Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

İbadetin Beş Önemli Boyutu

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn.el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullahİ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri.ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Kâle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; Kâle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

Hamsün mine'l-ibâdeti kılletü't-tu'mi ve'l-kuûdü fi'l-mesâcidi ve'n-nazaru ile'l-ka'beti Hamsün mine'l-ibâdeti kılletü't-tu'mi ve'l-kuûdü fi'l-mesâcidi ve'n-nazaru ile'l-ka'beti ve'n-nazaru fi'l-mushafi min ğayri en yakrae ve'n-nazaru fî vechi'l-âlimi. ve'n-nazaru fi'l-mushafi min ğayri en yakrae ve'n-nazaru fî vechi'l-âlimi.

Deylemî, Ebû Hüreyre'den rivayet etmiş. Bir de salavât-ı şerîfe okuyalım; Deylemî, Ebû Hüreyre'den rivayet etmiş.

Bir de salavât-ı şerîfe okuyalım;

Allahümme salli salaten kamileten ve sellim selamen tammen ala seyyidina muhammedinillezi tenhallu bihi'l-ukadAllahümme salli salaten kamileten ve sellim selamen tammen ala seyyidina muhammedinillezi tenhallu bihi'l-ukad ve tenfericü bihi'l-kurab fe-tukda bihilhavaic ve tünalü bihi'r-regaib ve hüsnü'l-havatimve tenfericü bihi'l-kurab fe-tukda bihilhavaic ve tünalü bihi'r-regaib ve hüsnü'l-havatim ve yüstesğa'l-ğamamü bi-vechihi'l-kerimve yüstesğa'l-ğamamü bi-vechihi'l-kerim ve alâ alihi ve sahbihi fi külli lemhatin ve nefesin bi-adedi küllü malumun leke. ve alâ alihi ve sahbihi fi külli lemhatin ve nefesin bi-adedi küllü malumun leke.

Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu hadîs-i şerîflerinde buyuruyorlar ki; Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu hadîs-i şerîflerinde buyuruyorlar ki;

"Beş şey ibadettendir." "Beş şey ibadettendir."

Beş şey vardır ki ibadetten sayılır. Namaz gibi değil, namaz ayrı bir ibadet.Beş şey vardır ki ibadetten sayılır. Namaz gibi değil, namaz ayrı bir ibadet. Fakat ibadet sevabı vardır bunlarda. Birisi; Kılletü't-tu'mi. "Az yemek." Fakat ibadet sevabı vardır bunlarda.

Birisi;

Kılletü't-tu'mi. "Az yemek."

Az yemekte ibadet sevabı vardır. Çok yemek tembellik getirir, şişmanlık yapar, atâlet getirir, uyku getirir.Az yemekte ibadet sevabı vardır. Çok yemek tembellik getirir, şişmanlık yapar, atâlet getirir, uyku getirir. İnsanı sevaplardan alıkoyar, namazlardan cemaatlerden alıkoyar. İnsanı sevaplardan alıkoyar, namazlardan cemaatlerden alıkoyar. Sabahleyin namaza kalkamazsın, yatsı vakti oturamazsın, uykun gelir yatarsın.Sabahleyin namaza kalkamazsın, yatsı vakti oturamazsın, uykun gelir yatarsın. Onun için az yemek ibadettendir. Onun için az yemek ibadettendir. Az yiyip de perhiz değil de ihtiyaç, vücudun ihtiyacı nispetinde, fazlası değil.Az yiyip de perhiz değil de ihtiyaç, vücudun ihtiyacı nispetinde, fazlası değil. Biz bugün fazla yiyoruz. Günde üç defa yemek fazla bizim için. Biz bugün fazla yiyoruz. Günde üç defa yemek fazla bizim için. Hele o gün mesela bir şeyde okuyorlardı, "Gençler için şu kadar uyku bu kadar yemek.Hele o gün mesela bir şeyde okuyorlardı, "Gençler için şu kadar uyku bu kadar yemek. Yaşlandı mıydı uykuyu da azaltmak yemeği de azaltmak lazımdır." diyor.Yaşlandı mıydı uykuyu da azaltmak yemeği de azaltmak lazımdır." diyor. Hatta bir evvelki şeyde de her yaş itibariyle işte o kalori dedikleri vücudun ihtiyacından organlar eksiltme yapıyor.Hatta bir evvelki şeyde de her yaş itibariyle işte o kalori dedikleri vücudun ihtiyacından organlar eksiltme yapıyor. Yaşlandıkça eksiltiyor. O kaloriyi, gençlikte aldığın kaloriyi yaşlılıkta da almaya çalışma.Yaşlandıkça eksiltiyor. O kaloriyi, gençlikte aldığın kaloriyi yaşlılıkta da almaya çalışma. O zaman ihtiyacın vardı, gençtin içlerin çoktu, iyiydi.O zaman ihtiyacın vardı, gençtin içlerin çoktu, iyiydi. Fakat ihtiyarlayınca işler azalır, vücudun ihtiyacı da o nispette azalır. Fakat ihtiyarlayınca işler azalır, vücudun ihtiyacı da o nispette azalır.

Onun için gıdanın azalması itibariyle kılletü't-tu'um diyor. Tu'um da taam demek, ikisi de bir mânada.Onun için gıdanın azalması itibariyle kılletü't-tu'um diyor. Tu'um da taam demek, ikisi de bir mânada. Taamı azaltmak... Sabah biraz yer, akşam da biraz yer, olur. Mesela Ramazan'da yediğimiz gibi.Taamı azaltmak... Sabah biraz yer, akşam da biraz yer, olur. Mesela Ramazan'da yediğimiz gibi. Ama Ramazan'da çok yiyoruz yine. İki öğün yiyoruz, üçüncü öğünü de içine katıyoruz yine. Öyle değil. Ama Ramazan'da çok yiyoruz yine. İki öğün yiyoruz, üçüncü öğünü de içine katıyoruz yine. Öyle değil.

İkincisi; Ve'l-kuûdü fi'l-mesâcidi. "Mescitlerde oturmak." İkincisi;

Ve'l-kuûdü fi'l-mesâcidi. "Mescitlerde oturmak."

Namaz kılmıyor, oturuyor.Namaz kılmıyor, oturuyor. Bu oturuş ya ikinci bir namazı beklemek için olur, Kur'an okumak için olur, tesbih çekmek için olur,Bu oturuş ya ikinci bir namazı beklemek için olur, Kur'an okumak için olur, tesbih çekmek için olur, tâlim-i Kur'an için olur, ilim öğrenmek için olur... çeşitli bahanelerle mescitte oturulur.tâlim-i Kur'an için olur, ilim öğrenmek için olur... çeşitli bahanelerle mescitte oturulur. Bu oturmalar ibadettendir. Bu oturmalar ibadettendir. Yani bir insan camide oturduğu müddetçe namaz kılanının sevabını, o ibadet sevabını alır. İki. Yani bir insan camide oturduğu müddetçe namaz kılanının sevabını, o ibadet sevabını alır. İki.

Üçüncüsü; Ve'n-nazaru ile'l-ka'beti.Üçüncüsü;

Ve'n-nazaru ile'l-ka'beti.
"Mekke-i Mükerreme'de bulunduğun müddetçe Beytullah'a bakmak, bu da ibadettir." "Mekke-i Mükerreme'de bulunduğun müddetçe Beytullah'a bakmak, bu da ibadettir."

Yüzyirmi sevap var diyorlar. Bunun yirmisi bakmakta.Yüzyirmi sevap var diyorlar. Bunun yirmisi bakmakta. Baka baka insanın içinden ona bir hayranlık geliyor, bir dert geliyor içerisine, bir nukte geliyor. Baka baka insanın içinden ona bir hayranlık geliyor, bir dert geliyor içerisine, bir nukte geliyor. İşte bazen mütehassis olur ağlar, bazen kendi kendine bir şeyler olur içerisine. İşte bazen mütehassis olur ağlar, bazen kendi kendine bir şeyler olur içerisine.

Ama şimdi her yerde Kâbe yok. Tabi orada, Mekke'de.Ama şimdi her yerde Kâbe yok. Tabi orada, Mekke'de. Burada da Kâbe gözümüzün önünde hayallendiririz, o hayal ile, ha oradaymışız gibi bu sevabı yine alırız. Burada da Kâbe gözümüzün önünde hayallendiririz, o hayal ile, ha oradaymışız gibi bu sevabı yine alırız.

Ve'n-nazaru ile'l-ka'beti. "Kâbe'ye nazar." Ve bu nazar mânevî, mânen de nazar olabilir.Ve'n-nazaru ile'l-ka'beti. "Kâbe'ye nazar."

Ve bu nazar mânevî, mânen de nazar olabilir.
Böyle kendini orada zannedip gözünün önüne getirdin miydi o gördüğün hayali o da bir nazar sayılır. Böyle kendini orada zannedip gözünün önüne getirdin miydi o gördüğün hayali o da bir nazar sayılır.

Ve'n-nazaru fi'l-mushafi min ğayri en yakrae. Ve'n-nazaru fi'l-mushafi min ğayri en yakrae.

İster kapalı ister açık yalnız mushafa bakıyorsun. Okumak da bilmiyor insan.İster kapalı ister açık yalnız mushafa bakıyorsun. Okumak da bilmiyor insan. Okumak bilmediği halde ona bakıyor, "Bu Rabbimin kitabıdır!" diyor, bir üzüntü giriyor içerisine, Okumak bilmediği halde ona bakıyor, "Bu Rabbimin kitabıdır!" diyor, bir üzüntü giriyor içerisine, "Ah, okuyamadım da, vaktiyle beni okutmadılar da okuyamadın da!" [diyor,]"Ah, okuyamadım da, vaktiyle beni okutmadılar da okuyamadın da!" [diyor,] işte o üzüntü içerisinde ona bakıyor. işte o üzüntü içerisinde ona bakıyor.

"O bakışta bir ibadet sevabı alıyor ondan. Okuyan nasıl alıyorsa bakan da aynı sevaptan öylece alıyor." "O bakışta bir ibadet sevabı alıyor ondan. Okuyan nasıl alıyorsa bakan da aynı sevaptan öylece alıyor."

Min ğayri en yakrae diyor. Okumadan mushafa bakmak suretiyle de insan ibadet sevabına nâil olabiliyor. Dört. Min ğayri en yakrae diyor. Okumadan mushafa bakmak suretiyle de insan ibadet sevabına nâil olabiliyor. Dört.

Beşincisi de; Ve'n-nazaru fî vechi'l-âlimi.Beşincisi de;

Ve'n-nazaru fî vechi'l-âlimi.
"Dinini size öğreten kimselerin yüzlerine bakmak, o da ibadettir." "Dinini size öğreten kimselerin yüzlerine bakmak, o da ibadettir."

Onun yüzüne bakmakla da bir ibadet sevabına nâil olacağınıOnun yüzüne bakmakla da bir ibadet sevabına nâil olacağını Deylemî hazretleri Ebû Hüreyre hazretlerinden naklen bize beyan buyurmuşlar. Deylemî hazretleri Ebû Hüreyre hazretlerinden naklen bize beyan buyurmuşlar.

Allah cümlemizi tevfikatı samadaniyyesine mazhar olan sevgili kullarından eylesin. Allah cümlemizi tevfikatı samadaniyyesine mazhar olan sevgili kullarından eylesin.

Bunlar kolay şeyler değildir tabi. Okuması kolay dinlemesi de kolay ama yapması biraz müşkil şeyler.Bunlar kolay şeyler değildir tabi. Okuması kolay dinlemesi de kolay ama yapması biraz müşkil şeyler. Müşkil de değil de tevfikatı samadaniye bağlıdır. Allah'ın tevfikini kazandı mı hepsi kolay olur. Müşkil de değil de tevfikatı samadaniye bağlıdır. Allah'ın tevfikini kazandı mı hepsi kolay olur.

Yalnız, Ve'n-nazaru fi'l-mushafi. "Kur'an-ı Azîmüşşan'a bakmak." Yalnız, Ve'n-nazaru fi'l-mushafi. "Kur'an-ı Azîmüşşan'a bakmak."

Okumuyor, okuyamıyorsun da ama Kur'an-ı Azîmüşşan'ı da öğrenmek çok zor bir şey değildir yani.Okumuyor, okuyamıyorsun da ama Kur'an-ı Azîmüşşan'ı da öğrenmek çok zor bir şey değildir yani. Yaş 50 de olur belki 60 da olabilir. Ama insan aklı şuuru yerindedir. Yaş 50 de olur belki 60 da olabilir. Ama insan aklı şuuru yerindedir. Anlayabiliyorsa şuna Elif derler buna da Be derler. Anlayabiliyorsa şuna Elif derler buna da Be derler. Eh buna Elif'i Be'ye vurursan Eb olur, Be'yi Elif ile çekersen Bâ olur, baba olur. Bunlar 30 tane, 30 harf.Eh buna Elif'i Be'ye vurursan Eb olur, Be'yi Elif ile çekersen Bâ olur, baba olur. Bunlar 30 tane, 30 harf. Günde bir tanesini öğrense, 30 günde okumasını mükemmel surette, bir insan ne kadar kaba da olsaGünde bir tanesini öğrense, 30 günde okumasını mükemmel surette, bir insan ne kadar kaba da olsa öğrenebilmesinde hiçbir zorluk yok. öğrenebilmesinde hiçbir zorluk yok.

Onun için her müslüman kardeşimin Kur'an-ı Azîmüşşan'ı şöyle güzelce okuyabilmesini rica edeceğim. Onun için her müslüman kardeşimin Kur'an-ı Azîmüşşan'ı şöyle güzelce okuyabilmesini rica edeceğim.

Bizim Konyalı doktor Ali Kemal Bey kardeşimiz var.Bizim Konyalı doktor Ali Kemal Bey kardeşimiz var. Hafız kendisi, çok güzel de Kur'an okuyor maşaallah. İstanbul'da okumuş.Hafız kendisi, çok güzel de Kur'an okuyor maşaallah. İstanbul'da okumuş. Daha var, böyle doktor kardeşlerimizin içinde birçok hafız efendiler de var.Daha var, böyle doktor kardeşlerimizin içinde birçok hafız efendiler de var. Talebelikleri zamanında uğrarlardı buraya. Kur'an okumasını çok güzel biliyorlar.Talebelikleri zamanında uğrarlardı buraya. Kur'an okumasını çok güzel biliyorlar. Ama gençlik zamanlarında nasıl öğrettiyse babaları öğretmiş. Ama gençlik zamanlarında nasıl öğrettiyse babaları öğretmiş. Talebelikten sonra öğrenenler varsa da talebelikten evvel küçük yaşlarında da öğrenmek mümkündür. Talebelikten sonra öğrenenler varsa da talebelikten evvel küçük yaşlarında da öğrenmek mümkündür.

Onun için geç de olsa insan gayret ederse, "Rabbımın kitabıdır.Onun için geç de olsa insan gayret ederse, "Rabbımın kitabıdır. Bakmakla sevap oluyor acaba okumakla ne kadar sevap alacak insan?Bakmakla sevap oluyor acaba okumakla ne kadar sevap alacak insan? Bakınca sevap alıyorsa okuyunca onun hâli ne olacak?" [diye düşünmesi lazımdır.] Bakınca sevap alıyorsa okuyunca onun hâli ne olacak?" [diye düşünmesi lazımdır.]

Onun için herhalde okumaya çalışmanızı tavsiye edeceğim.Onun için herhalde okumaya çalışmanızı tavsiye edeceğim. Ama okurken de zoru zoruna okumak olmaz da, okurken açtın mıydı güzelce okumalı. Ama okurken de zoru zoruna okumak olmaz da, okurken açtın mıydı güzelce okumalı. Okuyan güzel okuyan kurrâ hafızlarımızdan hiç olmazsa bir cüz kadar insan tecvit okur.Okuyan güzel okuyan kurrâ hafızlarımızdan hiç olmazsa bir cüz kadar insan tecvit okur. Onun güzelliği tecvittedir. Tecvitle Kur'an okuyabildi mi en güzeli onun içerisindedir. Onun güzelliği tecvittedir. Tecvitle Kur'an okuyabildi mi en güzeli onun içerisindedir.

Allah nasip etsin cümlemizi. Allah nasip etsin cümlemizi.

Hamsün men fealehünne fî yevmin ketebehullâhuHamsün men fealehünne fî yevmin ketebehullâhu "Bu beş şeyi bir günde kim işlerse Allahu Teâlâ onu yazar.""Bu beş şeyi bir günde kim işlerse Allahu Teâlâ onu yazar." Min ehli'l-cenneti. "Ehli cennettendir yazılır o adam." Min ehli'l-cenneti. "Ehli cennettendir yazılır o adam."

Beş şey. Bu beş şeyi bir günde kim yapabilirse o ehli cennetten olacağını tebşir ediyorlar. Beş şey. Bu beş şeyi bir günde kim yapabilirse o ehli cennetten olacağını tebşir ediyorlar.

Bir; Men âde merîdan. "Bir hastayı ziyaret etmek." Bir;

Men âde merîdan. "Bir hastayı ziyaret etmek."

Hasta ziyaretinin ehemmiyeti. Bahusus komşu olursa. Burada demiş ki; Hasta ziyaretinin ehemmiyeti. Bahusus komşu olursa. Burada demiş ki;

Velev ecnebiyyen. Yani bir Yahudi'yi Cenâb-ı Peygamber hasta iken ziyaretine gitmişti.Velev ecnebiyyen. Yani bir Yahudi'yi Cenâb-ı Peygamber hasta iken ziyaretine gitmişti. Sonra müslüman oldu o başka. Ama yahudi iken ona da gitmiş ziyarete. Sonra müslüman oldu o başka. Ama yahudi iken ona da gitmiş ziyarete. Yani bir komşunun senin yahut dostundan biri, dini gayrı da olsa onu ziyarete gitsen,Yani bir komşunun senin yahut dostundan biri, dini gayrı da olsa onu ziyarete gitsen, ona güzel bir nasihat edebilirsin belki kendilerine, yahut belki onun bir hatırını alırsın.ona güzel bir nasihat edebilirsin belki kendilerine, yahut belki onun bir hatırını alırsın. Bir ziyaret edersen bir de hediye götürürsen bir şeyler alır bu tavsiye olunur.Bir ziyaret edersen bir de hediye götürürsen bir şeyler alır bu tavsiye olunur. Bu komşu olursa daha çok mühim, akraban olursa daha çok mühim.Bu komşu olursa daha çok mühim, akraban olursa daha çok mühim. Böyle bir hastalık zamanını fırsat bilip hemen ziyaretlerine gitmeli. Böyle bir hastalık zamanını fırsat bilip hemen ziyaretlerine gitmeli.

Men âde merîdan. Âde, ziyaret etmek. Ve şehide cenâzeten. Gitti ogün bir hastayı ziyaret etti.Men âde merîdan. Âde, ziyaret etmek. Ve şehide cenâzeten. Gitti ogün bir hastayı ziyaret etti. Tabi hastanın başında akşama kadar oturacak değil ya. Hastanın yanından çabuk dönmek lazım zaten.Tabi hastanın başında akşama kadar oturacak değil ya. Hastanın yanından çabuk dönmek lazım zaten. Beş on dakika oturur müsaade ister çıkar, bakar ki camide bir de cenaze.Beş on dakika oturur müsaade ister çıkar, bakar ki camide bir de cenaze. Büyük camilerde ekseriyette bulunur. Büyük camiye gider orada bir cenaze namazı kılar. Oldu iki. Büyük camilerde ekseriyette bulunur.

Büyük camiye gider orada bir cenaze namazı kılar. Oldu iki.

Ve sâme yevme'l-cumuati. "Cuma günü de oruç tutar." Ve sâme yevme'l-cumuati. "Cuma günü de oruç tutar."

Demek Cuma günü hem ziyaret yapacak, hem cenaze namazını kılacak, hem o günde oruçlu olacak mesela.Demek Cuma günü hem ziyaret yapacak, hem cenaze namazını kılacak, hem o günde oruçlu olacak mesela. Ama demiş ki burada, Cuma günü yalnız oruç olmaz.Ama demiş ki burada, Cuma günü yalnız oruç olmaz. Ya Perşembe ile cumayı yahut Cuma ile Cumartesi'yi birbirine ekleyerek Cuma günü oruçlu olursa, oldu üç. Ya Perşembe ile cumayı yahut Cuma ile Cumartesi'yi birbirine ekleyerek Cuma günü oruçlu olursa, oldu üç.

Ve râha yevme'l-cumuati râğiben fîhi. "O gün bir de Cuma namazını kılmak için bir camiye gidiyor." Ve râha yevme'l-cumuati râğiben fîhi. "O gün bir de Cuma namazını kılmak için bir camiye gidiyor."

Oldu dört. Oldu dört.

Ve tesaddeka bimâ kadera aleyhi. "Bir de gücü yettiği kadar mümkün olduğu kadar tasadduk edecek." Ve tesaddeka bimâ kadera aleyhi. "Bir de gücü yettiği kadar mümkün olduğu kadar tasadduk edecek."

"Bir sadaka verirse, Cuma namazına giderse, Cuma günü oruçlu olursa,"Bir sadaka verirse, Cuma namazına giderse, Cuma günü oruçlu olursa, Cenaze namazında bulunursa ve bir de bir hastayı ziyaret ederse." Cenaze namazında bulunursa ve bir de bir hastayı ziyaret ederse."

Bir günde bu beşi yapabilirse o adam ehli cennetten olduğuna, olacağına dairBir günde bu beşi yapabilirse o adam ehli cennetten olduğuna, olacağına dair Cenâb-ı Peygamber Hz. Ebû Saîd'ten bunu rivayet buyurmuşlar. Cenâb-ı Peygamber Hz. Ebû Saîd'ten bunu rivayet buyurmuşlar.

Çok bir zor bir şey değil. İnsan Cuma günü bir oruç tutabilir, bir cenazeye de gidebilir,Çok bir zor bir şey değil. İnsan Cuma günü bir oruç tutabilir, bir cenazeye de gidebilir, bir hastayı da ziyaret edebilir. Cuma namazına zaten gitmek vazife.bir hastayı da ziyaret edebilir. Cuma namazına zaten gitmek vazife. Ondan sonra beş on kuruş neyse gücü yettiği nispette bir hediye de fukaraya,Ondan sonra beş on kuruş neyse gücü yettiği nispette bir hediye de fukaraya, muhtaca verirse, bu cennetlik yazılmasına vesile olacak. Unutmamalı. Hastayı ziyaret, bir.muhtaca verirse, bu cennetlik yazılmasına vesile olacak. Unutmamalı. Hastayı ziyaret, bir. Cenaze namazında bulunmak, iki. Cuma günü oruçlu olmak, üç. Cuma namazına gitmek, dört.Cenaze namazında bulunmak, iki. Cuma günü oruçlu olmak, üç. Cuma namazına gitmek, dört. O gün sadaka verebilmek bir muhtaca, beş. Bu beş şeyi işleyebildi miydi kazandı demektir. O gün sadaka verebilmek bir muhtaca, beş.

Bu beş şeyi işleyebildi miydi kazandı demektir.

Hamsün leyse lehünne keffâratün. "Ama şu beşte vardır ki bunlara da kefaret olmaz." Hamsün leyse lehünne keffâratün. "Ama şu beşte vardır ki bunlara da kefaret olmaz."

Yani bir gün oruç tutarsın, yani oruçlu günde birgün Ramazan'da orucu bozuverirsin bir kaza ileYani bir gün oruç tutarsın, yani oruçlu günde birgün Ramazan'da orucu bozuverirsin bir kaza ile veyahut bir bahaneyle, 60 gün oruç tutacaksın. Keffâre buna diyorlar. Keffâre.veyahut bir bahaneyle, 60 gün oruç tutacaksın. Keffâre buna diyorlar. Keffâre. Altmış gün oruç tutumuydu o bir gün bozduğunun cezasını ödemiş oluyorsun. Yahut bir yemin ettin.Altmış gün oruç tutumuydu o bir gün bozduğunun cezasını ödemiş oluyorsun. Yahut bir yemin ettin. Yemini bozmak lazım geldi. O zaman üç gün oruç tutacaksın yahut on fukaraya sadaka vereceksin.Yemini bozmak lazım geldi. O zaman üç gün oruç tutacaksın yahut on fukaraya sadaka vereceksin. Bu da bunun keffâreti oluyor. Ama bu beş şeyin keffareti yok. Neymiş bunlar? Bu da bunun keffâreti oluyor. Ama bu beş şeyin keffareti yok.

Neymiş bunlar?

eş-Şirkü billâhi azze ve celle. "Allah'a karşı şirk koşmak." eş-Şirkü billâhi azze ve celle. "Allah'a karşı şirk koşmak."

Bunu namaz kılmakla, sadaka vermekle yahut şunu bunu yapmakla ödemenin imkânı yok.Bunu namaz kılmakla, sadaka vermekle yahut şunu bunu yapmakla ödemenin imkânı yok. Bunun şeysi tevbe edip o şirkten dönmek. Bir. Bunun şeysi tevbe edip o şirkten dönmek. Bir.

Ve katlü'n-nefsi bi-ğayri hakkin. "Haksız yere bir adamı öldürüyor." İki.Ve katlü'n-nefsi bi-ğayri hakkin. "Haksız yere bir adamı öldürüyor." İki. Ev nehbü mü'minin. "Bir mü'minin malını çeşit bahanelerle elinden alıyor." Üç.Ev nehbü mü'minin. "Bir mü'minin malını çeşit bahanelerle elinden alıyor." Üç. Dördüncüsü de; el-Firâru yevme'z-zahfi. Dördüncüsü de; el-Firâru yevme'z-zahfi. "Muharebe kızışmış, iki taraf birbirine harplaşmışlar girişiyorlar."Muharebe kızışmış, iki taraf birbirine harplaşmışlar girişiyorlar. O arada korkuyor kaçıyor. Bunun da keffareti yok." O arada korkuyor kaçıyor. Bunun da keffareti yok."

Harpten kaçanın keffareti yok. Askerden kaçan desek daha doğru oluyor.Harpten kaçanın keffareti yok. Askerden kaçan desek daha doğru oluyor. Askerken çeşitli bahanelerle kaçmak da el-firâru yevme'z-zahf oluyor. Askerken çeşitli bahanelerle kaçmak da el-firâru yevme'z-zahf oluyor. İki taraf birbirinin karşısına geçmişler, hücum şeysine girmişler. İki taraf birbirinin karşısına geçmişler, hücum şeysine girmişler. O sırada bakıyor pabuç pahalı, kaçmaktan başka çare yok diyor. Bir kaçış yapıyor.O sırada bakıyor pabuç pahalı, kaçmaktan başka çare yok diyor. Bir kaçış yapıyor. Bu kaçışta diğer askerin de maneviyatını kırar. Bu kaçışta diğer askerin de maneviyatını kırar. Kaçarsın şu bu ama, maneviyatını kırar, diğer askerlerin de maneviyatının kırılmasına sebep olursa,Kaçarsın şu bu ama, maneviyatını kırar, diğer askerlerin de maneviyatının kırılmasına sebep olursa, onun cezası o nispette de büyük olur. Allah esirgeye. Bunun da keffareti yok. onun cezası o nispette de büyük olur.

Allah esirgeye.

Bunun da keffareti yok.

Ha, diyor ki şimdi, yevme'z-zahf, harp kızıştığı vakitte,Ha, diyor ki şimdi, yevme'z-zahf, harp kızıştığı vakitte, mesela taburlar bölükler, alaylar birbirleriyle karşılaştılar. Bunların gücü 12 bin asker. mesela taburlar bölükler, alaylar birbirleriyle karşılaştılar. Bunların gücü 12 bin asker. Fırka derlerdi eskiden. Bu taarruza geçtiği vakitte 12 bin kişinin içersinden bir kişinin kaçması katiyen câiz değil.Fırka derlerdi eskiden. Bu taarruza geçtiği vakitte 12 bin kişinin içersinden bir kişinin kaçması katiyen câiz değil. Eğer düşman karşında 12 bin değil de fazredelim karşımızda 50 bin asker var. Eğer düşman karşında 12 bin değil de fazredelim karşımızda 50 bin asker var. 50 bin askere karşı 12 bin asker müdafaasını yapamadan kaçarsa bunun yeri cehennem. Keffâreti yok bunun. 50 bin askere karşı 12 bin asker müdafaasını yapamadan kaçarsa bunun yeri cehennem. Keffâreti yok bunun.

Asker ne zaman [kaçar?] Asker zaten kaçmaz. Düşmanın karşısından geriye çekilir.Asker ne zaman [kaçar?]

Asker zaten kaçmaz. Düşmanın karşısından geriye çekilir.
Diğer kıtaya iltihak etmek, arkadadaki kuvvete dayanmak için geri çekilir. Kaçmak olmaz askerde. Diğer kıtaya iltihak etmek, arkadadaki kuvvete dayanmak için geri çekilir. Kaçmak olmaz askerde.

Ölüm bir kere gelir adama! İki kere gelmez.Ölüm bir kere gelir adama! İki kere gelmez. Onun için karşımızdaki kuvvet mesela beş bine karşı 10 bin asker var karşımızda.Onun için karşımızdaki kuvvet mesela beş bine karşı 10 bin asker var karşımızda. O 10 bin askere karşı beş bin asker müdafaa yapamaz geri çekilirse mesul olmuyor.O 10 bin askere karşı beş bin asker müdafaa yapamaz geri çekilirse mesul olmuyor. 15 bin asker var karşımızda, beş bin müdafaa yapmak istiyoruz. Yapamadık geriye çekiliyoruz.15 bin asker var karşımızda, beş bin müdafaa yapmak istiyoruz. Yapamadık geriye çekiliyoruz. Bunda mesuliyet yok.Bunda mesuliyet yok. Fakat 12 bin kuvvete sahip olduktan sonra, 12 bin kişilik bir kuvvete sahip olduktan sonra Fakat 12 bin kuvvete sahip olduktan sonra, 12 bin kişilik bir kuvvete sahip olduktan sonra kaçmak delilikten başka bir şey değildir. Kaçamaz o zaman. Kaçarsa büyük vebal.kaçmak delilikten başka bir şey değildir. Kaçamaz o zaman. Kaçarsa büyük vebal. Onun için, "On iki bin müslüman asker bir araya geldi mi ona mağlubiyet yok artık. Onun için, "On iki bin müslüman asker bir araya geldi mi ona mağlubiyet yok artık. Onun arkası yere gelmez." buyrulmuş. On iki bin kişilik asker. Onun arkası yere gelmez." buyrulmuş. On iki bin kişilik asker. Ama kaçıyorsa bu 12 bin kişi düşmandan mutlaka ihlasları bozuk ya ahlakları bozuk.Ama kaçıyorsa bu 12 bin kişi düşmandan mutlaka ihlasları bozuk ya ahlakları bozuk. Yahut şusu bozuk busu bozuk ondan kaçıyor. Tam müslüman 12 bin kişi düşmandan kaçsın bu mümkün değil.Yahut şusu bozuk busu bozuk ondan kaçıyor. Tam müslüman 12 bin kişi düşmandan kaçsın bu mümkün değil. Olmaz o iş. Ve yemînün sâbiratün. "Bir de insanın günaha sokan yemin." Olmaz o iş.

Ve yemînün sâbiratün. "Bir de insanın günaha sokan yemin."

Yemin ediyor, başkasının malını "bu benimdir" diyor yemin ediyor. Alıyor sahip oluyor mala.Yemin ediyor, başkasının malını "bu benimdir" diyor yemin ediyor. Alıyor sahip oluyor mala. Yemin, yalan yemininden dolayı. Oldu dört. Yemin, yalan yemininden dolayı. Oldu dört.

Yaktetiu bihâ mâlen bi-ğayri hakkin. "Haksız yere başkasının malını almak için yapılan yemin.Yaktetiu bihâ mâlen bi-ğayri hakkin. "Haksız yere başkasının malını almak için yapılan yemin. Onunda keffareti yok." Ben bu yemin ettim. Bunun yerine üç gün oruç tutayım.Onunda keffareti yok."

Ben bu yemin ettim. Bunun yerine üç gün oruç tutayım.
Fukaraya da bir şey veririm. Bu yeminden kurtulurum. Öyle iş yok. Fukaraya da bir şey veririm. Bu yeminden kurtulurum. Öyle iş yok.

Yine buyuruyor ki; Hamsün fi's-salâti mine'ş-şeytâni.Yine buyuruyor ki;

Hamsün fi's-salâti mine'ş-şeytâni.
"Beş şey vardır ki namazda işlenirse bu, şeytanın bu adama namazda musallat oluşundan meydana gelir." "Beş şey vardır ki namazda işlenirse bu, şeytanın bu adama namazda musallat oluşundan meydana gelir."

Beş şey var. Bir adam, bu beş şey namazda geliyorsa bunun başınaBeş şey var. Bir adam, bu beş şey namazda geliyorsa bunun başına o adama şeytan musallat olmuştur, ona onları yaptırıyor. o adama şeytan musallat olmuştur, ona onları yaptırıyor.

Bir; el-Utâsü. Hapşuu, hapşuu... "Ansırma geliyor." Bir;

el-Utâsü. Hapşuu, hapşuu... "Ansırma geliyor."

Namazdayken bu ansırma, şeytanın insanın burnundan mı neresinden bir oynatma yapıyor,Namazdayken bu ansırma, şeytanın insanın burnundan mı neresinden bir oynatma yapıyor, insan ansırmak mecburiyetinde kalıyor. Namazdayken müslümanın ansırmaması lazım.insan ansırmak mecburiyetinde kalıyor. Namazdayken müslümanın ansırmaması lazım. Huzuru Rabbül âlemîn demek vermiyor Cenâb-ı Hak bunu. Ancak şeytanın tasallutuyla oluyor bu iş insanda. Huzuru Rabbül âlemîn demek vermiyor Cenâb-ı Hak bunu. Ancak şeytanın tasallutuyla oluyor bu iş insanda.

Ve'n-nüâsü. "Uyuklamak." Ve'n-nüâsü. "Uyuklamak."

Namazda uyuklama geliyor insana, okuyor, ne okuduğunu bilmiyor. Dinleyen de uyukluyor.Namazda uyuklama geliyor insana, okuyor, ne okuduğunu bilmiyor. Dinleyen de uyukluyor. Bazıları uzunca oluyor bazı zammı sureler de. Uyukluyor namazda. Bazı teravihlerde.Bazıları uzunca oluyor bazı zammı sureler de. Uyukluyor namazda. Bazı teravihlerde. İçi geçiyor adamın, akşama kadar yorulmuş.İçi geçiyor adamın, akşama kadar yorulmuş. Eğer bir de bir camide teravih hatimle filan kılınıyor da uzuncaysa başlıyor adam bu sefer uyuklamaya.Eğer bir de bir camide teravih hatimle filan kılınıyor da uzuncaysa başlıyor adam bu sefer uyuklamaya. Ben bunların birkaç tanesini gördüm. Ben bunların birkaç tanesini gördüm. Adam baya yürüyor böyle bir iki adım, kendine hakim olmuyor kayıyor yani böyle yerinden.Adam baya yürüyor böyle bir iki adım, kendine hakim olmuyor kayıyor yani böyle yerinden. Bu da şeytanın tasallutundan ileri gelirmiş. Allah muhafaza. Bu da şeytanın tasallutundan ileri gelirmiş.

Allah muhafaza.

Ve't-tesâübü. "Esnemek." Esnemek iyi bir şey de değil.Ve't-tesâübü. "Esnemek."

Esnemek iyi bir şey de değil.
Esnedi miydi dışarıdayken elini ağzına kor, esnemeyi mümkün mertebe [durdurur.]Esnedi miydi dışarıdayken elini ağzına kor, esnemeyi mümkün mertebe [durdurur.] Salavât-ı şerîfe getirilirse esneme durur derler.Salavât-ı şerîfe getirilirse esneme durur derler. Salavât-ı şerîfe getirerek veyahut başka bir şeyle esnemeyi önlemek lazım.Salavât-ı şerîfe getirerek veyahut başka bir şeyle esnemeyi önlemek lazım. Öyle gerine gerine esnemek câiz değil. Öyle gerine gerine esnemek câiz değil.

Ve'r-ruâfu. "Burnun kanıyor." Ve'r-ruâfu. "Burnun kanıyor."

Namazda ama bunlar. Namazda iken burnun kanaması şeytanın oyunundan oluyor.Namazda ama bunlar. Namazda iken burnun kanaması şeytanın oyunundan oluyor. Bir şey yapıyor ne yapıyorsa, burnu başlıyor kanıyor, namazdan çıkarıyor yani.Bir şey yapıyor ne yapıyorsa, burnu başlıyor kanıyor, namazdan çıkarıyor yani. Burnum kanadı diyerekten bırakıp gidiyorsun dışarıya. Seni cemaatten alıkoyuyor.Burnum kanadı diyerekten bırakıp gidiyorsun dışarıya. Seni cemaatten alıkoyuyor. Namazı belki burnum kanıyor diyerekten belki namazıda kılamıyorsun kim bilir. Namazı belki burnum kanıyor diyerekten belki namazıda kılamıyorsun kim bilir.

Ve'l-haydu. "Kadınlara ârız olan hayız hastalığı da namazda olursa o da şeytandan oluyor." Ve'l-haydu. "Kadınlara ârız olan hayız hastalığı da namazda olursa o da şeytandan oluyor."

Namazının dışında olursa, o olacak, onların âdetleridir.Namazının dışında olursa, o olacak, onların âdetleridir. Fakat namazda olunca o da şeytanın tasallutuyla olduğuna dair böylece buyrulmuş. Fakat namazda olunca o da şeytanın tasallutuyla olduğuna dair böylece buyrulmuş.

Yine buyuruluyor ki; Hamsün tüaccelü li-sâhibihi.Yine buyuruluyor ki;

Hamsün tüaccelü li-sâhibihi.
"Beş şey vardır ki bunları işleyenlere azap tâcil olunur yani acele yapılır." "Beş şey vardır ki bunları işleyenlere azap tâcil olunur yani acele yapılır."

Bunun cezası geriye bırakılmaz. Uzamaz. Acele gelir cezası bu beş şeyin. Bunun cezası geriye bırakılmaz. Uzamaz. Acele gelir cezası bu beş şeyin.

Birisi; el-Bağyü. "Zulüm." Zulmediyor. Zalim. Zalimin cezası yakında onu bulur. Birisi;

el-Bağyü. "Zulüm."

Zulmediyor. Zalim. Zalimin cezası yakında onu bulur.

Ve'l-ğadru. "Sözünü nakzediyor." Ve'l-ğadru. "Sözünü nakzediyor."

Ahdetmiş, "Seninle filan yerde buluşalım.", "Sana ben şu kadar vereceğim."Ahdetmiş, "Seninle filan yerde buluşalım.", "Sana ben şu kadar vereceğim." "Şunu şöyle yapacağım." [diye] bir söz veriyor, verdiği sözü nakzediyor, bozuyor. Tutmuyor sözünü. İki. "Şunu şöyle yapacağım." [diye] bir söz veriyor, verdiği sözü nakzediyor, bozuyor. Tutmuyor sözünü. İki.

Ve ukûku'l-vâlideyni. "Ana baba haklarına riayetsizlik ediyor." Ve ukûku'l-vâlideyni. "Ana baba haklarına riayetsizlik ediyor."

İsyan ediyor. İtaat etmiyor anaya babaya, isyan ediyor.İsyan ediyor. İtaat etmiyor anaya babaya, isyan ediyor. Ukûku'l-vâlideyn ki onların cezası dünyada çok çabuk geliyor. Ukûku'l-vâlideyn ki onların cezası dünyada çok çabuk geliyor.

Dördüncüsü; Ve katîatü'r-rahimi. "Akraba-i taallukatına ziyaret etmiyor." Dördüncüsü;

Ve katîatü'r-rahimi. "Akraba-i taallukatına ziyaret etmiyor."

Katîatü'r-rahim, sılah-i rahmi kesmek.Katîatü'r-rahim, sılah-i rahmi kesmek. Amca, dayı, hala, teyze, kardeş ve bunların hatta çocuklarıyla filan olan ünsiyeti bırakıyor. Amca, dayı, hala, teyze, kardeş ve bunların hatta çocuklarıyla filan olan ünsiyeti bırakıyor. Biz akrabayız ama birbirimizin yüzünü gördüğümüz yok. Birbirimize gidip geldiğimiz de yok. Biz akrabayız ama birbirimizin yüzünü gördüğümüz yok. Birbirimize gidip geldiğimiz de yok. Birbirimizle sohbet ettiğimiz de yok.Birbirimizle sohbet ettiğimiz de yok. Ama olur; birisi şarkta olur birisi garpta olur, uzak memleketlerde ama bu sıla-i rahim mektuplarla da câiz.Ama olur; birisi şarkta olur birisi garpta olur, uzak memleketlerde ama bu sıla-i rahim mektuplarla da câiz. İnsanın her zaman gidip gelmesi mümkün olmaz fakat mektuplarını yazar, "Amcacığım sağım, iyiyim.İnsanın her zaman gidip gelmesi mümkün olmaz fakat mektuplarını yazar, "Amcacığım sağım, iyiyim. Senin de sağlığını afiyetini dilerim." filan diyerekten bazı şeylerleSenin de sağlığını afiyetini dilerim." filan diyerekten bazı şeylerle böyle iltifat eder insan akraba-i taallukatına. Ben de senin kardeşinin çocuğuyum. böyle iltifat eder insan akraba-i taallukatına. Ben de senin kardeşinin çocuğuyum. Aramızda ünsiyet dolayısıyla bir rabıta var.Aramızda ünsiyet dolayısıyla bir rabıta var. Onun için mecburuz akraba-i taallukatları aramak sormak, memleket içindeyse gidip ziyaretlerini yapmak. Onun için mecburuz akraba-i taallukatları aramak sormak, memleket içindeyse gidip ziyaretlerini yapmak. Ama [aynı] memlekette, mektup yazarsan çok ayıp olur.Ama [aynı] memlekette, mektup yazarsan çok ayıp olur. Mektupta mesela, "Amca ben bayramda gelemedim, bayramın mübarek olsun." [diye yazılırsa] bu ayıptır. Mektupta mesela, "Amca ben bayramda gelemedim, bayramın mübarek olsun." [diye yazılırsa] bu ayıptır.

Niçin? Memlekettesin. Pekala her yere gidebiliyorsun. Oraya da gidebilirsin.Niçin?

Memlekettesin. Pekala her yere gidebiliyorsun. Oraya da gidebilirsin.
Oraya da gidip onun elini öpersin, bir ikram edilmesi lazımsa ikram edersin.Oraya da gidip onun elini öpersin, bir ikram edilmesi lazımsa ikram edersin. Akraba-i taallukatla kaynaşmak lazım. Akraba-i taallukatla kaynaşamazsak başkalarıyla tabiatiyle kaynaşamayız. Akraba-i taallukatla kaynaşmak lazım. Akraba-i taallukatla kaynaşamazsak başkalarıyla tabiatiyle kaynaşamayız.

Beşincisi de; Ve ma'rûfun lâ yüşkeru. "Cenâb-ı Hakk'ın vermiş olduğu nimetlere karşı şükretmemek." Beşincisi de;

Ve ma'rûfun lâ yüşkeru. "Cenâb-ı Hakk'ın vermiş olduğu nimetlere karşı şükretmemek."

Gerek bizim birbirimize karşı olan ikramlarımız gerek ki Cenâb-ı Hakk'ın bize olan ikramGerek bizim birbirimize karşı olan ikramlarımız gerek ki Cenâb-ı Hakk'ın bize olan ikram ve ihsanlarına şükrü yapmamak. En büyük devlet sıhhat âfiyet, iman İslâmiyet. ve ihsanlarına şükrü yapmamak. En büyük devlet sıhhat âfiyet, iman İslâmiyet. Bunun icabı olan ibadatı taattir. Sıhhatin icabı olan bunlara riayettir. Bunun icabı olan ibadatı taattir. Sıhhatin icabı olan bunlara riayettir. Bunları yapmıyor bu şükürsüzlük sayılır.Bunları yapmıyor bu şükürsüzlük sayılır. Sıhhatin mukabilinde, imanın mukabilinde ibadati taatini yapmak bu sağlığın ve imanın şükrüdür. Sıhhatin mukabilinde, imanın mukabilinde ibadati taatini yapmak bu sağlığın ve imanın şükrüdür. İmanı İslâmiyetin icabı olan ibadât u tâati yapmamak şükranı nimetin yerine küfranı nimet olur.İmanı İslâmiyetin icabı olan ibadât u tâati yapmamak şükranı nimetin yerine küfranı nimet olur. Nimetler... Sana Allah sıhhat vermiş, âfiyet vermiş. Mal mülk de vermiş.Nimetler... Sana Allah sıhhat vermiş, âfiyet vermiş. Mal mülk de vermiş. E şimdi ona ezanı Muhammediye de okunuyor. Herşey de elhamdülillah memleketimizde bol.E şimdi ona ezanı Muhammediye de okunuyor. Herşey de elhamdülillah memleketimizde bol. E geleceksin bir namaz kılacaksın. Bunu yapmıyor. E geleceksin bir namaz kılacaksın. Bunu yapmıyor. Yahut bir arkadaşın sana ikram etmiş, ihsanda bulunmuş. Ona karşı teşekkür etmiyor. Vazifesini yapmıyor.Yahut bir arkadaşın sana ikram etmiş, ihsanda bulunmuş. Ona karşı teşekkür etmiyor. Vazifesini yapmıyor. Ona teşekkür mukabilinde ona da getirilen hediye kadar bir hediyede senin vermesi lazım.Ona teşekkür mukabilinde ona da getirilen hediye kadar bir hediyede senin vermesi lazım. Veremiyorsa fukaradansa "Allah senin malını ziyade eylesin, vücuduna afiyetler versin,Veremiyorsa fukaradansa "Allah senin malını ziyade eylesin, vücuduna afiyetler versin, ömrün müzdâd olsun, dârın cennet olsun." diyerekten güzel dualar.ömrün müzdâd olsun, dârın cennet olsun." diyerekten güzel dualar. Ve bu da mukabele edilebilir. Bunları yapmamak da azabı tacil etmeye vesile oluyor. Ve bu da mukabele edilebilir. Bunları yapmamak da azabı tacil etmeye vesile oluyor.

Allah muhafaza. Şimdi bakın şunu da iyi dinleyin. Allah muhafaza.

Şimdi bakın şunu da iyi dinleyin.

Hamsün yüftırne's-sâime. "Beş şey vardır ki oruçlunun orucunu bozar." Hamsün yüftırne's-sâime. "Beş şey vardır ki oruçlunun orucunu bozar."

Buna dikkat edin. Bu İmam Sevrî'nin görüşüdür fakat onun mezhebi bu güne kadar gelememiş.Buna dikkat edin. Bu İmam Sevrî'nin görüşüdür fakat onun mezhebi bu güne kadar gelememiş. İmam Sevrî'nin görüşü, İmam Azam'ın değil. İmam Azam ile aralarında şu fark var.İmam Sevrî'nin görüşü, İmam Azam'ın değil. İmam Azam ile aralarında şu fark var. Şimdi bu hadisten alaraktan diyor ki; Yüftırne's-sâime. "Oruçlunun orucunu bozar." diyor. Şimdi bu hadisten alaraktan diyor ki;

Yüftırne's-sâime. "Oruçlunun orucunu bozar." diyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şu sözüne dayanaraktan, "Oruçlu bir adamın orucu şu beş şey işlemekten de bozulur." diyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şu sözüne dayanaraktan, "Oruçlu bir adamın orucu şu beş şey işlemekten de bozulur." diyor.

Daha? Ve yenkudne'l-vudûe. "Abdesti de bozar." diyor. Daha?

Ve yenkudne'l-vudûe. "Abdesti de bozar." diyor.

Beş şey orucu da bozar abdesti de bozar. Birisi; el-Kezibü. "Yalan." Dikkat edin.Beş şey orucu da bozar abdesti de bozar.

Birisi;

el-Kezibü. "Yalan."

Dikkat edin.
Yalan hem orucu bozar hem abdesti bozar. Abdest bozulunca namaz da bozuluyor değil mi ya.Yalan hem orucu bozar hem abdesti bozar. Abdest bozulunca namaz da bozuluyor değil mi ya. Abdest bozulursa namazda bozuluyor. Abdest bozulursa namazda bozuluyor.

Haa şimdi burada bizim mezhep sahipleri ile bu İmam Sevrî arasındaki fark.Haa şimdi burada bizim mezhep sahipleri ile bu İmam Sevrî arasındaki fark. O diyor ki bozuldu, senin namazın da bozuldu, abdestin de bozuldu, orucun da bozuldu. O diyor ki bozuldu, senin namazın da bozuldu, abdestin de bozuldu, orucun da bozuldu.

Diğer mezhepler diyor ki; "Hayır. Namazı namazdır, orucu da oruçtur, abdesti de abdesttir.Diğer mezhepler diyor ki;

"Hayır. Namazı namazdır, orucu da oruçtur, abdesti de abdesttir.
Yalnız sevapları gitti diyor. Sevapları gitti diyor, yani kurtarma yolu buluyor. Yalnız sevapları gitti diyor. Sevapları gitti diyor, yani kurtarma yolu buluyor. Sevapları gidiyor, sevapsız bir ibadet. Bire on veriyor ya Cenâb-ı Hak. Sevapları gidiyor, sevapsız bir ibadet. Bire on veriyor ya Cenâb-ı Hak. Dokuzu gidiyor geriye ancak sana yine bir tane kalıyor. Aradaki fark. Ama şimdi bu hadisi dinlersek. Dokuzu gidiyor geriye ancak sana yine bir tane kalıyor. Aradaki fark.

Ama şimdi bu hadisi dinlersek.

"Şu beş şey oruçlunun orucunu bozar, abdestini de bozar: Yalan bir, gıybet iki." "Şu beş şey oruçlunun orucunu bozar, abdestini de bozar: Yalan bir, gıybet iki."

Ve'l-ğıybetü. "Gıybet de dedikodu, arkadan konuşmak." İki. Ve'l-ğıybetü. "Gıybet de dedikodu, arkadan konuşmak." İki.

Ve'n-nemîmetü. "Nemime, söz taşıma." üç. "Filan şöyle dedi sana, filan böyle dedi." diye [laf taşımak]. Ve'n-nemîmetü. "Nemime, söz taşıma." üç.

"Filan şöyle dedi sana, filan böyle dedi." diye [laf taşımak].

Ve'n-nazaru bi'ş-şehveti. "Gençlere karşı şehvetle nazar, bakmak, bakış." Ve'n-nazaru bi'ş-şehveti. "Gençlere karşı şehvetle nazar, bakmak, bakış."

Bakışlarında nefsani bakış var. Bu nefsani bakışlarla da abdest bozulur.Bakışlarında nefsani bakış var. Bu nefsani bakışlarla da abdest bozulur. Gençlere şehvetle bakışlarında mutlaka abdest bozulur. Mutlaka bozulur. Meğer ki onun erkekliği olmaya.Gençlere şehvetle bakışlarında mutlaka abdest bozulur. Mutlaka bozulur. Meğer ki onun erkekliği olmaya. Hadım dediği kişi ola. Genç adam şehveti kabardı mıydı onun abdestini bozacak ince bir su vardır. Hadım dediği kişi ola. Genç adam şehveti kabardı mıydı onun abdestini bozacak ince bir su vardır. O su sidiğe benzemez. Sidiği zaptedersin. Zaptedersin, gidersin işersin, kurtulursun.O su sidiğe benzemez. Sidiği zaptedersin. Zaptedersin, gidersin işersin, kurtulursun. Fakat bu suyu zaptetme imkânı yok. Burundan sümüğün aktığı gibi akar aşağı doğru.Fakat bu suyu zaptetme imkânı yok. Burundan sümüğün aktığı gibi akar aşağı doğru. Donun da ıslanır ama abdestin de bozulur. Onun için şehvet ile nazarların vebali çok büyük.Donun da ıslanır ama abdestin de bozulur. Onun için şehvet ile nazarların vebali çok büyük. Bundan dolayı Cenâb-ı Allah celle ve alâ; Yağdudne min ebsârihinne. Yağdû min ebsârihim. Bundan dolayı Cenâb-ı Allah celle ve alâ;

Yağdudne min ebsârihinne.

Yağdû min ebsârihim.

Kadına da hitap erkeğe de hitap: "Gözünüzü yumun." buyuruyor. Kadına da hitap erkeğe de hitap: "Gözünüzü yumun." buyuruyor.

İki tarafa da gözünü yummayı Allahu Teâlâ emrediyor. Niçin? İki tarafa da gözünü yummayı Allahu Teâlâ emrediyor.

Niçin?

Baktın mıydı hakkından gelemezsin. Baktın mı hakkından gelmek imkânı yoktur. O senin elinde değil.Baktın mıydı hakkından gelemezsin. Baktın mı hakkından gelmek imkânı yoktur. O senin elinde değil. O kuvvet içerdedir. O kuvvet içerdedir. O kuvvet tahrik olunur, tahrik olununca da senin hiç haberin olmadan abdest gider. Onun için; O kuvvet tahrik olunur, tahrik olununca da senin hiç haberin olmadan abdest gider. Onun için;

Ve'n-nazaru bi'ş-şehveti. "Şehvetle nazar da abdesti de bozar orucu da bozar." demiş. Ve'n-nazaru bi'ş-şehveti. "Şehvetle nazar da abdesti de bozar orucu da bozar." demiş.

İnsana uykusunun içinde kendiliğinden ihtilam olursa, gusül de lazım gelse bu orucu bozmaz.İnsana uykusunun içinde kendiliğinden ihtilam olursa, gusül de lazım gelse bu orucu bozmaz. Orucu bozmaz, yıkanırsın biter. Fakat bu bakmak suretiyle olan akıntı abdesti bozar orucu bozmaz.Orucu bozmaz, yıkanırsın biter. Fakat bu bakmak suretiyle olan akıntı abdesti bozar orucu bozmaz. Orucun sevabını giderir yalnız. Ve'l-yemînü'l-kâzibetü. "Bir de yalan yemin." Orucun sevabını giderir yalnız.

Ve'l-yemînü'l-kâzibetü. "Bir de yalan yemin."

Yalanın kendisi geçti yukarıda. O bozuyor bir kere. Bir de yalan yemin. Yalan yere yemin var burada.Yalanın kendisi geçti yukarıda. O bozuyor bir kere. Bir de yalan yemin. Yalan yere yemin var burada. O yalanın kendisi, bu da yeminli yalan. Yeminle beraber yalan. Yalanı yeminle takviye ediyor.O yalanın kendisi, bu da yeminli yalan. Yeminle beraber yalan. Yalanı yeminle takviye ediyor. Allahu Teâlâyı öne kataraktan sanki yalanını destekliyor. Günahı da iki kat oluyor. Allahu Teâlâyı öne kataraktan sanki yalanını destekliyor. Günahı da iki kat oluyor.

Binâenaleyh ister namazın sevabını, ister orucun sevabını, abdestin sevabını gidersinBinâenaleyh ister namazın sevabını, ister orucun sevabını, abdestin sevabını gidersin isterse sevabını götürsün, nasıl olursa olsun. Bunlar müslümana yakışan şeyler değil.isterse sevabını götürsün, nasıl olursa olsun. Bunlar müslümana yakışan şeyler değil. Müslüman yalanı söylemez. Ancak zaruret zamanlarında üç yerde izin vermişler.Müslüman yalanı söylemez. Ancak zaruret zamanlarında üç yerde izin vermişler. Zaruret zamanlarında üç yerde izin vermişler. Muharebede mesela.Zaruret zamanlarında üç yerde izin vermişler. Muharebede mesela. Hud'adır, [hiledir harp,] orada bir yalan söyleyebilirsen eh caizdir demişler. Hud'adır, [hiledir harp,] orada bir yalan söyleyebilirsen eh caizdir demişler.

Hamsün. "Yine beş şey vardır ki." Mine'd-devâbbi. "Hayvanlardan."Hamsün. "Yine beş şey vardır ki." Mine'd-devâbbi. "Hayvanlardan." Küllühünne fâsikun. "Bunların hepsi bu beş hayvan fasık hayvanlardır." Küllühünne fâsikun. "Bunların hepsi bu beş hayvan fasık hayvanlardır." Yuktelne fi'l-harami. "Binaenaleyh Harem [hudutları içinde öldürülür.]" Yuktelne fi'l-harami. "Binaenaleyh Harem [hudutları içinde öldürülür.]"

Harem denildi mi Mekke-i Mükerreme'nin hududu dahilinde.Harem denildi mi Mekke-i Mükerreme'nin hududu dahilinde. Mekke'ye giderken hududlar var ya, o hududların içersine girildi mi hudut, Mekke'ye giderken hududlar var ya, o hududların içersine girildi mi hudut, bundan sonra artık senin oradaki ağaçları kesmeni, bir yerden kıl koparmanıbundan sonra artık senin oradaki ağaçları kesmeni, bir yerden kıl koparmanı yahut bir canlı hayvanı öldürmeni tecviz etmiyor.yahut bir canlı hayvanı öldürmeni tecviz etmiyor. Etmediği halde bu beş hayvan o haram dahilinde de öldürülür. Etmediği halde bu beş hayvan o haram dahilinde de öldürülür.

Birincisi; el-Ğurâbu. "Karga." Birincisi;

el-Ğurâbu. "Karga."

İkincisi; Ve'l-hıdeetü. İkincisi;

Ve'l-hıdeetü.
[çaylak] kuşu dedikleri bir kuş." [çaylak] kuşu dedikleri bir kuş."

Ki ekseriyetle köylülerin torbalarına musallat olur imiş. Tarlada torbasını asar adam bir yere.Ki ekseriyetle köylülerin torbalarına musallat olur imiş. Tarlada torbasını asar adam bir yere. Gider çifçini sürerken o kuş gelir onu kapar gider oradan. Öyle bir kuşmuş. İki. Gider çifçini sürerken o kuş gelir onu kapar gider oradan. Öyle bir kuşmuş. İki.

Üçüncüsü; Ve'l-akrabu. "Akrep." Üçüncüsü;

Ve'l-akrabu. "Akrep."

Akrep denilen öldürücü bir zehirli hayvan. Yılan da bunun içine dahil. Akrebin içine yılan da dahil. Akrep denilen öldürücü bir zehirli hayvan. Yılan da bunun içine dahil. Akrebin içine yılan da dahil.

Ve'l-fe'ratü. "Bildiğimiz fare, sıçan." Birisi de Ve'l-kelbü'l-akûru. "Kudurmuş köpek." Ve'l-fe'ratü. "Bildiğimiz fare, sıçan." Birisi de Ve'l-kelbü'l-akûru. "Kudurmuş köpek."

Ağzından salyaları akan köpek bunlara dahil olaraktan, bunlar Mekke'de de bulunsa,Ağzından salyaları akan köpek bunlara dahil olaraktan, bunlar Mekke'de de bulunsa, nerede bulunursa bulunsun öldürülür. nerede bulunursa bulunsun öldürülür. Dışarıda da öldürülür harem dahilindede öldürmek bunlar tecviz olunmuş ki Dışarıda da öldürülür harem dahilindede öldürmek bunlar tecviz olunmuş ki Buhârî, Müslim, Tirmizî, Neseî ve Ahmed b.Hanbel'in Hz. Aişe'den rivayetleri. Buhârî, Müslim, Tirmizî, Neseî ve Ahmed b.Hanbel'in Hz. Aişe'den rivayetleri.

Hamsün. "Beş şey daha vardir ki." Mine'l-fitrati. "Fıtrat icabıdır." Hamsün. "Beş şey daha vardir ki." Mine'l-fitrati. "Fıtrat icabıdır."

Fıtrat. Fıtratın icabı bunların yapılması lazım. el-Hıtânü. "Sünnet olmak." Fıtrat. Fıtratın icabı bunların yapılması lazım.

el-Hıtânü. "Sünnet olmak."

Sünnet çocuklarını yedi yaşını geçirmemeli.Sünnet çocuklarını yedi yaşını geçirmemeli. Dokuzu hiç geçmemeli, 10, 11, 12... oluyor, doğru değil. Azami dokuzu geçirmemek. Dokuzu hiç geçmemeli, 10, 11, 12... oluyor, doğru değil. Azami dokuzu geçirmemek.

"Sünnet olmak." Ve'l-istihdâdü. "Ustura kullanmak." Ve taklîmu'l-azfâri. "Tırnaklarını kesmek." "Sünnet olmak." Ve'l-istihdâdü. "Ustura kullanmak." Ve taklîmu'l-azfâri. "Tırnaklarını kesmek."

Ustura kullanmak da 15 günde. Azami 40 günü geçmemek lazım.Ustura kullanmak da 15 günde. Azami 40 günü geçmemek lazım. Bazı insanların bu edep yerleri [tıraş olmadığı zaman] çok çirkin bir hâl alır.Bazı insanların bu edep yerleri [tıraş olmadığı zaman] çok çirkin bir hâl alır. Hem pislik kaynağıdır hem de kerahat olur kendisinde. Hem pislik kaynağıdır hem de kerahat olur kendisinde.

Tırnakların uzun olması da câiz olmayan şeylerdendir.Tırnakların uzun olması da câiz olmayan şeylerdendir. Kirler toplanır altına, abdeste de bazen mâni olur. Mikrop denilen şeylerde onların arasına saklanır.Kirler toplanır altına, abdeste de bazen mâni olur. Mikrop denilen şeylerde onların arasına saklanır. Yemeği elimizle yeriz mesela, yıkasak da, ne kadar elimizi yıkasak daYemeği elimizle yeriz mesela, yıkasak da, ne kadar elimizi yıkasak da o orada saklanan kirler ağzımızdan içeri girebilir.o orada saklanan kirler ağzımızdan içeri girebilir. Ama şimdi diyeceksin ki, tabağımız kaşığımız var, bizim parmaklarımız değmiyor yani mesela.Ama şimdi diyeceksin ki, tabağımız kaşığımız var, bizim parmaklarımız değmiyor yani mesela. O ayrı mesele. Fakat Peygamberin sünnetine muhalif. İster kadından ister erkekten... O ayrı mesele. Fakat Peygamberin sünnetine muhalif. İster kadından ister erkekten...

Ve tenfü'l-ibti. "Koltuk altlarını yolmak." Buralarını yolmak.Ve tenfü'l-ibti. "Koltuk altlarını yolmak."

Buralarını yolmak.
Biraz acır insanın orası ama onları da yolmak suretiyle onlarda temizlemek. Biraz acır insanın orası ama onları da yolmak suretiyle onlarda temizlemek.

Ve kassu'ş-şâribi. "Bir de bıyıkları kırpmak." Ve kassu'ş-şâribi. "Bir de bıyıkları kırpmak."

Böyle bir zaman bektaşilerin şöyle uzun bıyıkları olur, salarlar ağızlarının üzerine ağzı görünmez filan.Böyle bir zaman bektaşilerin şöyle uzun bıyıkları olur, salarlar ağızlarının üzerine ağzı görünmez filan. Bu da câiz değil. Yine Pakistanlıları görmüşsünüzdür belki işte hac da filan.Bu da câiz değil. Yine Pakistanlıları görmüşsünüzdür belki işte hac da filan. Onlar bakarsın makineyle, birinci makine yahut ikinci makineyle bütün kazırlar.Onlar bakarsın makineyle, birinci makine yahut ikinci makineyle bütün kazırlar. İncecik bir şey bırakırlar. Bu dudakların önlerin görülmesi mutlaka lazım.İncecik bir şey bırakırlar. Bu dudakların önlerin görülmesi mutlaka lazım. Dudakların üstünü keserekten. Bu da sünnettendir yani. Dudakların üstünü keserekten. Bu da sünnettendir yani.

Hıyâru ümmetî. "Benim ümmetimin hayırlıları." Kimlerdir bakalım. Hıyâru ümmetî. "Benim ümmetimin hayırlıları."

Kimlerdir bakalım.

Hıyâru ümmetî ulemâühâ. "Ümmetimin hayırlısı din ilmini, dinini öğrenmiş ve öğreten insanlardır. Ulemasıdır."Hıyâru ümmetî ulemâühâ. "Ümmetimin hayırlısı din ilmini, dinini öğrenmiş ve öğreten insanlardır. Ulemasıdır." Ve hıyâru ulemâihâ. "Ulemasının da hayırlısı." Ruhamâühâ. "Merhameti çok olandır." Ve hıyâru ulemâihâ. "Ulemasının da hayırlısı." Ruhamâühâ. "Merhameti çok olandır."

Merhameti olan alimler. Elâ. Tenbih edatı. "Dikkat edin, âgah olun, uyanın."Merhameti olan alimler.

Elâ. Tenbih edatı. "Dikkat edin, âgah olun, uyanın."
Ve innallâhe teâlâ yağfiru li'l-âlimi erbâîne zenben kable en yağfira li'l-câhili zenben vâhiden.Ve innallâhe teâlâ yağfiru li'l-âlimi erbâîne zenben kable en yağfira li'l-câhili zenben vâhiden. "Cahilin bir günahını affetmeden evvel alimin 40 tane günahını affeder." "Cahilin bir günahını affetmeden evvel alimin 40 tane günahını affeder."

Alim, o da beşerdir tabii. Onda da kabahat olur.Alim, o da beşerdir tabii. Onda da kabahat olur. Fakat onun 40 kabahati cahilin bir kabahati affolmadan evvel af olur. Niçin? Fakat onun 40 kabahati cahilin bir kabahati affolmadan evvel af olur.

Niçin?

Allahu Teâlâ onların bu ilmi, din ilimlerini öğrendiklerine mükafaten bunu veriyor Cenâb-ı Hak. Allahu Teâlâ onların bu ilmi, din ilimlerini öğrendiklerine mükafaten bunu veriyor Cenâb-ı Hak.

Kıyamet gününde de sırat köprüsünün başında salıvermeyecek Cenâb-ı Hak onları,Kıyamet gününde de sırat köprüsünün başında salıvermeyecek Cenâb-ı Hak onları, "Dur bakalım burada, şefaat et. Sen de tanıdıklarına şefaat et burada.""Dur bakalım burada, şefaat et. Sen de tanıdıklarına şefaat et burada." Peygamberlere nasıl şefaat hakkını veriyorsa ehli ilme de böyle şefaat hakkını verdiğiniPeygamberlere nasıl şefaat hakkını veriyorsa ehli ilme de böyle şefaat hakkını verdiğini Cenâb-ı Peygamber bu hadîs-i şerîfinde beyan buyuruyor. Cenâb-ı Peygamber bu hadîs-i şerîfinde beyan buyuruyor.

Yine buyuruyor. Elâ. "Uyanık olun, âgah, mütenebbih olun!"Yine buyuruyor.

Elâ. "Uyanık olun, âgah, mütenebbih olun!"
Ve inne'l-âlime'r-rahîme. "Ulemanın merhametlisi, rahim olan."Ve inne'l-âlime'r-rahîme. "Ulemanın merhametlisi, rahim olan." Yecîü yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde bu alim olan insanlar getirilecekler." Yecîü yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde bu alim olan insanlar getirilecekler." Ve inne nûrahu kad edâe yemşî fîhi mâ beyne'l-maşriki ve'l-mağribi.Ve inne nûrahu kad edâe yemşî fîhi mâ beyne'l-maşriki ve'l-mağribi. "Allah ona bir nur vermiş ki o nuru böyle iki tarafını da aydınlataraktan öyle gidecek.""Allah ona bir nur vermiş ki o nuru böyle iki tarafını da aydınlataraktan öyle gidecek." Kemâ yesri'l-kevkebü'd-dürriyyü.Kemâ yesri'l-kevkebü'd-dürriyyü. "Parlak yıldızlar ortalığı nasıl aydınlatıyorsa o alimlerinde nuru "Parlak yıldızlar ortalığı nasıl aydınlatıyorsa o alimlerinde nuru yarın kıyamet gününde öyle mahşeri aydınlatacak." yarın kıyamet gününde öyle mahşeri aydınlatacak." Bunun için şey yapmayınız bir âyet-i Kerime'de;Bunun için şey yapmayınız bir âyet-i Kerime'de; Mü'minlerin böyle nurları olacak kiMü'minlerin böyle nurları olacak ki o nurları projektör gibi etrafı aydınlatacak.o nurları projektör gibi etrafı aydınlatacak. Böyle gidecek cennet yolunda. O zaman münafık olan imansız gurup, Böyle gidecek cennet yolunda. O zaman münafık olan imansız gurup, "Durun, ey komşu, kardeş, sen filanca değil misin? Evet. "Durun, ey komşu, kardeş, sen filanca değil misin?

Evet.

"N'olur bekle de ben de senin arkandan geleyim. Senin ışığından faydalanayım."N'olur bekle de ben de senin arkandan geleyim. Senin ışığından faydalanayım. Senin aydınlığından faydalanayım dur!" diye ricada bulunacak da; Senin aydınlığından faydalanayım dur!" diye ricada bulunacak da;

"Biz bu nuru dünyadayken kazandık. Sen de orada cehennemi kazandın." diyecekler. "Biz bu nuru dünyadayken kazandık. Sen de orada cehennemi kazandın." diyecekler.

Hıyâru ümmetî. "Benim ümmetimin hayırlılarındandır ki." Ellezîne yaiffûne. "İffet sahibi." Hıyâru ümmetî. "Benim ümmetimin hayırlılarındandır ki." Ellezîne yaiffûne. "İffet sahibi."

İffetlerini, namuslarını muhafaza ederler. Yani haramlardan kaçarlar.İffetlerini, namuslarını muhafaza ederler. Yani haramlardan kaçarlar. Menâhîden kaçarlar, korunurlar. İbadet etmek kolay şimdi. Namaz. Menâhîden kaçarlar, korunurlar. İbadet etmek kolay şimdi. Namaz. Eh küçüklükten alışmışız kılarız namazı. Vakit geldi mi "namaz vakti" deyip kollarını sıvar insan, gider.Eh küçüklükten alışmışız kılarız namazı. Vakit geldi mi "namaz vakti" deyip kollarını sıvar insan, gider. Geçen birisini böyle yaptılar, "Namaz kılar!" diye [reklam ettiler].Geçen birisini böyle yaptılar, "Namaz kılar!" diye [reklam ettiler]. Arada namaz kılıyor, bir taraftan da birisi onun dans ederken resimleri çekilmiş.Arada namaz kılıyor, bir taraftan da birisi onun dans ederken resimleri çekilmiş. İnsanlar şimdi bunları kolayca yapıyorlar. İnsanlar şimdi bunları kolayca yapıyorlar. Senin namaz kıldığın görülüyor ama bir taraftan da dans ediyorsun. Senin namaz kıldığın görülüyor ama bir taraftan da dans ediyorsun.

"Namaz kılmak başka, günah ayrı." deyip de hem günah hem namaz."Namaz kılmak başka, günah ayrı." deyip de hem günah hem namaz. "Bir koltuğa iki karpuz sığmaz." derler ya... Allah muhafaza. "Bir koltuğa iki karpuz sığmaz." derler ya...

Allah muhafaza.

Binâenaleyh ibadet alışıldı mı kolaylıkla yapılır da günahlardan kaçmak asıl hüner oradadır.Binâenaleyh ibadet alışıldı mı kolaylıkla yapılır da günahlardan kaçmak asıl hüner oradadır. Silahı atmak kolay, dan dan dan atarsın. Ama kendini müdafaa edip kurşun yememek için siper lazım önünde. Silahı atmak kolay, dan dan dan atarsın. Ama kendini müdafaa edip kurşun yememek için siper lazım önünde. Siperin yoksa o da sana atacak. Attığı vakitte vurulursun. Siperin yoksa o da sana atacak. Attığı vakitte vurulursun. Kendini vurdurmamak için kalkanın arkasına saklanmak lazım. Kendine kalkana alması lazım. Kendini vurdurmamak için kalkanın arkasına saklanmak lazım. Kendine kalkana alması lazım.

Binâenaleyh günahlar çok beter birer zehirdir. Günahlar birer zehirdir.Binâenaleyh günahlar çok beter birer zehirdir. Günahlar birer zehirdir. Sana baklavayı getirirler önüne. Şu baklavadan ye. Ama 10 tane 20 tane baklava var.Sana baklavayı getirirler önüne. Şu baklavadan ye. Ama 10 tane 20 tane baklava var. Fakat bunun birisinin içersinde zehir vardır. Birisinin içerisinde. Ama hangisinin içerisinde? Fakat bunun birisinin içersinde zehir vardır.

Birisinin içerisinde.

Ama hangisinin içerisinde?

Bilmem bak birisinin içersinde zehir var. Bilmem bak birisinin içersinde zehir var.

Al ye şundan dersin, o bir tanesinden korkaraktan öteki tabaktakini hiçbirisini almaz insan.Al ye şundan dersin, o bir tanesinden korkaraktan öteki tabaktakini hiçbirisini almaz insan. O benim alacağıma isabet eder zehirli baklava, gideriz gürültüye diyerekten yemez onları.O benim alacağıma isabet eder zehirli baklava, gideriz gürültüye diyerekten yemez onları. Günahlar da ibadetlerin sevaplarını giderir. Bak burada bir yalan ibadetlerin sevaplarını götürdü.Günahlar da ibadetlerin sevaplarını giderir. Bak burada bir yalan ibadetlerin sevaplarını götürdü. Bir bakış sevabı götürdü. Buna mukabil daha büyük günahlar olursa ne olacak? Bir bakış sevabı götürdü.

Buna mukabil daha büyük günahlar olursa ne olacak?

Binâenaleyh ibadet insanların, Allah affetsin günahlarını. Binâenaleyh ibadet insanların, Allah affetsin günahlarını.

İnsanlar da tabi hep her girdiği işlerde bir devri var insanın. Bir orta devri var, bir ihtiyarlık devri var.İnsanlar da tabi hep her girdiği işlerde bir devri var insanın. Bir orta devri var, bir ihtiyarlık devri var. 20 yaşında kuvvetlidir tuttuğunu koparır. Ama bir de çocukluk devri var o zaman zayıftır. 20 yaşında kuvvetlidir tuttuğunu koparır. Ama bir de çocukluk devri var o zaman zayıftır. Bir de ihtiyarlığı var o zamanda zayıftır. Kuvvetli değildir.Bir de ihtiyarlığı var o zamanda zayıftır. Kuvvetli değildir. Kuvveti zayıflayınca iradesi de zayıflar insanın. Kuvvetiyle beraber iradesi de zayıflar.Kuvveti zayıflayınca iradesi de zayıflar insanın. Kuvvetiyle beraber iradesi de zayıflar. İradesi de zayıflayınca bu sefer bakarsın günahlar [işlenir, sonra] adam; İradesi de zayıflayınca bu sefer bakarsın günahlar [işlenir, sonra] adam; "Tevbe ederim, tevbe ederim Allah kabul eder." diyerekten bazı günahlara bazı kimseler"Tevbe ederim, tevbe ederim Allah kabul eder." diyerekten bazı günahlara bazı kimseler Allah esirgesin mübtela olmaktadırlar ki bu çok kötü bir şeydir. Ev yanar gider. Allah esirgesin mübtela olmaktadırlar ki bu çok kötü bir şeydir. Ev yanar gider. Bir çıradır, dokanırsın, yakar alır gider. Onun için günahlardan kaçınmak çok mümindir. Bir çıradır, dokanırsın, yakar alır gider.

Onun için günahlardan kaçınmak çok mümindir.

İmam Birgivî hazretleri diyor ki, Terkü deraceti mim mehârimillâh hayrun min ibadeti's-sekaleyn. İmam Birgivî hazretleri diyor ki,

Terkü deraceti mim mehârimillâh hayrun min ibadeti's-sekaleyn.
Bir haramın terki." Mim mehârimillâh.Bir haramın terki." Mim mehârimillâh. "Haramlardan bir ufak terk edebilmek kudretine sahip olmak"Haramlardan bir ufak terk edebilmek kudretine sahip olmak nafile [olarak] yer gök ehlinin yaptığı ibadetten daha hayırlıdır." nafile [olarak] yer gök ehlinin yaptığı ibadetten daha hayırlıdır."

Yani ibadet iyi ama günahlardan kaçmak daha iyi. Günahlar çünkü zehirdir, öldürüyor insanı.Yani ibadet iyi ama günahlardan kaçmak daha iyi. Günahlar çünkü zehirdir, öldürüyor insanı. Günahlardan korunmak [çok önemlidir.] Kuru ekmek yesin.Günahlardan korunmak [çok önemlidir.] Kuru ekmek yesin. Kuru ekmek yesin, zeytin ekmek yesin, zehirli baklavayı yemek istemez insan. Kuru ekmek yesin, zeytin ekmek yesin, zehirli baklavayı yemek istemez insan.

"Onun için ümmetimin hayırlısı iffet sahibi [olandır]." "Onun için ümmetimin hayırlısı iffet sahibi [olandır]."

İffet, haramdan ve menhiyattan korunan ve kaçınan insandır. Korunan ve kaçınan insan. İffet, haramdan ve menhiyattan korunan ve kaçınan insandır. Korunan ve kaçınan insan.

Hıyâruküm elyenüküm menâkibe fi's-salâti.Hıyâruküm elyenüküm menâkibe fi's-salâti. "Yine hayırlarınızdan mâduttur ki, hayırlarınızdan sayılırlar o insan ki "Yine hayırlarınızdan mâduttur ki, hayırlarınızdan sayılırlar o insan ki namaz kılarken saflarda omuzları yumuşak olanlardır." namaz kılarken saflarda omuzları yumuşak olanlardır."

Kardeşinin de safın arasına girmek için ona yer ayırır, "Gel sen de buraya sıkış." der.Kardeşinin de safın arasına girmek için ona yer ayırır, "Gel sen de buraya sıkış." der. Yoksa burası bana dar gelir deyip gerinip de onun saf arasına girmesine mâni olmaz müslümanlar.Yoksa burası bana dar gelir deyip gerinip de onun saf arasına girmesine mâni olmaz müslümanlar. Ama ne yazık ki bugünkü müslümanlar [hiç de böyle değil.]Ama ne yazık ki bugünkü müslümanlar [hiç de böyle değil.] En güzel müslümanlar Harem-i Şerif'te toplanan müslümanlar olması lazım geliyor.En güzel müslümanlar Harem-i Şerif'te toplanan müslümanlar olması lazım geliyor. Hepsi hacıya gelmiş oraya. Hacı efendiler.Hepsi hacıya gelmiş oraya. Hacı efendiler. Bu hacı efendiler de, bakarsın ki ben oraya girebilirim pek alâ, sokmaz seni. Bu hacı efendiler de, bakarsın ki ben oraya girebilirim pek alâ, sokmaz seni. Rahatı bozulmasın istiyor. Rahatının bozulmasını istemediği için senin oraya oturmana razı olmaz. Rahatı bozulmasın istiyor. Rahatının bozulmasını istemediği için senin oraya oturmana razı olmaz. Oturursan söylenir, şöyle yapar böyle yapar. Bu hayırsız olduğumuzun alameti.Oturursan söylenir, şöyle yapar böyle yapar. Bu hayırsız olduğumuzun alameti. Halbuki hayırlı olsak namazda ona yol göstereceğiz, yer vereceğiz yani. İki. Halbuki hayırlı olsak namazda ona yol göstereceğiz, yer vereceğiz yani. İki.

Ve mâ min hatvetin a'zamu ecran min hatvetin meşâhâ racülün ilâ fürcetin fi's-safi feseddehâ.Ve mâ min hatvetin a'zamu ecran min hatvetin meşâhâ racülün ilâ fürcetin fi's-safi feseddehâ. "En hayırlı adım o adımdır ki, camiye gelmiş orada bir boş yer var safta."En hayırlı adım o adımdır ki, camiye gelmiş orada bir boş yer var safta. Burada da saf var ama bu öndeki safta bir yer var.Burada da saf var ama bu öndeki safta bir yer var. Oraya doğru atılan, o saftaki boşluğu kapamak için atılan adımdan daha hayırlı adım olmaz." diyor.Oraya doğru atılan, o saftaki boşluğu kapamak için atılan adımdan daha hayırlı adım olmaz." diyor. A'zamu ecran. "En çok ecri o saftaki boşluk yerini kapamak suretiyle atılan adım, ecri en çok olan bir adımdır." A'zamu ecran. "En çok ecri o saftaki boşluk yerini kapamak suretiyle atılan adım, ecri en çok olan bir adımdır."

Bunun çok sebepleri vardır. Mesela saflar açık olur boşluk olur. Mesela kesilmiş tel gibi.Bunun çok sebepleri vardır. Mesela saflar açık olur boşluk olur. Mesela kesilmiş tel gibi. Cereyan geçen tel var ya. Cereyan geçen tel var ya. Telin herhangi bir noktasından kessen, cereyan geçmeyecek kadar açık kaldı mıTelin herhangi bir noktasından kessen, cereyan geçmeyecek kadar açık kaldı mı cereyan geçmiyor, lambalar sönüyor. Hepimiz biliyoruz.cereyan geçmiyor, lambalar sönüyor. Hepimiz biliyoruz. Bu maddede olduğu gibi maneviyatta da böyle. Cenâb-ı Hak en büyük lütfu İmam efendiye veriyor.Bu maddede olduğu gibi maneviyatta da böyle. Cenâb-ı Hak en büyük lütfu İmam efendiye veriyor. Oradan arkasında namaz kılanlara bu lütuf dağılıyor. Oradan arkasında namaz kılanlara bu lütuf dağılıyor.

Dağılırken aradaki boşluktan mâneviyat geçemez mi canım?Dağılırken aradaki boşluktan mâneviyat geçemez mi canım? İşte hırkalarımızda mâni?" filan diyeceksin ama yok öyle değil. İşte hırkalarımızda mâni?" filan diyeceksin ama yok öyle değil. Vücutlar böyle sıkıştı mıydı o düzenli bir şekilde cemaatin hepsine dağılıyor.Vücutlar böyle sıkıştı mıydı o düzenli bir şekilde cemaatin hepsine dağılıyor. Arada açıklık bıraktın mıydı o açıklıktan o mâneviyat öte tarafa geçmiyor. Arada açıklık bıraktın mıydı o açıklıktan o mâneviyat öte tarafa geçmiyor.

Hatta bir zaman dinlemiş olduğum bir vaazı söyleyeyim ben size.Hatta bir zaman dinlemiş olduğum bir vaazı söyleyeyim ben size. Kırşehirli miydi neydi bir hocaefendi geliyordu o zaman. 40-50 sene evvel.Kırşehirli miydi neydi bir hocaefendi geliyordu o zaman. 40-50 sene evvel. Bayezid Camisinde vaaz ediyor. Vaaz ederken bu meseleyi taalluk etti.Bayezid Camisinde vaaz ediyor. Vaaz ederken bu meseleyi taalluk etti. Dedi, "Ben şu kadar hastayı cemaatle tedavi ettim. O adamın sözü. Dedi, "Ben şu kadar hastayı cemaatle tedavi ettim. O adamın sözü.

Nasıl hocaefendi? Cemaatte bir bereket, feyiz vardır. Kimse bilmez onu. Mânevî.Nasıl hocaefendi?

Cemaatte bir bereket, feyiz vardır. Kimse bilmez onu. Mânevî.
Bu gözler onu görmez. Onu gören gözlere iç gözü derler, gönül gözü. O görür onu.Bu gözler onu görmez. Onu gören gözlere iç gözü derler, gönül gözü. O görür onu. Onun için safın içersine durduğu vakitte böyle birbirine kaynaşan saflardaOnun için safın içersine durduğu vakitte böyle birbirine kaynaşan saflarda o rahmeti ilahi içerden böyle gittikçe allak bullak ediyor içersini, birçok hastalar kendiliğinden tedavi oluyor.o rahmeti ilahi içerden böyle gittikçe allak bullak ediyor içersini, birçok hastalar kendiliğinden tedavi oluyor. Saflardaki fadâil birçok. Mesela bugün kalp hastası diyorlar, şu hasta bu hasta, bir çok hasta var.Saflardaki fadâil birçok. Mesela bugün kalp hastası diyorlar, şu hasta bu hasta, bir çok hasta var. Bunlar cemaate devam etsinler emin olunuz bunun yüzde doksanı gider kendiliğinden. Cemaate devam. Bunlar cemaate devam etsinler emin olunuz bunun yüzde doksanı gider kendiliğinden. Cemaate devam.

Adamcağız şöyle de bir hikâye nakletti bize. Japonya'da bir deniz var.Adamcağız şöyle de bir hikâye nakletti bize. Japonya'da bir deniz var. O denizin içindeki bir balık var dedi, o balığın adını da söyledi ama hatırımda yok o.O denizin içindeki bir balık var dedi, o balığın adını da söyledi ama hatırımda yok o. Bu balığın şeysi ufacık bir balıktır ama elektrik neşreder dedi. Balık elektrik neşreder.Bu balığın şeysi ufacık bir balıktır ama elektrik neşreder dedi. Balık elektrik neşreder. Yanına büyük balık sokulursa o elektrikle kendisini müdafaa eder. Sokmaz o balıkları yanlarına.Yanına büyük balık sokulursa o elektrikle kendisini müdafaa eder. Sokmaz o balıkları yanlarına. İşte bu elektrik hadisesi müslümanlarda da böyle birbirlerine sirayet eder geçer. İşte bu elektrik hadisesi müslümanlarda da böyle birbirlerine sirayet eder geçer. Saflarda ne kadar kaynaşırsanız, sıkışırsanız birbirlerinize o cereyanlar birbirinizi böyle dolaştırır Saflarda ne kadar kaynaşırsanız, sıkışırsanız birbirlerinize o cereyanlar birbirinizi böyle dolaştırır ve bu dolaşma dolayısıyla siz onun farkına varmadan ve bu dolaşma dolayısıyla siz onun farkına varmadan birçok felç hastalıkları bile tedavi edildiğini nakletmişlerdi. Allah kusurumuzu affetsin. birçok felç hastalıkları bile tedavi edildiğini nakletmişlerdi.

Allah kusurumuzu affetsin.

Bunları hastalığımız iyi olsun diye cemaate gelmeyiz, fakat cemaate biz devam ettiğimiz takdirdeBunları hastalığımız iyi olsun diye cemaate gelmeyiz, fakat cemaate biz devam ettiğimiz takdirde Cenâb-ı Hak onları bizden [giderir], haberimiz olmadan bunlar kendiliğinden kaybolur. Cenâb-ı Hak onları bizden [giderir], haberimiz olmadan bunlar kendiliğinden kaybolur.

Onun için en sıhhatli insanlar cemaate devam eden insanlardır.Onun için en sıhhatli insanlar cemaate devam eden insanlardır. Cemaate devam eden insanlar sabahleyin erkenden kalkar. Sabahleyin bir kere hava temiz.Cemaate devam eden insanlar sabahleyin erkenden kalkar. Sabahleyin bir kere hava temiz. O temiz havayı teneffüs eder. Eğer evi de bir açık yerlerdeyse ne güzel orada temiz havalar vardır.O temiz havayı teneffüs eder. Eğer evi de bir açık yerlerdeyse ne güzel orada temiz havalar vardır. Onu teneffüs etmek dolayısıyla [sıhhat kazanır]. Dün biz güzel su olan Taşdelen'e gittik.Onu teneffüs etmek dolayısıyla [sıhhat kazanır].

Dün biz güzel su olan Taşdelen'e gittik.
Gayet güzel bir yerdir. Tavsiye ederim. Ara sıra gidin o havadan istifade edin. Güzel bir orman.Gayet güzel bir yerdir. Tavsiye ederim. Ara sıra gidin o havadan istifade edin. Güzel bir orman. Ormanın içersinde suyun olduğu yere gittik. Bizden başka birçok arabalar da gelmiş oraya.Ormanın içersinde suyun olduğu yere gittik. Bizden başka birçok arabalar da gelmiş oraya. Hanım efendinin birisi teneffüs ediyor havayı, jimnastik yapıyor. Ohh diyor.Hanım efendinin birisi teneffüs ediyor havayı, jimnastik yapıyor. Ohh diyor. Oh nefesi ciğerlerine böyle şey yaparaktan. Ciğerlerini kabartmak suretiyle teneffüs ediyor. Oh nefesi ciğerlerine böyle şey yaparaktan. Ciğerlerini kabartmak suretiyle teneffüs ediyor.

Sabahleyin Cenâb-ı Hak [bize namazı emretmiş,] Allahu Ekber dedik miydi o kendiliğinden oluyor zaten.Sabahleyin Cenâb-ı Hak [bize namazı emretmiş,] Allahu Ekber dedik miydi o kendiliğinden oluyor zaten. Caminin havası da temiz, her şeysi de temiz. Caminin havası da temiz, her şeysi de temiz. Orada da bir de Allahu Teâlâ'nın Kelâm-ı Kadîm'i var, okunuyor.Orada da bir de Allahu Teâlâ'nın Kelâm-ı Kadîm'i var, okunuyor. Eğer bir de sesi güzel bir hafıza rast geldik mi tamam iş. Eğer bir de sesi güzel bir hafıza rast geldik mi tamam iş.

"Demek ki saftaki boşlukları kapamak için atılan adımların sevabından daha büyük sevap yok." "Demek ki saftaki boşlukları kapamak için atılan adımların sevabından daha büyük sevap yok."

Bunun için dikkat et. Saflarda bir kişilik yer varsa hemen iki tarafa müsaadenizle deyip gir oraya.Bunun için dikkat et. Saflarda bir kişilik yer varsa hemen iki tarafa müsaadenizle deyip gir oraya. Ama o darılacakmış. Darılsa da zararı yok yine. Sen oraya gir kapa o boşluğu. Ama o darılacakmış. Darılsa da zararı yok yine. Sen oraya gir kapa o boşluğu.

Bunu şöyle bir hikayeyle de nakledeyim. Bunu şöyle bir hikayeyle de nakledeyim.

Şeytanı aleyhillâne ufak keçi yavruları kılığında bu boşluklardan dolaşırmış.Şeytanı aleyhillâne ufak keçi yavruları kılığında bu boşluklardan dolaşırmış. Saf aralıklarında olan boşluklardan dolaşır, namazdakilerin namazını oynamak için girer çıkarmış. Saf aralıklarında olan boşluklardan dolaşır, namazdakilerin namazını oynamak için girer çıkarmış. Binâenaleyh aradaki boşluğu bırakmayın ki o keçi yavrusuna benzeyen şeytan aranızda dolaşamasın.Binâenaleyh aradaki boşluğu bırakmayın ki o keçi yavrusuna benzeyen şeytan aranızda dolaşamasın. Tabi şeytanın böyle bir vücudu yok ortada ama bize temsil olaraktan [söyleniyor]. Yani sıkı durun. Tabi şeytanın böyle bir vücudu yok ortada ama bize temsil olaraktan [söyleniyor]. Yani sıkı durun. Bir vücuda sen destek verdin miydi o kuvvet başka olur, desteksiz kuvvet yine başka olur.Bir vücuda sen destek verdin miydi o kuvvet başka olur, desteksiz kuvvet yine başka olur. Binâenaleyh boşlukları kapamak o safı desteklemektir. Binâenaleyh boşlukları kapamak o safı desteklemektir.

Taberânî Evsat, ve Neseî'nin İbn Ömer'den yaptıkları rivayet. Taberânî Evsat, ve Neseî'nin İbn Ömer'den yaptıkları rivayet.

Birkaç tane daha okuyayım. Hayru'n-nâsi. "Nâsın hayırlıları." Karnî. "Benim devrimde yaşayanlardır." Birkaç tane daha okuyayım.

Hayru'n-nâsi. "Nâsın hayırlıları." Karnî. "Benim devrimde yaşayanlardır."

Karnî, "benim devrim" demek. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bulunduğu devir.Karnî, "benim devrim" demek. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bulunduğu devir. O zaman insanların en hayırlısı vardı ama en şerlileri de vardı o devirde. O zaman insanların en hayırlısı vardı ama en şerlileri de vardı o devirde. Ebû Cehil o devirde idi. Ebû Cehil de o devirdeydi de, bu imanlılardan demek, imansızlar için bela. Ebû Cehil o devirde idi. Ebû Cehil de o devirdeydi de, bu imanlılardan demek, imansızlar için bela.

"İmanlıların en hayırlısı benim devrim, zamanım." Ellezî ene fîhim. "Ben onların içindeyim." "İmanlıların en hayırlısı benim devrim, zamanım." Ellezî ene fîhim. "Ben onların içindeyim."

En hayırlı devir benim içinde bulunduğum devirdir. En hayırlı devir benim içinde bulunduğum devirdir.

İkincisi; Sümme'l-lezîne yelûnehüm. "Sonra benden sonraki devir." İkincisi;

Sümme'l-lezîne yelûnehüm. "Sonra benden sonraki devir."

Gelecek yüz senelik devir. Ondan sonra gelecek yüz senelik devir ki ona tabiin devri diyorlar.Gelecek yüz senelik devir. Ondan sonra gelecek yüz senelik devir ki ona tabiin devri diyorlar. O tabiin devri, Üveys-i Karnî hazretleri de tabiinin en hayırlılarındandır. En hayırlı... O tabiin devri, Üveys-i Karnî hazretleri de tabiinin en hayırlılarındandır. En hayırlı... Bakınız tabiin Veysel Karanî Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanının insanıdır.Bakınız tabiin Veysel Karanî Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanının insanıdır. Zamanının insanıdır ama sahabi değildir. Niçin? Zamanının insanıdır ama sahabi değildir.

Niçin?

Peygamber aleyhisselam ile oturup sohbet edememiş, onun meclisinde bulunamamış.Peygamber aleyhisselam ile oturup sohbet edememiş, onun meclisinde bulunamamış. Gelmiş göreyim diyerekten görememiş gitmiş. Anası öyle demiş.Gelmiş göreyim diyerekten görememiş gitmiş. Anası öyle demiş. Anasının sözünü dinleyerek, "Gelsin de göreyim." diyerekten Peygamberi beklememiş. Anneye itaat.Anasının sözünü dinleyerek, "Gelsin de göreyim." diyerekten Peygamberi beklememiş. Anneye itaat. Bakın ne kadar mühim. Ama hayru't-tâbiîn şeysine de mazhar olmuş. Bakın ne kadar mühim. Ama hayru't-tâbiîn şeysine de mazhar olmuş.

Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanı sahabi zamanıdırOnun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanı sahabi zamanıdır ama Peygamberi görmek lazım, sohbetine nâil olmak lazım. Sohbetine nâil olmadıysa ona sahabi demezler. ama Peygamberi görmek lazım, sohbetine nâil olmak lazım. Sohbetine nâil olmadıysa ona sahabi demezler.

Tabiin diye Peygamberin ashabını gören kimseler. Aradan 100 sene geçmiş onlar. Tabiin diye Peygamberin ashabını gören kimseler. Aradan 100 sene geçmiş onlar.

Sümme'l-lezîne yelûnehüm. "Ondan sonra tebe-i tabiin diyorlar." Sümme'l-lezîne yelûnehüm. "Ondan sonra tebe-i tabiin diyorlar."

Ancak tabiini görebilmiş üçüncü kısım o devrin insanları.Ancak tabiini görebilmiş üçüncü kısım o devrin insanları. Binâenaleyh İmam Azam hazretleri tabiindendir. Sahabiyi görmüştür. Tebe-i tabiinden değildir, tabiindendir.Binâenaleyh İmam Azam hazretleri tabiindendir. Sahabiyi görmüştür. Tebe-i tabiinden değildir, tabiindendir. Sahabeyi görmüş. Sahabeyi görmüş. Sahabilerden kitabında nakletmiş şeyleri, onlardan dinlemiş Peygamber nasıl namaz kıldı nasıl oruç tuttu. Sahabilerden kitabında nakletmiş şeyleri, onlardan dinlemiş Peygamber nasıl namaz kıldı nasıl oruç tuttu. Nasıl yedi nasıl içti. Onları nakletmiş defterine. Ona göre fıkıh kitabını yapmış. Nasıl yedi nasıl içti. Onları nakletmiş defterine. Ona göre fıkıh kitabını yapmış.

Yalnız dün bir kitap okumuşlar, o kitapta o mecmuasında yazıyor ki; Yalnız dün bir kitap okumuşlar, o kitapta o mecmuasında yazıyor ki;

"Vaktiyle imamlar ki İmam Azam, İmam Şâfiî'yi vesaireleri kastediyorlar."Vaktiyle imamlar ki İmam Azam, İmam Şâfiî'yi vesaireleri kastediyorlar. Bunlar dini ilimleri inhisara almışlar.Bunlar dini ilimleri inhisara almışlar. Sanki onların dediklerinden başkası yokmuş gibi bize onların içersine saklamışlar.Sanki onların dediklerinden başkası yokmuş gibi bize onların içersine saklamışlar. Bu çerçevenin içersine zaptetmişler bizi. Dışarıya çıkmamıza imkân vermiyorlar. Böyle olursa olmaz.Bu çerçevenin içersine zaptetmişler bizi. Dışarıya çıkmamıza imkân vermiyorlar. Böyle olursa olmaz. Kur'an var hadis var. Binâenaleyh Kur'an hadis kıyamete kadar baki.Kur'an var hadis var. Binâenaleyh Kur'an hadis kıyamete kadar baki. Biz de bunlardan istinbat ederiz, biz de daha genişletebiliriz bu meseleleri." Biz de bunlardan istinbat ederiz, biz de daha genişletebiliriz bu meseleleri."

Yerden göğe kadar hakkın var.Yerden göğe kadar hakkın var. Fakat sana rica ederim ki İmam Azam gibi bir yalan söylemediysen,Fakat sana rica ederim ki İmam Azam gibi bir yalan söylemediysen, sabaha kadar gözlerinden yaş akıtarak namaz kıldıysan, 40 sene sabah namazını ağlayarak sabaha kadar gözlerinden yaş akıtarak namaz kıldıysan, 40 sene sabah namazını ağlayarak yatsı namazının abdestiyle sabah namazını kılmış bir adamla yarış edebilecek kudretin varsa çık meydana,yatsı namazının abdestiyle sabah namazını kılmış bir adamla yarış edebilecek kudretin varsa çık meydana, elini de öpeyim ayağın da öpeyim!elini de öpeyim ayağın da öpeyim! Ama günde 70 tane yalanla, günde bin tane günahla bu haltı yemek çok büyük bir cüretkarlık.Ama günde 70 tane yalanla, günde bin tane günahla bu haltı yemek çok büyük bir cüretkarlık. Haddini bilmemezlik. Haddini bilmemezlik.

Evet. Herşey meydanda açık ama günahların içine batmış insanların gönülleri kapalıdır.Evet. Herşey meydanda açık ama günahların içine batmış insanların gönülleri kapalıdır. Okuduğu ayetin altındakini bile görmez.Okuduğu ayetin altındakini bile görmez. Halbuki onlardaki görüş, 40 sene sabah namazını yatsı namazının abdestiyle kılan adamın Halbuki onlardaki görüş, 40 sene sabah namazını yatsı namazının abdestiyle kılan adamın görüşüyle, zekasıyla, tefekkürüyle senin bugün,görüşüyle, zekasıyla, tefekkürüyle senin bugün, benim bugün binlerce günahın arkasından buna kalkışmamız delilikten başka bir şey değildir. benim bugün binlerce günahın arkasından buna kalkışmamız delilikten başka bir şey değildir.

Allah kusurlarımızı affetsin. Hak var, hakkınız var yaparsınız.Allah kusurlarımızı affetsin.

Hak var, hakkınız var yaparsınız.
Yaparsınız ama o dereceyi bul da öyle söyle. Sabah namazına kalkamamışızdır.Yaparsınız ama o dereceyi bul da öyle söyle. Sabah namazına kalkamamışızdır. Yatsı namazına da gelememişizdir. Bir çok namazlarımız da kazaya kalmıştır.Yatsı namazına da gelememişizdir. Bir çok namazlarımız da kazaya kalmıştır. Bir çok namazlarımızda kazaya kalmıştır, hatta oruçlarımız kim bilir nasıl olur!Bir çok namazlarımızda kazaya kalmıştır, hatta oruçlarımız kim bilir nasıl olur! O halimizle kalkarız onların üstüne çıkmaya. O halimizle kalkarız onların üstüne çıkmaya.

"Siz bizi inhisara aldınız. Biz sizden bugün daha [iyisini yaparız!..]" "Siz bizi inhisara aldınız. Biz sizden bugün daha [iyisini yaparız!..]"

Haydi, işte her şey önünüzde! Aziz kardeş! Haydi, işte her şey önünüzde!

Aziz kardeş!

Sahabe... İnsaf lazım. Sahabe-i kiram hadisi nakledermiş. Soruyor İmam Azam; Sahabe... İnsaf lazım. Sahabe-i kiram hadisi nakledermiş. Soruyor İmam Azam;

Peygamber nasıl söyledi? Böyle söyledi. Mânasını? "Mânasına ben karışmam!" diyor. Sahabi Efendi!Peygamber nasıl söyledi?

Böyle söyledi.

Mânasını?

"Mânasına ben karışmam!" diyor. Sahabi Efendi!
Hadisi ezberlemiş, naklediyor. Naklettikten sonra mânasına karışmam diyor. İnsafa bak. İnsafa bak.Hadisi ezberlemiş, naklediyor. Naklettikten sonra mânasına karışmam diyor. İnsafa bak. İnsafa bak. "Mânası ehline aittir." diyor. Bilmez mi? Arap! Bilmez mi? Biliyor ama karışmıyor işte."Mânası ehline aittir." diyor.

Bilmez mi?

Arap!

Bilmez mi? Biliyor ama karışmıyor işte.
Belki yanlış söylerim diye; "Ben sana söyleyeyim sen hallet." [diyor.] Allah kusurlarımızı affetsin. Belki yanlış söylerim diye; "Ben sana söyleyeyim sen hallet." [diyor.]

Allah kusurlarımızı affetsin.

Demek ki en hayırlı karn, (zaman) Peygamberimizin (zamanı,) sonra yüz sene, sonra yüz sene. Ondan sonra; Demek ki en hayırlı karn, (zaman) Peygamberimizin (zamanı,) sonra yüz sene, sonra yüz sene. Ondan sonra;

Ve'l-âhirûne erzâlün. "Ondan sonra hayır yoktur zamanda." Ve'l-âhirûne erzâlün. "Ondan sonra hayır yoktur zamanda."

Yalanlarla, günahlarla dünya menfaatlerine bayılıyoruz. Allah günahlarımızı affetsin. Yalanlarla, günahlarla dünya menfaatlerine bayılıyoruz.

Allah günahlarımızı affetsin.

Hepimiz bir menfaat kapabilmek için, bir mevki kapabilmek için geceyi gündüze katıyoruz.Hepimiz bir menfaat kapabilmek için, bir mevki kapabilmek için geceyi gündüze katıyoruz. Şu makama da ben oturabilsem de şuradan bir ekmek parası alabilsem diyerekten. Şu makama da ben oturabilsem de şuradan bir ekmek parası alabilsem diyerekten.

İmam Azam'a diyorlar ki; "Gel, sen en büyük alimsin seni kadı yapacağım." diyorlar. Diyor; İmam Azam'a diyorlar ki;

"Gel, sen en büyük alimsin seni kadı yapacağım." diyorlar. Diyor;

"Ne yapıyorsunuz? Beni cehenneme mi atacaksınız? Kadılık ister miyim ben? Yapar mıyım kadılığı?" "Ne yapıyorsunuz? Beni cehenneme mi atacaksınız? Kadılık ister miyim ben? Yapar mıyım kadılığı?"

Biz bugün bir mevkiye sahip olmak için can atıyoruz, ona kadılık veriyor almıyor.Biz bugün bir mevkiye sahip olmak için can atıyoruz, ona kadılık veriyor almıyor. Ölç şimdi bakalım barometreyi nasıl geliyor. Ondan sonra konuş. Ölç şimdi bakalım barometreyi nasıl geliyor. Ondan sonra konuş.

Bunların ravilerini okuyayım: Abd b. Humeyd, İbn Ebî Şeybe, Begavî, Bâverdî, İbn Kânî, Hakim Müstedrek,Bunların ravilerini okuyayım: Abd b. Humeyd, İbn Ebî Şeybe, Begavî, Bâverdî, İbn Kânî, Hakim Müstedrek, Taberânî Kebîr, Ebû Nuaym, Makdisî Ümmü Hânî'nin oğlu olan Ca'dete b. Hübeyra'dan rivayet etmişler. Taberânî Kebîr, Ebû Nuaym, Makdisî Ümmü Hânî'nin oğlu olan Ca'dete b. Hübeyra'dan rivayet etmişler. Hz. Ali Efendimiz'in kız kardeşinin oğlu oluyor. Ondan geliyor rivayet. Hz. Ali Efendimiz'in kız kardeşinin oğlu oluyor. Ondan geliyor rivayet.

Bir tane daha. Yine buyuruyor Efendimiz; Hayru'n-nâsi karnî.Bir tane daha. Yine buyuruyor Efendimiz;

Hayru'n-nâsi karnî.
"[İnsanların hayırlıları] benim bulunduğum devir." Sümme's-sânî. "Sonra ikincisi." Sümme's-sâlisü."[İnsanların hayırlıları] benim bulunduğum devir." Sümme's-sânî. "Sonra ikincisi." Sümme's-sâlisü. "Ondan sonra üçüncüsü." Bu üç devir hayırlı bir devirdir. Sümme yecîü. "Bundan sonra gelir.""Ondan sonra üçüncüsü."

Bu üç devir hayırlı bir devirdir.

Sümme yecîü. "Bundan sonra gelir."
Kavmün. "Bir kavim ki." Lâ hayra fîhim. Ben mânayı yanlış mı anladım? Lâ hayra fîhim. Niçin? Kavmün. "Bir kavim ki." Lâ hayra fîhim. Ben mânayı yanlış mı anladım?

Lâ hayra fîhim.

Niçin?

Bir tane daha okuyayım, burada kalsın. Bir tane daha okuyayım, burada kalsın.

Hayru'n-nâsi. "Nâsın hayırlısı." Zü'l-kalbi'l-mahmûmi. "Kalbi mahmûm sahibidir." Hayru'n-nâsi. "Nâsın hayırlısı." Zü'l-kalbi'l-mahmûmi. "Kalbi mahmûm sahibidir."

Bakalım bunlar bizim için tansiyon ölçüsü gibi bir ölçüdür yani.Bakalım bunlar bizim için tansiyon ölçüsü gibi bir ölçüdür yani. Biz buna koruz bu ölçüyü, İslâm'daki kıymetimizi gösterir bize. Biz buna koruz bu ölçüyü, İslâm'daki kıymetimizi gösterir bize.

Hayru'n-nâsi zü'l-kalbi'l-mahmûm buyuruyor Efendimiz. Hayru'n-nâsi zü'l-kalbi'l-mahmûm buyuruyor Efendimiz.

"Nasın hayırlısı kalbi mahmûm sahibidir." Şimdi anlatacak. "Nasın hayırlısı kalbi mahmûm sahibidir."

Şimdi anlatacak.

İkincisi; Ve'l-lisâni's-sâdiki. "Doğru söz söyleyen." İkincisi;

Ve'l-lisâni's-sâdiki. "Doğru söz söyleyen."

Doğru söz söyleyen ve kalbi mahmûm olan insandır hayrunnâs. Şimdi dediler ki ashabtan dinliyor. Doğru söz söyleyen ve kalbi mahmûm olan insandır hayrunnâs.

Şimdi dediler ki ashabtan dinliyor.

Kîle. "Dediler ki." Kad arafne'l-lisâne's-sâdika. "Yâ Resûlallah! Doğru sözü anladık. Biliyoruz.Kîle. "Dediler ki." Kad arafne'l-lisâne's-sâdika. "Yâ Resûlallah! Doğru sözü anladık. Biliyoruz. Doğru konuşan adam. Evet. Hayrunnas biliyoruz."Doğru konuşan adam. Evet. Hayrunnas biliyoruz." Femâ el-kalbü'l-mahmûmu. "Fakat kalbü mahmûmu bilemedik. O nedir?" Femâ el-kalbü'l-mahmûmu. "Fakat kalbü mahmûmu bilemedik. O nedir?"

Kâle. "Dedi ki." et-Takiyyü'n-nakiyyü. Takî, takvâdan. Takvâ sahibi.Kâle. "Dedi ki." et-Takiyyü'n-nakiyyü. Takî, takvâdan. Takvâ sahibi. Nakî, [mütevazı, hasetsiz, kibirsiz, ucubsuz bir insan.] Nakî, [mütevazı, hasetsiz, kibirsiz, ucubsuz bir insan.]

Ya bizim kibrimizden [yanımıza yanaşılmıyor.]Ya bizim kibrimizden [yanımıza yanaşılmıyor.] Üç tane Arapça kelime biliyoruz, üçü tane bir şey anlıyoruz ondan sonra yanına sokulmanın imkânı yok. Üç tane Arapça kelime biliyoruz, üçü tane bir şey anlıyoruz ondan sonra yanına sokulmanın imkânı yok.

Ne o? Allah affetsin kusurlarımızı. Bu kendini beğenmekle, kibirle, azametle din olmaz arkadaş.Ne o?

Allah affetsin kusurlarımızı.

Bu kendini beğenmekle, kibirle, azametle din olmaz arkadaş.
Hiçbir şey olmaz ya, din hiç olmaz. Hiçbir şey olmaz ya, din hiç olmaz. Din sahibi ahlâkı mütevazı, hasetsiz, kibirsiz, ucubsuz bir insan olması lazım. Din sahibi ahlâkı mütevazı, hasetsiz, kibirsiz, ucubsuz bir insan olması lazım.

Diyor ki; "Bu kalbi takî ve nakî." Ellezî. "O kimsedir ki." Lâ isme. "Günah işlemez." Diyor ki;

"Bu kalbi takî ve nakî." Ellezî. "O kimsedir ki." Lâ isme. "Günah işlemez."

Kimseye yan gözle bakmaz. Kimsenin kalbini kırmaz. Kimseyi incitmez. Kimsenin malında gözü yoktur.Kimseye yan gözle bakmaz. Kimsenin kalbini kırmaz. Kimseyi incitmez. Kimsenin malında gözü yoktur. Kimsenin şusunda busunda gözü yoktur. Kimsenin şusunda busunda gözü yoktur. Altınları önüne koysan, ha bakırdır ha taştır ha altındır deyip oyununa gelmez.Altınları önüne koysan, ha bakırdır ha taştır ha altındır deyip oyununa gelmez. Dünyanın güzellerini getirip gözünün önüne koysan hiçbirisine iltifat etmez. Haramdır der. Dünyanın güzellerini getirip gözünün önüne koysan hiçbirisine iltifat etmez. Haramdır der.

Ve lâ bağye. "Kimseye zulmetmez." Ve lâ hasede. "Kimseye de hasetlik etmez." Ve lâ bağye. "Kimseye zulmetmez." Ve lâ hasede. "Kimseye de hasetlik etmez."

Şimdi kalkıp da 1300 sene evvelki büyük adamın yaptığı şeyi, "Sen bizim yolumuzu kapadın.Şimdi kalkıp da 1300 sene evvelki büyük adamın yaptığı şeyi, "Sen bizim yolumuzu kapadın. Biz buradan daha ileriye geçemiyoruz. Olurmu böyle şey?" de. Biz buradan daha ileriye geçemiyoruz. Olurmu böyle şey?" de.

Canım bentler yapılıyor şimdi, görüyorsunuz suları topluyorlar, o bentlerin faydası var.Canım bentler yapılıyor şimdi, görüyorsunuz suları topluyorlar, o bentlerin faydası var. Adam kapamış ama orada biriken sularla her şeyler oluyor canım. O biriken sularla her şey olur. Adam kapamış ama orada biriken sularla her şeyler oluyor canım. O biriken sularla her şey olur. Sen onu delersen, açarsan o sular kaçarsa bir işe yaramaz o iş. Sen o bendi bozma.Sen onu delersen, açarsan o sular kaçarsa bir işe yaramaz o iş. Sen o bendi bozma. Bendi yapanlar yapmış Allah razı olsun. O bentten sen istifade etmeye kalk.Bendi yapanlar yapmış Allah razı olsun. O bentten sen istifade etmeye kalk. Sen yoksa o bentleri bozup da yeniden bize bir bent yapacaksan vay halimize bizim. Sen yoksa o bentleri bozup da yeniden bize bir bent yapacaksan vay halimize bizim.

Kîle fe-men alâ isrihi. "Yâ Resûlallah! Güzel sözü anladık. Sonra kalbi mahmûmu da anladık.Kîle fe-men alâ isrihi. "Yâ Resûlallah! Güzel sözü anladık. Sonra kalbi mahmûmu da anladık. Günahsız bir adam. Fakat ondan sonra kimdir bu en iyi insanlar?" Günahsız bir adam. Fakat ondan sonra kimdir bu en iyi insanlar?"

Kâle'l-lezî yeşneü'd-dünyâ ve yuhibbu'l-âhirate. "O insandır ki dünyaya buğz eder âhireti ister." Kâle'l-lezî yeşneü'd-dünyâ ve yuhibbu'l-âhirate. "O insandır ki dünyaya buğz eder âhireti ister."

Dünyayı sevmez âhireti sever. Bizim bütün güzellikleri sevmemizden maksat dünya sevgisi arkadaş.Dünyayı sevmez âhireti sever. Bizim bütün güzellikleri sevmemizden maksat dünya sevgisi arkadaş. Bir baş olayım da ben de oturayım da şuraya. Bir baş olayım da ben de oturayım da şuraya. Yoksa bugün o yapılan ilmin yüzde birini değil binde birini yapmaya gücümüz yetmez bizim. Yoksa bugün o yapılan ilmin yüzde birini değil binde birini yapmaya gücümüz yetmez bizim.

Kîle fe-men alâ isrihi. "Ondan sonra kim gelir ya Resûlallah?"Kîle fe-men alâ isrihi. "Ondan sonra kim gelir ya Resûlallah?" Kîle fe-men alâ isrihi kâle mü'minün hulukin hasenin. "Ahlakı güzel olan mü'minden bahsediyor." Kîle fe-men alâ isrihi kâle mü'minün hulukin hasenin. "Ahlakı güzel olan mü'minden bahsediyor."

Ahlakı güzel olan mü'min dünyayı sevmez âhireti sever.Ahlakı güzel olan mü'min dünyayı sevmez âhireti sever. Ondan sonra hasetsiz, zulümsüz, bağiysiz, günahsız temiz kalbe sahip büyük bir takvâ sahibi. Ondan sonra hasetsiz, zulümsüz, bağiysiz, günahsız temiz kalbe sahip büyük bir takvâ sahibi.

Takvâ sahibi demek günah olan şeylerin hiçbirisini ağzına koymaz.Takvâ sahibi demek günah olan şeylerin hiçbirisini ağzına koymaz. Acaba bizim ne kadar günah ve kusurumuz var. Ne kadar günah. Takvâ [sahibi] bugünkü içilen meşrubatı içmez. Acaba bizim ne kadar günah ve kusurumuz var. Ne kadar günah. Takvâ [sahibi] bugünkü içilen meşrubatı içmez.

Bak aziz kardeş yap sen bu işi. İmam Azam'ın devrinde bir koyunu çalmışlar.Bak aziz kardeş yap sen bu işi. İmam Azam'ın devrinde bir koyunu çalmışlar. İmam Azam, "Acaba o çalınan koyun benim kasabın çengeline takılmış mı?" diyerekten İmam Azam, "Acaba o çalınan koyun benim kasabın çengeline takılmış mı?" diyerekten yedi sene koyun eti almamış.yedi sene koyun eti almamış. "Belki çalınan [koyun] o bizim kasabın çengeline takılır "Belki çalınan [koyun] o bizim kasabın çengeline takılır ben de ondan almış bulunurum." [diyerekten yedi sene] koyun eti almamış! Takvâya bak sen! ben de ondan almış bulunurum." [diyerekten yedi sene] koyun eti almamış!

Takvâya bak sen!

Bu takvâdan acep bir zerre var mıdır ki biz de kalkıp onlarla boy ölçüşelim?! Bu takvâdan acep bir zerre var mıdır ki biz de kalkıp onlarla boy ölçüşelim?!

Adam ticaretin gemilerini yollamış Basra'ya. Demiş bunu olduğu gibi gittiğin günü satarsın.Adam ticaretin gemilerini yollamış Basra'ya. Demiş bunu olduğu gibi gittiğin günü satarsın. Gittiğin günü bunu sat, durdurma malı. Ortağı götürmüş, oradaki adamlar demişler ki; Gittiğin günü bunu sat, durdurma malı.

Ortağı götürmüş, oradaki adamlar demişler ki;

"Üç beş gün daha bekle fiyatı yükseliyor. Daha pahalıya satarsın." "Üç beş gün daha bekle fiyatı yükseliyor. Daha pahalıya satarsın."

Eh adam da aldanmış. Bir hafta sonra beş kuruşa satacağı şey on kuruşa çıkmış, satmış.Eh adam da aldanmış. Bir hafta sonra beş kuruşa satacağı şey on kuruşa çıkmış, satmış. Çok parayla gelmiş İmam Azam'a. "Buyurun!" demiş. Ne kadar çok para? Çok parayla gelmiş İmam Azam'a.

"Buyurun!" demiş.

Ne kadar çok para?

Bana tüccarlar bir hafta sabredersen yükselecek, ondan ben bir hafta bekledim öyle sattım. Bana tüccarlar bir hafta sabredersen yükselecek, ondan ben bir hafta bekledim öyle sattım.

Demiş; "Bunların hepsi o Basra ahalisine sermayemle beraber tasadduk olunsun!" demiş. Demiş;

"Bunların hepsi o Basra ahalisine sermayemle beraber tasadduk olunsun!" demiş.

Sermayesiyle beraber. Kökünü de almıyor yani.Sermayesiyle beraber. Kökünü de almıyor yani. Var mı böyle bir tane babayiğit bugünün insanları arasında acaba?! Var mı böyle bir tane babayiğit bugünün insanları arasında acaba?!

Allah affetsin hepimizin kusurlarını. Allah affetsin hepimizin kusurlarını.

Neyse bunu burada bırakalım da gerisini İnşallah gelecek derse devam ederiz. Neyse bunu burada bırakalım da gerisini İnşallah gelecek derse devam ederiz.

İslâm'ın şartı kaç demiş? Beş demişler. Hayır altı demiş. Neden? İslâm'ın şartı kaç demiş?

Beş demişler.

Hayır altı demiş.

Neden?

"Birisi de haddini bilmektir!" demiş. Haddini bilmek insanlara bir vazifedir yani. "Birisi de haddini bilmektir!" demiş.

Haddini bilmek insanlara bir vazifedir yani.

Allah kusurlarımızı affetsin. Haddini bilen kullardan etsin cümlemizi. Allah kusurlarımızı affetsin. Haddini bilen kullardan etsin cümlemizi.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2