Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Hadislerle Sosyal Hayat

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Rebîü'l-Âhir 1407 / 14.12.1986

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Adaletle Hükmetmek, Yeme İçme Adabı, Selamlaşma Adabı, Mescitlerle Övünmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hadislerle Sosyal Hayat

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Rebîü'l-Âhir 1407 / 14.12.1986

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Adaletle Hükmetmek, Yeme İçme Adabı, Selamlaşma Adabı, Mescitlerle Övünmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Lâ takdiyenne ve lâ tafsılenne illâ bimâ ta'lemû ve in üşkile aleyke emrünLâ takdiyenne ve lâ tafsılenne illâ bimâ ta'lemû ve in üşkile aleyke emrün fe-kıf hattâ tebînehû ev tektübe ileyye fîhi. Sadaka Resûlullâh fi mâ kâl ev kemâ kâl. fe-kıf hattâ tebînehû ev tektübe ileyye fîhi.

Sadaka Resûlullâh fi mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünya ve âhirette cümlenize nâil ve vâsıl olsun.Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünya ve âhirette cümlenize nâil ve vâsıl olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktar okuyupPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktar okuyup tefeyyüz eylemek üzere şu mescitte toplanmış bulunuyoruz. tefeyyüz eylemek üzere şu mescitte toplanmış bulunuyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e en güzel tarzdaAllahu Teâlâ hazretleri cümlemizi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e en güzel tarzda ittibâ edenlerden eylesin. ittibâ edenlerden eylesin. Sünnet-i seniyyesini ihyâ eyleyip şehit sevaplarına nâil olmayı cümlemize nasip eylesin. Sünnet-i seniyyesini ihyâ eyleyip şehit sevaplarına nâil olmayı cümlemize nasip eylesin.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önceBu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın bir nişanesiPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın bir nişanesi ve O'na âcizane, naçizane bir hediye olmak üzere ve O'nun cümle âlinin, ashâbının, etbâının,ve O'na âcizane, naçizane bir hediye olmak üzere ve O'nun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ve sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahınahbâbının ruhlarına ve sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarınave hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarına ve halifelerinin, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına hediye olmak üzere; bu beldeleri fetheden ve halifelerinin, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına hediye olmak üzere; bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, cümle ashâb-ı hayrât-u hasenâtınfatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, cümle ashâb-ı hayrât-u hasenâtın ve şu caminin bânisi İskender Paşa'nın ve bu camiyi tecdîd, tamir eden, genişletenve şu caminin bânisi İskender Paşa'nın ve bu camiyi tecdîd, tamir eden, genişleten ve içinde cemaat olarak bulunmak suretiyle mânevî bakımdan imar eden kardeşlerimizin geçmişlerinin ve içinde cemaat olarak bulunmak suretiyle mânevî bakımdan imar eden kardeşlerimizin geçmişlerinin ve kendilerinin dünya ve âhiret hayırlarına ermesi için, okuduğumuz eseri telif eylemiş olanve kendilerinin dünya ve âhiret hayırlarına ermesi için, okuduğumuz eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi Hocamız'ın ruhu için; kendisinden feyiz aldığımızGümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi Hocamız'ın ruhu için; kendisinden feyiz aldığımız Muhammed Zahid Kotku İbn İbrahim el-Bursevî Hocamız'ın ruhu için, bu hadîs-i şerîfleri bize nakilMuhammed Zahid Kotku İbn İbrahim el-Bursevî Hocamız'ın ruhu için, bu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet eylemiş olan hadis alimlerinin ve râvilerin ruhları için; hâsılı üzerimizde kimin hakkı varsa, ve rivayet eylemiş olan hadis alimlerinin ve râvilerin ruhları için; hâsılı üzerimizde kimin hakkı varsa, kimin minneti varsa hepsinin ruhlarına vâsıl olsun diye ve Hz. Âdem atamız aleyhisselam'dan kimin minneti varsa hepsinin ruhlarına vâsıl olsun diye ve Hz. Âdem atamız aleyhisselam'dan bize kadar şu dünyadan gelip geçmiş cümle mü'minîn-i mü'minâtın ruhlarına da mertebeleri bize kadar şu dünyadan gelip geçmiş cümle mü'minîn-i mü'minâtın ruhlarına da mertebeleri üzere vâsıl olsun diye buyurun bir Fâtiha okuyalım, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, üzere vâsıl olsun diye buyurun bir Fâtiha okuyalım, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, onların ruhlarına bağışlayalım. Rabbimiz onların ruhlarını şâd eylesin,onların ruhlarına bağışlayalım. Rabbimiz onların ruhlarını şâd eylesin, bizlere de dünya-âhiret selameti ihsan eylesin. bizlere de dünya-âhiret selameti ihsan eylesin.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Bugün okuyacağımız hadîs-i şerîfler, Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 475. sayfasında bulunuyor.Bugün okuyacağımız hadîs-i şerîfler, Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 475. sayfasında bulunuyor. O sayfanın 10. hadîs-i şerîfinde kalmışız; onu okuyarak devam ediyoruz. O sayfanın 10. hadîs-i şerîfinde kalmışız; onu okuyarak devam ediyoruz.

İlk hadîs-i şerîf Peygamber Efendimiz'in, Muaz b. Cebel radıyallâhu anh'e,İlk hadîs-i şerîf Peygamber Efendimiz'in, Muaz b. Cebel radıyallâhu anh'e, "adaletle hükmetmek" konusunda bir tavsiyesi ile ilgili. "adaletle hükmetmek" konusunda bir tavsiyesi ile ilgili.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

Lâ takdiyenne. "Sakın hükmetme, sakın bir hüküm verme." Ve lâ tafsilenne illâ.Lâ takdiyenne. "Sakın hükmetme, sakın bir hüküm verme." Ve lâ tafsilenne illâ. "Ve sakın iki kişinin arasında iki tarafı dinleyip de aralarını fasledecek, halledecek bir şey söyleme.""Ve sakın iki kişinin arasında iki tarafı dinleyip de aralarını fasledecek, halledecek bir şey söyleme." İllâ bimâ ta'lem. "Ancak bildiğin konu üzerinde, bildiğin takdirde bu hükmü ver." İllâ bimâ ta'lem. "Ancak bildiğin konu üzerinde, bildiğin takdirde bu hükmü ver."

"Aksi takdirde iki kişinin arasında hâkimlik edip hüküm verme."Aksi takdirde iki kişinin arasında hâkimlik edip hüküm verme. İki veya daha fazla kişiyi dinleyip onlar hakkında bir netice söyleyip İki veya daha fazla kişiyi dinleyip onlar hakkında bir netice söyleyip aralarını fasletme, halletme, haklarında hükmetme." aralarını fasletme, halletme, haklarında hükmetme."

Ve in üşkile aleyke emrün. "Sana bir şey sorulduğu zaman,Ve in üşkile aleyke emrün. "Sana bir şey sorulduğu zaman, eğer senin biraz anlayamadığın bir şekilde olursa, sana müşkil gelirse,eğer senin biraz anlayamadığın bir şekilde olursa, sana müşkil gelirse, sana mahiyetini kavrayamadığın, bilemediğin, müphem bir tarzda gelirse, o işi anlayamazsan." sana mahiyetini kavrayamadığın, bilemediğin, müphem bir tarzda gelirse, o işi anlayamazsan." Fe-kıf hattâ tebînehû. "Orada dur. Bilmediğin şeyde gözü kapalı hükmetme, dur; Fe-kıf hattâ tebînehû. "Orada dur. Bilmediğin şeyde gözü kapalı hükmetme, dur; o iş iyice belli oluncaya kadar acele etme. Ondan sonra hüküm ver." o iş iyice belli oluncaya kadar acele etme. Ondan sonra hüküm ver."

İyice aşikâr oluncaya kadar araştırıp bekleyecek.İyice aşikâr oluncaya kadar araştırıp bekleyecek. Tabi şahitlere başvuracak, belki başka türlü tahkikat, tetkikat yapacak. Tabi şahitlere başvuracak, belki başka türlü tahkikat, tetkikat yapacak.

"O iyice belli olmadıkça, sana aşikâr olmadıkça,"O iyice belli olmadıkça, sana aşikâr olmadıkça, o iş müphem bir durumdayken, karışık karmaşık bir durumdayken katiyen hüküm verme!" o iş müphem bir durumdayken, karışık karmaşık bir durumdayken katiyen hüküm verme!"

Ev tektübe ileyye fîhi.Ev tektübe ileyye fîhi. "Veyahut karşılaştığın konuda bana bir mektup yazıp benden cevabı beklersin;"Veyahut karşılaştığın konuda bana bir mektup yazıp benden cevabı beklersin; böyle yapmadıkça sakın hükmetme." böyle yapmadıkça sakın hükmetme."

"Bilmediğin, anlayamadığın bir meselede, öyle gözü kapalı, anlamadan bilmeden,"Bilmediğin, anlayamadığın bir meselede, öyle gözü kapalı, anlamadan bilmeden, lambur lumbur konuşup da bir şey söylemek doğru değil!" demek istiyor lambur lumbur konuşup da bir şey söylemek doğru değil!" demek istiyor

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

Muaz b. Cebel, Peygamber Efendimiz'in sahabe-i güzîninden bir zât-ı muhteremdir,Muaz b. Cebel, Peygamber Efendimiz'in sahabe-i güzîninden bir zât-ı muhteremdir, Allah şefaatine nâil eylesin. Onu vazifeli olarak Yemen'e göndermişti. Allah şefaatine nâil eylesin. Onu vazifeli olarak Yemen'e göndermişti. Yemen'de hükmedecek, hâkim olacak, oradaki müslümanlara başkanlık edecek.Yemen'de hükmedecek, hâkim olacak, oradaki müslümanlara başkanlık edecek. Müslümanlığa itaat etmiş olan, Nasrânî olarak kalmış kimselere de hükmedecek, Müslümanlığa itaat etmiş olan, Nasrânî olarak kalmış kimselere de hükmedecek, Resulullâh'ın emirlerini oradakilere tebliğ edecek ve orada müslümanların mümessilliğini yapacak. Resulullâh'ın emirlerini oradakilere tebliğ edecek ve orada müslümanların mümessilliğini yapacak.

Böyle mühim bir vazifeyle gittiği için Peygamber Efendimiz kendisineBöyle mühim bir vazifeyle gittiği için Peygamber Efendimiz kendisine bir takım tavsiyelerde bulunmuştu ki başka hadîs-i şerîflerden onları da biliyoruz. bir takım tavsiyelerde bulunmuştu ki başka hadîs-i şerîflerden onları da biliyoruz.

Bu hadîs-i şerîfte de; "Sakın bilmediğin konuda, bilmeden cahillikleBu hadîs-i şerîfte de; "Sakın bilmediğin konuda, bilmeden cahillikle iki kişi arasında hüküm vermeye kalkışma. iki kişi arasında hüküm vermeye kalkışma. İkisinin arasındaki meseleyi hall u fasletmeye girişme." demiş oluyor. İkisinin arasındaki meseleyi hall u fasletmeye girişme." demiş oluyor.

Bilmeden müdahale yok. Hükmünü biliyorsa, meseleyi iyice kavramışsa olur. Bilmeden müdahale yok. Hükmünü biliyorsa, meseleyi iyice kavramışsa olur.

"Eğer müphem ise, iş karışık ise, kendisine biraz şüpheli gelmişse,"Eğer müphem ise, iş karışık ise, kendisine biraz şüpheli gelmişse, biraz karanlık noktaları var gibi gelmişse, o iş iyice aydınlanıncaya kadar;biraz karanlık noktaları var gibi gelmişse, o iş iyice aydınlanıncaya kadar; veyahut bana bir mektup yazıp da benden sana cevap gelinceye kadar hükmetme!" diyor Peygamber Efendimiz. veyahut bana bir mektup yazıp da benden sana cevap gelinceye kadar hükmetme!" diyor Peygamber Efendimiz.

Hepimiz anlıyoruz ki bu, aşikâr olarak, adaletin yerine gelmesi içinHepimiz anlıyoruz ki bu, aşikâr olarak, adaletin yerine gelmesi için Peygamber Efendimiz'in titizlenmesinden kaynaklanıyor. Peygamber Efendimiz'in titizlenmesinden kaynaklanıyor.

Muaz b. Cebel iyi bir insan, Peygamber Efendimiz'in sahabesi, itimat etmiş,Muaz b. Cebel iyi bir insan, Peygamber Efendimiz'in sahabesi, itimat etmiş, onu bir beldeye hâkim olarak gönderiyor ama ona da sıkı sıkı nasihat ediyor. onu bir beldeye hâkim olarak gönderiyor ama ona da sıkı sıkı nasihat ediyor.

Çünkü el-adlü esâsü'l-mülk, "Egemenliğin temeli, dayanağı adalettir, adalet temeline dayanır." Çünkü el-adlü esâsü'l-mülk, "Egemenliğin temeli, dayanağı adalettir, adalet temeline dayanır."

İnsanlar tek başına oldu mu nasıl hareket ederse etsin;İnsanlar tek başına oldu mu nasıl hareket ederse etsin; istediği zaman kalkar, istediği zaman yatar uyur uyanır, yer içer, kendisine ait bir şey amaistediği zaman kalkar, istediği zaman yatar uyur uyanır, yer içer, kendisine ait bir şey ama birçok insan bir arada olduğu zaman aralarında mutlaka adaletli bir mekanizmanın,birçok insan bir arada olduğu zaman aralarında mutlaka adaletli bir mekanizmanın, bir sistemin yerleşmiş olması lazım. İhtilaf çıktığı zaman da orman kanunu olmamalı. bir sistemin yerleşmiş olması lazım. İhtilaf çıktığı zaman da orman kanunu olmamalı.

İnsanlar "orman kanunu" ile neyi kastediyor? İnsanlar "orman kanunu" ile neyi kastediyor?

"Güçlü, pazusuna güvenen, yumruğu kuvvetli olan, en kabadayı olan dediğini yaptırır!" "Güçlü, pazusuna güvenen, yumruğu kuvvetli olan, en kabadayı olan dediğini yaptırır!"

Öyle şey yok! En zayıf olan dahi haklıysa hakkını alabilmeli. Öyle şey yok! En zayıf olan dahi haklıysa hakkını alabilmeli.

Onun için Ebû Bekir radıyallahu anh Efendimiz halife intihap olununca dedi ki; Onun için Ebû Bekir radıyallahu anh Efendimiz halife intihap olununca dedi ki;

"Sizin en zayıfınız hakkını alıncaya kadar benim nazarımda en kuvvetli gibidir." "Sizin en zayıfınız hakkını alıncaya kadar benim nazarımda en kuvvetli gibidir."

"Ben insanların nüfuzuna, çevresine, itibarına bakmam; bir kimseyi haklı gördüm mü yanında yer alırım."Ben insanların nüfuzuna, çevresine, itibarına bakmam; bir kimseyi haklı gördüm mü yanında yer alırım. Öteki kuvvetli insanlarla bile çarpışırım. Öteki kuvvetli insanlarla bile çarpışırım. Bugünkü tabirle mafyalarla, kliklerle, guruplarla, eşraf ile, ağalarla çarpışırım ama hakkı tutarım." Bugünkü tabirle mafyalarla, kliklerle, guruplarla, eşraf ile, ağalarla çarpışırım ama hakkı tutarım."

Hz. Ebû Bekir Efendimiz, ne olursa olsun hakkı tutmakta. "Filanca adam zayıf,Hz. Ebû Bekir Efendimiz, ne olursa olsun hakkı tutmakta.

"Filanca adam zayıf,
ben şimdi onun tarafını tutarsam ben de onunla beraber yanarım, boş ver aldırma,ben şimdi onun tarafını tutarsam ben de onunla beraber yanarım, boş ver aldırma, varsın o ezilsin gitsin, kuvvetliden yana olayım!" demiyor. varsın o ezilsin gitsin, kuvvetliden yana olayım!" demiyor.

"En zayıfınızın hakkı alınıncaya kadar benim nazarımda en kuvvetli gibidir, ben onun yanında yer alırım." "En zayıfınızın hakkı alınıncaya kadar benim nazarımda en kuvvetli gibidir, ben onun yanında yer alırım."

Kuvvetlinin yanında yer almak –sanki- hepimizin prensibi ya;Kuvvetlinin yanında yer almak –sanki- hepimizin prensibi ya; "Benim nazarımda en zayıf en kuvvetlidir, ben onun yanında yer alırım."Benim nazarımda en zayıf en kuvvetlidir, ben onun yanında yer alırım. Sizin en kuvvetliniz de, haksız olduğu zaman benim nazarımda en zayıf gibidir.Sizin en kuvvetliniz de, haksız olduğu zaman benim nazarımda en zayıf gibidir. Hiç perva etmem, hiç korkmam üstüne yürürüm, onu hak çizgiye getirinceye kadar, Hiç perva etmem, hiç korkmam üstüne yürürüm, onu hak çizgiye getirinceye kadar, burnunu yerde sürttürünceye kadar üstüne varırım!" demiş oluyor. burnunu yerde sürttürünceye kadar üstüne varırım!" demiş oluyor.

İslâm'da adalet duygusu budur. Adalet, sevgi ve saygıyla bağlılık budur.İslâm'da adalet duygusu budur. Adalet, sevgi ve saygıyla bağlılık budur. Hepimizin adil olması gerekiyor. Hepimizin Müslüman olmak dolayısıyla adil insanlar olmamız gerekiyor. Hepimizin adil olması gerekiyor. Hepimizin Müslüman olmak dolayısıyla adil insanlar olmamız gerekiyor.

Ne derecede? Velev alâ enfüsiküm evi'l-vâlideyni ve'l-akrabîn.Ne derecede?

Velev alâ enfüsiküm evi'l-vâlideyni ve'l-akrabîn.
"İsterse hak ve adalet sizin aleyhinize olsa veyahut ana babalarınızın aleyhine olsa "İsterse hak ve adalet sizin aleyhinize olsa veyahut ana babalarınızın aleyhine olsa veyahut akrabanızın aleyhine bile olsa" yine adaletten yana yer alacağız. veyahut akrabanızın aleyhine bile olsa" yine adaletten yana yer alacağız.

"Evet, ben o işte hata etmişim, ben haksızım; işin doğrusu şudur." diyebilecek."Evet, ben o işte hata etmişim, ben haksızım; işin doğrusu şudur." diyebilecek. "Evet, benim anam babam haksız; sen doğrusun, sen bu işte isabetlisin, onlar yanılıyorlar." diyebilecek."Evet, benim anam babam haksız; sen doğrusun, sen bu işte isabetlisin, onlar yanılıyorlar." diyebilecek. "Evet, o akrabam, dayım, amcam, teyzem, halam, eniştem haksız; doğru olan budur." diyebilecek. "Evet, o akrabam, dayım, amcam, teyzem, halam, eniştem haksız; doğru olan budur." diyebilecek.

Müslüman öyle diyecek; Allah Kur'ân-ı Kerîm'de öyle emrediyor.Müslüman öyle diyecek; Allah Kur'ân-ı Kerîm'de öyle emrediyor. Adaletle hareket etmeyi, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor.Adaletle hareket etmeyi, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor. Adaletle hükmedecek olan insan, bildiği konuda konuşacak, Adaletle hükmedecek olan insan, bildiği konuda konuşacak, bilmediği konuda susacak; "Bilmiyorum." diyecek. bilmediği konuda susacak; "Bilmiyorum." diyecek.

Hz. Ali Efendimiz vaaza çıktığı zaman, emîrü'l-mü'minîn olarak halkın karşısına dikildiği zaman;Hz. Ali Efendimiz vaaza çıktığı zaman, emîrü'l-mü'minîn olarak halkın karşısına dikildiği zaman; kendisine çok sorular sorduklarında, bazılarına "Bilmiyorum." derdi. "Bilmiyorum.kendisine çok sorular sorduklarında, bazılarına "Bilmiyorum." derdi. "Bilmiyorum. derdi çünkü bilmediğini ifade etmek de bir mertliktir. derdi çünkü bilmediğini ifade etmek de bir mertliktir.

İnsan her şeyi bilmez ki; "Ben o şeyi bilmiyorum.İnsan her şeyi bilmez ki; "Ben o şeyi bilmiyorum. Tahkik edeyim, tetkik edeyim, söyleyeyim veyahut bir başkasına sorun." diyebilmesi lazım. Tahkik edeyim, tetkik edeyim, söyleyeyim veyahut bir başkasına sorun." diyebilmesi lazım.

Herkes bu babayiğitliği gösteremezse; bilmediği konuyu "Bilmiyorum." diyemezse,Herkes bu babayiğitliği gösteremezse; bilmediği konuyu "Bilmiyorum." diyemezse, o zaman yalan söyler, yanlış söyler, yanlış hükmeder, yanlış hâkimlik yapar,o zaman yalan söyler, yanlış söyler, yanlış hükmeder, yanlış hâkimlik yapar, yanlış fikir ileriye sürer ve ortalık karmakarışık olur, bozulur gider. yanlış fikir ileriye sürer ve ortalık karmakarışık olur, bozulur gider.

Bugün birçok sıkıntılarımız, bilenin bilmeyenin ileri geri, ulu orta konuşmasından çıkıyor.Bugün birçok sıkıntılarımız, bilenin bilmeyenin ileri geri, ulu orta konuşmasından çıkıyor. Bilmeyen de konuşuyor. Hatta bilmeyen daha çok konuşuyor. Adama soruyorsun; Bilmeyen de konuşuyor. Hatta bilmeyen daha çok konuşuyor.

Adama soruyorsun;

"Âyet bilir misin?" Bilmez. Hadis bilir misin? Bilmez. Fıkıh okumuş musun? Okumamış. "Âyet bilir misin?"

Bilmez.

Hadis bilir misin?

Bilmez.

Fıkıh okumuş musun?

Okumamış.

Tefsirden haberin var mı? Yok. Hadislerden ne haber? Malûmattar değil. Tefsirden haberin var mı?

Yok.

Hadislerden ne haber?

Malûmattar değil.

Arapça'dan bilgin var mı? Yok. Tahsilin dini bir tahsil mi? "Değil. Ama ben çok zeki bir adamım!" Arapça'dan bilgin var mı?

Yok.

Tahsilin dini bir tahsil mi?

"Değil. Ama ben çok zeki bir adamım!"

Senin zekân başında paralansın. Senin bu zekânın bir kıymeti yok. Senin zekân başında paralansın. Senin bu zekânın bir kıymeti yok.

Birisi demiş ki, "İyi ki kaplanın kanadı yok!" Birisi demiş ki, "İyi ki kaplanın kanadı yok!"

Kaplanın bir de kuş gibi kartal gibi kanadı olsaydı, insanlar yanmıştı.Kaplanın bir de kuş gibi kartal gibi kanadı olsaydı, insanlar yanmıştı. Uçardı; camdan girerdi, pencereden girerdi, insanları parçalardı. Adam hem zeki hem de cahil.Uçardı; camdan girerdi, pencereden girerdi, insanları parçalardı.

Adam hem zeki hem de cahil.
O zaman yandık. O zekâsıyla nice insanı aldatır.O zaman yandık. O zekâsıyla nice insanı aldatır. Bin dereden su getirir; ileri geri laflar söyler, lafı usturuplu kullanır, Bin dereden su getirir; ileri geri laflar söyler, lafı usturuplu kullanır, kelimeyi aldatacak tarzda idare eder, karşısındakine sezdirmeden insanları aldatır.kelimeyi aldatacak tarzda idare eder, karşısındakine sezdirmeden insanları aldatır. Hı hı tamam, bilmem ne, hadi, öbür tarafa getirir. Hı hı tamam, bilmem ne, hadi, öbür tarafa getirir.

Bir insan eğer içtihadın, hüküm vermenin ahkâmına, âletlerine, vasıtalarına sahip değilse,Bir insan eğer içtihadın, hüküm vermenin ahkâmına, âletlerine, vasıtalarına sahip değilse, usûllere vakıf değilse; o kimsenin hüküm vermesi doğru olmaz. usûllere vakıf değilse; o kimsenin hüküm vermesi doğru olmaz. Ama bütün şartlara sahip, dinin usûlüne, asıl meselelerine vâkıf bir insan,Ama bütün şartlara sahip, dinin usûlüne, asıl meselelerine vâkıf bir insan, bir konuda karar vermek durumunda olursa o karar verebilir. O karar verecek. bir konuda karar vermek durumunda olursa o karar verebilir. O karar verecek. Bu konuda bilgisi olmayan bu işlere burnunu sokmayacak. Cahil olan kimse karar vermeyecek. Bu konuda bilgisi olmayan bu işlere burnunu sokmayacak. Cahil olan kimse karar vermeyecek.

Büyüklerimiz; kendisinde fıkıh bilgisi olmadan, din bilgisi olmadan bu konulardaBüyüklerimiz; kendisinde fıkıh bilgisi olmadan, din bilgisi olmadan bu konularda ileri geri konuşanları –affedersiniz- merkebe benzetmişler. ileri geri konuşanları –affedersiniz- merkebe benzetmişler.

"Efendim falanca şöyle dedi, filanca böyle dedi!" Taşıma suyla değirmen dönmez."Efendim falanca şöyle dedi, filanca böyle dedi!"

Taşıma suyla değirmen dönmez.
Kendinde fikir var mı? Kendinde bir bilgi var mı?Kendinde fikir var mı? Kendinde bir bilgi var mı? Kendinde bilgi varsa konuş, yoksa hele bu din işi çok önemli bir şeydir.Kendinde bilgi varsa konuş, yoksa hele bu din işi çok önemli bir şeydir. Din işi insanların itikadına taalluk eder, âhiretine taalluk eder;Din işi insanların itikadına taalluk eder, âhiretine taalluk eder; onun için burada bir insanın aldatılmasının zararı çok büyüktür ve aldatan insanların günahı çok fazladır. onun için burada bir insanın aldatılmasının zararı çok büyüktür ve aldatan insanların günahı çok fazladır.

Şu insanlara ben şaşıyorum ki evlerinde elektrik tesisatını bir cahil adama bağlattırmazlar.Şu insanlara ben şaşıyorum ki evlerinde elektrik tesisatını bir cahil adama bağlattırmazlar. Çamaşır makinelerini bir cahil adama teslim etmezler.Çamaşır makinelerini bir cahil adama teslim etmezler. Teyplerini, radyolarını, televizyonlarını bilmeyen bir insana kurcalattırmazlar.Teyplerini, radyolarını, televizyonlarını bilmeyen bir insana kurcalattırmazlar. Muhasebelerini bir muhasebe bilgisi olmayan lalettayin kimseye tutturmazlar.Muhasebelerini bir muhasebe bilgisi olmayan lalettayin kimseye tutturmazlar. Ama dinlerine ait bir konu olduğu zaman hiç bilmeyen insanların fikrini dinlerler. Olmaz! Ama dinlerine ait bir konu olduğu zaman hiç bilmeyen insanların fikrini dinlerler.

Olmaz!

Din bu kadar önemsiz mi? Senin dininin çamaşır makinesi kadar kıymeti yok mu?Din bu kadar önemsiz mi? Senin dininin çamaşır makinesi kadar kıymeti yok mu? Âhiretinin senin teybin kadar, televizyonun kadar, videon kadar kıymeti yok mu?Âhiretinin senin teybin kadar, televizyonun kadar, videon kadar kıymeti yok mu? Onda titizleniyorsun, iyi ustayı bulmak için dokuz kişiye soruyorsun da âhiretine aitOnda titizleniyorsun, iyi ustayı bulmak için dokuz kişiye soruyorsun da âhiretine ait ince bir işi niye böyle olur olmaz herkesten dinliyorsun? ince bir işi niye böyle olur olmaz herkesten dinliyorsun?

Bir de şu vardır: Bazı insan bilir; takvâsı olmadığı için, Allah korkusu olmadığı için çeşitli manevralarBir de şu vardır: Bazı insan bilir; takvâsı olmadığı için, Allah korkusu olmadığı için çeşitli manevralar ve hesaplar yüzünden gerçeği söylemez. Müçtehit bir konuda bir şey söyleyecek.ve hesaplar yüzünden gerçeği söylemez. Müçtehit bir konuda bir şey söyleyecek. Bir kere konuyu mevzu olarak bilecek, mevzuya hâkim olacak.Bir kere konuyu mevzu olarak bilecek, mevzuya hâkim olacak. Ondan sonra da hüküm verecek olan insan takvâ ehli olacak. Ondan sonra da hüküm verecek olan insan takvâ ehli olacak.

Takvâ ehli olacak; herhangi bir sebepten bir tarafa meyletmeyecek.Takvâ ehli olacak; herhangi bir sebepten bir tarafa meyletmeyecek. Hâkimin önüne iki insan geldiği zaman, birisi on bin liranın ucunu gösterirse,Hâkimin önüne iki insan geldiği zaman, birisi on bin liranın ucunu gösterirse, ötekisi bin liranın ucunu gösterirse; haksız da olsa "on bin lira daha fazla" diye, ona meyletmeyecek.ötekisi bin liranın ucunu gösterirse; haksız da olsa "on bin lira daha fazla" diye, ona meyletmeyecek. Menfaati için âhiretini satmayacak, adaletten ayrılmayacak. Çok önemli bir şey! Menfaati için âhiretini satmayacak, adaletten ayrılmayacak. Çok önemli bir şey!

Siz hepiniz hâkim değilsiniz ama şu duruma düşebilirsiniz, iki arkadaşınız arasında ihtilaf olur daSiz hepiniz hâkim değilsiniz ama şu duruma düşebilirsiniz, iki arkadaşınız arasında ihtilaf olur da onu çözümlemek durumuna düşebilirsiniz, bilmeden konuşmayın.onu çözümlemek durumuna düşebilirsiniz, bilmeden konuşmayın. Karıyla kocanın arasına ıslah meselesi bahis konusu olabilir; bilmeden konuşmayın.Karıyla kocanın arasına ıslah meselesi bahis konusu olabilir; bilmeden konuşmayın. Daha başka bir mesele de olabilir. Daha başka bir mesele de olabilir.

Bu bilmeden konuşmamak, ancak bildiği konuda konuşmak size taalluk ediyor.Bu bilmeden konuşmamak, ancak bildiği konuda konuşmak size taalluk ediyor. Bir de mütehassıs olmayan insanın lafını da dinlemeyin. Bir de o var. Bir de mütehassıs olmayan insanın lafını da dinlemeyin. Bir de o var. Herkese kulak veriyorsunuz, herkes bir laf söylüyor; aklınız darmadağın dağılıp kalıyor. Herkese kulak veriyorsunuz, herkes bir laf söylüyor; aklınız darmadağın dağılıp kalıyor. Umumiyetle müslümanların durumu böyle oluyor. İslâm hakkında herkes bir laf söylüyor.Umumiyetle müslümanların durumu böyle oluyor.

İslâm hakkında herkes bir laf söylüyor.
Kimisi dindarlığa "gericilik" diyor, kimisi şöyle diyor, kimisi böyle diyor. Kimisi dindarlığa "gericilik" diyor, kimisi şöyle diyor, kimisi böyle diyor. İyi bilen insanın, iyi bilmesinin yanında bir de Allah korkusu olan, İyi bilen insanın, iyi bilmesinin yanında bir de Allah korkusu olan, takvâ ehli insanın sözünü dinleyeceksiniz. Öyle olmazsa yine aldatabilir.takvâ ehli insanın sözünü dinleyeceksiniz. Öyle olmazsa yine aldatabilir. Bu işin içinde çeşitli oyunlar olabilir. Bu işin içinde çeşitli oyunlar olabilir.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi kimseye zulmettirmesin, kimsenin zulmüne de uğrattırmasın;Allahu Teâlâ hazretleri bizi kimseye zulmettirmesin, kimsenin zulmüne de uğrattırmasın; işler çatallaşıp çetrefilleştiği zaman hakkı görmeyi nasip eylesinişler çatallaşıp çetrefilleştiği zaman hakkı görmeyi nasip eylesin ve hakka hakikate tâbi olmayı nasip eylesin.ve hakka hakikate tâbi olmayı nasip eylesin. Yanlış yollarda yürütmesin, yanlış dâvâların peşinde ömür çürüttürmesin. Diğer hadîs-i şerîf: Yanlış yollarda yürütmesin, yanlış dâvâların peşinde ömür çürüttürmesin.

Diğer hadîs-i şerîf:

Lâ tekul bi-lisânike illâ ma'rûfen ve lâ tebsut yedeke illâ ilâ hayr. Lâ tekul bi-lisânike illâ ma'rûfen ve lâ tebsut yedeke illâ ilâ hayr.

Arkasından çok kaynaklarını zikretmiş.Arkasından çok kaynaklarını zikretmiş. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'en Ebû Ümâme radıyallahu anh rivayet etmiş. Şöyle buyuruyor: Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'en Ebû Ümâme radıyallahu anh rivayet etmiş. Şöyle buyuruyor:

Lâ tekul bi lisâneke illâ ma'rûfen. "Dilinle ancak mâruf olan şeyi söyle."Lâ tekul bi lisâneke illâ ma'rûfen. "Dilinle ancak mâruf olan şeyi söyle." Lâ tebsut yedeke illâ ilâ hayr. "Elini ancak hayra uzat." Lâ tebsut yedeke illâ ilâ hayr. "Elini ancak hayra uzat."

"Elini ancak hayra uzat, dilinle ancak mârufu söyle." Mâruf ne demek? "Elini ancak hayra uzat, dilinle ancak mârufu söyle."

Mâruf ne demek?

Emr-i mâruf nehy-i münker tabirinden bildiğimiz gibi aklın ve şeriatinEmr-i mâruf nehy-i münker tabirinden bildiğimiz gibi aklın ve şeriatin güzel gördüğü, beğendiği şeydir. Hem akıl beğenecek hem de şeriat beğenecek.güzel gördüğü, beğendiği şeydir. Hem akıl beğenecek hem de şeriat beğenecek. Şeriatin tavsiye etmiş olduğu olacak.Şeriatin tavsiye etmiş olduğu olacak. Bazen akıllar şeriatle tayin ve tahdit edilmezse yanlış şeyleri güzel görürler. Bazen akıllar şeriatle tayin ve tahdit edilmezse yanlış şeyleri güzel görürler. Nefse tâbi olurlar, çirkin şeyleri, günahları da güzel görürler. Nefse tâbi olurlar, çirkin şeyleri, günahları da güzel görürler.

Akl-ı selîme ve şer-i şerîfe uygun olacak, salim bir akla uygun olacak,Akl-ı selîme ve şer-i şerîfe uygun olacak, salim bir akla uygun olacak, bir de şeriate uygun olacak; buna "mâruf" derler.bir de şeriate uygun olacak; buna "mâruf" derler. O halde biz daima mârufu söylemekle emrolunuyoruz. Mâruftan başka bir şey söyleme.O halde biz daima mârufu söylemekle emrolunuyoruz. Mâruftan başka bir şey söyleme. Akla, şeriate uygun sözden gayri söz söyleme. Akla, şeriate uygun sözden gayri söz söyleme.

Peygamber Efendimiz'in bir başka hadîs-i şerîfte; "Ya hayır söyle ya sus." dediği gibi;Peygamber Efendimiz'in bir başka hadîs-i şerîfte; "Ya hayır söyle ya sus." dediği gibi; söylediğimiz sözler daima dîn-i mübîne uygun olacak; Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerine, söylediğimiz sözler daima dîn-i mübîne uygun olacak; Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerine, hadîs-i şerîfin hükmüne uygun olacak, akla mantığa muvafık olacak. Öyle değilse susacağız, söylemeyeceğiz. hadîs-i şerîfin hükmüne uygun olacak, akla mantığa muvafık olacak. Öyle değilse susacağız, söylemeyeceğiz.

Boş laf, mâlâyâni, gevezelik, safsata, asılsız esassız sözler, başkalarının lafları,Boş laf, mâlâyâni, gevezelik, safsata, asılsız esassız sözler, başkalarının lafları, Batı'dan gelmiş Doğu'dan gelmiş, şu filozofun bu filozofun sözleri neye gerek?Batı'dan gelmiş Doğu'dan gelmiş, şu filozofun bu filozofun sözleri neye gerek? Kendi imanımızın gereği olan malzeme, elhamdülillah bize kâfidir. Kendi imanımızın gereği olan malzeme, elhamdülillah bize kâfidir.

Elini de hayırdan başka şeye uzatma.Elini de hayırdan başka şeye uzatma. Başka bir işe girişme; "Ancak hayır işle, hayırdan başka bir işe girişme!" demek oluyor. Başka bir işe girişme; "Ancak hayır işle, hayırdan başka bir işe girişme!" demek oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri sözü doğru, işi doğru olmayı cümlemize nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri sözü doğru, işi doğru olmayı cümlemize nasip eylesin.

Lâ taktaû'l-lahme bi's-sikkini fe-innehû min sanî'i'l-eâcim velâkin inheşûhüLâ taktaû'l-lahme bi's-sikkini fe-innehû min sanî'i'l-eâcim velâkin inheşûhü nehşen fe-innehû ehneü ve emre'. nehşen fe-innehû ehneü ve emre'.

Peygamber Efendimiz'in yemek yemeyle ilgili bir tavsiyesi Hz. Âişe validemizden nakledilmiş. Peygamber Efendimiz'in yemek yemeyle ilgili bir tavsiyesi Hz. Âişe validemizden nakledilmiş.

Lâ taktau'l-lahme bi's-sikkin. "Eti bıçakla parçalamayın." Lâ taktau'l-lahme bi's-sikkin. "Eti bıçakla parçalamayın."

Çünkü bu, yabancıların yapışı, usûlü, âdetidir.Çünkü bu, yabancıların yapışı, usûlü, âdetidir. Onu dişlerinizle ısırarak kesin koparın, çünkü bu daha lezzetlidir ve hazmı daha kolaydır. Onu dişlerinizle ısırarak kesin koparın, çünkü bu daha lezzetlidir ve hazmı daha kolaydır.

Bıçakla nasıl kesiyorlardı? Bıçakla nasıl kesiyorlardı?

O devirde acemlerin yaptığı, yabancıların yaptığı bir şekilmiş.O devirde acemlerin yaptığı, yabancıların yaptığı bir şekilmiş. Bilmiyorum, artık ufak ufak ufalayıp da öyle mi alıyorlardı?Bilmiyorum, artık ufak ufak ufalayıp da öyle mi alıyorlardı? Yoksa bizim şimdi çatalı bir batırıp bıçakla cırt bir kesipYoksa bizim şimdi çatalı bir batırıp bıçakla cırt bir kesip böyle bir lokma yediğimiz gibi mi bilmiyorum ama ifade böyle: böyle bir lokma yediğimiz gibi mi bilmiyorum ama ifade böyle:

"Eti bıçakla kesmeyin, çünkü bu yabancıların âdetidir; dişinizle kopara kopara yiyin."Eti bıçakla kesmeyin, çünkü bu yabancıların âdetidir; dişinizle kopara kopara yiyin. Çünkü bu daha lezzetlidir ve hazmı daha kolaydır." Çünkü bu daha lezzetlidir ve hazmı daha kolaydır."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in gerektiği zaman kendisinin dePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in gerektiği zaman kendisinin de eti bıçakla kestiği başka rivayetlerle sabit olmuştur.eti bıçakla kestiği başka rivayetlerle sabit olmuştur. "Böyle yapmanız daha iyidir." diye bir tavsiye olmuş oluyor. "Böyle yapmanız daha iyidir." diye bir tavsiye olmuş oluyor. Gerektiği zaman başka bir çare kalmadığı zaman, çok kurumuşGerektiği zaman başka bir çare kalmadığı zaman, çok kurumuş veya başka türlü kesilmiyor parçalanmıyorsa o zaman kesme olabilir. veya başka türlü kesilmiyor parçalanmıyorsa o zaman kesme olabilir. "İlla böyle yapmayacaksınız!" mânasına değil. Öbür tarafta daha lezzetli olduğunu bildiriyor. "İlla böyle yapmayacaksınız!" mânasına değil. Öbür tarafta daha lezzetli olduğunu bildiriyor.

Amerika'ya gitmiş bir profesör arkadaşım anlatmıştı.Amerika'ya gitmiş bir profesör arkadaşım anlatmıştı. Amerika'da eti bıçakla kesip öyle yiyorlarmış; yani çatalı batırıyor, bıçakla kesiyor, öyle yiyorlarmış.Amerika'da eti bıçakla kesip öyle yiyorlarmış; yani çatalı batırıyor, bıçakla kesiyor, öyle yiyorlarmış. Amerikan reisicumhuru televizyona çıkmış, -bizim bu arkadaş Amerika'ya gittiği zaman- demiş ki;Amerikan reisicumhuru televizyona çıkmış, -bizim bu arkadaş Amerika'ya gittiği zaman- demiş ki; "Ey vatandaşlarım! Böyle çok ziyan oluyor. Her tarafı tam kesilmiyor; "Ey vatandaşlarım! Böyle çok ziyan oluyor. Her tarafı tam kesilmiyor; bir kısmı kemiğin üstünde kalıyor, büyük ölçüde ziyan oluyor; "Bak bu böyle yenir. bir kısmı kemiğin üstünde kalıyor, büyük ölçüde ziyan oluyor; "Bak bu böyle yenir. Bundan sonra böyle yiyin." diye hindiyi, tavuğu neyse ellerine almış, Bundan sonra böyle yiyin." diye hindiyi, tavuğu neyse ellerine almış, televizyonda, seyircilerin karşısında yiyivermiş. televizyonda, seyircilerin karşısında yiyivermiş.

Tabi adamlar ekonomik olarak düşünüyorlar.Tabi adamlar ekonomik olarak düşünüyorlar. Tavuğu bıçakla keserek, eline almadan yediği zaman ne kadar ziyan oluyor, onu hesaplıyor. Tavuğu bıçakla keserek, eline almadan yediği zaman ne kadar ziyan oluyor, onu hesaplıyor.

Mesela biz ekmeğin arkasına kâğıt yapıştırıyoruz,Mesela biz ekmeğin arkasına kâğıt yapıştırıyoruz, bu durum Türkiye çapında şu kadar ekmek ziyan ediyormuş.bu durum Türkiye çapında şu kadar ekmek ziyan ediyormuş. Tabi millet, "kâğıtlı" diye orasını yemiyor, kesiyor, şu kadar ziyan oluyor. Her şey hesap meselesi. Tabi millet, "kâğıtlı" diye orasını yemiyor, kesiyor, şu kadar ziyan oluyor. Her şey hesap meselesi.

Sonra biz tabakta bir şeyler bırakırız, bardakta bir şeyler bırakırız,Sonra biz tabakta bir şeyler bırakırız, bardakta bir şeyler bırakırız, çayın bakarsın üçte biri dibinde kalmış, bakarsın bir miktarı tabakta kalmış.çayın bakarsın üçte biri dibinde kalmış, bakarsın bir miktarı tabakta kalmış. Bunlar bizim âdetimiz değil, biz güzelce sıyırırız. Bunlar bizim âdetimiz değil, biz güzelce sıyırırız. Burada "Bıçakla kesmeyin, dişle yiyin." demesi, tahmin ediyorum etin kemiği filan oluyor, Burada "Bıçakla kesmeyin, dişle yiyin." demesi, tahmin ediyorum etin kemiği filan oluyor, eğer bıçakla kesersen yarısı kemikte kalıyor ama eline alır daeğer bıçakla kesersen yarısı kemikte kalıyor ama eline alır da güzelce dişlerinle yardım edersen ziyan olmuyor.güzelce dişlerinle yardım edersen ziyan olmuyor. Hem daha lezzetli oluyor hem ziyan olmuyor; onu tavsiye etmiş. Hem daha lezzetli oluyor hem ziyan olmuyor; onu tavsiye etmiş.

Bir nokta önemli; "Bu yabancıların âdetidir." diyor. Muhterem kardeşlerim! Bir nokta önemli; "Bu yabancıların âdetidir." diyor.

Muhterem kardeşlerim!

İşte burada, üzerinde biraz durmamız gereken bir mühim esas var dinimizde.İşte burada, üzerinde biraz durmamız gereken bir mühim esas var dinimizde. Biz her hususta öz şahsiyetimiz olan, öz kıymetlerimiz olan, müstesna, yüksek bir topluluğuz. Biz her hususta öz şahsiyetimiz olan, öz kıymetlerimiz olan, müstesna, yüksek bir topluluğuz.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de; Küntüm hayra ümmetin, "Müslümanlar olarak en hayırlı ümmet oldunuz." diyor. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de;

Küntüm hayra ümmetin, "Müslümanlar olarak en hayırlı ümmet oldunuz." diyor.

Biz en hayırlı ümmetiz. Kendimizi küçümsemeyelim, en yüksek ümmetiz.Biz en hayırlı ümmetiz. Kendimizi küçümsemeyelim, en yüksek ümmetiz. Ne Afrika'daki adamlar, ne Asya'daki adamlar, ne Avrupa'daki adamlar, Ne Afrika'daki adamlar, ne Asya'daki adamlar, ne Avrupa'daki adamlar, ne Amerika'daki adamlar bizden üstün; bunu bilmiş olasınız. ne Amerika'daki adamlar bizden üstün; bunu bilmiş olasınız.

Onun için bizim kendimize göre âdetimiz, örfümüz, töremiz vardır, dini emirlerimiz vardır;Onun için bizim kendimize göre âdetimiz, örfümüz, töremiz vardır, dini emirlerimiz vardır; bunları öyle yapmaktan çekinmeyelim. Biz ellerimizi tertemiz yıkarız, sabunla pırıl pırıl olur.bunları öyle yapmaktan çekinmeyelim.

Biz ellerimizi tertemiz yıkarız, sabunla pırıl pırıl olur.
Ondan sonra elimizle; "Kibir olmasın." diye üç parmakla yemek yiyebiliriz. Ondan sonra elimizle; "Kibir olmasın." diye üç parmakla yemek yiyebiliriz. El yıkadıktan sonra… Kendi elini kendin yıkıyorsun, tertemiz; "kendin pişir kendin ye" der gibi.El yıkadıktan sonra… Kendi elini kendin yıkıyorsun, tertemiz; "kendin pişir kendin ye" der gibi. Kendi elini kendin temizlemişsin, tertemiz yiyorsun. Çatal? Çatalı kim yıkadı? Kendi elini kendin temizlemişsin, tertemiz yiyorsun.

Çatal?

Çatalı kim yıkadı?

Nerede, nasıl oldu, bilmiyorsun ki. Mesela lokantada yemek yediğini düşün;Nerede, nasıl oldu, bilmiyorsun ki. Mesela lokantada yemek yediğini düşün; hangi suyla yıkadılar, nasıl duruladılar, içinde deterjan mı var, üstünde kalıntı mı var?hangi suyla yıkadılar, nasıl duruladılar, içinde deterjan mı var, üstünde kalıntı mı var? Midene dokunur mu, dokunmaz mı bilmiyorsun. Midene dokunur mu, dokunmaz mı bilmiyorsun. Ama elinle yiyorsun; "Benim usûlüm böyledir." diye, yiyebilmeli insan. Ama elinle yiyorsun; "Benim usûlüm böyledir." diye, yiyebilmeli insan.

İlla tabağın kenarında bir şey bırakıyorlar. "Efendim, ayıp olur!" Hepsini sıyırırsan…İlla tabağın kenarında bir şey bırakıyorlar.

"Efendim, ayıp olur!"

Hepsini sıyırırsan…
Karikatürlere de yazmışlar; adamın birisi tabağı güzel sıyırıyormuş, garson tepesine dikilmiş,Karikatürlere de yazmışlar; adamın birisi tabağı güzel sıyırıyormuş, garson tepesine dikilmiş, acayip acayip bakmış, sanki Merih'ten gelmiş gibi, ondan sonra; acayip acayip bakmış, sanki Merih'ten gelmiş gibi, ondan sonra; "Beyefendi, kurutma kağıdı da getireyim mi?" demiş. Ne var, nesiyle alay ediyorsun?"Beyefendi, kurutma kağıdı da getireyim mi?" demiş.

Ne var, nesiyle alay ediyorsun?
İşte bu adamcağız hiçbir şeyi ziyan etmiyor, tabağında hiçbir kırık bırakmıyor. Bir arkadaşım anlattı. İşte bu adamcağız hiçbir şeyi ziyan etmiyor, tabağında hiçbir kırık bırakmıyor.

Bir arkadaşım anlattı.
Almanya'da uzun seneler kalmış olan bir arkadaş.Almanya'da uzun seneler kalmış olan bir arkadaş. Sümerbank'tan gelen bir heyet ile Finlandiya'ya gitmişler. Sümerbank'tan gelen bir heyet ile Finlandiya'ya gitmişler. Finlandiya'ya lokantaya gitmişler, bunların önlerine yemek koymuşlar.Finlandiya'ya lokantaya gitmişler, bunların önlerine yemek koymuşlar. Misafir eden taraf, bunları lokantaya götürmüş. Bu da; "Ne yiyeyim?" diye, düşünmüş taşınmış.Misafir eden taraf, bunları lokantaya götürmüş. Bu da; "Ne yiyeyim?" diye, düşünmüş taşınmış. Aklına ilk once; "Domuz eti yemeyeyim." diye o gelmiş. Ne yiyeyim ne yiyeyim?Aklına ilk once; "Domuz eti yemeyeyim." diye o gelmiş.

Ne yiyeyim ne yiyeyim?
"Ren geyiği eti" varmış. "Listede o yazıyor." diye, "Hadi ondan yiyeyim." demiş. "Ren geyiği eti" varmış. "Listede o yazıyor." diye, "Hadi ondan yiyeyim." demiş. Tabak önüne geldiği zaman da bu sefer hatırlamış;Tabak önüne geldiği zaman da bu sefer hatırlamış; "Yahu, evet domuzun eti yenmez ama domuzdan gayrı ne isterse koyun olsun, "Yahu, evet domuzun eti yenmez ama domuzdan gayrı ne isterse koyun olsun, isterse sığır olsun, inek olsun o da İslâmî usule göre kesilmezse yine yenmez." isterse sığır olsun, inek olsun o da İslâmî usule göre kesilmezse yine yenmez."

İlk başta orasını düşünememiş. İlk önce domuz eti olmamasını düşünmüş;İlk başta orasını düşünememiş. İlk önce domuz eti olmamasını düşünmüş; halbuki İslâmî usûle göre kesilmezse o da yine murdar oluyor, yine yenmiyor. halbuki İslâmî usûle göre kesilmezse o da yine murdar oluyor, yine yenmiyor. Yemek de önüne gelmiş; işin o tarafı sonradan aklına gelince, kaşığını çatalını çekmiş, yememiş. Yemek de önüne gelmiş; işin o tarafı sonradan aklına gelince, kaşığını çatalını çekmiş, yememiş.

Garson kız başına dikilmiş; "Beyefendi, niçin yemiyorsunuz?" diye sormuş. Garson kız başına dikilmiş;

"Beyefendi, niçin yemiyorsunuz?" diye sormuş.

"Yemeyeceğim teşekkür ederim." demiş. "Ama yemeniz lazım." demiş. "Yemeyeceğim!" deyince; "Yemeyeceğim teşekkür ederim." demiş.

"Ama yemeniz lazım." demiş.

"Yemeyeceğim!" deyince;

"Ama çok ayıp olur!" demiş. Çocuk terbiye eder gibi "Çok ayıp olur!" demiş. "Ama çok ayıp olur!" demiş.

Çocuk terbiye eder gibi "Çok ayıp olur!" demiş.

"Biliyorum ama yemeyeceğim!" deyince; "Bizde aynı zamanda hakarettir; tabağınızı güzelce sıyıracaksınız."Biliyorum ama yemeyeceğim!" deyince;

"Bizde aynı zamanda hakarettir; tabağınızı güzelce sıyıracaksınız.
Tabakta hiç kalmaması lazım, biraz kaldı mı bizde hakaret sayarlar!" demiş. Tabakta hiç kalmaması lazım, biraz kaldı mı bizde hakaret sayarlar!" demiş.

İnsan anlıyor, demek ki -kutuplara yakın- israf etmemeleri lazım,İnsan anlıyor, demek ki -kutuplara yakın- israf etmemeleri lazım, her şeyi makul bir ölçüye yerleştirmişler ve kendilerine güzel bir şeyi âdet etmişler. her şeyi makul bir ölçüye yerleştirmişler ve kendilerine güzel bir şeyi âdet etmişler.

Biz güzel âdetleri bırakıyoruz, Batı'nın kötü âdetlerini alıyoruz. Biz güzel âdetleri bırakıyoruz, Batı'nın kötü âdetlerini alıyoruz.

"Tabakta bu kadar kalacak, bardakta bu kadar kalacak!" "Tabakta bu kadar kalacak, bardakta bu kadar kalacak!"

Adama çay getiriyorsun, -ben sonuna kadar içerim- neredeyse bardağın üçte biri boş kalıyor.Adama çay getiriyorsun, -ben sonuna kadar içerim- neredeyse bardağın üçte biri boş kalıyor. Üçte ikisini içiyor, iki parmak dibinde kalıyor. Niye? Kibarlık. Böyle şey olur mu? Üçte ikisini içiyor, iki parmak dibinde kalıyor.

Niye?

Kibarlık.

Böyle şey olur mu?

Hocamız Abdulaziz Hocaefendi, çayı karıştırırmış, karıştırdıktan sonraHocamız Abdulaziz Hocaefendi, çayı karıştırırmış, karıştırdıktan sonra "Kaşığın içinde birikmiş damla da çayın içine dökülsün." diye, çay kaşığını"Kaşığın içinde birikmiş damla da çayın içine dökülsün." diye, çay kaşığını dışarı çıkardığı zaman ucunu kenara değdirirmiş,dışarı çıkardığı zaman ucunu kenara değdirirmiş, Sonra da dermiş ki; "Bereketin hangi damlada olduğu belli olmaz. Belki oradadır."Sonra da dermiş ki; "Bereketin hangi damlada olduğu belli olmaz. Belki oradadır." O damlayı bile ziyan etmiyor. Nihayet su, çay suyu ama biz böyleyiz. O damlayı bile ziyan etmiyor. Nihayet su, çay suyu ama biz böyleyiz.

Onun için muhterem kardeşlerim! Onun için muhterem kardeşlerim!

Giyiminizde kuşamınızda, yemenizde içmenizde, selamlaşmanızda, ev hayatınızda,Giyiminizde kuşamınızda, yemenizde içmenizde, selamlaşmanızda, ev hayatınızda, oturmanızda kalkmanızda lütfen şahsiyet sahibi olun, şahsiyetinizi takının.oturmanızda kalkmanızda lütfen şahsiyet sahibi olun, şahsiyetinizi takının. "Ben müslümanım, benim usulüm böyledir!" deyin. "Ben müslümanım, benim usulüm böyledir!" deyin.

"Evet, sen çatalla yiyebilirsin; ben elle yiyorum." diyebilirsiniz."Evet, sen çatalla yiyebilirsin; ben elle yiyorum." diyebilirsiniz. "Sen böyle giyiniyorsun; ben böyle giyiniyorum." diyebilmeliyiz. "Sen böyle giyiniyorsun; ben böyle giyiniyorum." diyebilmeliyiz.

Kadın saçını yaptırıyor, deve hörgücü gibi kabartıyor.Kadın saçını yaptırıyor, deve hörgücü gibi kabartıyor. Ondan sonra üstüne bir acayip şey koyuyor, şapkaymış;Ondan sonra üstüne bir acayip şey koyuyor, şapkaymış; bir de şuradan şu tarafa tüy dikiyor, öyle istediği yere giriyor. bir de şuradan şu tarafa tüy dikiyor, öyle istediği yere giriyor. Kütüphaneye giriyor, resmi daireye giriyor, genel müdürün yanına geliyor,Kütüphaneye giriyor, resmi daireye giriyor, genel müdürün yanına geliyor, bakanın yanına geliyor, reisicumhurun yanına geliyor, kimse de "Sen bu başındaki şapkayı çıkar." diyemez. bakanın yanına geliyor, reisicumhurun yanına geliyor, kimse de "Sen bu başındaki şapkayı çıkar." diyemez.

Avrupa'da diyemiyorlar; kadının saçına dokunulmaz çünkü o berbere gitti,Avrupa'da diyemiyorlar; kadının saçına dokunulmaz çünkü o berbere gitti, onu yaptırıncaya kadar canı çıktı, dünyanın parasını verdi. O kılını kıpırdatmaz.onu yaptırıncaya kadar canı çıktı, dünyanın parasını verdi. O kılını kıpırdatmaz. Ondan sonra "O ilaçlar bozulmasın." diye gusül abdesti almıyor.Ondan sonra "O ilaçlar bozulmasın." diye gusül abdesti almıyor. "O saçlarının şekli bozulmasın." diye günlerce gusül abdesti almıyor. "O saçlarının şekli bozulmasın." diye günlerce gusül abdesti almıyor.

Onun için ona dokunmazlar.Onun için ona dokunmazlar. Peki ben müslüman olduğum için benim bacım da, kardeşim de, anam da neyse; Peki ben müslüman olduğum için benim bacım da, kardeşim de, anam da neyse; o da başını örtüyor, ona niye kızıyorsun? O da tertemiz başını örtüyor. o da başını örtüyor, ona niye kızıyorsun? O da tertemiz başını örtüyor. Dininden imanında dolayı o da başını örtüyor. Şahsiyetimizi bulacağız. Dininden imanında dolayı o da başını örtüyor.

Şahsiyetimizi bulacağız.

"Avrupalı bir şey yaparsa güzel, müslüman bir şey yaparsa kötü."Avrupalı bir şey yaparsa güzel, müslüman bir şey yaparsa kötü. Alafranga olursa güzel, alaturka olursa kötü. Garp usûlü olunca güzel, şark usûlü olunca kötü!" Alafranga olursa güzel, alaturka olursa kötü. Garp usûlü olunca güzel, şark usûlü olunca kötü!"

Nereden çıktı bu mantık? Bir şey yok ama bu mantığı siz körüklüyorsunuz.Nereden çıktı bu mantık?

Bir şey yok ama bu mantığı siz körüklüyorsunuz.
Siz cami cemaati değil de halk, biz körüklüyoruz. Siz ve biz körüklüyoruz.Siz cami cemaati değil de halk, biz körüklüyoruz. Siz ve biz körüklüyoruz. Çünkü ona alkış tutuyoruz, onu beğeniyoruz, onu yadırgamıyoruz. Çünkü ona alkış tutuyoruz, onu beğeniyoruz, onu yadırgamıyoruz.

Bak o Finli garson gelip söyleyebiliyor.Bak o Finli garson gelip söyleyebiliyor. Bizim heyette mühendis arkadaş, "dışarıdan gelmiş bir arkadaş, muhterem bir insan" demiyor, geliyor;Bizim heyette mühendis arkadaş, "dışarıdan gelmiş bir arkadaş, muhterem bir insan" demiyor, geliyor; "Beyefendi, lütfen tabağınızdakini yesenize!" diyor. Adamlar gelirler, böyle en basit şeyi söylerler. "Beyefendi, lütfen tabağınızdakini yesenize!" diyor.

Adamlar gelirler, böyle en basit şeyi söylerler.
Zırnık, küçücük, ufacık bir şeyi ihmal etmezler. Bir şeyi söylemeye hakları oldu mu, hemen söylerler. Zırnık, küçücük, ufacık bir şeyi ihmal etmezler. Bir şeyi söylemeye hakları oldu mu, hemen söylerler.

Almanya'da bir trende bir şehirden bir şehre gidiyoruz.Almanya'da bir trende bir şehirden bir şehre gidiyoruz. Kompartımanlara baktık, sigara içilmeyen bir kompartımana girdik, arkadaşımla oturuyoruz; içerisi bomboş.Kompartımanlara baktık, sigara içilmeyen bir kompartımana girdik, arkadaşımla oturuyoruz; içerisi bomboş. Sonra bir başkası da bizim kıyafetimizden müslüman Türk olduğumuzu anladı, kapıyı açtı, içeri girdi.Sonra bir başkası da bizim kıyafetimizden müslüman Türk olduğumuzu anladı, kapıyı açtı, içeri girdi. Biraz sonra cart kipriti çaktı, bir sigara yaktı. İyi ama burası sigara içilmeyen yer, yaktı. Biraz sonra cart kipriti çaktı, bir sigara yaktı. İyi ama burası sigara içilmeyen yer, yaktı. Biz utancımızdan, nezaketimizden; "Hadi darıltmayalım." diye sabrettik; Biz utancımızdan, nezaketimizden; "Hadi darıltmayalım." diye sabrettik; dumanın içinde gözlerimiz yaşararak sineye çekiyoruz.dumanın içinde gözlerimiz yaşararak sineye çekiyoruz. İçimizden; Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyoruz. İçimizden; Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyoruz.

Biraz sonra kondüktör geldi, biletleri kontrol ediyor. Biraz sonra kondüktör geldi, biletleri kontrol ediyor. Kapıdan girdi, bir kaşlarını çattı, öteki adama; "Defolun içeri!" dedi. Kapıdan girdi, bir kaşlarını çattı, öteki adama; "Defolun içeri!" dedi. Ama o kadar sert söyledi ki ben hayret ettim. "Defol, çık buradan! Burası sigara içilmeyen yer!" dedi.Ama o kadar sert söyledi ki ben hayret ettim. "Defol, çık buradan! Burası sigara içilmeyen yer!" dedi. Şaşırdım kaldım. Fırsat buldular mı böyle canına okurlar; bırakmazlar. Şaşırdım kaldım. Fırsat buldular mı böyle canına okurlar; bırakmazlar.

Onun için şahsiyet sahibi olalım: "Benim usûlüm böyledir.Onun için şahsiyet sahibi olalım:

"Benim usûlüm böyledir.
Biz kadınlar şu tarafta otururuz, erkekler burada otururuz, biz böyle giyiniriz.Biz kadınlar şu tarafta otururuz, erkekler burada otururuz, biz böyle giyiniriz. Bizim tıraş şeklimiz böyle olur, selâm şeklimiz böyle olur, eğlenmemiz böyle olur,Bizim tıraş şeklimiz böyle olur, selâm şeklimiz böyle olur, eğlenmemiz böyle olur, ibadetimiz böyle olur. Her şeyimiz kendimize mahsus." ibadetimiz böyle olur. Her şeyimiz kendimize mahsus."

Bak burada Peygamber Efendimiz ne buyuruyor? "Bıçakla kesmekBak burada Peygamber Efendimiz ne buyuruyor?

"Bıçakla kesmek
yabancıların âdetidir." diyor. Biz de şimdi her şeyimizi onlara göre ayarlamışız.yabancıların âdetidir." diyor.

Biz de şimdi her şeyimizi onlara göre ayarlamışız.
Bak, kafa ne kadar değişmiş. Bak, kafa ne kadar değişmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerindePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde bize nasıl bir istikâmet gösteriliyor? "Sakın acemlere, yabancılara benzemeyin!" bize nasıl bir istikâmet gösteriliyor?

"Sakın acemlere, yabancılara benzemeyin!"

Acem dediği "gayr-ı Arap" demek, yani "yabancı" demek.Acem dediği "gayr-ı Arap" demek, yani "yabancı" demek. "Yabancılara benzemeyin, İslâmî törenizi muhafaza edin!" diyor. "Yabancılara benzemeyin, İslâmî törenizi muhafaza edin!" diyor.

Biz de İslâmî töreyi atmışız, şimdi her şeyimiz yabancı.Biz de İslâmî töreyi atmışız, şimdi her şeyimiz yabancı. Evin içinde bizim eskiden yüksekçe oturulan bir yer vardı, "sedir" denilirdi. Evin içinde bizim eskiden yüksekçe oturulan bir yer vardı, "sedir" denilirdi. Bir uçtan bir uca sedir, arkasında da yastıklar vardı; oh elimizi koyduk mu şöyle güzelce otururduk.Bir uçtan bir uca sedir, arkasında da yastıklar vardı; oh elimizi koyduk mu şöyle güzelce otururduk. Sedir kolaydı, parası da çok değildi.Sedir kolaydı, parası da çok değildi. Üstüne halı da koyardın, arkasına yastık da koyardın, herkesin bir sediri olabilirdi.Üstüne halı da koyardın, arkasına yastık da koyardın, herkesin bir sediri olabilirdi. Şimdi eğrili büğrülü, oymalı sırmalı bir sürü koltuk çıktı; Şimdi eğrili büğrülü, oymalı sırmalı bir sürü koltuk çıktı; heyula gibi odanın bir köşesine koyuyorsun, Uludağ gibi orasını kaplıyor.heyula gibi odanın bir köşesine koyuyorsun, Uludağ gibi orasını kaplıyor. Öbür tarafına bir koltuk daha, hadi bakalım sen dışarıda bekle, buyur. Ne var? Öbür tarafına bir koltuk daha, hadi bakalım sen dışarıda bekle, buyur.

Ne var?

İçeride koltuklar var. İki kişi oturdu mu bitiyor. Eskiden daha güzeldi.İçeride koltuklar var. İki kişi oturdu mu bitiyor. Eskiden daha güzeldi. İnsan o sedirin üstünde otururdu, zamanı gelince yatardı da. Fazla bir para da gitmezdi.İnsan o sedirin üstünde otururdu, zamanı gelince yatardı da. Fazla bir para da gitmezdi. Şimdi bilmiyorum, artık bir misafir odası takımı kaç yüz bin liradır kim bilir?Şimdi bilmiyorum, artık bir misafir odası takımı kaç yüz bin liradır kim bilir? Milyondan yukarıya çıkmıştır, tabi ben eskidim artık; o fiyatları bilmem. Milyondan yukarıya çıkmıştır, tabi ben eskidim artık; o fiyatları bilmem.

Bana yüz bin rakamı büyük gibi geliyordu;Bana yüz bin rakamı büyük gibi geliyordu; şimdi Bağdat Caddesi'nde bir dükkân bir milyon iki yüz bine satılmış.şimdi Bağdat Caddesi'nde bir dükkân bir milyon iki yüz bine satılmış. Artık bizim devrimiz değil, ben tanımıyorum, o rakamları bilmiyorum, bir şey diyemiyorum. Artık bizim devrimiz değil, ben tanımıyorum, o rakamları bilmiyorum, bir şey diyemiyorum.

Kendi şahsiyetimizi bulacağız. Biz mecmua çıkarıyoruz; mecmuada ilk önce dedik kiKendi şahsiyetimizi bulacağız. Biz mecmua çıkarıyoruz; mecmuada ilk önce dedik ki "Kadınların kızların ihtiyacı neyse burada onu yazalım." Sonra okuyuculardan bize uyarı geldi: "Kadınların kızların ihtiyacı neyse burada onu yazalım."

Sonra okuyuculardan bize uyarı geldi:

"Böyle allı pullu yemekleri ne tarif edip duruyorsunuz?"Böyle allı pullu yemekleri ne tarif edip duruyorsunuz? Böyle dallı güllü fistanları ne anlatıp duruyorsunuz? Bize daha başka şeyler lazım!" Böyle dallı güllü fistanları ne anlatıp duruyorsunuz? Bize daha başka şeyler lazım!"

Maşâallah, elhamdülillah! "Gösterişe lüzum yok, bize iş lazım!" demeye getiriyorlar. Maşâallah, elhamdülillah! "Gösterişe lüzum yok, bize iş lazım!" demeye getiriyorlar.

Şimdi bazı insanlar bu gösteriş uğruna çok şeyler feda ediyorlar; biz öyle yapmayalım.Şimdi bazı insanlar bu gösteriş uğruna çok şeyler feda ediyorlar; biz öyle yapmayalım. Şahsiyetimizi takınalım, lütfen İslâmca yaşayalım.Şahsiyetimizi takınalım, lütfen İslâmca yaşayalım. Allahu Teâlâ hazretlerinin istediği tarzda, sade bir giyim, sade bir yaşama.Allahu Teâlâ hazretlerinin istediği tarzda, sade bir giyim, sade bir yaşama. O zaman paramız çok artar. Onu da cihada ver, onu da İslâm'ın yayılmasına ver.O zaman paramız çok artar. Onu da cihada ver, onu da İslâm'ın yayılmasına ver. O parayı da öteki müslümanların ıstıraplarının dinmesine harca.O parayı da öteki müslümanların ıstıraplarının dinmesine harca. Hepimizin yanında milyonlar vardır, hepsi lükse gidiyor, hepsi israfa gidiyor. Hepimizin yanında milyonlar vardır, hepsi lükse gidiyor, hepsi israfa gidiyor.

Ondan sonraki hadîs-i şerîf de yine böyle bir hadîs-i şerîf: Ondan sonraki hadîs-i şerîf de yine böyle bir hadîs-i şerîf:

Lâ tekta'û'l-hubze bi's-sikkîni kemâ takta'uhü'l-e'âcimü ve izâ erâde ehadüküm en ye'küle'l-lahmeLâ tekta'û'l-hubze bi's-sikkîni kemâ takta'uhü'l-e'âcimü ve izâ erâde ehadüküm en ye'küle'l-lahme fe la yekta'uhû bi's-sikkîni velâkin liye'huzhü bi-yedihî fe'l-yenheşhü bi fîhi fe-innehû ehneü ve emreü. fe la yekta'uhû bi's-sikkîni velâkin liye'huzhü bi-yedihî fe'l-yenheşhü bi fîhi fe-innehû ehneü ve emreü.

Bu da Ümmü Seleme radıyallahu anha'dan. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte de; Bu da Ümmü Seleme radıyallahu anha'dan.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte de;

"Ekmeği yabancıların kestiği gibi bıçakla kesmeyin."Ekmeği yabancıların kestiği gibi bıçakla kesmeyin. Sizden biriniz et yemek istediği zaman da onu bıçakla kesmesin; eliyle alsın,Sizden biriniz et yemek istediği zaman da onu bıçakla kesmesin; eliyle alsın, onu ağzıyla dişleriyle koparsın, çünkü bu daha lezzetlidir ve hazmı daha kolaydır." buyurmuş. onu ağzıyla dişleriyle koparsın, çünkü bu daha lezzetlidir ve hazmı daha kolaydır." buyurmuş.

Hazım işi ağızda başlıyor, her şey ona göre çalışıyor. Dişlerini kullananın dişi sağlam olur.Hazım işi ağızda başlıyor, her şey ona göre çalışıyor. Dişlerini kullananın dişi sağlam olur. Dişlerini kullanmayanın dişi çürük olur, zamanla çürür. Hangi uzvu kullanılırsa kuvvetlenir.Dişlerini kullanmayanın dişi çürük olur, zamanla çürür. Hangi uzvu kullanılırsa kuvvetlenir. Demirci pazusunu kullanır, benim pazumun ikisi gibi olur. Neden? Kullandı kullandı, gelişti. Demirci pazusunu kullanır, benim pazumun ikisi gibi olur.

Neden?

Kullandı kullandı, gelişti.

Dişlerini kullanan insanın dişleri sağlam olur, diş etleri sıhhatli olur, dipleri çürümez.Dişlerini kullanan insanın dişleri sağlam olur, diş etleri sıhhatli olur, dipleri çürümez. Kullanmaya kullanmaya lup diye yuta yuta, hiç çiğnemeden yuta yuta vücut; Kullanmaya kullanmaya lup diye yuta yuta, hiç çiğnemeden yuta yuta vücut; "Galiba bu dişlerin lüzumu yok." diyor, boş veriyor, dişlerimiz çürüyor, kökleri hastalık kapıyor. "Galiba bu dişlerin lüzumu yok." diyor, boş veriyor, dişlerimiz çürüyor, kökleri hastalık kapıyor.

Bu dişleri de Allah yaratmış; onun için yeri gelince ısıracağız.Bu dişleri de Allah yaratmış; onun için yeri gelince ısıracağız. Isırmasını bileceğiz, cart curt koparıp yiyeceğiz. Geçen gün evde ekmek kalmamış;Isırmasını bileceğiz, cart curt koparıp yiyeceğiz. Geçen gün evde ekmek kalmamış; "Bakkala da gitmeyelim." dedik. Ekmek nasıl kurumuş? Taş gibi takır takır. "Bakkala da gitmeyelim." dedik. Ekmek nasıl kurumuş? Taş gibi takır takır. Onu takır takır ısırarak bir yedim, çok tatlı oluyor, tavsiye ederim. Onu takır takır ısırarak bir yedim, çok tatlı oluyor, tavsiye ederim.

Ekmeği kurutup yiyin, çok güzel oluyor. Kuru ekmeği atmayın, gayet lezzetli oluyor.Ekmeği kurutup yiyin, çok güzel oluyor. Kuru ekmeği atmayın, gayet lezzetli oluyor. İnsan dişini de kullanmış oluyor. Sonradan da bir arkadaş;İnsan dişini de kullanmış oluyor. Sonradan da bir arkadaş; "O senin yaptığın şey, sıhhate de çok faydalıdır." dedi. Doktorların da beğendiği bir şeymiş. "O senin yaptığın şey, sıhhate de çok faydalıdır." dedi. Doktorların da beğendiği bir şeymiş.

Evet, eti kesmemeyi anladık; "Kemiklerde falan et kalmasın." diye.Evet, eti kesmemeyi anladık; "Kemiklerde falan et kalmasın." diye. Peygamber Efendimiz ekmeği kesmemeyi de tavsiye ediyor, bölmeyi tavsiye ediyor.Peygamber Efendimiz ekmeği kesmemeyi de tavsiye ediyor, bölmeyi tavsiye ediyor. Tabi oranın ekmeği ile buranın ekmeği, şimdiki ekmek çeşitleri farklı da olabilir. Tabi oranın ekmeği ile buranın ekmeği, şimdiki ekmek çeşitleri farklı da olabilir. Mecburiyet olursa olabilir. Mecburiyet olursa olabilir.

Mesela bizim köyde benim çocukluğumda ekmek haftada bir pişerdi.Mesela bizim köyde benim çocukluğumda ekmek haftada bir pişerdi. Haftanın sonuna doğru sofraya ekmek geldi mi, şöyle kemancının dayadığı gibiHaftanın sonuna doğru sofraya ekmek geldi mi, şöyle kemancının dayadığı gibi ekmeği göğsüne dayayacaksın, bu tarafına da tutacaksın, büyük bıçağı da alacaksın, ekmeği göğsüne dayayacaksın, bu tarafına da tutacaksın, büyük bıçağı da alacaksın, saldırma gibi keseceksin. Böyle buradan çektiğin zaman, gıcır gıcır, gıcır gıcır ekmek öyle kesilir.saldırma gibi keseceksin. Böyle buradan çektiğin zaman, gıcır gıcır, gıcır gıcır ekmek öyle kesilir. Onu bölerek yapamazsın, mecburen keseceksin. Şimdi pamuk gibi, kolay. Onu bölerek yapamazsın, mecburen keseceksin. Şimdi pamuk gibi, kolay.

Peygamber Efendimiz bunları durumlara göre, "Kibir olmasın, yabancılar taklit edilmesin." diye söylemiştir.Peygamber Efendimiz bunları durumlara göre, "Kibir olmasın, yabancılar taklit edilmesin." diye söylemiştir. Mecburiyet olduğu zaman yapılır; kibirli olmamaya dikkat edelim, yabancıları taklit etmemeye dikkat edelim.Mecburiyet olduğu zaman yapılır; kibirli olmamaya dikkat edelim, yabancıları taklit etmemeye dikkat edelim. Mümkün olduğu kadar hadîs-i şerîfe uygun yaşamaya gayret edelim. Mümkün olduğu kadar hadîs-i şerîfe uygun yaşamaya gayret edelim.

Diğer hadîs-i serif. Bu hadîs-i şerîfle 476. sayfaya geçmiş bulunuyoruz. Efendimiz şöyle buyuruyor: Diğer hadîs-i serif. Bu hadîs-i şerîfle 476. sayfaya geçmiş bulunuyoruz. Efendimiz şöyle buyuruyor:

Lâ tekul aleyke's-selâm fe-inne aleyke's-selâmü tahiyyetü'l-mevtâ velâkin kuli's-selâmu aleyk. Lâ tekul aleyke's-selâm fe-inne aleyke's-selâmü tahiyyetü'l-mevtâ velâkin kuli's-selâmu aleyk.

Peygamber Efendimiz'e bir zât gelmiş; anlaşılan yeni gelmiş.Peygamber Efendimiz'e bir zât gelmiş; anlaşılan yeni gelmiş. Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman bakmış ki bir mübarek zât var,Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman bakmış ki bir mübarek zât var, insanlar etrafında pervane gibi dönüyorlar, herkes başına üşüşmüş, insanlar etrafında pervane gibi dönüyorlar, herkes başına üşüşmüş, toplanmış bir şey soruyorlar; o cevap veriyor, ondan sonra gidiyorlar. toplanmış bir şey soruyorlar; o cevap veriyor, ondan sonra gidiyorlar.

Böyle bir şey görünce; "Bu kimdir?" diye sormuş. "Bu Resûlullâh." demişler. Böyle bir şey görünce; "Bu kimdir?" diye sormuş.

"Bu Resûlullâh." demişler.

O da yanına yanaşmış, iki defa, aleyke's-selâm yâ Resûlallah,O da yanına yanaşmış, iki defa, aleyke's-selâm yâ Resûlallah, aleyke's-selâm ya Resûlallah diye selam vermiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de; aleyke's-selâm ya Resûlallah diye selam vermiş.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de;

"Bu senin söylediğin tarzda aleyke's-selâm demek, ölülere verilen selam tarzıdır;"Bu senin söylediğin tarzda aleyke's-selâm demek, ölülere verilen selam tarzıdır; öyle deme, es-selâmü aleyke de." diye selamın, es-selâm sözünün başa alınmasını söylemiş. öyle deme, es-selâmü aleyke de." diye selamın, es-selâm sözünün başa alınmasını söylemiş.

Arapça'da ince bir farkı var. Aleyke's-selâm; aleyke bazen beddua mânasına kullanılır.Arapça'da ince bir farkı var. Aleyke's-selâm; aleyke bazen beddua mânasına kullanılır. "Senin aleyhine olsun!" filan mânası gelir. "Öyle bir tevehhüm olmasın." diye... "Senin aleyhine olsun!" filan mânası gelir. "Öyle bir tevehhüm olmasın." diye...

Veyahut da aleyke's-selâm selamın cevabı olarak kullanılır.Veyahut da aleyke's-selâm selamın cevabı olarak kullanılır. Halbuki, daha cevap olmadan sen ilk önce kendin selam veriyorsun, onun için Peygamber Efendimiz, Halbuki, daha cevap olmadan sen ilk önce kendin selam veriyorsun, onun için Peygamber Efendimiz, o zât-ı muhtereme; "Önce es-selâmü de, es-selâmü aleyke de." diye buyurmuş. o zât-ı muhtereme; "Önce es-selâmü de, es-selâmü aleyke de." diye buyurmuş.

Bir rivayete göre onlar eskiden ölüleri de öyle selamlarlarmış; "O ölü selamına benzemesin." diyeBir rivayete göre onlar eskiden ölüleri de öyle selamlarlarmış; "O ölü selamına benzemesin." diye "Başladığın zaman aleyke's-selâm deme, es-selâmü aleyke de." diye o kimseye, "Başladığın zaman aleyke's-selâm deme, es-selâmü aleyke de." diye o kimseye, Câbir b. Süleym radıyallahu anh'e söylemiş. Diğer hadîs-i şerîf: Câbir b. Süleym radıyallahu anh'e söylemiş.

Diğer hadîs-i şerîf:

Lâ tekûlû li'l-münâfikı seyyidenâ fe in yekûn seyyideküm fe-kad eshattüm rabbeküm. Lâ tekûlû li'l-münâfikı seyyidenâ fe in yekûn seyyideküm fe-kad eshattüm rabbeküm.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Münafık bir kimseye 'Ey Efendimiz!' demeyin." Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Münafık bir kimseye 'Ey Efendimiz!' demeyin."

Münafık bir kimseye, ikiyüzlü bir kimseye, içi başka dışı başka, İslâm'ı güzel yaşamayan,Münafık bir kimseye, ikiyüzlü bir kimseye, içi başka dışı başka, İslâm'ı güzel yaşamayan, dıştan müslümanlardan korkusundan veya bir menfaatten dolayı müslüman gibi görünen,dıştan müslümanlardan korkusundan veya bir menfaatten dolayı müslüman gibi görünen, içinden iyilik istemeyen -bir münafık- kimseye seyyidenâ demeyin. "Efendim, Efendimiz demeyin!" içinden iyilik istemeyen -bir münafık- kimseye seyyidenâ demeyin. "Efendim, Efendimiz demeyin!"

"Ey Efendimiz!" diye "efendi" tabirini ona bahşetmeyin; o kimseye öyle hitap etmeyin."Ey Efendimiz!" diye "efendi" tabirini ona bahşetmeyin; o kimseye öyle hitap etmeyin. Çünkü eğer o sizin Efendiniz olursa siz Rabbiniz'i kızdırmış olursunuz." Çünkü eğer o sizin Efendiniz olursa siz Rabbiniz'i kızdırmış olursunuz."

Münafık bir insana "efendim" demek ne demek? Münafık bir insana "efendim" demek ne demek?

Sen benim başımda âmirimsin, ben sen ne dersen ona tâbi olurum, 'buyur emret" demek olur;Sen benim başımda âmirimsin, ben sen ne dersen ona tâbi olurum, 'buyur emret" demek olur; o zaman Allah kızar. Allah bir münafığa itaat edilmesine elbette kızar. o zaman Allah kızar. Allah bir münafığa itaat edilmesine elbette kızar.

Onun için layık olmayan kimseye "efendim" demeyeceğiz; denilmemesi gerekiyor.Onun için layık olmayan kimseye "efendim" demeyeceğiz; denilmemesi gerekiyor. Hele o kimse münafıksa demeyeceğiz. Dikkat edilirse "münafık" tabirini kullanıyor. Hele o kimse münafıksa demeyeceğiz. Dikkat edilirse "münafık" tabirini kullanıyor.

Biz, müslümanlar için hüsnüzan eden herkese "Efendimiz" diyebiliriz, "buyurun efendim" diyebilirizBiz, müslümanlar için hüsnüzan eden herkese "Efendimiz" diyebiliriz, "buyurun efendim" diyebiliriz ama münafıksa, ikiyüzlüyse ona bir pâye ve cesaret vermemek lazım. ama münafıksa, ikiyüzlüyse ona bir pâye ve cesaret vermemek lazım. Çünkü her bir münafık, istismarcı yaptığı kötülüğü, kendisine taviz veren insanlardan beslenerek yapıyor.Çünkü her bir münafık, istismarcı yaptığı kötülüğü, kendisine taviz veren insanlardan beslenerek yapıyor. Her bir zalim kendisinin etrafındaki dalkavuklardan, şakşakçılardan kuvvet alarak o zulmü yapıyor. Her bir zalim kendisinin etrafındaki dalkavuklardan, şakşakçılardan kuvvet alarak o zulmü yapıyor.

Onun için kötü insana pirim vermeyelim, paye vermeyelim. Kötü insana bir itibar göstermeyelim. Onun için kötü insana pirim vermeyelim, paye vermeyelim. Kötü insana bir itibar göstermeyelim.

Geçenlerde bir hadise anlattılar, hoşuma gitti.Geçenlerde bir hadise anlattılar, hoşuma gitti. Bizim İstanbullu kardeşlerimizden ticaret erbabından birisi, ticaret için bir kasabaya gitmiş. Bizim İstanbullu kardeşlerimizden ticaret erbabından birisi, ticaret için bir kasabaya gitmiş. Sakallı, şalvarlı, müslüman kıyafetli bir arkadaş.Sakallı, şalvarlı, müslüman kıyafetli bir arkadaş. Kahvede konuşurken; "Yahu benim uykum geldi, biriniz beni evinizde misafir etmeyecek misiniz?" demiş. Kahvede konuşurken; "Yahu benim uykum geldi, biriniz beni evinizde misafir etmeyecek misiniz?" demiş.

Anlaşılan otel olan bir yer değil. Bir tanesi; "Gel, bizim eve buyur." demiş. Gitmişler; Anlaşılan otel olan bir yer değil. Bir tanesi; "Gel, bizim eve buyur." demiş. Gitmişler;

"Nerede abdest alabilirim?" demiş, bir müşkülat çıkmış. "Seccadeniz var mı?" "Nerede abdest alabilirim?" demiş, bir müşkülat çıkmış.

"Seccadeniz var mı?"

Bir müşkülat çıkmış, evde seccade yok. "Kur'ân getirin, biraz Kur'ân okuyayım." Kur'ân bulunmaz. Bir müşkülat çıkmış, evde seccade yok.

"Kur'ân getirin, biraz Kur'ân okuyayım."

Kur'ân bulunmaz.

"Kıble ne tarafta? Söyleyin, orada namaz kılayım." "Kıbleyi bilmiyoruz." "Kıble ne tarafta? Söyleyin, orada namaz kılayım."

"Kıbleyi bilmiyoruz."

"Vallahi daha sizin evde durmam."Vallahi daha sizin evde durmam. Seccadesi yok, Kur'ân-ı Kerîm'i yok, kıbleyi bilinmiyor; vallahi sizin evde durmam. Seccadesi yok, Kur'ân-ı Kerîm'i yok, kıbleyi bilinmiyor; vallahi sizin evde durmam. Dışarıda yatarım, durmam." demiş, dışarıya çıkmış. "Etme, eyleme!" filan demişler. Dışarıda yatarım, durmam." demiş, dışarıya çıkmış.

"Etme, eyleme!" filan demişler.

"Yok, sizin evde duramam, mümkün değil duramam!" demiş, gitmiş dışarıda, dükkânda yatmış. "Yok, sizin evde duramam, mümkün değil duramam!" demiş, gitmiş dışarıda, dükkânda yatmış.

Adamın ticaret ilişkisi varmış, onunla mal satıyormuş, ona gitmiş; "Yemin ettim, evinizde yatmam!" demiş,Adamın ticaret ilişkisi varmış, onunla mal satıyormuş, ona gitmiş; "Yemin ettim, evinizde yatmam!" demiş, neyse dükkânda yatmış ama o sert çıkması ötekilere ibret olmuş. Düşünmüşler; neyse dükkânda yatmış ama o sert çıkması ötekilere ibret olmuş.

Düşünmüşler;

"Biz neyiz? Bu bizim hâlimiz, dinden imandan bu kadar uzaklığımız nedir?" Yola gelmişler."Biz neyiz? Bu bizim hâlimiz, dinden imandan bu kadar uzaklığımız nedir?"

Yola gelmişler.
Şimdi beş vakit namazında, ailesi de iyi, çoluk çocuğu da, kızı da iyi hâle gelmişler.Şimdi beş vakit namazında, ailesi de iyi, çoluk çocuğu da, kızı da iyi hâle gelmişler. Demek ki kötü bir insana pirim vermediği zaman;Demek ki kötü bir insana pirim vermediği zaman; "Bak, sen kötü yoldasın" da, demiş oluyor, onun da ıslahına vesile olur. "Bak, sen kötü yoldasın" da, demiş oluyor, onun da ıslahına vesile olur.

Lütfen layık olmayana alkış tutmayalım, pâye vermeyelim; layık olanı da ezmeyelim,Lütfen layık olmayana alkış tutmayalım, pâye vermeyelim; layık olanı da ezmeyelim, ona da gereken hürmeti gösterelim. ona da gereken hürmeti gösterelim.

Lâ tekûlû mâşâallah ve şâe fülânün, velâkin kûlû mâşâallah sümme şâe fülân. Lâ tekûlû mâşâallah ve şâe fülânün, velâkin kûlû mâşâallah sümme şâe fülân.

Bu da Tirmizî'de, Ebû Dâvud'da ve Ahmed b. Hanbel'de, daha başka yerlerde olan bir hadîs-i şerîf. Bu da Tirmizî'de, Ebû Dâvud'da ve Ahmed b. Hanbel'de, daha başka yerlerde olan bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu ve sellem buyuruyor ki;

"'Eğer Allah ve filanca dilerse şu iş şöyle olsun, olur!' demeyin."'Eğer Allah ve filanca dilerse şu iş şöyle olsun, olur!' demeyin. Ama deyin ki 'Allah dilerse, sonra filanca da isterse şu iş şöyle olur.'" Bunun inceliği şudur: Ama deyin ki 'Allah dilerse, sonra filanca da isterse şu iş şöyle olur.'"

Bunun inceliği şudur:

Mesela bazen; "Senin burada bu işi yapman mümkün değildir, ancak filanca isterse bu iş olur.Mesela bazen; "Senin burada bu işi yapman mümkün değildir, ancak filanca isterse bu iş olur. O buranın tam hâkimidir, yüzde yüz. Burada onun dediği geçer. O buranın tam hâkimidir, yüzde yüz. Burada onun dediği geçer. Ancak o kabul ederse bu iş olur, başka türlü sen bu işi yapamazsın, burada tutunamazsın." deriz. Ancak o kabul ederse bu iş olur, başka türlü sen bu işi yapamazsın, burada tutunamazsın." deriz.

Şimdiki yaşayışımızda da, zamanımızda da buna benzer sözler oluyor. Şimdiki yaşayışımızda da, zamanımızda da buna benzer sözler oluyor.

Demek ki Araplarda da buna benzer laflar varmış: Demek ki Araplarda da buna benzer laflar varmış:

"Bu iş olur, ancak Allah isterse ve o filanca şahıs isterse!" "Bu iş olur, ancak Allah isterse ve o filanca şahıs isterse!"

Canım sen onu Allah'a şerik mi koşuyorsun?Canım sen onu Allah'a şerik mi koşuyorsun? Allah istedi mi, o isterse istemesin, Allahu Teâlâ hazretleri canına okur. Allah istedi mi, o isterse istemesin, Allahu Teâlâ hazretleri canına okur.

Ne olacak? Kulun birisi Allah'ın bir hükmüne, meşiyyetine karşı mı gelecek? Gelemez. Ne olacak? Kulun birisi Allah'ın bir hükmüne, meşiyyetine karşı mı gelecek?

Gelemez.

"Allah diledikten sonra filancanın gayretiyle olur." de. "Allah diledikten sonra filancanın gayretiyle olur." de.

Hakkın emri, buyruğu, müsaadesi olmasa, kudret vermese, yazısı olmasa,Hakkın emri, buyruğu, müsaadesi olmasa, kudret vermese, yazısı olmasa, takdiri olmasa bir çöp yerinden kıpırdamaz. Rüzgâr esemez, zerre hareket edemez, her şey mahvolur. takdiri olmasa bir çöp yerinden kıpırdamaz. Rüzgâr esemez, zerre hareket edemez, her şey mahvolur.

Onun için insanın Allah'ın bu kudretini bilip her şeyin O'nun elinden çıktığına muttalî olması lazım;Onun için insanın Allah'ın bu kudretini bilip her şeyin O'nun elinden çıktığına muttalî olması lazım; O'na iman etmesi lazım ve sözünü de bu imanla, uygun, edepli söylemesi lazım.O'na iman etmesi lazım ve sözünü de bu imanla, uygun, edepli söylemesi lazım. Edebe aykırı bir tarzda söylememesi lazım. Edebe aykırı bir tarzda söylememesi lazım.

İnsanlar çok acayip sözler söylüyor. Mesela külhanbeyleri arasında birisi birisine kızıyor; İnsanlar çok acayip sözler söylüyor. Mesela külhanbeyleri arasında birisi birisine kızıyor;

"Allah olsan yapamazsın bunu!" diyor. Tevbe, estağfirullah, nereden çıkardın? "Allah olsan yapamazsın bunu!" diyor.

Tevbe, estağfirullah, nereden çıkardın?

"Kral olsan yapamazsın." de, "Padişah olsan yapamazsın." de, "Pehlivan olsan yine olmaz." de. "Kral olsan yapamazsın." de, "Padişah olsan yapamazsın." de, "Pehlivan olsan yine olmaz." de.

Allah oldu mu O'nun karşısında kim duracak, şaşkın! Saçma sapan şeyler konuşuyorlar.Allah oldu mu O'nun karşısında kim duracak, şaşkın!

Saçma sapan şeyler konuşuyorlar.
İşte buna benzer şeyler Arap diyarında da konuşulduğundan, Efendimiz;İşte buna benzer şeyler Arap diyarında da konuşulduğundan, Efendimiz; "Böyle söylemeyin, böyle söyleyin." diye şimdi lâ tekûlû kısmında geçiyor."Böyle söylemeyin, böyle söyleyin." diye şimdi lâ tekûlû kısmında geçiyor. Alfabetik sıra oradan geldiği için söylenmeyecek şeyleri zikrediyor. Alfabetik sıra oradan geldiği için söylenmeyecek şeyleri zikrediyor.

Bunun arkasında da öyle bir şey var; şöyle diyor: Bunun arkasında da öyle bir şey var; şöyle diyor:

Lâ tekûlû Ramazân fe-inne Ramazân ismün min esmâi'llâhi azze ve celle velâkin kûlû "şehrü Ramazân." Lâ tekûlû Ramazân fe-inne Ramazân ismün min esmâi'llâhi azze ve celle velâkin kûlû "şehrü Ramazân."

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

"Ramazan demeyin. Çünkü Ramazan, Allah'ın isimlerinden bir isimdir."Ramazan demeyin. Çünkü Ramazan, Allah'ın isimlerinden bir isimdir. Fakat "Ramazan ayı" deyin, Ramazan diye mutlak olarak kullanmayın." Fakat "Ramazan ayı" deyin, Ramazan diye mutlak olarak kullanmayın."

"Ramazan geldi, Ramazan gitti, Ramazan iyi, Ramazan kötü, Ramazan sıkıntılı,"Ramazan geldi, Ramazan gitti, Ramazan iyi, Ramazan kötü, Ramazan sıkıntılı, Ramazan sıcak!" demeyin. "Ramazan ayı" deyin, "Çünkü Ramazan Allah'ın isimlerinden biridir." diyor Ramazan sıcak!" demeyin. "Ramazan ayı" deyin, "Çünkü Ramazan Allah'ın isimlerinden biridir." diyor Peygamber Efendimiz. Bu da Arap diliyle ilgili bir meseledir.Peygamber Efendimiz.

Bu da Arap diliyle ilgili bir meseledir.
Ramazan, "yakmak kavurmak" demek.Ramazan, "yakmak kavurmak" demek. "Güneşin bir şeyi yakması, karartması, kavurması, çok sıcak olmak" mânasına geliyor. "Güneşin bir şeyi yakması, karartması, kavurması, çok sıcak olmak" mânasına geliyor.

Eskiden bu ayların isimleri verildiği zamanda o ay, sıcak zamana rastlamış.Eskiden bu ayların isimleri verildiği zamanda o ay, sıcak zamana rastlamış. Aslında Ramazan, senenin bütün mevsimlerini dolaşır, her yıl on bir gün geriye gele gele, gele gele,Aslında Ramazan, senenin bütün mevsimlerini dolaşır, her yıl on bir gün geriye gele gele, gele gele, Temmuz'dayken Haziran'a gelir bir dahaki sene. Haziran biter üç sene sonra Mayıs'a gelir. Temmuz'dayken Haziran'a gelir bir dahaki sene. Haziran biter üç sene sonra Mayıs'a gelir. Mayıs biter Nisan'a gelir; geriye doğru aradan otuz küsur sene geçtikten sonra,Mayıs biter Nisan'a gelir; geriye doğru aradan otuz küsur sene geçtikten sonra, otuz sene geçtikten sonra bakarsın yine Temmuz'a gelmiş, sıcak günlere rastlamış. otuz sene geçtikten sonra bakarsın yine Temmuz'a gelmiş, sıcak günlere rastlamış.

Biz mesela böyle bir iki Ramazan gördük. İyice sıcak olan; orakların,Biz mesela böyle bir iki Ramazan gördük. İyice sıcak olan; orakların, harmanların biçildiği, yapıldığı zamanlarda Ramazanlar gördük, yine gördük, şimdi bahara doğru gidiyor. harmanların biçildiği, yapıldığı zamanlarda Ramazanlar gördük, yine gördük, şimdi bahara doğru gidiyor.

Kurban, hac ayı kış gününde de oldu, tir tir titredik, paltolarımızı giydik,Kurban, hac ayı kış gününde de oldu, tir tir titredik, paltolarımızı giydik, hasta olduk, antibiyotikler aldık; şimdi çok sıcaklara geldi; değişir ama ilk isimlendirildiği zamanda hasta olduk, antibiyotikler aldık; şimdi çok sıcaklara geldi; değişir ama ilk isimlendirildiği zamanda sıcak mevsime rastlandığından o zaman şehr-ü Ramazân demişler. sıcak mevsime rastlandığından o zaman şehr-ü Ramazân demişler. "Her tarafı yakıp kavurma ayı" demişler, oradan o isim olmuş. Bazı büyükler de; "Her tarafı yakıp kavurma ayı" demişler, oradan o isim olmuş.

Bazı büyükler de;

"Bu yakıp kavurma ismi; Ramazan ayında yapılan ibadetlerden, taatlerden"Bu yakıp kavurma ismi; Ramazan ayında yapılan ibadetlerden, taatlerden kulların günahları mahvolduğundan, yok olup gittiğinden verilmiştir." diyorlar. kulların günahları mahvolduğundan, yok olup gittiğinden verilmiştir." diyorlar.

İsim ne olursa olsun, doğru olan şekil, şehr-ü Ramazân demektir.İsim ne olursa olsun, doğru olan şekil, şehr-ü Ramazân demektir. "Ramazan ayı" demek lazım, "Yanlış anlamaya sebep oluyor." diye mutlak kullanmamak lazım. "Ramazan ayı" demek lazım, "Yanlış anlamaya sebep oluyor." diye mutlak kullanmamak lazım.

"'Arap dilinin inceliği içinde yanlış anlamaya sebep olur.' diye, 'Öyle demeyin.'" demiş. "'Arap dilinin inceliği içinde yanlış anlamaya sebep olur.' diye, 'Öyle demeyin.'" demiş.

Gelelim bundan sonraki hadîs-i şerîfe; artık "Şöyle demeyin, böyle demeyin." tavsiyeleri bitti. Gelelim bundan sonraki hadîs-i şerîfe; artık "Şöyle demeyin, böyle demeyin." tavsiyeleri bitti.

Lâ tekûmü's-sâ'atü hattâ yetebâhe'n-nâsü fi'l-mesâcid. Lâ tekûmü's-sâ'atü hattâ yetebâhe'n-nâsü fi'l-mesâcid.

Bir hadîs-i şerîf kısa; çok kaynakları var. Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, İbn Mace, İbn Abdilber,Bir hadîs-i şerîf kısa; çok kaynakları var. Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, İbn Mace, İbn Abdilber, İbn Hibban, Taberânî, Beyhâkî vesaire, Dârimî, İbn Hüzeyme, İbn Hibban, Taberânî, Beyhâkî vesaire, Dârimî, İbn Hüzeyme, bu hadîs-i şerîfi Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Diyor ki; bu hadîs-i şerîfi Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmişler.

Diyor ki;

Lâ tekûmü's-sâ'a. "Kıyamet kopmaz, kıyamet kopmayacak."Lâ tekûmü's-sâ'a. "Kıyamet kopmaz, kıyamet kopmayacak." Hattâ yetebâhe'n-nâsü fi'l-mesâcid. "İnsanlar mescidlerde birbirleriyle övünmedikçe; Hattâ yetebâhe'n-nâsü fi'l-mesâcid. "İnsanlar mescidlerde birbirleriyle övünmedikçe; birbirlerine karşı övünmedikçe." Burada başlıca iki mâna var; o iki mânayı söyleyeceğim: birbirlerine karşı övünmedikçe."

Burada başlıca iki mâna var; o iki mânayı söyleyeceğim:

Bir; "Mescitler konusunda birbirleriyle övünmedikçe kıyamet kopmaz." Bir; "Mescitler konusunda birbirleriyle övünmedikçe kıyamet kopmaz."

Fi'l-mesâcid, Arapça mânası itibariyle; "mescitler mevzuunda" demek olabilir. Şöyle derler: Fi'l-mesâcid, Arapça mânası itibariyle; "mescitler mevzuunda" demek olabilir.

Şöyle derler:

"Bizim mescidimizin kubbesi daha büyük, sizinki bu kadar büyük mü?"Bizim mescidimizin kubbesi daha büyük, sizinki bu kadar büyük mü? Bizimkinin şu kadar nakışları var, bizimkinin camları şöyle süslü, sizinki öyle mi?Bizimkinin şu kadar nakışları var, bizimkinin camları şöyle süslü, sizinki öyle mi? Bizimkinin şurası şöyle, burası böyle, bizimkine biz şu kadar milyon harcamışız, siz o kadar harcadınız mı?Bizimkinin şurası şöyle, burası böyle, bizimkine biz şu kadar milyon harcamışız, siz o kadar harcadınız mı? Bizimkinin altı tane, sekiz tane, on tane minaresi var, şu kadar şerefesi var; sizinkinin var mı?" diye Bizimkinin altı tane, sekiz tane, on tane minaresi var, şu kadar şerefesi var; sizinkinin var mı?" diye işi nereye dökmüşler? Süse, ziynete, dış görünüşe dökmüşler. işi nereye dökmüşler? Süse, ziynete, dış görünüşe dökmüşler.

Halbuki Peygamber Efendimiz'in mescid-i şerîfi, Medine-i Münevvere'deHalbuki Peygamber Efendimiz'in mescid-i şerîfi, Medine-i Münevvere'de kurduğu mescidin örtüsü, üst tarafı hurma dallarından idi, altı kumluktu.kurduğu mescidin örtüsü, üst tarafı hurma dallarından idi, altı kumluktu. Belki bazı yerlerinde hurmadan hasırları vardı, öyle sade ve basitti. Duvarları balçıktan sıvanmıştı. Belki bazı yerlerinde hurmadan hasırları vardı, öyle sade ve basitti. Duvarları balçıktan sıvanmıştı. O mescitlerin ziynetlenmesi, süslenmesi, nakışlanması vesairesi insanların zâhire düşkünlüğünden,O mescitlerin ziynetlenmesi, süslenmesi, nakışlanması vesairesi insanların zâhire düşkünlüğünden, işin aslını unutmalarından oluyor. Koca koca mescitler yapıyorsun, hiç kimse yok.işin aslını unutmalarından oluyor. Koca koca mescitler yapıyorsun, hiç kimse yok. Ecdat koca koca camiler yapmış, selatin camileri; içlerinde bir saf insan var. İki saf olmaz!Ecdat koca koca camiler yapmış, selatin camileri; içlerinde bir saf insan var. İki saf olmaz! Asıl mühim olan cemaattir. Camileri yapıyorlar; kapısına bir kilit vuruyor, ondan sonra gidiyor.Asıl mühim olan cemaattir.

Camileri yapıyorlar; kapısına bir kilit vuruyor, ondan sonra gidiyor.
Gidiyorsun, caminin orasından dolaşıyorsun, burasından dolaşıyorsun, imamı arıyorsun,Gidiyorsun, caminin orasından dolaşıyorsun, burasından dolaşıyorsun, imamı arıyorsun, müezzini arıyorsun; ortada yok.müezzini arıyorsun; ortada yok. Camiyi açtıracaksın, namaz vaktinde ibadet edeceksin, bir köyde bekliyorsun, hiç kimse yok. Camiyi açtıracaksın, namaz vaktinde ibadet edeceksin, bir köyde bekliyorsun, hiç kimse yok.

Dayımız ticari münasebetle bizim Çanakkale'nin bir köyüne gitmiş;Dayımız ticari münasebetle bizim Çanakkale'nin bir köyüne gitmiş; "Yahu, ikindi olmadı mı, vakit geçiyor, ezanı da duymadık." diye söyleyince demişler ki;"Yahu, ikindi olmadı mı, vakit geçiyor, ezanı da duymadık." diye söyleyince demişler ki; "Ezanı duymazsın, çünkü burada ezan okunmuyor!" "Vay, niye okunmuyor?" demiş. "Ezanı duymazsın, çünkü burada ezan okunmuyor!"

"Vay, niye okunmuyor?" demiş.

"Kaç aydır imamımız, müezzinimiz yok." demişler. "Yahu, imamsız müezzinsiz köy olur mu?" demiş. "Kaç aydır imamımız, müezzinimiz yok." demişler.

"Yahu, imamsız müezzinsiz köy olur mu?" demiş.

Oluyor işte! "Peki, sizin içinizden bir tanesi ölünce ne yapıyorsunuz?" Oluyor işte!

"Peki, sizin içinizden bir tanesi ölünce ne yapıyorsunuz?"

Komşu köyden çağırıyorlarmış. "'Niye yapmıyorsunuz?Komşu köyden çağırıyorlarmış.

"'Niye yapmıyorsunuz?
Parası benden, maaşı benden, siz buraya bir imam bulun.' dediğim halde imam bulmadılar." diyor. Parası benden, maaşı benden, siz buraya bir imam bulun.' dediğim halde imam bulmadılar." diyor.

"Öyle dediğim halde imam ve müezzin bulmadılar." diyor. "Öyle dediğim halde imam ve müezzin bulmadılar." diyor.

Çanakkale memleketim olduğundan benim de yani canım istedi ki -üniversitede vazifem var ama-Çanakkale memleketim olduğundan benim de yani canım istedi ki -üniversitede vazifem var ama- o köye gideyim, üç ay, beş-altı ay, sekiz ay, bir sene neyse; kalayım,o köye gideyim, üç ay, beş-altı ay, sekiz ay, bir sene neyse; kalayım, o köyde ezan okuyayım, halka biraz anlatayım. o köyde ezan okuyayım, halka biraz anlatayım.

Dinsiz imansız, camisiz ezansız memleket olur mu?Dinsiz imansız, camisiz ezansız memleket olur mu? Bu çocuklar din iman duygusundan mahrum yetişirse sonra iş nereye varacak? Bu çocuklar din iman duygusundan mahrum yetişirse sonra iş nereye varacak?

Bu insanların böyle acayip halleri var. Mescidin kıymetini kaybetmişler.Bu insanların böyle acayip halleri var. Mescidin kıymetini kaybetmişler. Mühim olan mescidin ibadet yeri olması, içindeki cemaatin birikmesi, hayırları işlemesi,Mühim olan mescidin ibadet yeri olması, içindeki cemaatin birikmesi, hayırları işlemesi, müslümanların muhabbetidir. Buradaki bu kalabalığın kıymeti nerede? müslümanların muhabbetidir.

Buradaki bu kalabalığın kıymeti nerede?

Bu kalabalığın kıymeti, müslümanların burada muhabbetle, kardeş olarak,Bu kalabalığın kıymeti, müslümanların burada muhabbetle, kardeş olarak, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri dinlemesindedir. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri dinlemesindedir.

Bir mâna bu; mescitlerin nakşı ile, şekliyle, şemâliyle, büyüklüğüyle övünüyorlar ama öz yok.Bir mâna bu; mescitlerin nakşı ile, şekliyle, şemâliyle, büyüklüğüyle övünüyorlar ama öz yok. Şekil var, zarf var, mazruf yok. Dış var, iç yok; bir o mânaya gelebilir. Şekil var, zarf var, mazruf yok. Dış var, iç yok; bir o mânaya gelebilir.

Bir mânayı da burada, şerhte söylemiyor ama bu hadîs-i şerîften, âcizane ben bir de şöyle anlıyorum: Bir mânayı da burada, şerhte söylemiyor ama bu hadîs-i şerîften, âcizane ben bir de şöyle anlıyorum:

"Mescitlerde insanlar birbirlerine böbürlenmedikçe kıyamet kopmaz." Mescit ne? "Mescitlerde insanlar birbirlerine böbürlenmedikçe kıyamet kopmaz."

Mescit ne?

İbadet yeri. Burası övünmenin yeri mi? Övünülecek yer mi? İbadet yeri.

Burası övünmenin yeri mi? Övünülecek yer mi?

O kalkmış övünüyor, bu kalkmış övünüyor; "Benim soyum şöyledir, benim sülalem böyledir,O kalkmış övünüyor, bu kalkmış övünüyor; "Benim soyum şöyledir, benim sülalem böyledir, ben şöyle asil adamım, ben şöyle ağayım paşayım." Öbür tarafta ötekisi de kalkıyor; ben şöyle asil adamım, ben şöyle ağayım paşayım." Öbür tarafta ötekisi de kalkıyor; kavmiyet veya bir kabile taassubu yapıyor. kavmiyet veya bir kabile taassubu yapıyor.

İnsanlar dinin özünü unutmuşlar, mescitleri kendi keyiflerinin icrâ edildiği yerler hâline getirmişler.İnsanlar dinin özünü unutmuşlar, mescitleri kendi keyiflerinin icrâ edildiği yerler hâline getirmişler. Mescitler asli hüviyetlerinde değil, asli fonksiyonlarını, vazifelerini yapmıyor da böyle raydan çıkmış;Mescitler asli hüviyetlerinde değil, asli fonksiyonlarını, vazifelerini yapmıyor da böyle raydan çıkmış; insanın çok dikkatli olması lazım. Peygamber Efendimiz diyor ki; insanın çok dikkatli olması lazım.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Mescide gelip de kaybolmuş devesini seslenip soran insanın Allah devesini buldurtmasın!"Mescide gelip de kaybolmuş devesini seslenip soran insanın Allah devesini buldurtmasın! Buldurtmasın Allah!" diyor. Kapıya gelecek diyecek ki; "Ey cemaat, siz orada derli toplusunuz,Buldurtmasın Allah!" diyor.

Kapıya gelecek diyecek ki; "Ey cemaat, siz orada derli toplusunuz,
benim şu renkte, şu boyda, bu posta bir devem kayboldu, gören var mı?" benim şu renkte, şu boyda, bu posta bir devem kayboldu, gören var mı?"

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde; "Onun devesini Allah buldurtmasın!" diyor. Neden? Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde; "Onun devesini Allah buldurtmasın!" diyor.

Neden?

Mescit deve bulma yeri değil.Mescit deve bulma yeri değil. Mescit ibadethane, asıl gayesinden başka maksatla kullanılmaz; kullanılmasına karşı çıkıyor. Mescit ibadethane, asıl gayesinden başka maksatla kullanılmaz; kullanılmasına karşı çıkıyor.

Onun için mescitlerin asli hüviyetinde; Allah'a ibadet yeri olarak, ancak Kur'an'ın emirlerinin,Onun için mescitlerin asli hüviyetinde; Allah'a ibadet yeri olarak, ancak Kur'an'ın emirlerinin, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin okunduğu, fıkhın öğretildiği,Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin okunduğu, fıkhın öğretildiği, dine hizmet eden yerler olması lazım.dine hizmet eden yerler olması lazım. Aslında mescitlerin sabaha kadar açık olması lazım ama açık bıraktığı zaman mikrofon çalınıyor, Aslında mescitlerin sabaha kadar açık olması lazım ama açık bıraktığı zaman mikrofon çalınıyor, hoparlör çalınıyor, halılar katlanıp katlanıp götürülüyor. hoparlör çalınıyor, halılar katlanıp katlanıp götürülüyor.

İmam efendi, müezzin efendi biraz gevşek bulunursa uykusu derinse kubbenin kurşunları gidiyor,İmam efendi, müezzin efendi biraz gevşek bulunursa uykusu derinse kubbenin kurşunları gidiyor, taşları gidiyor, hasırlar gidiyor; bir şey kalmıyor. taşları gidiyor, hasırlar gidiyor; bir şey kalmıyor. Zaman bozulunca herkes de kilit vurmaya mecbur kalıyor. Zaman bozulunca herkes de kilit vurmaya mecbur kalıyor.

Aslında doğru olan şekil; burada gece ibadet etmek isteyen gece ibadet edecek,Aslında doğru olan şekil; burada gece ibadet etmek isteyen gece ibadet edecek, gündüz ibadet etmek isteyen her zaman gelecek. Evinde ibadet imkânı bulamayan buraya sığınacak. gündüz ibadet etmek isteyen her zaman gelecek. Evinde ibadet imkânı bulamayan buraya sığınacak. Ama o durumdan ayrılmış. Tabi biraz süslemekten oluyor. Ama o durumdan ayrılmış. Tabi biraz süslemekten oluyor. Süslemeyip sade olsa, çalınacak bir şey olmasa, o zaman ağzına kadar açarsın, herkes gelir.Süslemeyip sade olsa, çalınacak bir şey olmasa, o zaman ağzına kadar açarsın, herkes gelir. Kıymetli eşya koyunca böyle oluyor. Bursa'nın Ulu camiinde söylediler.Kıymetli eşya koyunca böyle oluyor.

Bursa'nın Ulu camiinde söylediler.
İncilerle yazılmış bir levha bir gün kaybolmuş. İncilerle yazılmış bir levha bir gün kaybolmuş. Yüzsüz arsız, dinsiz imansız, edepsiz insan çok.Yüzsüz arsız, dinsiz imansız, edepsiz insan çok. İnsan gözünü açmazsa çok şeyler oluyor. Allahu Teâlâ hazretleri, dinimize güzel sarılmamızı nasip eylesin. İnsan gözünü açmazsa çok şeyler oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri, dinimize güzel sarılmamızı nasip eylesin.
Mescitlerimizi hakiki ibadethane eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin razı olduğu ibadetlerin yapıldığı,Mescitlerimizi hakiki ibadethane eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin razı olduğu ibadetlerin yapıldığı, ilimlerin öğretildiği, mübarek mahaller eylesin. ilimlerin öğretildiği, mübarek mahaller eylesin.

Mescitlerimizi çoğaltsın, cemaatlerimizi çoğaltsın, müslümanları çoğaltsın;Mescitlerimizi çoğaltsın, cemaatlerimizi çoğaltsın, müslümanları çoğaltsın; İslâm'ı dünyanın her yerine vâsıl eylesin. Geçen bir gazetede okudum, hoşuma gitti: İslâm'ı dünyanın her yerine vâsıl eylesin.

Geçen bir gazetede okudum, hoşuma gitti:

Güney Amerika'da, Şili'de şu kadar müslüman aile, bu kadar müslüman nüfus…Güney Amerika'da, Şili'de şu kadar müslüman aile, bu kadar müslüman nüfus… Hiç hatırımızda hayalimizde olmayan yerlerde İslâm yayılıyor.Hiç hatırımızda hayalimizde olmayan yerlerde İslâm yayılıyor. İnşaallah harp olmazsa, darp olmazsa, birbirimize sargın olursak, birbirimizi iyi desteklersek,İnşaallah harp olmazsa, darp olmazsa, birbirimize sargın olursak, birbirimizi iyi desteklersek, gözümüzü açarsak, düşmanların oyunlarına düşmezsek,gözümüzü açarsak, düşmanların oyunlarına düşmezsek, düşmanların kötü kışkırtmaları yüzünden birbirimizin gırtlağına sarılmazsak,düşmanların kötü kışkırtmaları yüzünden birbirimizin gırtlağına sarılmazsak, ciğerini sökmezsek, müslümanlık her yerde hâkim olacaktır. ciğerini sökmezsek, müslümanlık her yerde hâkim olacaktır. Çünkü öteki dinler bâtıl; hak din her tarafı, okyanusları geçecek, Allah'ın izniyle kıtalara yayılacak. Çünkü öteki dinler bâtıl; hak din her tarafı, okyanusları geçecek, Allah'ın izniyle kıtalara yayılacak.

Allahu Teâlâ hazretleri bize o günleri göstersin. İstilaya uğramış İslâm beldelerini kurtarsın.Allahu Teâlâ hazretleri bize o günleri göstersin. İstilaya uğramış İslâm beldelerini kurtarsın. Esir kardeşlerimizi esaretten halâs eylesin. Hürriyetlerimizi elimizden almasın. Esir kardeşlerimizi esaretten halâs eylesin. Hürriyetlerimizi elimizden almasın. Hür olarak, malımızla canımızla hak yolda çalışmayı nasip eylesin.Hür olarak, malımızla canımızla hak yolda çalışmayı nasip eylesin. Evlatlarımızı, zürriyetlerimizi de mü'min kullar eylesin.Evlatlarımızı, zürriyetlerimizi de mü'min kullar eylesin. Bizden sonra küfrün pençesine düşürüp dinden imandan çıkanlardan eylemesin. Bizden sonra küfrün pençesine düşürüp dinden imandan çıkanlardan eylemesin.

Hâsılı kendimizi ve sevdiklerimizi, sevdiklerimizle beraber, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Hâsılı kendimizi ve sevdiklerimizi, sevdiklerimizle beraber, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Fâtiha-yı şerîfe mea'l-Besmele… Fâtiha-yı şerîfe mea'l-Besmele…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2