler içinde yanarken, oh rahatladım, hah yüzüm güldü filan diyorsun. Sen onun mekanizmasını bilmiyorsun ama o işini görüyor. Sen onun mekanizmasını bilmiyorsun ama o işini görüyor. Kıldığın namaz da, tuttuğun oruç da, yaptığın zikir de, okuduğun Kur'an da, verdiğin sadaka da öyle… Kıldığın namaz da, tuttuğun oruç da, yaptığın zikir de, okuduğun Kur'an da, verdiğin sadaka da öyle… Hepsinin derin derin hikmetleri var. Onun için İslâm'ın bütünüyle çok denenmiş bir yol bu.

Hepsinin derin derin hikmetleri var. Onun için İslâm'ın bütünüyle çok denenmiş bir yol bu.

Çok büyük zekâların, çok büyük dâhilerin inceleyip inceleyip de Çok büyük zekâların, çok büyük dâhilerin inceleyip inceleyip de hayran kaldıkları bir dine sahibiz elhamdülillah! hayran kaldıkları bir dine sahibiz elhamdülillah! Yalnız müslümanlardan değil, başka başka ülkelerin dâhilerinden de inceleyip müslüman olanlar var.Yalnız müslümanlardan değil, başka başka ülkelerin dâhilerinden de inceleyip müslüman olanlar var. Onun için yüzlerce, milyonlarca, milyarlarca kere denenmişOnun için yüzlerce, milyonlarca, milyarlarca kere denenmiş hak din üzere bizi Allah yaratmış çok şükür.hak din üzere bizi Allah yaratmış çok şükür. Her şeyi hikmetli, her şeyi güzel, her yasağı güzel…

Her şeyi hikmetli, her şeyi güzel, her yasağı güzel…

Müslümanlar da kaşları çatık insanlar, "o yasak bu yasak" diyorlar.Müslümanlar da kaşları çatık insanlar, "o yasak bu yasak" diyorlar. Gel bakalım buraya, senin ağzının içinden şu baklayı çıkart bakalım dilinin altından.

Gel bakalım buraya, senin ağzının içinden şu baklayı çıkart bakalım dilinin altından.

Ne yasakmış?

"Hiç içki içirmiyor."

Fenâ mı yapıyor?

Ne yasakmış?

"Hiç içki içirmiyor."

Fenâ mı yapıyor?

Kadına kıza da hiç baktırtmıyor.

Fenâ mı yapıyor?

"Canım biraz bakalım."

Kadına kıza da hiç baktırtmıyor.

Fenâ mı yapıyor?

"Canım biraz bakalım."

Gel senin kardeşine, kızına bakalım, karına bakalım.

Gel senin kardeşine, kızına bakalım, karına bakalım.

"Öyle olmaz, benimkine bakmasınlar, başkasına baksınlar."

Bu da olmaz.

"Öyle olmaz, benimkine bakmasınlar, başkasına baksınlar."

Bu da olmaz.

İslâm'ın her yasağında hayır vardır. İslâm'ın her emrinde fayda vardır, velev meşakkatli de olsa.

İslâm'ın her yasağında hayır vardır. İslâm'ın her emrinde fayda vardır, velev meşakkatli de olsa.

İslâm savaşı emretmiş, kılıç dini.

Evet biraz da kılıç dini, ne haber!
İslâm savaşı emretmiş, kılıç dini.

Evet biraz da kılıç dini, ne haber!
Gözünü aç bak, cümle âlem savaşıyor.

Biz müslümanları kuzu mu yapalım?

Gözünü aç bak, cümle âlem savaşıyor.

Biz müslümanları kuzu mu yapalım?

Herkes gelsin kıtır kıtır kessin.Herkes gelsin kıtır kıtır kessin. Elbette hem kılıç dini hem ilim dini, hem kalem dini hem kılıç dini.Elbette hem kılıç dini hem ilim dini, hem kalem dini hem kılıç dini. Elbette öyle olacak! Kılıcı bıraktığımız zaman mahvoluyoruz! Elbette öyle olacak! Kılıcı bıraktığımız zaman mahvoluyoruz! Kılıç elimizde olduğu zaman "Sen haklısın!" diyor herkes.

Kılıç elimizde olduğu zaman "Sen haklısın!" diyor herkes.

Kıbrıs'ta haklarımızı tanıdılar mı? Girit'te haklarımızı tanıdılar mı?Kıbrıs'ta haklarımızı tanıdılar mı? Girit'te haklarımızı tanıdılar mı? Yunanistan'da haklarımızı tanıdılar mı?

Yunanistan'da haklarımızı tanıdılar mı?

Bilmem milattan önceki yıllardan beri güya medenî olan insanlar,Bilmem milattan önceki yıllardan beri güya medenî olan insanlar, aç kurtlar gibi saldırdılar, paramparça parçaladılar herkesi. aç kurtlar gibi saldırdılar, paramparça parçaladılar herkesi. Onun için;

Hâzır ol cenge eğer ister isen sulh u salâh.

Onun için;

Hâzır ol cenge eğer ister isen sulh u salâh.

İslâm'ın savaşı emretmesi de güzel. Adam öldürmeyi emretmesi de güzel, yerli yerinde.

İslâm'ın savaşı emretmesi de güzel. Adam öldürmeyi emretmesi de güzel, yerli yerinde.

Şu adamı öldür.

Niye?

Kâtil.

Madem o birisini öldürdü sen de onu öldür, diyor.

Şu adamı öldür.

Niye?

Kâtil.

Madem o birisini öldürdü sen de onu öldür, diyor.

Geçen gün bir arkadaş geldi, dert yanıyor bana:

"Hocam, ben bir şirketin mesul bir kişisiyim.
Geçen gün bir arkadaş geldi, dert yanıyor bana:

"Hocam, ben bir şirketin mesul bir kişisiyim.
Birisi geldi, benimle ticaret yaptı. İki yüz milyon lira. Tamam. Birisi geldi, benimle ticaret yaptı. İki yüz milyon lira. Tamam. Borcunu ödedi. Sonra geldi, bir daha ticaret yaptı. Şu kadar borç taktı, kaçtı gitti."

Borcunu ödedi. Sonra geldi, bir daha ticaret yaptı. Şu kadar borç taktı, kaçtı gitti."

Neymiş?

Adam daha önce banker olaylarında halkın parasını alıp dolandıran bir kimseymiş.
Neymiş?

Adam daha önce banker olaylarında halkın parasını alıp dolandıran bir kimseymiş.
Kanunlar onu o zaman tepelememiş, bu sefer daha büyük, milyarlarla zarar veriyor.

Kanunlar onu o zaman tepelememiş, bu sefer daha büyük, milyarlarla zarar veriyor.

Suçluyu cezalandırmazsan cemiyet iflah olmaz.

"Biraz da merhametli olalım."

Suçluyu cezalandırmazsan cemiyet iflah olmaz.

"Biraz da merhametli olalım."

Hayır, suça merhamet olmaz!

Hayır, suça merhamet olmaz!

İyiliğe teşvik olur, mükâfat, taltif olur, madalya olur; suça prim, haksıza, zalime prim verilmez. İyiliğe teşvik olur, mükâfat, taltif olur, madalya olur; suça prim, haksıza, zalime prim verilmez. O zaman dünya altüstüne gelir, o zaman mahvoluruz. O zaman dünya altüstüne gelir, o zaman mahvoluruz. Adalet diye bir şey kalmaz, ticaret diye bir şey kalmaz, orman kanunu olur.Adalet diye bir şey kalmaz, ticaret diye bir şey kalmaz, orman kanunu olur. Ormanda bile yine düzenli bir kanun vardır, ormandan da beter olur.

Ormanda bile yine düzenli bir kanun vardır, ormandan da beter olur.

O bakımdan suçluyu anında cezalandırmak lazım.

O bakımdan suçluyu anında cezalandırmak lazım.

Cezalandırmayan bir mekanizma, bir sistem çöker.

Cezalandırmayan bir mekanizma, bir sistem çöker.

Sen daha önce halkı milyarlar, milyonlar dolandırmış birisini cezalandıramamışsın, Sen daha önce halkı milyarlar, milyonlar dolandırmış birisini cezalandıramamışsın, şimdi o ikinci defa cezalandırıyor, üçüncü defa cezalandırıyor. şimdi o ikinci defa cezalandırıyor, üçüncü defa cezalandırıyor. Almanya'da böyle bir şey yaptığı zaman, diyorlar, kendisinin mallarını müsadere ederler,Almanya'da böyle bir şey yaptığı zaman, diyorlar, kendisinin mallarını müsadere ederler, akrabalarının mallarının müsadere ederler, canına okurlar.akrabalarının mallarının müsadere ederler, canına okurlar. Ona merhamet etti mi cemiyet gider. Ya cemiyete merhamet edeceksin ya suçluya merhamet edeceksin.

Ona merhamet etti mi cemiyet gider. Ya cemiyete merhamet edeceksin ya suçluya merhamet edeceksin.

Suçluya merhamet olmaz! Suçluya şefaat olmaz. Suçluya merhamet olmaz! Suçluya şefaat olmaz. Kim böyle bir kimseye şefaat ederse vebali üzerine olur. Kim böyle bir kimseye şefaat ederse vebali üzerine olur. Şu adam hırsızdır ama hâkim bey sen benim akrabamsın,Şu adam hırsızdır ama hâkim bey sen benim akrabamsın, bu suçlu da benim dostum, sen buna cezayı verme… bu suçlu da benim dostum, sen buna cezayı verme… Şefaat ediyorsun ona mesela.Şefaat ediyorsun ona mesela. Hâkim akraban, gidip yüzün tutuyor, yüzsüzlük yapıp söylüyorsun. Hâkim akraban, gidip yüzün tutuyor, yüzsüzlük yapıp söylüyorsun. Dînen sen vebal altına giriyorsun.Dînen sen vebal altına giriyorsun. Kötü bir kimseye şefaat etti mi onun vizr ü vebali şefaat edenin üzerine gelir. Edemezsin. İslam böyle.

Kötü bir kimseye şefaat etti mi onun vizr ü vebali şefaat edenin üzerine gelir. Edemezsin. İslam böyle.

Allah bizi İslâm'dan uzaklaştığımız için bu duruma düşürdü.

Allah bizi İslâm'dan uzaklaştığımız için bu duruma düşürdü.

Bu ülke bu duruma düşecek bir ülke değildi. Karmakarışık oldu. Ne ticaretimiz kaldı…Bu ülke bu duruma düşecek bir ülke değildi. Karmakarışık oldu. Ne ticaretimiz kaldı… Protestolu senetler, aldatmacalar, dolandırmalar vesaireler...Protestolu senetler, aldatmacalar, dolandırmalar vesaireler... Ne aile düzenimiz, ne örfümüz, ne âdetimiz, ne ahlâkımız kaldı! Her şeyimiz yağma.Ne aile düzenimiz, ne örfümüz, ne âdetimiz, ne ahlâkımız kaldı! Her şeyimiz yağma. Tarihî eserlerimiz yağma. Maddî zenginliklerimiz yağma. Mânevî zenginliklerimiz harabe. Tarihî eserlerimiz yağma. Maddî zenginliklerimiz yağma. Mânevî zenginliklerimiz harabe. Çok dikkat etmeliyiz. Bu memleketin sahibi sensin, benim, bizleriz.Çok dikkat etmeliyiz. Bu memleketin sahibi sensin, benim, bizleriz. Sen uyursan, ben uyursam bu böyle devam eder. Beldemize, memleketimize sahip çıkacağız. Sen uyursan, ben uyursam bu böyle devam eder. Beldemize, memleketimize sahip çıkacağız. Ecdadımızın emanetine sahip çıkacağız kardeşlerim.

Ecdadımızın emanetine sahip çıkacağız kardeşlerim.

Lâ yusîbu'l-mer'e'l-mü'mine min nasabin ve lâ vasabin ve lâ hemmin ve lâ hazenin ve lâ gamminLâ yusîbu'l-mer'e'l-mü'mine min nasabin ve lâ vasabin ve lâ hemmin ve lâ hazenin ve lâ gammin ve lâ ezen hattâ'ş-şevketi yüşâkühâ illâ keferallâhu anhü bihâ hatâyâhu.

ve lâ ezen hattâ'ş-şevketi yüşâkühâ illâ keferallâhu anhü bihâ hatâyâhu.

Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd hazretlerinden üçüncü hadîs-i şerîfe geçtik.

Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd hazretlerinden üçüncü hadîs-i şerîfe geçtik.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

"İnsanın başına gelen her belada onun bir günahı affolur."İnsanın başına gelen her belada onun bir günahı affolur. " Sayıyor, buyuruyor ki; "Bir kişiye, âdemoğluna.." Hepimiz Hz. Âdem'in evladı değil miyiz?" Sayıyor, buyuruyor ki; "Bir kişiye, âdemoğluna.." Hepimiz Hz. Âdem'in evladı değil miyiz? "Âdemoğullarına, erkek olsun kız olsun. Âdemîzâdelere, mü'min bir kula bir meşakkat isabet ederse…"

"Âdemoğullarına, erkek olsun kız olsun. Âdemîzâdelere, mü'min bir kula bir meşakkat isabet ederse…"

Nasab, "meşakkat, zorluk, yorgunluk" demek.Nasab, "meşakkat, zorluk, yorgunluk" demek. Bilhassa yolculukta insanın çektiği sıkıntılara nasab derler. Bilhassa yolculukta insanın çektiği sıkıntılara nasab derler. Yola çıkıyor Allah yolunda, mesela diyelim, hacca gidiyorYola çıkıyor Allah yolunda, mesela diyelim, hacca gidiyor veyahut gazaya gidiyor, Afganistan'da dağlara tırmanıyor, kayalardan atlıyor,veyahut gazaya gidiyor, Afganistan'da dağlara tırmanıyor, kayalardan atlıyor, bilmem susuz kalıyor, sıkıntı çekiyor, terliyor, korkuyor,bilmem susuz kalıyor, sıkıntı çekiyor, terliyor, korkuyor, uykusuz kalıyor, üşüyor, öksürük oluyor, aksırık oluyor filan... uykusuz kalıyor, üşüyor, öksürük oluyor, aksırık oluyor filan... Yolculuğun sıkıntı ve meşakkatleri. "Böyle bir meşakkat ki mü'min kula gelse..."

Yolculuğun sıkıntı ve meşakkatleri. "Böyle bir meşakkat ki mü'min kula gelse..."

Veya vasab… Vasab da "ağrı" demek. Vücudun başı ağrıdı, dizi ağrıdı.Veya vasab… Vasab da "ağrı" demek. Vücudun başı ağrıdı, dizi ağrıdı. Hay Allah romatizmalarım tuttu, eyvah migren ağrılarım hücum etti. Hay Allah romatizmalarım tuttu, eyvah migren ağrılarım hücum etti. Eyvah midemden şiddetli sancılar, safra kesem şöyle oldu, böbreklerim bilmem şey yapıyor filan... Eyvah midemden şiddetli sancılar, safra kesem şöyle oldu, böbreklerim bilmem şey yapıyor filan... "Hastalıktan böyle ağrılar gelse..."

Ve lâ hemm…

"Hastalıktan böyle ağrılar gelse..."

Ve lâ hemm…

Hemm "üzüntü" demek. İnsanı düşüncelere gark eden üzüntü.

Hemm "üzüntü" demek. İnsanı düşüncelere gark eden üzüntü.

Ve lâ hazenin… "Üzüntü, mahzun olacak şey." Ve lâ gammin… "Gam, keder.Ve lâ hazenin… "Üzüntü, mahzun olacak şey." Ve lâ gammin… "Gam, keder. " Böyle bir şey gelse. Ve lâ ezen…" Böyle bir şey gelse. Ve lâ ezen… "Veyahut bir ezâ, kendisine eziyet veren bir durum hâsıl olsa, o kadar ki…""Veyahut bir ezâ, kendisine eziyet veren bir durum hâsıl olsa, o kadar ki…" Hattâ'ş-şevketi yüşâkühâ… Hattâ'ş-şevketi yüşâkühâ… "Onun ayağına, eline batan bir diken bile olsa böyle bir meşakkat, bir ağrı,"Onun ayağına, eline batan bir diken bile olsa böyle bir meşakkat, bir ağrı, bir üzüntü, bir sıkıntı, bir gam, keder, bir ezâ kula isabet ettiği zaman…"bir üzüntü, bir sıkıntı, bir gam, keder, bir ezâ kula isabet ettiği zaman…" İllâ keferallâhu anhü bihâ hatâyâhu.İllâ keferallâhu anhü bihâ hatâyâhu. "Onun mukabilinde Allah onun günahlarını, hatalarını mağfiret eder."

"Onun mukabilinde Allah onun günahlarını, hatalarını mağfiret eder."

Muhterem kardeşlerim!

Muhterem kardeşlerim!

Hiçbir şey boşa gitmiyor.Hiçbir şey boşa gitmiyor. Filanca kardeşim adalarda manzaraya, denize karşı balkonda çay höpürdetiyor,Filanca kardeşim adalarda manzaraya, denize karşı balkonda çay höpürdetiyor, ben burada sıkıntı çekiyorum.ben burada sıkıntı çekiyorum. Tamam. Onun nimetinin sorgusu var.

Tamam. Onun nimetinin sorgusu var.

Le tüselünne yevmeizin ani'n-na'îm.Le tüselünne yevmeizin ani'n-na'îm. "O gün geldiğinde, mahşerde, nimet sahipleri nimetlerinden sorgu suale uğrayacaklar."

"O gün geldiğinde, mahşerde, nimet sahipleri nimetlerinden sorgu suale uğrayacaklar."

Ben sana şu nimetleri verdim mi ey kulum? Verdim.Ben sana şu nimetleri verdim mi ey kulum? Verdim. Sen bunların karşılığında kulluk vazifeni yaptın mı, yapmadın mı? Sen bunların karşılığında kulluk vazifeni yaptın mı, yapmadın mı? Bunun şükrünü eda ettin mi, fakire hakkını verdin mi, diye sorgu sual olacak.Bunun şükrünü eda ettin mi, fakire hakkını verdin mi, diye sorgu sual olacak. Ona sorgu sual var. Sen burada meşakkat çekiyorsun, sana da meşakkatinden dolayı sevap var. Ona sorgu sual var. Sen burada meşakkat çekiyorsun, sana da meşakkatinden dolayı sevap var. Günahlarından afv ü mağfiret oluyor. Yapmış olduğun hataların bağışlanıyor. Hesabından düşülüyor.Günahlarından afv ü mağfiret oluyor. Yapmış olduğun hataların bağışlanıyor. Hesabından düşülüyor. Bir kâr oluyor, netice itibariyle insanın kârı oluyor.

Bir kâr oluyor, netice itibariyle insanın kârı oluyor.

O halde ne yapmamız lazım?O halde ne yapmamız lazım? O halde başımıza malımızda, canımızda bir musibet gelirse İslâmî edebe göre sabretmemiz lazım.O halde başımıza malımızda, canımızda bir musibet gelirse İslâmî edebe göre sabretmemiz lazım. Şikâyet etmememiz lazım. Gevezelik edip anlatmamamız lazım başkasına.Şikâyet etmememiz lazım. Gevezelik edip anlatmamamız lazım başkasına. Anlattın mı sevabı kaçar. Anlatmayacaksın. Nasılsın? "Elhamdülillah, hâlime hamdolsun."Anlattın mı sevabı kaçar. Anlatmayacaksın. Nasılsın? "Elhamdülillah, hâlime hamdolsun." Sıkıntını söylemeyeceksin.

Sıkıntını söylemeyeceksin.

Hocamızı anlatıyorlar tanıyanlar, Hacı Hasib Efendi'ninHocamızı anlatıyorlar tanıyanlar, Hacı Hasib Efendi'nin ihtiyarlıkta prostat ağrıları varmış, çok sıkıntısı varmış. ihtiyarlıkta prostat ağrıları varmış, çok sıkıntısı varmış. Yanında hizmetini gören arkadaşlarımız anlatıyor.

Yanında hizmetini gören arkadaşlarımız anlatıyor.

"Misafirlerin yanında güleç yüzlü, misafirlere ikram ederdi, sohbet ederdi,"Misafirlerin yanında güleç yüzlü, misafirlere ikram ederdi, sohbet ederdi, onları diliyle ağırlardı, hiç sıkıntısını belli etmezdi." diyor.

onları diliyle ağırlardı, hiç sıkıntısını belli etmezdi." diyor.

"Misafirler gitti mi 'Ahh, aman, Allah...' İnleme ağrı sızı başlardı." diyor.

"Misafirler gitti mi 'Ahh, aman, Allah...' İnleme ağrı sızı başlardı." diyor.

Ama misafire duyurmazdı. Çünkü insanın kaşı kırışsa, çatılsa, alnı kırışsa misafir rahatsız olur.Ama misafire duyurmazdı. Çünkü insanın kaşı kırışsa, çatılsa, alnı kırışsa misafir rahatsız olur. Misafiri rahatsız etmemek için hiç belli etmiyor. O gittikten sonra iniltisine devam ediyor.

Misafiri rahatsız etmemek için hiç belli etmiyor. O gittikten sonra iniltisine devam ediyor.

Sabretmek… Sabret!

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-gayri hisâbin.
Sabretmek… Sabret!

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-gayri hisâbin.
"Ecr ü sevap ancak sabredenlere hesaba gelmeyecek şekilde çok şekilde verecek."

"Ecr ü sevap ancak sabredenlere hesaba gelmeyecek şekilde çok şekilde verecek."

Sabrın mükâfatı çok büyük, güzel bir sabrın mükâfatı çok büyük, şerefi çok büyük...

Sabrın mükâfatı çok büyük, güzel bir sabrın mükâfatı çok büyük, şerefi çok büyük...

İnnallâhe me'a's-sâbirîn. "Allah sabredenlerin yanındadır."

İnnallâhe me'a's-sâbirîn. "Allah sabredenlerin yanındadır."

Onun cephesindedir, ondan yanadır. Sen kimden yanasın diyoruz ya, Allah sabredenlerden yanadır.Onun cephesindedir, ondan yanadır. Sen kimden yanasın diyoruz ya, Allah sabredenlerden yanadır. O bakımdan eğer sizi üzecek bir hadiseyle karşılaşırsanızO bakımdan eğer sizi üzecek bir hadiseyle karşılaşırsanız bilin ki onun arkasından bir mânevî fayda var, bir sevap var.bilin ki onun arkasından bir mânevî fayda var, bir sevap var. Bir teselli olur insan. Bir teselli olur insan. Şu hamal, şu iki yüz kiloluk yükü burnundan ter damlayarak, bacakları titreyerek niye taşıyor?Şu hamal, şu iki yüz kiloluk yükü burnundan ter damlayarak, bacakları titreyerek niye taşıyor? Biraz sonra alacağı ücretin hatırına taşıyor.Biraz sonra alacağı ücretin hatırına taşıyor. Geçim için taşıyor. Biz de başımıza bir sıkıntı meşakkat geldiği zamanGeçim için taşıyor. Biz de başımıza bir sıkıntı meşakkat geldiği zaman bilelim ki arkasından ücret var, büyük ücret var.

bilelim ki arkasından ücret var, büyük ücret var.

Onun için sabredelim çünkü bu dünya hayatı da yeknesak gitmez.Onun için sabredelim çünkü bu dünya hayatı da yeknesak gitmez. İnsan padişahken hapse düşer. Zindanda cellatlar boğar insanı. Tarihten okumuşsunuzdur. İnsan padişahken hapse düşer. Zindanda cellatlar boğar insanı. Tarihten okumuşsunuzdur. İran şahının meydanlara heykelleri dikiliyordu. İran şahının meydanlara heykelleri dikiliyordu. Ondan sonra heykellerin biz parça parça kırılmış yerlerde süründüğünü gördük,Ondan sonra heykellerin biz parça parça kırılmış yerlerde süründüğünü gördük, kendisi kanserden öldü, diyâr-ı gurbette kahrından öldü.kendisi kanserden öldü, diyâr-ı gurbette kahrından öldü. Çocuklarının gününü görmedi.Çocuklarının gününü görmedi. Osmanlı padişahlarından bazılarının evlatları Osmanlı padişahlarından bazılarının evlatları Paris parklarında, açlıktan bankların üzerinde ölmüşler.

Paris parklarında, açlıktan bankların üzerinde ölmüşler.

"Düşmez kalkmaz bir Allah'tır." deniliyor."Düşmez kalkmaz bir Allah'tır." deniliyor. Ne olacağı belli olmaz. Ne olacağı belli olmaz. Bakarsın bir fukaracık; Bakarsın bir fukaracık; "Yürü ya kulum" dediği için Allah, zengin olur, öteki zengin insan tepetaklak gider."Yürü ya kulum" dediği için Allah, zengin olur, öteki zengin insan tepetaklak gider. Kârun ertesi gün yerin dibine batar. Firavun suyun içine gark olur. Kârun ertesi gün yerin dibine batar. Firavun suyun içine gark olur. Mazlumlar, esirler hür kurtulur. Mazlumlar, esirler hür kurtulur. Bir zaman ezâ, cefâ görenler biraz sonra "Oh ya Rabbi, çok şükür kurtulduk." derler. Bir zaman ezâ, cefâ görenler biraz sonra "Oh ya Rabbi, çok şükür kurtulduk." derler. Ama hepsi imtihandır. Bunların hepsi dünya hayatının cilveleridir, imtihanlarıdır. Ne ona, ne ona…Ama hepsi imtihandır. Bunların hepsi dünya hayatının cilveleridir, imtihanlarıdır. Ne ona, ne ona… Hiçbirine aldanmamak, imtihanı kaybetmemek lazım...

Hiçbirine aldanmamak, imtihanı kaybetmemek lazım...

Nimet geldiği zaman edebini bozmamak lazım. Yapması gereken işleri yapmalı insan.Nimet geldiği zaman edebini bozmamak lazım. Yapması gereken işleri yapmalı insan. Zekâtını vermeli, hayrını, hasenatını vermeli. Elhamdülillah... Zekâtını vermeli, hayrını, hasenatını vermeli. Elhamdülillah... Bir memuriyet kazanmış, oturmuş şaşaalı bir koltuğa, emrinde, buyruğunda bir sürü imkân. Bir memuriyet kazanmış, oturmuş şaşaalı bir koltuğa, emrinde, buyruğunda bir sürü imkân. Tamam, emret hayırlar yapılsın, yapılsın... Yarın öbür gün seni nasıl olsa alırlar.Tamam, emret hayırlar yapılsın, yapılsın... Yarın öbür gün seni nasıl olsa alırlar. Bir zaman gelir bu koltuklar yapışık değildir, nasıl olsa seni oradan alırlar.

Bir zaman gelir bu koltuklar yapışık değildir, nasıl olsa seni oradan alırlar.

Alındığın zaman "elhamdülillah" dersin. Alındığın zaman "elhamdülillah" dersin. Şu kadar ay, yıl hizmet ettim ama ne haram yedim ne rüşvet yedim, ne haksızlık yaptım Şu kadar ay, yıl hizmet ettim ama ne haram yedim ne rüşvet yedim, ne haksızlık yaptım ne fukaranın hakkını çiğnedim, şu hayrı işledim şu hayrı işledim, şu hayrı işledim şu hayrı işledim…ne fukaranın hakkını çiğnedim, şu hayrı işledim şu hayrı işledim, şu hayrı işledim şu hayrı işledim… O da geçecek. O memuriyet de geçer. Fakirlik de geçer. O da geçecek. O memuriyet de geçer. Fakirlik de geçer. Yedi çocuklu aile iki yüz elli gram et bulamazken, Yedi çocuklu aile iki yüz elli gram et bulamazken, sofrasına tepsi içinde bütün kuzu gelir bir zaman gelir, değişir.

sofrasına tepsi içinde bütün kuzu gelir bir zaman gelir, değişir.

Mekke-i Mükerreme'de bir şerîf bizi evine davet etti.

Mekke-i Mükerreme'de bir şerîf bizi evine davet etti.

"Biz, kırk sene önce fakirdik, yiyecek lokmaya muhtaçtık." diyor.

"Biz, kırk sene önce fakirdik, yiyecek lokmaya muhtaçtık." diyor.

Bize bir sofra çıkarttı, buradan karşı duvara kadar, üstünde çeşit çeşit nimetler yiyoruz. İmtihan.Bize bir sofra çıkarttı, buradan karşı duvara kadar, üstünde çeşit çeşit nimetler yiyoruz. İmtihan. O da imtihan, bu da imtihan. Fakirlik olunca sabredecek, zenginlik olunca şükredecek.O da imtihan, bu da imtihan. Fakirlik olunca sabredecek, zenginlik olunca şükredecek. Fırsat geçti mi iyilik yapacak. Sıkıntı geldiği zaman Allah'a bağlılığında zedelenme olmayacak.Fırsat geçti mi iyilik yapacak. Sıkıntı geldiği zaman Allah'a bağlılığında zedelenme olmayacak. Bilin ki sizi üzen bir şey oldu mu, bir yorgunluk, bir sıkıntı, bir ezâ, Bilin ki sizi üzen bir şey oldu mu, bir yorgunluk, bir sıkıntı, bir ezâ, hatta elinize bir diken battığı zaman canınız yandı mı, ondan bile size bir kâr vardır.hatta elinize bir diken battığı zaman canınız yandı mı, ondan bile size bir kâr vardır. İnsanlar hastaların kazandıkları mükâfatları bilselerİnsanlar hastaların kazandıkları mükâfatları bilseler sıhhatli olmaktan çok sıhhatsiz olmayı isterlerdi.

sıhhatli olmaktan çok sıhhatsiz olmayı isterlerdi.

Ama bir nokta var ki muhterem kardeşlerim, oraya bir bastırayım:

Ama bir nokta var ki muhterem kardeşlerim, oraya bir bastırayım:

Peygamber Efendimiz lâ yusîbu'l-mer'e'l-mü'mine diyor.

Peygamber Efendimiz lâ yusîbu'l-mer'e'l-mü'mine diyor.

Mer'e'l-mü'mine. "Müslüman kul için bu."

Mer'e'l-mü'mine. "Müslüman kul için bu."

Müslüman olmayana hiçbir şey yok. İman, şartı iman…Müslüman olmayana hiçbir şey yok. İman, şartı iman… İmanlı oldu mu şükrederse sevap kazanır, sabrederse sevap kazanır. İmanlı oldu mu şükrederse sevap kazanır, sabrederse sevap kazanır. Meşakkate uğrarsa sevap kazanır, mükâfata ererse dünyada âhirette bahtiyar olur.Meşakkate uğrarsa sevap kazanır, mükâfata ererse dünyada âhirette bahtiyar olur. Mü'min olmak; şartı bu.

Onun için insanın en kıymetli varlığı imanıdır.
Mü'min olmak; şartı bu.

Onun için insanın en kıymetli varlığı imanıdır.
Senin en kıymetli varlığın kalbindeki iman cevheri. Çocuğunun kalbindeki iman cevheri. Senin en kıymetli varlığın kalbindeki iman cevheri. Çocuğunun kalbindeki iman cevheri. Onu kaptırtma hırsıza. Onun hırsızları çoktur. Onu kaptırtma hırsıza. Onun hırsızları çoktur. Damarlarından dolaşırlar insanın, kalbine girmeye çalışırlar. Şeytanlar vardır.Damarlarından dolaşırlar insanın, kalbine girmeye çalışırlar. Şeytanlar vardır. Cinlerin şeytanları vardır. Bir de insanların şeytanları vardır. Cinlerin şeytanları vardır. Bir de insanların şeytanları vardır. Şimdi ondan kalem tuttular, mecmua çıkartmaya, gazete çıkartmaya başladılar.Şimdi ondan kalem tuttular, mecmua çıkartmaya, gazete çıkartmaya başladılar. Koca koca laflar ederler, koca koca unvanları vardır.

Koca koca laflar ederler, koca koca unvanları vardır.

Şeyâtîne'l-insi ve'l-cinni.

Şeyâtîne'l-insi ve'l-cinni.

İnsanların da şeytanı var. Herkesin böyle arkasından kuyruk bekleme, boynuz bekleme kulaklarından.İnsanların da şeytanı var. Herkesin böyle arkasından kuyruk bekleme, boynuz bekleme kulaklarından. Mânevî bakımdan öyle kimisi. O bakımdan iman cevherini kaptırmamaya çalış.Mânevî bakımdan öyle kimisi. O bakımdan iman cevherini kaptırmamaya çalış. Çünkü her şeyin anası, anahtarı o iman cevheri. Her şey mü'mine.

Çünkü her şeyin anası, anahtarı o iman cevheri. Her şey mü'mine.

Allah bizi şu bize ihsan ettiği imandan ayırmasın.Allah bizi şu bize ihsan ettiği imandan ayırmasın. Bizi âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafâ'ya ümmet eylemiş,Bizi âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafâ'ya ümmet eylemiş, onun şefaatine nail eylesin, yolunda daim eylesin.

onun şefaatine nail eylesin, yolunda daim eylesin.

Lâ yusîbu'bne Âdem hadşu ûdin ve lâ usretü kademinLâ yusîbu'bne Âdem hadşu ûdin ve lâ usretü kademin ve la'htilâcu ırkin illâ bi-zenbin ve mâ ya'fûllâhu anhü ekserü.

ve la'htilâcu ırkin illâ bi-zenbin ve mâ ya'fûllâhu anhü ekserü.

Bu Hasan-ı Basrî hazretlerinden mürsel olarak rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.Bu Hasan-ı Basrî hazretlerinden mürsel olarak rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz burada buyuruyor ki;

Peygamber Efendimiz burada buyuruyor ki;

"Âdemoğlu'na bir ağacın batıp vücudunu yaralaması,"Âdemoğlu'na bir ağacın batıp vücudunu yaralaması, kolunu çizdi, ayağına battı filan...kolunu çizdi, ayağına battı filan... Bir ağaç dalının verdiği bir tahriş veyahut ayağının kayması, düşmesi, burkulması, acıması.Bir ağaç dalının verdiği bir tahriş veyahut ayağının kayması, düşmesi, burkulması, acıması. Veyahut bir yerinde damarının kıpırdanması, ağrı sızı olması vücudunda."Veyahut bir yerinde damarının kıpırdanması, ağrı sızı olması vücudunda." Neden dolayıdır? İllâ bi-zenbin. "Bir günahtan dolayıdır." Neden dolayıdır? İllâ bi-zenbin. "Bir günahtan dolayıdır." Bir günah işlemiştir de ondan bu başına gelmiştir. Bir günah işlemiştir de ondan bu başına gelmiştir. Ve mâ ya'fûllâhu anhü ekserü. "Affettikleri de çoktur Allah'ın."

Bizim çektiklerimiz nedendir?

Ve mâ ya'fûllâhu anhü ekserü. "Affettikleri de çoktur Allah'ın."

Bizim çektiklerimiz nedendir?

Kaza gelmez kula, kul azmayınca.

Bela gelmez kula, kul azmayınca.

Kaza gelmez kula, kul azmayınca.

Bela gelmez kula, kul azmayınca.

Başına bir bela geldi. Sokakta birisi geldi çattı, şap diye bir tokat patlattı.Başına bir bela geldi. Sokakta birisi geldi çattı, şap diye bir tokat patlattı. Alt alta, üst üste karakolluk oldun. Neden? Dün akşam ne yaptığını bir düşün bakalım.Alt alta, üst üste karakolluk oldun. Neden? Dün akşam ne yaptığını bir düşün bakalım. Kim bilir ne edepsizlik yaptın, bunun cezası oluyor.Kim bilir ne edepsizlik yaptın, bunun cezası oluyor. Sabahleyin evden nasıl çıktın, filancaya nasıl bir muamele ettin de Sabahleyin evden nasıl çıktın, filancaya nasıl bir muamele ettin de onun şeyi, yaptığın bir kusurun şeyidir.onun şeyi, yaptığın bir kusurun şeyidir. Bela gelmez kula, kul azmayınca. Kaza gelmez kula, Hak yazmayınca.Bela gelmez kula, kul azmayınca. Kaza gelmez kula, Hak yazmayınca. Onun için böyle başa gelen bazı musibetler, belalar insanın günahlarından dolayıdır.Onun için böyle başa gelen bazı musibetler, belalar insanın günahlarından dolayıdır. Ama günahlarından dolayı olduğundan cezası burada verilmiş oluyor, kurtulmuş oluyor.Ama günahlarından dolayı olduğundan cezası burada verilmiş oluyor, kurtulmuş oluyor. İki defa cezalanmak yok. Bir suçtan hem dünyada hem âhirette cezalanmak yok.

İki defa cezalanmak yok. Bir suçtan hem dünyada hem âhirette cezalanmak yok.

Bir kimseye Peygamber Efendimiz zamanında hadd-i şer'î icrâ olundu.Bir kimseye Peygamber Efendimiz zamanında hadd-i şer'î icrâ olundu. Şeriatin verdiği ceza tatbik olundu.Şeriatin verdiği ceza tatbik olundu. O ceza tatbik olunurken bir tanesi de aleyhinde ağır sözler söylüyor. O ceza tatbik olunurken bir tanesi de aleyhinde ağır sözler söylüyor. "Edepsiz, ahlâksız!" Bilmem ne, ne dediyse. "Edepsiz, ahlâksız!" Bilmem ne, ne dediyse. Ağzını bozacak sözler söyleyince Peygamber Efendimiz ona mâni oldu; "Hayır, öyle deme.Ağzını bozacak sözler söyleyince Peygamber Efendimiz ona mâni oldu; "Hayır, öyle deme. O cezayla beraber o suç da siliniyor, affoluyor." İki defa ceza yok.O cezayla beraber o suç da siliniyor, affoluyor." İki defa ceza yok. Hem dünyada o cezayı görsün hem âhirette o cezayı görsün, olmuyor. Hem dünyada o cezayı görsün hem âhirette o cezayı görsün, olmuyor. O bakımdan yaptığımız günahlardan dolayı başımıza gelen gelir.

O bakımdan yaptığımız günahlardan dolayı başımıza gelen gelir.

Buradan çıkacak ders nedir?

Buradan çıkacak ders nedir?

Bir; günah işlememeye çalışalım, başımız belaya girmesin.Bir; günah işlememeye çalışalım, başımız belaya girmesin. Edebi bozmamaya, günah işlememeye dikkat edelim. Başımıza çeşit çeşit belalar gelmesin diye.Edebi bozmamaya, günah işlememeye dikkat edelim. Başımıza çeşit çeşit belalar gelmesin diye. İkincisi; başımıza bir şey gelmişse hiç kabahati başkasında aramayalım. İkincisi; başımıza bir şey gelmişse hiç kabahati başkasında aramayalım. Kendimizi ıslah etmeye çalışalım.Kendimizi ıslah etmeye çalışalım. Biz daha çok çok cezalara layığızdır, bu yine az geldi, yine ucuz kurtardık diyelim. Biz daha çok çok cezalara layığızdır, bu yine az geldi, yine ucuz kurtardık diyelim. Çünkü hakikaten şairin birisi öyle diyor; "Her dem hatadır kârımız." Dem, zaman demek.Çünkü hakikaten şairin birisi öyle diyor; "Her dem hatadır kârımız." Dem, zaman demek. Her dem hatadır kârımız. Kâr da işte her anda yaptığımız iş hatadır ya Rabbi, diyor. Her dem hatadır kârımız. Kâr da işte her anda yaptığımız iş hatadır ya Rabbi, diyor. Bir de kâr ticarette elde edilen menfaat mânasına geliyor.

Bir de kâr ticarette elde edilen menfaat mânasına geliyor.

Güya ömür bir sermayedir, işler yapıyoruz, kârımız ne?

Güya ömür bir sermayedir, işler yapıyoruz, kârımız ne?

Kârımız yok hep hata. Bir de o mânaya geliyor. Nükteli bir söz söylemiş.

Kârımız yok hep hata. Bir de o mânaya geliyor. Nükteli bir söz söylemiş.

İşimiz çok. Bizim hakikaten cahilliğimiz olduğu için İslâm'ı bilmiyoruz.İşimiz çok. Bizim hakikaten cahilliğimiz olduğu için İslâm'ı bilmiyoruz. Allah'ın niye kızdığını, neyi sevdiğini çok iyi tayin etmiyoruz.Allah'ın niye kızdığını, neyi sevdiğini çok iyi tayin etmiyoruz. Pek çok insan Allah'ın gazabına uğrayacak işler yapıyor.Pek çok insan Allah'ın gazabına uğrayacak işler yapıyor. Pek çok insan Allah'ın rızasını kazanacak şeyleri işlemekten kaçınıyor. Rızasını elde edemiyor.Pek çok insan Allah'ın rızasını kazanacak şeyleri işlemekten kaçınıyor. Rızasını elde edemiyor. Onun için başımıza çok şeyler geliyor.Onun için başımıza çok şeyler geliyor. Bu belalar, bu memleketimizin sıkıntıları, başka İslâm ülkelerinin sıkıntıları onlardan.Bu belalar, bu memleketimizin sıkıntıları, başka İslâm ülkelerinin sıkıntıları onlardan. Allah bizi günahlardan korusun, şeytana uydurmasın.

Allah bizi günahlardan korusun, şeytana uydurmasın.

Lâ yu'âdu'l-marîdu illâ ba'de selâsin.

Lâ yu'âdu'l-marîdu illâ ba'de selâsin.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, beşinci hadîs-i şerîfe geldik.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, beşinci hadîs-i şerîfe geldik.

"Hasta ancak üç günden sonra ziyarete gidilir."

"Hasta ancak üç günden sonra ziyarete gidilir."

Hasta ziyaret etmek lazım. Bizim Ahmet Efendi yok ortalıkta. Ne olmuş? Hastalanmış.Hasta ziyaret etmek lazım. Bizim Ahmet Efendi yok ortalıkta. Ne olmuş? Hastalanmış. Hadi hasta ziyaretine gidelim. Olmaz!Hadi hasta ziyaretine gidelim. Olmaz! Daha küçük bir hastalıktı, midesi bozulmuştur,Daha küçük bir hastalıktı, midesi bozulmuştur, akşam namazına yine gelecektir, basit bir şeydir filan.akşam namazına yine gelecektir, basit bir şeydir filan. Hasta ziyareti ancak üç gün şöyle yatırmışsa adamı, Hasta ziyareti ancak üç gün şöyle yatırmışsa adamı, bayağı bir ciddi hastalıksa o zaman ziyaretine gidilir. bayağı bir ciddi hastalıksa o zaman ziyaretine gidilir. Ötekisi için gerekmez. Mecburiyet yoktur. Giderse sevgiden gider.Ötekisi için gerekmez. Mecburiyet yoktur. Giderse sevgiden gider. Gitmezse gitmesi gerekmez. Mühim bir şey değildir, gelip geçici, ufak tefek şeylere gerek yok.

Gitmezse gitmesi gerekmez. Mühim bir şey değildir, gelip geçici, ufak tefek şeylere gerek yok.

Altıncı hadis-i şerif:

Lâ yu'cibenneküm İslâmu'mriin hattâ ta'lemû mâ akadehû aklehû.

Altıncı hadis-i şerif:

Lâ yu'cibenneküm İslâmu'mriin hattâ ta'lemû mâ akadehû aklehû.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

"Bir kimsenin müslüman görünümü, ibadetleri, taatleri,"Bir kimsenin müslüman görünümü, ibadetleri, taatleri, böyle takvâlı hâli görünümü sizi hayran bırakmasın. böyle takvâlı hâli görünümü sizi hayran bırakmasın. Hemen birden peşin beğenmeyin onu.Hemen birden peşin beğenmeyin onu. " Hattâ ta'lemû mâ akadehû aklehû. "" Hattâ ta'lemû mâ akadehû aklehû. " Aklı, fehmi, azmi onu hangi noktaya götürüyor, hangi zihniyete taşıyor,Aklı, fehmi, azmi onu hangi noktaya götürüyor, hangi zihniyete taşıyor, onu anlamadan hemen beğenmeyin. Hemen beğenmeyin."

onu anlamadan hemen beğenmeyin. Hemen beğenmeyin."

Demek ki bir insanın değerlendirilmesi sadece ibadetine bakarak olmaz.Demek ki bir insanın değerlendirilmesi sadece ibadetine bakarak olmaz. Sadece sakalının uzunluğuna bakarak olmaz.Sadece sakalının uzunluğuna bakarak olmaz. Tamam, sakalı tam bir kabzalık bir tutam, çok yakışıklı, Tamam, sakalı tam bir kabzalık bir tutam, çok yakışıklı, kavuğu güzel, sarığı mükemmel, cübbesi yerli yerinde...kavuğu güzel, sarığı mükemmel, cübbesi yerli yerinde... Tamam, sol eline bilmem akik yüzük takmış. Şurasında misvakın ucu görülüyor. Tamam, sol eline bilmem akik yüzük takmış. Şurasında misvakın ucu görülüyor. Seccadesi omzunda. Bunlar dış görünüşler. Aklı ne âlemde? Aklı, akîdesi, düşüncesi, fikri ne âlemde? Seccadesi omzunda. Bunlar dış görünüşler. Aklı ne âlemde? Aklı, akîdesi, düşüncesi, fikri ne âlemde? Bir konuş, bir hâlini anla. Bakalım ne zihniyette bir insan, ne kafada. Bir konuş, bir hâlini anla. Bakalım ne zihniyette bir insan, ne kafada. Düşüncesi nasıl, onu anlamadan insanı değerlemeyin, diyor.

Düşüncesi nasıl, onu anlamadan insanı değerlemeyin, diyor.

Badîs-i şerîf; bir insanın gönlünün, kalbinin, niyetinin önemini gösteriyor.Badîs-i şerîf; bir insanın gönlünün, kalbinin, niyetinin önemini gösteriyor. Şeklin arkasındaki özün, asıl perde arkasının önemli olduğunu gösteriyor. Şeklin arkasındaki özün, asıl perde arkasının önemli olduğunu gösteriyor. O şekli herkes yapabilir.O şekli herkes yapabilir. Gelir Türkiye'ye müslüman görünür, misyonerlik faaliyeti yapar gider.

Gelir Türkiye'ye müslüman görünür, misyonerlik faaliyeti yapar gider.

Bizim, hacda arkadaşımız anlatıyor:

Bizim, hacda arkadaşımız anlatıyor:

"Ben tavafa girdim." diyor."Ben tavafa girdim." diyor. Medine-i Münevvere'deki mühendis kardeşlerimizden birisi şuraya paraları koymuş, göğüs cebine.Medine-i Münevvere'deki mühendis kardeşlerimizden birisi şuraya paraları koymuş, göğüs cebine. "Tavafa girdim. Kalabalık, izhidam. Baktım birisi benim parayı yokluyor."Tavafa girdim. Kalabalık, izhidam. Baktım birisi benim parayı yokluyor. Çekecek, alacak. Mâni oldum. Ama o da tam belli etmedi ama ben sezdim ki bu adam hırsız.Çekecek, alacak. Mâni oldum. Ama o da tam belli etmedi ama ben sezdim ki bu adam hırsız. Şöyle yüzüne baktım. Kocaman bir sakal bırakmış.Şöyle yüzüne baktım. Kocaman bir sakal bırakmış. Elinde de Kur'ân-ı Kerîm. Bir elinde Kur'ân-ı Kerîm'i tutuyor, güya Kur'an okuyarak tavaf yapıyor.Elinde de Kur'ân-ı Kerîm. Bir elinde Kur'ân-ı Kerîm'i tutuyor, güya Kur'an okuyarak tavaf yapıyor. Sakalı da kocaman. Yer de tavaf yeri. Öteki eli çalışıyor. Sakalı da kocaman. Yer de tavaf yeri. Öteki eli çalışıyor. Bu eliyle Kur'ân-ı Kerîm'i tutuyor, şu eli çalışıyor." diyor. Bu eliyle Kur'ân-ı Kerîm'i tutuyor, şu eli çalışıyor." diyor. Ben de dedim ki mühendis arkadaşa; "E tabi oraya gelecek adam. Ben de dedim ki mühendis arkadaşa; "E tabi oraya gelecek adam. Böyle hani karikatürlerde gördüğümüz yollu, mahkûm elbisesi giyecek değil ya,Böyle hani karikatürlerde gördüğümüz yollu, mahkûm elbisesi giyecek değil ya, oranın kılığına bürünecek adam, sakal bırakacak. oranın kılığına bürünecek adam, sakal bırakacak. Sakal nasıl olsa tıraş etmedin mi çıkıyor. Sakal bırakacak. Sakal nasıl olsa tıraş etmedin mi çıkıyor. Sakal bırakacak. Kur'ân-ı Kerîm de kolay, eline alacak.Kur'ân-ı Kerîm de kolay, eline alacak. Allah onu hayra erdirmez o adamı ama herkes muhitin şartlarına uyarlar.Allah onu hayra erdirmez o adamı ama herkes muhitin şartlarına uyarlar. " "Ben onu iki üç tavaf takip ettim, birine el atarsa yakalattırayım polise." "Ben onu iki üç tavaf takip ettim, birine el atarsa yakalattırayım polise. Takip ettim, adam beni anladı, savuştu gitti. Takip ettim, adam beni anladı, savuştu gitti. Kendisini takip ettiğimi anladı, savuştu gitti." diyor.

Kendisini takip ettiğimi anladı, savuştu gitti." diyor.

Onun için edebiyatçılardan bir tanesi diyor ki;

Onun için edebiyatçılardan bir tanesi diyor ki;

"Altından kendini kolla, gözet. Altın, altından bir kap, tas, altından kendini kolla gözet."Altından kendini kolla, gözet. Altın, altından bir kap, tas, altından kendini kolla gözet. Çünkü zehri teneke kupa içerisinde sunmazlar."

Çünkü zehri teneke kupa içerisinde sunmazlar."

Sana zehir sunacağı zaman adam eğri büğrü, eski püskü bir teneke kutuda, maşrapada sunmaz. Sana zehir sunacağı zaman adam eğri büğrü, eski püskü bir teneke kutuda, maşrapada sunmaz. Gösterişini güzel yapar, sana zehri yutturmak için, kandırmak için seni Gösterişini güzel yapar, sana zehri yutturmak için, kandırmak için seni altından bir kap içinde sunar.altından bir kap içinde sunar. Onun için dışı yaldızlı şeylere aldanmayın, gözünüzü açın. Onun için dışı yaldızlı şeylere aldanmayın, gözünüzü açın. Müslümanın feraseti vardır anlar, aldanmaz. Sezer, doğruyu Allah'ın izniyle anlar.

Müslümanın feraseti vardır anlar, aldanmaz. Sezer, doğruyu Allah'ın izniyle anlar.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize feraset nasip eylesin. İslâmî feraset nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize feraset nasip eylesin. İslâmî feraset nasip eylesin. Hakikî dostu, hakikî düşmanı tanımak nasip etsin.

Dergileri, dedim ya inceliyorum.
Hakikî dostu, hakikî düşmanı tanımak nasip etsin.

Dergileri, dedim ya inceliyorum.
Bakıyorum çoğu Ermeni propagandası yapıyor. Bakıyorum çoğu Ermeni propagandası yapıyor. Allah Allah, Türkiye'de Ermeni'nin propagandasını yapıyor. Allah Allah, Türkiye'de Ermeni'nin propagandasını yapıyor. Ermeni eserler tahrip oluyormuş, vah vah, yazıkmış bilmem neymiş...Ermeni eserler tahrip oluyormuş, vah vah, yazıkmış bilmem neymiş... Kürt propagandasını tahrik ediyor. Onlar bizim kardeşimiz. Kürt propagandasını tahrik ediyor. Onlar bizim kardeşimiz. Kimimizin anası Kürt'tür, babası Türk'tür. Kimimizin Çerkez'dir.Kimimizin anası Kürt'tür, babası Türk'tür. Kimimizin Çerkez'dir. Kan tahliliyle uğraşacak hâlimiz yok ya. Kan tahliliyle uğraşacak hâlimiz yok ya. Müslüman olduktan sonra Ermeni bile olsa şimdi buraya, bizim bu vaazımıza,Müslüman olduktan sonra Ermeni bile olsa şimdi buraya, bizim bu vaazımıza, kadınlar kısmına geçen günlerde Ermeni bir kadıncağız geldi.kadınlar kısmına geçen günlerde Ermeni bir kadıncağız geldi. Kucağında çocuğuyla. "Hocam biz müslüman olduk." dedi. Allah razı olsun.Kucağında çocuğuyla. "Hocam biz müslüman olduk." dedi. Allah razı olsun. Ermeni olmuş, ne olacak yani, müslüman. İyi niyetli olduktan sonra bir şey değil.

Ermeni olmuş, ne olacak yani, müslüman. İyi niyetli olduktan sonra bir şey değil.

Allah bizi imandan ayırmasın. İslâm'dan ayırmasın. Allah bizi imandan ayırmasın. İslâm'dan ayırmasın. Bizim adımız müslümana yazılmış, bu sahte isim olmasın. Bizim adımız müslümana yazılmış, bu sahte isim olmasın. Müslüman olarak yaşayıp müslüman olarak ölmeyi Allah cümlemize nasip eylesin.

Müslüman olarak yaşayıp müslüman olarak ölmeyi Allah cümlemize nasip eylesin.

Lâ yudahhâ bi-mukâbeletin ve lâ müdâberetin ve lâ şarkâ'e ve lâ harkâ'e ve lâ avrâ'e.

Lâ yudahhâ bi-mukâbeletin ve lâ müdâberetin ve lâ şarkâ'e ve lâ harkâ'e ve lâ avrâ'e.

Bu hadîs-i şerîf de Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiştir. İbn Mes'ud'dan da bir rivayet var.Bu hadîs-i şerîf de Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiştir. İbn Mes'ud'dan da bir rivayet var. Kurbanlıkların vasıflarını anlatıyor Peygamber Efendimiz. Buyuruyor ki;

Kurbanlıkların vasıflarını anlatıyor Peygamber Efendimiz. Buyuruyor ki;

Lâ yudahhâ. "Kurban kesilmez." Hangi hayvanlar? Bi-mukâbeletin.Lâ yudahhâ. "Kurban kesilmez." Hangi hayvanlar? Bi-mukâbeletin. "Kulağı önünden arkaya cart kesilmiş, özürlü hayvan. "Kulağı önünden arkaya cart kesilmiş, özürlü hayvan. " Ve lâ müdâberetin ve lâ şarkâ'e. "Yarılmış." Ve lâ harkâ'e. "Delinmiş." Ve lâ müdâberetin ve lâ şarkâ'e. "Yarılmış." Ve lâ harkâ'e. "Delinmiş. " Ve lâ avrâ'e. "Kör, gözü kör, kusurlu, özürlü, âzâsı noksan, kusurlu hayvanlar kurban edilmez."

" Ve lâ avrâ'e. "Kör, gözü kör, kusurlu, özürlü, âzâsı noksan, kusurlu hayvanlar kurban edilmez."

Kurbanların iyi hayvanlardan seçilmesi, özürsüz olması lazım.Kurbanların iyi hayvanlardan seçilmesi, özürsüz olması lazım. Kurbanlık yerine gidecek kadar yaşı müsait olması lazım, gösterişli olması lazım.

Kurbanlık yerine gidecek kadar yaşı müsait olması lazım, gösterişli olması lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde bir âyetinde buyuruyor ki;

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde bir âyetinde buyuruyor ki;

Len tenâlü'l-birre hattâ tünfikû mimmâ tuhibbûne.Len tenâlü'l-birre hattâ tünfikû mimmâ tuhibbûne. "Sevdiklerinizden vermeye alışmadıkça "Sevdiklerinizden vermeye alışmadıkça yüksek vasıflı bir takvâ sahibi müslüman sıfatını elde edemezsiniz."

yüksek vasıflı bir takvâ sahibi müslüman sıfatını elde edemezsiniz."

Fedakârlığı öğrenecek insan. Allah'ı aldatabilir misin?Fedakârlığı öğrenecek insan. Allah'ı aldatabilir misin? Hurmaların çürüklerini ayıkla ayıkla bir avuç, tamam, hurmamdan al sana zekât. Hurmaların çürüklerini ayıkla ayıkla bir avuç, tamam, hurmamdan al sana zekât. O alan fakirin canı yok mu, ona da güzelini versene. En şeylerini ayıklıyorsun, en berbatlarını.O alan fakirin canı yok mu, ona da güzelini versene. En şeylerini ayıklıyorsun, en berbatlarını. Hiç olmazsa ortalamadan, kararlamadan bir tane alması lazım. Kusurlu olmaması lazım.Hiç olmazsa ortalamadan, kararlamadan bir tane alması lazım. Kusurlu olmaması lazım. Çünkü ibadet içindir. İbadet için dikkatli olması lazım.

Çünkü ibadet içindir. İbadet için dikkatli olması lazım.

Lâ yedurru'l-mer'ete'l-hâida ve'l-cünübe en lâ tenkuda şa'rehâ izâ esâbe'l-mâu şirâfe'r-re'si.

Lâ yedurru'l-mer'ete'l-hâida ve'l-cünübe en lâ tenkuda şa'rehâ izâ esâbe'l-mâu şirâfe'r-re'si.

Bu da gusül abdesti almakla ilgili bir teferruat bilgisi.Bu da gusül abdesti almakla ilgili bir teferruat bilgisi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Kendisine gusül abdesti alması gereken kadın."Kendisine gusül abdesti alması gereken kadın. Yani hayızdır, aybaşı görmüştür, bitmiştir, abdest alacaktır.Yani hayızdır, aybaşı görmüştür, bitmiştir, abdest alacaktır. Veyahut cünüp olmuştur, yıkanması gerekmiştir.Veyahut cünüp olmuştur, yıkanması gerekmiştir. Ona böyle saçları uzunsa, saçlarının dibine gittiği zaman saçının bağlarını, örgüleriniOna böyle saçları uzunsa, saçlarının dibine gittiği zaman saçının bağlarını, örgülerini tamamen çözmesi icap etmez.tamamen çözmesi icap etmez. Mühim olması deriye bağlı olan kısımlarının, diplerinin, saç diplerinin suyu görmesidir.Mühim olması deriye bağlı olan kısımlarının, diplerinin, saç diplerinin suyu görmesidir. Suyun oralara erişmesidir."

Suyun oralara erişmesidir."

Binâenaleyh, başında saçı topuz olmuş bile olsa, örgülü bile olsaBinâenaleyh, başında saçı topuz olmuş bile olsa, örgülü bile olsa uzun saçlı kimseler oluyor, saçını yıkadığı zaman dibine, saçının derisineuzun saçlı kimseler oluyor, saçını yıkadığı zaman dibine, saçının derisine su ulaşıyorsa ona zarar vermez. su ulaşıyorsa ona zarar vermez. Gusül abdesti alınmış olur, diye o saçın sökülmemesini şey yapıyor,Gusül abdesti alınmış olur, diye o saçın sökülmemesini şey yapıyor, saçını sökmeden yıkanabilir, diye bildiriyor Peygamber Efendimiz.

saçını sökmeden yıkanabilir, diye bildiriyor Peygamber Efendimiz.

Muhterem kardeşlerim!

Muhterem kardeşlerim!

Dinimizde önemli olan şeylere önem derecesine göreDinimizde önemli olan şeylere önem derecesine göre fakihlerimiz, alimlerimiz hep sıfat vermişlerdir.

fakihlerimiz, alimlerimiz hep sıfat vermişlerdir.

"Bu farzdır."

Bu farzdır, ne demek?

"Bu farzdır."

Bu farzdır, ne demek?

Bu âyetle sabit, kat'î delille sabittir, mutlaka yapılmalıdır, demek.

Bu âyetle sabit, kat'î delille sabittir, mutlaka yapılmalıdır, demek.

Bu sünnettir, bu müstehaptır, bu mubahtır, bu mekruhtur,Bu sünnettir, bu müstehaptır, bu mubahtır, bu mekruhtur, bu haramdır diye hepsinin sıfatlarını şey yapmışlar.bu haramdır diye hepsinin sıfatlarını şey yapmışlar. Bu devrin müslümanları farzı, haramı unutmuş. Çok cahillik var.

Bu devrin müslümanları farzı, haramı unutmuş. Çok cahillik var.

Komik bir şey söyleyeyim size; Arafat'ta bizim emekli subaylardan birisi,Komik bir şey söyleyeyim size; Arafat'ta bizim emekli subaylardan birisi, çeşmenin başına portatif aynasını koymuş, sabahleyin yüzünü sabunlamış, tıraş oluyor.çeşmenin başına portatif aynasını koymuş, sabahleyin yüzünü sabunlamış, tıraş oluyor. Arafat'ta. Herkes ihramlı olacak. Arafat'ta. Herkes ihramlı olacak. İhramlıyken saç tıraş edilmez, sakal tıraş edilmez, kıl bile kopartılmaz, tıraş oluyor.İhramlıyken saç tıraş edilmez, sakal tıraş edilmez, kıl bile kopartılmaz, tıraş oluyor. Herkes başına çöktüler, çullandılar, dediler;

Herkes başına çöktüler, çullandılar, dediler;

"Yahu bu böyle olmaz. Emirlere aykırı yapıyorsun."

"Yahu bu böyle olmaz. Emirlere aykırı yapıyorsun."

"Benim aklım almaz öyle şeyleri!" diyor.

"Benim aklım almaz öyle şeyleri!" diyor.

Alışmış askerlikte sinekkaydı tıraş olmaya.

Alışmış askerlikte sinekkaydı tıraş olmaya.

Olmaz, farzı bilmek lazım.

Olmaz, farzı bilmek lazım.

Hocalardan bir tanesini nikâha çağırmışlar, çocuk Amerika'da tahsil görmüş, düğün yapılacak.Hocalardan bir tanesini nikâha çağırmışlar, çocuk Amerika'da tahsil görmüş, düğün yapılacak. İslâm'ın şeyini soruyorum, bilmiyor diyor. Daha gusülden haberi yok diyor.İslâm'ın şeyini soruyorum, bilmiyor diyor. Daha gusülden haberi yok diyor. Evlenecekler, çoluk çocuk sahibi olacaklar, guslü bilmiyorlar.Evlenecekler, çoluk çocuk sahibi olacaklar, guslü bilmiyorlar. Karı koca yıkanması lazım, gerdekten sonra yıkanması lazım, yıkanmayı bilmiyorlar. Karı koca yıkanması lazım, gerdekten sonra yıkanması lazım, yıkanmayı bilmiyorlar. Cenabetten gusül, yıkanması lazım, farz. Allah'ın emri, olmazsa olmaz. Namaz olmaz, oruç olmaz.Cenabetten gusül, yıkanması lazım, farz. Allah'ın emri, olmazsa olmaz. Namaz olmaz, oruç olmaz. Abdest olmadığı için ibadetleri şey yapmaz.

Abdest olmadığı için ibadetleri şey yapmaz.

Bu dinimizi hiç olmazsa kısa hatlarıyla da olsa mutlaka öğrenmeli, ezberlemeliyiz.Bu dinimizi hiç olmazsa kısa hatlarıyla da olsa mutlaka öğrenmeli, ezberlemeliyiz. Sizler de, bizler de, çoluk çocuğumuz da, kadınlarımız da bilmiyorlar. Açıkça balkona çıkıveriyor.Sizler de, bizler de, çoluk çocuğumuz da, kadınlarımız da bilmiyorlar. Açıkça balkona çıkıveriyor. Yahu kızım haram. Buralarını gösteremezsin haram. Yahu kızım haram. Buralarını gösteremezsin haram. Saçını gösteremezsin, göğsünü gösteremezsin, kolunu bacağını gösteremezsin. Bilmiyorlar.

Saçını gösteremezsin, göğsünü gösteremezsin, kolunu bacağını gösteremezsin. Bilmiyorlar.

Sonuncu hadîs-i şerîfi okuyuverelim. Sekizinci hadis, dokuza gelelim.

Sonuncu hadîs-i şerîfi okuyuverelim. Sekizinci hadis, dokuza gelelim.

Lâ yu'cizullâhu hâzihi'l-ümmete min nısfi yevmin izâ raet eş-Şâmu mâidete raculin ve ehli beytihî.Lâ yu'cizullâhu hâzihi'l-ümmete min nısfi yevmin izâ raet eş-Şâmu mâidete raculin ve ehli beytihî. Fe inde zâlike fethu'l-Konstantiniyyeti.

Fe inde zâlike fethu'l-Konstantiniyyeti.

Ebû Sâleme'den Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş.Ebû Sâleme'den Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz kıyamete ait bir bilgi vererek diyor ki;

Peygamber Efendimiz kıyamete ait bir bilgi vererek diyor ki;

"Allahu Teâlâ hazretleri bu ümmeti âciz bırakmaz. Yarım gün daha ileri götürmekten âciz bırakmaz."Allahu Teâlâ hazretleri bu ümmeti âciz bırakmaz. Yarım gün daha ileri götürmekten âciz bırakmaz. Şam bir adamın sofrasını gördüğü zaman ve onun ehli beytini gördüğü zamanŞam bir adamın sofrasını gördüğü zaman ve onun ehli beytini gördüğü zaman Allah bu ümmeti âciz bırakmaz, ona güzel gün mutlaka gösterir.Allah bu ümmeti âciz bırakmaz, ona güzel gün mutlaka gösterir. Ve işte bu esnada Kostantiniye feth olunacaktır." buyurmuş.

Ve işte bu esnada Kostantiniye feth olunacaktır." buyurmuş.

Peygamber Efendimiz'in kıyametin kopmasına yakınPeygamber Efendimiz'in kıyametin kopmasına yakın zamanda olacak hadiselerle ilgili çok hadîs-i şerîfleri vardır.zamanda olacak hadiselerle ilgili çok hadîs-i şerîfleri vardır. Bu hadîs-i şerîflerden birisi de bu olmuş oluyor.

Bu hadîs-i şerîflerden birisi de bu olmuş oluyor.

Bu kıyamet alametleriyle ilgili hadisleri bazı arkadaşlarımız topladılarBu kıyamet alametleriyle ilgili hadisleri bazı arkadaşlarımız topladılar ayrı kitaplar halinde muhtelif yerlerde neşir de ettiler.ayrı kitaplar halinde muhtelif yerlerde neşir de ettiler. "Konstantiniyye fetholunacak bu hadiseden sonra" diye bildirmiş.

"Konstantiniyye fetholunacak bu hadiseden sonra" diye bildirmiş.

Lâ yağtesilü'r-racülü min fazli'mreetihî ve lâ yağtesilü bi-fadlihî ve lâ yebûlü fî muğtesilihîLâ yağtesilü'r-racülü min fazli'mreetihî ve lâ yağtesilü bi-fadlihî ve lâ yebûlü fî muğtesilihî ve lâ yemteşitu kulle yevmin. "Erkek kadının kadın da erkeğin artık suyuyla yıkanmasın.ve lâ yemteşitu kulle yevmin. "Erkek kadının kadın da erkeğin artık suyuyla yıkanmasın. Ve yıkananlar yıkandıkları yere idrar etmesinler ve her gün taraması gerekmez." diyeVe yıkananlar yıkandıkları yere idrar etmesinler ve her gün taraması gerekmez." diye bu yıkanma ile ilgili mâlumat Efendimiz vermiş.

bu yıkanma ile ilgili mâlumat Efendimiz vermiş.

Tabi su kapları, su imkânları yine o beldenin o zamanki şartları düşünülerek...

Tabi su kapları, su imkânları yine o beldenin o zamanki şartları düşünülerek...

Bir kap geliyor ortaya. Onun içine ellerini daldırıyorlar. Abdest alıyorlar.Bir kap geliyor ortaya. Onun içine ellerini daldırıyorlar. Abdest alıyorlar. Ellerini daldırıyorlar yüzlerine döküyorlar... Geride su kalıyor.Ellerini daldırıyorlar yüzlerine döküyorlar... Geride su kalıyor. Ondan sonra ötekisi geliyor. O da onunla yıkanıyor.

Ondan sonra ötekisi geliyor. O da onunla yıkanıyor.

"Kadının artık suyuyla erkek yıkanmasın. Erkeğin artık suyuyla kadın yıkanmasın." buyurmuş."Kadının artık suyuyla erkek yıkanmasın. Erkeğin artık suyuyla kadın yıkanmasın." buyurmuş. Bazıları bu hususta başka fikirler [söylemişler]. Hadisi okuduk. Bu konuda mensuhtur da diyorlar.

Bazıları bu hususta başka fikirler [söylemişler]. Hadisi okuduk. Bu konuda mensuhtur da diyorlar.

Lâ yağrisü müslimün ğarsen ve lâ yerza'u zer'an fe-yekülü minhü insânünLâ yağrisü müslimün ğarsen ve lâ yerza'u zer'an fe-yekülü minhü insânün ve lâ tâirün ve lâ şey'ün illâ kâne lehû ecrün.

ve lâ tâirün ve lâ şey'ün illâ kâne lehû ecrün.

"Bir müslüman bir fidan dikerse. Veyahut bir nebat ekerse. Bir ziraat malzemesi yere ekerse."Bir müslüman bir fidan dikerse. Veyahut bir nebat ekerse. Bir ziraat malzemesi yere ekerse. Bu diktiğinden, ektiğinden bir insan veya bir kuş veya bir başka mahluk yerse Bu diktiğinden, ektiğinden bir insan veya bir kuş veya bir başka mahluk yerse bu diken kimseye sevap kazandırır."

bu diken kimseye sevap kazandırır."

Bu hadîs-i şerîfi hatırımızda tutalım.

Bursa'da belediye reisi bir usul çıkartmış.
Bu hadîs-i şerîfi hatırımızda tutalım.

Bursa'da belediye reisi bir usul çıkartmış.
Nikahlanan kimseleri zorla alıyormuş, belli bir yer varmış orada. Oraya plaka konuluyormuş.Nikahlanan kimseleri zorla alıyormuş, belli bir yer varmış orada. Oraya plaka konuluyormuş. Ve her genç bir ağaç dikiyorlarmış.

Bir orman meydana gelsin diye
Ve her genç bir ağaç dikiyorlarmış.

Bir orman meydana gelsin diye
böyle yarı tatlı yarı zorlama bir usul koydurmuş. Ormanlaşsın ortalık diye. böyle yarı tatlı yarı zorlama bir usul koydurmuş. Ormanlaşsın ortalık diye. Geçen gün söylediler bu bizim Doğu Anadolu'da bazı yerleri röportaj yapmak için gezmiş bizim arkadaşlarımız.

Geçen gün söylediler bu bizim Doğu Anadolu'da bazı yerleri röportaj yapmak için gezmiş bizim arkadaşlarımız.

"Şu su akıyor hocam, burada hiç bir şey yok." diyor. "Biraz ilerde hükümet çiftlik kurmuş,"Şu su akıyor hocam, burada hiç bir şey yok." diyor. "Biraz ilerde hükümet çiftlik kurmuş, çam ağaçları yetişmiş, başka ağaçlar yetişmiş ama burası çırılçıplak." diyor.

çam ağaçları yetişmiş, başka ağaçlar yetişmiş ama burası çırılçıplak." diyor.

Hiç bir şey ekilmemiş.

Bu hadîs-i şerîfler varken insan nasıl kahvede oturur?
Hiç bir şey ekilmemiş.

Bu hadîs-i şerîfler varken insan nasıl kahvede oturur?
Nasıl ağaç dikmekle meşgul olmaz? Nasıl memleketi yemyeşil yapmaz? Ben anlamıyorum.

Nasıl ağaç dikmekle meşgul olmaz? Nasıl memleketi yemyeşil yapmaz? Ben anlamıyorum.

Ben de askerliği Patnos'ta yapmıştım. Diyorlardı ki;

Ben de askerliği Patnos'ta yapmıştım. Diyorlardı ki;

"Şu karşıda gördüğünüz dağlar bundan 30-40 yıl veya 70-80 yıl önce tamamen yemyeşilmiş."Şu karşıda gördüğünüz dağlar bundan 30-40 yıl veya 70-80 yıl önce tamamen yemyeşilmiş. Şimdi çırılçıplak."

İnsan baktığı zaman rahatsız oluyor. Ama ortasından da boyuna;

Şimdi çırılçıplak."

İnsan baktığı zaman rahatsız oluyor. Ama ortasından da boyuna;

"Bilmem ne deresi, bilmem ne deresi…"

Bir sürü su şarıl şarıl akıyor.
"Bilmem ne deresi, bilmem ne deresi…"

Bir sürü su şarıl şarıl akıyor.
Hiç ziraatle meşgul olmuyorlar. Sebze bile ekmiyorlar. Bitlis'ten bir muhacir oraya gelmiş, bir bahçe almış.Hiç ziraatle meşgul olmuyorlar. Sebze bile ekmiyorlar. Bitlis'ten bir muhacir oraya gelmiş, bir bahçe almış. Domates, fasulye… ekmiş, bol bol yetişmiş.

E mübarekler çalışsanıza. Diksenize.

Domates, fasulye… ekmiş, bol bol yetişmiş.

E mübarekler çalışsanıza. Diksenize.

Müslümanın gayretli olması lazım. Kahvede oturup boş vakit geçireceğine…

Müslümanın gayretli olması lazım. Kahvede oturup boş vakit geçireceğine…

Bizim bu İstanbul'da öyle yer kolay bulunmaz da Anadolu için bilhassa önemli.

Bizim bu İstanbul'da öyle yer kolay bulunmaz da Anadolu için bilhassa önemli.

Ya dereden bir kova su getir. Şurada bir fidan dik. Bu fidan büyüsün. Sana sevap yazılsın.Ya dereden bir kova su getir. Şurada bir fidan dik. Bu fidan büyüsün. Sana sevap yazılsın. O yeşil durdukça, ondan istifade edildikçe, gölgesinde oturuldukça sevap kazanırsın.

O yeşil durdukça, ondan istifade edildikçe, gölgesinde oturuldukça sevap kazanırsın.

Bu ahlâkı unutmuşuz. Ağacı kesmeyi öğrenmişiz, dikmeyi öğrenmemişiz.

Bu ahlâkı unutmuşuz. Ağacı kesmeyi öğrenmişiz, dikmeyi öğrenmemişiz.

Eskiden İstanbul'dan Şile'ye ormanlar içinde gidilirmiş.

Hiç yok şimdi.

Eskiden İstanbul'dan Şile'ye ormanlar içinde gidilirmiş.

Hiç yok şimdi.

Her taraf ormanlıkmış.

Boğaziçi'nin eski resimlerine bakıyoruz ormanlıkmış.

Her taraf ormanlıkmış.

Boğaziçi'nin eski resimlerine bakıyoruz ormanlıkmış.

Evlerle doluyor. Yangınlarla yanıyor.

Ağaç sevaptır. Bitki sevaptır.
Evlerle doluyor. Yangınlarla yanıyor.

Ağaç sevaptır. Bitki sevaptır.
Yol, çeşme, köprü, kuyu bunların hepsi sevap şeylerdir. Sevaplara koşturalım.Yol, çeşme, köprü, kuyu bunların hepsi sevap şeylerdir. Sevaplara koşturalım. Hayırlar işlemeye koşturalım. Çünkü bu ömür fâni bir gün gelip göçüp gideceğiz. Hayırlar işlemeye koşturalım. Çünkü bu ömür fâni bir gün gelip göçüp gideceğiz. Arkamızdan amel defterimiz kapanmasın sevaplar yazılsın.

Arkamızdan amel defterimiz kapanmasın sevaplar yazılsın.

Allahu Teâlâ hazretleri bizim cümlemize helal, hayırlı bol kazançlar nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri bizim cümlemize helal, hayırlı bol kazançlar nasip etsin. Helal kazançlarımızla hem kendimiz helal helal yiyip kimseye muhtaç olmadan yaşayalım Helal kazançlarımızla hem kendimiz helal helal yiyip kimseye muhtaç olmadan yaşayalım hem de hayrât u hasenât yapmayı Allah nasip eylesin.hem de hayrât u hasenât yapmayı Allah nasip eylesin. Sevdiği, razı olduğu kul olarak yaşayıp huzuruna sevdiği, Sevdiği, razı olduğu kul olarak yaşayıp huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin.

razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin.

Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-Besmele.

Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2