Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

İbadette Ölçülü Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1407 / 30.11.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İbadette Aşırı Gitmeyin!, Yasaklanan Su Kapları, Köpek veya Çıngırak Olan Yere Melek Gelmez, Ehli Olmayana İlim Öğretmeyin!, Gece | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İbadette Ölçülü Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Rebîü'l-Evvel 1407 / 30.11.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İbadette Aşırı Gitmeyin!, Yasaklanan Su Kapları, Köpek veya Çıngırak Olan Yere Melek Gelmez, Ehli Olmayana İlim Öğretmeyin!, Gece | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Emma ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâhEmma ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Lâ tüşeddidû alâ enfüsiküm fe-yüşeddede aleyküm fe-inne kavmen şeddedû alâ enfüsihim Lâ tüşeddidû alâ enfüsiküm fe-yüşeddede aleyküm fe-inne kavmen şeddedû alâ enfüsihim fe-şeddeda'llâhu aleyhim fe-tilke bekâyâhüm fi's-savâmi'ı ve'd-diyârife-şeddeda'llâhu aleyhim fe-tilke bekâyâhüm fi's-savâmi'ı ve'd-diyâri rahbâniyyeteni'btedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim. rahbâniyyeteni'btedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim.

Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri dünya ve âhirette rahmetine, ihsanına, ikramına nâil ve mazhar eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri dünya ve âhirette rahmetine, ihsanına, ikramına nâil ve mazhar eylesin. Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarekPeygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden okumak üzere şurada toplanmış bulunuyoruz. hadîs-i şerîflerinden okumak üzere şurada toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmezden önce,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmezden önce, sevgimizin, bağlılığımızın, saygımızın nişanesi olmak üzeresevgimizin, bağlılığımızın, saygımızın nişanesi olmak üzere başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek ruh-i saadetine hediye olsun diye,başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek ruh-i saadetine hediye olsun diye, sonra onun cümle âlinin ve pâk ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına,sonra onun cümle âlinin ve pâk ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına, ve sâir enbiyâ ve mürselînin ervâhına, cümle evliyâullâhın ve hâssetenve sâir enbiyâ ve mürselînin ervâhına, cümle evliyâullâhın ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına,Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına, bu kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi Hocamız'ın,bu kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi Hocamız'ın, kendisinden feyz aldığımız Muhammed Zahid Kotku Hocamız'ın ruhuna,kendisinden feyz aldığımız Muhammed Zahid Kotku Hocamız'ın ruhuna, bu hadîs-i şerîfleri rivayet eden alimlerin ve râvilerin ruhlarına hediye olsun diye;bu hadîs-i şerîfleri rivayet eden alimlerin ve râvilerin ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri canlarını, mallarını feda ederek, Allah yolunda cihat ederek fethetmiş olanbu beldeleri canlarını, mallarını feda ederek, Allah yolunda cihat ederek fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye,fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, beldemizin medâr-ı iftihârı enbiyâ, sahabe ve tâbiîn ve sâir salihînin ruhlarınabeldemizin medâr-ı iftihârı enbiyâ, sahabe ve tâbiîn ve sâir salihînin ruhlarına ayrı ayrı mertebeleri üzere hediye olsun diye,ayrı ayrı mertebeleri üzere hediye olsun diye, cümle hayrât-u hasenât sahiplerinin ve hâsseten içinde şu dersi yaptığmız caminincümle hayrât-u hasenât sahiplerinin ve hâsseten içinde şu dersi yaptığmız caminin bânisi İskender Paşa'nın ve bu camiyi muhtelif zamanlarda tamir ve tecdit eylemiş olanlarınbânisi İskender Paşa'nın ve bu camiyi muhtelif zamanlarda tamir ve tecdit eylemiş olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye,kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şevk ile şu mescideuzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şevk ile şu mescide koşup gelen siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsunkoşup gelen siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun ve biz yaşayan Müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uygun yaşayıpve biz yaşayan Müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uygun yaşayıp Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkalım diyeRabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım, buyurun. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım, buyurun.

Metnini okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîf ibadette itidal, itidalli hareket etmek konusundadır.Metnini okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîf ibadette itidal, itidalli hareket etmek konusundadır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 474. sayfasındaPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Râmûzü'l-ehâdîs kitabımızın 474. sayfasında beşinci hadis olarak kaydedilmiş olan bu hadîs-i şerîf ki Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir,beşinci hadis olarak kaydedilmiş olan bu hadîs-i şerîf ki Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir, altı sahih hadis kitabından Ebû Davud'da ve sâir kaynaklarda mevcuttur. Buyurmuşlar ki; altı sahih hadis kitabından Ebû Davud'da ve sâir kaynaklarda mevcuttur.

Buyurmuşlar ki;

Lâ tüşeddidû alâ enfüsiküm. "Kendilerinizin üzerine meşakkatli ibadetler yüklemeyiniz." Lâ tüşeddidû alâ enfüsiküm. "Kendilerinizin üzerine meşakkatli ibadetler yüklemeyiniz."

Şiddetli, ağır gelecek, yapılmasında çeşitli zorluklar olan ibadetleri yüklemeyiniz.Şiddetli, ağır gelecek, yapılmasında çeşitli zorluklar olan ibadetleri yüklemeyiniz. Mesela bütün seneyi oruçlu geçirmek gibi, bütün gecelerde hiç uyumamak gibi,Mesela bütün seneyi oruçlu geçirmek gibi, bütün gecelerde hiç uyumamak gibi, kadınların yanına hiç yaklaşmamak gibi... kadınların yanına hiç yaklaşmamak gibi...

Böyle meşakkatli ve zorlana zorlana yapılan şekilde ibadetleri kendinize yüklemeyiniz. Çünkü; Böyle meşakkatli ve zorlana zorlana yapılan şekilde ibadetleri kendinize yüklemeyiniz. Çünkü;

Fe-inne kavmen şeddedû alâ enfüsihim fe-şeddeda'llâhu aleyhim. Fe-inne kavmen şeddedû alâ enfüsihim fe-şeddeda'llâhu aleyhim.

Bu işi daha önceden deneyen insanlar var. Hayata ilk defa biz gelmiş değiliz,Bu işi daha önceden deneyen insanlar var. Hayata ilk defa biz gelmiş değiliz, bizden önce çeşitli kavimler gelmiş geçmiş, yaşamış, onların ibretli akıbetleri var gözümüzün önünde. bizden önce çeşitli kavimler gelmiş geçmiş, yaşamış, onların ibretli akıbetleri var gözümüzün önünde.

Eski kavimlerden bu duygu ile "Çok daha güzel ibadet edeceğiz." diye Eski kavimlerden bu duygu ile "Çok daha güzel ibadet edeceğiz." diye -Allah zorlamadığı halde, emretmediği halde- meşakkatlerin altına kendilerini zorla-Allah zorlamadığı halde, emretmediği halde- meşakkatlerin altına kendilerini zorla sokmuş olan insanlar, kavimler geldi geçti. O kavimler kendilerine böyle meşakkatleri yüklediler.sokmuş olan insanlar, kavimler geldi geçti. O kavimler kendilerine böyle meşakkatleri yüklediler. Tabi bir ibadet yapılmaya başlandığı zaman, o insana biraz mecburiyet olur.Tabi bir ibadet yapılmaya başlandığı zaman, o insana biraz mecburiyet olur. Yapmadığı zaman Allah; "Yapıp duruyordun, bunu ne diye kestin?" diye insana sorgu sual açar. Yapmadığı zaman Allah; "Yapıp duruyordun, bunu ne diye kestin?" diye insana sorgu sual açar.

"Allah da onların o yüklendikleri ibadetleri, onlara"Allah da onların o yüklendikleri ibadetleri, onlara şiddetli bir ibadet olarak yazdı, boyunlarına, vazife oldu. Kendi kendilerine vazife ettiler." şiddetli bir ibadet olarak yazdı, boyunlarına, vazife oldu. Kendi kendilerine vazife ettiler."

Fe-tilke bakâyâhüm. "İşte onların geriye kalan bakiyeleri." Fe-tilke bakâyâhüm. "İşte onların geriye kalan bakiyeleri." Fi's-savami'. "Savmaalarda, ibadethanelerde, mağaralarda, dağ başlarında."Fi's-savami'. "Savmaalarda, ibadethanelerde, mağaralarda, dağ başlarında." Ve'd-diyâr. "Yıkık evler, işte bakiyeleri."Ve'd-diyâr. "Yıkık evler, işte bakiyeleri." Rehbâniyyeten.Rehbâniyyeten. "Bir ruhbanlık, Allah'tan korkup günahlardan kaçmak arzusu ile yaptıkları aşırı hareketler.""Bir ruhbanlık, Allah'tan korkup günahlardan kaçmak arzusu ile yaptıkları aşırı hareketler." İbtedeûhâ. "Bid'at olarak onlar ortaya çıkardılar."İbtedeûhâ. "Bid'at olarak onlar ortaya çıkardılar." Mâ ketebnâhâ aleyhim.Mâ ketebnâhâ aleyhim. "Halbuki biz azîmüşşan -Allahu Teâlâ hazretleri öyle buyuruyor- onların boynuna bunu yazmamıştık." "Halbuki biz azîmüşşan -Allahu Teâlâ hazretleri öyle buyuruyor- onların boynuna bunu yazmamıştık."

Bizim boyunlarına yazmadığımız, kendilerinin bid'at olarak ortaya çıkarmış oldukları buBizim boyunlarına yazmadığımız, kendilerinin bid'at olarak ortaya çıkarmış oldukları bu -rehbaniyyet ki biz "ruhbanlık" diyoruz- ruhbanlık mesleğinin neticesi olarak işte ortada olan-rehbaniyyet ki biz "ruhbanlık" diyoruz- ruhbanlık mesleğinin neticesi olarak işte ortada olan yıkık evler, savmaalar, mağaralar, ibadethaneler; bakiyeleri. yıkık evler, savmaalar, mağaralar, ibadethaneler; bakiyeleri.

Bak, onlar öyle sert davrandılar, meşakkatlerin altına girdiler, Bak, onlar öyle sert davrandılar, meşakkatlerin altına girdiler, sonra da onları yapamadılar, mesul oldular; Allah onları cezalandırdı, mahvoldular, silindiler.sonra da onları yapamadılar, mesul oldular; Allah onları cezalandırdı, mahvoldular, silindiler. İşte akıbetleri, -hadîs-i şerîfte bakiyeleri- buyuruluyor. İşte akıbetleri, -hadîs-i şerîfte bakiyeleri- buyuruluyor.

Bu hadîs-i şerîf bizi dinde önemli bir noktaya irşad buyuruyor, işaret ederek bizi ikaz ediyor. Bu hadîs-i şerîf bizi dinde önemli bir noktaya irşad buyuruyor, işaret ederek bizi ikaz ediyor.

İnsanoğlu tevbe edince, hak yola girince, iyi kul olmaya azmedince;İnsanoğlu tevbe edince, hak yola girince, iyi kul olmaya azmedince; "Her şeyin en iyisini yapacağım, en çoğunu yapacağım." diye kolları paçaları sıvayıp"Her şeyin en iyisini yapacağım, en çoğunu yapacağım." diye kolları paçaları sıvayıp bazen böyle ibadete dalar. Halbuki ibadet bir mevsimlik değildir, bir atımlık barut değildir, bazen böyle ibadete dalar.

Halbuki ibadet bir mevsimlik değildir, bir atımlık barut değildir,
bir Ramazanlık değildir, bir senelik değildir, bir gençliğe ait değildir. bir Ramazanlık değildir, bir senelik değildir, bir gençliğe ait değildir.

Bunun gençliği vardır, yaşlılığı vardır; gecesi vardır, gündüzü vardır; hazer vardır, sefer vardır.Bunun gençliği vardır, yaşlılığı vardır; gecesi vardır, gündüzü vardır; hazer vardır, sefer vardır. İnsanın evinde olduğu zaman vardır, seyahatte olduğu zaman vardır;İnsanın evinde olduğu zaman vardır, seyahatte olduğu zaman vardır; parasının çok olduğu zaman vardır, dar olduğu zaman vardır. Hayatın binbir türlü şartı vardır.parasının çok olduğu zaman vardır, dar olduğu zaman vardır. Hayatın binbir türlü şartı vardır. Bu şartlar altında, her zaman o rahatlıkta yaptığı şeyi yapamaz, yapamayabilir. Her insan da yapamaz. Bu şartlar altında, her zaman o rahatlıkta yaptığı şeyi yapamaz, yapamayabilir. Her insan da yapamaz.

Ben şimdi emekliliği yaklaşmış bir insanım, geçerim burada kurulurum;Ben şimdi emekliliği yaklaşmış bir insanım, geçerim burada kurulurum; "Şöyle yapın da böyle yapın da, niye gelmiyorsunuz da niye gitmiyorsunuz da…" derim. "Şöyle yapın da böyle yapın da, niye gelmiyorsunuz da niye gitmiyorsunuz da…" derim.

"Ah hocam ah, sen de benim boynuma yüklenmiş olan "Ah hocam ah, sen de benim boynuma yüklenmiş olan sıkıntıları yüklenmiş olsaydın gözünü açacak halin olmazdı." der. sıkıntıları yüklenmiş olsaydın gözünü açacak halin olmazdı." der.

Bazısı da içinden; Bazısı da içinden;

Hani "Karısı olmayana karı boşamak kolay gelir." derler;Hani "Karısı olmayana karı boşamak kolay gelir." derler; işi olmayana da o işleri yapmak kolay gelir. Ama işi çok olan da başını kaşıyacak vakit bulamıyor,işi olmayana da o işleri yapmak kolay gelir. Ama işi çok olan da başını kaşıyacak vakit bulamıyor, feleğini şaşırmış durumda olabiliyor. Dokuz tane çocuk ağzını açmış 'baba yemek' diyor;feleğini şaşırmış durumda olabiliyor. Dokuz tane çocuk ağzını açmış 'baba yemek' diyor; o da "Onu bulacak." diye dolaşıyor. Binbir türlü hâli vardır. o da "Onu bulacak." diye dolaşıyor. Binbir türlü hâli vardır.

Allah bizden böyle meşakkatli ibadet istemiyor.Allah bizden böyle meşakkatli ibadet istemiyor. Kolay ve yapılabilmesi mümkün olanı istiyor ve devamlı istiyor. Kolay ve yapılabilmesi mümkün olanı istiyor ve devamlı istiyor. Parlayıp sönücü, bir ortaya çıkıp bir kaybolucu tarzda değil. Parlayıp sönücü, bir ortaya çıkıp bir kaybolucu tarzda değil.

Muttarit, dengeli, ölçülü, azimli, iradeli, güçlü kuvvetli, şuurlu,Muttarit, dengeli, ölçülü, azimli, iradeli, güçlü kuvvetli, şuurlu, bile bile, düşüne düşüne, ölçülü hareket etmek. Gerçek Müslümanlık bu, hakiki-has Müslümanlık bu. bile bile, düşüne düşüne, ölçülü hareket etmek. Gerçek Müslümanlık bu, hakiki-has Müslümanlık bu.

"Ya bu adam çok büyük bir adam!" Çok büyük adam ama işte çok fevkalâde bir ibadetini görmüyorsun. "Ya bu adam çok büyük bir adam!"

Çok büyük adam ama işte çok fevkalâde bir ibadetini görmüyorsun.

Sahabe zamanında da rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmaîn, böyle hâdiseler olmuş. Sahabe zamanında da rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmaîn, böyle hâdiseler olmuş.

Mesela - hadîs-i şerîf kitaplarında okumuştum- Mesela - hadîs-i şerîf kitaplarında okumuştum- Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir gün bir mecliste sohbette otururken diyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir gün bir mecliste sohbette otururken diyor ki;

"Şimdi bizim meclisimize cennetlik birisi gelecek, bekleyin." "Şimdi bizim meclisimize cennetlik birisi gelecek, bekleyin."

Sahabe-i kirâm da dört gözle; "Acaba kim çıkıp gelecek?" diye bekliyorlar. Sahabe-i kirâm da dört gözle; "Acaba kim çıkıp gelecek?" diye bekliyorlar.

Bir adam çıkıp geliyor, cennetlik olduğunu Peygamber Efendimiz bildirdiğine göre bir zât-ı muhterem tabi,Bir adam çıkıp geliyor, cennetlik olduğunu Peygamber Efendimiz bildirdiğine göre bir zât-ı muhterem tabi, ama tanınmış bir kimse değil, öyle herkesin bildiği, mâruf, şöhretli bir kimse değil. ama tanınmış bir kimse değil, öyle herkesin bildiği, mâruf, şöhretli bir kimse değil. Geliyor, oturuyor. Yeni abdest almış, kollarından suları damlaya damlaya geliyor.Geliyor, oturuyor.

Yeni abdest almış, kollarından suları damlaya damlaya geliyor.
Sıcak ülke, hava güzel, havluyla filan kurulamaya ihtiyaç yok,Sıcak ülke, hava güzel, havluyla filan kurulamaya ihtiyaç yok, hatta kurulamamak bazen daha iyi, daha çok serinlik oluyor.hatta kurulamamak bazen daha iyi, daha çok serinlik oluyor. Suyunu sarkıta sarkıta geliyor. Biz öyle deriz ya, su sarkmaz ama "damlaya damlaya" demek.Suyunu sarkıta sarkıta geliyor. Biz öyle deriz ya, su sarkmaz ama "damlaya damlaya" demek. Geliyor, oturuyor. Bu hadise bir iki defa daha tekerrür etmiş. Geliyor, oturuyor. Bu hadise bir iki defa daha tekerrür etmiş.

Sonra Peygamber Efendimiz'in bu ifadesi üzerine Abdullah b Ömer;Sonra Peygamber Efendimiz'in bu ifadesi üzerine Abdullah b Ömer; "Allah Allah! Bu adamcağız niye böyle bir dereceye vâsıl oldu? "Allah Allah! Bu adamcağız niye böyle bir dereceye vâsıl oldu? Bunun niye cennetlik olduğunu bir anlayayım." diye merak ediyor. Bunun niye cennetlik olduğunu bir anlayayım." diye merak ediyor.

Adamın yanına gidiyor, diyor ki; "Beni evinde misafir eder misin? Adamın yanına gidiyor, diyor ki;

"Beni evinde misafir eder misin?
Babamla biraz münakaşam oldu, onun yanında durmak istemiyorum, sen beni evinde misafir eder misin?" Babamla biraz münakaşam oldu, onun yanında durmak istemiyorum, sen beni evinde misafir eder misin?"

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ delikanlı, genç. "Peki." diyor, evine misafir ediyor. Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ delikanlı, genç.

"Peki." diyor, evine misafir ediyor.

Maksadı misafir olmak değil, adamı gözlemek. Gecesine bakacak; Maksadı misafir olmak değil, adamı gözlemek. Gecesine bakacak;

"Bakalım geceleyin neler yapıyor, hangi duaları ediyor? İsm-i Âzam'ı mı ezbere biliyor?"Bakalım geceleyin neler yapıyor, hangi duaları ediyor? İsm-i Âzam'ı mı ezbere biliyor? Gizlide şu ibadetleri mi yapıyor? Şöyle mi, böyle mi?" Tabi neler düşünüyor, kimbilir. Gizlide şu ibadetleri mi yapıyor? Şöyle mi, böyle mi?"

Tabi neler düşünüyor, kimbilir.
Böyle gözetliyor. Bakıyor ki adam yatsıyı kıldıktan sonra Böyle gözetliyor. Bakıyor ki adam yatsıyı kıldıktan sonra normal ölçüler içinde hareket ediyor, yatıyor. Normal ölçüler içinde teheccüd namazına kalkıyorlar.normal ölçüler içinde hareket ediyor, yatıyor. Normal ölçüler içinde teheccüd namazına kalkıyorlar. Normal ölçüler içinde Mescid-i Nebevî'ye sabah namazına geliyorlar. Normal ölçüler içinde Mescid-i Nebevî'ye sabah namazına geliyorlar.

E Abdullâh b. Ömer de o işi yapıyor. Normal; kendisinden farklı bir şey görmüyor.E Abdullâh b. Ömer de o işi yapıyor. Normal; kendisinden farklı bir şey görmüyor. Bir gece daha kalıyor, bakıyor yine normal. Bir gece daha kalıyor, bakıyor yine normal. Bir gece daha kalıyor, bakıyor yine normal. Bir gece daha kalıyor, bakıyor yine normal. Anlıyor ki bu adamın yaşayış tarzı böyle. Diyor ki; Anlıyor ki bu adamın yaşayış tarzı böyle.

Diyor ki;

"Ey filanca, ben senin yanına misafir olarak geldim, babamla münakaşa ettiğimden değil de "Ey filanca, ben senin yanına misafir olarak geldim, babamla münakaşa ettiğimden değil de senin cennetlik olduğuna dair Peygamber Efendimiz bize böyle buyurdu da;senin cennetlik olduğuna dair Peygamber Efendimiz bize böyle buyurdu da; ben de 'Acaba insanı cennetlik yapan şey nedir, bu zât-ı muhterem ne ibadet yapıyor daben de 'Acaba insanı cennetlik yapan şey nedir, bu zât-ı muhterem ne ibadet yapıyor da bu mertebeyi kazanmış?' diye onu anlamak için geldim amabu mertebeyi kazanmış?' diye onu anlamak için geldim ama senin de bizden farklı bir şey yapmadığını görüyorum." senin de bizden farklı bir şey yapmadığını görüyorum."

"Evet" diyor adam, o mübarek zât, "Hâlim gördüğün gibidir."Evet" diyor adam, o mübarek zât, "Hâlim gördüğün gibidir. Normal hâlimi gördün ve senin yanında yapmadığım bir şey yok.Normal hâlimi gördün ve senin yanında yapmadığım bir şey yok. Normal hâlim budur, başka zaman da böyle." Normal hâlim budur, başka zaman da böyle."

"Peki, öyleyse, Allah'a ısmarladık." diyor; herhalde helalleşiyorlar, yanından ayrılıyor. "Peki, öyleyse, Allah'a ısmarladık." diyor; herhalde helalleşiyorlar, yanından ayrılıyor.

Giderken arkasından sesleniyor; "Ey filanca, dur, aklıma bir şey geldi." diyor. Giderken arkasından sesleniyor;

"Ey filanca, dur, aklıma bir şey geldi." diyor.

"Evet, ben böyleyim ama bir huyum var; herkes hakkında iyi düşünürüm,"Evet, ben böyleyim ama bir huyum var; herkes hakkında iyi düşünürüm, kalbimde hiç kimseye karşı bir kötü düşünce yoktur.kalbimde hiç kimseye karşı bir kötü düşünce yoktur. İyiliğini görürüm, iyiliğini düşünürüm; belki bundandır." diyor. İyiliğini görürüm, iyiliğini düşünürüm; belki bundandır." diyor.

Kendisi de merak ediyor. Kendisi de merak ediyor. Kimsenin kötülüğünü istemediği, herkese hüsn-ü zan beslediği için onun olma ihtimalini düşünüyor. Kimsenin kötülüğünü istemediği, herkese hüsn-ü zan beslediği için onun olma ihtimalini düşünüyor.

Büyük sahabe-i kirâm rıdvanullhi aleyhim ecmaîn, Hz. Ömer ve sâir büyüklerimiz; Büyük sahabe-i kirâm rıdvanullhi aleyhim ecmaîn, Hz. Ömer ve sâir büyüklerimiz; tabi onların ibadetleri yine bizden kat kat fazladır ama hep söylemişlerdir ki ibadeti ölçülü yapalım. tabi onların ibadetleri yine bizden kat kat fazladır ama hep söylemişlerdir ki ibadeti ölçülü yapalım.

Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki; Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki; "İbadetin hayırlısı; dengeli, ölçülü, az da olsa devamlı olanıdır." "İbadetin hayırlısı; dengeli, ölçülü, az da olsa devamlı olanıdır."

Onun için bu ölçüye dikkat edeceğiz.Onun için bu ölçüye dikkat edeceğiz. Bazı kimseler Peygamber Efendimiz'in tavsiyesinden aşırı hareket etmek istediler.Bazı kimseler Peygamber Efendimiz'in tavsiyesinden aşırı hareket etmek istediler. Efendimiz onları ikaz etti. Gerçi şimdi bu devirde fazla, aşırı ibadet yapan azdır. Efendimiz onları ikaz etti.

Gerçi şimdi bu devirde fazla, aşırı ibadet yapan azdır.
Umumiyetle biz şimdi kamçılaya kamçılaya ibadete teşvik etmeliyiz.Umumiyetle biz şimdi kamçılaya kamçılaya ibadete teşvik etmeliyiz. "Bre namaz da kılmıyorsun, şunu da yapmıyorsun, "Bre namaz da kılmıyorsun, şunu da yapmıyorsun, hiç olmazsa şöyle yap, böyle yap!" denilecek zaman. hiç olmazsa şöyle yap, böyle yap!" denilecek zaman.

Çünkü şimdi ibadete çok düşkünlük hastalığı yok. Çünkü şimdi ibadete çok düşkünlük hastalığı yok. Bilakis ibadet yapmama hastalığı yaygın ama bazı kimseler de derviş oluyor,Bilakis ibadet yapmama hastalığı yaygın ama bazı kimseler de derviş oluyor, hemen müslüman oluyor, arkasından bakıyorsun aşırı gidiyor. hemen müslüman oluyor, arkasından bakıyorsun aşırı gidiyor. Aşırı gidince de çevresindeki insanlarda ona karşı bir reaksiyon meydana geliyor. Aşırı gidince de çevresindeki insanlarda ona karşı bir reaksiyon meydana geliyor.

O zaman Müslümanlığı iyi temsil etmiyor, herkes ürküyor.O zaman Müslümanlığı iyi temsil etmiyor, herkes ürküyor. Mesela geliyor; "Aman, sen bu kadar aşırı müslüman olma!" diyor. Mesela geliyor; "Aman, sen bu kadar aşırı müslüman olma!" diyor.

"Ya Müslümanın aşırı olması, aşırı olmaması var mı?" "Ya Müslümanın aşırı olması, aşırı olmaması var mı?"

"Müslüman ol, ama bu kadar müslüman olma!" Peki nasıl müslüman olayım? "Müslüman ol, ama bu kadar müslüman olma!"

Peki nasıl müslüman olayım?

"Birazcık içki iç, birazcık flört et, birazcık şunu yap, birazcık bunu yap!" "Birazcık içki iç, birazcık flört et, birazcık şunu yap, birazcık bunu yap!"

Bu böyle olmaz ki! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Olmaz, Müslümanlık elbet böyle olacak. Bu böyle olmaz ki! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Olmaz, Müslümanlık elbet böyle olacak.

İslâm'ı bilmeyen gruplar mecmualarda anketler yapmışlar; "Müslümanlık artıyor!" İslâm'ı bilmeyen gruplar mecmualarda anketler yapmışlar;

"Müslümanlık artıyor!"

Aşırı Müslümanlık! Kadınların bile elini sıkmıyor. Aşırı Müslümanlık! Kadınların bile elini sıkmıyor.

"E canım Şafi mezhebinde kadının elini tuttuğu zaman abdesti bozulur, elbette sıkmayacak."E canım Şafi mezhebinde kadının elini tuttuğu zaman abdesti bozulur, elbette sıkmayacak. Sonra Peygamber Efendimiz de sıkmamış; normali bu. Selamlarsın, olur biter.Sonra Peygamber Efendimiz de sıkmamış; normali bu. Selamlarsın, olur biter. Zaten Batı'nın medenî âdâb-ı muaşeret kitabında açtığın zaman diyor ki;Zaten Batı'nın medenî âdâb-ı muaşeret kitabında açtığın zaman diyor ki; "Kadın elini uzatmazsa sen de uzatma!" Elini uzatmadan selam veriyorsun, kadına elini sen uzatamazsın."Kadın elini uzatmazsa sen de uzatma!"

Elini uzatmadan selam veriyorsun, kadına elini sen uzatamazsın.
Zaten öyle. Avrupalı istediği zaman elini sıktıracak, istediği zaman elini sıktırmayacak,Zaten öyle. Avrupalı istediği zaman elini sıktıracak, istediği zaman elini sıktırmayacak, ona "eyvallah" diyeceksin de ben dinimden dolayı günah olduğu için yapmadığım zaman bana ne çatıyorsun? ona "eyvallah" diyeceksin de ben dinimden dolayı günah olduğu için yapmadığım zaman bana ne çatıyorsun?

Her türlü hak hukuk Avrupalılara mı mahsus? Bize hiçbir şey yok; Her türlü hak hukuk Avrupalılara mı mahsus? Bize hiçbir şey yok; hepsini onlara verdin bize bir şey kalmadı.hepsini onlara verdin bize bir şey kalmadı. Boynu bükük açıkta kaldık. Onun bazı şeylere hakkı varsa müsaade et, Boynu bükük açıkta kaldık.

Onun bazı şeylere hakkı varsa müsaade et,
bizim de bazı şeylere hakkımız olsun. Hiç olmazsa senin o kafandaki mantığa göre… bizim de bazı şeylere hakkımız olsun. Hiç olmazsa senin o kafandaki mantığa göre…

O kadının dinle imanla ilgisi yok, mayoyla gezebiliyor. O kadının dinle imanla ilgisi yok, mayoyla gezebiliyor. Müsaade et, ben de kızımı, hanımımı başörtüsü ile gezdireyim.Müsaade et, ben de kızımı, hanımımı başörtüsü ile gezdireyim. Bak o tıraşlı, sakalını kazımış, bıyığını kazımış. Bak o tıraşlı, sakalını kazımış, bıyığını kazımış.

Hatta öyleleri var,Hatta öyleleri var, bazı artistler vardı; ne kadar kıl varsa hepsini kazıyor.bazı artistler vardı; ne kadar kıl varsa hepsini kazıyor. Kafasını da kazıyor, cascavlak. Kaşlarını da kazıyor, kirpiklerini de kesiyor; hiçbir şey bırakmıyor.Kafasını da kazıyor, cascavlak. Kaşlarını da kazıyor, kirpiklerini de kesiyor; hiçbir şey bırakmıyor. Tüye karşı bir hareket; hepsine karşı kazıma. Bakıyorsun, mermer gibi. Millet ona da bir şey demiyor. Tüye karşı bir hareket; hepsine karşı kazıma. Bakıyorsun, mermer gibi. Millet ona da bir şey demiyor.

Neden? Amerikalı. Amerikalı oldu mu her şeyi yapmak serbest.Neden?

Amerikalı.

Amerikalı oldu mu her şeyi yapmak serbest.
İsterse blucin giyer, isterse ütüsüz giyer, isterse yakası açık olur, isterse kapalı olur, İsterse blucin giyer, isterse ütüsüz giyer, isterse yakası açık olur, isterse kapalı olur, isterse cebini pantolonunun dizinin üstüne açar, isterse arka tarafına yapar, isterse kolunu açar, isterse cebini pantolonunun dizinin üstüne açar, isterse arka tarafına yapar, isterse kolunu açar, isterse kalemi şuraya takar, isterse buraya takar; isterse kalemi şuraya takar, isterse buraya takar; Amerikalıya her şey serbest, müslümana her şey yasak. Olmadı, bu mudur medeniyet? Amerikalıya her şey serbest, müslümana her şey yasak.

Olmadı, bu mudur medeniyet?

Hiç olmazsa bir kaideyi ortaya koyduğun zaman herkese müsaade et, serbest olarak tatbik edilsin. Hiç olmazsa bir kaideyi ortaya koyduğun zaman herkese müsaade et, serbest olarak tatbik edilsin.

"Efendim hürriyet var, bir insanın giyimine karışamayız." Tamam, bana da karışma, kabul. "Efendim hürriyet var, bir insanın giyimine karışamayız."

Tamam, bana da karışma, kabul.
Ben de o ne yaparsa yapsın karışmayayım. Leküm dînüküm ve liye dîn.Ben de o ne yaparsa yapsın karışmayayım.

Leküm dînüküm ve liye dîn.
"Sizin dininiz sizin olsun, -ne halt ederseniz edin- bizim dinimiz bize; biz bunu tatbik edelim." "Sizin dininiz sizin olsun, -ne halt ederseniz edin- bizim dinimiz bize; biz bunu tatbik edelim."

"Yok, ben istediğimi yapacağım; sana da benim istediğimi yaptıracağım!" "Yok, ben istediğimi yapacağım; sana da benim istediğimi yaptıracağım!"

O kadar da olmaz, o kadar da uzun boylu değil! Velev bir kişi bile olsam o kadar uzun boylu değil!O kadar da olmaz, o kadar da uzun boylu değil! Velev bir kişi bile olsam o kadar uzun boylu değil! Üstelik memleketin yüzde doksan dokuzu, kahir ekseriyeti böyle. Üstelik memleketin yüzde doksan dokuzu, kahir ekseriyeti böyle. Yüzde doksanı böyle, o zaman olmuyor. O zaman buna, "tezat" diyoruz "çelişki" diyoruz.Yüzde doksanı böyle, o zaman olmuyor. O zaman buna, "tezat" diyoruz "çelişki" diyoruz. "Adam kendi işinde, kendi kafasında, kendi felsefesinde, fikriyatında tutarlı değil." diyoruz. "Adam kendi işinde, kendi kafasında, kendi felsefesinde, fikriyatında tutarlı değil." diyoruz.

Hıristiyanlar dinlerini Hz. İsa aleyhisselam'ın getirdiği gibi muhafaza edemediler. Hıristiyanlar dinlerini Hz. İsa aleyhisselam'ın getirdiği gibi muhafaza edemediler. Konsiller topladılar, bozdular. Ters kararlar aldılar. İncillerin bir kısmını ortadan kaldırdılar.Konsiller topladılar, bozdular. Ters kararlar aldılar. İncillerin bir kısmını ortadan kaldırdılar. İncillerin âyetlerinin bazısını kaldırıyorlar.İncillerin âyetlerinin bazısını kaldırıyorlar. 16. yüzyılda yazılmış bir İncil ile 18. yüzyılda yazılmış İncil'in nüshalarında aynı âyetler yok.16. yüzyılda yazılmış bir İncil ile 18. yüzyılda yazılmış İncil'in nüshalarında aynı âyetler yok. Papaya selahiyet vermişler; istediği âyetleri kaldırabilir. Öyle şey yok! Papaya selahiyet vermişler; istediği âyetleri kaldırabilir.

Öyle şey yok!

Bozdular, "ruhbanlık" diye bir şey çıkardılar.Bozdular, "ruhbanlık" diye bir şey çıkardılar. Arapça'da rehebe "korkmak" demek, râhib de "korkan" demek.Arapça'da rehebe "korkmak" demek, râhib de "korkan" demek. Allah'tan korkuyor, takvâ ehli; günahlardan sakınmak için dağın başına kaçıyor,Allah'tan korkuyor, takvâ ehli; günahlardan sakınmak için dağın başına kaçıyor, mağaranın içine giriyor, kendisini insanlardan uzaklaştırıyor. mağaranın içine giriyor, kendisini insanlardan uzaklaştırıyor.

Bizim dinimizde ruhbanlık yok. Ne demek? Bizim dinimizde ruhbanlık yok.

Ne demek?

"Bir kenara çekilip Allah'tan korkacağım, ibadet edeceğim." diyerek"Bir kenara çekilip Allah'tan korkacağım, ibadet edeceğim." diyerek cemiyeti terk etmek, sosyal vazifelerden sıyrılmak, kaçmak yok. cemiyeti terk etmek, sosyal vazifelerden sıyrılmak, kaçmak yok.

Evlilik var, içtimâî vazifeler var, devlet yönetimine ait vazifeler var. Evlilik var, içtimâî vazifeler var, devlet yönetimine ait vazifeler var.

"Din bir duygu, ona kimse ilişmez!" O senin dediğin Avrupa'da. "Din bir duygu, ona kimse ilişmez!"

O senin dediğin Avrupa'da.
Din, hayatın her cephesini içine alıyor, her şeye karışıyor çünkü karışmazsa eksik olur.Din, hayatın her cephesini içine alıyor, her şeye karışıyor çünkü karışmazsa eksik olur. Elbisenizin bir tarafını pırıl pırıl temizleyin, öbür tarafı çamur içinde, olmaz!Elbisenizin bir tarafını pırıl pırıl temizleyin, öbür tarafı çamur içinde, olmaz! Her tarafını temizleyecek, tertemiz olacak. Her tarafını temizleyecek, tertemiz olacak.

Odanızın duvarının yarısını badana yaptınız, öbür tarafı duruyor, olmaz!Odanızın duvarının yarısını badana yaptınız, öbür tarafı duruyor, olmaz! Arabanızın bir kısmı,bir çamurluğu bir renkte öteki çamurluğu öteki renkte,Arabanızın bir kısmı,bir çamurluğu bir renkte öteki çamurluğu öteki renkte, birisi bozuk öbür tarafı sağlam, olmaz! Her tarafını birden yapması lazım. birisi bozuk öbür tarafı sağlam, olmaz! Her tarafını birden yapması lazım.

Onlar öyle bid'atler çıkardılar.Onlar öyle bid'atler çıkardılar. Bid'at olarak; "Dağ başlarına çıkacağız, ibadet edeceğiz, manastırlara kapanacağız, hiç evlenmeyeceğiz!" Bid'at olarak; "Dağ başlarına çıkacağız, ibadet edeceğiz, manastırlara kapanacağız, hiç evlenmeyeceğiz!"

Kim dedi sana "evlenme" diye? "Evlenmeyeceğiz." E olur mu? Kim dedi sana "evlenme" diye?

"Evlenmeyeceğiz."

E olur mu?

"Efendim onlarda hanımlar evlenmiyor!" Neden? "Efendim onlarda hanımlar evlenmiyor!"

Neden?

Âhirette Hz. İsa ile evleneceklermiş; evlenmemeleri ondan. Âhirette Hz. İsa ile evleneceklermiş; evlenmemeleri ondan.

O zaman kapanıyor, bizden iyi kapanıyor. Gayrimüslim komşumuz vardı, rahmetli anam; O zaman kapanıyor, bizden iyi kapanıyor. Gayrimüslim komşumuz vardı, rahmetli anam;

"Siz hep böyle açık mısınız yoksa sizin dininizde de kapanma var mı?" diye sormuş. "Siz hep böyle açık mısınız yoksa sizin dininizde de kapanma var mı?" diye sormuş.

"Var ama biz tutmuyoruz." demiş. Doğru, çünkü olmasa rahibeler öyle kapanmayacak;"Var ama biz tutmuyoruz." demiş.

Doğru, çünkü olmasa rahibeler öyle kapanmayacak;
tepeden tırnağa kapanıyorlar, örtünüyorlar; her tarafları kapalı. Mânastırlara çekiliyorlar.tepeden tırnağa kapanıyorlar, örtünüyorlar; her tarafları kapalı. Mânastırlara çekiliyorlar. Erkekler evlenmiyor, kadınlar evlenmiyor filan. el-Hamdü li'llahi âlâ ni'meti'l-islâm. Erkekler evlenmiyor, kadınlar evlenmiyor filan.

el-Hamdü li'llahi âlâ ni'meti'l-islâm.

İslâm, hayata tabiîliği getirmiştir. İnsanların bozduğu dinî ahkâmı düzelterek, İslâm, hayata tabiîliği getirmiştir. İnsanların bozduğu dinî ahkâmı düzelterek, "Doğrusu budur." diye öğretmiştir. "Doğrusu budur." diye öğretmiştir. Eski dinlerin yanılma noktalarında da yanıldıkları şeylere işaret ederek düzeltmeler yapmıştır. Eski dinlerin yanılma noktalarında da yanıldıkları şeylere işaret ederek düzeltmeler yapmıştır.

Onun için İslâm, her şeyi ve bütün dinleri içine alıyor. Hepsinin düzeltilmiş, düzenlenmiş şekli.Onun için İslâm, her şeyi ve bütün dinleri içine alıyor. Hepsinin düzeltilmiş, düzenlenmiş şekli. Çünkü biz Hz. İsa'ya da inanıyoruz, Hz. Musa'ya da inanıyoruz, İbrahim aleyhisselam'a da inanıyoruz,Çünkü biz Hz. İsa'ya da inanıyoruz, Hz. Musa'ya da inanıyoruz, İbrahim aleyhisselam'a da inanıyoruz, hepsine inanıyoruz. Hz. Âdem atamızdan bizim Peygamberimize kadarhepsine inanıyoruz.

Hz. Âdem atamızdan bizim Peygamberimize kadar
gelmiş geçmiş bütün peygamberlere, mürselîne, enbiyâya iman ediyoruz, söylediklerini kabul ediyoruz. gelmiş geçmiş bütün peygamberlere, mürselîne, enbiyâya iman ediyoruz, söylediklerini kabul ediyoruz. Ama sonradan bozulanları Kitabımız düzeltiyor. Ama sonradan bozulanları Kitabımız düzeltiyor.

Elhamdülillah çok büyük, çok güzel, çok yüksek, çok ulvî bir dinimiz var. Elhamdülillah çok büyük, çok güzel, çok yüksek, çok ulvî bir dinimiz var. Allah'a hamd u senâlar olsun. Bunun kadr u kıymetini bilip şahsiyet sahibi insanlar olarak,Allah'a hamd u senâlar olsun. Bunun kadr u kıymetini bilip şahsiyet sahibi insanlar olarak, has halis müslümanlar olarak yaşamayı Allah cümlemize nasip eylesin. has halis müslümanlar olarak yaşamayı Allah cümlemize nasip eylesin.

Bakın ne kadar güzel! Aşırı gitmek yok. "Ölçülü ibadet edin." diyor. Bakın ne kadar güzel! Aşırı gitmek yok. "Ölçülü ibadet edin." diyor.

Sen burada namaz kılarken sevap kazanırsın,Sen burada namaz kılarken sevap kazanırsın, ticaretinde dürüst hareket ederken yine sevap kazanırsın. ticaretinde dürüst hareket ederken yine sevap kazanırsın.

el-Kâsibu habîbullâh. Dükkânlarda levhaların bazısında yazılıdır. el-Kâsibu habîbullâh.

Dükkânlarda levhaların bazısında yazılıdır.

"Kesb-ü ticaret edip kendi elinin emeğiyle, "Kesb-ü ticaret edip kendi elinin emeğiyle, ticaretiyle meşru kazanç sağlayan kimse Allah'ın sevgilisidir." diyor Peygamber Efendimiz. ticaretiyle meşru kazanç sağlayan kimse Allah'ın sevgilisidir." diyor Peygamber Efendimiz.

İnsan oradan da sevap kazanır. İnsan oradan da sevap kazanır. Peygamber Efendimiz de ticaret yaptı, kervan idare etti, alışveriş yaptı. Peygamber Efendimiz de ticaret yaptı, kervan idare etti, alışveriş yaptı. Bizim dinimiz tabiî bir din, her şeye, hayatın tabiî şartlarınaBizim dinimiz tabiî bir din, her şeye, hayatın tabiî şartlarına kabul gözüyle bakmış, normal karşılamış bir din. kabul gözüyle bakmış, normal karşılamış bir din.

Ramazan'da müslüman ol; ondan sonra bırak. Ramazan'da sigarayı bırak;Ramazan'da müslüman ol; ondan sonra bırak. Ramazan'da sigarayı bırak; Ramazan'dan sonra yine tüttür. Ramazan'da meyhaneyi kapat; ondan sonra yine aç.Ramazan'dan sonra yine tüttür. Ramazan'da meyhaneyi kapat; ondan sonra yine aç. Kandil gecelerinde kapat; kandil gecelerinden sonra aç. Olmaz! Kandil gecelerinde kapat; kandil gecelerinden sonra aç.

Olmaz!

Müslümanlığın devamlı olacak. Bu kötü mü? Kötü. Müslümanlığın devamlı olacak.

Bu kötü mü?

Kötü.

O zaman kandil gecesinde kapatma, devamlı kapat; işini değiştir, hayırlı bir iş yap. O zaman kandil gecesinde kapatma, devamlı kapat; işini değiştir, hayırlı bir iş yap.

Sen o içkiyi o sarhoşa veriyorsun; o sarhoşun yuvasında neler yıkılıyor bir bilsen çalıştıramazsın.Sen o içkiyi o sarhoşa veriyorsun; o sarhoşun yuvasında neler yıkılıyor bir bilsen çalıştıramazsın. Sen bakkal efendi, o votkayı bilmem şarabı, kırmızı şarabı, beyaz şarabı, Sen bakkal efendi, o votkayı bilmem şarabı, kırmızı şarabı, beyaz şarabı, adını bilmediğimiz binbir çeşit şeyi satıyorsun, o evde nelere sebep oluyor.adını bilmediğimiz binbir çeşit şeyi satıyorsun, o evde nelere sebep oluyor. Onu çoluk çocuk alıyor, şoför alıyor, arabası kaza yapıyor, adam eziyor. Onu çoluk çocuk alıyor, şoför alıyor, arabası kaza yapıyor, adam eziyor.

Bizim fakültenin sekreteri, Allah rahmet eylesin, pırlanta gibi bir kardeşimizdi.Bizim fakültenin sekreteri, Allah rahmet eylesin, pırlanta gibi bir kardeşimizdi. Gece geç vakitlere kadar çalışırdı, mesai saati falan tanımazdı.Gece geç vakitlere kadar çalışırdı, mesai saati falan tanımazdı. Cumartesi pazar gelir, daha geç vakitlere kadar çalışırdı, rahmetli. Cumartesi pazar gelir, daha geç vakitlere kadar çalışırdı, rahmetli.

Akşamüstü akşam namazını kılmış, geç vakit çıkarken,Akşamüstü akşam namazını kılmış, geç vakit çıkarken, -bizim fakültenin önü iki taraflı yol-orman çiftliğinde birisi içmiş, içmiş,-bizim fakültenin önü iki taraflı yol-orman çiftliğinde birisi içmiş, içmiş, hem de vazifeli, neyse mesleğini söylemeyelim, yanına da bir kadın almış;hem de vazifeli, neyse mesleğini söylemeyelim, yanına da bir kadın almış; o içkili kafayla, o sakat mantıkla gelirken bizim sekretere bir çarpıyor, şehit ediyor.o içkili kafayla, o sakat mantıkla gelirken bizim sekretere bir çarpıyor, şehit ediyor. Öldürüp gitti, Allah rahmet eylesin, gömdük. Bak işte bu, sarhoşluktan oldu, içkiden oldu. Öldürüp gitti, Allah rahmet eylesin, gömdük. Bak işte bu, sarhoşluktan oldu, içkiden oldu.

Allahu Teâlâ hazretleri bize dinlerin en güzelini nasip etmiştir. Allahu Teâlâ hazretleri bize dinlerin en güzelini nasip etmiştir. Bin dört yüz sene önceden her şeyin güzelini mertçe söylemiştir.Bin dört yüz sene önceden her şeyin güzelini mertçe söylemiştir. Şu yasak, şu yasak, şu meşru, şu meşru. Şimdi rahat ediyoruz, göğsümüz kabarıyor; Şu yasak, şu yasak, şu meşru, şu meşru. Şimdi rahat ediyoruz, göğsümüz kabarıyor;

"Bak bizim dinimiz bunu yasak etmiş, gördünüz mü? Zararına siz de geldiniz mi?" diyoruz. "Bak bizim dinimiz bunu yasak etmiş, gördünüz mü? Zararına siz de geldiniz mi?" diyoruz.

Biz bin dört yüz yıldır biliyoruz, onlar döne döne, kaça kaça sonunda geldiler, kös kös geldiler, Biz bin dört yüz yıldır biliyoruz, onlar döne döne, kaça kaça sonunda geldiler, kös kös geldiler, burunları sürte sürte geldiler.burunları sürte sürte geldiler. "Sonunda işte böyle döner bizim dediğimize gelirsiniz." diyoruz, elhamdülillah. "Sonunda işte böyle döner bizim dediğimize gelirsiniz." diyoruz, elhamdülillah.

Biz bu işi Avrupalı beğendiği için yapmış değiliz, Biz bu işi Avrupalı beğendiği için yapmış değiliz, başından beri dinimiz öyle emrettiğinden yapıyoruz. başından beri dinimiz öyle emrettiğinden yapıyoruz.

"Domuz eti yemeyin!" Şimdi Avrupa, Amerika, Almanya televizyonlarında "Domuz eti yemeyin!"

Şimdi Avrupa, Amerika, Almanya televizyonlarında
domuz etinin zararları üzerinde programlar yapıp duruyorlar.domuz etinin zararları üzerinde programlar yapıp duruyorlar. Kendi adamları, kendi televizyonlarında program yapıyorlar. Ben gülüyorum. Kendi adamları, kendi televizyonlarında program yapıyorlar. Ben gülüyorum.

Ya biz bunu bin dört yüz yıl önceden beri tatbik ediyoruz, yaptığımız bir şey. Ya biz bunu bin dört yüz yıl önceden beri tatbik ediyoruz, yaptığımız bir şey.

Ondokuzuncu yüzyıla gelinceye kadar, yirminci yüzyıla kadar kadınlarına hiç hak vermemişler,Ondokuzuncu yüzyıla gelinceye kadar, yirminci yüzyıla kadar kadınlarına hiç hak vermemişler, yeni yeni hak veriyorlar. Bizim kadınlarımızın eskiden beri hakkıydı; ticaret yapardı,yeni yeni hak veriyorlar. Bizim kadınlarımızın eskiden beri hakkıydı; ticaret yapardı, miras hakkı vardı, alışveriş yapma hakkı vardı, patron olurdu, mal mülk hakkı vardı, vesaire vesaire.miras hakkı vardı, alışveriş yapma hakkı vardı, patron olurdu, mal mülk hakkı vardı, vesaire vesaire. İslâm'da her türlü hukuku vardı. İslâm'da her türlü hukuku vardı.

Şimdi o, kadınlara hiç hak tanımayan, mirasta hiç pay ayırmayan insanlar;Şimdi o, kadınlara hiç hak tanımayan, mirasta hiç pay ayırmayan insanlar; güya bizden çok kadın taraftarı oldu, bizim karşımıza çıkıyorlar; güya bizden çok kadın taraftarı oldu, bizim karşımıza çıkıyorlar; "İslâm hukuku mirasta niye böyle, niye şöyle?" diyorlar. "İslâm hukuku mirasta niye böyle, niye şöyle?" diyorlar.

Bize karışma; sen ne zamandan beri kadınları düşünür oldun? Bize karışma; sen ne zamandan beri kadınları düşünür oldun? "Boynuz kulağı geçer." derler, şimdi bizden ilerici oldular. Ama bu sefer daha aşırı gittiler."Boynuz kulağı geçer." derler, şimdi bizden ilerici oldular. Ama bu sefer daha aşırı gittiler. Her şeyin ortası güzel. Aşırı gittiğin zaman yine fena, çizgiyi geçtiğin zaman yine zarar. Her şeyin ortası güzel. Aşırı gittiğin zaman yine fena, çizgiyi geçtiğin zaman yine zarar.

Dört yol ağzında bir çizgi çizmiş, uzun, kalın, bir karış boyunda beyaz çizgi; Dört yol ağzında bir çizgi çizmiş, uzun, kalın, bir karış boyunda beyaz çizgi; "Otomobiller, bu çizgiden öteye geçmeyin!" diyor."Otomobiller, bu çizgiden öteye geçmeyin!" diyor. Otomobil o çizgiden öteye geçer, ortada durursa yandan gelen vurur. Aşırılık da fena.Otomobil o çizgiden öteye geçer, ortada durursa yandan gelen vurur. Aşırılık da fena. Çizgide durması lazım. Bu sefer geriden hızla geldiler, fren yapamadılar, çizgiyi geçtiler,Çizgide durması lazım. Bu sefer geriden hızla geldiler, fren yapamadılar, çizgiyi geçtiler, yine ötekisinin yolunu kestiler, yine zarardalar.yine ötekisinin yolunu kestiler, yine zarardalar. "Geriye gelsin, hizayı bulsun." diye, yine bizim onları frenlememiz lazım. "Geriye gelsin, hizayı bulsun." diye, yine bizim onları frenlememiz lazım.

Allah'a çok şükür. Bu dinin kıymetini bilin. Bu dinin kıymetini evlatlarınıza intikal ettirin. Allah'a çok şükür. Bu dinin kıymetini bilin. Bu dinin kıymetini evlatlarınıza intikal ettirin. "Babam bir eski din tutturmuş; modası geçmiş, çağdışı bir inanç!" demesin."Babam bir eski din tutturmuş; modası geçmiş, çağdışı bir inanç!" demesin. Bu gördüğünüz güzellikleri defterlerinize yazın, çocuklarınıza öğretin. Bu gördüğünüz güzellikleri defterlerinize yazın, çocuklarınıza öğretin.

Çocuklarınıza Kur'ân-ı Kerîm'i öğretin. Çocuklarınıza Peygamber Efendimiz'in sevgisini aşılayın.Çocuklarınıza Kur'ân-ı Kerîm'i öğretin. Çocuklarınıza Peygamber Efendimiz'in sevgisini aşılayın. Çocuklarınıza Müslüman olmanın şuurunu verin. Çocuklarınızı şahsiyet sahibi edin.Çocuklarınıza Müslüman olmanın şuurunu verin. Çocuklarınızı şahsiyet sahibi edin. Çocuklarınız taklitçi olmasın. Maymun taklit eder; taklitçi olmasın. Çocuklarınız taklitçi olmasın. Maymun taklit eder; taklitçi olmasın.

Senin öz, has, halis, yüksek, temiz, pak bir kültürün var mı? Var. Senin öz, has, halis, yüksek, temiz, pak bir kültürün var mı?

Var.

O kültürüne göre şahsiyetini bul. Biz vakıf olarak bir yerde bir bina yaptırdık. O kültürüne göre şahsiyetini bul.

Biz vakıf olarak bir yerde bir bina yaptırdık.
Haklı olarak, Amerika'da tahsil görmüş, genel müdür yardımcılığı filan yapmış bir kardeşimizHaklı olarak, Amerika'da tahsil görmüş, genel müdür yardımcılığı filan yapmış bir kardeşimiz geldi bana diyor ki; "Hocam, bu binayı Amerika'da da yapsalardı böyle yaparlardı,geldi bana diyor ki;

"Hocam, bu binayı Amerika'da da yapsalardı böyle yaparlardı,
İngiltere'de de yapsalar böyle yaparlardı, Yunanistan'da da yapsalardı böyle yaparlardı!" İngiltere'de de yapsalar böyle yaparlardı, Yunanistan'da da yapsalardı böyle yaparlardı!"

"Ne demek istiyorsun?" dedim. "Ne demek istiyorsun?" dedim.

"Bizim Müslümanlığımızın, Türklüğümüzün, imanımızın burada,bu binada kokusu yok!" diyor. "Bizim Müslümanlığımızın, Türklüğümüzün, imanımızın burada,bu binada kokusu yok!" diyor. Kendisine has olacak. Mesela ev yapımızı düşünelim. Kendisine has olacak.

Mesela ev yapımızı düşünelim.

Bizim evlerimiz nasıldı? Bizim evlerimiz bahçeliydi, bizim evlerimiz tek katlıydı veya iki katlıydı;Bizim evlerimiz nasıldı?

Bizim evlerimiz bahçeliydi, bizim evlerimiz tek katlıydı veya iki katlıydı;
kimsenin evi ötekisinin bahçesine bakmazdı.kimsenin evi ötekisinin bahçesine bakmazdı. Çünkü "Günah, ayıp, komşu rahatsız olur." diye kimse o tarafa cam açmazdı. Çünkü "Günah, ayıp, komşu rahatsız olur." diye kimse o tarafa cam açmazdı. Kimse kimsenin bahçesini görmezdi.Kimse kimsenin bahçesini görmezdi. "Yürüyen insan bahçenin içerisini görmesin." diye bizim evlerimizin duvarları, adam boyundan yüksek olurdu. "Yürüyen insan bahçenin içerisini görmesin." diye bizim evlerimizin duvarları, adam boyundan yüksek olurdu.

Bu bir anlayıştır, kültürdür. Avrupalı da her şeyi ardına kadar açıyor.Bu bir anlayıştır, kültürdür. Avrupalı da her şeyi ardına kadar açıyor. "İçerisi görünsün." diye. Bahçenin duvarını alçak yapıyor, evinin perdesini açıyor."İçerisi görünsün." diye. Bahçenin duvarını alçak yapıyor, evinin perdesini açıyor. Madem açacaksın bu perdeyi ziyan etme, buraya takma. Evinin penceresini açıyor. Madem açacaksın bu perdeyi ziyan etme, buraya takma. Evinin penceresini açıyor.

Sen trenle geçiyorsun bilmem neyle geçiyorsun, Göztepe, Kızıltoprak, Erenköy;Sen trenle geçiyorsun bilmem neyle geçiyorsun, Göztepe, Kızıltoprak, Erenköy; bakıyorsun bütün adamlar perdeleri açmışlar, aile toplantısı var, yemek yiyorlar,bakıyorsun bütün adamlar perdeleri açmışlar, aile toplantısı var, yemek yiyorlar, bir odada oturmuş televizyon seyrediyorlar, her şeyi görüyorsun. bir odada oturmuş televizyon seyrediyorlar, her şeyi görüyorsun.

Bu perdeler neden yapılmış? Niye takılmış? Kapatacaksın; evin bir mahremiyeti var.Bu perdeler neden yapılmış? Niye takılmış?

Kapatacaksın; evin bir mahremiyeti var.
Bak, kafa yapılarımız farklı. İslâm'da; "İçerisi görünmesin." diye duvarı yüksek yapıyor. Bak, kafa yapılarımız farklı. İslâm'da; "İçerisi görünmesin." diye duvarı yüksek yapıyor. "Öteki evin mahremiyetine zarar gelmesin." diye evi, öteki evin tarafına açmıyor. "Öteki evin mahremiyetine zarar gelmesin." diye evi, öteki evin tarafına açmıyor.

Biz kapıyı çaldığımız zaman eve dosdoğru bakmayız, yan döneriz ki kapıyı açan kadınsa,Biz kapıyı çaldığımız zaman eve dosdoğru bakmayız, yan döneriz ki kapıyı açan kadınsa, açık olarak giyinmişse birden gözümüze çarpmasın.açık olarak giyinmişse birden gözümüze çarpmasın. Yan olarak durup "Ahmet Bey evde mi?" deriz. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte bize öyle öğretiyor.Yan olarak durup "Ahmet Bey evde mi?" deriz. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte bize öyle öğretiyor. Ötekisi öyle yapmıyor. Ötekisi öyle yapmıyor.

Bizim giyimimizde örtünmek esastır, ötekisinde ustalıklı bir tarzda teşhir edip tahrik etmek esastır.Bizim giyimimizde örtünmek esastır, ötekisinde ustalıklı bir tarzda teşhir edip tahrik etmek esastır. Onun için eteğini topuğuna kadar uzun yapsa bile yırtmacını kalçasına kadar açıyor. Onun için eteğini topuğuna kadar uzun yapsa bile yırtmacını kalçasına kadar açıyor.

Niye? Maksat tahrik etmek, örtünmek değil. Niye?

Maksat tahrik etmek, örtünmek değil.
Örtünmek olsaydı bu kenarını aşağıdan yukarıya kadar yırtmayacaktı. Yırttığına göre maksadı tahrik.Örtünmek olsaydı bu kenarını aşağıdan yukarıya kadar yırtmayacaktı. Yırttığına göre maksadı tahrik. Çünkü öyle alışmış; onların sistemlerinde öyle. Çünkü öyle alışmış; onların sistemlerinde öyle.

Bizim kız hâlâ evde, kendisine bir koca bulamadı… Kız kendisi bulacak; Amerikan sistemi böyle.Bizim kız hâlâ evde, kendisine bir koca bulamadı… Kız kendisi bulacak; Amerikan sistemi böyle. Dans öğrenecek, bilmem ne öğrenecek, üniversiteye gidecek, başka erkeklere bakacak,Dans öğrenecek, bilmem ne öğrenecek, üniversiteye gidecek, başka erkeklere bakacak, beğendiğini işaretleyecek, peşine düşecek, tavlayacak avlayacak; sistemi öyle. beğendiğini işaretleyecek, peşine düşecek, tavlayacak avlayacak; sistemi öyle.

Dün bir yaşlı zâtın ziyaretine gittim. "Biz hep anamızın babamızın zevkine göre evlendik. Dün bir yaşlı zâtın ziyaretine gittim. "Biz hep anamızın babamızın zevkine göre evlendik. Hiç görmedik, görmezdik." diyor. İki ayrı sistem.Hiç görmedik, görmezdik." diyor.

İki ayrı sistem.
Şimdi onlar bizi ayıplıyor, biz de "Acaba çok mu kabahatliyiz?" filan diye pusuyoruz, Şimdi onlar bizi ayıplıyor, biz de "Acaba çok mu kabahatliyiz?" filan diye pusuyoruz,

Yahu kabahatli değilsin! Ortada iki ayrı sistem var: Sen Müslümanca bir sistem kurmuşsun, Yahu kabahatli değilsin! Ortada iki ayrı sistem var: Sen Müslümanca bir sistem kurmuşsun, her şeyin ona göre düzenlenmiş; ötekisi de kâfirce bir düzen kurmuş,her şeyin ona göre düzenlenmiş; ötekisi de kâfirce bir düzen kurmuş, edepsiz, arsız, yüzsüz, namus filan önemli değil; o da öyle gidiyor. edepsiz, arsız, yüzsüz, namus filan önemli değil; o da öyle gidiyor.

Onun yolu ayrı, senin yolun ayrı. Şahsiyetini bul, korkma! Onun yolu ayrı, senin yolun ayrı. Şahsiyetini bul, korkma!

"Efendim işte biz evde yemeği hık mık…" Yahu doğru düzgün konuşsana. "Efendim işte biz evde yemeği hık mık…"

Yahu doğru düzgün konuşsana.

"Elimizle de yeriz de." Utanıyor. Ne olur elinle yersen? Ellerini tertemiz sabunla yıkarsın. "Elimizle de yeriz de."

Utanıyor.

Ne olur elinle yersen? Ellerini tertemiz sabunla yıkarsın.
Tertemiz, işte bu senin elin, ondan sonra bismillâhirrahmânirrahîm der üç parmağınla yersin.Tertemiz, işte bu senin elin, ondan sonra bismillâhirrahmânirrahîm der üç parmağınla yersin. Bu senin yemek yeme usulün. Japon, Çinli pirinci iki tane çubukla beraber yiyor.Bu senin yemek yeme usulün.

Japon, Çinli pirinci iki tane çubukla beraber yiyor.
İtalyan, kocaman uzun makarnayı tencereye haşlayıp koyuyor, İtalyan, kocaman uzun makarnayı tencereye haşlayıp koyuyor, havaya kaldırıp ağzını altına tutup öyle yiyor. Makarnayı kesmiyor, biz keseriz.havaya kaldırıp ağzını altına tutup öyle yiyor. Makarnayı kesmiyor, biz keseriz. Bizde erişte bıçakla kıyılır kıyılır, bir kaşık içine sığacak. Bizde erişte bıçakla kıyılır kıyılır, bir kaşık içine sığacak.

Farkımız var, niye kabul etmiyorsun? Makarna adı yayılmış, erişte adı unutulmuş. Farkımız var, niye kabul etmiyorsun?

Makarna adı yayılmış, erişte adı unutulmuş.
Yahu bizim eriştemiz ondan kat kat daha güzeldi, daha tatlıydı, daha has malzeme ileydi.Yahu bizim eriştemiz ondan kat kat daha güzeldi, daha tatlıydı, daha has malzeme ileydi. Bizim onlardan bir eksikliğimiz yok. Sen şahsiyetini bil, korkma!Bizim onlardan bir eksikliğimiz yok. Sen şahsiyetini bil, korkma! O sakalını kazımış, bıyığını kazımış cascavlak, kaşını gözünü kazımış; sen de sakal bırakıyorsun. O sakalını kazımış, bıyığını kazımış cascavlak, kaşını gözünü kazımış; sen de sakal bırakıyorsun.

Sana bakınca, "Ooo, öcü gibi oldun!" diyor. Hayır, sen de cascavlak oldun! Sana bakınca, "Ooo, öcü gibi oldun!" diyor.

Hayır, sen de cascavlak oldun!
Zevk meselesi, değişir bu. Ama biz bunu bir kuru inatla yapmıyoruz. Zevk meselesi, değişir bu.

Ama biz bunu bir kuru inatla yapmıyoruz.
Biz, esas itibariyle müslümanlar; "Allah bunu böyle emretti, Biz, esas itibariyle müslümanlar; "Allah bunu böyle emretti, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem böyle emretti." diye yapıyoruz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem böyle emretti." diye yapıyoruz. Bizim temel mantığımız odur. Temel mantığımız nedir? Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bizim temel mantığımız odur.

Temel mantığımız nedir?

Allah'ın rızasını kazanmaktır.
Onun için âyetleri okumuşuz, hadisleri okumuşuz; ona göre yapıyoruz.Onun için âyetleri okumuşuz, hadisleri okumuşuz; ona göre yapıyoruz. Peygamber Efendimiz'in hayatını incelemişiz, O'nun yolunda gitmeye çalışıyoruz. Yanlış mı? Peygamber Efendimiz'in hayatını incelemişiz, O'nun yolunda gitmeye çalışıyoruz.

Yanlış mı?

Çok doğru. Çünkü Allah bize peygamber göndermiş; "Bu sizin numunenizdir, buna uyun." buyurmuş,Çok doğru. Çünkü Allah bize peygamber göndermiş; "Bu sizin numunenizdir, buna uyun." buyurmuş, "Böyle yaşarsanız ben sizden razı olurum." buyurmuş. Elbet öyle hareket edeceğiz. "Böyle yaşarsanız ben sizden razı olurum." buyurmuş. Elbet öyle hareket edeceğiz.

Bizim hayat sistemimizde çok büyük bir mantık var, çok kuvvetli bir muhakeme var.Bizim hayat sistemimizde çok büyük bir mantık var, çok kuvvetli bir muhakeme var. Onlarınki saçma. Saçma olduğu için de neticesi feci. Orada intiharlar fazla. Onlarınki saçma. Saçma olduğu için de neticesi feci. Orada intiharlar fazla.

Mesela diyorlar ki; "İnsanın cinsî bakımdan doyumu sağlanırsa şöyle olur, böyle olur." Mesela diyorlar ki; "İnsanın cinsî bakımdan doyumu sağlanırsa şöyle olur, böyle olur."

Ben başımdan şöyle sağlam kenarlıklı takkemi kenara çıkarayım ters çevireyim, Ben başımdan şöyle sağlam kenarlıklı takkemi kenara çıkarayım ters çevireyim, sen onun içine konuşacağın kadar konuş; sen onları külahıma anlat!sen onun içine konuşacağın kadar konuş; sen onları külahıma anlat! En fazla miktarda cinsî suçlar, cinsî konuların en serbest olduğu ülkelerde işleniyor, kardeşlerim!En fazla miktarda cinsî suçlar, cinsî konuların en serbest olduğu ülkelerde işleniyor, kardeşlerim! Her şey serbest olan ülkede cinsî cinayet daha çok işleniyor. Her şey serbest olan ülkede cinsî cinayet daha çok işleniyor.

Allahu Teâlâ bunu bildiği için bize tesettürü emretmiş, kaçı göçü emretmiş. Allahu Teâlâ bunu bildiği için bize tesettürü emretmiş, kaçı göçü emretmiş.

"Vayy, kadın erkek ayrı oturuyor, bunlar öcü!" Değil; bu ayrı bir şey. "Vayy, kadın erkek ayrı oturuyor, bunlar öcü!"

Değil; bu ayrı bir şey.
Sistem olarak bizim hayat tarzımız böyle. Japonun Kimonosunu tabiî karşılıyorsun.Sistem olarak bizim hayat tarzımız böyle.

Japonun Kimonosunu tabiî karşılıyorsun.
Japon güreşinin ayrı bir güreş olduğunu kabul ediyorsun. Japon güreşinin ayrı bir güreş olduğunu kabul ediyorsun. Japon güreşinde adam tunik gibi dizine kadar üstlük giyiyor,Japon güreşinde adam tunik gibi dizine kadar üstlük giyiyor, dizinin altına kadar bol pantolon giyiyor; kabul ediyorsun. dizinin altına kadar bol pantolon giyiyor; kabul ediyorsun.

Bizim güreşte göbekten diz altına kadar, deriden sağlam yapılmış kisbetimizi biliyorsun; Bizim güreşte göbekten diz altına kadar, deriden sağlam yapılmış kisbetimizi biliyorsun; Avrupalı'nın grekoromen güreşte, serbest güreşte şöyle avuç içi kadarAvrupalı'nın grekoromen güreşte, serbest güreşte şöyle avuç içi kadar insanın butlarını koruyan mayosunu biliyorsun; işte, kültürler arasında fark. insanın butlarını koruyan mayosunu biliyorsun; işte, kültürler arasında fark.

Japon Avrupalı'nın mayosunu giymiş mi? Japon, güreşindeki kıyafetini nasıl kabul ettirmiş? Japon Avrupalı'nın mayosunu giymiş mi?

Japon, güreşindeki kıyafetini nasıl kabul ettirmiş?

Nasıl Japon kadını beli kuşaklı uzun elbisesini, el pençe divan durmasını kabul ettirmiş? Nasıl Japon kadını beli kuşaklı uzun elbisesini, el pençe divan durmasını kabul ettirmiş?

Niye sen kendi kendine sahip olmuyorsun? Niye sen kendin kendinle iftihar etmiyorsun?Niye sen kendi kendine sahip olmuyorsun? Niye sen kendin kendinle iftihar etmiyorsun? Niye anandan babandan utanıyorsun? Niye çocuğunu utanacak şekilde yetiştiriyorsun?Niye anandan babandan utanıyorsun? Niye çocuğunu utanacak şekilde yetiştiriyorsun? Niye ona kendinin doğru yaşadığını söylettiremiyorsun? İşte bu eğitim eksikliğini tamamlamalıyız. Niye ona kendinin doğru yaşadığını söylettiremiyorsun?

İşte bu eğitim eksikliğini tamamlamalıyız.
Tamamlıyoruz evelallah; yavaş yavaş, yavaş yavaş tamamlıyoruz.Tamamlıyoruz evelallah; yavaş yavaş, yavaş yavaş tamamlıyoruz. Bu hususta daha şuurlu olalım, daha gayretli olalım inşaallah. Bu hususta daha şuurlu olalım, daha gayretli olalım inşaallah.

Lâ teşrebû fi'n-nakîr velâ fi'd-dübbâi velâ fi'l-hantemeti ve aleyküm bi'l müvekke'. Lâ teşrebû fi'n-nakîr velâ fi'd-dübbâi velâ fi'l-hantemeti ve aleyküm bi'l müvekke'.

Ebû Saîd radıyallahu anh hazretlerinden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Ebû Saîd radıyallahu anh hazretlerinden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz birtakım su kaplarını yasaklamış. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz birtakım su kaplarını yasaklamış.

Diyor ki; Lâ teşrebû. "İçmeyin." Diyor ki;

Lâ teşrebû. "İçmeyin."

Suyu, meşrubatı olabilir ki mesela hurmayı ezmiştir şerbet yapmıştır Suyu, meşrubatı olabilir ki mesela hurmayı ezmiştir şerbet yapmıştır veyahut üzümü sıkmıştır şıra yapmıştır ama bozulmamış, içecek bir kap lazım ya, veyahut üzümü sıkmıştır şıra yapmıştır ama bozulmamış, içecek bir kap lazım ya, topraktan olabilir şundan olur, bundan olur, o devrin orada mevcut kaplarından bazılarını sayıyor. topraktan olabilir şundan olur, bundan olur, o devrin orada mevcut kaplarından bazılarını sayıyor.

Diyor ki; nakîr'den içme. Nakîr "tahtadan oyulmuş kap." Diyor ki; nakîr'den içme. Nakîr "tahtadan oyulmuş kap."

Suudi Arabistan gibi bir sıcak ülkede Tahtadan oyulmuş kabın içinde su oldu mu yosunlanır kardeşlerim!Suudi Arabistan gibi bir sıcak ülkede Tahtadan oyulmuş kabın içinde su oldu mu yosunlanır kardeşlerim! Fokur fokur kaynar. Sıcak ülkede o tahta insanın elinden kayar; yosun tutar, bozulur. Fokur fokur kaynar. Sıcak ülkede o tahta insanın elinden kayar; yosun tutar, bozulur.

Onun için o sebepten içinde mikroplar, bakteriler, çeşit çeşit zararlı şeyler gelişir;Onun için o sebepten içinde mikroplar, bakteriler, çeşit çeşit zararlı şeyler gelişir; "Ondan içmeyin!" buyurmuş. "Sonra dübba' denilen cinsten de içmeyin." "Ondan içmeyin!" buyurmuş.

"Sonra dübba' denilen cinsten de içmeyin."

O da bir çeşit ağaçtan yapılan, yaktin ağacından, kuru yaktinden yapılan bir şey, bir çeşit kap. O da bir çeşit ağaçtan yapılan, yaktin ağacından, kuru yaktinden yapılan bir şey, bir çeşit kap. O da herhalde "Su kaçırmasın." diye biraz da katranlanıyor, ziftleniyor kiO da herhalde "Su kaçırmasın." diye biraz da katranlanıyor, ziftleniyor ki o da içildiği zaman zararlı oluyor. Hani bugün diyoruz ya;o da içildiği zaman zararlı oluyor.

Hani bugün diyoruz ya;
"Alüminyum tencere kullanmayın, çünkü alüminyumun zerreleri yemeğe karışıyor, zehirleme yapabiliyor.""Alüminyum tencere kullanmayın, çünkü alüminyumun zerreleri yemeğe karışıyor, zehirleme yapabiliyor." Hani diyoruz ya; "Kalaylı kapların kalayı azalmış olanları, kırmızısı çıkmış olanlarında yemek yapmayın."Hani diyoruz ya; "Kalaylı kapların kalayı azalmış olanları, kırmızısı çıkmış olanlarında yemek yapmayın." Bunlar da onun gibi tavsiyeler. Bunlar da onun gibi tavsiyeler.

Ve lâ fi'l-hantemeti. "İçine içki konulan, "şarap konulan, yeşil bir şeyden yapılan bir çeşit kap." Ve lâ fi'l-hantemeti. "İçine içki konulan, "şarap konulan, yeşil bir şeyden yapılan bir çeşit kap."

Bunlardan içmeyin. Kabaktan, bizim kabak dediğimiz ağaçtan oyma kâseden, Bunlardan içmeyin. Kabaktan, bizim kabak dediğimiz ağaçtan oyma kâseden, şarap kabı olarak kullanılan "hanteme" denilen şeylerden içmeyin; kırbadan için. şarap kabı olarak kullanılan "hanteme" denilen şeylerden içmeyin; kırbadan için.

Bir başka rivayette de; "Ziftlenmiş kaptan da içmeyin!" diye belirtilmiş. Bir başka rivayette de; "Ziftlenmiş kaptan da içmeyin!" diye belirtilmiş.

Tabi bu hadîs-i şerîfin mânasını bizim memleketimizde şimdi tatbik edecek olursak Tabi bu hadîs-i şerîfin mânasını bizim memleketimizde şimdi tatbik edecek olursak kullanacağımız kaplara dikkat edeceğiz.kullanacağımız kaplara dikkat edeceğiz. Gerek su içme kaplarımıza gerek yemek kaplarımıza dikkat edeceğiz. Muhterem kardeşlerim! Gerek su içme kaplarımıza gerek yemek kaplarımıza dikkat edeceğiz.

Muhterem kardeşlerim!

Bu kaplar içinde bir kere alüminyum çok tehlikeli, alüminyumdan tencere vesaireBu kaplar içinde bir kere alüminyum çok tehlikeli, alüminyumdan tencere vesaire kullanmamaya sıhhî bakımdan mümkün olduğu kadar dikkat edin.kullanmamaya sıhhî bakımdan mümkün olduğu kadar dikkat edin. Alüminyum, mesela limon, salata gibi şeyler olduğu zaman oralarda reaksiyona giriyor.Alüminyum, mesela limon, salata gibi şeyler olduğu zaman oralarda reaksiyona giriyor. Sonra kolay ufalanıyor, kazıdığın zaman zerreleri çıkıyor,Sonra kolay ufalanıyor, kazıdığın zaman zerreleri çıkıyor, "kansorejen" dediğimiz yani kanser tevlid edici şeyler olabiliyor. "kansorejen" dediğimiz yani kanser tevlid edici şeyler olabiliyor.

Alüminyumu başka işte kullan; mesela çerçevede, şurada burada, kullanış sahaları başka şeyler olabilir.Alüminyumu başka işte kullan; mesela çerçevede, şurada burada, kullanış sahaları başka şeyler olabilir. Evine kap alacağın zaman alüminyum alma. Topraktan sırlı bir tencere al ama alüminyum alma.Evine kap alacağın zaman alüminyum alma. Topraktan sırlı bir tencere al ama alüminyum alma. Ötekisi daha ucuz, daha sıhhî ama alüminyum zararlı, iyi olmuyor.Ötekisi daha ucuz, daha sıhhî ama alüminyum zararlı, iyi olmuyor. Cam fena olmuyor, cam iyi çünkü temizlenmesi kolay. Cam fena olmuyor, cam iyi çünkü temizlenmesi kolay.

Sonra bu deterjan cinsleri iyi yıkanmadığı zaman, kap üzerinde kaldı mı insanın sıhhatini çok bozuyor. Sonra bu deterjan cinsleri iyi yıkanmadığı zaman, kap üzerinde kaldı mı insanın sıhhatini çok bozuyor. Normal sabun kullan. Normal, bizim kendi ecdattan kalma toprakla ovma filan gibi şeyler vardır,Normal sabun kullan. Normal, bizim kendi ecdattan kalma toprakla ovma filan gibi şeyler vardır, bir çeşit temizleme yolları vardır, onları alıp ovuşturup yaparlarmış, bir çeşit temizleme yolları vardır, onları alıp ovuşturup yaparlarmış, onları kullanırsınız. Bu şeyler güzel oluyor. onları kullanırsınız. Bu şeyler güzel oluyor.

Çinko, üzeri emaye kaplı şeyler de sıhhî bakımdan iyi oluyor.Çinko, üzeri emaye kaplı şeyler de sıhhî bakımdan iyi oluyor. Yalnız vurduğu zaman sırı atıyor, o tehlikesi var.Yalnız vurduğu zaman sırı atıyor, o tehlikesi var. Kullanacağınız kabın sıhhî olmasına dikkat edin. Naylonlar da çok zararlı oluyor.Kullanacağınız kabın sıhhî olmasına dikkat edin. Naylonlar da çok zararlı oluyor. O naylon cinsi şeyler, su kapları, terlikleri içinde mikropları çok güzel barındırıyor,O naylon cinsi şeyler, su kapları, terlikleri içinde mikropları çok güzel barındırıyor, gözeneklerine giriyor. Terlikler biraz banyoda kaldı mı bakıyorsun yemyeşil olmuş. gözeneklerine giriyor. Terlikler biraz banyoda kaldı mı bakıyorsun yemyeşil olmuş. Yeşeriyor, neredeyse dallanıp çiçek açacak. Alüminyumdan kapkacak da öyle oluyor. Yeşeriyor, neredeyse dallanıp çiçek açacak. Alüminyumdan kapkacak da öyle oluyor.

Sıhhatinize dikkat edin. İnsan bir defa alır ama sağlam, güzel şey almalı, Sıhhatinize dikkat edin. İnsan bir defa alır ama sağlam, güzel şey almalı, sıhhatine zararlı almamalı. Giyiminize dikkat edin; naylon, sentetik malzeme çok zararlı oluyor.sıhhatine zararlı almamalı. Giyiminize dikkat edin; naylon, sentetik malzeme çok zararlı oluyor. İnsanda alerji yapıyor, kaşıntı yapıyor, elektrik dengesini bozuyor, vücuduna baş ağrısı yapıyor, İnsanda alerji yapıyor, kaşıntı yapıyor, elektrik dengesini bozuyor, vücuduna baş ağrısı yapıyor, karanlıkta çıkarsanız kazağınızı çıkarırken çatur çutur, çatur çutur kıvılcımlar çıkıyor. karanlıkta çıkarsanız kazağınızı çıkarırken çatur çutur, çatur çutur kıvılcımlar çıkıyor. Halis, dededen kalma yün kullanın.Halis, dededen kalma yün kullanın. Halis pamuk kullanın, hiç katıksız pamuk kullanın, onlar çok daha sıhhî oluyor. Halis pamuk kullanın, hiç katıksız pamuk kullanın, onlar çok daha sıhhî oluyor.

Sıhhatinize dikkat edin. Bütün bu giyim, yeme, ev eşyası, malzeme şeyindeSıhhatinize dikkat edin. Bütün bu giyim, yeme, ev eşyası, malzeme şeyinde elhamdülillah dedelerimiz iyi not aldılar. elhamdülillah dedelerimiz iyi not aldılar. Kullandıkları her şeyin sıhhate uygun olduğu günden güne anlaşılıyor.Kullandıkları her şeyin sıhhate uygun olduğu günden güne anlaşılıyor. Hem yeme malzememiz, hem giyme malzememiz, hem kap kacağımız vesaire hepsi elhamdülillah iyi. Hem yeme malzememiz, hem giyme malzememiz, hem kap kacağımız vesaire hepsi elhamdülillah iyi.

Bu Japon köselesini ayağına giyiyorsun, insanın ayağını altını pişiriyor. Bu Japon köselesini ayağına giyiyorsun, insanın ayağını altını pişiriyor. Halbuki normal kösele, normal deri gayet sıhhî oluyor.Halbuki normal kösele, normal deri gayet sıhhî oluyor. İşte bu gibi tavsiyeleri de Efendimiz yaptığı için ben de bu hadisin arkasına onları ekleyiverdim. İşte bu gibi tavsiyeleri de Efendimiz yaptığı için ben de bu hadisin arkasına onları ekleyiverdim.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz; "Tahtadan oyma kaptan su içmeyin, kabaktan su içmeyin -Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz; "Tahtadan oyma kaptan su içmeyin, kabaktan su içmeyin - yani şarap kabından içmeyin- ancak kırbadan, tulumdan içersiniz." diye bildirmiş, ben de ona ekledim. yani şarap kabından içmeyin- ancak kırbadan, tulumdan içersiniz." diye bildirmiş, ben de ona ekledim.

Lâ tashabü'l-melâiketü rufkaten fîhâ kelbün ve lâ ceres. Üçüncü hadîs-i şerîf: Lâ tashabü'l-melâiketü rufkaten fîhâ kelbün ve lâ ceres.

Üçüncü hadîs-i şerîf:

Lâ tashabü'l-melâiketü. Melekler arkadaşlık etmez.Lâ tashabü'l-melâiketü. Melekler arkadaşlık etmez. Rufkaten. "Bir grup insan, cemaat, kervan." Fîhâ kelbün. "Aralarında köpek vardır."Rufkaten. "Bir grup insan, cemaat, kervan." Fîhâ kelbün. "Aralarında köpek vardır." Ve lâ ceresün. "Veyahut hayvanlarında çıngırak vardır." Ve lâ ceresün. "Veyahut hayvanlarında çıngırak vardır."

Öyle gruplara, öyle kervanlara melek yanaşmaz.Öyle gruplara, öyle kervanlara melek yanaşmaz. Melek köpeğin olduğu yeri sevmiyor, çıngırağın çıngır çıngır ses çıkardığı yeri sevmiyor; Melek köpeğin olduğu yeri sevmiyor, çıngırağın çıngır çıngır ses çıkardığı yeri sevmiyor; "Oraya gelmez." diyor Peygamber Efendimiz. "Oraya gelmez." diyor Peygamber Efendimiz.

Bu da meleklerle ilgili mânevî bir bilgi olmuş oluyor. O kervana yaklaşamaz.Bu da meleklerle ilgili mânevî bir bilgi olmuş oluyor. O kervana yaklaşamaz. Tabi meleğin gelmediği yerde insanın hayrı eksik olur. Dikkat etmesi lazım.Tabi meleğin gelmediği yerde insanın hayrı eksik olur. Dikkat etmesi lazım. Bunları mümkün olduğu kadar kullanmamalı. Mümkün olduğu kadar köpek beslemeyeceğiz. Bunları mümkün olduğu kadar kullanmamalı. Mümkün olduğu kadar köpek beslemeyeceğiz.

Çoban olup da sürüyü korumak için mecburiyet varsa, Çoban olup da sürüyü korumak için mecburiyet varsa, çiftçi olup da tarlayı korumak için mecburiyet varsa o zaman kullanılabilir. çiftçi olup da tarlayı korumak için mecburiyet varsa o zaman kullanılabilir. Zevk için, keyif için, süs için, yanında gezdirmek için köpek almak pek uygun olmuyor.Zevk için, keyif için, süs için, yanında gezdirmek için köpek almak pek uygun olmuyor. Bizim hadîs-i şerîflerde bu husus belirtilmiştir. Bizim hadîs-i şerîflerde bu husus belirtilmiştir.

Avrupa'da köpek beslemek, fevkalâde yaygındır ve köpek sevgisiAvrupa'da köpek beslemek, fevkalâde yaygındır ve köpek sevgisi çocuk sevgisinden daha ileriye geçmiş durumdadır.çocuk sevgisinden daha ileriye geçmiş durumdadır. Köpeklerini kucaklarına alırlar, öperler okşarlar, deterjanlı sularla yıkarlar, şampuanları vardır,Köpeklerini kucaklarına alırlar, öperler okşarlar, deterjanlı sularla yıkarlar, şampuanları vardır, köpek lokantaları vardır, köpek motelleri vardır,köpek lokantaları vardır, köpek motelleri vardır, kendisi tatile gittiği zaman köpeğini bırakacağı oteller vardır. Artık tarif edilmez. kendisi tatile gittiği zaman köpeğini bırakacağı oteller vardır. Artık tarif edilmez. Lüks köpek lokantaları vardır, köpeğin önüne en iyi malzemeden yiyeceği etleri koyar, yedirirler. Lüks köpek lokantaları vardır, köpeğin önüne en iyi malzemeden yiyeceği etleri koyar, yedirirler.

Lâ tatrahu'd-dürre fî efvâhi'l-kilâbi ya'ni'l-fıkh. Ve onun arkasındaki hadîs-i şerîf: Lâ tatrahu'd-dürre fî efvâhi'l-kilâbi ya'ni'l-fıkh.

Ve onun arkasındaki hadîs-i şerîf:

Lâ tatrahu'd-dürre fî efvahi'l-hanâzîri ya'ni'l-ilm. Lâ tatrahu'd-dürre fî efvahi'l-hanâzîri ya'ni'l-ilm.

Birinci hadîs-i şerîf;Birinci hadîs-i şerîf; Enes radıyallahu anh'ten bir başka rivayetle, râvi zinciriyle İbn Asâkir'den nakledilmiş.Enes radıyallahu anh'ten bir başka rivayetle, râvi zinciriyle İbn Asâkir'den nakledilmiş. İkinci hadîs-i şerîf,İkinci hadîs-i şerîf, İbnü'n Neccar'da başka bir rivayet zinciri ile yine Enes radıyallahu anh'ten gelmiş. İbnü'n Neccar'da başka bir rivayet zinciri ile yine Enes radıyallahu anh'ten gelmiş.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîflerin birincisinde diyor ki; Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîflerin birincisinde diyor ki;

"İnciyi köpeklerin ağızlarına atmayın! Fıkhı kast ediyor." "İnciyi köpeklerin ağızlarına atmayın! Fıkhı kast ediyor."

İkinci hadîs-i şerîf: "İnciyi domuzların ağzına atmayın!" İkinci hadîs-i şerîf:

"İnciyi domuzların ağzına atmayın!"

Birisinde "kopek" diye geçiyor, ikincisinde "domuz" diye geçiyor;Birisinde "kopek" diye geçiyor, ikincisinde "domuz" diye geçiyor; "Hınzırların ağzına atmayın!" Ya'ni'l-ilm. "İlmi kast ediyor." Bu ne demek? "Hınzırların ağzına atmayın!" Ya'ni'l-ilm. "İlmi kast ediyor."

Bu ne demek?

İnci insanın boynuna takılır, onu süsler, kıymetli bir şeydir. İnci insanın boynuna takılır, onu süsler, kıymetli bir şeydir. Onu köpeğin ağzına atarsan yazık etmiş olursun.Onu köpeğin ağzına atarsan yazık etmiş olursun. Domuzun ağzına atarsan yazık etmiş olursun, yersiz olmuş olur. Domuzun ağzına atarsan yazık etmiş olursun, yersiz olmuş olur. İlmi de ehil olmayan insana vermeyeceksin. İlmi de ehil olmayan insana vermeyeceksin.

"Tabiatı köpek gibi olan, alçak olan, iyi müslüman olmayan, "Tabiatı köpek gibi olan, alçak olan, iyi müslüman olmayan, ilmi yerli yerinde kullanacak bir ahlâk yapısına erişememiş, alçak tabiatlı kimseyeilmi yerli yerinde kullanacak bir ahlâk yapısına erişememiş, alçak tabiatlı kimseye ilim öğretmeyin!" demek istiyor Peygamber Efendimiz. Fıkıh ne demek? ilim öğretmeyin!" demek istiyor Peygamber Efendimiz.

Fıkıh ne demek?

Bizim buraya müsteşriklerin meşhurlarından bir tanesi, oryantalist alim,Bizim buraya müsteşriklerin meşhurlarından bir tanesi, oryantalist alim, Alman alimi gelmiş; kendisi Alman.Alman alimi gelmiş; kendisi Alman. Eskiden Beyazıt kütüphanesinde kütüphane müdürü olarak çalışan bir meşhur hoca varmış,Eskiden Beyazıt kütüphanesinde kütüphane müdürü olarak çalışan bir meşhur hoca varmış, Allah rahmet eylesin, "İsmail Saip Hoca" derler, bir meşhur kimse, hafızası çok kuvvetli bir alim kişi.Allah rahmet eylesin, "İsmail Saip Hoca" derler, bir meşhur kimse, hafızası çok kuvvetli bir alim kişi. Ona; "Bana ders ver." diye müracaat etmiş de vermemiş. Ona; "Bana ders ver." diye müracaat etmiş de vermemiş.

Avrupalı, İslâmî ilimleri öğrenmek için o hocaya müracaat ediyor, vermemiş. Avrupalı, İslâmî ilimleri öğrenmek için o hocaya müracaat ediyor, vermemiş. O zaman o Avrupalı da müslüman olmuş. Artık ne maksatla müslüman oldu, ne yaptı bilmiyoruz. O zaman o Avrupalı da müslüman olmuş. Artık ne maksatla müslüman oldu, ne yaptı bilmiyoruz.

Onun gibi "Reşer" diye birisi daha vardı, adı Oscar'dı;Onun gibi "Reşer" diye birisi daha vardı, adı Oscar'dı; o da müslüman olmuş, "Osman" adını almış. "Osman Reşer." Ben her ikisini de tanıdım.o da müslüman olmuş, "Osman" adını almış. "Osman Reşer." Ben her ikisini de tanıdım. Alman bunlar. Ama müslüman değilken ilmi vermemiş de müslüman olduğu zaman vermiş. Alman bunlar. Ama müslüman değilken ilmi vermemiş de müslüman olduğu zaman vermiş.

Adam ya sahte müslüman olduysa? Sahte Müslüman olduysa vebali kendisine ait olur, ötekisi kurtulur. Adam ya sahte müslüman olduysa?

Sahte Müslüman olduysa vebali kendisine ait olur, ötekisi kurtulur.
Ama nâehil insana ilmi vermemiş. Ama nâehil insana ilmi vermemiş.

Nâehil insana ilmi verdin mi bu ilmi istismar eder, kötüye kullanır, müslümanların aleyhine kullanırNâehil insana ilmi verdin mi bu ilmi istismar eder, kötüye kullanır, müslümanların aleyhine kullanır veyahut müslümanları birbirine düşürmekte kullanır veya tefrika çıkarmakta kullanırveyahut müslümanları birbirine düşürmekte kullanır veya tefrika çıkarmakta kullanır veya müslümanların imanını tereddüde düşürmekte kullanır. veya müslümanların imanını tereddüde düşürmekte kullanır.

Avrupalılar 13. asırdan itibaren bildiğimiz kadarıyla "oryantalizm" denilen şarkiyat ilimlerine Avrupalılar 13. asırdan itibaren bildiğimiz kadarıyla "oryantalizm" denilen şarkiyat ilimlerine ağırlık verdiler, eğildiler, İslâmî ilimleri incelemeye başladılar.ağırlık verdiler, eğildiler, İslâmî ilimleri incelemeye başladılar. Papaz kilisede İslâmî ilimleri inceledi. Arapça öğrendi, geldi. Bunları neden öğrendi? Papaz kilisede İslâmî ilimleri inceledi. Arapça öğrendi, geldi.

Bunları neden öğrendi?

Tefrika çıkarmak için, kötü maksatla. Evet, onların içinden insaflı olanlar, Tefrika çıkarmak için, kötü maksatla. Evet, onların içinden insaflı olanlar, İslâm'ın hak din olduğunu anlayıp da, İslâm'ı kabul edip Müslümanlığa girenler olduİslâm'ın hak din olduğunu anlayıp da, İslâm'ı kabul edip Müslümanlığa girenler oldu ama bir kısmı bu öğrendikleri ilimleri müslümanları birbirine düşürmekte ve imanlarındaama bir kısmı bu öğrendikleri ilimleri müslümanları birbirine düşürmekte ve imanlarında onları zaafa düşürmekte kullandılar. Mesela İtalya'da kilisenin desteği ileonları zaafa düşürmekte kullandılar.

Mesela İtalya'da kilisenin desteği ile
bir grup alim müşterek çalışma yaptılar, bir İslâm Tarihi! yazdılar.bir grup alim müşterek çalışma yaptılar, bir İslâm Tarihi! yazdılar. Tepeden tırnağa iftira dolu, yalan yanlış Annali Dell'Islam diye bir şey yazdılar,Tepeden tırnağa iftira dolu, yalan yanlış Annali Dell'Islam diye bir şey yazdılar, bunun yanlışlarını bizim Asım Köksal Hoca bunun yanlışlarını bizim Asım Köksal Hoca Reddiye diye iki üç parmak kalınlığında bir şeyde satır satır yazdı: Reddiye diye iki üç parmak kalınlığında bir şeyde satır satır yazdı:

"Bak şurada şöyle demiş yalan, burada böyle demiş tercemesi yanlış,"Bak şurada şöyle demiş yalan, burada böyle demiş tercemesi yanlış, şurada şöyle yazmış hatalı, burada böyle demiş kasıtlı,şurada şöyle yazmış hatalı, burada böyle demiş kasıtlı, şurada şöyle demiş öteki ifadesine zıt." diye tezatlarını vesairesini anlattı. şurada şöyle demiş öteki ifadesine zıt." diye tezatlarını vesairesini anlattı.

Ama muhterem kardeşlerim, Asım Köksal HocaAma muhterem kardeşlerim, Asım Köksal Hoca o Reddiye'yi, o eserin tercemesinden otuz kırk sene sonra yazabildi. o Reddiye'yi, o eserin tercemesinden otuz kırk sene sonra yazabildi. O arada bu eseri Hüseyin Cahit Yalçın hapisteyken İtalyanca'dan Osmalıca'ya terceme etti,O arada bu eseri Hüseyin Cahit Yalçın hapisteyken İtalyanca'dan Osmalıca'ya terceme etti, bezli gri renkli, on cilt takım halinde burada bedava dağıttılar, ucuz fiyatla dağıttılar.bezli gri renkli, on cilt takım halinde burada bedava dağıttılar, ucuz fiyatla dağıttılar. Osmanlı son devir münevveri onları okudular. Osmanlı son devir münevveri onları okudular.

Ciltli takım hâlinde İslâm tarihi kitabı, ama kim yazmış? Ciltli takım hâlinde İslâm tarihi kitabı, ama kim yazmış?

Papazlar grubu yazmış, farkında değil. Onu okudular.Papazlar grubu yazmış, farkında değil. Onu okudular. Kafalarından dinleri imanları gitti, dinsiz oldular, dine karşı oldular, dine cephe aldılar. Kafalarından dinleri imanları gitti, dinsiz oldular, dine karşı oldular, dine cephe aldılar. Genel müdürlerden, amirlerden, subaylardan, tıbbiyelilerden pek çok kimseyi böyle aldatmışlardır.Genel müdürlerden, amirlerden, subaylardan, tıbbiyelilerden pek çok kimseyi böyle aldatmışlardır. İftiralarla pek çok kimseyi yoldan çıkarmışlardır İftiralarla pek çok kimseyi yoldan çıkarmışlardır

O bakımdan ilmi nâehile vermemek lazım O bakımdan ilmi nâehile vermemek lazım çünkü kötüye kullanır veyahut istismar eder veyahut para kazanmakta kullanır.çünkü kötüye kullanır veyahut istismar eder veyahut para kazanmakta kullanır. Cebini, kesesini doldurmakta kullanır muhterem kardeşlerim! İlmi ehline vermek lazım.Cebini, kesesini doldurmakta kullanır muhterem kardeşlerim!

İlmi ehline vermek lazım.
Hangi adam takvâ sahibiyse, hangi adam iyi niyetliyse, güzel huyluysa,Hangi adam takvâ sahibiyse, hangi adam iyi niyetliyse, güzel huyluysa, hangi çocuk istidatlı, temiz terbiyeli, edepliyse onu destekleyelim, hakiki alim o olsun.hangi çocuk istidatlı, temiz terbiyeli, edepliyse onu destekleyelim, hakiki alim o olsun. Paraya tenezzül etmeyen, mevkiye, makam hırsına sahip olmayan, Paraya tenezzül etmeyen, mevkiye, makam hırsına sahip olmayan, onlara tamah edip de yanlış işler yapmayan alimler yetiştirelim. onlara tamah edip de yanlış işler yapmayan alimler yetiştirelim.

Ben bizim zengin kardeşlerimize diyorum ki;Ben bizim zengin kardeşlerimize diyorum ki; "Bak bu fakir şahıslar okuyorlar, ondan sonra işte 'Hoca hatim indirdi para aldı,"Bak bu fakir şahıslar okuyorlar, ondan sonra işte 'Hoca hatim indirdi para aldı, hoca mevlit okudu para aldı, hoca şunu yaptı şöyle oldu.' diye dedikodular yapıyorlar.hoca mevlit okudu para aldı, hoca şunu yaptı şöyle oldu.' diye dedikodular yapıyorlar. Siz zengin kardeşlerim, bir çocuğunuzu, en kabiliyetli çocuğunuzu din ilmine versin.Siz zengin kardeşlerim, bir çocuğunuzu, en kabiliyetli çocuğunuzu din ilmine versin. 'Çocuğum, para bakımından merak etme, ben sana araba alacağım, daire alacağım,'Çocuğum, para bakımından merak etme, ben sana araba alacağım, daire alacağım, her ay sana şu kadar maaş vereceğim, sen şu din ilmini sapasağlam öğren.' desin, teklifim bu." her ay sana şu kadar maaş vereceğim, sen şu din ilmini sapasağlam öğren.' desin, teklifim bu."

"Acaba bana para verecek mi?" diye bakmayan din alimleri olsun. "Acaba bana para verecek mi?" diye bakmayan din alimleri olsun. Hatta fukarayı gördüğü zaman kendisi para veren hocalar olsun. Hocalara çok iftira etmişler. Hatta fukarayı gördüğü zaman kendisi para veren hocalar olsun.

Hocalara çok iftira etmişler.

"Ölü gözünden yaş, imam evinden aş çıkmazmış!" "Ölü gözünden yaş, imam evinden aş çıkmazmış!"

Yalan! Allah razı olsun, her zaman gideriz, yemeklerini yeriz.Yalan! Allah razı olsun, her zaman gideriz, yemeklerini yeriz. Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin, bizim Zekai hocamız Hacı Bayram'daAllah razı olsun, Allah rahmet eylesin, bizim Zekai hocamız Hacı Bayram'da bir gün sabah namazını kıldık, kalktı, mihrapta, dedi ki; bir gün sabah namazını kıldık, kalktı, mihrapta, dedi ki; "Ey cemaat, kalkın hepinizi lokantaya davet ediyorum, görün bakalım"Ey cemaat, kalkın hepinizi lokantaya davet ediyorum, görün bakalım imam evinden aş çıkar mıymış çıkmaz mıymış, yürüyün!" imam evinden aş çıkar mıymış çıkmaz mıymış, yürüyün!"

Herkesi aldı, lokantaya götürdü, doyurdu. Çok cömert insandı, etrafa boyuna yardım yapardı. Herkesi aldı, lokantaya götürdü, doyurdu. Çok cömert insandı, etrafa boyuna yardım yapardı. Hocalara böyle iftira ediyorlar, gözden düşürüyorlar. Hocalara böyle iftira ediyorlar, gözden düşürüyorlar.

Arada her meslekten tek tük ters insan olabilir. Arada her meslekten tek tük ters insan olabilir.

"Öğretmenlerden ters insan var." diye öğretmenlik mesleğini mi düşürelim?"Öğretmenlerden ters insan var." diye öğretmenlik mesleğini mi düşürelim? "Askerlerden ters bir iki kişi var." diye bütün askerlik mesleğini mi düşürelim?"Askerlerden ters bir iki kişi var." diye bütün askerlik mesleğini mi düşürelim? "Tıbbiyelilerden biraz ters doktorlar var." diye bütün tıp mesleğini mi düşürelim?"Tıbbiyelilerden biraz ters doktorlar var." diye bütün tıp mesleğini mi düşürelim? Farz edelim polislerden bir iki rüşvet alan varsa bütün polis mesleğini mi karalayalım? Farz edelim polislerden bir iki rüşvet alan varsa bütün polis mesleğini mi karalayalım?

İyi misalleri alacağız, onları geliştireceğiz; "Bak, böyle kahramanlar var." diyeceğiz,İyi misalleri alacağız, onları geliştireceğiz; "Bak, böyle kahramanlar var." diyeceğiz, onların hatıralarını yaşatacağız. onların hatıralarını yaşatacağız.

Kötü her yerde olabilir, onu saklarız, kendimiz terbiye ederiz, düzeltiriz. Kötü her yerde olabilir, onu saklarız, kendimiz terbiye ederiz, düzeltiriz.

Ben diyorum ki müstağnî, kimsenin avcuna bakmayan tok gözlü alimler olsun.Ben diyorum ki müstağnî, kimsenin avcuna bakmayan tok gözlü alimler olsun. En zeki çocuklarımızı din alimi yetiştirelim.En zeki çocuklarımızı din alimi yetiştirelim. Avrupalı bir şahıs bunu söylemiş, sanıyorum Kanadalı Thomas Irving isimli müslüman kardeşimiz Avrupalı bir şahıs bunu söylemiş, sanıyorum Kanadalı Thomas Irving isimli müslüman kardeşimiz -veyahut bir başka şahıs olabilir.- Müslüman oldu, buraya da geldi, kendisiyle görüştük. -veyahut bir başka şahıs olabilir.-

Müslüman oldu, buraya da geldi, kendisiyle görüştük.

"Eskiden siz müslümanların arasından en zeki çocuklar din alimi oluyordu. "Eskiden siz müslümanların arasından en zeki çocuklar din alimi oluyordu. İmâm-ı Âzamlar, İmam Şafiiler vesaire. İmâm-ı Âzamlar, İmam Şafiiler vesaire. Bunlar zeka bakımından cemiyetin en üstün dehaları idi, en üstün kimselerdi. Bunlar zeka bakımından cemiyetin en üstün dehaları idi, en üstün kimselerdi. Şimdi ise sizin en zekileriniz doktor oluyor, mühendis oluyor. Şimdi ise sizin en zekileriniz doktor oluyor, mühendis oluyor. En zekileriniz başka mesleklere kayıyor; din ilminde puanı en aşağı olanlar kalıyor.En zekileriniz başka mesleklere kayıyor; din ilminde puanı en aşağı olanlar kalıyor. Ben o büyük dahi alimlerinizi okuyorum. Mesela İmam Şâtibî'yi okuyorum,Ben o büyük dahi alimlerinizi okuyorum. Mesela İmam Şâtibî'yi okuyorum, ne güzel şeyler yazmış, tavsiye ederim; onları siz de okuyun." diyor. ne güzel şeyler yazmış, tavsiye ederim; onları siz de okuyun." diyor.

Muhterem kardeşlerim! Eskiden olduğu gibi yine en zeki çocuklarımızı din alimi yetiştirelim.Muhterem kardeşlerim!

Eskiden olduğu gibi yine en zeki çocuklarımızı din alimi yetiştirelim.
En zengin aileler çocuklarını din alimi yetiştirsin ki hocaların üstünden bu lekeyi sildirelim.En zengin aileler çocuklarını din alimi yetiştirsin ki hocaların üstünden bu lekeyi sildirelim. Hocalara yapılan bu hakareti sildirelim.Hocalara yapılan bu hakareti sildirelim. O zeki insanlar, o paraları Allah yolunda kullanmayı da bilirler,O zeki insanlar, o paraları Allah yolunda kullanmayı da bilirler, İslâm'ı yaymakta kullanmayı da bilirler. İslâm'ı yaymakta kullanmayı da bilirler.

İnşaallah, inşaallah, incileri domuzların köpeklerin ağzına atmayalım. İnşaallah, inşaallah, incileri domuzların köpeklerin ağzına atmayalım. İncileri, inciye layık, elmasa layık, mücevhere layık, yüksek kaliteli insanlara verelim. İncileri, inciye layık, elmasa layık, mücevhere layık, yüksek kaliteli insanlara verelim.

Lâ tatruku'n-nisâe leylen ve fî lafzın ba'de salâti'l-ateme. Lâ tatruku'n-nisâe leylen ve fî lafzın ba'de salâti'l-ateme.

Bu hadîs-i şerîf de uzun bir seferden, uzun bir ayrılıktan sonra evine gelen zâtlarla ilgili.Bu hadîs-i şerîf de uzun bir seferden, uzun bir ayrılıktan sonra evine gelen zâtlarla ilgili. "Evinizin, kadınlarınızın kapısını geceleyin çalmayın." diyor. "Evinizin, kadınlarınızın kapısını geceleyin çalmayın." diyor.

Veyahut ba'de salâti'l-atemeti. "Yatsı namazından sonra çalmayın." buyuruyor. Veyahut ba'de salâti'l-atemeti. "Yatsı namazından sonra çalmayın." buyuruyor.

Bunun tabi çeşitli sebepleri var. Bir kere sen uzun zaman evde değildin, hanım kendisini salıverdi.Bunun tabi çeşitli sebepleri var. Bir kere sen uzun zaman evde değildin, hanım kendisini salıverdi. Ev belki düzenli değil, belki hanımın hazırlığı yok. Halbuki tertemiz, temiz pak olması lazım.Ev belki düzenli değil, belki hanımın hazırlığı yok. Halbuki tertemiz, temiz pak olması lazım. Hanımın kocasına süslenmesi gerekir. Erkeğin hanımına süslenmesi gerekir. Hanımın kocasına süslenmesi gerekir. Erkeğin hanımına süslenmesi gerekir.

Peygamber Efendimiz; "Saçlarınızı düzeltin, sakallarınızı düzeltin, koltuk altınızı temizleyin,Peygamber Efendimiz; "Saçlarınızı düzeltin, sakallarınızı düzeltin, koltuk altınızı temizleyin, vesairenizi temizleyin, tırnaklarınızı kesin, temiz olun, nazif olun, pak olun. vesairenizi temizleyin, tırnaklarınızı kesin, temiz olun, nazif olun, pak olun. Eski ümmetler böyle yapmadılar da çeşitli kötülükler çıktı." diyor. Eski ümmetler böyle yapmadılar da çeşitli kötülükler çıktı." diyor.

Erkek temiz pak olacak, dişleri de fırçalanmış olacak, ağzı da kokmayacak, güzel kokular da sürecek. Erkek temiz pak olacak, dişleri de fırçalanmış olacak, ağzı da kokmayacak, güzel kokular da sürecek. Kadın da temiz pak olacak. O akşam hiç haberi yok.Kadın da temiz pak olacak.

O akşam hiç haberi yok.
"Gafil durma misafir gelir, gafil durma ölüm gelir." derler; bizim oralarda bir tabir vardır."Gafil durma misafir gelir, gafil durma ölüm gelir." derler; bizim oralarda bir tabir vardır. Kadıncık gafil gafil dururken kapı tak tak çalınıyor.Kadıncık gafil gafil dururken kapı tak tak çalınıyor. Kocası gelmiş, ortalık derbeder, perişan, eşya bir tarafta, şey bir tarafta; iyi olmaz. Kocası gelmiş, ortalık derbeder, perişan, eşya bir tarafta, şey bir tarafta; iyi olmaz. Evin geçimi bakımından uygun olmuyor. Evin geçimi bakımından uygun olmuyor.

Veyahut sen geceleyin gelirsin, kapıyı çalarsın, şimdiki gibi her taraf elektrikle donanmış değil kiVeyahut sen geceleyin gelirsin, kapıyı çalarsın, şimdiki gibi her taraf elektrikle donanmış değil ki komşu dışarıdan bir kapı takırtısı duyar, ondan sonra bakar;komşu dışarıdan bir kapı takırtısı duyar, ondan sonra bakar; "Komşunun evine bir adam giriyor, yav bu adam seyahatteydi, bunun evine kim girdi?" der,"Komşunun evine bir adam giriyor, yav bu adam seyahatteydi, bunun evine kim girdi?" der, dedikodu olur, yanlış kanaat olabilir. dedikodu olur, yanlış kanaat olabilir.

Onun için "Gündüz aydınlığında, göz göre göre insan eve öyle gitmeli." diye,Onun için "Gündüz aydınlığında, göz göre göre insan eve öyle gitmeli." diye, Efendimiz'in içtimâi terbiyesi. Ne güzel şeyler tavsiye ediyor; Efendimiz'in içtimâi terbiyesi.

Ne güzel şeyler tavsiye ediyor;
"Çakıl taşı bile toplamış olsanız evinize hediye ile gidin." diyor."Çakıl taşı bile toplamış olsanız evinize hediye ile gidin." diyor. Hani yolda güzel taşlar filan olur. Eskiden bizim tuzlar olurdu. Hani yolda güzel taşlar filan olur. Eskiden bizim tuzlar olurdu. Gençler bilmezler, biz de yavaş yavaş ihtiyarladık artık, tam ihtiyarlarla arada, orta nesil olduk. Gençler bilmezler, biz de yavaş yavaş ihtiyarladık artık, tam ihtiyarlarla arada, orta nesil olduk.

Tuz taşı; yuvarlak, kaya tuzu, tak tak tak tak döversin; yemeğin tuzunu kendimiz döverdik. Tuz taşı; yuvarlak, kaya tuzu, tak tak tak tak döversin; yemeğin tuzunu kendimiz döverdik. Çocukken bize; "Hadi döv." derlerdi, döverdik.Çocukken bize; "Hadi döv." derlerdi, döverdik. Eskiden yuvarlak bir taş evde lazım olurdu; düz, yuvarlak bir taş. Eskiden yuvarlak bir taş evde lazım olurdu; düz, yuvarlak bir taş.

"Velev çakıl taşı, düz taş tarzında bile olsa eve bir hediye ile gidin." diyor Peygamber Efendimiz. "Velev çakıl taşı, düz taş tarzında bile olsa eve bir hediye ile gidin." diyor Peygamber Efendimiz.

Ne güzel bir şey; çünkü çoluk çocuk "Babam gelmiş." diye bakacak,Ne güzel bir şey; çünkü çoluk çocuk "Babam gelmiş." diye bakacak, senin elin kolun boş, moralleri bozulur.senin elin kolun boş, moralleri bozulur. Halbuki hediyeler al; "Sana şunu aldım, al sana şunu aldım." de. Halbuki hediyeler al; "Sana şunu aldım, al sana şunu aldım." de.

İkicik üçcük küçük şey de olsa gönlünü alacak şeylerle gitmek lazım.İkicik üçcük küçük şey de olsa gönlünü alacak şeylerle gitmek lazım. Efendimiz her bakımdan bizi yetiştiriyor.Efendimiz her bakımdan bizi yetiştiriyor. Her bakımdan, en ince tefarruata kadar dinimiz bizi edepli, ârif, zarif,Her bakımdan, en ince tefarruata kadar dinimiz bizi edepli, ârif, zarif, kâmil, hoş halli, hoş sohbet, tatlı dilli insanlar hâline getiriyor. kâmil, hoş halli, hoş sohbet, tatlı dilli insanlar hâline getiriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi Allah'ın emirlerini bilenlerden eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi Allah'ın emirlerini bilenlerden eylesin. Dinimizin ahkâmına âşina eylesin. O güzel edepler ile bizleri müteeddib eylesin.Dinimizin ahkâmına âşina eylesin. O güzel edepler ile bizleri müteeddib eylesin. Ârif, kâmil, velî, matlub, makbul kullar olmayı cümlemize nasip eylesin. Ârif, kâmil, velî, matlub, makbul kullar olmayı cümlemize nasip eylesin.

Huzur-u âlîsine sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmaya sizleri ve bizleri muvaffak eylesin. Huzur-u âlîsine sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmaya sizleri ve bizleri muvaffak eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2