Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Hayırseverlik ve Dinimizin Sosyal Sorumluluğu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Recep 1421 / 05.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kişinin Sıhhatli Zamanındayken Hayır Yoluna Verdiği Bir Dirhem, Hayrını Hasenatını Sağlıklı İken Yap, Sadaka Vermekten Mal Azalmaz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hayırseverlik ve Dinimizin Sosyal Sorumluluğu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Recep 1421 / 05.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kişinin Sıhhatli Zamanındayken Hayır Yoluna Verdiği Bir Dirhem, Hayrını Hasenatını Sağlıklı İken Yap, Sadaka Vermekten Mal Azalmaz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Dirhemü'r-racülin yünfiku fî sihhatihî hayrün min itki rakabetin inde mevtihî. Dirhemü'r-racülin yünfiku fî sihhatihî hayrün min itki rakabetin inde mevtihî.

Ebu'ş-Şeyh rahmetullahi aleyh, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki Peygamberimiz,Ebu'ş-Şeyh rahmetullahi aleyh, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki Peygamberimiz, serverimiz, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyorlar: serverimiz, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyorlar:

Dirhemü'r-racülin yünfiku fî sihhatihî hayrün min itki rakabetin inde mevtihî.Dirhemü'r-racülin yünfiku fî sihhatihî hayrün min itki rakabetin inde mevtihî. "Kişinin sıhhatli zamanındayken hayır yoluna infak ettiği, verdiği bir dirhemi, öleceği zaman yatağında"Kişinin sıhhatli zamanındayken hayır yoluna infak ettiği, verdiği bir dirhemi, öleceği zaman yatağında köle âzat etmekten daha kıymetlidir, daha hayırlıdır!" Bir köle âzat etmekten daha kıymetlidir! köle âzat etmekten daha kıymetlidir, daha hayırlıdır!"

Bir köle âzat etmekten daha kıymetlidir!

"Sağlığında iken verdiği bir dirhem, ölüm döşeğinde iken âzat edeceği bir köleden"Sağlığında iken verdiği bir dirhem, ölüm döşeğinde iken âzat edeceği bir köleden daha sevaplıdır, daha hayırlıdır." Dirhem ve dinar o zamanın paralarının isimleridir.daha sevaplıdır, daha hayırlıdır."

Dirhem ve dinar o zamanın paralarının isimleridir.
Altın paraya dinar, gümüş paraya da dirhem derler. Gümüş para o kadar çok kıymetli değil.Altın paraya dinar, gümüş paraya da dirhem derler. Gümüş para o kadar çok kıymetli değil. Altın para kıymetli, gümüş para şimdiki zamanın bozukluğu gibi… Altın para kıymetli, gümüş para şimdiki zamanın bozukluğu gibi…

Köle âzat etmek çok sevaplı, çok büyük mükâfatı var. Köleyi almak da satmak da bayağı pahalı.Köle âzat etmek çok sevaplı, çok büyük mükâfatı var. Köleyi almak da satmak da bayağı pahalı. Onu bu devirde belki bir araba almaya benzetebiliriz. Onu bu devirde belki bir araba almaya benzetebiliriz. Herkes araba alamıyor çünkü parası yetmiyor. Araba almak kolay olmuyor.Herkes araba alamıyor çünkü parası yetmiyor. Araba almak kolay olmuyor. Onun için ancak parası olan alabiliyor. İyisini de herkes alamıyor.Onun için ancak parası olan alabiliyor. İyisini de herkes alamıyor. Parası yetmeyen mecburen gidiyor; kullanılmış, çarpılmış, tamir görmüş falan alıyor.Parası yetmeyen mecburen gidiyor; kullanılmış, çarpılmış, tamir görmüş falan alıyor. Ama yine de araba sahibi olmak herkesin gücünün dâhilinde değil, herkes alamıyor. Ama yine de araba sahibi olmak herkesin gücünün dâhilinde değil, herkes alamıyor.

O devirde köle almak da öyleydi.O devirde köle almak da öyleydi. Köle de herkesin para yetirip de yapabildiği bir şey değildi.Köle de herkesin para yetirip de yapabildiği bir şey değildi. Köle, onun bütün işlerini boğaz tokluğuna yapardı. Asgarî maaş, emeklilik, ikramiye, bir şey yok!Köle, onun bütün işlerini boğaz tokluğuna yapardı. Asgarî maaş, emeklilik, ikramiye, bir şey yok! Boğaz tokluğuna malı istediği gibi kullanırdı. Boğaz tokluğuna malı istediği gibi kullanırdı. Yalnız Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, kölelere merhamet etmenin, Yalnız Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, kölelere merhamet etmenin, iyi davranmanın, insanın kendi yediğinden ona yedirmesinin, iyi davranmanın, insanın kendi yediğinden ona yedirmesinin, giydiğinden giydirmesinin sevap olduğunu beyan etmiştir.giydiğinden giydirmesinin sevap olduğunu beyan etmiştir. Ve köle âzat etmenin çok sevap olduğunu bildirerekVe köle âzat etmenin çok sevap olduğunu bildirerek köleleri mümkün oldukça hürriyetine kavuşturmaya teşvik etmiştir. köleleri mümkün oldukça hürriyetine kavuşturmaya teşvik etmiştir.

Ama köle; "Otur." dediği yerde oturur, "Çalış." dediği yerde çalışır, "Git." dediği zaman gider;Ama köle; "Otur." dediği yerde oturur, "Çalış." dediği yerde çalışır, "Git." dediği zaman gider; adamın bütün işlerini yapar. Hem de parasız, boğaz tokluğuna! "Git hurma bahçesini çapala." adamın bütün işlerini yapar. Hem de parasız, boğaz tokluğuna!

"Git hurma bahçesini çapala."

"Baş üstüne." "Git hurmaları topla." "Baş üstüne." "Baş üstüne."

"Git hurmaları topla."

"Baş üstüne."

"Git hurmaları filanca dükkâna ver, kuyudan su çek, bahçeyi sula, odunları topla…" "Baş üstüne." "Git hurmaları filanca dükkâna ver, kuyudan su çek, bahçeyi sula, odunları topla…"

"Baş üstüne."

Adama büyük yardımcı.Adama büyük yardımcı. Büyük kıymeti var.Büyük kıymeti var. Bozuk para nerede bir güzel araba, Mercedes, Volvo veya Volkswagen, Passat nerede?!..Bozuk para nerede bir güzel araba, Mercedes, Volvo veya Volkswagen, Passat nerede?!.. Bir insanın her işini kendisinin yapmak zorunda kalması; odununu sırtında taşıması,Bir insanın her işini kendisinin yapmak zorunda kalması; odununu sırtında taşıması, çamaşırını kendisinin yıkaması, suyunu kendisinin getirmesi nerede bir yere oturup da birisineçamaşırını kendisinin yıkaması, suyunu kendisinin getirmesi nerede bir yere oturup da birisine "Şunu getir." diye söyleyip onun da o işleri yapması nerede?!.. "Şunu getir." diye söyleyip onun da o işleri yapması nerede?!..

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; "Sağlığında bir dirhem verirsePeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; "Sağlığında bir dirhem verirse tam vefat edeceği zaman bir köle âzat etmekten daha hayırlı!" diyor. tam vefat edeceği zaman bir köle âzat etmekten daha hayırlı!" diyor.

Bu konuda bir başka hadîs-i şerîfi var. Peygamber Efendimiz o hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Bu konuda bir başka hadîs-i şerîfi var. Peygamber Efendimiz o hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

Tasaddak ve ente sahîhün şehîhün.Tasaddak ve ente sahîhün şehîhün. "Parayı severken, içinde para arzusu kuvvetli iken, o cimriliğini kır; hayrını hasenatını sağlıklı iken yap!" buyuruyor. "Parayı severken, içinde para arzusu kuvvetli iken, o cimriliğini kır; hayrını hasenatını sağlıklı iken yap!" buyuruyor.

Bakâe ve tehâfül-fakr. Bakâe ve tehâfül-fakr.

"Aman ben paraları verirsem çoluk çocuğuma bir şey kalmayacak!"Aman ben paraları verirsem çoluk çocuğuma bir şey kalmayacak! En iyisi ben bunları vermeyeyim, depo edeyim, doldurayım…" diye fakirlikten korktuğunEn iyisi ben bunları vermeyeyim, depo edeyim, doldurayım…" diye fakirlikten korktuğun ve "Daha çok yaşarım inşaallah, daha gencim, ölmem." dediğin zaman vermeye dikkat et. ve "Daha çok yaşarım inşaallah, daha gencim, ölmem." dediğin zaman vermeye dikkat et.

Necip Fazıl'ın; Arzular kanımda bir çağlayan şırıl şırıl dediği gibi;Necip Fazıl'ın;

Arzular kanımda bir çağlayan şırıl şırıl

dediği gibi;
daha çok yaşarım, dur bakalım, çocukları evlendireceğim, torunları göreceğiz,daha çok yaşarım, dur bakalım, çocukları evlendireceğim, torunları göreceğiz, torunların torunlarını göreceğiz vs... torunların torunlarını göreceğiz vs... Yaşamayı ümit ettiğin, fakirlikten korktuğun, sağlıklı olduğun zaman,Yaşamayı ümit ettiğin, fakirlikten korktuğun, sağlıklı olduğun zaman, içinde mal sevgisi, arzusu capcanlı iken ver! O zaman kıymetli.içinde mal sevgisi, arzusu capcanlı iken ver! O zaman kıymetli. Bu şartlarla, öyle iken vermeyi tavsiye ediyor. Ve hayır yapmayı tehir etme! Ne zamana? Bu şartlarla, öyle iken vermeyi tavsiye ediyor.

Ve hayır yapmayı tehir etme!

Ne zamana?

Vefat edeceğin zamana tehir etme! O vefat edeceğin zaman diyeceksin ki; Vefat edeceğin zamana tehir etme! O vefat edeceğin zaman diyeceksin ki;

"Falanca yerdeki tarlamı Merkez Kur'an Kursuna verdim, filanca yerdeki dükkânımı"Falanca yerdeki tarlamı Merkez Kur'an Kursuna verdim, filanca yerdeki dükkânımı filanca Kur'an Kursuna vakfettim. Falanca mülkü filanca akrabama verdim.filanca Kur'an Kursuna vakfettim. Falanca mülkü filanca akrabama verdim. Şunu şuna, şunu şuna verdim, şu onundur, şu onundur…" Şunu şuna, şunu şuna verdim, şu onundur, şu onundur…"

O zamana tehir etme, zaten onun olacak!O zamana tehir etme, zaten onun olacak! Sen böyle desen de demesen de ruhunu teslim edince zaten mirasçılar çullanacak.Sen böyle desen de demesen de ruhunu teslim edince zaten mirasçılar çullanacak. Zaten onun bunun olacak. Sen hayır yapsan yapmasan da olacak.Zaten onun bunun olacak. Sen hayır yapsan yapmasan da olacak. Nasıl olsa mal başkasının oluyor. Saniyeler kalmış, dakikalar veya saatler kalmış. Öyle değil! Nasıl olsa mal başkasının oluyor. Saniyeler kalmış, dakikalar veya saatler kalmış. Öyle değil! Peygamber Efendimiz; "Sağlıklı iken mal sevgisi varken yaşamayı umuyorkenPeygamber Efendimiz; "Sağlıklı iken mal sevgisi varken yaşamayı umuyorken fakirlikten korkuyorken bütün bu duygularını yenip hayrını o zaman yap!" buyuruyor.fakirlikten korkuyorken bütün bu duygularını yenip hayrını o zaman yap!" buyuruyor. Burada şu kadarcık bir bozuk para harcamanın ölürken çok çok hayırlar yapmaktan Burada şu kadarcık bir bozuk para harcamanın ölürken çok çok hayırlar yapmaktan daha hayırlı olduğunu öğrenmiş oluyoruz. daha hayırlı olduğunu öğrenmiş oluyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimize hayır hasenât yapma fırsatı, sevgisi, duygusu ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri hepimize hayır hasenât yapma fırsatı, sevgisi, duygusu ihsan eylesin.

Beni çok duygulandırdığı için Peygamber Efendimiz'in bir başka hadîs-i şerîfini deBeni çok duygulandırdığı için Peygamber Efendimiz'in bir başka hadîs-i şerîfini de yine bu münasebetle nakletmek isterim. Peygamber Efendimiz yeminle söylüyor ki; yine bu münasebetle nakletmek isterim. Peygamber Efendimiz yeminle söylüyor ki;

"Vallahi hayır yapmaktan, zekât, sadaka vermekten mal azalmaz!" Peygamber Efendimiz yemin ediyor. "Vallahi hayır yapmaktan, zekât, sadaka vermekten mal azalmaz!"

Peygamber Efendimiz yemin ediyor.

Neden? Çünkü bir hayır sahibi Allah'ın sevdiği veçhile bir hayır yaparsaNeden?

Çünkü bir hayır sahibi Allah'ın sevdiği veçhile bir hayır yaparsa
Allah onun kat kat fazlasını ona ihsan eder. Allah onun kat kat fazlasını ona ihsan eder. Allah celle celâlüh, hayır yapmaktan çekinip sıkılıp cimrilik yapanın da malına telefat verir.Allah celle celâlüh, hayır yapmaktan çekinip sıkılıp cimrilik yapanın da malına telefat verir. Hadîs-i şerîfte; "Yangın, zelzele vs. zekâtın, öşrün verilmemesinden olur!" diye bildiriliyor. Neden? Hadîs-i şerîfte;

"Yangın, zelzele vs. zekâtın, öşrün verilmemesinden olur!" diye bildiriliyor.

Neden?

Sen malını -gocunuyorsun, sakınıyorsun- vermekten korkuyorsun.Sen malını -gocunuyorsun, sakınıyorsun- vermekten korkuyorsun. Elimden kaçar diye korumaya çalışıyorsun,Elimden kaçar diye korumaya çalışıyorsun, Allah da sen öyle istediğinden aksine onu elinden bir vesile ile alıyor! Allah da sen öyle istediğinden aksine onu elinden bir vesile ile alıyor!

Adapazarı'nda bir arkadaşı hiç unutmam.Adapazarı'nda bir arkadaşı hiç unutmam. Bizim vakfımızda toplantı yaptık. Ramazan geliyor. Daire tuttuk; namaz kılınacak, iftarlar verilecek.Bizim vakfımızda toplantı yaptık. Ramazan geliyor. Daire tuttuk; namaz kılınacak, iftarlar verilecek. Para toplayalım dedik. Arkadaş çıkardı; "Ben şu kadar vereyim." dedi. Herkes bir miktar söyledi.Para toplayalım dedik. Arkadaş çıkardı; "Ben şu kadar vereyim." dedi. Herkes bir miktar söyledi. O da o zamana göre bayağı büyük bir rakam söyledi. İyi bir mobilyacı arkadaş.O da o zamana göre bayağı büyük bir rakam söyledi. İyi bir mobilyacı arkadaş. Çok yüksek bir para söyledi. Birkaç gün sonra bana anlatıyor. Kendisinin başından geçmiş olay. Çok yüksek bir para söyledi. Birkaç gün sonra bana anlatıyor. Kendisinin başından geçmiş olay.

Nur içinde yatsın çok cömert, çok iyi bir babası vardı. Allah kabrini cennet bahçesi eylesin.Nur içinde yatsın çok cömert, çok iyi bir babası vardı. Allah kabrini cennet bahçesi eylesin. Ruhunu şâd eylesin. Babasının bir arkadaşı yolda bunu yakalamış, "Gel buraya yeğenim." demiş.Ruhunu şâd eylesin.

Babasının bir arkadaşı yolda bunu yakalamış, "Gel buraya yeğenim." demiş.
Babasının arkadaşı olduğu için ilgileniyor. "Yeğen" diyor ama o da evli, çoluk çocuk sahibi insan.Babasının arkadaşı olduğu için ilgileniyor. "Yeğen" diyor ama o da evli, çoluk çocuk sahibi insan. Dükkânı var, işi, apartmanı var… Her şeyi var. Toy tecrübesiz bir insan değil. Adam; Dükkânı var, işi, apartmanı var… Her şeyi var. Toy tecrübesiz bir insan değil. Adam;

"Gel bakalım buraya." demiş. "Buyur amca." demiş. Tabii babasının arkadaşı olduğu için "amca" diyor. "Gel bakalım buraya." demiş.

"Buyur amca." demiş.

Tabii babasının arkadaşı olduğu için "amca" diyor.

"Sen dün akşam bir vakıfta hayra şu kadar külliyetli para vermişsin!" demiş. "Sen dün akşam bir vakıfta hayra şu kadar külliyetli para vermişsin!" demiş.

"Evet, ben Allah kabul ederse öyle bir söz verdim, doğru duymuşsun." "Evet, ben Allah kabul ederse öyle bir söz verdim, doğru duymuşsun."

"Öyle yapma, çocukluk etme! Olur mu, o kadar çok para öyle pattadak hayra verilir mi?!.." "Öyle yapma, çocukluk etme! Olur mu, o kadar çok para öyle pattadak hayra verilir mi?!.."

"Amca, dünya fâni! Senin arkadaşın olan babam vefat ediverdi."Amca, dünya fâni! Senin arkadaşın olan babam vefat ediverdi. Bize de bir gün ölüm gelecek, hayır yapmamız lazım." Böyle deyince adam bu sözden alınmış: Bize de bir gün ölüm gelecek, hayır yapmamız lazım."

Böyle deyince adam bu sözden alınmış:

"Bana bak yeğenim, beni ölümle korkutma!" demiş. "Bana bak yeğenim, beni ölümle korkutma!" demiş.

Tabii o kendisini savunmak için söylüyor ama bir de ondan alınmış: "Beni ölümle tehdit etme!" demiş. Tabii o kendisini savunmak için söylüyor ama bir de ondan alınmış:

"Beni ölümle tehdit etme!" demiş.

"Yok, tehdit etmiyorum. Âhirete sermaye olsun diye verdim, kendim için söylüyorum." demiş. "Yok, tehdit etmiyorum. Âhirete sermaye olsun diye verdim, kendim için söylüyorum." demiş.

Yeminle söylüyor: "Birkaç gün sonra o adamın başına öyle bir hâl geldi ki ibret-i âlem!Yeminle söylüyor:

"Birkaç gün sonra o adamın başına öyle bir hâl geldi ki ibret-i âlem!
Adapazarı'nın en merkezî, en kıymetli, en pahalı yerinde çok büyük bir boş arazisi, arsası vardı.Adapazarı'nın en merkezî, en kıymetli, en pahalı yerinde çok büyük bir boş arazisi, arsası vardı. Oraya iş hanı vs. yapmayı düşünüyordu. Milyarlar akacaktı. Çok kârlı bir yer.Oraya iş hanı vs. yapmayı düşünüyordu. Milyarlar akacaktı. Çok kârlı bir yer. Belediye meclisi karar almış, istimlak edivermiş!" "İstimlak ederse istimlak bedelini verirler..." Belediye meclisi karar almış, istimlak edivermiş!"

"İstimlak ederse istimlak bedelini verirler..."

Senin bu sözüne herkes güler! Belediye istimlak bedelini neye göre verecek? Senin bu sözüne herkes güler!

Belediye istimlak bedelini neye göre verecek?

Beyannameye göre verecek. Beyannamede sen onun kıymetini ne kadar gösterdiysen öyle verecek.Beyannameye göre verecek. Beyannamede sen onun kıymetini ne kadar gösterdiysen öyle verecek. Hakiki fiyatını vermez ki! Taksit taksit verecek, öldürecek. Gitti… Hakiki fiyatını vermez ki! Taksit taksit verecek, öldürecek. Gitti…

"Benim verdiğim hayrı ayıpladı, bana vermemeyi öğütledi ama Allah onun vermediği parasını"Benim verdiğim hayrı ayıpladı, bana vermemeyi öğütledi ama Allah onun vermediği parasını benim verdiğim hayrın belki yüz katını elinden çatır çatır aldı!" diyor. İşte misal! benim verdiğim hayrın belki yüz katını elinden çatır çatır aldı!" diyor. İşte misal!

Cenâb-ı Hak cömertlik yapana verir, vallahi malı azalmaz!Cenâb-ı Hak cömertlik yapana verir, vallahi malı azalmaz! Cimrilik yapanın da malını azaltır, elinden alır, telefat verir! Allah korusun.Cimrilik yapanın da malını azaltır, elinden alır, telefat verir!

Allah korusun.
Allah yanlış iş yaptırmasın. Arabası kaza yapar, gemisi batar, harmanı yanar...Allah yanlış iş yaptırmasın. Arabası kaza yapar, gemisi batar, harmanı yanar... Eski yeni duyduğumuz pek çok hikâyeler var.Eski yeni duyduğumuz pek çok hikâyeler var. Birisi başına gelir. Cenâb-ı Hak bir yerden iyilerin duasını kabul ediyor, Birisi başına gelir. Cenâb-ı Hak bir yerden iyilerin duasını kabul ediyor, zararını telafi ediyor bir yerden kötüleri de cezalandırmak için onlara başka zararlar verebiliyor.zararını telafi ediyor bir yerden kötüleri de cezalandırmak için onlara başka zararlar verebiliyor. Kâdir-i mutlak! Her yaptığı işi yapmaya kâdir ve Cenâb-ı Hakk'ın her yaptığı iş de hikmetli!Kâdir-i mutlak! Her yaptığı işi yapmaya kâdir ve Cenâb-ı Hakk'ın her yaptığı iş de hikmetli! Onun için insanın, sağlığındayken hayrı yapması lazım.Onun için insanın, sağlığındayken hayrı yapması lazım. Allah hepimize helal para kazanmayı ve hayır yapmayı nasip etsin. Allah hepimize helal para kazanmayı ve hayır yapmayı nasip etsin.

Diâmetü'd-dîni ve esâsühû el-ma'rifetü billâhi ve'l-yakiynü ve'l-aklü'n-nâfiu kîleDiâmetü'd-dîni ve esâsühû el-ma'rifetü billâhi ve'l-yakiynü ve'l-aklü'n-nâfiu kîle ve ma'l-aklü'n-nâfiü kâle el-keffü an maâsillâhi ve'l-hırsü alâ tâatillâhi azze ve celle. ve ma'l-aklü'n-nâfiü kâle el-keffü an maâsillâhi ve'l-hırsü alâ tâatillâhi azze ve celle.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev ke mâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev ke mâ kâl.

Hadîs-i şerîf Deylemî rahmetullahi aleyh tarafındanHadîs-i şerîf Deylemî rahmetullahi aleyh tarafından Müsnedü'l-firdevs isimli meşhur hadis kitabında kaydedilmiş.Müsnedü'l-firdevs isimli meşhur hadis kitabında kaydedilmiş. Hadîs-i şerifi Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz Peygamber Efendimiz'den rivayet etmiş.Hadîs-i şerifi Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz Peygamber Efendimiz'den rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Diâmetü'd-dîni ve esâsühû el-ma'rifetü billâhi.Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Diâmetü'd-dîni ve esâsühû el-ma'rifetü billâhi.
Dinin, İslâm'ın dayanağı, esası, temeli, direği ve can alacak en kıymetli şeyleriDinin, İslâm'ın dayanağı, esası, temeli, direği ve can alacak en kıymetli şeyleri Allah'ı bilmektir, mârifetullahtır!" Ve'l-yakiynü. "Sapasağlam imandır."Allah'ı bilmektir, mârifetullahtır!" Ve'l-yakiynü. "Sapasağlam imandır." Ve'l-aklü'n-nâfiu. Faydalı akıldır!" Dinin esası bunlardır. Ve'l-aklü'n-nâfiu. Faydalı akıldır!"

Dinin esası bunlardır.

Direği, temeli özü ve esası nedir? Direği, temeli özü ve esası nedir?

Efendimiz üç şey söylüyor: Birincisi mârifetullah, ikincisi yakîn! Efendimiz üç şey söylüyor: Birincisi mârifetullah, ikincisi yakîn!

Yakîn ne demek? "Sapasağlam iman" demek. İman olmadı mı hiç kıymeti yok! Yakîn ne demek?

"Sapasağlam iman" demek. İman olmadı mı hiç kıymeti yok!

Üçüncüsü: el-aklü'n-nâfiu. "Fayda veren akıl." Dediler ki; Üçüncüsü:

el-aklü'n-nâfiu. "Fayda veren akıl."

Dediler ki;

Ve me'l-aklü'n-nâfiü. "Yâ Resûlallah! Mârifetullahı anladık, Allah'ı bilen ârif bir insan olacak.Ve me'l-aklü'n-nâfiü. "Yâ Resûlallah! Mârifetullahı anladık, Allah'ı bilen ârif bir insan olacak. Müslüman; mârifetullaha nail ve sail olmuş bir insan olacak. Bunu anladık. Bir, Allah'ı bilen insan. Müslüman; mârifetullaha nail ve sail olmuş bir insan olacak. Bunu anladık. Bir, Allah'ı bilen insan. İkincisi, imanı sapasağlam olacak, tereddütsüz!" Yakîn ne demek? İkincisi, imanı sapasağlam olacak, tereddütsüz!"

Yakîn ne demek?

Yakîn Arapça bir kelime. Türkçe'deki "yakın" ile alakalı değil. "Sizin ev bizim eve yakın." Yakîn Arapça bir kelime. Türkçe'deki "yakın" ile alakalı değil.

"Sizin ev bizim eve yakın."

O Türkçe; "Yakın, az mesafe" demek. O ayrı. O Türkçe; "Yakın, az mesafe" demek. O ayrı.

Arapça'da yakîn; "hiç tereddütsüz inanmak" demek.Arapça'da yakîn; "hiç tereddütsüz inanmak" demek. Hiç tereddüdü şekki şüphesi, acaba öyle mi ki diye duraksaması olmayan sapasağlam imana yakîn derler.Hiç tereddüdü şekki şüphesi, acaba öyle mi ki diye duraksaması olmayan sapasağlam imana yakîn derler. Pırıl pırıl, sapasağlam. Pırıl pırıl, sapasağlam.

"Yahu dünyada Washington diye bir şehir var diyorlar ama acaba var mı?.." "Var." "Yahu dünyada Washington diye bir şehir var diyorlar ama acaba var mı?.."

"Var."

"Gördün mü?.." "Görmedim." "Ben Brezilya'yı gördüm." "Brezilya diye bir ülke var mı dünyada?.." "Gördün mü?.."

"Görmedim."

"Ben Brezilya'yı gördüm."

"Brezilya diye bir ülke var mı dünyada?.."

"Var." "Gördün mü?.." "Görmedim." "Nereden biliyorsun?.." "Biliyorum." "Var."

"Gördün mü?.."

"Görmedim."

"Nereden biliyorsun?.."

"Biliyorum."

"Yahu palavra, masal, yalan olmasın. Bu iş uydurma olmasın?!.." "Yok, kesin biliyorum!" "Yahu palavra, masal, yalan olmasın. Bu iş uydurma olmasın?!.."

"Yok, kesin biliyorum!"

Buna ne derler? Yakîn. "Kesin biliyorum." "Ama görmedi?!.." Buna ne derler?

Yakîn.

"Kesin biliyorum."

"Ama görmedi?!.."

Olsun, kesin biliyorum. Biz birçok şeyi görmediğimiz hâlde kesin biliyoruz. "Amerika var mı?" Var. Olsun, kesin biliyorum. Biz birçok şeyi görmediğimiz hâlde kesin biliyoruz.

"Amerika var mı?"

Var.

"New York var mı?" Var. "Brezilya var mı?.." Var. Görmeden biliyoruz! "New York var mı?"

Var.

"Brezilya var mı?.."

Var. Görmeden biliyoruz!

"Atomu gördün mü?" "Yok, görmedim ama var." Bilgi. Bilgi ama hiç tereddütümüz yok."Atomu gördün mü?"

"Yok, görmedim ama var."

Bilgi. Bilgi ama hiç tereddütümüz yok.
Tereddütsüz bilgiye, inanca yakîn derler. Tereddütsüz bilgiye, inanca yakîn derler.

Eğer böyle, bilgi olarak biliyorsa ilme'l-yakîn derler. Eğer görmüşse ayne'l-yakîn derler. Eğer böyle, bilgi olarak biliyorsa ilme'l-yakîn derler. Eğer görmüşse ayne'l-yakîn derler.

"Avustralya diye bir ülke var mı, o Brezilya'dan da uzaktaymış…" "Var, var var!" "Avustralya diye bir ülke var mı, o Brezilya'dan da uzaktaymış…"

"Var, var var!"

"Niye öyle çok canlı canlı bağırıyorsun?.." "Yahu ben gördüm. Buraya oradan geldim."Niye öyle çok canlı canlı bağırıyorsun?.."

"Yahu ben gördüm. Buraya oradan geldim.
Ben orada bir şehirde yaşıyorum. Ben gördüm orayı, var." Görerek söylüyorsa ona ayne'l-yakîn derler. Ben orada bir şehirde yaşıyorum. Ben gördüm orayı, var."

Görerek söylüyorsa ona ayne'l-yakîn derler.

Bütün esrarı ile teferruatı ile biliyorsa ona da hakke'l-yakîn derler. Tam hakkıyla bilmek gerek.Bütün esrarı ile teferruatı ile biliyorsa ona da hakke'l-yakîn derler. Tam hakkıyla bilmek gerek. Ama hepsi de tereddütsüz bilgi. Dinin esası budur. Bizim fakültede bir kadın hoca vardı.Ama hepsi de tereddütsüz bilgi. Dinin esası budur.

Bizim fakültede bir kadın hoca vardı.
Ben ona bazı konularda yardımcı olmuştum. Doçentlik imtihanına girecekti. Ben ona bazı konularda yardımcı olmuştum. Doçentlik imtihanına girecekti. Farsça bilmiyordu, ben ona Farsça öğrettim. Bana çok hürmet ediyor, ayağa kalkıyor…Farsça bilmiyordu, ben ona Farsça öğrettim. Bana çok hürmet ediyor, ayağa kalkıyor… Benden yaşça büyük, belki benim bir buçuk fazla yaşımdaydı. Benden yaşça büyük, belki benim bir buçuk fazla yaşımdaydı. Hürmet ediyor; hocam diyor, oturtıyor, ikram ediyor… Çünkü benden bir şeyler öğrendi, istifade etti.Hürmet ediyor; hocam diyor, oturtıyor, ikram ediyor… Çünkü benden bir şeyler öğrendi, istifade etti. Bana çok iltifat ediyor. Ben de onun saygısına karşı mukabele etmeye çalışıyorum.Bana çok iltifat ediyor. Ben de onun saygısına karşı mukabele etmeye çalışıyorum. Dedi ki; "Benim rahmetli anacığım beni ne zahmetlerle büyüttü. Ne fedakârlıklar yaptı." Dedi ki;

"Benim rahmetli anacığım beni ne zahmetlerle büyüttü. Ne fedakârlıklar yaptı."

"Öyle yapmışsa muhakkak Allah mükâfatlandırmıştır! "Öyle yapmışsa muhakkak Allah mükâfatlandırmıştır! Ruhu şâddır, Allah âhirette cennette buluştursun…" falan dedim. "Acaba âhiret var mı?" diyor. Ruhu şâddır, Allah âhirette cennette buluştursun…" falan dedim.

"Acaba âhiret var mı?" diyor.

Hem "Müslümanım." diyor hem İlâhiyat fakültesinde görev yapıyor.Hem "Müslümanım." diyor hem İlâhiyat fakültesinde görev yapıyor. Hem ölmüş olan anacığına acıyor ama hem de "Âhiret var mı ki acaba?.." diyor. "Var tabii! Kesin var!" Hem ölmüş olan anacığına acıyor ama hem de "Âhiret var mı ki acaba?.." diyor.

"Var tabii! Kesin var!"

Öyle kesin diyemiyor. O zaman onun dini çürük! Dinin ana direği, temeli: Öyle kesin diyemiyor. O zaman onun dini çürük!

Dinin ana direği, temeli:

1.Allah'ı bilmektir, mârifettullahtır, ârif olmaktır. 2.İmanının sağlam olmasıdır. 1.Allah'ı bilmektir, mârifettullahtır, ârif olmaktır.

2.İmanının sağlam olmasıdır.

3.Faydalı bir kafaya, akla sahip olmasıdır. Faydalı, zararlı değil! Dediler ki; Ve me'l-aklü'n-nâfiu.3.Faydalı bir kafaya, akla sahip olmasıdır.

Faydalı, zararlı değil!

Dediler ki;

Ve me'l-aklü'n-nâfiu.
"Bu faydalı akıl nasıl olur?" "Bu faydalı akıl nasıl olur?"

Aklı da biliyoruz faydalı sözünü de biliyoruz da faydalı akıl kimin aklıdır zararlı akıl kimin aklıdır? Aklı da biliyoruz faydalı sözünü de biliyoruz da faydalı akıl kimin aklıdır zararlı akıl kimin aklıdır?

Herkesin kafasında beyin var. Doktorlar, beyninde de aklı var diyor. Ona da inanıyoruz.Herkesin kafasında beyin var. Doktorlar, beyninde de aklı var diyor. Ona da inanıyoruz. Koyunu da kestiğimiz zaman hakikaten içinden beyin çıkıyor.Koyunu da kestiğimiz zaman hakikaten içinden beyin çıkıyor. Herkesin bir beyni var, akıl da beynindeymiş. Kimin aklı faydalı akıl, kiminki faydasız akıl?.. Herkesin bir beyni var, akıl da beynindeymiş.

Kimin aklı faydalı akıl, kiminki faydasız akıl?..

Geçen gün televizyonda Türkiye'yi gösterdi.Geçen gün televizyonda Türkiye'yi gösterdi. Heykeltıraşın birisi Türkiye'de, Bodrum Marmaris'de, lüks, Kenan Evren'in yaşadığı bir yerlerdeHeykeltıraşın birisi Türkiye'de, Bodrum Marmaris'de, lüks, Kenan Evren'in yaşadığı bir yerlerde veya Antalya, Side'de. Neresi ise bir yerde… Unuttum. Denizin içine taş attırdı. veya Antalya, Side'de. Neresi ise bir yerde… Unuttum. Denizin içine taş attırdı. Taş değil, kocaman bir kaya...Taş değil, kocaman bir kaya... Onu atmak da kolay değil. Bin bir zahmetle denizin içine attırdı. "Ne yapacak bakalım…" Onu atmak da kolay değil. Bin bir zahmetle denizin içine attırdı.

"Ne yapacak bakalım…"

Ondan sonra da kendisi dalgıç elbisesini, tüpü vs. giydi. "Allah Allah! Ne yapacak bakalım?" Ondan sonra da kendisi dalgıç elbisesini, tüpü vs. giydi.

"Allah Allah! Ne yapacak bakalım?"

Eline murcu, çekici aldı. Suyun altına daldı. Suyun altında o taşı yapmaya başladı. Eline murcu, çekici aldı. Suyun altına daldı. Suyun altında o taşı yapmaya başladı.

"Be adam! Sen aklın var mı?!.." "Var." "Nerede?.." Orada bir yunus heykeli yaptı."Be adam! Sen aklın var mı?!.."

"Var."

"Nerede?.."

Orada bir yunus heykeli yaptı.
Kıvrık bir balık heykeli... Yunus heykeli yapsan ne olur yapmasan ne olur! Âhirete ne faydası var. Bu bir.Kıvrık bir balık heykeli... Yunus heykeli yapsan ne olur yapmasan ne olur! Âhirete ne faydası var. Bu bir. Sonra yunus heykelini dışarıda yapsa idin bir haftada bitirecektin. Aşağıda bir ayda bitiremedin.Sonra yunus heykelini dışarıda yapsa idin bir haftada bitirecektin. Aşağıda bir ayda bitiremedin. Daldın daldın çıktın. Tüpleri harcadın, sıkıntıyı çektin. Daldın daldın çıktın. Tüpleri harcadın, sıkıntıyı çektin. Sonra murca çekici vurduğun zaman suyun içinde çekici hızlı vuramazsın.Sonra murca çekici vurduğun zaman suyun içinde çekici hızlı vuramazsın. Suyun kaldırma kuvvetinden dolayı vurduğun zaman çekiç çok yavaş gider.Suyun kaldırma kuvvetinden dolayı vurduğun zaman çekiç çok yavaş gider. Bin bir de zorluk çektin. Bence işte faydasız aklın bir tanesi bu! Bin bir de zorluk çektin. Bence işte faydasız aklın bir tanesi bu!

Yaptığı şey incirin çekirdeğini dolduracak kadar bir faydaya sahip değil! Yaptığı şey incirin çekirdeğini dolduracak kadar bir faydaya sahip değil!

Neden yaptın, ne işe yarar? Kim ona "Allah razı olsun." der?.. Neden yaptın, ne işe yarar? Kim ona "Allah razı olsun." der?..

Fukaranın birisine biraz parasını verseydi o işi yaptığı masraflara karşılık candan dua ederdi,Fukaranın birisine biraz parasını verseydi o işi yaptığı masraflara karşılık candan dua ederdi, âhiretine faydası olurdu. Faydasız aklın misâli! Efendimiz faydalı aklı nasıl tarif etmiş, ona bakalım: âhiretine faydası olurdu. Faydasız aklın misâli!

Efendimiz faydalı aklı nasıl tarif etmiş, ona bakalım:

el-keffü an maâsillâhi. "Allah'a isyanlardan geri çekilmektir."el-keffü an maâsillâhi. "Allah'a isyanlardan geri çekilmektir." Ve'l-hırsü alâ tâatillâhi azze ve celle.Ve'l-hırsü alâ tâatillâhi azze ve celle. "Aziz ve Celil olan Allah'a karşı ibadet ve taat yapmaya aşklı şevkli olmaktır." Akıl budur. Neden? "Aziz ve Celil olan Allah'a karşı ibadet ve taat yapmaya aşklı şevkli olmaktır."

Akıl budur.

Neden?

Çünkü günahlardan kaçındı mı ibadetleri yaptı mı Allah sever.Çünkü günahlardan kaçındı mı ibadetleri yaptı mı Allah sever. Ömrünü güzel şeylerle geçirince âhirette de rahat eder, faydasını görür.Ömrünü güzel şeylerle geçirince âhirette de rahat eder, faydasını görür. Al sana akıllı bir seçmenin faydalı bir akıl sonucu! Al sana akıllı bir seçmenin faydalı bir akıl sonucu!

Bir insan eğer otuz tane fakülte bitirse salonunun duvarını diplomalarla doldursaBir insan eğer otuz tane fakülte bitirse salonunun duvarını diplomalarla doldursa o adam sonuçta âhirete gidecekse veya öldükten sonra cehenneme atılacaksa cehennemlik iseo adam sonuçta âhirete gidecekse veya öldükten sonra cehenneme atılacaksa cehennemlik ise ne kıymeti var?!.. Mühim olan ebedî, sonsuz, nihayeti olmayan mükâfatı kazanmak! ne kıymeti var?!.. Mühim olan ebedî, sonsuz, nihayeti olmayan mükâfatı kazanmak!

Dünyada o kadar çok yoksul insan var ki o kadar yapılacak hayır hasenât var kiDünyada o kadar çok yoksul insan var ki o kadar yapılacak hayır hasenât var ki insanların güzel şeylere o kadar çok çalışması lazım ki kahvede duranlara acımamız lazım.insanların güzel şeylere o kadar çok çalışması lazım ki kahvede duranlara acımamız lazım. Salonları, stadyumları dolduranlara acımamız lazım. O spor değil ki! Salonları, stadyumları dolduranlara acımamız lazım. O spor değil ki! 20 bin kişinin kış gününde gece yarısında bilet alacağım diye kuyruğa girmesi,20 bin kişinin kış gününde gece yarısında bilet alacağım diye kuyruğa girmesi, battaniyelere sarılması, ondan sonra da falanca takımla falanca takımın maçını seyredeceğim diye battaniyelere sarılması, ondan sonra da falanca takımla falanca takımın maçını seyredeceğim diye betona oturması, zatürre olması, basur illetine tutulması… Sporla ne ilgisi var?!.. betona oturması, zatürre olması, basur illetine tutulması… Sporla ne ilgisi var?!..

Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın şampiyonluk maçı olacakmış da falan filana ne lüzum var?!.. Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın şampiyonluk maçı olacakmış da falan filana ne lüzum var?!..

Bana ne! Onlara ne! 22 kişi koşturuyorsa spor yapıyorsa onlar yapıyor.Bana ne! Onlara ne! 22 kişi koşturuyorsa spor yapıyorsa onlar yapıyor. Koşma sporu, idmanı yapıyor o kadar. O spor değil, başka bir şey! Koşma sporu, idmanı yapıyor o kadar. O spor değil, başka bir şey! Dinleyicilerin hepsinin sıhhati gidiyor. Olmaz! Dinleyicilerin hepsinin sıhhati gidiyor. Olmaz! İnsanın kendi sağlığı yerine geliyorsa adaleleri sağlamlaşıyorsaİnsanın kendi sağlığı yerine geliyorsa adaleleri sağlamlaşıyorsa kemikleri gelişiyorsa ciğeri gelişiyorsa işte spor o! Burada neyi anlatmaya çalışıyoruz? kemikleri gelişiyorsa ciğeri gelişiyorsa işte spor o!

Burada neyi anlatmaya çalışıyoruz?

Faydalı olan şeyle faydasız olan şeyi anlatmaya çalışıyoruz.Faydalı olan şeyle faydasız olan şeyi anlatmaya çalışıyoruz. Hayatta faydalı şeyler çoktur, faydalıları seçmeli; zararlı şeyler çoktur, zararlılardan kaçınmalı.Hayatta faydalı şeyler çoktur, faydalıları seçmeli; zararlı şeyler çoktur, zararlılardan kaçınmalı. Boş şeyler de çoktur, boş şeyler ile oyalanmamalı. Boş şeylerin, faydasız şeylerin adı nedir? Boş şeyler de çoktur, boş şeyler ile oyalanmamalı.

Boş şeylerin, faydasız şeylerin adı nedir?

Malayani. Falancalar malayani konuşuyor, ne demek? "Boş konuşuyor" demek. Malayani.

Falancalar malayani konuşuyor, ne demek?

"Boş konuşuyor" demek.

İşe yaramaz, boş boş konuşuyor. Zevzeklik, gevezelik… İşe yaramaz, boş boş konuşuyor. Zevzeklik, gevezelik…

Allahu Teâlâ hazretleri bizlere bu üç özelliği ihsan eylesin: Birisi Allah'ı bilmek! Allahu Teâlâ hazretleri bizlere bu üç özelliği ihsan eylesin:

Birisi Allah'ı bilmek!

Pek çok kimse Allah'ı bilmiyor. İkincisi sağlam imana sahip olmak! Pek çok kimse Allah'ı bilmiyor.

İkincisi sağlam imana sahip olmak!

Pek çok kimse imanında sağlam değil. Bir sürü tereddütlerle bocalayıp duruyor. Üçüncüsü faydalı akıl! Pek çok kimse imanında sağlam değil. Bir sürü tereddütlerle bocalayıp duruyor.

Üçüncüsü faydalı akıl!

Pek çok kimse aklını hayra harcamıyor, akılsızca işler yapıyor. Pek çok kimse aklını hayra harcamıyor, akılsızca işler yapıyor.

Allah bize mârifetullahı ihsan etsin. Yakîni, tereddütsüz imanı ihsan etsin.Allah bize mârifetullahı ihsan etsin. Yakîni, tereddütsüz imanı ihsan etsin. Bir de faydalı bir akıl versin. Mârifetullah, Allah'ı bilmek! Bir de faydalı bir akıl versin.

Mârifetullah, Allah'ı bilmek!
İsterseniz camideki insanları, cemaati, isterseniz müftüleri, imamları imtihan edin!İsterseniz camideki insanları, cemaati, isterseniz müftüleri, imamları imtihan edin! İsterseniz üniversite profesörlerini imtihan edin! Bakalım neler diyecek…İsterseniz üniversite profesörlerini imtihan edin! Bakalım neler diyecek… Kimisi; "Cennet de cehennem de bu dünyada, âhiret yok!" diyor. Gitti! Allah'ı bilmiyor. Kimisi; "Cennet de cehennem de bu dünyada, âhiret yok!" diyor. Gitti! Allah'ı bilmiyor. Kimisi Allah'ın kudretine inanmıyor, kimisi Rezzâklığına inanmıyor. Kimisi Allah'ın kudretine inanmıyor, kimisi Rezzâklığına inanmıyor. Kimisi Allah'a tapacak, ibadet edecek yerde ineğe tapıyor, kimisi heykele tapıyor.Kimisi Allah'a tapacak, ibadet edecek yerde ineğe tapıyor, kimisi heykele tapıyor. Kimisi yıldıza, güneşe tapıyor. Hâlen yirminci yüzyılda! "Japonların dini ne?" "Şintoizm." Kimisi yıldıza, güneşe tapıyor. Hâlen yirminci yüzyılda!

"Japonların dini ne?"

"Şintoizm."

"Japonlar kime tapar?" "Güneşe tapar." "Hem de nasıl idare edilir?" "İmparatorlukla." "Japonlar kime tapar?"

"Güneşe tapar."

"Hem de nasıl idare edilir?"

"İmparatorlukla."

"İmparator kim?" "Güneşin oğlu." Güleceğiniz geliyor mu gelmiyor mu? "İmparator kim?"

"Güneşin oğlu."

Güleceğiniz geliyor mu gelmiyor mu?

İmparator, kutsal adam; güneşin oğlu. Güneşe tapıyorlar. Japon bayrağında ne var? İmparator, kutsal adam; güneşin oğlu. Güneşe tapıyorlar.

Japon bayrağında ne var?

Kırmızı bir yuvarlak var. Dindarlıklarından!Kırmızı bir yuvarlak var.

Dindarlıklarından!
Ama yamuk dindarlıklarından bayrağa bile o şekli koymuşlar, imparator da güneşin oğlu imiş. Ama yamuk dindarlıklarından bayrağa bile o şekli koymuşlar, imparator da güneşin oğlu imiş.

Peki niye ölüyor, niye hastalanıyor?!.. Hintliler öküze tapıyorlar.Peki niye ölüyor, niye hastalanıyor?!..

Hintliler öküze tapıyorlar.
Öküz caddede bir taraftan öbür tarafa geçerken arabaların hepsi duruyor. Öküz caddede bir taraftan öbür tarafa geçerken arabaların hepsi duruyor. Gık diyemiyorlar, kış, höt, oha diyemiyorlar. Yapamıyorlar. Neden? Gık diyemiyorlar, kış, höt, oha diyemiyorlar. Yapamıyorlar.

Neden?

Ona kutsallık vermişler, ona tapıyorlar. Hayret edilecek bir şey. Şaşılacak acayiplikler!Ona kutsallık vermişler, ona tapıyorlar. Hayret edilecek bir şey. Şaşılacak acayiplikler! Allah'ı bilmiyor! Müslümanları da imtihan edecek olursak!.. Allah'ı bilmiyor!

Müslümanları da imtihan edecek olursak!..

Türkiye'den bir fabrikatör tanıdık; "Falanca camiye gidiyorum." dedi.Türkiye'den bir fabrikatör tanıdık; "Falanca camiye gidiyorum." dedi. Sirkeci'nin üst tarafında Âşir Efendi Camii var. Büyük toptancı kumaşçıların olduğu mıntıka.Sirkeci'nin üst tarafında Âşir Efendi Camii var. Büyük toptancı kumaşçıların olduğu mıntıka. Mahmutpaşa'nın aşağı tarafı, Sirkeci'nin yan tarafı.Mahmutpaşa'nın aşağı tarafı, Sirkeci'nin yan tarafı. Âşir Efendi Camii; seçkin, zengin insanların, dindarların gittiği cami. "Ben oraya devam ediyorum.Âşir Efendi Camii; seçkin, zengin insanların, dindarların gittiği cami.

"Ben oraya devam ediyorum.
Camiden, cemaatten arkadaş olduğumuz kimselere sordum. Camiden, cemaatten arkadaş olduğumuz kimselere sordum. Çok büyük çoğunluğu sübhânallah ne demek bilmiyor hocam! Çok büyük çoğunluğu sübhânallah ne demek bilmiyor hocam! O kadar sübhânallah diyor, yatıyor sübhanallâh diyor; O kadar sübhânallah diyor, yatıyor sübhanallâh diyor; eğiliyor sübhanallah; tesbihi eline alıyor sübhânallah...eğiliyor sübhanallah; tesbihi eline alıyor sübhânallah... Sübhânallah'ın mânasını bilmiyor hocam." dedi. Hayretle bana gelmiş; Sübhânallah'ın mânasını bilmiyor hocam." dedi. Hayretle bana gelmiş; "Aman hocam, bunlara kitap basalım dağıtalım" diyor. Sonra bir kitap bastırdı, dağıttı. "Aman hocam, bunlara kitap basalım dağıtalım" diyor. Sonra bir kitap bastırdı, dağıttı.

Sübhânallah; "Senin hiçbir noksanlığın, eksiğin yok, her türlü kusurdan münezzehsin yâ Rabbi!" demek.Sübhânallah; "Senin hiçbir noksanlığın, eksiğin yok, her türlü kusurdan münezzehsin yâ Rabbi!" demek. Bilmiyor. Dolayısıyla Allah'ı bilmiyor!Bilmiyor. Dolayısıyla Allah'ı bilmiyor! Allah'ın kullarına nasıl muamele ettiğini, neleri sevdiğini, nelere gazap ettiğini bilmiyor!.. Allah'ın kullarına nasıl muamele ettiğini, neleri sevdiğini, nelere gazap ettiğini bilmiyor!..

Allah gazap eder. Kime gazap eder? Allah gazap eder.

Kime gazap eder?

Bir insan; bir münafığa, fâsık fâcire "Efendim." derse Allah gazap eder!Bir insan; bir münafığa, fâsık fâcire "Efendim." derse Allah gazap eder! Münafığa, fâsığa yüz vermeyeceksin! Allah kendisine dua etmeyene gazap edermiş.Münafığa, fâsığa yüz vermeyeceksin!

Allah kendisine dua etmeyene gazap edermiş.
Hadîs-i şerîflerde okumadık mı? Hadîs-i şerîflerde okumadık mı?

Allah Allah! Dünyanın zenginleri isteyene kızar, Cenâb-ı Hak Teâlâ istemeyene kızıyor!Allah Allah! Dünyanın zenginleri isteyene kızar, Cenâb-ı Hak Teâlâ istemeyene kızıyor! İstemeyen kuluna gazap ediyor, isteyeni seviyor! Dua, ibadet...İstemeyen kuluna gazap ediyor, isteyeni seviyor!

Dua, ibadet...
Hem istediğini veriyor hem de seviyor. İstemeyene gazap ediyor. Cenâb-ı Hakk'ı bileceksin.Hem istediğini veriyor hem de seviyor. İstemeyene gazap ediyor. Cenâb-ı Hakk'ı bileceksin. Bilen ona göre davranır. Bilen ona göre davranır.

Hatta Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Ayakkabınızın bağcığı kopsa Allah'tan isteyin!" Hatta Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Ayakkabınızın bağcığı kopsa Allah'tan isteyin!"

Bu, beni çok etkilemiş olan bir hadîs-i şerîf.Bu, beni çok etkilemiş olan bir hadîs-i şerîf. Ben o hadîs-i şerîfi duymadan önce ufak tefek şeyler ayıp olur, istenmez diye düşünürdüm.Ben o hadîs-i şerîfi duymadan önce ufak tefek şeyler ayıp olur, istenmez diye düşünürdüm. Ama Cenâb-ı Hak istenmesini seviyor, onun için isteyeceksin. Ama Cenâb-ı Hak istenmesini seviyor, onun için isteyeceksin.

Peki, Allah sana ayakkabının bağcığını nasıl gönderir? O göndermek istedi mi gönderir! Peki, Allah sana ayakkabının bağcığını nasıl gönderir?

O göndermek istedi mi gönderir!

Nasipse gelir Hint'ten Yemen'den Nasip değilse düşer çenenden Nasipse gelir Hint'ten Yemen'den

Nasip değilse düşer çenenden

[Lokmayı ağzına] kadar getirirsin, elin bir sallanır; toprağa düşer, yiyemezsin.[Lokmayı ağzına] kadar getirirsin, elin bir sallanır; toprağa düşer, yiyemezsin. Gitti, nasip değil. Allah istedi mi ulaştırır. Nasıl ulaştırır? Gitti, nasip değil. Allah istedi mi ulaştırır.

Nasıl ulaştırır?

Mersin'de bir müteahhit ağlayarak anlattı: Mersin'de bir müteahhit ağlayarak anlattı:

"Hocam, ben dürüst çalışmaya, verdiği sözü tutmaya çalışan bir müteahhidim."Hocam, ben dürüst çalışmaya, verdiği sözü tutmaya çalışan bir müteahhidim. Her şeyin muntazam olmasına dikkat ederim, gayret ederim. Sözüme de sâdık olmayı severim.Her şeyin muntazam olmasına dikkat ederim, gayret ederim. Sözüme de sâdık olmayı severim. Borcumu da vaktinde ödemeyi severim. Bir gün büyük bir borcumun vadesi geldi.Borcumu da vaktinde ödemeyi severim. Bir gün büyük bir borcumun vadesi geldi. O güne kadar da dairelerim satılmadı. Bir kuruş param yok! Bir yerden de bulamadım.O güne kadar da dairelerim satılmadı. Bir kuruş param yok! Bir yerden de bulamadım. Ertesi gün de borcun vadesi geliyor. Ama çok büyük bir rakam. Ertesi gün de borcun vadesi geliyor. Ama çok büyük bir rakam. Sağdan soldan [isteyip de] az sonra veririm diyecek gibi değil!Sağdan soldan [isteyip de] az sonra veririm diyecek gibi değil! Herkeste de arasan bulunmayacak bir para! Para yok…" diyor. Sabah namazında el açmış, demiş ki; Herkeste de arasan bulunmayacak bir para! Para yok…" diyor.

Sabah namazında el açmış, demiş ki;

"Yâ Rabbi! Sen benim hâlimi, huyumu, içimi dışımı, her şeyimi biliyorsun."Yâ Rabbi! Sen benim hâlimi, huyumu, içimi dışımı, her şeyimi biliyorsun. Ben borcuma sâdık olmak istiyorum. Alacaklımı üzmek istemiyorum. Ben borcuma sâdık olmak istiyorum. Alacaklımı üzmek istemiyorum. Borcumu zamanında ona vermek istiyorum. Dairem var ama…Borcumu zamanında ona vermek istiyorum. Dairem var ama… Zaten apartmanı yapacağım diye borçlandım. Çimentoydu, demirdi, işçi parasıydı, vergiydi… Zaten apartmanı yapacağım diye borçlandım. Çimentoydu, demirdi, işçi parasıydı, vergiydi… Ama şu anda param yok! Bugün de borcu ödemem lazım. Hiçbir yerden de ümit yok yâ Rabbi!Ama şu anda param yok! Bugün de borcu ödemem lazım. Hiçbir yerden de ümit yok yâ Rabbi! Sen bilirsin. Sen beni mahcup etme!.." Sabah şantiyesine, işe gitmiş. Sen bilirsin. Sen beni mahcup etme!.."

Sabah şantiyesine, işe gitmiş.

"Hocam, vallahülazîm iki Alamanyacı geldi…" Öyle diyorlar ya, Almanya'dan gelen işçilerin adı o ya. "Hocam, vallahülazîm iki Alamanyacı geldi…"

Öyle diyorlar ya, Almanya'dan gelen işçilerin adı o ya.

"Geldiler, binayı gezdiler. İki tane daire beğendiler. Parayı peşin ödediler, gittiler."Geldiler, binayı gezdiler. İki tane daire beğendiler. Parayı peşin ödediler, gittiler. Ben de hiç mahcup olmadan alacaklıma borcumu ödedim." diyor. Ama sabah dua etti! Ben de hiç mahcup olmadan alacaklıma borcumu ödedim." diyor.

Ama sabah dua etti!

Bir misal daha anlatayım: Bir misal daha anlatayım:

Allah her şeye kâdir… Bunları Allah'ı bilmekten açıyoruz. Sohbetin temeli, kökeni orası. Allah her şeye kâdir… Bunları Allah'ı bilmekten açıyoruz. Sohbetin temeli, kökeni orası.

Olmuş bir hadise daha anlatacağım: Benim fakülteden talebem olmuş olan bir müftü. Olmuş bir hadise daha anlatacağım:

Benim fakülteden talebem olmuş olan bir müftü.

Ama bizim fakülteye kimler talebe olarak geldi? Ama bizim fakülteye kimler talebe olarak geldi?

Saçı sakalı ağarmış insanlar talebe olarak geldi; bizim talebemiz oldu, mezun oldu.Saçı sakalı ağarmış insanlar talebe olarak geldi; bizim talebemiz oldu, mezun oldu. Bu da yaşlı talebelerimden. Fakülteye vaiz iken geldi. Ondan sonra fakülteden diploma aldı.Bu da yaşlı talebelerimden. Fakülteye vaiz iken geldi. Ondan sonra fakülteden diploma aldı. Bir yere müftü oldu. Dürüst bir insan, yaşlı. Allah rahmet eylesin, o anlatıyor. Bir yere müftü oldu. Dürüst bir insan, yaşlı. Allah rahmet eylesin, o anlatıyor.

Müftülük yaptığı ilde bir kuraklık olmuş ki toprak çatlamış!Müftülük yaptığı ilde bir kuraklık olmuş ki toprak çatlamış! Mahsul ekecekler, toprak çatır çatır çatlamış, çok uzun devam etmiş.Mahsul ekecekler, toprak çatır çatır çatlamış, çok uzun devam etmiş. Millet bunalmış hatta sular bile azalmış. Çok da önemli bir ziraat ili.Millet bunalmış hatta sular bile azalmış. Çok da önemli bir ziraat ili. Adını mahsustan söylemiyorum. Belki araştırırsınız da adını öğrenirsiniz diye korkumdan söylemiyorum.Adını mahsustan söylemiyorum. Belki araştırırsınız da adını öğrenirsiniz diye korkumdan söylemiyorum. Vaizlerden diyanette müftülüğe bağlı, müftülüğe gelip gidenlerden bir tanesi müftüye demiş ki; Vaizlerden diyanette müftülüğe bağlı, müftülüğe gelip gidenlerden bir tanesi müftüye demiş ki;

"Yahu hocam, yağmur duasına çıksak ya! Allah'tan isteyelim. Cenâb-ı Mevlâ'dan isteyelim, yağmur versin…" "Yahu hocam, yağmur duasına çıksak ya! Allah'tan isteyelim. Cenâb-ı Mevlâ'dan isteyelim, yağmur versin…"

"İyi, tamam, yağmur duasına çıkalım. Güzel söyledin, iyi düşündün, Allah razı olsun. Ne zaman yapalım?" "İyi, tamam, yağmur duasına çıkalım. Güzel söyledin, iyi düşündün, Allah razı olsun. Ne zaman yapalım?"

"Cumartesi günü yapalım." "Cumartesi günü yapalım."

İlçelere, her tarafa haftanın başından haber göndermişler.İlçelere, her tarafa haftanın başından haber göndermişler. Cumartesi günü falanca meydanda yağmur duasına çıkacağız, herkes gelsin, diye katılım istiyorlar. Cumartesi günü falanca meydanda yağmur duasına çıkacağız, herkes gelsin, diye katılım istiyorlar. Fakat cuma günü olmuş, bir memur telaşlı telaşlı gelmiş: "Müftü efendi!" "Ne var?" Fakat cuma günü olmuş, bir memur telaşlı telaşlı gelmiş:

"Müftü efendi!"

"Ne var?"

"Yahu biz ne yaptık? Ne yaptık biz, binlerce insanı toplantıya çağırdık. Yağmur duası için çağırdık." "Yahu biz ne yaptık? Ne yaptık biz, binlerce insanı toplantıya çağırdık. Yağmur duası için çağırdık."

"Örfî idare yok mu?" "Eyvah, örfî idare var!" Beş kişinin bir araya gelmesi yasak."Örfî idare yok mu?"

"Eyvah, örfî idare var!"

Beş kişinin bir araya gelmesi yasak.
Tanklar dolaşıyor. Askerler silahlı, sokağa çıkma yasağı var.Tanklar dolaşıyor. Askerler silahlı, sokağa çıkma yasağı var. Belli saatlerden sonra toplantı da yasak. Bütün toplantılar, gösteriler yasak! Belli saatlerden sonra toplantı da yasak. Bütün toplantılar, gösteriler yasak!

Eyvah, şimdi ne olacak! Herkesi de çağırdılar. Gelmeyin de diyemezler.Eyvah, şimdi ne olacak! Herkesi de çağırdılar. Gelmeyin de diyemezler. Askerler adamı hapse atarlar. Onun bulunduğu ilde vali falan yok.Askerler adamı hapse atarlar. Onun bulunduğu ilde vali falan yok. Bir generalin, örfî idare komutanının valilik, belediye başkanlığı hepsi elinde...Bir generalin, örfî idare komutanının valilik, belediye başkanlığı hepsi elinde... Hem vali hem belediye başkanı hem komutan hem de bölgenin komutanı. Hem vali hem belediye başkanı hem komutan hem de bölgenin komutanı. General. Al başına belayı! Hadi bakalım. Şimdi ne olacak? General. Al başına belayı! Hadi bakalım.

Şimdi ne olacak?

Sen, o kadar insanı meydana çağır.Sen, o kadar insanı meydana çağır. örfî idarenin, sıkıyönetimin sımsıkı olduğu bir zamanda sen insanları topla da yağmur duasına çık!örfî idarenin, sıkıyönetimin sımsıkı olduğu bir zamanda sen insanları topla da yağmur duasına çık! Müftü efendiye bunu böyle söyleyince kara kara düşünmüş. Müftü efendi; Müftü efendiye bunu böyle söyleyince kara kara düşünmüş. Müftü efendi;

"Ben bu işi hallederim." demiş. Bizim talebe ama benden yaşlı."Ben bu işi hallederim." demiş.

Bizim talebe ama benden yaşlı.
Allah rahmet eylesin, iyi biri. Kalkmış, komutanın makamına gitmiş. Komutana haber vermişler. Allah rahmet eylesin, iyi biri. Kalkmış, komutanın makamına gitmiş. Komutana haber vermişler.

"Efendim, vilayetin müftüsü geldi." "Buyur, buyursun gelsin." demiş. "Efendim, vilayetin müftüsü geldi."

"Buyur, buyursun gelsin." demiş.

Bekletmemiş. Hocaya hürmet etmiş. Beklesin, dememiş.Bekletmemiş. Hocaya hürmet etmiş. Beklesin, dememiş. Aynı zamanda vali olduğundan, müftülük de vilayete bağlı olduğundan,Aynı zamanda vali olduğundan, müftülük de vilayete bağlı olduğundan, ast-üst ilişkileri yönünden de tabii bekletmesi uygun olmaz. Gelsin içeri, demiş. Bu içeriye girmiş: ast-üst ilişkileri yönünden de tabii bekletmesi uygun olmaz. Gelsin içeri, demiş. Bu içeriye girmiş:

"Komutanım, haydi buyurun, sizi almaya geldim." demiş. "Komutanım, haydi buyurun, sizi almaya geldim." demiş.

"Hocaefendi, beni nereye götürüyorsun?" demiş. "Hocaefendi, beni nereye götürüyorsun?" demiş.

"Paşam, kuraklık var, kuraklıktan dolayı yağmur duasına çıkacaktık ya, halkın hepsi toplandı."Paşam, kuraklık var, kuraklıktan dolayı yağmur duasına çıkacaktık ya, halkın hepsi toplandı. Şimdi valisini, paşasını başında görmek ister. Buyurun gidiyoruz, ben sizi almaya geldim." demiş. Şimdi valisini, paşasını başında görmek ister. Buyurun gidiyoruz, ben sizi almaya geldim." demiş.

Paşada bir renk değişmiş, şafak atmış. "Hocam, beni bu işlere bulaştırma. Paşada bir renk değişmiş, şafak atmış.

"Hocam, beni bu işlere bulaştırma.
Benim işim çok, randevularım var. Siz gidin, benden de selam söyleyin." demiş. Benim işim çok, randevularım var. Siz gidin, benden de selam söyleyin." demiş.

Zaten maksat başka, kurnazlık yapmış. Ondan sonra meydana gitmişler. Artık örfi idareden sıkıntı yok! Zaten maksat başka, kurnazlık yapmış. Ondan sonra meydana gitmişler. Artık örfi idareden sıkıntı yok!

"Meydana gittik ama gökyüzüne bakıyorum, masmavi."Meydana gittik ama gökyüzüne bakıyorum, masmavi. Çatır çatır, pırıl pırıl güneş; bir bulutçuk yok!" diyor.Çatır çatır, pırıl pırıl güneş; bir bulutçuk yok!" diyor. Zaten hafta boyunca da mahallî gazeteler konuyu almışlar. Kimisi tenkit etmiş: Zaten hafta boyunca da mahallî gazeteler konuyu almışlar. Kimisi tenkit etmiş:

"Yirminci yüzyılda işimiz duaya kaldı!" Her zaman dua, ne var yani? Yüzyılla ne ilgisi var?!.."Yirminci yüzyılda işimiz duaya kaldı!"

Her zaman dua, ne var yani? Yüzyılla ne ilgisi var?!..
Yirminci yüzyıl; işimiz duaya kaldı, işimiz Allah'a kaldı!" Zaten Allah'ta! Ne demek? Yirminci yüzyıl; işimiz duaya kaldı, işimiz Allah'a kaldı!"

Zaten Allah'ta!

Ne demek?

Sen Allah'a kalmadığı zaman kendin mi iş yapıyorsun a şaşkın! Allah'ı bilmemek!Sen Allah'a kalmadığı zaman kendin mi iş yapıyorsun a şaşkın! Allah'ı bilmemek! Bu lafı söyleyenler Allah'ı bilmiyor. Bilmeden cahilce konuşma, bir sürü laf… Olmaz böyle şey! Bu lafı söyleyenler Allah'ı bilmiyor. Bilmeden cahilce konuşma, bir sürü laf… Olmaz böyle şey!

Bazı kurnaz gazeteciler de gitmiş; "Cumartesi günü yağış bekleniyor mu?" diye meteorolojiye sormuş.Bazı kurnaz gazeteciler de gitmiş; "Cumartesi günü yağış bekleniyor mu?" diye meteorolojiye sormuş. Şeytanlara bak, nasıl her yerden çalışıyorlar! Meteoroloji de; Şeytanlara bak, nasıl her yerden çalışıyorlar!

Meteoroloji de;
"Yağmur ihtimali yok!" dememiş mi, dine karşı olanlar sevinçli! "Yağmur ihtimali yok!" dememiş mi, dine karşı olanlar sevinçli!

Meteorolojiye sordular: "Yağmur ihtimali yok, tahminlere göre hava açık ve güneşli olacak!" Yağış yok!" Meteorolojiye sordular: "Yağmur ihtimali yok, tahminlere göre hava açık ve güneşli olacak!" Yağış yok!"

Öyle olmuyor mu, karşınıza çıkmıyor mu? Şu derece olacak bu derece olacak, gece bu kadar gündüz bu kadar… Öyle olmuyor mu, karşınıza çıkmıyor mu? Şu derece olacak bu derece olacak, gece bu kadar gündüz bu kadar…

"Sonra ben oraya gittim. Gökyüzü güneşli olunca beni bir korku aldı."Sonra ben oraya gittim. Gökyüzü güneşli olunca beni bir korku aldı. O kadar ahali geldi. Bizim de göbeğimize kadar sakal var.O kadar ahali geldi. Bizim de göbeğimize kadar sakal var. Hoca geçiniyoruz, müftü geçiniyoruz, bir sürü hocalar müftüler geldiler." diyor. Hoca geçiniyoruz, müftü geçiniyoruz, bir sürü hocalar müftüler geldiler." diyor.

İltica etmiş: "Yâ Rabbi! Ben senin kusurlu, günahkâr bir kulunum. Yüzüm kara, elim boş.İltica etmiş:

"Yâ Rabbi! Ben senin kusurlu, günahkâr bir kulunum. Yüzüm kara, elim boş.
Ama bu ahali bir haftadır bu işin dedikodusunu yaptı.Ama bu ahali bir haftadır bu işin dedikodusunu yaptı. Şimdi sen bu yağmuru yağdırmazsan yağdırmazsın. Yağdırırsan yağdırırsın. Her şeye kâdirsin!" Şimdi sen bu yağmuru yağdırmazsan yağdırmazsın. Yağdırırsan yağdırırsın. Her şeye kâdirsin!"

Allah'ı biliyor! "Her şeye kâdirsin, yağdırmazsan yağdırmazsınAllah'ı biliyor!

"Her şeye kâdirsin, yağdırmazsan yağdırmazsın
ama bunlar artık müslümanlara yapmadıklarını koymazlar.ama bunlar artık müslümanlara yapmadıklarını koymazlar. Yirminci yüzyılda dua da ne oluyormuş, derler. Duaya mı kaldı iş, Allah'a mı kaldı iş, derler…Yirminci yüzyılda dua da ne oluyormuş, derler. Duaya mı kaldı iş, Allah'a mı kaldı iş, derler… Sen ehl-i imanı mahcup etme yâ Rabbi!" demiş. "Yağmur duasına çıktık, elimizi açtık dua ettik.Sen ehl-i imanı mahcup etme yâ Rabbi!" demiş.

"Yağmur duasına çıktık, elimizi açtık dua ettik.
Aşk ile şevk ile bütün toplanan ahali dua etti. Vallahi dağılmadan yağmur yağmaya başladı!Aşk ile şevk ile bütün toplanan ahali dua etti. Vallahi dağılmadan yağmur yağmaya başladı! Hem de meteorolojinin 'Hiç yağmur yağmayacak!' dediği günde şakır şakır yağmur yağdı.Hem de meteorolojinin 'Hiç yağmur yağmayacak!' dediği günde şakır şakır yağmur yağdı. Daha meydandan dağılmadan!.." diyor. Daha meydandan dağılmadan!.." diyor.

Hatta vekâleten paşanın yerine gelen albay gazetecilere dönmüş; Hatta vekâleten paşanın yerine gelen albay gazetecilere dönmüş;

"Terbiyesizler! İşte yağıyor. Gördünüz mü?"Terbiyesizler! İşte yağıyor. Gördünüz mü? Bütün hafta böyle konuştunuz!.." demiş, onlara asker usulü epeyce bir bağırmış çağırmış. Bütün hafta böyle konuştunuz!.." demiş, onlara asker usulü epeyce bir bağırmış çağırmış. Onlar da gık diyememişler, çünkü ıslanmışlar, üstlerine yağmur yağmış.Onlar da gık diyememişler, çünkü ıslanmışlar, üstlerine yağmur yağmış. İşte cenâb-ı hakkı bilenle bilmeyenin göründüğü ve cenâb-ı hakkın duaları kabul edebildiğinin misali. İşte cenâb-ı hakkı bilenle bilmeyenin göründüğü ve cenâb-ı hakkın duaları kabul edebildiğinin misali.


Allah bizi cenâb-ı hakkı bilen, ona güzel kulluk eden, sağlam iman sahibi, aklını hayra kullanan,Allah bizi cenâb-ı hakkı bilen, ona güzel kulluk eden, sağlam iman sahibi, aklını hayra kullanan, hayırlı yolda kullanan insanlardan eylesin. el-Fâtiha. hayırlı yolda kullanan insanlardan eylesin.


el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2