Namaz Vakitleri
İstanbul
11 Rebîü'l-Evvel 1447
03 September 2025
İmsak
04:56
Güneş
06:26
Öğle
13:09
İkindi
16:46
Akşam
19:40
Yatsı
21:04
Detaylı Arama

Hakiki Müslümanlık ve İman Kriterleri

Mehmed Zahid KOTKU

25 Rebîü'l-Evvel 1395 / 06.04.1975
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Hakiki Müslümanlık ve İman Kriterleri

Mehmed Zahid KOTKU

25 Rebîü'l-Evvel 1395 / 06.04.1975
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm.Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdüli’llâhirabbi’làlemîn.

Elhamdüli’llâhirabbi’làlemîn.
Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn.Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâVe’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. İ'lemû eyyühe'l-ihvânİ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullahenne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedinve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâsallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ahve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellemeVe bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:ennehû kâl: Lâ tekûnü müslimen hattâ yesleme’n-nâsü min lisânike ve yedike.

Lâ tekûnü müslimen hattâ yesleme’n-nâsü min lisânike ve yedike.
Bu geçen dersimizin son hadisiydi amaBu geçen dersimizin son hadisiydi ama ehemmiyetine binaen bugün bir kere daha tekrar ediyoruz.ehemmiyetine binaen bugün bir kere daha tekrar ediyoruz. Müslümanlığı biz her şeyi sathında arıyoruz.Müslümanlığı biz her şeyi sathında arıyoruz. Müslümanlık da sathi bir şey.Müslümanlık da sathi bir şey. Lâ İlâhe İllallâh dedik mi Muhammedu’r-Resûlullah.Lâ İlâhe İllallâh dedik mi Muhammedu’r-Resûlullah. Olduk Müslüman deriz.Olduk Müslüman deriz. Böyledir de amma bunun iç yüzünü, hakikatini anlamak istersekBöyledir de amma bunun iç yüzünü, hakikatini anlamak istersek bunları iyi dinlemek lazım.bunları iyi dinlemek lazım. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Müslüman olamazsın.

Müslüman olamazsın.
Müslümanlık öyle kolay değil.Müslümanlık öyle kolay değil. Şimdi müslümanlığa hakikaten biz şey yapsak,Şimdi müslümanlığa hakikaten biz şey yapsak, yani çoğumuz istemez, yapamaz ama içerisi istemez.yani çoğumuz istemez, yapamaz ama içerisi istemez. Müslümanlık çok nazik bir şeydir.Müslümanlık çok nazik bir şeydir. Onların yasakları, bu da olur mu der.Onların yasakları, bu da olur mu der. Bu da olur mu dedin mi nasıl olacak müslümanlık sonra?Bu da olur mu dedin mi nasıl olacak müslümanlık sonra? Müslümanın emrini dinlemek lazım.Müslümanın emrini dinlemek lazım. Peygamber’in dediğini de dinlemek lazım.Peygamber’in dediğini de dinlemek lazım. Dinlemeyince de olmaz.Dinlemeyince de olmaz. Binâenaleyh sen Müslüman olamazsın diyor.Binâenaleyh sen Müslüman olamazsın diyor. Hattâ yesleme’n-nâsü min lisânike ve yedike.

Hattâ yesleme’n-nâsü min lisânike ve yedike.
Allah muhafaza etsin.Allah muhafaza etsin. Bazı insanların, elinden, dilinden insanlar acizdirler.Bazı insanların, elinden, dilinden insanlar acizdirler. Acizlik getirirler yani.Acizlik getirirler yani. Aciz olurlar, taciz olurlar, rahatsız olurlar.Aciz olurlar, taciz olurlar, rahatsız olurlar. Aman şu adamın elinden, dilinden korunalım diyerekten.Aman şu adamın elinden, dilinden korunalım diyerekten. Demek ki sen müslüman olamazsın çünkü sendenDemek ki sen müslüman olamazsın çünkü senden herkes nefret ediyor.herkes nefret ediyor. Sana karşı belki kuvvetin var, kudretin var,Sana karşı belki kuvvetin var, kudretin var, bir şey diyemiyorlar ama senden taciz olduklarından dolayıbir şey diyemiyorlar ama senden taciz olduklarından dolayı sen müslüman sayılamazsın.sen müslüman sayılamazsın. Hakikaten Müslüman, hakiki bir müslüman sayılamazsın yani.Hakikaten Müslüman, hakiki bir müslüman sayılamazsın yani. Onun için Allah cümlemize iyi huylar, iyi ahlâklar,Onun için Allah cümlemize iyi huylar, iyi ahlâklar, kimseyi taciz etmedenkimseyi taciz etmeden böyle güzelce geçinen müslümanlardan etsin cümlemizi.böyle güzelce geçinen müslümanlardan etsin cümlemizi. Ve lâ tekûnü âlimen.

Ve lâ tekûnü âlimen.
Sen âlim de olamazsın.Sen âlim de olamazsın. İstersen dünyanın mekteplerindenİstersen dünyanın mekteplerinden profesör şehâdetnamen olsun, ne olursan ol,profesör şehâdetnamen olsun, ne olursan ol, âlim olamazsın.âlim olamazsın. Hattâ tekûne bi’l-ilmi âmilen.Hattâ tekûne bi’l-ilmi âmilen. İlminle âmil olmadıkça,İlminle âmil olmadıkça, ilminle âmil olmadıkça âlim sayılmazsın.ilminle âmil olmadıkça âlim sayılmazsın. Odalar dolu, kitabın var, yazmışsın, çizmişsin,Odalar dolu, kitabın var, yazmışsın, çizmişsin, okutmuşsun, okunmuşsun ama anlamamışsın.okutmuşsun, okunmuşsun ama anlamamışsın. Ve lâ tekûnü âbiden.

Ve lâ tekûnü âbiden.
Âbid de olamazsın.Âbid de olamazsın. Biz ibadet ediciyiz şimdi biz.Biz ibadet ediciyiz şimdi biz. Bize âbid derler.Bize âbid derler. İbadet ediyoruz çünkü.İbadet ediyoruz çünkü. İbadet ettiğimizden dolayı âbid demektirse deİbadet ettiğimizden dolayı âbid demektirse de diyor ki siz âbid olamazsınız.diyor ki siz âbid olamazsınız. Ne zaman?Ne zaman? Hattâ tekûne verian.

Hattâ tekûne verian.
Allah'tan son derece korkupAllah'tan son derece korkup şüphehattan kaçınmadıkça,şüphehattan kaçınmadıkça, şüphelerden kaçınmadıkça âbid olamazsınız.şüphelerden kaçınmadıkça âbid olamazsınız. Öyle yatıp kalkmakla, ibadet etmekleÖyle yatıp kalkmakla, ibadet etmekle âbid olsa ooo ne iyi o zaman.âbid olsa ooo ne iyi o zaman. Fakat verâ denilen Allah korkusununFakat verâ denilen Allah korkusunun hem de korkudan daha fazla olaraktan şüphe.hem de korkudan daha fazla olaraktan şüphe. Çünkü korku haramlardan kaçmak.Çünkü korku haramlardan kaçmak. Verâ şüphelerden kaçmak.Verâ şüphelerden kaçmak. Haramdan değil de haram acaba bunda bir şüphe var mı?Haramdan değil de haram acaba bunda bir şüphe var mı? Bundan kaçacagız.Bundan kaçacagız. Şimdi faizin haram olmadığını bilmeyen yok.Şimdi faizin haram olmadığını bilmeyen yok. Bundan kaçmak takvâdır.Bundan kaçmak takvâdır. Fakat verâ, burada şüpheli bir iş var ki bu işin içerisindeFakat verâ, burada şüpheli bir iş var ki bu işin içerisinde onu bırakır milyon kazanacağını bilse de.onu bırakır milyon kazanacağını bilse de. Verâ bu.Verâ bu. Ve lâ tekûnü verian.Ve lâ tekûnü verian. Bu verâ sahibi de olamazsın sen.Bu verâ sahibi de olamazsın sen. Hattâ tekûne zâhiden.

Hattâ tekûne zâhiden.
Zâhid olmadıkça.Zâhid olmadıkça. Dünya adamıysan olamazsın.Dünya adamıysan olamazsın. Zâhid, dünyaya kıymet vermeyen adam.Zâhid, dünyaya kıymet vermeyen adam. Tarik-i dünya dedikleri.Tarik-i dünya dedikleri. Tarik-i dünya olmakla beraber çalışmamak demek değil.Tarik-i dünya olmakla beraber çalışmamak demek değil. Tarih-i dünya demek çalışmamak da değil.Tarih-i dünya demek çalışmamak da değil. Çalışıp taksimat-ı İlahiyeye razı olmak.Çalışıp taksimat-ı İlahiyeye razı olmak. Allah bugün ne kısmet verdi, ona razıdır.Allah bugün ne kısmet verdi, ona razıdır. Kimse de şeysi yoktur.Kimse de şeysi yoktur. Öyleyse, etıli’s-samte.Öyleyse, etıli’s-samte. Sükût et çok.Sükût et çok. Sözünü çok kıs, sükût et.Sözünü çok kıs, sükût et. Ve eksiri’l-fikra.Ve eksiri’l-fikra. Çok da düşün.Çok da düşün. Düşünceni de çoğalt.Düşünceni de çoğalt. Biraz düşüncene vakit ayır.Biraz düşüncene vakit ayır. Şimdi bizim düşüncemizin,Şimdi bizim düşüncemizin, biz karnımızı doyursak yatmak mecburiyetine kalıyoruz.biz karnımızı doyursak yatmak mecburiyetine kalıyoruz. Sabahleyin kalkalım diyerekten.Sabahleyin kalkalım diyerekten. Sabahleyin kalkıyoruz.Sabahleyin kalkıyoruz. Hadi işimizin başına koşalım diyerekten.Hadi işimizin başına koşalım diyerekten. E ne zaman düşüneceğiz?E ne zaman düşüneceğiz? Bu düşünce tefekkürü.Bu düşünce tefekkürü. Allah'ın nimetlerine tefekkür.Allah'ın nimetlerine tefekkür. Allah'ın bize verdiği şu beden, sıhhat,Allah'ın bize verdiği şu beden, sıhhat, akıl, zekâ, sayısız nimetler.akıl, zekâ, sayısız nimetler. Her tarafta dolu.Her tarafta dolu. Fakat en çok kendinde var zaten.Fakat en çok kendinde var zaten. Başka dışarıya bakma.Başka dışarıya bakma. Kendine bak, kâfi.Kendine bak, kâfi. Bunları çok düşün.Bunları çok düşün. Bunları sana vereni de bul.Bunları sana vereni de bul. Öyle düşünme, hayvandaki düşünme gibi değil de.Öyle düşünme, hayvandaki düşünme gibi değil de. İnsanca düşün de.İnsanca düşün de. Bunları sana vereni bul.Bunları sana vereni bul. Şimdi bu camiyi insan görür de,Şimdi bu camiyi insan görür de, bu camiyi kim yaptı diye aramazsa,bu camiyi kim yaptı diye aramazsa, bu levhayı görür de, bu levha kimin eseridir diyemezse,bu levhayı görür de, bu levha kimin eseridir diyemezse, görmüşün ne fayda, onu herkes görüyor.görmüşün ne fayda, onu herkes görüyor. Fakat bu görmenin, düşünmenin arkasındakiFakat bu görmenin, düşünmenin arkasındaki idrake gitmek lazım.idrake gitmek lazım. Ve ekılle’d-dahike.

Ve ekılle’d-dahike.
Çok da gülme.Çok da gülme. Çok gülmek, fe inne kesrate’d-dahikiÇok gülmek, fe inne kesrate’d-dahiki müfsidetün li’l-kalbi, kalbi öldürür.müfsidetün li’l-kalbi, kalbi öldürür. İnsanın hayatı kalbine bağlıdır.İnsanın hayatı kalbine bağlıdır. Kalp de kalp olmayınca, yoksa o makinenin işlemesi değil makbul.Kalp de kalp olmayınca, yoksa o makinenin işlemesi değil makbul. O makinenin işlemesi bile makbul olsa,O makinenin işlemesi bile makbul olsa, o makine dürüst işleyemeyince vücut çeşit arızalar geçiriyor.o makine dürüst işleyemeyince vücut çeşit arızalar geçiriyor. Bazende ansızın götürüyor, niçin?Bazende ansızın götürüyor, niçin? Bozuk kalp.

Bozuk kalp.
Kalbin bozuğu nasıl cesedi alıp götürüyorsaKalbin bozuğu nasıl cesedi alıp götürüyorsa gönül dediğimiz gönlün de bozukluğu,gönül dediğimiz gönlün de bozukluğu, çok gülmekten ileri geliyor ki o da ölüyor.çok gülmekten ileri geliyor ki o da ölüyor. Bir tanesi de altında yine vardı.Bir tanesi de altında yine vardı. Lâ tekûnû ayyâbîne.

Lâ tekûnû ayyâbîne.
Ey Müslümanlar, siz ayıplayıcı olmayınız.Ey Müslümanlar, siz ayıplayıcı olmayınız. İnsanlarda kusur görerekten,İnsanlarda kusur görerekten, şunun şu kusuru var, bunun da bu kusuru var diyerektenşunun şu kusuru var, bunun da bu kusuru var diyerekten insanları ayıplamaya kalkmayın.insanları ayıplamaya kalkmayın. Ayıpsız kimseyi bulamazsınız.Ayıpsız kimseyi bulamazsınız. Herkesin bir çeşit kusuru vardır.Herkesin bir çeşit kusuru vardır. Sendeki kusur budur, bendeki kusur budur.Sendeki kusur budur, bendeki kusur budur. Sen kendi kusurunu görmezsin, bendeki kusuru görürsün,Sen kendi kusurunu görmezsin, bendeki kusuru görürsün, bu ayıp şey.bu ayıp şey. Kusur arıyorsan, kendi kusurlarını tashih edebiliyor musun?Kusur arıyorsan, kendi kusurlarını tashih edebiliyor musun? Ne mutlu sana!Ne mutlu sana! Kendi kusurlarına tashih edemeden başkasının da kusuru aramakKendi kusurlarına tashih edemeden başkasının da kusuru aramak ayıp bir şeydir.ayıp bir şeydir. Ve lâ meddâhîne.

Ve lâ meddâhîne.
Kimseyi de övücü olma.Kimseyi de övücü olma. Meth edici, arşa çıkarıcı olma.Meth edici, arşa çıkarıcı olma. Ve lâ ta’ânîne.Ve lâ ta’ânîne. Ta’ân edici de olma.Ta’ân edici de olma. Kimseyi de ta’ân etme.Kimseyi de ta’ân etme. Şimdi, lâ telbesü’l-kumüsa.

Şimdi, lâ telbesü’l-kumüsa.
Hacılara hacılıktaki kıyafetlerini beyan ediyor.Hacılara hacılıktaki kıyafetlerini beyan ediyor. Bu mühim bir şeydir.Bu mühim bir şeydir. Hep buraya haccıya gideriz.Hep buraya haccıya gideriz. Her sene bir kusurumuz çıkar.Her sene bir kusurumuz çıkar. Bilmediğimiz için.Bilmediğimiz için. Şimdi ayaklarımıza bazen işte oranın pabuçları var.Şimdi ayaklarımıza bazen işte oranın pabuçları var. Şıp şıp diyorlar.Şıp şıp diyorlar. Onu giyeriz.Onu giyeriz. Bir kısım gelir bundan olmaz hacılık der, neden?Bir kısım gelir bundan olmaz hacılık der, neden? Bak bunun üstü senin ayağının üstünü örtüyor, der.

Bak bunun üstü senin ayağının üstünü örtüyor, der.
Bundan hacılık yapamazsın. Ya!Bundan hacılık yapamazsın. Ya! Bu parmakların arasına geçen ince bir şey var,Bu parmakların arasına geçen ince bir şey var, onu takacaksın da onun ile olacaksın.onu takacaksın da onun ile olacaksın. Hâlbuki peygamberin şimdi, dinleyin bakın.

Hâlbuki peygamberin şimdi, dinleyin bakın.
Lâ telbesü’l-kumüsa.Lâ telbesü’l-kumüsa. Esbab giyme.Esbab giyme. Ve le’l-amâime.Ve le’l-amâime. Başına sarık ve takke giyme.Başına sarık ve takke giyme. Ve le’s-serâvilâti.Ve le’s-serâvilâti. Ayağına don da giyme.Ayağına don da giyme. Ve le’l-berânise ve le’l-hifâfe.Ve le’l-berânise ve le’l-hifâfe. Mest ve onun gibi şeylerde giyme, başlık gibi şeyler.Mest ve onun gibi şeylerde giyme, başlık gibi şeyler. Yalnız hastalar müstesna.Yalnız hastalar müstesna. Güneşe dayanamayan başlar olur, filan olur.Güneşe dayanamayan başlar olur, filan olur. Onlar başlarını güneşin şiddetinden korumakOnlar başlarını güneşin şiddetinden korumak için bir şey örterlerse teczir edilmiştir.için bir şey örterlerse teczir edilmiştir. Sonra bu başörtüsünün bütün gün olursa başta durursaSonra bu başörtüsünün bütün gün olursa başta durursa o zaman kurban kesme cezası olur.o zaman kurban kesme cezası olur. Yoksa yarım saat, bir saat başta örtülü durmuş,Yoksa yarım saat, bir saat başta örtülü durmuş, ondan bir şey lazım gelmez.ondan bir şey lazım gelmez. Olsa olsa bir sadaka verirsin.Olsa olsa bir sadaka verirsin. Bununla affolunur.Bununla affolunur. Mesti giymeyin.Mesti giymeyin. İllâ ehadün lâ yecidü’n-na’leyni.

İllâ ehadün lâ yecidü’n-na’leyni.
Şimdi oradaki ayakkabıların satılan ayakkabıları bulamıyoruz, alalım.Şimdi oradaki ayakkabıların satılan ayakkabıları bulamıyoruz, alalım. Ayağımızda da mestimiz var.Ayağımızda da mestimiz var. Bu mestimizin arkasını keseriz.Bu mestimizin arkasını keseriz. O zaman onunla da hac ederiz.O zaman onunla da hac ederiz. Çıkarın, evet.Çıkarın, evet. Fe’l-yelbesi’l-huffeyni.Fe’l-yelbesi’l-huffeyni. Bu mestlerini giysin.Bu mestlerini giysin. Ve’l-yekta’hümâ esfele mine’l-ka’beyni.Ve’l-yekta’hümâ esfele mine’l-ka’beyni. Topuklarından aşağısını kesiversin.Topuklarından aşağısını kesiversin. Orasını kesince ayak meydanı çıkar, arka tarafından.Orasını kesince ayak meydanı çıkar, arka tarafından. Ön tarafından değil.Ön tarafından değil. Mestte böyle.Mestte böyle. Ve lâ telbesû mine’s-siyâbi şey’en messehû za’ferânün.

Ve lâ telbesû mine’s-siyâbi şey’en messehû za’ferânün.
Giydiğimiz ihramlara da ze’fâran boyası vurulmuş olmasın.Giydiğimiz ihramlara da ze’fâran boyası vurulmuş olmasın. Ve lâ tentekibü’l-mer’etü’l-muhrimetü.Ve lâ tentekibü’l-mer’etü’l-muhrimetü. Kadın yüzüne peçe takmasın.Kadın yüzüne peçe takmasın. Orası ayrı bir yer.Orası ayrı bir yer. Ancak orada yüzüne kadın yüzüne peçe takmak isterseAncak orada yüzüne kadın yüzüne peçe takmak isterse tellerden veyahutta ince çöplerdentellerden veyahutta ince çöplerden şöyle önlük yapar, yüzüne değmesin.şöyle önlük yapar, yüzüne değmesin. Yüzüne değmemek şartıyla geriden yapar.Yüzüne değmemek şartıyla geriden yapar. Örterlerse işte bilmediklerindendir.Örterlerse işte bilmediklerindendir. Örten içeriden tel ile bir şeyle böyle koyacak ki yüzüneÖrten içeriden tel ile bir şeyle böyle koyacak ki yüzüne değdirmesin, kafes gibi yani.değdirmesin, kafes gibi yani. Ve lâ telbesü’l-kuffâzeyni.

Ve lâ telbesü’l-kuffâzeyni.
Eldiven de giyemezler.Eldiven de giyemezler. Elim görülmesin diye burada sofuluk yaparız ya.Elim görülmesin diye burada sofuluk yaparız ya. Orada da tabii görülmesin diye sofuluk yapıp da ellerini örtmek,Orada da tabii görülmesin diye sofuluk yapıp da ellerini örtmek, yüzlerini örtmeyi de tecriz etmemişler.yüzlerini örtmeyi de tecriz etmemişler. Örterse yüzünü, uzaktan örtecek.Örterse yüzünü, uzaktan örtecek. Eline hiç yok.Eline hiç yok. Bu, Efendimiz'den sormuşlar,Bu, Efendimiz'den sormuşlar, hacı nasıl giyinecek diyerekten de,hacı nasıl giyinecek diyerekten de, ona karşılık Cenâb-ı Peygamber de bu cevabı vermişler.ona karşılık Cenâb-ı Peygamber de bu cevabı vermişler. Lâ telekkavü’l-celebe.

Lâ telekkavü’l-celebe.
Şimdi ekseriyetle tacirler yollara çıkarlar,Şimdi ekseriyetle tacirler yollara çıkarlar, köylüyü yolda tutar,köylüyü yolda tutar, köylünün şehirde getirip satacağınıköylünün şehirde getirip satacağını yolda köylünün elinden alır kiyolda köylünün elinden alır ki köylü yükten kurtulmuş olup diyerekten, o da satar.köylü yükten kurtulmuş olup diyerekten, o da satar. Hak vermiyor da.Hak vermiyor da. Sen bunu yolda alırsın ammaSen bunu yolda alırsın amma şehirde köylü piyasayı öğrendikten sonraşehirde köylü piyasayı öğrendikten sonra sana razı olursa sattığı piyasaya, senindir mal.sana razı olursa sattığı piyasaya, senindir mal. Yok razı olmazsa malı sahibine iade edersin.Yok razı olmazsa malı sahibine iade edersin. Fe sâhibühû bi’l-hiyâri izâ ete’s-sûka.Fe sâhibühû bi’l-hiyâri izâ ete’s-sûka. Sahibi muhayyerdir.Sahibi muhayyerdir. Çarşıya gidip de piyasayı öğrendikten sonra,Çarşıya gidip de piyasayı öğrendikten sonra, sen beni aldatmışsın birader.sen beni aldatmışsın birader. Bak piyasa bugün kaç para?Bak piyasa bugün kaç para? Ben isterim malımı dediği vakitte iade etmek lazım.Ben isterim malımı dediği vakitte iade etmek lazım. Bunu da kim verir?Bunu da kim verir? Lâ temûtenne ve aleyke deynün.

Lâ temûtenne ve aleyke deynün.
Üzerinde borç varken ölme.Üzerinde borç varken ölme. Ölmemek kimsenin elinde değil ki.Ölmemek kimsenin elinde değil ki. Ecel geldi mi alıp götürüyor insanı.Ecel geldi mi alıp götürüyor insanı. Yani borçlu olma.Yani borçlu olma. Borçlanmayı bir kendine sanat yapma.Borçlanmayı bir kendine sanat yapma. Bazı insanlar daima borçlu olmayı severler.Bazı insanlar daima borçlu olmayı severler. İşlerini beceremezler.İşlerini beceremezler. Fe innemâ hiye’l-hasenâtü ve’s-seyyiâtü.

Fe innemâ hiye’l-hasenâtü ve’s-seyyiâtü.
Bu hem hasenattır, hem seyyiattır.Bu hem hasenattır, hem seyyiattır. Yani senin hasenatını elinden alır.Yani senin hasenatını elinden alır. Hasenat.Hasenat. Veremezsin borcu, gidersin.Veremezsin borcu, gidersin. Arkadaki mirasçın da onu tanımaz.Arkadaki mirasçın da onu tanımaz. Senin hasenelerin elinden gider bu.Senin hasenelerin elinden gider bu. Lâ tenzirû, fe inne’n-nüzûra lâ yüğnî mine’l-kaderi şey’en.

Lâ tenzirû, fe inne’n-nüzûra lâ yüğnî mine’l-kaderi şey’en.
Ben şu işim olursa bir kurban keserim.Ben şu işim olursa bir kurban keserim. Yahut şunu okuyayım, bunu okutayım filan böyle bir şeyler derler.Yahut şunu okuyayım, bunu okutayım filan böyle bir şeyler derler. Nezir eder.Nezir eder. İşi de olur, ben nezrettim de işim oldu, der.İşi de olur, ben nezrettim de işim oldu, der. Bu olmaz şey.Bu olmaz şey. Nezir etmekle iş meydana gelmez, niçin?Nezir etmekle iş meydana gelmez, niçin? Bak ne diyor:Bak ne diyor: Ve innemâ yüstehracü bihî mine’l-behîli.

Ve innemâ yüstehracü bihî mine’l-behîli.
O işin olmasından dolayı ancak o bahil olan insanınO işin olmasından dolayı ancak o bahil olan insanın parasının çıkmasından vardır faydası.parasının çıkmasından vardır faydası. Kurban parası beş yüz, bin lira verecek.Kurban parası beş yüz, bin lira verecek. Onun çıkmasına vesile oldu, yoksa o iş yine olacaktı.Onun çıkmasına vesile oldu, yoksa o iş yine olacaktı. Yani ister adasın, ister adamasın.Yani ister adasın, ister adamasın. Adadın diye olmadı o iş.Adadın diye olmadı o iş. Olacaktı, oldu.Olacaktı, oldu. Fakat sen de onu adadın,Fakat sen de onu adadın, bu para senden çıkıp fukaraların boğazına girsin diyerekten.bu para senden çıkıp fukaraların boğazına girsin diyerekten. Faydalı oldu, o kadar faydalı oldu.Faydalı oldu, o kadar faydalı oldu. Lâ tüneccisû mevtâküm,

Lâ tüneccisû mevtâküm,
fe inne’l-müslime leyse bi necsin hayyen ve lâ meyyiten.fe inne’l-müslime leyse bi necsin hayyen ve lâ meyyiten. Şimdi öldü mü cenaze, necis oldu derler.Şimdi öldü mü cenaze, necis oldu derler. Öyle şey olmaz.Öyle şey olmaz. Müslümanın ölüsü de dirisi de temizdir.Müslümanın ölüsü de dirisi de temizdir. Fe inne’l-müslime leyse bi necsin hayyen ve lâ meyyiten.Fe inne’l-müslime leyse bi necsin hayyen ve lâ meyyiten. İster ölsün, ister diri olsun daima müslüman temizdir, temiz.İster ölsün, ister diri olsun daima müslüman temizdir, temiz. İman sahibi.İman sahibi. Lâ tentiku’ş-şeybe.

Lâ tentiku’ş-şeybe.
Siz sakın beyazlanan, yüzlerinizdeki biten beyazları koparmayın.Siz sakın beyazlanan, yüzlerinizdeki biten beyazları koparmayın. İhtiyarlık alameti olan beyazları koparmayın.İhtiyarlık alameti olan beyazları koparmayın. Fe innehû nûru’l-müslimi.

Fe innehû nûru’l-müslimi.
Bu beyazlar müslümanın nurudur.Bu beyazlar müslümanın nurudur. Hazreti Ömer radıyallahu anh da kendisine bir vaiz gelirmiş.Hazreti Ömer radıyallahu anh da kendisine bir vaiz gelirmiş. Ya Ömer, neler diyorsa Allah'tan korkYa Ömer, neler diyorsa Allah'tan kork diyerekten bir şeyler söylüyormuş.diyerekten bir şeyler söylüyormuş. Sakalında bir gün ak belirmiş.Sakalında bir gün ak belirmiş. Demek ki gençlik devri.Demek ki gençlik devri. Demiş gelme artık, neden?Demiş gelme artık, neden? Alamet geldi demiş.Alamet geldi demiş. İstemez artık, vaiz geldi, nur geldi.İstemez artık, vaiz geldi, nur geldi. Onun için bunlar, bazı insanlar nedenseOnun için bunlar, bazı insanlar nedense istemezler beyaz görünsün, ihtiyar demesinler diyerekten.istemezler beyaz görünsün, ihtiyar demesinler diyerekten. Onları birer birer alarak koparmağa çalışır kiOnları birer birer alarak koparmağa çalışır ki Efendimiz onu men etmiş.Efendimiz onu men etmiş. Lâ tentiku’ş-şeybe;

Lâ tentiku’ş-şeybe;
fe innehû nûru’l-müslimi.fe innehû nûru’l-müslimi. Mâ min müslimin yeşîbü şeybeten fi’l-İslâm.Mâ min müslimin yeşîbü şeybeten fi’l-İslâm. Herhangi bir adam ki İslam'da böyle ihtiyarlamıştır.Herhangi bir adam ki İslam'da böyle ihtiyarlamıştır. İllâ ketebellâhü lehû bihâ haseneten,

İllâ ketebellâhü lehû bihâ haseneten,
ve rafeahû bihâ deraceten.ve rafeahû bihâ deraceten. Onların her birisi insanın bir derece yükselmesineOnların her birisi insanın bir derece yükselmesine ve hasenelerinden bir haseneye vesile oluyor.ve hasenelerinden bir haseneye vesile oluyor. Onun için yaşlar ilerledikçe,Onun için yaşlar ilerledikçe, hatta 80'e 90'a bulunca affı İlahi bile mazhar oluyor insanlar.hatta 80'e 90'a bulunca affı İlahi bile mazhar oluyor insanlar. Bunu iyi dinleyin yalnız şimdi.Bunu iyi dinleyin yalnız şimdi. Lâ tünzilûhünne’l-ğurafe.

Lâ tünzilûhünne’l-ğurafe.
Bak demin dedim ki ben biz müslümanlığıBak demin dedim ki ben biz müslümanlığı tam manasıyla tatbik etmek istendiğim vakitte,tam manasıyla tatbik etmek istendiğim vakitte, uyyy bu da olur mu deriz.uyyy bu da olur mu deriz. Şimdi iyi dinle.Şimdi iyi dinle. Lâ tünzilûhünne’l-ğurafe.Lâ tünzilûhünne’l-ğurafe. Siz hanımları çardaklara, köşklere,Siz hanımları çardaklara, köşklere, yüksek yerlere, âlemin nazarınınyüksek yerlere, âlemin nazarının görüneceğin yerlere çıkarmayın.görüneceğin yerlere çıkarmayın. Hanımlarınızı yüksek mevkilere,Hanımlarınızı yüksek mevkilere, lâ tünzilûhünne’l-ğurafe,lâ tünzilûhünne’l-ğurafe, evlerin yüksek yerleri olur çardaklar.evlerin yüksek yerleri olur çardaklar. Ne diyoruz şimdi buna?Ne diyoruz şimdi buna? Balkon deniyor.Balkon deniyor. Bir de teras diyoruz galiba.Bir de teras diyoruz galiba. O teraslara falan da çıkarmayın, niçin?O teraslara falan da çıkarmayın, niçin? E etraftaki evlerden dolayı oraları açık görünür,E etraftaki evlerden dolayı oraları açık görünür, etrafları açık olduğu için görünürler.etrafları açık olduğu için görünürler. Şimdi bizim onları görünmeye lüzum yok zaten herkes meydanda da.Şimdi bizim onları görünmeye lüzum yok zaten herkes meydanda da. Şimdi Efendimiz'in sözü meydan, sözüne tatbik.Şimdi Efendimiz'in sözü meydan, sözüne tatbik. Allah Allah, Allah affetsin bizi.Allah Allah, Allah affetsin bizi. Ve lâ tüallimûhünne’l-kitâbete.

Ve lâ tüallimûhünne’l-kitâbete.
Bunlara siz yazmak da öğretmeyiniz.Bunlara siz yazmak da öğretmeyiniz. Yazı yazmasını da onlara öğretmeyiniz, niçin?Yazı yazmasını da onlara öğretmeyiniz, niçin? Çok oyunlar yapıyor o yazı.Çok oyunlar yapıyor o yazı. İşte mektup yollar, şunu yapar, bunu yapar.İşte mektup yollar, şunu yapar, bunu yapar. Sen evden çıkartmasan da olanlar olur yine.Sen evden çıkartmasan da olanlar olur yine. Bu ilk devrin müslümanlığının,Bu ilk devrin müslümanlığının, ilk devrin müslümanlarınınilk devrin müslümanlarının yapacağı şeyler bu devrin müslümanlarına göre değil.yapacağı şeyler bu devrin müslümanlarına göre değil. O zamanki devrin müslümanları.O zamanki devrin müslümanları. Ya’nî en-nisâe.

Ya’nî en-nisâe.
Şimdi orada hünne tabiri kadına ait idi ama zamirŞimdi orada hünne tabiri kadına ait idi ama zamir burada onu belki anlamamışlardır diyerekten.burada onu belki anlamamışlardır diyerekten. En-nisâe.En-nisâe. Kadını dedi.Kadını dedi. Yani onları çıkarmayasınız yüksek yerlereYani onları çıkarmayasınız yüksek yerlere ve onlara öğretmeyiniz yazı ilmini.ve onlara öğretmeyiniz yazı ilmini. Ya ne öğretelim?Ya ne öğretelim? Ve allimûhünne’l-meğzile.

Ve allimûhünne’l-meğzile.
Yahut -miğzel-.Yahut -miğzel-. Onlara ip örmesini öğretin.Onlara ip örmesini öğretin. Evde iplerini yünlerden yünlerden iplikler örsünler.Evde iplerini yünlerden yünlerden iplikler örsünler. Ve işte yapacaklarını yapsınlar.Ve işte yapacaklarını yapsınlar. Dikişin bir nevi.Dikişin bir nevi. Daha:Daha: Ve surate’n-nûri.

Ve surate’n-nûri.
Bir de Kur'an'ın hafızı yapmaya çalışmayın onları.Bir de Kur'an'ın hafızı yapmaya çalışmayın onları. Sure-i Nûr yeter onlara.Sure-i Nûr yeter onlara. Sure-i Nûr bir sure.Sure-i Nûr bir sure. Çünkü orada kadının nasıl gezilmesiniÇünkü orada kadının nasıl gezilmesini nasıl olmasını tarif eden âyetler var.nasıl olmasını tarif eden âyetler var. O âyetlerden kadın dersini alır, Sure-i Nûr'u öğret onlara da.O âyetlerden kadın dersini alır, Sure-i Nûr'u öğret onlara da. Ordan kadın kendisinin nasıl mahrem olduğunuOrdan kadın kendisinin nasıl mahrem olduğunu bilsin de ona göre hareket etsin, onu öğret.bilsin de ona göre hareket etsin, onu öğret. Hafız olur da ev ev, cami cami dolaşıp da mevlit okuyacak daHafız olur da ev ev, cami cami dolaşıp da mevlit okuyacak da para kazanacak, böyle değil.para kazanacak, böyle değil. Allah muhafaza etsin, bakınız şimdi.Allah muhafaza etsin, bakınız şimdi. Lâ tenkadî’dünyâ.

Lâ tenkadî’dünyâ.
Dünyanın ömrü bitmez.Dünyanın ömrü bitmez. Hattâ yehruce şeyâtînü mine’l-bahri.Hattâ yehruce şeyâtînü mine’l-bahri. Denizden bir takım şeytanlar çıkar.Denizden bir takım şeytanlar çıkar. Denizden bir takım şeytanlar çıkmadıkça dünya bitmez.Denizden bir takım şeytanlar çıkmadıkça dünya bitmez. Bir gün gelecek, denizden şeytanlar fırlayacak.Bir gün gelecek, denizden şeytanlar fırlayacak. Çıkacak, kaynayacak.Çıkacak, kaynayacak. Ona istersen mikrop de istersen ne dersen de.Ona istersen mikrop de istersen ne dersen de. Bak şimdi o şeytan çıkacak.Bak şimdi o şeytan çıkacak. Yüallimûne’n-nâse’l-kur’âne.Yüallimûne’n-nâse’l-kur’âne. Şeytanlar Kur'an öğretecek sana.Şeytanlar Kur'an öğretecek sana. Bu ne demek acaba?Bu ne demek acaba? Bizim Mazhar Bey geçen gün bize bir mesele anlattı.

Bizim Mazhar Bey geçen gün bize bir mesele anlattı.
Okudukları vakitte bizzat kendisi hocası.Okudukları vakitte bizzat kendisi hocası. Pek meth etti.Pek meth etti. Bayılırdık dedi.Bayılırdık dedi. Evliya gibi adamdı dedi.Evliya gibi adamdı dedi. Sonra şeytana pabuç giydirmiş adam.Sonra şeytana pabuç giydirmiş adam. Sonra şeytana pabuç giydirir hale düşmüş.Sonra şeytana pabuç giydirir hale düşmüş. Böyle sarıkla, cübbeyle hocalık olsa ne mutlu.Böyle sarıkla, cübbeyle hocalık olsa ne mutlu. Çarşıda bez kalmaz.Çarşıda bez kalmaz. Bak yüallimûne’n-nâse’l-kur’âne.Bak yüallimûne’n-nâse’l-kur’âne. Kur'an öğretiyor vel e-hadîs, hadîste öğretiyor.Kur'an öğretiyor vel e-hadîs, hadîste öğretiyor. Artık kıyamet kopacak işte.Artık kıyamet kopacak işte. Ravaihu Ebû Nuaym an Ebû Hüreyre.Ravaihu Ebû Nuaym an Ebû Hüreyre. Yekûlu Hazret-i Hâlid, hâzâ sahîhun.Yekûlu Hazret-i Hâlid, hâzâ sahîhun. Hazret-i Hâlid de bu hadîse sahihtir demiş.Hazret-i Hâlid de bu hadîse sahihtir demiş. Allah, Allah affetsin günahlarımızı.

Allah, Allah affetsin günahlarımızı.
Hakiki Müslümanlar zümresine kabul etsin.Hakiki Müslümanlar zümresine kabul etsin. Ekseriyetle duamız da diyoruz.Ekseriyetle duamız da diyoruz. Ya Rabbi!Ya Rabbi! Bizi sevdiğin ve razı olduğun kulların arasına kabul et.Bizi sevdiğin ve razı olduğun kulların arasına kabul et. Orada razı olduğun, Allah'ın razı olduğu kuldan olamazsak boş boş boş.Orada razı olduğun, Allah'ın razı olduğu kuldan olamazsak boş boş boş. Lâ tenzilü’r-rahmetü.

Lâ tenzilü’r-rahmetü.
Rahmet-i İlahi nazil olmaz.Rahmet-i İlahi nazil olmaz. Rahmet-i İlahi nazil olmaz.Rahmet-i İlahi nazil olmaz. Alâ kavmin.Alâ kavmin. Bir kavmin üzerine ki, beynehüm kâtıu’r-rahimi.Bir kavmin üzerine ki, beynehüm kâtıu’r-rahimi. Onların arasında rahmi, rahim, sıla-i rahim yapmayan,Onların arasında rahmi, rahim, sıla-i rahim yapmayan, anasına, babasına, dayısına, amcasına, halasına, teyzesineanasına, babasına, dayısına, amcasına, halasına, teyzesine görüşmeyen, gitmeyen, gelmeyen, kâtıu’r-rahimi diyorlar bunlara.görüşmeyen, gitmeyen, gelmeyen, kâtıu’r-rahimi diyorlar bunlara. Bunlar varsa, o kavmin, o cemaatin üzerine rahmet de yağmaz.Bunlar varsa, o kavmin, o cemaatin üzerine rahmet de yağmaz. Bir tanecik var içerisinde mesela,Bir tanecik var içerisinde mesela, öyle bir cemaatin içerisinde.öyle bir cemaatin içerisinde. Allah'tan rahmet istiyoruz.Allah'tan rahmet istiyoruz. Fakat o kâtıu’r-rahimi dolayısıylaFakat o kâtıu’r-rahimi dolayısıyla Cenâb-ı Hak rahmet vermiyor.Cenâb-ı Hak rahmet vermiyor. Gerek gönüllere, gerek yerlere.Gerek gönüllere, gerek yerlere. Lâ tüvesseu’l-mecâlisü illâ li selâsetin.

Lâ tüvesseu’l-mecâlisü illâ li selâsetin.
Şimdi oturuyoruz.Şimdi oturuyoruz. Otururken birisi gelir mesela.Otururken birisi gelir mesela. Onlara yer vermek isteriz.Onlara yer vermek isteriz. Bu ancak üç kişi için yer verilir.Bu ancak üç kişi için yer verilir. Birisi, lizî sinnin li sinnihî.Birisi, lizî sinnin li sinnihî. Çok yaşlı bir adam gelmiş, ihtiyar.Çok yaşlı bir adam gelmiş, ihtiyar. Bunun ayakta durması, mesela tramvayda gidiyoruz,Bunun ayakta durması, mesela tramvayda gidiyoruz, otobüste gidiyoruz.otobüste gidiyoruz. E herkes oturmuş bir yere.E herkes oturmuş bir yere. Genci de gelir, ihtiyarı da gelir, sonradan giriyorlar içeriye.Genci de gelir, ihtiyarı da gelir, sonradan giriyorlar içeriye. Bir yaşlı adam gelmiş, sen ben oturayım koltukta daBir yaşlı adam gelmiş, sen ben oturayım koltukta da o yaşlı ayakta beklesin, dursun.o yaşlı ayakta beklesin, dursun. Nerede olursa olsun.Nerede olursa olsun. Buna daha kalkıp yer vermek lazım.Buna daha kalkıp yer vermek lazım. Lizî sinnin li sinnihî, ve lizî ilmin li ilmihî.Lizî sinnin li sinnihî, ve lizî ilmin li ilmihî. Bir de âlim adam.Bir de âlim adam. Yaşlı değil ama ilmi var.Yaşlı değil ama ilmi var. Ona da kalkacağız, ona da buyurun diyeceğiz.Ona da kalkacağız, ona da buyurun diyeceğiz. Ve lizî sültânin li sûltânihî.Ve lizî sültânin li sûltânihî. Bir de idareci adam.Bir de idareci adam. Validir, kaymakamdır, bakandır, başbakandır.Validir, kaymakamdır, bakandır, başbakandır. O da gelmiş, ona da buyurun diyerektenO da gelmiş, ona da buyurun diyerekten bir yer göstermek vazifemizdir.bir yer göstermek vazifemizdir. Lâ hasede illâ fi’s-neteyni.

Lâ hasede illâ fi’s-neteyni.
Haset caiz değildir.Haset caiz değildir. Ama iki yerde caizdir.Ama iki yerde caizdir. Haset, çekememezlik yani.Haset, çekememezlik yani. Caiz değil, ancak iki yerde.Caiz değil, ancak iki yerde. Birisi.

Birisi.
Racülin âtâhüllâhü mâlen, fe selletahû alâ heleketihî.Racülin âtâhüllâhü mâlen, fe selletahû alâ heleketihî. Allah para vermiş çok, serveti var.Allah para vermiş çok, serveti var. Ama boyuna hayırlara harcıyor.Ama boyuna hayırlara harcıyor. Ya Rabbi! Keşke bana da böyle bir para verseydin deYa Rabbi! Keşke bana da böyle bir para verseydin de ben de böyle harcasaydım diye ister.ben de böyle harcasaydım diye ister. Buna haset de demiyorlar da gıpta diyorlar.Buna haset de demiyorlar da gıpta diyorlar. Bu hasede de girmez yani.Bu hasede de girmez yani. Onun elinden al da ver demek değil.Onun elinden al da ver demek değil. Haset onun elinden al, o yapamasın da ben yapayım manasına gelir.Haset onun elinden al, o yapamasın da ben yapayım manasına gelir. Bu öyle değil.Bu öyle değil. Ona verdiğin gibi bana da ver Ya Rabbi.Ona verdiğin gibi bana da ver Ya Rabbi. Ben de böyle paraları sağıma soluma dağıtayım, hayırlar yapayım.Ben de böyle paraları sağıma soluma dağıtayım, hayırlar yapayım. Ve racülin âtâhüllâhü’l-hikmete.

Ve racülin âtâhüllâhü’l-hikmete.
Bir de Allahu Teâlâ ona hikmet vermiş, ilim vermiş.Bir de Allahu Teâlâ ona hikmet vermiş, ilim vermiş. Bu da fe hüve yekzî bihâ ve yüallimühâ.Bu da fe hüve yekzî bihâ ve yüallimühâ. İmiyle âmil olup hükmediyor ve onu bilmeyenlere de öğretiyor.İmiyle âmil olup hükmediyor ve onu bilmeyenlere de öğretiyor. Bu öğrettiğinden dolayı böyle bir ilimde benim olsaydı daBu öğrettiğinden dolayı böyle bir ilimde benim olsaydı da ben de birçok insanlara bilgi verseydim deyipben de birçok insanlara bilgi verseydim deyip istemek caizdir demişler.istemek caizdir demişler. Lâ razâa ba’de’l-fisâli.

Lâ razâa ba’de’l-fisâli.
Süt annelik.Süt annelik. Şimdi o bir süt mühim bir meseledir.Şimdi o bir süt mühim bir meseledir. Bu mesele bugün pek nazikleşmiştir.Bu mesele bugün pek nazikleşmiştir. Onun için belki şehirlerde yapmazlar amaOnun için belki şehirlerde yapmazlar ama köylerde bu belki çok yapılır.köylerde bu belki çok yapılır. Süt çocukları birbirlerine emzirirler.Süt çocukları birbirlerine emzirirler. O anne emzirir, o onun çocuğunu emzirir, o onun çocuğuna emzirir.O anne emzirir, o onun çocuğunu emzirir, o onun çocuğuna emzirir. Bir sürü süt kardeşlik olur.Bir sürü süt kardeşlik olur. Sonra bunun altından da çıkılmaz.Sonra bunun altından da çıkılmaz. Allah cümlemizi affetsin.Allah cümlemizi affetsin. El-Fatiha.

El-Fatiha.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2