Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Hacı Bektâş-ı Velî ve Tasavvuf

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Zilka'de 1413 / 27.04.1993
Marmara Üniversitesi/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Konuşma Metni

Allah'a hamd ü senâlar olsun, ciddi konulara, millî kültürümüze gençler arasında büyük ilgi var. Allah'a hamd ü senâlar olsun, ciddi konulara, millî kültürümüze gençler arasında büyük ilgi var.

Tasavvuf günümüzde hem Türkiye'de hem de Batı'da çok ilgi gören bir konudur.Tasavvuf günümüzde hem Türkiye'de hem de Batı'da çok ilgi gören bir konudur. Tarihte de böyle olmuştur. Tarihte de böyle olmuştur.

''Tasavvuf nedir? diye soracak olursak ve tarifleri toplamak istersek,''Tasavvuf nedir? diye soracak olursak ve tarifleri toplamak istersek, bunu bizden önce yapanlar olmuş, yüzlerce, hatta binin üstünde tarif toplayan bilim adamları var. bunu bizden önce yapanlar olmuş, yüzlerce, hatta binin üstünde tarif toplayan bilim adamları var. Ama bu büyük rakam sizi korkutmasın.Ama bu büyük rakam sizi korkutmasın. Tariflerin çokluğu zevk farkından, bölge ve devir farkından,Tariflerin çokluğu zevk farkından, bölge ve devir farkından, seviye, meşrep ve zihniyet farkından doğuyor. seviye, meşrep ve zihniyet farkından doğuyor.

Ayrıca tarif edenler bütününü, bilimsel bir tarifi düşünmüyorlar,Ayrıca tarif edenler bütününü, bilimsel bir tarifi düşünmüyorlar, en önde gelen vasfı ne ise kendilerine göre, onu söylemiş oluyorlar.en önde gelen vasfı ne ise kendilerine göre, onu söylemiş oluyorlar. Bu bakımdan tarifler çok. Bu bakımdan tarifler çok.

Zaten sosyal bir kavramın çok kesin sınırlarla, küçük bir cümle içinde tarifi de kolay olmuyor.Zaten sosyal bir kavramın çok kesin sınırlarla, küçük bir cümle içinde tarifi de kolay olmuyor. Bunu ortaokul, lise ve üniversiteden bilirsiniz ki kültür ve medeniyetin de yüzlerce tarifi vardır. Bunu ortaokul, lise ve üniversiteden bilirsiniz ki kültür ve medeniyetin de yüzlerce tarifi vardır.

Ahlâk üzerine üniversitede çok değerli konferanslar vermiş ve bir kitap yazmış olan Prof. Heimsoefh,Ahlâk üzerine üniversitede çok değerli konferanslar vermiş ve bir kitap yazmış olan Prof. Heimsoefh, kitabına Ahlâk Denen Bilmece adını vermiş. kitabına Ahlâk Denen Bilmece adını vermiş. Evet herkes biliyor ama mahiyetini düşündüğü zaman, bir bilmece gibi... Evet herkes biliyor ama mahiyetini düşündüğü zaman, bir bilmece gibi... Birçok yönlerini anlatmak gerekiyor. Birçok yönlerini anlatmak gerekiyor.

Tasavvuf İslâm'dan önce de var olmuştur.Tasavvuf İslâm'dan önce de var olmuştur. Muhtelif dinlerin tasavvufumuza benzeyenMuhtelif dinlerin tasavvufumuza benzeyen derunî, iç hayatı yaşayan mensupları tarih boyunca her devirde görülmüştür. derunî, iç hayatı yaşayan mensupları tarih boyunca her devirde görülmüştür. Batı'da bizim tasavvuf kelimesine yakın bir kavram olarak ''mistisizm'' kelimesi vardırBatı'da bizim tasavvuf kelimesine yakın bir kavram olarak ''mistisizm'' kelimesi vardır ama mistisizm bizim tasavvuf kelimemizi tam karşılamaz.ama mistisizm bizim tasavvuf kelimemizi tam karşılamaz. Mistik sözü de, bizim sûfî sözümüzü karşılamaz.Mistik sözü de, bizim sûfî sözümüzü karşılamaz. Bunun sebebi, her kültür ve medeniyetin kelimelerinden, kelimelerin doğuşundan,Bunun sebebi, her kültür ve medeniyetin kelimelerinden, kelimelerin doğuşundan, hatta harf değerlerinde ve kavramlarında farklılık olmasındandır. hatta harf değerlerinde ve kavramlarında farklılık olmasındandır.

Mesela bizdeki ''s'' harfi, Almanlarda ''z'' gibi okunur.Mesela bizdeki ''s'' harfi, Almanlarda ''z'' gibi okunur. Bölgeye göre de değişir.Bölgeye göre de değişir. Bizdeki ''v'' harfi Almanlarda ''f'' okunur.Bizdeki ''v'' harfi Almanlarda ''f'' okunur. Arapça'nın ''ayn'' harfini başka milletler çıkaramadığı için bir Arap müellifi kendi milletini, Arapça'nın ''ayn'' harfini başka milletler çıkaramadığı için bir Arap müellifi kendi milletini, ''Ayn harfini söyleyebilen millet...'' diye tarif etmiştir.''Ayn harfini söyleyebilen millet...'' diye tarif etmiştir. Çünkü mümkün değil, biz yapamayız. Çünkü mümkün değil, biz yapamayız. Gerçi ''ayn çatlatmak'' diye özentiler olmuşsa da,Gerçi ''ayn çatlatmak'' diye özentiler olmuşsa da, yine Araplar kadar güzel ''ayn'' söylemeyi kimse başaramıyor. yine Araplar kadar güzel ''ayn'' söylemeyi kimse başaramıyor.

Bizim selamlama için kullandığımız ''selamün aleyküm!'' ile,Bizim selamlama için kullandığımız ''selamün aleyküm!'' ile, bugün Türkçe'de kullandığımız ''günaydın'',bugün Türkçe'de kullandığımız ''günaydın'', Almanca ''gutentag'' veya İngilizce ''good morning'', ''hello'' veya ''çüs'' gibi sözler aynı değildir. Almanca ''gutentag'' veya İngilizce ''good morning'', ''hello'' veya ''çüs'' gibi sözler aynı değildir. Biz ''selâmün aleyküm'' derken bir mü'min-i kâmil olarak karşımızdakine Biz ''selâmün aleyküm'' derken bir mü'min-i kâmil olarak karşımızdakine hem dünyadaki hem âhiretteki huzuru ve mutluluğu ifade eden, hem dünyadaki hem âhiretteki huzuru ve mutluluğu ifade eden, cenneti ifade eden bir temennide bulunmuş oluyoruz. cenneti ifade eden bir temennide bulunmuş oluyoruz. ''Hem dünyada esen ol, mutlu ol;''Hem dünyada esen ol, mutlu ol; hem de âhirette selamete er, cennete gir, nimetleri gör!'' gibi bir mâna söylemiş oluyoruz. hem de âhirette selamete er, cennete gir, nimetleri gör!'' gibi bir mâna söylemiş oluyoruz. ''Günaydın!'' Aydınsa aydın...''Günaydın!'' Aydınsa aydın... Hava bulutlu olursa, biraz karanlık olur. Hava bulutlu olursa, biraz karanlık olur. ''Tünaydın!'' Hiç doğru değildir. ''Tünaydın!'' Hiç doğru değildir. Tün (gece), karanlıktır ama karanlığın da kendine göre romantikliği vardır.Tün (gece), karanlıktır ama karanlığın da kendine göre romantikliği vardır. ''Allah'a ısmarladık!'' da ''Bay bay''la bir değildir.''Allah'a ısmarladık!'' da ''Bay bay''la bir değildir. ''Allah'a ısmarladık'' demekle, ''Allah'a ısmarladık'' demekle, ''Ben senden ayrılıyorum ama sen Allah'a emanet ol!.. ''Ben senden ayrılıyorum ama sen Allah'a emanet ol!.. Ben seni Allah'ın korumasına havale ediyorum, ona bırakıyorum.'' demiş oluyoruz. Ben seni Allah'ın korumasına havale ediyorum, ona bırakıyorum.'' demiş oluyoruz.

Onun için tasavvuf ne eski mistiklerin mistisizmine benzer;Onun için tasavvuf ne eski mistiklerin mistisizmine benzer; ne vahdet-i vücut bizim anladığımız mânada Yunan'ın panteizmine benzer.ne vahdet-i vücut bizim anladığımız mânada Yunan'ın panteizmine benzer. Tıpkı biz iktisat dediğimiz zaman, Tıpkı biz iktisat dediğimiz zaman, ortaya konulan kavramın Batı'nın ekonomisine benzememesi gibidir. ortaya konulan kavramın Batı'nın ekonomisine benzememesi gibidir. Ekonomi, Yunanca ''ev idaresi'' demektir.Ekonomi, Yunanca ''ev idaresi'' demektir. İktisat, ''orta yol, itidalli yol'' demektir. Çok farklar vardır. İktisat, ''orta yol, itidalli yol'' demektir. Çok farklar vardır.

Bu daima böyledir. Harfler bile farklıdır.Bu daima böyledir. Harfler bile farklıdır. Alfabeler aynı gibi görünse bile Arab'ın harfi ile, İranlı'nın harfi; Alfabeler aynı gibi görünse bile Arab'ın harfi ile, İranlı'nın harfi; Türk'ün harfi ile Alman'ın Fransız'ın, İngiliz'in harflerinin birbirlerine karşı durumları farklıdır. Türk'ün harfi ile Alman'ın Fransız'ın, İngiliz'in harflerinin birbirlerine karşı durumları farklıdır.

Bizim ''v''mizi Araplar bilmezler.Bizim ''v''mizi Araplar bilmezler. Biz Arabistan'a gittiğimiz zaman alışveriş yapacağız, soruyoruz: Biz Arabistan'a gittiğimiz zaman alışveriş yapacağız, soruyoruz:

''Kem hâzâ yâ ahî?'' ''Ey kardeş bu kaça?'' diyoruz.''Kem hâzâ yâ ahî?'' ''Ey kardeş bu kaça?'' diyoruz. O Türkçe ''uç'' diyor, ''beş'' diyor. O Türkçe ''uç'' diyor, ''beş'' diyor. Satıcı Arap ama bizim Türk olduğumuzu anlıyor. Nereden anladı? Satıcı Arap ama bizim Türk olduğumuzu anlıyor. Nereden anladı?

Tipinden Türk olduğu anlaşılan bir hocaefendi bana geldi.Tipinden Türk olduğu anlaşılan bir hocaefendi bana geldi. Benim milliyetimin ne olduğunu da anlayamamış. Benim milliyetimin ne olduğunu da anlayamamış. Çünkü orada bu kıyafetle değil, başka kıyafetle dolaşılıyor. Çünkü orada bu kıyafetle değil, başka kıyafetle dolaşılıyor. Bana; ''Eyne Kapalıçarşı yâ ahî?'' dedi. Bana; ''Eyne Kapalıçarşı yâ ahî?'' dedi.

Ben de;''İşte şu karşıdaki dükkânlar...'' dedim. Ben de;''İşte şu karşıdaki dükkânlar...'' dedim.

''Nereden bildin benim Türk olduğumu?'' dedi. ''Nereden bildin benim Türk olduğumu?'' dedi.

''Sen Kapalıçarşı diyorsun, farkında değilsin.''Sen Kapalıçarşı diyorsun, farkında değilsin. ''Eyne?'' nerede demekle Arapça olmuş olmuyor.'' dedim. ''Eyne?'' nerede demekle Arapça olmuş olmuyor.'' dedim.

Birisi;''Bizim 'kem hâzâ' dediğimiz zaman Türk olduğumuzu nereden bildi?'' dedi. Birisi;''Bizim 'kem hâzâ' dediğimiz zaman Türk olduğumuzu nereden bildi?'' dedi.

Çünkü Arap ''kem'' kelimesini farklı telaffuz eder.Çünkü Arap ''kem'' kelimesini farklı telaffuz eder. Oradaki ''kem'' ile Türk'ün ''kem''i arasında fark vardır. Oradaki ''kem'' ile Türk'ün ''kem''i arasında fark vardır. Biz ''ve'' diyoruz, onlar farklı telaffuz ediyor.Biz ''ve'' diyoruz, onlar farklı telaffuz ediyor. Yazılışı aynı olmakla birlikte okuyuşumuz farklı oluyor. Yazılışı aynı olmakla birlikte okuyuşumuz farklı oluyor. Bunları misal olsun diye verdim. Bunları misal olsun diye verdim.

Bizim tasavvufumuz başka bir yerde bulunan bir kıymet değildir.Bizim tasavvufumuz başka bir yerde bulunan bir kıymet değildir. Emsalsiz bir kıymettir. Onu anlatmak istiyorum. Emsalsiz bir kıymettir. Onu anlatmak istiyorum.

Peki İslâm tasavvufunu anladık.Peki İslâm tasavvufunu anladık. Hint tasavvufundan, Yunan tasavvufundan, Yahudi tasavvufundan, Neoplatonizm'den farklı...Hint tasavvufundan, Yunan tasavvufundan, Yahudi tasavvufundan, Neoplatonizm'den farklı... Ama ne? Ama ne?

Kısaca tarif etmek gerekirse;Kısaca tarif etmek gerekirse; ''İslâm dini ve imanının özge bir yorum ve yaşam şeklidir.'' diyebiliriz.''İslâm dini ve imanının özge bir yorum ve yaşam şeklidir.'' diyebiliriz. Kendine mahsus, başkasından farklı bir dinî hayat sürüş şeklidir.Kendine mahsus, başkasından farklı bir dinî hayat sürüş şeklidir. Demek ki dinî hayatın muhtelif yaşanma şekilleri vardır. Demek ki dinî hayatın muhtelif yaşanma şekilleri vardır. Tasavvufî tarzda dindar olmak, başka türlü bir yaşamdır. Tasavvufî tarzda dindar olmak, başka türlü bir yaşamdır.

Bunun en bariz vasfı, işi lafta bırakmamak, davranışlarında göstermektir.Bunun en bariz vasfı, işi lafta bırakmamak, davranışlarında göstermektir. Onun için ''Tasavvuf kâl değil haldir.'' derler.Onun için ''Tasavvuf kâl değil haldir.'' derler. ''Kâl'' Arapça'da söz; ''hâl'' de durum, vaziyet, insanın görünümü, mevcut şekli demektir. ''Kâl'' Arapça'da söz; ''hâl'' de durum, vaziyet, insanın görünümü, mevcut şekli demektir.

Onun için ihlas dediğimiz şey; hâlis muhlis, samimi bir niyetle bir şeyler yapmaktır.Onun için ihlas dediğimiz şey; hâlis muhlis, samimi bir niyetle bir şeyler yapmaktır. Bu, tasavvufta çok önemlidir. Bu, tasavvufta çok önemlidir. Bunun karşıtı riyâ,Bunun karşıtı riyâ, yani başkası görsün, beğensin, alkışlasın diye,yani başkası görsün, beğensin, alkışlasın diye, reklâm ve propaganda maksadıyla yapmaktır ki o tasavvufî değildir; reklâm ve propaganda maksadıyla yapmaktır ki o tasavvufî değildir; ihlaslı olmak tasavvufîdir. ihlaslı olmak tasavvufîdir.

İki namaz kılan olsa...İki namaz kılan olsa... Dinî birer dış form, hareket...Dinî birer dış form, hareket... Ayakta duruyor, sonra eğiliyor, yere yatıyor, kalkıyor...Ayakta duruyor, sonra eğiliyor, yere yatıyor, kalkıyor... İkisi de namaz kılıyor ama birisinin asıl maksadı namaz kılmak değil de pabuç çalmak... İkisi de namaz kılıyor ama birisinin asıl maksadı namaz kılmak değil de pabuç çalmak... Cemaatle beraber yatıp kalkıyor amaCemaatle beraber yatıp kalkıyor ama biraz sonra selam verince, gidecek, pabucu çalıp kaçacak. biraz sonra selam verince, gidecek, pabucu çalıp kaçacak. Şekil tamam ama bunun namazının kıymeti yok. Şekil tamam ama bunun namazının kıymeti yok. Ötekisinin namazı göz yaşıyla, karşısında Kâbe'yi düşünerek,Ötekisinin namazı göz yaşıyla, karşısında Kâbe'yi düşünerek, Allah'ın huzurunda olduğunu hissederek, titreyerek, ürpererek, huşu içinde...Allah'ın huzurunda olduğunu hissederek, titreyerek, ürpererek, huşu içinde... İşte o tasavvufî namazdır. İşte o tasavvufî namazdır. Birisi söz ve form; ötekisi hal, gidiş ve davranış... Birisi söz ve form; ötekisi hal, gidiş ve davranış...

Onun için tasavvuf, derûnî, halisâne dinî bir yaşam şeklidir.Onun için tasavvuf, derûnî, halisâne dinî bir yaşam şeklidir. Tabii ''Tasavvuf hep böyle derûnî midir, bunun lafı yok mudur?'' derseniz,Tabii ''Tasavvuf hep böyle derûnî midir, bunun lafı yok mudur?'' derseniz, bunun lafı da vardır. bunun lafı da vardır. Buna teorisi diyoruz. Buna teorisi diyoruz. Eskiden nazarî derlerdi.Eskiden nazarî derlerdi. Nazarî tasavvuf, tasavvufun felsefesi veya felsefî tasavvuf denilen bir tarafı da vardır. Nazarî tasavvuf, tasavvufun felsefesi veya felsefî tasavvuf denilen bir tarafı da vardır. Kitaplarda yazılan, kavramları enine boyuna münakaşa edilen, Kitaplarda yazılan, kavramları enine boyuna münakaşa edilen, geliştirilen bir tarafı da vardır.geliştirilen bir tarafı da vardır. Bir de yaşanan, amelî, pratik tasavvuf vardır.Bir de yaşanan, amelî, pratik tasavvuf vardır. O da tarikat dediğimiz yolda ve tekke dediğimiz yerde görülür. O da tarikat dediğimiz yolda ve tekke dediğimiz yerde görülür.

Demek ki tasavvufun bir ilmi vardır, bir de tasavvufî hayat vardır.Demek ki tasavvufun bir ilmi vardır, bir de tasavvufî hayat vardır. Bunun sebebi şudur. Bunun sebebi şudur. Mevcut olan bir şey üzerinde araştırma yaptığımız, Mevcut olan bir şey üzerinde araştırma yaptığımız, onunla ilgili bilgileri topladığımız zaman, onun ilmini yapmış oluyoruz.onunla ilgili bilgileri topladığımız zaman, onun ilmini yapmış oluyoruz. Tasavvuf her ne kadar hal ilmi de olsa, Tasavvuf her ne kadar hal ilmi de olsa, bunun üzerinde düşündüğümüz, tarifler yapmak istediğimiz, bunun üzerinde düşündüğümüz, tarifler yapmak istediğimiz, hudutlarını çizmek istediğimiz, içeriğini, tespit etmek istediğimiz zaman,hudutlarını çizmek istediğimiz, içeriğini, tespit etmek istediğimiz zaman, ister istemez söz tarafına kayıyoruz. ister istemez söz tarafına kayıyoruz. Başkasına anlatmak, geliştirmek, düzenlemek, felsefesini yapmak, tefekkür etmek için... Başkasına anlatmak, geliştirmek, düzenlemek, felsefesini yapmak, tefekkür etmek için...

Sûfî kelimesini, mutasavvıf sözünü duymuşsunuzdur.Sûfî kelimesini, mutasavvıf sözünü duymuşsunuzdur. Tasavvufa bağlı, o hayat tarzı içinde olan kimselere bu isimler verilmiş.Tasavvufa bağlı, o hayat tarzı içinde olan kimselere bu isimler verilmiş. Sûfiyye demek, erbâb-ı tasavvuf demektir.Sûfiyye demek, erbâb-ı tasavvuf demektir. Tarikat, tasavvufun özel bir metoda göre uygulanış yolu demektir.Tarikat, tasavvufun özel bir metoda göre uygulanış yolu demektir. Tasavvufî liderlere ''şeyh'' ve ''mürşid'' deniliyor.Tasavvufî liderlere ''şeyh'' ve ''mürşid'' deniliyor. Onların öğrencilerine, talebelerine Arapça ''mürid'' ve ''fakir'', Farsça ''derviş'' deniliyor.Onların öğrencilerine, talebelerine Arapça ''mürid'' ve ''fakir'', Farsça ''derviş'' deniliyor. Fakir, derviş kelimesinin Arapça'sıdır. Fakir, derviş kelimesinin Arapça'sıdır. Derviş, kapı kapı dolaşıp da bir şeyler isteyen, fakir ise, muhtaç demektir. Derviş, kapı kapı dolaşıp da bir şeyler isteyen, fakir ise, muhtaç demektir.

Tekke denilen yerleri var.Tekke denilen yerleri var. Tekkelerin büyükleri küçükleri; âsitânesi, zâviyesi, ribatı var... Tekkelerin büyükleri küçükleri; âsitânesi, zâviyesi, ribatı var...

İslâm tasavvufu, kendi kendine varlığı olan, kendi başına bir ayrı tasavvuf mudur?.. İslâm tasavvufu, kendi kendine varlığı olan, kendi başına bir ayrı tasavvuf mudur?..

Evet, İslâm tasavvufu kendi kendine, başka hiç bir yerde emsali görülmeyen,Evet, İslâm tasavvufu kendi kendine, başka hiç bir yerde emsali görülmeyen, eşsiz, emsalsiz, ayrı bir tasavvuftur. eşsiz, emsalsiz, ayrı bir tasavvuftur. Hint tasavvufuna, Yunan tasavvufuna, İskenderiye'deki tasavvufa hiç benzemez. Hint tasavvufuna, Yunan tasavvufuna, İskenderiye'deki tasavvufa hiç benzemez.

''İslâm tasavvufu veya daha önceki tasavvuflar nereden çıkmıştır?'' ''İslâm tasavvufu veya daha önceki tasavvuflar nereden çıkmıştır?''

Dinî emirler üzerinde düşünmekten ve onları uygulamaya çalışmaktan çıkmıştır. Dinî emirler üzerinde düşünmekten ve onları uygulamaya çalışmaktan çıkmıştır.

O halde İslâm'da tasavvufun kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir.O halde İslâm'da tasavvufun kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın emirlerini toplayan bir kitaptır. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın emirlerini toplayan bir kitaptır. Allah'ın emirlerini tutmak isteyen insanlar,Allah'ın emirlerini tutmak isteyen insanlar, Kur'ân-ı Kerîm'in harfini bile değerlendirmişler.Kur'ân-ı Kerîm'in harfini bile değerlendirmişler. Niçin şu kelimeyi önce kullandı, niçin bunu sonra kullandı? Niçin şu kelimeyi önce kullandı, niçin bunu sonra kullandı?

Bir misalle anlatayım:Bir misalle anlatayım: Çeşitli işleri en güzel tarzda yapmaya o işin âdabı diyoruz.Çeşitli işleri en güzel tarzda yapmaya o işin âdabı diyoruz. Yemek yemenin âdabı nasıldır? Yemek yemenin âdabı nasıldır? Yemeği nasıl yiyeceğiz? Yemeği nasıl yiyeceğiz? Yemeğin içeriğinde neler olacak?Yemeğin içeriğinde neler olacak? Elimde bir el yazması eser var, orada, ''Önce meyve sonra yemek yemek lâzım!'' diyor.Elimde bir el yazması eser var, orada, ''Önce meyve sonra yemek yemek lâzım!'' diyor. Bu modern bir şey, güzel bir şey... Bu modern bir şey, güzel bir şey... Şimdiki ilim adamları da aynı şeyi söylüyorlar.Şimdiki ilim adamları da aynı şeyi söylüyorlar. Meyveyi önce yemeli, mide dolmalı; öteki yemekleri yemeğe pek yer kalmamalı. Meyveyi önce yemeli, mide dolmalı; öteki yemekleri yemeğe pek yer kalmamalı. Böylece aşırı yemek önlenmiş olur.Böylece aşırı yemek önlenmiş olur. Salatayı önce yemek bugünün doktorlarının tavsiye ettiği bir şey. Salatayı önce yemek bugünün doktorlarının tavsiye ettiği bir şey.

Peki bunu nereden çıkarmışlar?Peki bunu nereden çıkarmışlar? Elimdeki el yazması eserde bunun Kur'ân-ı Kerîm'den çıkarıldığı yazılıyor. Elimdeki el yazması eserde bunun Kur'ân-ı Kerîm'den çıkarıldığı yazılıyor.

''Ve fâkihetin mimmâ yetehayyerûn.''Ve fâkihetin mimmâ yetehayyerûn. Ve lahmi tayrin mimmâ yeştehûn.'' Ve lahmi tayrin mimmâ yeştehûn.''

''İstedikleri türlü türlü meyveler olacak cennette...''İstedikleri türlü türlü meyveler olacak cennette... Ondan sonra çeşit çeşit kuş etleri olacak.'' Ondan sonra çeşit çeşit kuş etleri olacak.'' Mâdem ki kuş eti daha sonra söylenmiş; Mâdem ki kuş eti daha sonra söylenmiş; o halde yemekte önce meyve yenmeli; o halde yemekte önce meyve yenmeli; kızartmalar, kebaplar, bıldırcın dolmaları vesaireler sonra yenmeli... kızartmalar, kebaplar, bıldırcın dolmaları vesaireler sonra yenmeli... Müslümanın Kur'ân-ı Kerîm görüşü, anlayışı böyledir. Müslümanın Kur'ân-ı Kerîm görüşü, anlayışı böyledir.

Kâbe'nin karşısında, bir kaç arkadaş farz namaza durduk.Kâbe'nin karşısında, bir kaç arkadaş farz namaza durduk. Karşımızda, Kâbe-i Müşerrefe...Karşımızda, Kâbe-i Müşerrefe... İmam selâm verdi, biz de selâm verdik.İmam selâm verdi, biz de selâm verdik. Baktım yan taraftan, üç dört adam ilerden bir itiraz yükseldi, Baktım yan taraftan, üç dört adam ilerden bir itiraz yükseldi, münakaşa başladı, eğildim baktım. münakaşa başladı, eğildim baktım.

''Niye selâm verdiniz?'' diyor. Arkadaş da; ''Niye selâm verdiniz?'' diyor. Arkadaş da;

''İmam selâm verdi, onun için selâm verdik.'' diye cevap veriyor.''İmam selâm verdi, onun için selâm verdik.'' diye cevap veriyor. Suudlu olduğu anlaşılan sakallı ve yaşlı bir zât; ''Olmaz!'' diyor. Suudlu olduğu anlaşılan sakallı ve yaşlı bir zât; ''Olmaz!'' diyor.

''Nasıl olacak?'' ''Nasıl olacak?''

''İmam bir bu tarafa selam verecek, bir öbür tarafa selam verecek.''İmam bir bu tarafa selam verecek, bir öbür tarafa selam verecek. Siz ondan sonra selam vereceksiniz.'' Siz ondan sonra selam vereceksiniz.''

Ben tesadüfen veya tevâfuken bir iki gün önce o konuyu kitapta okumuştum, biliyorum. Ben tesadüfen veya tevâfuken bir iki gün önce o konuyu kitapta okumuştum, biliyorum.

''Muhterem efendi! Peygamber Efendimiz,''Muhterem efendi! Peygamber Efendimiz, ''İmama tabi olan cemaat onun yaptığı şeyi aynen yapsın ve sonunda namaz bittiği zaman, ''İmama tabi olan cemaat onun yaptığı şeyi aynen yapsın ve sonunda namaz bittiği zaman, 'İzâ selleme'l-imâmü fesellimû''İzâ selleme'l-imâmü fesellimû' 'İmam selâm verdiği zaman, siz de selâm veriniz!' buyurmuş.'' dedim. 'İmam selâm verdiği zaman, siz de selâm veriniz!' buyurmuş.'' dedim.

Şimdi burada bir ''fe'' harfi var...Şimdi burada bir ''fe'' harfi var... Bu Arapça'da şu birkaç mânaya gelebiliyor: Bu Arapça'da şu birkaç mânaya gelebiliyor:

1. ''Hemen onun arkasından, hemen onunla beraber.'' 1. ''Hemen onun arkasından, hemen onunla beraber.''

2. ''O yapsın da, ondan bir müddet sonra.'' 2. ''O yapsın da, ondan bir müddet sonra.''

O mezhep öteki mânayı almış; bizim alimlerimiz de ''hemen'' mânasına almışlar.O mezhep öteki mânayı almış; bizim alimlerimiz de ''hemen'' mânasına almışlar. ''Mâdem rükûya eğilirken beraber eğiliyoruz, kalkarken beraber kalkıyoruz. ''Mâdem rükûya eğilirken beraber eğiliyoruz, kalkarken beraber kalkıyoruz. O halde selamı da beraber yapmamız lâzım!'' diye anlamışlar. O halde selamı da beraber yapmamız lâzım!'' diye anlamışlar. Ben bunu anlattım.Ben bunu anlattım. Dilbilgisine ait bir kuraldan ve tabii daha başka delillerden çıkıyor. Dilbilgisine ait bir kuraldan ve tabii daha başka delillerden çıkıyor. Etrafa birkaç meraklı da toplanmıştı. Onlar; Etrafa birkaç meraklı da toplanmıştı. Onlar;

''Amca bak, bu bilerek yapıyor, hadîs-i şerîfi de biliyor.'' dediler.''Amca bak, bu bilerek yapıyor, hadîs-i şerîfi de biliyor.'' dediler. Ben de adama; ''Bizim mezhebimiz bu!'' dedim... Adam kızdı; Ben de adama; ''Bizim mezhebimiz bu!'' dedim... Adam kızdı;

''Peygamber Efendimiz'in zamanında mezhep yoktu.'' dedi.''Peygamber Efendimiz'in zamanında mezhep yoktu.'' dedi. Mezhep yoktu ama Peygamber Efendimiz'in sözlerini ve emirlerini yorumlayınca,Mezhep yoktu ama Peygamber Efendimiz'in sözlerini ve emirlerini yorumlayınca, mezhepler ortaya çıkıyor. mezhepler ortaya çıkıyor. Bir şeyi anlamaya, anlatmaya çalıştığınız zaman anlayış farkları ortaya çıkacak. Bir şeyi anlamaya, anlatmaya çalıştığınız zaman anlayış farkları ortaya çıkacak. Düşündüğün zaman sen de bir şey yapacaksın, mecbursun.Düşündüğün zaman sen de bir şey yapacaksın, mecbursun. Herkes bizi haklı gördü.Herkes bizi haklı gördü. Adama nasihat ettiler. Adama nasihat ettiler.

Demek ki bazen bir kelimeden;Demek ki bazen bir kelimeden; yemekten önce meyve yenecek, kebap sonra yenecek sonucu çıkarılıyor.yemekten önce meyve yenecek, kebap sonra yenecek sonucu çıkarılıyor. Bazen bir harften hemen imamla selam verecek, Bazen bir harften hemen imamla selam verecek, sonra selam verecek gibi anlamlar çıkarılıyor.sonra selam verecek gibi anlamlar çıkarılıyor. Müslümanlar Kur'ân-ı Kerîm'e bu kadar bağlı. Müslümanlar Kur'ân-ı Kerîm'e bu kadar bağlı. Tasavvuf da oradan çıkmıştır; Tasavvuf da oradan çıkmıştır; âyet-i kerîmelerden ve ayetlerdeki emirlerden çıkmıştır. âyet-i kerîmelerden ve ayetlerdeki emirlerden çıkmıştır.

Çok tasavvufî kitap var.Çok tasavvufî kitap var. O kitapların hemen hepsinin, aşağı yukarı aynı olan bir iç yapısı vardır. O kitapların hemen hepsinin, aşağı yukarı aynı olan bir iç yapısı vardır. Tasavvufun tariflerini anlatırlar. Tasavvufun tariflerini anlatırlar. Yüz tane, yüz elli tane tarifi ve münakaşaları orada anlatırlar. Yüz tane, yüz elli tane tarifi ve münakaşaları orada anlatırlar. ''Tasavvuf kelimesi nereden çıkmış?''''Tasavvuf kelimesi nereden çıkmış?'' Ondan sonra bir geniş bahis açarlar: Ondan sonra bir geniş bahis açarlar: ''Tasavvufa Kaynak Olan Ayetler.'' ''Tasavvufa Kaynak Olan Ayetler.''

Ben uzun boylu anlatmayacağım ama ''Kur'ân-ı Kerîm'den çıktığı ispatlanmıştır'' diyorum. Ben uzun boylu anlatmayacağım ama ''Kur'ân-ı Kerîm'den çıktığı ispatlanmıştır'' diyorum.

Biz tasavvufa bir giriş yapacak, sonra Hacı Bektâş-ı Velî'yi anlatacağız.Biz tasavvufa bir giriş yapacak, sonra Hacı Bektâş-ı Velî'yi anlatacağız. Ondan sonra da Hacı Bektâş-ı Velî'nin tasavvuf anlayışını, görüşlerini ele alacağız. Ondan sonra da Hacı Bektâş-ı Velî'nin tasavvuf anlayışını, görüşlerini ele alacağız.

Tasavvufun Kur'ân-ı Kerîm'den çıktığı kesindir.Tasavvufun Kur'ân-ı Kerîm'den çıktığı kesindir. Ben ilâhiyat profesörüyüm, Ben ilâhiyat profesörüyüm, kitaplar literatürde böyle diyor, araştırmalarımız da böyledir. kitaplar literatürde böyle diyor, araştırmalarımız da böyledir.

Hadîs-i şerîflerden, Peygamber Efendimiz'in sözlerinden çıkmıştır.Hadîs-i şerîflerden, Peygamber Efendimiz'in sözlerinden çıkmıştır. Bu hususta çok hadîs-i şerîf vardır.Bu hususta çok hadîs-i şerîf vardır. Peygamber Efendimiz'in hayat tarzı, bugünkü kelimelerimizle tarif etmemiz gerekirsePeygamber Efendimiz'in hayat tarzı, bugünkü kelimelerimizle tarif etmemiz gerekirse tamamen mutasavvıfâne veya tasavvufî bir hayattır. tamamen mutasavvıfâne veya tasavvufî bir hayattır. Tabii, Peygamber Efendimiz sonraki bir cereyana kapılmış da, Tabii, Peygamber Efendimiz sonraki bir cereyana kapılmış da, o akıma tâbi olmuş da mutasavvıf olmuş değil. o akıma tâbi olmuş da mutasavvıf olmuş değil. Demek ki mutasavvıflar Peygamber Efendimiz'e tam uymaya muvaffak olmuş insanlardır. Demek ki mutasavvıflar Peygamber Efendimiz'e tam uymaya muvaffak olmuş insanlardır. Bu onu gösteriyor. Bu onu gösteriyor.

Tarihte önce olan, arkadan gelenlerce takip edildiğine göre,Tarihte önce olan, arkadan gelenlerce takip edildiğine göre, mutasavvıflar Peygamber Efendimiz'in hayat tarzını en iyi uygulayabilen insanlardır.mutasavvıflar Peygamber Efendimiz'in hayat tarzını en iyi uygulayabilen insanlardır. O halde sünnet-i seniyyeye en uygun yaşam tarzında olan kimselerdir. O halde sünnet-i seniyyeye en uygun yaşam tarzında olan kimselerdir. Yüzlerce binlerce misal verebilirim. Yüzlerce binlerce misal verebilirim.

''Peki, sizin bu tarif ettiğiniz çizginin dışında,''Peki, sizin bu tarif ettiğiniz çizginin dışında, başka türlü tasavvufî akımlar ve tasavvuf grupları, sufiyye grupları yok mu?'' başka türlü tasavvufî akımlar ve tasavvuf grupları, sufiyye grupları yok mu?''

Vardır ve çok çeşitlidir.Vardır ve çok çeşitlidir. Bu çeşitliliği hoş görmek lâzım. Bu çeşitliliği hoş görmek lâzım. Çünkü bir kere tarihin derinliğinden günümüze kadar 1400 yıllık,Çünkü bir kere tarihin derinliğinden günümüze kadar 1400 yıllık, 15 asırlık bir zaman boyutu var.15 asırlık bir zaman boyutu var. Ondan sonra da eski dünyanın üç kıtasına yayılmış muazzam bir mekân boyutu var. Ondan sonra da eski dünyanın üç kıtasına yayılmış muazzam bir mekân boyutu var. Enini boyunu çarparsanız ortaya muazzam bir saha çıkıyor. Enini boyunu çarparsanız ortaya muazzam bir saha çıkıyor. O kadar geniş sahada, bu kadar derin zaman içinde elbette farklar olacaktır. O kadar geniş sahada, bu kadar derin zaman içinde elbette farklar olacaktır. Bilimsel bir şey...Bilimsel bir şey... Zaten olmasaydı şaşırırdık,Zaten olmasaydı şaşırırdık, ''Bu kadar beraberlik nasıl olabilmiş?''Bu kadar beraberlik nasıl olabilmiş? İklime ve bölgeye göre değişmemiş?..'' diye hayret ederdik. İklime ve bölgeye göre değişmemiş?..'' diye hayret ederdik.

Çünkü saf bir rengi bile alsanız, beyazı bile alsanız,Çünkü saf bir rengi bile alsanız, beyazı bile alsanız, biraz boya çıkartabilen bir şeyle karıştırdığınız zaman, beyaz bile değişir; biraz boya çıkartabilen bir şeyle karıştırdığınız zaman, beyaz bile değişir; bej olur, krem olur, kurşunî olur, açık pembe olur. bej olur, krem olur, kurşunî olur, açık pembe olur. Bulunduğu yerdeki tesirleri alır. Bulunduğu yerdeki tesirleri alır. İslâm da bir yere gitmişse oranın rengiyle uyum sağlamıştır. İslâm da bir yere gitmişse oranın rengiyle uyum sağlamıştır. Orta Asya'daki İslâmî anlayış ile Hindistan'daki İslâmî anlayış; Orta Asya'daki İslâmî anlayış ile Hindistan'daki İslâmî anlayış; Afrika'daki İslâmî anlayış ile Yemen'deki İslâmî anlayış farklıdır.Afrika'daki İslâmî anlayış ile Yemen'deki İslâmî anlayış farklıdır. Çünkü orada daha önce bir renk vardır.Çünkü orada daha önce bir renk vardır. İslâm, bembeyaz olarak oraya gittiği zaman ya pembeleşmiştir,ya filizî olmuştur, İslâm, bembeyaz olarak oraya gittiği zaman ya pembeleşmiştir,ya filizî olmuştur, ya gri olmuştur, ya bej olmuştur, ya koyu kara olmuştur. Bu normal... ya gri olmuştur, ya bej olmuştur, ya koyu kara olmuştur. Bu normal...

Tabii çok bildiğiniz birtakım isimleri de söyleyebiliriz.Tabii çok bildiğiniz birtakım isimleri de söyleyebiliriz. Mutasavvıf, büyük sûfî deyince, Mutasavvıf, büyük sûfî deyince, tasavvufun büyük temsilcileri, onu temsil eden isimler akla gelir. tasavvufun büyük temsilcileri, onu temsil eden isimler akla gelir. Abdülkâdir-i Geylânî, Kadirî tarikatının pîri;Abdülkâdir-i Geylânî, Kadirî tarikatının pîri; Bahâeddîn-i Nakşibend ki mensuplarına Nakşibendî veya Nakşî deniliyor;Bahâeddîn-i Nakşibend ki mensuplarına Nakşibendî veya Nakşî deniliyor; Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin mensuplarına Mevlevî deniliyor. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin mensuplarına Mevlevî deniliyor. Bunu Türkler çok iyi bilir, Pakistanlılar bilir, bütün batı da biliyor.Bunu Türkler çok iyi bilir, Pakistanlılar bilir, bütün batı da biliyor. Eşrefoğlu Rûmî hepimizin başımızın tacı.Eşrefoğlu Rûmî hepimizin başımızın tacı. Gönlümüzün sultanı Yunus Emre. Gönlümüzün sultanı Yunus Emre. Bursa'nın meşhur Emir Sultan'ı, Üftâde'si, Bursa'nın meşhur Emir Sultan'ı, Üftâde'si, Üsküdar'ın meşhur Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî'si, Üsküdar'ın meşhur Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî'si, Erzurum'un meşhur Mârifetnâme isimli o muhteşem eseri yazmış olan, Erzurum'un meşhur Mârifetnâme isimli o muhteşem eseri yazmış olan, o rengârenk kültüre fevkalâde yüksek ve çeşitli bilgilere vukufla temas etmiş olan,o rengârenk kültüre fevkalâde yüksek ve çeşitli bilgilere vukufla temas etmiş olan, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü cesaretle söylemiş olan,dünyanın güneşin etrafında döndüğünü cesaretle söylemiş olan, astronomi gözlemleri yapmış olan İbrahim Hakkı'sı, İsmâil Hakkı Bursevî'si... astronomi gözlemleri yapmış olan İbrahim Hakkı'sı, İsmâil Hakkı Bursevî'si...

Hacı Bektâş-ı Velî el-Horasanî de bunların çok meşhurlarından birisidir.Hacı Bektâş-ı Velî el-Horasanî de bunların çok meşhurlarından birisidir. Buna bağlı olanlara Bektâşî diyorlar.Buna bağlı olanlara Bektâşî diyorlar. Ama Bektâşîler Hacı Bektâş-ı Velî'ye tam uygun mu, değil mi; onu belirteceğim. Ama Bektâşîler Hacı Bektâş-ı Velî'ye tam uygun mu, değil mi; onu belirteceğim.

Ben Bektâşî değilim, Sünnî'yim.Ben Bektâşî değilim, Sünnî'yim. Çünkü orada Sünnîliğe uymayan, şeriate göre biraz kâbil-i tenkid, Çünkü orada Sünnîliğe uymayan, şeriate göre biraz kâbil-i tenkid, tenkit yiyen, münakaşa edilen taraflar var.tenkit yiyen, münakaşa edilen taraflar var. Ama Bektâşîlik'le Nakşîlik arasında bir ilişki olduğu da tarihî bir gerçektir.Ama Bektâşîlik'le Nakşîlik arasında bir ilişki olduğu da tarihî bir gerçektir. Böyle bir ilişki var. Böyle bir ilişki var.

Benim Hacı Bektâş-ı Velî ile doğrudan doğruya ilgilenmem olmayabilirdi.Benim Hacı Bektâş-ı Velî ile doğrudan doğruya ilgilenmem olmayabilirdi. Ama Ankara İlâhiyat Fakültesi'nde doktora tezimiAma Ankara İlâhiyat Fakültesi'nde doktora tezimi İznikli Hatiboğlu Muhammedİznikli Hatiboğlu Muhammed (aslında İznik'li değil, Denizli'nin Honaz kasabasından)(aslında İznik'li değil, Denizli'nin Honaz kasabasından) üzerinde yapmıştım.üzerinde yapmıştım. O böyle Yüz Hadis Yüz Hikâye ve tefsir kitabı yazmış.O böyle Yüz Hadis Yüz Hikâye ve tefsir kitabı yazmış. Onun üzerinde doktora tezimi yaparken bir de baktım ki bu Hatiboğlu Muhammed,Onun üzerinde doktora tezimi yaparken bir de baktım ki bu Hatiboğlu Muhammed, Hacı Bektâş-ı Velî'nin bir eserini de manzum olarak, şiir halinde ortaya koymuş. Hacı Bektâş-ı Velî'nin bir eserini de manzum olarak, şiir halinde ortaya koymuş. Oradan meseleye girdim ve o manzum eseri okuyunca çok hayret ettim. Oradan meseleye girdim ve o manzum eseri okuyunca çok hayret ettim. Baktım ki Bektâşî'lerle Hacı Bektaş arasında, Baktım ki Bektâşî'lerle Hacı Bektaş arasında, bugün Hacı Bektaş'ı seven; ''Bu bizim pîrimizdir, başımızın tacıdır.'' diyen insanlarlabugün Hacı Bektaş'ı seven; ''Bu bizim pîrimizdir, başımızın tacıdır.'' diyen insanlarla Hacı Bektâş-ı Velî'nin kitabındaki fikirler arasında çok büyük farklar var. Hacı Bektâş-ı Velî'nin kitabındaki fikirler arasında çok büyük farklar var. O zaman, bu benim ilgimi çekti. O zaman, bu benim ilgimi çekti. Onun üzerinde doçentlik tezi çalışması yapayım diye düşündüm. Onun üzerinde doçentlik tezi çalışması yapayım diye düşündüm.

İkinci sebebi, Anadolu'daki Türk Edebiyatı'nın 14. yüzyıldan kalmış eserleri çok azdır.İkinci sebebi, Anadolu'daki Türk Edebiyatı'nın 14. yüzyıldan kalmış eserleri çok azdır. O eserler de çok kıymetlidir, antikadır. O eserler de çok kıymetlidir, antikadır. Hatiboğlu'nun tercüme ettiği eser onlardan birisi olan Hacı Bektaş'ın Makâlât'ı idi.Hatiboğlu'nun tercüme ettiği eser onlardan birisi olan Hacı Bektaş'ın Makâlât'ı idi. O bakımdan ben de onu orijinal bir çalışma olacak diye aldım.O bakımdan ben de onu orijinal bir çalışma olacak diye aldım. Hakikaten de orijinal bir çalışma oldu ve çok büyük etkisi oldu.Hakikaten de orijinal bir çalışma oldu ve çok büyük etkisi oldu. Bizim bugünkü fikir ortamımızda çok ilgi çekti.Bizim bugünkü fikir ortamımızda çok ilgi çekti. Televizyonlarda, gazetelerde, toplantılarda, anmalarda bahis konusu edildi. Televizyonlarda, gazetelerde, toplantılarda, anmalarda bahis konusu edildi. Benim ilgimi çektiği gibi, halkımızın da ilgisini çekti. Benim ilgimi çektiği gibi, halkımızın da ilgisini çekti.

Sizin için konunun önemi nedir?Sizin için konunun önemi nedir? Benim için bu konu hususî bir önem taşıyor. Benim için bu konu hususî bir önem taşıyor. Konuya böyle girmişim ama siz nereden ilgileniyorsunuz? Konuya böyle girmişim ama siz nereden ilgileniyorsunuz?

Bir kere, Hacı Bektâş-ı Velî'den çok bahsediliyor; onun için merak etmiş olabilirsiniz.Bir kere, Hacı Bektâş-ı Velî'den çok bahsediliyor; onun için merak etmiş olabilirsiniz. Ve bazı kimseler Hacı Bektâş-ı Velî'ye; Ve bazı kimseler Hacı Bektâş-ı Velî'ye;

''Çok hoşgörülü bir insandı, modern zihniyetliydi.''Çok hoşgörülü bir insandı, modern zihniyetliydi. Kadın erkek ilişkilerinde çok demokrat idi. Kadın erkek ilişkilerinde çok demokrat idi. İçkiye de müsamaha ediyordu. Namaz kılmasa da oluyordu.'' diyor. İçkiye de müsamaha ediyordu. Namaz kılmasa da oluyordu.'' diyor.

Böyle anlatıyorlar. Sonra; Böyle anlatıyorlar. Sonra;

''Türkçüydü, anti-Arap bir zihniyete sahipti ve''Türkçüydü, anti-Arap bir zihniyete sahipti ve Arap kültürüne bir reaksiyon olarak Kırşehir'de bayrak açmıştı...'' deniliyor. Arap kültürüne bir reaksiyon olarak Kırşehir'de bayrak açmıştı...'' deniliyor.

Hâlâ platonik, efsanevî ve masalımsı anlatımlar devam ediyor. Hâlâ platonik, efsanevî ve masalımsı anlatımlar devam ediyor.

Tabii Türkiye'de Alevî vatandaşlarımız da var.Tabii Türkiye'de Alevî vatandaşlarımız da var. Alevî vatandaşlarımızın sakalı bıyığı farklı dedeleri var, bağlandıkları kimseler var. Alevî vatandaşlarımızın sakalı bıyığı farklı dedeleri var, bağlandıkları kimseler var. Onlar da ''Hacı Bektâş-ı Velî pîrimizdir'' diyorlar. Onlar da ''Hacı Bektâş-ı Velî pîrimizdir'' diyorlar. Seviyorlar ve bunların sayıları da milyonları buluyor. Seviyorlar ve bunların sayıları da milyonları buluyor. O bakımdan onlar da bu konu ile ilgililer. O bakımdan onlar da bu konu ile ilgililer.

Hatta Ankara'da Kemal Aytaç Bey vardı.Hatta Ankara'da Kemal Aytaç Bey vardı. Millî Güvenlik Kurulu'nda da görev yapmış; Malatya'da rektör yardımcılığı yaptı.Millî Güvenlik Kurulu'nda da görev yapmış; Malatya'da rektör yardımcılığı yaptı. Benim tezimi merak etmiş, okumuş, henüz tanışmıyoruz; Benim tezimi merak etmiş, okumuş, henüz tanışmıyoruz;

''Bu şahısla tanışmak istiyorum!'' demiş.''Bu şahısla tanışmak istiyorum!'' demiş. Fakülteye geldi, tanıştık. Fakülteye geldi, tanıştık. Ondan sonra da sevgimiz, muhabbetimiz devam etti. Ondan sonra da sevgimiz, muhabbetimiz devam etti. İnönü Üniversitesi'ne rektör yardımcısı olarak gitti. İnönü Üniversitesi'ne rektör yardımcısı olarak gitti. Oraya bizi transfer etmek istedi. Oraya bizi transfer etmek istedi.

''Buyurun, bizim Malatya'ya gelin!'' dedi. ''Buyurun, bizim Malatya'ya gelin!'' dedi.

''Ben sakallı bir insanım.'' dedim. ''Ben sakallı bir insanım.'' dedim.

''Mahzuru yok!'' dedi. ''Mahzuru yok!'' dedi.

Sonra bir haber gönderdi.Sonra bir haber gönderdi. Oradaki Alevî vatandaşlarımız, kardeşlerimiz; Oradaki Alevî vatandaşlarımız, kardeşlerimiz;

''Hocamız bu doçentlik tezini ya kendisi bastırsın; ya da müsaade etsin biz bastıralım!..''Hocamız bu doçentlik tezini ya kendisi bastırsın; ya da müsaade etsin biz bastıralım!.. Bu konu çok güzel, merak ediyoruz.'' demişler. Bu konu çok güzel, merak ediyoruz.'' demişler.

Sonra, Hacı Bektâş-ı Velî'nin askeriyede de bir önemi var.Sonra, Hacı Bektâş-ı Velî'nin askeriyede de bir önemi var. Çünkü Yeniçeri'lerle ilgisi var; Yeniçeri'lerin 94 tane ordusu var...Çünkü Yeniçeri'lerle ilgisi var; Yeniçeri'lerin 94 tane ordusu var... Orta diyorlar; ordu veya bölük demek, askerî birlik demek... Orta diyorlar; ordu veya bölük demek, askerî birlik demek... Onlardan bir tanesinde baş köşeyiOnlardan bir tanesinde baş köşeyi Hacı Bektâş-ı Velî'nin mümessili temsil ettiği için ordu ile de ilişkili... Hacı Bektâş-ı Velî'nin mümessili temsil ettiği için ordu ile de ilişkili...

Bazı paşalar o bakımdan Hacı Bektâş-ı Velî ile de ilgileniyorlar.Bazı paşalar o bakımdan Hacı Bektâş-ı Velî ile de ilgileniyorlar. Hatta benim tanıdığım bir albay vardı.Hatta benim tanıdığım bir albay vardı. Hacıbektaş kasabasını severek, hürmetle ziyaret etmiş. Hacıbektaş kasabasını severek, hürmetle ziyaret etmiş. Allah rahmet eylesin, yakınımızdı. Allah rahmet eylesin, yakınımızdı.

Hacı Bektâş-ı Velî, Ahmed-i Yesevî'nin yoluna bağlı; Yeseviye tarikatından...Hacı Bektâş-ı Velî, Ahmed-i Yesevî'nin yoluna bağlı; Yeseviye tarikatından... O bakımdan da önemli... O bakımdan da önemli...

Kültür tarihimizde büyük yeri var.Kültür tarihimizde büyük yeri var. Bektâşî tarikatıyla ilgisi var. Bektâşî tarikatıyla ilgisi var. O bakımdan muhakkak sizleri de ilgilendirmiştir.O bakımdan muhakkak sizleri de ilgilendirmiştir. Çeşitli meraklara sahip olanlar vardır. Çeşitli meraklara sahip olanlar vardır.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin hayatı, eserleri ve görüşleri hakkında bilgi verdikten sonraHacı Bektâş-ı Velî'nin hayatı, eserleri ve görüşleri hakkında bilgi verdikten sonra Makâlât içindeki fikirleri hakkında iddialı şeyler söyleyeceğim.Makâlât içindeki fikirleri hakkında iddialı şeyler söyleyeceğim. Mevcut bilgileri değiştirecek, altı kırmızı kalemle çizilecek şeylere dikkat çekeceğim. Mevcut bilgileri değiştirecek, altı kırmızı kalemle çizilecek şeylere dikkat çekeceğim.

Bizim doçentlik tezi olan Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât'ını eksikli kusurlu bastılar.Bizim doçentlik tezi olan Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât'ını eksikli kusurlu bastılar. Bunun tashih edilerek, düzeltilerek yeniden basılması lâzım.Bunun tashih edilerek, düzeltilerek yeniden basılması lâzım. Hacı Bektâş-ı Velî hakkında onu seven insanların arasında birtakım menkabeler var; Hacı Bektâş-ı Velî hakkında onu seven insanların arasında birtakım menkabeler var; Menâkıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî...Menâkıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî... Menâkıb denilince, tarihi bilgi olmuyor da biraz daha sübjektif, Menâkıb denilince, tarihi bilgi olmuyor da biraz daha sübjektif, gerçekliği münakaşa edilebilen,gerçekliği münakaşa edilebilen, bazı konularda insanı biraz kuşkuya düşürebilen bilgiler demek oluyor. bazı konularda insanı biraz kuşkuya düşürebilen bilgiler demek oluyor.

Onun için biz bilim adamı olarak menkabeler için, Menâkıb-ı Hacı Bektâş budur diye söyleyemiyoruz.Onun için biz bilim adamı olarak menkabeler için, Menâkıb-ı Hacı Bektâş budur diye söyleyemiyoruz. Menâkıbnâme'yi inceliyoruz. Menâkıbnâme'yi inceliyoruz. Şurası doğru olabilir, burası olmayabilir.Şurası doğru olabilir, burası olmayabilir. Şurası şu sebepten, şu delilden, bu kanıtlardan dolayı doğru değildir diyebiliyoruz. Şurası şu sebepten, şu delilden, bu kanıtlardan dolayı doğru değildir diyebiliyoruz.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin zamanı ile ilgili belgeler çok azdır. Hacı Bektâş-ı Velî'nin zamanı ile ilgili belgeler çok azdır.

Hacı Bektâş-ı Velî Horasan'lıdır.Hacı Bektâş-ı Velî Horasan'lıdır. Horasan bugün İran'ın kuzeydoğusuna, Horasan bugün İran'ın kuzeydoğusuna, Hazar Denizi'nin güneydoğusuna rastlayan mıntıkadır. Hazar Denizi'nin güneydoğusuna rastlayan mıntıkadır. Özbekistan'ın, Türkmenistan'ın, Afganistan'ın bir kısmını içine alan bir bölgedir.Özbekistan'ın, Türkmenistan'ın, Afganistan'ın bir kısmını içine alan bir bölgedir. Bu bölgede, Nişâpur şehrinde doğduğu rivayet ediliyor. Bu bölgede, Nişâpur şehrinde doğduğu rivayet ediliyor. Doğru olabilir.Doğru olabilir. Bunun doğruluğunu eserin içindeki fikirlerin tahlilinden,Bunun doğruluğunu eserin içindeki fikirlerin tahlilinden, Hacı Bektaş'ın kültürel yapısının incelenmesinden de teyit ediyoruz. Hacı Bektaş'ın kültürel yapısının incelenmesinden de teyit ediyoruz. Böyle olması mümkün... Böyle olması mümkün...

Hacı Bektâş-ı Velî, onu sevenlerin söylediğine göre Arap soyundan,Hacı Bektâş-ı Velî, onu sevenlerin söylediğine göre Arap soyundan, hatta Peygamber Efendimiz'in evladından bir seyyiddir.hatta Peygamber Efendimiz'in evladından bir seyyiddir. Kendileri çok net olarak ''seyyid'' diyorlar.Kendileri çok net olarak ''seyyid'' diyorlar. O zaman tabii bir Arab'ın kalkıp da Türkçülük yapması olamaz. O zaman tabii bir Arab'ın kalkıp da Türkçülük yapması olamaz.

Arap kültürüne reaksiyon olarak Kırşehir'de Türkçü bir cereyan başlatmış!?..Arap kültürüne reaksiyon olarak Kırşehir'de Türkçü bir cereyan başlatmış!?.. Bu masal, böyle şey olamaz, mümkün değil. Bu masal, böyle şey olamaz, mümkün değil. Zaten milliyetçilik cereyanları 19. asırda çıkmış. Zaten milliyetçilik cereyanları 19. asırda çıkmış. O asırda böyle bir cereyan yok.O asırda böyle bir cereyan yok. Herkes kavmiyetçilik çok günah, ayıp diye düşünüyor. Herkes kavmiyetçilik çok günah, ayıp diye düşünüyor. Birçok kavim bir potada erimiş, birbirlerini kardeş biliyor. Birçok kavim bir potada erimiş, birbirlerini kardeş biliyor. Böyle bir şey bahis konusu değil.Böyle bir şey bahis konusu değil. Bunlar şimdiki az düşünen düşünürlerin fantezileridir. Bunlar şimdiki az düşünen düşünürlerin fantezileridir.

''Seyyid olması mümkün müdür?'' ''Seyyid olması mümkün müdür?''

Mümkündür.Mümkündür. Çünkü Nişâpur zaten Arap ordugâh merkezi idi.Çünkü Nişâpur zaten Arap ordugâh merkezi idi. Nişâpur'dan Arap olduğunu bildiğimiz çok alim yetişmiştir.Nişâpur'dan Arap olduğunu bildiğimiz çok alim yetişmiştir. Hâce Abdullâh-ı Ensârî, ensardan, Medine'dendir.Hâce Abdullâh-ı Ensârî, ensardan, Medine'dendir. Sülâlesini, şeceresini çok net olarak biliyoruz.Sülâlesini, şeceresini çok net olarak biliyoruz. Arap kavminden, Nişâpur'a yakın bir şehirdendir.Arap kavminden, Nişâpur'a yakın bir şehirdendir. Daha pek çok isimler verilebilir.Daha pek çok isimler verilebilir. Mümkündür, Hacı Bektâş-ı Velî de seyyid olabilir. Mümkündür, Hacı Bektâş-ı Velî de seyyid olabilir.

Zaten Makâlât isimli eserini Farsça ve Türkçe değil Arapça olarak yazmıştır.Zaten Makâlât isimli eserini Farsça ve Türkçe değil Arapça olarak yazmıştır. O devirde Farsça çok yaygın ve O devirde Farsça çok yaygın ve Hacı Bektaş'ın yaşadığı zamanda birçok kimse Farsça yazıyor. Hacı Bektaş'ın yaşadığı zamanda birçok kimse Farsça yazıyor. Divanda, devletin kademelerinde Farsça konuşuluyor.Divanda, devletin kademelerinde Farsça konuşuluyor. Sonra Karamanoğlu Mehmed Bey,Sonra Karamanoğlu Mehmed Bey, ''Bundan sonra bârgâhta, dergâhta Türkçe konuşulsun!'' demiş de, ''Bundan sonra bârgâhta, dergâhta Türkçe konuşulsun!'' demiş de, Farsça'dan öyle vazgeçilmiş. Farsça'dan öyle vazgeçilmiş. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Mesnevî'yi Konya'da Farsça söylüyor.Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Mesnevî'yi Konya'da Farsça söylüyor. Böyle bir durumda Arapça eser yazıyor. Doğru... Böyle bir durumda Arapça eser yazıyor. Doğru... Demek ki Arap ırkından ki Arapça yazmayı uygun görmüş. Demek ki Arap ırkından ki Arapça yazmayı uygun görmüş.

Ne zaman yaşamış?..Ne zaman yaşamış?.. Çeşitli rivayetler var, onları inceliyoruz.Çeşitli rivayetler var, onları inceliyoruz. Mevlânâ ile çağdaş... Mevlânâ ile çağdaş...

Tarikatların tekkelerinde tomarlar vardır.Tarikatların tekkelerinde tomarlar vardır. Tomar halinde dürülmüş, deri veya çok sağlam kâğıt üzerine yazılmış şecereler vardır.Tomar halinde dürülmüş, deri veya çok sağlam kâğıt üzerine yazılmış şecereler vardır. Bu makama kim geldi, ondan sonra kim geldi, ondan sonra kim geldi?..Bu makama kim geldi, ondan sonra kim geldi, ondan sonra kim geldi?.. Sıra ile yazılır ve şeyhinden halifesine, ondan ötekine intikal eder. Sıra ile yazılır ve şeyhinden halifesine, ondan ötekine intikal eder. İşte tomar denilen bu şecere kâğıtlarında verilen bazı rakamlar vardır.İşte tomar denilen bu şecere kâğıtlarında verilen bazı rakamlar vardır. O rakamların doğru olması mümkündür.O rakamların doğru olması mümkündür. Çünkü o gibi evrak muhafaza edilmiş, Çünkü o gibi evrak muhafaza edilmiş, korunmuştur ve oradan alınmış olması mümkündür. korunmuştur ve oradan alınmış olması mümkündür.

O kayıtlara göre altmış üç yıl yaşamış;O kayıtlara göre altmış üç yıl yaşamış; milâdî 1209'da doğup, 1270'de vefat etmiştir. milâdî 1209'da doğup, 1270'de vefat etmiştir. Biz bunu birtakım vakfiye kayıtlarından da tespit edip yanlışları düzelttik.Biz bunu birtakım vakfiye kayıtlarından da tespit edip yanlışları düzelttik. Başka tarihler söyleyenler var; 738'de ölmüştür diyenler var...Başka tarihler söyleyenler var; 738'de ölmüştür diyenler var... Mümkün değil.Mümkün değil. Çünkü ondan kırk elli yıl önce yazılmış vakfiye kayıtlarında Çünkü ondan kırk elli yıl önce yazılmış vakfiye kayıtlarında ''merhum'' gibi ifadelerle bahsedildiğine göre,''merhum'' gibi ifadelerle bahsedildiğine göre, demek ki ondan evvel ölmüş diye çıkarıyoruz. demek ki ondan evvel ölmüş diye çıkarıyoruz.

Yakın devirde onunla ilgili bilgi veren kitaplara bakıyoruz veYakın devirde onunla ilgili bilgi veren kitaplara bakıyoruz ve bu verdiğimiz rakamların doğru olduğunu tahmin ediyoruz. bu verdiğimiz rakamların doğru olduğunu tahmin ediyoruz. Hicrî 606-669, milâdî 1209-1270 yılları arasında yaşamış ki Hicrî 606-669, milâdî 1209-1270 yılları arasında yaşamış ki bu Mevlânâ ile akran ve çağdaş demektir. bu Mevlânâ ile akran ve çağdaş demektir. Zaten menâkıbnâmelerde de onunla çağdaş veZaten menâkıbnâmelerde de onunla çağdaş ve birbirleriyle münâsebetleri olduğuna dair rivayetler var. birbirleriyle münâsebetleri olduğuna dair rivayetler var.

O rivayeti anlatayım.O rivayeti anlatayım. Eflâkî diye Menâkıbü'l-ârifîn adlı eseri Eflâkî diye Menâkıbü'l-ârifîn adlı eseri Millî Eğitim Bakanlığı Klasikleri arasında neşredilmiş olan, Millî Eğitim Bakanlığı Klasikleri arasında neşredilmiş olan, Mevlânâ'dan sonra yaşamış, onun torunuyla çağdaş bir yazar var.Mevlânâ'dan sonra yaşamış, onun torunuyla çağdaş bir yazar var. Mevlânâ ile ilgili rivayetleri duyarak, Mevlânâ ile ilgili rivayetleri duyarak, çevreden toplayarak o eseri meydana getirmiş.çevreden toplayarak o eseri meydana getirmiş. Eserinin bir yerinde şu hadiseyi anlatıyor: Eserinin bir yerinde şu hadiseyi anlatıyor:

Kırşehir'de Sulucakarahöyük denilen yerde (şimdiki Hacıbektaş kasabası)Kırşehir'de Sulucakarahöyük denilen yerde (şimdiki Hacıbektaş kasabası) bir şahıs varmış ve Mevlânâ'ya muhalif imiş. bir şahıs varmış ve Mevlânâ'ya muhalif imiş. Bir müridini oraya göndermiş.Bir müridini oraya göndermiş. ''Git o Mevlânâ denilen adama, de ki: ''Git o Mevlânâ denilen adama, de ki: Eğer aradığını buldu, Rabbine kavuştu, erdi, erenlerden olduysa;Eğer aradığını buldu, Rabbine kavuştu, erdi, erenlerden olduysa; bu velveleyi, bu gürültüyü kessin!..bu velveleyi, bu gürültüyü kessin!.. Eğer aradığını bulamamışsa, bu gürültü niye?..Eğer aradığını bulamamışsa, bu gürültü niye?.. Bulamayan insanın bu gürültüsü iddia, palavra, gösteriş ve tantana oluyor. Bulamayan insanın bu gürültüsü iddia, palavra, gösteriş ve tantana oluyor. O da tasavvufta makbul bir şey değil...'' demiş. O da tasavvufta makbul bir şey değil...'' demiş.

Eflâkî tabii, Mevlevî dervişi.Eflâkî tabii, Mevlevî dervişi. Anlattığına göre, Hacı Bektâş-ı Velî'nin gönderdiği şahıs Konya'ya gelip; Anlattığına göre, Hacı Bektâş-ı Velî'nin gönderdiği şahıs Konya'ya gelip;

''Bu Mevlânâ nerededir?..'' diye sormuş. ''Bu Mevlânâ nerededir?..'' diye sormuş.

''Falanca medresededir.'' diye cevap vermişler. ''Falanca medresededir.'' diye cevap vermişler.

O medreseye gitmiş, kapısından içeriye girmiş.O medreseye gitmiş, kapısından içeriye girmiş. Mevlânâ o anda semâ hâlinde imiş. Mevlânâ o anda semâ hâlinde imiş.

Semâ dediğimiz şey, vecde gelerek dönmektir.Semâ dediğimiz şey, vecde gelerek dönmektir. Tabii, şimdi vecdsiz dönüp de sonra vecde ulaşmak tarzında kullanılıyor.Tabii, şimdi vecdsiz dönüp de sonra vecde ulaşmak tarzında kullanılıyor. Eskiden tabii olan şekli, vecde geldi mi dönerdi insan... Eskiden tabii olan şekli, vecde geldi mi dönerdi insan... Şimdi döne döne vecde gelmeyi deniyorlar. Şimdi döne döne vecde gelmeyi deniyorlar. Tersine bir çalışma... Tersine bir çalışma...

Mevlânâ kuyumcular çarşısında dolaşıyormuş.Mevlânâ kuyumcular çarşısında dolaşıyormuş. Selâhaddîn-i Zerkûb'un dükkânının önüne gelince...Selâhaddîn-i Zerkûb'un dükkânının önüne gelince... İçerden çekiç sesleri geliyor. İçerden çekiç sesleri geliyor. Altını yüzük ve bilezik yapacak. Altını yüzük ve bilezik yapacak. ''Takka tıkı tıkı... Takka tıkı tıkı... Takka tıkı tıkı...'' bir çalışma var.''Takka tıkı tıkı... Takka tıkı tıkı... Takka tıkı tıkı...'' bir çalışma var. O sesleri duyan Mevlânâ vecde gelmiş, semâa, yani pervâneler gibi dönmeye başlamış. O sesleri duyan Mevlânâ vecde gelmiş, semâa, yani pervâneler gibi dönmeye başlamış.

Pervâne de sonradan yapılan bu elektrikli döner alet değil aslında kelebek adıdır.Pervâne de sonradan yapılan bu elektrikli döner alet değil aslında kelebek adıdır. Ve şöyle diyor: Ve şöyle diyor:

Yekî gencî pedîd âmed, der ân dükkân-ı zer kûbî, Yekî gencî pedîd âmed, der ân dükkân-ı zer kûbî,

Zihî sûret, zihî ma'nî, zihî hubî, zihî hubî. Zihî sûret, zihî ma'nî, zihî hubî, zihî hubî.

''Şu kuyumcu dükkânından gözüme bir hazine göründü.''Şu kuyumcu dükkânından gözüme bir hazine göründü. İçeriye baktım, gözüme bir hazine erişti, İçeriye baktım, gözüme bir hazine erişti, zuhura geldi ki ne güzel sûret (görünüm) ne güzel sîret (mâna)!zuhura geldi ki ne güzel sûret (görünüm) ne güzel sîret (mâna)! Dışı güzel, içi güzel... Ne güzellik, ne güzellik...''Dışı güzel, içi güzel... Ne güzellik, ne güzellik...'' Selâhaddîn-i Zerkûb'un dükkânına bakmış. Selâhaddîn-i Zerkûb'un dükkânına bakmış. Esnaf; kuyumculuk işi yapıyor, imalatla meşgul... Esnaf; kuyumculuk işi yapıyor, imalatla meşgul...

O devirde mutasavvıfların ana fikirlerinden birisi deO devirde mutasavvıfların ana fikirlerinden birisi de kendi elinin emeğiyle helal lokma kazanıp yemekti.kendi elinin emeğiyle helal lokma kazanıp yemekti. Hepsi bir iş sahibidir. Hepsi bir iş sahibidir. Kimisi attardır, kimisi bakkaldır, kimisi bezzazdır, kimisi böyle zerkûbdur, kuyumcudur... Kimisi attardır, kimisi bakkaldır, kimisi bezzazdır, kimisi böyle zerkûbdur, kuyumcudur... Çalışıyor ama Allah eri... Çalışıyor ama Allah eri... Allah'ın sevgili kulu durumunda olan bir kimse... Allah'ın sevgili kulu durumunda olan bir kimse...

Mevlânâ onu kapıdan görünce...Mevlânâ onu kapıdan görünce... Yüzü güzel, nurlu; içi güzel; kalbinin, sîretinin, mânevî halinin güzelliğini görmüş…Yüzü güzel, nurlu; içi güzel; kalbinin, sîretinin, mânevî halinin güzelliğini görmüş… ''Ne güzel yüz, ne güzel iç alemi;''Ne güzel yüz, ne güzel iç alemi; ne güzellikler, ne güzellikler...'' diye coşmuş, semâa geliyor.ne güzellikler, ne güzellikler...'' diye coşmuş, semâa geliyor. Semâ böyle vecde gelip, aşka gelip kendinden geçip dönmektir. Semâ böyle vecde gelip, aşka gelip kendinden geçip dönmektir.

Mevlânâ vecde gelmiş dönüyor...Mevlânâ vecde gelmiş dönüyor... Bir taraftan da bir rubâî söylüyor.Bir taraftan da bir rubâî söylüyor. Rubâîyi onlar bizim gibi düz okumazlardı.Rubâîyi onlar bizim gibi düz okumazlardı. Gazel demek, rubâî demek,Gazel demek, rubâî demek, o zaman için ses eşliğinde, makamla, bir âhenkle söylemek demekti.o zaman için ses eşliğinde, makamla, bir âhenkle söylemek demekti. Düz şiir okur gibi, kaş çatarak söylemek değildi. Düz şiir okur gibi, kaş çatarak söylemek değildi.

Bir taraftan dönüyormuş, bir taraftan da bir ilahi söylüyormuş.Bir taraftan dönüyormuş, bir taraftan da bir ilahi söylüyormuş. Türkçe'si şöyle: Türkçe'si şöyle:

''Eğer senin yârin, dostun, sevgilin yoksa, neden talep etmiyorsun?..''Eğer senin yârin, dostun, sevgilin yoksa, neden talep etmiyorsun?.. Eğer yârini, sevdiğini, dostunu bulup ona kavuştuysan, niçin tarab etmiyorsun?..'' Eğer yârini, sevdiğini, dostunu bulup ona kavuştuysan, niçin tarab etmiyorsun?..''

Tarab etmek, ''sevinmek'' demektir.Tarab etmek, ''sevinmek'' demektir. Demek ki Tarabya, Boğazda sevinçli işlerin olduğu yermiş. Demek ki Tarabya, Boğazda sevinçli işlerin olduğu yermiş. ''Niçin o zaman da sevinç izhar etmiyorsun?..''Niçin o zaman da sevinç izhar etmiyorsun?.. Tembel tembel oturmuşsun, kendi acayip hâlinin farkında değilsin, Tembel tembel oturmuşsun, kendi acayip hâlinin farkında değilsin, bizim hâlimize 'ne kadar acâyip hal' diyorsun. bizim hâlimize 'ne kadar acâyip hal' diyorsun. Halbuki, senin hâlin acayip!.. Halbuki, senin hâlin acayip!.. Yoksa kalk talep et, gayrete gel;Yoksa kalk talep et, gayrete gel; varsa, sevincinden şıkır şıkır oyna!'' demek istiyor Mevlânâ... varsa, sevincinden şıkır şıkır oyna!'' demek istiyor Mevlânâ... O zaman Hacı Bektâş-ı Velî'nin tenkidine cevap vermiş oluyor. O zaman Hacı Bektâş-ı Velî'nin tenkidine cevap vermiş oluyor.

''Bulduysa otursun yerine!'' demişti; ''Buldumsa, sevincimden oynayacağım.'' diyor.''Bulduysa otursun yerine!'' demişti; ''Buldumsa, sevincimden oynayacağım.'' diyor. ''Bulmadıysa, yine otursun yerine!'' demişti;''Bulmadıysa, yine otursun yerine!'' demişti; ''Bulmadıysam, aramak için bir coşkunluk içine gireceğim.'' demiş oluyor.''Bulmadıysam, aramak için bir coşkunluk içine gireceğim.'' demiş oluyor. Tabii bunlar bir meseleye iki ayrı bakıştır; içtihad farkıdır.Tabii bunlar bir meseleye iki ayrı bakıştır; içtihad farkıdır. Birisi o zihniyette, öbürü başka zihniyette... Birisi o zihniyette, öbürü başka zihniyette... İkisi de haklı olabilir, mümkündür. İkisi de haklı olabilir, mümkündür. Çünkü niyetleri temizdir. Çünkü niyetleri temizdir.

İşte böyle münasebetleri olduğu düşünülüyor. İşte böyle münasebetleri olduğu düşünülüyor.

Hacı Bektaş-ı Velî Mevlânâ ile çağdaştır.Hacı Bektaş-ı Velî Mevlânâ ile çağdaştır. Orhan Gazi'yi gördüğü, Orhan Gazi'yi gördüğü, yeniçerilerin kuruluşunda dua ettiği, kılıç kuşattığı doğru değildir. yeniçerilerin kuruluşunda dua ettiği, kılıç kuşattığı doğru değildir. Olsa olsa, o işi torunları yapmıştır.Olsa olsa, o işi torunları yapmıştır. Ondan sonra Hacı Bektaş'ın kendisi sanılmıştır. Ondan sonra Hacı Bektaş'ın kendisi sanılmıştır. Aslında öyle olmadığı muhakkaktır. Aslında öyle olmadığı muhakkaktır.

Menteş adında bir kardeşi olduğu biliniyor. Menteş adında bir kardeşi olduğu biliniyor.

Âşıkpaşazâde diye bir kimse var.Âşıkpaşazâde diye bir kimse var. Kırşehir'den Kayseri'ye doğru geçerken sol tarafta görmüşsünüzdür;Kırşehir'den Kayseri'ye doğru geçerken sol tarafta görmüşsünüzdür; bembeyaz, şahane, güzel, sevimli bir sanat eseri var: Âşık Paşa'nın türbesi...bembeyaz, şahane, güzel, sevimli bir sanat eseri var: Âşık Paşa'nın türbesi... İşte onun torunu olan Osmanlı tarihi yazmış olan bir Âşıkpaşazâde var. İşte onun torunu olan Osmanlı tarihi yazmış olan bir Âşıkpaşazâde var.

Âşıkpaşazâde kitabında,Âşıkpaşazâde kitabında, ''Ben bu Hacı Bektâş-ı Velî'nin ve çocuklarının ahvâlini bütün detayı ile biliyorum.'' diyor. ''Ben bu Hacı Bektâş-ı Velî'nin ve çocuklarının ahvâlini bütün detayı ile biliyorum.'' diyor. Biliyormuş ama söylememiş. Biliyormuş ama söylememiş. Mübarek, bildiğini yazsaydın ya!.. Mübarek, bildiğini yazsaydın ya!.. ''Tevâtür-ü sahih ile hepsini bilirim.'' diyor.''Tevâtür-ü sahih ile hepsini bilirim.'' diyor. Kırşehirli'dir, bilebilir, doğrudur.Kırşehirli'dir, bilebilir, doğrudur. Zaman bakımından arada uzun bir zaman farkı var ama bilebilir. Zaman bakımından arada uzun bir zaman farkı var ama bilebilir. ''O şeyhlikten, müridlikten uzak, kendi halinde bir büdelâ, aziz idi.'' diyor. ''O şeyhlikten, müridlikten uzak, kendi halinde bir büdelâ, aziz idi.'' diyor.

Büdelâ, evliyânın birisi gidince yeri otomatik olarak doldurulan,Büdelâ, evliyânın birisi gidince yeri otomatik olarak doldurulan, sayısı belli, üçler, yediler, kırklar, gibi birisi demektir. sayısı belli, üçler, yediler, kırklar, gibi birisi demektir. ''Mânevî makamı vardı'' demek istiyor. ''Mânevî makamı vardı'' demek istiyor. ''Kendi başına bir insandı. ''Kendi başına bir insandı. Öyle şeyhlik, müridlik, silsile, tarikat meselesi yoktu.'' diyor, Âşıkpaşazâde... Öyle şeyhlik, müridlik, silsile, tarikat meselesi yoktu.'' diyor, Âşıkpaşazâde...

Biz şimdi ilim adamı olarak, her tarih kitabında yazılanı kabul etmiyoruz.Biz şimdi ilim adamı olarak, her tarih kitabında yazılanı kabul etmiyoruz. Müşkülpesendiz, talebeyi terletir gibi böyle yazarları da, eserlerini de terletiriz.Müşkülpesendiz, talebeyi terletir gibi böyle yazarları da, eserlerini de terletiriz. İnceliyoruz; doğru değil... İnceliyoruz; doğru değil...

Niçin doğru değil, nereden çıkarıyorsun?Niçin doğru değil, nereden çıkarıyorsun? Âşıkpaşazâde Kırşehirli... Âşıkpaşazâde Kırşehirli... Hem ona da yakın bir zamanda yaşamış, sen 20. yüzyılda yaşamışsın. Hem ona da yakın bir zamanda yaşamış, sen 20. yüzyılda yaşamışsın.

Hacı Bektaş eserinde şeyhlikten, müridlikten, tasavvuftan bahsediyor.Hacı Bektaş eserinde şeyhlikten, müridlikten, tasavvuftan bahsediyor. Sen de ilgisi yok diyorsun; doğru değil... Sen de ilgisi yok diyorsun; doğru değil... Eseri, tekzip ediyor yani... Eseri, tekzip ediyor yani... Biz delilleriyle onun ilgisi olduğunu göstermiş oluyoruz. Biz delilleriyle onun ilgisi olduğunu göstermiş oluyoruz.

Özel hayatıyla ilgili çeşitli rivayetler var.Özel hayatıyla ilgili çeşitli rivayetler var. Adı bile münâkaşalıdır. Adı bile münâkaşalıdır. Bektaş, bazı rivayetlerde adı olarak bazılarında lakabı olarak geçiyor. Bektaş, bazı rivayetlerde adı olarak bazılarında lakabı olarak geçiyor. Adı Muhammed'dir. Adı Muhammed'dir. Bektaş Türkçe bir isimdir. Bektaş Türkçe bir isimdir. Kendisi Arap asıllıysa, Muhammed diye ismi olabilir. Kendisi Arap asıllıysa, Muhammed diye ismi olabilir.

Horasan'dan geldiği kesindir. Hacca gittiği kesindir. Horasan'dan geldiği kesindir. Hacca gittiği kesindir.

''Kesin olarak hacca gittiği nereden belli?'' ''Kesin olarak hacca gittiği nereden belli?''

Menâkıbnâme'ye bakarsanız inanmayabilirsiniz.Menâkıbnâme'ye bakarsanız inanmayabilirsiniz. Menâkıbnâme'de yazdığına göre, şeyhi Lokmân-ı Perende denilen mübarek zât hacca gitmiş.Menâkıbnâme'de yazdığına göre, şeyhi Lokmân-ı Perende denilen mübarek zât hacca gitmiş. Hacda Arafat'a çıkmışlar. Hacda Arafat'a çıkmışlar. Arafat'ta müridlerine; ''Ah, şimdi bizim Nişâpur'da arafe günü...Arafat'ta müridlerine; ''Ah, şimdi bizim Nişâpur'da arafe günü... Her evde bir faaliyet vardır.Her evde bir faaliyet vardır. Tavalarda pişi pişirilir.'' demiş.Tavalarda pişi pişirilir.'' demiş. Hanımlar bilirler bu işi; hamur yapılıyor, kızgın yağın içinde pişiriliyor. Hanımlar bilirler bu işi; hamur yapılıyor, kızgın yağın içinde pişiriliyor. Zeytin yağında pişer, peynirle güzel olur.Zeytin yağında pişer, peynirle güzel olur. Lokmân-ı Perende, ''Nişâpur'da bugün ne güzel pişi pişmiştir,Lokmân-ı Perende, ''Nişâpur'da bugün ne güzel pişi pişmiştir, arefe günü bayram için hazırlık yapılmıştır.'' filan deyince; arefe günü bayram için hazırlık yapılmıştır.'' filan deyince; Hacı Bektâş-ı Velî evliyâlık yoluyla şeyhinin Arafat'ta böyle dediğini duymuş. Hacı Bektâş-ı Velî evliyâlık yoluyla şeyhinin Arafat'ta böyle dediğini duymuş. Horasan'dan eline bir tabağı almış, hoop Arafat'a gelmiş, pişileri şeyhine getirmiş. Horasan'dan eline bir tabağı almış, hoop Arafat'a gelmiş, pişileri şeyhine getirmiş. Tabii bu menkabe, böyle yazıyor.Tabii bu menkabe, böyle yazıyor. Ondan dolayı adına ''Hacı'' demişler. Ondan dolayı adına ''Hacı'' demişler.

Eserinde hac yapılan yerlerle ilgili o kadar canlı tasvirlerde bulunuyor kiEserinde hac yapılan yerlerle ilgili o kadar canlı tasvirlerde bulunuyor ki o diyarları gezmiş olduğu anlaşılıyor. o diyarları gezmiş olduğu anlaşılıyor. Hatta bir kaç defa da hac yapmıştır.Hatta bir kaç defa da hac yapmıştır. Hem de şunu söyleyeyim; bu zamanda hacılık kolaydır ama Hem de şunu söyleyeyim; bu zamanda hacılık kolaydır ama o devirde çok zor olduğundan, çok kıymetli bir ünvandır. o devirde çok zor olduğundan, çok kıymetli bir ünvandır. Herkes hacca gidemez. Herkes hacca gidemez. Osmanlı padişahlarından hacca giden bir tek fert yoktur. Osmanlı padişahlarından hacca giden bir tek fert yoktur. Belki vekil göndermişlerdir ama kendileri gidememiştir. Belki vekil göndermişlerdir ama kendileri gidememiştir. Herkesin gitmesi kolay değildir. Herkesin gitmesi kolay değildir.

Daha bir asır öncesine, vapurun ve otomobilin olmadığı devreye gittiğiniz zaman,Daha bir asır öncesine, vapurun ve otomobilin olmadığı devreye gittiğiniz zaman, birisinin adının başında ''hacı'' ünvanını gördünüz mü, o gözünüzde büyüsün. birisinin adının başında ''hacı'' ünvanını gördünüz mü, o gözünüzde büyüsün. Kolay bir iş değil... Kolay bir iş değil... Hem parası çok demektir, hem de çok zor bir işi başarmış demektir. Hem parası çok demektir, hem de çok zor bir işi başarmış demektir. Çünkü yollar tehlikeli, çöller büyük, bata çıka gitmek zor. Çünkü yollar tehlikeli, çöller büyük, bata çıka gitmek zor. Sıcaktan ölmek kaderde var, hacıların çoğu telef oluyor. Sıcaktan ölmek kaderde var, hacıların çoğu telef oluyor. Hacı Bektâş-ı Velî bu işi başarmış bir kimsedir. Hacı Bektâş-ı Velî bu işi başarmış bir kimsedir.

Şeyh olduğu da, mürid yetiştirdiği de, tasavvufu bildiği de kesin olarak ortadadır. Şeyh olduğu da, mürid yetiştirdiği de, tasavvufu bildiği de kesin olarak ortadadır.

''Nesli var mı, yok mu?'' ''Nesli var mı, yok mu?''

Bazıları, ''Evlenmedi.Bazıları, ''Evlenmedi. Hacı Bektaş'ın evladıyım diyenler yol evladıdır.'' diyorlar.Hacı Bektaş'ın evladıyım diyenler yol evladıdır.'' diyorlar. Tabii bu bir rivayettir. Tabii bu bir rivayettir. Evlenmesi normaldir. Evlenmesi normaldir. Bazıları da, ''Evlendi ve çoluk çocuğu oldu. Bazıları da, ''Evlendi ve çoluk çocuğu oldu. İşte o sülâle, onlardan gelenlerdir.'' diyor.İşte o sülâle, onlardan gelenlerdir.'' diyor. Onun evladından olduğunu söyleyen bazı kimselerle de görüştük. Onun evladından olduğunu söyleyen bazı kimselerle de görüştük.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin bağlı olduğu tarikat Yeseviyye tarikatıdır.Hacı Bektâş-ı Velî'nin bağlı olduğu tarikat Yeseviyye tarikatıdır. Altını kırmızı ile üç defa, beş defa çizerek kesin olarak söyleyebilirsiniz.Altını kırmızı ile üç defa, beş defa çizerek kesin olarak söyleyebilirsiniz. Bütün münakaşaların ötesinde kesin bir gerçektir. Bütün münakaşaların ötesinde kesin bir gerçektir.

''Neden?'' ''Neden?''

Ahmed-i Yesevî'nin Fakrnâme'sini bulduk.Ahmed-i Yesevî'nin Fakrnâme'sini bulduk. Ahmed-i Yesevî'nin Fakrnâme'si ile Ahmed-i Yesevî'nin Fakrnâme'si ile Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât'ının bir bölümü tamamen aynıdır. Hacı Bektâş-ı Velî'nin Makâlât'ının bir bölümü tamamen aynıdır. Bin kelimeden yalnızca sekiz on kelime farklı; yani o kadar aynı...Bin kelimeden yalnızca sekiz on kelime farklı; yani o kadar aynı... Öteki ufak tefek değişiklikler de nüsha farkıdır, kâtibin hatasıdır, diye düşünülebilir. Öteki ufak tefek değişiklikler de nüsha farkıdır, kâtibin hatasıdır, diye düşünülebilir.

Demek ki tamamen Ahmed-i Yesevî'nin fikirlerini bu tarafa getirmiş bir kimse...Demek ki tamamen Ahmed-i Yesevî'nin fikirlerini bu tarafa getirmiş bir kimse... Yeseviyye dervişi olduğu muhakkak...Yeseviyye dervişi olduğu muhakkak... Ama Ahmed-i Yesevî ile kendisinin arasında uzunca bir zaman var. Ama Ahmed-i Yesevî ile kendisinin arasında uzunca bir zaman var.

''Bu arada silsilenin halkasında kimler vardı?'' ''Bu arada silsilenin halkasında kimler vardı?''

Bir Lokmân-ı Perende ismi geçiyor.Bir Lokmân-ı Perende ismi geçiyor. Perende Farsça, uçan demektir. Perende Farsça, uçan demektir. Peri de, melek mânasına kanatlı uçan şeylere deniyor. Peri de, melek mânasına kanatlı uçan şeylere deniyor. Lokmân-ı Perende demek ki evliyâlık yoluyla uçan bir kimse olduğu için o ismi almış. Lokmân-ı Perende demek ki evliyâlık yoluyla uçan bir kimse olduğu için o ismi almış.

Fikir yapısı bakımından tamamen Ahmed-i Yesevî'ye bağlıdır.Fikir yapısı bakımından tamamen Ahmed-i Yesevî'ye bağlıdır. Ahmed-i Yesevî de biliyoruz ki Abdülhâlik-ı Gucdevânî hazretlerinin halifesi;Ahmed-i Yesevî de biliyoruz ki Abdülhâlik-ı Gucdevânî hazretlerinin halifesi; Nakşîliğin ilk devresi olan Hâcegâniyye tarikatındandır. Nakşîliğin ilk devresi olan Hâcegâniyye tarikatındandır. Ahmed-i Yesevî'ye Nakşî diyebiliriz.Ahmed-i Yesevî'ye Nakşî diyebiliriz. Tabii Bahaeddîn-i Nakşibend daha sonra yaşadığı içinTabii Bahaeddîn-i Nakşibend daha sonra yaşadığı için Nakşîlik ismi sonra çıkıyor ama aynı kökten; Abdülhâlik-ı Gucdüvânî'den... Nakşîlik ismi sonra çıkıyor ama aynı kökten; Abdülhâlik-ı Gucdüvânî'den... Hacı Bektâş-ı Velî de Yeseviyye tarikatından olunca, Hacı Bektâş-ı Velî de Yeseviyye tarikatından olunca, Nakşîlerle amcazâde oluyor, akraba oluyorlar, yakın oluyorlar; kesin... Nakşîlerle amcazâde oluyor, akraba oluyorlar, yakın oluyorlar; kesin...

Padişah İkinci Mahmud, Yeniçerileri kaldırdığı zaman,Padişah İkinci Mahmud, Yeniçerileri kaldırdığı zaman, Bektâşî tarikatını da kapatmış ve sonra da, Bektâşî tarikatını da kapatmış ve sonra da, ''Bu Bektâşîler namaz kılmıyor.'' diye Bektâşî tekkelerine,''Bu Bektâşîler namaz kılmıyor.'' diye Bektâşî tekkelerine, işi aslına döndürsün diye Nakşî şeyhler tayin etmiş. işi aslına döndürsün diye Nakşî şeyhler tayin etmiş. Onun üzerine bazı Bektâşî babalarındanOnun üzerine bazı Bektâşî babalarından ''Biz Nakşîyiz'' diye müracaat edip tekkelerini alanlar olmuş.''Biz Nakşîyiz'' diye müracaat edip tekkelerini alanlar olmuş. Aslında Bektâşî olduğu halde Nakşî imiş gibi tekkelerini alanlar da varmış. Aslında Bektâşî olduğu halde Nakşî imiş gibi tekkelerini alanlar da varmış.

Namaz kılmama meselesi gerçekten var...Namaz kılmama meselesi gerçekten var... Hacıbektaş kasabasına gittim, kütüphanelerini inceledim. Hacıbektaş kasabasına gittim, kütüphanelerini inceledim. Dergâh, Mevlânâ'nın Konya'daki dergâhı neyse, onun gibi;Dergâh, Mevlânâ'nın Konya'daki dergâhı neyse, onun gibi; şahane, çok güzel mimarisi, iç içe avluları, havuzları olan bir yer. şahane, çok güzel mimarisi, iç içe avluları, havuzları olan bir yer.

Birisi dergâhın içinde sonradan yapılmış iki tane cami var.Birisi dergâhın içinde sonradan yapılmış iki tane cami var. Onun için Nakşibendî camii deniliyor.Onun için Nakşibendî camii deniliyor. Bir de aşağıda cami varmış; benim gittiğimde orada namaz kılınmıyordu. Bir de aşağıda cami varmış; benim gittiğimde orada namaz kılınmıyordu. Biz vakit namazlarını Dergâh içinde kılıyorduk. Biz vakit namazlarını Dergâh içinde kılıyorduk. Altı kişi kılıyorduk, onu bildireyim size:Altı kişi kılıyorduk, onu bildireyim size: Birisi ben fakir; ikincisi imam, üçüncüsü müezzin,Birisi ben fakir; ikincisi imam, üçüncüsü müezzin, dördüncüsü savcı, beşincisi hakim,dördüncüsü savcı, beşincisi hakim, altıncısı da Toprak Mahsulleri Ofisi müdürü Elazığlı Mehmet Bey... altıncısı da Toprak Mahsulleri Ofisi müdürü Elazığlı Mehmet Bey...

Hani Hacıbektaş'ın çevresindeki ahali?Hani Hacıbektaş'ın çevresindeki ahali? Kimse camiye gelmiyordu.Kimse camiye gelmiyordu. Bizim gördüğümüz o... Bizim gördüğümüz o...

Hacı Bektâş-ı Velî'ye Şiîlik ve Batınîlik isnadı var.Hacı Bektâş-ı Velî'ye Şiîlik ve Batınîlik isnadı var. ''Hacı Bektâş-ı Velî Alevî idi; Şia akîdesine, ''Hacı Bektâş-ı Velî Alevî idi; Şia akîdesine, tevellâ ve teberrâya kâil bir insandı.'' deniliyor. tevellâ ve teberrâya kâil bir insandı.'' deniliyor.

''Tevellâ'', Hz. Ali Efendimiz'e ve onun evladına dost olmak;''Tevellâ'', Hz. Ali Efendimiz'e ve onun evladına dost olmak; ''teberrâ'' da onun muhaliflerine düşman olmak demektir.''teberrâ'' da onun muhaliflerine düşman olmak demektir. Hz. Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ı (rıdvânu'llâhi aleyhim ecmaîn) defterden silmek, Hz. Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ı (rıdvânu'llâhi aleyhim ecmaîn) defterden silmek, aleyhinde olmak; bugün İran'da var... aleyhinde olmak; bugün İran'da var...

Böyle olduğunu Ord. Prof. Fuad Köprülü söylüyor.Böyle olduğunu Ord. Prof. Fuad Köprülü söylüyor. Koca ordinaryüs profesör söylemiş diye, gel de inanma! Koca ordinaryüs profesör söylemiş diye, gel de inanma! Ama doğru değil!..Ama doğru değil!.. Çünkü inceliyorum, araştırıyorum.Çünkü inceliyorum, araştırıyorum. ''Makâlât'ın manzum tercümesinin başında böyle bir ifade var.'' diyor.''Makâlât'ın manzum tercümesinin başında böyle bir ifade var.'' diyor. Bakıyoruz, aslında yok... Bakıyoruz, aslında yok... Sonradan başkası oraya bir şeyler yazmış, böyle sanılmış.Sonradan başkası oraya bir şeyler yazmış, böyle sanılmış. Hadi o sonradan ilave ama yine aslında acaba böyle bir görüş olabilir mi?.. Hadi o sonradan ilave ama yine aslında acaba böyle bir görüş olabilir mi?..

Eserine bakıyoruz; eserinde sahâbe-i kirâm'ın hepsine hürmet var, ayırım yok...Eserine bakıyoruz; eserinde sahâbe-i kirâm'ın hepsine hürmet var, ayırım yok... Namaz var, oruç var, zekât var, hac var...Namaz var, oruç var, zekât var, hac var... Helâli helâl, haramı haram biliyor. Helâli helâl, haramı haram biliyor. Şeriatın emirlerine bağlı olduğunu açıkça ifade ediyor.Şeriatın emirlerine bağlı olduğunu açıkça ifade ediyor. ''Bunlardan birisi eksik olursa, insan Allah'a ulaşamaz!'' diye açıkça söylüyor. ''Bunlardan birisi eksik olursa, insan Allah'a ulaşamaz!'' diye açıkça söylüyor.

Demek ki doğru değil!..Demek ki doğru değil!.. Bunun da altını çizerek, kesin olarak, patentli, ispatlı söyleyebilirsiniz ki öyle değil... Bunun da altını çizerek, kesin olarak, patentli, ispatlı söyleyebilirsiniz ki öyle değil... Eserinde Şeriat'in ahkâmına bağlı, saygılı, namazlı niyazlı bir kimse olarak görünüyor. Eserinde Şeriat'in ahkâmına bağlı, saygılı, namazlı niyazlı bir kimse olarak görünüyor. Eserini, eserindeki fikirlerini en önemli kaynak olarak görüyoruz. Eserini, eserindeki fikirlerini en önemli kaynak olarak görüyoruz. Başkalarının sözlerini duyduğumuz zaman, incelemek kaydıyla alıyoruz. Başkalarının sözlerini duyduğumuz zaman, incelemek kaydıyla alıyoruz.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin Eserleri: Hacı Bektâş-ı Velî'nin Eserleri:

Hacı Bektâş-ı Velî'nin Kitâbü'l-fevâid adlı bir eseri var.Hacı Bektâş-ı Velî'nin Kitâbü'l-fevâid adlı bir eseri var. Kitâbü'l-fevâidKitâbü'l-fevâid Bunun birkaç el yazma nüshası var; birisi küçük, birisi büyük...Bunun birkaç el yazma nüshası var; birisi küçük, birisi büyük... Ben bunlardan bir tanesini görebildim. Ben bunlardan bir tanesini görebildim.

Bizim sahada, her araştırıcı gördüğü şeyi söylemez.Bizim sahada, her araştırıcı gördüğü şeyi söylemez. Bir yerde bir yazma buldu mu, onu saklar. Bir yerde bir yazma buldu mu, onu saklar. Başkası bilmesin diye sır olarak gizler.Başkası bilmesin diye sır olarak gizler. İşte şurada şu var diyemez.İşte şurada şu var diyemez. Onun için siz ararsınız, göbeğiniz çatlar; sırtınızdan, alnınızdan terler boşanır.Onun için siz ararsınız, göbeğiniz çatlar; sırtınızdan, alnınızdan terler boşanır. Bulursanız bulursunuz, bulamazsanız kalır. Bulursanız bulursunuz, bulamazsanız kalır. Üniversite Kütüphanesi'nde, der.Üniversite Kütüphanesi'nde, der. Üniversite Kütüphanesi'nin altını üstüne getirirsiniz, ince elekle elersiniz; yok...Üniversite Kütüphanesi'nin altını üstüne getirirsiniz, ince elekle elersiniz; yok... Konya'da çıkar. Şaşırtmacalı söylerler. Konya'da çıkar. Şaşırtmacalı söylerler.

Fevâid, ''faydalı bilgiler'' demektir.Fevâid, ''faydalı bilgiler'' demektir. Kitâbü'l-fevâid de böyle güzel, faydalı birtakım paragrafların içinde bulunduğu bir eser demektir. Kitâbü'l-fevâid de böyle güzel, faydalı birtakım paragrafların içinde bulunduğu bir eser demektir. Bu paragraflara bakıyoruz,Bu paragraflara bakıyoruz, bazılarında Hacı Bektaş'tan sonra yaşamış insanların bile sözleri var...bazılarında Hacı Bektaş'tan sonra yaşamış insanların bile sözleri var... Demek ki Kitâbü'l-fevâid onun değil... Demek ki Kitâbü'l-fevâid onun değil... Ama bazı paragraflara bakıyoruz,Ama bazı paragraflara bakıyoruz, Hacı Bektaş'ın kesin eseri olan Makâlât'taki bazı bilgiler, orada aynen yer alıyor.Hacı Bektaş'ın kesin eseri olan Makâlât'taki bazı bilgiler, orada aynen yer alıyor. Demek ki Kitâbü'l-fevâid onun olabilir ama sonradan ilâveler yapılmıştır, karıştırılmıştır. Demek ki Kitâbü'l-fevâid onun olabilir ama sonradan ilâveler yapılmıştır, karıştırılmıştır.

Yunus'un Divân'ına da karıştırmalar, eklemeler yapılmıştır.Yunus'un Divân'ına da karıştırmalar, eklemeler yapılmıştır. Böyle tam yazarın, müellifin kaleminden çıkmış eseri bulmak çok kıymetlidir.Böyle tam yazarın, müellifin kaleminden çıkmış eseri bulmak çok kıymetlidir. Biz böyle bir yazarın kendi eliyle yazılmış Biz böyle bir yazarın kendi eliyle yazılmış (eskiden hatt-ı desti derler, Batı'da ise otograf deniliyor)(eskiden hatt-ı desti derler, Batı'da ise otograf deniliyor) bir nüshayı bulduk mu kütüphanede bayram yaparız ve bomba gibi patlarız. bir nüshayı bulduk mu kütüphanede bayram yaparız ve bomba gibi patlarız. ''Filanca kimsenin el yazısıyla kendi eseri bulundu'' diye gazetelerde, dergilerde makaleler yazarız. ''Filanca kimsenin el yazısıyla kendi eseri bulundu'' diye gazetelerde, dergilerde makaleler yazarız.

Diğer yazarlar da ilaveler yaparlar.Diğer yazarlar da ilaveler yaparlar. Mesela, hepinizin bildiği Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i...Mesela, hepinizin bildiği Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i... Bugün mevlitlerde okunulan pasajların bir kısmı Bugün mevlitlerde okunulan pasajların bir kısmı Süleyman Çelebi'nin ağzından, kaleminden çıkmış değildir. Süleyman Çelebi'nin ağzından, kaleminden çıkmış değildir. Daha sonraki asırlarda yazılmıştır ama mevlit okuyanlar onu sevmişler,Daha sonraki asırlarda yazılmıştır ama mevlit okuyanlar onu sevmişler, kendi mevlit nüshalarının arasına, iskambilleri karar gibi sokuşturmuşlar.kendi mevlit nüshalarının arasına, iskambilleri karar gibi sokuşturmuşlar. Bu sefer Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i ile başka Mevlidler'in şiirleri karışmıştır.Bu sefer Süleyman Çelebi'nin Mevlid'i ile başka Mevlidler'in şiirleri karışmıştır. Mevlidler büyümüştür. Mevlidler büyümüştür. İlâveler olmuştur. İlâveler olmuştur.

Tabii biz edebiyat tarihçileri olarak mesleğimiz icabıTabii biz edebiyat tarihçileri olarak mesleğimiz icabı müellifin yazdığını bulmaya, ilâveleri atmaya çalışırız.müellifin yazdığını bulmaya, ilâveleri atmaya çalışırız. Asıl nüshayı bulamazsak, dedektif gibi onu kurmaya,Asıl nüshayı bulamazsak, dedektif gibi onu kurmaya, ipuçlarından, küçük mozaik parçalardan birleştirmeye çalışırız. ipuçlarından, küçük mozaik parçalardan birleştirmeye çalışırız. Araştırmama göre Kitâbü'l-fevâid'in bir kısmı Hacı Bektâş-ı Velî'nin olabilir diyorum. Araştırmama göre Kitâbü'l-fevâid'in bir kısmı Hacı Bektâş-ı Velî'nin olabilir diyorum.

Fatiha Sûresi Tefsiri Fatiha Sûresi Tefsiri

Tire Kütüphanesi'nde var, dediler.Tire Kütüphanesi'nde var, dediler. Ben fakir de o kadar zahmet çektim (hakîkaten o zaman da fakirdim, asistandım;Ben fakir de o kadar zahmet çektim (hakîkaten o zaman da fakirdim, asistandım; otel ve otobüs parası vermek zor geliyordu) Tire'ye gittim.otel ve otobüs parası vermek zor geliyordu) Tire'ye gittim. Kütüphaneyi aradım taradım eseri bulamadım.Kütüphaneyi aradım taradım eseri bulamadım. Başka güzel şeyler buldum ama onu bulamadım. Başka güzel şeyler buldum ama onu bulamadım. Sonradan birisi bu eseri neşretti. Sonradan birisi bu eseri neşretti. Aldım okudum ama,Aldım okudum ama, bu Fatiha Tefsiri'nin Hacı Bektaş'a ait olduğunu gösteren hiç bir delil yok!.. bu Fatiha Tefsiri'nin Hacı Bektaş'a ait olduğunu gösteren hiç bir delil yok!..

Eski yazma eserlerde, adam bir eseri yazar bitirir,Eski yazma eserlerde, adam bir eseri yazar bitirir, sonuna da ''bitti'' diye bir kayıt koyar. sonuna da ''bitti'' diye bir kayıt koyar. Sayfalar çok.Sayfalar çok. Devamına başka bir eser daha yazar. Devamına başka bir eser daha yazar. Onu da bitirir, onun da sonuna ''bitti'' diye bir kayıt koyar, başka bir esere başlar.Onu da bitirir, onun da sonuna ''bitti'' diye bir kayıt koyar, başka bir esere başlar. Böylece bir cildin içinde sekiz tane eser olabilir. Böylece bir cildin içinde sekiz tane eser olabilir. Biz o zaman bu gibi eserlere ''mecmûatü'r-resâil'' deriz.Biz o zaman bu gibi eserlere ''mecmûatü'r-resâil'' deriz. Tek bir eser değildir, risâlelerden, kitaplardan meydana gelmiş bir koleksiyon demektir. Tek bir eser değildir, risâlelerden, kitaplardan meydana gelmiş bir koleksiyon demektir.

Koleksiyonda Hacı Bektaş'a aitliği hiç belli olmayan bir risaleye tutmuş Hacı Bektaş'a ait demiş. Koleksiyonda Hacı Bektaş'a aitliği hiç belli olmayan bir risaleye tutmuş Hacı Bektaş'a ait demiş.

Yanlış...Yanlış... Edebiyat tarihçisi olarak ben reddediyorum, Edebiyat tarihçisi olarak ben reddediyorum, onun Hacı Bektaş'a ait olduğunu kabul edemiyorum. onun Hacı Bektaş'a ait olduğunu kabul edemiyorum.

Şathiyye Şathiyye

Şathiyye, herkesin anlayamayacağı gizli, esrarlı birtakım sözleriŞathiyye, herkesin anlayamayacağı gizli, esrarlı birtakım sözleri tekerleme halinde söylemek demektir.tekerleme halinde söylemek demektir. Böyle bir eseri var ama o da çok küçük, bir sayfalık bir şey. Böyle bir eseri var ama o da çok küçük, bir sayfalık bir şey. Doçentlik tezi yaparken onun da yerini söylemedikleri için ben bulamadım.Doçentlik tezi yaparken onun da yerini söylemedikleri için ben bulamadım. Onu bulan şahıs Abdülbaki Gölpınarlı'dır.Onu bulan şahıs Abdülbaki Gölpınarlı'dır. Gören şahıs yerini söylemediği için biz bulamadık.Gören şahıs yerini söylemediği için biz bulamadık. Kendisi nihayet bir sayfalık bir eser...Kendisi nihayet bir sayfalık bir eser... Onun üzerine açıklamalar yapılarak, bir eser meydana gelmiş.Onun üzerine açıklamalar yapılarak, bir eser meydana gelmiş. Başkasının eserinin içinde bazı satırlar halinde yer almaktadır. Başkasının eserinin içinde bazı satırlar halinde yer almaktadır.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin Nasihatleri Hacı Bektâş-ı Velî'nin Nasihatleri

Böyle bir şey de yok...Böyle bir şey de yok... İnceledim, hepsi apokrif, gayr-i mevsuk, ona isnat edilmiş eserlerdir. İnceledim, hepsi apokrif, gayr-i mevsuk, ona isnat edilmiş eserlerdir.

Makâlât-ı Gaybiyye Kelimât-ı Ayniyye Makâlât-ı Gaybiyye Kelimât-ı Ayniyye

Bu adla bir eseri olduğu, şiirleri olduğu söyleniyor. İnceledim.Bu adla bir eseri olduğu, şiirleri olduğu söyleniyor. İnceledim. Dil ve üslup Hacı Bektaş'ın devrine ait değil... Dil ve üslup Hacı Bektaş'ın devrine ait değil...

Her gördüğü sakallı, insanın dedesi midir? Değildir.Her gördüğü sakallı, insanın dedesi midir? Değildir. Her Bektaş ismi yazılı şiir Hacı Bektâş-ı Velî'nin midir? Değil.Her Bektaş ismi yazılı şiir Hacı Bektâş-ı Velî'nin midir? Değil. Her Yunus diye şiir yazan, Yunus Emre midir,Her Yunus diye şiir yazan, Yunus Emre midir, Tapduk Emre'ye odun taşıyan Yunus mudur? Hayır...Tapduk Emre'ye odun taşıyan Yunus mudur? Hayır... Birçok isim olabilir. Birçok isim olabilir. İsim benzerliği olabilir. İsim benzerliği olabilir.

Yunus'u bir kere çok net olarak biliyoruz kiYunus'u bir kere çok net olarak biliyoruz ki Mevlânâ'dan biraz sonra yaşamış bir Yunus var; Mevlânâ'dan biraz sonra yaşamış bir Yunus var;

Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç Hûrî diyen,Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç Hûrî diyen, biraz böyle iddialı Yunus var, bir de; biraz böyle iddialı Yunus var, bir de;

Şol cennetin ırmakları,akar Allah deyu deyu diyen Bursalı Yunus var.Şol cennetin ırmakları,akar Allah deyu deyu diyen Bursalı Yunus var. Çok net, çok kesin... Çok net, çok kesin... Birisi Derviş Yunus, Âşık Yunus; ötekisi Yunus Emre...Birisi Derviş Yunus, Âşık Yunus; ötekisi Yunus Emre... İsim benzerliği olabiliyor. İsim benzerliği olabiliyor.

Hâsılı, Hacı Bektaş'ın şiirleri diye söylenenlerHâsılı, Hacı Bektaş'ın şiirleri diye söylenenler (yurt içindeki, yurtdışındaki kaynakları inceledim) onun değil. (yurt içindeki, yurtdışındaki kaynakları inceledim) onun değil.

Hacı Bektaş'ın elimizde en geniş ve fikirlerini tam görebildiğimiz bir tek eseri var;Hacı Bektaş'ın elimizde en geniş ve fikirlerini tam görebildiğimiz bir tek eseri var; Makâlât. Makâlât-ı Hacı Bektâş-ı Velî el-Horasânî. Makâlât. Makâlât-ı Hacı Bektâş-ı Velî el-Horasânî.

Makâlât, ''makaleler'' demektir.Makâlât, ''makaleler'' demektir. Makale de, filanca gazetenin başyazısı, fikir yazısı mânasına makale değil;Makale de, filanca gazetenin başyazısı, fikir yazısı mânasına makale değil; bir konuda söylenmiş bazı sözler, fikirler demektir.bir konuda söylenmiş bazı sözler, fikirler demektir. Makâlât da, Hacı Bektâş-ı Velî'nin çeşitli konulardaki fikirlerini toplayan bir eserdir.Makâlât da, Hacı Bektâş-ı Velî'nin çeşitli konulardaki fikirlerini toplayan bir eserdir. Ama toplama değil; eserin bir bütünlüğü var...Ama toplama değil; eserin bir bütünlüğü var... Çünkü bazı bölümlerde;Çünkü bazı bölümlerde; ''Şimdi şu konuda bunu kısaca söylüyorum, ilerde anlatacağım.'' diyor. ''Şimdi şu konuda bunu kısaca söylüyorum, ilerde anlatacağım.'' diyor. Demek ki eserin yazarın kaleminden çıkmış bir bütünlüğü var... Demek ki eserin yazarın kaleminden çıkmış bir bütünlüğü var...

Makâlât'ın Türkçe tercümesinin iki şeklini görüyoruz: Makâlât'ın Türkçe tercümesinin iki şeklini görüyoruz: Kütüphanelerde incelediğimiz zaman.Kütüphanelerde incelediğimiz zaman. Makâlât'ın aslı Arapça imiş. Makâlât'ın aslı Arapça imiş.

1. Manzum tercüme...1. Manzum tercüme... Denizli'nin Honaz kasabasından gelip, İznik'e yerleşmiş olanDenizli'nin Honaz kasabasından gelip, İznik'e yerleşmiş olan Hatiboğlu Muhammed'in nazma çektiği,Hatiboğlu Muhammed'in nazma çektiği, manzum olarak, şiir olarak yazdığı Hacı Bektâş-ı Velî Makâlât'ı... manzum olarak, şiir olarak yazdığı Hacı Bektâş-ı Velî Makâlât'ı...

2. Düz yazı halinde, mensur olan Makâlât-ı Hacı Bektâş-ı Velî... 2. Düz yazı halinde, mensur olan Makâlât-ı Hacı Bektâş-ı Velî...

Düz yazı halindeki Makâlât'ın nüshaları çoktur.Düz yazı halindeki Makâlât'ın nüshaları çoktur. Her kütüphanede birkaç tane bulabilirsiniz amaHer kütüphanede birkaç tane bulabilirsiniz ama hepsi cahil, ümmî, bilgisi az insanlar tarafından istinsah edilmiş hepsi cahil, ümmî, bilgisi az insanlar tarafından istinsah edilmiş ve daha sonraki asırlarda olduğu için güvenilir durumda değildir. ve daha sonraki asırlarda olduğu için güvenilir durumda değildir. Tabii biz hangisinin güvenilir durumda olduğunu,Tabii biz hangisinin güvenilir durumda olduğunu, hangisinin ilaveli, hangisinin tam, hangisinin doğru olduğunu araştırdık. hangisinin ilaveli, hangisinin tam, hangisinin doğru olduğunu araştırdık. Senelerimizi harcadık, onu ortaya koymaya çalıştık. Senelerimizi harcadık, onu ortaya koymaya çalıştık. Bazı nüshaları karışmış, sayfaları karışmış vesaire... Bazı nüshaları karışmış, sayfaları karışmış vesaire...

Ordinaryus Prof. İsmail Hikmet Ertaylan,Ordinaryus Prof. İsmail Hikmet Ertaylan, Bahrü'l-hakâyık diye manzum tercümeyi Manisa Kütüphanesi'nde bulmuş. Bahrü'l-hakâyık diye manzum tercümeyi Manisa Kütüphanesi'nde bulmuş. Hemen fotokopisini, faksimilesini çıkarıp bastırmış.Hemen fotokopisini, faksimilesini çıkarıp bastırmış. Sayfaları darmadağın; incelememiş. Sayfaları darmadağın; incelememiş. Kitap çok muntazam, meşin bir cilt içinde;Kitap çok muntazam, meşin bir cilt içinde; çok kaliteli kâğıda yazılmış; yazısı da güzel...çok kaliteli kâğıda yazılmış; yazısı da güzel... Ama sayfalarını okumaya başladığın zaman,Ama sayfalarını okumaya başladığın zaman, buradaki konu öteki sayfayı tutmuyor, başka tarafa atlıyor. buradaki konu öteki sayfayı tutmuyor, başka tarafa atlıyor. Demek ki hattat güzel yazmış ama eskilerin bir sözü vardırDemek ki hattat güzel yazmış ama eskilerin bir sözü vardır (hattatlar bizi affetsin) ''Küllü hattâtin câhilün.''(hattatlar bizi affetsin) ''Küllü hattâtin câhilün.'' ''Her yazan kâtip biraz cahildir.''''Her yazan kâtip biraz cahildir.'' O kendisini güzel yazıya vermiştir, sanatkârdır. O kendisini güzel yazıya vermiştir, sanatkârdır. Onun için mühim olan güzel yazmaktır.Onun için mühim olan güzel yazmaktır. Eserin iç yapısı ayrı bir bilimsel iş olduğundan, onunla uğraşmaz.Eserin iç yapısı ayrı bir bilimsel iş olduğundan, onunla uğraşmaz. Bir oraya bakar, bir buraya bakar, yazar; gerisini düşünmez. Bir oraya bakar, bir buraya bakar, yazar; gerisini düşünmez.

Ordinaryüs Prof. İsmail Hikmet Ertaylan da,Ordinaryüs Prof. İsmail Hikmet Ertaylan da, cildi güzel görünce fotokopisini çekip faksimile etmiş ve basmış.cildi güzel görünce fotokopisini çekip faksimile etmiş ve basmış. Karmakarışık...Karmakarışık... Sayfaları yerli yerine getirip, konuları birbirlerine bağlayıncaya kadar çok uğraştım.Sayfaları yerli yerine getirip, konuları birbirlerine bağlayıncaya kadar çok uğraştım. Bütün sayfaları yırtacaksınız. Bütün sayfaları yırtacaksınız. Sonra konu hem de sayfa halinde değil, orta yerde değişiyor.Sonra konu hem de sayfa halinde değil, orta yerde değişiyor. Oradan keseceksiniz, öbür tarafa ekleyeceksiniz.Oradan keseceksiniz, öbür tarafa ekleyeceksiniz. Bunun için de elinizde delil olacak, havadan yapamazsınız. Bunun için de elinizde delil olacak, havadan yapamazsınız. Karmakarışık bir şey...Karmakarışık bir şey... Onu düzenledik, elhamdülillah, ortaya koyduk. Onu düzenledik, elhamdülillah, ortaya koyduk.

Bu şiir halindeki Makâlât'ın basılması lâzım.Bu şiir halindeki Makâlât'ın basılması lâzım. Çünkü önemli bir vesikadır.Çünkü önemli bir vesikadır. Onu basamadık.Onu basamadık. Bu bizim vazifemiz, basmamız gerekiyor. Bu bizim vazifemiz, basmamız gerekiyor.

Düzyazı olanı bastık.Düzyazı olanı bastık. Onun da çok dizgi hataları var. Onun da çok dizgi hataları var. Tashih etme imkânı bulamadığım bir zamanda oldu.Tashih etme imkânı bulamadığım bir zamanda oldu. Yeniden düzeltilerek oldukça güzel bir tarzda basılması lâzım. Yeniden düzeltilerek oldukça güzel bir tarzda basılması lâzım.

Hacı Bektâş-ı Velî hakkında kimisi; ''Hacı Bektâş-ı Velî sarkık bıyıklı bir Şaman'dı.Hacı Bektâş-ı Velî hakkında kimisi; ''Hacı Bektâş-ı Velî sarkık bıyıklı bir Şaman'dı. İçki içerdi...İçki içerdi... Tam orta Asya'nın Şamanizmi'ni getirmiş, Kırşehir'de uygulamıştır.'' diyor.Tam orta Asya'nın Şamanizmi'ni getirmiş, Kırşehir'de uygulamıştır.'' diyor. Kimisi de; ''Hayır, Hacı Bektaş, velî idi. Kimisi de; ''Hayır, Hacı Bektaş, velî idi. Hakikaten evliyâdan, namazlı niyazlı bir kimseydi.'' diyor. Hakikaten evliyâdan, namazlı niyazlı bir kimseydi.'' diyor. Senin delilin ne?.. Senin delilin ne?..

Ben üniversitede diyaloglu ders anlatırdım.Ben üniversitede diyaloglu ders anlatırdım. Bir şey yazardım, bu hususta fikriniz nedir? Şudur. Delilin ne? Bir şey yazardım, bu hususta fikriniz nedir? Şudur. Delilin ne? Hayır o değildir, şudur.Hayır o değildir, şudur. O halde senin delilin ne? O halde senin delilin ne? Her şeyde bir delil, kanıt arardık. Her şeyde bir delil, kanıt arardık.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin elimizde Makâlât'ı var.Hacı Bektâş-ı Velî'nin elimizde Makâlât'ı var. Makâlât'ını iyice okur, tahlil edersek nasıl bir insan olduğu ortaya çıkar. Makâlât'ını iyice okur, tahlil edersek nasıl bir insan olduğu ortaya çıkar. Ben de öyle yaptım. Ben de öyle yaptım. Hatta ilk başta bunu bazı gazetelerde makale olarak yazdım. Hatta ilk başta bunu bazı gazetelerde makale olarak yazdım.

Komik bir şey anlatayım size: Hacıbektaş kasabasına gittim.Komik bir şey anlatayım size: Hacıbektaş kasabasına gittim. İlk önce bizi öğretmenler lokaline davet ettiler.İlk önce bizi öğretmenler lokaline davet ettiler. Sonra baktılar ki sakallı... Sonra baktılar ki sakallı... Nihayet ofis müdürü Mehmet Bey bize yakınlık gösterdi.Nihayet ofis müdürü Mehmet Bey bize yakınlık gösterdi. Bir lokantaya gidiyorum, yemek yiyeceğim; Bir lokantaya gidiyorum, yemek yiyeceğim; her masada kırmızı şaraplar, beyaz şaraplar, votkalar, rakılar var.her masada kırmızı şaraplar, beyaz şaraplar, votkalar, rakılar var. Kasketli adam, yamalı elbisesiyle geliyor, onlardan içiyor.Kasketli adam, yamalı elbisesiyle geliyor, onlardan içiyor. İçki kokusundan boğulacaktım, peynir ve ekmekten başka bir şey yiyemedim. İçki kokusundan boğulacaktım, peynir ve ekmekten başka bir şey yiyemedim.

Ofis müdürü geldi.Ofis müdürü geldi. ''Hocam, zaten Bektâşî'lerle Hacı Bektâş-ı Velî aynı değilmiş.''Hocam, zaten Bektâşî'lerle Hacı Bektâş-ı Velî aynı değilmiş. Hacı Bektâş-ı Velî içki içmezmiş, içkinin aleyhindeymiş.Hacı Bektâş-ı Velî içki içmezmiş, içkinin aleyhindeymiş. Ben Tercüman gazetesinde okudum.'' dedi. Ben Tercüman gazetesinde okudum.'' dedi. Ben hiç ses çıkarmadım. Ben hiç ses çıkarmadım. ''O yazıyı yazan benim!'' demedim.''O yazıyı yazan benim!'' demedim. Derim, başkaları da bilir, belki iyi olmaz diye düşündüm. Derim, başkaları da bilir, belki iyi olmaz diye düşündüm.

Hacı Bektâş-ı Velî, bu kitapta bizim Sünnî inancımızı sergiliyor.Hacı Bektâş-ı Velî, bu kitapta bizim Sünnî inancımızı sergiliyor. Şiî, Alevî olduğunu gösteren bir şey yok...Şiî, Alevî olduğunu gösteren bir şey yok... Namaza ve hacca saygısı var.Namaza ve hacca saygısı var. Haccı ballandıra ballandıra, görmüş bir insanın canlı anlatımıyla anlatıyor. Haccı ballandıra ballandıra, görmüş bir insanın canlı anlatımıyla anlatıyor. Zekât, cihad, şeriatın emirleri neyse onları güzelce anlatıyor.Zekât, cihad, şeriatın emirleri neyse onları güzelce anlatıyor. Bazıları üzülecek ama Hacı Bektâş-ı Velî şeriatçı...Bazıları üzülecek ama Hacı Bektâş-ı Velî şeriatçı... Yunus Emre nasılsa, Mevlânâ nasılsa, o da öyle bir kimse; üçü arasında bir fark yok... Yunus Emre nasılsa, Mevlânâ nasılsa, o da öyle bir kimse; üçü arasında bir fark yok...

Bazıları şöyle bir temâyül içinde:Bazıları şöyle bir temâyül içinde: ''Yunus Hacı Bektaş'ın dervişiydi veya onun yanına gitmişti, gitmemişti...''Yunus Hacı Bektaş'ın dervişiydi veya onun yanına gitmişti, gitmemişti... Yok, gitmemiştir; Yunus başka bir insan!..''Yok, gitmemiştir; Yunus başka bir insan!..'' Bektâşî'likle ilgisi olmadığı için Yunus'u Hacı Bektaş'tan uzaklaştırmak istiyorlar. Bektâşî'likle ilgisi olmadığı için Yunus'u Hacı Bektaş'tan uzaklaştırmak istiyorlar. Halbuki, Yunus'la Hacı Bektaş arasında çok net bir benzerlik vardır.Halbuki, Yunus'la Hacı Bektaş arasında çok net bir benzerlik vardır. Yunus'un şiirleri Makâlât'taki fikirlerin manzum şeklidir.Yunus'un şiirleri Makâlât'taki fikirlerin manzum şeklidir. Hele hele Yunus'un olduğu sonundaki imzasından ve tarihinden belli olan Hele hele Yunus'un olduğu sonundaki imzasından ve tarihinden belli olan er-Risâletü'n-nushiyye'si, tamamen Makâlât'ın bir bölümünün manzumudur; o kadar...er-Risâletü'n-nushiyye'si, tamamen Makâlât'ın bir bölümünün manzumudur; o kadar... Yunus'un kullandığı terminoloji, tabirler, terimler tamamen Makâlât'ın aynıdır.Yunus'un kullandığı terminoloji, tabirler, terimler tamamen Makâlât'ın aynıdır. Makâlât'ı okumayan Yunus'u anlayamaz. Makâlât'ı okumayan Yunus'u anlayamaz.

Yunus'u anlamak için Hacı Bektaş'ın kitabını okumak, bilmek lâzımdır.Yunus'u anlamak için Hacı Bektaş'ın kitabını okumak, bilmek lâzımdır. Dört kapı nedir, kırk makam nedir, üç yüz altmış menzil nedir? Dört kapı nedir, kırk makam nedir, üç yüz altmış menzil nedir?

Şeriat, tarikat yoldur varana, Şeriat, tarikat yoldur varana,

Mârifet, hakîkat andan içeru... Mârifet, hakîkat andan içeru...

Buyur bakalım anlat!.. Anlayamaz. Neden?..Buyur bakalım anlat!.. Anlayamaz. Neden?.. Makâlât'ı okursa o zaman anlar.Makâlât'ı okursa o zaman anlar. Tamamen bir fikir bağlantısı var...Tamamen bir fikir bağlantısı var... Hacı Bektâş-ı Velî ile Yunus hakîkaten birbiriyle ilgilidir. Hacı Bektâş-ı Velî ile Yunus hakîkaten birbiriyle ilgilidir.

Hakîkaten Yunus Hacı Bektâş-ı Velî'nin yanına gitmiş olabilir.Hakîkaten Yunus Hacı Bektâş-ı Velî'nin yanına gitmiş olabilir. Ama Yunus da, öyle bir fakir oduncu gibi görünmüyor.Ama Yunus da, öyle bir fakir oduncu gibi görünmüyor. Parasız pulsuz, buğdayı da yok... Parasız pulsuz, buğdayı da yok... Bilmem alıç yüklemiş, oraya gitmiş... Bilmem alıç yüklemiş, oraya gitmiş... ''Alıcın parasını mı vereyim, buğday mı vereyim karşılığı olarak;''Alıcın parasını mı vereyim, buğday mı vereyim karşılığı olarak; yoksa himmet mi edeyim?'' deyince:yoksa himmet mi edeyim?'' deyince: ''Ben himmeti ne yapayım, buğday ver!'' demiş...''Ben himmeti ne yapayım, buğday ver!'' demiş... Yunus da öyle bir kimse gibi görünmüyor;Yunus da öyle bir kimse gibi görünmüyor; tahsilli, bilgili, görgülü, yüksek, etrafından saygı görmüş bir insan; şiirlerinden onu anlıyoruz. tahsilli, bilgili, görgülü, yüksek, etrafından saygı görmüş bir insan; şiirlerinden onu anlıyoruz. Zamanında saygı ve itibar görmüş yüksek ve bilgili bir şahsiyet...Zamanında saygı ve itibar görmüş yüksek ve bilgili bir şahsiyet... O şiirleri, o mânaları tasavvufu iyice bilmeyen,O şiirleri, o mânaları tasavvufu iyice bilmeyen, hadisi, tefsiri, dini iyi bilmeyen bir ümmî oduncunun söylemesi mümkün değildir. hadisi, tefsiri, dini iyi bilmeyen bir ümmî oduncunun söylemesi mümkün değildir.

Söyler ama, kültürünün azlığı dolayısıyla ya vezin bozuktur, ya kafiye düşüktür,Söyler ama, kültürünün azlığı dolayısıyla ya vezin bozuktur, ya kafiye düşüktür, ya fikirde bir insicamsızlık vardır, sakatlık vardır. ya fikirde bir insicamsızlık vardır, sakatlık vardır. Şıp diye anlaşılır, alimin sözüyle cahilin sözü bir olmaz. Şıp diye anlaşılır, alimin sözüyle cahilin sözü bir olmaz.

Yunus alim bir insan; her sözü bir cevher, oturaklı... Yunus alim bir insan; her sözü bir cevher, oturaklı...

Necati Lugal Bey bizim profesörümüzdü.Necati Lugal Bey bizim profesörümüzdü. Biz Fuzûlî'den dersler verirdik. Biz Fuzûlî'den dersler verirdik. Fuzûlî'nin bazı şiirlerini yazacağız, talebeye anlatacağız. Fuzûlî'nin bazı şiirlerini yazacağız, talebeye anlatacağız. Çok şahane, çok derin bilgisi olan koca Profesör bana; Çok şahane, çok derin bilgisi olan koca Profesör bana;

''Aman Esad, dikkat edelim, bu Fuzûlî'den korkulur.'' derdi.''Aman Esad, dikkat edelim, bu Fuzûlî'den korkulur.'' derdi. Öyle mânalar kasteder ki siz o şiirde onu anlatırken ifade edemeyebilir,Öyle mânalar kasteder ki siz o şiirde onu anlatırken ifade edemeyebilir, atlayabilir, şairin kastettiği mânayı yakalayamamış olabilirsiniz. atlayabilir, şairin kastettiği mânayı yakalayamamış olabilirsiniz.

Yaşlı, ak sakallı, dersiâm olarak,Yaşlı, ak sakallı, dersiâm olarak, Arapça'yı Farsça'yı şahane bilen bir kimse olarak yetişmiş,Arapça'yı Farsça'yı şahane bilen bir kimse olarak yetişmiş, Almanya'da on yedi yıl kalmış bir profesör, Fuzûlî'den titriyor.Almanya'da on yedi yıl kalmış bir profesör, Fuzûlî'den titriyor. Neden?Neden? Çünkü Fuzûlî bilgili bir insan; onun kullandığı her kelimenin bir değeri var. .. Çünkü Fuzûlî bilgili bir insan; onun kullandığı her kelimenin bir değeri var. .. Su gibi akıyor.Su gibi akıyor. Vezin güzel, kafiye güzel, mâna güzel, her şeyi güzel. Vezin güzel, kafiye güzel, mâna güzel, her şeyi güzel.

Fuzûlî çok büyük bir şahıstır.Fuzûlî çok büyük bir şahıstır. Yunus da öyledir. Yunus da öyledir. Ümmî olamaz, bilgili bir insan...Ümmî olamaz, bilgili bir insan... Onun için Hacı Bektaş'a tâbi bir derviş de değildir; bu da net olarak anlaşılıyor. Onun için Hacı Bektaş'a tâbi bir derviş de değildir; bu da net olarak anlaşılıyor. Ona denk, fikir yapısı onunla aynı olan bir kimsedir. Ona denk, fikir yapısı onunla aynı olan bir kimsedir. Demek ki aynı yerden feyiz almışlar.Demek ki aynı yerden feyiz almışlar. Yunus da Yesevî dervişidir, Ahmed-i Yesevî'ye bağlı bir insandır. Yunus da Yesevî dervişidir, Ahmed-i Yesevî'ye bağlı bir insandır.

Yunus ve Hacı Bektâş-ı Velî'nin müşterek tasavvufî anlayışına göre,Yunus ve Hacı Bektâş-ı Velî'nin müşterek tasavvufî anlayışına göre, dinî konuda dört kademe, dört kategori vardır.dinî konuda dört kademe, dört kategori vardır. Dindarlar dört sınıfta toplanabilir:Dindarlar dört sınıfta toplanabilir: Birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf, dördüncü sınıf...Birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf, dördüncü sınıf... Bunu ilkokul, ortaokul, lise, üniversite diye söyleyebiliriz. Bunu ilkokul, ortaokul, lise, üniversite diye söyleyebiliriz. Dört kapı, dört kademe var: Dört kapı, dört kademe var:

1. Şeriat.1. Şeriat. Yunus bunu söylüyor. Yunus bunu söylüyor. Hacı Bektaş da bu eserde çok geniş olarak aynı şeyi söylüyor.Hacı Bektaş da bu eserde çok geniş olarak aynı şeyi söylüyor. Şeriat ehli olan insana, âbid derler.Şeriat ehli olan insana, âbid derler. Şeriatın ahkâmına göre ibadet yapıyor, ibadetine bağlı bir insan... Şeriatın ahkâmına göre ibadet yapıyor, ibadetine bağlı bir insan...

2. Tarikat.2. Tarikat. Bir tarikata girmiş, bir şeyhe derviş olmuş, mürid olmuş, tarikat çalışması yapıyor. Bir tarikata girmiş, bir şeyhe derviş olmuş, mürid olmuş, tarikat çalışması yapıyor. Buna da zâhid derler.Buna da zâhid derler. Zâhid de, dünyaya sırtını dönmüş, fakrı ihtiyar etmiş,Zâhid de, dünyaya sırtını dönmüş, fakrı ihtiyar etmiş, âhirete kendini vermiş bir kimsedir. âhirete kendini vermiş bir kimsedir.

3. Mârifet veya irfan.3. Mârifet veya irfan. Mârifet, ''hüner'' mânasına da geliyor. Mârifet, ''hüner'' mânasına da geliyor. Farkları anlaşılsın diye başka kelimeler de söylüyorum. Farkları anlaşılsın diye başka kelimeler de söylüyorum. Bunlara da arifler denilir.Bunlara da arifler denilir. Bunlar Allah'ı bilen, Allah'a ermiş insanlardır. Bunlar Allah'ı bilen, Allah'a ermiş insanlardır.

4. Hakîkat... Hakîkat ehli...4. Hakîkat... Hakîkat ehli... Bunlar da âşıklardır.Bunlar da âşıklardır. Arapça'sı ''muhib'', Türkçe'si ''emre''dir.Arapça'sı ''muhib'', Türkçe'si ''emre''dir. Emremek, ''sevmek, âşık olmak'' demektir. Emremek, ''sevmek, âşık olmak'' demektir. Yunus Emre demek, Âşık Yunus demektir. Yunus Emre demek, Âşık Yunus demektir.

Demek ki seviye olarak âbid var, zâhid var, arif var, muhib var.Demek ki seviye olarak âbid var, zâhid var, arif var, muhib var. Yunus kendisine ''Âşık Yunus'' diyor. Yunus kendisine ''Âşık Yunus'' diyor.

Onun için Fuzûlî;Aşk imiş her ne var âlemde, Onun için Fuzûlî;Aşk imiş her ne var âlemde,

İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak! diyor. İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak! diyor.

Onun için; Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb, Onun için; Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb,

Kılma dermân kim helâkim zehri dermânımdadır diyor. Kılma dermân kim helâkim zehri dermânımdadır diyor.

Aşkı en yüksek makam olarak söylüyorlar.Aşkı en yüksek makam olarak söylüyorlar. Hepsi felsefe bakımından aynı... Hepsi felsefe bakımından aynı... Fuzûlî de Yunus'un Osmanlı tipidir.Fuzûlî de Yunus'un Osmanlı tipidir. Ötekisi Selçuklu tipi, bu Osmanlı tipidir; fikirleri aynıdır. Ötekisi Selçuklu tipi, bu Osmanlı tipidir; fikirleri aynıdır.

Hacı Bektâş-ı Velî; ''Kul Allah'a kırk makamda erer.Hacı Bektâş-ı Velî; ''Kul Allah'a kırk makamda erer. Bu kırk makamın onu şeriatte, onu tarikatta, onu mârifette, onu da hakikattedir. Bu kırk makamın onu şeriatte, onu tarikatta, onu mârifette, onu da hakikattedir. Bu kırk makamın birisi eksik olsa, iş tamam olmaz. Bu kırk makamın birisi eksik olsa, iş tamam olmaz. Kırkının da eksiksiz, tam takım mevcut olması lâzım!..'' diyor, Kırkının da eksiksiz, tam takım mevcut olması lâzım!..'' diyor, bunu bastırarak söylüyor ve misal veriyor:bunu bastırarak söylüyor ve misal veriyor: ''Bir insan bir farzı inkâr etse olmaz! Haccı kabul etmese olmaz!''Bir insan bir farzı inkâr etse olmaz! Haccı kabul etmese olmaz! Namaz kılmasa, oruç tutmasa olmaz!'' diyor.Namaz kılmasa, oruç tutmasa olmaz!'' diyor. Şimdi sen buna nasıl Şaman diyebilirsin?Şimdi sen buna nasıl Şaman diyebilirsin? Bu fikirleri böyle bastıra bastıra söyleyen bir insanı, Bu fikirleri böyle bastıra bastıra söyleyen bir insanı, nasıl başka bir yafta ile lekeleyebilirsin? nasıl başka bir yafta ile lekeleyebilirsin?

''Efendim, Bektâşî'ler içki içiyorlar...'' ''Efendim, Bektâşî'ler içki içiyorlar...''

Hacı Bektâş-ı Velî'yi anma gününde kupalar yetmiyor, kova ile şarap dağıtılıyor.Hacı Bektâş-ı Velî'yi anma gününde kupalar yetmiyor, kova ile şarap dağıtılıyor. Kırmızı şarap mı istersiniz, beyaz şarap mı istersiniz?.. Kırmızı şarap mı istersiniz, beyaz şarap mı istersiniz?.. Kova kova, küp küp, maşrapayı daldır… Kova kova, küp küp, maşrapayı daldır…

Hacı Bektaş bu kitabında; ''Bir kuyunun içine bir damla süçi damlasa...''Hacı Bektaş bu kitabında; ''Bir kuyunun içine bir damla süçi damlasa...'' Süçi eski Türkçe'de içki demektir.Süçi eski Türkçe'de içki demektir. Eskiler süçi içip, esirirlerdi. Eskiler süçi içip, esirirlerdi. Esrimek, ''sarhoş olmak'' demektir. Esrimek, ''sarhoş olmak'' demektir. Osmanlılar da şarap içip, sarhoş oluyorlardı. Osmanlılar da şarap içip, sarhoş oluyorlardı. ''Bir kuyunun içine bir damla içki damlasa,''Bir kuyunun içine bir damla içki damlasa, kuyunun bütün suyunu murdar eder; çünkü haramdır.'' diyor. kuyunun bütün suyunu murdar eder; çünkü haramdır.'' diyor. Kuyunun suyunu dışarıya çıkarmak lâzım.Kuyunun suyunu dışarıya çıkarmak lâzım. Kuyunun suyunu kova kova dışarıya boşaltacaksın. Kuyunun suyunu kova kova dışarıya boşaltacaksın. Bakın içki hakkındaki kanaatine: Bakın içki hakkındaki kanaatine: ''Ve bu suların dışarıya döküldüğü yer yeşerse, ıslak olduğu için oradan çimen bitse ''Ve bu suların dışarıya döküldüğü yer yeşerse, ıslak olduğu için oradan çimen bitse ve o çimenden koyun yese, takva ehli insanlar o koyunun etini bile yemezler!'' diyor. ve o çimenden koyun yese, takva ehli insanlar o koyunun etini bile yemezler!'' diyor.

Ben demiyorum, Hacı Bektâş-ı Velî diyor. Ben demiyorum, Hacı Bektâş-ı Velî diyor.

Aslında hangi otu otlarsa otlasın,Aslında hangi otu otlarsa otlasın, başkasının tarlasından otlamamak şartıyla, haram olmamak şartıyla, koyunun eti helal olur.başkasının tarlasından otlamamak şartıyla, haram olmamak şartıyla, koyunun eti helal olur. Ama takvanın mübalağasını söylüyor, haramlığını net olarak ifade ediyor. Ama takvanın mübalağasını söylüyor, haramlığını net olarak ifade ediyor.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin üzerinde çok durduğu bir şey de güzel ahlâktır.Hacı Bektâş-ı Velî'nin üzerinde çok durduğu bir şey de güzel ahlâktır. ''İnsan ahlâklı olmalı!'' diyor. Güzel ahlâkı da; tevâzudur, sabırdır, şükürdür vesairedir diye sayıyor.''İnsan ahlâklı olmalı!'' diyor. Güzel ahlâkı da; tevâzudur, sabırdır, şükürdür vesairedir diye sayıyor. ''İnsanın içinde güzel ahlâk olmalı, kötü huylar insanın içinden çıkmalı!'' diyor. ''İnsanın içinde güzel ahlâk olmalı, kötü huylar insanın içinden çıkmalı!'' diyor. ''Hased, buhul, cimrilik gibi, gazab gibi huylar da kötü huylardır. ''Hased, buhul, cimrilik gibi, gazab gibi huylar da kötü huylardır. Bunlar insanın içinde olsa, dışını kaç defa abdest alıp yıkarsa yıkasın temiz olmaz, yine murdardır.'' diyor. Bunlar insanın içinde olsa, dışını kaç defa abdest alıp yıkarsa yıkasın temiz olmaz, yine murdardır.'' diyor.

''Bu kötü huyların insanın içinden çıkması lâzım, bunlar çıkmazsa murdar olur...'' diyor.''Bu kötü huyların insanın içinden çıkması lâzım, bunlar çıkmazsa murdar olur...'' diyor. ''Çünkü'' diyor, okuyucuları anlasın diye misal veriyor: ''Bir şişenin içine içki koysalar,''Çünkü'' diyor, okuyucuları anlasın diye misal veriyor: ''Bir şişenin içine içki koysalar, ağzını berkitseler, sımsıkı kapatsalar, deryanın kenarına götürseler yıkasalar, yıkasalar, yıkasalar...ağzını berkitseler, sımsıkı kapatsalar, deryanın kenarına götürseler yıkasalar, yıkasalar, yıkasalar... İsterse on yıl yıkasınlar, yine temiz olmaz. Çünkü içi içkidir, murdardır.'' diyor. İsterse on yıl yıkasınlar, yine temiz olmaz. Çünkü içi içkidir, murdardır.'' diyor.

Hacı Bektâş-ı Velî'nin tasavvuf anlayışı işte budur. ''Sadece namazı, orucu, haccı, zekâtı yapmak yetmez;Hacı Bektâş-ı Velî'nin tasavvuf anlayışı işte budur. ''Sadece namazı, orucu, haccı, zekâtı yapmak yetmez; sadece dünyaya sırt çevirip, âhirete rağbet edip, tarikatta zikir çekip ibadet ve taat yapmak yetmez;sadece dünyaya sırt çevirip, âhirete rağbet edip, tarikatta zikir çekip ibadet ve taat yapmak yetmez; insanın mârifet ehli olması; Allah'ı tanıması, Allah'ı tanıyan bir insan olması lâzım. insanın mârifet ehli olması; Allah'ı tanıması, Allah'ı tanıyan bir insan olması lâzım. Ondan sonra da Allah'ı seven, Allah âşığı bir kimse olması lâzım!'' diyor.Ondan sonra da Allah'ı seven, Allah âşığı bir kimse olması lâzım!'' diyor. Tamamen Yunus'un ve Mevlânâ'nın dediği şeyi söylüyor. Tamamen Yunus'un ve Mevlânâ'nın dediği şeyi söylüyor. Aşkı tasavvufî makamların en yükseği olarak zikrediyor. Aşkı tasavvufî makamların en yükseği olarak zikrediyor.

Bir de benzetmesi var... İnsan çok muhterem bir varlıktır demek istiyor. Hz. Ali'den gelir bu söz...Bir de benzetmesi var... İnsan çok muhterem bir varlıktır demek istiyor. Hz. Ali'den gelir bu söz... ''İnsan küçük âlemdir.'' diyor. ''Her bir insan bir âlemdir, bir kâinattır. Senin vücudun, bedenin bir kâinattır. ''İnsan küçük âlemdir.'' diyor. ''Her bir insan bir âlemdir, bir kâinattır. Senin vücudun, bedenin bir kâinattır. Dış âlemde ne varsa, onda da vardır. İşte dışarıda şunlar, şunlar var; senin vücudunda bu var, bu var, bu var...'' diyor.Dış âlemde ne varsa, onda da vardır. İşte dışarıda şunlar, şunlar var; senin vücudunda bu var, bu var, bu var...'' diyor. Mesela, ''Yeryüzünde Kâbe var, senin de içinde kalbin var. O da Kâbe gibidir.'' diyor. Mesela, ''Yeryüzünde Kâbe var, senin de içinde kalbin var. O da Kâbe gibidir.'' diyor.

Bu benzetmenin nereden başladığını biraz araştırdım.Bu benzetmenin nereden başladığını biraz araştırdım. Bu benzetmeyi ta Muhyiddin İbnü'l-Arabî hazretlerinin eserlerinde görüyoruz. Onları aynen almış. Bu benzetmeyi ta Muhyiddin İbnü'l-Arabî hazretlerinin eserlerinde görüyoruz. Onları aynen almış.

İnsanın çok muhterem bir varlık olduğunu, kalbinin çok önemli olduğunu, kimsenin kırılmaması, üzülmemesi gerektiğini,İnsanın çok muhterem bir varlık olduğunu, kalbinin çok önemli olduğunu, kimsenin kırılmaması, üzülmemesi gerektiğini, toprak kadar mütevazi olmak gerektiğini, yetmiş iki millete hor bakmamak gerektiğini güzel ifadelerle anlatıyor. toprak kadar mütevazi olmak gerektiğini, yetmiş iki millete hor bakmamak gerektiğini güzel ifadelerle anlatıyor.

Bizim bu Makâlât'tan faydalanarak Kültür Bakanlığı bir kitap hazırladı;Makâlât'ı vulgarize edip halkın anlayacağı şekle getirdi.Bizim bu Makâlât'tan faydalanarak Kültür Bakanlığı bir kitap hazırladı;Makâlât'ı vulgarize edip halkın anlayacağı şekle getirdi. Güya sadeleştirdi ama Makâlât'ı bilmek için çok şeyler lâzım. Kolay değil... Arapça, Farsça ve Osmanlıca bilmek lâzım... Güya sadeleştirdi ama Makâlât'ı bilmek için çok şeyler lâzım. Kolay değil... Arapça, Farsça ve Osmanlıca bilmek lâzım... İslâm dinini, hadîs-i şerîfleri, tasavvufu çok iyi bilmek lâzım! Bir kelimeyi yanlış kullanırsanız,İslâm dinini, hadîs-i şerîfleri, tasavvufu çok iyi bilmek lâzım! Bir kelimeyi yanlış kullanırsanız, çok yanlış noktalara gidebilir; Hacı Bektâş-ı Velî'nin fikirlerini oralardan okuyabilirsiniz... çok yanlış noktalara gidebilir; Hacı Bektâş-ı Velî'nin fikirlerini oralardan okuyabilirsiniz...

Özetlemek gerekirse, Hacı Bektâş-ı Velî Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin çağdaşı olan, Horasan'dan gelmiş, Nişâpur'lu,Özetlemek gerekirse, Hacı Bektâş-ı Velî Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin çağdaşı olan, Horasan'dan gelmiş, Nişâpur'lu, Peygamber Efendimiz'in sülalesinden bir seyyid olması kuvvetle muhtemel olan (ben onu kabul ediyorum) sade,Peygamber Efendimiz'in sülalesinden bir seyyid olması kuvvetle muhtemel olan (ben onu kabul ediyorum) sade, gösterişsiz, mütevâzi, mübarek bir zâttır. Sizin ve bizim İslâm ve din anlayışımız,gösterişsiz, mütevâzi, mübarek bir zâttır. Sizin ve bizim İslâm ve din anlayışımız, Kur'an ve sünnet anlayışımız gibi anlayışa yakın görüşleri olan ve ahlâka çok büyük önem veren Kur'an ve sünnet anlayışımız gibi anlayışa yakın görüşleri olan ve ahlâka çok büyük önem veren ama ibadetleri hor görmeyen, küçümsemeyen, ihmal etmeyen gerçek bir mübarek zâttır.ama ibadetleri hor görmeyen, küçümsemeyen, ihmal etmeyen gerçek bir mübarek zâttır. Hakîkaten ''Velî'' lakabı isabetle kendisine verilmiştir. Hacı Bektâş-ı Velî'dir. Hakîkaten ''Velî'' lakabı isabetle kendisine verilmiştir. Hacı Bektâş-ı Velî'dir.

Tabii o öyleyken ondan sonra bu uygulamalar niye onun ana zihniyetinden farklıdır?Tabii o öyleyken ondan sonra bu uygulamalar niye onun ana zihniyetinden farklıdır? Çünkü Bektâşî tarikatının asıl kurucusu Hacı Bektâş-ı Velî değildir, Balım Sultan'dan sonra gelişen Çünkü Bektâşî tarikatının asıl kurucusu Hacı Bektâş-ı Velî değildir, Balım Sultan'dan sonra gelişen başka zihniyette insanların katkılarıyla oluşan bir tarikattır.başka zihniyette insanların katkılarıyla oluşan bir tarikattır. Umumiyetle dinî bilgileri kuvvetli olmayan kimseler oldukları için işin gerçeğini Umumiyetle dinî bilgileri kuvvetli olmayan kimseler oldukları için işin gerçeğini dinde ve Kur'ân-ı Kerîm'de olduğu şekilde anlayamayıp, ananevî olarak işi götürdükleri için dinde ve Kur'ân-ı Kerîm'de olduğu şekilde anlayamayıp, ananevî olarak işi götürdükleri için bizim bugün garipsediğimiz bazı şeyler olabilir. bizim bugün garipsediğimiz bazı şeyler olabilir.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2