Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Güzel Huylar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Rebîü'l-Evvel 1408 / 14.11.1987
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yumuşak Huylu Olun, Cimrilik Kötü Huydur, Vekil Olarak Allah Yeter, Duayı Zor Zaman Bırakma, Zekat Malı Temizler, Dua Belayı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Güzel Huylar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Rebîü'l-Evvel 1408 / 14.11.1987
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yumuşak Huylu Olun, Cimrilik Kötü Huydur, Vekil Olarak Allah Yeter, Duayı Zor Zaman Bırakma, Zekat Malı Temizler, Dua Belayı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, selâmı, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, selâmı, bereketi üzerinize olsun. Peygamberimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamberimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyupmübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup teallüm eylemek, tefeyyüz etmek için toplanmış bulunuyoruz. teallüm eylemek, tefeyyüz etmek için toplanmış bulunuyoruz.

Ahmed b. Hanbel rahmetullâhi aleyh,Ahmed b. Hanbel rahmetullâhi aleyh, mezhep imamı, Hanbelî mezhebinin kurucusu. mezhep imamı, Hanbelî mezhebinin kurucusu. Aynı zamanda büyük hadis alimi. Aynı zamanda büyük hadis alimi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

Hurrime ale'n-nâri,Hurrime ale'n-nâri, ''Cehenneme haram kılındı,'' ''Cehenneme haram kılındı,'' küllü heyyinin leyyinin sehlin karîbin mine'n-nâs,küllü heyyinin leyyinin sehlin karîbin mine'n-nâs, ''her hafif, sakin tavırlı, leyyinin yumuşak, sehlin ahbaplığı kolay, ''her hafif, sakin tavırlı, leyyinin yumuşak, sehlin ahbaplığı kolay, karîbin mine'n-nâs insanlara yakın,karîbin mine'n-nâs insanlara yakın, ülfet edilebilen, sevimli, sempatik insan cehenneme haram kılındı.'' ülfet edilebilen, sevimli, sempatik insan cehenneme haram kılındı.''

Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz kiBu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki müslümanın bu sıfatlara sahip olması lazım. müslümanın bu sıfatlara sahip olması lazım. Çünkü böyle bir insan cehenneme girmeyecek, cennete girecek. Çünkü böyle bir insan cehenneme girmeyecek, cennete girecek. Cehenneme girmesi yasak edilmiş, haram kılınmış,Cehenneme girmesi yasak edilmiş, haram kılınmış, ''Hayır, böyle mübarek, güzel huylu bir insan ''Hayır, böyle mübarek, güzel huylu bir insan cehenneme giremez.'' denmiş gibi oluyor. cehenneme giremez.'' denmiş gibi oluyor. O bakımdan fevkalade önemli.O bakımdan fevkalade önemli. Heyyin ''kolay, hafif, problem olmayan insan'' Heyyin ''kolay, hafif, problem olmayan insan'' Leyyin ''yumuşak'' Leyyin ''yumuşak'' Sehil de ''kolay'' mânasına geliyor. Sehil de ''kolay'' mânasına geliyor. Bunların karîbün mine'n-nâs insanlardan bucak bucak kaçan, Bunların karîbün mine'n-nâs insanlardan bucak bucak kaçan, ülfet edilmez kimse değil deülfet edilmez kimse değil de insanlara yakın, sevimli, sokulgan, yanına yaklaşılabilir, insanlara yakın, sevimli, sokulgan, yanına yaklaşılabilir, kendisiyle ahbaplık edilebilir kimseler olduğu söyleniyor. kendisiyle ahbaplık edilebilir kimseler olduğu söyleniyor. Bu sıfat fevkalade önemli. Bu sıfat fevkalade önemli. Bazımızda şöyle bir kanaat var, Bazımızda şöyle bir kanaat var, ''Ben Cenâb-ı Hakk'ın yolunda yürüyorum, ''Ben Cenâb-ı Hakk'ın yolunda yürüyorum, bütün öteki insanlar da yürürse ne âlâ, bütün öteki insanlar da yürürse ne âlâ, yürümezse kendileri bilir.''yürümezse kendileri bilir.'' Kaşlarımızı çatıyoruz, gayet ciddi bir tavırla öyle gidip geliyoruz. Kaşlarımızı çatıyoruz, gayet ciddi bir tavırla öyle gidip geliyoruz. ''Mübarek! Bir tebessüm et,''Mübarek! Bir tebessüm et, bir kaşlarını kaldır, biraz yumuşak ol. bir kaşlarını kaldır, biraz yumuşak ol. Biraz ahbaplık edelim.Biraz ahbaplık edelim. Bir selam ver, bir selamımızı al, hal hatır soralım, konuşalım.''Bir selam ver, bir selamımızı al, hal hatır soralım, konuşalım.'' sarp, yalçın kayalık gibi, yanına yanaşmak mümkün değil. sarp, yalçın kayalık gibi, yanına yanaşmak mümkün değil. Dalgaların gelip çat diye vurup da geriye devrilip gittiğiDalgaların gelip çat diye vurup da geriye devrilip gittiği Böyle şeylere lüzum yok. Böyle şeylere lüzum yok.

Eşiddâü ale'l-küffâri ruhemâü beynehüm ,Eşiddâü ale'l-küffâri ruhemâü beynehüm , müslümanlar kendi aralarında yumuşak olacak. müslümanlar kendi aralarında yumuşak olacak. ''Karşımızdaki günah işliyor.'' ''Karşımızdaki günah işliyor.'' Günahını sevmeyeceksin tabii, günahı sevmek mümkün değil.Günahını sevmeyeceksin tabii, günahı sevmek mümkün değil. İskenderpaşa camiinde çok mübarek, yaşlı bir hocaefendi var.İskenderpaşa camiinde çok mübarek, yaşlı bir hocaefendi var. Belini tam doğrultamıyor, iki kat olmuş.Belini tam doğrultamıyor, iki kat olmuş. Zamanında servi gibi uzun boyluymuş.Zamanında servi gibi uzun boyluymuş. Her namaza gelir, en ön safta namaz kılar.Her namaza gelir, en ön safta namaz kılar. Çok nüktedan, şakacı bir insan.Çok nüktedan, şakacı bir insan. ''Allah bir kimseye lanet etmiş,''Allah bir kimseye lanet etmiş, biz şimdi ona rahmet mi okuyacağız.'' dedi. biz şimdi ona rahmet mi okuyacağız.'' dedi. Ben anlayamadım, tebessüm ettim, altından bir şey çıkacak biliyorum çünkü Ben anlayamadım, tebessüm ettim, altından bir şey çıkacak biliyorum çünkü hocaefendi nüktedan bir insan, gönlü şen.hocaefendi nüktedan bir insan, gönlü şen. Beli iki kat olmuş ama kendisi neşeli, ruhu genç.Beli iki kat olmuş ama kendisi neşeli, ruhu genç. ''Allah'ın düşmanı bizim de düşmanımızdır.''Allah'ın düşmanı bizim de düşmanımızdır. Allah'ın düşmanını dost edinmek olmaz.''Allah'ın düşmanını dost edinmek olmaz.'' Meğer diyor ki Allah Kur'ân-ı Kerîm'de,Tebbet yedâ ebî lehebin vetebbe.Meğer diyor ki Allah Kur'ân-ı Kerîm'de,Tebbet yedâ ebî lehebin vetebbe. Ebû Leheb ve hanımına –hanımına demek de doğru değil- karısına lanet etti. Ebû Leheb ve hanımına –hanımına demek de doğru değil- karısına lanet etti. Bu Allah'ın sevmediği, Peygamber Efendimiz'in sevmediği, Bu Allah'ın sevmediği, Peygamber Efendimiz'in sevmediği, çok zalim, eşkıya, suçlu, günahkâr biri, çok zalim, eşkıya, suçlu, günahkâr biri, bu sûrenin içinde ondan bahsediliyor.bu sûrenin içinde ondan bahsediliyor. ''Burada niye o sûre okunmuyor?'' ''Burada niye o sûre okunmuyor?''

''Yanılıyorsun, burada hatim yapılır,''Yanılıyorsun, burada hatim yapılır, hatim devam ede ede Tebbet sûresi de gelir, hatim devam ede ede Tebbet sûresi de gelir, o da okunur, bak demek ki okunuyormuş.'' dedim.o da okunur, bak demek ki okunuyormuş.'' dedim. ''Ama ayda bir defa, ''Ama ayda bir defa, ben Balkanlar'dan Kafkasya'ya kadar her yeri dolaştım, ben Balkanlar'dan Kafkasya'ya kadar her yeri dolaştım, bir çok yerde vazife yaptım, bir çok yerde vazife yaptım, oralarda akşam namazlarında filan Tebbet sûresini çok okurlardı,oralarda akşam namazlarında filan Tebbet sûresini çok okurlardı, burada az okunuyor.'' demek istiyor.burada az okunuyor.'' demek istiyor. Fakat sevimli, sempatik.Fakat sevimli, sempatik. Herkes onun etrafına halka oldu, gülerek dinliyorlar.Herkes onun etrafına halka oldu, gülerek dinliyorlar. Biliyorlar ki şaka yapıyor, latife ediyor.Biliyorlar ki şaka yapıyor, latife ediyor. İnsanın böyle sevimli, yumuşak huylu olması lazım. İnsanın böyle sevimli, yumuşak huylu olması lazım.

Peygamber Efendimiz'in de latife yaptığı malum.Peygamber Efendimiz'in de latife yaptığı malum. Hanımlara, kendi hanımlarına, yaşlı akrabasına latife yaptığı, Hanımlara, kendi hanımlarına, yaşlı akrabasına latife yaptığı, küçük çocuklarla ilgilendiği, onlara tatlı sözler söylediği biliniyor.küçük çocuklarla ilgilendiği, onlara tatlı sözler söylediği biliniyor. Yolda bir çocuğu görüyor, soruyor;Yolda bir çocuğu görüyor, soruyor; ''Hani senin kuşun vardı, ne oldu?''''Hani senin kuşun vardı, ne oldu?'' Çocuğun bir kuşu varmış, ölmüş. Çocuğun bir kuşu varmış, ölmüş. Onun derdiyle dertleniyor, ilgisini çekecek şeyle meşgul oluyor.Onun derdiyle dertleniyor, ilgisini çekecek şeyle meşgul oluyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; el-mü'minü me'lefün el-mü'minü me'lefün ''Müslüman, kendisi başkalarıyla ülfet eder, ''Müslüman, kendisi başkalarıyla ülfet eder, başkaları kendisiyle ülfet edebilir bir kimsedir.'' başkaları kendisiyle ülfet edebilir bir kimsedir.'' Güleç yüzlü, sokulgan, Güleç yüzlü, sokulgan, başkaları da kendisinin yanına gelebiliyor, kapıları açık. başkaları da kendisinin yanına gelebiliyor, kapıları açık. Çevresi müsait, yüzü müsait yanına sokulunabiliyor. Çevresi müsait, yüzü müsait yanına sokulunabiliyor. lâ hayra fî men lâ ye'lefu vela yü'lefü lâ hayra fî men lâ ye'lefu vela yü'lefü ''Kendisiyle geçinilmeyen, ''Kendisiyle geçinilmeyen, başkasına yanaşmayan, sokulmayan kimsede hiçbir hayır yoktur.''başkasına yanaşmayan, sokulmayan kimsede hiçbir hayır yoktur.'' Lâ hayra, lam, lâ-ennâfiye li'l-cins Lâ hayra, lam, lâ-ennâfiye li'l-cins ''lâ'' edatı, bütün cinsi reddeden bir edattır,''lâ'' edatı, bütün cinsi reddeden bir edattır, ''Hiçbir hayır yok.'' diyor. ''Hiçbir hayır yok.'' diyor. Geçimsiz, sokulmayan,nobran, Geçimsiz, sokulmayan,nobran, kimsenin yanına gelmeyen insanda bir hayır yok. kimsenin yanına gelmeyen insanda bir hayır yok. Müslümanlar birbirleriyle sohbet edecek.Müslümanlar birbirleriyle sohbet edecek. Müslümanlar birbirlerini sevecek,Müslümanlar birbirlerini sevecek, sevmenin şartı olan güleç yüzü desevmenin şartı olan güleç yüzü de karşı taraf bu tarafa, bu taraf öbür tarafa gösterecek. karşı taraf bu tarafa, bu taraf öbür tarafa gösterecek. Sokulgan olacaklar, yumuşak olacaklar.Sokulgan olacaklar, yumuşak olacaklar. Problem çıkarmayacaklar, Problem çıkarmayacaklar, problemleri örtücü olacaklar, kusurları görmez olacaklar. problemleri örtücü olacaklar, kusurları görmez olacaklar. Bazı şeyleri görmemek, duymamak, söylememek iyidir.Bazı şeyleri görmemek, duymamak, söylememek iyidir. ''İyi ki söylememişim.'' diye insan sonunda memnun olur. ''İyi ki söylememişim.'' diye insan sonunda memnun olur.

Eskiden birisi medresede okumuş,Eskiden birisi medresede okumuş, tahsili bitmiş, iyi bir hoca olmuş.tahsili bitmiş, iyi bir hoca olmuş. Gidecekken hocası ona birkaç nasihat etmiş; Gidecekken hocası ona birkaç nasihat etmiş; ''Fevri hareket etme, sinirlenme!'' ''Fevri hareket etme, sinirlenme!'' Başka nasihatleri de var ama Başka nasihatleri de var ama bilhassa kızmamasını, sakin olmasını, bilhassa kızmamasını, sakin olmasını, teenniyle hareket etmesini söyleyerek uyarmış.teenniyle hareket etmesini söyleyerek uyarmış. Adam kalkmış, yıllar sonra memleketine gelmiş.Adam kalkmış, yıllar sonra memleketine gelmiş. Yeni evlenmiş, düğün yapmış ondan sonra kalkmış gitmiş. Yeni evlenmiş, düğün yapmış ondan sonra kalkmış gitmiş. On sene mi, on beş sene mi, aradan uzun bir zaman geçmiş,On sene mi, on beş sene mi, aradan uzun bir zaman geçmiş, köyüne, evine gelmiş.köyüne, evine gelmiş. Evine girmeden camından bakmış ki hanımının yanında bir delikanlı var.Evine girmeden camından bakmış ki hanımının yanında bir delikanlı var. Hemen silahına sarılmış Hemen silahına sarılmış ama o anda hocasının nasihati gözünün önüne gelmiş, vazgeçmiş.ama o anda hocasının nasihati gözünün önüne gelmiş, vazgeçmiş. Kapıyı çalmış, kaşları çatık içeri girmiş.Kapıyı çalmış, kaşları çatık içeri girmiş. Hanımı sevinmiş, ''Hoş geldin, bak bu da bizim oğlumuz, evladımız.'' demiş.Hanımı sevinmiş, ''Hoş geldin, bak bu da bizim oğlumuz, evladımız.'' demiş. Meğer küçük bebek olarak bıraktığı çocuk, koca delikanlı olmuş. Meğer küçük bebek olarak bıraktığı çocuk, koca delikanlı olmuş. O kızgınlıkla hareket etseydi;O kızgınlıkla hareket etseydi; hanımını da, çocuğunu da öldürecek, hanımını da, çocuğunu da öldürecek, sonra da büyük bir pişmanlık yaşayacaktı.sonra da büyük bir pişmanlık yaşayacaktı. Demek ki insanın sakin olması, yumuşak huylu, Demek ki insanın sakin olması, yumuşak huylu, insanlara hoş tavırlı bir kimse olması icap ediyormuş. insanlara hoş tavırlı bir kimse olması icap ediyormuş.

Dostluk ve muhabbet İslâm'da çok önemlidir.Dostluk ve muhabbet İslâm'da çok önemlidir. Dostluğun sevabı çok fazladır. Dostluğun sevabı çok fazladır. Rûz-ı mahşerde insanların hepsi hesabın telaşında sıkıntı çekip dururkenRûz-ı mahşerde insanların hepsi hesabın telaşında sıkıntı çekip dururken Allah birbirleriyle samimi dost, ihvan, kardeş olanlarıAllah birbirleriyle samimi dost, ihvan, kardeş olanları Arş-ı âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek.Arş-ı âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek. Tarikat kardeşliği de güzel yapılırsa, dostluk samimi olursa Tarikat kardeşliği de güzel yapılırsa, dostluk samimi olursa o zaman Allahu Teâlâ hazretleri bizleri de o zaman Allahu Teâlâ hazretleri bizleri de Arş'ının gölgesinde gölgelendirdiği bahtiyarların arasına dâhil edebilir.Arş'ının gölgesinde gölgelendirdiği bahtiyarların arasına dâhil edebilir. Bu güzel sıfata hepimiz sahip olalım. Bu güzel sıfata hepimiz sahip olalım. Güler yüzlü, güleç yüzlü, tatlı dilli, geçimli olalım, arkadaşlarımızı sevelim.Güler yüzlü, güleç yüzlü, tatlı dilli, geçimli olalım, arkadaşlarımızı sevelim. Arkadaşlarımıza fırsat verelim, Arkadaşlarımıza fırsat verelim, ahbaplığı tatlı yürütmek için güleç yüz gösterelim.ahbaplığı tatlı yürütmek için güleç yüz gösterelim. Biz onlara gidelim, onlar bize gelsin. Biz onlara gidelim, onlar bize gelsin. Kavgacı, gürültücü, darılıcı, kızıcı kimseler olmamaya itina edelim. Kavgacı, gürültücü, darılıcı, kızıcı kimseler olmamaya itina edelim. Komşularımıza muamelelerimiz de öyle olmalı.Komşularımıza muamelelerimiz de öyle olmalı. İki müslüman doğru düzgün ortaklık yapamıyor,İki müslüman doğru düzgün ortaklık yapamıyor, geçinemiyor, iki kardeş birbirine düşman. geçinemiyor, iki kardeş birbirine düşman. Bu durum Türkiye'de çok yaygın. Neden?Bu durum Türkiye'de çok yaygın. Neden? Çünkü umumiyetle İslâmî bilgi zayıf. Çünkü umumiyetle İslâmî bilgi zayıf. Bunu müslümanlarda da görüyoruz. Neden? Bunu müslümanlarda da görüyoruz. Neden? Müslümanlar, ''Biz müslümanız.'' diyorlar amaMüslümanlar, ''Biz müslümanız.'' diyorlar ama Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini çok iyi bilmiyorlar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini çok iyi bilmiyorlar. Bilseler öyle olmayacak, Bilseler öyle olmayacak, daha başka türlü bir manzara ile karşılaşacağız.daha başka türlü bir manzara ile karşılaşacağız. Kötülük yapana iyilik yapmak, Kötülük yapana iyilik yapmak, dargın durana gitmek,dargın durana gitmek, zulmedeni affetmek, zulmedeni affetmek, güzel huylu olmak Müslümanlığın şiarı olmuş oluyor. güzel huylu olmak Müslümanlığın şiarı olmuş oluyor. İnşaallah hepimiz bundan sonra böyle yapmaya söz verelim, gayret edelim. İnşaallah hepimiz bundan sonra böyle yapmaya söz verelim, gayret edelim.

Hasb'i'm-rüin mine'l-buhli en yekûleHasb'i'm-rüin mine'l-buhli en yekûle âhuzu hakkî küllehû ve lâ edeu minhu şey'en. âhuzu hakkî küllehû ve lâ edeu minhu şey'en.

Bu hadîs-i şerîf yeni bir konuyu gözümüzün önüne serecek.Bu hadîs-i şerîf yeni bir konuyu gözümüzün önüne serecek. Daha önce duymamışsanız çok hayret edeceksiniz.Daha önce duymamışsanız çok hayret edeceksiniz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; hasb'i'm-rüin mine'l-buhli, hasb'i'm-rüin mine'l-buhli, ''Kişinin cimrilikten yana nasibi olarak yeter,'' ''Kişinin cimrilikten yana nasibi olarak yeter,'' en yekûle ''şöyle demesi;'' en yekûle ''şöyle demesi;'' âhuzu hakkî küllehûâhuzu hakkî küllehû ''bütün hakkımı alacağım'' ''bütün hakkımı alacağım'' Ve lâ edeu minhu şey'enVe lâ edeu minhu şey'en ''ondan hiç bir şey bırakmayacağım,''zerre bırakmayacağım,''ondan hiç bir şey bırakmayacağım,''zerre bırakmayacağım, karşımdaki insandan kazıya kazıya,karşımdaki insandan kazıya kazıya, kökleye kökleye hakkımın tamamını alacağım. kökleye kökleye hakkımın tamamını alacağım. Peygamber Efendimiz, ''Cimrilikten nasip olarak bu yeter.'' diyor.Peygamber Efendimiz, ''Cimrilikten nasip olarak bu yeter.'' diyor. Enteresan bir tavsiye, önemli bir hakikatin ifadesi.Enteresan bir tavsiye, önemli bir hakikatin ifadesi. Umumiyetle biz, ''Hakkım değil mi alacağım.'' deriz. Umumiyetle biz, ''Hakkım değil mi alacağım.'' deriz. En ince teferruatına varıncaya kadar işi takip ederiz. En ince teferruatına varıncaya kadar işi takip ederiz. Hadîs-i şerîften anladığımız, Peygamber Efendimiz; Hadîs-i şerîften anladığımız, Peygamber Efendimiz; ''O kadar ince eleme, o kadar derinine daldırma''O kadar ince eleme, o kadar derinine daldırma biraz yumuşak ol, hakkının bir kısmını bağışlayıver.'' demiş oluyor. biraz yumuşak ol, hakkının bir kısmını bağışlayıver.'' demiş oluyor. Çünkü ''Sonuna kadar alacağım.'' derken Çünkü ''Sonuna kadar alacağım.'' derken bir takım dargınlıklar, sinirlenmeler, kızgınlıklar olur. bir takım dargınlıklar, sinirlenmeler, kızgınlıklar olur. Huzursuzluklar, kavgalar, gürültüler çıkabilir.Huzursuzluklar, kavgalar, gürültüler çıkabilir. ''Bu benim hakkım.'' der, sonuna kadar uğraşırsan,''Bu benim hakkım.'' der, sonuna kadar uğraşırsan, bakarsın karşı taraf da darılmış, sinirlenmiş, başka bir tavra geçmiş olabilir. bakarsın karşı taraf da darılmış, sinirlenmiş, başka bir tavra geçmiş olabilir. O bakımdan Yunus Emre rahmetullahi aleyh O bakımdan Yunus Emre rahmetullahi aleyh -bizim dinî konularda bilmediğimiz pek çok şeyi,-bizim dinî konularda bilmediğimiz pek çok şeyi, hadisleri iyice hazmetmiş, hadisleri iyice hazmetmiş, güzel ahlâk olarak kendi üzerine güzelce sindirmiş ki- ne diyor; güzel ahlâk olarak kendi üzerine güzelce sindirmiş ki- ne diyor;

Nazar eyle itürü Nazar eyle itürü

Bazar eyle götürü Bazar eyle götürü

Yaradılanı hoş gör Yaradılanı hoş gör

Yaradandan ötürü. Yaradandan ötürü.

İtürü nazar etmek, keskin nazar etmek demek.İtürü nazar etmek, keskin nazar etmek demek. ''Baktığın şeye dikkatli bak, meseleyi hemen kavra.'' ''Baktığın şeye dikkatli bak, meseleyi hemen kavra.''

Nazar eyle itürü, çok dikkatli bak,Nazar eyle itürü, çok dikkatli bak, manzarayı hemen anla, durumu kavra. manzarayı hemen anla, durumu kavra.

Bazar eyle götürü, götürü pazarlık et, öyle küçük detayla uğraşma.Bazar eyle götürü, götürü pazarlık et, öyle küçük detayla uğraşma. ''Acaba on buçuk kilo mu gelir,''Acaba on buçuk kilo mu gelir, on kilo yedi yüz elli gram mı, on kilo sekiz yüz gram mı?on kilo yedi yüz elli gram mı, on kilo sekiz yüz gram mı? Bir kilosu 275 lira olduğuna göreBir kilosu 275 lira olduğuna göre üç yüz gramı da şununla çarparsan şöyle mi olur?''üç yüz gramı da şununla çarparsan şöyle mi olur?'' Şunu on kilo hesabından yuvarla! Şunu on kilo hesabından yuvarla! Birazcık yuvarlak yapsan kıyamet mi kopar? Birazcık yuvarlak yapsan kıyamet mi kopar? ''Şu kadar ver, hayrını gör.'' de. Olmaz mı?''Şu kadar ver, hayrını gör.'' de. Olmaz mı? Olur, hem de o zaman yumuşaklık olur. Olur, hem de o zaman yumuşaklık olur. Allah selamet versin, bir profesör arkadaşla, Allah selamet versin, bir profesör arkadaşla, ''Çarşıdan birkaç bir şey alalım.'' dedik, manava gittik. ''Çarşıdan birkaç bir şey alalım.'' dedik, manava gittik. Üstüne fiyat koymuş, ''495'' fiyat bu. Üstüne fiyat koymuş, ''495'' fiyat bu. Arkadaş diyor ki, ''500 olmaz mı?''Arkadaş diyor ki, ''500 olmaz mı?'' 495, 500'den daha az.495, 500'den daha az. Biz umumiyetle alış veriş yapacağımız zaman tenzilat yaptırırız,Biz umumiyetle alış veriş yapacağımız zaman tenzilat yaptırırız, ''400 olmaz mı, 450 olmaz mı?'' demesi lazım,''400 olmaz mı, 450 olmaz mı?'' demesi lazım, ''500 olmaz mı?'' diyor.''500 olmaz mı?'' diyor. Adam baktı, tereddüt etti.Adam baktı, tereddüt etti. ''Canım 500 olsun.'' dedi, çıkardı 500'ü verdi, tamam, bitti. ''Canım 500 olsun.'' dedi, çıkardı 500'ü verdi, tamam, bitti. 495, beş lirayı arayacak, bulacak, uzun iş.495, beş lirayı arayacak, bulacak, uzun iş. Tersine pazarlık, ilk defa o adamda gördüm. Tersine pazarlık, ilk defa o adamda gördüm. 495 olacak da ne olacak?495 olacak da ne olacak? Avrupa'dan gelme bir kurnazlık olarak vitrinlerde buçuklu fiyat yazıyorlar,Avrupa'dan gelme bir kurnazlık olarak vitrinlerde buçuklu fiyat yazıyorlar, 1298 lira. 1298 lira. ''İlk iki rakam dikkati çeksin, ucuz sayılsın.'' maksat bu.''İlk iki rakam dikkati çeksin, ucuz sayılsın.'' maksat bu. Hâlbuki 1300 lira demek.Hâlbuki 1300 lira demek. İki liranın lafı mı olur? İki liranın lafı mı olur? Almanya'dan muz alacağım.Almanya'dan muz alacağım. Orada muz çok bol, bizde elmanın bolluğu gibi. Orada muz çok bol, bizde elmanın bolluğu gibi. Pazarlarda sebil, yığınla.Pazarlarda sebil, yığınla. Hani traktörü getiririz, deviririz, Hani traktörü getiririz, deviririz, ''üç kilosu şu kadara'' diye, aynen öyle. ''üç kilosu şu kadara'' diye, aynen öyle. Afrika ülkelerine mal gönderiyorlar, Afrika ülkelerine mal gönderiyorlar, oradan gelirken Güney Amerika'dan,oradan gelirken Güney Amerika'dan, Orta Amerika'dan, Afrika'dan yığınla muz geliyor.Orta Amerika'dan, Afrika'dan yığınla muz geliyor. Çok ucuza satılıyor, 99 fenik. Çok ucuza satılıyor, 99 fenik. Ben de aldım, ceplerimi karıştırdım, bir iki fenik eksiklik var,Ben de aldım, ceplerimi karıştırdım, bir iki fenik eksiklik var, ''Onu da saymasanız olmaz mı?'' dedim. ''Onu da saymasanız olmaz mı?'' dedim. ''Yok olmaz, kuruşu kuruşuna.'' dedi.''Yok olmaz, kuruşu kuruşuna.'' dedi. ''Peki.'' dedim, çıkardım bir para daha verdim, ''Peki.'' dedim, çıkardım bir para daha verdim, onun üstünü kuruş kuruş verdi.onun üstünü kuruş kuruş verdi. Almanların cimriliği.Almanların cimriliği. ''Kes yahu, bu malı satıyorsun işte, ''Kes yahu, bu malı satıyorsun işte, bundan en aşağı yüzde otuz kazanırsın,bundan en aşağı yüzde otuz kazanırsın, iki fenik eksik olsa ne olur?'' iki fenik eksik olsa ne olur?'' Tabii terbiye noksanlığı, ''Olmaz.'' dedi. Tabii terbiye noksanlığı, ''Olmaz.'' dedi.

İki arkadaş bir yere gidecek, birisi ötekisine ikram edecek, etmiyor. İki arkadaş bir yere gidecek, birisi ötekisine ikram edecek, etmiyor. ''Alman usulü yapalım.'' diyor.''Alman usulü yapalım.'' diyor. O Alman usulü. O Alman usulü. Bizim usulümüzde, müslüman usulünde ikram var. Bizim usulümüzde, müslüman usulünde ikram var. Kardeşimize ikram etmek, Kardeşimize ikram etmek, ziyafet çekmek, sevap kazanmak isteriz. ziyafet çekmek, sevap kazanmak isteriz. Bizim usulümüz başka türlü, Almanlarınki daha başka türlü. Bizim usulümüz başka türlü, Almanlarınki daha başka türlü. Demek ki ''Ben bütün hakkımı sonuna kadar alacağım,Demek ki ''Ben bütün hakkımı sonuna kadar alacağım, hiç bir şey bırakmayacağım.'' demek doğru değilmiş.hiç bir şey bırakmayacağım.'' demek doğru değilmiş. ''Pekâlâ öyle olsun.'' demek, ''Pekâlâ öyle olsun.'' demek, keskin nazar edip götürü pazar etmek daha iyi.keskin nazar edip götürü pazar etmek daha iyi. Yaradılanı Yaradan'dan ötürü hoş görmek,Yaradılanı Yaradan'dan ötürü hoş görmek, Allah rızası için kulun kusurunu görmemek ne güzel!Allah rızası için kulun kusurunu görmemek ne güzel! Yaradılanı hoşgör, Yaradan'dan ötürü.Yaradılanı hoşgör, Yaradan'dan ötürü. Allah rızası için kusuruna bakma, kusurundan geçiver.Allah rızası için kusuruna bakma, kusurundan geçiver. ''Ben de zamanında cahildim, küçüktüm, benim de bazı hatalarım olmuştu, ''Ben de zamanında cahildim, küçüktüm, benim de bazı hatalarım olmuştu, şimdi onları düşünüyorum da utanıyorum.şimdi onları düşünüyorum da utanıyorum. Bu kardeşimiz de bir zaman gelir bu hatasını anlar.'' Bu kardeşimiz de bir zaman gelir bu hatasını anlar.'' ''Peki kardeşim, tamam, oldu, ''Peki kardeşim, tamam, oldu, Allah'a ısmarladık.'' demek İslâmî bakımdan daha uygun oluyor. Allah'a ısmarladık.'' demek İslâmî bakımdan daha uygun oluyor.

kişiye cimrilikten nasip olarak yeter de artar bile kişiye cimrilikten nasip olarak yeter de artar bile Hakkımı sonuna kadar alacağım,Hakkımı sonuna kadar alacağım, hakkım olan hiçbir şeyi karşı tarafa bırakmayacağım.demesi hakkım olan hiçbir şeyi karşı tarafa bırakmayacağım.demesi

Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl emanün li külli hâifin. Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl emanün li külli hâifin.

''Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl, sözü,''Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl, sözü, korkan her insan için emandır.'' korkan her insan için emandır.'' Emniyet, kurtuluş ve korunma vesilesidir, sigortadır, garantidir. Emniyet, kurtuluş ve korunma vesilesidir, sigortadır, garantidir. O zaman Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl sözünün mânasını düşünelim.O zaman Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl sözünün mânasını düşünelim. Hasbiyallâh ne demek? Hasbiyallâh ne demek? ''Allah celle celalüh bana yeter, Allah kâfi.'' demek.''Allah celle celalüh bana yeter, Allah kâfi.'' demek. Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl, o ne iyi vekildir.Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl, o ne iyi vekildir. İnsan bir avukat tutuyor, para veriyor, maaş veriyor,İnsan bir avukat tutuyor, para veriyor, maaş veriyor, ''Şu davayı sen benim namıma takip et.'' Onun vekili oluyor. ''Şu davayı sen benim namıma takip et.'' Onun vekili oluyor. Avukatın Türkçesi, Osmanlıcası neydi? ''Dava vekili'' idi.Avukatın Türkçesi, Osmanlıcası neydi? ''Dava vekili'' idi. Şimdi avukat diyoruz.Şimdi avukat diyoruz. Nereden gelmiş? Batı'dan. Nereden gelmiş? Batı'dan. Sanki ''dava vekili'' deseydik kıyamet kopardı. Sanki ''dava vekili'' deseydik kıyamet kopardı. Dedelerimizin sözü, ne olurdu dava vekili demeye devam etseydik? Dedelerimizin sözü, ne olurdu dava vekili demeye devam etseydik? Dedemizin sözünü devam ettirmiş olurduk. Dedemizin sözünü devam ettirmiş olurduk. İnsan bir çok kimseye vekalet verebilir.İnsan bir çok kimseye vekalet verebilir. ''Sen benim namıma şu işi yap.'' ''Sen benim namıma şu işi yap.'' Notere gidersiniz, imzalattırırsınız,Notere gidersiniz, imzalattırırsınız, sizin adınıza işlem yapmak üzere eline vesikayı verirsiniz, sizin adınıza işlem yapmak üzere eline vesikayı verirsiniz, o şahıs sizin vekiliniz olur. o şahıs sizin vekiliniz olur.

Herkes birbirine vekil olabilir amaHerkes birbirine vekil olabilir ama bir insanın vekili Allahu Teâlâ hazretleri oldu mu, o insan yaşadı.bir insanın vekili Allahu Teâlâ hazretleri oldu mu, o insan yaşadı. En kuvvetli, en güçlü, en sağlam insan odur.En kuvvetli, en güçlü, en sağlam insan odur. Çünkü vekili Allah oluyor. Çünkü vekili Allah oluyor. Allah ne iyi vekildir!Allah ne iyi vekildir! Peki insan Allah'ı nasıl vekil edinir? Peki insan Allah'ı nasıl vekil edinir? O'na tevekkül edince Allah insanın vekili olur. O'na tevekkül edince Allah insanın vekili olur.

''Ya Rabbi! Sen bana kâfîsin, ben sana tevekkül ettim,''Ya Rabbi! Sen bana kâfîsin, ben sana tevekkül ettim, sana dayandım, sana inandım, sana güvendim, senden isterim.sana dayandım, sana inandım, sana güvendim, senden isterim. Bana sen gereksin, gayri bana gerekmez.Bana sen gereksin, gayri bana gerekmez. Ben seni bilirim, sana dayanırım, sana ibadet ederim, Ben seni bilirim, sana dayanırım, sana ibadet ederim, senden isterim, sen dilersen her türlü hayırları bana ihsân edersin,senden isterim, sen dilersen her türlü hayırları bana ihsân edersin, nasip edersin, dilersen beni cezalara uğratırsın. nasip edersin, dilersen beni cezalara uğratırsın. Her türlü kaza, kader, takdir,Her türlü kaza, kader, takdir, mukadderat, başıma gelen olaylar, hadiseler sendendir. mukadderat, başıma gelen olaylar, hadiseler sendendir. Kötü kulluk etmişsem bazen ceza da verirsin, Kötü kulluk etmişsem bazen ceza da verirsin, iyi kulluk etmişsem, ibadet etmişsem o zaman lütfedersin.'' iyi kulluk etmişsem, ibadet etmişsem o zaman lütfedersin.''

Allahu Teâlâ hazretleri bazen sınamak için sevdiği kullara da bazı imtihanlar verir. Allahu Teâlâ hazretleri bazen sınamak için sevdiği kullara da bazı imtihanlar verir.

Eyüp aleyhisselâm'ın macerasını biliyorsunuz.Eyüp aleyhisselâm'ın macerasını biliyorsunuz. Kur'ân-ı Kerîm'de kısaca ifade ediyor,Kur'ân-ı Kerîm'de kısaca ifade ediyor, ni'mel abdni'mel abd ''Ne güzel kuldu Eyüp!'' diyor. ''Ne güzel kuldu Eyüp!'' diyor. Eyüp aleyhisselâm için ''Ne güzel kul!'' diyor. Eyüp aleyhisselâm için ''Ne güzel kul!'' diyor. Eyüp aleyhisselâm nasılmış? Eyüp aleyhisselâm nasılmış? Son derece zenginmiş, geniş bir ailesi varmış,Son derece zenginmiş, geniş bir ailesi varmış, çoluğu çocuğu, kavmi kabilesi, etrafı güçlü kuvvetli imiş. çoluğu çocuğu, kavmi kabilesi, etrafı güçlü kuvvetli imiş. Ovalar dolusu sürüleri, malları, sıhhatli bir bedeni varmış.Ovalar dolusu sürüleri, malları, sıhhatli bir bedeni varmış. Allahu Teâlâ hazretleri mallarına telefât vermiş.Allahu Teâlâ hazretleri mallarına telefât vermiş. Malları tükenmiş.Malları tükenmiş. Allah'ın takdiri, evladı, çoluk çocuğu ölmüş, kimsesiz kalmış.Allah'ın takdiri, evladı, çoluk çocuğu ölmüş, kimsesiz kalmış. Ailesinden, yakınlarından çok az insan kalmış.Ailesinden, yakınlarından çok az insan kalmış. Allah vücuduna hastalık vermiş,Allah vücuduna hastalık vermiş, bîtap duruma düşmüş, vücudunu kurtlar sarmış. bîtap duruma düşmüş, vücudunu kurtlar sarmış. Tabii o zaman böyle çeşitli ilaçlar, imkânlar yok. Tabii o zaman böyle çeşitli ilaçlar, imkânlar yok. Her tarafını yaralar sarmış, tenini kurtlar yemeye başlamış. Her tarafını yaralar sarmış, tenini kurtlar yemeye başlamış. Eyüp aleyhisselâm çok enteresan bir insan. Eyüp aleyhisselâm çok enteresan bir insan. Mübarek her taşın altından çıkıyor.Mübarek her taşın altından çıkıyor. Allah, ''tenini kurtlar yiyen,Allah, ''tenini kurtlar yiyen, kurt yedikçe sabreden Eyüp Peygamber'' diyekurt yedikçe sabreden Eyüp Peygamber'' diye güzel ilâhilerle halkımıza öğretmiş. güzel ilâhilerle halkımıza öğretmiş. Öğrenilmesi gereken bilgileri ne güzel sunmuş, o da bir hüner. Öğrenilmesi gereken bilgileri ne güzel sunmuş, o da bir hüner. Dînî bilgileri halkın anlayacağı tarzda,Dînî bilgileri halkın anlayacağı tarzda, seveceği şekilde ne güzel ambalaj yapmış.seveceği şekilde ne güzel ambalaj yapmış. Geçen gün nar yiyoruz. Geçen gün nar yiyoruz. Sübhânallâh! Allahu Teâlâ hazretleri narı ne güzel ambalaj eylemiş. Sübhânallâh! Allahu Teâlâ hazretleri narı ne güzel ambalaj eylemiş. Taneler birbirlerini çürütmesin diye aralarına ne güzel zarlar koymuş.Taneler birbirlerini çürütmesin diye aralarına ne güzel zarlar koymuş. Hepsi ne güzel! Güzel güzel, dizmiş dizmiş, Hepsi ne güzel! Güzel güzel, dizmiş dizmiş, bir yuvarlak topun içine ne kadar güzel yerleştirmiş sübhânallâh! bir yuvarlak topun içine ne kadar güzel yerleştirmiş sübhânallâh!

Fe tebârekellâhu ahsenü'l-hâlikîn ne kudret,Fe tebârekellâhu ahsenü'l-hâlikîn ne kudret, ne kadar güzel bir yaratış, ne kadar güzel bir eser! ne kadar güzel bir yaratış, ne kadar güzel bir eser! İbret alalım. Akıllı insan her baktığından ibret alır. İbret alalım. Akıllı insan her baktığından ibret alır.

Narın ambalajına bakıp ibret alalım,Narın ambalajına bakıp ibret alalım, biz de konuşmamızı halka güzel bir ambalajla sunalım.biz de konuşmamızı halka güzel bir ambalajla sunalım. O da bir ambalaj, O da bir ambalaj, vitrin düzenlemesi için nasıl şu kadar para veriyor,vitrin düzenlemesi için nasıl şu kadar para veriyor, ''Gel bizim şu vitrini bir tanzim et.''''Gel bizim şu vitrini bir tanzim et.'' Mal sahibinden dükkânı kiralamış,Mal sahibinden dükkânı kiralamış, ondan sonra seksen milyon lira vitrin dekorasyonuna para vermiş. ondan sonra seksen milyon lira vitrin dekorasyonuna para vermiş. Doktor kardeşlerimiz vakıf kurmuşlardı,Doktor kardeşlerimiz vakıf kurmuşlardı, biz de caminin altında bir yer verdik, ''Burası sizin polikliniğiniz olsun.'' dedik.biz de caminin altında bir yer verdik, ''Burası sizin polikliniğiniz olsun.'' dedik. Genç doktorlar, içlerinde zengin, milyonerlik, milyarderlik kimseler yok.Genç doktorlar, içlerinde zengin, milyonerlik, milyarderlik kimseler yok. Fakülteden yeni mezun olmuşlar. Fakülteden yeni mezun olmuşlar. Zaten merhametli insanlar, hastalarından çok para almıyorlar.Zaten merhametli insanlar, hastalarından çok para almıyorlar. ''Otuz milyon lira para harcadık.'' diyor.''Otuz milyon lira para harcadık.'' diyor. Caminin altında on, on beş tane poliklinik yapacaklar, Caminin altında on, on beş tane poliklinik yapacaklar, oraya hastalar gelecek, bölmeler yapılacak, laboratuar yapılacak.oraya hastalar gelecek, bölmeler yapılacak, laboratuar yapılacak. 400 metre kare yer, kullanacağım derken,400 metre kare yer, kullanacağım derken, ''sıvası, badanası, boyası, duvarı kırması, tekrar yapması,''sıvası, badanası, boyası, duvarı kırması, tekrar yapması, alüminyum doğrama, malzeme döşeme, dekorasyon'' derkenalüminyum doğrama, malzeme döşeme, dekorasyon'' derken otuz da gider kırk da gider.otuz da gider kırk da gider. ''Otuz milyon çok.'' diyorlar, dert yanıyorlardı. ''Otuz milyon çok.'' diyorlar, dert yanıyorlardı. Bir profesör kardeşimiz bunun üzerine anlattı; Bir profesör kardeşimiz bunun üzerine anlattı; ''Bir vitrin dekorasyonunda seksen milyon lira harcadım.'' ''Bir vitrin dekorasyonunda seksen milyon lira harcadım.'' Aynı malı sıra sıra dizersen kimse almaz. Aynı malı sıra sıra dizersen kimse almaz. Vitrin dekorasyonu güzel olunca müşteri içeriye giriyor,Vitrin dekorasyonu güzel olunca müşteri içeriye giriyor, istediği parayı veriyor, malı satın alıyor. istediği parayı veriyor, malı satın alıyor. Dekorasyonun parası, müşteriden çıkıyor.Dekorasyonun parası, müşteriden çıkıyor. Esasında caddenin iyi bir yerindeki bir dükkânın kirası, Esasında caddenin iyi bir yerindeki bir dükkânın kirası, dekorasyonun kirası müşteriden çıkıyor.dekorasyonun kirası müşteriden çıkıyor. Bunlar ibret. Bunlar ibret. İnsanoğlu güzel bir manzara içinde olan şeyi daha kolay alıyor. İnsanoğlu güzel bir manzara içinde olan şeyi daha kolay alıyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de böyle hareket ederdi.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de böyle hareket ederdi. Dikkat edilirse Kur'ân-ı Kerîm'de deDikkat edilirse Kur'ân-ı Kerîm'de de bilgileri insanlara sunuş şekli son derece güzel. bilgileri insanlara sunuş şekli son derece güzel. Araplar tüccar bir kavim, ticarette fevkalade mahir. Araplar tüccar bir kavim, ticarette fevkalade mahir. Kervan işletiyorlar, mal alıyorlar, mal satıyorlar Kervan işletiyorlar, mal alıyorlar, mal satıyorlar Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; ''Ey iman edenler! ''Ey iman edenler! Ben size, sizi elîm ve feci bir azaptan kurtaracakBen size, sizi elîm ve feci bir azaptan kurtaracak bir ticaret tavsiye edeyim mi?''bir ticaret tavsiye edeyim mi?'' Niye öyle diyor?Niye öyle diyor? Çünkü kavim tüccar. Çünkü kavim tüccar.

Yunus Emre diyor ki; Yunus Emre diyor ki;

Sordum sarı çiçeğe, neden boynun eğridir? Sordum sarı çiçeğe, neden boynun eğridir?

Neden çiçekten bahsediyor?Neden çiçekten bahsediyor? Çünkü muhatabı çiftçi kavim. Çünkü muhatabı çiftçi kavim. Otlarla, çiçeklerle ilgili.Otlarla, çiçeklerle ilgili. Neden dertli dolaptan bahsediyor? Neden dertli dolaptan bahsediyor? Dertli dolap niçin böyle dönüp dönüp inlersin, Dertli dolap niçin böyle dönüp dönüp inlersin, oradan öbür tarafa intikal etmek için.oradan öbür tarafa intikal etmek için. ''Ben haklıyım.'' demek kâfi değil,''Ben haklıyım.'' demek kâfi değil, söyleyiş tarzını güzel yaparsak kendimizi beğendirebiliriz.söyleyiş tarzını güzel yaparsak kendimizi beğendirebiliriz. Güzel yapmazsak kimse beğenmez, toplanmayabilir, sözümüzü dinlemeyebilir.Güzel yapmazsak kimse beğenmez, toplanmayabilir, sözümüzü dinlemeyebilir. Kâfirler bu işi öğrenmişler, ilerletmişler.Kâfirler bu işi öğrenmişler, ilerletmişler. Milleti aldatıyorlar. Milleti aldatıyorlar. Kadınlardan söz eden bir kitaptan bahsettiler,Kadınlardan söz eden bir kitaptan bahsettiler, içinde müstehcen şeyler varmış. içinde müstehcen şeyler varmış. ''Otuzuncu baskısını yaptı.'' diyorlar. ''Otuzuncu baskısını yaptı.'' diyorlar. O zaman bize de, O zaman bize de, ''Bir güzel eser yazıp bir o kadar tiraj sağlamamız mecburiyet oldu.'' dedim.''Bir güzel eser yazıp bir o kadar tiraj sağlamamız mecburiyet oldu.'' dedim. Nasıl yapıyorlarsa yapıyorlar, beğendiriyorlar,Nasıl yapıyorlarsa yapıyorlar, beğendiriyorlar, reklamını yapıyorlar, satıyorlar, okutturuyorlar, reklamını yapıyorlar, satıyorlar, okutturuyorlar, ondan sonra da karşılarındaki kimselerin kafaları bozuluyor. ondan sonra da karşılarındaki kimselerin kafaları bozuluyor. İşin enteresan tarafı, insanların kafalarını İşin enteresan tarafı, insanların kafalarını kendilerinin paralarını da alarak bozuyorlar. kendilerinin paralarını da alarak bozuyorlar. Para ondan çıkıyor, zarar da yine kendisine geliyor. Para ondan çıkıyor, zarar da yine kendisine geliyor. Seve seve yapıyor, hâlâ farkında değil. Seve seve yapıyor, hâlâ farkında değil. Sigara konusu da öyle.Sigara konusu da öyle. O kadar parası gidiyor, bu kadar sıhhati bozuluyor,O kadar parası gidiyor, bu kadar sıhhati bozuluyor, bu kadar zararları var; kanser yapıyor, felç yapıyor... bu kadar zararları var; kanser yapıyor, felç yapıyor... Nasıl yapmışlarsa yapmışlar, parayı verip onu alıyor. Nasıl yapmışlarsa yapmışlar, parayı verip onu alıyor.

Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl emânün li-külli hâifin.Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl emânün li-külli hâifin. Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl,Hasbiyallâhu ve ni'me'l-vekîl, ''Allah bana kâfidir o ne iyi vekildir.'' demek her korkan insan için garantidir. ''Allah bana kâfidir o ne iyi vekildir.'' demek her korkan insan için garantidir. Korkusunun geçmesine vesiledir. Korkusunun geçmesine vesiledir. Çünkü bir insan ''Hasbiyallâh, o ne iyi vekildir.'' derse, Çünkü bir insan ''Hasbiyallâh, o ne iyi vekildir.'' derse, Allah'ı vekil edinirse onu Allah korur.Allah'ı vekil edinirse onu Allah korur. Onun işini Allah takip eder, Onun işini Allah takip eder, onun hasmının karşısına Allah çıkar, onun düşmanını Allah alteder. onun hasmının karşısına Allah çıkar, onun düşmanını Allah alteder. Böyle şey olur mu? Böyle şey olur mu? Evet, hem de öyle olur ki misalleri de var, Evet, hem de öyle olur ki misalleri de var, yeter ki sen Allah'a hakkıyla tevekkül etmesini bil.yeter ki sen Allah'a hakkıyla tevekkül etmesini bil. Büyüklerimiz, ''Eğer kullar Allahu Teâlâ hazretlerine güzel bir tarzda Büyüklerimiz, ''Eğer kullar Allahu Teâlâ hazretlerine güzel bir tarzda hakkıyla tevekkül etmesini becerebilselerdi hakkıyla tevekkül etmesini becerebilselerdi Allahu Teâlâ hazretleri onları, kuşların yavrularını beslediği gibi beslerdi.'' diyor.Allahu Teâlâ hazretleri onları, kuşların yavrularını beslediği gibi beslerdi.'' diyor. Kuş yavrusu nasıl besleniyor? Kuş yavrusu nasıl besleniyor? Kuşun kendisinin dükkânı mı var, çarşısı, pazarı, ticarethanesi mi var?Kuşun kendisinin dükkânı mı var, çarşısı, pazarı, ticarethanesi mi var? Sabahleyin evinden aç çıkıyor, akşamleyin yuvasına tok dönüyor.Sabahleyin evinden aç çıkıyor, akşamleyin yuvasına tok dönüyor. Nasıl oluyor? Nasıl oluyor? Allah rızkını ihsan ediyor.Allah rızkını ihsan ediyor. Tevekkül ederse böyle olur. Tevekkül ederse böyle olur. Tevekkül ettiği, Allah'a dayandığı zaman korunur, kurtulur. Tevekkül ettiği, Allah'a dayandığı zaman korunur, kurtulur.

Tüccardan birisi tek başına seyahat edermiş.Tüccardan birisi tek başına seyahat edermiş. Tabii o zaman yollarda tehlikeler var. Tabii o zaman yollarda tehlikeler var.

Biz geceleyin on ikide geldik. Arkadaşlara sordum; Biz geceleyin on ikide geldik. Arkadaşlara sordum;

''Araba olmasaydı bu yollardan bu kadar rahat geçebilir miydik?'' ''Araba olmasaydı bu yollardan bu kadar rahat geçebilir miydik?''

''Mümkün değil.'' dediler.''Mümkün değil.'' dediler. Araba bozulsa, kenarda kalsak bile korkarız, in yok cin yok.Araba bozulsa, kenarda kalsak bile korkarız, in yok cin yok. Yollarda, ağaçların arasında, karanlık bir yoldan,Yollarda, ağaçların arasında, karanlık bir yoldan, sıcacık arabada kalkıp geliyorsun, Allah'ın büyük lütfu.sıcacık arabada kalkıp geliyorsun, Allah'ın büyük lütfu. Allahu Teâlâ hazretlerine tevekkül ederseAllahu Teâlâ hazretlerine tevekkül ederse Allah onun yardımcısı olur, korunur kurtulur.Allah onun yardımcısı olur, korunur kurtulur. O tüccar tek başına seyahat ediyormuş, demişler ki; O tüccar tek başına seyahat ediyormuş, demişler ki;

''Kervana katıl, tek başına gitme, kervanda asker var,''Kervana katıl, tek başına gitme, kervanda asker var, muhafızlar var, silahlılar var,muhafızlar var, silahlılar var, yolları belli, gideceği yer belli, emniyet tedbirleri alınmış, onunla git.'' yolları belli, gideceği yer belli, emniyet tedbirleri alınmış, onunla git.''

''Allah bana kâfi gelir, Allah'a tevekkül ederim, yeter.'' demiş.''Allah bana kâfi gelir, Allah'a tevekkül ederim, yeter.'' demiş. Ama bir keresinde karşısına düşman çıkmış, silahını almış.Ama bir keresinde karşısına düşman çıkmış, silahını almış. Mallarını alacak, kendisini de öldürecek. Mallarını alacak, kendisini de öldürecek.

''Madem beni öldüreceksin, müsaade et''Madem beni öldüreceksin, müsaade et şurada iki rekât namaz kılayım da canımı öyle al.'' demiş. şurada iki rekât namaz kılayım da canımı öyle al.'' demiş. O zamanın eşkıyası da yine biraz insaflı demek ki hemen öldürmemiş, O zamanın eşkıyası da yine biraz insaflı demek ki hemen öldürmemiş, ona bir namaz kılma fırsatı vermiş. ona bir namaz kılma fırsatı vermiş. Namazı kılmış, elini açmış; Namazı kılmış, elini açmış;

''Yâ Vedûd, yâ Vedûd yâ ze'l-arşi'l-mecîd,''Yâ Vedûd, yâ Vedûd yâ ze'l-arşi'l-mecîd, yâ mübdiü yâ müîd diyeyâ mübdiü yâ müîd diye Allahu Teâlâ hazretlerinin Esmâ-i Hüsnâ'sını zikrederek Allahu Teâlâ hazretlerinin Esmâ-i Hüsnâ'sını zikrederek cân u gönülden bir dua ile ilticâ eylemiş. cân u gönülden bir dua ile ilticâ eylemiş. O anda bir atlı peyda olmuş, O anda bir atlı peyda olmuş, uzaktan onu çevirmiş olan o eşkiyâyı tepelemiş ve onu kurtarmış. uzaktan onu çevirmiş olan o eşkiyâyı tepelemiş ve onu kurtarmış.

Müsebbibü'l-esbâb olan Allahu Teâlâ hazretleri meleklerini gönderir, kurtarır.Müsebbibü'l-esbâb olan Allahu Teâlâ hazretleri meleklerini gönderir, kurtarır. Karşısındaki adamın başına yıldırım indirir, Karşısındaki adamın başına yıldırım indirir, onu mahveder yine kurtarır.onu mahveder yine kurtarır. Veyahut bir başka kimse gelir, o sebep olur, o esnada kurtulur. Veyahut bir başka kimse gelir, o sebep olur, o esnada kurtulur.

Doğu Anadolu'da eşkiyâ adamları çevirmiş;Doğu Anadolu'da eşkiyâ adamları çevirmiş; mallarını, cüzdanlarını, paralarını almış. mallarını, cüzdanlarını, paralarını almış. Tam giderlerken adamlardan biri eşkiyâya seslenmiş; Tam giderlerken adamlardan biri eşkiyâya seslenmiş;

''Hey bak pantolonumun cebinde de para varmış, bunları da gelin alın.'' demiş.''Hey bak pantolonumun cebinde de para varmış, bunları da gelin alın.'' demiş. Eşkıya bir gülmüş, bir şaşırmış ondan sonra yanına kadar gelmiş.Eşkıya bir gülmüş, bir şaşırmış ondan sonra yanına kadar gelmiş. Elinde silah var, gelmiş bakmış hakikaten bir demet para, elinden almış gitmiş.Elinde silah var, gelmiş bakmış hakikaten bir demet para, elinden almış gitmiş. Yanındaki arkadaşı diyor ki; Yanındaki arkadaşı diyor ki;

Zaten gidiyorlardı,Zaten gidiyorlardı, arka cebindeki parayı görmemişlerdi, ne diye haber verdin?'' arka cebindeki parayı görmemişlerdi, ne diye haber verdin?''

''Zulümleri tamam olsun da cezası çabuk gelsin.'' demiş.''Zulümleri tamam olsun da cezası çabuk gelsin.'' demiş. Yol kestiler, zulmediyorlar, eşkiyâlık büyük günah.Yol kestiler, zulmediyorlar, eşkiyâlık büyük günah. Hakikaten o anda emniyet kuvvetleri çıkmış gelmiş, eşkiyâ orada yakalanmış. Hakikaten o anda emniyet kuvvetleri çıkmış gelmiş, eşkiyâ orada yakalanmış. Bu yaşanmış bir hadise de yılını pek iyi hatırlayamayacağım.Bu yaşanmış bir hadise de yılını pek iyi hatırlayamayacağım. Adamın şuuruna bak, Allah'a dayanıyor,Adamın şuuruna bak, Allah'a dayanıyor, Allah elbette zalimin cezasını verir.Allah elbette zalimin cezasını verir. ''Bu beni yolda çevirdi, malımı alıyor, bana zulmediyor.''Bu beni yolda çevirdi, malımı alıyor, bana zulmediyor. diye düşünüyor. Enteresan. diye düşünüyor. Enteresan.

Biz de Allah'a hakkıyla tevekkül etmeyi öğrenelim.Biz de Allah'a hakkıyla tevekkül etmeyi öğrenelim. İmtihanımıza girerken tevekkül edelim,İmtihanımıza girerken tevekkül edelim, işlerimizde tevekkül edelim. işlerimizde tevekkül edelim. Her türlü hâlimizde Allah'a sığınalım, Her türlü hâlimizde Allah'a sığınalım, her korkumuzda Allahu Teâlâ hazretlerine ilticâ edelim. her korkumuzda Allahu Teâlâ hazretlerine ilticâ edelim.

Muhterem kardeşlerim, başka hadîs-i şerîflerdenMuhterem kardeşlerim, başka hadîs-i şerîflerden bildiğimiz bir gerçeği de size hatırlatmak isterim.bildiğimiz bir gerçeği de size hatırlatmak isterim. Allahu Teâlâ hazretlerine Allahu Teâlâ hazretlerine Geniş, rahat durumdayken, sıhhatli,Geniş, rahat durumdayken, sıhhatli, zengin durumdayken duadan geri kalmamak lazım.zengin durumdayken duadan geri kalmamak lazım. Şu anda sıhhatin yerinde mi yerinde,Şu anda sıhhatin yerinde mi yerinde, paran pulun var mı var, karnın tok mu tok, sırtın pek mi pek. paran pulun var mı var, karnın tok mu tok, sırtın pek mi pek. Her şeyin yerli yerinde, tıkırında ama asıl bu anda duayı unutma. Her şeyin yerli yerinde, tıkırında ama asıl bu anda duayı unutma.

Tearraf ila'l-lâhi fi'r-rahâi ya'rifke fi'ş-şiddeti. Tearraf ila'l-lâhi fi'r-rahâi ya'rifke fi'ş-şiddeti.

''Sen böyle geniş zamanında Allah'a kulluğu ihmal etmezsen, unutmazsan,''Sen böyle geniş zamanında Allah'a kulluğu ihmal etmezsen, unutmazsan, Allahu Teâlâ hazretlerine ilticâdan geri durmazsan, Allahu Teâlâ hazretlerine ilticâdan geri durmazsan, Allah da sıkıntıya düştüğün zaman senin imdadına yetişir.''Allah da sıkıntıya düştüğün zaman senin imdadına yetişir.'' Ama geniş zamanında Allah'ı hiç anmazsan, hatırlamazsan, Ama geniş zamanında Allah'ı hiç anmazsan, hatırlamazsan, hiç o tarakta bezin olmazsa, olmaz. hiç o tarakta bezin olmazsa, olmaz. Vur patlasın çal oynasın eğlenip dururken,Vur patlasın çal oynasın eğlenip dururken, o günahkâr gidişin sebebiyle Allah başına bir bela verdiği zaman, o günahkâr gidişin sebebiyle Allah başına bir bela verdiği zaman, bir ceza geldiği zaman artık yana yakıla yalvarmaya yakarmaya başlarsın.bir ceza geldiği zaman artık yana yakıla yalvarmaya yakarmaya başlarsın. Elinde tesbih, başında takke Elinde tesbih, başında takke Eyüp Sultan'a kurbanlar adamak ve sair şeylere başlarsın.Eyüp Sultan'a kurbanlar adamak ve sair şeylere başlarsın. İstediğin yine olmadı. Neden?İstediğin yine olmadı. Neden? Geniş zamanında Allah'a ilticâ etmedin,Geniş zamanında Allah'a ilticâ etmedin, başın sıkıştı ondan ilticâ ettin. başın sıkıştı ondan ilticâ ettin. O başından kalkmasını istediğin şey, zaten o gafletinin cezasıydı.O başından kalkmasını istediğin şey, zaten o gafletinin cezasıydı. Ceza geldikten sonra kalkar mı? Ceza geldikten sonra kalkar mı?

İdam mahkûmunu sehpaya getirmişler,İdam mahkûmunu sehpaya getirmişler, ''Son arzun nedir?'' diye sormuşlar.''Son arzun nedir?'' diye sormuşlar. ''İlmeği boynuma geçirmeyin, gıdıklanıyorum da.''İlmeği boynuma geçirmeyin, gıdıklanıyorum da. '' Orada artık, ''İlmeği boynuma geçirmeyin.'' demenin bir anlamı yok.'' Orada artık, ''İlmeği boynuma geçirmeyin.'' demenin bir anlamı yok. Mahkeme bitmiş, idam hükmü tasdikten geçmiş, Mahkeme bitmiş, idam hükmü tasdikten geçmiş, o olacak, başka bir çaresi yok. o olacak, başka bir çaresi yok. Allah kula cezayı veriyor,Allah kula cezayı veriyor, ''Aman yâ Rabbi, affet yâa Rabbi!'' Geçmiş ola. ''Aman yâ Rabbi, affet yâa Rabbi!'' Geçmiş ola. Sen evvelce iyi kulluk yapacaktın.Sen evvelce iyi kulluk yapacaktın. Bu, yapmadığının cezası oluyor.Bu, yapmadığının cezası oluyor. Geniş zamanlarınızda Allah'ın nimetlerini düşünün, şükredin. Geniş zamanlarınızda Allah'ın nimetlerini düşünün, şükredin. Yâ Rabbi! çok şükür hava ne kadar güzel, güneşli.Yâ Rabbi! çok şükür hava ne kadar güzel, güneşli. İstanbul'a gidince, İstanbul'a gidince, ''Dün hava bulutlu muydu, güneşli miydi?'' diye soracağım,''Dün hava bulutlu muydu, güneşli miydi?'' diye soracağım, eğer güneşli değilse size birkaç rekat daha namaz kılmak gerekecek. eğer güneşli değilse size birkaç rekat daha namaz kılmak gerekecek. Çünkü burada hava çok güzel, güneşli.Çünkü burada hava çok güzel, güneşli. Karşınızda tertemiz, pırıl pırıl, limonata gibi bir hava, Karşınızda tertemiz, pırıl pırıl, limonata gibi bir hava, arkanızda göl, dağ, dağda yeşillik. arkanızda göl, dağ, dağda yeşillik. Hava kirliliği, duman, fabrika isi yok.Hava kirliliği, duman, fabrika isi yok. Siz daha çok tesbih çekip daha çok ibadet etmelisiniz. Siz daha çok tesbih çekip daha çok ibadet etmelisiniz. Öbür taraflar öyle değil.Öbür taraflar öyle değil. İstanbul'dan gelirken hava perişandı, nefes alamıyordum.İstanbul'dan gelirken hava perişandı, nefes alamıyordum. Hava, o kadar kirli.Hava, o kadar kirli. Geldiğin, geçtiğin yere göre koku değişiyor.Geldiğin, geçtiğin yere göre koku değişiyor. Marşal boyalarının kokusu, antibiyotik fabrikalarının kokusu. Marşal boyalarının kokusu, antibiyotik fabrikalarının kokusu. Gözümü kapatsalar nerede olduğumu bilirim.Gözümü kapatsalar nerede olduğumu bilirim. Çünkü çevre kirliliği her yerden yayılıyor. Çünkü çevre kirliliği her yerden yayılıyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bize kâfîdir, O ne iyi vekildir! Allahu Teâlâ hazretleri bize kâfîdir, O ne iyi vekildir!

Allah bizi her korktuğumuzdan emîn eylesin,Allah bizi her korktuğumuzdan emîn eylesin, her umduğumuza nâil eylesin,her umduğumuza nâil eylesin, dünyada da âhirette de âfiyet, saadet ve selamet ihsân eylesin! dünyada da âhirette de âfiyet, saadet ve selamet ihsân eylesin! Dünyada sıhhatle, âfiyetle yaşayıp Dünyada sıhhatle, âfiyetle yaşayıp âhirette de cennetine, Cemâli'ne nâil olmayı nasip eylesin! âhirette de cennetine, Cemâli'ne nâil olmayı nasip eylesin!

Hassinû emvâleküm bi'z-zekâtiHassinû emvâleküm bi'z-zekâti ve dâvû merdâküm bi's-sadakati ve dâvû merdâküm bi's-sadakati ve eıddû li'l-belâi'd-düâe. ve eıddû li'l-belâi'd-düâe.

İbni Mes'ûd radıyallahu anh'den rivayet edilmiş.İbni Mes'ûd radıyallahu anh'den rivayet edilmiş. Ben bu hadîs-i şerîfi özel bir sevgiyle seviyorum. Ben bu hadîs-i şerîfi özel bir sevgiyle seviyorum. Anlatmak da hoşuma gidiyor Anlatmak da hoşuma gidiyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; hassinû emvâlekümhassinû emvâleküm ''mallarınızı hisar altına, ''mallarınızı hisar altına, muhafaza altına alınız, kalenin içine koyunuz.'' muhafaza altına alınız, kalenin içine koyunuz.'' Ne yaparak? Ne yaparak? Bi'z-zekâti, ''zekât vererek.'' Bi'z-zekâti, ''zekât vererek.'' Mal ortada kalsa ne olacağı belli olmaz; Mal ortada kalsa ne olacağı belli olmaz; hırsızlar tırtıklarlar, alırlar götürürler, bir zarara uğrar. hırsızlar tırtıklarlar, alırlar götürürler, bir zarara uğrar. ''Akşamleyin ben böyle bırakmamıştım, kaç tane çuval gitmiş.''''Akşamleyin ben böyle bırakmamıştım, kaç tane çuval gitmiş.'' Gider, etrafında bir muhafız yok, duvar yok.Gider, etrafında bir muhafız yok, duvar yok. Haram yiyen bir çok insan var, alır gider. Haram yiyen bir çok insan var, alır gider. Etrafına yüksek duvarlar lazım. Etrafına yüksek duvarlar lazım. Kapı demir olmalı, üzerinde sağlam bir kilit olmalı ki Kapı demir olmalı, üzerinde sağlam bir kilit olmalı ki herkes anahtar uydurup açamasın.herkes anahtar uydurup açamasın. Bekçisi olmalı, tel örgüsü, alarmı olmalı.Bekçisi olmalı, tel örgüsü, alarmı olmalı. Böyle demiyor, kısaca söylüyor: Böyle demiyor, kısaca söylüyor: ''Zekât verin mallarınız kalenin içine girmiş gibi korunsun.'' ''Zekât verin mallarınız kalenin içine girmiş gibi korunsun.'' Çok önemli.Çok önemli. Zekâtını verdiğin mal korunur.Zekâtını verdiğin mal korunur. Zekât bir malın korunma garantisidir.Zekât bir malın korunma garantisidir. Zekâtı verilmeyen mal gider. Zekâtı verilmeyen mal gider.

Seneler önce İstanbul'da Kapalıçarşı'da büyük bir yangın olmuştu.Seneler önce İstanbul'da Kapalıçarşı'da büyük bir yangın olmuştu. İhvanımızdan bir terlikçi amca vardı, Allah mekânını cennet eylesin. İhvanımızdan bir terlikçi amca vardı, Allah mekânını cennet eylesin. ona; ''Kapalıçarşı yanıyor.'' demişler.ona; ''Kapalıçarşı yanıyor.'' demişler. ''Yanabilir, ben zekâtımı verdim,''Yanabilir, ben zekâtımı verdim, Rabbim bilir nasıl isterse öyle yapar.'' demiş.Rabbim bilir nasıl isterse öyle yapar.'' demiş. Yangın tam onun dükkânına kadar geldi, durdu.Yangın tam onun dükkânına kadar geldi, durdu. Yangının olduğu yeri tamir etmek için tahta perdeyle kapattılar.Yangının olduğu yeri tamir etmek için tahta perdeyle kapattılar. Bu tarafta onun dükkânı duruyordu, öbür tarafı yanmıştı.Bu tarafta onun dükkânı duruyordu, öbür tarafı yanmıştı. Giderdik, gelirdik konuşurduk.Giderdik, gelirdik konuşurduk. Namaz vakti geldi mi kapıyı kapatırdı. Namaz vakti geldi mi kapıyı kapatırdı. Müşteri gelir, Müşteri gelir, ''Ustam, hacı baba, hacı amca şu terlik kaça?'' der, o satışı bırakır, ''Ustam, hacı baba, hacı amca şu terlik kaça?'' der, o satışı bırakır, ''Namazdan sonra, namazdan sonra!'' derdi. ''Namazdan sonra, namazdan sonra!'' derdi. Müşteriyi dükkânın içine bile almazdı, girmiş olan da çıkardı.Müşteriyi dükkânın içine bile almazdı, girmiş olan da çıkardı. Yakınında mescide gider,Yakınında mescide gider, evvel vaktinde, en kıymetli zamanında, cemaatle namazını kılar evvel vaktinde, en kıymetli zamanında, cemaatle namazını kılar ondan sonra gelir, ne güzel! İşte geldik işte gidiyoruz.ondan sonra gelir, ne güzel! İşte geldik işte gidiyoruz. O böyle güzel sevap kazanmış olarak gitti.O böyle güzel sevap kazanmış olarak gitti. Ne kadar müsterih, ''Yangın var!'' ''Olabilir,Ne kadar müsterih, ''Yangın var!'' ''Olabilir, ben malımın zekâtını verdim, benimki yanmaz.'' demek istiyor. ben malımın zekâtını verdim, benimki yanmaz.'' demek istiyor. Yanarsa da kızmayacak çünkü Allah'ın takdiri, ne yapalım?Yanarsa da kızmayacak çünkü Allah'ın takdiri, ne yapalım? Kim bilir Rabbimiz'in ne hikmetleri vardır? Kim bilir Rabbimiz'in ne hikmetleri vardır? Yanarsa yanar, ona da bir şey diyeceği yok. Yanarsa yanar, ona da bir şey diyeceği yok. ''Rabbi'nin takdirine rıza gösterir ama ben malımın zekâtını verdim.'' demiş. ''Rabbi'nin takdirine rıza gösterir ama ben malımın zekâtını verdim.'' demiş.

Siz de malınızı korumak istiyorsanız en büyük garanti zekât vermektir.Siz de malınızı korumak istiyorsanız en büyük garanti zekât vermektir. Malınızın zekâtını hesaplayın. Malınızın zekâtını hesaplayın. Muhterem kardeşlerim, bizim yanlış bildiğimiz bir nokta var, Muhterem kardeşlerim, bizim yanlış bildiğimiz bir nokta var, zekât malın hayrının asgari seviyesidir, alt çizgisidir.zekât malın hayrının asgari seviyesidir, alt çizgisidir. Ondan daha fazla verebilirsiniz. Ondan daha fazla verebilirsiniz. Hani pazarlığı götürü yapacaktık? Hani pazarlığı götürü yapacaktık? ''İki yüz kırk yedi bin lira yetmiş yedi kuruş.'' ''İki yüz kırk yedi bin lira yetmiş yedi kuruş.'' İki yüz elli bin lira, üç yüz bin lira deyiver. İki yüz elli bin lira, üç yüz bin lira deyiver. Fakire gidecek, fakir istifade edecek, biraz fazla ver, garantili olsun. Fakire gidecek, fakir istifade edecek, biraz fazla ver, garantili olsun. İstanbul'da bir hacı kardeşimiz var, yakınımız, sevdiğimiz bir kimse. İstanbul'da bir hacı kardeşimiz var, yakınımız, sevdiğimiz bir kimse. Silahtarağa'da oturuyordu sonra daha uzak bir semte gitti.Silahtarağa'da oturuyordu sonra daha uzak bir semte gitti. Gecekondu muhitinde oturuyor,Gecekondu muhitinde oturuyor, ''O kadar fakir insan var ki''O kadar fakir insan var ki hepsi de bana geliyorlar, dert yanıyorlar.'' diyor. hepsi de bana geliyorlar, dert yanıyorlar.'' diyor. Birinden bahsediyor;Birinden bahsediyor; evin beyi hastaymış, veremmiş, ciğerleri rahatsızmış. evin beyi hastaymış, veremmiş, ciğerleri rahatsızmış. Gece bekçiliğinden altmış lira gibi cüz'î bir para alıyormuş. Gece bekçiliğinden altmış lira gibi cüz'î bir para alıyormuş. Çok çocuğu varmış. Çok çocuğu varmış. Evleri kiraymış, damı akıyormuş. Evleri kiraymış, damı akıyormuş. Altı, yedi tane okuyacak çocuk var,Altı, yedi tane okuyacak çocuk var, her birisi bir tane ekmek yese şu kadar para eder, her birisi bir tane ekmek yese şu kadar para eder, aldığı para ekmek parası bile etmez.aldığı para ekmek parası bile etmez. ''Aman sen böyle muhtaç insanların hemen şöyle bir listesini hazırla, ''Aman sen böyle muhtaç insanların hemen şöyle bir listesini hazırla, sana müracaat edeni boş çevirme, sana müracaat edeni boş çevirme, biz orayı ‘zekâtları dağıtma merkezi' yapalım, hepsine dağıtalım.'' dedim. biz orayı ‘zekâtları dağıtma merkezi' yapalım, hepsine dağıtalım.'' dedim. Fazla eşyalarımızı da götürelim, Fazla eşyalarımızı da götürelim, baktım bizim evde de gidecek eşyalar var, her evde mutlaka vardır. baktım bizim evde de gidecek eşyalar var, her evde mutlaka vardır.

Nereye vereceğimizi bilemiyoruz,Nereye vereceğimizi bilemiyoruz, çünkü biz ayrı bir muhitteyiz.çünkü biz ayrı bir muhitteyiz. Burada herkesin aşağı yukarı geçinecek bir hâli vardır.Burada herkesin aşağı yukarı geçinecek bir hâli vardır. Ankara'da, Mamak'ta namazdan çıktık, ben birisine elbisesi biraz yıpranmış diyeAnkara'da, Mamak'ta namazdan çıktık, ben birisine elbisesi biraz yıpranmış diye bir on bin lira zekât parası verdim. bir on bin lira zekât parası verdim. Kaşlarını çattı, ''Bu ne?'' dedi?Kaşlarını çattı, ''Bu ne?'' dedi? ''Zekât'' dedim.''Zekât'' dedim. ''Ben fakir değilim.'' ''Ben fakir değilim.'' Hemen toparladım vaziyeti. Hemen toparladım vaziyeti. ''Amca! Fakir değilsen çevrendeki fakirlere verirsin, ''Amca! Fakir değilsen çevrendeki fakirlere verirsin, burada fakir çok.'' dedim.burada fakir çok.'' dedim. Ama adam sinirlendi.Ama adam sinirlendi. Mübarek! Madem zenginsin, niye bu yırtık yakayla dolaşıyorsun? Mübarek! Madem zenginsin, niye bu yırtık yakayla dolaşıyorsun? At bunu veya daha fakir bir kimseye ver,At bunu veya daha fakir bir kimseye ver, sen çiçek gibi giyin, ben de senin zengin olduğunu bileyim.sen çiçek gibi giyin, ben de senin zengin olduğunu bileyim. Fakir de bilsin, gelsin senden isteyebilsin. Fakir de bilsin, gelsin senden isteyebilsin. İyi giyimli olduğun zaman gelir ister, İyi giyimli olduğun zaman gelir ister, eski, yırtık giyimli olursan elini cebine atar, para vermeye kalkar. eski, yırtık giyimli olursan elini cebine atar, para vermeye kalkar.

İmâm-ı Âzam hazretleri güzel giyinirmiş.İmâm-ı Âzam hazretleri güzel giyinirmiş. "Allah celle celalüh verdiği nimetin eserini, kulu üzerinde görmeyi sever.''"Allah celle celalüh verdiği nimetin eserini, kulu üzerinde görmeyi sever.'' Zenginlik mi vermiş, vermiş.Zenginlik mi vermiş, vermiş. Hani nerede, nereden belli?Hani nerede, nereden belli? Hırpani giyiniyor, yamalı giyiyor.Hırpani giyiniyor, yamalı giyiyor. O yamalıyı başkası giysin, sen çiçek gibi giyin.O yamalıyı başkası giysin, sen çiçek gibi giyin. İmâm-ı Âzam'ın mezhebinden misin? İmâm-ı Âzam'ın mezhebinden misin? Evet. O zaman çiçek gibi giyin, tertemiz giyin. Evet. O zaman çiçek gibi giyin, tertemiz giyin. ''Lüks giyin.'' demiyorum ama''Lüks giyin.'' demiyorum ama temiz pak giyin o yamalıyı da öteki fukaracığa verin. temiz pak giyin o yamalıyı da öteki fukaracığa verin. Yeni bir elbise alırsan öncekini fakire ver. Yeni bir elbise alırsan öncekini fakire ver.

Tarikate intisap edeceği zaman merhum Ali Haydar Efendi'yiTarikate intisap edeceği zaman merhum Ali Haydar Efendi'yi bir şeyh efendiye götürmüşler.bir şeyh efendiye götürmüşler. ''Sen hangi mezheptensin?'' demiş.''Sen hangi mezheptensin?'' demiş. Nefsi kırılsın diye, biraz böyle istemiyor gibi sert muamele ediyor, Nefsi kırılsın diye, biraz böyle istemiyor gibi sert muamele ediyor, ilk önce, ''Hangi mezheptensin sen?''ilk önce, ''Hangi mezheptensin sen?'' ''Tahsilli misin?'' demiş. Tahsilli. ''Tahsilli misin?'' demiş. Tahsilli. ''Eyvah! Neler çekiyoruz bu tahsillilerden, illallah.'' demiş.''Eyvah! Neler çekiyoruz bu tahsillilerden, illallah.'' demiş. Tabii hocanın azarı karşısında başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi oluyor. Tabii hocanın azarı karşısında başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi oluyor. O da onu kolluyor, ''Bakalım ne yapacak?'' diye. O da onu kolluyor, ''Bakalım ne yapacak?'' diye. Yine kaşlar çatık, ''Hangi mezheptesin sen?'' demiş.Yine kaşlar çatık, ''Hangi mezheptesin sen?'' demiş. ''Hanefî mezhebindenim.''''Hanefî mezhebindenim.'' ''Yalan söylüyorsun.'' demiş.''Yalan söylüyorsun.'' demiş. ''Nerede okuyorsun?'' dediği zaman, ''Nerede okuyorsun?'' dediği zaman, ''Medresetü'l-kuzât'ta, kadı mektebinde okuyorum.'' demiş. ''Medresetü'l-kuzât'ta, kadı mektebinde okuyorum.'' demiş. Hâkim olacak, kadı olacak.Hâkim olacak, kadı olacak. Mektebi de bitirmiş, kadı olmak üzere çıkmış.Mektebi de bitirmiş, kadı olmak üzere çıkmış. Hukuk fakültesini bitirmiş, hâkim olmuş gibi. Hukuk fakültesini bitirmiş, hâkim olmuş gibi. ''Hangi mezheptensin?'' diye soruyor, ''Hangi mezheptensin?'' diye soruyor, ''Hanefî mezhebinden.'' ''Yalan!'' diyor. ''Hanefî mezhebinden.'' ''Yalan!'' diyor. Çünkü İmâm-ı Âzam'a kadılık teklif ettiler, kabul etmedi.Çünkü İmâm-ı Âzam'a kadılık teklif ettiler, kabul etmedi. Halife, ''Hapsederim.'' dedi, ''Edersen et.'' dedi. Halife, ''Hapsederim.'' dedi, ''Edersen et.'' dedi. Hapse girmeye razı oldu, kadı olmaya razı olmadı. Hapse girmeye razı oldu, kadı olmaya razı olmadı. ''Veballi iş, mesuliyetli iş.'' diye, ''Veballi iş, mesuliyetli iş.'' diye, ''Sen nasıl onun mezhebinden olursun, yalan!'' diyor. ''Sen nasıl onun mezhebinden olursun, yalan!'' diyor. Biz de mezhebimizin imamını tanıyalım.Biz de mezhebimizin imamını tanıyalım. Çiçek gibi, tertemiz giyinirmiş.Çiçek gibi, tertemiz giyinirmiş. Niye böyle temiz, özenli giyiniyorsun?Niye böyle temiz, özenli giyiniyorsun? Çünkü Allah kuluna verdiği nimetin eserini, kulu üzerinde görmeyi sever.Çünkü Allah kuluna verdiği nimetin eserini, kulu üzerinde görmeyi sever. Bu hırpani kılık, sana yakışmaz. Bu hırpani kılık, sana yakışmaz. Olmasaydı o zaman yama üstüne yama yapardın,Olmasaydı o zaman yama üstüne yama yapardın, kırk yamalı aba giyerdin ama varken giymek olmaz.kırk yamalı aba giyerdin ama varken giymek olmaz. Büyük mutasavvıflardan bir tanesi normal giyinmiş. Büyük mutasavvıflardan bir tanesi normal giyinmiş. ''Tasavvuf erbabının yün hırkaları, basit kıyafetleri olur, ''Tasavvuf erbabının yün hırkaları, basit kıyafetleri olur, daha mütevazı, niye öyle yapmıyorsun?'' diyorlar. daha mütevazı, niye öyle yapmıyorsun?'' diyorlar. ''Onda riya tehlikesi gördüm, onun için böyle yapıyorum.'' diyor. ''Onda riya tehlikesi gördüm, onun için böyle yapıyorum.'' diyor. O zamanın modası o.O zamanın modası o. Herkes öyle insanı alkışlıyor, Herkes öyle insanı alkışlıyor, ''Aferin, mâşaallah, ne kadar mütevazı giyiniyor,''Aferin, mâşaallah, ne kadar mütevazı giyiniyor, aşk olsun, ne kadar basit elbiseler giyiyor.''aşk olsun, ne kadar basit elbiseler giyiyor.'' O zaman o da normal giyinir ki O zaman o da normal giyinir ki halkın teveccühünü, şöhretini, alkışını çekmemiş olsun. halkın teveccühünü, şöhretini, alkışını çekmemiş olsun. Büyük insanlar böyle ince meselelere dikkat ederler. Büyük insanlar böyle ince meselelere dikkat ederler.

Birisi, büyük meşayihten zengin bir zâta para vermiş.Birisi, büyük meşayihten zengin bir zâta para vermiş. Şöyle bir düşünmüş, almış,Şöyle bir düşünmüş, almış, ''Ben zenginim.'' deyip reddetmemiş, almış.''Ben zenginim.'' deyip reddetmemiş, almış. Diyorlar ki; ''Zât-ı âlîniz zenginsiniz, konağınız, paranız pulunuz var, Diyorlar ki; ''Zât-ı âlîniz zenginsiniz, konağınız, paranız pulunuz var, hayrınız hasenâtınız geniş, konağınızda nice fakirleri beslersiniz, hayrınız hasenâtınız geniş, konağınızda nice fakirleri beslersiniz, eliniz derya gibi cömert, her tarafa yardımlar yaparsınız,eliniz derya gibi cömert, her tarafa yardımlar yaparsınız, bunu niye aldınız? bunu niye aldınız? ''Reddetsem nefsimin hoşuna gidecek, ''Reddetsem nefsimin hoşuna gidecek, kabul etsem nefsim hor zelil olacak.kabul etsem nefsim hor zelil olacak. Nefsime ağır geldi. Nefsime ağır geldi. Horlanmasını, izzetlenmesine tercih ettim de ondan aldım.'' diyor. Horlanmasını, izzetlenmesine tercih ettim de ondan aldım.'' diyor. Alacak yine başkasına verecek, onların hesapları başka.Alacak yine başkasına verecek, onların hesapları başka. Zaten cömert,Zaten cömert, zaten yanında para bulundurmuyor amazaten yanında para bulundurmuyor ama hesapları başka türlü oluyor. hesapları başka türlü oluyor.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîftePeygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte hassinû emvâleküm bi'z-zekâti, hassinû emvâleküm bi'z-zekâti, ''Zekât vermekle mallarınızı koruyunuz.'' buyurdu.''Zekât vermekle mallarınızı koruyunuz.'' buyurdu. Cömert olacağız, zekâtımızı vereceğiz. Cömert olacağız, zekâtımızı vereceğiz. Zekâtımızı da kıt kıt, ucu ucuna vermeyeceğiz.Zekâtımızı da kıt kıt, ucu ucuna vermeyeceğiz. ''Çocukların misket oynarken ''Çocukların misket oynarken bir karışı tutturacağım diye uğraşıp didindiği gibi'' bir karışı tutturacağım diye uğraşıp didindiği gibi'' lüzum yok. lüzum yok. Tam ucu ucuna olmasına gerek yok.Tam ucu ucuna olmasına gerek yok. Bolca verirsin, olur biter. Bolca verirsin, olur biter. Çünkü Allah daha çok veriyor. Çünkü Allah daha çok veriyor.

Ve dâvû merdâküm bi's-sadakati.Ve dâvû merdâküm bi's-sadakati. ''Ve hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz.''''Ve hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz.'' Yeni bir ilaç.Yeni bir ilaç. Sadaka ilacı.Sadaka ilacı. Hangi firmadan? Hangi firmadan? Hadîs-i şerîf firmasından.Hadîs-i şerîf firmasından. Nasıl? Nasıl? Sen fakire sadakayı verirsin,Sen fakire sadakayı verirsin, Allah memnun olur, O da senin hastana şifa verir.Allah memnun olur, O da senin hastana şifa verir. ''Sadaka vermek suretiyle hastanızı tedavi ediniz.'' diyor. ''Sadaka vermek suretiyle hastanızı tedavi ediniz.'' diyor.

Bir hastalığa tutuldu, hadi bakalım İstanbul'daki büyük profesöre.Bir hastalığa tutuldu, hadi bakalım İstanbul'daki büyük profesöre. Orada muayene oldu, çare olmadı, Avrupa'ya, Amerika'ya…Orada muayene oldu, çare olmadı, Avrupa'ya, Amerika'ya… Derdi olan Amerika'yı boyluyor, orada by pas ameliyatı ve sair.Derdi olan Amerika'yı boyluyor, orada by pas ameliyatı ve sair. Bu da bir başka tedavi.Bu da bir başka tedavi. Sen hastan için bir sadaka ver, birkaç fakiri sevindir. Sen hastan için bir sadaka ver, birkaç fakiri sevindir. Bakalım ne olacak? Bakalım ne olacak?

Hoşuma giden fıkralardan birisidir;Hoşuma giden fıkralardan birisidir; Hindistan tarafında eski vezirlerden bir tanesi Hindistan tarafında eski vezirlerden bir tanesi zamanın padişahının vefatında ödenmek üzere herkese borç para verirmiş.zamanın padişahının vefatında ödenmek üzere herkese borç para verirmiş. ''Padişah öldüğü zaman borcu getirip bana ödersiniz.'' dermiş. ''Padişah öldüğü zaman borcu getirip bana ödersiniz.'' dermiş. ''Alın on bin altın, beş bin altın, iki bin altın.''''Alın on bin altın, beş bin altın, iki bin altın.'' ''Ne zaman ödeyeceğiz?''''Ne zaman ödeyeceğiz?'' ''Padişah ölünce ödersiniz.''''Padişah ölünce ödersiniz.'' Tabii bu duyulmuş.Tabii bu duyulmuş. Çünkü söylenen söz gizli kalmaz, yerin kulağı vardır. Çünkü söylenen söz gizli kalmaz, yerin kulağı vardır. Gammazlar, nemmamlar, dedikoducular, Gammazlar, nemmamlar, dedikoducular, laf taşıyanlar gitmişler, padişaha söylemişler. laf taşıyanlar gitmişler, padişaha söylemişler. ''Bu vezir senin ölümünü istiyor, ''Bu vezir senin ölümünü istiyor, borç para verirken, ''Padişah öldüğü zaman ödersiniz.'' diyor, borç para verirken, ''Padişah öldüğü zaman ödersiniz.'' diyor, hep sizin ölümünüzü anıyor.''hep sizin ölümünüzü anıyor.'' O da gazaplanmış, kızmış, ateş püskürüyor, veziri yanına çağırmış.O da gazaplanmış, kızmış, ateş püskürüyor, veziri yanına çağırmış. ''Bre nankör! ''Bre nankör! Ben seni şu kadar nimetlere gark ettim, Ben seni şu kadar nimetlere gark ettim, kendime vezir yaptım, maaş verdim, imkân sağladım. kendime vezir yaptım, maaş verdim, imkân sağladım. Sen bunların karşısında banaSen bunların karşısında bana merbut, sâdık ve vefalı olman gerekirken, ne yapıyorsun?'' demiş.merbut, sâdık ve vefalı olman gerekirken, ne yapıyorsun?'' demiş. ''Hayrola ne yaptım?'' demiş. ''Hayrola ne yaptım?'' demiş. ''Borç para veriyormuşsun,''Borç para veriyormuşsun, ‘Padişah öldüğü zaman ödersiniz.' diyormuşsun.''‘Padişah öldüğü zaman ödersiniz.' diyormuşsun.'' Başını önüne eğmiş;Başını önüne eğmiş; ''Doğru, böyle diyorum ama niyetim başka.'' demiş. ''Doğru, böyle diyorum ama niyetim başka.'' demiş. ''Nedir niyetin?'' demiş? ''Nedir niyetin?'' demiş? ''Benim maksadım, hakiki muhtaç bir takım insanlara, ''Benim maksadım, hakiki muhtaç bir takım insanlara, ‘Padişahımız çok yaşasın!' diye candan dua ettirmek.'' demiş. ‘Padişahımız çok yaşasın!' diye candan dua ettirmek.'' demiş. ''Adam vadesi uzasın, borcu geç ödesin diye''Adam vadesi uzasın, borcu geç ödesin diye ‘Aman yâ Rabbi! Padişahımıza uzun ömür ver de, ‘Aman yâ Rabbi! Padişahımıza uzun ömür ver de, vezirin borcunu biraz daha geç ödeyelim' der, vezirin borcunu biraz daha geç ödeyelim' der, candan dua ederler diye yapıyorum.'' deyince padişah çok memnun kalmış. candan dua ederler diye yapıyorum.'' deyince padişah çok memnun kalmış.

Hastalığın tedavisinde de bir fakire sadaka verirsin, candan hayır yaparsın.Hastalığın tedavisinde de bir fakire sadaka verirsin, candan hayır yaparsın. Ama on lira vermekle olmaz, bir hayır yaptın mı doyuracaksın,Ama on lira vermekle olmaz, bir hayır yaptın mı doyuracaksın, ''Gel bakalım buraya, al şu parayı.''''Gel bakalım buraya, al şu parayı.'' Adamın sevinçten şapkasını havaya atması lazım.Adamın sevinçten şapkasını havaya atması lazım. ''Vay be! Ne kadar para verdi, deli mi divane mi?'' ''Vay be! Ne kadar para verdi, deli mi divane mi?'' Deli de değil, divane de değil, Allah rızası için verdi. Deli de değil, divane de değil, Allah rızası için verdi. Verdi mi az vermemek, doyuracak kadar vermek lazım. Verdi mi az vermemek, doyuracak kadar vermek lazım. Başkasına muhtaç etmemek lazım. Başkasına muhtaç etmemek lazım.

Adana'da cami ve Kur'an kursu yapımı için yardım topluyorlar;Adana'da cami ve Kur'an kursu yapımı için yardım topluyorlar; zenginin birisine gelmişler, durumu anlatmışlar:zenginin birisine gelmişler, durumu anlatmışlar: ''Cami yapacağız, caminin yanında Kur'an kursu yapacağız,''Cami yapacağız, caminin yanında Kur'an kursu yapacağız, işte burada Diyanet'ten tasdikli, resmi dernek makbuzları.'' işte burada Diyanet'ten tasdikli, resmi dernek makbuzları.'' Onları almış, şöyle bir kenara bırakmış.Onları almış, şöyle bir kenara bırakmış. ''Bundan sonra, para toplamak için başka kimseye gitmeyin, ''Bundan sonra, para toplamak için başka kimseye gitmeyin, hepsini ben veriyorum.'' demiş.hepsini ben veriyorum.'' demiş. Bitti,Bitti, beş kuruş bir makbuz uğraşıp didinecek yerde bir kişi verir, geçer. beş kuruş bir makbuz uğraşıp didinecek yerde bir kişi verir, geçer. Verebilir, olmayacak bir şey değil. Verebilir, olmayacak bir şey değil. Yine Afyon'da kubbeli bir cami yapımı için yardım topluyorlar,Yine Afyon'da kubbeli bir cami yapımı için yardım topluyorlar, bizim hacı amca anlatıyor:bizim hacı amca anlatıyor: Bir esnafın kapısına gelmişler, girelim mi girmeyelim mi, tereddüt etmişler. Bir esnafın kapısına gelmişler, girelim mi girmeyelim mi, tereddüt etmişler. Çünkü bu adam sarhoş, sonra öteki partiden, menfi bir adam.Çünkü bu adam sarhoş, sonra öteki partiden, menfi bir adam. Sırayla handa veya çarşıda dükkânları dolaşıyorlar.Sırayla handa veya çarşıda dükkânları dolaşıyorlar. İçlerinden birisi. İçlerinden birisi. ''Biz Allah rızası için cami yapılsın diye para topluyoruz, girelim, ''Biz Allah rızası için cami yapılsın diye para topluyoruz, girelim, azarlarsa azarlar, kovarsa kovar.'' İçeriye girmişler,azarlarsa azarlar, kovarsa kovar.'' İçeriye girmişler, ''Mahallemizde bir cami yok, ihtiyaç var,''Mahallemizde bir cami yok, ihtiyaç var, bir cami yaptırmak istiyoruz.'' demişler. bir cami yaptırmak istiyoruz.'' demişler. Adam biraz dinlemiş, Adam biraz dinlemiş, ''Bundan sonra kimseden para istemeyin,''Bundan sonra kimseden para istemeyin, camiyi ben yaptıracağım.'' demiş ve camiyi yaptırmış.camiyi ben yaptıracağım.'' demiş ve camiyi yaptırmış. Bu camiden büyük, yolun kenarında, kubbeli, kocaman bir cami. Bu camiden büyük, yolun kenarında, kubbeli, kocaman bir cami. ''Bunu bir kişi, hem hiç umulmayan bir insan yaptırdı.'' dediler. ''Bunu bir kişi, hem hiç umulmayan bir insan yaptırdı.'' dediler.

Onun için belli olmaz.Onun için belli olmaz. ''Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz.'' derler.''Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz.'' derler. Parası da vardır, imanı da vardır. Parası da vardır, imanı da vardır. Yaptığı kabahatlerden, kusurlardan dolayı içi zaten yanıktır, Yaptığı kabahatlerden, kusurlardan dolayı içi zaten yanıktır, ''Benim bu kadar kusurumu ancak büyük bir hayır paklar.'' diye''Benim bu kadar kusurumu ancak büyük bir hayır paklar.'' diye bir cami yaptırmaya heves etmiş, niyet etmiş, yapmış. bir cami yaptırmaya heves etmiş, niyet etmiş, yapmış. Öyle yapar hayır dua alır, Öyle yapar hayır dua alır, Allah onu da dünya ve âhiretin hayırlarına erdirir. Allah onu da dünya ve âhiretin hayırlarına erdirir. Bir fakire doyurucu bir miktarda verirsin, kurtulur. Bir fakire doyurucu bir miktarda verirsin, kurtulur. Üç yüz veriyorsun beş yüz veriyorsun, Üç yüz veriyorsun beş yüz veriyorsun, üç yüz veriyorsun beş yüz veriyorsun adam yine geliyor istiyor, yine istiyor.üç yüz veriyorsun beş yüz veriyorsun adam yine geliyor istiyor, yine istiyor. Başka yerde de istiyor. Başka yerde de istiyor. En iyisi sen evine git, durumunu gör, işini hallet,En iyisi sen evine git, durumunu gör, işini hallet, ondan sonra bir daha istemez duruma gelsin. ondan sonra bir daha istemez duruma gelsin. Hakikaten bir fakir bulduk mu, bunu yapabilirsek daha garantili olur.Hakikaten bir fakir bulduk mu, bunu yapabilirsek daha garantili olur. O zaman o da candan dua eder.O zaman o da candan dua eder. Bir müslümanın bir müslümana arkasından yaptığı candan dua makbuldür.Bir müslümanın bir müslümana arkasından yaptığı candan dua makbuldür. Öyle dua ettirmeye çalışalım. Öyle dua ettirmeye çalışalım. Hastalarımızı sadakayla tedavi edelim, Hastalarımızı sadakayla tedavi edelim, Efendimiz'in tavsiyesi böyle. Efendimiz'in tavsiyesi böyle.

Ve eiddû ve'l-belâi'd-duâe.Ve eiddû ve'l-belâi'd-duâe. ''Ve belaya dua hazırlayın.''''Ve belaya dua hazırlayın.'' Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme var, Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme var, Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki: Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki: Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin.Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin. ''Din düşmanlarına karşı gücünüzün yettiğince,''Din düşmanlarına karşı gücünüzün yettiğince, kuvvet, silah, malzeme hazırlayın.'' diyor. kuvvet, silah, malzeme hazırlayın.'' diyor.

Muhterem kardeşlerim, biz burada güneşli havada oturmuşuz,Muhterem kardeşlerim, biz burada güneşli havada oturmuşuz, rahat rahat hadîs-i şerîf okuyoruz amarahat rahat hadîs-i şerîf okuyoruz ama dün gazeteleri okudum Yunanistan Kıbrıs'ı yine silah deposu haline getirmiş.dün gazeteleri okudum Yunanistan Kıbrıs'ı yine silah deposu haline getirmiş. Yüksek rütbeli bir askeri oraya göndermiş şu kadar tank almış,Yüksek rütbeli bir askeri oraya göndermiş şu kadar tank almış, bu kadar uçak almış. bu kadar uçak almış. Bunlar bir koku almayınca, bu işi yapmazlar. Bunlar bir koku almayınca, bu işi yapmazlar. Yani mutlaka bir yerden bir koku aldı. Yani mutlaka bir yerden bir koku aldı. Hani, ''Kurt dumanlı, puslu havayı sever.'' derler, ortalık biraz karışık.Hani, ''Kurt dumanlı, puslu havayı sever.'' derler, ortalık biraz karışık. Amerika, Basra Körfezi'ne donanmalarını getirdi,Amerika, Basra Körfezi'ne donanmalarını getirdi, öteki milletler de getirdiler, Rusya da getirdi. öteki milletler de getirdiler, Rusya da getirdi. İsrail oradan kıpırdanıyor. İsrail oradan kıpırdanıyor. İran Irak'ı yenmek üzere hazırlanıyor. İran Irak'ı yenmek üzere hazırlanıyor. Ortalığı biraz dumanlı gördü. Ortalığı biraz dumanlı gördü. Türkiye'nin doğusunda bir takım hareketler var, Türkiye'nin doğusunda bir takım hareketler var, acaba İran'la Türkiye kapışır mı?acaba İran'la Türkiye kapışır mı? Kapışırsa durum ne olur? Kapışırsa durum ne olur? Fırsatı görüyor, hemen hazırlanıyor.Fırsatı görüyor, hemen hazırlanıyor. Geçenlerde de açıkça,Geçenlerde de açıkça, ''Biz yakın bir zamanda Türkiye'yle savaşacağız.'' dedi. ''Biz yakın bir zamanda Türkiye'yle savaşacağız.'' dedi.

Hiç birimizin bir hazırlığı yok.Hiç birimizin bir hazırlığı yok. Ben iktidara geçsem Ben iktidara geçsem hepinizin evine birer tane roket atar mecburiyeti koyarım. hepinizin evine birer tane roket atar mecburiyeti koyarım. Başbakan olsam,Başbakan olsam, elimde iktidar olsa her eve bir tane roket atar aldırırım. elimde iktidar olsa her eve bir tane roket atar aldırırım. Çok güzel bir silahtır, boru gibidir. Çok güzel bir silahtır, boru gibidir. Hatta onların hazırları da var, hazır iğne gibi. Hatta onların hazırları da var, hazır iğne gibi. Bir iğne yapıyorsun ondan sonra çöpe atıyorsun. Bir iğne yapıyorsun ondan sonra çöpe atıyorsun. Bir patlatıyorsun ondan sonra at, yenisini al. Bir patlatıyorsun ondan sonra at, yenisini al. Soba borusu gibidir; Soba borusu gibidir; arkadan bir tanesi mermiyi koyar,arkadan bir tanesi mermiyi koyar, bu taraftaki omzuna alır, şuradan gözünü yanaştırır, bu taraftaki omzuna alır, şuradan gözünü yanaştırır, dürbünle tetiği çekti mi, tanka isabet etti mi tank gitti,dürbünle tetiği çekti mi, tanka isabet etti mi tank gitti, binaya isabet etti mi bina gitti. binaya isabet etti mi bina gitti. Gümbürtüsü insanın kulağını patlatır.Gümbürtüsü insanın kulağını patlatır. Uzaktan bir tane vurdun mu tankı mahveder. Uzaktan bir tane vurdun mu tankı mahveder. Her eve bir tane oldu mu yeter. Her eve bir tane oldu mu yeter. İster Rusya yan baksın, ister Bulgaristan, ister Yunanistan. İster Rusya yan baksın, ister Bulgaristan, ister Yunanistan.

Benim seçim sloganım, her eve bir tane bazuka.Benim seçim sloganım, her eve bir tane bazuka. Her apartmana bir tane komutan.Her apartmana bir tane komutan. Ben olsam bütün namuslu insanları silahlandırırım. Neden? Ben olsam bütün namuslu insanları silahlandırırım. Neden? Namussuzlar zaten silahı kanunsuz olarak taşıyor,Namussuzlar zaten silahı kanunsuz olarak taşıyor, hükümet istese de istemese de, polis takip etse de, hükümet istese de istemese de, polis takip etse de, istemese de çifte tabancayla geziyor. istemese de çifte tabancayla geziyor. Bir tanesi de az geliyor, çifte tabancayla geziyor. Bir tanesi de az geliyor, çifte tabancayla geziyor. En iyisi hazırlanmaktır. En iyisi hazırlanmaktır.

Kur'ân-ı Kerîm'de, Allahu Teâlâ hazretleri;Kur'ân-ı Kerîm'de, Allahu Teâlâ hazretleri; Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin,Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin, ''Gücünüzün yettiğince silah hazırlayın.'' diyor''Gücünüzün yettiğince silah hazırlayın.'' diyor Benim için kalkınmanın ölçüsü bu. Benim için kalkınmanın ölçüsü bu. Silah fabrikası kurarım, uçak fabrikası, tank fabrikası. Silah fabrikası kurarım, uçak fabrikası, tank fabrikası.

Gazetelerde okudum;Gazetelerde okudum; İran, ''Kendi kendimize tank yaptık, İran, ''Kendi kendimize tank yaptık, çok gizli silahlarımız var.'' demiş.çok gizli silahlarımız var.'' demiş. Biz de dişimizi sıkarsak Avrupalılar'dan aşağı kalmayız.Biz de dişimizi sıkarsak Avrupalılar'dan aşağı kalmayız. Japonya nasıl teknolojisiyle Amerika'yı,Japonya nasıl teknolojisiyle Amerika'yı, Avrupa'yı geçtiyse biz de geçebiliriz. Avrupa'yı geçtiyse biz de geçebiliriz. Allahu Teâlâ hazretleri emrediyor; Allahu Teâlâ hazretleri emrediyor; düşmana karşı kuvvetli olmak, hazırlanmak bizim boynumuzun borcu.düşmana karşı kuvvetli olmak, hazırlanmak bizim boynumuzun borcu. Ecdadımızdan bize uzanan bir gelenek.Ecdadımızdan bize uzanan bir gelenek. Biz ölümden korkmayız. Biz ölümden korkmayız. O istediği kadar silah yapacak, depo edecek. O istediği kadar silah yapacak, depo edecek. Orayı cephane, üs haline getirecek, yedi kat koruganlar yapacak. Orayı cephane, üs haline getirecek, yedi kat koruganlar yapacak. Ama yine de biz bir hücum ettiğimiz zaman, korkup kaçacak. Ama yine de biz bir hücum ettiğimiz zaman, korkup kaçacak. Çünkü onun savaştığı yerde buzdolabı var,Çünkü onun savaştığı yerde buzdolabı var, televizyonu var, keyfi var, Amerikan barı var. televizyonu var, keyfi var, Amerikan barı var. Adam öyle alışmış.Adam öyle alışmış. O ölmek istemiyor; yaşamak istiyor.O ölmek istemiyor; yaşamak istiyor. Biz saldırdığımız zaman, ölmek isteriz, şehit olmayı tercih ederiz, Biz saldırdığımız zaman, ölmek isteriz, şehit olmayı tercih ederiz, şehit olamadığımız zaman üzülürüz.şehit olamadığımız zaman üzülürüz. Hazırlıklı olalım.Hazırlıklı olalım. Elimizde Kırıkkale'nin dokuz milimetrelik tabancası, Elimizde Kırıkkale'nin dokuz milimetrelik tabancası, patladığı zaman yirmi beş metre öteye gider, onunla bir şey olmaz. patladığı zaman yirmi beş metre öteye gider, onunla bir şey olmaz. Düşmana karşı hazırlanmak lazım. Düşmana karşı hazırlanmak lazım.

Âyet-i kerîme onu emrediyor,Âyet-i kerîme onu emrediyor, biz de elimizden geldiğince hazırlanalım. biz de elimizden geldiğince hazırlanalım. ''Muhakkak Türkiye'yle savaşımız olacak.'' diyor.''Muhakkak Türkiye'yle savaşımız olacak.'' diyor. Bulgaristan hazırlanıyor, Rusya hazırlanıyor. Bulgaristan hazırlanıyor, Rusya hazırlanıyor. Rusya'nın haritaları var; Rusya'nın haritaları var; Balkanlar'dan şöyle gelecek, Kafkasya'dan böyle gelecek. Balkanlar'dan şöyle gelecek, Kafkasya'dan böyle gelecek. Biz de Toroslar'da hapsedeceğiz, Biz de Toroslar'da hapsedeceğiz, Toroslar'da siper yapacağız, harp edeceğiz. Toroslar'da siper yapacağız, harp edeceğiz. Öyle şey olur mu?Öyle şey olur mu? Rusya, Afganistan'dan kaçacak delik arıyor. Rusya, Afganistan'dan kaçacak delik arıyor. Ben onu Trakya'dan İstanbul'a bile getirtmem. Ben onu Trakya'dan İstanbul'a bile getirtmem. Karadeniz'den bu tarafa gelirken daha Sinop'un dağlarında - Karadeniz'den bu tarafa gelirken daha Sinop'un dağlarında - önünde uzun deniz sahası var- canına okurum.önünde uzun deniz sahası var- canına okurum. Sivrisinek sürüsü gibi geldiği zaman elinde silah olması lazım. Sivrisinek sürüsü gibi geldiği zaman elinde silah olması lazım. Bir tanesini düşürsen ötekisi gelir, fazla hazırlanmak lazım. Bir tanesini düşürsen ötekisi gelir, fazla hazırlanmak lazım. Bizim elli beş milyon asker olmamız lazım. Bizim elli beş milyon asker olmamız lazım. Kadına da silah öğretmemiz lazım; Kadına da silah öğretmemiz lazım; korkmasın, çekinmesin, silah atmayı öğrensin. korkmasın, çekinmesin, silah atmayı öğrensin.

Bu bizim vazifemiz.Bu bizim vazifemiz. Hadîs-i şerîfe geçiyorum. Hadîs-i şerîfe geçiyorum.

Ve eiddû li'l-belâi'd-duâe.Ve eiddû li'l-belâi'd-duâe. ''Nasıl Kur'ân-ı Kerîm'de düşmanlara karşı kuvvet hazırlayın.'' diyor,''Nasıl Kur'ân-ı Kerîm'de düşmanlara karşı kuvvet hazırlayın.'' diyor, âyet-i kerîme böyle başlıyorsa, burada da, âyet-i kerîme böyle başlıyorsa, burada da, ''Belaya karşı hazırlık yapın, tedbir alın.'' deniliyor. ''Belaya karşı hazırlık yapın, tedbir alın.'' deniliyor. Nedir o ed-duâ, dua.Nedir o ed-duâ, dua. Belayı ne def eder? Belayı ne def eder? Allah bir bela musallat etse -Allah etmesin- onun çaresi nedir?Allah bir bela musallat etse -Allah etmesin- onun çaresi nedir? Dua.Dua. Duadır çünkü,Duadır çünkü, ed-Duâü yerüddü'l-kadâe ba'de en yübreme,ed-Duâü yerüddü'l-kadâe ba'de en yübreme, ''Dua Allah'ın hükmünü değiştirir,'' ''Dua Allah'ın hükmünü değiştirir,'' kesinleşmiş hükmü değiştirir. kesinleşmiş hükmü değiştirir. Allahu Teâlâ hazretlerine yalvarırsın,Allahu Teâlâ hazretlerine yalvarırsın, ''Aman yâ Rabbi! Bağışla yâ Rabbi! Affeyle yâ Rabbi!'' diye dua edersin, ''Aman yâ Rabbi! Bağışla yâ Rabbi! Affeyle yâ Rabbi!'' diye dua edersin, Allah affeder. Allah affeder. Belayı döndürür, gelmiş belayı kaldırır. Belayı döndürür, gelmiş belayı kaldırır. Ama iyi kul olmak,Ama iyi kul olmak, iyi zamanda duayı unutmamak, Allah yolunda olmak şart. iyi zamanda duayı unutmamak, Allah yolunda olmak şart.

Bu hadîs-i şerîfi bir daha tekrarlayalım, iyice hatırınızda kalsın.Bu hadîs-i şerîfi bir daha tekrarlayalım, iyice hatırınızda kalsın. Bize çok önemli anahtarlar, ipuçları veriyor. Bize çok önemli anahtarlar, ipuçları veriyor.

''Mallarınızı zekât vererek koruyun, garantiye alın.''Mallarınızı zekât vererek koruyun, garantiye alın. Hastalarınızı sadaka vererek tedavi edinHastalarınızı sadaka vererek tedavi edin ve belaya karşı da dua hazırlığı yapın.'' ve belaya karşı da dua hazırlığı yapın.''

''Roketatar hazırlığı yapın.'' dediğim gibi dua da edin.''Roketatar hazırlığı yapın.'' dediğim gibi dua da edin. Belanın karşısında dua. Belanın karşısında dua.

Dikkat edilirse üç kademe zikredildi;Dikkat edilirse üç kademe zikredildi; insanın ya başına, ya malına bir şey gelir, insanın ya başına, ya malına bir şey gelir, Karadeniz'de gemileri batar, Karadeniz'de gemileri batar, deposunda elektrik kontağından iş yerinde, evinde, yangın çıkar.deposunda elektrik kontağından iş yerinde, evinde, yangın çıkar. Ya malına, ya canına bir zarar gelir;Ya malına, ya canına bir zarar gelir; hastalanır üzülür, amansız bir derde tutulur vesaire. hastalanır üzülür, amansız bir derde tutulur vesaire. Veyahut malı da canı da sağlam olur,Veyahut malı da canı da sağlam olur, bir başka musibet, bela gelir. bir başka musibet, bela gelir. Bu hadîs-i şerîf hepsine çareyi söylüyor; Bu hadîs-i şerîf hepsine çareyi söylüyor;

''Malını korumak için zekâtını ver,''Malını korumak için zekâtını ver, hastalıktan korunmak için sadakanı ver, hastalıktan korunmak için sadakanı ver, belaya uğramamak için ağzı dualı bir kul ol.'' belaya uğramamak için ağzı dualı bir kul ol.''

Bunların hepsi de kolay şeyler, zor şeyler değil.Bunların hepsi de kolay şeyler, zor şeyler değil. Zekât malın fazlasından veriliyor. Zekât malın fazlasından veriliyor. Dinimiz, zenginin gırtlağına basıp da, ''Vereceksin.'' demiyor. Dinimiz, zenginin gırtlağına basıp da, ''Vereceksin.'' demiyor.

Mal sahibi olan bir insana,Mal sahibi olan bir insana, zengine; ''Malının kırk da birini ver.'' diyor. zengine; ''Malının kırk da birini ver.'' diyor. Kırk tane koyunu varsa,Kırk tane koyunu varsa, bir tanesini Allah yolunda veremezse yazıklar olsun ona! bir tanesini Allah yolunda veremezse yazıklar olsun ona! Ne cimri adammış ki Ne cimri adammış ki otuz dokuz tanesi kendisine kalacağı halde bir tanesini veremiyor. otuz dokuz tanesi kendisine kalacağı halde bir tanesini veremiyor. Malın çoğundan veriliyor, fazla olduğu zaman veriliyor.Malın çoğundan veriliyor, fazla olduğu zaman veriliyor. Onun için zekât kolay verilir.Onun için zekât kolay verilir. Sadaka her zaman verilir.Sadaka her zaman verilir. Zaten veriyoruz ama küçük küçük, azıcık azıcık veriyoruz.Zaten veriyoruz ama küçük küçük, azıcık azıcık veriyoruz. Biraz doyurucu verirsek, Biraz doyurucu verirsek, candan dua etmesini sağlayacak tarzda verirsek iyi olur. candan dua etmesini sağlayacak tarzda verirsek iyi olur.

Sağlam yere verelim.Sağlam yere verelim. Kimisi sadaka tüccarıdır,Kimisi sadaka tüccarıdır, aslında fakir değildir, dairesi vardır. aslında fakir değildir, dairesi vardır. Adam dilenme hastasıdır.Adam dilenme hastasıdır. Beyler paşalar gibi yaşayacakBeyler paşalar gibi yaşayacak parası olduğu halde kılık kıyafet değiştiriyor, dileniyor. parası olduğu halde kılık kıyafet değiştiriyor, dileniyor. Koluna ciğer sarıyor, Koluna ciğer sarıyor, sanki kanamış da sargıların üstüne kan çıkmış gibi. sanki kanamış da sargıların üstüne kan çıkmış gibi. Sargıyı çözdüğü zaman bir şey yok. Sargıyı çözdüğü zaman bir şey yok.

Mühendis kardeşlerimizden birisi anlattı: Mühendis kardeşlerimizden birisi anlattı:

Mekke-i Mükerreme'de;Mekke-i Mükerreme'de; ''Allah rızası için sadaka!'' diye dilenen birinden şüphelenmiş, ''Allah rızası için sadaka!'' diye dilenen birinden şüphelenmiş, gözüne sahtekâr gibi görünmüş.gözüne sahtekâr gibi görünmüş. Kolu sakat gibi yapıyormuş. Kolu sakat gibi yapıyormuş. Yanına gelmiş, zorlamış, yakasına yapışmış, kolunu açtırmış. Yanına gelmiş, zorlamış, yakasına yapışmış, kolunu açtırmış. Bakmış, hiç bir şeyi yok.Bakmış, hiç bir şeyi yok. Bu işin tüccarına, sahtekârına değil, Bu işin tüccarına, sahtekârına değil, mahallenizdeki tanıdıklardan sorarak köyünüzden, kentinizden mahallenizdeki tanıdıklardan sorarak köyünüzden, kentinizden hakikaten muhtaç insanlara verin.hakikaten muhtaç insanlara verin. Asıl miskin, asıl muhtaç, kimseye bir şey söylemediği haldeAsıl miskin, asıl muhtaç, kimseye bir şey söylemediği halde için için fakirlikten kahrolan kimsedir, onu bulmak esastır. için için fakirlikten kahrolan kimsedir, onu bulmak esastır. Çünkü hakikisi söylemeye utanır. Çünkü hakikisi söylemeye utanır. ''Benden daha fakirleri vardır.'' diye de söyleyemez, ''Benden daha fakirleri vardır.'' diye de söyleyemez, utandığı için de söyleyemez. utandığı için de söyleyemez. ''Elhamdülillah yine ayda altmış lira para alıyorum, ''Elhamdülillah yine ayda altmış lira para alıyorum, onu da alamayan var.'' der. onu da alamayan var.'' der. Altmış liraya evin kirasını mı verecek, yedi çocuğa mı bakacak?Altmış liraya evin kirasını mı verecek, yedi çocuğa mı bakacak? Ekmek mi, katık mı, giyim mi, yakacak mı alacak? Yetmez.Ekmek mi, katık mı, giyim mi, yakacak mı alacak? Yetmez. Böyle gizli fakirleri bulmak, hakikaten yerine yardım etmek uygundur. Böyle gizli fakirleri bulmak, hakikaten yerine yardım etmek uygundur. Kimisi bu işin ticaretini yapıyor, Kimisi bu işin ticaretini yapıyor, mümkün mertebe onlara vermemeye çalışın.mümkün mertebe onlara vermemeye çalışın. Gelen boş çevrilmez ona azıcık bir şey verirsiniz,Gelen boş çevrilmez ona azıcık bir şey verirsiniz, asıl fakirleri araştırırsınız. asıl fakirleri araştırırsınız. Araştırmaya kendi gücünüz yetmiyorsa bize de söyleyin.Araştırmaya kendi gücünüz yetmiyorsa bize de söyleyin. Biz de elimizden geldiğince zengini fakire sevk ederiz,Biz de elimizden geldiğince zengini fakire sevk ederiz, yardımcı olmaya çalışırız. yardımcı olmaya çalışırız.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi hayırlara muvaffak eylesin,Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi hayırlara muvaffak eylesin, şerlerden mahfûz eylesin,şerlerden mahfûz eylesin, cennetiyle Cemâli'yle cümlemizi müşerref eylesin.cennetiyle Cemâli'yle cümlemizi müşerref eylesin. Fâtiha-i şerîfe, maa'l-besmele. Fâtiha-i şerîfe, maa'l-besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2