Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Güzel Kulluk Etme Sanatı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Rebîü'l-Âhir 1416 / 24.09.1995
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hesapsız Cennete Girecek Kimseler, Müezzinin Mükâfâtı, Safları Düzeltmenin Fazileti, İlk Safta Namaz Kılmanın Fazileti, İlim Öğretmenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Güzel Kulluk Etme Sanatı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Rebîü'l-Âhir 1416 / 24.09.1995
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hesapsız Cennete Girecek Kimseler, Müezzinin Mükâfâtı, Safları Düzeltmenin Fazileti, İlk Safta Namaz Kılmanın Fazileti, İlim Öğretmenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn. es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd: Allah'ın (c.c.) selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Emmâ ba'd:

Allah'ın (c.c.) selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

Hitabet sanatı, güzel yazı yazma sanatı; sanat diyorlar böyle şeylere. Doğru.Hitabet sanatı, güzel yazı yazma sanatı; sanat diyorlar böyle şeylere. Doğru. O da bir güzel iştir. Kolay değildir. Bende diyorum ki kulluk sanatı. Allah'a güzel kulluk. O da bir güzel iştir. Kolay değildir. Bende diyorum ki kulluk sanatı. Allah'a güzel kulluk.

Kulluk sanatı nedir? Dervişlik. Dervişlikte insan Allah'a, işin mânevî yönünüKulluk sanatı nedir?

Dervişlik. Dervişlikte insan Allah'a, işin mânevî yönünü
kalbin temizliğini duyguları pırıl pırıl güzel olmasınıkalbin temizliğini duyguları pırıl pırıl güzel olmasını ahlakın, edebin tam, en güzel tarzda olmasını da düşünerek Allah'a güzel kulluk etme sanatı. Dervişlik bu.ahlakın, edebin tam, en güzel tarzda olmasını da düşünerek Allah'a güzel kulluk etme sanatı. Dervişlik bu. Dervişlik yoksa sadece tesbih demek değil. Yunus Emre onun için diyor ki şiirinde: Dervişlik yoksa sadece tesbih demek değil. Yunus Emre onun için diyor ki şiirinde:

Ele geleni yersin -haram helal demeden- Ele geleni yersin -haram helal demeden-

Ele geleni yersin Dile geleni dersin Böyle dervişlik mi olur Sen derviş olamazsın Ele geleni yersin

Dile geleni dersin

Böyle dervişlik mi olur

Sen derviş olamazsın

Ne yapacak? Haram mı helal mi diye kontrol edecek, haram yemeyecek. Diline de her geleni söylemeyecek.Ne yapacak? Haram mı helal mi diye kontrol edecek, haram yemeyecek. Diline de her geleni söylemeyecek. Allah'ın sevdiği şeyleri söyleyecek. Karşı tarafın gönlünü alacak şeyler söyleyecek. Hakkı söyleyecek. Allah'ın sevdiği şeyleri söyleyecek. Karşı tarafın gönlünü alacak şeyler söyleyecek. Hakkı söyleyecek. Hakikati söyleyecek. Her şeyin böyle bir inceliği var. İşte dervişlik onu öğretiyor.Hakikati söyleyecek. Her şeyin böyle bir inceliği var. İşte dervişlik onu öğretiyor. Güzel kulluk etme sanatı. Dervişlik nedir? Allah'a güzel kulluk etme sanatı. Güzel kulluk etme sanatı. Dervişlik nedir? Allah'a güzel kulluk etme sanatı.

Onun için eski büyük evliyaullahın hayatını okuduğunuz zaman,Onun için eski büyük evliyaullahın hayatını okuduğunuz zaman, menâkıbını dinlediğiniz zaman bakıyorsunuz ki menâkıbını dinlediğiniz zaman bakıyorsunuz ki "Allah Allah, ya benim anladığım gibi değil bu insanlar. Biraz daha değişik."Allah Allah, ya benim anladığım gibi değil bu insanlar. Biraz daha değişik. Allah Allah, ben dervişliği başka türlü sanıyordum.Allah Allah, ben dervişliği başka türlü sanıyordum. Bunlar meğerse başka türlüymüş." diye insan onların hayatlarından ibret alıyor, uyanıyor.Bunlar meğerse başka türlüymüş." diye insan onların hayatlarından ibret alıyor, uyanıyor. İntibaha geliyor. Onun için cumartesi günleriİntibaha geliyor. Onun için cumartesi günleri Mustafa Nazmi Camii'nde karşı tarafta Tabakâtü's-Sûfiyye'yi okuyoruz.Mustafa Nazmi Camii'nde karşı tarafta Tabakâtü's-Sûfiyye'yi okuyoruz. Yani büyük evliyaullahın, sufilerin hayatlarını okuyoruz. Ne kadar önemli, ne kadar güzel. Yani büyük evliyaullahın, sufilerin hayatlarını okuyoruz. Ne kadar önemli, ne kadar güzel.

Mesela dün akşam Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini okuduk. Ne diyor? Ve kâne fakihen.Mesela dün akşam Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini okuduk. Ne diyor? Ve kâne fakihen. Cüneyd-i Bağdâdî'nin hayatını anlatırken diyor ki; Fakih idi. Fakih ne demek?Cüneyd-i Bağdâdî'nin hayatını anlatırken diyor ki; Fakih idi. Fakih ne demek? Fıkhı çok iyi bilen demek. Hocası çok büyük. Fıkhı çok iyi bilen demek. Hocası çok büyük. Zamanının müctehid alimlerindenmiş fıkıhta hocası.Zamanının müctehid alimlerindenmiş fıkıhta hocası. Hocasının halkasında Cüneyd-i Bağdâdî sorulan sorulara fetva verecek seviyeye yükselmiş. Hocasının halkasında Cüneyd-i Bağdâdî sorulan sorulara fetva verecek seviyeye yükselmiş. Hocasının halkasında fetva verirdi. Kâne yuftî halkatihi. Hocasının halkasında fetva verirdi diyor. Hocasının halkasında fetva verirdi. Kâne yuftî halkatihi. Hocasının halkasında fetva verirdi diyor.

Yani büyük dervişlik, evliyaullahlık, büyük mutasavvıflık nasıl oluyor? Yani büyük dervişlik, evliyaullahlık, büyük mutasavvıflık nasıl oluyor?

Din bilgisiyle oluyor, fıkıhla oluyor. Müftüler kadar,Din bilgisiyle oluyor, fıkıhla oluyor. Müftüler kadar, müctehidler gibi iyi bilecek. Bu bilgisini Allah'ın rızasını kazanmakta kullanacak.müctehidler gibi iyi bilecek. Bu bilgisini Allah'ın rızasını kazanmakta kullanacak. Aklını fikrini Allah'ın rızasını kazanmakta kullanacak. Aklını fikrini Allah'ın rızasını kazanmakta kullanacak.

Birisi, mesela evliyaullahtan birisi, getirmişler al sana sadaka. Para vermeye el uzatmışlar.Birisi, mesela evliyaullahtan birisi, getirmişler al sana sadaka. Para vermeye el uzatmışlar. Şöyle bir duraklamış. Şöyle bir tereddüt geçirmiş. Çabuk intikal ediyor mübarekler.Şöyle bir duraklamış. Şöyle bir tereddüt geçirmiş. Çabuk intikal ediyor mübarekler. Almış parayı. Demişler ki yanına yanaşıp: Efendim siz almazdınız,Almış parayı. Demişler ki yanına yanaşıp: Efendim siz almazdınız, böyle fukaraya sadaka verilir gibi sadaka filan almazdınız. Niye aldınız? böyle fukaraya sadaka verilir gibi sadaka filan almazdınız. Niye aldınız?

"Reddetsem"Reddetsem reddetmekte nefsimin izzetini, kabul etmekte de nefsimin zilletini gördüm.reddetmekte nefsimin izzetini, kabul etmekte de nefsimin zilletini gördüm. Nefsimin zilletini izzetine tercih ettim." diyor. Ne demek bu? Yani sadakayı almak nedir? Küçültür insanı.Nefsimin zilletini izzetine tercih ettim." diyor. Ne demek bu? Yani sadakayı almak nedir? Küçültür insanı. Birisi sana gelse, "Aç bakayım avucunu. Al sana bakalım kesemden, şu benim hayrâtım hasenâtım."Birisi sana gelse, "Aç bakayım avucunu. Al sana bakalım kesemden, şu benim hayrâtım hasenâtım." Herkesin içinde, kıpkırmızı kesilmez misin? Neden? Almak zor. Vermek?Herkesin içinde, kıpkırmızı kesilmez misin?

Neden?

Almak zor. Vermek?
Vermek insanı kabartır. Yani hoşuna gider. Ona veriyorsun, buna veriyorsun; hoşuna da gider.Vermek insanı kabartır. Yani hoşuna gider. Ona veriyorsun, buna veriyorsun; hoşuna da gider. Herkes Allah razı olsun, Allah ömür versin bilmemne filan dedikçe insanın hoşuna gider.Herkes Allah razı olsun, Allah ömür versin bilmemne filan dedikçe insanın hoşuna gider. Birisine de sen para verdiğin zaman, "Git ya bir fakire, benim ihtiyacım yok."Birisine de sen para verdiğin zaman, "Git ya bir fakire, benim ihtiyacım yok." Bu yani nefsine zor geldiğinden kabul etmiyor mesela. Şimdi bunları düşünüyor içinde. Bu yani nefsine zor geldiğinden kabul etmiyor mesela.

Şimdi bunları düşünüyor içinde.
Bunları düşünüyor ve diyor ki nefsimin hoşuna gitmeyen işi yapayım, alayım diyor.Bunları düşünüyor ve diyor ki nefsimin hoşuna gitmeyen işi yapayım, alayım diyor. Tabii alacak, öbür tarafta bir başka fakire verecek.Tabii alacak, öbür tarafta bir başka fakire verecek. Ama almanın horluğunu reddetmenin izzetine tercih ediyor nefsi hor olsun diye. Ama almanın horluğunu reddetmenin izzetine tercih ediyor nefsi hor olsun diye.

Birisi de kafasını kesmeye götürüyorlarmış dervişlerden.Birisi de kafasını kesmeye götürüyorlarmış dervişlerden. Yani bu mübareklerin hallerini anlatmak için söylüyoruz bunu. Gidiyor. Tutmuşlar, elleri bağlı. Yani bu mübareklerin hallerini anlatmak için söylüyoruz bunu. Gidiyor. Tutmuşlar, elleri bağlı. Yatıracaklar, kafasını kesecekler. Gidecek, ölecek. Yolda soruyor kendi kendine: Yatıracaklar, kafasını kesecekler. Gidecek, ölecek. Yolda soruyor kendi kendine:

"Ey nefsim söyle bakalım, hep Allah'a teslim olmak, razı olmak, kadere rıza göstermek der dururdun."Ey nefsim söyle bakalım, hep Allah'a teslim olmak, razı olmak, kadere rıza göstermek der dururdun. İşte bak şimdi haksız yere seni kesmeye götürüyorlar, kafanı. Bak bir haksızlık var.İşte bak şimdi haksız yere seni kesmeye götürüyorlar, kafanı. Bak bir haksızlık var. Mâsum olduğun halde kafanı kesmeye, bir zanla, bir iftirayla, yanlış olarak kesmeye götürüyorlar.Mâsum olduğun halde kafanı kesmeye, bir zanla, bir iftirayla, yanlış olarak kesmeye götürüyorlar. Söyle bakalım şimdi de kadere razı mısın? Bak ters bir kader işte. Kafanı kesmeye götürüyorlar." Söyle bakalım şimdi de kadere razı mısın? Bak ters bir kader işte. Kafanı kesmeye götürüyorlar."

Şöyle kendi kendine sormuş, kendi kendinden cevap beklemiş. Nefsinden hiç itiraz yok.Şöyle kendi kendine sormuş, kendi kendinden cevap beklemiş. Nefsinden hiç itiraz yok. Eh ne yapalım, demek hayatımız bu kadarmış. Demek Allah böyle takdir etmiş. Eh pekala, eyvallah.Eh ne yapalım, demek hayatımız bu kadarmış. Demek Allah böyle takdir etmiş. Eh pekala, eyvallah. Allah Allah. Tam celladın yanına kadar gitmiş, orada birisi bağırmış, dur haksızlık oluyor filan diye.Allah Allah. Tam celladın yanına kadar gitmiş, orada birisi bağırmış, dur haksızlık oluyor filan diye. Celladın yanından dönmüş. Ama sözü çok önemli. "Vallahi,Celladın yanından dönmüş. Ama sözü çok önemli. "Vallahi, kafamın kesilmesinden halâsıma değil, -halâs olmak kurtulmak demek ya-kafamın kesilmesinden halâsıma değil, -halâs olmak kurtulmak demek ya- kafamın kesilmesinden halâsıma değil o andaki ihlasıma seviniyorum." diyor.kafamın kesilmesinden halâsıma değil o andaki ihlasıma seviniyorum." diyor. O zaman kendi kendine sordu da itiraz yok ya, o andaki o ihlasına sevinmiş.O zaman kendi kendine sordu da itiraz yok ya, o andaki o ihlasına sevinmiş. İyi ki öyle dedim diye. Ya bir de "Olur mu böyle şey ya hay Allah!" bilmem ne filan deseydi… İyi ki öyle dedim diye. Ya bir de "Olur mu böyle şey ya hay Allah!" bilmem ne filan deseydi…

Bazısı geliyor, mesele soruyor bize. Dün bana anlatıyorlar. Birisi bir mesele sormuş.Bazısı geliyor, mesele soruyor bize. Dün bana anlatıyorlar. Birisi bir mesele sormuş. Ben de o meseleye bir cevap vermişim. Sonra girdiği işte bir problemle karşılaşmış.Ben de o meseleye bir cevap vermişim. Sonra girdiği işte bir problemle karşılaşmış. O problemden dolayı feverân etmiş, bağırmış, çağırmış, kızmış. Masa yumruklamış filan, sağa sola çatmış.O problemden dolayı feverân etmiş, bağırmış, çağırmış, kızmış. Masa yumruklamış filan, sağa sola çatmış. Ondan sonra da yani bana karşı biraz böyle sözler söylemiş filan diyor arkadaş, anlatırken. E kaybetti.Ondan sonra da yani bana karşı biraz böyle sözler söylemiş filan diyor arkadaş, anlatırken. E kaybetti. Yani sormasaydın bana ne sordun? Meseleyi bana soruyor, ben de Allah rızası için bir cevap vermişim.Yani sormasaydın bana ne sordun? Meseleyi bana soruyor, ben de Allah rızası için bir cevap vermişim. Sonra işte bir sıkışıklık olunca hop kabahat bize geliyor. Kusur kendisinde, kabahat bize geliyor.Sonra işte bir sıkışıklık olunca hop kabahat bize geliyor. Kusur kendisinde, kabahat bize geliyor. Kendisinin çok daha fazla kusuru var.Kendisinin çok daha fazla kusuru var. O zaman bize karşı sevgisinde, bağlılığında zelzele meydana gelmiş yani. O onun kusuru. O zaman bize karşı sevgisinde, bağlılığında zelzele meydana gelmiş yani. O onun kusuru.

Evet, yani dervişlerin imtihan olduğu zaman, bak mesela ölüme giderken Allah'a itirazı yok.Evet, yani dervişlerin imtihan olduğu zaman, bak mesela ölüme giderken Allah'a itirazı yok. Ama berikisi menfaatinde birazcık oynama oldu mu hocasına itirazı var.Ama berikisi menfaatinde birazcık oynama oldu mu hocasına itirazı var. Hoca nihayet Allah'ın bir kuludur da, olsun hocaya da bağlılık sözü vermedi mi? Ne oluyor? Kabahati yok.Hoca nihayet Allah'ın bir kuludur da, olsun hocaya da bağlılık sözü vermedi mi? Ne oluyor? Kabahati yok. Hocası ondan kilometrelerce uzakta. Açmış bir mesele sormuş.Hocası ondan kilometrelerce uzakta. Açmış bir mesele sormuş. Cevap vermesem bir türlü, cevap versem bir türlü. Biz de hak bildiğimiz bir şeyi söylemişiz yani. Cevap vermesem bir türlü, cevap versem bir türlü. Biz de hak bildiğimiz bir şeyi söylemişiz yani. Sorulana göre zaten söyleniyor. Söylediğimiz de yanlış değil. Sözümüzü dinlememişler. Sorulana göre zaten söyleniyor. Söylediğimiz de yanlış değil. Sözümüzü dinlememişler. İşte bir terslik olunca bu sefer bize karşı bağlılığı sarsılıyor. Bu ne? İmtihanı kaybetmek. İşte bir terslik olunca bu sefer bize karşı bağlılığı sarsılıyor. Bu ne? İmtihanı kaybetmek. Allah da böyle imtihan eder insanı. O zaman kaybolur. Derecesi kaybolur. Zarar eder. Allah da böyle imtihan eder insanı. O zaman kaybolur. Derecesi kaybolur. Zarar eder.

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz. Birinci hadîs-i şerîf bu.İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz. Birinci hadîs-i şerîf bu. Allah hepimizi güzel kulluk yapmaya muvaffak eylesin. Zikrinde, şükründe bulundursun.Allah hepimizi güzel kulluk yapmaya muvaffak eylesin. Zikrinde, şükründe bulundursun. Zikrinden, şükründen ayırmasın. Güzel kulluğunda kusur işlettirmesin. O yoldan saptırmasın.Zikrinden, şükründen ayırmasın. Güzel kulluğunda kusur işlettirmesin. O yoldan saptırmasın. Cennetiyle cemaliyle ama lütfuyla, fazl u keremiyle, bizim kazancımız olduğundan değilCennetiyle cemaliyle ama lütfuyla, fazl u keremiyle, bizim kazancımız olduğundan değil lütfuyla bizi cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. lütfuyla bizi cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

İkinci hadîs-i şerîf: İnne'llâhe ve melâiketühû yusallûne ale's-saffi'l-mukaddemiİkinci hadîs-i şerîf:

İnne'llâhe ve melâiketühû yusallûne ale's-saffi'l-mukaddemi
ve'l-müezzinü yüğferu lehû medde savtihî ve yusaddikuhû semiahû min ratbin ve yâbisinve'l-müezzinü yüğferu lehû medde savtihî ve yusaddikuhû semiahû min ratbin ve yâbisin ve lehû mislü ecri men sallâ meahû. Sadaka Resûlallah fîmâ kal ev kemâ kal. ve lehû mislü ecri men sallâ meahû.

Sadaka Resûlallah fîmâ kal ev kemâ kal.

Bu da Ahmed b. Hanbel ve Neseî'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîftir.Bu da Ahmed b. Hanbel ve Neseî'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîftir. Ani'l-Bera, yani el-Bera b. Âdil radıyallahu anh'ten. Ani'l-Bera, yani el-Bera b. Âdil radıyallahu anh'ten.

Ne diyor Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu rivayete göre? Ne diyor Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu rivayete göre?

İnne'llâhe. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri." Ve melâiketühû. "Ve melekleri."İnne'llâhe. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri." Ve melâiketühû. "Ve melekleri." Yusallûne. "Salât u selâm ederler…" Ale's-saffi'l-mukaddemi. "Öndeki safa salât u selâm ederler." Yusallûne. "Salât u selâm ederler…" Ale's-saffi'l-mukaddemi. "Öndeki safa salât u selâm ederler."

Yani Allah'ın salât u selâmı nedir? Rahmeti ve mağfiretidir. Meleklerin salât u selâmı nedir? Duasıdır.Yani Allah'ın salât u selâmı nedir? Rahmeti ve mağfiretidir. Meleklerin salât u selâmı nedir? Duasıdır. Allah, ön saftaki, öndeki, mukaddem, daha öndeki, mukaddem saftakine rahmet eder.Allah, ön saftaki, öndeki, mukaddem, daha öndeki, mukaddem saftakine rahmet eder. Melekler de dua eder. Bu nedir? Bu camiye evvel gelenin mükâfatıdır. Melekler de dua eder. Bu nedir? Bu camiye evvel gelenin mükâfatıdır.

Camiye evvel gelen yürür yürür yürür, ön tarafa oturur. Daha sonra gelen yanına oturur, yanına oturur.Camiye evvel gelen yürür yürür yürür, ön tarafa oturur. Daha sonra gelen yanına oturur, yanına oturur. O saf dolunca arkaya geçer oturur. O saf dolunca üçüncü saf, beşinci saf. Nihayet cami dolar.O saf dolunca arkaya geçer oturur. O saf dolunca üçüncü saf, beşinci saf. Nihayet cami dolar. Camiye ilk gelenin mükâfatı daha fazla olur. Cuma namazında da böyledir, başka zamanda da böyledir. Camiye ilk gelenin mükâfatı daha fazla olur. Cuma namazında da böyledir, başka zamanda da böyledir.

Çünkü camiye girdi mi insan namazı beklemek için durduğu müddetçeÇünkü camiye girdi mi insan namazı beklemek için durduğu müddetçe namazdaymış gibi sevap alır, camide durduğu müddetçe.namazdaymış gibi sevap alır, camide durduğu müddetçe. Cami Allah'ın evi olduğundan camiye gelene Allah mutlaka mükâfatlar verir ev sahibi olarak. Cami Allah'ın evi olduğundan camiye gelene Allah mutlaka mükâfatlar verir ev sahibi olarak. Onun için erken gelmek, Kur'an okumak, zikir etmek, tesbih eylemek,Onun için erken gelmek, Kur'an okumak, zikir etmek, tesbih eylemek, Allah'ın seveceği şekilde nafile namaz kılmak gibi faaliyetlerle zamanı değerlendirmeli camiye erken gelip. Allah'ın seveceği şekilde nafile namaz kılmak gibi faaliyetlerle zamanı değerlendirmeli camiye erken gelip.

Kimisi camiye girmiyor, dışarıda vakit geçiriyor. Bütün Anadolu'da filan gördüğümüz böyle.Kimisi camiye girmiyor, dışarıda vakit geçiriyor. Bütün Anadolu'da filan gördüğümüz böyle. Namaz vaktine kadar dışarıda güneşlenirler. Girmezler içeriye.Namaz vaktine kadar dışarıda güneşlenirler. Girmezler içeriye. Ben de öyle bir yere gittim mi "es-selamu aleyküm" derim duran hacı babalara.Ben de öyle bir yere gittim mi "es-selamu aleyküm" derim duran hacı babalara. Kumrular gibi dizilirler böyle. Dışarıda güneşlenirler, girmezler içeriye. Hemen içeri yürürüm. Kumrular gibi dizilirler böyle. Dışarıda güneşlenirler, girmezler içeriye. Hemen içeri yürürüm. Dışarıda ne işin var, içerde kazanç. Sevap içerde.Dışarıda ne işin var, içerde kazanç. Sevap içerde. Dışarıda durmaya sevap yok, içeri girmekte sevap var. Dışarıda durmaya sevap yok, içeri girmekte sevap var.

Hele ezandan evvel girip namazı beklemekte çok sevap var.Hele ezandan evvel girip namazı beklemekte çok sevap var. Hele ne kadar erken girersen sevabı o kadar çok. Hele ne kadar erken girersen sevabı o kadar çok. İçerde ibadet ettikçe, namaz kıldıkça, Kur'an okudukça, zikrettikçe ayrıca sevapları var.İçerde ibadet ettikçe, namaz kıldıkça, Kur'an okudukça, zikrettikçe ayrıca sevapları var. Onun için mümkün olduğu kadar ön safa gitmeye çalışmak lazım. Onun için mümkün olduğu kadar ön safa gitmeye çalışmak lazım.

"Peki hocam, bir soru. Cami kalabalık ama ben de kurnazım."Peki hocam, bir soru. Cami kalabalık ama ben de kurnazım. Omuzları ayıra ayıra, omuzlardan atlaya atlaya Omuzları ayıra ayıra, omuzlardan atlaya atlaya en ön safa gittim." Bu makbul değil. Boş yer varsa gidersin.en ön safa gittim."

Bu makbul değil. Boş yer varsa gidersin.
Boş yer varsa kimseyi ezalandırmadan gidersin.Boş yer varsa kimseyi ezalandırmadan gidersin. Ama insanların omuzlarına basarak veya omuzlarını ayırarak, rahatsız ederek öne gidilmez.Ama insanların omuzlarına basarak veya omuzlarını ayırarak, rahatsız ederek öne gidilmez. Önceden gelseydin. Melekler giriş sırasına göre yazarlar. Önceden gelseydin.Önceden gelseydin. Melekler giriş sırasına göre yazarlar. Önceden gelseydin. Önceden gelemeyince başkasının sonradan kurnazlık edip öne gelmekle hakkı alınmaz. Önceden gelemeyince başkasının sonradan kurnazlık edip öne gelmekle hakkı alınmaz.

Önceden gelmek lazım. Caminin kıymetini bilmek lazım.Önceden gelmek lazım. Caminin kıymetini bilmek lazım. Camideki zamanı değerlendirecek irfan seviyesinde olmak lazım. Kimisi içerde sıkılıyor.Camideki zamanı değerlendirecek irfan seviyesinde olmak lazım. Kimisi içerde sıkılıyor. "Ne yapayım ben içerde püf. Of canım sıkıldı." "Ne yapayım ben içerde püf. Of canım sıkıldı."

Ee, demek ki sen pişmemişsin de, hamsın da ondan.Ee, demek ki sen pişmemişsin de, hamsın da ondan. Ya fırsatı bulmuşsun, caminin içinde Allah'la baş başa, Allah'ın evinde. Zikret, gözünü kapa.Ya fırsatı bulmuşsun, caminin içinde Allah'la baş başa, Allah'ın evinde. Zikret, gözünü kapa. La ilahe illallah de, estağfirullah de, sübhanallah de, La ilahe illallah de, estağfirullah de, sübhanallah de, sübhanallahi ve bi-hamdihî sübhanallahi'l-azim. Hadîs-i şerîf var bu konuda. sübhanallahi ve bi-hamdihî sübhanallahi'l-azim. Hadîs-i şerîf var bu konuda.

Sübhanallahi ve'l-hamdülillahi ve ilahe illallahu vallahu ekberSübhanallahi ve'l-hamdülillahi ve ilahe illallahu vallahu ekber ve la havle ve la kuvvete illa billahi'l-aliyyi'l-azim. Ne kadar kıymetli tesbihler bunlar. ve la havle ve la kuvvete illa billahi'l-aliyyi'l-azim. Ne kadar kıymetli tesbihler bunlar.

Kur'an oku. Kur'a'nı ezberle.Kur'an oku. Kur'a'nı ezberle. Altmış yaşına geliyor, seksen yaşına geliyor, e bizim hatme-i hâcegânımızdaAltmış yaşına geliyor, seksen yaşına geliyor, e bizim hatme-i hâcegânımızda E lem neşrah leke'yi okumayı söylüyoruz, ben bilmiyorum diyor.E lem neşrah leke'yi okumayı söylüyoruz, ben bilmiyorum diyor. E ömrünü nerede geçirdin sen? Alışmamışız. İçeri girip çalışmaya alışmamışız. E ömrünü nerede geçirdin sen? Alışmamışız. İçeri girip çalışmaya alışmamışız. Kur'ân-ı Kerîm okumaya alışmamışız. Ezberimi arttıracağım diye bir duyguyu yerleştirmemişiz içimize.Kur'ân-ı Kerîm okumaya alışmamışız. Ezberimi arttıracağım diye bir duyguyu yerleştirmemişiz içimize. Dışarıda oturuyoruz, şadırvanın kenarında, bahçenin kenarında vesaire. İçeri gir Kur'an ezberle.Dışarıda oturuyoruz, şadırvanın kenarında, bahçenin kenarında vesaire. İçeri gir Kur'an ezberle. Ezberlememiş. İnsanların cennetteki derecesi âyetleri, ne kadar çok âyet biliyorsa o kadar.Ezberlememiş. İnsanların cennetteki derecesi âyetleri, ne kadar çok âyet biliyorsa o kadar. Ona göre artacak. Evet, şimdi bu bir.Ona göre artacak.

Evet, şimdi bu bir.
Allah rahmet ediyor, melekler dua ediyor ön saftakilere, daha önceki saftakilere. Ne güzel. Bu bir. İkincisi: Allah rahmet ediyor, melekler dua ediyor ön saftakilere, daha önceki saftakilere. Ne güzel. Bu bir. İkincisi:

Ve'l-müezzinü yüğferu lehû medde savtihî.Ve'l-müezzinü yüğferu lehû medde savtihî. "Müezzine gelince, onun sesinin gittiği yere kadar mağfiret olunur müezzin."Müezzine gelince, onun sesinin gittiği yere kadar mağfiret olunur müezzin. Yani mağfiret-i ilahiyeye o nispette mazhar olur. Yani ne kadar çok sesi duyurabiliyorsa ileriye kadar.Yani mağfiret-i ilahiyeye o nispette mazhar olur. Yani ne kadar çok sesi duyurabiliyorsa ileriye kadar. O kadar mükafatı çok olur." Başka? O kadar mükafatı çok olur."

Başka?

Ve yusaddikuhû semiahû.Ve yusaddikuhû semiahû. "Kim o müezzinin ezanını duyarsa, onu tasdik ederse…" Allahuekber diyor, Allahuekber. Tamam."Kim o müezzinin ezanını duyarsa, onu tasdik ederse…" Allahuekber diyor, Allahuekber. Tamam. Eşhedü en lâ ilâhe illallah diyor, Eşhedü en lâ ilâhe illallah. Tamam.Eşhedü en lâ ilâhe illallah diyor, Eşhedü en lâ ilâhe illallah. Tamam. es-Salâtu hayrun mine'n-nevm. "Namaz uykudan daha hayırlıdır ey müslümanlar!es-Salâtu hayrun mine'n-nevm. "Namaz uykudan daha hayırlıdır ey müslümanlar! Uyumayın, kalkın sabah namazına gelin." diyor. Sabahları müezzin böyle bağırıyor.Uyumayın, kalkın sabah namazına gelin." diyor. Sabahları müezzin böyle bağırıyor. Duyan ne diyor? Sadakte ve berarte yâ eyyühe'l-müezzin.Duyan ne diyor? Sadakte ve berarte yâ eyyühe'l-müezzin. "Ey ezanı okuyan kardeşim, doğru söyledin. Ne iyi söyledin." demek gerekiyor yani. "Ey ezanı okuyan kardeşim, doğru söyledin. Ne iyi söyledin." demek gerekiyor yani.

Evet, müezzinin böyle sesinin gittiği yerdeki bütün duyanlar hepsi onu tasdik ederler.Evet, müezzinin böyle sesinin gittiği yerdeki bütün duyanlar hepsi onu tasdik ederler. Ve ona şehadet ederler. Âhirette de şehadet ederler. Min ratbin ve yâbisin.Ve ona şehadet ederler. Âhirette de şehadet ederler. Min ratbin ve yâbisin. "Yaş kuru ne varsa. Yani her şey. Yani yaş; ağaçtır, yapraktır, çiçektir, vesairedir. Canlıdır."Yaş kuru ne varsa. Yani her şey. Yani yaş; ağaçtır, yapraktır, çiçektir, vesairedir. Canlıdır. Kuru; topraktır, taştır, vesairedir, dağdır. Onların hepsi tasdik eder.Kuru; topraktır, taştır, vesairedir, dağdır. Onların hepsi tasdik eder. Âhirette de şehadet eder. Âhirette de şehadet eder. 'Evet yâ Rabbi! Bu senin dinini bağıra bağıra semalara, insanları çağıra çağıra ilan etti.'Evet yâ Rabbi! Bu senin dinini bağıra bağıra semalara, insanları çağıra çağıra ilan etti. İyi bir iş yaptı. Biz de şahidiz.' diye tasdik ederler onun iyiliğini." İyi bir iş yaptı. Biz de şahidiz.' diye tasdik ederler onun iyiliğini."

Ve lehû mislü ecri men sallâ meahû.Ve lehû mislü ecri men sallâ meahû. "Müezzine onunla beraber namaz kılanların kıldıkları namazdan kazandıkları sevabın bir misli kadar "Müezzine onunla beraber namaz kılanların kıldıkları namazdan kazandıkları sevabın bir misli kadar ecir, müezzine de ek olarak verilir." Bırakalım başka mesleği, müezzin olalım bari.ecir, müezzine de ek olarak verilir." Bırakalım başka mesleği, müezzin olalım bari. Bundan kârlısı az bulunur yani. Müezzin çağırdı. Camiye geldik. Biz namaz kılıyoruz, biz sevap kazandık.Bundan kârlısı az bulunur yani. Müezzin çağırdı. Camiye geldik. Biz namaz kılıyoruz, biz sevap kazandık. Tamam. Buna dokunmuyor Allah. Senin sevabın sende. Tamam. Buna dokunmuyor Allah. Senin sevabın sende.

Müezzine de senin sevabının misli veriliyor. Neden? O çağırdı ya. Hayyalessalah ne demek?Müezzine de senin sevabının misli veriliyor. Neden? O çağırdı ya. Hayyalessalah ne demek? "Namaza gelin haydi!" dedi. Aa ezan okunuyor dedin. Sen de abdest aldın geldin."Namaza gelin haydi!" dedi. Aa ezan okunuyor dedin. Sen de abdest aldın geldin. İşte o çağırmanın bereketinden, namaz kılan, İşte o çağırmanın bereketinden, namaz kılan, onunla beraber namaz kılan insanların sevaplarının bir misli müezzine veriliyor. Yaşadı müezzinler. onunla beraber namaz kılan insanların sevaplarının bir misli müezzine veriliyor. Yaşadı müezzinler.

Tabii böyle minareden eşhedü en lâ ilâhe illallah demeye bu kadar mükâfat verilince,Tabii böyle minareden eşhedü en lâ ilâhe illallah demeye bu kadar mükâfat verilince, insanlara doğru yola irşad için, çekmek için irşad ve tebliğ çalışmaları yapanların sevabının insanlara doğru yola irşad için, çekmek için irşad ve tebliğ çalışmaları yapanların sevabının ne kadar büyük olduğunu da oradan hatırlayın. ne kadar büyük olduğunu da oradan hatırlayın.

Üçüncü hadîs-i şerîf İnne'llâhe teâlâ ve melâiketehû yusallûne ale'llezîne yasilûne's-sufûfeÜçüncü hadîs-i şerîf

İnne'llâhe teâlâ ve melâiketehû yusallûne ale'llezîne yasilûne's-sufûfe
ve men sedde fürceten rafe'ahu'llâhu bihâ deraceten. ve men sedde fürceten rafe'ahu'llâhu bihâ deraceten.

Hz. Aişe-yi Sıddîka validemizden yine Ahmed b. Hanbel'den, Taberânî'den, Beyhakî'den,Hz. Aişe-yi Sıddîka validemizden yine Ahmed b. Hanbel'den, Taberânî'den, Beyhakî'den, Hâkim'in Müstedrek'inden,Hâkim'in Müstedrek'inden, Abdurrezzak'ın Musannef'inden rahmetullahi aleyhim ecmaîn rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Abdurrezzak'ın Musannef'inden rahmetullahi aleyhim ecmaîn rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

İnne'llâhe teâlâ ve melâiketehû. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri de melekleri de…"İnne'llâhe teâlâ ve melâiketehû. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri de melekleri de…" Yusallûne. "Salât u selâm ederler." Kime? Yusallûne. "Salât u selâm ederler." Kime?

Ale'llezîne yasilûne's-sufûfe. "Safları doldurup insanların arasını birleştirenlere."Ale'llezîne yasilûne's-sufûfe. "Safları doldurup insanların arasını birleştirenlere." Ve men sedde fürceten. Ve men sedde fürceten. "Kim bir aralığı, öndeki safın boşluğunu, aralığını kim oraya girmek suretiyle "Kim bir aralığı, öndeki safın boşluğunu, aralığını kim oraya girmek suretiyle kapatır, doldurursa, safı tamamlarsa…"kapatır, doldurursa, safı tamamlarsa…" Rafe'ahu'llâhu bihâ deraceten. "Allah onu bir derece yükseltir." Rafe'ahu'llâhu bihâ deraceten. "Allah onu bir derece yükseltir."

Onun için demin biz namaza durduğumuz zamanda ben mikrofonu elime aldım, döndüm ne dedim?Onun için demin biz namaza durduğumuz zamanda ben mikrofonu elime aldım, döndüm ne dedim? Önünüzdeki safın boşluğunu doldurun. Bir. İşte bu sevap var. Allah bir derece yükseltiyor.Önünüzdeki safın boşluğunu doldurun. Bir. İşte bu sevap var. Allah bir derece yükseltiyor. Orada bir boşluk gördünüz. Doldurdunuz. Kimisi yapmıyor bunu. Neden? Burası daha rahat, arkası.Orada bir boşluk gördünüz. Doldurdunuz. Kimisi yapmıyor bunu. Neden? Burası daha rahat, arkası. Sen gidersen safı sık yapayım, doldurayım diye, sana bir yamuk yamuk bakıyor.Sen gidersen safı sık yapayım, doldurayım diye, sana bir yamuk yamuk bakıyor. Kızıyor, homurdanıyor, geri çekiliyor. Bilmediği için. Safın sık olması makbul. Kızıyor, homurdanıyor, geri çekiliyor. Bilmediği için. Safın sık olması makbul. Boşluk olmaması makbul. Boşluğu doldurmak sevap. Ön tarafa atılan adım çok sevaplı. Boşluk olmaması makbul. Boşluğu doldurmak sevap. Ön tarafa atılan adım çok sevaplı.

Bir de safın muntazam olması namazın ikamesindendir diyor Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte.Bir de safın muntazam olması namazın ikamesindendir diyor Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte. Yani saf böyle olmayacak. Nasıl olacak? Dümdüz olacak. İp çekilmiş gibi olacak. Eğri olursa ne olur?Yani saf böyle olmayacak. Nasıl olacak? Dümdüz olacak. İp çekilmiş gibi olacak. Eğri olursa ne olur? Namazı kılanlar namazı tam ikame etmemiş olurlar. Tam kılmamış olurlar. Neden?Namazı kılanlar namazı tam ikame etmemiş olurlar. Tam kılmamış olurlar. Neden? Safı eğri yaptılar da ondan. Safı da muntazam yapacaklar. Safın intizamı da namazın ikamesinden bir parçadır. Safı eğri yaptılar da ondan. Safı da muntazam yapacaklar. Safın intizamı da namazın ikamesinden bir parçadır.

Onun için ne diyoruz? "Aman omuzlarınıza bakın, aman ayakuçlarınıza bakın; hizayı sağlayın."Onun için ne diyoruz? "Aman omuzlarınıza bakın, aman ayakuçlarınıza bakın; hizayı sağlayın." Neden? Namazınız tam olsun diye diyoruz. Bunlar önemli şeyler. Bunların ne faydası var?Neden? Namazınız tam olsun diye diyoruz. Bunlar önemli şeyler. Bunların ne faydası var? Ne hikmeti var? Çok faydası ve çok hikmeti var. İntizama alıştırıyor bizi. Ne hikmeti var? Çok faydası ve çok hikmeti var. İntizama alıştırıyor bizi.

Namaz vakitlerinin ne kadar büyük faydası var. Bizi zamana bağlıyor.Namaz vakitlerinin ne kadar büyük faydası var. Bizi zamana bağlıyor. Dünya üzerinde hangi milletin böyle zamanla bu kadar yakın ilişkisi vardır? İkindi oldu mu, olmadı mı?Dünya üzerinde hangi milletin böyle zamanla bu kadar yakın ilişkisi vardır? İkindi oldu mu, olmadı mı? 3 dakika var, 5 dakika var.3 dakika var, 5 dakika var. Daha bu saatler çıkmadan önce saat konusunda, her caminin duvarında bir çivi vardır, çizgiler vardır;Daha bu saatler çıkmadan önce saat konusunda, her caminin duvarında bir çivi vardır, çizgiler vardır; öğle ne zaman olur, ikindi ne zaman olur, güneşe göre vesaire vesaire. Müneccimler vardır.öğle ne zaman olur, ikindi ne zaman olur, güneşe göre vesaire vesaire. Müneccimler vardır. Muvakkitler vardır. Muvakkit ne demek? Vakti tayin edici insanlar. Yani takvim yok.Muvakkitler vardır.

Muvakkit ne demek?

Vakti tayin edici insanlar. Yani takvim yok.
Takvimde ikindi şurada okunuyor diyoruz, bizim için şimdi kolay.Takvimde ikindi şurada okunuyor diyoruz, bizim için şimdi kolay. Eskiden bunların hesabını yapan görevliler vardı. Ve saatler vardı, güneş saatleri vardı.Eskiden bunların hesabını yapan görevliler vardı. Ve saatler vardı, güneş saatleri vardı. Bazı camilerde böyle yatay bir zemin üzerine dikilmiş çubuk, işaretler.Bazı camilerde böyle yatay bir zemin üzerine dikilmiş çubuk, işaretler. Bazı camilerde de insanlar bozmasın, kurcalamasın diye duvarda. Böyle sivri bir şey işaretler.Bazı camilerde de insanlar bozmasın, kurcalamasın diye duvarda. Böyle sivri bir şey işaretler. Bir takım çizgiler. İşte oralardan namazları hesap ederlerdi. Bir takım çizgiler. İşte oralardan namazları hesap ederlerdi.

Bunlar önemli olan hususlar. Namazın tamam olmasını sağlıyor.Bunlar önemli olan hususlar. Namazın tamam olmasını sağlıyor. Ve insanı intizama alıştırıyor. Efendimiz önemli olmasaydı önem vermezdi.Ve insanı intizama alıştırıyor. Efendimiz önemli olmasaydı önem vermezdi. Efendimiz safların arasına girip; sen geri git bakayım. Sen öne çık bakayım. Böyle hizaya sokardı. Efendimiz safların arasına girip; sen geri git bakayım. Sen öne çık bakayım. Böyle hizaya sokardı.

Hakikaten insanlar da bazen dikkat etmiyorlar buna.Hakikaten insanlar da bazen dikkat etmiyorlar buna. Yani ben o kadar mikrofonu elime alıyorum, söylüyorum, Yani ben o kadar mikrofonu elime alıyorum, söylüyorum, adam ötekilerden bir karış önde farkında değil. Veya geride farkında değil.adam ötekilerden bir karış önde farkında değil. Veya geride farkında değil. Veya saf o tarafa doğru böyle gitmiş, şöyle dönmüş, yelken bezi gibi kıvrılmış. Şöyle bir sağına soluna bak. Veya saf o tarafa doğru böyle gitmiş, şöyle dönmüş, yelken bezi gibi kıvrılmış. Şöyle bir sağına soluna bak.

Kimisi de yamuk duruyor, ötekilere diyor ki düzelt düzelt.Kimisi de yamuk duruyor, ötekilere diyor ki düzelt düzelt. Ya sen yamuk duruyorsun, kendin yamuk duruyorsun. Başkalarını yamuk görüyor.Ya sen yamuk duruyorsun, kendin yamuk duruyorsun. Başkalarını yamuk görüyor. Ortadakine bakacak. İmamın arkasında ortadaki insana bakacak. Hizayı öyle sağlayacak.Ortadakine bakacak. İmamın arkasında ortadaki insana bakacak. Hizayı öyle sağlayacak. Sen böyle yamuk durursan herkesi yamultursun tabii. Senin duruşunun önemi var. Sen böyle yamuk durursan herkesi yamultursun tabii. Senin duruşunun önemi var. Bu bir matematik, geometri meselesi. Evet, demek ki safları muntazam yapacağız.Bu bir matematik, geometri meselesi.

Evet, demek ki safları muntazam yapacağız.
Çünkü Allah rahmet ediyor, melekler dua ediyor.Çünkü Allah rahmet ediyor, melekler dua ediyor. Bir de önümüzde boşluk varsa dolduracağız. Saflarımız sımsıkı olacak.Bir de önümüzde boşluk varsa dolduracağız. Saflarımız sımsıkı olacak. Bünyanü'n mersus gibi, yani birbirine iyice kenetlenmiş kale duvarı gibi olacak Müslümanlar.Bünyanü'n mersus gibi, yani birbirine iyice kenetlenmiş kale duvarı gibi olacak Müslümanlar. Birbirini sevecek. Birbirine yardım edecek. Birbirinin yardımına koşacak. Birbirini sevecek. Birbirine yardım edecek. Birbirinin yardımına koşacak. Bizler iyi müslüman olmadığımızdan müslümanlar dünyanın her yerinde sıkıntı çekiyor. İyi müslüman değiliz.Bizler iyi müslüman olmadığımızdan müslümanlar dünyanın her yerinde sıkıntı çekiyor. İyi müslüman değiliz. İyi müslüman olsak böyle olmazdı. Maalesef. Allah bizim kusurlarımızı lütfuyla ıslah eylesin. İyi müslüman olsak böyle olmazdı. Maalesef. Allah bizim kusurlarımızı lütfuyla ıslah eylesin.

Evet, dördüncü hadîs-i şerîf. İnne'llâhe ve melâiketehû yusallûne ale's-saffi'l-evveli.Evet, dördüncü hadîs-i şerîf.

İnne'llâhe ve melâiketehû yusallûne ale's-saffi'l-evveli.
Sevvû sufûfeküm ve hâzû beyne menâkibeküm ve lînû fî eydî ihvânikümSevvû sufûfeküm ve hâzû beyne menâkibeküm ve lînû fî eydî ihvâniküm ve süddü'l-halele fe-inne'ş-şeytâne yedhulu fîmâ beyneküm misle'l-hazefi. ve süddü'l-halele fe-inne'ş-şeytâne yedhulu fîmâ beyneküm misle'l-hazefi.

Bu da Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh ve Taberânî rahmetullahi aleyh'ten gelen bir hadîs-i şerîf. Bu da Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh ve Taberânî rahmetullahi aleyh'ten gelen bir hadîs-i şerîf. Ebû Umâme el-Bâhirî radıyallahu anh ravisi. Ne buyuruyor, bu da aynı konu. Ebû Umâme el-Bâhirî radıyallahu anh ravisi. Ne buyuruyor, bu da aynı konu. Ne buyurmuş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu rivayete göre: Ne buyurmuş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu rivayete göre:

İnne'llâhe ve melâiketehû. "Hem Allahu Teâlâ hazretleri hem melekleri…" Yusallûne İnne'llâhe ve melâiketehû. "Hem Allahu Teâlâ hazretleri hem melekleri…" Yusallûne

"Salât u selâm ederler." Ama Allah'ın salâtı rahmet demek, meleklerin salâtı dua demek."Salât u selâm ederler." Ama Allah'ın salâtı rahmet demek, meleklerin salâtı dua demek. Bunu unutmayacaksınız. Allah da melekleri de salât ederler. Kime? Bunu unutmayacaksınız. Allah da melekleri de salât ederler. Kime?

Ale's-saffi'l-evvel. "İlk safa salât ederler." Sevvû sufûfeküm. "Saflarınızı müsavi yapın."Ale's-saffi'l-evvel. "İlk safa salât ederler." Sevvû sufûfeküm. "Saflarınızı müsavi yapın." Yani muntazam yapın, dümdüz yapın demek. Ve hâzû beyne menâkibeküm. "Omuzlarınızı hizaya getirin.Yani muntazam yapın, dümdüz yapın demek. Ve hâzû beyne menâkibeküm. "Omuzlarınızı hizaya getirin. Omuzlarınız arasında hizayı sağlayın. Birisi önde birisi arkada filan olmasın." Sonra?Omuzlarınız arasında hizayı sağlayın. Birisi önde birisi arkada filan olmasın." Sonra? Ve lînû fî eydî ihvâniküm. "Kardeşlerinizin önünde, ellerine karşı yumuşak olun." Bu ne demek? Ve lînû fî eydî ihvâniküm. "Kardeşlerinizin önünde, ellerine karşı yumuşak olun."

Bu ne demek?

Şimdi yan yana duran insanın elleri birbirine değiyor. Kolları birbirine değiyor.Şimdi yan yana duran insanın elleri birbirine değiyor. Kolları birbirine değiyor. Kimisi nerdeyse böğrüne dirseğini saplayacak yanındakinin. Canını çıkartacak. Kimisi nerdeyse böğrüne dirseğini saplayacak yanındakinin. Canını çıkartacak. Ciğerini patlattıracak nerdeyse karnından. Kızıyor. Niye girdin araya diye. Ciğerini patlattıracak nerdeyse karnından. Kızıyor. Niye girdin araya diye. Hava sıcaksa bilmem neyse filan kızıyor kimisi. Böyle sert. Hava sıcaksa bilmem neyse filan kızıyor kimisi. Böyle sert.

Veyahut ben rahat durayım diye fazla parsel kapmak için yer kapmak için geniş duruyor böyle.Veyahut ben rahat durayım diye fazla parsel kapmak için yer kapmak için geniş duruyor böyle. Sokmak istemiyor seni araya. Bilhassa Suudi Arabistan'da bunu çok görüyorum.Sokmak istemiyor seni araya. Bilhassa Suudi Arabistan'da bunu çok görüyorum. Böyle ayaklarını açıyorlar köprü gibi. Şişiyorlar böyle. Böyle ayaklarını açıyorlar köprü gibi. Şişiyorlar böyle. Ben sizi bir rekât sonra görürüm diyorum kendim arkadan. Mahsustan. Böyle bakıyorum. Ben sizi bir rekât sonra görürüm diyorum kendim arkadan. Mahsustan. Böyle bakıyorum. Bir rekât inip şey yaptıktan sonra o duygu gidiyor tabii. Bakıyorsun araları böyle seyrek seyrek.Bir rekât inip şey yaptıktan sonra o duygu gidiyor tabii. Bakıyorsun araları böyle seyrek seyrek. E ne oldu? İlk başta şiştiniz de ondan. İki tarafa böyle sert durdunuz da ondan. E ne oldu? İlk başta şiştiniz de ondan. İki tarafa böyle sert durdunuz da ondan. Bak ne diyor Peygamber Efendimiz? Bak ne diyor Peygamber Efendimiz? Ellerinizi kardeşlerinizin yanında yumuşak tutun yani öyle sert olmayın böyle. Yumuşak. Elastikî olsun. Ellerinizi kardeşlerinizin yanında yumuşak tutun yani öyle sert olmayın böyle. Yumuşak. Elastikî olsun.

Ve süddü'l-halele. "Ve boşlukları doldurun. Ha şurada bir insan girecek yer var.Ve süddü'l-halele. "Ve boşlukları doldurun. Ha şurada bir insan girecek yer var. Hemen oraya girmek lazım." Süddü'l-halel. "O boşluğu doldurun, kapatın." Sonra? Hemen oraya girmek lazım." Süddü'l-halel. "O boşluğu doldurun, kapatın." Sonra? Fe-inne'ş-şeytâne yedhulu fîmâ beyneküm misle'l-hazefi.Fe-inne'ş-şeytâne yedhulu fîmâ beyneküm misle'l-hazefi. "Şeytan çünkü sizin aranızdaki o boşluklara şey gibi girer hazef gibi girer." "Şeytan çünkü sizin aranızdaki o boşluklara şey gibi girer hazef gibi girer."

Hazef ne demek? Hazefin birkaç mânası var. Bir mânası karakarga demek.Hazef ne demek? Hazefin birkaç mânası var. Bir mânası karakarga demek. Karakarga gibi girer araya boşluğu gördü mü. Bir mânası kara koyun demekmiş. Çeşitli manaları var. Karakarga gibi girer araya boşluğu gördü mü. Bir mânası kara koyun demekmiş. Çeşitli manaları var. Kuşlardan işte karga veya böyle karakaz filan gibi izah ediliyor. Kuşlardan işte karga veya böyle karakaz filan gibi izah ediliyor. Koyunlardan da kulaksız karakoyun gibi, kulaksız kuyruksuz, Yemen'de olan bir çeşit koyuna derlermiş.Koyunlardan da kulaksız karakoyun gibi, kulaksız kuyruksuz, Yemen'de olan bir çeşit koyuna derlermiş. Bir de kargaya derlermiş. Ekin kargasına derlermiş.Bir de kargaya derlermiş. Ekin kargasına derlermiş. Ekin kargaları böyle hop aralara girip böyle tık tık tık şey aldıkları gibiEkin kargaları böyle hop aralara girip böyle tık tık tık şey aldıkları gibi şeytan da arada boşluk girince görünce girer. şeytan da arada boşluk girince görünce girer.

O bakımdan, şeytana araya sokmamak bakımından şeyleri doldurmak lazım.O bakımdan, şeytana araya sokmamak bakımından şeyleri doldurmak lazım. Suudlular da şeytan araya girmesin diye ayaklarını açıyor aslında. Suudlular da şeytan araya girmesin diye ayaklarını açıyor aslında. Araya böyle birbirlerine yaslanıyorlar ki şeytan girmesin diye ama yumuşak olacak.Araya böyle birbirlerine yaslanıyorlar ki şeytan girmesin diye ama yumuşak olacak. Çünkü çok serbest olunca oraya birisi daha girerse daha iyi olur.Çünkü çok serbest olunca oraya birisi daha girerse daha iyi olur. Onlar öyle genişken kapatmaya çalışıyorlar. Bir rekatta pilleri bitiyor.Onlar öyle genişken kapatmaya çalışıyorlar. Bir rekatta pilleri bitiyor. Kalktıkları zaman aralık kalıyor ve şeytan giriyor o zaman araya. O tecrübeyle öyle. Kalktıkları zaman aralık kalıyor ve şeytan giriyor o zaman araya. O tecrübeyle öyle.

Evet, bu hadîs-i şerîfte de Efendimiz'in saflar hususundaki nasihatini bir kere daha görmüş olduk. Evet, bu hadîs-i şerîfte de Efendimiz'in saflar hususundaki nasihatini bir kere daha görmüş olduk.

İnne'llâhe azze ve celle ve melâiketehû hatta'n-nemlete fî cuhrihâİnne'llâhe azze ve celle ve melâiketehû hatta'n-nemlete fî cuhrihâ ve hatta'l-hûte fi'l-bahri le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayr. ve hatta'l-hûte fi'l-bahri le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayr.

Bu da yine Ebu Umâme hazretlerinden Taberânî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. Başka kaynaklarda da var. Bu da yine Ebu Umâme hazretlerinden Taberânî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. Başka kaynaklarda da var.

"Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri de melekleri de hatta yuvasındaki karıncalar bile,"Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri de melekleri de hatta yuvasındaki karıncalar bile, hatta denizdeki balıklar bile…" Le-yusallûne. "Muhakkak ki dua ederler. Allah rahmet eder.hatta denizdeki balıklar bile…" Le-yusallûne. "Muhakkak ki dua ederler. Allah rahmet eder. Melekler, karıncalar, balıklar da dua ederler." Kime? Alâ muallimi'n-nâsi'l-hayr.Melekler, karıncalar, balıklar da dua ederler." Kime? Alâ muallimi'n-nâsi'l-hayr. "İnsanlara hayrı öğreten hayır öğreticilerine böyle dua ederler." "İnsanlara hayrı öğreten hayır öğreticilerine böyle dua ederler."

Hayır öğretmek çok kıymetli bir şey. Hayrı öğretmek;Hayır öğretmek çok kıymetli bir şey. Hayrı öğretmek; İslâm'ı, hakikati, dini, hadis, tefsir, fıkıh öğretmek. Neyse yani.İslâm'ı, hakikati, dini, hadis, tefsir, fıkıh öğretmek. Neyse yani. Bir hayırlı şeyi öğretene, böyle bakın bizi kimler dua ediyormuş da destekliyormuş haberimiz yok.Bir hayırlı şeyi öğretene, böyle bakın bizi kimler dua ediyormuş da destekliyormuş haberimiz yok. Delikteki karıncalar bile bize dua ediyormuş. Denizdeki balıklar bile bize dua ediyormuş.Delikteki karıncalar bile bize dua ediyormuş. Denizdeki balıklar bile bize dua ediyormuş. Tabi bu onlar bile dua ederse, melekler dua ederseTabi bu onlar bile dua ederse, melekler dua ederse o kimsenin ne kadar güzel bir durumda olacağı oradan anlaşılır. o kimsenin ne kadar güzel bir durumda olacağı oradan anlaşılır.

Ve altıncı hadîs-i şerifi de okuyuverelim. Ve altıncı hadîs-i şerifi de okuyuverelim.

İnne'llâhe azze ve celle ve melâiketehû yusallûne alâ ashâbi'l-amâimi yevme'l-Cumuati. İnne'llâhe azze ve celle ve melâiketehû yusallûne alâ ashâbi'l-amâimi yevme'l-Cumuati.

Bu da sarıkla ilgili bir hadîs-i şerîf. "Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri de melekleri deBu da sarıkla ilgili bir hadîs-i şerîf. "Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri de melekleri de Cuma gününde sarık sarınmış olanlara salât ederler. Yani Allah rahmet eder. Melekleri dua ederler."Cuma gününde sarık sarınmış olanlara salât ederler. Yani Allah rahmet eder. Melekleri dua ederler." Bu Şirâzî'de, Taberânî'de var. Daha başka kaynaklarda var. Bu Şirâzî'de, Taberânî'de var. Daha başka kaynaklarda var. İbnü'l-Cevzî Mevzuât'ında zikretmiş. Ama bunu teyit eden başka hadîs-i şerîfler de var. İbnü'l-Cevzî Mevzuât'ında zikretmiş. Ama bunu teyit eden başka hadîs-i şerîfler de var.

Muhterem kardeşlerim sarıkla ilgili çeşitli hadîs-i şerîfler vardır.Muhterem kardeşlerim sarıkla ilgili çeşitli hadîs-i şerîfler vardır. Sarık sarınmak ve onun ucunu şöyle arkadan salıvermek hakkında hadîs-i şerîfler vardır.Sarık sarınmak ve onun ucunu şöyle arkadan salıvermek hakkında hadîs-i şerîfler vardır. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sarığı tavsiye etmiştir. Kendisi de sarmıştır. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sarığı tavsiye etmiştir. Kendisi de sarmıştır.

Ama sarık bazen yıkanıyor. Bazen bulunmayabiliyor. Sarıksız takke giydiği zaman olmuştur.Ama sarık bazen yıkanıyor. Bazen bulunmayabiliyor. Sarıksız takke giydiği zaman olmuştur. Hatta başı açık kıldığı zaman olmuştur. Bazen de takke üzerine sarık sardığı zaman olmuştur.Hatta başı açık kıldığı zaman olmuştur. Bazen de takke üzerine sarık sardığı zaman olmuştur. Sarık sarmak tavsiyesi vardır hadîs-i şerîflerde. Sarık sarmak tavsiyesi vardır hadîs-i şerîflerde. Onun için işte bizim dini kıyafet olarak camilerimize imamlar sarık şey yapıyorlar. Onun için işte bizim dini kıyafet olarak camilerimize imamlar sarık şey yapıyorlar.

Sarığın her sarması sevabın artmasına sebep olur. Her sarmasına bir kevr derler.Sarığın her sarması sevabın artmasına sebep olur. Her sarmasına bir kevr derler. Her kevri bir miktar daha, sevabın bir kat daha artmasına sebep olur. Binâenaleyh biraz uzunca olmalı.Her kevri bir miktar daha, sevabın bir kat daha artmasına sebep olur. Binâenaleyh biraz uzunca olmalı. Onun için ne kadar çok sarılırsa sevabı çok olur. Onun için ne kadar çok sarılırsa sevabı çok olur. Böyle sarıklarını sarıp hem başı korumuş oluyor hem de bu İslâmî bir kıyafet oluyor.Böyle sarıklarını sarıp hem başı korumuş oluyor hem de bu İslâmî bir kıyafet oluyor. Mümkün oldukça tabii buna riayet etmeye çalışmak lazım. Mümkün oldukça tabii buna riayet etmeye çalışmak lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi kılık bakımından, kıyafet bakımından, kalp bakımından, kalıp bakımından,Allahu Teâlâ hazretleri bizi kılık bakımından, kıyafet bakımından, kalp bakımından, kalıp bakımından, şekil bakımından, öz bakımından; her bakımdan rızasına uygun hareket edenlerden eylesin.şekil bakımından, öz bakımından; her bakımdan rızasına uygun hareket edenlerden eylesin. Allah hepinizden razı olsun. es-Selamu aleyküm ve rahmetullah. Allah hepinizden razı olsun. es-Selamu aleyküm ve rahmetullah.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2