Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Hikmetin Nuru, Açlıktır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 14.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kuvvetli Müslüman Zayıf Müslümandan Hayırlıdır, Terk-i Dünya Ne Demek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Hikmetin Nuru, Açlıktır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 14.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kuvvetli Müslüman Zayıf Müslümandan Hayırlıdır, Terk-i Dünya Ne Demek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ MuhammedinAlâ külli hâlin ve fî külli hîn.Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Emmâ ba'd: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Nûru'l-hikmeti el-cûu ve re'sü'd-dîni terkü'd-dünyâ ve'l-kurbetü ila'llâhi hubbu'l-mesâkîni Nûru'l-hikmeti el-cûu ve re'sü'd-dîni terkü'd-dünyâ ve'l-kurbetü ila'llâhi hubbu'l-mesâkîni ve'd-dünüvvü minhüm ve'l-bu'du mina'llâhi ellezî kuviye bihî ale'l-meâsî eş-şibau.ve'd-dünüvvü minhüm ve'l-bu'du mina'llâhi ellezî kuviye bihî ale'l-meâsî eş-şibau. Fe-lâ tüşbiû butûneküm fe-tutfihe nûre'l-hikmeti min sudûriküm fe-inne'l-hikmeteFe-lâ tüşbiû butûneküm fe-tutfihe nûre'l-hikmeti min sudûriküm fe-inne'l-hikmete testau fi'l-kalbi misle's-sirâci. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. testau fi'l-kalbi misle's-sirâci.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İbn Asâkir rivayet eylemiş, nakletmiş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İbn Asâkir rivayet eylemiş, nakletmiş.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Nûru'l-hikmeti el-cûu. "Hikmetin nuru, açlıktır." Nûru'l-hikmeti el-cûu. "Hikmetin nuru, açlıktır."

Hikmet de "ilâhî bilgi, doğru bilgi" demektir. "Sapasağlam bilgi, olgun bilgi" demek. Hikmet de "ilâhî bilgi, doğru bilgi" demektir. "Sapasağlam bilgi, olgun bilgi" demek. Olgun, Allah'ın rızasına uygun bilgiye, söze, harekete ve böyle bunlara sahip olan kişiye hakîm derler.Olgun, Allah'ın rızasına uygun bilgiye, söze, harekete ve böyle bunlara sahip olan kişiye hakîm derler. Hakîm, "hikmet sahibi" demek. Hikmet de "bir şeyi yerli yerince yapmak" mânasına geliyor aslında.Hakîm, "hikmet sahibi" demek. Hikmet de "bir şeyi yerli yerince yapmak" mânasına geliyor aslında. Tam, nasıl yapılması gerekiyorsa yerli yerince, usûlünce, sapasağlam yapar.Tam, nasıl yapılması gerekiyorsa yerli yerince, usûlünce, sapasağlam yapar. "Eksiksiz, yanlışsız, kusursuz yapmak" mânasına geliyor. Bu hikmet çok önemli bir şeydir."Eksiksiz, yanlışsız, kusursuz yapmak" mânasına geliyor.

Bu hikmet çok önemli bir şeydir.
Bir şeyi doğru yapmak; kulluğu doğru yapmak, evlatsa anaya babaya evlatlığı doğru yapmak,Bir şeyi doğru yapmak; kulluğu doğru yapmak, evlatsa anaya babaya evlatlığı doğru yapmak, aile reisiyse aile reisliğini doğru yapmak, melek erbâbıysa mesleğini doğru yapmak,aile reisiyse aile reisliğini doğru yapmak, melek erbâbıysa mesleğini doğru yapmak, öğretici muallimse öğreticiliğini doğru yapmak, talebeyse öğrenciliğini doğru yapmak,öğretici muallimse öğreticiliğini doğru yapmak, talebeyse öğrenciliğini doğru yapmak, hattatsa yazısını doğru, kusuruz yazmak... Bu çok kıymetli bir şeydir. hattatsa yazısını doğru, kusuruz yazmak... Bu çok kıymetli bir şeydir. Her şeyi yerli yerince, sapasağlam yapmak, Her şeyi yerli yerince, sapasağlam yapmak, düşünmeyi de sapasağlam düşünmek; bu çok önemli bir vasıftır.düşünmeyi de sapasağlam düşünmek; bu çok önemli bir vasıftır. Allah bu güzel vasfı kime vermişse bahtiyardır, o kimseye çok büyük meziyetler verilmiş demektir. Allah bu güzel vasfı kime vermişse bahtiyardır, o kimseye çok büyük meziyetler verilmiş demektir.

Tabii bu hikmeti Allah en çok, en başta peygamberlere veriyor. Tabii bu hikmeti Allah en çok, en başta peygamberlere veriyor. Peygamberlerin en başta gelen vasıflarından bir tanesi hikmet sahibi olmalarıdır. Hakim olmalarıdır.Peygamberlerin en başta gelen vasıflarından bir tanesi hikmet sahibi olmalarıdır. Hakim olmalarıdır. Her şeyi doğru konuşan, doğru düşünen, doğru yapan, doğru sözlü, doğru özlü, Her şeyi doğru konuşan, doğru düşünen, doğru yapan, doğru sözlü, doğru özlü, doğru hareketli insanlar olmasıdır. Kur'ân-ı Kerîm'de Lokman aleyhisselâm'a da hikmeti verdiğini bildiriyor. doğru hareketli insanlar olmasıdır. Kur'ân-ı Kerîm'de Lokman aleyhisselâm'a da hikmeti verdiğini bildiriyor.

Ve men yu'tel-hikmete fekad ûtiye hayran kesîrâ diye buyuruluyor. Ve men yu'tel-hikmete fekad ûtiye hayran kesîrâ diye buyuruluyor.

Ve âteynâhu'l-hikmete ve fasle'l-hitâbi. Bildiriliyor. Hikmet sahibi olmak kıymetli bir şey. Ve âteynâhu'l-hikmete ve fasle'l-hitâbi.

Bildiriliyor. Hikmet sahibi olmak kıymetli bir şey.

İşte bunun nuru, hikmetin nuru nasıl görülür? İnsan bu meziyete nasıl sahip olur? İşte bunun nuru, hikmetin nuru nasıl görülür? İnsan bu meziyete nasıl sahip olur? Bu nasıl parıldar? Hikmetli insan nasıl böyle sahibe ulaşacak?Bu nasıl parıldar?

Hikmetli insan nasıl böyle sahibe ulaşacak?
Her şeyi böyle güzel yapmak, bunun nuru nasıl ortaya çıkacak? Neyle ortaya çıkacak?Her şeyi böyle güzel yapmak, bunun nuru nasıl ortaya çıkacak? Neyle ortaya çıkacak? Bunun başlangıcı nedir? Bunun başlangıcı nedir?

el-Cûu. Açlık oruç. Aç durdu mu, oruç tuttu mu hikmet kısmı parıldamaya başlar insanda;el-Cûu. Açlık oruç. Aç durdu mu, oruç tuttu mu hikmet kısmı parıldamaya başlar insanda; hâkimlik tarafı, hikmetli hareket etme, düşünme, konuşma tarafı ağar bastırmaya başlar. hâkimlik tarafı, hikmetli hareket etme, düşünme, konuşma tarafı ağar bastırmaya başlar. Oruç tutmak, aç durmak hikmeti kuvvetlendirir, arttırır, parıldatır. Oruç tutmak, aç durmak hikmeti kuvvetlendirir, arttırır, parıldatır.

"Hikmetin nuru aç durmaktır." Demek ki yemek yiyeceğiz; ama zaman zaman da aç duracağız. "Hikmetin nuru aç durmaktır."

Demek ki yemek yiyeceğiz; ama zaman zaman da aç duracağız.
Oruç tutacağız ki hikmet gelsin. Yemek yiyeceğiz. Niye yiyeceğiz? Oruç tutacağız ki hikmet gelsin. Yemek yiyeceğiz.

Niye yiyeceğiz?

Çünkü vücudumuz sağlam olsun diye. Çünkü sağlam müslüman zayıf müslümandan daha hayırlıdır.Çünkü vücudumuz sağlam olsun diye. Çünkü sağlam müslüman zayıf müslümandan daha hayırlıdır. Peygamber Efendimiz; "İkisi de hayırlıdır ama sağlam müslüman daha hayırlıdır." buyuruyor.Peygamber Efendimiz; "İkisi de hayırlıdır ama sağlam müslüman daha hayırlıdır." buyuruyor. Adam sapasağlam; daha hayırlı. Kuvvetli müslüman zayıf müslümandan daha hayırlı. Adam sapasağlam; daha hayırlı. Kuvvetli müslüman zayıf müslümandan daha hayırlı.

Neden? Kuvvetli, 'hırt' dedi mi düşmanın ödü patlar. Zayıf oldu mu kimse kulak asmaz.Neden?

Kuvvetli, 'hırt' dedi mi düşmanın ödü patlar. Zayıf oldu mu kimse kulak asmaz.
Adam çok iyi bir insan ama zayıf, çelimsiz. Hakkı söyler, karşıdakiler güler geçer. Adam çok iyi bir insan ama zayıf, çelimsiz. Hakkı söyler, karşıdakiler güler geçer. Biraz "Yapmayın, etmeyin..." dediği zaman da "Üf!" yaparlar, üfleyince adamcağız devrilir.Biraz "Yapmayın, etmeyin..." dediği zaman da "Üf!" yaparlar, üfleyince adamcağız devrilir. Zaten rüzgar estiği zaman sallanıyor mesela... Zaten rüzgar estiği zaman sallanıyor mesela...

el-Mü'minü'l-kaviyyü. "Kuvvetli müslüman." Hayrun. "Daha hayırlı."el-Mü'minü'l-kaviyyü. "Kuvvetli müslüman." Hayrun. "Daha hayırlı." Ve ehabbü. "Allah'a da daha çok sevgilidir. Allah daha çok seviyor."Ve ehabbü. "Allah'a da daha çok sevgilidir. Allah daha çok seviyor." Mine'l-mü'mini'd-daîf. "Zayıf müslümandan." Ve fî küllin hayrun. Mine'l-mü'mini'd-daîf. "Zayıf müslümandan." Ve fî küllin hayrun. "Evet, ikisinde hayır var; ama zayıf müslümandan kuvvetli müslüman daha hayırlıdır." "Evet, ikisinde hayır var; ama zayıf müslümandan kuvvetli müslüman daha hayırlıdır."

Kuvvet nereden doğar? Nedir yani kuvvetli müslüman? Kuvvet nereden doğar? Nedir yani kuvvetli müslüman?

Nefsi olan müslüman. Pehlivan bir kere, böyle kuvvetli pehlivan... Nefsi olan müslüman. Pehlivan bir kere, böyle kuvvetli pehlivan...

Bir kere beden kuvvetli başka, kafa kuvveti, fikir kuvveti, ilim kuvveti [başka.] Bir kere beden kuvvetli başka, kafa kuvveti, fikir kuvveti, ilim kuvveti [başka.] Çok sağlam düşünür, çok iyi bilir. O söylediyse tamamdır, o boşuna yapmaz, zayıf değildir.Çok sağlam düşünür, çok iyi bilir. O söylediyse tamamdır, o boşuna yapmaz, zayıf değildir. Tamam. İlim kuvveti... Sonra, iman.Tamam. İlim kuvveti...

Sonra, iman.
Belki sıralama değil de aklımıza geldikçe söylüyoruz, geldiği için "sonra" diyorum.Belki sıralama değil de aklımıza geldikçe söylüyoruz, geldiği için "sonra" diyorum. İman kuvveti; sapasağlam, hiç şaşmıyor, kim gelirse gelsinİman kuvveti; sapasağlam, hiç şaşmıyor, kim gelirse gelsin şeytan önünden arkasından dolanıp dolanıp kuyruğun bacakları arasına kıstırıp gidiyor, yanında duramıyor. şeytan önünden arkasından dolanıp dolanıp kuyruğun bacakları arasına kıstırıp gidiyor, yanında duramıyor. Kuvvetli müslüman; şeytana kanmıyor. Birisi aldatmak istediği zaman aldanmıyor. Kuvvetli müslüman; şeytana kanmıyor. Birisi aldatmak istediği zaman aldanmıyor. Kadın çıkıyor karşısına [vesaire...] Yüz vermiyor. Rüşvet veriyor, almıyor.Kadın çıkıyor karşısına [vesaire...] Yüz vermiyor. Rüşvet veriyor, almıyor. Kötülük yapma imkânı doğuyor, yapmıyor. İman kuvveti, irade kuvvetli... Kötülük yapma imkânı doğuyor, yapmıyor. İman kuvveti, irade kuvvetli...

Başka? Para kuvveti... Para da kuvvet. Paralı adam diyor ki; Başka?

Para kuvveti... Para da kuvvet. Paralı adam diyor ki;

"Ali Efendi, Veli Efendi, buraya gel." "Buyurun ağam." "Ali Efendi, Veli Efendi, buraya gel."

"Buyurun ağam."

"Şunu şöyle yap." "Peki ağam." Yapıyor. Ağası da cüzdandan paraları çıkartıyor, veriyor."Şunu şöyle yap."

"Peki ağam."

Yapıyor.

Ağası da cüzdandan paraları çıkartıyor, veriyor.
O da memnun bu da memnun… İş de oluyor. Para kuvveti dağları deviriyor. O da memnun bu da memnun… İş de oluyor. Para kuvveti dağları deviriyor.

Medine-i Münevvere'ye Suud hükümdarı vaziyeti, çevreyi beğenmemiş;Medine-i Münevvere'ye Suud hükümdarı vaziyeti, çevreyi beğenmemiş; "Ben hem Mekke'ye hem Cidde'ye hem Medine'ye aynı miktar para ayırıyorum."Ben hem Mekke'ye hem Cidde'ye hem Medine'ye aynı miktar para ayırıyorum. Ne bu Medine'nin hâli? Bu ne biçim sokaklar böyle?!" demiş.Ne bu Medine'nin hâli? Bu ne biçim sokaklar böyle?!" demiş. "Şuradan şöyle dümdüz yol isterim." demiş. "Şuradan şöyle dümdüz yol isterim." demiş. "Havaalanından dosdoğru gelen Peygamber Efendimiz'in mescidini karşısında görecek. "Havaalanından dosdoğru gelen Peygamber Efendimiz'in mescidini karşısında görecek. Binaların arasında kalıyor, çukurda kalıyor. Öyle istemiyorum." demiş.Binaların arasında kalıyor, çukurda kalıyor. Öyle istemiyorum." demiş. Cetvel gibi bir cadde yapmışlar ki havaalanından gelirken hakikaten karşısına geliyor.Cetvel gibi bir cadde yapmışlar ki havaalanından gelirken hakikaten karşısına geliyor. Yürüyorsun yürüyorsun, hep karşısında Peygamber Efendimiz'in mescidi, Kubbe-i Hadra...Yürüyorsun yürüyorsun, hep karşısında Peygamber Efendimiz'in mescidi, Kubbe-i Hadra... Böyle dümdüz gidiyorsun. Neden öyle demiş? Böyle dümdüz gidiyorsun.

Neden öyle demiş?

"Yap" demiş. Yapmayanı savurup atıyor."Yap" demiş. Yapmayanı savurup atıyor. Yapana da parasını veriyor. Para kuvvetli. O parayı, kuvveti nereden buldu? Yapana da parasını veriyor. Para kuvvetli. O parayı, kuvveti nereden buldu?

Allah bir yerden verdi. Petrol fışkırttırıyor, petrol para ediyor. Çöldeki bedevi oldu milyarder.Allah bir yerden verdi. Petrol fışkırttırıyor, petrol para ediyor. Çöldeki bedevi oldu milyarder. Ya 50 sene önce neydi, yoktu bir şeyler. Zengin oldu, şimdi para kuvvetiYa 50 sene önce neydi, yoktu bir şeyler. Zengin oldu, şimdi para kuvveti demek ki helalinden bol parası olur da İslâm'a tahsis ederse o da kuvvetli, o da güzel. demek ki helalinden bol parası olur da İslâm'a tahsis ederse o da kuvvetli, o da güzel.

İlmi olur ilmiyle İslâm'a hizmet ederse, o da iyiİlmi olur ilmiyle İslâm'a hizmet ederse, o da iyi bir buluş yapsa da müslümanlar onun sayesinde düşmanların hepsini yenseler,bir buluş yapsa da müslümanlar onun sayesinde düşmanların hepsini yenseler, müslümanlar hâkim olsa; al sana, alime, buyur, aşk olsun, ne kadar istersen... müslümanlar hâkim olsa; al sana, alime, buyur, aşk olsun, ne kadar istersen...

Demek ki açlık hikmeti besliyor, kuvvetlendiriyor. Demek ki açlık hikmeti besliyor, kuvvetlendiriyor. İnsan hikmetli insan oluyor, hikmetli konuşuyor, hikmetli iş yapıyor.İnsan hikmetli insan oluyor, hikmetli konuşuyor, hikmetli iş yapıyor. Demek ki kuvvetli olacağız. Tamam, yemek yiyeceğiz, zayıf düşmeyeceğiz, verem olmayacağız,Demek ki kuvvetli olacağız. Tamam, yemek yiyeceğiz, zayıf düşmeyeceğiz, verem olmayacağız, hasta olmayacağız, siroz olmayacağız, çöpten bacaklı adam olmayacağız,hasta olmayacağız, siroz olmayacağız, çöpten bacaklı adam olmayacağız, kuvvetli olacağız; ama oruç da tutacağız. kuvvetli olacağız; ama oruç da tutacağız.

Ve re'sü'd-dîni terkü'd-dünyâ. "Dindarlığın başı dünyalığa aldırmamaktır, dünyayı terk etmektir." Ve re'sü'd-dîni terkü'd-dünyâ. "Dindarlığın başı dünyalığa aldırmamaktır, dünyayı terk etmektir."

Dünyalık... Para vız gelir. Mevki makam vız gelir. Karı kız vız gelir. Köşk, otomobil vız gelir.Dünyalık... Para vız gelir. Mevki makam vız gelir. Karı kız vız gelir. Köşk, otomobil vız gelir. Düşman bir şeyle kandıramıyor. Her şeyi teklif ediyor, adamın hiçbir şeyden sarkıldığı yok. Düşman bir şeyle kandıramıyor. Her şeyi teklif ediyor, adamın hiçbir şeyden sarkıldığı yok.

Dinin başı nedir? Dünyayı terk etmek. Her türlü zararın, her türlü hatanın başı da nedir? Dinin başı nedir?

Dünyayı terk etmek.

Her türlü zararın, her türlü hatanın başı da nedir?

Dünyalığı sevmek. Parayı seviyor. Şimdi düşman diyor ki; Dünyalığı sevmek.

Parayı seviyor. Şimdi düşman diyor ki;

"Şu adamı elde edersek işimizi yaptırırız. Bu neden hoşlanıyor? İnceleyin." "Şu adamı elde edersek işimizi yaptırırız. Bu neden hoşlanıyor? İnceleyin."

Paradan hoşlanıyor. Dayıyorlar parayı; "Al sana şu kadar milyon dolar!" yaptırıyorlar. Paradan hoşlanıyor. Dayıyorlar parayı; "Al sana şu kadar milyon dolar!" yaptırıyorlar.

Milletvekilleri parayla satın alınıp da iktidar değiştirilmedi mi? Milletvekilleri parayla satın alınıp da iktidar değiştirilmedi mi? Kaç milyondu bir milletvekilinin fiyatı? 5 milyon. Kaç milyondu bir milletvekilinin fiyatı?

5 milyon.

5 milyon dolar verince bu tarafa geçti. Para gücüyle... Dediler ki; 5 milyon dolar verince bu tarafa geçti. Para gücüyle...

Dediler ki;

"Koç gelmiş Ankara'ya, otele. Otel odasında pazarlık yapmış."Koç gelmiş Ankara'ya, otele. Otel odasında pazarlık yapmış. Verebilecek milletvekillerine beşer milyonu vermiş, vermiş, hükümeti devirttirmiş." Verebilecek milletvekillerine beşer milyonu vermiş, vermiş, hükümeti devirttirmiş."

"Sayı bu tarafa geçmeyecek." "Sayı bu tarafa geçmeyecek."

Hani seçilen insanlar ne oluyor? Hani seçilen insanlar ne oluyor?

Hepsi bir tarafa gitti. Parayı aldılar, gittiler. Parayı aldılar, gittiler. İktidar değişti. Hepsi bir tarafa gitti. Parayı aldılar, gittiler. Parayı aldılar, gittiler. İktidar değişti.

Ne deniliyor? Medya patronları, basın karterleri harekete geçmiş, paraları destelemişler, Ne deniliyor?

Medya patronları, basın karterleri harekete geçmiş, paraları destelemişler,
hükümeti değiştirttiler. Olmadı mı böyle? Bunları ben uyduruyor muyum? Gazeteler böyle yazmadı mı? hükümeti değiştirttiler.

Olmadı mı böyle? Bunları ben uyduruyor muyum? Gazeteler böyle yazmadı mı?

Bu böyle. Demek ki dindarlığın başı maddiyâta aldırmamak, onları terk etmek, dünyayı terk etmek. Bu böyle. Demek ki dindarlığın başı maddiyâta aldırmamak, onları terk etmek, dünyayı terk etmek.

Ve re'sü'd-dîni terkü'd-dünyâ. "Dindarlığın başı, dünyayı terk etmek." Ve re'sü'd-dîni terkü'd-dünyâ. "Dindarlığın başı, dünyayı terk etmek."

"Dünyayı terk edersek dünya hep kâfirlere kalır." "Dünyayı terk edersek dünya hep kâfirlere kalır."

O mânaya değil be adam, anlayamadın gitti bu işi ya! Gönlüne dünyalığı sokmayacaksın.O mânaya değil be adam, anlayamadın gitti bu işi ya! Gönlüne dünyalığı sokmayacaksın. Sahâbe-i kiramdan zengin insanlar vardı. "Fakirlik" demek değil bu. Sahâbe-i kiramdan zengin insanlar vardı. "Fakirlik" demek değil bu. Ama parayı Allah yolunda harcayabiliyorlardı.Ama parayı Allah yolunda harcayabiliyorlardı. Osmân-ı Zinnûreyn Efendimiz paralarıyla bir orduyu teçhiz edivermişti. Bir ordu teçhiz etmek kolay mı? Osmân-ı Zinnûreyn Efendimiz paralarıyla bir orduyu teçhiz edivermişti. Bir ordu teçhiz etmek kolay mı?

Yüz deve yükü kervanını getirdiği mallarla beraber develeri de kurban etmek şartıylaYüz deve yükü kervanını getirdiği mallarla beraber develeri de kurban etmek şartıyla Medine açlıktan kırılırken dağıtıvermişti. Kolay mı? Medine açlıktan kırılırken dağıtıvermişti. Kolay mı?

Zenginmiş ki yüz develik mal getirtmiş kervanla... Yüz deve de kolay mı? Zenginmiş ki yüz develik mal getirtmiş kervanla... Yüz deve de kolay mı?

Develerin ipleri vardır, boyunları vardır, gövdeleri vardır...Develerin ipleri vardır, boyunları vardır, gövdeleri vardır... Yüz tane deve buradan nereye kadar kervan eder.Yüz tane deve buradan nereye kadar kervan eder. Löngüdük löngüdük deve adım attıkça yüz tane deve iki tarafına da kaçar kilo, yüzer kilo çuval,Löngüdük löngüdük deve adım attıkça yüz tane deve iki tarafına da kaçar kilo, yüzer kilo çuval, muazzam bir servet, kıymetli mallar... Hepsini Medine'ye yığdı.muazzam bir servet, kıymetli mallar... Hepsini Medine'ye yığdı. Hem de iki misli, üç misli kâr teklif ettiler; "Bizimkilere devret." diye. "Hayır." dedi.Hem de iki misli, üç misli kâr teklif ettiler; "Bizimkilere devret." diye. "Hayır." dedi. "Daha hayırlı satacağım, daha hayırlı satacağım...""Daha hayırlı satacağım, daha hayırlı satacağım..." En kârlısını yaptı; hepsini Allah yolunda bağışladı, tasadduk etti, en büyük sevabı kazandı.En kârlısını yaptı; hepsini Allah yolunda bağışladı, tasadduk etti, en büyük sevabı kazandı. Çünkü Medine açlıktan kırılıyordu. Paraları pulları yoktu.Çünkü Medine açlıktan kırılıyordu. Paraları pulları yoktu. Erzak [vesaire] hepsini dağıtıverdi. Yani zengin... Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz de zengindi.Erzak [vesaire] hepsini dağıtıverdi. Yani zengin...

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz de zengindi.
80 bin altını vardı. Allah yoluna veriverdi.80 bin altını vardı. Allah yoluna veriverdi. Sahabeden Medine-i Münevvere'ye muhacir olarak gelip de orada zengin olup da çok para biriktirenler var. Sahabeden Medine-i Münevvere'ye muhacir olarak gelip de orada zengin olup da çok para biriktirenler var. Sonra İslâm yayıldıktan sonra hepsi zengin oldu. Hiç tahmin etmediği insanın kaç tane çocuğu oldu.Sonra İslâm yayıldıktan sonra hepsi zengin oldu. Hiç tahmin etmediği insanın kaç tane çocuğu oldu. Akılların hayallerinden geçmeyecek servetlere sahip oldular. Ama Allah yoluna verdiler. Akılların hayallerinden geçmeyecek servetlere sahip oldular. Ama Allah yoluna verdiler. Servetlerinden şımarmadılar. Patronluk taslamadılar. Dünyaya dalmadılar.Servetlerinden şımarmadılar. Patronluk taslamadılar. Dünyaya dalmadılar. Saraylar yaptırmadılar. Şarkıcılar, çengiciler tutmadılar. Dansözler getirtmediler... Saraylar yaptırmadılar. Şarkıcılar, çengiciler tutmadılar. Dansözler getirtmediler...

Terk-i dünya demek, "dünyalığı gönlünden sıyırıp atmak" demek,Terk-i dünya demek, "dünyalığı gönlünden sıyırıp atmak" demek, "dünyalığı amaç olmaktan çıkartmak, âhiretliği maşa olarak almak" demek. Millet bunu anlamıyor. "dünyalığı amaç olmaktan çıkartmak, âhiretliği maşa olarak almak" demek. Millet bunu anlamıyor.

Ve'l-kurbeti ila'llâhi. "Allah'a yakın olmanın, yakınlaşmanın vesilesi..." Ve'l-kurbeti ila'llâhi. "Allah'a yakın olmanın, yakınlaşmanın vesilesi..."

Nedir? Ne yaparsam Allah'a kul olurum?Nedir? Ne yaparsam Allah'a kul olurum? Allah'a ne yaparsam yaklaşırım? Allah'a ne yaparsam yaklaşırım?

Tahmin edin bakalım; ne yaparsınız Allah'a yaklaşırsınız, şöyle bir düşünün. Tahmin edin bakalım; ne yaparsınız Allah'a yaklaşırsınız, şöyle bir düşünün.

Efendimiz söylüyor burada: Ve'l-kurbeti ila'llâhi. "Allah'a yakın olmak."Efendimiz söylüyor burada:

Ve'l-kurbeti ila'llâhi. "Allah'a yakın olmak."
Hubbu'l-mesâkîni ve'd-dünüvvü minhüm. "Miskinleri, fakirleri sevip onların yanına varmaktır." diyor. Hubbu'l-mesâkîni ve'd-dünüvvü minhüm. "Miskinleri, fakirleri sevip onların yanına varmaktır." diyor.

Fakirleri kayıracaksın, kollayacaksın. Fakirleri kayıracaksın, kollayacaksın.

Mesela buradan bir arkadaş, hacca giderken Manivya havaalanında, otelde bekliyorduk.Mesela buradan bir arkadaş, hacca giderken Manivya havaalanında, otelde bekliyorduk. Taksi tuttular, şehre indiler, zekâtlarını orada dağıttılar.Taksi tuttular, şehre indiler, zekâtlarını orada dağıttılar. Filipinler'de zekâtlarını dağıttılar, geldiler. "Nereye gittiniz?" dedim. Filipinler'de zekâtlarını dağıttılar, geldiler.

"Nereye gittiniz?" dedim.

"Şehre gittik, geldik hocam." dediler. "Camiye gittik." dediler."Şehre gittik, geldik hocam." dediler. "Camiye gittik." dediler. Orada cami varmış, ben görmedim. Manila'da cami varmış. Orada cami varmış, ben görmedim. Manila'da cami varmış.

"Çok fakir müslümanlar hocam..." dediler. Çok fakir... Ağlıyorlar."Çok fakir müslümanlar hocam..." dediler. Çok fakir... Ağlıyorlar. Dağıtmışlar, yürekleri böyle parçalanmış, o sefaleti görünce... Dağıtmışlar, dağıtmışlar...Dağıtmışlar, yürekleri böyle parçalanmış, o sefaleti görünce... Dağıtmışlar, dağıtmışlar... Açlık, sefalet insanları... Çünkü o hükümet adamı Markos kaç milyon dolar biriktirmişti alçak...Açlık, sefalet insanları... Çünkü o hükümet adamı Markos kaç milyon dolar biriktirmişti alçak... Bankalarda ne kadar parası vardı. Millet açlıktan kırılıyor, kâfir bak nasıl parayı [tutuyor!] Bankalarda ne kadar parası vardı. Millet açlıktan kırılıyor, kâfir bak nasıl parayı [tutuyor!]

Yani miskinleri sevmek ve onlara yaklaşmak, onlara yardım etmek...Yani miskinleri sevmek ve onlara yaklaşmak, onlara yardım etmek... Evet, Avustralya'da devlet herkese işsizlik parası veriyor, bizim anladığımız mânada dilenci yok.Evet, Avustralya'da devlet herkese işsizlik parası veriyor, bizim anladığımız mânada dilenci yok. Ama Endonezya'da, ama Filipinler'de, ama Bangladeş'te,Ama Endonezya'da, ama Filipinler'de, ama Bangladeş'te, ama Pakistan'da, ama Afganistan'da, ama Somali'de, Afrika'da gidin, görün. ama Pakistan'da, ama Afganistan'da, ama Somali'de, Afrika'da gidin, görün.

"Ya ben ne yapayım oraya gidip de hocam? Doğru düzgün oteli bile yok ya..." "Ya ben ne yapayım oraya gidip de hocam? Doğru düzgün oteli bile yok ya..."

İşte bak, miskinlere sevgi beslemek ve onlara yakın olmak.İşte bak, miskinlere sevgi beslemek ve onlara yakın olmak. Gideceksin, halleriyle halleneceksin, durumlarını anlayacaksın, ne yapmak gerekiyorsa yapacaksın. Gideceksin, halleriyle halleneceksin, durumlarını anlayacaksın, ne yapmak gerekiyorsa yapacaksın. Düşman değil, kardeşiz çünkü... Düşman değil, kardeşiz çünkü...

Ve'l-bu'du mina'llâhi. "Allah'tan uzaklaşmanın, uzak düşmenin sebebi..."Ve'l-bu'du mina'llâhi. "Allah'tan uzaklaşmanın, uzak düşmenin sebebi..." Ellezî kuviye bihî ale'l-meâsî. "Günahları işlemeye o sayede kuvvetli oluyor insan..." Ellezî kuviye bihî ale'l-meâsî. "Günahları işlemeye o sayede kuvvetli oluyor insan..."

Nedir insanı Allah'tan uzaklaştırmaya, günahları işlemeye de kuvvetlendiren şey?Nedir insanı Allah'tan uzaklaştırmaya, günahları işlemeye de kuvvetlendiren şey? Nefsi de kuvvetlendiren şey? Yemek. eş-Şibau. "Tokluk." Neden? Nefsi de kuvvetlendiren şey?

Yemek.

eş-Şibau. "Tokluk."

Neden?

Yemeği yedi mi nefsi kuvvetleniyor. Nefsi kuvvetlendi mi nefis neyi ister? Yemeği yedi mi nefsi kuvvetleniyor. Nefsi kuvvetlendi mi nefis neyi ister?

Keyif ister, nefsânî şeyleri ister. Şehevât-i nefsiyeyi ister. Heva hevasâtı ister.Keyif ister, nefsânî şeyleri ister. Şehevât-i nefsiyeyi ister. Heva hevasâtı ister. Levhiyâtı ister. Eğlenceyi ister. Levhiyâtı ister. Eğlenceyi ister. Nefis kuvvetleniyor o zaman, günahları da kuvvet kazanıyor, duramıyor. Nefis kuvvetleniyor o zaman, günahları da kuvvet kazanıyor, duramıyor.

"Niye işledin bu günahı?" "Tutamadım hocam kendimi..." "Niye işledin bu günahı?"

"Tutamadım hocam kendimi..."

Tutamazsın tabii... Bir kuzuyu evirip çevirip yiyorsun, bir tepsi baklavayı haklıyorsun.Tutamazsın tabii... Bir kuzuyu evirip çevirip yiyorsun, bir tepsi baklavayı haklıyorsun. Bir de Koca Yusuf pehlivan gibi... Tamam, bunları yedin, ne oldun? Bir de Koca Yusuf pehlivan gibi... Tamam, bunları yedin, ne oldun?

Kuvvetlendin. Kuvvetlenince nefis kuvvetleniyor. Ondan sonra nefis kendi emrini yaptırtıyor.Kuvvetlendin. Kuvvetlenince nefis kuvvetleniyor. Ondan sonra nefis kendi emrini yaptırtıyor. "Ben şunu istiyorum, yap! Bunu istiyorum, yap! Bunu istiyorum, yap! Şunu istiyorum, yap!""Ben şunu istiyorum, yap! Bunu istiyorum, yap! Bunu istiyorum, yap! Şunu istiyorum, yap!" Nefis kuvvetlenir. İşte günahları kuvvetlendiren ve Allah'tan uzaklaştıran şey nedir? Nefis kuvvetlenir. İşte günahları kuvvetlendiren ve Allah'tan uzaklaştıran şey nedir?

eş-Şibau. "Tokluktur." eş-Şibau. "Tokluktur."

Demek ki malımız, mülkümüz, yemeğimiz, tenceremiz, tavamız olsa bile sık sık oruç tutacağız;Demek ki malımız, mülkümüz, yemeğimiz, tenceremiz, tavamız olsa bile sık sık oruç tutacağız; çünkü tokluk günahlara kuvvetlendiriyor, Allah'tan uzaklaştırıyor. çünkü tokluk günahlara kuvvetlendiriyor, Allah'tan uzaklaştırıyor.

Fe-lâ tüşbiû butûneküm. "Karınlarınızı doyurmayın, doldurmayın." Fe-lâ tüşbiû butûneküm. "Karınlarınızı doyurmayın, doldurmayın."

Teşbeu demiş, tüşbiu olsa bence daha iyi. "Karınlarınızı yemekle doldurmayın." Teşbeu demiş, tüşbiu olsa bence daha iyi.

"Karınlarınızı yemekle doldurmayın."

Fe-tutfihe nûre'l-hikmeti. "Çünkü bu tokluk hikmetin nurunu söndürür." Fe-tutfihe nûre'l-hikmeti. "Çünkü bu tokluk hikmetin nurunu söndürür."

Açlıktan hikmetin nuru artar, tokluktan hikmetin nuru söner. Bu sefer insan doğru düşünemez,Açlıktan hikmetin nuru artar, tokluktan hikmetin nuru söner. Bu sefer insan doğru düşünemez, doğru hareket edemez, doğruyu söyleyemez olur. Çünkü nefis kuvvetlendi. doğru hareket edemez, doğruyu söyleyemez olur. Çünkü nefis kuvvetlendi.

Fe-tutfihe nûre'l-hikmeti min sudûriküm. "Gönüllerinizdeki hikmet nurunu söndürür." Fe-tutfihe nûre'l-hikmeti min sudûriküm. "Gönüllerinizdeki hikmet nurunu söndürür."

Fe-inne'l-hikmete. "Çünkü hikmet..." Testau fi'l-kalbi. "Gönülde nurunu yayar."Fe-inne'l-hikmete. "Çünkü hikmet..." Testau fi'l-kalbi. "Gönülde nurunu yayar." Misle's-sirâci. "Kandil gibi hikmet gönlü nurlandırır, gönlünü nurunu etrafa yayar." Misle's-sirâci. "Kandil gibi hikmet gönlü nurlandırır, gönlünü nurunu etrafa yayar."

Ama dolduğu zaman hikmetin nuru söner, adam uyuklamaya başlar. Gidiyor, niye? Ama dolduğu zaman hikmetin nuru söner, adam uyuklamaya başlar. Gidiyor, niye?

Karnı tok, gönül filan kalmadı. Uyanıklık kalmadı. Karnı tok, gönül filan kalmadı. Uyanıklık kalmadı.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz böyle diyor, artık ne diyeyim size? Peygamber Efendimiz böyle diyor, artık ne diyeyim size?

Demek ki şu nefisler ıslah olsun, hikmetin nuru pırıldasın, gönlümüzün nurları silinmesin,Demek ki şu nefisler ıslah olsun, hikmetin nuru pırıldasın, gönlümüzün nurları silinmesin, günahlara kuvvetlenmeyelim diye Allah rızası için sık sık oruç tutalım. günahlara kuvvetlenmeyelim diye Allah rızası için sık sık oruç tutalım.

"Ne zaman tutalım hocam?" Haftanın pazartesi perşembe günleri oruç günleridir."Ne zaman tutalım hocam?"

Haftanın pazartesi perşembe günleri oruç günleridir.
Peygamber Efendimiz o zamanlar oruç tutardı. Peygamber Efendimiz o zamanlar oruç tutardı. Her ayın birinci, ortası ve sonuncu günleri oruç tutma zamanıdır. Efendimiz bunları tavsiye ediyor.Her ayın birinci, ortası ve sonuncu günleri oruç tutma zamanıdır. Efendimiz bunları tavsiye ediyor. Her ayın ortasındaki 13-14-15. günleri -"Ay" dediğim zaman, arabî aylar,Her ayın ortasındaki 13-14-15. günleri -"Ay" dediğim zaman, arabî aylar, yani bizim bu milâdî takvim değil, hicrî takvim- bu günlerde oruç tutun. yani bizim bu milâdî takvim değil, hicrî takvim- bu günlerde oruç tutun.

Demek ki haftanın oruçlu günleri oruç geçirilecek günleri belli, ayın oruç tutulacak zamanları belli.Demek ki haftanın oruçlu günleri oruç geçirilecek günleri belli, ayın oruç tutulacak zamanları belli. Bir de senen belirli günlerinde oruç tutmanın sevabı var.Bir de senen belirli günlerinde oruç tutmanın sevabı var. Mesela kurban arefesinde oruç tutmak bir geçmiş senenin bir gelecek senenin günahlarını affettirir.Mesela kurban arefesinde oruç tutmak bir geçmiş senenin bir gelecek senenin günahlarını affettirir. Çok önemli. Gelecek senenin günahını da affettiriyor. Bu çok önemli.Çok önemli. Gelecek senenin günahını da affettiriyor. Bu çok önemli. Mesela Şevval'de altı gün oruç var, Ramazan'dan sonra, bayramdan sonra...Mesela Şevval'de altı gün oruç var, Ramazan'dan sonra, bayramdan sonra... O da çok sevap; insan onu da tuttu mu bütün seneyi oruç tutmuş gibi oluyor.O da çok sevap; insan onu da tuttu mu bütün seneyi oruç tutmuş gibi oluyor. Ramazan 30, Şevval'de altı: 36. İyilik 10 misli demişler.Ramazan 30, Şevval'de altı: 36. İyilik 10 misli demişler. 36'nın 10 misli: 360. Zaten sene de o kadar gün. 36'nın 10 misli: 360. Zaten sene de o kadar gün. Bütün sene oruç tutmuş gibi oluyor. Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor.Bütün sene oruç tutmuş gibi oluyor. Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Sonra Receb ayında Peygamber Efendimiz kendisi çok oruç tutardı.Sonra Receb ayında Peygamber Efendimiz kendisi çok oruç tutardı. Oruç tutmadığı zaman oruç tuttuğu zaman günlerce günlerce tutabilir. Oruç tutmadığı zaman oruç tuttuğu zaman günlerce günlerce tutabilir.

Sahabeden -daha ismine bakamadım, kitabımda- şeyde bakacağım. KitabımdaSahabeden -daha ismine bakamadım, kitabımda- şeyde bakacağım. Kitabımda yedi güne kadar hiç yemeden, yani gecede yemedin, gündüz yemeden devam ederekyedi güne kadar hiç yemeden, yani gecede yemedin, gündüz yemeden devam ederek bir hafta kadar devam edebilenler var. Adamlar neyle yaşıyor... Demek ki dayanıyor vücut...bir hafta kadar devam edebilenler var. Adamlar neyle yaşıyor... Demek ki dayanıyor vücut... Doktorlar; "Su içmeden olmaz." diyorlar ama yapabiliyormuş. Yalan değil, kitaplar yazıyor.Doktorlar; "Su içmeden olmaz." diyorlar ama yapabiliyormuş. Yalan değil, kitaplar yazıyor. Peygamber Efendimiz de kaç gün akşamları iftar ederek, sahur yiyerek değil... Peygamber Efendimiz de kaç gün akşamları iftar ederek, sahur yiyerek değil... Evet, iftar etmek, sahura kalkmak sünnet amaEvet, iftar etmek, sahura kalkmak sünnet ama iftar ve sahur yapmadan bir günün orucunu ötekisine, ötekisine, daha ötekisini ötekisine,iftar ve sahur yapmadan bir günün orucunu ötekisine, ötekisine, daha ötekisini ötekisine, daha ötekisini ötekisine bağlayarak devam edebiliyor, durabiliyor.daha ötekisini ötekisine bağlayarak devam edebiliyor, durabiliyor. Zayıf da değildi Peygamber Efendimiz, etleri, elleri kuvvetliydi;Zayıf da değildi Peygamber Efendimiz, etleri, elleri kuvvetliydi; ayakları, baldırları sağlamdı, pehlivan yapılıydı. Öyle. Nasıl biliyorsun Peygamber Efendimiz'i? ayakları, baldırları sağlamdı, pehlivan yapılıydı. Öyle.

Nasıl biliyorsun Peygamber Efendimiz'i?

Kuvvetli yapılıydı, öyle zayıf değildi. Geniş omuzluydu.Kuvvetli yapılıydı, öyle zayıf değildi. Geniş omuzluydu. Baldırları, etleri şeyleri ve elleri kuvvetliydi. Baldırları, etleri şeyleri ve elleri kuvvetliydi.

Savaşta neydi Peygamber Efendimiz? En öndeydi.Savaşta neydi Peygamber Efendimiz?

En öndeydi.
En önde giderdi. Sahâbe-i kiram onun arkasına sığınırdı.En önde giderdi. Sahâbe-i kiram onun arkasına sığınırdı. Mücahitler; "Biz savaşta onun arkasına sığınıp kendimizi emniyette hissederdik." diyor. Mücahitler; "Biz savaşta onun arkasına sığınıp kendimizi emniyette hissederdik." diyor. Yani arkada durmuyor. Allahu Ekber! Öyle peygamber... Yani arkada durmuyor. Allahu Ekber! Öyle peygamber...

Allah şefaatine erdirsin. Güzel huyları bizlere de ihsan eylesin. Allah şefaatine erdirsin. Güzel huyları bizlere de ihsan eylesin.

Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2