Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Hasta Ziyareti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Şa'bân 1405 / 21.04.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Nikâhta Şaka Olmaz, Aile Saadeti Çok Önemli, Hasta Ziyaret Eden Rahmete Gark Olur, Hastanın Yanında Yapılacak Dua, Hasta Ziyaret Etmenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hasta Ziyareti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Şa'bân 1405 / 21.04.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Nikâhta Şaka Olmaz, Aile Saadeti Çok Önemli, Hasta Ziyaret Eden Rahmete Gark Olur, Hastanın Yanında Yapılacak Dua, Hasta Ziyaret Etmenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.
Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men tallaka ev harrame ev nekeha ev enkeha fe-kâle innî küntü lâiben fe-hüve câddün. Men tallaka ev harrame ev nekeha ev enkeha fe-kâle innî küntü lâiben fe-hüve câddün.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri ibadet ve taatlerinizi kabul eyleyipAllahu Teâlâ hazretleri ibadet ve taatlerinizi kabul eyleyip iki cihanın hayrına cümlenizi nâil eylesin. iki cihanın hayrına cümlenizi nâil eylesin.

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîfleri, ki cümlemizin sadrına şifadır, dertlerimize devâdır, mübarek hadîs-i şerîfleri, ki cümlemizin sadrına şifadır, dertlerimize devâdır, Râmûzü'l-ehâdîs isimli, hocalarımızın hocasıRâmûzü'l-ehâdîs isimli, hocalarımızın hocası Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin telif eylemiş olduğuGümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin telif eylemiş olduğu hadis mecmuâsından 429. sayfadan okuyarak size takdim edeceğiz. hadis mecmuâsından 429. sayfadan okuyarak size takdim edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önceki vazifemiz, Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önceki vazifemiz, evvelen ve hâsseten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininevvelen ve hâsseten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-i pâkine hediye olsun diye; sonra cümle âl'inin, ashâbının, etbâının,ruh-i pâkine hediye olsun diye; sonra cümle âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına hediye olması için,ahbâbının ruhlarına hediye olması için, sonra Ümmet-i Muhammed'in mürşit ve mürebbîleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyelerimizin,sonra Ümmet-i Muhammed'in mürşit ve mürebbîleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyelerimizin, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliy-yi Mürtezâ'dan müteselsilen Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadarEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliy-yi Mürtezâ'dan müteselsilen Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının, müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına hediye olması için;güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının, müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına hediye olması için; okuduğumuz eseri yazan, bu eserin içindeki hadislerin bize kadar gelmesine okuduğumuz eseri yazan, bu eserin içindeki hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan alimlerin ve râvilerin ruhları için; emek sarf etmiş olan alimlerin ve râvilerin ruhları için; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelmiş siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelmiş siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının, istediklerinin, dostlarının ruhları için;sevdiklerinin, yakınlarının, istediklerinin, dostlarının ruhları için; şu beldelerde onların yüzü suyu hürmetine yaşıyoruz, bu beldeleri fethetmiş olan fatihlerin, şu beldelerde onların yüzü suyu hürmetine yaşıyoruz, bu beldeleri fethetmiş olan fatihlerin, gâzilerin, mücahitlerin, muvahhit askerlerin ruhları için, ashâb-ı hayrât ve hasenâtın gâzilerin, mücahitlerin, muvahhit askerlerin ruhları için, ashâb-ı hayrât ve hasenâtın ve bilhassa şu camiyi yapmış ve yaşatmasına yardım etmiş olanların ruhları için;ve bilhassa şu camiyi yapmış ve yaşatmasına yardım etmiş olanların ruhları için; hayatta olan biz müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp huzurunahayatta olan biz müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp huzuruna sevdiği razı olduğu, yüzü ak alnı açık kullar olarak varmamıza vesile olması için sevdiği razı olduğu, yüzü ak alnı açık kullar olarak varmamıza vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım. Buyurun. Buyurun.

İlk hadîs-i şerîfler birkaç tanesi peş peşe, ondan sonraki hadîs-i şerîfler de İlk hadîs-i şerîfler birkaç tanesi peş peşe, ondan sonraki hadîs-i şerîfler de yine mevzu itibariyle aynı gelir. yine mevzu itibariyle aynı gelir. Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerifîn izahından başlayalım. Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerifîn izahından başlayalım.

Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men tallaka. -Lam'ın şeddeli hâliyle- "Her kim ki karısını, nikâhlısını boşarsa." Men tallaka. -Lam'ın şeddeli hâliyle- "Her kim ki karısını, nikâhlısını boşarsa." Ev harrame. "Yahut 'Sen bana haramsın, artık aramızda bir şey yok, Ev harrame. "Yahut 'Sen bana haramsın, artık aramızda bir şey yok, benden uzaklaşmışsın, bir daha karı-kocalık münâsebetimiz kalmadı.' derse." benden uzaklaşmışsın, bir daha karı-kocalık münâsebetimiz kalmadı.' derse."

O da boşamaya giden bir şey... Ev nekeha. O da boşamaya giden bir şey...

Ev nekeha.
"Yahut bir kimseyle nikâhlanırsa, evlenirse." "Yahut bir kimseyle nikâhlanırsa, evlenirse."

"Tamam, ben seninle evlenmeye razı oldum." "Tamam, ben seninle evlenmeye razı oldum."

Ev enkeha. "Veyahut bir başkasını nikâhlarsa." Ev enkeha. "Veyahut bir başkasını nikâhlarsa."

"Benim bir yakınım var, onun işlerine bakıyorum, onu sana nikâhladım..." gibi "Benim bir yakınım var, onun işlerine bakıyorum, onu sana nikâhladım..." gibi başkasını nikâhlarsa... başkasını nikâhlarsa...

Ondan sonra da, fe-kâle. "Derse ki;" İnni küntü lâiben. "Ben oyun oynuyordum." Ondan sonra da, fe-kâle. "Derse ki;"

İnni küntü lâiben. "Ben oyun oynuyordum."

Yani, "Şaka yapıyordum, ciddi değil, bu işim şakaydı." derse ne olur? Yani, "Şaka yapıyordum, ciddi değil, bu işim şakaydı." derse ne olur?

Fe-hüve câddün. "Hayır, ister şaka yapsın, ister eğlensin, ister oynasın, o ciddidir; Fe-hüve câddün. "Hayır, ister şaka yapsın, ister eğlensin, ister oynasın, o ciddidir; boşaması boşamadır, evlenmesi evlenmedir, haram kılması haram kılmadır, boşaması boşamadır, evlenmesi evlenmedir, haram kılması haram kılmadır, evlendirmesi evlendirmedir." Bu işin şakası yok. Oyuncak değil, çok ciddidir. evlendirmesi evlendirmedir."

Bu işin şakası yok. Oyuncak değil, çok ciddidir.
Onun için insanın sözüne dikkat etmesi gerekiyor.Onun için insanın sözüne dikkat etmesi gerekiyor. Hele hanımıyla konuşmasına, sinirlendiği zaman söylediği sözlere çok dikkat etmesi lazım. Hele hanımıyla konuşmasına, sinirlendiği zaman söylediği sözlere çok dikkat etmesi lazım.

Kadınlara da erkeklere de boşanmayla ilgili şeyleri güzelce öğretmek gerekiyor. Kadınlara da erkeklere de boşanmayla ilgili şeyleri güzelce öğretmek gerekiyor. "Aman, bu iş oyuna gelmez, ciddidir." demek gerekiyor. Demek ki şaka da yapsa ciddidir. "Aman, bu iş oyuna gelmez, ciddidir." demek gerekiyor. Demek ki şaka da yapsa ciddidir. Bu işin şakası olmaz. Arkasından gelen diğer bir hadîs-i şerîf, o da aynı mevzuda,Bu işin şakası olmaz.

Arkasından gelen diğer bir hadîs-i şerîf, o da aynı mevzuda,
onun için onu da çabucak okuyuverelim, aynı mevzuyu birleştirelim: onun için onu da çabucak okuyuverelim, aynı mevzuyu birleştirelim:

Men tallaka. "Her kim ki kadın boşarsa." Ev ateka. "Veyahut köle âzat ederse." Men tallaka. "Her kim ki kadın boşarsa." Ev ateka. "Veyahut köle âzat ederse." Ev nekeha. "Veyahut kendisi birisiyle evlenirse, nikâhlanırsa."Ev nekeha. "Veyahut kendisi birisiyle evlenirse, nikâhlanırsa." Ev enkeha. "Veyahut kendisinin emri altında,Ev enkeha. "Veyahut kendisinin emri altında, selâhiyeti altında bulunan bir kimseyi birisine nikâhlarsa."selâhiyeti altında bulunan bir kimseyi birisine nikâhlarsa." Câden ev lâiben. "İster ciddi olsun, ister oyun oynayan, şaka yapan durumda olsun." Câden ev lâiben. "İster ciddi olsun, ister oyun oynayan, şaka yapan durumda olsun." Fe-kad câze aleyhi. "Bu söylediği iş onun yapması gereken bir şey olur;Fe-kad câze aleyhi. "Bu söylediği iş onun yapması gereken bir şey olur; yaptığı tamamdır, iş bitmiştir." yaptığı tamamdır, iş bitmiştir."

Boşadıysa boşamıştır, verdiyse vermiştir. Bu işin oyuncağı olmaz. Aynı mevzu... Boşadıysa boşamıştır, verdiyse vermiştir. Bu işin oyuncağı olmaz. Aynı mevzu...

Bu, Hasan-ı Basrî hazretlerinden mürsel olarak gelmiş bir haber. Bu, Hasan-ı Basrî hazretlerinden mürsel olarak gelmiş bir haber. İbn Cerîr'den, İbn Ebî Hatim'den. İbn Cerîr'den, İbn Ebî Hatim'den. Ötekisi Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Aynı mevzu. Ötekisi Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Aynı mevzu.

Bir şeyi hatırlatayım: Hanımlarınızla konuşurken ağzınıza sahip olun.Bir şeyi hatırlatayım: Hanımlarınızla konuşurken ağzınıza sahip olun. Bir de "boşadım" deyince boşama oluyor diye bir de söylüyorsun.Bir de "boşadım" deyince boşama oluyor diye bir de söylüyorsun. Sinirlendiği zaman, daha ortada bir şey yok, "boşadım" deyiveriyor, al başına derdi... Sinirlendiği zaman, daha ortada bir şey yok, "boşadım" deyiveriyor, al başına derdi... O da doğru değil. Biraz sahip olun, öyle hemen sinirlenince [böyle söylemeyin.] O da doğru değil. Biraz sahip olun, öyle hemen sinirlenince [böyle söylemeyin.] Ondan sonra da geliyor çare arıyor; "Efendim üç defa boşadım da, beş defa boşadım da... Ondan sonra da geliyor çare arıyor; "Efendim üç defa boşadım da, beş defa boşadım da... Şimdi benim hâlim ne olacak?" diye ayağı yanık tavuk gibi ortada dolaşıyor.Şimdi benim hâlim ne olacak?" diye ayağı yanık tavuk gibi ortada dolaşıyor. Dikkat etsene! Bu ne demek? Dikkat etsene!

Bu ne demek?

"Söylediğin söze, yaptığın işe dikkat et." demek. Evlenmişsin, artık aklın başında olması lazım. "Söylediğin söze, yaptığın işe dikkat et." demek. Evlenmişsin, artık aklın başında olması lazım.

Bu münasebetle bir hususa daha işaret edeyim: Bu münasebetle bir hususa daha işaret edeyim:

Boşanmak Allah'ın en sevmediği işlerden birisidir.Boşanmak Allah'ın en sevmediği işlerden birisidir. Helaldir; bu kapı kapalı değildir, yasak değildir, elbet gerekebilir, boşama olabilir. Helaldir; bu kapı kapalı değildir, yasak değildir, elbet gerekebilir, boşama olabilir. Ama ebğadü'l-helal ila'llâhi et-talak, Allah'ın sevmediği bir şeydir.Ama ebğadü'l-helal ila'llâhi et-talak, Allah'ın sevmediği bir şeydir. Çünkü kolay bir şey değildir. Çünkü kolay bir şey değildir. İnsana; "Çok kusurlu bir insansın, ben senden pek hoşlanmadım." desen bile İnsana; "Çok kusurlu bir insansın, ben senden pek hoşlanmadım." desen bile bir insanın morali bozulur.bir insanın morali bozulur. Bir kadına; "Ben seni istemiyorum, artık seninle yaşamayacağım." diyorsun, dünyası yıkılır.Bir kadına; "Ben seni istemiyorum, artık seninle yaşamayacağım." diyorsun, dünyası yıkılır. Bu işi yaparken çok dikkat etmek gerekiyor. Oyuncak değil.Bu işi yaparken çok dikkat etmek gerekiyor. Oyuncak değil. Bir de kazâra, dili söyledi, bilmem ne yaptı diye de o noktaya kadar gidenler oluyor. Bir de kazâra, dili söyledi, bilmem ne yaptı diye de o noktaya kadar gidenler oluyor.

Ne zaman? Hemen evliliğin ilk birkaç ayında mı? Beş tane çocuğu var, bakıyorsun boşanıyor. Ne zaman? Hemen evliliğin ilk birkaç ayında mı?

Beş tane çocuğu var, bakıyorsun boşanıyor.
Olur mu? O çocuklara yazık değil mi? Karı koca ayrıldığı zaman çocuklara yazık olur. Olur mu? O çocuklara yazık değil mi?

Karı koca ayrıldığı zaman çocuklara yazık olur.
O yuvanın yıkılan çatısı altında çocuklar ezilir.O yuvanın yıkılan çatısı altında çocuklar ezilir. Kadın gider bir başkasıyla evlenir, koca gider bir başkasıyla evlenir; mâlî problemleri yoksaKadın gider bir başkasıyla evlenir, koca gider bir başkasıyla evlenir; mâlî problemleri yoksa çocuklara yazık olur, analı babalı öksüz olurlar. çocuklara yazık olur, analı babalı öksüz olurlar.

İslâm'da aile yuvasına çok büyük ehemmiyet verilmiştir.İslâm'da aile yuvasına çok büyük ehemmiyet verilmiştir. Ben de kardeşlerime o ehemmiyeti hatırlatmak isterim. Ben de kardeşlerime o ehemmiyeti hatırlatmak isterim. Ailelerinizin İslâm'da mühim bir yeri olduğunu hiç hatırınızdan çıkartmayın. Ailelerinizin İslâm'da mühim bir yeri olduğunu hiç hatırınızdan çıkartmayın. İnsanın ailesine yaptığı masraf cihada verdiği parayla denk mükâfatla mükâfatlandırılıyor. İnsanın ailesine yaptığı masraf cihada verdiği parayla denk mükâfatla mükâfatlandırılıyor. Evine götürdüğün file içindeki yiyecek içecek 700 misli sevapla mükâfatlandırılıyor.Evine götürdüğün file içindeki yiyecek içecek 700 misli sevapla mükâfatlandırılıyor. Çoluk çocuğunu aç açık bırakmayacaksın, yoksul bırakmayacaksın,Çoluk çocuğunu aç açık bırakmayacaksın, yoksul bırakmayacaksın, dışarıya baktırtmayacaksın, kötü söz söylemeyeceksin... dışarıya baktırtmayacaksın, kötü söz söylemeyeceksin...

Nerede kaldı dervişlik? Hani kalp yıkmak Kâbe'yi yıkmak gibi kötü bir şeydi; Nerede kaldı dervişlik? Hani kalp yıkmak Kâbe'yi yıkmak gibi kötü bir şeydi; nerede kaldı dervişlik, tasavvuf? nerede kaldı dervişlik, tasavvuf?

Kardeşlerimiz dikkat etmiyor. Camide güzel sarık sarıyor, cübbe giyiyor,Kardeşlerimiz dikkat etmiyor.

Camide güzel sarık sarıyor, cübbe giyiyor,
namaz kılışı vesaire tâdil-i erkân... Uzağından bak; bayılırsın, karşısında mum gibi erirsin... namaz kılışı vesaire tâdil-i erkân... Uzağından bak; bayılırsın, karşısında mum gibi erirsin... Ne kadar güzel bir kardeş! Bir de hanımına sor bakalım...Ne kadar güzel bir kardeş!

Bir de hanımına sor bakalım...
Hanımına haber gönder, bakalım ne diyecek?.. "Aman efendim, aman hocam! Hanımına haber gönder, bakalım ne diyecek?..

"Aman efendim, aman hocam!
El iyisi el avusu; ellere karşı iyidir, ellerle güler oynar, benimle garezi var. El iyisi el avusu; ellere karşı iyidir, ellerle güler oynar, benimle garezi var. Evde zehir zemberektir. Kapıdan içeri girdi mi o koyun gibi gördüğün adam barut kesilir. Evde zehir zemberektir. Kapıdan içeri girdi mi o koyun gibi gördüğün adam barut kesilir. Ondan sonra her birimiz bir köşeye sineriz." Olmaz!Ondan sonra her birimiz bir köşeye sineriz."

Olmaz!
Peygamber Efendimiz böyle yapmamış. Peygamber Efendimiz böyle yapmamış. Peygamber Efendimiz'in aile hayatını insan incelemeli, örnek almalı. Peygamber Efendimiz'in aile hayatını insan incelemeli, örnek almalı.

Her şeyimizde örnek değil mi? Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfini okuduk, Her şeyimizde örnek değil mi?

Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfini okuduk,
-Emin olun benim kalbim biraz katıdır, Allah affetsin.- gözlerim yaşardı. -Emin olun benim kalbim biraz katıdır, Allah affetsin.- gözlerim yaşardı. Peygamber Efendimiz minderde oturuyor. Kızı Fâtımâtü'z-Zehra çıkmış gelmiş.Peygamber Efendimiz minderde oturuyor. Kızı Fâtımâtü'z-Zehra çıkmış gelmiş. Ayağa kalkarmış, kızının elinden tutarmış, alnını öpermiş; "Hoşgeldin kızım." diye gönlünü alırmış. Ayağa kalkarmış, kızının elinden tutarmış, alnını öpermiş; "Hoşgeldin kızım." diye gönlünü alırmış. Ondan sonra da izzet ve ikram ile kendi yerine oturturmuş. Ondan sonra da izzet ve ikram ile kendi yerine oturturmuş.

Görüyor musunuz, modern tabir ile "centilmenlik" nasıl olurmuş? Görüyor musunuz, modern tabir ile "centilmenlik" nasıl olurmuş? Sevgi, muhabbet, babalık nasıl olurmuş? Kendi kızı, hiç kalkmaya mecbur mu? Sevgi, muhabbet, babalık nasıl olurmuş?

Kendi kızı, hiç kalkmaya mecbur mu?

İnsan kendi evlâdına "kalkmaya mecbur değilim" diye düşünür;İnsan kendi evlâdına "kalkmaya mecbur değilim" diye düşünür; ama Peygamber Efendimiz kalkarmış. ama Peygamber Efendimiz kalkarmış.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Çocuklarınıza asil, kerim insan muamelesi yapın." Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Çocuklarınıza asil, kerim insan muamelesi yapın."

Bak terbiyenin esasına! Bunu alsana. Bak terbiyenin esasına! Bunu alsana. Pataklarsın, çocuğu döve döve topaç gibi döndürürsün. Pataklarsın, çocuğu döve döve topaç gibi döndürürsün. Ama bak Peygamber Efendimiz ne diyor; "Çocuğu asil çocuk muamelesiyle yetiştir." Ama bak Peygamber Efendimiz ne diyor; "Çocuğu asil çocuk muamelesiyle yetiştir."

Padişahın şehzâdesi olsaydı dövebilir miydin? Dövemezdin. Padişahın şehzâdesi olsaydı dövebilir miydin?

Dövemezdin.

Bir bakanın, reisicumhurun, valinin oğlu, yakını olsaydı? Bir bakanın, reisicumhurun, valinin oğlu, yakını olsaydı?

Yapamazdın. Kendi çocuğun... Kendi çocuğuna garazın mı var? Yapamazdın.

Kendi çocuğun... Kendi çocuğuna garazın mı var?

Ona da yapma. Onu da "evlâdım" diyerek hoşlukla, güzellikle yetiştir. Ona da yapma. Onu da "evlâdım" diyerek hoşlukla, güzellikle yetiştir. Çocuk da şöyle bir ruh asâleti içinde yetişsin; ezilmiş köle ruhuyla yetişmesin.Çocuk da şöyle bir ruh asâleti içinde yetişsin; ezilmiş köle ruhuyla yetişmesin. Dövüle dövüle, yıkılmış, perişan olmuş tarzda yetişmesin. Dövüle dövüle, yıkılmış, perişan olmuş tarzda yetişmesin.

"Yok hocam, ben kemiklerini kırarım alimallah..." Olmaz! "Yok hocam, ben kemiklerini kırarım alimallah..."

Olmaz!
O çocuk da o zaman siner siner, ses çıkartmaz çıkartmaz; O çocuk da o zaman siner siner, ses çıkartmaz çıkartmaz; 16 yaşına geldi mi kabadayılığa başlar, dikilir karşısına, babasını dinlemez. 16 yaşına geldi mi kabadayılığa başlar, dikilir karşısına, babasını dinlemez.

"Oğlum sinemaya gitme. Evlâdım kahveye gitme..." "Oğlum sinemaya gitme. Evlâdım kahveye gitme..."

Biraz daha vakit geçer, başlar o zaman "moruk" demeye, başlar o zaman şöyle böyle demeye... Biraz daha vakit geçer, başlar o zaman "moruk" demeye, başlar o zaman şöyle böyle demeye...

Neden? O çocuğun ruhunu sen küçükken yıktın, bozdun. Neden?

O çocuğun ruhunu sen küçükken yıktın, bozdun.
Çocuk hurdahaş oldu. Onun için dikkat edeceğiz.Çocuk hurdahaş oldu.

Onun için dikkat edeceğiz.
Bizim büyüklerimiz; "Evlâdım, bir yastıkta kocayacaksınız.Bizim büyüklerimiz;

"Evlâdım, bir yastıkta kocayacaksınız.
İşte evlendiniz. Birbirinizle dırdır, gürgür kavga etmekten bir fayda yok. İşte evlendiniz. Birbirinizle dırdır, gürgür kavga etmekten bir fayda yok. Birbirinize hayatı zehir edersiniz." derdi. Birbirinize hayatı zehir edersiniz." derdi.

Kadınlar da, erkekler de aklını başına toplasın. İşte bir mesut yuva, daha ne istiyorsunuz? Kadınlar da, erkekler de aklını başına toplasın. İşte bir mesut yuva, daha ne istiyorsunuz?

Bir ev sözü var, bir de yuva sözü var. Hangisi daha sıcak? Bir ev sözü var, bir de yuva sözü var. Hangisi daha sıcak?

Yuva sözü sıcacık, pamuk gibi yumuşacık, tatlı. Evi yuva hâline getirmek lazım. Yuva sözü sıcacık, pamuk gibi yumuşacık, tatlı. Evi yuva hâline getirmek lazım. Oraya girdiği zaman insan sevinsin, barınsın. Oraya girdiği zaman insan sevinsin, barınsın.

Beş çocukla ayrıl, üç çocukla ayrıl, kadın orada dursun, sen burada dur, Beş çocukla ayrıl, üç çocukla ayrıl, kadın orada dursun, sen burada dur, çocuklar perişan, eve geldiğin zaman kavga gürültü... çocuklar perişan, eve geldiğin zaman kavga gürültü... Yapıyorsun ama aklın ermediğinden yapıyorsun. Yapıyorsun ama aklın ermediğinden yapıyorsun. Biraz daha Ha-nya'yı Konya'yı anlasan, dünyayı anlasan,Biraz daha Ha-nya'yı Konya'yı anlasan, dünyayı anlasan, onun da bir gün gelip senin yakana yapışacağını bilsen yapmazsın. onun da bir gün gelip senin yakana yapışacağını bilsen yapmazsın.

Yevme yefirru'l-mer'u min ahîhi ve ümmihî ve ebîhi ve sâhibetihî ve benîhi. Yevme yefirru'l-mer'u min ahîhi ve ümmihî ve ebîhi ve sâhibetihî ve benîhi.

Bak âyet-i kerîmede neler sıralıyor: "Bir gün gelecek..." Nasıl bir gün? Bak âyet-i kerîmede neler sıralıyor:

"Bir gün gelecek..."

Nasıl bir gün?

Yevme yefirru'l-mer'u min ahîhi. "İnsan bucak bucak kardeşinden kaçacak." Yevme yefirru'l-mer'u min ahîhi. "İnsan bucak bucak kardeşinden kaçacak."

Ve ümmihî ve ebîhi. "Anasından babasından kaçacak." Hani o güzel haller, güzel günler?.. Ve ümmihî ve ebîhi. "Anasından babasından kaçacak."

Hani o güzel haller, güzel günler?..

Hak istemesin diye, suçlu olduğundan kaçacak. "Aman beni görmesin!" diyeHak istemesin diye, suçlu olduğundan kaçacak. "Aman beni görmesin!" diye borçlu nasıl alacaklısını uzaktan görünce sokağı, köşeyi dönüyor... borçlu nasıl alacaklısını uzaktan görünce sokağı, köşeyi dönüyor... Çoluk çocuğundan kaçacak. İçinde yetiştiği ailesinden kaçacak... Çoluk çocuğundan kaçacak. İçinde yetiştiği ailesinden kaçacak...

O günü unutma! Dönüp dolaşıp oraya varacağız, o günde bulaşacağız. O günü unutma! Dönüp dolaşıp oraya varacağız, o günde bulaşacağız. O günde gününü görürsün. Sen bana haksızlık edersin, ben duymam. O günde gününü görürsün. Sen bana haksızlık edersin, ben duymam. Arkamdan konuşursun, duymam. O günde ortaya çıkar. O gün gizliler âşikâr olur. Arkamdan konuşursun, duymam. O günde ortaya çıkar. O gün gizliler âşikâr olur. O gün Allahu Teâlâ hazretleri kâdı olur, azamet ve celâlinden kimsenin karşısında ağız açacak, O gün Allahu Teâlâ hazretleri kâdı olur, azamet ve celâlinden kimsenin karşısında ağız açacak, söz söyleyecek hâli kalmaz. söz söyleyecek hâli kalmaz. Burada adam onun bunun aleyhinde dolap çeviriyor; yüzüne gülüyor, Burada adam onun bunun aleyhinde dolap çeviriyor; yüzüne gülüyor, arkasından şikâyet ediyor, kuyusunu kazıyor. arkasından şikâyet ediyor, kuyusunu kazıyor. Yap bakalım... Çok cahilsin sen, dünyayı anlayamamışsın, âhireti anlayamamışsın.Yap bakalım... Çok cahilsin sen, dünyayı anlayamamışsın, âhireti anlayamamışsın. Yap bakalım, görürüz bakalım, bir de o gün var... Yap bakalım, görürüz bakalım, bir de o gün var...

"Ben o güne inanmıyorum ki!" İnanmıyorsan o zaman cehenneme kadar yolun var. "Ben o güne inanmıyorum ki!"

İnanmıyorsan o zaman cehenneme kadar yolun var.
İnanmazsan ben ne diyeyim? Allahu Teâlâ hazretleri sana imanı nasip etmemiş; İnanmazsan ben ne diyeyim?

Allahu Teâlâ hazretleri sana imanı nasip etmemiş;
en kıymetli cevher! en kıymetli cevher!

Neden en kıymetli cevher? O kıymetli cevher ile insan cennete giriyor da ondan. Neden en kıymetli cevher?

O kıymetli cevher ile insan cennete giriyor da ondan.
İstersen inanma, Allah'a -celle celâlühû- zarar mı vereceksin? İstersen inanma, Allah'a -celle celâlühû- zarar mı vereceksin?

Ğaniyyün ani'l-âlemîn. Âlemlerden müstağnî.Ğaniyyün ani'l-âlemîn. Âlemlerden müstağnî. Dünyalar, yıldızlar, gökler, fezâlar, hepsi tepeden tırnağa, silme, tıka basa kâfir dolsaDünyalar, yıldızlar, gökler, fezâlar, hepsi tepeden tırnağa, silme, tıka basa kâfir dolsa Allahu Teâlâ hazretlerinin azametinden zerre eksilmez. Allahu Teâlâ hazretlerinin azametinden zerre eksilmez. Hepsi iman etse, hiç kâfir kalmasa, cümle âlem Allahu Teâlâ hazretlerine Hepsi iman etse, hiç kâfir kalmasa, cümle âlem Allahu Teâlâ hazretlerine hâlisâne kulluk etse azametine bir şey eklenmez.hâlisâne kulluk etse azametine bir şey eklenmez. Ğanî, müstağnî... Ne kulun ibadetine ihtiyacı var, ne de isyanından korkusu var.Ğanî, müstağnî... Ne kulun ibadetine ihtiyacı var, ne de isyanından korkusu var. İsterse yok eder, anında kahreder. İsterse başına yıldırım indirir. İsterse yok eder, anında kahreder. İsterse başına yıldırım indirir.

Ve yursilu's-sevâika fe-yusîbu bihâ men yeşâ'. Ve yursilu's-sevâika fe-yusîbu bihâ men yeşâ'.

Yıldırımı tepesine 'küt' indirir! Az önce sen Allah'a kâfirlik ediyordun; Yıldırımı tepesine 'küt' indirir!

Az önce sen Allah'a kâfirlik ediyordun;
adam kapkara kesilmiş! Ne oldu?.. Hani, kâfirlik edip dolaşıp duruyordu orta yerde? adam kapkara kesilmiş! Ne oldu?.. Hani, kâfirlik edip dolaşıp duruyordu orta yerde?

Kimisine de mühlet verir. "Dolaş bakalım..." Kimisine de mühlet verir. "Dolaş bakalım..." Ama ipi elinde; istediği kadar uzağa gitsin. Mühlet verir de o da orada dolaştıkça;Ama ipi elinde; istediği kadar uzağa gitsin. Mühlet verir de o da orada dolaştıkça; "Ben de istediğimi yapıyorum." sanıyor. Allah senin bir sinirine bir hastalık verse"Ben de istediğimi yapıyorum." sanıyor. Allah senin bir sinirine bir hastalık verse ayağını kıpırdatamazsın, doktorlar tedavi edemez. ayağını kıpırdatamazsın, doktorlar tedavi edemez. Sinirin tedavisi yok. Sinir arızalandı mı tekrar yapışmaz, koptu mu yerine yerleşmez. Sinirin tedavisi yok. Sinir arızalandı mı tekrar yapışmaz, koptu mu yerine yerleşmez.

Buyur bakalım, ayıkla pirincin taşını... Sen kendini ne sanıyorsun? Küçücük,Buyur bakalım, ayıkla pirincin taşını... Sen kendini ne sanıyorsun?

Küçücük,
mikroskopla baksan ancak göreceğin bir sinir koptu mu hâlin harap...mikroskopla baksan ancak göreceğin bir sinir koptu mu hâlin harap... Kolunu kaldıramazsın. Gören göz, pırıl pırıl cam gibi göz duruyor, görmüyor;Kolunu kaldıramazsın. Gören göz, pırıl pırıl cam gibi göz duruyor, görmüyor; göz sinirleri bozulmuş. göz sinirleri bozulmuş. Levent gibi adam, ayakları tutmuyor, ayaklarına felç gelmiş, sinirleri çalışmıyor.Levent gibi adam, ayakları tutmuyor, ayaklarına felç gelmiş, sinirleri çalışmıyor. Her şeyi turp gibi sağlam, yanağını sıksan kan damlayacak; aklı yok. Hadi buyur bakalım...Her şeyi turp gibi sağlam, yanağını sıksan kan damlayacak; aklı yok. Hadi buyur bakalım... Bakırköy'e götürün, zincirlere bağlayın, karşısında ağlayın.Bakırköy'e götürün, zincirlere bağlayın, karşısında ağlayın. "Neydi bu adam ya; dağ gibiydi, pehlivan gibiydi..." "Neydi bu adam ya; dağ gibiydi, pehlivan gibiydi..."

İnsanoğlu âciz ama âcizliğini bilmiyor.İnsanoğlu âciz ama âcizliğini bilmiyor. Allah'ın verdiği kudretle ayakta durunca Allah'a âsi geliyor; şu şaşkınlığa bak! Allah'ın verdiği kudretle ayakta durunca Allah'a âsi geliyor; şu şaşkınlığa bak! Kudreti veren Allah, yaratan Allah, yaşatan Allah, ayakta tutan Allah;Kudreti veren Allah, yaratan Allah, yaşatan Allah, ayakta tutan Allah; ayağa kalkar kalkmaz Allah'a âsi geliyor! Onun için, o günü unutmayın.ayağa kalkar kalkmaz Allah'a âsi geliyor!

Onun için, o günü unutmayın.
Ailenizde de vazifelerinize müdrik olun. Onları cehennem ateşinden de koruyacaksınız.Ailenizde de vazifelerinize müdrik olun. Onları cehennem ateşinden de koruyacaksınız. O da sizin vazifeniz. Senin çocuk ne oldu? "Davulcu zurnacı oldu." O da sizin vazifeniz.

Senin çocuk ne oldu?

"Davulcu zurnacı oldu."

Niye yetiştirmedin kardeşim? Namaz kılar mı? "Kılmaz." İmanı var mı? Niye yetiştirmedin kardeşim?

Namaz kılar mı?

"Kılmaz."

İmanı var mı?

"Yok." Hangi zihniyette? "Aman hocam sorma..." "Yok."

Hangi zihniyette?

"Aman hocam sorma..."

Yetiştirmedin. O yarın sıkışacak, sıkışınca da gelecek senin yakana yapışacak.Yetiştirmedin. O yarın sıkışacak, sıkışınca da gelecek senin yakana yapışacak. Allah'a şikâyet edecek, diyecek ki; 'Yâ Rabbi! Bu benim babamdı, beni yetiştirmedi." Allah'a şikâyet edecek, diyecek ki; 'Yâ Rabbi! Bu benim babamdı, beni yetiştirmedi." Hem dünyada hem âhirette çekeceksin. "Kadın ağladı, yalvardı, yakardı...Hem dünyada hem âhirette çekeceksin.

"Kadın ağladı, yalvardı, yakardı...
Ondan sonra bu günahlı işi yaptık." Niye yaptın o günahlı işi? Ondan sonra bu günahlı işi yaptık."

Niye yaptın o günahlı işi?

Yalvara yakara; "Ne olur, ben şu fırına gireyim, cayır cayır yanayım, ateşe gireyim." deseydiYalvara yakara; "Ne olur, ben şu fırına gireyim, cayır cayır yanayım, ateşe gireyim." deseydi ateşe bırakacak mıydın? ateşe bırakacak mıydın? Elinden kaçıp atlamak isteseydi tutmayacak mıydın? Ateşten koru işte.Elinden kaçıp atlamak isteseydi tutmayacak mıydın?

Ateşten koru işte.
Cehennem ateşi de var. Ama biraz ileride, burada değil de...Cehennem ateşi de var. Ama biraz ileride, burada değil de... Böyle giderse o tarafa gidecek... Kû enfüseküm ve ehlîküm nâren. Böyle giderse o tarafa gidecek...

Kû enfüseküm ve ehlîküm nâren.
"Hem kendinizi hem de aile fertlerinizi cehennemin ateşinden koruyun." "Hem kendinizi hem de aile fertlerinizi cehennemin ateşinden koruyun."

Öyle bir ateş ki insanlar yanıyor da alevler ortaya çıkıyor. Yanan insan... Öyle bir ateş ki insanlar yanıyor da alevler ortaya çıkıyor. Yanan insan...

Ve kûduhe'n-nâsu ve'l-hicâretü. Ve kûduhe'n-nâsu ve'l-hicâretü.

Allah bizi şöyle bir bakıp dünyayı gören, şöyle bir bakıp âhireti anlayan akıllı insan etsin. Allah bizi şöyle bir bakıp dünyayı gören, şöyle bir bakıp âhireti anlayan akıllı insan etsin.

"Hocam, bu dünya karmakarışık, bir bakışta görülür mü?" "Hocam, bu dünya karmakarışık, bir bakışta görülür mü?"

Çok basit, çok kolay! Bir baktın mı anlarsın; fâni...Çok basit, çok kolay! Bir baktın mı anlarsın; fâni... Çünkü ötekisi gidiyor, sen de gideceksin. Çünkü ötekisinin eli ayağı tutmamaya başladı, Çünkü ötekisi gidiyor, sen de gideceksin. Çünkü ötekisinin eli ayağı tutmamaya başladı, senin de tutmayacak. Bir zaman gelecek sen de âciz hâle geleceksin. senin de tutmayacak. Bir zaman gelecek sen de âciz hâle geleceksin. "Çocuklar, bana yardım edin; gözüm görmüyor…""Çocuklar, bana yardım edin; gözüm görmüyor…" Bir zamanlar nasıl iğnenin içinden ipliği geçirirdin? İnsan âciz oluyor.Bir zamanlar nasıl iğnenin içinden ipliği geçirirdin?

İnsan âciz oluyor.
O aczi bilip, işin sonunu başından anlayıp dümdüz baktı mı,O aczi bilip, işin sonunu başından anlayıp dümdüz baktı mı, o zaman insan nazar eyler itürü, bazar eyler götürü. o zaman insan nazar eyler itürü, bazar eyler götürü.

İtürü nazar etmek ne demek? "Keskin bakmak" demek. İtürü nazar etmek ne demek?

"Keskin bakmak" demek.

Dikkatli bak, keskin nazar et. Aman teferruâtı iyi ayır, karıştırma, aradaki inceliği fark et. Dikkatli bak, keskin nazar et. Aman teferruâtı iyi ayır, karıştırma, aradaki inceliği fark et.

ed-Dünyâ sâatün fec'alhâ tâaten. Dünya bir göz yumup açılacak kadarmış.ed-Dünyâ sâatün fec'alhâ tâaten.

Dünya bir göz yumup açılacak kadarmış.
Aman burada iyilik yapan kâr ediyormuş, kötülük yapan sonra derdine yanıyormuş,Aman burada iyilik yapan kâr ediyormuş, kötülük yapan sonra derdine yanıyormuş, çok diz dövüyormuş, saç baş yoluyormuş.çok diz dövüyormuş, saç baş yoluyormuş. Yolanlardan bak, ibret alıver. O kadar kolay... Yolanlardan bak, ibret alıver. O kadar kolay...

"Hocam o zaman ben âhireti tercih edersem benim bu dünyadaki yaşayışım ne olacak?" "Hocam o zaman ben âhireti tercih edersem benim bu dünyadaki yaşayışım ne olacak?"

Müslümanların yaşayışı ne oluyor? Sen müslümanları hemen ölüyor mu sanıyorsun? Müslümanların yaşayışı ne oluyor? Sen müslümanları hemen ölüyor mu sanıyorsun?

Varsın, ölürse ölsün... Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim? Varsın, ölürse ölsün...

Yâr yoluna dökülmedik dilleri neyleyim?

Hakk yoluna saçılmadık canları neyleyim? Allah canı vermiş, dilerse alır. Hakk yoluna saçılmadık canları neyleyim?

Allah canı vermiş, dilerse alır.
Hadi bakalım harp çıktı, savaş... Dedeler bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmişler. Hadi bakalım harp çıktı, savaş... Dedeler bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmişler.

Neden girmiş? Kefenini almış. Ölümünü bilmeyen insan kefeni alır mı yanına? Neden girmiş?

Kefenini almış. Ölümünü bilmeyen insan kefeni alır mı yanına?

Öleceğini bile bile kefenini almış, başına da sarık diye dolamış, ucunu da sarkıtmış,Öleceğini bile bile kefenini almış, başına da sarık diye dolamış, ucunu da sarkıtmış, cihada gitmiş. cihada gitmiş. Öleceğini bilip gidiyor. Öleceğinden korkmuyor. Öleceğini bilip gidiyor. Öleceğinden korkmuyor. Ölemediği zaman; "Bana daha şehitlik nasip olmadı." diye ağlıyor. Ölemediği zaman; "Bana daha şehitlik nasip olmadı." diye ağlıyor.

Nasıl olsa ölmeyecek misin? Korkunca, sakınınca insanoğlu ölümünden kurtuluyor mu? Nasıl olsa ölmeyecek misin? Korkunca, sakınınca insanoğlu ölümünden kurtuluyor mu?

İstersen 40 tane kapalı bir köşkün en iç odasına gir, her biri demirden kapı olsun,İstersen 40 tane kapalı bir köşkün en iç odasına gir, her biri demirden kapı olsun, her birini de kendi elinle kitle, içine saklan.her birini de kendi elinle kitle, içine saklan. Bak, Azrâil oraya nasıl gelir! Nasıl olsa yine gelecek. Vakti geldi mi olacak. Bak, Azrâil oraya nasıl gelir! Nasıl olsa yine gelecek. Vakti geldi mi olacak.

Menkabelerde anlatırlar: Süleyman aleyhisselâm'ın yanında bir genç varmış. Menkabelerde anlatırlar: Süleyman aleyhisselâm'ın yanında bir genç varmış. Azrâil aleyhisselam da Süleyman aleyhisselâm'ı ziyarete gitmiş. Azrâil aleyhisselam da Süleyman aleyhisselâm'ı ziyarete gitmiş. Şöyle bir bakmış; bakışından öyle korkmuş ki gencin yüreği ağzına gelmiş.Şöyle bir bakmış; bakışından öyle korkmuş ki gencin yüreği ağzına gelmiş. Demek ki başka bir sûrette geldi. Veyahut menkabe, ibret alınsın diye...Demek ki başka bir sûrette geldi. Veyahut menkabe, ibret alınsın diye... Azrâil aleyhisselâm gittikten sonra demiş ki; Azrâil aleyhisselâm gittikten sonra demiş ki;

Yâ Süleyman aleyhisselam, ben bu adamın bakışından çok fena halde korktum.Yâ Süleyman aleyhisselam, ben bu adamın bakışından çok fena halde korktum. Sen rüzgârlara hâkimsin. Emret, lütfet, beni bu diyârdan çok uzak bir diyâra götürsün." Sen rüzgârlara hâkimsin. Emret, lütfet, beni bu diyârdan çok uzak bir diyâra götürsün."

Rüzgâr adamı almış, Hindistan'a götürmüş. Rüzgâr adamı almış, Hindistan'a götürmüş. Azrâil aleyhisselam biraz sonra bir daha gelmiş. Süleyman aleyhisselam; Azrâil aleyhisselam biraz sonra bir daha gelmiş. Süleyman aleyhisselam;

"Yahu demin baktığın adamı öyle korkutmuşsun ki, öyle bakmışsın, öyle korkmuş ki "Yahu demin baktığın adamı öyle korkutmuşsun ki, öyle bakmışsın, öyle korkmuş ki yüreği ağzına gelmiş." yüreği ağzına gelmiş."

Azrail; "Ben de hayret ettim, Allahu Teâlâ hazretleri; Azrail;

"Ben de hayret ettim, Allahu Teâlâ hazretleri;
'Yarın Hindistan'da bu adamın canı alınacak.' diye bana ismini verdi. 'Yarın Hindistan'da bu adamın canı alınacak.' diye bana ismini verdi. 'Bu buralarda ne arıyor, oraya nasıl gider? Bu kadar uzak mesafede...' diye 'Bu buralarda ne arıyor, oraya nasıl gider? Bu kadar uzak mesafede...' diye ondan dikkatli baktım." demiş. ondan dikkatli baktım." demiş.

Hindistan'a kaçmakla insan ölümden kurtulur mu? Hindistan'a kaçmakla insan ölümden kurtulur mu?

Madem bir kere gelecek; mademki Allahu Teâlâ hazretleri onu takdir etmiş...Madem bir kere gelecek; mademki Allahu Teâlâ hazretleri onu takdir etmiş... Âyetlerde bildiriliyor: Lâ yeste'hirûne sâaten ve lâ yestekdimûn. Âyetlerde bildiriliyor:

Lâ yeste'hirûne sâaten ve lâ yestekdimûn.

Öne de gelmez, sona da gitmez, belli. O zaman rahatlasana biraz. Öne de gelmez, sona da gitmez, belli. O zaman rahatlasana biraz. Ölümden ne korkup titriyorsun? Öleceksen öleceksin işte, bir defa... Ölümden ne korkup titriyorsun? Öleceksen öleceksin işte, bir defa... Ne öne gelir ne geriye gider. Tamam, rahat et. Ama öleceğin muhakkak. İbadete bak.Ne öne gelir ne geriye gider. Tamam, rahat et. Ama öleceğin muhakkak. İbadete bak. Ondan sonrasına hazırlan. Bu insanlar çok aptal...Ondan sonrasına hazırlan.

Bu insanlar çok aptal...
Hem çok akıllı, fezalara çıkıyor; hem de çok aptal, burnunun ucunu görmüyor. Hem çok akıllı, fezalara çıkıyor; hem de çok aptal, burnunun ucunu görmüyor.

Allah bizi akıllılardan eylesin. Âhireti kaybetti mi en büyük aptallık... Allah bizi akıllılardan eylesin.

Âhireti kaybetti mi en büyük aptallık...
Vay aptal vay, vay şaşkın vay! Âhireti kaybetti! Âhireti kazanan en akıllı insan;Vay aptal vay, vay şaşkın vay! Âhireti kaybetti! Âhireti kazanan en akıllı insan; çünkü cennetleri kazanıyor! Cennete en son girerek insana o kadar büyük yerler verilecek kiçünkü cennetleri kazanıyor! Cennete en son girerek insana o kadar büyük yerler verilecek ki "En büyük ikram bana yapıldı." sanacak. "En büyük ikram bana yapıldı." sanacak. En sonuncuya, derecesi en aşağı olan kimseye bu gökler, yerler kadar yer verilecek.En sonuncuya, derecesi en aşağı olan kimseye bu gökler, yerler kadar yer verilecek. İnsan onu kaçırır mı? İşte hepimiz müslümanız, siz kendi kendinize sorun, etrafınıza da bakın;İnsan onu kaçırır mı?

İşte hepimiz müslümanız, siz kendi kendinize sorun, etrafınıza da bakın;
müslümanlar yaşamıyor mu? Yine yaşıyorlar. Yemiyorlar mı? Yine yiyorlar. müslümanlar yaşamıyor mu?

Yine yaşıyorlar.

Yemiyorlar mı?

Yine yiyorlar.

Mesut mutlu olmuyorlar mı? Onların mutluluğunu padişahlar bilse, alınacak bir şey olsa orduMesut mutlu olmuyorlar mı?

Onların mutluluğunu padişahlar bilse, alınacak bir şey olsa ordu
sevk edip ellerinden almak isterlerdi.sevk edip ellerinden almak isterlerdi. Onların içinde bulunduğu nimetleri, lezzetleri,Onların içinde bulunduğu nimetleri, lezzetleri, müslümanların tattıkları tatları yağmalamak mümkün olsaydı Cengiz ordusuyla gelirdi;müslümanların tattıkları tatları yağmalamak mümkün olsaydı Cengiz ordusuyla gelirdi; "Şunları alayım, en büyük hazine burada!" diye. O hazine müslümanların içinde... "Şunları alayım, en büyük hazine burada!" diye. O hazine müslümanların içinde...

İşte hayat böyledir. Hayatı kendi kendinize zehir etmeyin, etrafınızdakilere de zehir etmeyin,İşte hayat böyledir. Hayatı kendi kendinize zehir etmeyin, etrafınızdakilere de zehir etmeyin, hanımıza da zehir etmeyin, hanımız da size zehir etmesin.hanımıza da zehir etmeyin, hanımız da size zehir etmesin. Ben tek taraflı konuşmuyorum; neyse işin hak tarafı, öyle.Ben tek taraflı konuşmuyorum; neyse işin hak tarafı, öyle. Hanımınız da size hayatı zehir etmesin.Hanımınız da size hayatı zehir etmesin. "Ruj al, oje al, allık al, pudra al... Şu allı fistanı isterim, şu dallısını isterim..." "Ruj al, oje al, allık al, pudra al... Şu allı fistanı isterim, şu dallısını isterim..." O da öyle demesin, normal ölçülerle desin.O da öyle demesin, normal ölçülerle desin. Boş yere birbirinizle sürtüşüp de birbirinizi törpülemeyin, yıpratmayın. Boş yere birbirinizle sürtüşüp de birbirinizi törpülemeyin, yıpratmayın. Âhireti kazanmaya bakın. Âhireti kazanmaya bakın. Beraberce birbirinize yardım ederek çocukları iyi yetiştirmeye bakın. Beraberce birbirinize yardım ederek çocukları iyi yetiştirmeye bakın.

Sonraki hadîs-i şerîf: Sonraki hadîs-i şerîf:

Men âde marîdan lem yezel yehûdu'r-rahmete hattâ yeclise.Men âde marîdan lem yezel yehûdu'r-rahmete hattâ yeclise. Fe-izâ celese iğtemese fîhâ. Fe-izâ celese iğtemese fîhâ.

Bundan sonraki üç tane hadis -belki daha fazla- hasta ziyaretiyle ilgili.Bundan sonraki üç tane hadis -belki daha fazla- hasta ziyaretiyle ilgili. Bu da İslâm'da mühim bir vazifedir. Peygamber Efendimiz'in çok hadîs-i şerîfleri var.Bu da İslâm'da mühim bir vazifedir. Peygamber Efendimiz'in çok hadîs-i şerîfleri var. Müslüman hasta kardeşini ziyaret edecek. Onlarla ilgili müjdeleri okuyuverelim. Müslüman hasta kardeşini ziyaret edecek. Onlarla ilgili müjdeleri okuyuverelim.

Men âde marîdan. "Her kim bir hastanın ziyaretine giderse." Men âde marîdan. "Her kim bir hastanın ziyaretine giderse." Lem yezel yehûdu'r-rahmete. "Rahmete girmiş, rahmette devam etmekte olur." Lem yezel yehûdu'r-rahmete. "Rahmete girmiş, rahmette devam etmekte olur."

Allah'ın rahmetinin içinde olur.Allah'ın rahmetinin içinde olur. Hasta ziyaretine gidiyor...Hasta ziyaretine gidiyor... Hattâ yeclise. "Yanına oturuncaya kadar." Hattâ yeclise. "Yanına oturuncaya kadar."

Demek ki rahmet onu kaplıyor, karşılıyor, rahmetin içinde oraya gidiyor. Demek ki rahmet onu kaplıyor, karşılıyor, rahmetin içinde oraya gidiyor.

Fe-izâ celese iğtemese fîhâ. Fe-izâ celese iğtemese fîhâ. "Hastanın yanına oturduğu zaman rahmetin deryâsına dalar, gark olur." "Hastanın yanına oturduğu zaman rahmetin deryâsına dalar, gark olur."

Demek ki insan hastayı ziyaret ederken yolda da kâr ediyor.Demek ki insan hastayı ziyaret ederken yolda da kâr ediyor. Yanına oturduğu zaman; "Nasılsın kardeşim? İyi misin, hoş musun?Yanına oturduğu zaman; "Nasılsın kardeşim? İyi misin, hoş musun? Ağrıların geçti mi? Dur bakalım, seni iyi gördüm. Bak, yüzüne renk gelmiş..."Ağrıların geçti mi? Dur bakalım, seni iyi gördüm. Bak, yüzüne renk gelmiş..." rahmetin deryası boyunu aştı.rahmetin deryası boyunu aştı. Rahmet deryası taştı da senin boyunu da aştı, rahmetin içinde gark oldun.Rahmet deryası taştı da senin boyunu da aştı, rahmetin içinde gark oldun. "Öyle olur." diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Bu bir hadîs-i şerîf. "Öyle olur." diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.

Bu bir hadîs-i şerîf.
Beyhakî'de, İbn Hibbân'da, Müstedrek'te, Ahmed b. Hanbel'de ve hatta Buhârî'de bile var, Beyhakî'de, İbn Hibbân'da, Müstedrek'te, Ahmed b. Hanbel'de ve hatta Buhârî'de bile var, Câbir b. Abdillah radıyallahu anh'ten. Câbir b. Abdillah radıyallahu anh'ten.

Bu nedir? Niye hastanın ziyaretine bu kadar mükâfat verilmiş? Ana fikir ne? Bu nedir? Niye hastanın ziyaretine bu kadar mükâfat verilmiş? Ana fikir ne?

Ana fikir; İslâm'da müslümanın müslümanı sevmesi, ona muhabbet etmesidir. Ana fikir; İslâm'da müslümanın müslümanı sevmesi, ona muhabbet etmesidir. Bu çok önemli bir esastır. Müslüman müslümanı sevecek; candan sevecek, oyuncak değil,Bu çok önemli bir esastır. Müslüman müslümanı sevecek; candan sevecek, oyuncak değil, kardeş gibi sevecek. Gibisi fazla... kardeş gibi sevecek. Gibisi fazla...

İnneme'l-mü'minûne ihvetün. "Müslümanlar sadece kardeştir." İnneme'l-mü'minûne ihvetün. "Müslümanlar sadece kardeştir."

Hasım, düşman, yabancı olamaz; "Sadece kardeştir." diyor. Hasım, düşman, yabancı olamaz; "Sadece kardeştir." diyor.

O kardeşlik, o muhabbetin gereği neyse o yapıldığı zaman mükâfat üstüne mükâfat;O kardeşlik, o muhabbetin gereği neyse o yapıldığı zaman mükâfat üstüne mükâfat; o kardeşliğe sığmayan ne yapılırsa da günah üstüne günah,o kardeşliğe sığmayan ne yapılırsa da günah üstüne günah, vebal üstüne vebal, ceza üstüne ceza... vebal üstüne vebal, ceza üstüne ceza...

Hastalandığı zaman da ziyaret ediyor. İşin aslı bu. Hastalandığı zaman da ziyaret ediyor. İşin aslı bu.

"Ah kardeşim hastalansa da ziyarete gitsem de ecir alsam..." "Ah kardeşim hastalansa da ziyarete gitsem de ecir alsam..."

Sağlığında ziyaret et, başka türlü ecir al. Yani hasta olduğu için değil... Sağlığında ziyaret et, başka türlü ecir al. Yani hasta olduğu için değil...

Mahallemizde İmam-hatip okuluna götürüp getirdiğimiz bir çocuk vardı. Mahallemizde İmam-hatip okuluna götürüp getirdiğimiz bir çocuk vardı. Babası oto camı yapıyor, [camı] kırık bir araba gördü mü; Babası oto camı yapıyor, [camı] kırık bir araba gördü mü; "Tamam, babama iş çıktı." diyor. Latife ediyor. Oto camcısı ya babası... "Tamam, babama iş çıktı." diyor. Latife ediyor. Oto camcısı ya babası... Hani derler ya; "Yağmur yağdığı zaman ekinci sevinir, çömlekçi üzülür."Hani derler ya; "Yağmur yağdığı zaman ekinci sevinir, çömlekçi üzülür." O arabası bozuldu diye üzülüyor, bu da; "Bize cam işi çıktı." diye seviniyor. O arabası bozuldu diye üzülüyor, bu da; "Bize cam işi çıktı." diye seviniyor.

"O hasta olsun da ziyaret edeyim." değil; sen kardeşine muhabbet ettin mi"O hasta olsun da ziyaret edeyim." değil; sen kardeşine muhabbet ettin mi o muhabbetten neler hâsıl olur... o muhabbetten neler hâsıl olur... Allah seni onun derecesine yükseltecek. Bu tasavvufu, bu kardeşliği,Allah seni onun derecesine yükseltecek. Bu tasavvufu, bu kardeşliği, bu dervişliği sen ne sanıyorsun?.. bu dervişliği sen ne sanıyorsun?..

Kimsenin kimseye bir muhabbet göstermeye niyeti yok. Kalbinde sevmek kabiliyeti yok. Kimsenin kimseye bir muhabbet göstermeye niyeti yok. Kalbinde sevmek kabiliyeti yok. Sevmek kabiliyetini unutmuşlar; dumura uğramış, o damarı kopmuş, işi bitmiş, adam sevemiyor. Sevmek kabiliyetini unutmuşlar; dumura uğramış, o damarı kopmuş, işi bitmiş, adam sevemiyor. Kimse kimseyi sevmiyor. Herkesin bir kaşı inmiş, bir kaşı kalkmış,Kimse kimseyi sevmiyor. Herkesin bir kaşı inmiş, bir kaşı kalkmış, herkes her şeyin arkasında bir hesap arıyor.herkes her şeyin arkasında bir hesap arıyor. Herkes ters tarafından düşünüyor. Herkes ters tarafından düşünüyor.

Yakında başıma geldi de oradan üzülüyorum. Yüzüne gülüyor, arkasından kuyusunu kazıyor. Yakında başıma geldi de oradan üzülüyorum. Yüzüne gülüyor, arkasından kuyusunu kazıyor.

Sen nesin? "Müslümanım." Nesin? "-Güya- Din adamıyım..." Nesin? Sen nesin?

"Müslümanım."

Nesin?

"-Güya- Din adamıyım..."

Nesin?

"-Güya- Üniversitede doktora yaptım..." "-Güya- Üniversitede doktora yaptım..."

Yakışır mı, utanmaz mısın? Senin içinin dışının bir olmasına ne mâni var? Yakışır mı, utanmaz mısın? Senin içinin dışının bir olmasına ne mâni var?

Pırıl pırıl olsana! Alnın açık olsa ya! Sevsene! İçin dışın bir olsa ya! Ne olur! Sevemiyor! Pırıl pırıl olsana! Alnın açık olsa ya! Sevsene! İçin dışın bir olsa ya! Ne olur!

Sevemiyor!

Kızmayı mükemmel biliyor, küplere biniyor. Kızacağı zaman mükemmel.Kızmayı mükemmel biliyor, küplere biniyor. Kızacağı zaman mükemmel. Düşmanlık edeceği zaman şahane düşmanlık ediyor. Kötülük edeceği zaman şahane...Düşmanlık edeceği zaman şahane düşmanlık ediyor. Kötülük edeceği zaman şahane... Entrikada bir tane... Sanki tahsilini yapmış, profesörlük derecesine çıkmış gibi Entrikada bir tane... Sanki tahsilini yapmış, profesörlük derecesine çıkmış gibi entrikada bir tane.. entrikada bir tane..

"Haydi, ahbaplık yap." Sevmesini bilmiyor ki, sevmeyi öğrenmemiş! "Haydi, ahbaplık yap."

Sevmesini bilmiyor ki, sevmeyi öğrenmemiş!

İşte bu hasta ziyareti o... Öteki hadîs-i şerîfe geçiverelim: İşte bu hasta ziyareti o...

Öteki hadîs-i şerîfe geçiverelim:

Men âde marîdan lem yahdur ecelühû fe-kâle indehû seb'a mirârin:Men âde marîdan lem yahdur ecelühû fe-kâle indehû seb'a mirârin: "Es'elu'llâhe'l-azîm rabbe'l-arşi'l-azîm en yeşfiyeke" illâ âfâhu'llâhu min zâlike'l-maradi. "Es'elu'llâhe'l-azîm rabbe'l-arşi'l-azîm en yeşfiyeke" illâ âfâhu'llâhu min zâlike'l-maradi.

Peygamber sallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfte hastaya gidince ne denileceğine [dair] bir dua öğretiyor. Peygamber sallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfte hastaya gidince ne denileceğine [dair] bir dua öğretiyor.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Ebû Dâvûd'da ve Müstedrek'in içinde olan bir hadîs-i şerîf. Ebû Dâvûd'da ve Müstedrek'in içinde olan bir hadîs-i şerîf.

Men âde marîdan. "Her kim ki bir hastayı ziyaret eder..." Men âde marîdan. "Her kim ki bir hastayı ziyaret eder..." Lem yahdur ecelühû. "Ama o hastanın eceli daha gelmemiş." Lem yahdur ecelühû. "Ama o hastanın eceli daha gelmemiş."

Demek ki ecel geldi mi değişmeyecek. O zaman bir şey yok.Demek ki ecel geldi mi değişmeyecek. O zaman bir şey yok. Ama eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de bir insan... Ama eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eder de bir insan...

Fe-kale indehû seb'a mirârin. "Onun yanında yedi defa derse ki;" Fe-kale indehû seb'a mirârin. "Onun yanında yedi defa derse ki;"

Es'elu'llâhe'l-azîm rabbe'l-arşi'l-azîm en yeşfiyek. "İnsan bu duayı yedi defa söylerse..." Es'elu'llâhe'l-azîm rabbe'l-arşi'l-azîm en yeşfiyek.

"İnsan bu duayı yedi defa söylerse..."

İllâ âfâhu'llâhu min zâlike'l-maradi. İllâ âfâhu'llâhu min zâlike'l-maradi. "Allah muhakkak o hastayı o hastalıktan âfiyete erdirir, kurtarır." "Allah muhakkak o hastayı o hastalıktan âfiyete erdirir, kurtarır."

Yazın hemen! Şifa [duası.] Ne duruyorsunuz? Kâğıtlar, kalemler çıkacak, yazılacak. Yazın hemen! Şifa [duası.] Ne duruyorsunuz? Kâğıtlar, kalemler çıkacak, yazılacak.

Hadis dinliyoruz. Madem Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi...Hadis dinliyoruz. Madem Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi... Biraz sonra soracağım, unutulacak. el-İlmü saydün ve'l-kitâbetü kaydün.Biraz sonra soracağım, unutulacak.

el-İlmü saydün ve'l-kitâbetü kaydün.
"İlim avlanmak gibidir. Yazmak da avladığı avı kafese koymak, bağlamak gibidir." "İlim avlanmak gibidir. Yazmak da avladığı avı kafese koymak, bağlamak gibidir."

Sen ceylanı yakaladın; bırakırsan kaçar. Yakaladığın şeyi bağlayacaksın. Sen ceylanı yakaladın; bırakırsan kaçar. Yakaladığın şeyi bağlayacaksın.

Ne diyecek, duası neymiş? Bir daha okuyoruz:Ne diyecek, duası neymiş?

Bir daha okuyoruz:
Es'elu'llâhe'l-azîm, rabbe'l-arşi'l-azîm, en yeşfiyek. Es'elu'llâhe'l-azîm, rabbe'l-arşi'l-azîm, en yeşfiyek.

Sünen-i Ebû Dâvud altı sahih kitaplarından birisi.Sünen-i Ebû Dâvud altı sahih kitaplarından birisi. Onun içinde olan hadislerden bir tanesi. İbn Abbas radıyallahu anh'ten. Onun içinde olan hadislerden bir tanesi. İbn Abbas radıyallahu anh'ten.

Bu başka yerlerde de geçmişti, daha önceden de geçmişti. "Kim bir kardeşini ziyaret ederse..." diyeBu başka yerlerde de geçmişti, daha önceden de geçmişti. "Kim bir kardeşini ziyaret ederse..." diye men zâre bâbında da geçmişti.men zâre bâbında da geçmişti. Burada da bu ifadeyle geçti. Demek ki hastaya böyle [dua edecekmişiz.] Burada da bu ifadeyle geçti. Demek ki hastaya böyle [dua edecekmişiz.]

Mânasını söyleyelim: Mânasını söyleyelim:

Es'elu'llâhe'l-azîm. "Azamet sahibi, ulu olan Allah'tan dilerim." Es'elu'llâhe'l-azîm. "Azamet sahibi, ulu olan Allah'tan dilerim." Rabbe'l-arşi'l-azîm. "Ulu Arş'ın sahibi Allah'tan dilerim." Rabbe'l-arşi'l-azîm. "Ulu Arş'ın sahibi Allah'tan dilerim."

"O ulu Arş'ın sahibi olan, kendisi de azamet sahibi olan "O ulu Arş'ın sahibi olan, kendisi de azamet sahibi olan Allahu Teâlâ hazretlerinden dilerim." Allahu Teâlâ hazretlerinden dilerim."

Neyi? En yeşfiyek. "Sana şifa vermesini dilerim." Neyi?

En yeşfiyek. "Sana şifa vermesini dilerim."

Niye küçücük bir sözden bu kadar büyük bir netice oluyor? Niye küçücük bir sözden bu kadar büyük bir netice oluyor?

Şundan dolayı: Kul Allah'a dayanıp O'nun azametini bildi mi Şundan dolayı: Kul Allah'a dayanıp O'nun azametini bildi mi Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir olduğundan,Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir olduğundan, o bilgisi çok kıymetli olduğundan Allah şifayı veriyor. o bilgisi çok kıymetli olduğundan Allah şifayı veriyor.

Şifayı kim veriyor? Ne senin dilin, ne bu dua, ne bir ilaç, ne doktor;Şifayı kim veriyor?

Ne senin dilin, ne bu dua, ne bir ilaç, ne doktor;
şifayı Allahu Teâlâ hazretleri veriyor. Şâfî Allah. Dilemezse vermez, dilerse verir.şifayı Allahu Teâlâ hazretleri veriyor. Şâfî Allah. Dilemezse vermez, dilerse verir. Yani Allahu Teâlâ hazretleri veriyor. Neden veriyor? Yani Allahu Teâlâ hazretleri veriyor.

Neden veriyor?

Sen onun azametini, ululuğunu, büyüklüğünü bildin diye. Sen onun azametini, ululuğunu, büyüklüğünü bildin diye.

Allahu Teâlâ hazretleri nasıl büyük? Şu kâinâtın büyüklüğünü düşün, oradan anla.Allahu Teâlâ hazretleri nasıl büyük?

Şu kâinâtın büyüklüğünü düşün, oradan anla.
Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki; Ve's-semâvâtu matviyyâtün bi-yemînihî. Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Ve's-semâvâtu matviyyâtün bi-yemînihî.

Kıyâmet koptuğu zaman bütün bu semalar Allahu Teâlâ hazretlerinin elinde dürülücek. Kıyâmet koptuğu zaman bütün bu semalar Allahu Teâlâ hazretlerinin elinde dürülücek.

Nasıl eldir? Kudret eli. Allahu Teâlâ hazretleri'nin kudretinin sonu yok. Nasıl eldir?

Kudret eli. Allahu Teâlâ hazretleri'nin kudretinin sonu yok.

Ve'l-ardu cemîan kabdatuhû yevme'l-kıyâmeti. Ve'l-ardu cemîan kabdatuhû yevme'l-kıyâmeti.

Bütün yeryüzü Allahu Teâlâ hazretlerinin bir tutuşundadır. Bütün yeryüzü Allahu Teâlâ hazretlerinin bir tutuşundadır. Öyle azamet sahibidir, öyle büyüktür. Öyle azamet sahibidir, öyle büyüktür.

Kâinatı yaratmış, mülkünün her yerinde hükmü geçiyor;Kâinatı yaratmış, mülkünün her yerinde hükmü geçiyor; ne kadar büyük olduğunu oradan anlasana! O azameti bildi mi insan...ne kadar büyük olduğunu oradan anlasana! O azameti bildi mi insan... O azameti bilsin diye arkasından rabbe'l-arşi'l-azîm O azameti bilsin diye arkasından rabbe'l-arşi'l-azîm "O ulu Arş'ın sahibi olan, rabbi olan Allah." diyor. Arş nedir? "O ulu Arş'ın sahibi olan, rabbi olan Allah." diyor.

Arş nedir?

Arş, Allahu Teâlâ hazretlerinin istivâ ettiği bir şey. İstivâ ne demek? Arş, Allahu Teâlâ hazretlerinin istivâ ettiği bir şey.

İstivâ ne demek?

O da ayrı bir şey... Yalnız şöyle anlatalım ki; bu dünya etrafında semalar var. O da ayrı bir şey... Yalnız şöyle anlatalım ki; bu dünya etrafında semalar var.

Seb'a semâvâtin tibâkâ. "Tabaka tabaka yedi kat sema var." Seb'a semâvâtin tibâkâ. "Tabaka tabaka yedi kat sema var."

Velekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbîha. Velekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbîha.

İlk sema yıldızlarla ziynetlenmiş. Allahu Teâlâ hazretleri öyle buyuruyor.İlk sema yıldızlarla ziynetlenmiş. Allahu Teâlâ hazretleri öyle buyuruyor. "Biz en yakın semayı yıldızlarla donattık." buyuruyor. "Biz en yakın semayı yıldızlarla donattık." buyuruyor. Demek ki yıldızların olduğu sema birinci semadır.Demek ki yıldızların olduğu sema birinci semadır. Yunan filozoflarının dediği gibi, "Zuhal yıldızının olduğu sema birincisi,Yunan filozoflarının dediği gibi, "Zuhal yıldızının olduğu sema birincisi, ötekisi ikincisi, ötekisi..." öyle değil.ötekisi ikincisi, ötekisi..." öyle değil. O gezegenler, yıldızlar, seyyâreler, hepsi, bütün yıldızların olduğu sema birinci sema.O gezegenler, yıldızlar, seyyâreler, hepsi, bütün yıldızların olduğu sema birinci sema. Bunun arkasından altı kat sema daha var. Ondan sonra; Bunun arkasından altı kat sema daha var. Ondan sonra;

Vesia kürsiyyühü's-semâvâti ve'l-ard. "Kürsüsü semaları ve arzı kuşatmıştır." Vesia kürsiyyühü's-semâvâti ve'l-ard. "Kürsüsü semaları ve arzı kuşatmıştır."

Kürsüsü de Arş'ının yanında küçük bir nokta gibi kalır.Kürsüsü de Arş'ının yanında küçük bir nokta gibi kalır. Sübhanallah! Ne azamet, ne büyüklük; insan oradan anlayabilir. Sübhanallah! Ne azamet, ne büyüklük; insan oradan anlayabilir.

Bir de şöyle anlatayım: Bir insan buradan fırlatılan bir füzeye binse... Bir de şöyle anlatayım: Bir insan buradan fırlatılan bir füzeye binse... İçine girdi, füzenin burnunu doğrulttular, gökyüzünün boşluğuna doğru füze ateşlendi.İçine girdi, füzenin burnunu doğrulttular, gökyüzünün boşluğuna doğru füze ateşlendi. Ay geride kaldı, daha ileriye gidiyor. Ay geride kaldı, daha ileriye gidiyor.

Bu güneşin bulunduğu sistemden 20 bin yıl sonra çıkacakmış.Bu güneşin bulunduğu sistemden 20 bin yıl sonra çıkacakmış. Bu güneşin bulunduğu yer semada küçücük bir yer.Bu güneşin bulunduğu yer semada küçücük bir yer. Kendisi ölecek, zerreleri toz olacak, bir şeyi kalmayacak; çıktığını göremeyecek.Kendisi ölecek, zerreleri toz olacak, bir şeyi kalmayacak; çıktığını göremeyecek. Öyle bir büyük kâinat! Öyle yıldızlar var ki Öyle bir büyük kâinat! Öyle yıldızlar var ki ışık oradan yandığı zaman kaç milyar ışık yılında buraya geliyor... ışık oradan yandığı zaman kaç milyar ışık yılında buraya geliyor...

Işık yılı ne demek? Işığın bir saniyede 300 bin kilometre yaptığını,Işık yılı ne demek?

Işığın bir saniyede 300 bin kilometre yaptığını,
dünyayı yedi defa dolaştığını düşünün.dünyayı yedi defa dolaştığını düşünün. O hızla bir sene gidiyor da bir ışık yılı oluyor. O hızla bir sene gidiyor da bir ışık yılı oluyor. Bilmem kaç milyar ışık yılında oradaki yıldızdan bize ışık geliyor. Bilmem kaç milyar ışık yılında oradaki yıldızdan bize ışık geliyor. Kâinâtın boyunu, enini, derinliğini anlamak için astronomi ilmini aç oku, Kâinâtın boyunu, enini, derinliğini anlamak için astronomi ilmini aç oku, bak orada insan nasıl zangır zangır titrer, Allah'ın azametini anlar. bak orada insan nasıl zangır zangır titrer, Allah'ın azametini anlar.

"Hocam bu liseliler zangır zangır titremiyor." "Hocam bu liseliler zangır zangır titremiyor."

İşaret etmiyorlar, göstermiyorlar, söylemiyorlar. İşaret etmiyorlar, göstermiyorlar, söylemiyorlar.

"Küçücük noktalar, küçücük dönemeçler var. Bak şurada gözünü aç. "Küçücük noktalar, küçücük dönemeçler var. Bak şurada gözünü aç. Bak şu noktaya dikkat et. Bak şu öyle olmasaydı böyle olmazdı..." Bak şu noktaya dikkat et. Bak şu öyle olmasaydı böyle olmazdı..." O zaman aklı başına gelir. Dünyanın ekseni güneş etrafındaki yörünge düzlemine göre 23 dereceO zaman aklı başına gelir.

Dünyanın ekseni güneş etrafındaki yörünge düzlemine göre 23 derece
meyilli. Niye böyle yampiri durmuş? meyilli.

Niye böyle yampiri durmuş?

O yampiri durmasından mevsimler meydana geliyor.O yampiri durmasından mevsimler meydana geliyor. Dümdüz dursaydı kışın sen gününü görürdün; kışın -20, -30 derece soğuk olacaktı. Dümdüz dursaydı kışın sen gününü görürdün; kışın -20, -30 derece soğuk olacaktı. Bak geçti de şimdi ağaçlar çiçek açtı, her taraf ne güzel oldu.Bak geçti de şimdi ağaçlar çiçek açtı, her taraf ne güzel oldu. Allah onu öyle güzel eğri yapmış ki o eğrilikten kebap gibi Allah onu öyle güzel eğri yapmış ki o eğrilikten kebap gibi güneşin etrafında bir uzağa gidiyor bir yakına gidiyor, bir orası dönüyor bir burası dönüyor, güneşin etrafında bir uzağa gidiyor bir yakına gidiyor, bir orası dönüyor bir burası dönüyor, mevsimler meydana geliyor, yaz oluyor, kış oluyor;mevsimler meydana geliyor, yaz oluyor, kış oluyor; bu lezzetleri, tatları duyuyorsun. Her şeyi hesaplı. bu lezzetleri, tatları duyuyorsun. Her şeyi hesaplı.

Yeryüzünün etrafını havayla çevirmiş. Havayla çevrilmeseydi bu yıldızlardan kopanYeryüzünün etrafını havayla çevirmiş. Havayla çevrilmeseydi bu yıldızlardan kopan yıldız taşları 'çat pat' bize çarpardı. yıldız taşları 'çat pat' bize çarpardı. Havaya çarptığı zaman kayıyor, yanıyor, bize kadar gelmiyor. Havaya çarptığı zaman kayıyor, yanıyor, bize kadar gelmiyor. Koruyucu bir tabaka; fezanın tehlikelerinden koruyor.Koruyucu bir tabaka; fezanın tehlikelerinden koruyor. Bunun içine oksijen koymuş, azot koymuş... Oksijeni şu kadar fazla koyuverseydi, Bunun içine oksijen koymuş, azot koymuş...

Oksijeni şu kadar fazla koyuverseydi,
-Allah her şeye kâdir değil mi?- o zaman her şey tutuşurdu.-Allah her şeye kâdir değil mi?- o zaman her şey tutuşurdu. Daha az koysaydı, o zaman da yine sıkıntı... Daha az koysaydı, o zaman da yine sıkıntı...

Her şeyin nispetini incelediği zaman, kimyadan incelediğin zaman;Her şeyin nispetini incelediği zaman, kimyadan incelediğin zaman; "Yâ Rabbi! Her şeyi ne kadar güzel bilirmişsin. Her şeyi ne kadar güzel yaratmışsın "Yâ Rabbi! Her şeyi ne kadar güzel bilirmişsin. Her şeyi ne kadar güzel yaratmışsın yâ Rabbi! Her şeyi ne kadar güzel düşünmüşsün yâ Rabbi!yâ Rabbi! Her şeyi ne kadar güzel düşünmüşsün yâ Rabbi! Yâ Rabbi!Yâ Rabbi! Senin bir işindeki hikmetini anlamaya bizim akıllarımız yetmiyor; mühendislerin, üniversitelerin ilimleri, kitapları yetmiyor.Senin bir işindeki hikmetini anlamaya bizim akıllarımız yetmiyor; mühendislerin, üniversitelerin ilimleri, kitapları yetmiyor. Yâ Rabbi! Ne kadar büyüksün! Her bakımdan her şeyin ne kadar güzel!" diye insan bayılır.Yâ Rabbi! Ne kadar büyüksün! Her bakımdan her şeyin ne kadar güzel!" diye insan bayılır. Kimyayı okuyunca bayılır, fiziği okuyunca bayılır, matematiği okuyunca bayılır. Kimyayı okuyunca bayılır, fiziği okuyunca bayılır, matematiği okuyunca bayılır.

Bizim bir profesör arkadaş vardı. "Ben Ârifiye öğretmen okulunda hocaydım.Bizim bir profesör arkadaş vardı. "Ben Ârifiye öğretmen okulunda hocaydım. Matematikle Allah'ın varlığını ispat ederdim." derdi. Matematikle Allah'ın varlığını ispat ederdim." derdi. Hocası oldu mu ilmin [neticesini] gösterir. Hocası oldu mu ilmin [neticesini] gösterir.

Ama kimisi de talebenin karşısına geçiyormuş, diyormuş ki; Ama kimisi de talebenin karşısına geçiyormuş, diyormuş ki; "Hadi bakalım, Allah'tan bir şey isteyin. Elma isteyin veyahut şeker isteyin." "Hadi bakalım, Allah'tan bir şey isteyin. Elma isteyin veyahut şeker isteyin."

"Yâ Rabbi! Bize şeker ver." Bekliyorlar; şeker yok. "Yâ Rabbi! Bize şeker ver."

Bekliyorlar; şeker yok.

"Bir de hocanızdan, öğretmeninizden şeker isteyin." "Bir de hocanızdan, öğretmeninizden şeker isteyin."

"Öğretmenim bize şeker ver." "Alın çocuklar..." Bir, iki, üç, dört... hepsine şeker veriyor."Öğretmenim bize şeker ver."

"Alın çocuklar..." Bir, iki, üç, dört... hepsine şeker veriyor.
Cebinde hazırlamış. "İşte bak gördünüz mü; Allah olsaydı O da size verirdi." Cebinde hazırlamış.

"İşte bak gördünüz mü; Allah olsaydı O da size verirdi."

Dinsizlik telkin ediyor. İkinci ders, talebe tekrar soruyor: Dinsizlik telkin ediyor.

İkinci ders, talebe tekrar soruyor:

"Hocam yine şeker versene!" Bitti şekerler, ne yapacak şimdi? "Hocam yine şeker versene!"

Bitti şekerler, ne yapacak şimdi?

Öğretmen yok o zaman, karşısında duran öğretmen yok; çünkü şeker veremiyor.Öğretmen yok o zaman, karşısında duran öğretmen yok; çünkü şeker veremiyor. Gördün mü ne kadar saçma iş yaptığını? Gördün mü ne kadar saçma iş yaptığını?

Saçma iş yapıyor ama o küçük çocuk o saçmalığı bilemediği için bu sefer; Saçma iş yapıyor ama o küçük çocuk o saçmalığı bilemediği için bu sefer; "Ha, yokmuş demek ki... Ben istediğim haltı karıştırayım.""Ha, yokmuş demek ki... Ben istediğim haltı karıştırayım." Namus, ar, edep, kanun, nizam hepsi bir tarafa; "İnsan bu dünyaya bir defa gelirmiş,Namus, ar, edep, kanun, nizam hepsi bir tarafa; "İnsan bu dünyaya bir defa gelirmiş, ne çalar çırparsa kâr imiş; boşver başka insanları, yap yapabildiğin şeyleri, ne çalar çırparsa kâr imiş; boşver başka insanları, yap yapabildiğin şeyleri, ne kadar kurnazlık yaparsan [yap.]ne kadar kurnazlık yaparsan [yap.] Başka bütün insanlar ölse, hepsinin tepesine basarak yürüsen kâfi, sen yaşa kâfi." Başka bütün insanlar ölse, hepsinin tepesine basarak yürüsen kâfi, sen yaşa kâfi." Böyle oluyor. Ama mü'min insan; "Yok, onun da canı var." diyor. Böyle oluyor.

Ama mü'min insan; "Yok, onun da canı var." diyor.
Demin -aile meselesinde- söylediğim gibi, mü'min; "Yarın hesap var." diyor.Demin -aile meselesinde- söylediğim gibi, mü'min; "Yarın hesap var." diyor. "Ben bugün gücüm kuvvetim var ama hesap var." diyor. "Ben bugün gücüm kuvvetim var ama hesap var." diyor.

Biz bilmez miydik Yunanlılar'ı, Bulgarlar'ı kesmesini? Biz bilmez miydik Yunanlılar'ı, Bulgarlar'ı kesmesini? Osmanlı imparatorluğunun ordusu 200 bin kişilik yeniçeri,Osmanlı imparatorluğunun ordusu 200 bin kişilik yeniçeri, pos bıyıklı kahramanlar mehter takımıyla gümbür gümbür Viyana'ya giderken kesiverirdik... pos bıyıklı kahramanlar mehter takımıyla gümbür gümbür Viyana'ya giderken kesiverirdik... Ne kadar Bulgar vardı ki, kesemez miydik? Kesmedik. Biz Allah'tan korkuyoruz.Ne kadar Bulgar vardı ki, kesemez miydik?

Kesmedik. Biz Allah'tan korkuyoruz.
Suçluysa suçlunun cezası verilmişse verilmiş; ama suçlu değilse,Suçluysa suçlunun cezası verilmişse verilmiş; ama suçlu değilse, eman dilemişse muhafaza edilmiş. Muhafaza edilmiş de onlar şimdi böyle yapıyor.eman dilemişse muhafaza edilmiş. Muhafaza edilmiş de onlar şimdi böyle yapıyor. Olsun. İyilik yap, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir. O belasını bulur, sen yine rahat edersin.Olsun. İyilik yap, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir. O belasını bulur, sen yine rahat edersin. Göreceğiz, şimdi onun eline fırsat geçmiş, öyle yapıyor;Göreceğiz, şimdi onun eline fırsat geçmiş, öyle yapıyor; ama yaşayan ne olduğunu hepsi görecek... ama yaşayan ne olduğunu hepsi görecek...

Kendisinin azametini bildiği için o kuluna Allah mükâfat olarak o hastaya şifa veriyor. Kendisinin azametini bildiği için o kuluna Allah mükâfat olarak o hastaya şifa veriyor. Her şeye kâdir. Kün fe-yekün. "Ol" dedi mi olur. "Hasta iyi olsun." dediği zaman iyi olur.Her şeye kâdir. Kün fe-yekün. "Ol" dedi mi olur. "Hasta iyi olsun." dediği zaman iyi olur. "Olmasın, huzuruma gelsin." dediği zaman cümle tabibân-ı cihân bir araya gelse,"Olmasın, huzuruma gelsin." dediği zaman cümle tabibân-ı cihân bir araya gelse, hepsi toplansa bir hastaya şifa bulamaz. hepsi toplansa bir hastaya şifa bulamaz. Yok, eceli gelmiş. Eceli geldi mi, emir ferman geldi mi fermanının karşısında duracak yer yok.Yok, eceli gelmiş. Eceli geldi mi, emir ferman geldi mi fermanının karşısında duracak yer yok. Kim duracak? Nasıl durur? Ne mümkün! Kim duracak? Nasıl durur? Ne mümkün!

Hiç mi senin gönlün titremez? Hiç mi sende bir duygu damarı yok? Hiç mi senin gönlün titremez? Hiç mi sende bir duygu damarı yok?

Severek bağlanmamız [lazım.] Gözlerimizden yaşlar dinmemesi [lazım.]Severek bağlanmamız [lazım.] Gözlerimizden yaşlar dinmemesi [lazım.] Sevgiden ılık ılık gözyaşlarının dökülmesi gerekiyor.Sevgiden ılık ılık gözyaşlarının dökülmesi gerekiyor. "Seviyorum yâ Rabbi! Şu kudretine bak; şu ağaç kışın çırılçıplak odun gibiydi,"Seviyorum yâ Rabbi! Şu kudretine bak; şu ağaç kışın çırılçıplak odun gibiydi, hiç hayat olduğunu bilememişim. Bu ağaçta ne hünerler varmış.hiç hayat olduğunu bilememişim. Bu ağaçta ne hünerler varmış. Tepeden tırnağa çiçeklendi." Sonra da meyvelenecek. Tepeden tırnağa çiçeklendi." Sonra da meyvelenecek. Sonra da o meyvenin içinde hangi şeker fabrikasında yapılmışsa, Sonra da o meyvenin içinde hangi şeker fabrikasında yapılmışsa, Kayseri'de mi, Malatya'da mı, en güzel tatlar... O çiçek, o ağaç yapıyor. Kayseri'de mi, Malatya'da mı, en güzel tatlar... O çiçek, o ağaç yapıyor. O odun o tatlıyı yapıyor. Hangi mutfakta yapıyor?O odun o tatlıyı yapıyor.

Hangi mutfakta yapıyor?
Yerin altındaki mutfakta mı? Hayır, o senin "yaprak" dediğin yerde, gördüğün yerde yapıyor.Yerin altındaki mutfakta mı?

Hayır, o senin "yaprak" dediğin yerde, gördüğün yerde yapıyor.
Altına üstüne bak, mutfak yok; ama yapıyor. İnsan Allah'a kul olunca ne olurmuş? Altına üstüne bak, mutfak yok; ama yapıyor.

İnsan Allah'a kul olunca ne olurmuş?

Allah'a kul olunca kâinâtın sahibi, efendisi olurmuş. Demek ki her şey insanın önünde ferman duruyormuş. Allah'a kul olunca kâinâtın sahibi, efendisi olurmuş. Demek ki her şey insanın önünde ferman duruyormuş.

"Anladım hocam, evliyâullahın kerâmetinin sebebini anladım." Ne yapıyorlar? "Anladım hocam, evliyâullahın kerâmetinin sebebini anladım."

Ne yapıyorlar?

Allah'a dayanıyorlar, bağlanıyorlar, işler tamam oluyor. Allah'a dayanıyorlar, bağlanıyorlar, işler tamam oluyor.

Tabii olur. Kerâmâtü'l-evliyâi hakkun. Tabii olur. Kerâmâtü'l-evliyâi hakkun. "Bâtıl" mı diyeceğiz? "Allah ikram etmez." mi diyeceğiz?"Bâtıl" mı diyeceğiz? "Allah ikram etmez." mi diyeceğiz? Kendisini seven, bağlanan kula "Allah ikram etmez." mi diyeceğiz; Kendisini seven, bağlanan kula "Allah ikram etmez." mi diyeceğiz; o ikramlarını görüp dururken? o ikramlarını görüp dururken?

Öteki hadîs-i şerîfe geldik: Men âde marîdan. Öteki hadîs-i şerîfe geldik:

Men âde marîdan.
"Her kim bir hastayı ziyaret ederse." Hâda fi'r-rahmeti. "Rahmete girer." "Her kim bir hastayı ziyaret ederse." Hâda fi'r-rahmeti. "Rahmete girer."

Hâda-yehûdu-havdan, "girmek", dehale mânasına. Hâda-yehûdu-havdan, "girmek", dehale mânasına.

Fe-izâ celese ileyhi. "Hastanın yanına gidip oturduğu zaman." Fe-izâ celese ileyhi. "Hastanın yanına gidip oturduğu zaman."

Ğamerethü'r-rahmetü. Ğamere, "örtmek, boyunu aşıp kaplamak" demek. Ğamerethü'r-rahmetü.

Ğamere, "örtmek, boyunu aşıp kaplamak" demek.

"Rahmet onun boyunu aşıp kaplar." Hastanın yanına oturdu diye..."Rahmet onun boyunu aşıp kaplar."

Hastanın yanına oturdu diye...
Sevdiği kardeşini ziyarete gitti, zahmet çekti; yanına oturduğu zaman rahmet üstünü aşar,Sevdiği kardeşini ziyarete gitti, zahmet çekti; yanına oturduğu zaman rahmet üstünü aşar, her tarafını kaplar. her tarafını kaplar.

Fe-in âdehû min evveli'n-nehâri. "Günün evvelki vaktinde hastayı ziyaret etmişse." Fe-in âdehû min evveli'n-nehâri. "Günün evvelki vaktinde hastayı ziyaret etmişse." İstağfera lehû seb'ûne elfe melekin hattâ yümsiye. İstağfera lehû seb'ûne elfe melekin hattâ yümsiye. "Akşamı buluncaya kadar 70 bin melek ona tevbe istiğfar eder." "Akşamı buluncaya kadar 70 bin melek ona tevbe istiğfar eder."

"Bu müslüman muhabbetli bir müslüman, sevgisinden kardeşini ziyaret etti,"Bu müslüman muhabbetli bir müslüman, sevgisinden kardeşini ziyaret etti, o hastanın gönlünü aldı." diye 70 bin melek Allahu Teâlâ hazretlerine;o hastanın gönlünü aldı." diye 70 bin melek Allahu Teâlâ hazretlerine; "Yâ Rabbi! Bu kulunu afv u mağfiret eyle." diye istiğfar eder. "Yâ Rabbi! Bu kulunu afv u mağfiret eyle." diye istiğfar eder.

Ve âdehû âhire'n-nehâri. "Günün âhir vaktinde -sonunda, ikindide, Ve âdehû âhire'n-nehâri. "Günün âhir vaktinde -sonunda, ikindide, akşama doğru- ziyaret etmişse." İstağfera lehû seb'ûne elfe melekin hattâ yusbiha.akşama doğru- ziyaret etmişse." İstağfera lehû seb'ûne elfe melekin hattâ yusbiha. "Sabahı buluncaya kadar 70 bin melek ona tevbe istiğfar eder." "Sabahı buluncaya kadar 70 bin melek ona tevbe istiğfar eder."

Kîle: yâ Resûlallah, hâzâ li'l-âyidi femâ li'l-marîdi? Kîle: yâ Resûlallah, hâzâ li'l-âyidi femâ li'l-marîdi? "Yâ Resûlallah" dediler, sahâbe-i kirâmın anlamak için böyle soruları var, diyorlar ki; "Yâ Resûlallah" dediler, sahâbe-i kirâmın anlamak için böyle soruları var, diyorlar ki;

"Yâ Resûlallah, bu ziyaretçiye; hastaya ne var?" "Yâ Resûlallah, bu ziyaretçiye; hastaya ne var?"

Baktılar ziyaretçi çok sevap kazanıyor, Resûlullah Efendimiz'e sormuşlar: Baktılar ziyaretçi çok sevap kazanıyor, Resûlullah Efendimiz'e sormuşlar:

"Bu ziyaretçiye böyle; hastaya ne var?" Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Bu ziyaretçiye böyle; hastaya ne var?"

Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Kâle: ed'âfu hâzâ. "Bunun kat kat fazlası var." Kâle: ed'âfu hâzâ. "Bunun kat kat fazlası var."

Bu hadîs-i şerîf de İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîf de İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Bu hususta çok hadîs-i şerîfler vardır. Ben daha önceki derslerde bazı vesilelerle Bu hususta çok hadîs-i şerîfler vardır. Ben daha önceki derslerde bazı vesilelerle sırası geldikçe anlattığımı hatırlıyorum. sırası geldikçe anlattığımı hatırlıyorum.

Demek insan hasta ziyaret ettiği zaman hem kendisi kâra giriyorDemek insan hasta ziyaret ettiği zaman hem kendisi kâra giriyor hem de o hastayı maddî mânevî kârlara sokuyor.hem de o hastayı maddî mânevî kârlara sokuyor. Bunun da temeli, aslı esası; müslümanın müslümanı sevmesi, oradan kaynaklanıyor. Bunun da temeli, aslı esası; müslümanın müslümanı sevmesi, oradan kaynaklanıyor.

Şimdi biz birbirimizi seven insanlar olsak... "Hocam biz birbirimizi sevmez miyiz?" Şimdi biz birbirimizi seven insanlar olsak...

"Hocam biz birbirimizi sevmez miyiz?"

Sen bana sor... Hakikaten seven insan olsa, seven insanın hâli başkadır, bakışı başkadır. Sen bana sor... Hakikaten seven insan olsa, seven insanın hâli başkadır, bakışı başkadır.

Ananın bir evlâda sevgisi, bakışı nasıl? Kusurunu bile görmez.Ananın bir evlâda sevgisi, bakışı nasıl?

Kusurunu bile görmez.
"Kuzguna yavrusu şirin görünür." derler. Kuzgun kapkara, karga; ama tatlı, şirin, hoş görünür. "Kuzguna yavrusu şirin görünür." derler. Kuzgun kapkara, karga; ama tatlı, şirin, hoş görünür. Kusurunu görmez. O ananın şefkatini insan bakışından sezer. Kusurunu görmez. O ananın şefkatini insan bakışından sezer.

Kasîde-i Bür'e'de ne diyor? -Her gün okuyoruz ya bir parçasını...- Kasîde-i Bür'e'de ne diyor? -Her gün okuyoruz ya bir parçasını...-

"Nasıl saklarsın muhabbetini, sana iki tane şahit varken..." diyor, "Nasıl saklarsın muhabbetini, sana iki tane şahit varken..." diyor, "gözlerinden akan yaşlar şahitken" diye... İnsanın gözünden sevgisi belli olur. "gözlerinden akan yaşlar şahitken" diye... İnsanın gözünden sevgisi belli olur.

Seven insan böyle yapmaz. Biz birbirimizi sevmiyoruz. Seven insan böyle yapmaz. Biz birbirimizi sevmiyoruz. Biz İslâm'ı iyi bilmiyoruz. Bilsek böyle olmaz; gıybet etmeyiz, dedikodu etmeyiz,Biz İslâm'ı iyi bilmiyoruz. Bilsek böyle olmaz; gıybet etmeyiz, dedikodu etmeyiz, birbirimizin aleyhine çalışmayız, malını çarçur etmeyiz, yağmalamayız, üzecek söz söylemeyiz.birbirimizin aleyhine çalışmayız, malını çarçur etmeyiz, yağmalamayız, üzecek söz söylemeyiz. Bunlar hep yapıldığına göre İslâm'ı iyi bilmiyoruz. Neden? Bunlar hep yapıldığına göre İslâm'ı iyi bilmiyoruz.

Neden?

Bunun da kabahati, vebali döner dolaşır, -arkadaşlar, kardeşler- İslâm'ı öğretmeyenlere, Bunun da kabahati, vebali döner dolaşır, -arkadaşlar, kardeşler- İslâm'ı öğretmeyenlere, öğretmeme durumuna düşürenlere gelir. öğretmeme durumuna düşürenlere gelir.

Bu İslâm hayattır. Kalplerin hayatıdır. İslâm bir kalbe geldi mi kalp dirilir. Bu İslâm hayattır. Kalplerin hayatıdır. İslâm bir kalbe geldi mi kalp dirilir. Kalp dirildi mi insan müstesna bir insan olur. Allah'ın iyi kulu bulunmaz bir cevherdir. Kalp dirildi mi insan müstesna bir insan olur. Allah'ın iyi kulu bulunmaz bir cevherdir. Bir köye, kasabaya, şehre iyi bir insan götür; o maya [gibidir],Bir köye, kasabaya, şehre iyi bir insan götür; o maya [gibidir], -hani kâsenin içine küçücük bir fincan hamur koyuyorsun da -hani kâsenin içine küçücük bir fincan hamur koyuyorsun da ötekilere maya oluyor ya- bütün orası iyi olur. Yani iyi insanın etrafına, yedi mahalleye,ötekilere maya oluyor ya- bütün orası iyi olur. Yani iyi insanın etrafına, yedi mahalleye, beldesine faydası olur; bulunduğu yerden içkiyi, kumarı, zinayı kaldırır. beldesine faydası olur; bulunduğu yerden içkiyi, kumarı, zinayı kaldırır.

Bir kasabada askerlik yapmaya gittik. Hiç içki satılmıyordu. Bir kasabada askerlik yapmaya gittik. Hiç içki satılmıyordu. "Hocam birisini tanıştıralım. Lokantacı filanca."Hocam birisini tanıştıralım. Lokantacı filanca. Eskiden lokantasında içki satılırdı, sonra tevbe etti, şimdi satılmıyor." Eskiden lokantasında içki satılırdı, sonra tevbe etti, şimdi satılmıyor."

"Hocam satılsa ne olur? Yirminci yüzyılda demokratik bir ülkede bulunuyoruz, içki satılsa ne olur?" "Hocam satılsa ne olur? Yirminci yüzyılda demokratik bir ülkede bulunuyoruz, içki satılsa ne olur?"

İyi ama kardeşim, içkili araba kullanıyor...İyi ama kardeşim, içkili araba kullanıyor... Gazetede resmi vardı; düğünde çok içki içmiş, güvey arabayı kendisi kullanıyormuş; çarpmışlar,Gazetede resmi vardı; düğünde çok içki içmiş, güvey arabayı kendisi kullanıyormuş; çarpmışlar, gelin komada, kendisi nerede kim bilir... gelin komada, kendisi nerede kim bilir... Ak gelinlik kıpkırmızı oldu. Olur ya! Allah'a isyanla hayır bereket gelir mi?! Ak gelinlik kıpkırmızı oldu. Olur ya! Allah'a isyanla hayır bereket gelir mi?!

Biz bunu bildiğimiz için söylüyoruz.Biz bunu bildiğimiz için söylüyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri kullarını herkesten iyi bildiği için söylüyor.Allahu Teâlâ hazretleri kullarını herkesten iyi bildiği için söylüyor. Şimdi zararlı diye eğri bir şeyi söylemeyelim mi? Hürriyet varsa çalma hürriyeti var mı, Şimdi zararlı diye eğri bir şeyi söylemeyelim mi? Hürriyet varsa çalma hürriyeti var mı, çırpma hürriyeti var mı? Hürriyet varsa kötülük yapma hürriyeti var mı, tahrip hürriyeti var mı? çırpma hürriyeti var mı? Hürriyet varsa kötülük yapma hürriyeti var mı, tahrip hürriyeti var mı?

Yok. İyi olan şeyi söyleyeceğiz. Almanlar yazıyorlar:Yok. İyi olan şeyi söyleyeceğiz.

Almanlar yazıyorlar:
Die zigarette schadet meiner gesundheit. "Sigara benim sıhhatime zararlı."Die zigarette schadet meiner gesundheit. "Sigara benim sıhhatime zararlı." Amerika'da sigara paketlerinin üstüne -kocaman kocaman- yazıyor: "Bu madde sağlığa zararlıdır.Amerika'da sigara paketlerinin üstüne -kocaman kocaman- yazıyor: "Bu madde sağlığa zararlıdır. İlmen tespit edilmiştir. Ona göre ayağını denk al." Bizde de yazılıyormuş ama gözlük takacaksın,İlmen tespit edilmiştir. Ona göre ayağını denk al." Bizde de yazılıyormuş ama gözlük takacaksın, öyle bakacaksın. Sigara paketini ben bilmiyorum.öyle bakacaksın. Sigara paketini ben bilmiyorum. Evirin çevirin -kullanan, içen varsa Allah kurtarsın,Evirin çevirin -kullanan, içen varsa Allah kurtarsın, içemez olasınız inşaallah, hayırlısıyla...- kenarda köşede öyle yazıyormuş. içemez olasınız inşaallah, hayırlısıyla...- kenarda köşede öyle yazıyormuş.

Demek ki zararlı şeyi söylemek lazım. Demek ki zararlı şeyi söylemek lazım. Adam hastaneyi, doktoru boyladı mı ilk yasak ettiği şey sigaradır. Adam hastaneyi, doktoru boyladı mı ilk yasak ettiği şey sigaradır. "Aman içme!" diye doktor söylüyor. Biz de mâneviyat doktoruyuz, söylüyoruz:"Aman içme!" diye doktor söylüyor. Biz de mâneviyat doktoruyuz, söylüyoruz: Bunları içmeyin, satmayın, almayın, imal etmeyin, alıştırmayın. Her şeye zararlı. Bunları içmeyin, satmayın, almayın, imal etmeyin, alıştırmayın. Her şeye zararlı.

Allah'ın helalleri var; çarşıyı pazarı bir dolaş, içiniz açılsın.Allah'ın helalleri var; çarşıyı pazarı bir dolaş, içiniz açılsın. Çarşamba pazarına bir gidin; kırmızı domatesler, turuncu portakallar, sarı renkli limonlar,Çarşamba pazarına bir gidin; kırmızı domatesler, turuncu portakallar, sarı renkli limonlar, yemyeşil maydonozlar; insanın ağzı sulanıyor.yemyeşil maydonozlar; insanın ağzı sulanıyor. Allah'ın bu kadar helali varken insanlar niye harama gidiyor? Allah'ın bu kadar helali varken insanlar niye harama gidiyor?

Bunun cevabını siz kendiniz bulun. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Bunun cevabını siz kendiniz bulun.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2