Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Haram Olan Altı Şey

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Şa'bân 1401 / 14.06.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkihî MuhammedinElhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkihî Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'du fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâhEmmâ ba'du fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'a ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle muhdesin bid'a ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Sittü hisâlin mine's-sühti rişvetü'l-imâmi ve hiye ahbesü zâlike küllihî Sittü hisâlin mine's-sühti rişvetü'l-imâmi ve hiye ahbesü zâlike küllihî ve semenü'l-kelbi ve 'asbü'l-ve semenü'l-kelbi ve 'asbü'l- ve mehru'l-bağiyyi ve kesbü'l-haccâmi ve hulvânü'l-kâhin. Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev kemâ kâl. ve mehru'l-bağiyyi ve kesbü'l-haccâmi ve hulvânü'l-kâhin.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Peygamber sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz'in ehâdîs-i şerîfesiniPeygamber sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz'in ehâdîs-i şerîfesini Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam edeceğiz. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin açıklanmasına geçmeden önce, evvelaHadîs-i şerîflerin açıklanmasına geçmeden önce, evvela Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhu için,Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhu için, sonra diğer enbiyâ ve mürselînin, evliyâ ve sâlihînin ruhları için; sonra diğer enbiyâ ve mürselînin, evliyâ ve sâlihînin ruhları için; sâdâtımızın, meşâyihimizin, hulefâsının ruhları için;sâdâtımızın, meşâyihimizin, hulefâsının ruhları için; eserin müellifi Gümüşhanevî Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhu için;eserin müellifi Gümüşhanevî Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhu için; hocalarının, talebelerinin, ecdadının, âbasının, evlâdının ruhları için,hocalarının, talebelerinin, ecdadının, âbasının, evlâdının ruhları için, bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânınbu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânın ve râvilerin cümlesinin ruhları için; ve uzaktan, yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere ve râvilerin cümlesinin ruhları için; ve uzaktan, yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere bu cami-i şerîfe teşrif eden siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları içinbu cami-i şerîfe teşrif eden siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için ve hâsseten Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî'nin ruh-u şerîfi içinve hâsseten Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî'nin ruh-u şerîfi için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerif hediye edelim. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerif hediye edelim.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizOkuduğumuz hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize altı şeyin haram olduğunu bildiriyor. Şöyle; bize altı şeyin haram olduğunu bildiriyor. Şöyle;

Sittü hisâlin mine's-sühti. "Altı haslet, iş, amel, vasıf vardır ki..." Mine's-sühti.Sittü hisâlin mine's-sühti. "Altı haslet, iş, amel, vasıf vardır ki..." Mine's-sühti. "Bu altı şey haramdandır." Haramlar çoktur da,"Bu altı şey haramdandır." Haramlar çoktur da, Peygamber Efendimiz bu haramlardan altı tanesini sayıyor. Süht 'sin' ve noktasız 'ha' ilePeygamber Efendimiz bu haramlardan altı tanesini sayıyor. Süht 'sin' ve noktasız 'ha' ile Arapça'da "haram" mânasına kullanılan bir kelimedir. Çünkü yeshetü'l-berekete.Arapça'da "haram" mânasına kullanılan bir kelimedir. Çünkü yeshetü'l-berekete. "Bir şeyin bereketini götürüyor ve o şeyi kötü kılıyor." Bir; Rişvetü'l-imâmi."Bir şeyin bereketini götürüyor ve o şeyi kötü kılıyor." Bir;

Rişvetü'l-imâmi.
"İmamın rüşveti." Haram işlerden birisi budur. Ve hiye ahbesü zâlike küllihi."İmamın rüşveti." Haram işlerden birisi budur. Ve hiye ahbesü zâlike küllihi. "Ve bu haram, bundan sonra sayılacak öbür haramların hepsinden daha habistir,"Ve bu haram, bundan sonra sayılacak öbür haramların hepsinden daha habistir, daha fenadır, daha kötüdür." Rüşvete Arapça'da rişvet, rüşvet veya reşvet de denir.daha fenadır, daha kötüdür."

Rüşvete Arapça'da rişvet, rüşvet veya reşvet de denir.
Biz Türkçe'de 'ü' harfiyle "rüşvet" diye kullanıyoruz. Araplar rişvet de derler.Biz Türkçe'de 'ü' harfiyle "rüşvet" diye kullanıyoruz. Araplar rişvet de derler. Rişvet; haram bir şeyi yapmak, elde etmek için işi yapacak, yürütecek kimseye verilen para.Rişvet; haram bir şeyi yapmak, elde etmek için işi yapacak, yürütecek kimseye verilen para. Bâtılı yerine getirmek, hakkı bâtıl etmek için; haksız bir şeyi yapmak için verilen para ve sâirBâtılı yerine getirmek, hakkı bâtıl etmek için; haksız bir şeyi yapmak için verilen para ve sâir menfaat gibi şeyler; bunlar hep rüşvet diye adlandırılır. menfaat gibi şeyler; bunlar hep rüşvet diye adlandırılır.

İmamın rüşveti… İmam, "cami imamı" demek değil.İmamın rüşveti… İmam, "cami imamı" demek değil. Biz şimdi "imam" kelimesini sadece "cami imamı" mânasına kullanıyoruzBiz şimdi "imam" kelimesini sadece "cami imamı" mânasına kullanıyoruz ama eskiden "imam" denildiği zaman İmâmü'l-Müslimîn, "müslümanların önderi,ama eskiden "imam" denildiği zaman İmâmü'l-Müslimîn, "müslümanların önderi, başında olan kimse" anlaşılırdı. "İmam" demek zaten "önde gelen" demektir.başında olan kimse" anlaşılırdı. "İmam" demek zaten "önde gelen" demektir. Arapça'da emâme, "bir şeyin önü" demek.Arapça'da emâme, "bir şeyin önü" demek. Bizim cemaatin önüne geçtiği için imama da ondan dolayı o kelime ile isim verilmiştir.Bizim cemaatin önüne geçtiği için imama da ondan dolayı o kelime ile isim verilmiştir. Müslümanların başına da geçen kimseye "imam" derler. İmâmü'l-Müslimîn;Müslümanların başına da geçen kimseye "imam" derler. İmâmü'l-Müslimîn; müslümanların imamı, yani önderi, onun başına geçen kimse.müslümanların imamı, yani önderi, onun başına geçen kimse. Böyle önder bir kimse rüşvet alırsa, "haramların en kötüsüdür bu" diyeBöyle önder bir kimse rüşvet alırsa, "haramların en kötüsüdür bu" diye Peygamber Efendimiz ilk başta onu saymış, bir de tasrih eylemiş. Neden en kötüdür? Peygamber Efendimiz ilk başta onu saymış, bir de tasrih eylemiş.

Neden en kötüdür?

Çünkü cemiyetin nizamı yıkılır. Cemiyetin başında şahıs; ahkâmı yürütmekle vazifeli,Çünkü cemiyetin nizamı yıkılır. Cemiyetin başında şahıs; ahkâmı yürütmekle vazifeli, emrine asker vermişiz, güç-kuvvet vermişiz, sözünün dinlenmesini Allahu Teâlâ istemiş,emrine asker vermişiz, güç-kuvvet vermişiz, sözünün dinlenmesini Allahu Teâlâ istemiş, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz istemiş; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz istemiş; "Müslümanların böyle idarecisine itaat etmemeye hakkı yoktur." diye belirtmiş."Müslümanların böyle idarecisine itaat etmemeye hakkı yoktur." diye belirtmiş. Böyle olduğu halde, emrinde de beytü'l-mal var, hazine de var, parası da var.Böyle olduğu halde, emrinde de beytü'l-mal var, hazine de var, parası da var. Şimdi başa geçmiş olan bu şahıs rüşvet almaya kalkarsa cemiyet yıkılır.Şimdi başa geçmiş olan bu şahıs rüşvet almaya kalkarsa cemiyet yıkılır. Çünkü cemiyetin ayakta durması için zaten cemiyet onu vazifelendirdi. Çünkü cemiyetin ayakta durması için zaten cemiyet onu vazifelendirdi.

İmamlık, önderlik, bir cemiyetin başına geçmek, idareci olmak nedir? İmamlık, önderlik, bir cemiyetin başına geçmek, idareci olmak nedir?

O cemiyete hizmeti fiilen yürütmek demektir.O cemiyete hizmeti fiilen yürütmek demektir. Hizmeti yürütecek insan tutuyor rüşvet alıyor, haksız işi yapıyor, haklı işi durduruyor.Hizmeti yürütecek insan tutuyor rüşvet alıyor, haksız işi yapıyor, haklı işi durduruyor. O zaman nizâm-ı âlem haleldar olur. Onun için bu haramların en kötüsüdür. O zaman nizâm-ı âlem haleldar olur. Onun için bu haramların en kötüsüdür.

Bir hadîs-i şerîf daha söyleyerek bu birinciyi biraz açıklayalım. Rüşveti almak haramdır.Bir hadîs-i şerîf daha söyleyerek bu birinciyi biraz açıklayalım. Rüşveti almak haramdır. Burada haram olduğunu bu hadîs-i şerîfte beyan ediyor. Vermek? Burada haram olduğunu bu hadîs-i şerîfte beyan ediyor.

Vermek?

Alınması haram olan şeyin verilmesi de haramdır.Alınması haram olan şeyin verilmesi de haramdır. Çünkü hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Çünkü hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

er-Râşi ve'l-mürteşî fi'n-nâr. "Rüşveti alan da veren de, ikisi de cehennemdedir." er-Râşi ve'l-mürteşî fi'n-nâr. "Rüşveti alan da veren de, ikisi de cehennemdedir."

Onun için rüşveti vermeyeceğiz. Almak da fena... Almayacak bir kere...Onun için rüşveti vermeyeceğiz. Almak da fena... Almayacak bir kere... Bir devlet dairesinde bulunan şahıs, müslümanların işini gören bir şahıs, Bir devlet dairesinde bulunan şahıs, müslümanların işini gören bir şahıs, bir cemiyetin bir vazifesinin başında idareci olarak bulunan bir kimse rüşveti almayacak.bir cemiyetin bir vazifesinin başında idareci olarak bulunan bir kimse rüşveti almayacak. İkincisi, ötekiler de vermeyecekler. Neden? Zaten verdiğin için oluyor ya bu iş.İkincisi, ötekiler de vermeyecekler.

Neden?

Zaten verdiğin için oluyor ya bu iş.
Tamahı kesilse, hiç alamayacağını bilse, sözünü açmaz. Tamahı kesilse, hiç alamayacağını bilse, sözünü açmaz.

Bizim bir mühendis dostumuz var, kendisi Kadıköy tarafında oturur. İsmini söylemeyelim.Bizim bir mühendis dostumuz var, kendisi Kadıköy tarafında oturur. İsmini söylemeyelim. Ama Allah kendisini biliyor ya, Allah kendisinden razı olsun. Ama Allah kendisini biliyor ya, Allah kendisinden razı olsun. Bir devlet dairesinde, belediyede çalışıyormuş.Bir devlet dairesinde, belediyede çalışıyormuş. Erbâb-ı masâlihten, yani orada işi olan şahıslardan birisi gelmiş, demiş ki; Erbâb-ı masâlihten, yani orada işi olan şahıslardan birisi gelmiş, demiş ki;

"Benim şöyle bir işim var, şu kadar zaman geliyorum gidiyorum, olmuyor, bilmem ne..." [diye] sızlanmış."Benim şöyle bir işim var, şu kadar zaman geliyorum gidiyorum, olmuyor, bilmem ne..." [diye] sızlanmış. [Mühendis] işi almış, evraka bakmış; gidecek, o inşaatı mahallinde görecek,[Mühendis] işi almış, evraka bakmış; gidecek, o inşaatı mahallinde görecek, kontrol edecek, ondan sonra elini vicdanına koyup bir karar verecek. kontrol edecek, ondan sonra elini vicdanına koyup bir karar verecek.

"Çok oyaladılar beni; ne olur, etme eyleme mühendis bey, gel işte bugün götüreyim." Mühendis; "Çok oyaladılar beni; ne olur, etme eyleme mühendis bey, gel işte bugün götüreyim." Mühendis;

"Peki, bugünüm müsait. "Gel." demiş, arabasına binmiş, inşaat yerine gitmişler. "Peki, bugünüm müsait.

"Gel." demiş, arabasına binmiş, inşaat yerine gitmişler.

Kendisi mühendis, inşaatın kontrolünü yapacaklar.Kendisi mühendis, inşaatın kontrolünü yapacaklar. Kontrolünü yapmış, hepsi kendi vicdanına göre kanuna, nizama uygun. Tamam, yapmış işi.Kontrolünü yapmış, hepsi kendi vicdanına göre kanuna, nizama uygun. Tamam, yapmış işi. İmzayı vermiş, iş bitmiş. Adam da çarçabucak bu iş böyle oldu bitti diye şaşırmış. Arkadaş diyor ki; İmzayı vermiş, iş bitmiş. Adam da çarçabucak bu iş böyle oldu bitti diye şaşırmış. Arkadaş diyor ki;

"Döndük, beni arabayla daireden aldı, daireme tekrar bırakacak ya;"Döndük, beni arabayla daireden aldı, daireme tekrar bırakacak ya; şöyle bir ara sokağa saptı, cüzdanını, parasını çıkardı. Saydı, saydı, saydı…" şöyle bir ara sokağa saptı, cüzdanını, parasını çıkardı. Saydı, saydı, saydı…"

Ondan sonra, "Allah razı olsun." mu demiş artık, "Çok teşekkür ederim." mi demiş,Ondan sonra, "Allah razı olsun." mu demiş artık, "Çok teşekkür ederim." mi demiş, nasıl dediyse, kolay kolay da "Allah razı olsun." da denmez böyle kötü şeyde,nasıl dediyse, kolay kolay da "Allah razı olsun." da denmez böyle kötü şeyde, Allah korusun, o da ayrıca suç olur. "Şu parayı alın. Allah korusun, o da ayrıca suç olur.

"Şu parayı alın.
Şimdiye kadar çok uğraşıyordum; siz hemen iki saat içinde işimi hallediverdiniz." demiş. Şimdiye kadar çok uğraşıyordum; siz hemen iki saat içinde işimi hallediverdiniz." demiş.

Ne kadar, kaç bin lira para verecekse eline parayı tutuşturmak istemiş.Ne kadar, kaç bin lira para verecekse eline parayı tutuşturmak istemiş. Şöyle bir doğrulmuş bizim arkadaş, ağabey; ötekisi korkmuş bu sefer,Şöyle bir doğrulmuş bizim arkadaş, ağabey; ötekisi korkmuş bu sefer, "Acaba parayı mı az buldu, bu memur bey niye kızdı?"Acaba parayı mı az buldu, bu memur bey niye kızdı? Yoksa yaptığı işi tekrar geri mi döndürecek?" diye bayağı bir korkmuş, telaşlanmış.Yoksa yaptığı işi tekrar geri mi döndürecek?" diye bayağı bir korkmuş, telaşlanmış. Adamın yakasına yapışmış. Demiş ki; "Siz utanmaz mısınız?" Adamın yakasına yapışmış. Demiş ki;

"Siz utanmaz mısınız?"

"Ne yapayım?" filan diye ötekisi alttan almış. "Ne yapayım?" filan diye ötekisi alttan almış.

"Yahu, ben bu işi yaparken senden para istedim mi? Hiçbir imâ da bulundum mu? Bulunmadın. "Yahu, ben bu işi yaparken senden para istedim mi? Hiçbir imâ da bulundum mu?

Bulunmadın.

İşi yaptım mı? Yaptın. İmza oldu bitti, senin işin tamam oldu mu? Oldu. İşi yaptım mı?

Yaptın.

İmza oldu bitti, senin işin tamam oldu mu?

Oldu.

Senden para istemedim, bu işi yaptım bitirdim. Ne diye böyle çıkartıp bu parayı veriyorsun? Senden para istemedim, bu işi yaptım bitirdim. Ne diye böyle çıkartıp bu parayı veriyorsun?

Şimdi benim yerimde bir başkası olsa, bunu alır cebine koyar; ikinci şahıs kendisini götürdüğü zamanŞimdi benim yerimde bir başkası olsa, bunu alır cebine koyar; ikinci şahıs kendisini götürdüğü zaman acaba ne zaman kenarda durup da cüzdanından parayı çıkartıp da bana para sayacak diye bekler.acaba ne zaman kenarda durup da cüzdanından parayı çıkartıp da bana para sayacak diye bekler. İşte, memurların huyunu siz bozuyorsunuz. Bir daha böyle bir şey yapmayın!İşte, memurların huyunu siz bozuyorsunuz. Bir daha böyle bir şey yapmayın! Bunu böyle önceden yapacağını bilseydim, sana ne kadar güçlük çıkartırdım bak!" demiş. Bunu böyle önceden yapacağını bilseydim, sana ne kadar güçlük çıkartırdım bak!" demiş.

Adam da şaşırmış tabii, "peki" filan demiş, ondan sonra gitmiş. Adam da şaşırmış tabii, "peki" filan demiş, ondan sonra gitmiş.

Rüşvet de vermeyeceğiz ki alışmasın. Rüşvet de vermeyeceğiz, rüşvet de alınmayacak.Rüşvet de vermeyeceğiz ki alışmasın. Rüşvet de vermeyeceğiz, rüşvet de alınmayacak. Cemiyet öyle sağlam karakterli insanlarla, onların amellerinin birikmesiyle sağlam olur.Cemiyet öyle sağlam karakterli insanlarla, onların amellerinin birikmesiyle sağlam olur. Sen bir küçük sağlam iş yaparsın, ötekisi bir küçük sağlam iş yapar,Sen bir küçük sağlam iş yaparsın, ötekisi bir küçük sağlam iş yapar, daha ötekisi küçük bir sağlam iş yapar, sonunda cemiyet kale gibi sağlam olur.daha ötekisi küçük bir sağlam iş yapar, sonunda cemiyet kale gibi sağlam olur. Düşman gelir gelir; dalganın dalgakırana vurup da dağılıp gittiği gibi Düşman gelir gelir; dalganın dalgakırana vurup da dağılıp gittiği gibi bir şey yapamadan gerisin geriye gider. Ama sen çürük olursan, ötekisi çürük olursa,bir şey yapamadan gerisin geriye gider. Ama sen çürük olursan, ötekisi çürük olursa, berikisi çürük olursa, fırtınadan böyle zangır zangır titreyen eski ahşap köhne bir ev gibi olur;berikisi çürük olursa, fırtınadan böyle zangır zangır titreyen eski ahşap köhne bir ev gibi olur; "Acaba şimdi mi çökecek, biraz sonra mı çökecek?" diye herkes bakar durur."Acaba şimdi mi çökecek, biraz sonra mı çökecek?" diye herkes bakar durur. Öyle bir cemiyetin içine girmeye korkar. Demek ki dinimizde rüşvet almak da vermek de yasak. Öyle bir cemiyetin içine girmeye korkar. Demek ki dinimizde rüşvet almak da vermek de yasak.

Görüyorsunuz dinimiz hiçbir şeyi ihmal etmemiştir.Görüyorsunuz dinimiz hiçbir şeyi ihmal etmemiştir. Biz has, sağlam, samimi, güzel müslüman olsak, cemiyetin işleri de tıkır tıkır çalışır.Biz has, sağlam, samimi, güzel müslüman olsak, cemiyetin işleri de tıkır tıkır çalışır. Sokaklarımız da pırıl pırıl olur. Dairelerimiz de tıkır tıkır işler; işler hemen bir günde biter. Sokaklarımız da pırıl pırıl olur. Dairelerimiz de tıkır tıkır işler; işler hemen bir günde biter.

Bir adamı anlattılar; işin başına sabahleyin gelirmiş. Kaçta? Bir adamı anlattılar; işin başına sabahleyin gelirmiş.

Kaçta?

Sabah namazından sonra, kahvaltı ettikten sonra gelirmiş. Mesai filan mühim değil.Sabah namazından sonra, kahvaltı ettikten sonra gelirmiş. Mesai filan mühim değil. Yığarmış masasının üstüne işleri. Diyorlar ki, o işlerin hepsi bitip deYığarmış masasının üstüne işleri. Diyorlar ki, o işlerin hepsi bitip de yarına bir tek iş kalmamacasına çalışır, çalışır, çalışır… Saat kaç oldu? yarına bir tek iş kalmamacasına çalışır, çalışır, çalışır…

Saat kaç oldu?

Beş, altı, yedi oldu, sekiz buçuk oldu… Yarına hiçbir iş kalmayınca, o zaman kalkar evine öyle gidermiş. Beş, altı, yedi oldu, sekiz buçuk oldu… Yarına hiçbir iş kalmayınca, o zaman kalkar evine öyle gidermiş.

Neden? Allah'tan korkarmış memur.Neden?

Allah'tan korkarmış memur.
"Ya ben yarın ölürsem, buraya yarım iş bırakırsam olur mu?" diye Allah'tan korkusundan..."Ya ben yarın ölürsem, buraya yarım iş bırakırsam olur mu?" diye Allah'tan korkusundan... Amirden veya müfettişten korkmaya lüzum yok çünkü o devlet dairesinin nizamı saat beşte kapatılmasıdır.Amirden veya müfettişten korkmaya lüzum yok çünkü o devlet dairesinin nizamı saat beşte kapatılmasıdır. "İş bitmedi, peki yarına yaparım." der, gider."İş bitmedi, peki yarına yaparım." der, gider. Ama bak, eski imanlı insanın memurluk anlayışı bile başka türlü oluyor. Ama bak, eski imanlı insanın memurluk anlayışı bile başka türlü oluyor.

Onun için imanlı insanları tutup kaldırmak, kollamak, yetiştirmeye çalışmak lazım.Onun için imanlı insanları tutup kaldırmak, kollamak, yetiştirmeye çalışmak lazım. İmanlı, ahlâklı kimseyi tutup desteklemek, alkışlamak lazım. İmanlı, ahlâklı kimseyi tutup desteklemek, alkışlamak lazım. Çünkü neyi teşvik ederseniz o gelişir; neyi takip ederseniz o söner. İnsanların tabiatı budur.Çünkü neyi teşvik ederseniz o gelişir; neyi takip ederseniz o söner. İnsanların tabiatı budur. Neyi alkışlarsanız herkes oraya heves eder. en-Nâsü 'alâ sülûki mülûkihim.Neyi alkışlarsanız herkes oraya heves eder. en-Nâsü 'alâ sülûki mülûkihim. "İnsanlar başlarında idare edicilerin keyiflerine göre giderler." "İnsanlar başlarında idare edicilerin keyiflerine göre giderler."

Eskiden, İslâm'dan önce İranlıların bir hükümdarı varmış; adam adaletiyle tanınmış, şöhret bulmuş.Eskiden, İslâm'dan önce İranlıların bir hükümdarı varmış; adam adaletiyle tanınmış, şöhret bulmuş. Enû Şirvân-ı Âdil veya Nûşirevân-ı Âdil diye eski kitaplara geçmiş, adalet ile temayüz etmiş. Enû Şirvân-ı Âdil veya Nûşirevân-ı Âdil diye eski kitaplara geçmiş, adalet ile temayüz etmiş. Hatta diyorlar ki; meşhur Abbasî halifesi Harunu'r-Reşîd oturuyormuş,Hatta diyorlar ki; meşhur Abbasî halifesi Harunu'r-Reşîd oturuyormuş, yanında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin bir hadisini okumuşlar.yanında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin bir hadisini okumuşlar. Şöyle diyormuş hadîs-i şerîfte; İnne'l-emîra'l-'âdile ve'l-'âlime'l-'âmile lâ te'külü'l-ardu lühûmehümâ.Şöyle diyormuş hadîs-i şerîfte;

İnne'l-emîra'l-'âdile ve'l-'âlime'l-'âmile lâ te'külü'l-ardu lühûmehümâ.
"Adaletli komutanın, adaletli idarecinin ve ilmiyle amel eden alimin"Adaletli komutanın, adaletli idarecinin ve ilmiyle amel eden alimin etini mezar toprağı yemez, çürütmez." Yani mezarında dipdiri kalır." Bu hadîs-i şerîfi duymuş.etini mezar toprağı yemez, çürütmez." Yani mezarında dipdiri kalır."

Bu hadîs-i şerîfi duymuş.
"Allah Allah! Acaba Enû Şirvân-ı Âdil diye tanınmış Sasani hükümdarı,"Allah Allah! Acaba Enû Şirvân-ı Âdil diye tanınmış Sasani hükümdarı, İslâm'dan önce İran'ın başına geçmiş bir imparator, 'âdil âdil' diyorlar,İslâm'dan önce İran'ın başına geçmiş bir imparator, 'âdil âdil' diyorlar, bakalım bu hadîs-i şerîfe göre adil mi değil mi? Açın şunun kabrini." demiş. bakalım bu hadîs-i şerîfe göre adil mi değil mi? Açın şunun kabrini." demiş. Çünkü âdilse hadîs-i şerîfe göre eti çürümemiş olacak, vücudu taptaze kalmış olacak.Çünkü âdilse hadîs-i şerîfe göre eti çürümemiş olacak, vücudu taptaze kalmış olacak. Tabii müslüman bir alimin de mezarını açmaya korkar. Müslüman mezarda da rahatsız edilmez.Tabii müslüman bir alimin de mezarını açmaya korkar. Müslüman mezarda da rahatsız edilmez. Kabrinin üstüne basmak bile doğru değildir.Kabrinin üstüne basmak bile doğru değildir. O nasıl olsa İslâm'dan önce yaşamış bir kimse diye kabrini açmışlar,O nasıl olsa İslâm'dan önce yaşamış bir kimse diye kabrini açmışlar, bakmışlar ki adam olduğu gibi duruyor. Ben kitapta okudum.bakmışlar ki adam olduğu gibi duruyor. Ben kitapta okudum. Harunu'r-Reşîd zamanında açmışlar kabrini, Enû Şirvân-ı Âdil kabrinde olduğu gibi duruyor.Harunu'r-Reşîd zamanında açmışlar kabrini, Enû Şirvân-ı Âdil kabrinde olduğu gibi duruyor. Bak, adaletinden dolayı toprak yemiyor. Bak, adaletinden dolayı toprak yemiyor.

Ama rivayet ediyorlar ki; avânesiyle, adamlarıyla beraber avlanmaya çıkmış.Ama rivayet ediyorlar ki; avânesiyle, adamlarıyla beraber avlanmaya çıkmış. Avlanmaya çıkınca, geyik mi vurdular, kuş mu vurdular, ne yaptılarsaAvlanmaya çıkınca, geyik mi vurdular, kuş mu vurdular, ne yaptılarsa yemek vaktinde avlarını kızartmaya başlamışlar. Bakmışlar tuz yok.yemek vaktinde avlarını kızartmaya başlamışlar. Bakmışlar tuz yok. Adamlarından bir tanesine gitmiş, demiş ki; "Git şu karşıda görünen köyden parasını ver, tuz al gel." Adamlarından bir tanesine gitmiş, demiş ki;

"Git şu karşıda görünen köyden parasını ver, tuz al gel."

"Efendim, yani tuz dediğin şey, dağ taş tuzdur, çok bulunan bir şeydir. Tuz da parayla mı alınır?"Efendim, yani tuz dediğin şey, dağ taş tuzdur, çok bulunan bir şeydir. Tuz da parayla mı alınır? Bir avuç istersin, ondan sonra burada yemeğin üstüne serpersin, yersin." demiş. "Yok! Bir avuç istersin, ondan sonra burada yemeğin üstüne serpersin, yersin." demiş.

"Yok!
Eğer hükümdar tebaasından parasız tuz alırsa, memurlar derisini yüzer.Eğer hükümdar tebaasından parasız tuz alırsa, memurlar derisini yüzer. Hükümdar tuz aldı mı memurlar oradan yüz bulur, halkın derisini yüzer alimallah!Hükümdar tuz aldı mı memurlar oradan yüz bulur, halkın derisini yüzer alimallah! Hakkına riayet edeceksin onun, parayla alacaksın." demiş. Burada bunu niçin söyledik? Hakkına riayet edeceksin onun, parayla alacaksın." demiş.

Burada bunu niçin söyledik?

İnsanlar başlarındaki adamın hâline bakarlar; neyi heves ediyor, neyi istiyor;İnsanlar başlarındaki adamın hâline bakarlar; neyi heves ediyor, neyi istiyor; hemen ona göre tavırlarını değiştirirler. hemen ona göre tavırlarını değiştirirler.

Eskiden hatırlıyorum; bir arkadaş bir devlet dairesine genel müdür tayin edilmişti.Eskiden hatırlıyorum; bir arkadaş bir devlet dairesine genel müdür tayin edilmişti. Duymuşlar şöhretini, hemen giyim kuşamlar dahi ona göre değişmiş.Duymuşlar şöhretini, hemen giyim kuşamlar dahi ona göre değişmiş. Japone kollar, açık yakalar, kısa etekler değişmiş. Neden? Japone kollar, açık yakalar, kısa etekler değişmiş.

Neden?

Gelen müdürün zihniyeti daha gelmeden tesir etti. İnsanlar böyledir işte.Gelen müdürün zihniyeti daha gelmeden tesir etti. İnsanlar böyledir işte. Onun için baştaki insanlara, idarecilere, yüksek mevkideki kimselere çok büyük mesuliyet düşüyor. Onun için baştaki insanlara, idarecilere, yüksek mevkideki kimselere çok büyük mesuliyet düşüyor. Çünkü ona bakıp da ötekiler heveslenirler, ona göre hareket ederler. Allah hepimize doğru yolu göstersin.Çünkü ona bakıp da ötekiler heveslenirler, ona göre hareket ederler.

Allah hepimize doğru yolu göstersin.
Doğru yoldan ayırmasın. Hakka hakikate uygun şekilde hareket etmeyi nasip eylesin. Doğru yoldan ayırmasın. Hakka hakikate uygun şekilde hareket etmeyi nasip eylesin.

Demek ki haram şeylerin en kötüsü, en habisi, en fenası neymiş? Demek ki haram şeylerin en kötüsü, en habisi, en fenası neymiş?

İdarecinin rüşvet almasıymış. İdareci hiç almayacak. İdarecinin rüşvet almasıymış. İdareci hiç almayacak.

Bir de Hz. Ömer'in adaletiyle ilgili bir kıssayı anlatayım.Bir de Hz. Ömer'in adaletiyle ilgili bir kıssayı anlatayım. Hz. Ömer radıyallahu anh mâlum, idareciler içinde adaletiyle şöhret bulmuş bir kimse.Hz. Ömer radıyallahu anh mâlum, idareciler içinde adaletiyle şöhret bulmuş bir kimse. Hutbeye çıkmış, hutbe okuyor.Hutbeye çıkmış, hutbe okuyor. O zamanın insanları da nasıl takip fikrine sahiplermiş, bir tanesi kalkmış demiş ki; O zamanın insanları da nasıl takip fikrine sahiplermiş, bir tanesi kalkmış demiş ki;

"Yâ Ömer, biz seni dinlemeyiz!" "Neden?" demiş. "Yâ Ömer, biz seni dinlemeyiz!"

"Neden?" demiş.

"Ömer" dedikleri zât da kapıdan sığmaz, babayiğit, boylu poslu,"Ömer" dedikleri zât da kapıdan sığmaz, babayiğit, boylu poslu, vurduğunu böyle yerin dibine geçirecek kadar güçlü kuvvetli bir bahadır kimse.vurduğunu böyle yerin dibine geçirecek kadar güçlü kuvvetli bir bahadır kimse. Öyle cılız bir kimse değil. Hz. Ömer bir sokaktan girse, şeytanlar yolunu değiştirirmiş, kaçarmış.Öyle cılız bir kimse değil. Hz. Ömer bir sokaktan girse, şeytanlar yolunu değiştirirmiş, kaçarmış. Öyle bir insan… Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinden öğreniyoruz.Öyle bir insan… Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinden öğreniyoruz. Biz başka şeyi gördüğümüzden, bildiğimizden değil;Biz başka şeyi gördüğümüzden, bildiğimizden değil; Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor da ondan biliyoruz. Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor da ondan biliyoruz.

Kızsa kızar, zaten emîrü'l-mü'minîn, müslümanların başında, ordular emrinde,Kızsa kızar, zaten emîrü'l-mü'minîn, müslümanların başında, ordular emrinde, İran'a, Mısır'a, başka taraflara ordu göndermiş. Bir valiye "Sen valisin." dedi mi adam vali oluyor; İran'a, Mısır'a, başka taraflara ordu göndermiş. Bir valiye "Sen valisin." dedi mi adam vali oluyor; "İn valilikten." dedi mi iniyor. Bir komutana "Sen komutansın." dedi mi ordunun başına geçiyor;"İn valilikten." dedi mi iniyor. Bir komutana "Sen komutansın." dedi mi ordunun başına geçiyor; "Azlettim seni." dedi mi bitiyor, o anda nefer oluyor. Dediği dedik bir insan. "Azlettim seni." dedi mi bitiyor, o anda nefer oluyor. Dediği dedik bir insan.

"Senin sözünü dinlemeyiz!" demiş, çıkmış o zât. Demiş ki; "Niçin?" "Senin sözünü dinlemeyiz!" demiş, çıkmış o zât. Demiş ki;

"Niçin?"

"Sen, şu üstündeki elbisenin hesabını ver bakalım."Sen, şu üstündeki elbisenin hesabını ver bakalım. Bu elbise ganimet malıydı, hepimize taksim ettin ikişer metre, iki buçuk metre, neyse;Bu elbise ganimet malıydı, hepimize taksim ettin ikişer metre, iki buçuk metre, neyse; eşit dağıttın ama bir elbise yapacak kadar büyük değildi.eşit dağıttın ama bir elbise yapacak kadar büyük değildi. Sen boylu poslusun, bak sana bundan bir elbise olmuş, üstüne bu kumaştan almışsın. Sen boylu poslusun, bak sana bundan bir elbise olmuş, üstüne bu kumaştan almışsın. Ama bize verdiğinden bize bir elbise çıkmıyor. Sen kendine fazla mı ayırdın, nasıl oldu bu?" Ama bize verdiğinden bize bir elbise çıkmıyor. Sen kendine fazla mı ayırdın, nasıl oldu bu?"

Şöyle minberden eğilmiş, minberin dibinde oğlu Abdullah radıyallahu anhum ecmaîn otuyor. Demiş ki; Şöyle minberden eğilmiş, minberin dibinde oğlu Abdullah radıyallahu anhum ecmaîn otuyor. Demiş ki;

"Ey Abdullah, kalk da izah et, ben bir şey demeyeyim." O da kalkmış demiş ki; "Ey Abdullah, kalk da izah et, ben bir şey demeyeyim."

O da kalkmış demiş ki;

"Ey cemaat! Ben ganimetten benim hisseme düşen kumaşı babama verdim de"Ey cemaat! Ben ganimetten benim hisseme düşen kumaşı babama verdim de o ikisini birleştirdi, ondan böyle oldu." O zaman adam diyor ki; o ikisini birleştirdi, ondan böyle oldu."

O zaman adam diyor ki;

"Hah, şimdi söyle, sözünü dinleriz." İşte adalet! İşte takip! İşte sabır!"Hah, şimdi söyle, sözünü dinleriz."

İşte adalet! İşte takip! İşte sabır!
İşte makul bir şekilde bir itham olunca ona karşı cevap vermek!İşte makul bir şekilde bir itham olunca ona karşı cevap vermek! Nereden baksan, ne çeşit ibretler var hadisede... Nereden baksan, ne çeşit ibretler var hadisede...

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz haramları sayıyordu.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz haramları sayıyordu. Birincisi, idarecinin, yüksek mevkideki şahsın rüşvet almasıydıBirincisi, idarecinin, yüksek mevkideki şahsın rüşvet almasıydı ve bu da haramların en kötüsü diye zikretmişti. ve bu da haramların en kötüsü diye zikretmişti. Bu münasebetle rüşvetle, adaletle ilgili birkaç fıkra da söyledik. İkincisi; Bu münasebetle rüşvetle, adaletle ilgili birkaç fıkra da söyledik. İkincisi;

Ve semenü'l-kelbi. "Köpeğin bedeli." Bu da haramdır.Ve semenü'l-kelbi. "Köpeğin bedeli." Bu da haramdır. Köpek, İmam Şâfiî rahmetullâhi aleyh'in mezhebine göre bizzat kendisi necistir. Köpek, İmam Şâfiî rahmetullâhi aleyh'in mezhebine göre bizzat kendisi necistir. Yani bütün her şeyiyle köpek kendisi necistir.Yani bütün her şeyiyle köpek kendisi necistir. Onun için necis bir şeyin alınması, satılması doğru olmadığından olsa gerek diyeOnun için necis bir şeyin alınması, satılması doğru olmadığından olsa gerek diye bu hadisin izahını öyle yapmış.bu hadisin izahını öyle yapmış. Bizim hocamız da -bu hadîs-i şerîfleri toplayan hocamız da- öyle yazmış şerhte.Bizim hocamız da -bu hadîs-i şerîfleri toplayan hocamız da- öyle yazmış şerhte. İkinci bir sebep olarak da zikretmiş; ev li'n-nehyi 'ani't-tihâzihi. İkinci bir sebep olarak da zikretmiş; ev li'n-nehyi 'ani't-tihâzihi. "Köpek edinmeyi yasaklamak için bu söz söylenmiştir.""Köpek edinmeyi yasaklamak için bu söz söylenmiştir." Yani "Köpek edinmek doğru olmadığı için ona para vermek de doğru değildir,Yani "Köpek edinmek doğru olmadığı için ona para vermek de doğru değildir, Resûlullah Efendimiz ondan böyle demiştir." diyor. Resûlullah Efendimiz ondan böyle demiştir." diyor.

Bizim mezhebimiz Hanefi mezhebine göre, ulemamız bütün hadîs-i şerîfleri incelemişlerBizim mezhebimiz Hanefi mezhebine göre, ulemamız bütün hadîs-i şerîfleri incelemişler ve onların sonunda şu neticeyi çıkarmışlar; "Zaruret olan yerlerde köpek edinilebilir." Niçin? ve onların sonunda şu neticeyi çıkarmışlar; "Zaruret olan yerlerde köpek edinilebilir."

Niçin?

Mesela ekini beklemek için, ekinin düşmanlardan, hayvanlardan korunması için,Mesela ekini beklemek için, ekinin düşmanlardan, hayvanlardan korunması için, hırsızdan korkuluyorsa evin korunması için, koyunun kurttan korunması için hırsızdan korkuluyorsa evin korunması için, koyunun kurttan korunması için ve daha başka sebeplerle, bir işe yarayacaksa o zaman köpek ittihaz edilebilir. Bunun dışında olmaz. ve daha başka sebeplerle, bir işe yarayacaksa o zaman köpek ittihaz edilebilir. Bunun dışında olmaz.

İslâm neden köpeğin böyle kullanılmasını uygun görmemiş? İslâm neden köpeğin böyle kullanılmasını uygun görmemiş?

Asırlar geçiyor, ondan sonra iş anlaşılıyor.Asırlar geçiyor, ondan sonra iş anlaşılıyor. Biz ilk önce "Resûlullah yasak etti" diye köpek ittihaz etmiyoruz da, köpekten uzak duruyoruz da, Biz ilk önce "Resûlullah yasak etti" diye köpek ittihaz etmiyoruz da, köpekten uzak duruyoruz da, asırlar geçiyor, anlaşılıyor ki; köpekte bir takım hastalıklar varmış, asırlar geçiyor, anlaşılıyor ki; köpekte bir takım hastalıklar varmış, bu hastalıklar insana çok büyük zarar verirmiş.bu hastalıklar insana çok büyük zarar verirmiş. Onun için hakikaten bu köpeğin pek insanın yakınında olmaması lazım.Onun için hakikaten bu köpeğin pek insanın yakınında olmaması lazım. Köpekten geçen hastalıkların en başında mâlum, kuduz denilen bir hastalık gelirKöpekten geçen hastalıkların en başında mâlum, kuduz denilen bir hastalık gelir ve zamanında aşısı yapılmazsa insanı ölüme götürür, başka hiç çaresi yoktur.ve zamanında aşısı yapılmazsa insanı ölüme götürür, başka hiç çaresi yoktur. Hemen zamanında aşısı yapılmazsa insan gözünün önünde titreye titreye ölür gider. Hemen zamanında aşısı yapılmazsa insan gözünün önünde titreye titreye ölür gider.

İkinci bir sebep; köpeğin içinde, vücudunda birtakım parazitler vardır.İkinci bir sebep; köpeğin içinde, vücudunda birtakım parazitler vardır. Parazit dediğimiz; tufeyli olarak insan vücudunda,Parazit dediğimiz; tufeyli olarak insan vücudunda, hayvan vücudunda yaşayan birtakım mahlûklara "parazit" deniliyor.hayvan vücudunda yaşayan birtakım mahlûklara "parazit" deniliyor. Eskiden "tufeylî" derlerdi; "tufeylî mahluk", yani onun sırtından geçiniyor. Türkçesi de "asalak".Eskiden "tufeylî" derlerdi; "tufeylî mahluk", yani onun sırtından geçiniyor. Türkçesi de "asalak". Bir takım parazitler, küçük kurtçuklar var, onlar insanın vücuduna, kaslarına, Bir takım parazitler, küçük kurtçuklar var, onlar insanın vücuduna, kaslarına, etlerinin arasına yerleşiyor ve bir takım felç hastalıklarına sebep oluyor.etlerinin arasına yerleşiyor ve bir takım felç hastalıklarına sebep oluyor. Buna benzer şeyler domuzda da olduğu için, o hayvanı daBuna benzer şeyler domuzda da olduğu için, o hayvanı da Allahu Teâlâ hazretleri etiyle, her şeyiyle haram kılmıştır. Allahu Teâlâ hazretleri etiyle, her şeyiyle haram kılmıştır.

Allahu Teâlâ hazretleri kâinatın hâlıkı olduğu için her şeyi bir hikmetle yaratmıştır.Allahu Teâlâ hazretleri kâinatın hâlıkı olduğu için her şeyi bir hikmetle yaratmıştır. Her şeyin faydasını, zararını çok iyi bildiği için bize neyi helal etmişse onda fayda vardır. Her şeyin faydasını, zararını çok iyi bildiği için bize neyi helal etmişse onda fayda vardır. Faydalı şeyleri helal kılmıştır ve kötü şeyleri, zararlı şeyleri haram kılmıştır. Faydalı şeyleri helal kılmıştır ve kötü şeyleri, zararlı şeyleri haram kılmıştır. Yani Allahu Teâlâ hazretleri içkiyi haram kıldı da fena mı oldu? Yani Allahu Teâlâ hazretleri içkiyi haram kıldı da fena mı oldu? Allah'a yüz binlerce, milyarlarca, hadsiz hesapsız hamd ü senâlar olsun ki [‎iyi ki haram kılmış.]Allah'a yüz binlerce, milyarlarca, hadsiz hesapsız hamd ü senâlar olsun ki [‎iyi ki haram kılmış.] Trafik kazası, adam öldürme, kavga, hastalık, ayyaşlık, sarhoşluk içkiden olur;Trafik kazası, adam öldürme, kavga, hastalık, ayyaşlık, sarhoşluk içkiden olur; her şey içkiden olur. Hatta sarhoşun hastalıkları zürriyetine, evladına geçiyor. her şey içkiden olur. Hatta sarhoşun hastalıkları zürriyetine, evladına geçiyor. Bakıyorlar çocukta bir acayip hastalık var, doktorlar muayene ediyor; Bakıyorlar çocukta bir acayip hastalık var, doktorlar muayene ediyor;

"Sen gel bakalım. Senin ailen kimdi, neyin nesiydi?" Babası ayyaştı. "Sen gel bakalım. Senin ailen kimdi, neyin nesiydi?"

Babası ayyaştı.

"Ya, işte bu babadan geldi. Bunun tedavisi yok!" diyorlar. İçkinin evlada zararı dokunuyor. "Ya, işte bu babadan geldi. Bunun tedavisi yok!" diyorlar. İçkinin evlada zararı dokunuyor.

Demek ki köpek edinmek de, köpeğin parası da harammış. Demek ki köpek edinmek de, köpeğin parası da harammış.

Ve asbü'l-feresi. Asb, "Tohumlamak için bir hayvanın, bir atın başka bir atın yanına katılması." [demektir.]Ve asbü'l-feresi. Asb, "Tohumlamak için bir hayvanın, bir atın başka bir atın yanına katılması." [demektir.] Bunun için para almaya lüzum yok.Bunun için para almaya lüzum yok. Peygamber aleyhisselâtu ve's-selâm Efendimiz, "Bu da haramdır, doğru değildir." diye bildirmiş.Peygamber aleyhisselâtu ve's-selâm Efendimiz, "Bu da haramdır, doğru değildir." diye bildirmiş. Ama burada Hocamız Gümüşhaneli hazretleri açıklamış ki;Ama burada Hocamız Gümüşhaneli hazretleri açıklamış ki; yecûzü li-sâhibi'l-ünsâ en yü'tiye sâhibe'l-fahli şey'en 'alâ sebîli'l-hediye.yecûzü li-sâhibi'l-ünsâ en yü'tiye sâhibe'l-fahli şey'en 'alâ sebîli'l-hediye. "Kısrağın sahibi, aygırın sahibine hediye yoluyla bir şey verebilir. "Kısrağın sahibi, aygırın sahibine hediye yoluyla bir şey verebilir. Ama öyle bir ücretle bu işi yapmak doğru değildir." diye zikretmiş. Haramların üçüncüsü; Ama öyle bir ücretle bu işi yapmak doğru değildir." diye zikretmiş. Haramların üçüncüsü;

Ve mehru'l-bağiyyi. Bağiy, "kötü kadın" demektir.Ve mehru'l-bağiyyi. Bağiy, "kötü kadın" demektir. Yani "namusunu satarak para kazanma yolunu seçmiş, yanlış yola sapmış kadın" demek. Yani "namusunu satarak para kazanma yolunu seçmiş, yanlış yola sapmış kadın" demek. Mehir de "nikâh için alınan para" demek ama burada Mehir de "nikâh için alınan para" demek ama burada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kibarca söylüyor.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kibarca söylüyor. Mehru'l-bağiyyi, "fahişenin mehri" diyor ama "o kötü maksatla aldığı para" demektir.Mehru'l-bağiyyi, "fahişenin mehri" diyor ama "o kötü maksatla aldığı para" demektir. Elbette bu fiil kötüdür, parası da kötüdür, hepsi haramdır; ondan hiçbir şekilde hiç hayır gelmez. Elbette bu fiil kötüdür, parası da kötüdür, hepsi haramdır; ondan hiçbir şekilde hiç hayır gelmez.

Ve kesbü'l-haccâmi. "Kan alıcının, hacamat yapan kimsenin de bu işi yaptığından dolayıVe kesbü'l-haccâmi. "Kan alıcının, hacamat yapan kimsenin de bu işi yaptığından dolayı aldığı para doğru değildir." Bu da haramdır, habistir.aldığı para doğru değildir." Bu da haramdır, habistir. Çünkü Peygamber Efendimiz yaptığı işi, kan akıyor diye uygun görmemiş.Çünkü Peygamber Efendimiz yaptığı işi, kan akıyor diye uygun görmemiş. Ama kendisi, bu haramlık tenzihendir, yani nezahet, insanın içinin kabul etmesi nokta-i nazarındandır,Ama kendisi, bu haramlık tenzihendir, yani nezahet, insanın içinin kabul etmesi nokta-i nazarındandır, tahrimen haram değildir.tahrimen haram değildir. Çünkü Peygamber Efendimiz bir keresinde kan aldırmış da o zaman kendisi ücret vermiş.Çünkü Peygamber Efendimiz bir keresinde kan aldırmış da o zaman kendisi ücret vermiş. Yani böyle bir iş yapmayı uygun görmüyor. Ondan sonra; Yani böyle bir iş yapmayı uygun görmüyor. Ondan sonra;

Ve hulvânü'l-kâhin. "Kâhinin bedavadan aldığı para."Ve hulvânü'l-kâhin. "Kâhinin bedavadan aldığı para." Fala bakıyor, kâhinlik yapıyor, ondan ona bir para veriyorlar; bu da haramdır. Fala bakıyor, kâhinlik yapıyor, ondan ona bir para veriyorlar; bu da haramdır. Çünkü yaptığı iş kötüdür, aldığı para da bir zahmete dayanmıyor,Çünkü yaptığı iş kötüdür, aldığı para da bir zahmete dayanmıyor, alın teri vesaire bahis konusu değildir. Hepsi yalana dayandığı için bunları saymış. alın teri vesaire bahis konusu değildir. Hepsi yalana dayandığı için bunları saymış.

"Bunlar haramdır" demekten maksat nedir? "Bunlar haramdır" demekten maksat nedir?

Peygamber Efendimiz bize demiş oluyor ki; "Rüşvet almayın, rüşvet vermeyin. Köpek edinmeyin.Peygamber Efendimiz bize demiş oluyor ki; "Rüşvet almayın, rüşvet vermeyin. Köpek edinmeyin. Hayvanların çoğalması için yapılan işlerde bir ücret lüzum görmeyin. Hayvanların çoğalması için yapılan işlerde bir ücret lüzum görmeyin. Bazı şeyleri tabii olarak yapmaya razı olun; öyle o kadar pinti, cimri olmayın. Bazı şeyleri tabii olarak yapmaya razı olun; öyle o kadar pinti, cimri olmayın. Zinaya meyletmeyin, zinaya para vermeyin, onun için para almayın.Zinaya meyletmeyin, zinaya para vermeyin, onun için para almayın. Hacamat, bu meslek de pek iyi bir meslek değildir. Hacamat, bu meslek de pek iyi bir meslek değildir. Kâhinlik de etmeyin, kâhine de para vermeyin, almayın, öyle bir şey yapmayın." Kâhinlik de etmeyin, kâhine de para vermeyin, almayın, öyle bir şey yapmayın."

Diğer hadîs-i şerîf; Sittetü eşyâ'e tuhbitu'l-a'mâle: el-iştiğâlü bi-'uyûbi'l-halki ve kasvetü'l-kalbiDiğer hadîs-i şerîf;

Sittetü eşyâ'e tuhbitu'l-a'mâle: el-iştiğâlü bi-'uyûbi'l-halki ve kasvetü'l-kalbi
"Altı şey vardır ki insanın amellerini hebâ eder, bereketini götürür." Amel hebâ olur, boşa gider. "Altı şey vardır ki insanın amellerini hebâ eder, bereketini götürür." Amel hebâ olur, boşa gider.

Amel nedir? İnsanın sevap kazanmak maksadıyla yapmış olduğu bir iş, bir fiil.Amel nedir?

İnsanın sevap kazanmak maksadıyla yapmış olduğu bir iş, bir fiil.
Bu işin bir sevabı olacaktı, fakat altı şey vardır ki sevabı götürür;Bu işin bir sevabı olacaktı, fakat altı şey vardır ki sevabı götürür; elde bir şey kalmaz, boşuna yapılmış olur. Bakalım bunlar neymiş? elde bir şey kalmaz, boşuna yapılmış olur. Bakalım bunlar neymiş?

el-İştiğâlü bi-'uyûbi'l-halki. "İnsanların ayıplarıyla meşgul olmak."el-İştiğâlü bi-'uyûbi'l-halki. "İnsanların ayıplarıyla meşgul olmak." İnsanların ayıplarıyla meşgul olmak amellerin sevabını götürür.İnsanların ayıplarıyla meşgul olmak amellerin sevabını götürür. Buradan anlaşıyor ki; insan başkasının ayıbıyla meşgul oldu mu, hayırlı bir şey yapmıyor zaten,Buradan anlaşıyor ki; insan başkasının ayıbıyla meşgul oldu mu, hayırlı bir şey yapmıyor zaten, ondan bir hayır, bereket gelecek değil; başka bir şeyden yapmış olduğu,ondan bir hayır, bereket gelecek değil; başka bir şeyden yapmış olduğu, güzel bir amelden yapmış olduğu hayrın da, işin de bereketini götürüyor.güzel bir amelden yapmış olduğu hayrın da, işin de bereketini götürüyor. Namaz kılmış, sadaka vermiş, şunu bunu yapmış; onlar da yarı yolda kalıyor, bir faydasını görmüyor.Namaz kılmış, sadaka vermiş, şunu bunu yapmış; onlar da yarı yolda kalıyor, bir faydasını görmüyor. Demek ki bu iş çok kötü. Nedir birincisi, bir daha söyleyelim; el-iştiğâlü bi 'uyûbi'l-halki.Demek ki bu iş çok kötü.

Nedir birincisi, bir daha söyleyelim; el-iştiğâlü bi 'uyûbi'l-halki.
Başkalarının ayıplarıyla meşgul olmak. "Ahmet'in şu fena hali var. Mehmet'in şu şeyi var.Başkalarının ayıplarıyla meşgul olmak. "Ahmet'in şu fena hali var. Mehmet'in şu şeyi var. Falancayı duydun mu, filancaya gitmiş de şu işi yapmış…"Falancayı duydun mu, filancaya gitmiş de şu işi yapmış…" Dedikodu, başkasının kusuruna bakmak… Halbuki insanın kendisinde nice kusurlar vardır. Dedikodu, başkasının kusuruna bakmak… Halbuki insanın kendisinde nice kusurlar vardır.

Nasrettin Hoca hani atın üstüne binmek istemiş, binememiş; bir daha zıplamış, bir daha binememiş;Nasrettin Hoca hani atın üstüne binmek istemiş, binememiş; bir daha zıplamış, bir daha binememiş; bir daha zıplamış, bir daha binememiş. Ondan sonra "Ah gençlik!" demiş.bir daha zıplamış, bir daha binememiş. Ondan sonra "Ah gençlik!" demiş. Bakmış ama etrafta kimse yok. "Hadi hadi, gençlikte biz senin ne olduğunu, Bakmış ama etrafta kimse yok. "Hadi hadi, gençlikte biz senin ne olduğunu, ne mal olduğunu biliyorduk ya..." demiş. ne mal olduğunu biliyorduk ya..." demiş.

Günahların bir bu dünyada açığa çıkması var bir de âhirette çıkması var ki o daha fena!Günahların bir bu dünyada açığa çıkması var bir de âhirette çıkması var ki o daha fena! Âhirette amel defterleri açılıp da kulların yaptıkları ameller hesaplanırken;Âhirette amel defterleri açılıp da kulların yaptıkları ameller hesaplanırken; iyi bir insan gibi görülüyor, amel defteri bir açılacak;iyi bir insan gibi görülüyor, amel defteri bir açılacak; perdenin arkasında nice kötülükler yapmış, onların hepsi dökülecek! Mahşer halkına rezil olmak var. perdenin arkasında nice kötülükler yapmış, onların hepsi dökülecek! Mahşer halkına rezil olmak var.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi günahın zilletinden ona ibadet ve taatin izzet ve şerefine yükseltsin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi günahın zilletinden ona ibadet ve taatin izzet ve şerefine yükseltsin. Ona mutî olan kullarından, ona halisâne, muhlisâne ibadet eden kullarından eylesin.Ona mutî olan kullarından, ona halisâne, muhlisâne ibadet eden kullarından eylesin. Günahlara batırmasın, günahlara daldırmasın. Günahlara batırmasın, günahlara daldırmasın. Yapmış olduğumuz hataları, kusurları, günahları da Settar ismiyle afv u mağfiret eylesin. Yapmış olduğumuz hataları, kusurları, günahları da Settar ismiyle afv u mağfiret eylesin.

Ey rahmeti çok padişah Cürmüm ile geldim sana Ben eyledim hadsiz günah Cürmüm ile geldim sana Ey rahmeti çok padişah

Cürmüm ile geldim sana

Ben eyledim hadsiz günah

Cürmüm ile geldim sana

Hadden tecavüz eyledim Deryây-ı zenbi boyladım Mâlum sana ben neyledim Cürmüm ile geldim sana Hadden tecavüz eyledim

Deryây-ı zenbi boyladım

Mâlum sana ben neyledim

Cürmüm ile geldim sana

Adın senin Ğaffar iken Ayb örtücü Settâr iken Kime varam sen var iken Cürmüm ile geldim sana Adın senin Ğaffar iken

Ayb örtücü Settâr iken

Kime varam sen var iken

Cürmüm ile geldim sana

Ne güzel söylemiş Kuddûsî rahmetullâhi aleyh. Ne güzel söylemiş Kuddûsî rahmetullâhi aleyh.

Demek ki birisi; başkalarının ayıplarıyla meşgul olmak, insanın yaptığı öteki iyi işlerdenDemek ki birisi; başkalarının ayıplarıyla meşgul olmak, insanın yaptığı öteki iyi işlerden hâsıl olan sevapları iptal ediyor. Ona dikkat edelim. Bu haset gibi… Haset de mâlum, hâsıl olan sevapları iptal ediyor. Ona dikkat edelim. Bu haset gibi… Haset de mâlum,

El-hasedü ye'külü'l-hasenâti kemâ te'külü'n-nâru'l-hatabe.El-hasedü ye'külü'l-hasenâti kemâ te'külü'n-nâru'l-hatabe. "Ateşin odunları yiyip kül ettiği, bitirdiği gibi haset de iyi amelleri bitirir." deniliyor. "Ateşin odunları yiyip kül ettiği, bitirdiği gibi haset de iyi amelleri bitirir." deniliyor.

Haset öyle bir kötü huy ki, sen haset ediyorsun;Haset öyle bir kötü huy ki, sen haset ediyorsun; başka şeylerden yapmış olduğun iyilikler odunun kül olduğu gibi kül oluyor, elden gidiyor. başka şeylerden yapmış olduğun iyilikler odunun kül olduğu gibi kül oluyor, elden gidiyor.

Onun için bunlara çok dikkat edelim müslümanlar! Allah bize tevfîkini refik etsin de bunları yapmayalım.Onun için bunlara çok dikkat edelim müslümanlar! Allah bize tevfîkini refik etsin de bunları yapmayalım. Çünkü başka amelden bir sevap kazanıyoruz, bunlarla elimizden gidiyor.Çünkü başka amelden bir sevap kazanıyoruz, bunlarla elimizden gidiyor. Başkalarının ayıplarıyla meşgul olmayalım. Ne yapacağız? Başkalarının ayıplarıyla meşgul olmayalım.

Ne yapacağız?

Kendi ayıbın sana yeter, artar bile. Sen her gün bir ayıbını görseydin, bir ayıbını düzeltseydin,Kendi ayıbın sana yeter, artar bile. Sen her gün bir ayıbını görseydin, bir ayıbını düzeltseydin, şimdiye sende ayıp mı kalırdı? Melek gibi olurdun, ayağın yere basmazdı, bulutların üstünde uçardın.şimdiye sende ayıp mı kalırdı? Melek gibi olurdun, ayağın yere basmazdı, bulutların üstünde uçardın. Ama sen de nice ayıp var. Kendi ayıplarını gör de başkasına merhamet et;Ama sen de nice ayıp var. Kendi ayıplarını gör de başkasına merhamet et; hemen onun yakasından tutup da halkın ortasına çekip; "Sen şöylesin, sen böylesin!"hemen onun yakasından tutup da halkın ortasına çekip; "Sen şöylesin, sen böylesin!" veyahut onun gıyabında, "Şu adam şöyle kötü, bu adam böyle kötü!" deme; kendi ayıplarınla meşgul ol.veyahut onun gıyabında, "Şu adam şöyle kötü, bu adam böyle kötü!" deme; kendi ayıplarınla meşgul ol. Akıllı insanın kârı budur. Çünkü şu dünya işte geldi geçiyor, insan ne kadar yaşayacağını bilmiyor;Akıllı insanın kârı budur. Çünkü şu dünya işte geldi geçiyor, insan ne kadar yaşayacağını bilmiyor; akıllıca olan iş kendisini düzeltmeye çalışmaktır. İkincisi; Ve kasvetü'l-kalbi.akıllıca olan iş kendisini düzeltmeye çalışmaktır. İkincisi;

Ve kasvetü'l-kalbi.
"Kalbin katılığı." Bu da amelleri hebâ eder. Kalp aslında Türkçe'de "gönül" dediğimiz şeydir."Kalbin katılığı." Bu da amelleri hebâ eder. Kalp aslında Türkçe'de "gönül" dediğimiz şeydir. Yani şu tık tık atan et parçası değil de "gönül" dediğimiz şeydir. Yani şu tık tık atan et parçası değil de "gönül" dediğimiz şeydir. "Gönlün katılığı" demek, "insanın merhametli olmaması, hakikatleri kabul etmemesi,"Gönlün katılığı" demek, "insanın merhametli olmaması, hakikatleri kabul etmemesi, duygulanmaması; merhamete, insafa gelmemesi, kendisine çekidüzen vermemesi" demektir. duygulanmaması; merhamete, insafa gelmemesi, kendisine çekidüzen vermemesi" demektir.

Çünkü kalpgönül nuranî bir varlıktır. İnsan bir günah işledi mi kalbinin üstünde bir siyah nokta belirir.Çünkü kalpgönül nuranî bir varlıktır. İnsan bir günah işledi mi kalbinin üstünde bir siyah nokta belirir. Bir günah daha işledi mi bir siyah nokta daha belirir. Bir günah daha işledi mi bir siyah nokta daha belirir. Böylece noktalar her tarafını kaplar, kapkara olur. Hiç köylerde acaba kahvelerin ampullerine baktınız mı?Böylece noktalar her tarafını kaplar, kapkara olur. Hiç köylerde acaba kahvelerin ampullerine baktınız mı? Nasıl sinek pisliklerinden kapkara olmuştur. İşte kalp böyle nokta nokta, nokta nokta kararır. Nasıl sinek pisliklerinden kapkara olmuştur. İşte kalp böyle nokta nokta, nokta nokta kararır.

Sonra ne olur? Kapkara olur. Sonra nasıl olur? Karardıktan sonra katılaşır, taş gibi olur. Sonra ne olur?

Kapkara olur.

Sonra nasıl olur?

Karardıktan sonra katılaşır, taş gibi olur.

Fe-hiye ke'l-hicâreti ev eşeddü kasveten. "Hatta taştan da katı olur."Fe-hiye ke'l-hicâreti ev eşeddü kasveten. "Hatta taştan da katı olur." Çünkü taşın içinden öyleleri vardır ki yarılır da içinden pınarlar çıkar.Çünkü taşın içinden öyleleri vardır ki yarılır da içinden pınarlar çıkar. Ama kalp taştan katı oldu mu pınar çıkma ihtimali şöyle dursun, ölür.Ama kalp taştan katı oldu mu pınar çıkma ihtimali şöyle dursun, ölür. Bir insanın gönlü öldü mü de [o insan] hiçbir işe yaramaz. Bir insanın gönlü öldü mü de [o insan] hiçbir işe yaramaz.

Peygamber aleyhisselâtu ve's-selâm Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber aleyhisselâtu ve's-selâm Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

"Demirin paslandığı gibi kalp de paslanır. Kalbin cilası namaz kılmaktır, zikirdir, ölümü anmaktır." "Demirin paslandığı gibi kalp de paslanır. Kalbin cilası namaz kılmaktır, zikirdir, ölümü anmaktır."

İnsan namaz kılarsa, Allah'ı zikrederse, iyilik yaparsa, ölümü çokça düşünürseİnsan namaz kılarsa, Allah'ı zikrederse, iyilik yaparsa, ölümü çokça düşünürse kalbi cilalanır, nurlanır, bir ayna gibi olur.kalbi cilalanır, nurlanır, bir ayna gibi olur. Öyle bir ayna ki Allahu Teâlâ hazretlerinin tecellileri zuhur eder.Öyle bir ayna ki Allahu Teâlâ hazretlerinin tecellileri zuhur eder. O zaman insan nice kerametlere, nice ihsanlara, in'amlara mazhar olur. O zaman insan nice kerametlere, nice ihsanlara, in'amlara mazhar olur.

Peygamber aleyhisselâtu ve's-selâm Efendimiz'in bir tavsiyesi var bize, buyuruyor ki; Peygamber aleyhisselâtu ve's-selâm Efendimiz'in bir tavsiyesi var bize, buyuruyor ki;

Ve etbi'i's-seyyiete'l-hasenete temhuhâ.Ve etbi'i's-seyyiete'l-hasenete temhuhâ. "Bir kötülük yaptıysan, -ayağın sürçtü, bir hata işledin- arkasından hemen bir iyilik yap ki onu silsin." "Bir kötülük yaptıysan, -ayağın sürçtü, bir hata işledin- arkasından hemen bir iyilik yap ki onu silsin."

Neden? Bir nokta peyda oldu, karardı.Neden?

Bir nokta peyda oldu, karardı.
Onu hemen silmek için arkasından bir iyilik yapıver.Onu hemen silmek için arkasından bir iyilik yapıver. Hatırınızda olsun; bir hata eylediyseniz, arkasından ya bir sadaka verin, ya bir namaz kılın,Hatırınızda olsun; bir hata eylediyseniz, arkasından ya bir sadaka verin, ya bir namaz kılın, ya bir tevbe edin, ya bir ananıza-babanıza, konu komşunuza, kardeşinize, arkadaşınıza bir iyilik,ya bir tevbe edin, ya bir ananıza-babanıza, konu komşunuza, kardeşinize, arkadaşınıza bir iyilik, bir şey yapın da onu silsin. İnsan böyle iyilikler yaptıkça kalbi nurlanır; kötülükler yaptıkça kararır.bir şey yapın da onu silsin. İnsan böyle iyilikler yaptıkça kalbi nurlanır; kötülükler yaptıkça kararır. Kalbin hayatı zikrullahtır, yani Allah'ı anmaktır. Kalbin hayatı zikrullahtır, yani Allah'ı anmaktır. İnsan Allahu Teâlâ hazretlerini çokça andı mı kalbi sulanmış bir bahçe gibi olur. İnsan Allahu Teâlâ hazretlerini çokça andı mı kalbi sulanmış bir bahçe gibi olur. Sulanmış bir bahçe gibi yeşerir, yeşillenir, bir bağ, bostan, gülistan gibi olur. Sulanmış bir bahçe gibi yeşerir, yeşillenir, bir bağ, bostan, gülistan gibi olur. Unuttukça, gaflete, dünyaya daldıkça, kendisini kin, hırs, tamah duyguları sardıkça kararır. Unuttukça, gaflete, dünyaya daldıkça, kendisini kin, hırs, tamah duyguları sardıkça kararır.

Demek ki kasvetü'l-kalb, yani kalbin katılığı da öteki amelleri de iptal ettiği için aman dikkat edelim,Demek ki kasvetü'l-kalb, yani kalbin katılığı da öteki amelleri de iptal ettiği için aman dikkat edelim, kasvet-i kalpten kendimizi koruyalım. kasvet-i kalpten kendimizi koruyalım.

Gözün yaşarmıyorsa, derin ürpermiyorsa, tüylerin diken diken olmuyorsa,Gözün yaşarmıyorsa, derin ürpermiyorsa, tüylerin diken diken olmuyorsa, Allah için yüreğin çarpmıyorsa, iyiliğine sevinmiyorsan, yaptığın günaha üzülmüyorsanAllah için yüreğin çarpmıyorsa, iyiliğine sevinmiyorsan, yaptığın günaha üzülmüyorsan kalbinde katılık var demektir. kalbinde katılık var demektir. Onun için, ne yapıp yapıp çok zikret, çok sadaka ver, çok hayır işle, ölümü çokça düşün.Onun için, ne yapıp yapıp çok zikret, çok sadaka ver, çok hayır işle, ölümü çokça düşün. Hadîs-i şerîfte öyle bildiriliyor. Bir gün gelip öleceğini, bu hayat fırsatının elden kaçacağını,Hadîs-i şerîfte öyle bildiriliyor.

Bir gün gelip öleceğini, bu hayat fırsatının elden kaçacağını,
o mezara gireceğini, gözlerin sağa sola akacağını, kayacağını, kurtların tenini yiyeceğini düşünerek,o mezara gireceğini, gözlerin sağa sola akacağını, kayacağını, kurtların tenini yiyeceğini düşünerek, âhirette Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda, mahşer halkının karşısındaâhirette Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda, mahşer halkının karşısında öylece hesap vereceğini düşünerek fazla çalış. Kur'ân-ı Kerîm'i çokça oku, mânasına nüfuz et.öylece hesap vereceğini düşünerek fazla çalış. Kur'ân-ı Kerîm'i çokça oku, mânasına nüfuz et. Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini tutmaya çalış. Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini tutmaya çalış. "Yâ Rabbi, sen benim kalbimin kasvetini gider!" diye Allah'a çok yalvar. "Yâ Rabbi, sen benim kalbimin kasvetini gider!" diye Allah'a çok yalvar. İnşaallah bu sayılanlarla kalbinin kasveti gider. İnşaallah bu sayılanlarla kalbinin kasveti gider.

İbrahim aleyhisselam öyle hassasmış, öyle rikkatliymiş, öyle latif,İbrahim aleyhisselam öyle hassasmış, öyle rikkatliymiş, öyle latif, öyle zarif merhametli bir kimseymiş, o kadar gözü yaşlıymış ki, öyle zarif merhametli bir kimseymiş, o kadar gözü yaşlıymış ki,

İnne İbrâhime le-evvâhun halîm. Halim selim, âh u vah edici, boynu bükük bir kimseymiş. İnne İbrâhime le-evvâhun halîm. Halim selim, âh u vah edici, boynu bükük bir kimseymiş.

Ebû Bekr-i Sıddîk o kadar ağlarmış ki...Ebû Bekr-i Sıddîk o kadar ağlarmış ki... O babayiğit, bahadır, on-yirmi kişi hücum etse korkmayan Hz. Ömer'in gözyaşı yüzünde iz yapmış. O babayiğit, bahadır, on-yirmi kişi hücum etse korkmayan Hz. Ömer'in gözyaşı yüzünde iz yapmış.

Onun için biraz ağlayan bir kalp, ağlayan bir göz, titreyen bir kalp… Onun için biraz ağlayan bir kalp, ağlayan bir göz, titreyen bir kalp…

"İman edenlere inen âyetlerden,"İman edenlere inen âyetlerden, dinledikleri âyetlerden tüylerinin diken diken olması,dinledikleri âyetlerden tüylerinin diken diken olması, derisinin ürpermesi vakti daha gelmedi mi?" diyor âyet-i kerîmede. derisinin ürpermesi vakti daha gelmedi mi?" diyor âyet-i kerîmede.

E lem ye'ni lillezîne âmenû en tahşa'a kulûbühüm li-zikrillâhi ve mâ nezele mine'l-hakkı. E lem ye'ni lillezîne âmenû en tahşa'a kulûbühüm li-zikrillâhi ve mâ nezele mine'l-hakkı.

Allahu Teâlâ o yumuşaklığı ihsan etsin. Allahu Teâlâ o yumuşaklığı ihsan etsin.

"Kaç senedir müslümanız, şimdi ne noktadayız, sonra ne olacak,"Kaç senedir müslümanız, şimdi ne noktadayız, sonra ne olacak, daha ne kadar yaşayacağız da ne ümit ediyoruz?" diye biraz geçmiş günahlarımıza ağlayalım,daha ne kadar yaşayacağız da ne ümit ediyoruz?" diye biraz geçmiş günahlarımıza ağlayalım, bundan sonrası için âhirete biraz daha gayret edelim inşaallah. bundan sonrası için âhirete biraz daha gayret edelim inşaallah.

Birincisi, insanların ayıplarıyla meşgul olmak. İkincisi, kasvetü'l-kalb. Üçüncüsü; Birincisi, insanların ayıplarıyla meşgul olmak. İkincisi, kasvetü'l-kalb. Üçüncüsü;

Hubbü'd-dünyâ. "Bu dünyayı sevmek, bu dünyaya âşık olmak, bu dünyaya bağlı olmak."Hubbü'd-dünyâ. "Bu dünyayı sevmek, bu dünyaya âşık olmak, bu dünyaya bağlı olmak." Bu da amelleri iptal eder, amellerin sevabını giderir. "Bu dünya sevilmez mi hocam?" Bu da amelleri iptal eder, amellerin sevabını giderir.

"Bu dünya sevilmez mi hocam?"

Bir gün biz, "Sakin bir yerde bir ev yapalım da bu şehrin kalabalığından kurtulalım,Bir gün biz, "Sakin bir yerde bir ev yapalım da bu şehrin kalabalığından kurtulalım, biraz kitap okuruz, yazarız." diye sekiz-on arkadaş bir mahalle kuralım diye konuşmuştuk. biraz kitap okuruz, yazarız." diye sekiz-on arkadaş bir mahalle kuralım diye konuşmuştuk. Hocamız'ın yanına istişareye gittik. Şöyle bize acır gibi baktı; Hocamız'ın yanına istişareye gittik. Şöyle bize acır gibi baktı;

"Fani dünya hoştur amma akıbet mevt olmasa." diye bir şiir, mısra var, onu söyledi."Fani dünya hoştur amma akıbet mevt olmasa."

diye bir şiir, mısra var, onu söyledi.
Bu dünya hoştur ama sonunda ölüm var. Bütün lezzetleri yıkıp götürüyor.Bu dünya hoştur ama sonunda ölüm var. Bütün lezzetleri yıkıp götürüyor. Ağzının tadı yarım kalıyor. Adam köşk yapıyor; köşkün içine girmeden Allah canını alıyor.Ağzının tadı yarım kalıyor. Adam köşk yapıyor; köşkün içine girmeden Allah canını alıyor. Tam, "Hah, şimdi rahata erdim!" diyeceği sırada canını alıyor. Fani çünkü.Tam, "Hah, şimdi rahata erdim!" diyeceği sırada canını alıyor. Fani çünkü. Duracak yer değil, gelip geçici yer. Eh, insan buraya gönül bağlarsa olmuyor. Duracak yer değil, gelip geçici yer. Eh, insan buraya gönül bağlarsa olmuyor.

Bu dünyada ev yapacağına âhirette köşk yapmaya baksana!Bu dünyada ev yapacağına âhirette köşk yapmaya baksana! Kurtûbi tefsirinde okudum; "Bir kimse on tane İhlâs-ı şerîf okursa,Kurtûbi tefsirinde okudum; "Bir kimse on tane İhlâs-ı şerîf okursa, Allahu Teâlâ hazretleri cennette ona bir köşk ihsan edermiş."Allahu Teâlâ hazretleri cennette ona bir köşk ihsan edermiş." Biraz Kur'an okumaya, mânasını öğrenmeye rağbet et. Âhirete gayret et. Biraz Kur'an okumaya, mânasını öğrenmeye rağbet et. Âhirete gayret et. Âhirete şimdiden ne gönderdiğine dikkat et. Âhirete şimdiden ne gönderdiğine dikkat et. Her sabah hocaefendi mihraptan bize doğru dönüyor da mihrabiye olarak okumuyor mu? Her sabah hocaefendi mihraptan bize doğru dönüyor da mihrabiye olarak okumuyor mu? "Güzel sesli hoca, güzel Kur'an okudu." diyoruz. Ya mânası? "Güzel sesli hoca, güzel Kur'an okudu." diyoruz.

Ya mânası?

Ya eyyühe'llezîne âmenü't-tekullâhe ve'l-tenzur nefsün mâ kaddemet li-ğad. Ya eyyühe'llezîne âmenü't-tekullâhe ve'l-tenzur nefsün mâ kaddemet li-ğad.

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun, sakının, çekinin de yarın için"Ey iman edenler! Allah'tan korkun, sakının, çekinin de yarın için şimdiden âhirete ne ameli gönderdiğinize dikkat edin." Ne gönderiyorsunuz hazırlık olarak âhirete?şimdiden âhirete ne ameli gönderdiğinize dikkat edin."

Ne gönderiyorsunuz hazırlık olarak âhirete?
Âhiretin azığı buradan sağlanacak, buradan göndereceksin, göndereceksin, göndereceksin;Âhiretin azığı buradan sağlanacak, buradan göndereceksin, göndereceksin, göndereceksin; buradan gönderilenlerle âhiret mâmur olacak. buradan gönderilenlerle âhiret mâmur olacak. Sen buradan bir şey göndermezsen âhiretin nesine sahip olacaksın?Sen buradan bir şey göndermezsen âhiretin nesine sahip olacaksın? Allah'tan kork da, ve'l-tenzur nefsün mâ kaddemet liğad,Allah'tan kork da, ve'l-tenzur nefsün mâ kaddemet liğad, "Yarın için bir insan şimdiden ne gönderiyor ona dikkat etsin." diyor. "Yarın için bir insan şimdiden ne gönderiyor ona dikkat etsin." diyor. Âyet-i kerîme diyor, Allahu Teâlâ hazretleri diyor. Ve't-tekullâhe. Âyet-i kerîme diyor, Allahu Teâlâ hazretleri diyor. Ve't-tekullâhe. "Ve Allah'tan korkun, sakının, çekinin." İnnallâhe habîrun bi-mâ te'amelûn. "Ve Allah'tan korkun, sakının, çekinin." İnnallâhe habîrun bi-mâ te'amelûn. "Kötü şeyler yapmayın çünkü Allah ne yaparsanız görmektedir,"Kötü şeyler yapmayın çünkü Allah ne yaparsanız görmektedir, hepsinden haberdardır, hepsine vâkıftır, hepsi tesbit edilmektedir." hepsinden haberdardır, hepsine vâkıftır, hepsi tesbit edilmektedir."

Demek ki iyi şeyler yapacağız, kötü şeyler yapmaktan ihtiraz edeceğiz,Demek ki iyi şeyler yapacağız, kötü şeyler yapmaktan ihtiraz edeceğiz, sakınacağız ki âhiretimiz mamur olsun. Bu dünyayı seversek, bu dünyaya bağlanırsak;sakınacağız ki âhiretimiz mamur olsun.

Bu dünyayı seversek, bu dünyaya bağlanırsak;
"Aman işe geç kaldım, namaz kılmadan gideyim."Aman işe geç kaldım, namaz kılmadan gideyim. Aman çok müşteri var, namaz kılmayayım, şu müşteriler kaçmasın.Aman çok müşteri var, namaz kılmayayım, şu müşteriler kaçmasın. Aman işte dükkan şöyle, aman dükkan böyle…" Hop ecel birden bir gelir; Aman işte dükkan şöyle, aman dükkan böyle…" Hop ecel birden bir gelir;

"Hadi bakalım vade bitti, ömür tamam oldu, âhirete gel." derler. "Hadi bakalım vade bitti, ömür tamam oldu, âhirete gel." derler.

"Ama ben daha dükkanı işletecektim, doğru düzgün evladımı yetiştiremedim,"Ama ben daha dükkanı işletecektim, doğru düzgün evladımı yetiştiremedim, işlerimi düzene koyamadım, fabrikanın inşaatı yarım kaldı…" filan desen durdururlar mı? işlerimi düzene koyamadım, fabrikanın inşaatı yarım kaldı…" filan desen durdururlar mı?

Lâ yeste'hirûne sâ'aten ve lâ yestekdimûn. Ecel geldi mi ne bir dakika öne, ne bir dakika sonraya gider.Lâ yeste'hirûne sâ'aten ve lâ yestekdimûn. Ecel geldi mi ne bir dakika öne, ne bir dakika sonraya gider. Vaktinde vazifeli gelir, emaneti teslim alır gider. Onun için dünyayı sevdi mi insan, Vaktinde vazifeli gelir, emaneti teslim alır gider.

Onun için dünyayı sevdi mi insan,

Hubbu'd-dünyâ re'sü külli hatîetin. "Her hatanın başı dünyayı sevmektir." Hubbu'd-dünyâ re'sü külli hatîetin. "Her hatanın başı dünyayı sevmektir."

Bu insanlar arasındaki kavga neden oluyor sanıyorsunuz siz? Bu harpler, bu gürültüler, bu patırtılar?.. Bu insanlar arasındaki kavga neden oluyor sanıyorsunuz siz? Bu harpler, bu gürültüler, bu patırtılar?..

Hepsinin altında iktisadî bir fayda, menfaat var. Karl Marks boş yere söylememiş adam...Hepsinin altında iktisadî bir fayda, menfaat var. Karl Marks boş yere söylememiş adam... Dini imanı para! İman yok tabii, her şeyi para. Dini imanı para… Tapınıyor.Dini imanı para! İman yok tabii, her şeyi para. Dini imanı para… Tapınıyor. Para olacak, para oldu mu her şeyi yapacak. Gidecek Riviera sahillerinde, plajlarda safâ sürecek.Para olacak, para oldu mu her şeyi yapacak. Gidecek Riviera sahillerinde, plajlarda safâ sürecek. Altında otomobiller, cebinde paralar; herkes kendisine izzet, ikram edecek, yaşayacak.Altında otomobiller, cebinde paralar; herkes kendisine izzet, ikram edecek, yaşayacak. Onun için vuruyor, kırıyor, yakıyor, döküyor...Onun için vuruyor, kırıyor, yakıyor, döküyor... Eğer tek tek şahıslar bu paraları temin etmekte güçleri kâfi gelmiyorsa, ordular kuruyorlar;Eğer tek tek şahıslar bu paraları temin etmekte güçleri kâfi gelmiyorsa, ordular kuruyorlar; devlete tesir ediyorlar, filanca devlet öteki devlete saldırıyor.devlete tesir ediyorlar, filanca devlet öteki devlete saldırıyor. "Orası zengin, orada uranyum var, falanca yerde elmas var..." diyerek orasını sömürge yapıyorlar."Orası zengin, orada uranyum var, falanca yerde elmas var..." diyerek orasını sömürge yapıyorlar. Oranın ahalisi de; "Ya bu memleket benimdi!" filan diye arada şöyle bir hürriyet arzusuyla Oranın ahalisi de; "Ya bu memleket benimdi!" filan diye arada şöyle bir hürriyet arzusuyla kalkışacak oldu mu pırasa doğrar gibi insanları doğranıyor. Neden? kalkışacak oldu mu pırasa doğrar gibi insanları doğranıyor.

Neden?

"Sen siyah ırksın, ben beyaz ırkım. Benim rengim beyaz olduğu için ben daha üstünüm."Sen siyah ırksın, ben beyaz ırkım. Benim rengim beyaz olduğu için ben daha üstünüm. Bu elmasların parasını benim yutmam lazım. Sen bu memleketin sahibi de olsan sen kimsin? Bu elmasların parasını benim yutmam lazım. Sen bu memleketin sahibi de olsan sen kimsin? Otur oturduğun yerde! Sen elmas madeninde kazma salla!" diyorlar. Otur oturduğun yerde! Sen elmas madeninde kazma salla!" diyorlar. Kavgalar, gürültüler hep bu dünyadan çıkıyor.Kavgalar, gürültüler hep bu dünyadan çıkıyor. İnsanlarda Biraz hubb-u âhiret olsa, âhireti sevse, Allahu Teâlâ'yı sevse merhamete gelecek. İnsanlarda Biraz hubb-u âhiret olsa, âhireti sevse, Allahu Teâlâ'yı sevse merhamete gelecek.

Bizim ecdadımız nice yerlerde imparatorluklar kurmuş.Bizim ecdadımız nice yerlerde imparatorluklar kurmuş. Şimdi o memleketlerin yaşlıları, "Ah, ah Türkler!" diyorlar. Şimdi o memleketlerin yaşlıları, "Ah, ah Türkler!" diyorlar. Bizim arkadaş Bulgaristan'da Bulgar'dan duymuş. "O zaman ne rahattık!" diyor.Bizim arkadaş Bulgaristan'da Bulgar'dan duymuş. "O zaman ne rahattık!" diyor. Tabii ya, o zaman o insaflı, merhametli insanların kadrini, kıymetini bilmedin …Tabii ya, o zaman o insaflı, merhametli insanların kadrini, kıymetini bilmedin … Sen dağa kaçtığın zaman orduyla gelip de senin bağından üzüm yediği zamanSen dağa kaçtığın zaman orduyla gelip de senin bağından üzüm yediği zaman parasını üzüm kütüğüne bağlayan insanları sen bir daha bulabilir misin? Adamın ciğerini sökerler.parasını üzüm kütüğüne bağlayan insanları sen bir daha bulabilir misin? Adamın ciğerini sökerler. Allah'tan korkmayan insanlar başına geçti mi öyle olur. Burada ne kadar söz söylesek çoktur... Allah'tan korkmayan insanlar başına geçti mi öyle olur.

Burada ne kadar söz söylesek çoktur...

"Peki, hocam dünyayı sevmeyeceğiz. Nasıl sevmeyeceğiz? Bu nasıl olacak?"Peki, hocam dünyayı sevmeyeceğiz. Nasıl sevmeyeceğiz? Bu nasıl olacak? Yani para pul sahibi olmayalım mı? Bir lokma, bir hırka bize yeter deyip dağın başına mı çekilelim?" Yani para pul sahibi olmayalım mı? Bir lokma, bir hırka bize yeter deyip dağın başına mı çekilelim?"

Hayır! Dünyanın sevgisini kalbine, gönlüne sokmayacaksın.Hayır! Dünyanın sevgisini kalbine, gönlüne sokmayacaksın. Kalp, gönül dünyalığın üstünde yüzse bile içine girmeyecek.Kalp, gönül dünyalığın üstünde yüzse bile içine girmeyecek. Nasıl geminin içine su girdi mi batırıyor, kalbin içine dünyanın sevgisi girdi mi o zaman batarsın. Nasıl geminin içine su girdi mi batırıyor, kalbin içine dünyanın sevgisi girdi mi o zaman batarsın.

Ed-dünyâ bahrun 'amîkun kesîrun mine'n-nâsi yuğraku fîhâ.Ed-dünyâ bahrun 'amîkun kesîrun mine'n-nâsi yuğraku fîhâ. "Dünya bir engin, derin, dipsiz denizdir; insanların çoğu onun içine girmiş, boğulmuşlardır.""Dünya bir engin, derin, dipsiz denizdir; insanların çoğu onun içine girmiş, boğulmuşlardır." Kenarı yok, yüzmeye başladılar, yoruldular; dibi boylarlar. Dünyayı kalbine almayacaksın.Kenarı yok, yüzmeye başladılar, yoruldular; dibi boylarlar. Dünyayı kalbine almayacaksın. Bu dünyanın bir geçici yer olduğunu, sana vefa etmediğini bileceksin. Bu dünyanın bir geçici yer olduğunu, sana vefa etmediğini bileceksin.

Ne güzel söylemiş İranlı şairin birisi, diyor ki; "Bu dünya bin damatlı acuze gibidir." diyor.Ne güzel söylemiş İranlı şairin birisi, diyor ki; "Bu dünya bin damatlı acuze gibidir." diyor. Yani "Herkesle nikahlanmış, herkesi aldatmış mekkâre bir acuze" diyor dünya için. Yani "Herkesle nikahlanmış, herkesi aldatmış mekkâre bir acuze" diyor dünya için. Yüzünü gözünü boyar ama acuze, ihtiyar. Yüzünü gözünü boyar ama acuze, ihtiyar. Sen onun yüzüne bakarsın; yanağı kırmızı, dudağı kırmızı,Sen onun yüzüne bakarsın; yanağı kırmızı, dudağı kırmızı, pudralardan yüzünü beyaz sanırsın, derisini, cildini düzgün sanırsın ama; pudralardan yüzünü beyaz sanırsın, derisini, cildini düzgün sanırsın ama;

Ki in acûze arûsi hezâr dâmâdest. "Bin tane damat gelmiş geçmiş bu dünyadan, bu dünyaya bel bağlamış." Ki in acûze arûsi hezâr dâmâdest. "Bin tane damat gelmiş geçmiş bu dünyadan, bu dünyaya bel bağlamış."

Ama sonra ne olmuş? Hepsi gelmiş geçmiş, dünya hepsini aldatmış. Ama sonra ne olmuş?

Hepsi gelmiş geçmiş, dünya hepsini aldatmış.

Sen bunu böyle bilirsen, dünyaya iltifat etmezsen, dünya senin peşinden yalvarır yakarır gelir.Sen bunu böyle bilirsen, dünyaya iltifat etmezsen, dünya senin peşinden yalvarır yakarır gelir. Sen ona koştukça onun üstüne, o senden iraz eder, naz eder, nazlanır;Sen ona koştukça onun üstüne, o senden iraz eder, naz eder, nazlanır; sen de onu elde edeceğim diye uğraşıp durursun; âhiret elden gider. sen de onu elde edeceğim diye uğraşıp durursun; âhiret elden gider. Vakit bitiverince âhiret elden gider. Bu dünya sevgisiyle ilgili sözler çok da...Vakit bitiverince âhiret elden gider.

Bu dünya sevgisiyle ilgili sözler çok da...
Bu tabii başlı başınca, günlerce [konuşulacak bir konu.] Bu tabii başlı başınca, günlerce [konuşulacak bir konu.] Hocamız rahmetullâhi aleyh bir mevzuyu aldı mı, altı ay devam ederdi.Hocamız rahmetullâhi aleyh bir mevzuyu aldı mı, altı ay devam ederdi. Hutbelerde onu söylerdi, konuşmalarında onu söylerdi; altı ay işlerdi. Hutbelerde onu söylerdi, konuşmalarında onu söylerdi; altı ay işlerdi.

Hubb-u dünya çok mühim bir hastalıktır. Hepimizin derdi odur.Hubb-u dünya çok mühim bir hastalıktır. Hepimizin derdi odur. Dünyayı sevmek, mevki, makam, para, pul, evlat, çoluk, çocuk, köşk, bağ, ev, ticaret vesaire.Dünyayı sevmek, mevki, makam, para, pul, evlat, çoluk, çocuk, köşk, bağ, ev, ticaret vesaire. Hep onlar bizi Allah yolundan alıkoyuyor. Ne zaman anlayacağız? Hep onlar bizi Allah yolundan alıkoyuyor.

Ne zaman anlayacağız?

en-Nâsü niyâmün ve izâ mâtü'n-tebehû. "İnsanların hepsi uyurlar, hepsi uykudadır." en-Nâsü niyâmün ve izâ mâtü'n-tebehû. "İnsanların hepsi uyurlar, hepsi uykudadır."

Ne zaman uyanacaklar? Sabaha uyanırlar mı? Ne zaman uyanacaklar? Sabaha uyanırlar mı?

Ve izâ mâtü'n-tebehû. "Öldükleri zaman uyanacak, gözleri o zaman açılacak."Ve izâ mâtü'n-tebehû. "Öldükleri zaman uyanacak, gözleri o zaman açılacak." "Vay, dünya bir fırsatmış, geldi geçti, eyvah biz burada kâr edemedik!" diyecekler, "Vay, dünya bir fırsatmış, geldi geçti, eyvah biz burada kâr edemedik!" diyecekler, diz dövecekler ve diyecekler ki; "Yâ Rabbi! Bize izin ver de, dünyaya dönelim de diz dövecekler ve diyecekler ki; "Yâ Rabbi! Bize izin ver de, dünyaya dönelim de senin istediğin gibi amel işleyelim, evvelce yaptığımız yanlış işleri yapmayalım!" senin istediğin gibi amel işleyelim, evvelce yaptığımız yanlış işleri yapmayalım!" Geçti, fırsat elden gitti! Geçti, fırsat elden gitti!

Allahu Teâlâ hazretleri bu dünyanın hakiki çehresini, çirkin çehresini,Allahu Teâlâ hazretleri bu dünyanın hakiki çehresini, çirkin çehresini, faniliğini bize anlattırsın da bu dünyaya gönül bağlamayalım. Bu dünya gönül bağlayacak yer değildir. faniliğini bize anlattırsın da bu dünyaya gönül bağlamayalım. Bu dünya gönül bağlayacak yer değildir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki;

"Sana dağları altın yapayım." "İstemem yâ Rabbi."Sana dağları altın yapayım."

"İstemem yâ Rabbi.
Bir gün oruç tutayım, aç kalayım, sabredeyim;Bir gün oruç tutayım, aç kalayım, sabredeyim; bir gün verdiğin nimetini,yemeğini yiyeyim, sana şükredeyim. Bu dünyayı istemem." diyor. Diyorlar ki; bir gün verdiğin nimetini,yemeğini yiyeyim, sana şükredeyim. Bu dünyayı istemem." diyor. Diyorlar ki;

"Yâ Muhammed! Senin nedir bu yaptığın iş?"Yâ Muhammed! Senin nedir bu yaptığın iş? Bizim cemiyetimizi karmakarışık ettin, yeni bir akide, yeni bir inanç getirdin; Bizim cemiyetimizi karmakarışık ettin, yeni bir akide, yeni bir inanç getirdin; ne güzel putlara ziyaretçiler geliyorlardı, hediyeler oluyordu,ne güzel putlara ziyaretçiler geliyorlardı, hediyeler oluyordu, şu Mekke ahalisi olarak rahat rahat geçinip gidiyorduk. Sen bizim rahatımızı bozdun. şu Mekke ahalisi olarak rahat rahat geçinip gidiyorduk. Sen bizim rahatımızı bozdun. Gel, senin istediğin ne? Eğer para istiyorsan para toplayalım, sana mal verelim.Gel, senin istediğin ne? Eğer para istiyorsan para toplayalım, sana mal verelim. İyi, güzel kızlarla evlenmek istiyorsan en seçkin ailelerin kızlarıyla seni nikahlayalım. İyi, güzel kızlarla evlenmek istiyorsan en seçkin ailelerin kızlarıyla seni nikahlayalım. Hükümdarlık istiyorsan seni hükümdar yapalım. Ama bu nizamı bozma! Hükümdarlık istiyorsan seni hükümdar yapalım. Ama bu nizamı bozma! Hazır bir düzen var, bu düzeni bozma!" Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; Hazır bir düzen var, bu düzeni bozma!"

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki;

"Bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz bu davadan vazgeçmem!"Bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz bu davadan vazgeçmem! Değil öyle para, pul, mevki, makam; bir elime ayı verseniz ki veremezsiniz,Değil öyle para, pul, mevki, makam; bir elime ayı verseniz ki veremezsiniz, bir elime güneşi verseniz bu davadan vazgeçmem." Neden? Dava, hak dava!bir elime güneşi verseniz bu davadan vazgeçmem."

Neden?

Dava, hak dava!
Resûlullah'ın dünyada gözü yok ki. Resûlullah'ın dünyada gözü yok ki. Bu dünya fâni olduktan sonra, bir gün gelip geçecek olduktan sonra ne kıymeti var? Bu dünya fâni olduktan sonra, bir gün gelip geçecek olduktan sonra ne kıymeti var?

Hasılı, herhalde bu anlaşılmıştır. Söz de çok uzayabilir, bunu da geçelim. Hasılı, herhalde bu anlaşılmıştır. Söz de çok uzayabilir, bunu da geçelim.

Demek ki üçüncüsü dünyayı sevmektir, bu da amelleri iptal eder.Demek ki üçüncüsü dünyayı sevmektir, bu da amelleri iptal eder. Dünyayı sevmeyeceğiz, âhireti seveceğiz. Dünyayı sevmeyeceğiz, âhireti seveceğiz.

Ve le'l-âhiretü hayru'l-leke mine'l-ûlâ. Allahu Teâlâ hazretleri te'kitle söylüyor;Ve le'l-âhiretü hayru'l-leke mine'l-ûlâ. Allahu Teâlâ hazretleri te'kitle söylüyor; "Muhakkak ki ey Allah'ın elçisi, ey habibim, yâ Muhammed! "Muhakkak ki ey Allah'ın elçisi, ey habibim, yâ Muhammed! Âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır." diyor. Âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır." diyor.

Resûlullah için âhiret dünyadan daha hayırlı da ümmeti için başka türlü mü? Resûlullah için âhiret dünyadan daha hayırlı da ümmeti için başka türlü mü?

Bizim için de âhiret daha hayırlı. Bizim için de âhiret daha hayırlı.

Bu dünyanın bir fırsat olduğunu bilip de âhireti kazanmayı Allah cümlemize nasip eylesin. Bu dünyanın bir fırsat olduğunu bilip de âhireti kazanmayı Allah cümlemize nasip eylesin.

Amelleri iptal eden şeylerin dördüncüsü; Amelleri iptal eden şeylerin dördüncüsü;

Ve kılletü'l-hayâi. "Hayânın azlığı." Utanmanın, utanç duygusunun azlığı.Ve kılletü'l-hayâi. "Hayânın azlığı." Utanmanın, utanç duygusunun azlığı. Hani, "Ar damarı çatlamış." derler. Utanmıyor, yüzsüz adam. Bu da amelleri iptal eder.Hani, "Ar damarı çatlamış." derler. Utanmıyor, yüzsüz adam. Bu da amelleri iptal eder. Müslüman hayâlı olacak. Kız gibi oluyor; bazı kardeşlere bakıyorum da;Müslüman hayâlı olacak. Kız gibi oluyor; bazı kardeşlere bakıyorum da; söz söylerken gözü önünde, yanağı kızarıyor,. Yani terbiye, hayâ, elhamdülillah… söz söylerken gözü önünde, yanağı kızarıyor,. Yani terbiye, hayâ, elhamdülillah… Kimisi de yırtık, sürtük bir şey oluyor... Dışarıda bazı insanları görüyoruz, hiç de güzel olmuyor. Kimisi de yırtık, sürtük bir şey oluyor... Dışarıda bazı insanları görüyoruz, hiç de güzel olmuyor.

el-Hayâu mine'l-îmân. "Hayâ imandandır." el-Hayâu mine'l-îmân. "Hayâ imandandır."

Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz birisinin birisine hayâ hakkındaBir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz birisinin birisine hayâ hakkında -tabir caizse- nutuk çektiğini gördü. Anlaşılan ağabeysi kardeşine diyormuş ki; -tabir caizse- nutuk çektiğini gördü. Anlaşılan ağabeysi kardeşine diyormuş ki;

"Ya bu kadar utangaç olma, biraz utanmayı bir tarafa at!""Ya bu kadar utangaç olma, biraz utanmayı bir tarafa at!" Galiba, "Gel, biraz şu işi, bu işi yap!" filan demek istiyor. Peygamber Efendimiz diyor ki; Galiba, "Gel, biraz şu işi, bu işi yap!" filan demek istiyor. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Onu bırak. el-Hayâu mine'l-îmâni, hayâ imandandır." Bir insanın utanması kötü bir şey değildir. "Onu bırak. el-Hayâu mine'l-îmâni, hayâ imandandır."

Bir insanın utanması kötü bir şey değildir.

"Efendim, bizim çocuk çok utangaç." Utanmaz olsa, o zaman bak ne kadar yaka silkersin."Efendim, bizim çocuk çok utangaç."

Utanmaz olsa, o zaman bak ne kadar yaka silkersin.
Hele bir utanmaz oluverse o çocuk; ne kumarhaneden ne eğlence yerlerinden alıkoyabilirsin.Hele bir utanmaz oluverse o çocuk; ne kumarhaneden ne eğlence yerlerinden alıkoyabilirsin. Hayâ Allah'ın bir mahfazası … O hayâsı sayesinde o çocuk pırlanta gibi, hayırlı evlat olacak. Hayâ Allah'ın bir mahfazası … O hayâsı sayesinde o çocuk pırlanta gibi, hayırlı evlat olacak. Hiç boşuna nasihat çekip, kalkıp onu yolundan çevirmeye, güzel halini bozmaya çalışma. Hiç boşuna nasihat çekip, kalkıp onu yolundan çevirmeye, güzel halini bozmaya çalışma. Beşincisi; Ve tûlü'l-emel. "İnsanın umutlarının, emellerinin, arzularının, isteklerinin uzayıp gitmesi." Beşincisi;

Ve tûlü'l-emel. "İnsanın umutlarının, emellerinin, arzularının, isteklerinin uzayıp gitmesi."

Nasılsın, ne yapıyorsun bakalım? Nasılsın, ne yapıyorsun bakalım?

"Efendim, filanca yerde arsa aldım, oraya bir köşk yapacağım;"Efendim, filanca yerde arsa aldım, oraya bir köşk yapacağım; falanca yerde bir fabrika kurmaya niyetliyim; şu şöyle olacak, bu böyle olacak…" falanca yerde bir fabrika kurmaya niyetliyim; şu şöyle olacak, bu böyle olacak…"

Yani sanki yüz sene yaşayacakmış gibi arzular, hevesler sürüp gidiyor, çeşit çeşit şeyler...Yani sanki yüz sene yaşayacakmış gibi arzular, hevesler sürüp gidiyor, çeşit çeşit şeyler... Halbuki müddet mahdut. Bir zaman gelir "Bitti müddetin!" deyiverirler, gafil avlanır.Halbuki müddet mahdut. Bir zaman gelir "Bitti müddetin!" deyiverirler, gafil avlanır. Onun için emellerin uzayıp gitmesi doğru değil.Onun için emellerin uzayıp gitmesi doğru değil. Tûlü'l-emel, insanın umutlarının sonsuza kadar sürüp gitmesi doğru değil. Tûlü'l-emel, insanın umutlarının sonsuza kadar sürüp gitmesi doğru değil. İnsan hayatını güzel programlamalı; hayatını kârlı bir şekilde,İnsan hayatını güzel programlamalı; hayatını kârlı bir şekilde, âhiretini kazanacak şekilde güzel tanzim etmeye çalışmalı. Öyle umutlar peşinde ömrü tüketmemeli.âhiretini kazanacak şekilde güzel tanzim etmeye çalışmalı. Öyle umutlar peşinde ömrü tüketmemeli. İnsan bir ömrü bir takım umutların peşinde yele vermemeli. İnsan bir ömrü bir takım umutların peşinde yele vermemeli. İş bitirecek, kendisine faydalı olacak şeyler yapmalı. Sonuncusu; İş bitirecek, kendisine faydalı olacak şeyler yapmalı. Sonuncusu;

Ve zâlimün lâ yentehî an zulmihî. "Zalim ki zulmünden vazgeçmiyor."Ve zâlimün lâ yentehî an zulmihî. "Zalim ki zulmünden vazgeçmiyor." Zalim, haksızlık yapan insan; gücü kuvveti var, mevki makamı var;Zalim, haksızlık yapan insan; gücü kuvveti var, mevki makamı var; onun bunun ensesinde boza pişiriyor, herkese baskı yapıyor; onun malını alıyor,onun bunun ensesinde boza pişiriyor, herkese baskı yapıyor; onun malını alıyor, berikisinin canını yakıyor. İşte bu da amelleri iptal eder. berikisinin canını yakıyor. İşte bu da amelleri iptal eder.

"Ben orada zulmettim ama beri tarafta da sadaka vermiştim." "Ben orada zulmettim ama beri tarafta da sadaka vermiştim."

İptal ediyor ya; oradaki zulmün buradaki sadakayı da iptal eder.İptal ediyor ya; oradaki zulmün buradaki sadakayı da iptal eder. Onun için zulmü, o kötü huyu bırakacaksın. Onun için zulmü, o kötü huyu bırakacaksın.

Bu çok önemli olduğu için bu hadîs-i şerîfi bir kere daha tekrar ediyorum müslümanlar. Bu çok önemli olduğu için bu hadîs-i şerîfi bir kere daha tekrar ediyorum müslümanlar.

"Altı şey vardır, amellerin sevaplarını iptal eder, boşa çıkartır."Altı şey vardır, amellerin sevaplarını iptal eder, boşa çıkartır. Birisi, insanların, başkalarının ayıplarıyla meşgul olmak. İkincisi, kalbin katılığı, kasvet-i kalb.Birisi, insanların, başkalarının ayıplarıyla meşgul olmak. İkincisi, kalbin katılığı, kasvet-i kalb. Üçüncüsü, dünyaya meyletmek, âşık olmak, gönül bağlamak.Üçüncüsü, dünyaya meyletmek, âşık olmak, gönül bağlamak. Dördüncüsü, ar ve hayânın ve utancın azlığı; arsızlık, hayasızlık. Beşincisi, emellerin uzayıp gitmesi. Dördüncüsü, ar ve hayânın ve utancın azlığı; arsızlık, hayasızlık. Beşincisi, emellerin uzayıp gitmesi.

Bir şair diyor ki; Bir şair diyor ki;

"Ne yazık ki bir tanecik gönlüm var ama içinde bin tane arzu var." "Ne yazık ki bir tanecik gönlüm var ama içinde bin tane arzu var."

Hakikaten insanın gönlü küçücük gibi bir şeydir, göğsünde bir yumruk kadar bir şey amaHakikaten insanın gönlü küçücük gibi bir şeydir, göğsünde bir yumruk kadar bir şey ama içinde binbir tane arzusu çırpınır, kıvranır durur. içinde binbir tane arzusu çırpınır, kıvranır durur. İşte bu arzuların, emellerin uzayıp gitmesi doğru değil. Ayrıca zulüm doğru değil. İşte bu arzuların, emellerin uzayıp gitmesi doğru değil. Ayrıca zulüm doğru değil. Zalim zulmüne devam ediyor; bu da amelleri iptal edici bir şeydir. Zalim zulmüne devam ediyor; bu da amelleri iptal edici bir şeydir.

Bir hadisi daha kısaca zikredelim; Bir hadisi daha kısaca zikredelim;

Sittetü eyyâmin mine'd-dehri yükrehü siyâmühünne.Sittetü eyyâmin mine'd-dehri yükrehü siyâmühünne. "Altı gün vardır, bir yılın içinde zamanın altı günü vardır ki,"Altı gün vardır, bir yılın içinde zamanın altı günü vardır ki, bugünlerde oruç tutmak uygun olmaz, mekruh olur." Bunlardan birincisi; bugünlerde oruç tutmak uygun olmaz, mekruh olur." Bunlardan birincisi;

Âhiru yevmin min şa'bân. "Şaban ayının son günü." Niye Şaban ayının son günü oruç tutuyorlar? Âhiru yevmin min şa'bân. "Şaban ayının son günü."

Niye Şaban ayının son günü oruç tutuyorlar?

"Acaba bugün Ramazan mı, ya Ramazansa, ya Araplar bir gün önce yaptıysa..." filan gibi"Acaba bugün Ramazan mı, ya Ramazansa, ya Araplar bir gün önce yaptıysa..." filan gibi tereddütlerden, vesveselerden. Zamanımızda çok olur.tereddütlerden, vesveselerden. Zamanımızda çok olur. Şaban ayının son günü oruç tutmak mekruhtur. Son gün oruç tutulmaz.Şaban ayının son günü oruç tutmak mekruhtur. Son gün oruç tutulmaz. Yalnız, bu hususta çeşitli kaviller var; "Ulemâ kısmı, havass-ı ümmet tatavvuan tutabilir." demişler.Yalnız, bu hususta çeşitli kaviller var; "Ulemâ kısmı, havass-ı ümmet tatavvuan tutabilir." demişler. En yûsale bi-ramadâne. "Ramazan'a bağlayarak öyle son gün oruç tutmak,En yûsale bi-ramadâne. "Ramazan'a bağlayarak öyle son gün oruç tutmak, Ramazan'ı öyle karşılamak uygun değil." Ve'l-müsâfiru. Yolcu... Ramazan'ı öyle karşılamak uygun değil."

Ve'l-müsâfiru. Yolcu...
Misafiri biz Türkçe'de "evimize gelen insan" mânasına kullanırız.Misafiri biz Türkçe'de "evimize gelen insan" mânasına kullanırız. Mesela kapıyı açtık, güler yüzle karşıladık; "Oo, hoş geldin!" "Kim geldi evladım?" Mesela kapıyı açtık, güler yüzle karşıladık;

"Oo, hoş geldin!"

"Kim geldi evladım?"

"Anne, misafir geldi." der. Araplarda "misafir" o değil."Anne, misafir geldi." der.

Araplarda "misafir" o değil.
Müsafir, Arapça'da "sefere çıkmış yolcu" demektir. Misafirin orucu da mekruhtur. Neden? Müsafir, Arapça'da "sefere çıkmış yolcu" demektir. Misafirin orucu da mekruhtur.

Neden?

Yolculukta yemek ya bulur ya bulamaz. Bulduğu zaman yemeli, çeşmeyi gördüğü zaman içmeli.Yolculukta yemek ya bulur ya bulamaz. Bulduğu zaman yemeli, çeşmeyi gördüğü zaman içmeli. Ondan sonra yoluna revan olacak. Yolculuğun meşakkatleri arasında bir de oruç tutmaya kalkarsa Ondan sonra yoluna revan olacak. Yolculuğun meşakkatleri arasında bir de oruç tutmaya kalkarsa hem o meşakkatlere tahammül edemez hem de aradığını hem o meşakkatlere tahammül edemez hem de aradığını her zaman bulamayabilir diye [oruç tutması uygun görülmemiş.] her zaman bulamayabilir diye [oruç tutması uygun görülmemiş.] Ama Hocamız, "Şartları müsaitse, durumu konforluysa,Ama Hocamız, "Şartları müsaitse, durumu konforluysa, o zaman yine yolcuyken oruç tutmak daha iyidir." diyor. o zaman yine yolcuyken oruç tutmak daha iyidir." diyor. Müsaade var, tutmamakta hiçbir mahsur yok.Müsaade var, tutmamakta hiçbir mahsur yok. "Ama durumu müsait olan da tutarsa fena olmaz." demiş [Hocamız] rahmetullâhi aleyh. "Ama durumu müsait olan da tutarsa fena olmaz." demiş [Hocamız] rahmetullâhi aleyh.

Ve'l-marîdu. "Hasta kimse..." Oruç tuttuğu takdirde hastalığı artacaksa oruç tutmaz.Ve'l-marîdu. "Hasta kimse..." Oruç tuttuğu takdirde hastalığı artacaksa oruç tutmaz. Veyahut hastalıktan iyileşmiş ama oruç tutarsa yeniden hasta olacak; o zaman oruç tutmaz. Veyahut hastalıktan iyileşmiş ama oruç tutarsa yeniden hasta olacak; o zaman oruç tutmaz.

Bunu kim söyleyecek? Her doktorun sözü makbul değil.Bunu kim söyleyecek?

Her doktorun sözü makbul değil.
Öyle doktorlar var ki, "Sen öyle yap, günahı bana!" diyor.Öyle doktorlar var ki, "Sen öyle yap, günahı bana!" diyor. Senin günahını o doktor yüklenemez, hiç öyle bir şeye aldanma. Senin günahını o doktor yüklenemez, hiç öyle bir şeye aldanma. Evet, senin yaptığın günah kadar bir günah ona yüklerler ama seninki yine sende kalır.Evet, senin yaptığın günah kadar bir günah ona yüklerler ama seninki yine sende kalır. O edepsizliğinden dolayı senin yaptığın günahın bir kopyasını onun defterine yazarlar. O edepsizliğinden dolayı senin yaptığın günahın bir kopyasını onun defterine yazarlar. Çünkü "Senin günahın bana!" dedi. Dedi diye Allah ceza olarak Çünkü "Senin günahın bana!" dedi. Dedi diye Allah ceza olarak senin yaptığın günahı ona bir yazar ama senden silmez, sana da yazar.senin yaptığın günahı ona bir yazar ama senden silmez, sana da yazar. Onun için tabîb-i müslim-i hâzık olacak; mesleğinde mahir olacak,Onun için tabîb-i müslim-i hâzık olacak; mesleğinde mahir olacak, "Hakikaten oruç tuttuğu zaman bu kimseye zarar gelir." [dediği zaman] söylediği söz"Hakikaten oruç tuttuğu zaman bu kimseye zarar gelir." [dediği zaman] söylediği söz ilmî bakımdan doğru olacak. Bir de müslüman olacak, insaflı olacak. ilmî bakımdan doğru olacak. Bir de müslüman olacak, insaflı olacak. İnsafsız adam, müslüman değil; sırf ibadetten seni mahrum etmek için keyfî olarak, İnsafsız adam, müslüman değil; sırf ibadetten seni mahrum etmek için keyfî olarak, "Oruç tutma, vebali, günahı varsa bana." diyor. Bilmiyor, çünkü âhiretten korkusu yok, "Oruç tutma, vebali, günahı varsa bana." diyor. Bilmiyor, çünkü âhiretten korkusu yok, Allah'ın azabı hakkında bilgisi yok; cehennemin azabı, Allah'ın cezası ona oyuncak geliyor;Allah'ın azabı hakkında bilgisi yok; cehennemin azabı, Allah'ın cezası ona oyuncak geliyor; "ben yüklenirim" diyor. O zaman anlayacak ama iş işten geçmiş olacak. "ben yüklenirim" diyor. O zaman anlayacak ama iş işten geçmiş olacak.

Tabîb-i müslim-i hâzık, yani mesleğinde mahir bir müslüman doktor "tutma" derseTabîb-i müslim-i hâzık, yani mesleğinde mahir bir müslüman doktor "tutma" derse gönül hoşluğuyla tutmayacaksın. Ne olacak? gönül hoşluğuyla tutmayacaksın.

Ne olacak?

Ramazan ayı için her gün bir fakire sadaka-i fıtır kadar,Ramazan ayı için her gün bir fakire sadaka-i fıtır kadar, yani onun karnını doyuracak bir miktarda sadaka vereceksin, o orucun yerine geçecek. yani onun karnını doyuracak bir miktarda sadaka vereceksin, o orucun yerine geçecek.

Birisi Şaban'ın son günü oruç tutmak, birisi yolcunun oruç tutması,Birisi Şaban'ın son günü oruç tutmak, birisi yolcunun oruç tutması, birisi hastanın oruç tutması. Dördüncüsü; birisi hastanın oruç tutması. Dördüncüsü;

Ve'l-hublâ. "Bebek bekleyen, hamile bir kadının oruç tutması."Ve'l-hublâ. "Bebek bekleyen, hamile bir kadının oruç tutması." O da zarar verecekse onun tutmaması iyi. İzâ hâfeti'l-fesade.O da zarar verecekse onun tutmaması iyi. İzâ hâfeti'l-fesade. Yani "Durumunun bozulmasından korkuyorsa o zaman oruç tutmaz." Alâ veledihâ.Yani "Durumunun bozulmasından korkuyorsa o zaman oruç tutmaz." Alâ veledihâ. "Çocuğuna bir zarar gelecek diye korkuyor ise." "Çocuğuna bir zarar gelecek diye korkuyor ise."

Ve'ş-şeyhu'l-fânillezî lâ yutîku's-sıyâme.Ve'ş-şeyhu'l-fânillezî lâ yutîku's-sıyâme. Şeyh, bizim Türkçe'deki gibi "tarikatların başındaki adam" mânasına eskiden kullanılmış,Şeyh, bizim Türkçe'deki gibi "tarikatların başındaki adam" mânasına eskiden kullanılmış, "Kadirî şeyhi", "Nakşî şeyhi" filan derlerdi. Arapça'da şeyh, "yaşlı" demektir."Kadirî şeyhi", "Nakşî şeyhi" filan derlerdi. Arapça'da şeyh, "yaşlı" demektir. Ve'ş-şeyhu'l-fânî. "Fâni bir şeyh, yaşlı kimse ki..." Ellezî lâ yutîku's-sıyâme.Ve'ş-şeyhu'l-fânî. "Fâni bir şeyh, yaşlı kimse ki..." Ellezî lâ yutîku's-sıyâme. "Oruç tutmaya iktidarı yok, gücü yetmiyor." Yaşlı, adamcağızın eli ayağı titriyor. İşte bu nedir?"Oruç tutmaya iktidarı yok, gücü yetmiyor." Yaşlı, adamcağızın eli ayağı titriyor. İşte bu nedir? Elli yaşından sonra umumiyetle olur; öyle bir kimse oruç tutmaz. O da parasını verir. Elli yaşından sonra umumiyetle olur; öyle bir kimse oruç tutmaz. O da parasını verir. Yani o tutamadığı gün yerine yukarıda söylediğim şekilde parasını verir. Yani o tutamadığı gün yerine yukarıda söylediğim şekilde parasını verir.

Vellezî yüdrikühü'l cû'u ve'l-'ataşu in hüve terekihâ mâte. "Bir de şu kimse oruç tutmaz ki,Vellezî yüdrikühü'l cû'u ve'l-'ataşu in hüve terekihâ mâte. "Bir de şu kimse oruç tutmaz ki, kendisine açlık ve susuzluk yapışır, yakalar; eğer onları tatmin etmezse,kendisine açlık ve susuzluk yapışır, yakalar; eğer onları tatmin etmezse, yani aç ve susuzluğa devam ederse ölecek."yani aç ve susuzluğa devam ederse ölecek." Yani ölüme yol açacak kadar bir ihtiyaç olursa, o zaman o kimsenin orucunu tutmaması gerekir. Yani ölüme yol açacak kadar bir ihtiyaç olursa, o zaman o kimsenin orucunu tutmaması gerekir.

Bu gibi durumlar - bunların çoğu, bu sonrakiler- hep Ramazan içindir.Bu gibi durumlar - bunların çoğu, bu sonrakiler- hep Ramazan içindir. Böyle bir duruma sahip olan bir kimse durumu düzeldiği zaman orucunu öderBöyle bir duruma sahip olan bir kimse durumu düzeldiği zaman orucunu öder veyahut yaşlı bir kimseyse, ileride de durumunun böyle bir düzelmesi bahis konusu değilse,veyahut yaşlı bir kimseyse, ileride de durumunun böyle bir düzelmesi bahis konusu değilse, hasta vesaire ise [tutamadığı günler sayısınca fidye verir.] hasta vesaire ise [tutamadığı günler sayısınca fidye verir.]

[Allahu Teâlâ hazretleri] Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu[Allahu Teâlâ hazretleri] Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluh diyerek çene kapamak, göz yummak cümlemize nasip ve müyesser eylesin;ve resuluh diyerek çene kapamak, göz yummak cümlemize nasip ve müyesser eylesin; cehennemden âzat eyleyip cennetine dâhil eylesin; cehennemden âzat eyleyip cennetine dâhil eylesin; sevdiği kullara, Resûlullah'a komşu eylesin, cemal-i bâ kemâlini müşahede şerefine de cümlemizi,sevdiği kullara, Resûlullah'a komşu eylesin, cemal-i bâ kemâlini müşahede şerefine de cümlemizi, o nimet-i uzmaya cümlemizi nâil eylesin. o nimet-i uzmaya cümlemizi nâil eylesin.

Allahümme'stecib da'avâtinâ bi-hürmeti esmâike'l-hüsna ve resûlike'l-müctebâAllahümme'stecib da'avâtinâ bi-hürmeti esmâike'l-hüsna ve resûlike'l-müctebâ ve bi-hürmeti şuhuri's-selâseh ve bi-hürmeti esrar-ı sureti'l-fâtiha. ve bi-hürmeti şuhuri's-selâseh ve bi-hürmeti esrar-ı sureti'l-fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2