Namaz Vakitleri
İstanbul
28 Zilhicce 1445
04 Temmuz 2024
İmsak
03:31
Güneş
05:30
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Güzel Ahlâk

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1407 / 30.11.1986

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîne hakka hamdih.el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîne hakka hamdih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'dü fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'dü fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletinve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Hz. Âişe validemiz radıyallahu teâlâ anhâHz. Âişe validemiz radıyallahu teâlâ anhâ Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinden rivayet eylemiş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinden rivayet eylemiş ki;

"Allahu Teâlâ hazretleri bir kuldan, yapmış olduğu bir günaha karşı"Allahu Teâlâ hazretleri bir kuldan, yapmış olduğu bir günaha karşı bir nedamet peyda olduğunu bildiği zaman o kul estağfirullah demeden,bir nedamet peyda olduğunu bildiği zaman o kul estağfirullah demeden, günahına tevbe ve istiğfar etmeden Allahu Teâlâ hazretleri o kulun günahını afv u mağfiret eder." günahına tevbe ve istiğfar etmeden Allahu Teâlâ hazretleri o kulun günahını afv u mağfiret eder."

Rabbimiz'in lütfunun nimetinin çokluğunu gösteren bir müjdedir kiRabbimiz'in lütfunun nimetinin çokluğunu gösteren bir müjdedir ki kul günah işliyor, hatalı bir iş yapıyor. kul günah işliyor, hatalı bir iş yapıyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin yasak ettiği Peygamber Efendimiz'in men eylediği bir hatayı irtikâp ediyor.Allahu Teâlâ hazretlerinin yasak ettiği Peygamber Efendimiz'in men eylediği bir hatayı irtikâp ediyor. Tamam, sonra da hatasını anlayıp pişmanlık duyuyor. Tamam, sonra da hatasını anlayıp pişmanlık duyuyor. O pişmanlık duyması üzerine daha "Estağfirullah yâ Rabbi, ben günah işledim, beni affeyle..." demedenO pişmanlık duyması üzerine daha "Estağfirullah yâ Rabbi, ben günah işledim, beni affeyle..." demeden pişmanlık duydu mu Allahu Teâlâ hazretleri onu afv u mağfiret ediyor. pişmanlık duydu mu Allahu Teâlâ hazretleri onu afv u mağfiret ediyor.

Kullar olarak mümkün olduğu kadar her işimizi iyi düşünmek zorundayız.Kullar olarak mümkün olduğu kadar her işimizi iyi düşünmek zorundayız. Çünkü düşünmeden bir şey yapıp başımızı dünya ve âhiret dertlerine, belalarına uğratabiliriz.Çünkü düşünmeden bir şey yapıp başımızı dünya ve âhiret dertlerine, belalarına uğratabiliriz. Her işimizin başında o işin yapılıp yapılmaması gerektiği konusunda ciddi ciddi düşünmeliyiz.Her işimizin başında o işin yapılıp yapılmaması gerektiği konusunda ciddi ciddi düşünmeliyiz. Hayırlı bir şey ise birtakım müşkülleri ve zorlukları olsa bile,Hayırlı bir şey ise birtakım müşkülleri ve zorlukları olsa bile, bazı sıkıntıları olsa bile, meşakkatli olsa bile; "Bismillâhirrahmânirrahîm. bazı sıkıntıları olsa bile, meşakkatli olsa bile; "Bismillâhirrahmânirrahîm. Yâ Rabbi kolaylığını ver…" diye o hayırlı işe, o sevaplı işe, o ibadete, tâate girişmeliyiz. Yâ Rabbi kolaylığını ver…" diye o hayırlı işe, o sevaplı işe, o ibadete, tâate girişmeliyiz. Eğer iş hayırsız ise canımız çekse bile, içimiz istese bile; Eğer iş hayırsız ise canımız çekse bile, içimiz istese bile; "Ey nefis! Sen bunu istiyorsun ama zaten senin işin kötülükleri emretmektir."Ey nefis! Sen bunu istiyorsun ama zaten senin işin kötülükleri emretmektir. Şeytanın içimdeki yardakçısısın. Ben şeytana uymam. Zevkli de olsa tatlı da gelse bu yola girmem.Şeytanın içimdeki yardakçısısın. Ben şeytana uymam. Zevkli de olsa tatlı da gelse bu yola girmem. Bu yola girip de Rabbim'in rızasına aykırı bu işi yapmam. Bu yola girip de Rabbim'in rızasına aykırı bu işi yapmam. Yapmayacağım, sabredeceğim, kendimi tutacağım…" deyip o işten geri durmaya çalışmalıdır. Yapmayacağım, sabredeceğim, kendimi tutacağım…" deyip o işten geri durmaya çalışmalıdır.

Ama iyi duygularla veya insanın iradesinin zayıflığı dolayısıyla insan hata eder.Ama iyi duygularla veya insanın iradesinin zayıflığı dolayısıyla insan hata eder. Hatasız kul olmaz, daima hata eder. Hatasız kul olmaz, daima hata eder. Beşer şaşar, diye kısaca iki kelimeyle insan tabiatını ifade etmişlerdir. Beşer şaşar, diye kısaca iki kelimeyle insan tabiatını ifade etmişlerdir. İnsanoğlu olduğumuz için hatamız olur.İnsanoğlu olduğumuz için hatamız olur. Hatamız olduğu zaman da "Eyvah ben öyle bir hata ettim ki mahvoldum…" diyeHatamız olduğu zaman da "Eyvah ben öyle bir hata ettim ki mahvoldum…" diye insan kendisini koyuvermemeli.insan kendisini koyuvermemeli. Çünkü hatadan pişmanlık duyup döndüğü zaman Rabbimiz bunun tövbesini sever,Çünkü hatadan pişmanlık duyup döndüğü zaman Rabbimiz bunun tövbesini sever, dönüşünü sever ve o daha istemeden affeder. dönüşünü sever ve o daha istemeden affeder.

Allahu Teâlâ hazretlerinin en sevdiği şey kulun tevbe etmesidir.Allahu Teâlâ hazretlerinin en sevdiği şey kulun tevbe etmesidir. Çölde kaybolmuş bir insanın ölme derecesine gelmişken su bulmasından daha çok sevinir.Çölde kaybolmuş bir insanın ölme derecesine gelmişken su bulmasından daha çok sevinir. Yıllar yılı evli durduğu halde çocuğu olmayan, kıvrıla kıvrıla içinden yana yakıla çocuk isteyen,Yıllar yılı evli durduğu halde çocuğu olmayan, kıvrıla kıvrıla içinden yana yakıla çocuk isteyen, doktor doktor dolaşan, Avrupa'ya giden, Amerika'ya giden,doktor doktor dolaşan, Avrupa'ya giden, Amerika'ya giden, dünyanın parasını harcayan bir insanın kırkından ellisinden sonradünyanın parasını harcayan bir insanın kırkından ellisinden sonra bir çocuğu oluverse nasıl sevinirse öyle sevinir. bir çocuğu oluverse nasıl sevinirse öyle sevinir. Yolunu kaybeden bir insanın kaybolmuşken ölme derecesine gelmişkenYolunu kaybeden bir insanın kaybolmuşken ölme derecesine gelmişken yol ve iz bulup da kurtulmasından daha çok sevinir… yol ve iz bulup da kurtulmasından daha çok sevinir… Bu misalleri bize Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz veriyor.Bu misalleri bize Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz veriyor. İnsanoğulları nasıl bunlardan sevinirse Allahu Teâlâ hazretleri kulunun tevbe etmesinden çok memnun olur,İnsanoğulları nasıl bunlardan sevinirse Allahu Teâlâ hazretleri kulunun tevbe etmesinden çok memnun olur, razı gelir mânasına kulları anlasın diye razı gelir mânasına kulları anlasın diye Peygamber Efendimiz kulların başında geçen misallerden misallendirmiş. Peygamber Efendimiz kulların başında geçen misallerden misallendirmiş.

Çöldesiniz, tepenizde güneş, altınızda kızgın kum…Çöldesiniz, tepenizde güneş, altınızda kızgın kum… Biz öğle veya ikindi namazı kılmak için yan kapıdan Harem-i Şerîf'e girdik.Biz öğle veya ikindi namazı kılmak için yan kapıdan Harem-i Şerîf'e girdik. Halıların üzerinden gölge tarafa doğru yürürken halılara bile ayağımız basamıyordu. Halıların üzerinden gölge tarafa doğru yürürken halılara bile ayağımız basamıyordu. Bir de çölün kumunu düşünün. Su yok, kaybolmuşsunuz. Bir de çölün kumunu düşünün. Su yok, kaybolmuşsunuz. Uçsuz bucaksız kum tepeleri içinde batıp çıkıp bir yüksek yere varıyorsunuz.Uçsuz bucaksız kum tepeleri içinde batıp çıkıp bir yüksek yere varıyorsunuz. Bir tepeden öbür tepeye iniyorsunuz. Eyvah ne olacak, yol yok, iz yok. Susuz kalmışsınız.Bir tepeden öbür tepeye iniyorsunuz. Eyvah ne olacak, yol yok, iz yok. Susuz kalmışsınız. Ölme derecesine gelmişsiniz. Birden bir su pınarı buluyorsunuz. Elinizi yüzünüzü yıkıyorsunuz.Ölme derecesine gelmişsiniz. Birden bir su pınarı buluyorsunuz. Elinizi yüzünüzü yıkıyorsunuz. Elinizi başınızı sokuyorsunuz. Kenarına atıyorsunuz, kana kana içiyorsunuz.Elinizi başınızı sokuyorsunuz. Kenarına atıyorsunuz, kana kana içiyorsunuz. Sevinçle çok şükür yâ Rabbi, diyorsunuz! "Bu insan nasıl sevinir, işte öyle sevindim." diye bildiriyor.Sevinçle çok şükür yâ Rabbi, diyorsunuz! "Bu insan nasıl sevinir, işte öyle sevindim." diye bildiriyor. Bilerek bilmeyerek ettiğimiz hataların haddi hesabı yok. Mutlaka etmişizdir. Bilerek bilmeyerek ettiğimiz hataların haddi hesabı yok. Mutlaka etmişizdir.

Namaz kılıyoruz da namazın arkasından bile estağfirullah diyoruz.Namaz kılıyoruz da namazın arkasından bile estağfirullah diyoruz. [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız; "Namazdan çıkmışken niye estağfirullah diyoruz, [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız; "Namazdan çıkmışken niye estağfirullah diyoruz, diye zihnime takılırdı." diye anlatmıştı.diye zihnime takılırdı." diye anlatmıştı. Namaz kıldık işte; es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dedik. Namaz kıldık işte; es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dedik. Niye şimdi bir de estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah diyoruz? Niye şimdi bir de estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah diyoruz?

Çünkü namazımızda bile hatalar vardır.Çünkü namazımızda bile hatalar vardır. Namaza durmuşuzdur ama kalbimizden ne hesaplar geçirmişizdir. Aklımız nerelere kaymıştır.Namaza durmuşuzdur ama kalbimizden ne hesaplar geçirmişizdir. Aklımız nerelere kaymıştır. Rabbimiz'in divanında takınmamız gereken tavırdan ne kadar uzak durumdayızdır,Rabbimiz'in divanında takınmamız gereken tavırdan ne kadar uzak durumdayızdır, ne kadar gafiliz, ne kadar cahilizdir. ne kadar gafiliz, ne kadar cahilizdir. O divana, o huzur-ı ilâhîye varmışken, mü'minin Miracı iken, O divana, o huzur-ı ilâhîye varmışken, mü'minin Miracı iken, o gaflet ile elbette tevbe istiğfar etmemiz lazım. o gaflet ile elbette tevbe istiğfar etmemiz lazım.

Hatta bizim tevbe ve istiğfarlarımız bile tevbeye muhtaçtır, demişler.Hatta bizim tevbe ve istiğfarlarımız bile tevbeye muhtaçtır, demişler. Çünkü onu bile hatalı yaparız. Onu bile dil ucuyla yaparız. Onu bile şuursuz yaparız.Çünkü onu bile hatalı yaparız. Onu bile dil ucuyla yaparız. Onu bile şuursuz yaparız. Ona bile dikkat etmeyiz. Onun için eksiğimiz kusurumuz mutlaka çoktur. Ona bile dikkat etmeyiz. Onun için eksiğimiz kusurumuz mutlaka çoktur. Zaman zaman kendimizi hesaba çekmeli. Hatalarımıza gözyaşı dökmeliyiz. Zaman zaman kendimizi hesaba çekmeli. Hatalarımıza gözyaşı dökmeliyiz. İnsan hatasına gözyaşı döktü mü Allah affeder. Bir fermân-ı ilâhî sâdır olmuş ki; İnsan hatasına gözyaşı döktü mü Allah affeder. Bir fermân-ı ilâhî sâdır olmuş ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Kul yâ ibâdiye'l-lezîne esrafû alâ enfüsihimBismillâhirrahmânirrahîm.

Kul yâ ibâdiye'l-lezîne esrafû alâ enfüsihim
lâ taknetû min rahmetillâhi innallâhe yağfiru'z- zunûbe cemîâ innehû hüve'l-ğafûru'r-rahîmü.lâ taknetû min rahmetillâhi innallâhe yağfiru'z- zunûbe cemîâ innehû hüve'l-ğafûru'r-rahîmü. "Ey Resûlüm! Onlara söyle ki; 'Ey benim kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz."Ey Resûlüm! Onlara söyle ki; 'Ey benim kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allahu Teâlâ hazretleri günahları toptan, hepsini birden bağışlar. Allahu Teâlâ hazretleri günahları toptan, hepsini birden bağışlar. Çünkü o çok mağfiret edici, rahmeti merhameti çok geniş olan Rabdir." Çünkü o çok mağfiret edici, rahmeti merhameti çok geniş olan Rabdir."

O bakımdan günahlarınız çok olsa da ümitsizliğe düşmeyiniz, diye bildirilmiş. O bakımdan günahlarınız çok olsa da ümitsizliğe düşmeyiniz, diye bildirilmiş.

Demek ki İslâm'da ümitsizlik yoktur.Demek ki İslâm'da ümitsizlik yoktur. Bu âyet-i kerîmeye göre "Allah beni affetmez." diye düşünmek haramdır. Bu âyet-i kerîmeye göre "Allah beni affetmez." diye düşünmek haramdır. "Allah'ın rahmeti geniştir, affeder." diye ümit içinde olmak lazımdır."Allah'ın rahmeti geniştir, affeder." diye ümit içinde olmak lazımdır. Bütün bunların mânası, "Ben istediğim gibi günah yapabilirim, tevbe ederim…" demek değildir. Bütün bunların mânası, "Ben istediğim gibi günah yapabilirim, tevbe ederim…" demek değildir. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kalpten geçenleri bilir.Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kalpten geçenleri bilir. Kulları niyetlerine göre mükâfâtlandırır veya cezalandırır. Kulları niyetlerine göre mükâfâtlandırır veya cezalandırır. Bile bile yapanın, günahta ısrar edenin cezası daha büyük olur.Bile bile yapanın, günahta ısrar edenin cezası daha büyük olur. Hatta küçük sanılan bir günah bile ısrarla üzerinde durulduğu zaman büyür. Hatta küçük sanılan bir günah bile ısrarla üzerinde durulduğu zaman büyür.

Lâ sağîrate meâ'l-ısrâr. "Israr edildiği zaman günahın küçüğü kalmaz." Lâ sağîrate meâ'l-ısrâr. "Israr edildiği zaman günahın küçüğü kalmaz."

Çünkü Allah'a yapılıyor günah! Allah'a karşı olan bir ters harekettir, edepsizliktir.Çünkü Allah'a yapılıyor günah! Allah'a karşı olan bir ters harekettir, edepsizliktir. Bunun küçüğü büyüğü olmaz. Israrlı yaptı mı insan onun cezası büyük gelir.Bunun küçüğü büyüğü olmaz. Israrlı yaptı mı insan onun cezası büyük gelir. Bir büyük sille yer ki şaşırır kalır. Bir büyük sille yer ki şaşırır kalır.

İsmini vermeyelim; birisi kalemiyle saldırır saldırır saldırır, sağa sola çatar.İsmini vermeyelim; birisi kalemiyle saldırır saldırır saldırır, sağa sola çatar. Kerameti inkâr eder, bilmediğin konulara burnunu sokar.Kerameti inkâr eder, bilmediğin konulara burnunu sokar. Dinî tahsili olmadığı halde dinî konularda akıl yürütür…Dinî tahsili olmadığı halde dinî konularda akıl yürütür… Sonradan duyuyoruz ki başına şu felaket gelmiş bu felaket gelmiş… Gelir.Sonradan duyuyoruz ki başına şu felaket gelmiş bu felaket gelmiş… Gelir. Allahu Teâlâ hazretleri rahmeti geniş olan Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriyor ki; Azîzün züntikâm. Allahu Teâlâ hazretleri rahmeti geniş olan Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriyor ki; Azîzün züntikâm. İzzet, celâl ve azamet sahibidir ve intikam sahibidir! İntikam da alır, suçlularından intikam da alır. İzzet, celâl ve azamet sahibidir ve intikam sahibidir! İntikam da alır, suçlularından intikam da alır. Bir müddet başına bir şey gelmemesi onun sonunda bir şey olmayacağı mânasına gelmez. Bir müddet başına bir şey gelmemesi onun sonunda bir şey olmayacağı mânasına gelmez.

Firavun'un âkıbetini düşünelim ki Musa aleyhisselam'la karşılaştığı zaman birden başına taşlar yağmadı.Firavun'un âkıbetini düşünelim ki Musa aleyhisselam'la karşılaştığı zaman birden başına taşlar yağmadı. Çok fırsatlar tanıdı Allahu Teâlâ hazretleri. Çok âyetler gösterdi. Çok deliller vârid oldu.Çok fırsatlar tanıdı Allahu Teâlâ hazretleri. Çok âyetler gösterdi. Çok deliller vârid oldu. Firavun'un yolunun yanlışlığı gün gibi ortaya çıktı.Firavun'un yolunun yanlışlığı gün gibi ortaya çıktı. Firavun'un adamları olan sihirbazlar bile müslüman oldular. Firavun'un adamları olan sihirbazlar bile müslüman oldular. Kavmi, başlarına musibet geldikçe Musa aleyhisselam'a müracaat ederdi.Kavmi, başlarına musibet geldikçe Musa aleyhisselam'a müracaat ederdi. Musibet kalkınca tekrar günahlara dönerlerdi. Böyle yapa yapa sonunda helâk oldular. Musibet kalkınca tekrar günahlara dönerlerdi. Böyle yapa yapa sonunda helâk oldular.

Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmetinden sual olunmaz.Allahu Teâlâ hazretlerinin hikmetinden sual olunmaz. Kulda hiç mâzeret kalmasın diye mühlet veriyor. Cezaya müstahak olmuş olan insanı birden cezalandırmıyor.Kulda hiç mâzeret kalmasın diye mühlet veriyor. Cezaya müstahak olmuş olan insanı birden cezalandırmıyor. Ama bazen de birden cezalandırıyor. Başına yıldırım yağdırır: Ama bazen de birden cezalandırıyor. Başına yıldırım yağdırır:

Ve yürsilü's-savâika fe yüsîbü bihâ men yeşâü. Ve yürsilü's-savâika fe yüsîbü bihâ men yeşâü.

Yıldırımlar gönderir ve dilediklerini yıldırıma çarptırır. Ona da kâdir, her şeye kâdirdir.Yıldırımlar gönderir ve dilediklerini yıldırıma çarptırır. Ona da kâdir, her şeye kâdirdir. Allahu Teâlâ hazretlerinin has kulları O'nu iyi bildikleri için Allah'tan en çok korkarlar. Allahu Teâlâ hazretlerinin has kulları O'nu iyi bildikleri için Allah'tan en çok korkarlar. En çok korkanlar alim kullarıdır. İnne mâ yahşallâhe min ibâdihi'l-ulemâü. En çok korkanlar alim kullarıdır.

İnne mâ yahşallâhe min ibâdihi'l-ulemâü.

Çünkü O'nun sıfatlarını bilirler. Rahmetinin genişliği ile beraber azîzün-züntikâm olduğunu bilirler.Çünkü O'nun sıfatlarını bilirler. Rahmetinin genişliği ile beraber azîzün-züntikâm olduğunu bilirler. Bir anda kahrettiğini bilirler. Nasıl cezalara uğrattığını bilirler. Titrerler.Bir anda kahrettiğini bilirler. Nasıl cezalara uğrattığını bilirler. Titrerler. Korku ile ümit arasında kâh Rabbinin rahmetini ümit ederek kâh da "Acaba azabına uğrar mıyım?.." diye Korku ile ümit arasında kâh Rabbinin rahmetini ümit ederek kâh da "Acaba azabına uğrar mıyım?.." diye endişe ederek bir an bile gaflete düşmekten tevbe ve istiğfar eyleyerek çalışırlar. endişe ederek bir an bile gaflete düşmekten tevbe ve istiğfar eyleyerek çalışırlar.

Onun için bize düşen de günah etmemeye çalışmaktır.Onun için bize düşen de günah etmemeye çalışmaktır. Edepli kul olmaktır, edeple yürümektir ama istemeyerek hata vâki olmuşsaEdepli kul olmaktır, edeple yürümektir ama istemeyerek hata vâki olmuşsa ondan ümitsizliğe düşmeyi Rabbimiz yasaklıyor. ondan ümitsizliğe düşmeyi Rabbimiz yasaklıyor. Hz Hamza'nın ciğerini çiğnetmiş olan ve hatta Vahşi bile sahabi olmuştur. Hz Hamza'nın ciğerini çiğnetmiş olan ve hatta Vahşi bile sahabi olmuştur. Radıyallahu anh diye duaya müstahak olmuştur. Radıyallahu anh diye duaya müstahak olmuştur.

Onun için Allahu Teâlâ hazretleri kulları affeder.Onun için Allahu Teâlâ hazretleri kulları affeder. Çok çaresiz bir kul, çok berbat durumda olan bir kul, batmış, her türlü hatayı işlemiş; ne yapacak? Çok çaresiz bir kul, çok berbat durumda olan bir kul, batmış, her türlü hatayı işlemiş; ne yapacak?

Rabbine tevbe edecek. Estağfurullah diyecek. Rabbimiz'in rahmetinden ümidini kesmeyecek. Rabbine tevbe edecek. Estağfurullah diyecek. Rabbimiz'in rahmetinden ümidini kesmeyecek.

Allahu Teâlâ hazretleri dua eden kula istediğini veriyor: Allahu Teâlâ hazretleri dua eden kula istediğini veriyor:

"Kul dua ettiği zaman Allah ona istediğini verir."Kul dua ettiği zaman Allah ona istediğini verir. Veyahut o duası berekâtından dolmakta olan bir sebeple lütufla onu bir günahtan korur, bir kötülükten korur.Veyahut o duası berekâtından dolmakta olan bir sebeple lütufla onu bir günahtan korur, bir kötülükten korur. Dua mutlaka müslümana fayda verir. Mü'minin duadan gafil olması kadar şaşılacak bir şey olamaz. Dua mutlaka müslümana fayda verir. Mü'minin duadan gafil olması kadar şaşılacak bir şey olamaz. Çünkü bizim halk tabiri olarak bir söz vardır.Çünkü bizim halk tabiri olarak bir söz vardır. Zahmetsiz bir şey olup da onu yapmaktan biraz çekindi mi insan, derler ki;Zahmetsiz bir şey olup da onu yapmaktan biraz çekindi mi insan, derler ki; "Mübarek ne çekiniyorsun, taş attın kolun mu yoruldu?""Mübarek ne çekiniyorsun, taş attın kolun mu yoruldu?" Ne zahmetini çektin, zahmet bile çekmedin ki!.." diye böyle bir söz söylerler. Ne zahmetini çektin, zahmet bile çekmedin ki!.." diye böyle bir söz söylerler. İnsan taşı atsa kolu biraz yorulur ama dua; oturduğun yerden gözünü kapatıyorsun,İnsan taşı atsa kolu biraz yorulur ama dua; oturduğun yerden gözünü kapatıyorsun, dudağını kıpırdatıyorsun, hatta dudağını kıpırdatmadan içinden istiyorsun. Bundan niye uzak durur!dudağını kıpırdatıyorsun, hatta dudağını kıpırdatmadan içinden istiyorsun. Bundan niye uzak durur! Ya affedecek, ya kötülükten koruyacak, ya istediğini verecek, ya derece verecek; sevap verecek. Ya affedecek, ya kötülükten koruyacak, ya istediğini verecek, ya derece verecek; sevap verecek.

Neden geri durur? Şeytan! Şeytan gaflete düşürüyor, ondan geri duruyor.Neden geri durur?

Şeytan! Şeytan gaflete düşürüyor, ondan geri duruyor.
Hiçbir zaman gaflete düşmemeye çalışmamız lazım.Hiçbir zaman gaflete düşmemeye çalışmamız lazım. Bizim büyüklerimiz bu dinin emirlerini en iyi bilen, yasaklarına en iyi aşina olan büyük alim kimselerdi! Bizim büyüklerimiz bu dinin emirlerini en iyi bilen, yasaklarına en iyi aşina olan büyük alim kimselerdi! Bizim tarikatımız şeriatin ahkâmının en ince çizgilerine riayet edern ârif, dindar büyüklerin yönettiği Bizim tarikatımız şeriatin ahkâmının en ince çizgilerine riayet edern ârif, dindar büyüklerin yönettiği ve irşad vazifesini yaptığı tarikat!ve irşad vazifesini yaptığı tarikat! Onlar bu işleri gayet iyi bilen kimseler olarak bu gerçekleri bizlere bildirmişlerdir. Onlar bu işleri gayet iyi bilen kimseler olarak bu gerçekleri bizlere bildirmişlerdir.

İkinci hadîs-i şerîf: Mâ kâne'r-rifku fî şey'in illâ zânehu ve lâ nüzia min şey'in illâ şânehu. İkinci hadîs-i şerîf:

Mâ kâne'r-rifku fî şey'in illâ zânehu ve lâ nüzia min şey'in illâ şânehu.

Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize bu hadîs-i şerifte rıfk, mülâyemet ve yumuşaklığı tavsiye ediyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize bu hadîs-i şerifte rıfk, mülâyemet ve yumuşaklığı tavsiye ediyor. Buyuruyor ki; Buyuruyor ki;

"Hangi şeyde rıfk varsa hangi şey rıfk ile mülâyemet ile yumuşaklıkla"Hangi şeyde rıfk varsa hangi şey rıfk ile mülâyemet ile yumuşaklıkla halim selim bir tarzda rıfkın bulunduğu şey rıfk sıfatı süsler, güzelleştirir." halim selim bir tarzda rıfkın bulunduğu şey rıfk sıfatı süsler, güzelleştirir."

Hangi şeye girerse onu güzelleştirir. Namazı rıfk ile mülâyemet ile kılıyorsan namazı güzelleştirir.Hangi şeye girerse onu güzelleştirir. Namazı rıfk ile mülâyemet ile kılıyorsan namazı güzelleştirir. Zekâtı rıfk ile mülâyemet ile veriyorsan zekât güzel olur. Zekâtı rıfk ile mülâyemet ile veriyorsan zekât güzel olur. Buğz ile şiddet ile başa kakarak veriyorsa kabul olmaz, iptal olur. Buğz ile şiddet ile başa kakarak veriyorsa kabul olmaz, iptal olur.

Bir eğitimi rıfk ile mülâyemet ile yapıyorsa o güzel bir eğitimdir.Bir eğitimi rıfk ile mülâyemet ile yapıyorsa o güzel bir eğitimdir. Bir işi rıfk ile mülâyemet ile yaptırmak için yönetiyorsa yönetimde rıfk ile yapıyorsa güzel olur.Bir işi rıfk ile mülâyemet ile yaptırmak için yönetiyorsa yönetimde rıfk ile yapıyorsa güzel olur. Bir şeyden de rıfk ile mülâyemet çekilip alındı mı onu berbat eder, onu kötüleştirir. Bir şeyden de rıfk ile mülâyemet çekilip alındı mı onu berbat eder, onu kötüleştirir.

Bize düşen refîk insanlar olmaktır, rıfk sahibi insanlar olmaktır. Halim selim olmaktır.Bize düşen refîk insanlar olmaktır, rıfk sahibi insanlar olmaktır. Halim selim olmaktır. Yumuşak yumuşak hareket etmektir. Sert olmamaktır, şiddet taraftarı olmamaktır.Yumuşak yumuşak hareket etmektir. Sert olmamaktır, şiddet taraftarı olmamaktır. Hele müslümanlar birbirleri arasında daima rıfk ile mülâyemet ileHele müslümanlar birbirleri arasında daima rıfk ile mülâyemet ile merhametle ve şefkatle hareket etmekle emrolunmuşlardır. merhametle ve şefkatle hareket etmekle emrolunmuşlardır.

Bizde bugünlerde bu asırda müslümanlar arasında en az görülen şeylerden birisi de budur.Bizde bugünlerde bu asırda müslümanlar arasında en az görülen şeylerden birisi de budur. Mekke-i Mükerreme'de, Medine-i Münevvere'de, dinimizin en mukaddes yerlerinde,Mekke-i Mükerreme'de, Medine-i Münevvere'de, dinimizin en mukaddes yerlerinde, en mübarek yerlerinde, en şuurlu olması gereken ziyaretçilerin,en mübarek yerlerinde, en şuurlu olması gereken ziyaretçilerin, İslâm âleminin seçme insanların birbirlerine mülâyemetle muamele etmediklerini görmüş olabiliyoruz.İslâm âleminin seçme insanların birbirlerine mülâyemetle muamele etmediklerini görmüş olabiliyoruz. Birbirlerine sert davrandıklarını görmüş olabiliyoruz. Birbirlerine sert davrandıklarını görmüş olabiliyoruz. Nefsinden dolayı küçücük bir yer münakaşasından, küçücük bir saf meselesinden,Nefsinden dolayı küçücük bir yer münakaşasından, küçücük bir saf meselesinden, safın takip edilmesi meselesinden, bakıyorsunuz, müslümanlar arasındasafın takip edilmesi meselesinden, bakıyorsunuz, müslümanlar arasında sevgi yok saygı yok, yumuşaklık yok. Sertlikle hareket ediliyor. sevgi yok saygı yok, yumuşaklık yok. Sertlikle hareket ediliyor. Hâlbuki müslümanın müslümana yumuşak davranması lazım. Müslüman müslümanı sevmeli. Hâlbuki müslümanın müslümana yumuşak davranması lazım. Müslüman müslümanı sevmeli. Bu sevgi olmadığı zaman ve bu müslümanların birbirine karşı muhabbeti olmadığı zaman Bu sevgi olmadığı zaman ve bu müslümanların birbirine karşı muhabbeti olmadığı zaman aksine kin ve düşmanlık olduğu zaman müslümanlar çok büyük zararlara uğruyorlar. aksine kin ve düşmanlık olduğu zaman müslümanlar çok büyük zararlara uğruyorlar.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki;

"Pazartesi perşembe günü Allahu Teâlâ hazretleri çok günahları affeder."Pazartesi perşembe günü Allahu Teâlâ hazretleri çok günahları affeder. Yalnız birbirlerine karşı içlerinde kırgınlık bulunan iki mü'mini affetmez.Yalnız birbirlerine karşı içlerinde kırgınlık bulunan iki mü'mini affetmez. 'O kırgınlıkları atsınlar da ondan sonra affedeyim ey meleklerim.' diye meleklerine onları istisna ettirir." 'O kırgınlıkları atsınlar da ondan sonra affedeyim ey meleklerim.' diye meleklerine onları istisna ettirir."

"Bir mü'minin öteki mü'mine üç günden ziyade dargın kalması helâl olmaz." "Bir mü'minin öteki mü'mine üç günden ziyade dargın kalması helâl olmaz."

"Tavuk helâl mi değil mi? 55 derecede mi suya sokuldu 50 derecede mi sokuldu? Pişmiş mi oldu?"Tavuk helâl mi değil mi? 55 derecede mi suya sokuldu 50 derecede mi sokuldu? Pişmiş mi oldu? Pis suya mı sokuldu?.." diye ince ince hesaplarız. "Peynirin mayasının cinsi nedir?Pis suya mı sokuldu?.." diye ince ince hesaplarız. "Peynirin mayasının cinsi nedir? Acaba haram oluyor mu olmuyor mu?" diye hesaplarız.Acaba haram oluyor mu olmuyor mu?" diye hesaplarız. "Cebrail aleyhisselâm'ın kanadında kaç tane tüy vardır?" diye merak ederiz sorarız."Cebrail aleyhisselâm'ın kanadında kaç tane tüy vardır?" diye merak ederiz sorarız. Ama; "Mü'minin mü'mine üç günden fazla dargın kalması haramdır." hadîs-i şerîfi karşımızda durur. Ama; "Mü'minin mü'mine üç günden fazla dargın kalması haramdır." hadîs-i şerîfi karşımızda durur. Biz yıllarca birbirimize dargın dururuz. Nasıl oluyor? Biz yıllarca birbirimize dargın dururuz.

Nasıl oluyor?

Buna şeytan madalya takar. Şeytan madalya takar, çünkü çok büyük bir şey.Buna şeytan madalya takar. Şeytan madalya takar, çünkü çok büyük bir şey. Bu hadîs-i şerîf ortadayken müslümanın müslümana dargın kalmaması lazım. Kırgın olmaması lazım. Bu hadîs-i şerîf ortadayken müslümanın müslümana dargın kalmaması lazım. Kırgın olmaması lazım. Kırgın olduğu zaman kendisinin de zarara uğradığını bilmesi lazım. Kırgın olduğu zaman kendisinin de zarara uğradığını bilmesi lazım. Allah indinde taraflardan en üstün, daha sevgili, sevimli olanının;Allah indinde taraflardan en üstün, daha sevgili, sevimli olanının; elini ilk önce uzatan kimse olduğunu hadîs-i şerîflerde bildiriyorelini ilk önce uzatan kimse olduğunu hadîs-i şerîflerde bildiriyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Hele hele ince Müslümanlık demek olan tasavvuf bahis konusu olunca! Tasavvufta işler daha da hassastır.Hele hele ince Müslümanlık demek olan tasavvuf bahis konusu olunca! Tasavvufta işler daha da hassastır. Tasavvufta daha büyük fedakârlık vardır. Tasavvufta daha büyük sevgi ve merhamet vardır. Tasavvufta daha büyük fedakârlık vardır. Tasavvufta daha büyük sevgi ve merhamet vardır. İnsanın şeriat bakımından fetva yoluyla hak sahibi olduğu şeylereİnsanın şeriat bakımından fetva yoluyla hak sahibi olduğu şeylere "Sen mahrum kalıver, kardeşin sahip olsun." diye daha ince, daha ağır, nefse daha zor gelen "Sen mahrum kalıver, kardeşin sahip olsun." diye daha ince, daha ağır, nefse daha zor gelen fazilet tarafı mecburiyet olarak yüklenmiştir.fazilet tarafı mecburiyet olarak yüklenmiştir. Öyle olunca biz erbâb-ı tasavvuf olduğumuza göre, büyüklerimizi sevdiğimize göre,Öyle olunca biz erbâb-ı tasavvuf olduğumuza göre, büyüklerimizi sevdiğimize göre, onların yoluna girdiğimize göre ve bu yola baş verdiğimize, gönül verdiğimize göre, onların yoluna girdiğimize göre ve bu yola baş verdiğimize, gönül verdiğimize göre, bizde bu feragat duygusunun, sevgi, affetme duygusunun çok daha fazla olması lazım. bizde bu feragat duygusunun, sevgi, affetme duygusunun çok daha fazla olması lazım.

Şeytana uymayalım. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını gözetelim.Şeytana uymayalım. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını gözetelim. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmak için insanlar harplere giriyorlar da canlarını veriyorlar.Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmak için insanlar harplere giriyorlar da canlarını veriyorlar. Afganistan'a giden kardeşlerimiz var, şehid olan kardeşlerimiz var. Neden? Afganistan'a giden kardeşlerimiz var, şehid olan kardeşlerimiz var.

Neden?

Çoluğunu çocuğunu almış veya çoluğunu çocuğunu bırakmış. Afganistan'a gitmiş.Çoluğunu çocuğunu almış veya çoluğunu çocuğunu bırakmış. Afganistan'a gitmiş. Bir yolculukta, bir seferde, bir çarpışmada duyuyorsunuz ki şehid oldu. Bir yolculukta, bir seferde, bir çarpışmada duyuyorsunuz ki şehid oldu. "Kardeşimiz şehid filanca…" diyoruz. Neden canına kıydı? Ne işi vardı? Türkiye'de dursaydı ya… "Kardeşimiz şehid filanca…" diyoruz.

Neden canına kıydı? Ne işi vardı? Türkiye'de dursaydı ya…
Kurşunların patladığı, vızırdadığı, bombaların patladığı Afganistan'da ne işi vardı? Kurşunların patladığı, vızırdadığı, bombaların patladığı Afganistan'da ne işi vardı?

Allah'ın rızasını aramaya gitti. Allah'ın rızasını aramaya gitti, şehid oldu, kazandı.Allah'ın rızasını aramaya gitti. Allah'ın rızasını aramaya gitti, şehid oldu, kazandı. Şehit olunca kazandı tabii! Şehit olunca kazandı tabii!

Şehid o kadar üstün bir kimse ki hiçbir insan cennete girdikten sonraŞehid o kadar üstün bir kimse ki hiçbir insan cennete girdikten sonra dünyaya dönmeyi istemez, şehid müstesna! Şehid tekrar dünyaya dönmeyi ister.dünyaya dönmeyi istemez, şehid müstesna!

Şehid tekrar dünyaya dönmeyi ister.
Temenni eder ki dünyaya bir daha dönsün, tekrar dünyada on defa ölsün. Çünkü gördüğü mükâfatlar fazla!Temenni eder ki dünyaya bir daha dönsün, tekrar dünyada on defa ölsün. Çünkü gördüğü mükâfatlar fazla! O mükâfatlara yine ersin diye tekrar tekrar şehid olmayı ister. O mükâfatlara yine ersin diye tekrar tekrar şehid olmayı ister.

Kur'ân-ı Kerîm'de âyet-i kerimede; "Onları ölü saymayın!" diyor. Kur'ân-ı Kerîm'de âyet-i kerimede; "Onları ölü saymayın!" diyor.

Ve lâ tahsebenne'l-lezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâ.Ve lâ tahsebenne'l-lezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâ. "Sakın ha Allah yolunda öldürülenleri ölüler olarak tahmin etmeyin, öyle zannetmeyin!"Sakın ha Allah yolunda öldürülenleri ölüler olarak tahmin etmeyin, öyle zannetmeyin! Allahu Teâlâ hazretleri onlara büyük mükâfatlar veriyor.Allahu Teâlâ hazretleri onlara büyük mükâfatlar veriyor. Onlar şehid hayatı denilen mânevî bir mertebe ile bir çeşit müstesna,Onlar şehid hayatı denilen mânevî bir mertebe ile bir çeşit müstesna, gıpta edilecek hayat ile canlıdırlar." diye âyet-i kerîme bildiriyor. gıpta edilecek hayat ile canlıdırlar." diye âyet-i kerîme bildiriyor. Onun için insan Allah yolunda canını veriyorsa Allah yolunda, Onun için insan Allah yolunda canını veriyorsa Allah yolunda, Allah rızası için nefsinin bir arzusundan vazgeçmek zor mu gelir? Allah rızası için nefsinin bir arzusundan vazgeçmek zor mu gelir?

"Tamam, affettim." Neden? Allah rızası için! "Bağışladım." "Tamam, affettim."

Neden?

Allah rızası için!

"Bağışladım."

Niye? Allah rızası için! "Barıştım." Niye? Allah rızası için! Niye?

Allah rızası için!

"Barıştım."

Niye?

Allah rızası için!

"Onun bana kötülüğü çoktu, affettim…" Birbirlerini affetmek çok büyük fazilettir! "Onun bana kötülüğü çoktu, affettim…"

Birbirlerini affetmek çok büyük fazilettir!

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir keresinde dişleri görünecek kadar güldü.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir keresinde dişleri görünecek kadar güldü. Gülünce dediler ki; "Yâ Resûlallah! Niçin gülüyorsun? Niye güldün?" Gülünce dediler ki; "Yâ Resûlallah! Niçin gülüyorsun? Niye güldün?" Dedi ki; "Ümmetimden iki kimsenin âhirette birbirleriyle durumu bana gösterildi de sonuca güldüm.Dedi ki; "Ümmetimden iki kimsenin âhirette birbirleriyle durumu bana gösterildi de sonuca güldüm. Bir insan hesaba çekiliyorken sevapları günahları tartılmış. Hak sahipleri gelmiş, haklarını almışlar. Bir insan hesaba çekiliyorken sevapları günahları tartılmış. Hak sahipleri gelmiş, haklarını almışlar. Kritik bir duruma düşmüş. Az bir sevabı kalmış. O sevap elinden giderse cehenneme düşecek.Kritik bir duruma düşmüş. Az bir sevabı kalmış. O sevap elinden giderse cehenneme düşecek. Hak sahibi bir müslüman geliyor, diyor ki; 'Yâ Rabbi! Bu bana zulüm etmişti.Hak sahibi bir müslüman geliyor, diyor ki; 'Yâ Rabbi! Bu bana zulüm etmişti. Onun bana bir zulmü vardı, haksızlığı vardı. Bundan benim hakkımı al yâ Rabbi!Onun bana bir zulmü vardı, haksızlığı vardı. Bundan benim hakkımı al yâ Rabbi! Şu adamdan benim hakkımı al yâ Rabbi!' der. Allahu Teâlâ hazretleri de; 'Ey filanca, sen bu kula zulmetmiştin.Şu adamdan benim hakkımı al yâ Rabbi!' der. Allahu Teâlâ hazretleri de; 'Ey filanca, sen bu kula zulmetmiştin. Ver bakalım buna hakkını!' der. O da der ki; 'Yâ Rabbi!Ver bakalım buna hakkını!' der. O da der ki; 'Yâ Rabbi! Ona verdim buna verdim, hiç sevabım kalmadı.'Ona verdim buna verdim, hiç sevabım kalmadı.' Bunun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri öbür kula dermiş ki; 'Kardeşinin sevabı kalmamış.'Bunun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri öbür kula dermiş ki; 'Kardeşinin sevabı kalmamış.' 'Benim veballerimden, günahlarımdan alsın; ben hafifleyim.' der." diyor. 'Benim veballerimden, günahlarımdan alsın; ben hafifleyim.' der." diyor.

İşte burada peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ağladı.İşte burada peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ağladı. Hadîs-i şerîfi söylerken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem burada ağladı;Hadîs-i şerîfi söylerken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem burada ağladı; "O gün insan öyle güç duruma düşecek ki bu veballeri yüklenmekten o kadar yılacak ki"O gün insan öyle güç duruma düşecek ki bu veballeri yüklenmekten o kadar yılacak ki bunun bir kısmının kalkmasını temenni edecek!" dedi. bunun bir kısmının kalkmasını temenni edecek!" dedi.

Bunun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri o hak sahibi kula diyecek ki; "Başını kaldır." Bunun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri o hak sahibi kula diyecek ki; "Başını kaldır."

Hadîs-i şerîften öyle anlıyorum ki Rabbinin huzurunda nasıl saygıyla duruyor insan! Başını kaldırmıyor!Hadîs-i şerîften öyle anlıyorum ki Rabbinin huzurunda nasıl saygıyla duruyor insan! Başını kaldırmıyor! Cezalı insanları düşünün; iki suçlu talebenin, hocaları karşısındaki durumunu düşünün! Cezalı insanları düşünün; iki suçlu talebenin, hocaları karşısındaki durumunu düşünün! "Ey filanca! Başını kaldır!.." diyecek. "Ey filanca! Başını kaldır!.." diyecek. Bu kimse de başı önündeyken başını kaldırdığı zaman bakacak ki cennette öyle köşkler var ki!..Bu kimse de başı önündeyken başını kaldırdığı zaman bakacak ki cennette öyle köşkler var ki!.. Yunus Emre'nin; Kerpiçleri, altın, gümüş Yaradan ne hoş yaratmış dediği gibiYunus Emre'nin;

Kerpiçleri, altın, gümüş

Yaradan ne hoş yaratmış

dediği gibi
mücevherlerle süslü ve incilerle kenarları dizilmiş, mücevherlerle süslü ve incilerle kenarları dizilmiş, süslenmiş altınlı köşkleri şahane sarayları, cennet saraylarını görecek. Muhakemeyi unutacak. süslenmiş altınlı köşkleri şahane sarayları, cennet saraylarını görecek. Muhakemeyi unutacak. Çünkü "Başını kaldır." dedi Rabbimiz. O da başını kaldırdı.Çünkü "Başını kaldır." dedi Rabbimiz. O da başını kaldırdı. O köşkleri görünce hayretler ve hayranlıkla diyecek: O köşkleri görünce hayretler ve hayranlıkla diyecek: "Bunlar hangi şehidin veyahut hangi peygamberin hangi mübarek kulun yâ Rabbi?" diye soracak."Bunlar hangi şehidin veyahut hangi peygamberin hangi mübarek kulun yâ Rabbi?" diye soracak. Allahu Teâlâ hazretleri diyecek ki; "Bunlar parasını bedelini verenlerindir." Allahu Teâlâ hazretleri diyecek ki; "Bunlar parasını bedelini verenlerindir." Bunun üzerine o şahıs diyecek ki; "Yâ Rabbi! Buna kimin parası yeter?" Bunun üzerine o şahıs diyecek ki; "Yâ Rabbi! Buna kimin parası yeter?"

Bu mübarek sarayları, bu müstesna cennet köşklerini, kim bilir kaç bin tane odası olanBu mübarek sarayları, bu müstesna cennet köşklerini, kim bilir kaç bin tane odası olan bu mücevherden yapılmış olan köşkleri satın almaya güç mü dayanır, kim bunun bedelini ödeyebilir?bu mücevherden yapılmış olan köşkleri satın almaya güç mü dayanır, kim bunun bedelini ödeyebilir? Allahu Teâlâ hazretleri; "Sen bunu istersen ödeyebilirsin." diyecek. Diyecek ki; "Nasıl öderim yâ Rabbi?" Allahu Teâlâ hazretleri; "Sen bunu istersen ödeyebilirsin." diyecek. Diyecek ki; "Nasıl öderim yâ Rabbi?" "Kardeşini affedersin, bu kardeşini affedenlere verilecek olan, affedicilere mahsus olan saraylardır."Kardeşini affedersin, bu kardeşini affedenlere verilecek olan, affedicilere mahsus olan saraylardır. Affedersin, sana ben vereceğim." diye Allahu Teâlâ hazretleri ona teklif edecek.Affedersin, sana ben vereceğim." diye Allahu Teâlâ hazretleri ona teklif edecek. O da diyecek ki; "Affettim yâ Rabbi!.." Köşkü görünce küçük hesaplardan geçecek! O da diyecek ki; "Affettim yâ Rabbi!.."

Köşkü görünce küçük hesaplardan geçecek!

Yunus Emre ne diyor? Nazar eyle itürü Bazar eyle götürü Yaradılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü Yunus Emre ne diyor?

Nazar eyle itürü

Bazar eyle götürü

Yaradılanı hoş gör

Yaradan'dan ötürü

Küçük hesaplarla kıtı kıtı uğraşacaksın.Küçük hesaplarla kıtı kıtı uğraşacaksın. Bakkalın bir iğne satmaktan beş kuruş kazanması, bir kibrit satmaktan on kuruş kazanması, Bakkalın bir iğne satmaktan beş kuruş kazanması, bir kibrit satmaktan on kuruş kazanması, bir ekmek satmaktan yirmi kuruş kazanması… bunlar küçük hesaplar.bir ekmek satmaktan yirmi kuruş kazanması… bunlar küçük hesaplar. O hemen; "Affettim yâ Rabbi!.." diyecek ve sevine sevine o köşküne doğru gitmek üzere ikenO hemen; "Affettim yâ Rabbi!.." diyecek ve sevine sevine o köşküne doğru gitmek üzere iken Allahu Teâlâ hazretleri buyuracak ki; "Dur!" Niye? Allahu Teâlâ hazretleri buyuracak ki; "Dur!"

Niye?

"Kardeşinin elinden tut, onu da cennete götürür." "Kardeşinin elinden tut, onu da cennete götürür."

Çünkü o affedince öteki de cennete gidebilmeyi hak ediyor. Şart oluyor.Çünkü o affedince öteki de cennete gidebilmeyi hak ediyor. Şart oluyor. Günahları alınmayınca üzerinden o da cennete girebilmeye artık hak kazanmış oluyor. Günahları alınmayınca üzerinden o da cennete girebilmeye artık hak kazanmış oluyor. Allah'ın emri üzerine o da kardeşinin elinden tutacak, affettiği kardeşiyle beraber cennete girecekler. Allah'ın emri üzerine o da kardeşinin elinden tutacak, affettiği kardeşiyle beraber cennete girecekler.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

"Allah'tan korkun! Allahu Teâlâ hazretlerinin şu hikmetli işinden ibret alın ki"Allah'tan korkun! Allahu Teâlâ hazretlerinin şu hikmetli işinden ibret alın ki iki müslümanın birbiriyle arasının güzel olması için düzelmesi için Rabbiniz neler yapıyor;iki müslümanın birbiriyle arasının güzel olması için düzelmesi için Rabbiniz neler yapıyor; köşkler gösteriyor, tekliflerde bulunuyor, affettirtiyor, ikisini de cennete sokuyor.köşkler gösteriyor, tekliflerde bulunuyor, affettirtiyor, ikisini de cennete sokuyor. Sizde kardeşlerinizin arasını ıslah edin!" Muhterem kardeşlerim! Sizde kardeşlerinizin arasını ıslah edin!"

Muhterem kardeşlerim!

Eğer bizler hakiki dervişler olsaydık; biz tarikate intisab etmişiz ama tarikatten haberimiz yok!Eğer bizler hakiki dervişler olsaydık; biz tarikate intisab etmişiz ama tarikatten haberimiz yok! Tasavvuf ehliyiz, diyoruz ama tasavvufun yüce ahlâkına sahip değiliz.Tasavvuf ehliyiz, diyoruz ama tasavvufun yüce ahlâkına sahip değiliz. Bizler eğer gerçek mutasavvıflar olsak İngiliz'i, Amerikalı'sı, Yunanlı'sı, İtalyan'ı hayranlıkla müslüman olur.Bizler eğer gerçek mutasavvıflar olsak İngiliz'i, Amerikalı'sı, Yunanlı'sı, İtalyan'ı hayranlıkla müslüman olur. Ahlâkın güzelliğini, muhabbetin halisliğini, kalbin temizliğini, Ahlâkın güzelliğini, muhabbetin halisliğini, kalbin temizliğini, her işin son derece yüce duygularla yapıldığını gören insan dayanamaz. her işin son derece yüce duygularla yapıldığını gören insan dayanamaz.

İmam Gazzâlî; "Bir müslüman bir müslüman kardeşiyle kardeş oldu mu o kardeşlik kesilmez." diyor. İmam Gazzâlî; "Bir müslüman bir müslüman kardeşiyle kardeş oldu mu o kardeşlik kesilmez." diyor.

Bir kavmin yüce başkanı olan bir kişi gönlünü bir hıristiyan kızına kaptırmış. Nikâhına talip olmuş.Bir kavmin yüce başkanı olan bir kişi gönlünü bir hıristiyan kızına kaptırmış. Nikâhına talip olmuş. Hıristiyan kızı da inatçı! Karşı tarafın inancını görünce demiş ki; "Ben sana varmam!" Hıristiyan kızı da inatçı! Karşı tarafın inancını görünce demiş ki;

"Ben sana varmam!"

"Aman etme ne olur, var. İşte benim imkânım şöyle geniştir, ben bir kavmin ileri gelen bir şahsiyetiyim." "Aman etme ne olur, var. İşte benim imkânım şöyle geniştir, ben bir kavmin ileri gelen bir şahsiyetiyim."

"Hıristiyan olursan varırım, hıristiyan olmazsan sen müslümanken varmam." "Hıristiyan olursan varırım, hıristiyan olmazsan sen müslümanken varmam."

Adam nikâha talebinin fazlalığından "Hıristiyan oldum." demiş.Adam nikâha talebinin fazlalığından "Hıristiyan oldum." demiş. Ne hesap yaptıysa ne düşündüyse, veya aklı başından gitti, nasıl olduysa "Tamam." demiş. Ne hesap yaptıysa ne düşündüyse, veya aklı başından gitti, nasıl olduysa "Tamam." demiş. Ama arkadaşları onun peşini bırakmamışlar. O hıristiyan, kale beyinin kızıymış galiba.Ama arkadaşları onun peşini bırakmamışlar. O hıristiyan, kale beyinin kızıymış galiba. Gelirlermiş, o beyin kalesinin surları dibinde ağlaşırlarmış yalvarırlarmış.Gelirlermiş, o beyin kalesinin surları dibinde ağlaşırlarmış yalvarırlarmış. "Efendimiz, ne olursun bizi bırakma…" diye yalvarırlarmış. "Efendimiz, ne olursun bizi bırakma…" diye yalvarırlarmış.

"Bunlar, bunların yaptıkları nedir? Bunlar kimdir?" demiş. "Bunlar bizim eski arkadaşlar."Bunlar, bunların yaptıkları nedir? Bunlar kimdir?" demiş.

"Bunlar bizim eski arkadaşlar.
Aralarından benim ayrılıp da senin yanına gelmeme dayanamıyorlar, yalvarıyor yakarıyorlar." Aralarından benim ayrılıp da senin yanına gelmeme dayanamıyorlar, yalvarıyor yakarıyorlar."

Hıristiyan kızı bakmış bağlılığa, bakmış muhabbete, arkadaşlığın sağlamlığına, fedakârlığa bakmış, demiş ki; Hıristiyan kızı bakmış bağlılığa, bakmış muhabbete, arkadaşlığın sağlamlığına, fedakârlığa bakmış, demiş ki;

"Bu kadar temiz duygularla birbirlerine insanları bağlayan din hak dinmiş!.." "Bu kadar temiz duygularla birbirlerine insanları bağlayan din hak dinmiş!.."

Kelime-i şehâdet getirmiş, müslüman olmuş. Efendisi de mü'min olmuş.Kelime-i şehâdet getirmiş, müslüman olmuş. Efendisi de mü'min olmuş. O kardeşlerin ona muhabbetinden dolayı müslüman olmuşlar.O kardeşlerin ona muhabbetinden dolayı müslüman olmuşlar. Meşhur bir hikâyedir Yemen'de bir şahsın San'an şehrinden bir şahsın hikâyesidir bu. Meşhur bir hikâyedir Yemen'de bir şahsın San'an şehrinden bir şahsın hikâyesidir bu.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Biz adeta tasavvufu bilmiyoruz da kendi halimizde tasavvufçuluk oynuyoruz gibi bir hâlimiz var! Biz adeta tasavvufu bilmiyoruz da kendi halimizde tasavvufçuluk oynuyoruz gibi bir hâlimiz var!

Tasavvuf öyle değildir. Tasavvuf başka türlü bir şeydir. Tasavvufî ahlâk öyle yüksek bir ahlâktır ki… Tasavvuf öyle değildir. Tasavvuf başka türlü bir şeydir. Tasavvufî ahlâk öyle yüksek bir ahlâktır ki…

Hâtem-i Esamm hazretleri rahmetullâhi aleyh, şeyhlerin büyüklerindendir. Hâtem-i Esamm hazretleri rahmetullâhi aleyh, şeyhlerin büyüklerindendir.

Sanıyorum sohbetlerimizde hadislerle beraber bir de her gün tasavvuf büyüklerinden birisinin,Sanıyorum sohbetlerimizde hadislerle beraber bir de her gün tasavvuf büyüklerinden birisinin, ikisinin menkabesini anlamamız iyi olacak.ikisinin menkabesini anlamamız iyi olacak. Çünkü kardeşlerimiz tasavvufî bilgilerden doğan eksiklikten gittikçe düşüyorlar.Çünkü kardeşlerimiz tasavvufî bilgilerden doğan eksiklikten gittikçe düşüyorlar. Kırattan düşüyorlar, kaliteden düşüyorlar, ayakları kayıyor.Kırattan düşüyorlar, kaliteden düşüyorlar, ayakları kayıyor. Tasavvuftan geçtik, şeriatin kaba, ana hatlarından, geniş süzgecinden bile düşüyorlar daha aşağılara.Tasavvuftan geçtik, şeriatin kaba, ana hatlarından, geniş süzgecinden bile düşüyorlar daha aşağılara. İslâm'a sığmayacak durumlara geliyorlar. İslâm'a sığmayacak durumlara geliyorlar. Hıristiyanların birbirlerine yapmadığı zulümleri yapar hâle geliyorlar.Hıristiyanların birbirlerine yapmadığı zulümleri yapar hâle geliyorlar. O bakımdan bunların güzel ahlâklarını görmeliyiz. O bakımdan bunların güzel ahlâklarını görmeliyiz.

Hâtem-i Esamm büyük bir şeyh! Yanına bir kadın geliyor. Esamm, "sağır" demek.Hâtem-i Esamm büyük bir şeyh! Yanına bir kadın geliyor. Esamm, "sağır" demek. Hâtem-i Esamm demek "Sağır Hâtem, kulağı duymayan Hâtem" demek. Hâtem-i Esamm demek "Sağır Hâtem, kulağı duymayan Hâtem" demek.

Bu sıfatı neden almış, adamcağızın kulağı duymaz mıymış? Değil, duyarmış.Bu sıfatı neden almış, adamcağızın kulağı duymaz mıymış?

Değil, duyarmış.
Bir gün huzuruna bir kadın gelmiş.Bir gün huzuruna bir kadın gelmiş. Bu kadın kapıdan içeri girdikten sonra utana sıkıla; "Şeyh efendim!Bu kadın kapıdan içeri girdikten sonra utana sıkıla; "Şeyh efendim! Size anlatacağım bir mesele var, bir derdim var bunun dinî bakımdan durumu nedir?.." filan diye Size anlatacağım bir mesele var, bir derdim var bunun dinî bakımdan durumu nedir?.." filan diye söylemek isterken otururken yellenmiş.söylemek isterken otururken yellenmiş. Sıkıntısından tutamamış kendisini, hareketinden bir şey olmuş, sesli olarak yellenmiş.Sıkıntısından tutamamış kendisini, hareketinden bir şey olmuş, sesli olarak yellenmiş. Sesli olarak gaz kaçırmış yani. Tabii yerin dibine girecek hâle gelmiş.Sesli olarak gaz kaçırmış yani. Tabii yerin dibine girecek hâle gelmiş. O anda ölse Allah canını alsa da kurtulsa; o kadar mahcup olmuş. Çok üzülmüş.O anda ölse Allah canını alsa da kurtulsa; o kadar mahcup olmuş. Çok üzülmüş. Hâtem-i Esamm da sesi duymuş. Kadının yellenme sesini duymuş. Hâtem-i Esamm da sesi duymuş. Kadının yellenme sesini duymuş.

Bakın büyüklerin hâline: Bakın büyüklerin hâline:

Demiş ki; "Hanım! Öyle uzaktan durma, biraz yakına gel, benim kulaklarım biraz ağır işitir."Demiş ki; "Hanım! Öyle uzaktan durma, biraz yakına gel, benim kulaklarım biraz ağır işitir." Kadın, "Acaba, bilmem…" falan derken "Efendim" vs. diye kekeleyerek konuşurken;Kadın, "Acaba, bilmem…" falan derken "Efendim" vs. diye kekeleyerek konuşurken; "Bağır bağır, bu kulaklar çok eskidi, duyamıyorum artık eskisi gibi!" demiş."Bağır bağır, bu kulaklar çok eskidi, duyamıyorum artık eskisi gibi!" demiş. "Efendim işte ben falanca yerdenim…" "He? Biraz daha bağır…" filan deyince kadın demiş ki;"Efendim işte ben falanca yerdenim…" "He? Biraz daha bağır…" filan deyince kadın demiş ki; "Ha, bu benim kabahatimi duymadı. Benim yaptığım şeyi duymadı, çünkü kulakları ağır." "Ha, bu benim kabahatimi duymadı. Benim yaptığım şeyi duymadı, çünkü kulakları ağır."

Yanına gelmiş, bağıra bağıra meselesini anlatmış.Yanına gelmiş, bağıra bağıra meselesini anlatmış. Bu da duymuyormuş gibi tekrar ettirerek cevabını vermiş. Kadın sevinerek çıkmış gitmiş.Bu da duymuyormuş gibi tekrar ettirerek cevabını vermiş. Kadın sevinerek çıkmış gitmiş. Kabahatini kimse duymadı, hocaefendi anlamadı sanmış. Kabahatini kimse duymadı, hocaefendi anlamadı sanmış.

Hâlbuki hocaefendi anladı ama o kadıncağızın gönlü mahzun olmasın,Hâlbuki hocaefendi anladı ama o kadıncağızın gönlü mahzun olmasın, o kadıncağız mahcup olmasın diye sağır taklidi yapmış. o kadıncağız mahcup olmasın diye sağır taklidi yapmış. O kadın ölünceye kadar Hâtem-i Esamm her yerde sağır taklidi yapmış.O kadın ölünceye kadar Hâtem-i Esamm her yerde sağır taklidi yapmış. Sadece kadının yanında değil, çarşıda pazarda herkesi bağırttırmış. Herkese sağır taklidini sürdürmüş.Sadece kadının yanında değil, çarşıda pazarda herkesi bağırttırmış. Herkese sağır taklidini sürdürmüş. Herkese yayılmış ki bu adam zor işitir. Top atılsa duymaz, ancak yanına çok bağırmak lazım falan. Herkese yayılmış ki bu adam zor işitir. Top atılsa duymaz, ancak yanına çok bağırmak lazım falan. Ne zaman ki o kadıncağız dünyasını değiştirmiş, vefat etmiş; onu bırakmış. Ne zaman ki o kadıncağız dünyasını değiştirmiş, vefat etmiş; onu bırakmış. Çünkü bir başka yerde kulağının iyi duyduğu anlaşılırsaÇünkü bir başka yerde kulağının iyi duyduğu anlaşılırsa o kadının kulağına gider de o mahcup olur diye düşünmüş. o kadının kulağına gider de o mahcup olur diye düşünmüş.

Ahlâk bu, yani İslâm'ın güzel ahlâkı bu!Ahlâk bu, yani İslâm'ın güzel ahlâkı bu! Yoksa tasavvufla şeriat arasında bir fark yok ama tasavvuf şeriatın ahkâmıdır.Yoksa tasavvufla şeriat arasında bir fark yok ama tasavvuf şeriatın ahkâmıdır. Yakaladığı zaman insanı sır gibi tutması ve tatbik etmesidir. Yakaladığı zaman insanı sır gibi tutması ve tatbik etmesidir.

Allah'ın affedenleri sevdiğini bilmiyor muyuz?Allah'ın affedenleri sevdiğini bilmiyor muyuz? Âyet-i kerîme var: Ü'iddet li'l-müttakîne ellezîne yünfikûne fi's-sarrâi ve'd-darrâiÂyet-i kerîme var:

Ü'iddet li'l-müttakîne ellezîne yünfikûne fi's-sarrâi ve'd-darrâi
ve'l-kâzimîne'l-ğayza ve'l-âfîne ani'n-nâsi. ve'l-kâzimîne'l-ğayza ve'l-âfîne ani'n-nâsi.

Âyet-i kerîmede var. Allah affedenleri sever. Hepimiz biliriz, bilmeyen yoktur.Âyet-i kerîmede var. Allah affedenleri sever. Hepimiz biliriz, bilmeyen yoktur. Affetmenin fazilet olduğunu, büyüklük olduğunu çocuklar bile bilir. Niye affetmiyoruz? Affetmenin fazilet olduğunu, büyüklük olduğunu çocuklar bile bilir.

Niye affetmiyoruz?

Bilmek başka uygulamak başka da ondan! Tasavvuf, uygulamak olduğu için imam efendi bilir, yapmaz. Bilmek başka uygulamak başka da ondan! Tasavvuf, uygulamak olduğu için imam efendi bilir, yapmaz.

İmam efendinin elinden sigara düşmüyor.İmam efendinin elinden sigara düşmüyor. Ben de mecmuada "Sigara içmeyin!" dedim diye ateş püskürüyorlar. Sigara sıhhate zararlı. Ben de mecmuada "Sigara içmeyin!" dedim diye ateş püskürüyorlar. Sigara sıhhate zararlı. Ağızda fena koku yapar. İsraf… Daha ne istiyorsun, bir sürü delil var.Ağızda fena koku yapar. İsraf… Daha ne istiyorsun, bir sürü delil var. Eskiler, büyükler hepsi "Haram!" demişler. Sonradan yaygınlığından dolayı hükmüne sokmuşlar. Eskiler, büyükler hepsi "Haram!" demişler. Sonradan yaygınlığından dolayı hükmüne sokmuşlar. Bilmek başka tatbik etmek başka! Bilmek başka tatbik etmek başka!

Hastanelerde "Sigara içmeyiniz!" diye yazıyor.Hastanelerde "Sigara içmeyiniz!" diye yazıyor. Doktor ameliyattan çıktığı zaman elleri ameliyattan kanlı.Doktor ameliyattan çıktığı zaman elleri ameliyattan kanlı. Ellerinde eldiven olduğu için hemşire alnını siliyor. "Yak bir sigara!" diyor, hemşire sigarayı yakıyor.Ellerinde eldiven olduğu için hemşire alnını siliyor. "Yak bir sigara!" diyor, hemşire sigarayı yakıyor. Ameliyatı bitirdi, o yorgunlukla bir sigara içiyor. Ameliyatı bitirdi, o yorgunlukla bir sigara içiyor.

"Doktor bey, sen bunun zararlı olduğunu bilmiyor musun?" "Doktor bey, sen bunun zararlı olduğunu bilmiyor musun?"

Biliyor ama bilmek başka uygulamak başka! Biliyor ama bilmek başka uygulamak başka!

Tasavvuf nedir? Tasavvuf bildiği ilmi, dinî mâlumâtı tatbik etmek, uygulamak, onu lafta bırakmamaktır.Tasavvuf nedir?

Tasavvuf bildiği ilmi, dinî mâlumâtı tatbik etmek, uygulamak, onu lafta bırakmamaktır.
Çünkü; el-İlmü bilâ amelin vebâlün. "Bilip de yapmamak vebal yükler insana!" Çünkü;

el-İlmü bilâ amelin vebâlün. "Bilip de yapmamak vebal yükler insana!"

Biliyorsun da niye yapmıyorsun, denilecek. Niye bildiğini uygulamadın, denilecek.Biliyorsun da niye yapmıyorsun, denilecek. Niye bildiğini uygulamadın, denilecek. İlminle niye amel etmedin, denilecek. Sevgili kardeşlerim! O bakımdan tasavvufa sahip olalım. İlminle niye amel etmedin, denilecek.

Sevgili kardeşlerim!

O bakımdan tasavvufa sahip olalım.

Eskilerden bir tanesi bir tanesine muhabbet duymuyormuş. Öyle tedbir almış, muhabbeti ziyadeleşmemiş.Eskilerden bir tanesi bir tanesine muhabbet duymuyormuş. Öyle tedbir almış, muhabbeti ziyadeleşmemiş. Böyle tedbir almış, muhabbeti yerine gelmemiş. Ne yaptıysa olmamış. Bütün şer'î çareleri uygulamış. Böyle tedbir almış, muhabbeti yerine gelmemiş. Ne yaptıysa olmamış. Bütün şer'î çareleri uygulamış. Hâlâ o kardeşine karşı içinde bir kırgınlık var. İhyâ'da yazıyor ki o kardeşinin kapısına gitmiş.Hâlâ o kardeşine karşı içinde bir kırgınlık var. İhyâ'da yazıyor ki o kardeşinin kapısına gitmiş. Kapıyı çalmış. Tak tak tak… O çıkmış; "Hayrola, hoş geldin, ne vardı?"Kapıyı çalmış. Tak tak tak… O çıkmış; "Hayrola, hoş geldin, ne vardı?" Başını eşiğe, kapının eşiğine koymuş, demiş ki; "Şu benim yanağıma sen şu çıplak, tozlu ayağınla bir bas!" Başını eşiğe, kapının eşiğine koymuş, demiş ki; "Şu benim yanağıma sen şu çıplak, tozlu ayağınla bir bas!"

"Olur mu öyle şey yahu! Misafirime ben öyle şey yapar mıyım?.." "Olur mu öyle şey yahu! Misafirime ben öyle şey yapar mıyım?.."

"Yok, yapacaksın!" demiş. "Yapmam." falan demiş. Ant vermiş, yaptırmış: "Yok, yapacaksın!" demiş.

"Yapmam." falan demiş.

Ant vermiş, yaptırmış:

"Bas şu ayağınla benim yanağıma!" "Bas şu ayağınla benim yanağıma!"

O da artık bakmış adam çok ısrar ediyor, hafifçe basmış. İçinden [muhabbetsizlik] gitmiş. Kalkmış, sarılmış.O da artık bakmış adam çok ısrar ediyor, hafifçe basmış. İçinden [muhabbetsizlik] gitmiş. Kalkmış, sarılmış. Muhabbet etmişler. Ondan sonra o muhabbetleri ile muamele etmişler. Muhabbet etmişler. Ondan sonra o muhabbetleri ile muamele etmişler. Şeytan bu muhabbeti bozmak için elinden geleni yapar. Şeytanın en büyük mükâfatı bu! Şeytan bu muhabbeti bozmak için elinden geleni yapar. Şeytanın en büyük mükâfatı bu!

Dünyanın küçük işlerine takılmayın. Ahiretin büyük sevaplarını düşünün.Dünyanın küçük işlerine takılmayın. Ahiretin büyük sevaplarını düşünün. Cennetin köşkleri düşünün, Allah'ın rızasını düşünün.Cennetin köşkleri düşünün, Allah'ın rızasını düşünün. Toptan pazarlık yapın, Allah'ın sevdiği amelleri zor da olsa nefsinize ağır da gelse tatbik edin.Toptan pazarlık yapın, Allah'ın sevdiği amelleri zor da olsa nefsinize ağır da gelse tatbik edin. Abdülaziz Hocamız'ın sözünü hiç unutmayın: "Dargınlar ile barışacaksınız!" demiş. Abdülaziz Hocamız'ın sözünü hiç unutmayın:

"Dargınlar ile barışacaksınız!" demiş.

İsmini bilmiyorum da mühendis, teknik üniversitede asistandı o zaman.İsmini bilmiyorum da mühendis, teknik üniversitede asistandı o zaman. Abdülaziz Hocamız'a gelmiş, intisap etmiş.Abdülaziz Hocamız'a gelmiş, intisap etmiş. Benim kayınpederim olan Mehmed Zahid [Kotku] Hocamız'dan önceki postnişin,Benim kayınpederim olan Mehmed Zahid [Kotku] Hocamız'dan önceki postnişin, Abdülaziz Hocaefendi, Kazanlı Abdülaziz Efendi'ye intisab etmiş. O da demiş ki; Abdülaziz Hocaefendi, Kazanlı Abdülaziz Efendi'ye intisab etmiş. O da demiş ki;

"Evladım, dargınlarla barışacaksın!" "Evladım, dargınlarla barışacaksın!"

O teknik üniversitede asistan da gitmiş, dargın olduğu kimselere el uzatarak barışmış falan.O teknik üniversitede asistan da gitmiş, dargın olduğu kimselere el uzatarak barışmış falan. Akşam Abdülaziz Hocaefendi soruyor: "Nasıl, ne haber, nasılsın bakalım?" Akşam Abdülaziz Hocaefendi soruyor:

"Nasıl, ne haber, nasılsın bakalım?"

"Hocam, iyiyim yani emirlerinizi tutuyorum, dargınlarla barışıyorum ama izzet-i nefsime çok dokunuyor."Hocam, iyiyim yani emirlerinizi tutuyorum, dargınlarla barışıyorum ama izzet-i nefsime çok dokunuyor. Kabahat ondaydı, 'Ben bir daha seninle konuşmam.' dedim, darıldım. Kabahat ondaydı, 'Ben bir daha seninle konuşmam.' dedim, darıldım. Şimdi gidip 'Ben seninle barışmak istiyorum.' diye ona sürtünmek, Şimdi gidip 'Ben seninle barışmak istiyorum.' diye ona sürtünmek, yalvarmak, el uzatmak izzet-i nefsime dokunuyor. Çok ağır geliyor bana!" demiş. yalvarmak, el uzatmak izzet-i nefsime dokunuyor. Çok ağır geliyor bana!" demiş.

Abdülaziz Hocaefendi'nin mutasavvıf olarak verdiği cevap şahane! Diyor ki;" Abdülaziz Hocaefendi'nin mutasavvıf olarak verdiği cevap şahane! Diyor ki;"

"A evladım! Nefsin izzeti mi olur?" Nasıl kaçırmışız biz o mânayı?"A evladım! Nefsin izzeti mi olur?"

Nasıl kaçırmışız biz o mânayı?
İzzet-i nefis kelimesini kullanırken hiç rahatsızlık duymayız ama o mübarek diyor ki; İzzet-i nefis kelimesini kullanırken hiç rahatsızlık duymayız ama o mübarek diyor ki;

"Nefsin izzeti mi olur?" İnne'n-nefse le emmâretün bi's-sûi. "Nefsin izzeti mi olur?"

İnne'n-nefse le emmâretün bi's-sûi.

Te'dip edilmesi gereken bir varlık nefis! Nefsin izzeti mi olurmuş?Te'dip edilmesi gereken bir varlık nefis! Nefsin izzeti mi olurmuş? İzzet, nefsini yenenlerin! Nefsin izzeti olur mu? "A evladım, nefsin izzeti mi olur? İzzet, nefsini yenenlerin! Nefsin izzeti olur mu?

"A evladım, nefsin izzeti mi olur?
Elbette burnunu sürteceksin onun. Elbette burnunu sürteceksin onun. Elbette istemediğin şeyi yapacaksın yapacaksın yapacaksın da öyle kâmil bir insan olacaksın!" Elbette istemediğin şeyi yapacaksın yapacaksın yapacaksın da öyle kâmil bir insan olacaksın!"

Üftâde hazretleri; koca Bursa kadısına, zengin Azîz Mahmûd-ı Hüdâî hazretlerine,Üftâde hazretleri; koca Bursa kadısına, zengin Azîz Mahmûd-ı Hüdâî hazretlerine, koca kavuklu, sırmalı, cübbeli, büyük alim, herkesin hürmet ettiğikoca kavuklu, sırmalı, cübbeli, büyük alim, herkesin hürmet ettiği hâkim efendiye sokakta ciğer niye sattırdı? Nefsini yenmesi için! hâkim efendiye sokakta ciğer niye sattırdı?

Nefsini yenmesi için!

Biz bu nefsi yenemezsek o bizi yenerse yandık. Her gün bizi yenerse her gün bize günah işlettirir.Biz bu nefsi yenemezsek o bizi yenerse yandık. Her gün bizi yenerse her gün bize günah işlettirir. Her gün bize Allah'ın rızasına aykırı iş yaptırtır. Onun için tasavvuf lazım.Her gün bize Allah'ın rızasına aykırı iş yaptırtır. Onun için tasavvuf lazım. Bu kadınlar bu erkekler bu işi bilmiyorlar. Bu işi oyuncak sanıyorlar. Bu kadınlar bu erkekler bu işi bilmiyorlar. Bu işi oyuncak sanıyorlar. Tasavvufu inkâr ederse eğer prensipleri inkâr ederse prensipleri Kur'an'da var. Küfre kadar gider! Tasavvufu inkâr ederse eğer prensipleri inkâr ederse prensipleri Kur'an'da var. Küfre kadar gider!

Kad eflaha men zekkâha ve kad hâbe men dessâha.Kad eflaha men zekkâha ve kad hâbe men dessâha. "Nefsini tezkiye eden, temizleyen, paklayan, kötü huylardan uzaklaştıran,"Nefsini tezkiye eden, temizleyen, paklayan, kötü huylardan uzaklaştıran, safîleştiren felah bulur!" diyor Allahu Teâlâ hazretleri. safîleştiren felah bulur!" diyor Allahu Teâlâ hazretleri.

Güzel ahlâkın dinimizde ne kadar önemli olduğu gün gibi aşikâr.Güzel ahlâkın dinimizde ne kadar önemli olduğu gün gibi aşikâr. O bakımdan dervişliğimizin gerektirdiği ahlâka sahip olmalıyız. O bakımdan dervişliğimizin gerektirdiği ahlâka sahip olmalıyız. Alışverişimizde, konuşmamızda, yememizde içmemizde, arkadaşlığımızda,Alışverişimizde, konuşmamızda, yememizde içmemizde, arkadaşlığımızda, her işimizde, almamızda vermemizde o güzel ahlâka sahip olalım. her işimizde, almamızda vermemizde o güzel ahlâka sahip olalım.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği kullarından eylesin ve bizi sevdiği ahlâk ile müzeyyen eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği kullarından eylesin ve bizi sevdiği ahlâk ile müzeyyen eylesin. Bu arada da rıfk, mülâyemet, merhamet ve şefkat ile sertlik olmadan,Bu arada da rıfk, mülâyemet, merhamet ve şefkat ile sertlik olmadan, şiddet olmadan hareket etmeyi Rabbimiz cümlemize güzel bir huy olarak kazanmayı nasip eylesin. şiddet olmadan hareket etmeyi Rabbimiz cümlemize güzel bir huy olarak kazanmayı nasip eylesin.

İslâm'da sertlik vardır ama kâfire karşıdır. Muannide karşıdır, zalime karşıdır.İslâm'da sertlik vardır ama kâfire karşıdır. Muannide karşıdır, zalime karşıdır. Zalimin zulmünü devam ettirdiği için ona Allah için buğz edilir ve ona karşı sertlik yapılır. Zalimin zulmünü devam ettirdiği için ona Allah için buğz edilir ve ona karşı sertlik yapılır. Mü'minin mü'mine karşı sertliği câiz değildir. Mü'minin mü'mine şiddeti câiz değildir. Mü'min mü'mini affedecek.Mü'minin mü'mine karşı sertliği câiz değildir. Mü'minin mü'mine şiddeti câiz değildir. Mü'min mü'mini affedecek. Mü'min mü'minin ayıbını örtecek. Mü'min mü'mini sevecek, kusurlarıyla sevecek. Mü'min mü'minin ayıbını örtecek. Mü'min mü'mini sevecek, kusurlarıyla sevecek. Gülü seven dikenine katlanır. Dikensiz gül olmaz. Her güzelin bir kusuru vardır. Gülü seven dikenine katlanır. Dikensiz gül olmaz. Her güzelin bir kusuru vardır. O kardeşimizin de o kusuru vardır. Elbet düzelir.O kardeşimizin de o kusuru vardır. Elbet düzelir. Evliyâullah mürşidlerimiz bir dervişin bir kusurunu düzeltmek için bazen on sene fırsat kollarlarmış.Evliyâullah mürşidlerimiz bir dervişin bir kusurunu düzeltmek için bazen on sene fırsat kollarlarmış. Yerine gelsin, taşı tam gediğine koyayım, tam buna tesir edecek şekilde bu yola girsin, diye! Yerine gelsin, taşı tam gediğine koyayım, tam buna tesir edecek şekilde bu yola girsin, diye!

[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullâhi aleyh bir söz söylerdi.[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullâhi aleyh bir söz söylerdi. Kime söylediğini ben yanında çok durduğum için olan hâdiselerden aşağı yukarı sezinlerdim.Kime söylediğini ben yanında çok durduğum için olan hâdiselerden aşağı yukarı sezinlerdim. Bunu filancaya söylüyor ama sezdirmeden söylüyor. Toplulukta söylerdi, dolambaçlı yoldan söylerdi.Bunu filancaya söylüyor ama sezdirmeden söylüyor. Toplulukta söylerdi, dolambaçlı yoldan söylerdi. İşaret yoluyla söylerdi çünkü tutmazsa günaha girer, tutmazsa mahvolur. İşaret yoluyla söylerdi çünkü tutmazsa günaha girer, tutmazsa mahvolur. Mürşidinin sözünü dinlemeyen derviş helâk olur.Mürşidinin sözünü dinlemeyen derviş helâk olur. Onu suçlu durumuna düşürmemek için; "Acaba şunu şöyle yapsanız... Nasıl olur acaba?.." derdi.Onu suçlu durumuna düşürmemek için; "Acaba şunu şöyle yapsanız... Nasıl olur acaba?.." derdi. İstişare ediyor gibi emrederdi.İstişare ediyor gibi emrederdi. Çünkü "Şunu şöyle yap!" dese, o da onu öyle yapmasa dervişlik tepetaklak gider. Çünkü "Şunu şöyle yap!" dese, o da onu öyle yapmasa dervişlik tepetaklak gider.

Bizim âdâbımız, derviş âdâbıdır, diyorlar. Ondan sonra onunla hiç ilgisi yok! Bizim âdâbımız, derviş âdâbıdır, diyorlar. Ondan sonra onunla hiç ilgisi yok!

Allah tezatlardan kurtulmayı nasip etsin. Allah tezatlardan kurtulmayı nasip etsin.

Nurettin Topçu bizim dervişlerimizden idi, ihvanımızdan idi.Nurettin Topçu bizim dervişlerimizden idi, ihvanımızdan idi. Abdülaziz Hocaefendi'ye hayran olmuş, ondan el almış mübarek. Eskiden çok muhalifmiş.Abdülaziz Hocaefendi'ye hayran olmuş, ondan el almış mübarek. Eskiden çok muhalifmiş. Abdülaziz Hocaefendi ile epeyce münâkaşalar etmiş. Sabahlara kadar münâkaşa ederlermiş.Abdülaziz Hocaefendi ile epeyce münâkaşalar etmiş. Sabahlara kadar münâkaşa ederlermiş. Felsefeci olduğu için Fransa'da Sorbonne'da okuduğu için geçer sabahlara kadar konuşurlarmış.Felsefeci olduğu için Fransa'da Sorbonne'da okuduğu için geçer sabahlara kadar konuşurlarmış. Abdülaziz Hocaefendi de daha mı az felsefeci?Abdülaziz Hocaefendi de daha mı az felsefeci? Onun karşısında her sorusuna cevap verip baskın çıkarmış elhamdülillah.Onun karşısında her sorusuna cevap verip baskın çıkarmış elhamdülillah. Abdülaziz Hocaefendi'nin çok cedelciliği varmış. Gelenleri mantık ve muhakeme yoluyla Abdülaziz Hocaefendi'nin çok cedelciliği varmış. Gelenleri mantık ve muhakeme yoluyla yenme ve irşad etme melekesi ve kabiliyeti varmış. yenme ve irşad etme melekesi ve kabiliyeti varmış.

Nurettin Topçu, kitabında diyor ki; "Müslüman tezatlara göz yummayacak!" Nurettin Topçu, kitabında diyor ki; "Müslüman tezatlara göz yummayacak!"

Şurada namaz kılıyor, şurada pislik; olmaz, tezat! Şurası pislik, burası namaz yeri; olmaz.Şurada namaz kılıyor, şurada pislik; olmaz, tezat! Şurası pislik, burası namaz yeri; olmaz. Bir taraftan iman, bir taraftan yalancılık, aldatmaca; olmaz.Bir taraftan iman, bir taraftan yalancılık, aldatmaca; olmaz. İçi dışı başka türlü olmak, münâfıklık alâmetidir. Mü'min ile münâfık sıfatı yan yana bulunur mu? Bulunmaz. İçi dışı başka türlü olmak, münâfıklık alâmetidir. Mü'min ile münâfık sıfatı yan yana bulunur mu? Bulunmaz.

O bakımdan mü'min tezatlara göz yummayacak.O bakımdan mü'min tezatlara göz yummayacak. Nasıl izzet-i nefis tabirinde tezatlığı Abdülaziz Hocaefendi sezmiş, söylemiş, irşad etmişse;Nasıl izzet-i nefis tabirinde tezatlığı Abdülaziz Hocaefendi sezmiş, söylemiş, irşad etmişse; "Nefsin işi onun tepesine vurup onu kahretmektir, onu yola getirmektir." diye söylemişse"Nefsin işi onun tepesine vurup onu kahretmektir, onu yola getirmektir." diye söylemişse biz de tezatlara göz yummayacağız. biz de tezatlara göz yummayacağız. Öğrendiğimiz âyet-i kerîmeler birisi orada, birisi orada, birisi orada perakende durmayacak.Öğrendiğimiz âyet-i kerîmeler birisi orada, birisi orada, birisi orada perakende durmayacak. Onları tatbik edeceğiz.Onları tatbik edeceğiz. Tezatlar dünyasında içi dışı farklı, karmakarışık, birbirine zıt bir sürü şeyleTezatlar dünyasında içi dışı farklı, karmakarışık, birbirine zıt bir sürü şeyle dolu bir tarzda yaşamayacağız. dolu bir tarzda yaşamayacağız.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi tezatlardan arınmış, durulmuş, mutmainne sıfatına,Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi tezatlardan arınmış, durulmuş, mutmainne sıfatına, hiç olmazsa mutmainne sıfatına sahip olmuş, istikrarlı, terbiyeli, akıllı, hayırlı, hiç olmazsa mutmainne sıfatına sahip olmuş, istikrarlı, terbiyeli, akıllı, hayırlı, ahlâklı, rıfklı, merhametli, has, hâlis, mü'min, kâmil kullar eylesin. ahlâklı, rıfklı, merhametli, has, hâlis, mü'min, kâmil kullar eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Bi-hürmeti Esmâihi'l-Hüsnâ ve bi-hürmeti habîbihi'l-müctebâ Muhammedini'l-MustafâBi-hürmeti Esmâihi'l-Hüsnâ ve bi-hürmeti habîbihi'l-müctebâ Muhammedini'l-Mustafâ ve bi-hürmeti şehri's-siyâm-ı Ramazânve bi-hürmeti şehri's-siyâm-ı Ramazân ve bi-hürmeti Haremi'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha! ve bi-hürmeti Haremi'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2