Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Hastaya Verilen Sevaplar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şa'bân 1412 / 09.02.1992
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hastalık Günahları Temizler, Hastaya Verilen Mükâfatlar, Hastaya Yapamadığı Amellerin Sevabının Verilmesi, Hastaya İstediğini Yedirin! | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hastaya Verilen Sevaplar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şa'bân 1412 / 09.02.1992
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hastalık Günahları Temizler, Hastaya Verilen Mükâfatlar, Hastaya Yapamadığı Amellerin Sevabının Verilmesi, Hastaya İstediğini Yedirin! | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

Elhamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn.Elhamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Ve senedi'l-âşıkîn,Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Ve senedi'l-âşıkîn, ve imâmi'l müttekîn, Muhammedini'l-Mustafâ, mahmûdi'l, muhtâri'l emînve imâmi'l müttekîn, Muhammedini'l-Mustafâ, mahmûdi'l, muhtâri'l emîn ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd.

Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâl.

ve bi's-senedi'l-muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâl.

İze'şteke'l-mü'minü ahlesahû zâlike mine'z-zünûbi kemâ yuhlisu'l-kîru hubse'l-hadîd.

İze'şteke'l-mü'minü ahlesahû zâlike mine'z-zünûbi kemâ yuhlisu'l-kîru hubse'l-hadîd.

Sadaka resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Sadaka resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı, mükâfatları; Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı, mükâfatları; dünyada, ahirette üzerinize olsun.dünyada, ahirette üzerinize olsun. Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi sevdiklerinizle beraber nâil eylesin.Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi sevdiklerinizle beraber nâil eylesin. Korktuklarınızdan iki cihanda emin eylesin.Korktuklarınızdan iki cihanda emin eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyupPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup taallüm eylemek, tefeyyüz etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

taallüm eylemek, tefeyyüz etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan, geçmeden önce;Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan, geçmeden önce; başta Peygamber salla'llâhu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-i pâkine hediye olsun diye,başta Peygamber salla'llâhu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-i pâkine hediye olsun diye, ve O'nun mübârek âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının; hassaten ümmet-i Muhammmedin mürşidleri,ve O'nun mübârek âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının; hassaten ümmet-i Muhammmedin mürşidleri, Peygamber Efendimiz'in halifeleri, varisleri, ümmetin kendisine emanet edildiği büyükleri olan,Peygamber Efendimiz'in halifeleri, varisleri, ümmetin kendisine emanet edildiği büyükleri olan, sâdât-ı meşâyih-i turuk-i aliyyemizinruhlarına hediye olsun diye, bu diyarları mallarını,sâdât-ı meşâyih-i turuk-i aliyyemizinruhlarına hediye olsun diye, bu diyarları mallarını, canlarını feda ederek, Allah yolunda cihad eyleyip fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin,canlarını feda ederek, Allah yolunda cihad eyleyip fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, beldemizin medâr-ı iftihârı, başımızın tâcı Yûşâ aleyhis selam'ın,mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, beldemizin medâr-ı iftihârı, başımızın tâcı Yûşâ aleyhis selam'ın, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin ve sair sahâbe-i kirâmın ve cümle sâlihlerinEbû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin ve sair sahâbe-i kirâmın ve cümle sâlihlerin ve hassaten okuduğumuz kitabı yazmış ve bizim istifademize bırakmış olanve hassaten okuduğumuz kitabı yazmış ve bizim istifademize bırakmış olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin Efendi hazretlerinin ruhu için, kendisinden feyz aldığımızGümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin Efendi hazretlerinin ruhu için, kendisinden feyz aldığımız hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin ruhu için, içinde ibâdet ettiğimiz camiyi bina edenhocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin ruhu için, içinde ibâdet ettiğimiz camiyi bina eden İskenderpaşa hazretlerinin ve bu camiyi zaman zaman tamir eylemiş, genişletmiş, İskenderpaşa hazretlerinin ve bu camiyi zaman zaman tamir eylemiş, genişletmiş, hizmette tutmuş olan hayrât-u hasenat sahiplerinin ruhları için, uzaktan yakındanhizmette tutmuş olan hayrât-u hasenat sahiplerinin ruhları için, uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kıymetli kardeşlerimizin ahirete göçen bütün sevdiklerinin,bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kıymetli kardeşlerimizin ahirete göçen bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. yakınlarının ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. Onların ruhu şâd olsun. Allah bizi dünya ve ahiretin hayırlarına nâil eylesin.

Onların ruhu şâd olsun. Allah bizi dünya ve ahiretin hayırlarına nâil eylesin.

Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet edilmiş,Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet edilmiş, Buhârî'nin el-Edebü'l-müfred kitabında ve diğer hadis kaynaklarında mevcut bulunan bu hadîs-i şerifle;Buhârî'nin el-Edebü'l-müfred kitabında ve diğer hadis kaynaklarında mevcut bulunan bu hadîs-i şerifle; Râmûzu'l-ehâdîs'in 31. sayfasının birinci hadîs-i şerîfiyle dersimize başlıyoruz.

Râmûzu'l-ehâdîs'in 31. sayfasının birinci hadîs-i şerîfiyle dersimize başlıyoruz.

Bu ve bundan sonraki birkaç hadîs-i şerîf hastalıkla ilgili.Bu ve bundan sonraki birkaç hadîs-i şerîf hastalıkla ilgili. Mânasını okuyalım, verelim, izahına geçelim.

Mânasını okuyalım, verelim, izahına geçelim.

İze'şteke'l-mü'minü. "Mü'min bir hastalıktan iştika ettiği zaman,İze'şteke'l-mü'minü. "Mü'min bir hastalıktan iştika ettiği zaman, yani bir hastalığa dûçar olup hasta duruma düştüğü zaman."

yani bir hastalığa dûçar olup hasta duruma düştüğü zaman."

İştekâ "şikâyet" kökünden geliyor ama bizim anladığımız mânada olan şikâyet değil.

İştekâ "şikâyet" kökünden geliyor ama bizim anladığımız mânada olan şikâyet değil.

Bazı kibar doktorlar, hasta geldiği zaman "Şikâyetiniz nedir?" diye sorarlar.

Bazı kibar doktorlar, hasta geldiği zaman "Şikâyetiniz nedir?" diye sorarlar.

Biz şikâyeti; "memnun olunmayan bir durumu, bir yüksek makama,Biz şikâyeti; "memnun olunmayan bir durumu, bir yüksek makama, itiraz yoluyla söylemek" mânasını alıyoruz amaitiraz yoluyla söylemek" mânasını alıyoruz ama burada Allah'a, Allah'ın hükmüne kimse itiraz edecek değil. Buradaki şikâyet;burada Allah'a, Allah'ın hükmüne kimse itiraz edecek değil. Buradaki şikâyet; "vücudun hoş olmayan rahatsızlık durumu" demek."vücudun hoş olmayan rahatsızlık durumu" demek. Yoksa insan; "Allah bana hastalık verdi." diye bir başka yere itiraz edecek değil.Yoksa insan; "Allah bana hastalık verdi." diye bir başka yere itiraz edecek değil. Burada iştikâ'nın, şikâyetin Türkçe'deki mânası yok, buradaki mânası "rahatsızlanmak" demek.

Burada iştikâ'nın, şikâyetin Türkçe'deki mânası yok, buradaki mânası "rahatsızlanmak" demek.

"Bir mü'min şikâyetlendiği, yani rahatsızlandığı, hasta olduğu zaman."

"Bir mü'min şikâyetlendiği, yani rahatsızlandığı, hasta olduğu zaman."

Kalbi, karnı, boynu, başı, eli, ayağı vücudunda bir hastalık oldu.

Kalbi, karnı, boynu, başı, eli, ayağı vücudunda bir hastalık oldu.

O zaman ne olur?

O zaman ne olur?

Ahlasahû zâlike mine'z-zünûb. "Bu hastalığı, onu günahlardan pâk eder. Sâfîleştirir, saf hâle getirir."

Ahlasahû zâlike mine'z-zünûb. "Bu hastalığı, onu günahlardan pâk eder. Sâfîleştirir, saf hâle getirir."

Bu neye benzer?

Bu neye benzer?

Kemâ yuhlisü'l-kîru hubse'l-hadîd veya habese'l-hadîd.

Kemâ yuhlisü'l-kîru hubse'l-hadîd veya habese'l-hadîd.

Körüğün, ocağa konulmuş olan demirin pasını, karışık maddelerini,Körüğün, ocağa konulmuş olan demirin pasını, karışık maddelerini, körükleye körükleye ocakta eritiyorlar; ondan sonra demir, yabancı maddelerden arınıyor, körükleye körükleye ocakta eritiyorlar; ondan sonra demir, yabancı maddelerden arınıyor, kirinden pasından kurtuluyor ve sâfî hâle geliyor. Ocaktan yeni çıkmış demir kirinden pasından kurtuluyor ve sâfî hâle geliyor. Ocaktan yeni çıkmış demir çelik, çekiç balyoz, -ne denilir ona? Örsle çekiç diyoruz, değil mi?"- pırıl pırıl yeni olur,çelik, çekiç balyoz, -ne denilir ona? Örsle çekiç diyoruz, değil mi?"- pırıl pırıl yeni olur, sonradan küflenir; yani ocakta temizleniyor.

sonradan küflenir; yani ocakta temizleniyor.

İnsanın da vücudunda ateş var, hastalık var amaİnsanın da vücudunda ateş var, hastalık var ama o hastalık onu demirin pasının gittiği gibi temizler.

o hastalık onu demirin pasının gittiği gibi temizler.

Bir cevher topraktan çıkarılıyor, getiriliyor, maden atölyesinde potanın içine konuluyor, eritiliyor.Bir cevher topraktan çıkarılıyor, getiriliyor, maden atölyesinde potanın içine konuluyor, eritiliyor. Ondan sonra sâfî cevher haline geliyor; fazlalıkları, yabancı maddeler Ondan sonra sâfî cevher haline geliyor; fazlalıkları, yabancı maddeler dibine çöküyor, ayrılıyor, atılıyor, üstüne çıkıyor; o madeni saf olarak karşımızda buluyoruz.dibine çöküyor, ayrılıyor, atılıyor, üstüne çıkıyor; o madeni saf olarak karşımızda buluyoruz. Hastalık da böyledir.Hastalık da böyledir. Öteki hadîs-i şerîfi okuyalım:

Öteki hadîs-i şerîfi okuyalım:

İze'şteke'l-abdü'l-mü'minü kâla'llâhu li-kâtibeyhi'ktübe'l-abdî hâzâ misle mâ kâne ya'melü fî sıhhatihîİze'şteke'l-abdü'l-mü'minü kâla'llâhu li-kâtibeyhi'ktübe'l-abdî hâzâ misle mâ kâne ya'melü fî sıhhatihî mâ kâne fî habsî fe-in kabdatühû kabdatühû ilâ hayrin ve in hüve âfâhü übeddilhümâ kâne fî habsî fe-in kabdatühû kabdatühû ilâ hayrin ve in hüve âfâhü übeddilhü bi-lahmin hayrin min lahmihî ve bi-demin hayrin min demihî.

bi-lahmin hayrin min lahmihî ve bi-demin hayrin min demihî.

Sadaka resurullah fî mâ kâl ev kemâ kâl

Sadaka resurullah fî mâ kâl ev kemâ kâl

Ata b. Yesar hazretlerinden mürsel olarak rivayet edilmiş.Ata b. Yesar hazretlerinden mürsel olarak rivayet edilmiş. İkinci bir hastalıkla ilgili hadîs-i şerîf:

İkinci bir hastalıkla ilgili hadîs-i şerîf:

"Mü'min kul şikâyetlendiği zaman."

"Mü'min kul şikâyetlendiği zaman."

Ne demekti şikâyetlenmek?

Ne demekti şikâyetlenmek?

Hastalandığı zaman hasta olduğu zaman, bir derde müptela olduğu zaman.

Hastalandığı zaman hasta olduğu zaman, bir derde müptela olduğu zaman.

Kâla'llâhu li-kâtibeyhi. "Allah bu kulun iki kâtibine buyurur ki"

Kâla'llâhu li-kâtibeyhi. "Allah bu kulun iki kâtibine buyurur ki"

Kulun iki kâtibi kim?

"Ben fakir adamım ne kâtibim var ne hizmetçim."

Kulun iki kâtibi kim?

"Ben fakir adamım ne kâtibim var ne hizmetçim."

Yok, öyle değil. Herkesin omuzlarında iki tane melek var:

Yok, öyle değil. Herkesin omuzlarında iki tane melek var:

Kirâmen kâtibîne ya'lemûne mâ tef'alûn.

Kirâmen kâtibîne ya'lemûne mâ tef'alûn.

Bu melekler insanın işlediği amelleri, söylediği sözleri, hayır ve şer olarak yaptıklarını,Bu melekler insanın işlediği amelleri, söylediği sözleri, hayır ve şer olarak yaptıklarını, işlediklerini, yazdıklarını tespit ediyorlar, kayda zapta geçiriyorlar. Devamlı bir zabıt tutuluyor. işlediklerini, yazdıklarını tespit ediyorlar, kayda zapta geçiriyorlar. Devamlı bir zabıt tutuluyor. Sağdaki melek hayırları zapt ediyor, soldaki melek yapılan kötülükleri, günahları zapt ediyor.Sağdaki melek hayırları zapt ediyor, soldaki melek yapılan kötülükleri, günahları zapt ediyor. Sağdaki melek, soldakinin âmiridir. Sağdakinin rütbesi daha yüksektir. Sağdaki melek, soldakinin âmiridir. Sağdakinin rütbesi daha yüksektir. Soldakine bazen; "Dur, yazma! Biraz bekle." diyebilir. Sağdaki meleğin soldakine hakkı vardır;Soldakine bazen; "Dur, yazma! Biraz bekle." diyebilir. Sağdaki meleğin soldakine hakkı vardır; Allah ona selahiyet vermiştir;Allah ona selahiyet vermiştir; "Dur, yazma! Belki kul tevbe eder, günahı hemen deftere geçirme, zapta geçirme." diye,"Dur, yazma! Belki kul tevbe eder, günahı hemen deftere geçirme, zapta geçirme." diye, ona bazen emir verme selahiyeti olduğunu hadîs-i şerîfler bildiriyor.

ona bazen emir verme selahiyeti olduğunu hadîs-i şerîfler bildiriyor.

Demek ki bizim iki omuzumuzda iki tane mânevi kâtibimiz var.Demek ki bizim iki omuzumuzda iki tane mânevi kâtibimiz var. Mânevî oldukları için melek oldukları için ağırlığını duymuyoruz ama iki tane zabıt kâtibi var. Mânevî oldukları için melek oldukları için ağırlığını duymuyoruz ama iki tane zabıt kâtibi var. Allahu Teâlâ hazretleri, bu iki meleğe buyurur ki;

Allahu Teâlâ hazretleri, bu iki meleğe buyurur ki;

Uktübâ. "Ey meleklerim! Yazın. Ey zabıt katipleri olan meleklerim! Yazın."Uktübâ. "Ey meleklerim! Yazın. Ey zabıt katipleri olan meleklerim! Yazın." Li-abdi hâzâ. "Şu benim kulum için yazın." Misle mâ kâne ya'melü fî sıhhatihî mâ kâne fî habsihî.Li-abdi hâzâ. "Şu benim kulum için yazın." Misle mâ kâne ya'melü fî sıhhatihî mâ kâne fî habsihî. "Sıhhatinde yapmakta olduğu amel-i sâliheyi;"Sıhhatinde yapmakta olduğu amel-i sâliheyi; hastalığı dolayısıyla o işleri yapmama sıkıntısı, hapsi içinde olduğu zaman zarfında, o sevapları yine yazın."

hastalığı dolayısıyla o işleri yapmama sıkıntısı, hapsi içinde olduğu zaman zarfında, o sevapları yine yazın."

Bu adamcağız hasta olmadığı zaman ne yapardı?

Bu adamcağız hasta olmadığı zaman ne yapardı?

Beş vakit namaz için camiye giderdi, namazını kılardı.Beş vakit namaz için camiye giderdi, namazını kılardı. Tamam, şimdi evinde hasta, gidemiyor ama beş vakit camiye gider gibi yazın bakalım.

Tamam, şimdi evinde hasta, gidemiyor ama beş vakit camiye gider gibi yazın bakalım.

Daha ne yapardı?

Daha ne yapardı?

Her gün bir cüz Kur'ân-ı Kerîm okurdu, şimdi okuyamıyor. "Bir cüz Kur'an okumuş gibi yazın." der.Her gün bir cüz Kur'ân-ı Kerîm okurdu, şimdi okuyamıyor. "Bir cüz Kur'an okumuş gibi yazın." der. "Cuma günleri kabir ziyareti yapıyordu; şimdi aynı güzel işi yapamıyor ama olsun, yazın." der.

"Cuma günleri kabir ziyareti yapıyordu; şimdi aynı güzel işi yapamıyor ama olsun, yazın." der.

"Hayır hasenât yapardı, yardıma koşardı, ziyaret ederdi, "Hayır hasenât yapardı, yardıma koşardı, ziyaret ederdi, küçüklere sevgi gösterirdi, büyüklere saygı gösterirdi. Hepsini yazın.küçüklere sevgi gösterirdi, büyüklere saygı gösterirdi. Hepsini yazın. Yapamıyor ama şu anda benim hapsimde. Hastalık onu eve hapsetmiş, bir yere gidemiyor, yapamıyor amaYapamıyor ama şu anda benim hapsimde. Hastalık onu eve hapsetmiş, bir yere gidemiyor, yapamıyor ama 'Ey meleklerim! Ey zabıt melekleri, kâtipleri! Gidiyormuşçasına yazın.' yazın." der.

'Ey meleklerim! Ey zabıt melekleri, kâtipleri! Gidiyormuşçasına yazın.' yazın." der.

Fe-in-kabadtühû kabadtühû ilâ hayrin.Fe-in-kabadtühû kabadtühû ilâ hayrin. "Eğer ben onun ruhunu alırsam kabzedersem onu hayırlı bir âleme almış olurum."

"Eğer ben onun ruhunu alırsam kabzedersem onu hayırlı bir âleme almış olurum."

Cennete sokacak. Hastayken ruhunu kabzederse bu dünyadan daha hayırlı bir yere onu alıp götürür.

Cennete sokacak. Hastayken ruhunu kabzederse bu dünyadan daha hayırlı bir yere onu alıp götürür.

"Ruhunu kabzedersem hayırlı bir yere götürürüm."

"Ruhunu kabzedersem hayırlı bir yere götürürüm."

Ve in hüve âfâhü. "Eğer hastalığından muafiyet, afiyet kesbederse."Ve in hüve âfâhü. "Eğer hastalığından muafiyet, afiyet kesbederse." Übeddilhü bi-lahmin hayrin min lahmihî. "Onu hastalıktan önceki etinden, vücudundan daha hayırlı bir ete,Übeddilhü bi-lahmin hayrin min lahmihî. "Onu hastalıktan önceki etinden, vücudundan daha hayırlı bir ete, vücuda döndürürüm." Ve min demin hayrin min demihî. vücuda döndürürüm." Ve min demin hayrin min demihî. "Kanını hastalığından önceki kandan daha sıhhatli bir kana döndürürüm."

"Kanını hastalığından önceki kandan daha sıhhatli bir kana döndürürüm."

"Kanını, etini daha hayırlı bir hâle getiririm. "Kanını, etini daha hayırlı bir hâle getiririm. Hastalıktan sonra evvelkinden daha güzel bir hâlde göderiririm.Hastalıktan sonra evvelkinden daha güzel bir hâlde göderiririm. Eğer canını alacaksam, ruhunu kabzedeceksem onu daha hayırlı bir tarafa gönderirim." diyeEğer canını alacaksam, ruhunu kabzedeceksem onu daha hayırlı bir tarafa gönderirim." diye bu hadîs-i şerîfte müjde vardır. bu hadîs-i şerîfte müjde vardır. Demek ki bir kul hastalanırsa Allahu Teâlâ hazretleri böyle buyuruyor.

Demek ki bir kul hastalanırsa Allahu Teâlâ hazretleri böyle buyuruyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem birden ölmeyi sevmezmiş. "Fücceten öldü." diyorlar:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem birden ölmeyi sevmezmiş. "Fücceten öldü." diyorlar:

"Sabahleyin buradaydı, işine gidiyordu, köşeye kadar yürüdüğünü görmüştüm; "Sabahleyin buradaydı, işine gidiyordu, köşeye kadar yürüdüğünü görmüştüm; köşeyi dönünce öbür tarafta yığılıverdi, ölmüş. Fücceden, aniden, ölüverdi."

köşeyi dönünce öbür tarafta yığılıverdi, ölmüş. Fücceden, aniden, ölüverdi."

Aniden ölmeyi sevmezmiş Efendimiz. Biraz rahatsızlansın, yatağa yatsın,Aniden ölmeyi sevmezmiş Efendimiz. Biraz rahatsızlansın, yatağa yatsın, birkaç gün başında toplansınlar; biraz inilti, biraz ateş olsun; böyle severmiş.

birkaç gün başında toplansınlar; biraz inilti, biraz ateş olsun; böyle severmiş.

Neden?

Neden?

Ani olunca tevbe edemez, hazırlık yapamaz, kendisini toparlayamaz.Ani olunca tevbe edemez, hazırlık yapamaz, kendisini toparlayamaz. Hastalık bir işaret olur, ikaz işareti olur; insanın tevbe etmesine sebep olur, Hastalık bir işaret olur, ikaz işareti olur; insanın tevbe etmesine sebep olur, vasiyet etmesine vesile olur, zaman bulmuş olur. vasiyet etmesine vesile olur, zaman bulmuş olur. Demek ki biz dünya gözüyle meseleleri başka türlü görüyoruz ama Demek ki biz dünya gözüyle meseleleri başka türlü görüyoruz ama âhiret sevabı, faydası ve menfaati noktasından hastalıkta bayağı büyük menfaatler varmış.

âhiret sevabı, faydası ve menfaati noktasından hastalıkta bayağı büyük menfaatler varmış.

Üçüncü hadîs-i şerîf:

Üçüncü hadîs-i şerîf:

İze'şteke'l-abdü'l-müslimü kâlallâhu Teâlâ li'llezîne yektübûne'ktübû lehûİze'şteke'l-abdü'l-müslimü kâlallâhu Teâlâ li'llezîne yektübûne'ktübû lehû efdale mimmâ kâne ya'melü izâ kâne talkan hattâ atlikuhû.

efdale mimmâ kâne ya'melü izâ kâne talkan hattâ atlikuhû.

"Müslüman kul hastalandığı zaman Allahu Teâlâ zabt edenlere, yazanlara buyurur: "Müslüman kul hastalandığı zaman Allahu Teâlâ zabt edenlere, yazanlara buyurur: 'Bu kulum için hasta değilken, hür iken, serbest iken, 'Bu kulum için hasta değilken, hür iken, serbest iken, hastalık onun elini ayağını bağlamamış durumda olduğu zamanda yapmış olduğu şeyleri;hastalık onun elini ayağını bağlamamış durumda olduğu zamanda yapmış olduğu şeyleri; hastalıktan kurtarıp tekrar şifaya kavuşturuncaya kadar -yapamadığı halde- yapıyor gibi yazın.'"

hastalıktan kurtarıp tekrar şifaya kavuşturuncaya kadar -yapamadığı halde- yapıyor gibi yazın.'"

Bu üç hadîs-i şerîf de hastalıkla ilgili. Birinci hadîs-i şerîften anladık ki günahları affolunuyor.Bu üç hadîs-i şerîf de hastalıkla ilgili. Birinci hadîs-i şerîften anladık ki günahları affolunuyor. İkinci hadîs-i şerîften anlıyoruz ki Allah, yapamadığı ibadetlerini yapmış gibi sevap veriyor.İkinci hadîs-i şerîften anlıyoruz ki Allah, yapamadığı ibadetlerini yapmış gibi sevap veriyor. Ölürse cennete gideceğini, hayırlı bir yere gideceğini müjdeliyor;Ölürse cennete gideceğini, hayırlı bir yere gideceğini müjdeliyor; kalırsa kanının, etinin, tazeleneceğini dinçleşeceğini bildiriyor.kalırsa kanının, etinin, tazeleneceğini dinçleşeceğini bildiriyor. Üçüncü hadîs-i şerîf de yine aynı mânada.Üçüncü hadîs-i şerîf de yine aynı mânada. Sıhhatliyken yapmış olduğu şeyleri hastayken yapamadığı halde "Yapmış gibi yazın." buyuruyor.

Sıhhatliyken yapmış olduğu şeyleri hastayken yapamadığı halde "Yapmış gibi yazın." buyuruyor.

Muhterem kardeşlerim!

Bu dünya hayatı nedir?

Bu dünya hayatı karışıktır.

Muhterem kardeşlerim!

Bu dünya hayatı nedir?

Bu dünya hayatı karışıktır.

Neye karışıktır?

Neye karışıktır?

Lezzetlerle elemler birbirine karışıktır. Lezzet, keyif, tatlı, güzel, hoş şeyler;Lezzetlerle elemler birbirine karışıktır. Lezzet, keyif, tatlı, güzel, hoş şeyler; elem, sıkıntı ve üzüntüler bu dünyada karmakarışıktır, iç içedir, yan yanadır.elem, sıkıntı ve üzüntüler bu dünyada karmakarışıktır, iç içedir, yan yanadır. Lezzetin arkasından elem gelir, elemin arkasından sevinç gelir. Bir gün öyle, bir gün öyle.Lezzetin arkasından elem gelir, elemin arkasından sevinç gelir. Bir gün öyle, bir gün öyle. Bu dünya hayatında Allah'ın iyi kulları da kötü kulları da. Bu dünya hayatında Allah'ın iyi kulları da kötü kulları da. Dünya hayatının icabı, hayat bu.Dünya hayatının icabı, hayat bu. Bazen sevinçli olurlar bazen üzüntülü olurlar; bazen sıhhatli olurlarBazen sevinçli olurlar bazen üzüntülü olurlar; bazen sıhhatli olurlar bazen hastalıklı olurlar; bazen keyifli olurlar bazen dertli olurlar. Normal. .

bazen hastalıklı olurlar; bazen keyifli olurlar bazen dertli olurlar. Normal. .

Dünya hayatı karışıktır. Elemler lezzetler birbiriyle karışıktır.

Dünya hayatı karışıktır. Elemler lezzetler birbiriyle karışıktır.

Neden?

Neden?

Bunların hepsi imtihandır. Bunların her birisi dünyada imtihan olan kulların, imtihan sorularıdır.

Bunların hepsi imtihandır. Bunların her birisi dünyada imtihan olan kulların, imtihan sorularıdır.

Allah bir insana sıhhat vermişse o sıhhatin kıymetini bilmeli, şükrünü edâ etmeli;Allah bir insana sıhhat vermişse o sıhhatin kıymetini bilmeli, şükrünü edâ etmeli; sıhhatliyken yapması gerekli olan ibadet u taati, hayrât u hasenâtı yapmalıdır. sıhhatliyken yapması gerekli olan ibadet u taati, hayrât u hasenâtı yapmalıdır. Namazını kılmalı, camiye gitmeli; sabah namazına kalkmalı, abdestini almalı, Namazını kılmalı, camiye gitmeli; sabah namazına kalkmalı, abdestini almalı, soğuktan korkmamalı, hayra koşmalı, çalışmalı, çabalamalı, sıhhatinin kıymetini bilmeli.

soğuktan korkmamalı, hayra koşmalı, çalışmalı, çabalamalı, sıhhatinin kıymetini bilmeli.

Bu bir imtihan!

Bu bir imtihan!

Hastalanırsa sabretmeyi bilmeli. Çünkü sabır da sevaptır, hastalık da mükâfatlıdır. O da imtihandır.Hastalanırsa sabretmeyi bilmeli. Çünkü sabır da sevaptır, hastalık da mükâfatlıdır. O da imtihandır. "Allah beni niçin hasta etti?" Canım sana ne? Allah sana hesap mı verecek?

"Allah beni niçin hasta etti?" Canım sana ne? Allah sana hesap mı verecek?

Hasta etti işte, var mı bir diyeceğin?

Hasta etti işte, var mı bir diyeceğin?

"Hoca bana niye imtihan sorusu olarak bu soruyu verdi? "Hoca bana niye imtihan sorusu olarak bu soruyu verdi? Bu soruyu vermeseydi de başkasını verseydi."

Bu soruyu vermeseydi de başkasını verseydi."

Nerde o bolluk?

Nerde o bolluk?

"Hoca talebenin istediği soruyu soracak!"

Öyle şey olur mu?

"Hoca talebenin istediği soruyu soracak!"

Öyle şey olur mu?

Hoca ne isterse sorar; notunu da ona göre verir.Hoca ne isterse sorar; notunu da ona göre verir. Bazen öyle imtihan eder bazen başka türlü imtihan eder.

Bazen öyle imtihan eder bazen başka türlü imtihan eder.

Bu bir imtihan dünyası olduğundan Allah'ın iyi kulları hatta daha çok sıkıntıdadır.Bu bir imtihan dünyası olduğundan Allah'ın iyi kulları hatta daha çok sıkıntıdadır. En çok peygamberler sıkıntıdadır; sonra evliyâullah sıkıntıdadır, salih kimseler sıkıntıdadır. En çok peygamberler sıkıntıdadır; sonra evliyâullah sıkıntıdadır, salih kimseler sıkıntıdadır. Ondan sonra mü'minler derecelerine göre sıkıntıdadır; ama en çok en yükseklere gelir.Ondan sonra mü'minler derecelerine göre sıkıntıdadır; ama en çok en yükseklere gelir. Seviyesi en aşağılara en aşağısı gelir.

Seviyesi en aşağılara en aşağısı gelir.

Kâfirler dünya hayatında bir elleri yağda, bir elleri balda keyif sürerler.Kâfirler dünya hayatında bir elleri yağda, bir elleri balda keyif sürerler. Yaşayabilirler; köşkleri altınlı, gümüşlü olur, paraları pulları olur;Yaşayabilirler; köşkleri altınlı, gümüşlü olur, paraları pulları olur; Haram helal meselesi yok. Onlar için zaten hepsi zehir zıkkım; öyle yaşarlar.Haram helal meselesi yok. Onlar için zaten hepsi zehir zıkkım; öyle yaşarlar. Arabalarda, köşklerde, deniz kenarlarında Miami'de, Akdeniz kıyılarında, Riviyera sahillerinde,Arabalarda, köşklerde, deniz kenarlarında Miami'de, Akdeniz kıyılarında, Riviyera sahillerinde, kumarhanelerde, dağ başlarında, eğlence yerlerinde; dünya onların cennetidir. kumarhanelerde, dağ başlarında, eğlence yerlerinde; dünya onların cennetidir. Böyle şeyler olur, kıymeti yok! Onlar zaten ezelden berbat, onların işleri bitmiş. Böyle şeyler olur, kıymeti yok! Onlar zaten ezelden berbat, onların işleri bitmiş. Çünkü mü'min değiller, mahvolmuş durumdalar.

Çünkü mü'min değiller, mahvolmuş durumdalar.

Mü'mine de üzüntüler, sıkıntılar gelir.

Mü'mine de üzüntüler, sıkıntılar gelir.

Peygamber Efendimiz'in ne kadar sıkıntı çektiğini biliyorsunuz.Peygamber Efendimiz'in ne kadar sıkıntı çektiğini biliyorsunuz. Taif'e gittiği zaman nasıl ayakları yaralanmış, nasıl Uhud'da dişi kırılmış, nasıl harplere girmiş,Taif'e gittiği zaman nasıl ayakları yaralanmış, nasıl Uhud'da dişi kırılmış, nasıl harplere girmiş, nasıl sıkıntılar çekmiş, nasıl evinde aylarca ocak tütmemiş, yemek pişmemiş;nasıl sıkıntılar çekmiş, nasıl evinde aylarca ocak tütmemiş, yemek pişmemiş; mutfak yok, yemek yok, buzdolabı yok.mutfak yok, yemek yok, buzdolabı yok. Bizde çıktı şimdi mutfaklar, buzdolapları, kilerler, ambarlar bizde; orada hiçbir şey yok.

Bizde çıktı şimdi mutfaklar, buzdolapları, kilerler, ambarlar bizde; orada hiçbir şey yok.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hanımlarına verdiği hücre-i seccâd-ı tâhirât;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hanımlarına verdiği hücre-i seccâd-ı tâhirât; Peygamber Efendimiz'in hanımlarının hücreleri, odaları bir somya ebadında. Peygamber Efendimiz'in hanımlarının hücreleri, odaları bir somya ebadında. Bizim misafir salonları, bizim apartman daireleri, bizim mutfaklarımız,Bizim misafir salonları, bizim apartman daireleri, bizim mutfaklarımız, bizim yemeklerimiz, bizim çarşılarımız, bizim pazarlarımız bizler çok büyük nimetler!

bizim yemeklerimiz, bizim çarşılarımız, bizim pazarlarımız bizler çok büyük nimetler!

Peygamber Efendimiz çok sıkıntı çekti. Allah'ın sevdiği kulları çok sıkıntılar çektiler.Peygamber Efendimiz çok sıkıntı çekti. Allah'ın sevdiği kulları çok sıkıntılar çektiler. Olur bunlar, mühim değil. Eski Peygamberler de sıkıntılar çektiler.Olur bunlar, mühim değil. Eski Peygamberler de sıkıntılar çektiler. Allah sıkıntıya meşakkate sabredene çok büyük mükâfat veriyor, öyle dengeliyor.

Allah sıkıntıya meşakkate sabredene çok büyük mükâfat veriyor, öyle dengeliyor.

Nimet geldiği zaman nimetin kadrini bilen, hayrını yapan, eline geçenleri fukaraya infak eden,Nimet geldiği zaman nimetin kadrini bilen, hayrını yapan, eline geçenleri fukaraya infak eden, hayrını eksiksiz yapan kimselere de, şükrünü edâ eden kimselere de yine mükâfat veriyor. hayrını eksiksiz yapan kimselere de, şükrünü edâ eden kimselere de yine mükâfat veriyor. Sen eline para geldiği zaman sımsıkı tutarsan şükrünü edâ etmezsen o zaman değiştiriyor.

Sen eline para geldiği zaman sımsıkı tutarsan şükrünü edâ etmezsen o zaman değiştiriyor.

Neden?

Neden?

Şükrünü edâ etmedin, kıymetini bilmedin, fırsatı kaçırdın.Şükrünü edâ etmedin, kıymetini bilmedin, fırsatı kaçırdın. Bakıyorsun zengin bir adamın çocuğu fakir düşmüş;Bakıyorsun zengin bir adamın çocuğu fakir düşmüş; paşazâde ama basit bir memur olmuş.paşazâde ama basit bir memur olmuş. Padişahın şehzâdesi, çocuğu bakıyorsun Fransa'da kâtip.Padişahın şehzâdesi, çocuğu bakıyorsun Fransa'da kâtip. Bakıyorsun şeyhülislâmın oğlu, ayakkabı tamircisi.Bakıyorsun şeyhülislâmın oğlu, ayakkabı tamircisi. Düşmez kalkmaz bir Allah!Düşmez kalkmaz bir Allah! Buradan, bu diyardan sürmüşler çıkarmışlar, çocukları, torunları Fransa'ya gitmiş.Buradan, bu diyardan sürmüşler çıkarmışlar, çocukları, torunları Fransa'ya gitmiş. Fransa'da parkın üstündeki oturma bankında ölmüş. Yanına not bırakmış;Fransa'da parkın üstündeki oturma bankında ölmüş. Yanına not bırakmış; "Ölümümden kimse mesul değildir, açlıktan ölüyorum, kimseden şikâyetim yok." diyor.

"Ölümümden kimse mesul değildir, açlıktan ölüyorum, kimseden şikâyetim yok." diyor.

Padişah torunu!

Padişah torunu!

Hayat değişmiş, şartlar değişmiş; öyle olmuş olabilir.

Hayat değişmiş, şartlar değişmiş; öyle olmuş olabilir.

Onun için bizim içinde bulunduğumuz hallerin hepsi imtihandır.Onun için bizim içinde bulunduğumuz hallerin hepsi imtihandır. Halimiz, evimiz, paramız, işimiz, sıhhatimiz, hastalığımız; hepsi birer imtihandır.Halimiz, evimiz, paramız, işimiz, sıhhatimiz, hastalığımız; hepsi birer imtihandır. Bu imtihanın cevabını güzel veren kul derece alır, yükselir, sevap kazanır. Bu imtihanın cevabını güzel veren kul derece alır, yükselir, sevap kazanır. Cevabını veremeyen, cevabını ters veren, güzel hareket edemeyen kul da cezasını çeker,Cevabını veremeyen, cevabını ters veren, güzel hareket edemeyen kul da cezasını çeker, mükâfatını kaybeder veya günaha girer.

mükâfatını kaybeder veya günaha girer.

Hastalık gelince kadrini kıymetini bilmiyor; hastalığı bir sevap kazanmak vesilesi olduğunu bilmiyor;Hastalık gelince kadrini kıymetini bilmiyor; hastalığı bir sevap kazanmak vesilesi olduğunu bilmiyor; ağzını açıyor, gözünü yumuyor, herkese şikâyet ediyor. Herkese ah ediyor, vah ediyor;ağzını açıyor, gözünü yumuyor, herkese şikâyet ediyor. Herkese ah ediyor, vah ediyor; ondan sonra Allah'a gönül koyuyor; "Niye bana bu hastalığı verdin?" diyor.

ondan sonra Allah'a gönül koyuyor; "Niye bana bu hastalığı verdin?" diyor.

Verir verir. Sabret!

Sabretmiyor. Tabi mükâfatı kaçırıyor.

Verir verir. Sabret!

Sabretmiyor. Tabi mükâfatı kaçırıyor.

"Allah'ın iyi kulları hiç sıkıntı çekmeyecekler, "Allah'ın iyi kulları hiç sıkıntı çekmeyecekler, Allah'ın kötü kulları da hep ceza çekecekler mahvolacaklar." diye bir kaide yok. Allah'ın kötü kulları da hep ceza çekecekler mahvolacaklar." diye bir kaide yok. Bu dünya hayatında öyle bir kaide yok. Allah'ın azılı düşmanı Firavun'un sarayı vardı.Bu dünya hayatında öyle bir kaide yok. Allah'ın azılı düşmanı Firavun'un sarayı vardı. Koca Firavun, Nemrut; bunların hepsinin sarayları vardır.

Koca Firavun, Nemrut; bunların hepsinin sarayları vardır.

Karun'un hazineleri vardı; hazinelerinin anahtarını, bir grup insan zor taşırdı.Karun'un hazineleri vardı; hazinelerinin anahtarını, bir grup insan zor taşırdı. Hazineleri koyduğu odanın anahtarını, bir grup insan zor taşıyordu. Kıymeti yok, Hazineleri koyduğu odanın anahtarını, bir grup insan zor taşıyordu. Kıymeti yok, yani mânevî kıymeti yok. Âhirette kıymeti yok. Allah düşmanı ama o kadar zengin. yani mânevî kıymeti yok. Âhirette kıymeti yok. Allah düşmanı ama o kadar zengin. Filanca Allah'ın dostu da filanca kulübede yaşamış; öyle mütevazı yaşamış, öyle ölmüş gitmiş.

Filanca Allah'ın dostu da filanca kulübede yaşamış; öyle mütevazı yaşamış, öyle ölmüş gitmiş.

Bu Allah'ın dostunun kıymeti nerede, o Firavun'un değersizliği nerede?

Bu Allah'ın dostunun kıymeti nerede, o Firavun'un değersizliği nerede?

Milyar tane Firavun'u bir kefeye koysan bunun ayağının zerresi, tozu olamaz.Milyar tane Firavun'u bir kefeye koysan bunun ayağının zerresi, tozu olamaz. Bu burada kulübede yaşıyor, ötekisi sarayda yaşıyor.

Bu burada kulübede yaşıyor, ötekisi sarayda yaşıyor.

Muhterem kardeşlerim!

Dünya hayatı böyledir. Bunu size ikaz ve ihtar olarak söylüyorum:

Muhterem kardeşlerim!

Dünya hayatı böyledir. Bunu size ikaz ve ihtar olarak söylüyorum:

"Allah'ın iyi kulları baklava börek yiyecek; kötü kulları da zıkkım yiyecek." diye bir şey yok. "Allah'ın iyi kulları baklava börek yiyecek; kötü kulları da zıkkım yiyecek." diye bir şey yok. Tersine de olabilir; Allah'ın sevgili kulları çok rahat da olabilir

Tersine de olabilir; Allah'ın sevgili kulları çok rahat da olabilir

Kötü bir kadın kürkler içinde, arabalar içinde, köşkler içinde yaşayabilir;Kötü bir kadın kürkler içinde, arabalar içinde, köşkler içinde yaşayabilir; namuslu bir kadın da bir sur kovuğunda, bir kuru ekmeği yerken canını verebilir.

namuslu bir kadın da bir sur kovuğunda, bir kuru ekmeği yerken canını verebilir.

O halde ne yapacağız?

O halde ne yapacağız?

Biz Allah'a güzel kulluk etmeye çalışacağız. İmtihan olduğunu bileceğiz.Biz Allah'a güzel kulluk etmeye çalışacağız. İmtihan olduğunu bileceğiz. Hayatımızın hiçbir gününde, hiçbir ânında, hiçbir yerde, hiçbir karşılaştığımız olayın karşısındaHayatımızın hiçbir gününde, hiçbir ânında, hiçbir yerde, hiçbir karşılaştığımız olayın karşısında imtihan şuurunu kaybedip de yanlış iş yapmayacağız, ters cevap vermeyeceğiz.imtihan şuurunu kaybedip de yanlış iş yapmayacağız, ters cevap vermeyeceğiz. Edepsizliğe düşmeyeceğiz. Ağzımı açıp gözümüzü yumup ileri geri konuşmayacağız;Edepsizliğe düşmeyeceğiz. Ağzımı açıp gözümüzü yumup ileri geri konuşmayacağız; terbiyemizi, edebimizi takınacağız. terbiyemizi, edebimizi takınacağız. Kulluğumuz güzel yapıp sevap kazanmaya bakacağız. Çünkü bunların hepsi imtihandır.

Kulluğumuz güzel yapıp sevap kazanmaya bakacağız. Çünkü bunların hepsi imtihandır.

Öyle insan oluyor ki fakir oluyor, çırak oluyor, elinde maydanoz satıyor, domates satıyor;Öyle insan oluyor ki fakir oluyor, çırak oluyor, elinde maydanoz satıyor, domates satıyor; sonra bakıyorsun milyarder olmuş.sonra bakıyorsun milyarder olmuş. Öyle insan da oluyor kiÖyle insan da oluyor ki etrafında üç tane beş tane on tane hizmetçi dolaşırken sonra bakıyorsun burada hamal oluyor.

etrafında üç tane beş tane on tane hizmetçi dolaşırken sonra bakıyorsun burada hamal oluyor.

Ne yapalım?

İmtihan.

Ne yapalım?

İmtihan.

İyilik halinde, iyi günlerinizde Allah'ı unutmayın ki kötü günlerinizde Allah sizin duanızı kabul etsin.İyilik halinde, iyi günlerinizde Allah'ı unutmayın ki kötü günlerinizde Allah sizin duanızı kabul etsin. İyi halinde Allah'ı hiç anmıyor, camiye hiç gelmiyor, hiç dua etmiyor, fakirlere yardım etmiyor;İyi halinde Allah'ı hiç anmıyor, camiye hiç gelmiyor, hiç dua etmiyor, fakirlere yardım etmiyor; ama bir amansız hastalığa düşüyor, o zaman hoca arıyor.ama bir amansız hastalığa düşüyor, o zaman hoca arıyor. Hoca, hoca dolaşıyor; hangi hocanın nefesi kuvvetliyse "Aman ona gideyim.Hoca, hoca dolaşıyor; hangi hocanın nefesi kuvvetliyse "Aman ona gideyim. O okusun, üflesin de hastalığım geçsin." diye düşünüyor.O okusun, üflesin de hastalığım geçsin." diye düşünüyor. Sen sıhhatli halindeyken zengin halindeyken dertsiz halindeykenSen sıhhatli halindeyken zengin halindeyken dertsiz halindeyken o Rabbü'l-âlemîn'e elini açıp kulluğunu bilip de dua ettin mi? "Çok şükür!" dedin mi? Demedin.

o Rabbü'l-âlemîn'e elini açıp kulluğunu bilip de dua ettin mi? "Çok şükür!" dedin mi? Demedin.

Tamam, o zaman sen çok zor bir şey alırsın, çünkü sen şimdi onun cezasına uğramışsın.Tamam, o zaman sen çok zor bir şey alırsın, çünkü sen şimdi onun cezasına uğramışsın. Kim okusa senin işin düzelmeyecek; o cezayı çekeceksin. Kim okusa senin işin düzelmeyecek; o cezayı çekeceksin. Allahu Teâlâ hazretlerini üzüntü, sıkıntı, şiddet hastalık ve mahrumiyet hâli olmada da unutmayın kiAllahu Teâlâ hazretlerini üzüntü, sıkıntı, şiddet hastalık ve mahrumiyet hâli olmada da unutmayın ki Allah da dara düştüğünüz zaman sizin duanıza icabet etsin, Allah da dara düştüğünüz zaman sizin duanıza icabet etsin, muradınızı versin ve sizi sıkıntıdan kurtarsın.

muradınızı versin ve sizi sıkıntıdan kurtarsın.

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerde böyle buyuruyor. Hastalıktan da çok mükâfat olduğunu bilin.Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerde böyle buyuruyor. Hastalıktan da çok mükâfat olduğunu bilin. Hastalıktan şikâyet etmeyin. Hastalara da müjde verin. Yanlarına gittiğiniz zaman;

Hastalıktan şikâyet etmeyin. Hastalara da müjde verin. Yanlarına gittiğiniz zaman;

"Bak müslüman bir hastaya çok mükâfatlar varmış; "Bak müslüman bir hastaya çok mükâfatlar varmış; Allah, yapamadığı ibadetleri yapmış gibi sevap veriyormuş; üzülme, sabret.Allah, yapamadığı ibadetleri yapmış gibi sevap veriyormuş; üzülme, sabret. İtiraz edip feryad u figân edip de sevabı kaçırmayın, sevabı iptal etme." deyin.

İtiraz edip feryad u figân edip de sevabı kaçırmayın, sevabı iptal etme." deyin.

Hastanın uykusu ibadet, iniltisi tesbih, duası makbuldür. Ameli "yapıyormuş" gibi yazılmaktadır.Hastanın uykusu ibadet, iniltisi tesbih, duası makbuldür. Ameli "yapıyormuş" gibi yazılmaktadır. Hastalıktan kalktığı zaman da anasından doğduğu günkü gibi günahlardan pâk oluyor.

Hastalıktan kalktığı zaman da anasından doğduğu günkü gibi günahlardan pâk oluyor.

Daha ne ister?

Daha ne ister?

İnsanlar hastalıktaki mükâfatları bilselerdi, değil sıhhatli olmayı, hasta olmayı isterlerdi.İnsanlar hastalıktaki mükâfatları bilselerdi, değil sıhhatli olmayı, hasta olmayı isterlerdi. Tabi hasta olmayı istemek yok;

Tabi hasta olmayı istemek yok;

"Yâ Rabbi! Beni hasta et de bu mükâfatları alayım."

"Yâ Rabbi! Beni hasta et de bu mükâfatları alayım."

Şaşkın adam! Allah her şeye kâdir!

Şaşkın adam! Allah her şeye kâdir!

"Yâ Rabbi! Hem bana sıhhat ver hem de onlara vereceğin mükâfat gibi mükâfat ver." de.

"Yâ Rabbi! Hem bana sıhhat ver hem de onlara vereceğin mükâfat gibi mükâfat ver." de.

Allah ona da kâdir. "İlla hasta olup da mükâfat alacak." diye bir şey yok, şart yok.

Allah ona da kâdir. "İlla hasta olup da mükâfat alacak." diye bir şey yok, şart yok.

"Yâ Rabbi! Hem sıhhat ver hem mükâfat ver." de.

"Yâ Rabbi! Hem sıhhat ver hem mükâfat ver." de.

Hani birisi bir arkadaşını ziyarete gitmiş. Ev sahibi demiş ki:

Hani birisi bir arkadaşını ziyarete gitmiş. Ev sahibi demiş ki:

"Çay mı istersin, kahve mi?"

"Çay mı istersin, kahve mi?"

Birisinden birisiyle kurtulacak. Ötekisi de şakacı;

Birisinden birisiyle kurtulacak. Ötekisi de şakacı;

"Sen şimdi kahve getir de çayı yemekten sonra meyveyi yedikten sonra içeriz." diyor.

"Sen şimdi kahve getir de çayı yemekten sonra meyveyi yedikten sonra içeriz." diyor.

Hepsini birden istemiş. Tabi âlemlerin Rabbi,Hepsini birden istemiş. Tabi âlemlerin Rabbi, Rabbimiz bizim yaratanımız, her şeyimiz O'ndan, onun için istemek iyi.

Rabbimiz bizim yaratanımız, her şeyimiz O'ndan, onun için istemek iyi.

Olur mu? Biraz terbiyesizlik olmaz mı? Her şeyi çok istersek yüzsüzlük olmaz mı?

Olur mu? Biraz terbiyesizlik olmaz mı? Her şeyi çok istersek yüzsüzlük olmaz mı?

Hayır! Zaten her şeyimiz O'ndan. Onun için isterseniz daha iyi olur.

Hayır! Zaten her şeyimiz O'ndan. Onun için isterseniz daha iyi olur.

Allahu Teâlâ hazretleri istenmesini seviyor, dua edilmesini seviyor, dua eden kulunu seviyor.Allahu Teâlâ hazretleri istenmesini seviyor, dua edilmesini seviyor, dua eden kulunu seviyor. Bak her zaman söylüyorum, bilmeyenler de duysun:

Bak her zaman söylüyorum, bilmeyenler de duysun:

Men lem yed'ullâhe gadiba'llâhu aleyh. "Allah kendisine dua etmeyene gazap eder."

Men lem yed'ullâhe gadiba'llâhu aleyh. "Allah kendisine dua etmeyene gazap eder."

Gel bakalım buraya! Sen Allah'a dua eder misin?

Gel bakalım buraya! Sen Allah'a dua eder misin?

"Yok! Hiç o taraklarda bezim yok benim. Öyle bir şey bilmem. Hiç dua etmem."

"Yok! Hiç o taraklarda bezim yok benim. Öyle bir şey bilmem. Hiç dua etmem."

Allah; kendisine dua etmeyene gazap eder. Dua eden kulu sever.

Allah; kendisine dua etmeyene gazap eder. Dua eden kulu sever.

"Yâ Rabbi! Şunu istiyorum, bunu istiyorum."

"Yâ Rabbi! Şunu istiyorum, bunu istiyorum."

Allah verir Allah, severek verir.

"Küçük şeyler istemek ayıp olmaz mı?"

Allah verir Allah, severek verir.

"Küçük şeyler istemek ayıp olmaz mı?"

Onun da bir hadîs-i şerîfini okuduk; hoşuma gitti her yerde onu da söylüyorum:

Onun da bir hadîs-i şerîfini okuduk; hoşuma gitti her yerde onu da söylüyorum:

"Ayakkabının bağcığı kopsa bile Allah'tan iste." diyor.

"Ayakkabının bağcığı kopsa bile Allah'tan iste." diyor.

İnsan hadîs-i şerîfi okumazsa böyle bir şey hiç aklına gelmez.

İnsan hadîs-i şerîfi okumazsa böyle bir şey hiç aklına gelmez.

"Ayakkabının bağcığı kopsa bile Allah'tan iste." diyor.

"Ayakkabının bağcığı kopsa bile Allah'tan iste." diyor.

"Yâ Rabbi! Tam bağlıyordum, ayakkabımın bağcığı koptu; bir bağcık gönder."

"Yâ Rabbi! Tam bağlıyordum, ayakkabımın bağcığı koptu; bir bağcık gönder."

Demek ki Allah seviyor; küçük büyük her türlü istek ve dua ile kendisinin bilinmesini seviyor,Demek ki Allah seviyor; küçük büyük her türlü istek ve dua ile kendisinin bilinmesini seviyor, zikredilmesini seviyor, kendisine dönülmesini seviyor, kendisinin anılmasını seviyor.zikredilmesini seviyor, kendisine dönülmesini seviyor, kendisinin anılmasını seviyor. "Allah Allah!" diye anılması. "Yâ Rabbi!" dediğin zaman dua ederken hep onu hatırlama halindesin.

"Allah Allah!" diye anılması. "Yâ Rabbi!" dediğin zaman dua ederken hep onu hatırlama halindesin.

Ve lâ tekûnû ke'llezîne nesü'llâh. "Sakın Allah'ı unutanlar gibi olmayın!"

Ve lâ tekûnû ke'llezîne nesü'llâh. "Sakın Allah'ı unutanlar gibi olmayın!"

Unutulmayı sevmiyor, dua edilmemeyi sevmiyor, dua etmeyeni sevmiyor.Unutulmayı sevmiyor, dua edilmemeyi sevmiyor, dua etmeyeni sevmiyor. Dua edeni seviyor, isteyeni seviyor.

Dua edeni seviyor, isteyeni seviyor.

Dünya zenginlerinden fazla istediğin zaman yavaş yavaş rengi değişmeye başlar, sonra kızar;

Dünya zenginlerinden fazla istediğin zaman yavaş yavaş rengi değişmeye başlar, sonra kızar;

"Benden başka adam yok mu? Git biraz da ondan iste!" der, kovalar sonunda.

"Benden başka adam yok mu? Git biraz da ondan iste!" der, kovalar sonunda.

Allah öyle değil!

Allah öyle değil!

Allah celle celalüh, ekremü'l-ekremîn'dir, istedikçe verir. İstemek de dua da ibadet.Allah celle celalüh, ekremü'l-ekremîn'dir, istedikçe verir. İstemek de dua da ibadet. İslâm'ın güzelliğine bakın ki istemek de ibadet. Sükut da ibadet; benim hayret ettiğim şeylerdendir.İslâm'ın güzelliğine bakın ki istemek de ibadet. Sükut da ibadet; benim hayret ettiğim şeylerdendir. Bakın siz de hayret edeceksiniz; sükut etmek ibadettir.

Bakın siz de hayret edeceksiniz; sükut etmek ibadettir.

Neden?

Neden?

Allah rızası için "Gevezelik olmasın." diye boş konuşmamak için susuyor; sükut da ibadettir.Allah rızası için "Gevezelik olmasın." diye boş konuşmamak için susuyor; sükut da ibadettir. Dua da ibadettir. Allah Allah! Ne güzel! Dua da ibadettir. Allah Allah! Ne güzel! Hem Allah'tan bir şey istiyor hem de namaz kılıyormuş gibi, oruç tutuyormuş gibi ibadet sevabı alıyor;Hem Allah'tan bir şey istiyor hem de namaz kılıyormuş gibi, oruç tutuyormuş gibi ibadet sevabı alıyor; bunlar güzel şeyler. İslâm'ın güzelliğidir bunlar. Onun için Allah'tan isteyin.bunlar güzel şeyler. İslâm'ın güzelliğidir bunlar. Onun için Allah'tan isteyin. Kendinizi istemeye alıştırın, aranızdaki samimiyeti ilerletin, uzak durmayın,Kendinizi istemeye alıştırın, aranızdaki samimiyeti ilerletin, uzak durmayın, geri durmayın, kulluktan gafil olmayın, ibadetten uzak durmayın, cahil kalmayın.

geri durmayın, kulluktan gafil olmayın, ibadetten uzak durmayın, cahil kalmayın.

Dördüncü hadîs-i şerîf:

Dördüncü hadîs-i şerîf:

İze'ştehâ marîdu ehadiküm şey'en fe'lyut'amhü.

İze'ştehâ marîdu ehadiküm şey'en fe'lyut'amhü.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan Efendimiz'in bir tavsiyesi var:

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan Efendimiz'in bir tavsiyesi var:

"Sizden birinizin hastasının canı bir şey çeker de isterse ona onu yedirin."

"Sizden birinizin hastasının canı bir şey çeker de isterse ona onu yedirin."

"Ah! Canım şimdi bir pelte istedi."

Hemen pişirin, götürün.

"Ah! Canım şimdi bir pelte istedi."

Hemen pişirin, götürün.

"Ah! Şimdi bir paça olsaydı, ne iyi olurdu."

"Ah! Şimdi bir paça olsaydı, ne iyi olurdu."

Hemen Aksaray pazarına gidin, paçayı bulun, kaynatın, hemen yedirin.

Hemen Aksaray pazarına gidin, paçayı bulun, kaynatın, hemen yedirin.

"Ah! Canım hacı baba baklavası istedi."

Hemen alın.

"Ah! Canım hacı baba baklavası istedi."

Hemen alın.

Demek ki hastanın gönlünün yapılmasını istiyor,Demek ki hastanın gönlünün yapılmasını istiyor, gönlü hoş olsun istiyor; Efendimiz'in tavsiyesi böyle. Tabi sormak da olabilir. Ziyaret edersin;

gönlü hoş olsun istiyor; Efendimiz'in tavsiyesi böyle. Tabi sormak da olabilir. Ziyaret edersin;

"Nasılsın, iyi misin, canım kardeşim? Allah şifa versin, sevabın çok olsun. "Nasılsın, iyi misin, canım kardeşim? Allah şifa versin, sevabın çok olsun. Canının çektiği, istediği bir şey var mı?" diye sorarsın.

Canının çektiği, istediği bir şey var mı?" diye sorarsın.

Hz. Osman-ı zinnureyn halifeyken İbn Mes'ud radıyallahu anh rahatsızlanmış,Hz. Osman-ı zinnureyn halifeyken İbn Mes'ud radıyallahu anh rahatsızlanmış, onu ziyarete gitmiş, soruyor:

onu ziyarete gitmiş, soruyor:

"Ne istersin?"

"Rabbimin rahmetini" diyor.

"Ne istersin?"

"Rabbimin rahmetini" diyor.

"Ne istersin?" diyor; yani "Yiyecek, içecek, tatlı, hurma filan bir şey ister misin?" diye soruyor.

"Ne istersin?" diyor; yani "Yiyecek, içecek, tatlı, hurma filan bir şey ister misin?" diye soruyor.

Ve mâ teşhei? "Canın ne çekiyor, neye iştihâ duyuyorsun, neyi istiyorsun?"

Ve mâ teşhei? "Canın ne çekiyor, neye iştihâ duyuyorsun, neyi istiyorsun?"

"Rabbimin rahmetini" diyor. Demek ki onun iştihası o tarafa; "Rabbimin rahmetini" diyor. Demek ki onun iştihası o tarafa; Allah'ın rahmetini kazanmak istiyor. O da nükteli bir cevap.

Allah'ın rahmetini kazanmak istiyor. O da nükteli bir cevap.

İza eşraa ehadükümü'r-rumha ile'r-racüli fe-kâne sinânühû inde süğreti nahrihîİza eşraa ehadükümü'r-rumha ile'r-racüli fe-kâne sinânühû inde süğreti nahrihî fe-kâle lâ ilâhe illallah fe'l-yerfa'anhü'r-rumha.

fe-kâle lâ ilâhe illallah fe'l-yerfa'anhü'r-rumha.

İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten.İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten. Mübareğin tam adı anıldı; arkasından naklettiği hadisi geldi.Mübareğin tam adı anıldı; arkasından naklettiği hadisi geldi. Bu bizim İmâm-ı Âzam Efendimiz'in de dayanağı olan sahabe-i kirâm;Bu bizim İmâm-ı Âzam Efendimiz'in de dayanağı olan sahabe-i kirâm; neredeyse bizim Hanefî mezhebimizin baş tâcı gibi olmuş oluyor.

neredeyse bizim Hanefî mezhebimizin baş tâcı gibi olmuş oluyor.

İbn Mes'ud radıyallahu anh'ın rivâyet ettiğine göre Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

İbn Mes'ud radıyallahu anh'ın rivâyet ettiğine göre Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

"Sizden biriniz mızrağını bir adama yöneltmişse ona hamle etmişse "Sizden biriniz mızrağını bir adama yöneltmişse ona hamle etmişse ve tam mızrağının ucundaki sivri kısmı ona batıracakken ve tam mızrağının ucundaki sivri kısmı ona batıracakken o kimse lâ ilâhe illallah derse mızrağı ondan çeksin kaldırsın, batırmasın, öldürmesin."

o kimse lâ ilâhe illallah derse mızrağı ondan çeksin kaldırsın, batırmasın, öldürmesin."

Ölecek artık, adamı kıstırmış, mızrak da tam boğazına dayalı, hart diye batırsa canı gidecek,Ölecek artık, adamı kıstırmış, mızrak da tam boğazına dayalı, hart diye batırsa canı gidecek, o noktaya getirmiş. Savaşıyorlardı; bu müslüman ötekisi müslüman değil. o noktaya getirmiş. Savaşıyorlardı; bu müslüman ötekisi müslüman değil. Çarpışırlarken sıkıştırdı, tam o anda o adam, boğazına mızrağın sivri ucu dayanmış olan kimse;Çarpışırlarken sıkıştırdı, tam o anda o adam, boğazına mızrağın sivri ucu dayanmış olan kimse; lâ ilâhe illallah derse mızrağı ondan çeksin, kaldırsın batırmasın, öldürmesin.

lâ ilâhe illallah derse mızrağı ondan çeksin, kaldırsın batırmasın, öldürmesin.

Neden?

Neden?

Lâ ilâhe illallâh dedi, müslüman oldu. Müslümanın müslümanı öldürmesi yoktur.Lâ ilâhe illallâh dedi, müslüman oldu. Müslümanın müslümanı öldürmesi yoktur. Müslüman müslümanı öldürürse ebediyyen cehenneme gider.

Müslüman müslümanı öldürürse ebediyyen cehenneme gider.

Ve men yaktül mü'minen müteammiden fe-cezâühû cehennemü hâliden fîhâ.

Ve men yaktül mü'minen müteammiden fe-cezâühû cehennemü hâliden fîhâ.

"Ebedî olarak cehennemde yanar."

"Ebedî olarak cehennemde yanar."

Müslümanı öldürmek olmaz. Lâ ilâhe illallah dedi, müslüman oldu; öldüremezsin!Müslümanı öldürmek olmaz. Lâ ilâhe illallah dedi, müslüman oldu; öldüremezsin! Hemen mızrağını çekeceksin, öldürmeyeceksin. Sahabe-i kirâmdan birisi,Hemen mızrağını çekeceksin, öldürmeyeceksin. Sahabe-i kirâmdan birisi, mücadele ettiği kâfiri devirmiş; tam öldüreceği sırada o kimse lâ ilâhe illallah demiş,mücadele ettiği kâfiri devirmiş; tam öldüreceği sırada o kimse lâ ilâhe illallah demiş, müslüman olduğunu söylemiş ama o devam etmiş, öldürmüş. O hırsla freni tutmamış, öldürmüş.

müslüman olduğunu söylemiş ama o devam etmiş, öldürmüş. O hırsla freni tutmamış, öldürmüş.

Bu bilgi, bu haber Peygamber Efendimiz'e gelince şöyle diyor:

Bu bilgi, bu haber Peygamber Efendimiz'e gelince şöyle diyor:

"Senin âhirette lâ ilâhe illallah diyen o öldürdüğün insanla hâlin nice olacak? "Senin âhirette lâ ilâhe illallah diyen o öldürdüğün insanla hâlin nice olacak? Senin hâlin âhirette lâ ilâhe illallah diyen o insanla ne olacak? Senin hâlin âhirette lâ ilâhe illallah diyen o insanla ne olacak? Senin hâlin âhirette o lâ ilâhe illallah diyen insanla ne olacak?"

Senin hâlin âhirette o lâ ilâhe illallah diyen insanla ne olacak?"

Adamcağız ezilmiş, perişan olmuş, ama elden çıktı bir kere, yaptı. Adamcağız ezilmiş, perişan olmuş, ama elden çıktı bir kere, yaptı. Yapmaması lazımdı, çünkü müslüman olmuştu.

Yapmaması lazımdı, çünkü müslüman olmuştu.

"Yâ Resûlallah! O korkudan müslüman oldu." diyor.

"Yâ Resûlallah! O korkudan müslüman oldu." diyor.

Efendimiz;

"Kalbini yarsaydın ya, kalbini yarıp da niyetini oradan mı anladın?
Efendimiz;

"Kalbini yarsaydın ya, kalbini yarıp da niyetini oradan mı anladın?
Nereden biliyorsun korkudan olduğunu? Ya samimiyse!" buyuruyor.

Nereden biliyorsun korkudan olduğunu? Ya samimiyse!" buyuruyor.

Samimiyetini ölçmek; korkudan mı söylediğini, iyi niyetli mi kötü niyetli mi olduğunu anlamakSamimiyetini ölçmek; korkudan mı söylediğini, iyi niyetli mi kötü niyetli mi olduğunu anlamak Allah'a ait. Lâ ilâhe illallâh dedi mi bırak; tamam, müslüman oldu. Bırakması gerekiyordu.

Allah'a ait. Lâ ilâhe illallâh dedi mi bırak; tamam, müslüman oldu. Bırakması gerekiyordu.

Esas olan insanları öldürmek değildir, esas olan cezayı vermek değildir,Esas olan insanları öldürmek değildir, esas olan cezayı vermek değildir, esas olan insanları kazanmaktır. Onun için lâ ilâhe illallah derse savaş bile olmaz.esas olan insanları kazanmaktır. Onun için lâ ilâhe illallah derse savaş bile olmaz. İslâm ordusu kâfir ordusunun karşısına çıkar; ilk önce bir haberci gönderir;

İslâm ordusu kâfir ordusunun karşısına çıkar; ilk önce bir haberci gönderir;

"Lâ ilâhe illallah deyin, kardeşimiz olun. Savaş yapmayacağız."

"Lâ ilâhe illallah deyin, kardeşimiz olun. Savaş yapmayacağız."

"Hayır! Olmayacağız."

"Hayır! Olmayacağız."

"Olmayacaksanız o zaman müslümanların hâkimiyetini kabul edin, "Olmayacaksanız o zaman müslümanların hâkimiyetini kabul edin, tâbi olun, vergi verin; o zaman sizi yine öldürmeyeceğiz."

tâbi olun, vergi verin; o zaman sizi yine öldürmeyeceğiz."

"Vergi de vermiyoruz!"

"Vergi de vermiyoruz!"

Bütün sulh şartlarını, imkânları reddediyor; o zaman savaş olur.Bütün sulh şartlarını, imkânları reddediyor; o zaman savaş olur. Müslüman öyle savaşır. Sana doğrudan doğruya hücum etmiyor, soruyor, İslâm'a davet ediyor.Müslüman öyle savaşır. Sana doğrudan doğruya hücum etmiyor, soruyor, İslâm'a davet ediyor. "Allah'ın varlığını, birliğini kabul edin." diyor."Allah'ın varlığını, birliğini kabul edin." diyor. Etmeyince savaşıyor. Esas olan insanları kazanmaktır.

Etmeyince savaşıyor. Esas olan insanları kazanmaktır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; hakkında öldürmek kararı alınmışken bir gece Mekke-i Mükerreme'den çıktı,hakkında öldürmek kararı alınmışken bir gece Mekke-i Mükerreme'den çıktı, hicret etti. Sonra Allah nasip etti; hicret etti. Sonra Allah nasip etti; muzaffer bir lider olarak, komutan olarak Mekke-i Mükerreme'yi fethetti. muzaffer bir lider olarak, komutan olarak Mekke-i Mükerreme'yi fethetti. Muzaffer bir komutan olarak Mekke'ye girdi.

Muzaffer bir komutan olarak Mekke'ye girdi.

Hakkında öldürülme kararı verilmiş bir insandı.Hakkında öldürülme kararı verilmiş bir insandı. Geceleyin kapısının önünde bekleyen bekçilerin yüzlerine toprak saçarak,Geceleyin kapısının önünde bekleyen bekçilerin yüzlerine toprak saçarak, mânevî bakımdan Allah onları kör gibi etti, görmediler. Bekleyip duruyorlardı.mânevî bakımdan Allah onları kör gibi etti, görmediler. Bekleyip duruyorlardı. O eve hücum edecekler, Peygamber Efendimiz'i öldürecekler.O eve hücum edecekler, Peygamber Efendimiz'i öldürecekler. Yüzlerine toprak saçarak gözleri görmez bir duruma gelince onların aralarından geçti gitti, hicret eyledi.Yüzlerine toprak saçarak gözleri görmez bir duruma gelince onların aralarından geçti gitti, hicret eyledi. Allah göstermedi.Allah göstermedi. Öldürmeye karar vermişlerdi artık, kılıçları almışlardı; o gece baskında onu öldürme kararı almışlardı.Öldürmeye karar vermişlerdi artık, kılıçları almışlardı; o gece baskında onu öldürme kararı almışlardı. O öldürme kararı veren insanların başına Allah onu galip olarak tekrar döndürdü.

O öldürme kararı veren insanların başına Allah onu galip olarak tekrar döndürdü.

Peygamber Efendimiz dedi ki;

Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Kâbe'ye sığınanlar öldürülmeyecek. Filancanın evine sığınanlar affedilecek öldürülmeyecek. "Kâbe'ye sığınanlar öldürülmeyecek. Filancanın evine sığınanlar affedilecek öldürülmeyecek. Silah çekmeyenler, müslümanların ordusuyla mücadele etmeyenler affolunacak, öldürülmeyecek."

Silah çekmeyenler, müslümanların ordusuyla mücadele etmeyenler affolunacak, öldürülmeyecek."

Koca Mekke'yi fethetti; yanında hırsından tir tir titreyen sahabe-i kirâm vardı.Koca Mekke'yi fethetti; yanında hırsından tir tir titreyen sahabe-i kirâm vardı. O eski müşriklerden kendilerine çölde işkence eden, O eski müşriklerden kendilerine çölde işkence eden, nice nice azaplar yapan kimseleri yakalayıp da kıtır kıtır kesmeyi cân u gönülden hırsla isteyen,nice nice azaplar yapan kimseleri yakalayıp da kıtır kıtır kesmeyi cân u gönülden hırsla isteyen, intikam ateşiyle yanıp tutuşan kimseler vardı. Peygamber Efendimiz onlara müsaade etmedi.

intikam ateşiyle yanıp tutuşan kimseler vardı. Peygamber Efendimiz onlara müsaade etmedi.

Neden?

Neden?

Gaye adam öldürmek değil; gaye insanları adam etmektir, İslâm'a kazanmaktır.

Gaye adam öldürmek değil; gaye insanları adam etmektir, İslâm'a kazanmaktır.

Onun için biz de bu zihniyetle hareket edelim, biz de insanları kazanmaya çalışalım.Onun için biz de bu zihniyetle hareket edelim, biz de insanları kazanmaya çalışalım. Suçlamak, suçluluğunu ispat etmek, yok etmek, mahvetmek, itmek,Suçlamak, suçluluğunu ispat etmek, yok etmek, mahvetmek, itmek, dinden imandan çıkarmak, raydan çıkarmak esas değil. Yavaş yavaş kazanmak ve İslâm'a çekmek esas.

dinden imandan çıkarmak, raydan çıkarmak esas değil. Yavaş yavaş kazanmak ve İslâm'a çekmek esas.

Evimizde de öyle. Bazı annelere bakıyorum; çocuklarına bangır bangır bağırıyorlar,Evimizde de öyle. Bazı annelere bakıyorum; çocuklarına bangır bangır bağırıyorlar, azarlıyorlar, tokatlıyorlar, dövüyorlar. Yol o değil! Yol; sevdirmek, azarlıyorlar, tokatlıyorlar, dövüyorlar. Yol o değil! Yol; sevdirmek, mükâfatlandırmak, ısındırmak ve kazanmak yolu.mükâfatlandırmak, ısındırmak ve kazanmak yolu. Peygamber Efendimiz diyor ki;

Peygamber Efendimiz diyor ki;

Beşşirû. "Müjdeleyin." Ve lâ tüneffirû. "Nefret ettirmeyin."Beşşirû. "Müjdeleyin." Ve lâ tüneffirû. "Nefret ettirmeyin." Yessirû. "Kolaylaştırın." Ve lâ tü'assirû. "Kolaylaştırın, zorluk çıkarmayın."

Yessirû. "Kolaylaştırın." Ve lâ tü'assirû. "Kolaylaştırın, zorluk çıkarmayın."

Müslüman; kolaylaştırıcı, müjdeleyici, yumuşak,Müslüman; kolaylaştırıcı, müjdeleyici, yumuşak, kalp kazanıcı, iyilik yapıcı bir insan olacak. Öyle olacağız. kalp kazanıcı, iyilik yapıcı bir insan olacak. Öyle olacağız. Muhterem kardeşlerim!

Muhterem kardeşlerim!

Beşinci hadîs-i şerîf:

Beşinci hadîs-i şerîf:

İzâ esâbe ehadüküm ğammün ev kerbün fe'l-yekulİzâ esâbe ehadüküm ğammün ev kerbün fe'l-yekul Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en Allah Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en.

Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en Allah Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en.

Bu da Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet edilmiş:

Bu da Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet edilmiş:

"Sizden birinize gam ve keder isabet ederse gamlanırsanız üzülürseniz kederlenirseniz "Sizden birinize gam ve keder isabet ederse gamlanırsanız üzülürseniz kederlenirseniz dertlenirseniz, şöyle deyin. Dertlenen bir kimse şöyle desin:dertlenirseniz, şöyle deyin. Dertlenen bir kimse şöyle desin: Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en. Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en."

Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en. Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en."

İki defa tekrarlamış.

İki defa tekrarlamış.

Ne demek?

Ne demek?

"Allah" diyecek; "Allah" diyecek; "Allah benim Rabbimdir, O'na hiçbir şeyi ortak koşmam, şerîki benzeri yoktur, "Allah benim Rabbimdir, O'na hiçbir şeyi ortak koşmam, şerîki benzeri yoktur, onun varlığını birliğini ikrar ederim."

onun varlığını birliğini ikrar ederim."

Böyle deyince Allah'ın varlığını birliğini kabul ettiğinden dolayı derdi, gamı, kederi sıyrılır gider.Böyle deyince Allah'ın varlığını birliğini kabul ettiğinden dolayı derdi, gamı, kederi sıyrılır gider. O dertten kurtulmasına sebep olur.

Kolay.

O dertten kurtulmasına sebep olur.

Kolay.

Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en. Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en.

Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en. Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en.

İki defa tekrar edilmiş.

İki defa tekrar edilmiş.

Aşağıda bir hadîs-i şerîf var; o da aynı şekilde:

Aşağıda bir hadîs-i şerîf var; o da aynı şekilde:

İzâ esâbe ehadüküm hemmün ev huznün fe'l-yekul seb'a merrâtin:İzâ esâbe ehadüküm hemmün ev huznün fe'l-yekul seb'a merrâtin: Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en.

Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en.

Bu da bir başka kaynaktan, Neseî'den rivayet edilmiş:

Bu da bir başka kaynaktan, Neseî'den rivayet edilmiş:

"Sizden birinize üzüntü ve hüzün gelirse."

"Sizden birinize üzüntü ve hüzün gelirse."

"Yedi defa Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en desin."

"Yedi defa Allahu Allahu Rabbî lâ üşrikü bihî şey'en desin."

"Allah benim Rabbimdir, ben O'na hiçbir şeyi ortak koşmam."

"Allah benim Rabbimdir, ben O'na hiçbir şeyi ortak koşmam."

Yedi defa bunu söylerse derdi gamı gider.

Yedi defa bunu söylerse derdi gamı gider.

Aşağıda, onun altında bir hadîs-i şerîf daha var; o da bu mânayı takviye ediyor.

Aşağıda, onun altında bir hadîs-i şerîf daha var; o da bu mânayı takviye ediyor.

İzâ esâbe ehadüküm musîbetun fe'l-yekul innâ li'llâh ve innâ ileyhi râciûn.İzâ esâbe ehadüküm musîbetun fe'l-yekul innâ li'llâh ve innâ ileyhi râciûn. Allâhümme indeke ahtesibu musîbetî fe-ecirnî fîhâ ve ebdilnî bihâ hayran minhâ.

Allâhümme indeke ahtesibu musîbetî fe-ecirnî fîhâ ve ebdilnî bihâ hayran minhâ.

Tirmizî'de Ebû Dâvud'da, Neseî'de ve diğer kaynaklarda olan bir hadîs-i şerîf kiTirmizî'de Ebû Dâvud'da, Neseî'de ve diğer kaynaklarda olan bir hadîs-i şerîf ki Ömer b. Ebû Seleme, babası Ebû Seleme'den rivayet etmiş.

Ömer b. Ebû Seleme, babası Ebû Seleme'den rivayet etmiş.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri diyor ki:

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri diyor ki:

"Sizden birinize bir musibet isabet ederse bir musibet gelip çatarsa "Sizden birinize bir musibet isabet ederse bir musibet gelip çatarsa innâ li'llâh ve innâ ileyhi râciûn desin ve arkasından şu duayı eklesin:"

innâ li'llâh ve innâ ileyhi râciûn desin ve arkasından şu duayı eklesin:"

Allâhümme indeke ahtesibü musîbetî fe-ecirnî fîhâ ve ebdilnî bihâ hayran minhâ.Allâhümme indeke ahtesibü musîbetî fe-ecirnî fîhâ ve ebdilnî bihâ hayran minhâ. "Yâ Rabbi! Bu musibetlerin sabrının sevabını senden bekliyorum. "Yâ Rabbi! Bu musibetlerin sabrının sevabını senden bekliyorum. Bu musibeti gönderen sensin. Bu imtihan, biliyorum. Bu musibetin karşısında sabrettiğim içinBu musibeti gönderen sensin. Bu imtihan, biliyorum. Bu musibetin karşısında sabrettiğim için mükâfatı senden bekliyorum. Her musibete sabretmenin bir mükâfatı var, ben o mükâfatı biliyorum, mükâfatı senden bekliyorum. Her musibete sabretmenin bir mükâfatı var, ben o mükâfatı biliyorum, bildiğim için sabrediyorum, sevabı senden bekliyorum.bildiğim için sabrediyorum, sevabı senden bekliyorum. Beni bu musibetten kurtar, uzak eyle, bu musibeti benden def et Beni bu musibetten kurtar, uzak eyle, bu musibeti benden def et ve beni bundan daha hayırlı bir duruma kavuştur.ve beni bundan daha hayırlı bir duruma kavuştur. Durumumu iyi bir duruma döndür, beni daha iyi bir duruma kavuştur."

Durumumu iyi bir duruma döndür, beni daha iyi bir duruma kavuştur."

Birisine bir musibet gelirse ne diyecek? Diyecek ki:

Birisine bir musibet gelirse ne diyecek? Diyecek ki:

İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciun,İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciun, Allahümme indeke ahtesibü musîbeti fe-ecirnî fîhâ ve ebilnî bihâ hayran minhâ.

Allahümme indeke ahtesibü musîbeti fe-ecirnî fîhâ ve ebilnî bihâ hayran minhâ.

İnsanın böyle güzel duaları mümkün olduğunca ezberlemesi uygun olur.İnsanın böyle güzel duaları mümkün olduğunca ezberlemesi uygun olur. Defterine yazmalı, ders ille sırada otururken olmaz, ille üniversitede olmaz bu da bir ders.Defterine yazmalı, ders ille sırada otururken olmaz, ille üniversitede olmaz bu da bir ders. Üniversitede bunlardan güzel şeyler mi anlatılıyor. Peygamber Efendimiz'in üniversitesi burası da. Üniversitede bunlardan güzel şeyler mi anlatılıyor. Peygamber Efendimiz'in üniversitesi burası da. Onun için defterle kalemle gelmek iyidir.

Onun için defterle kalemle gelmek iyidir.

Sizden önceki ihvanımızdan, ağabeyimiz durumunda olan insanlar Abdülaziz [Bekkine] Hocaefendi'ninSizden önceki ihvanımızdan, ağabeyimiz durumunda olan insanlar Abdülaziz [Bekkine] Hocaefendi'nin derslerini böyle muntazam not tutarak kitap haline getirdiler, bastılar.

derslerini böyle muntazam not tutarak kitap haline getirdiler, bastılar.

"Hocaefendi âhirete irtihal etmişti." Ondan sonra bizim hocamız"Hocaefendi âhirete irtihal etmişti." Ondan sonra bizim hocamız Mehmed Zahid Efendi hazretleri makama geçti. 30 seneye yakın o hizmet gördü.Mehmed Zahid Efendi hazretleri makama geçti. 30 seneye yakın o hizmet gördü. Ondan sonra bu zâtın kitabı neşredildi. Yani vefat ettikten sonra tecremesi neşredilmiş oldu. Ondan sonra bu zâtın kitabı neşredildi. Yani vefat ettikten sonra tecremesi neşredilmiş oldu. Ve ona sevap gelmiş oldu. Görüyor musunuz güzel not tutunca insan ne güzel istifadeler alıyor.

Ve ona sevap gelmiş oldu. Görüyor musunuz güzel not tutunca insan ne güzel istifadeler alıyor.

Bu kitabı neşreden mürid de şeyhinin sevap kazanmasına sebep olduğundan okundukça sevap kazanılıyor,Bu kitabı neşreden mürid de şeyhinin sevap kazanmasına sebep olduğundan okundukça sevap kazanılıyor, şeyhi de ondan memnun olur. Şeyhi de durduğu yerden sevap kazanıyor, kabrinden. Çünkü kitabı okunuyor.şeyhi de ondan memnun olur. Şeyhi de durduğu yerden sevap kazanıyor, kabrinden. Çünkü kitabı okunuyor. Kitabı okundukça o da sevap kazanıyor. Sebep olan da kazanıyor, okuyan da kazanıyor, Kitabı okundukça o da sevap kazanıyor. Sebep olan da kazanıyor, okuyan da kazanıyor, bir sürü hayırlar meydana geliyor.

Onun için böyle şeyleri yazmalı. İnsanın yanında defteri, kalemi olmalı.
bir sürü hayırlar meydana geliyor.

Onun için böyle şeyleri yazmalı. İnsanın yanında defteri, kalemi olmalı.
Hatta birisini sohbetinde bir yerde bir şey gördüğü zaman onu yazmalı.

Hatta birisini sohbetinde bir yerde bir şey gördüğü zaman onu yazmalı.

Mesela benim hoşuma gitmişti;Mesela benim hoşuma gitmişti; bir otomobilin farlarını ayar atölyesine gittim. Atölyeye de baktım pırıl pırıl, tertemiz, gayet tertipli.bir otomobilin farlarını ayar atölyesine gittim. Atölyeye de baktım pırıl pırıl, tertemiz, gayet tertipli. Adamların giyimi, işçilerin giyimi de gayet güzel. Belli ki adamda prensip var, Adamların giyimi, işçilerin giyimi de gayet güzel. Belli ki adamda prensip var, duvara da bir yazı yazmış, çok hoşuma gitti. Diyor ki;

duvara da bir yazı yazmış, çok hoşuma gitti. Diyor ki;

"Sadece bileğiyle çalışan işçidir."

"Sadece bileğiyle çalışan işçidir."

Pazusu kuvvetli maşaallah, 80 kilo, 100 kilo kaldırır, demiri böyle büker filan, çat diye kırar, iyi tamam.Pazusu kuvvetli maşaallah, 80 kilo, 100 kilo kaldırır, demiri böyle büker filan, çat diye kırar, iyi tamam. Sadece bileğinin kuvvetiyle çalışan işçidir.

"Hem bileği hem kafasıyla çalışan ustadır."

Sadece bileğinin kuvvetiyle çalışan işçidir.

"Hem bileği hem kafasıyla çalışan ustadır."

Kaba kuvvet değil, kaba kuvvetin yanında bir de aklını kullanmak girince ustalık o zaman oluyor.Kaba kuvvet değil, kaba kuvvetin yanında bir de aklını kullanmak girince ustalık o zaman oluyor. Güzel, o otarif de hoşuma gitti. Üçüncü bir satır diyor ki;

Güzel, o otarif de hoşuma gitti. Üçüncü bir satır diyor ki;

"Hem bileğini, hem kafasını, hem de gönlünü kullanan sanatkârdır."

"Hem bileğini, hem kafasını, hem de gönlünü kullanan sanatkârdır."

Sanatkâr gönlünü de kullanıyor. Kalbini de katıyor işin içine.Sanatkâr gönlünü de kullanıyor. Kalbini de katıyor işin içine. Kafa ve kalp ikisi girdi mi bir işin içerisine en güzeli o.

Kafa aklı temsil, bilgiyi temsil ediyor.
Kafa ve kalp ikisi girdi mi bir işin içerisine en güzeli o.

Kafa aklı temsil, bilgiyi temsil ediyor.
Gönül de vicdanı, güzel ahlâkı temsil ediyor. Yani güzel ahlâklı bir akıllı insanGönül de vicdanı, güzel ahlâkı temsil ediyor. Yani güzel ahlâklı bir akıllı insan çok hayırlar sağlar ama akıllı olup kötü olursa Allah saklasın. Demek ki bir insanın aklı olur da kalbi olmazsa,çok hayırlar sağlar ama akıllı olup kötü olursa Allah saklasın. Demek ki bir insanın aklı olur da kalbi olmazsa, kalbi fesat olursa o zaman felaket. Ama aklı ve gönlü beraber olursa çok güzel. kalbi fesat olursa o zaman felaket. Ama aklı ve gönlü beraber olursa çok güzel. "Yalnız bileği ile çalışan işçidir. Hem bileği ile hem kalbiyle çalışan ustadır."Yalnız bileği ile çalışan işçidir. Hem bileği ile hem kalbiyle çalışan ustadır. Hem bileği, hem kafası hem kalbiyle çalışan sanatkârdır."

İşçi, usta, sanatkâr.

Hem bileği, hem kafası hem kalbiyle çalışan sanatkârdır."

İşçi, usta, sanatkâr.

En yükseği sanatkâr; ne güzel bir şey. Hemen ben de not ettim.En yükseği sanatkâr; ne güzel bir şey. Hemen ben de not ettim. Buna benzer güzel şeyler her yerde insan görebilir.Buna benzer güzel şeyler her yerde insan görebilir. Çünkü mü'min ibret alabilen bir kuldur, gözüyle baktığı zaman ibret alır.

Çünkü mü'min ibret alabilen bir kuldur, gözüyle baktığı zaman ibret alır.

Yunus Emre ne kadar güzel mesela.

Sordum sarı çiçeğe

Neden benzin sarıdır.

Yunus Emre ne kadar güzel mesela.

Sordum sarı çiçeğe

Neden benzin sarıdır.

Sarı çiçeğe ben hiç sordum mu, sen hiç sordun mu? O sarı çiçeği almış, sormuş.

Sarı çiçeğe ben hiç sordum mu, sen hiç sordun mu? O sarı çiçeği almış, sormuş.

"Ey sarı çiçek! Söyle bakalım senin benzin niye sarardı?"

Allah'tan korkuyorum.

"Ey sarı çiçek! Söyle bakalım senin benzin niye sarardı?"

Allah'tan korkuyorum.

Ölüm yakın da ondan sarardı.

Öyle demiş çiçek ona.

Ölüm yakın da ondan sarardı.

Öyle demiş çiçek ona.

Demiş falan değil ama baktığı yere sevgiyle ibretle bakıyor.

"Dertli dolap niçin inlersin?" diyor.

Demiş falan değil ama baktığı yere sevgiyle ibretle bakıyor.

"Dertli dolap niçin inlersin?" diyor.

Beygiri dolaba koşmuşlar. Kuyunun etrafında gıcır gıcır, gıcır gıcır dönüyor, çarkı döndürüyor.Beygiri dolaba koşmuşlar. Kuyunun etrafında gıcır gıcır, gıcır gıcır dönüyor, çarkı döndürüyor. Kuyudan su çekiyor. Bostan dolabı dönüyor. Bostan sulanıyor. Ama o dönerken de gıcır gıcır ses çıkarıyor.

Kuyudan su çekiyor. Bostan dolabı dönüyor. Bostan sulanıyor. Ama o dönerken de gıcır gıcır ses çıkarıyor.

Dertli dolap niye inlersin?

Derdim var inilerim. diyor. Derdi falan olduğu yok.
Dertli dolap niye inlersin?

Derdim var inilerim. diyor. Derdi falan olduğu yok.
Nihayetinde o insanların yaptığı bir alet.

Ney çalıyor. Mevlânâ diyor ki:

Nihayetinde o insanların yaptığı bir alet.

Ney çalıyor. Mevlânâ diyor ki:

"Bak, ney ne kadar üzgün. Feryat ediyor. Ayrılıklardan hasretlerden bahsediyor."

"Bak, ney ne kadar üzgün. Feryat ediyor. Ayrılıklardan hasretlerden bahsediyor."

Nereden ayrılmış?

Asıl vatanından ayılmış.

Vatan-ı aslîsi, kamışlıklaydı; oradan ayrılmış.
Nereden ayrılmış?

Asıl vatanından ayılmış.

Vatan-ı aslîsi, kamışlıklaydı; oradan ayrılmış.
Oraya kavuşmayı istiyor.

"Senin vatanın yok mu? Senin özlediğin yer yok mu?
Oraya kavuşmayı istiyor.

"Senin vatanın yok mu? Senin özlediğin yer yok mu?
Sen asıl vatanın olan âhireti özlemiyor musun? Sen Yaradan'ını özlemiyor musun?" diyeSen asıl vatanın olan âhireti özlemiyor musun? Sen Yaradan'ını özlemiyor musun?" diye sözü oraya döndürüyor. Maksat başka. İşte o bakımdan aziz ve muhterem kardeşlerim.sözü oraya döndürüyor. Maksat başka. İşte o bakımdan aziz ve muhterem kardeşlerim. Müslüman ibret almasını bilen insandır. Gözüyle bakar ibret alır. Kulağıyla duyar ibret alır. Müslüman ibret almasını bilen insandır. Gözüyle bakar ibret alır. Kulağıyla duyar ibret alır. Her olaydan kendisine çıkması gerek dersi çıkartır. Bak filanca insan ah dinde durmadı. Her olaydan kendisine çıkması gerek dersi çıkartır. Bak filanca insan ah dinde durmadı. Şöyle oldu böyle oldu. Filanca insan anasına babasına âsî geldi. Bak çocuğu ona nasıl bela oldu.Şöyle oldu böyle oldu. Filanca insan anasına babasına âsî geldi. Bak çocuğu ona nasıl bela oldu. Filanca insan bak haramdan para kazandı. Sonra nasıl Allah onu burnundan fitil fitil getirdi.

Filanca insan bak haramdan para kazandı. Sonra nasıl Allah onu burnundan fitil fitil getirdi.

Değil mi?

İnsan böyle etrafına bakıp ibretleri alabilmeli; iyi müslüman.

Değil mi?

İnsan böyle etrafına bakıp ibretleri alabilmeli; iyi müslüman.

Diğer hadîs-i şerîfe geçelim:

Diğer hadîs-i şerîfe geçelim:

İzâ esâbe'l-mükâtebü hadden ev verrese mîrâsen fe-innehû yûresü alâ kadri mâ atekaİzâ esâbe'l-mükâtebü hadden ev verrese mîrâsen fe-innehû yûresü alâ kadri mâ ateka ve yukâmü aleyhi bi-kadri ma ateka minhü.

ve yukâmü aleyhi bi-kadri ma ateka minhü.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

O devirde mâlum savaş esirlerini alırlardı, öldürmeyip hizmette kullanırlardı, hayatını bağışlarlardı.O devirde mâlum savaş esirlerini alırlardı, öldürmeyip hizmette kullanırlardı, hayatını bağışlarlardı. Köleler vardı. Sonra bu köleler Müslüman da olabiliyorlardı. Köleler vardı. Sonra bu köleler Müslüman da olabiliyorlardı. Sonra sahibi ile anlaşıp "Ben sana borcumu, diyetimi ödeyebilirim.Sonra sahibi ile anlaşıp "Ben sana borcumu, diyetimi ödeyebilirim. Ben hür olayım, ondan sonra paramı ödeyeyim, hürriyetime kavuşayım." diyenler de olabilirdi.

Ben hür olayım, ondan sonra paramı ödeyeyim, hürriyetime kavuşayım." diyenler de olabilirdi.

Bu şekilde anlaşmalı köleye mükâteb denir. Mükateb köleye bir ceza geldiğindeBu şekilde anlaşmalı köleye mükâteb denir. Mükateb köleye bir ceza geldiğinde ne kadar hürse o kadar ceza alır; yani cezanın tamamını almaz.ne kadar hürse o kadar ceza alır; yani cezanın tamamını almaz. Çünkü fıkıhta hür olan insana ceza başkadır, köle olan insana ceza başka türlüdür.

Çünkü fıkıhta hür olan insana ceza başkadır, köle olan insana ceza başka türlüdür.

Bir hadd-i şer'î'ye, şer'î bir cezaya mâruz ise ona o cezadan ne kadar tatbik edecek?

Bir hadd-i şer'î'ye, şer'î bir cezaya mâruz ise ona o cezadan ne kadar tatbik edecek?

Tam hür değil, tam köle de değil.

Tam hür değil, tam köle de değil.

"Hürriyetinin miktarı kadar ceza tatbik edilir. "Hürriyetinin miktarı kadar ceza tatbik edilir. Eğer kendisine bir miras gelmişse bir mirasa vâris olmuşsa Eğer kendisine bir miras gelmişse bir mirasa vâris olmuşsa mirastan da hakkını hürriyeti nispetinde alır." diye bildiriyor.

mirastan da hakkını hürriyeti nispetinde alır." diye bildiriyor.

Memleketimizde artık kölelik kalmadığından bu eskiye ait tarihî bir mâlumat oldu.

Memleketimizde artık kölelik kalmadığından bu eskiye ait tarihî bir mâlumat oldu.

İzâ asbeha'bnü âdeme fe-inne'l-a'dâe küllehâ tükeffiru'l-lisâne fe-tekûlü't-tekıllâhe fînâİzâ asbeha'bnü âdeme fe-inne'l-a'dâe küllehâ tükeffiru'l-lisâne fe-tekûlü't-tekıllâhe fînâ fe-innemâ nahnü bike fe-ini'stekamte'stekamnâ ve ini'vececte'a'vececnâ.

fe-innemâ nahnü bike fe-ini'stekamte'stekamnâ ve ini'vececte'a'vececnâ.

Bu da sahih bir hadîs-i şerîf, Tirmizî'den rivayet edilmiş:

Bu da sahih bir hadîs-i şerîf, Tirmizî'den rivayet edilmiş:

"Sabah oldu mu, Âdemoğlu sabaha çıktı mı, âzâların hepsi dil'e gelir; "Sabah oldu mu, Âdemoğlu sabaha çıktı mı, âzâların hepsi dil'e gelir; 'Ey lisan! Bizim için bizim nâmımıza Allah'tan kork."

'Ey lisan! Bizim için bizim nâmımıza Allah'tan kork."

Dil; konuşma vasıtası olan ağzımızdaki dilimiz. Âzâların hepsi lisân-ı hâl ile derler ki;

Dil; konuşma vasıtası olan ağzımızdaki dilimiz. Âzâların hepsi lisân-ı hâl ile derler ki;

"Bizim için Allah'tan kork. Çünkü biz sana bağlıyız; "Bizim için Allah'tan kork. Çünkü biz sana bağlıyız; sen dürüst olursan biz de dürüst oluruz, sen kıvrılırsan biz de kıvrılırız."

sen dürüst olursan biz de dürüst oluruz, sen kıvrılırsan biz de kıvrılırız."

Bu dil insanı ya cennete sokar ya cehenneme düşürür.Bu dil insanı ya cennete sokar ya cehenneme düşürür. Lâ ilâhe illallah derse cennete sokar; yalan söylettirirse günah işlettirirse, günaha batırır, Lâ ilâhe illallah derse cennete sokar; yalan söylettirirse günah işlettirirse, günaha batırır, yanlış söz verir, yanlış iş yaparsa cehenneme düşürür.

yanlış söz verir, yanlış iş yaparsa cehenneme düşürür.

Lisan çok önemli. En çok iki şey insanları cehenneme düşürüyor.Lisan çok önemli. En çok iki şey insanları cehenneme düşürüyor. Birincisi; iki dudakları arasındaki dil. Bu dili iyi kullanamamakla lisanın afetleri, felaketleri Birincisi; iki dudakları arasındaki dil. Bu dili iyi kullanamamakla lisanın afetleri, felaketleri başlarına çöküyor; oradan cehenneme düşüyorlar.başlarına çöküyor; oradan cehenneme düşüyorlar. İkincisi; iki bacakları arasındaki tenasül cihazı; onun da esiri oluyorlar, onun peşinden koşuyorlar,İkincisi; iki bacakları arasındaki tenasül cihazı; onun da esiri oluyorlar, onun peşinden koşuyorlar, oradan günaha girip oradan cehenneme düşüyorlar.

oradan günaha girip oradan cehenneme düşüyorlar.

"İnsanı iki dudağı arasıyla iki bacağı arası ekseriyetle cehenneme düşürür." diyor.

"İnsanı iki dudağı arasıyla iki bacağı arası ekseriyetle cehenneme düşürür." diyor.

diyor Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde.

diyor Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde.

Burada da buyuruluyor ki:

Burada da buyuruluyor ki:

"Sabahleyin bütün âzâlar gelirler, dile yalvarırlar: "Sabahleyin bütün âzâlar gelirler, dile yalvarırlar: Aman doğru ol! Bizim için Allah'tan kork, bize acı, merhamet et.Aman doğru ol! Bizim için Allah'tan kork, bize acı, merhamet et. Dikkat et de biz de senin yüzünden yanmayalım.Dikkat et de biz de senin yüzünden yanmayalım. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz, sen eğrilir kıvrılırsan biz de eğrilir kıvrılırız." diye bildiriliyor.

Sen doğru olursan biz de doğru oluruz, sen eğrilir kıvrılırsan biz de eğrilir kıvrılırız." diye bildiriliyor.

Muhterem kardeşlerim!

Lisan çok önemlidir.
Muhterem kardeşlerim!

Lisan çok önemlidir.
Bize Allah'ın büyük bir nimetidir. Konuşmak büyük bir meziyettir.Bize Allah'ın büyük bir nimetidir. Konuşmak büyük bir meziyettir. Bu konuşma kabiliyeti başka mahluklarda yok; sadece insana verilmiş. Bu konuşma kabiliyeti başka mahluklarda yok; sadece insana verilmiş. Çok kompleks bir sistemdir. İinsanın konuşabilmesi için çok kıymetli meziyetleri vardır.Çok kompleks bir sistemdir. İinsanın konuşabilmesi için çok kıymetli meziyetleri vardır. Beyni vardır, beyinde konuşma merkezi vardır. Bu sesleri çıkarabilmek, bu mânayı anlayabilmek,Beyni vardır, beyinde konuşma merkezi vardır. Bu sesleri çıkarabilmek, bu mânayı anlayabilmek, muazzam bir şeydir, çok büyük bir kabiliyettir.

muazzam bir şeydir, çok büyük bir kabiliyettir.

Fakat bu kabiliyetin güzel kullanılması, hak yolda kullanılması lazım. Dil ile doğruyu söylemek lazım,Fakat bu kabiliyetin güzel kullanılması, hak yolda kullanılması lazım. Dil ile doğruyu söylemek lazım, hakkı söylemek lazım, hakkı nasihat etmek lazım, zikrullahla meşgul olmak lazım. hakkı söylemek lazım, hakkı nasihat etmek lazım, zikrullahla meşgul olmak lazım. Bunu böyle söylemeyip yalan söylerse, kalp kırmakta, yalanda, dolanda, aldatmada, küfürde kullanırsaBunu böyle söylemeyip yalan söylerse, kalp kırmakta, yalanda, dolanda, aldatmada, küfürde kullanırsa o zaman insanı mahveder. Dil söylüyor, insan mahvoluyor.

o zaman insanı mahveder. Dil söylüyor, insan mahvoluyor.

Bir halk türküsü var, o aklıma geldi:

Bir halk türküsü var, o aklıma geldi:

Göz gördü, gönül sevdi a benim yüzü mâhım,

Göz gördü, gönül sevdi a benim yüzü mâhım,

Kurbanın olam var mı bunda benim günahım?

Kurbanın olam var mı bunda benim günahım?

Bak yalancıya, nasıl kıvırtıyor:

Bak yalancıya, nasıl kıvırtıyor:

"Yüzü ay gibi olan sevdiğim! Göz gördü, gönül de sevdi. "Yüzü ay gibi olan sevdiğim! Göz gördü, gönül de sevdi. Kurbanının olam var mı benim bunda günahım?"

Kurbanının olam var mı benim bunda günahım?"

Var tabi!

Var tabi!

"Var mı?" diye sorarak kabahati üzerinden atmaya çalışıyor. "Var mı?" diye sorarak kabahati üzerinden atmaya çalışıyor. "Göz gördü, gönül sevdi. Benim kabahatim yok." diyor, sıyrılmaya çalışıyor.

"Göz gördü, gönül sevdi. Benim kabahatim yok." diyor, sıyrılmaya çalışıyor.

Dur bakalım! Nereye gidiyorsun? Gel bakalım! Kabahatin var elbette.

Dur bakalım! Nereye gidiyorsun? Gel bakalım! Kabahatin var elbette.

İşte insanın dili de böyle:

İşte insanın dili de böyle:

"Ne yapalım? Dil söyledi. Al bunu buradan kopar, at ateşin içine. Pişsin, kebap olsun."

"Ne yapalım? Dil söyledi. Al bunu buradan kopar, at ateşin içine. Pişsin, kebap olsun."

Hayır! Bu kötü bir şey yaptığı zaman bütün vücut yanıyor,Hayır! Bu kötü bir şey yaptığı zaman bütün vücut yanıyor, bunun yüzünden cehenneme gidiyor. Onun için sabahları bütün âzâlar geliyorlar, buna yalvarıyorlar:

bunun yüzünden cehenneme gidiyor. Onun için sabahları bütün âzâlar geliyorlar, buna yalvarıyorlar:

"Aman! Gözünü seveyim. Etme, eyleme, bizi ateşlerde yakma." demiş oluyorlar. "Aman! Gözünü seveyim. Etme, eyleme, bizi ateşlerde yakma." demiş oluyorlar. Tabi bu bir sembolik hadîs-i şerîftir. Peygamber Efendimiz bize bir şeyi ifade etmek istiyor.

Tabi bu bir sembolik hadîs-i şerîftir. Peygamber Efendimiz bize bir şeyi ifade etmek istiyor.

Demek istiyor ki: "Tek bir uzuv ama çok önemli; bunun yüzünden cehenneme girersin,Demek istiyor ki: "Tek bir uzuv ama çok önemli; bunun yüzünden cehenneme girersin, bunun yüzünden cezaya uğrarsın, bunun yüzünden hapse girersin, bunun yüzünden cezaya uğrarsın, bunun yüzünden hapse girersin, bunun yüzünden hayatını kaybedersin, bunun yüzünden gözünün ortasına bir yumruk yersin,bunun yüzünden hayatını kaybedersin, bunun yüzünden gözünün ortasına bir yumruk yersin, gözün morarır, kafan patlar; hep bundan."

gözün morarır, kafan patlar; hep bundan."

Onun için buna dikkat etmek lazım.Onun için buna dikkat etmek lazım. Dilimizi Allah'ın zikrinde, hayrı söylemekte,Dilimizi Allah'ın zikrinde, hayrı söylemekte, hayırlı işlerde, hakkı tebliğde, dini yaymakta kullanalım.

hayırlı işlerde, hakkı tebliğde, dini yaymakta kullanalım.

Son iki hadîs-i şerîf var, onları okuyacağım.

Son iki hadîs-i şerîf var, onları okuyacağım.

İzâ asbaha ahadüküm fe'l-yekuli'l-lâhümme bike asbahnâ ve bike emseynâ ve bike nahyâ,İzâ asbaha ahadüküm fe'l-yekuli'l-lâhümme bike asbahnâ ve bike emseynâ ve bike nahyâ, ve bike nemût ve ileyke'l-masîr. Ve izâ emsâ fe'l-yekuli'l-lâhümme bike emseynâve bike nemût ve ileyke'l-masîr. Ve izâ emsâ fe'l-yekuli'l-lâhümme bike emseynâ ve bike asbahnâ ve bike nahyâ ve bike nemûtü ve ileyke'n-nüşûr.

ve bike asbahnâ ve bike nahyâ ve bike nemûtü ve ileyke'n-nüşûr.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, İmam Tirmizî hazretlerinin kitabında olan bir hadîs-i şerîf:

İmam Tirmizî hazretlerinin kitabında olan bir hadîs-i şerîf:

"Biriniz sabaha çıktığı zaman sabaha ulaştığı zaman şu duayı yapsın:"

"Biriniz sabaha çıktığı zaman sabaha ulaştığı zaman şu duayı yapsın:"

Allâhümme bike asbahnâ ve bike emseynâ.Allâhümme bike asbahnâ ve bike emseynâ. "Yâ Rabbi! Senin sayende sabaha çıkıyoruz, senin sayende akşama eriyoruz."Yâ Rabbi! Senin sayende sabaha çıkıyoruz, senin sayende akşama eriyoruz. Sen kudret veriyorsun, hayat veriyorsun, imkân veriyorsun da ondan oluyor."Sen kudret veriyorsun, hayat veriyorsun, imkân veriyorsun da ondan oluyor." Ve bike nahyâ ve bike nemût. "Senin emrinle yaşıyoruz, senin emrinle hayatımız sona eriyor, ölüyoruz."

Ve bike nahyâ ve bike nemût. "Senin emrinle yaşıyoruz, senin emrinle hayatımız sona eriyor, ölüyoruz."

"Hayatımız, vefatımız, sabaha çıkmamız, akşama ermemiz hep senden Yâ Rabbi!"

"Hayatımız, vefatımız, sabaha çıkmamız, akşama ermemiz hep senden Yâ Rabbi!"

Ve ileyke'l-masîr. "Sana dönüp geleceğiz. Yâ Rabbi! Dönüşümüz sana.Ve ileyke'l-masîr. "Sana dönüp geleceğiz. Yâ Rabbi! Dönüşümüz sana. Varacağımız yer senin huzurun, sana geleceğiz Yâ Rabbi!"

Varacağımız yer senin huzurun, sana geleceğiz Yâ Rabbi!"

"Akşama eriştiği zaman da şöyle desin:"

"Akşama eriştiği zaman da şöyle desin:"

"Yâ Rabbi! Seninle akşamladık, seninle sabaha ereceğiz; seninle hayattayız, seninle öleceğiz. "Yâ Rabbi! Seninle akşamladık, seninle sabaha ereceğiz; seninle hayattayız, seninle öleceğiz. Sen bizi öldükten sonra dirilteceksin."

Sen bizi öldükten sonra dirilteceksin."

Peygamber Efendimiz bu duada neyi anlatmış oluyor?

Peygamber Efendimiz bu duada neyi anlatmış oluyor?

Bunu söyleyen kul, neyi ifade etmiş oluyor?

Bunu söyleyen kul, neyi ifade etmiş oluyor?

Her şeyin Allah'tan olduğunu; kendisinin de Allah'ın kulu olupHer şeyin Allah'tan olduğunu; kendisinin de Allah'ın kulu olup Allah'ın kaderinin hudutları içinde her şeyinin, tüm faaliyetlerinin ona bağlı olduğunu düşünüyor:

Allah'ın kaderinin hudutları içinde her şeyinin, tüm faaliyetlerinin ona bağlı olduğunu düşünüyor:

Uyanması O'ndan, uyanamaması O'ndan; yaşaması O'ndan, ölmesi O'ndan;Uyanması O'ndan, uyanamaması O'ndan; yaşaması O'ndan, ölmesi O'ndan; sabaha çıkabilmesi O'ndan, sabaha erişememesi O'ndan;sabaha çıkabilmesi O'ndan, sabaha erişememesi O'ndan; akşama ulaşabilmesi O'ndan, ulaşamaması O'ndan; yaşaması O'ndan, yaşamaması O'ndan.

akşama ulaşabilmesi O'ndan, ulaşamaması O'ndan; yaşaması O'ndan, yaşamaması O'ndan.

Biz Allah'ın huzuruna varacağız; öleceğiz ama tekrar dirileceğiz.Biz Allah'ın huzuruna varacağız; öleceğiz ama tekrar dirileceğiz. Demek ki insanın sabah akşam bu şuurda olması iyi olacak.

Demek ki insanın sabah akşam bu şuurda olması iyi olacak.

Her şeyin Allah'tan olduğunu bilen insan Allah ehli olur,Her şeyin Allah'tan olduğunu bilen insan Allah ehli olur, Allah'a itaatli kul olur, Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik iş yapar.

Allah'a itaatli kul olur, Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik iş yapar.

Gelelim sayfanın sonuncu hadîs-i şerîfine,Gelelim sayfanın sonuncu hadîs-i şerîfine, bunu, bu sonuncu hadîs-i şerîfi çoluk çocuğunuza da, hanımınıza da herkese de anlatın,bunu, bu sonuncu hadîs-i şerîfi çoluk çocuğunuza da, hanımınıza da herkese de anlatın, bakın Peygamber Efendimiz ne buyuruyor;

bakın Peygamber Efendimiz ne buyuruyor;

İzâ asbaha iblîsü aleyhillâne bease cünûdehû fe-yekûlü: Men edalle müslimen elbestühü't-tâceİzâ asbaha iblîsü aleyhillâne bease cünûdehû fe-yekûlü: Men edalle müslimen elbestühü't-tâce fe-yecîûne fe-yekûlûne hâzâ lem ezel bihî hattâ talleka'mreetehû fe-yecîûne fe-yekûlûne hâzâ lem ezel bihî hattâ talleka'mreetehû fe-yekûlü fe-yûşikü en-yetezevvece ve yecîüu hâzâ fe-yekûlü lem ezel bihi'l-yevme hattâfe-yekûlü fe-yûşikü en-yetezevvece ve yecîüu hâzâ fe-yekûlü lem ezel bihi'l-yevme hattâ akka vâlideyhi fe-yekûlü fe-yûşikü en-yeberreakka vâlideyhi fe-yekûlü fe-yûşikü en-yeberre ve yecîü hâzâ fe-yekûlü hattâ eşreke fe-yekûlü ente ente ve yülbisühü't-tâc.

ve yecîü hâzâ fe-yekûlü hattâ eşreke fe-yekûlü ente ente ve yülbisühü't-tâc.

Ebû Musa hazretlerinden bir hadîs-i şerîf; Teberânî'de ve Müstedrek'te var.

Ebû Musa hazretlerinden bir hadîs-i şerîf; Teberânî'de ve Müstedrek'te var.

Bu sonuncu hadîs-i şerîf, şeytanla ilgili.

Bu sonuncu hadîs-i şerîf, şeytanla ilgili.

İzâ asbaha iblîsü aleyhilla'ne. "Şeytanların reisi, sabaha çıktığı zaman."İzâ asbaha iblîsü aleyhilla'ne. "Şeytanların reisi, sabaha çıktığı zaman." Bease cünûdehû. "Ordusunu kaldırır, etrafa gönderir, sevk eder."

Bease cünûdehû. "Ordusunu kaldırır, etrafa gönderir, sevk eder."

"Sen şuraya gideceksin, sen şuraya gideceksin." diyerek hepsine vazife paylaşımı yapıyor. "Sen şuraya gideceksin, sen şuraya gideceksin." diyerek hepsine vazife paylaşımı yapıyor. "Bir şeytanlık yapsınlar." diye, hepsini bir tarafa, bir belaya gönderecek.

"Bir şeytanlık yapsınlar." diye, hepsini bir tarafa, bir belaya gönderecek.

Fakat dermiş ki:

Fakat dermiş ki:

Fe-yekûlü men edalle müslimen elbestümü't-tâc.Fe-yekûlü men edalle müslimen elbestümü't-tâc. "Kim bir müslümanı saptırırsa akşamleyin onun başına bir taç geçireceğim; şeytanlık tâcı!"

"Kim bir müslümanı saptırırsa akşamleyin onun başına bir taç geçireceğim; şeytanlık tâcı!"

Mükâfat, yani o şeytan şampiyon olacak.

Mükâfat, yani o şeytan şampiyon olacak.

Fe-yecîûne fe-yekûlûne. "Sonra dönüp gelirler."

Fe-yecîûne fe-yekûlûne. "Sonra dönüp gelirler."

Sabah İblis'in yanından gittiler, dağıldılar.Sabah İblis'in yanından gittiler, dağıldılar. Her birisi şeytanlık yapacağı mahalleye, şeytanlık yapacağı adamın başına gitti;Her birisi şeytanlık yapacağı mahalleye, şeytanlık yapacağı adamın başına gitti; akşama kadar şeytanlık faaliyetleri yaptılar.akşama kadar şeytanlık faaliyetleri yaptılar. Geldiler; reisleri olan İblis'e tekmil veriyorlar, ne yaptıklarını söylüyorlar.

Geldiler; reisleri olan İblis'e tekmil veriyorlar, ne yaptıklarını söylüyorlar.

Hâzâ lem ezel bihî hattâ talleka'mreeteh. "Ben filanca kula gittim,Hâzâ lem ezel bihî hattâ talleka'mreeteh. "Ben filanca kula gittim, başına musallat oldum, tebelleş oldum, hiç yanından ayrılmadım, kışkırttım, körükledim; başına musallat oldum, tebelleş oldum, hiç yanından ayrılmadım, kışkırttım, körükledim; nihayet karısını boşattırdım, yuvayı yıktım, ikisi boşandılar." nihayet karısını boşattırdım, yuvayı yıktım, ikisi boşandılar." Fe-yekûlü fe-yûşikü en-yetezevvec. "İyi ama yine evlenebilir."

Fe-yekûlü fe-yûşikü en-yetezevvec. "İyi ama yine evlenebilir."

Pek beğenmiyor. İyi bir şeytanlık yapmışsın, yuva yıkmışsın ama yeniden evlenebilir, barışıp evlenebilir.Pek beğenmiyor. İyi bir şeytanlık yapmışsın, yuva yıkmışsın ama yeniden evlenebilir, barışıp evlenebilir. "Evlenebilir." sözünde iki mâna var. Bir insanın bekâr kalması şeytanın daha çok işine geliyor. "Evlenebilir." sözünde iki mâna var. Bir insanın bekâr kalması şeytanın daha çok işine geliyor. Bir kimse evlendiği zaman şeytan; "Bu adam elimden kaçıyor." diye ağlarmış, inlermiş.

Bir kimse evlendiği zaman şeytan; "Bu adam elimden kaçıyor." diye ağlarmış, inlermiş.

Neden?

Neden?

"Harama sapmayacak, günah işlemeyecek, doğru düzgün bir insan olacak." diye ağlarmış."Harama sapmayacak, günah işlemeyecek, doğru düzgün bir insan olacak." diye ağlarmış. "Ayırdım." diyor ama yine evlenebilir;"Ayırdım." diyor ama yine evlenebilir; ya boşadığı ile evlenir, ara düzelmiş olur ya da bir başkasıyla evlenir, yine namusunu korur.ya boşadığı ile evlenir, ara düzelmiş olur ya da bir başkasıyla evlenir, yine namusunu korur. Çok mühim görmüyor. Ola ki gene evlenir; olmadı.

Çok mühim görmüyor. Ola ki gene evlenir; olmadı.

Yecîü hâzâ fe-yekûlü lem ezel bihi'l-yevme hattâ akka vâlideyni.Yecîü hâzâ fe-yekûlü lem ezel bihi'l-yevme hattâ akka vâlideyni. "Filanca insana tebelleş oldum, musallat oldum; onu azdırdım, kızdırdım, şaşırttım, "Filanca insana tebelleş oldum, musallat oldum; onu azdırdım, kızdırdım, şaşırttım, ayağını kaydırttım, anasına babasına isyan ettirdim, dik başlılık yaptırdım."

ayağını kaydırttım, anasına babasına isyan ettirdim, dik başlılık yaptırdım."

Bu da fena! Bir evlat anasının babasının bedduasını aldı mı iflah olmaz, mahvolur, imanla göçemez.

Bu da fena! Bir evlat anasının babasının bedduasını aldı mı iflah olmaz, mahvolur, imanla göçemez.

Peygamber Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken her basamakta bir kere "âmîn, âmîn, âmîn" dedi.

Peygamber Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken her basamakta bir kere "âmîn, âmîn, âmîn" dedi.

Dediler ki: "Yâ Resûlallah! Minbere çıkarken eskiden her basamakta "âmîn" demiyordun.Dediler ki: "Yâ Resûlallah! Minbere çıkarken eskiden her basamakta "âmîn" demiyordun. Bu sefer niye dedin?"

Bu sefer niye dedin?"

"Cebrail geldi, beddua etti, ben de onlara 'âmîn' dedim." buyurdu:

"Cebrail geldi, beddua etti, ben de onlara 'âmîn' dedim." buyurdu:

"'Anasına babasına yetiştiği halde cenneti kazanamayan evlada yazıklar olsun! Burnu yerde sürtsün.' dedi."

"'Anasına babasına yetiştiği halde cenneti kazanamayan evlada yazıklar olsun! Burnu yerde sürtsün.' dedi."

Cebrail aleyhisselam beddua etmiş; o da "âmîn" buyurmuş.

Cebrail aleyhisselam beddua etmiş; o da "âmîn" buyurmuş.

İnsanın anası babası sağ mı?

İnsanın anası babası sağ mı?

"Elini öpsün, ayağını öpsün, ne yapsın etsin hayır duasını alsın; cenneti kazansın." demek.

"Elini öpsün, ayağını öpsün, ne yapsın etsin hayır duasını alsın; cenneti kazansın." demek.

Şeytan musallat olmuş, akşama kadar kızdırmış, anasına babasına dik başlılık ettirmiş, âsi etmiş.

Şeytan musallat olmuş, akşama kadar kızdırmış, anasına babasına dik başlılık ettirmiş, âsi etmiş.

Bakalım şeytan ona ne diyor?

Bakalım şeytan ona ne diyor?

Fe-yûşiku en-yeberre. "Yine pişman olur, elini öper, iyilik yapar,Fe-yûşiku en-yeberre. "Yine pişman olur, elini öper, iyilik yapar, itaat eder, evlatlık yapar, gönlünü alabilir."

itaat eder, evlatlık yapar, gönlünü alabilir."

Bunu da çok sağlam görmedi, iyi değil; bir şeytanlık yapmış ama yine düzelebilir. Onu da geçiyor.Bunu da çok sağlam görmedi, iyi değil; bir şeytanlık yapmış ama yine düzelebilir. Onu da geçiyor. Ve yecîü hâzâ fe-yekûlü lem ezel bihî hattâ eşreke. "Bir şeytan da geliyor, diyor kiVe yecîü hâzâ fe-yekûlü lem ezel bihî hattâ eşreke. "Bir şeytan da geliyor, diyor ki 'Ben de birisinin yakasına yapıştım, kalbine vesveseyi verdim, şaşırttım, kışkırttım, saptırdım. 'Ben de birisinin yakasına yapıştım, kalbine vesveseyi verdim, şaşırttım, kışkırttım, saptırdım. Nihayet Müslümanlıktan çıktı, müşrik oldu. İmandan çıktı, ayağı kaydı gitti.'" Nihayet Müslümanlıktan çıktı, müşrik oldu. İmandan çıktı, ayağı kaydı gitti.'" Fe-yekûlu ente ente. "O zaman şeytan der ki 'Aradığım sensin sen."Fe-yekûlu ente ente. "O zaman şeytan der ki 'Aradığım sensin sen." Fe-elbesehümü't-tâc "Ve o şeytanlık, şampiyonluk tâcını ona giydirir."

Fe-elbesehümü't-tâc "Ve o şeytanlık, şampiyonluk tâcını ona giydirir."

Muhterem kardeşlerim!

Muhterem kardeşlerim!

Şeytanın beğendiği küçük şeytan hangisi?

Şeytanın beğendiği küçük şeytan hangisi?

İnsanı imandan çıkarıp küfre düşüren. Çünkü bir insan küfre düştü mü dünyası âhireti mahvoluyor.İnsanı imandan çıkarıp küfre düşüren. Çünkü bir insan küfre düştü mü dünyası âhireti mahvoluyor. Ebedî olarak cehennemde yanacak kimse oluyor. Şeytan en çok bundan memnun oluyor;Ebedî olarak cehennemde yanacak kimse oluyor. Şeytan en çok bundan memnun oluyor; müşrik olduğu zaman, imandan kaydığı zaman memnun oluyor.

müşrik olduğu zaman, imandan kaydığı zaman memnun oluyor.

Muhterem kardeşlerim!

Onun için kendinize çok dikkat edin, yakınlarınıza çok dikkat edin;
Muhterem kardeşlerim!

Onun için kendinize çok dikkat edin, yakınlarınıza çok dikkat edin;
vebali, mesuliyeti omzunuzda olan evlatlarınıza çok dikkat edin.vebali, mesuliyeti omzunuzda olan evlatlarınıza çok dikkat edin. İmandan ayakları kaymasın, şirke küfre düşmesinler; en mühim şey bu!

İmandan ayakları kaymasın, şirke küfre düşmesinler; en mühim şey bu!

Allah'a bağlılığında, Müslümanlığında bir sapıtma, bir gevşeme, bir raydan çıkma olmasın.Allah'a bağlılığında, Müslümanlığında bir sapıtma, bir gevşeme, bir raydan çıkma olmasın. En mühim şey bu! Ondan sonra annenize babanıza itaatli olun, En mühim şey bu! Ondan sonra annenize babanıza itaatli olun, karı koca iseniz birbirinize karşı müşfik olun, yuvayı bozmayın,karı koca iseniz birbirinize karşı müşfik olun, yuvayı bozmayın, hayırlı işlere koşturun, ibadet ve taatte devam eyleyin.

hayırlı işlere koşturun, ibadet ve taatte devam eyleyin.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi imandan ayırmasın, küfre düşürmesin,Allahu Teâlâ hazretleri bizi imandan ayırmasın, küfre düşürmesin, sevmediği işler yaptırmasın, sevdiği yolda daim eylesin. sevmediği işler yaptırmasın, sevdiği yolda daim eylesin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip ve müyesser eylesin.

Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip ve müyesser eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2