Namaz Vakitleri

23 Şevvâl 1445
02 Mayıs 2024
İmsak
04:14
Güneş
05:54
Öğle
13:06
İkindi
16:57
Akşam
20:09
Yatsı
21:41
Detaylı Arama

Hakkı Söylemek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Şevvâl 1420 / 04.02.2000
AKRA- Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Allah'ın her türlü lütf u ihsanı; dünyevî uhrevî, maddî mânevî,Allah'ın her türlü lütf u ihsanı; dünyevî uhrevî, maddî mânevî, bedenî rûhî bütün ikramları, iyilikleri üzerinize olsun.bedenî rûhî bütün ikramları, iyilikleri üzerinize olsun. Cenâb-ı Hak iki cihanda cümlenizi aziz, izzetli, kıymetli ve bahtiyar eylesin, mutlu eylesin... Cenâb-ı Hak iki cihanda cümlenizi aziz, izzetli, kıymetli ve bahtiyar eylesin, mutlu eylesin...

Câbir radıyallahu anh'ten Tayâlisî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş kiCâbir radıyallahu anh'ten Tayâlisî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

Lâ yenbeğî li'l-âlimi en yesküte alâ ilmihî ve lâ yenbeğîLâ yenbeğî li'l-âlimi en yesküte alâ ilmihî ve lâ yenbeğî li'l-câhili en yesküte alâ cehlihî kâlellâhu teâlâ: Fes'elû ehle'z-zikri in küntüm lâ ta'lemûn. li'l-câhili en yesküte alâ cehlihî kâlellâhu teâlâ: Fes'elû ehle'z-zikri in küntüm lâ ta'lemûn.

Bu hadîs-i şerîf bizler, sizler, hepimiz için çok önemli bir çalışmayı gösteriyor.Bu hadîs-i şerîf bizler, sizler, hepimiz için çok önemli bir çalışmayı gösteriyor. Hayatımızda neyi yapmamız gerektiğini gösteriyor. Çok önemli!Hayatımızda neyi yapmamız gerektiğini gösteriyor. Çok önemli! Her zaman için geçerli, hepimiz için geçerli... Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; Her zaman için geçerli, hepimiz için geçerli... Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Lâ yenbeğî li'l-âlimi en yesküte alâ ilmihî:Lâ yenbeğî li'l-âlimi en yesküte alâ ilmihî: "Alime, bilgisine rağmen susmak gerekmez, yakışmaz, uygun düşmez, caiz olmaz." "Alime, bilgisine rağmen susmak gerekmez, yakışmaz, uygun düşmez, caiz olmaz."

Konuşsun, bilgisini öğretsin!Konuşsun, bilgisini öğretsin! Bilgiyi saklamasın, bildiği hâlde susmasın! Yanlışını gördüğü hâlde kenarda durmasın!Bilgiyi saklamasın, bildiği hâlde susmasın! Yanlışını gördüğü hâlde kenarda durmasın! Yanlışını, hatasını o işleyen kimseye söylesin, ilmini ortaya koysun ve yanlışlık düzelsin.Yanlışını, hatasını o işleyen kimseye söylesin, ilmini ortaya koysun ve yanlışlık düzelsin. Bu, alimlerin vazifesi… Alimler bildiğini Allah için dosdoğru söyleyecek.Bu, alimlerin vazifesi… Alimler bildiğini Allah için dosdoğru söyleyecek. Eğmeden, bükmeden, korkmadan, yılmadan…Eğmeden, bükmeden, korkmadan, yılmadan… Çünkü cihadın en üstünü, zalim idarecinin karşısında durup hak sözü söylemek, çekinmemek, korkmamaktır. Çünkü cihadın en üstünü, zalim idarecinin karşısında durup hak sözü söylemek, çekinmemek, korkmamaktır.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfin devamında: Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfin devamında:

Ve lâ yenbeğî li'l-câhili en yesküte alâ cehlihî:Ve lâ yenbeğî li'l-câhili en yesküte alâ cehlihî: "Cahile de cahilliği üzerindeyken, cahil olmasına rağmen susması caiz olmaz, gerekmez." buyuruyor. "Cahile de cahilliği üzerindeyken, cahil olmasına rağmen susması caiz olmaz, gerekmez." buyuruyor.

Cahil de susmayacak, soracak, araştıracak, öğrenmeye gayret edecek. Öyle, bir kenarda durmayacak. Cahil de susmayacak, soracak, araştıracak, öğrenmeye gayret edecek. Öyle, bir kenarda durmayacak.

"Hocam, bu işin aslı nedir, bu nasıl olmalı?"Hocam, bu işin aslı nedir, bu nasıl olmalı? Bu hususta ne buyurursunuz, ben bu meseleyi bilmiyorum, bana anlatır mısınız?" diyerekBu hususta ne buyurursunuz, ben bu meseleyi bilmiyorum, bana anlatır mısınız?" diyerek cahilliğini izale etmeye çalışacak, bilmediğini öğrenmeğe çalışacak. Bu da bütün halkın vazifesi. cahilliğini izale etmeye çalışacak, bilmediğini öğrenmeğe çalışacak. Bu da bütün halkın vazifesi.

Alimler bildiğini söylemekle vazifeli;Alimler bildiğini söylemekle vazifeli; cahiller de bilmediğini öğrenmekle, sormakla, araştırmakla vazifeli... cahiller de bilmediğini öğrenmekle, sormakla, araştırmakla vazifeli...

İlgilenmiyor, çalışmıyor, öğrenmiyor… Televizyonun karşısında vakit geçiriyor.İlgilenmiyor, çalışmıyor, öğrenmiyor… Televizyonun karşısında vakit geçiriyor. Gazetenin bilmeceleriyle, boş şeyleriyle, kutu oyunlarıyla vakit geçiriyor.Gazetenin bilmeceleriyle, boş şeyleriyle, kutu oyunlarıyla vakit geçiriyor. Akşama kadar idman diyorlar, oyun diyorlar;Akşama kadar idman diyorlar, oyun diyorlar; bu aziz ömür, mücevher gibi kıymetli olan zaman gitti mibu aziz ömür, mücevher gibi kıymetli olan zaman gitti mi bir daha ele geçmeyecek olan, son derece kıymetli zaman çok boş şeylerle geçiyor. bir daha ele geçmeyecek olan, son derece kıymetli zaman çok boş şeylerle geçiyor.

Yıllar geçiyor, ömürler geçiyor.Yıllar geçiyor, ömürler geçiyor. Ömür bitiyor; hayırlı, faydalı hiçbir şey yapmamış, hiçbir şey öğrenmemiş…Ömür bitiyor; hayırlı, faydalı hiçbir şey yapmamış, hiçbir şey öğrenmemiş… En az çalışma ile yetiniyor, en az kazanmaya razı oluyor, En az çalışma ile yetiniyor, en az kazanmaya razı oluyor, en sefil şartlar altında hayatını sürmeye razı oluyor, çalışmıyor.en sefil şartlar altında hayatını sürmeye razı oluyor, çalışmıyor. Hâlbuki kalksa uğraşsa, etrafını silse süpürse, hiç olmazsa çevresini güzelleştirse...Hâlbuki kalksa uğraşsa, etrafını silse süpürse, hiç olmazsa çevresini güzelleştirse... Kenara iki tane çiçek koysa... Kenara iki tane çiçek koysa... Çünkü İslâm'da bir şeyi yapmak var, bir de güzel yapmak vazifesi var.Çünkü İslâm'da bir şeyi yapmak var, bir de güzel yapmak vazifesi var. İşin güzellik tarafı da var. Evin güzelliğine dikkat etmiyor, temizliğine dikkat etmiyor.İşin güzellik tarafı da var. Evin güzelliğine dikkat etmiyor, temizliğine dikkat etmiyor. İşyerine dikkat etmiyor. İşini geliştirmeye dikkat etmiyor, işinde ustalaşmaya dikkat etmiyor. İşyerine dikkat etmiyor. İşini geliştirmeye dikkat etmiyor, işinde ustalaşmaya dikkat etmiyor.

Bana hangi öğrencim, hangi ihvanımızdan genç soru sorarsa, ben onlara daima diyorum ki; Bana hangi öğrencim, hangi ihvanımızdan genç soru sorarsa, ben onlara daima diyorum ki;

"Aman ihtisas yapın! Aman bilginizi arttırın! Aman ilim bakımından en ileri dereceye gitmeye çalışın!" "Aman ihtisas yapın! Aman bilginizi arttırın! Aman ilim bakımından en ileri dereceye gitmeye çalışın!"

Hatta şaka yapıyorum; "Oturun kalkın, bir şeyler icat edin!Hatta şaka yapıyorum;

"Oturun kalkın, bir şeyler icat edin!
O kadar çalışın, o kadar meseleye hâkim olun ki kendi dalınızda bir şeyler icat edin!" diyorum. O kadar çalışın, o kadar meseleye hâkim olun ki kendi dalınızda bir şeyler icat edin!" diyorum.

Çünkü akıl çeşit çeşit şeyleri ortaya koyabiliyor.Çünkü akıl çeşit çeşit şeyleri ortaya koyabiliyor. Akıl akıldan üstün, siz de bir şey bulursunuz, onu uygularsınız; sevilir. Akıl akıldan üstün, siz de bir şey bulursunuz, onu uygularsınız; sevilir.

Bakın bir toplu iğneden veya çengelli iğneden,Bakın bir toplu iğneden veya çengelli iğneden, Amerika'da onu bulan şahıs milyoner, milyarder olmuş.Amerika'da onu bulan şahıs milyoner, milyarder olmuş. Uzun bir teli şöyle bir kıvırmış, bir ucunu öbür ucuna bağlayacak bir tertibatı yapmış.Uzun bir teli şöyle bir kıvırmış, bir ucunu öbür ucuna bağlayacak bir tertibatı yapmış. Sırf bunu yaptığı için milyoner, milyarder olmuş. Sırf bunu yaptığı için milyoner, milyarder olmuş. Küçük bir buluşla, küçük bir uygulama ile insan ne paralar kazanabiliyor. Küçük bir buluşla, küçük bir uygulama ile insan ne paralar kazanabiliyor.

Onun için ben arkadaşlara, "Oturun bir şey icat edin!" diyorum.Onun için ben arkadaşlara, "Oturun bir şey icat edin!" diyorum. Hatta şaka yapıyorum,Hatta şaka yapıyorum, "Benim boş zamanım olsa, oturacağım ben de bazı şeyler icat edeceğim!" diyorum."Benim boş zamanım olsa, oturacağım ben de bazı şeyler icat edeceğim!" diyorum. Maddî işler ile uğraşmak bize pek uygun olmuyor.Maddî işler ile uğraşmak bize pek uygun olmuyor. İlimle, irfanla, hadisle, Kur'an'la uğraşmak daha uygun oluyor. İlimle, irfanla, hadisle, Kur'an'la uğraşmak daha uygun oluyor.

İnsanın kendinin bir şeyi bulması güzel... Cahil de cahilliğiyle kalmayacak, soracak, öğrenecek.İnsanın kendinin bir şeyi bulması güzel... Cahil de cahilliğiyle kalmayacak, soracak, öğrenecek. Bunları böyle tavsiye buyurduktan sonra Efendimiz,Bunları böyle tavsiye buyurduktan sonra Efendimiz, kendisini dinleyenlere Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet-i kerîmeyi hatırlatmış: kendisini dinleyenlere Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet-i kerîmeyi hatırlatmış:

Kâlellâhu teâlâ: "Yüce Allah buyuruyor ki";Kâlellâhu teâlâ: "Yüce Allah buyuruyor ki"; Fes'elû ehle'z-zikri in küntüm lâ ta'lemûn. "Eğer bilmiyorsanız zikir ehline konuyu sorun!" Fes'elû ehle'z-zikri in küntüm lâ ta'lemûn. "Eğer bilmiyorsanız zikir ehline konuyu sorun!"

Zikir ehli; yani ilim ehli, o meseleyi bilen kimseler demek… Bilene sormak çok önemli.Zikir ehli; yani ilim ehli, o meseleyi bilen kimseler demek… Bilene sormak çok önemli. Bir sorun çıktı karşınıza. Arayıp, bulup bilene sormak lazım! Bir sorun çıktı karşınıza. Arayıp, bulup bilene sormak lazım!

Şimdi bizim bahçede ağaç var, bütün yapraklarını böcekler sarmış. "Ne yapacağız?" diye sordum. Şimdi bizim bahçede ağaç var, bütün yapraklarını böcekler sarmış. "Ne yapacağız?" diye sordum.

"Hocam, bu ağacın yaprağını böylece alacaksınız, tarım ilaçları satan yere götüreceksiniz."Hocam, bu ağacın yaprağını böylece alacaksınız, tarım ilaçları satan yere götüreceksiniz. ‘İşte bu böcekler bunun üstünde; buna ne ilacı lazım?' diyeceksiniz, ona göre verecekler." ‘İşte bu böcekler bunun üstünde; buna ne ilacı lazım?' diyeceksiniz, ona göre verecekler."

"Aman benim şu aletin şurası bozuldu, ne yapmam lazım?" "Aman benim şu aletin şurası bozuldu, ne yapmam lazım?"

"Tamam, hocam, onun şurada tamircisi var, oraya götüreceksiniz." "Tamam, hocam, onun şurada tamircisi var, oraya götüreceksiniz."

Daima insan bilmediği şeyi başkalarına soruyor; sorunca da iyi oluyor.Daima insan bilmediği şeyi başkalarına soruyor; sorunca da iyi oluyor. O bakımdan sorarak, öğrenerek, öğreterek zamanımızı değerlendireceğiz.O bakımdan sorarak, öğrenerek, öğreterek zamanımızı değerlendireceğiz. İslâm'da en sevaplı çalışma, faaliyet; ilim öğrenmek ve ilim öğretmektir.İslâm'da en sevaplı çalışma, faaliyet; ilim öğrenmek ve ilim öğretmektir. En yüksek rütbe ilim rütbesidir, alimin rütbesidir. En yüksek rütbe ilim rütbesidir, alimin rütbesidir.

Rütbetü'l-ilmi a'le'r-rutebi: "Alimin rütbesi rütbelerin en üstünüdür, en yüksek rütbedir." buyruluyor. Rütbetü'l-ilmi a'le'r-rutebi: "Alimin rütbesi rütbelerin en üstünüdür, en yüksek rütbedir." buyruluyor.

Onun için alime kıymet vermeliyiz, ilme kıymet vermeliyiz, öğrenmeye kıymet vermeliyiz.Onun için alime kıymet vermeliyiz, ilme kıymet vermeliyiz, öğrenmeye kıymet vermeliyiz. Cahil cahilliğiyle kenarda yıllarca kalmamalı,Cahil cahilliğiyle kenarda yıllarca kalmamalı, cahil gelip cahil gitmemeli! Cahil yaşayıp cahil göçmemeli! cahil gelip cahil gitmemeli! Cahil yaşayıp cahil göçmemeli!

Alim de durmamalı! Odasını mı açar, artık evinin bir yerini mi hazırlar; nasıl yaparsa...Alim de durmamalı! Odasını mı açar, artık evinin bir yerini mi hazırlar; nasıl yaparsa... Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın, makamı, mekânı yüce olsun, âlâ olsun,Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın, makamı, mekânı yüce olsun, âlâ olsun, Hüsrev Hoca'yı anlatıyorlar; Fatih camiinde bir mübarek zât.Hüsrev Hoca'yı anlatıyorlar; Fatih camiinde bir mübarek zât. Tam 1940'lı, 1950'li yıllarda, bildiğini öğretmek için gece gündüz ders verirmiş. Hatta birileri gelmiş: Tam 1940'lı, 1950'li yıllarda, bildiğini öğretmek için gece gündüz ders verirmiş. Hatta birileri gelmiş:

"Hocam bizim başka zamanımız yok, sahurda müsait oluyoruz, acaba sahurda gelsek olur mu?" demişler. "Hocam bizim başka zamanımız yok, sahurda müsait oluyoruz, acaba sahurda gelsek olur mu?" demişler.

"Tamam, sahurda gelin!" demiş. "Tamam, sahurda gelin!" demiş.

Sahurda evini açıyor, ilim öğrenmek isteyenlere sahurda ders veriyor.Sahurda evini açıyor, ilim öğrenmek isteyenlere sahurda ders veriyor. Bir istekli olduktan sonra, o öğretmeye her zaman için razı. Bir istekli olduktan sonra, o öğretmeye her zaman için razı. Ne uyku düşünüyor, ne rahat düşünüyor, ne evinin keyfini…Ne uyku düşünüyor, ne rahat düşünüyor, ne evinin keyfini… Misafirler kendisini meşgul edecek, rahatsız edecek diye düşünüyor. Misafirler kendisini meşgul edecek, rahatsız edecek diye düşünüyor.

Hepimiz böyle olmalıyız! İkinci ve çok mühim bir konuyu bize anlatan hadîs-i şerîfe geçiyorum.Hepimiz böyle olmalıyız!

İkinci ve çok mühim bir konuyu bize anlatan hadîs-i şerîfe geçiyorum.
Enes radıyallahu anh'ten, Peygamber Efendimiz'in şöyle buyurduğu rivayet ediliyor; Enes radıyallahu anh'ten, Peygamber Efendimiz'in şöyle buyurduğu rivayet ediliyor;

Lâ yezâlü kavlü lâ ilâhe illallah yedfa'u sehatallâhu ani'l-ibâdi hattâ izâ nezele bi'l-menzilillezîLâ yezâlü kavlü lâ ilâhe illallah yedfa'u sehatallâhu ani'l-ibâdi hattâ izâ nezele bi'l-menzilillezî lâ yübâlûne mâ nekasa min-dînihim izâ selimet lehümlâ yübâlûne mâ nekasa min-dînihim izâ selimet lehüm dünyâhüm fe-kâlû inde zâlike kâlellâhu lehüm: Kezebtüm. dünyâhüm fe-kâlû inde zâlike kâlellâhu lehüm: Kezebtüm.

"Lâ ilâhe illallah sözü, yani kelime-i tevhîd, ‘Allah var; şerîki, nazîri yok!"Lâ ilâhe illallah sözü, yani kelime-i tevhîd, ‘Allah var; şerîki, nazîri yok! Vardır, birdir!' demek", yedfa'u sehatallâhu ani'l-ibâdi:Vardır, birdir!' demek", yedfa'u sehatallâhu ani'l-ibâdi: "kulların üzerinden Allah'ın gazabını, kızgınlığını, kahrını def eder, giderir." "kulların üzerinden Allah'ın gazabını, kızgınlığını, kahrını def eder, giderir."

Kulların Allah'ın kahrına, gazabına, cezasına, belasına uğramamasını sağlar. Kulların Allah'ın kahrına, gazabına, cezasına, belasına uğramamasını sağlar.

Gerçekten, lâ ilâhe illallah sözünün bir özelliği vardır.Gerçekten, lâ ilâhe illallah sözünün bir özelliği vardır. Birçok güzelliğinin, özelliğinin yanında bir özelliği de insanı korumasıdır.Birçok güzelliğinin, özelliğinin yanında bir özelliği de insanı korumasıdır. Hem dünyevî hem uhrevî, hem maddî hem mânevî tehlikelerden gerçekten korumasıdır.Hem dünyevî hem uhrevî, hem maddî hem mânevî tehlikelerden gerçekten korumasıdır. Sıkıntıdan sıyırmasıdır, tehlikeden kurtarmasıdır. Böyle bir özelliği, hâssesi vardır. Sıkıntıdan sıyırmasıdır, tehlikeden kurtarmasıdır. Böyle bir özelliği, hâssesi vardır.

Mesela, "Şu bitkinin şu özelliği, hâssesi var; bunu içtiğin zaman tansiyonun düşer." diyoruz.Mesela, "Şu bitkinin şu özelliği, hâssesi var; bunu içtiğin zaman tansiyonun düşer." diyoruz. "Sarmısak yediği zaman şöyle olur." diyoruz."Sarmısak yediği zaman şöyle olur." diyoruz. "Şu bitkiyi kaynatıp içtiğin zaman, mide rahatsızlıkları anında geçer." diyoruz."Şu bitkiyi kaynatıp içtiğin zaman, mide rahatsızlıkları anında geçer." diyoruz. Tamam, hâssesi, özelliği... Tamam, hâssesi, özelliği...

İşte lâ ilâhe illallah'ın da böyle bir özelliği var;İşte lâ ilâhe illallah'ın da böyle bir özelliği var; kulları Cenâb-ı Hakk'ın kahrına, gazabına, hışmına uğramaktan korur.kulları Cenâb-ı Hakk'ın kahrına, gazabına, hışmına uğramaktan korur. Cenâb-ı Hak lâ ilâhe illallah diyenlere kızmaz, kahrını gazabını,Cenâb-ı Hak lâ ilâhe illallah diyenlere kızmaz, kahrını gazabını, cezasını, belasını, musibetini, fitnesini göndermez, korur. Yani lâ ilâhe illallah sözüyle korunurlar. cezasını, belasını, musibetini, fitnesini göndermez, korur. Yani lâ ilâhe illallah sözüyle korunurlar.

Ne zamana kadar? Ne zamana kadar?

Hattâ izâ nezele bi'l-menzili: "Şöyle bir duruma gelinceye kadar",Hattâ izâ nezele bi'l-menzili: "Şöyle bir duruma gelinceye kadar", Ellezî lâ yübâlûne mâ nekasa min-dînihim izâ selimet lehüm dünyâhüm:Ellezî lâ yübâlûne mâ nekasa min-dînihim izâ selimet lehüm dünyâhüm: "Öyle bir durum ki dünyalıkları tıkırında olduğu zaman, gidiyorken,"Öyle bir durum ki dünyalıkları tıkırında olduğu zaman, gidiyorken, dinlerinden bir şeylerin kaybolmasından, eksilmesinden dinlerinden bir şeylerin kaybolmasından, eksilmesinden üzülmedikleri zamana kadar, aldırmadıkları zamana kadar..." üzülmedikleri zamana kadar, aldırmadıkları zamana kadar..."

O zaman, dünyalıkları yerinde iken, dinleri, ibadetleri eksiliyor, dindarlıklarında kusurlar belirmiş,O zaman, dünyalıkları yerinde iken, dinleri, ibadetleri eksiliyor, dindarlıklarında kusurlar belirmiş, Cenâb-ı Hakk'a karşı görevlerini, vazifelerini yapamıyorlar; ama hiç üzülmüyorlar bu durumdan.Cenâb-ı Hakk'a karşı görevlerini, vazifelerini yapamıyorlar; ama hiç üzülmüyorlar bu durumdan. Fe-kâlû inde zâlike:Fe-kâlû inde zâlike: "O duruma geldikleri zaman da onlar yine arada bir lâ ilâhe illallah derler, "O duruma geldikleri zaman da onlar yine arada bir lâ ilâhe illallah derler, ‘Elhamdülillah müslümanız!' derler." Diyorlar zaten…‘Elhamdülillah müslümanız!' derler."

Diyorlar zaten…
"Benim, anam, babam, dedem, büyük dedem müftüydü, hocaydı, çok büyük zâttı." filan diye söylüyorlar."Benim, anam, babam, dedem, büyük dedem müftüydü, hocaydı, çok büyük zâttı." filan diye söylüyorlar. Allah rahmet eylesin onlara. Ama evlat çalışmadıktan sonra, dedenin evlada faydası yok! Aldırmıyorlar! Allah rahmet eylesin onlara. Ama evlat çalışmadıktan sonra, dedenin evlada faydası yok! Aldırmıyorlar!

"Yâhû bizim çocuklar hiç namaz kılmıyor! Torunlar berbat durumda."Yâhû bizim çocuklar hiç namaz kılmıyor! Torunlar berbat durumda. Hanım şu duruma geldi, bey bu duruma geldi.Hanım şu duruma geldi, bey bu duruma geldi. Ama yaşamları güzel, maaşları güzel, ev kendilerinin, arabaları var. Her şeyleri yerli yerinde..." Ama yaşamları güzel, maaşları güzel, ev kendilerinin, arabaları var. Her şeyleri yerli yerinde..."

Dindarlıklarındaki eksiklikler kendilerini üzmüyor. Dindarlıklarındaki eksiklikler kendilerini üzmüyor.

"Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk yapamıyoruz, ibadetlerimizi yapamıyoruz. Bozulduk!"Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk yapamıyoruz, ibadetlerimizi yapamıyoruz. Bozulduk! Ramazan'da ne kadar güzeldi hâlimiz, gevşedik, hay Allah!" filan diye üzülmüyorlar. Ramazan'da ne kadar güzeldi hâlimiz, gevşedik, hay Allah!" filan diye üzülmüyorlar. Dünyalıkları yerindeyken, üzülmüyorlar. Dünyalıkları yerindeyken, üzülmüyorlar.

Niye bunu böyle söylüyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri? Niye bunu böyle söylüyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri?

Çünkü dünyalıkları berbat olduğu zaman,Çünkü dünyalıkları berbat olduğu zaman, insanın başına dert, bela, sıkıntı geldiği zaman herkes dua eder.insanın başına dert, bela, sıkıntı geldiği zaman herkes dua eder. Amansız hastalık olduğu zaman dua eder.Amansız hastalık olduğu zaman dua eder. Çocuğu olmadığı zaman hocaları dolaşır;Çocuğu olmadığı zaman hocaları dolaşır; "Aman bize dua edin efendim, dua edin de çocuğumuz olsun!" der. "Aman bize dua edin efendim, dua edin de çocuğumuz olsun!" der. Başına bir sıkıntı geldiği zaman kalkar, dua eder.Başına bir sıkıntı geldiği zaman kalkar, dua eder. Yarın imtihanı olacak; kalkar, güzelce abdest alır, dua eder:Yarın imtihanı olacak; kalkar, güzelce abdest alır, dua eder: "Yâ Rabbi beni bu imtihanda başarılı eyle!" İşine geldiği zaman işi düştüğü zaman ibadet ediyor;"Yâ Rabbi beni bu imtihanda başarılı eyle!" İşine geldiği zaman işi düştüğü zaman ibadet ediyor; başka zaman etmiyor. Sıkıntı olduğu zaman, zaten insanlar Allah'a yalvarırlar. başka zaman etmiyor. Sıkıntı olduğu zaman, zaten insanlar Allah'a yalvarırlar.

Gemiye bindikleri zaman, fırtına çıktığı zaman, gemi batacak hâle geldiği zaman ne yapar? Gemiye bindikleri zaman, fırtına çıktığı zaman, gemi batacak hâle geldiği zaman ne yapar?

Biz çok görürdük böyle. İstanbul'da Kadıköy'e giden vapura binerdik.Biz çok görürdük böyle. İstanbul'da Kadıköy'e giden vapura binerdik. Şiddetli lodosta, Akıntı burnundan şöyle açıldı mı,Şiddetli lodosta, Akıntı burnundan şöyle açıldı mı, Marmara'nın rüzgârı gemiye vurmaya başladı mı, bir burnu batar geminin, bir arkası batar.Marmara'nın rüzgârı gemiye vurmaya başladı mı, bir burnu batar geminin, bir arkası batar. Sallanır, batacak gibi olur.Sallanır, batacak gibi olur. O zaman bütün gemi ahalisi, çocuk büyük herkes,O zaman bütün gemi ahalisi, çocuk büyük herkes, bakarsın benzi sapsarı sararmış, dudakları kıpırdıyor, dua ediyor. Neden? bakarsın benzi sapsarı sararmış, dudakları kıpırdıyor, dua ediyor.

Neden?

Ölüm tehlikesi var, gemi batar mı diye korkuyorlar. "Aman, batmasın yâ Rabbi!" diye dua ediyorlar. Ölüm tehlikesi var, gemi batar mı diye korkuyorlar. "Aman, batmasın yâ Rabbi!" diye dua ediyorlar.

Sıkıntı oldu mu herkes Cenâb-ı Hakk'a yalvarır. Ama bu mertlik değil!Sıkıntı oldu mu herkes Cenâb-ı Hakk'a yalvarır. Ama bu mertlik değil! Asıl mertlik, dünyalıkları yerinde iken, ihtiyaçları yok gibi görünürken,Asıl mertlik, dünyalıkları yerinde iken, ihtiyaçları yok gibi görünürken, Cenâb-ı Hakk'ın nimetleri bolken Cenâb-ı Hakk'ı unutmamak!Cenâb-ı Hakk'ın nimetleri bolken Cenâb-ı Hakk'ı unutmamak! Sıkıntıya düştüğü zaman, nasıl olsa hatırlayacak, elbette el açacak.Sıkıntıya düştüğü zaman, nasıl olsa hatırlayacak, elbette el açacak. En imansız, en edepsiz, en şaşkın, en sapkın insanlar bileEn imansız, en edepsiz, en şaşkın, en sapkın insanlar bile başlarına böyle hadiseler gelince yola geliyorlar. İhtiyarlayınca yola geliyorlar.başlarına böyle hadiseler gelince yola geliyorlar. İhtiyarlayınca yola geliyorlar. Musibetlerden sonra bir akrabası, bir yakını öldükten sonra uslanıyorlar, tevbekâr oluyorlar.Musibetlerden sonra bir akrabası, bir yakını öldükten sonra uslanıyorlar, tevbekâr oluyorlar. Çünkü işin aslı o. Mühim olan, dünyalık güzel giderken Cenâb-ı Hakk'a kulluğu güzel yapmak. Çünkü işin aslı o. Mühim olan, dünyalık güzel giderken Cenâb-ı Hakk'a kulluğu güzel yapmak.

Dünyalık güzel giderken, ibadetlerinde, dinlerinde eksiklik olduğu zaman aldırmıyorlarsaDünyalık güzel giderken, ibadetlerinde, dinlerinde eksiklik olduğu zaman aldırmıyorlarsa o zaman lâ ilâhe illalah deseler bile, dedikleri zaman;o zaman lâ ilâhe illalah deseler bile, dedikleri zaman; kâlellâhu lehüm: "Allah onlara der ki", kezebtüm: "Yalancılar, yalan söylüyorsunuz!kâlellâhu lehüm: "Allah onlara der ki", kezebtüm: "Yalancılar, yalan söylüyorsunuz! İçten söylemiyorsunuz, inanarak söylemiyorsunuz, yalancısınız siz!" der. İçten söylemiyorsunuz, inanarak söylemiyorsunuz, yalancısınız siz!" der.

Onun için Cenâb-ı Hakk'a kulluğunuzu samimi yapın!Onun için Cenâb-ı Hakk'a kulluğunuzu samimi yapın! Yeri göğü yaratan, yağmurları yağdıran, ekinleri bitiren; bu dünya üzerinde insanların yaşaması içinYeri göğü yaratan, yağmurları yağdıran, ekinleri bitiren; bu dünya üzerinde insanların yaşaması için gerekli olan bütün yaşam şartlarını, ayı, güneşi, ışını, suyu, havayı yaratangerekli olan bütün yaşam şartlarını, ayı, güneşi, ışını, suyu, havayı yaratan ve bütün mahlukâtı da insanların emrine veren yahut insanlarıve bütün mahlukâtı da insanların emrine veren yahut insanları bütün mahlukâttan istifade edecek kadar meziyetli, kabiliyetli yaratan, cihanın gücünü,bütün mahlukâttan istifade edecek kadar meziyetli, kabiliyetli yaratan, cihanın gücünü, kuvvetini, elektiriğini, suyunu, havasını kendi lehine hizmet ettirecek aklı, zekâyı onlara veren, kendilerini yaratan Allah! kuvvetini, elektiriğini, suyunu, havasını kendi lehine hizmet ettirecek aklı, zekâyı onlara veren, kendilerini yaratan Allah!

İnsanoğlu kendisinin yaratılışını kendisi mi tayin etti? Bu akla mantığa aykırı.İnsanoğlu kendisinin yaratılışını kendisi mi tayin etti? Bu akla mantığa aykırı. Kendisi yaratıldı ve âciz olarak yaratıldı, bebek olarak yaratıldı. Sonra büyüdü. Kendisi yaratıldı ve âciz olarak yaratıldı, bebek olarak yaratıldı. Sonra büyüdü. İnsanı bu hâle getiren insanın dışındaki yüce varlık, Allahu Teâlâ hazretleri. Yerin göğün sahibi Allah! İnsanı bu hâle getiren insanın dışındaki yüce varlık, Allahu Teâlâ hazretleri. Yerin göğün sahibi Allah!

İnsanoğlu ne sanıyor yani?İnsanoğlu ne sanıyor yani? Bu kendisindeki üstün meziyet, akıl, konuşma kabiliyeti,Bu kendisindeki üstün meziyet, akıl, konuşma kabiliyeti, düşünme kabiliyeti, görmesi, işitmesi, hafızası… Bunların hepsi nedir? düşünme kabiliyeti, görmesi, işitmesi, hafızası… Bunların hepsi nedir?

Bunların hepsi birer kıymettir, birer meziyettir. Başka mahlûklarda yok böyle bir şey.Bunların hepsi birer kıymettir, birer meziyettir. Başka mahlûklarda yok böyle bir şey. Çevremizdeki mahlûklara bakıyoruz; en mükemmel yaratılmışız.Çevremizdeki mahlûklara bakıyoruz; en mükemmel yaratılmışız. O bizi yaratanı, bize bunları vereni arayıp bulacağız. Bunlar nereden geldi diye hesabını soracağız. O bizi yaratanı, bize bunları vereni arayıp bulacağız. Bunlar nereden geldi diye hesabını soracağız.

Her gün sofrada yemek yiyorsun, bu nereden geldi diye sormuyorsun. Her gün sofrada yemek yiyorsun, bu nereden geldi diye sormuyorsun.

Haydi bakalım, güneş doğmasa ne yapacaksın? Haydi bakalım, yağmur yağmasa ne yapacaksın? Haydi bakalım, güneş doğmasa ne yapacaksın?

Haydi bakalım, yağmur yağmasa ne yapacaksın?

Haydi bakalım hava olmasa ne yapacaksın? Haydi bakalım hava olmasa ne yapacaksın?

Şimdi mayıs ayında bir şey olacakmış; ay, güneş, yıldızlar bir hizaya gelecekmiş.Şimdi mayıs ayında bir şey olacakmış; ay, güneş, yıldızlar bir hizaya gelecekmiş. Onların çekim kuvvetleri üst üste bindiği için suları çekmesi fazla olacakmış.Onların çekim kuvvetleri üst üste bindiği için suları çekmesi fazla olacakmış. Bazı yerlerde med-cezir olayının fazlalığından dolayı sular basacakmış. Bir telaş, bir telaş… Bazı yerlerde med-cezir olayının fazlalığından dolayı sular basacakmış. Bir telaş, bir telaş…

İşte bütün bu yerin göğün nizamının ince hesabı, ufacık bir eklemeİşte bütün bu yerin göğün nizamının ince hesabı, ufacık bir ekleme veya çıkartma olduğu zaman bak nasıl bozuluyor! O zaman ortalık ne hâle geliyor, görüyoruz.veya çıkartma olduğu zaman bak nasıl bozuluyor! O zaman ortalık ne hâle geliyor, görüyoruz. Gördük, tarihten de biliniyor. Fizik, kimya, yerbilim, gökbilimden de biliniyor. Gördük, tarihten de biliniyor. Fizik, kimya, yerbilim, gökbilimden de biliniyor.

Onun için daima Cenâb-ı Hakk'ın varlığını, birliğini idrak edip,Onun için daima Cenâb-ı Hakk'ın varlığını, birliğini idrak edip, ona güzel kulluk etmeye çalışmak gerekiyor! Bu bizim teşekkür borcumuz. İyilikleri görüyoruz.ona güzel kulluk etmeye çalışmak gerekiyor! Bu bizim teşekkür borcumuz. İyilikleri görüyoruz. Bu gördüklerimiz, aldıklarımız nimetler iyilik değil mi:Bu gördüklerimiz, aldıklarımız nimetler iyilik değil mi: İyilik. Pekiyi, bunlar için kime teşekkür edeceğiz? İyilik. Pekiyi, bunlar için kime teşekkür edeceğiz?

Adam Allah'a inanmıyor.Adam Allah'a inanmıyor. Yerin göğün Hâlık'ını, bu nizamın düzenleyicisini, bu düzenin kurucusunu tanımıyor.Yerin göğün Hâlık'ını, bu nizamın düzenleyicisini, bu düzenin kurucusunu tanımıyor. Bir düzen var, düzeni düzenleyen de var! Bir düzen var, düzeni düzenleyen de var! Ama onu tanımıyor, ona karşı görevi olduğunu düşünmüyor ve ona karşı şükür duygusu beslemiyor. Ama onu tanımıyor, ona karşı görevi olduğunu düşünmüyor ve ona karşı şükür duygusu beslemiyor. Günahlarla, haramlarla, zulümlerle, gadirlerle ömür geçiriyor. Günahlarla, haramlarla, zulümlerle, gadirlerle ömür geçiriyor.

İnanan inanır, inanmayan inanmaz!..İnanan inanır, inanmayan inanmaz!.. İnanmayanın inanmamasından Cenâb-ı Hakk'ın azametine, saltanatına bir zarar gelmez; kula zarar gelir.İnanmayanın inanmamasından Cenâb-ı Hakk'ın azametine, saltanatına bir zarar gelmez; kula zarar gelir. İnananın inanmasından Cenâb-ı Hakk'ın saltanatına, azametine bir ilave olmaz; kul kâr eder.İnananın inanmasından Cenâb-ı Hakk'ın saltanatına, azametine bir ilave olmaz; kul kâr eder. Kul doğruyu bulmuş, doğru olanı yapmış olur. Efendiliğini yapmış olur, şükür borcunu ödemiş olur.Kul doğruyu bulmuş, doğru olanı yapmış olur. Efendiliğini yapmış olur, şükür borcunu ödemiş olur. Centilmenlik yapmış olur, küstahlık yapmamış olur. İşin gerçek yüzü bu! Centilmenlik yapmış olur, küstahlık yapmamış olur. İşin gerçek yüzü bu!

Allahu Teâlâ hazretleri gerçekleri anlamayı nasip etsin. Allahu Teâlâ hazretleri gerçekleri anlamayı nasip etsin.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyayım. Sohbetimi bu üç hadisle tamamlamak istiyorum. Bir hadîs-i şerîf daha okuyayım. Sohbetimi bu üç hadisle tamamlamak istiyorum.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten mühim kaynaklar rivayet etmişler.Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten mühim kaynaklar rivayet etmişler. Ahmed b. Hanbel, İbn Hibbân, Hulvânî, Hâkim'in Müstedrek'inde, Beyhakî Sünen'inde kaydetmiş.Ahmed b. Hanbel, İbn Hibbân, Hulvânî, Hâkim'in Müstedrek'inde, Beyhakî Sünen'inde kaydetmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Lâ yezâlü'l-belâü bi'l-mü'mini ve'l-mü'mineti fî-cesedihîLâ yezâlü'l-belâü bi'l-mü'mini ve'l-mü'mineti fî-cesedihî ve mâlihî ve veledihî hattâ yelkallâhe ve mâ aleyhi hatîetün. ve mâlihî ve veledihî hattâ yelkallâhe ve mâ aleyhi hatîetün.

Bu hadîs-i şerîfi kimlere ithaf edeyim? Bu hadîs-i şerîfi kimlere ithaf edeyim?

Çeşitli sıkıntılara, musibetlere uğrayan kardeşlerime hediye edeyim, ithaf edeyim, bilsinler. Çeşitli sıkıntılara, musibetlere uğrayan kardeşlerime hediye edeyim, ithaf edeyim, bilsinler.

Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

"Mü'min kula -erkek olsun, kadın olsun- daima bela gelir durur." Hangi konularda? "Mü'min kula -erkek olsun, kadın olsun- daima bela gelir durur."

Hangi konularda?

Fî-cesedihî: "Bazen vücuduna bela gelir, hastalık gelir, ağrı gelir, sızı gelir. Üzülür, ağrır, acır…"Fî-cesedihî: "Bazen vücuduna bela gelir, hastalık gelir, ağrı gelir, sızı gelir. Üzülür, ağrır, acır…" Ve mâlihî: "Bazen malına, mülküne hasar gelir." Ve mâlihî: "Bazen malına, mülküne hasar gelir."

Ama bu Allah'ın sevmediği kul olduğundan mı? Hayır! Ama bu Allah'ın sevmediği kul olduğundan mı?

Hayır!

Ve veledihî: "Bazen çoluk çocuğuna hastalık gelir, musibet gelir, dert gelir.Ve veledihî: "Bazen çoluk çocuğuna hastalık gelir, musibet gelir, dert gelir. Veya çocuğunda üzücü bir şeyler olur." Ne zamana kadar bu devam eder? Veya çocuğunda üzücü bir şeyler olur."

Ne zamana kadar bu devam eder?

Hattâ yelkallâh: "Allah'a kavuşuncaya kadar..." Ama nasıl kavuşuncaya kadar? Hattâ yelkallâh: "Allah'a kavuşuncaya kadar..."

Ama nasıl kavuşuncaya kadar?

Ve mâ aleyhi hatîetün:Ve mâ aleyhi hatîetün: "Üzerinde hiç günah kalmamış olarak, Allah'a tertemiz bir şekilde kavuşuncaya kadar…" "Üzerinde hiç günah kalmamış olarak, Allah'a tertemiz bir şekilde kavuşuncaya kadar…"

Buradan mühim bir İlâhî kanun anlaşılıyor. Müslümanın işin bu yönünü, inceliğini bilmesi lazım:Buradan mühim bir İlâhî kanun anlaşılıyor. Müslümanın işin bu yönünü, inceliğini bilmesi lazım: Musibetler, belalar, üzücü olaylar mü'minlere gelir.Musibetler, belalar, üzücü olaylar mü'minlere gelir. Mü'min diye onlara gelmeme durumu olmaz, mü'mine de gelir.Mü'min diye onlara gelmeme durumu olmaz, mü'mine de gelir. Ama mü'mine bunlar geldiği zaman; malına, vücuduna veyahut çoluk çocuğuna bir şey geldiği zaman;Ama mü'mine bunlar geldiği zaman; malına, vücuduna veyahut çoluk çocuğuna bir şey geldiği zaman; bundan dolayı Allah onun günahlarını affeder, mağfiret eder, suçunu bağışlar, siler.bundan dolayı Allah onun günahlarını affeder, mağfiret eder, suçunu bağışlar, siler. Sonunda hiç suçu, günahı kalmamış olarak, tertemiz, pırıl pırıl bir kul olarak Mevlâsı'na ulaşır. Sonunda hiç suçu, günahı kalmamış olarak, tertemiz, pırıl pırıl bir kul olarak Mevlâsı'na ulaşır.

Neden? Bu dünya hayatı imtihan olduğu için. Neden?

Bu dünya hayatı imtihan olduğu için.

"Pekiyi hocam, inanmamış kullara ceza olarak Allah bazen böyle musibet vermez mi?" "Pekiyi hocam, inanmamış kullara ceza olarak Allah bazen böyle musibet vermez mi?"

Evet, inanmamış kullara da bazen kahır olarak, ceza olarak Allah musibet verir. Evet, inanmamış kullara da bazen kahır olarak, ceza olarak Allah musibet verir.

"Nerden bildin?" İşte Firavun'u o kadar zulmetti diye suda gark etti."Nerden bildin?"

İşte Firavun'u o kadar zulmetti diye suda gark etti.
İşte Nemrut'u mahvetti. İşte Kârun'u yerin dibine öyle batırdı.İşte Nemrut'u mahvetti. İşte Kârun'u yerin dibine öyle batırdı. Tarihten misaller.Tarihten misaller. İşte Peygamber Efendimiz'in zamanından, Asr-ı Saadet'ten Ebû Cehiller, Ebû Lehebler…İşte Peygamber Efendimiz'in zamanından, Asr-ı Saadet'ten Ebû Cehiller, Ebû Lehebler… İşte günlük hayatımızda, çevremizde ibretle bakarsak, ibret alan gözler için nice nice sahneler! İşte günlük hayatımızda, çevremizde ibretle bakarsak, ibret alan gözler için nice nice sahneler!

Cenâb-ı Hak bu dünya hayatında mü'minlere iyilikler verir.Cenâb-ı Hak bu dünya hayatında mü'minlere iyilikler verir. Hayatımızda çok çok iyiliklere, lütuflara, nimetlere sahibiz. Çok şükürler olsun. Hayatımızda çok çok iyiliklere, lütuflara, nimetlere sahibiz. Çok şükürler olsun. Ama bazen musibet de verir.Ama bazen musibet de verir. Mü'min, "Acaba Allah beni sevmiyor da ondan mı veriyor?" demesin, bunlar imtihandır. Mü'min, "Acaba Allah beni sevmiyor da ondan mı veriyor?" demesin, bunlar imtihandır.

Hastalık mü'mine gelir. Peygamber Efendimiz'e de geldi, sahâbe-i kirâma da geldi.Hastalık mü'mine gelir. Peygamber Efendimiz'e de geldi, sahâbe-i kirâma da geldi. Onlar Allah'ın en mübarek kulları; hasta oldular. Çoluk çocuklarına da geldi. Onlar Allah'ın en mübarek kulları; hasta oldular. Çoluk çocuklarına da geldi. Peygamber Efendimiz'in çocuklarına da geldi.Peygamber Efendimiz'in çocuklarına da geldi. Hele torunlarına; hele Hz. Hüseyin Efendimiz'in Kerbelâ faciasına nasıl tahammül edilir?Hele torunlarına; hele Hz. Hüseyin Efendimiz'in Kerbelâ faciasına nasıl tahammül edilir? Onlara sabredecek mü'min, "Hayatın cilvesidir, kaderin cilvesidir." diyecek.Onlara sabredecek mü'min, "Hayatın cilvesidir, kaderin cilvesidir." diyecek. Sabredince, mükâfatını alacak. Sabredince, mükâfatını alacak.

Kâfirlere de iyilikler gelir bazen ve çok nimetler içinde yüzerler. Cezalar da gelir.Kâfirlere de iyilikler gelir bazen ve çok nimetler içinde yüzerler. Cezalar da gelir. Kâfirlerin de çeşitleri var.Kâfirlerin de çeşitleri var. Ben burada bakıyorum, kiliseye o kadar bağlılar, o kadar düşkünler, öyle ibadet ediyorlar.Ben burada bakıyorum, kiliseye o kadar bağlılar, o kadar düşkünler, öyle ibadet ediyorlar. Herkesi hıristiyan yapmak için harıl harıl çalışıyorlar.Herkesi hıristiyan yapmak için harıl harıl çalışıyorlar. Yanlış yoldasınız dediğimiz zaman, şaşırıyorlar.Yanlış yoldasınız dediğimiz zaman, şaşırıyorlar. İyi bir şey yaptıklarını sanarak ev ev, kapı kapı dolaşıyorlar, çalışıyorlar. İyi bir şey yaptıklarını sanarak ev ev, kapı kapı dolaşıyorlar, çalışıyorlar.

İşte bu iyi niyetli bir şey... Şöyle biraz daha anlatılsa: İşte bu iyi niyetli bir şey... Şöyle biraz daha anlatılsa:

"Yâhû kardeşim, senin bu yaptığın şu bakımdan yanlış, akla mantığa uymuyor."Yâhû kardeşim, senin bu yaptığın şu bakımdan yanlış, akla mantığa uymuyor. Gel şu işin doğrusuna, mü'min ol, imana gel;Gel şu işin doğrusuna, mü'min ol, imana gel; kendini, dünyanı, âhiretini kurtar!" denilse, iyi bir insan olacak. kendini, dünyanı, âhiretini kurtar!" denilse, iyi bir insan olacak.

Bazıları da var, hunhar, gaddar, cellât, kasap!Bazıları da var, hunhar, gaddar, cellât, kasap! Sırp kasabı, Rus kasabı! Duyuyoruz, gazeteler yazıyor. Öyleleri de var. Firavunlar var, Nemrutlar var. Sırp kasabı, Rus kasabı! Duyuyoruz, gazeteler yazıyor. Öyleleri de var. Firavunlar var, Nemrutlar var.

"Doğan erkek çocuklarını kesin, yaşatmayın!" diye emretmiş. "Doğan erkek çocuklarını kesin, yaşatmayın!" diye emretmiş.

Ne kadar korkunç!.. Tarihte ne kadar zulümler olmuş, günümüzde ne kadar zulümler oluyor.Ne kadar korkunç!.. Tarihte ne kadar zulümler olmuş, günümüzde ne kadar zulümler oluyor. Onları da anında dünyada da insanlar görsün diye, Cenâb-ı Hak cezasını verebilir, veriyor.Onları da anında dünyada da insanlar görsün diye, Cenâb-ı Hak cezasını verebilir, veriyor. Onları da anlamak lazım!Onları da anlamak lazım! Olan olayların mahiyetini, çeşidini anlayabilecek bir irfana sahip olmak lazım! Olan olayların mahiyetini, çeşidini anlayabilecek bir irfana sahip olmak lazım!

Bize düşen Cenâb-ı Hakk'ın nimetlerine sonsuz şükretmek,Bize düşen Cenâb-ı Hakk'ın nimetlerine sonsuz şükretmek, şükran duygusunu, minnet duygumuzu içimizde hiç eksik etmemek;şükran duygusunu, minnet duygumuzu içimizde hiç eksik etmemek; her an Allah'a hamd eden, şükreden kul olmak.her an Allah'a hamd eden, şükreden kul olmak. Nimetlerine şükretmek; mihnetlerine, meşakkatlerine, musibetlerine, fitnelerine de,Nimetlerine şükretmek; mihnetlerine, meşakkatlerine, musibetlerine, fitnelerine de, "Bunlar da bir cilve, bir imtihan sorusu." diye sabretmek lazım! "Bunlar da bir cilve, bir imtihan sorusu." diye sabretmek lazım! Sabır ve şükürle güzel kulluğu devam ettirmek lazım, iyi işler yapmak lazım! Sabır ve şükürle güzel kulluğu devam ettirmek lazım, iyi işler yapmak lazım!

Hayatın bir dakikasını bile boş geçirmemek lazım! Çünkü herkes çalışıyor, çok çalışıyor.Hayatın bir dakikasını bile boş geçirmemek lazım! Çünkü herkes çalışıyor, çok çalışıyor. O kadar çok çalışıyorlar ki...O kadar çok çalışıyorlar ki... Şu Avustralya Türkiye'nin on misli büyük, nüfusu üçte biri kadar; otuz misli fark var arada.Şu Avustralya Türkiye'nin on misli büyük, nüfusu üçte biri kadar; otuz misli fark var arada. Ama dağları taşları imar etmişler, yolları yapmışlar, çalışmışlar, gayret ediyorlar.Ama dağları taşları imar etmişler, yolları yapmışlar, çalışmışlar, gayret ediyorlar. Bizde daha şehirlerarası yollar, şehirlerin ilçelerle bağlantıları, Bizde daha şehirlerarası yollar, şehirlerin ilçelerle bağlantıları, ilçelerin bucaklarla bağlantıları bile tam değil. Bazı köylerde su bile yok.ilçelerin bucaklarla bağlantıları bile tam değil. Bazı köylerde su bile yok. Çalışılmamış, hizmet yapılmamış, eksiklikler çok. Çok çalışmamız lazım! Çalışılmamış, hizmet yapılmamış, eksiklikler çok. Çok çalışmamız lazım!

Allahu Teâlâ hazretleri aşk ile şevk ile imanla gayretinizi arttırsın,Allahu Teâlâ hazretleri aşk ile şevk ile imanla gayretinizi arttırsın, güzel çalışmalar yapmayı nasip etsin. Ömrümüzü hayırlı, verimli geçirmeyi nasip etsin.güzel çalışmalar yapmayı nasip etsin. Ömrümüzü hayırlı, verimli geçirmeyi nasip etsin. Belalara, musibetlere sabredip ecir kazanmayı nasip etsin. Belalara, musibetlere sabredip ecir kazanmayı nasip etsin. Nimetlere şükredip nimetlerin artmasını, çoğalmasını, daimî olmasını sağlamayı nasip etsin.Nimetlere şükredip nimetlerin artmasını, çoğalmasını, daimî olmasını sağlamayı nasip etsin. Huzuruna üzerimizde hiç günah kalmamış olarak, sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin.Huzuruna üzerimizde hiç günah kalmamış olarak, sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin. Cennetiyle Cemâli'yle cümlemizi, cümlenizi müşerref eylesin.Cennetiyle Cemâli'yle cümlemizi, cümlenizi müşerref eylesin. Habîb-i Edîb'i sallallahu aleyhi ve sellem'e komşu eylesin… Habîb-i Edîb'i sallallahu aleyhi ve sellem'e komşu eylesin…

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2