Namaz Vakitleri
İstanbul
27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

İbrâhim As’ın İmtihan Edilmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Ramazan 1420 / 04.01.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

Ramazanınız'ın günleri güzel geçsin, sonucu çok hayırlı, bereketli olsun. Ramazanınız'ın günleri güzel geçsin, sonucu çok hayırlı, bereketli olsun. Cenâb-ı Hak Kadir gecenizi ihyâ etmeyi nasip eylesin.Cenâb-ı Hak Kadir gecenizi ihyâ etmeyi nasip eylesin. Nice nice Ramazanlar'a, mübarek gecelere, gündüzlere, günlere, zamanlara mutlulukla eriştirsin.Nice nice Ramazanlar'a, mübarek gecelere, gündüzlere, günlere, zamanlara mutlulukla eriştirsin. Ümmet-i Muhammed kardeşlerimizi de, dünyanın her yerinde yaşayan kardeşlerimizi de dertlerden, Ümmet-i Muhammed kardeşlerimizi de, dünyanın her yerinde yaşayan kardeşlerimizi de dertlerden, sıkıntılardan kurtarsın, başarılara ulaştırsın, onları da aziz ve bahtiyar eylesin.sıkıntılardan kurtarsın, başarılara ulaştırsın, onları da aziz ve bahtiyar eylesin. Onlara da dünya ve âhiretin hayırlarını temenni ederiz, dileriz, Rabbimiz ihsan eylesin. Onlara da dünya ve âhiretin hayırlarını temenni ederiz, dileriz, Rabbimiz ihsan eylesin.

Bugünkü sohbetimde Kur'ân-ı Kerîm'in Bakara sûre-i şerîfesininBugünkü sohbetimde Kur'ân-ı Kerîm'in Bakara sûre-i şerîfesinin 124. âyet-i kerîmesi üzerinde konuşmamı yapmak istiyorum. Âyet-i kerîmeyi okuyalım. 124. âyet-i kerîmesi üzerinde konuşmamı yapmak istiyorum. Âyet-i kerîmeyi okuyalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm Ve izi'btelâ İbrâhîme rabbuhû bi-kelimâtin Bismillâhirrahmânirrahîm

Ve izi'btelâ İbrâhîme rabbuhû bi-kelimâtin
fe-etemmehünne kâle innî câilüke li'n-nâsi imâmen kâle ve min zürriyetî kâle lâ yenâlu ahdi'z-zâlimîn. fe-etemmehünne kâle innî câilüke li'n-nâsi imâmen kâle ve min zürriyetî kâle lâ yenâlu ahdi'z-zâlimîn.

Sadaka'llâhu'l-azîm. İbrahim aleyhisselam, Peygamber Efendimiz'in ecdâdından,Sadaka'llâhu'l-azîm.

İbrahim aleyhisselam, Peygamber Efendimiz'in ecdâdından,
Allah'ın ulu'l-azm, büyük şânı olan, itibarı olan mübarek kullarından, peygamberlerinden. Allah'ın ulu'l-azm, büyük şânı olan, itibarı olan mübarek kullarından, peygamberlerinden. İbrahim aleyhisselam öyle bir zât-ı celîl ki hem yahudilerin de ecdâdı olduğu için İbrahim aleyhisselam öyle bir zât-ı celîl ki hem yahudilerin de ecdâdı olduğu için onlar da hürmet eder, hem hıristiyanlar da hürmet eder.onlar da hürmet eder, hem hıristiyanlar da hürmet eder. Onlar -Avrupalılar- İbrahim'e Abraham diyorlar; yakın, benziyor, anlaşılmayacak gibi değil.Onlar -Avrupalılar- İbrahim'e Abraham diyorlar; yakın, benziyor, anlaşılmayacak gibi değil. Araplar'ı da, müslümanları da, bütün eski kendilerine kitap indirilmiş ehli kitâbeyn,Araplar'ı da, müslümanları da, bütün eski kendilerine kitap indirilmiş ehli kitâbeyn, Tevrat ve İncil ahâlisini de saygısı kuşatan, herkesin saygı duyduğu çok mübarek bir büyük zât... Tevrat ve İncil ahâlisini de saygısı kuşatan, herkesin saygı duyduğu çok mübarek bir büyük zât...

İbrahim tabii onların kendi dillerinden bir isim. İbrahim tabii onların kendi dillerinden bir isim. Deniliyor ki; "Bu, Ebun Râhimun demek." Râhim, "merhamet eden" demek.Deniliyor ki; "Bu, Ebun Râhimun demek." Râhim, "merhamet eden" demek. Ebun Râhimun. Eb de "baba" demek. Ebun Râhimun. Eb de "baba" demek. Arapçasını söylüyorum; "merhamet edici olan baba,Arapçasını söylüyorum; "merhamet edici olan baba, babacan, merhametli kişi" mânasına geliyormuş, diye rivayetler var.babacan, merhametli kişi" mânasına geliyormuş, diye rivayetler var. Çünkü zaten İbranice, Süryanice, Arapça kardeş diller, kelimeleri birbirine benzer.Çünkü zaten İbranice, Süryanice, Arapça kardeş diller, kelimeleri birbirine benzer. Mesela selam diyoruz Arapça'da; İbranîler, yahudiler de şalom diyor. Yakın kelimeler... Mesela selam diyoruz Arapça'da; İbranîler, yahudiler de şalom diyor. Yakın kelimeler... Belli oluyor ki akraba, kökeni, ecdattan gelişinin aynı olduğu anlaşılıyor. Belli oluyor ki akraba, kökeni, ecdattan gelişinin aynı olduğu anlaşılıyor.

İbrahim aleyhisselam yahudilerin ve hıristiyanların da saygı duyduğu bir kimse olduğu için,İbrahim aleyhisselam yahudilerin ve hıristiyanların da saygı duyduğu bir kimse olduğu için, Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri onunla ilgili bilgileri Peygamber Efendimiz'e vahyediyor;Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri onunla ilgili bilgileri Peygamber Efendimiz'e vahyediyor; "Onu etrafındaki yahudi kabilelerine, hıristiyanlara anlatsın bu âyetleri..." diye,"Onu etrafındaki yahudi kabilelerine, hıristiyanlara anlatsın bu âyetleri..." diye, İbrahim aleyhisselâm'ın şerefini bilip, onu sevip, ona müntesip olup, İbrahim aleyhisselâm'ın şerefini bilip, onu sevip, ona müntesip olup, 'Biz onun yolundayız, ona bağlıyız.' diyenleri ikaz etmek için.'Biz onun yolundayız, ona bağlıyız.' diyenleri ikaz etmek için. "Sizin de sevdiğiniz İbrahim aleyhisselam böyle idi, ona göre siz de hizaya gelin." demek. "Sizin de sevdiğiniz İbrahim aleyhisselam böyle idi, ona göre siz de hizaya gelin." demek.

İz kelimesi, dal'a benzeyen ze ile, yani peltek ze ile. İngilizcesi t-h, yani 'th' harfi.İz kelimesi, dal'a benzeyen ze ile, yani peltek ze ile. İngilizcesi t-h, yani 'th' harfi. This kelimesindeki th harfi işte bu sesi verir. Türkçe'de bu ses yok.This kelimesindeki th harfi işte bu sesi verir. Türkçe'de bu ses yok. Ama Kur'an okuyan, öğrenen insanlar bu sesi teallüm ederler.Ama Kur'an okuyan, öğrenen insanlar bu sesi teallüm ederler. Çünkü Arapça'da üç tane ze var, bunların hepsini ayırması lazım.Çünkü Arapça'da üç tane ze var, bunların hepsini ayırması lazım. Bir bu peltek ze var, bir re'nin noktalısı olan keskin ze var, Bir bu peltek ze var, bir re'nin noktalısı olan keskin ze var, bir de tı'ya benzeyen zı, za dediğimiz kalın ze var.bir de tı'ya benzeyen zı, za dediğimiz kalın ze var. Bunların telaffuzlarını ayırması lazım ki Kur'an'ı okuduğu zaman anlaşılsın.Bunların telaffuzlarını ayırması lazım ki Kur'an'ı okuduğu zaman anlaşılsın. Bu harflerin ha'yı, hı'yı, he'yi ayırmazsa; peltek se'yi, sin'i, sad'ı ayırmazsa;Bu harflerin ha'yı, hı'yı, he'yi ayırmazsa; peltek se'yi, sin'i, sad'ı ayırmazsa; zel'i, ze'yi zı'yı ayırmazsa, o zaman Kur'ân-ı Kerîm'i doğru okuyamamış olur. zel'i, ze'yi zı'yı ayırmazsa, o zaman Kur'ân-ı Kerîm'i doğru okuyamamış olur. Hatta mânalar değişir, çünkü harfler farklı...Hatta mânalar değişir, çünkü harfler farklı... Türkçe'de de birbirine yakın harfler var; ama birisi yerine ötekisi kullanılmıyor.Türkçe'de de birbirine yakın harfler var; ama birisi yerine ötekisi kullanılmıyor. Mesela 'ı' harfi ile 'i' harfi yakın, ı-i. Ama "kır" dersek başka mâna oluyor, onun yerine 'i'yi kullanırsak,Mesela 'ı' harfi ile 'i' harfi yakın, ı-i. Ama "kır" dersek başka mâna oluyor, onun yerine 'i'yi kullanırsak, "kir" dersek başka mâna oluyor. İşte bir nokta farkı ama mâna değişiyor. "kir" dersek başka mâna oluyor. İşte bir nokta farkı ama mâna değişiyor.

Bunları kardeşlerimiz çocuklarına, hanımlarına, ailelerine, kendilerine güzelce öğretmeli.Bunları kardeşlerimiz çocuklarına, hanımlarına, ailelerine, kendilerine güzelce öğretmeli. "Bak bu dilin harfleri böyledir, telaffuzu farklıdır...""Bak bu dilin harfleri böyledir, telaffuzu farklıdır..." Her dilde böyle bizim Türkçemiz'deki o harfin telaffuz ediliş şekline benzemeyen farklılıklar vardır.Her dilde böyle bizim Türkçemiz'deki o harfin telaffuz ediliş şekline benzemeyen farklılıklar vardır. İngilizce'de mesela Türkçe'de olmayan peltek se sesi vardır, miss kelimesinde, third kelimesinde olduğu gibi.İngilizce'de mesela Türkçe'de olmayan peltek se sesi vardır, miss kelimesinde, third kelimesinde olduğu gibi. Peltek ze sesi vardır ama Türkçe'de yok.Peltek ze sesi vardır ama Türkçe'de yok. Buna mukabil Türkçe'deki bazı seslerde başka dillerde yok. Bunları bilelim. Buna mukabil Türkçe'deki bazı seslerde başka dillerde yok. Bunları bilelim.

Bu iz, peltek ze ile; "Hani hatırla, hatırına getir, neydi o günler, Bu iz, peltek ze ile; "Hani hatırla, hatırına getir, neydi o günler, şöyle bir hafızanı yokla da o geçmiş olayları bir düşün..." gibi kullanılan bir edattır. şöyle bir hafızanı yokla da o geçmiş olayları bir düşün..." gibi kullanılan bir edattır. Mâzide olan bir şeyi hatırlayıp yâda getirmek, tekrar düşünmek,Mâzide olan bir şeyi hatırlayıp yâda getirmek, tekrar düşünmek, ortaya koymak gerektiği zaman bu kelimeyi kullanırlar. "Hani olmuştu ya, öyle..." gibi. ortaya koymak gerektiği zaman bu kelimeyi kullanırlar. "Hani olmuştu ya, öyle..." gibi.

Ve izi'btelâ İbrâhîme rabbuhû. "Hani İbrahim'i Mevlâsı, Rabbi imtihan etmişti..." Ve izi'btelâ İbrâhîme rabbuhû. "Hani İbrahim'i Mevlâsı, Rabbi imtihan etmişti..."

İbtelâ burada mâzi fiili. İbtelâ-yebtelî-ibtilâen ne demek? "Tecrübe ve imtihan etmek." demek. İbtelâ burada mâzi fiili. İbtelâ-yebtelî-ibtilâen ne demek?

"Tecrübe ve imtihan etmek." demek.

Belâ da Arapça'da bu fiilin kökü, -bu iftial bâbı- o da "imtihan" mânasına geliyor. Belâ da Arapça'da bu fiilin kökü, -bu iftial bâbı- o da "imtihan" mânasına geliyor. "Tecrübe etmek, denemek, sınamak ve imtihan etmek" mânasına geliyor. "Tecrübe etmek, denemek, sınamak ve imtihan etmek" mânasına geliyor. Türkçe'de de Arapça'da da aynı kelimenin başka yan mânaları vardır. Türkçe'de de Arapça'da da aynı kelimenin başka yan mânaları vardır.

Fakültede okurken bizim bir Alman profesörümüz vardı, bir gerçeği bize söylerdi, söylemişti. Fakültede okurken bizim bir Alman profesörümüz vardı, bir gerçeği bize söylerdi, söylemişti. Benim de dikkatimi çekmişti. Benim de dikkatimi çekmişti. Ben zaten lügatleri çok severdim, kendimde başka talebelerde olmayan lügatler -Allah nasip etmişti- bulunurdu.Ben zaten lügatleri çok severdim, kendimde başka talebelerde olmayan lügatler -Allah nasip etmişti- bulunurdu. Hiç kimsenin bulamadığı kelimeleri bulurdum.Hiç kimsenin bulamadığı kelimeleri bulurdum. Lisedeyken de İngilizce lügatlerin güzellerini ağabeyimler almışlardı, onlardan istifade etmiştim.Lisedeyken de İngilizce lügatlerin güzellerini ağabeyimler almışlardı, onlardan istifade etmiştim. Yabancı dil öğrenecek kardeşlerimize de bu bir nasihat olsun:Yabancı dil öğrenecek kardeşlerimize de bu bir nasihat olsun: Her dilde aynı, tek kelimenin çeşitli mânaları olur. Mesela "yüz" kelimesini düşünelim. Yüz ne demek? Her dilde aynı, tek kelimenin çeşitli mânaları olur. Mesela "yüz" kelimesini düşünelim. Yüz ne demek?

Bir kere rakam olarak, "99'dan sonra gelen rakam" demek, bir. Bir kere rakam olarak, "99'dan sonra gelen rakam" demek, bir. Sonra, rakam olmazsa "insanın çehresi" demek. "Yüzüm kıpkırmızı oldu." O da yüz, o da yüz. Sonra, rakam olmazsa "insanın çehresi" demek. "Yüzüm kıpkırmızı oldu." O da yüz, o da yüz. Aynı harflerle yazılıyor ama anlam değişik. Eğer fiil olursa yüz, emir oluyor. Ne demek? Aynı harflerle yazılıyor ama anlam değişik. Eğer fiil olursa yüz, emir oluyor. Ne demek?

"Denize atla, orada suyun üstünde durmak ve gitmek için çırpın." mânasına. "Denizde yüzmek" diyoruz. "Denize atla, orada suyun üstünde durmak ve gitmek için çırpın." mânasına. "Denizde yüzmek" diyoruz. Başka? Yine fiil olarak başka bir mânası da var:Başka?

Yine fiil olarak başka bir mânası da var:
"Koyunu yüz." dediğimiz zaman da mânası "Derisini soy." demek. "Soymak" mânasına da geliyor. "Koyunu yüz." dediğimiz zaman da mânası "Derisini soy." demek. "Soymak" mânasına da geliyor.

Demek ki bir "yüz" kelimesinin Türkçe'de, -misal olsun diye söyledik- Demek ki bir "yüz" kelimesinin Türkçe'de, -misal olsun diye söyledik- aynı harflerle olduğu halde ikisi fiil, ikisi isim olarak dört ayrı mânası var. Bütün dillerde böyledir. aynı harflerle olduğu halde ikisi fiil, ikisi isim olarak dört ayrı mânası var. Bütün dillerde böyledir. Onun için, iyi lügatlerde bir kelimenin mânaları verilirken ya mânalarının arasına nokta konulur,Onun için, iyi lügatlerde bir kelimenin mânaları verilirken ya mânalarının arasına nokta konulur, ya da rakam verilir; "Birinci mânası bu, ikinci mânası bu, üçüncü mânası bu, dördüncü mânası bu..." diye. ya da rakam verilir; "Birinci mânası bu, ikinci mânası bu, üçüncü mânası bu, dördüncü mânası bu..." diye.

Bizim Alman müsteşrik, yani oryantalist profesör;Bizim Alman müsteşrik, yani oryantalist profesör; Arapça, Farsça vesairede mâhir olan, uluslar arası şöhreti olan bir profesörümüz vardı, Helmut Ritter diye.Arapça, Farsça vesairede mâhir olan, uluslar arası şöhreti olan bir profesörümüz vardı, Helmut Ritter diye. Şarkiyat yani oryantalizm sahasında Avrupalılar'ın hepsi bilir.Şarkiyat yani oryantalizm sahasında Avrupalılar'ın hepsi bilir. Araplar, İslâm, İranlılar, Türkler vesaire ile ilgili ilimlere "oryantalizm" deniliyor. Araplar, İslâm, İranlılar, Türkler vesaire ile ilgili ilimlere "oryantalizm" deniliyor. Bunlarla uğraşan kimselere "oryantalist" deniliyor. Akıllar hemen 'oryantalist dans'a gitmesin.Bunlarla uğraşan kimselere "oryantalist" deniliyor. Akıllar hemen 'oryantalist dans'a gitmesin. Tabii o da var, işte maalesef o da "oraya ait dans" demek oluyor. Tabii o da var, işte maalesef o da "oraya ait dans" demek oluyor.

Bir de bu hocayı anlatırken bir şey de söyleyeyim. Bu Alman'dı, ismi Helmut, soyadı Ritter. Bir de bu hocayı anlatırken bir şey de söyleyeyim. Bu Alman'dı, ismi Helmut, soyadı Ritter. Uluslararası bir şöhret. Derste demişti ki; "Ben Şâfiî mezhebindenim. Uluslararası bir şöhret. Derste demişti ki;

"Ben Şâfiî mezhebindenim.
Yani müslüman oldum, Şâfiî mezhebindenim. Çünkü hocam İsmail Saib Sencer Şâfiî idi.' Yani müslüman oldum, Şâfiî mezhebindenim. Çünkü hocam İsmail Saib Sencer Şâfiî idi.'

Biz de yerimizden hoplamıştık. Biz onun bu durumunu bilmiyorduk. Biz de yerimizden hoplamıştık. Biz onun bu durumunu bilmiyorduk. O da bizim şaşırdığımızı gözucuyla fark etmişti. O da bizim şaşırdığımızı gözucuyla fark etmişti. İsmail Saib Hoca Beyazıt kütüphanesinin meşhur, allâme müdürü.İsmail Saib Hoca Beyazıt kütüphanesinin meşhur, allâme müdürü. İsmail Saib Sencer, eserleri çok, tanınmış bir kimse. Ondan ders okumuşlar. İsmail Saib Sencer, eserleri çok, tanınmış bir kimse. Ondan ders okumuşlar. O kendisi Şâfiî olduğundan bu Almanlar'a da [etki etmiş.] O kendisi Şâfiî olduğundan bu Almanlar'a da [etki etmiş.] İki Alman; Ritter hocamız ile bir de Oscar Reşar diye bir başka Alman vardı.İki Alman; Ritter hocamız ile bir de Oscar Reşar diye bir başka Alman vardı. Onlar işte "Arapça öğrenelim." diye İsmail Saib Hoca'nın önüne gitmişler, diz çökmüşler,Onlar işte "Arapça öğrenelim." diye İsmail Saib Hoca'nın önüne gitmişler, diz çökmüşler, ikisini müslüman etmiş. Oscar, Osman adını almış. O İslâm araştırmalarında çalışırdı, aşağıda.ikisini müslüman etmiş. Oscar, Osman adını almış. O İslâm araştırmalarında çalışırdı, aşağıda. Adını Osman diye değiştirmişti, "Oscar" demezdi. Bu ikisi de Şâfiî olmuşlar.Adını Osman diye değiştirmişti, "Oscar" demezdi. Bu ikisi de Şâfiî olmuşlar. Bizim hoca bana kendisi söylemişti. Artık imanını gerçekten yaptıysa Bizim hoca bana kendisi söylemişti.

Artık imanını gerçekten yaptıysa
orasına biz karışmayız. Art niyetle mi yaptı, bilmiyoruz.orasına biz karışmayız. Art niyetle mi yaptı, bilmiyoruz. Ama ülkemizde uzun yıllar fakültede hocalık yaptı, neşriyat yaptı, Oriens mecmuasını neşretti,Ama ülkemizde uzun yıllar fakültede hocalık yaptı, neşriyat yaptı, Oriens mecmuasını neşretti, bilimsel araştırmalar yaptı. Bir büyük, meşhur kimse. O derdi ki; bilimsel araştırmalar yaptı. Bir büyük, meşhur kimse.

O derdi ki;

"Bir dili çalışan talebe bilmediği bir kelime olunca lügati açar. "Bir dili çalışan talebe bilmediği bir kelime olunca lügati açar. Tabii lügatte de bir kelimenin karşısında birkaç mâna olabilir, tek mâna olmaz. -Demin misalde de dediğim gibi.Tabii lügatte de bir kelimenin karşısında birkaç mâna olabilir, tek mâna olmaz. -Demin misalde de dediğim gibi. İşin gülünecek tarafı şurası:- Talebe de gider en ters mânayı seçer.İşin gülünecek tarafı şurası:- Talebe de gider en ters mânayı seçer. Hiç o cümlede kullanılmayan mânasını tercih eder." Hiç o cümlede kullanılmayan mânasını tercih eder."

Demek ki dil öğrenen kardeşlerimiz inşaallah Arapça da öğrenirler. Demek ki dil öğrenen kardeşlerimiz inşaallah Arapça da öğrenirler. Çünkü Arapça'yı öğrenmek lazım. Birkaç yönden öğrenmek lazım. En baştaki sebep nedir? Çünkü Arapça'yı öğrenmek lazım. Birkaç yönden öğrenmek lazım. En baştaki sebep nedir?

Arapça bizim ana dilimizdir. Arapça bizim ana dilimizdir.

Şimdi tabii benim bu şakamı, latifemi daha önce duymayanlar şaşıracaklar;Şimdi tabii benim bu şakamı, latifemi daha önce duymayanlar şaşıracaklar; "Bizim ana dilimiz Türkçe değil mi?" diyecekler. Tabii bir bakıma Türkçe de, Arapça da ana dilimiz. "Bizim ana dilimiz Türkçe değil mi?" diyecekler. Tabii bir bakıma Türkçe de, Arapça da ana dilimiz. O nereden oluyor? Şuradan oluyor: Peygamber Efendimiz'in hanımları, eşleri mü'minlerin annesidir. O nereden oluyor?

Şuradan oluyor: Peygamber Efendimiz'in hanımları, eşleri mü'minlerin annesidir.
Kur'ân-ı Kerîm böyle diyor. ezvâcuhû ümmehâtühüm.Kur'ân-ı Kerîm böyle diyor. ezvâcuhû ümmehâtühüm. "Resûlullah'ın hanımları sizin validelerinizdir." "Âişe anamız, Hatice anamız" diyoruz;"Resûlullah'ın hanımları sizin validelerinizdir." "Âişe anamız, Hatice anamız" diyoruz; "Hatice validemiz, Âişe validemiz" diyoruz. Tabii onlar da Arapça konuşuyorlardı. "Hatice validemiz, Âişe validemiz" diyoruz. Tabii onlar da Arapça konuşuyorlardı. O zaman o annelerimizin dili olduğu için Arapça da bizim yine bir ana dilimiz oluyor, dinî ana dilimiz oluyor.O zaman o annelerimizin dili olduğu için Arapça da bizim yine bir ana dilimiz oluyor, dinî ana dilimiz oluyor. Buradan Arapça'yı öğrenmemiz lazım. İki; Kur'ân-ı Kerîm Arapça'dır.Buradan Arapça'yı öğrenmemiz lazım.

İki; Kur'ân-ı Kerîm Arapça'dır.
Kur'ân-ı Kerîm'i tam anlamak, keyfine, zevkine varmak, aşk ile, şevk ile, haz ile, Kur'ân-ı Kerîm'i tam anlamak, keyfine, zevkine varmak, aşk ile, şevk ile, haz ile, huşû ve hudû ile okumak için, istifade etmek için Arapça lazım.huşû ve hudû ile okumak için, istifade etmek için Arapça lazım. Arapça anahtar, bu mânalar hazinesi o anahtarla açılacak. Arapça anahtar, bu mânalar hazinesi o anahtarla açılacak.

Onun için, hepinize Arapça öğrenmeyi hararetle tavsiye ediyorum! Onun için, hepinize Arapça öğrenmeyi hararetle tavsiye ediyorum! Kur'ân-ı Kerîm Arapça olduğu için, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Arapça konuştuğu içinKur'ân-ı Kerîm Arapça olduğu için, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Arapça konuştuğu için ve hadîs-i şerîflerin hepsi Arapça olduğu için...ve hadîs-i şerîflerin hepsi Arapça olduğu için... Hadîs-i şerîfler âlemi de bir ayrı hazine, onu da öğrenmek için başlı başına Arapça öğrenmek gerekirdi, Hadîs-i şerîfler âlemi de bir ayrı hazine, onu da öğrenmek için başlı başına Arapça öğrenmek gerekirdi, başka hiçbir sebep olmasa bile… Peygamber Efendimiz'i iyi tanımak için Arapça öğrenmek lazım.başka hiçbir sebep olmasa bile… Peygamber Efendimiz'i iyi tanımak için Arapça öğrenmek lazım. Kur'ân-ı Kerîm'i iyi bellemek ve öğrenmek, açıklamalarını kavramak için Arapça bilmek lazım. Başka? Kur'ân-ı Kerîm'i iyi bellemek ve öğrenmek, açıklamalarını kavramak için Arapça bilmek lazım.

Başka?

Komşularımızdan kaç tane ülke [arapça konuşuyor.] Komşularımızdan kaç tane ülke [arapça konuşuyor.] Ve bir zamanlar aynı çatı altında aynı devletin mensupları olarakVe bir zamanlar aynı çatı altında aynı devletin mensupları olarak yaşadığımız nice bölgelerin ahâlisi Arapça konuşuyor.yaşadığımız nice bölgelerin ahâlisi Arapça konuşuyor. İşte Suriye, işte Ürdün, işte Lübnan, işte Hicaz, işte Mısır,İşte Suriye, işte Ürdün, işte Lübnan, işte Hicaz, işte Mısır, işte Irak, işte Kuveyt, Bahreyn, Katar, Yemen…işte Irak, işte Kuveyt, Bahreyn, Katar, Yemen… Yemen'e az mı mücahit gönderdik? Yemen'e gidenler gelmiyor.Yemen'e az mı mücahit gönderdik? Yemen'e gidenler gelmiyor. Son devirde Yemen illerine askerliğe gidenlerin maceraları... Son devirde Yemen illerine askerliğe gidenlerin maceraları... Hicaz demiryolu macerası, Medine-i Münevvere'nin müdafaası macerası... Tarih çok önemli!Hicaz demiryolu macerası, Medine-i Münevvere'nin müdafaası macerası... Tarih çok önemli! Tarihi de çok iyi okumamız lazım. Tarihi de çok iyi okumamız lazım. Sonra, uzun zaman bizimle bulunmuş olan Cezayir, Barbaros Hayrettin'in gittiği,Sonra, uzun zaman bizimle bulunmuş olan Cezayir, Barbaros Hayrettin'in gittiği, üs kurduğu Cezayir, Tunus, Libya, Fas'a kadar, tâ Tanca limanına kadar, hepüs kurduğu Cezayir, Tunus, Libya, Fas'a kadar, tâ Tanca limanına kadar, hep [Arapça] konuşuyor.[Arapça] konuşuyor. Onları da bırakalım; ülkemizin bir bölümünde, Güneydoğu Anadolu'da Arapça konuşan, Antakya'da,Onları da bırakalım; ülkemizin bir bölümünde, Güneydoğu Anadolu'da Arapça konuşan, Antakya'da, Tarsus'ta Arapça konuşan kardeşlerimiz var.Tarsus'ta Arapça konuşan kardeşlerimiz var. Türkiye sınırları içinde ama evlerinde ana dilleri Arapça. Binâenaleyh, o yönden de öğrenmemiz lazım. Türkiye sınırları içinde ama evlerinde ana dilleri Arapça. Binâenaleyh, o yönden de öğrenmemiz lazım.

Tarihimizi anlamak için, kültürümüzü -"kültür" demeyecektik, harsımızı, medeniyetimizi- Tarihimizi anlamak için, kültürümüzü -"kültür" demeyecektik, harsımızı, medeniyetimizi- örfümüzü, âdetimizi anlamak için Arapça lazım.örfümüzü, âdetimizi anlamak için Arapça lazım. Arapça muazzam hazinelerin, binlerce hazinenin hepsinin kapısını açan bir master key...Arapça muazzam hazinelerin, binlerce hazinenin hepsinin kapısını açan bir master key... Şimdi birçok otelde mesela 200 tane kapı oluyorŞimdi birçok otelde mesela 200 tane kapı oluyor ama otelin yöneticisinde bir anahtar oluyor, bütün kapıları açıyor. ama otelin yöneticisinde bir anahtar oluyor, bütün kapıları açıyor. Öteki tek tek kapıların anahtarları öbür kapıları açmıyorÖteki tek tek kapıların anahtarları öbür kapıları açmıyor ama bu ana anahtar hangi deliğe soksa o kapıyı açabiliyor.ama bu ana anahtar hangi deliğe soksa o kapıyı açabiliyor. Arapça da öyle bir ana anahtar, master key.Arapça da öyle bir ana anahtar, master key. Biraz şimdi biz burada Avustralya'da bulunduğumuz içinBiraz şimdi biz burada Avustralya'da bulunduğumuz için İngilizce'yle de fazlaca haşır neşir olmaya başladık. Hep İngilizce kelimeler, misaller karşımıza geliyor.İngilizce'yle de fazlaca haşır neşir olmaya başladık. Hep İngilizce kelimeler, misaller karşımıza geliyor. Arapça'yı öğrenmek lazım. İbtelâ, ibtilâ birkaç mânaya gelir.Arapça'yı öğrenmek lazım.

İbtelâ, ibtilâ birkaç mânaya gelir.
Bir "imtihan etmek, sınamak, denemek" mânasına; Bir "imtihan etmek, sınamak, denemek" mânasına; bir de "hastalık, hastalığa tutulmak, müptela olmak" mânasına gelir.bir de "hastalık, hastalığa tutulmak, müptela olmak" mânasına gelir. Tabii hastalık da bir çeşit imtihandır, oradan gelmiş mâna.Tabii hastalık da bir çeşit imtihandır, oradan gelmiş mâna. Ama o ikinci mâna aynı bir mâna olmuş oluyor.Ama o ikinci mâna aynı bir mâna olmuş oluyor. "Falanca filanca hastalığa müptela oldu." "Tutuldu, hasta oldu." demek. Bela da öyle."Falanca filanca hastalığa müptela oldu." "Tutuldu, hasta oldu." demek. Bela da öyle. Bela hem "imtihan" mânasına geliyor hem de "insana musallat olan, canını sıkan olay" mânasına geliyor. Bela hem "imtihan" mânasına geliyor hem de "insana musallat olan, canını sıkan olay" mânasına geliyor. Burada "imtihan, sınamak" mânasına… Burada "imtihan, sınamak" mânasına…

"Hani İbrahim'i Rabbi sınamıştı ya tarihte, mâzide, onu hatırla ve hatırlat."Hani İbrahim'i Rabbi sınamıştı ya tarihte, mâzide, onu hatırla ve hatırlat. O senin etrafında muhatabın olan ehli kitâba, müşriklere, kabilelere onları hatırlat ey Resûlüm." O senin etrafında muhatabın olan ehli kitâba, müşriklere, kabilelere onları hatırlat ey Resûlüm."

İbtelâ fiil. Bu fiilin tümleci yani mef'ûlu bih'i, düz tümleci İbrahim. "İbrahim'i imtihan etmiştir." İbtelâ fiil. Bu fiilin tümleci yani mef'ûlu bih'i, düz tümleci İbrahim.

"İbrahim'i imtihan etmiştir."

Kim? Rabbuhû fail yani özne, fiilin fâili. Kim?

Rabbuhû fail yani özne, fiilin fâili.

Rabbuhû. Rab, Rabbü'l-âlemîn kelimesinin izahında söylemiştik, geniş anlamlı bir kelime;Rabbuhû. Rab, Rabbü'l-âlemîn kelimesinin izahında söylemiştik, geniş anlamlı bir kelime; hem "sahip" mânasına geliyor hem de bir insanı Allahu Teâlâ hazretleri yoktan var ettiği,hem "sahip" mânasına geliyor hem de bir insanı Allahu Teâlâ hazretleri yoktan var ettiği, küçükten büyüttüğü için, böyle geliştire geliştire büyüttüğünden, terbiye ettiğinden,küçükten büyüttüğü için, böyle geliştire geliştire büyüttüğünden, terbiye ettiğinden, geliştirdiğinden o mânası da var. "Sahip" mânasının yanında "yaratanı" gibi mânası da var.geliştirdiğinden o mânası da var. "Sahip" mânasının yanında "yaratanı" gibi mânası da var. İşte Cenâb-ı Mevlâ'nın adı Rab oluyor, bir sıfatı Rab oluyor. İşte Cenâb-ı Mevlâ'nın adı Rab oluyor, bir sıfatı Rab oluyor.

"Allahu Azîmüşşân, Rabbü'l-âlemîn olan Allah İbrahim'i imtihan etmişti, sınamıştı." Nelerle? "Allahu Azîmüşşân, Rabbü'l-âlemîn olan Allah İbrahim'i imtihan etmişti, sınamıştı."

Nelerle?

Bi-kelimâtin. "Birtakım kelimelerle sınamıştı." Bu kelimâtin ne demek? Bi-kelimâtin. "Birtakım kelimelerle sınamıştı."

Bu kelimâtin ne demek?

Birtakım emirler, görevler vermişti, onları İbrahim aleyhisselam yapsın diye.Birtakım emirler, görevler vermişti, onları İbrahim aleyhisselam yapsın diye. "Birtakım kelimelerle sınamıştı." ne demek? "Birtakım kelimelerle sınamıştı." ne demek?

"Birtakım emirler, görevler verdi. O görevlerle onu imtihan etti." demek. "Birtakım emirler, görevler verdi. O görevlerle onu imtihan etti." demek.

Kelime, hem "konuşulan söz" mânasına gelir, hem de böyle "emirler, hükümler" mânasına gelir Arapça'da... Kelime, hem "konuşulan söz" mânasına gelir, hem de böyle "emirler, hükümler" mânasına gelir Arapça'da...

Âyetlerde bunun misalleri var. Âyetlerde bunun misalleri var. Kur'ân-ı Kerîm'in başka âyetlerinde kelimât'ın böyle iki anlamda kullanıldığı âyet-i kerîmeler var.Kur'ân-ı Kerîm'in başka âyetlerinde kelimât'ın böyle iki anlamda kullanıldığı âyet-i kerîmeler var. Onların misalleri de; Ve temmet kelimetü rabbike sıdkan ve adlâ. Ne demek? Onların misalleri de; Ve temmet kelimetü rabbike sıdkan ve adlâ. Ne demek?

"Rabbinin kelimesi adaletle, sadakatle, dosdoğru olarak tamam oldu." "Rabbinin kelimesi adaletle, sadakatle, dosdoğru olarak tamam oldu."

Kelimâtuhu'ş-şer'iyye. "Şer'î sözleri" demek. Kelimâtuhu'ş-şer'iyye. "Şer'î sözleri" demek.

Ve saddekat bi-kelimâti rabbihâ ve kütübihî ve kânet mine'l-kânitîn.Ve saddekat bi-kelimâti rabbihâ ve kütübihî ve kânet mine'l-kânitîn. Meryem aleyhisselam hakkında bu kelime sözü yine geçmiş. Meryem aleyhisselam hakkında bu kelime sözü yine geçmiş.

Hâsılı, İbrahim aleyhisselâm, başımızın tâcı İbrahim Peygamber Efendimiz... Hâsılı, İbrahim aleyhisselâm, başımızın tâcı İbrahim Peygamber Efendimiz... Hem de İbrahim aleyhisselâm'ın özelliği, sıfatı nedir? Hem de İbrahim aleyhisselâm'ın özelliği, sıfatı nedir?

Halîlullah; "Allah'ın çok samimi, içli dışlı dostu" demek. Halil ne demek? Halîlullah; "Allah'ın çok samimi, içli dışlı dostu" demek.

Halil ne demek?

Allah'ın Halîli; hı harfiyle. Arap alfabesindeki üç tane he'den, noktalı ha, hırıltılı ha ile… Allah'ın Halîli; hı harfiyle. Arap alfabesindeki üç tane he'den, noktalı ha, hırıltılı ha ile… Bu da Avrupa dillerinde var. Bu ses, bu harf Türkçe'nin eskisinde, tarihinde de vardır;Bu da Avrupa dillerinde var. Bu ses, bu harf Türkçe'nin eskisinde, tarihinde de vardır; yeni Türkçe'nin alfabesine girmemiştir. Anadolu'da telaffuz olarak vardır.yeni Türkçe'nin alfabesine girmemiştir. Anadolu'da telaffuz olarak vardır. Mesela Kırşehir, Kayseri yörelerinde veyahut Doğu Anadolu'da vardır;Mesela Kırşehir, Kayseri yörelerinde veyahut Doğu Anadolu'da vardır; "Yasah" der, "yohsul" der, buradaki hı'dır, böyle söyler."Yasah" der, "yohsul" der, buradaki hı'dır, böyle söyler. "Yapmah" der, "bırahmah" der, "yohdur" der. Orada işte kullanılıyor, canlı bu ses."Yapmah" der, "bırahmah" der, "yohdur" der. Orada işte kullanılıyor, canlı bu ses. Yani yadırgamayalım, bilelim. Diller böyledir, dillerin içinde de böyle cilveler vardır. Yani yadırgamayalım, bilelim. Diller böyledir, dillerin içinde de böyle cilveler vardır.

Bu kelimeleri, emirleri, yasakları İbrahim aleyhisselâm'a Rabbi sınamak için yükledi,Bu kelimeleri, emirleri, yasakları İbrahim aleyhisselâm'a Rabbi sınamak için yükledi, mükellef kıldı, emretti, buyurdu; "Şunu yap, bunu yap..." mükellef kıldı, emretti, buyurdu; "Şunu yap, bunu yap..."

Fe-etemmehünne. Bu etemme "Tamam etmek, itmam etmek." Hünne de kelimât'a gidiyor. Fe-etemmehünne.

Bu etemme "Tamam etmek, itmam etmek." Hünne de kelimât'a gidiyor.

"Kelimeleri o tamamladı." Kim? "Kelimeleri o tamamladı."

Kim?

İbrahim aleyhisselam bu vazifeleri tamamen, güzel bir şekilde yaptı.İbrahim aleyhisselam bu vazifeleri tamamen, güzel bir şekilde yaptı. Yani "İmtihanı başardı." demek oluyor. Etemmehünne ne demek? Yani "İmtihanı başardı." demek oluyor.

Etemmehünne ne demek?

Ey diyor, İbn Kesîr, müfessir; kâme bihinne. Ey diyor, İbn Kesîr, müfessir; kâme bihinne. "Onların hakkından geldi, onları güzelce başardı, o görevleri ifâ etti."Onların hakkından geldi, onları güzelce başardı, o görevleri ifâ etti. Alnının akıyla, Rabbinin rızasını kazanacak şekilde bu işi başardı." demek. Tabii bu olumlu, güzel ifade.Alnının akıyla, Rabbinin rızasını kazanacak şekilde bu işi başardı." demek. Tabii bu olumlu, güzel ifade. İbrahim aleyhisselâm'ın halîlullah, Allah'ın çok sevdiği bir peygamberi,İbrahim aleyhisselâm'ın halîlullah, Allah'ın çok sevdiği bir peygamberi, neden o sevgiyi kazandığının bir göstergesi, bir işareti.neden o sevgiyi kazandığının bir göstergesi, bir işareti. Demek ki ne söylemişse Rabbi, çok güzel altından kalkmış, yapmış ve ifâ etmiş. Demek ki ne söylemişse Rabbi, çok güzel altından kalkmış, yapmış ve ifâ etmiş.

Önümdeki tefsir kitabı "Bu acaba neler söyledi?" diye bir bölüm açmış. Önümdeki tefsir kitabı "Bu acaba neler söyledi?" diye bir bölüm açmış. "Acaba neydi bu yüklediği görevler?" diye… Onlar hakkında biraz konuşmak istiyorum."Acaba neydi bu yüklediği görevler?" diye… Onlar hakkında biraz konuşmak istiyorum. Onun için bugünkü sohbetim bir âyet üzerinde devam ediyor, bundan sonraki öteki âyete geçmeyeceğim. Onun için bugünkü sohbetim bir âyet üzerinde devam ediyor, bundan sonraki öteki âyete geçmeyeceğim.

Bir açıklamaya göre, İbn Abbas'tan gelen bir rivâyete göre: İbtelâhu'llâhu bi'l-menâsik. Bir açıklamaya göre, İbn Abbas'tan gelen bir rivâyete göre: İbtelâhu'llâhu bi'l-menâsik.

Ne görevi verdi? Hac işlerini düzenleme görevi verdi. Ne görevi verdi?

Hac işlerini düzenleme görevi verdi.
İbrahim aleyhisselam da Kâbe'yi bina edip hac görevlerini gayet güzel düzenleyip ifâ etti ve bu işi yaptı. İbrahim aleyhisselam da Kâbe'yi bina edip hac görevlerini gayet güzel düzenleyip ifâ etti ve bu işi yaptı.

Menâsik ne demek? Menâsiki hac. "Haccın nasıl yapılacağına dair teferruâtlı işlemler" mânasına… Menâsik ne demek?

Menâsiki hac. "Haccın nasıl yapılacağına dair teferruâtlı işlemler" mânasına…

Bir rivayet bu. Allahu Teâlâ hazretleri İbrahim aleyhisselâm'ı Kâbe'yi yeniden bina ile vazifelendirmişti.Bir rivayet bu.

Allahu Teâlâ hazretleri İbrahim aleyhisselâm'ı Kâbe'yi yeniden bina ile vazifelendirmişti.
Oğlu İsmail ile onlar Kâbe'nin temellerini bulmuşlardı ve oradan yeniden inşa etmişlerdi.Oğlu İsmail ile onlar Kâbe'nin temellerini bulmuşlardı ve oradan yeniden inşa etmişlerdi. -Önümüzdeki âyetlerde gelecek, ona gitmeyelim.- Sonra da "İnsanlara seslen, duyur, ilan et;-Önümüzdeki âyetlerde gelecek, ona gitmeyelim.- Sonra da "İnsanlara seslen, duyur, ilan et; insanlar bu Beytullah'ı ziyarete, tavafa, hacca gelsinler." demişti.insanlar bu Beytullah'ı ziyarete, tavafa, hacca gelsinler." demişti. Sonra da "Buraları hazırla, benim bu mübarek, kutsal ibadetgâhımı, evimi gelip ibadet edeceklerSonra da "Buraları hazırla, benim bu mübarek, kutsal ibadetgâhımı, evimi gelip ibadet edecekler için tertemiz bir hâle, hizmete âmâde hâle getir." demişti.için tertemiz bir hâle, hizmete âmâde hâle getir." demişti. Hepsini güzelce İbrahim aleyhisselam yaptı. Böyle bir rivayet var. Bunların hepsi doğru. Hepsini güzelce İbrahim aleyhisselam yaptı. Böyle bir rivayet var. Bunların hepsi doğru.

İkinci rivâyet: Bazı alimler demiş ki; İbtelâhu bi't-tahâreti hamsün fi'r-re'si ve hamsün fi'l-cesedi.İkinci rivâyet: Bazı alimler demiş ki; İbtelâhu bi't-tahâreti hamsün fi'r-re'si ve hamsün fi'l-cesedi. "Beş şeyi temizlemekle onu görevli kıldı, görev verdi." "Beş şeyi temizlemekle onu görevli kıldı, görev verdi."

Beş şeyin temizliği nedir? Beşi başta, beşi de vücutta temizlik; neymiş onlar? Beş şeyin temizliği nedir? Beşi başta, beşi de vücutta temizlik; neymiş onlar?

Fi'r-re'si. "Başta olanlar:" Kassu'ş-şârib. "Bıyıkların kesilmesi." İbrahim aleyhisselâm'a öyle emretti. Fi'r-re'si. "Başta olanlar:" Kassu'ş-şârib. "Bıyıkların kesilmesi." İbrahim aleyhisselâm'a öyle emretti.

Şimdi biz burada biraz sohbete geçelim. Bıyıklar bırakılabiliyor, kesilebiliyor.Şimdi biz burada biraz sohbete geçelim. Bıyıklar bırakılabiliyor, kesilebiliyor. Hem bıyık hem sakal da kesilebiliyor, hem bıyık hem sakal da bırakılabiliyor.Hem bıyık hem sakal da kesilebiliyor, hem bıyık hem sakal da bırakılabiliyor. Bunun dışında da uygulamalar var. Bazıları sakalları bırakıyor ama bıyıkları kesiyor veya kısaltıyor.Bunun dışında da uygulamalar var. Bazıları sakalları bırakıyor ama bıyıkları kesiyor veya kısaltıyor. Kökünden kazıyan da var, kısaltan da var. Türkiye'deki uygulama daha çok nedir? Kökünden kazıyan da var, kısaltan da var. Türkiye'deki uygulama daha çok nedir?

Sakalı da kazımak, bıyığı da kazımak. Sakalı da kazımak, bıyığı da kazımak. Dinî bakımdan bu [doğru] değil; çünkü sakal bırakmak kuvvetli sünnet, sakalı kazımak haram.Dinî bakımdan bu [doğru] değil; çünkü sakal bırakmak kuvvetli sünnet, sakalı kazımak haram. Bir mazereti yoksa kazınmayacak.Bir mazereti yoksa kazınmayacak. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde bıyığın kısaltılması, sakalın uzatılması var. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde bıyığın kısaltılması, sakalın uzatılması var.

"Bütün bu ihtimaller içinde doğal olarak hangisi güzel?" diye [soracak olursak;] sünnet olanı güzel. "Bütün bu ihtimaller içinde doğal olarak hangisi güzel?" diye [soracak olursak;] sünnet olanı güzel. Çünkü sakal uzadığı zaman boynu koruyor.Çünkü sakal uzadığı zaman boynu koruyor. İnsanın boğazındaki ağrılar, üşümeler, bademcik şişmesi, farenjit, anjin, öksürük, İnsanın boğazındaki ağrılar, üşümeler, bademcik şişmesi, farenjit, anjin, öksürük, üst teneffüs yolları iltihapları,bronşit, zatürre olmasını [engelliyor.]üst teneffüs yolları iltihapları,bronşit, zatürre olmasını [engelliyor.] Tabiî olarak Cenâb-ı Hak erkeklere böyle bir koruma vermiş. Sakalın böyle uzun olması iyi oluyor. Tabiî olarak Cenâb-ı Hak erkeklere böyle bir koruma vermiş. Sakalın böyle uzun olması iyi oluyor.

Her gün de onu inceden inceye kazımak da bir külfet, çünkü her gün biraz büyüyor. Her gün de onu inceden inceye kazımak da bir külfet, çünkü her gün biraz büyüyor. Kazınması da, ustura kullanmak da şu devirde [tehlikeli;]Kazınması da, ustura kullanmak da şu devirde [tehlikeli;] kazındığı zaman cildin üst tabakası tahriş oluyor, inciniyor. Cildin birtakım tabakaları vardır...kazındığı zaman cildin üst tabakası tahriş oluyor, inciniyor. Cildin birtakım tabakaları vardır... Tabip kardeşlerimiz belki beni tebessümle dinliyorlardır.Tabip kardeşlerimiz belki beni tebessümle dinliyorlardır. En üst tabakası jiletle veya usturayla kazınıp tıraş yapılırken gidiyor.En üst tabakası jiletle veya usturayla kazınıp tıraş yapılırken gidiyor. Halbuki koruyucu bir tabakadır. En üst tabaka zedelenmemiş olduğu zaman mikrop deriye işleyemez.Halbuki koruyucu bir tabakadır. En üst tabaka zedelenmemiş olduğu zaman mikrop deriye işleyemez. Ama en üst tabaka zedelendiği zaman, üst kısım korumasız kaldığından,Ama en üst tabaka zedelendiği zaman, üst kısım korumasız kaldığından, açık kaldığından oraya havadan vesaireden gelen mikroplar yapıştı mı hastalık olabilir.açık kaldığından oraya havadan vesaireden gelen mikroplar yapıştı mı hastalık olabilir. Binâenaleyh, işin doğrusu, doktorları serbest bıraksak,Binâenaleyh, işin doğrusu, doktorları serbest bıraksak, "Ne yapalım; kazıyalım mı, uzun mu dursun?" [diye sorsak;]"Ne yapalım; kazıyalım mı, uzun mu dursun?" [diye sorsak;] "Uzun durması iyi çünkü kazınmasında tehlikeler var." [derler.] "Uzun durması iyi çünkü kazınmasında tehlikeler var." [derler.]

AİDS vesaire hastlıklarından dolayı buralarda ahâli berberlerde tıraş olmuyor. Ben Avrupa'ya bakıyorum… AİDS vesaire hastlıklarından dolayı buralarda ahâli berberlerde tıraş olmuyor. Ben Avrupa'ya bakıyorum… Üniversitede profesörler, devlet ricâli bakanlar, polisler, komutanlar, hepsi sakallı burada...Üniversitede profesörler, devlet ricâli bakanlar, polisler, komutanlar, hepsi sakallı burada... Kimse bir şey demiyor. İstediği cins sakalı bırakıyor.Kimse bir şey demiyor. İstediği cins sakalı bırakıyor. Hele hele biraz daha münevver, aydın, yüksek tabaka mutlaka sakal bırakıyor.Hele hele biraz daha münevver, aydın, yüksek tabaka mutlaka sakal bırakıyor. O biraz da münevverlerin [özelliği] gibi olmuş oluyor. Bizde hepsi kesiliyor.O biraz da münevverlerin [özelliği] gibi olmuş oluyor.

Bizde hepsi kesiliyor.
"Polislerin bıyıkları, sakalları kesilsin!" diye emir çıkmış, o zaman bazı polislerin çok üzüldüğünü, "Polislerin bıyıkları, sakalları kesilsin!" diye emir çıkmış, o zaman bazı polislerin çok üzüldüğünü, hatta bazılarının meslekten ayrıldığını da duymuştum. hatta bazılarının meslekten ayrıldığını da duymuştum. Çünkü bizim örfümüzde de, tarihî gelişmede de bunların böyle bir değeri, anlamı var. Çünkü bizim örfümüzde de, tarihî gelişmede de bunların böyle bir değeri, anlamı var.

Peki bıyığın kesilmesi? Bıyığın kesilmesi iyi.Peki bıyığın kesilmesi?

Bıyığın kesilmesi iyi.
Çünkü bıyık burnun altında, orasının kıllı olması temizlenmeyi zorluyor. Çünkü bıyık burnun altında, orasının kıllı olması temizlenmeyi zorluyor. Yani burnun temizlenmesini zorluyor. Burundan akan bir şey olursa orada birikebiliyor.Yani burnun temizlenmesini zorluyor. Burundan akan bir şey olursa orada birikebiliyor. O bakımdan Efendimiz'in oranın kısaltılmasını tavsiye etmesi doğal, güzel… O bakımdan Efendimiz'in oranın kısaltılmasını tavsiye etmesi doğal, güzel…

Beş şey başta: Bir kassu'ş-şârib; bıyığın kesilmesi. İkincisi mazmaza.Beş şey başta: Bir kassu'ş-şârib; bıyığın kesilmesi. İkincisi mazmaza. Üçüncüsü istinşak -kaf ile- yani ağzın çalkalanarak temizlenmesi.Üçüncüsü istinşak -kaf ile- yani ağzın çalkalanarak temizlenmesi. Burnun su verilip alınıp temizlenmesi. Etti dört. Ve's-sivak. "Dişlerin misvaklanması." Etti beş. Burnun su verilip alınıp temizlenmesi. Etti dört. Ve's-sivak. "Dişlerin misvaklanması." Etti beş.

"İbrahim aleyhisselâm'a görev olarak bu temizlikleri emretmiş." diyor alimler. Ona devam ediyoruz. "İbrahim aleyhisselâm'a görev olarak bu temizlikleri emretmiş." diyor alimler. Ona devam ediyoruz.

Cesetteki temizlikler? Cesedi biz şimdi ölmüş insanların vücuduna verilen isim olarak kullanıyoruz.Cesetteki temizlikler?

Cesedi biz şimdi ölmüş insanların vücuduna verilen isim olarak kullanıyoruz.
Arapça'da öyle değil; canlı insanın vücuduna da "ceset" derler, çünkü vücut "varlık" mânasına gelir.Arapça'da öyle değil; canlı insanın vücuduna da "ceset" derler, çünkü vücut "varlık" mânasına gelir. Vâcibü'l-vücud, yani "varlığı kesin olan". Mevcut kelimesi gibi... Vâcibü'l-vücud, yani "varlığı kesin olan". Mevcut kelimesi gibi...

Vücuttaki temizlikler [olarak] neleri emretmiş, bu alimlere göre? Vücuttaki temizlikler [olarak] neleri emretmiş, bu alimlere göre?

-azfâr. "Tırnakların kesilmesi", bir. Halkü'l-âne. "Kasıkların kıllardan temizlenmesi", iki. Hitân.-azfâr. "Tırnakların kesilmesi", bir. Halkü'l-âne. "Kasıkların kıllardan temizlenmesi", iki. Hitân. "Sünnet olmak", üç. Netfü'l-ibıt. "Koltuk altının temizlenmesi." Bu çok önemli."Sünnet olmak", üç. Netfü'l-ibıt. "Koltuk altının temizlenmesi." Bu çok önemli. Koltuk atlında hem hanımlarda hem beylerde kıllar çıkıyor. Fakat bunların mutlaka bakıma ihtiyacı var.Koltuk atlında hem hanımlarda hem beylerde kıllar çıkıyor. Fakat bunların mutlaka bakıma ihtiyacı var. Çünkü, eğer bakım yapılmaz da terler burada kurursa teke gibi kokuyor.Çünkü, eğer bakım yapılmaz da terler burada kurursa teke gibi kokuyor. "Birisinin buraya güzel koku veren bazı şeyler sürmesini buna söylemesi lazım. "Birisinin buraya güzel koku veren bazı şeyler sürmesini buna söylemesi lazım. Yahu bu hiç koltuk altına bakmıyor mu?" diyoruz. Yahu bu hiç koltuk altına bakmıyor mu?" diyoruz. Bir kere biz müslümanlar orayı kazırız.Bir kere biz müslümanlar orayı kazırız. Kıl orada çok durdu mu tabii teri de çok fazla miktarda korur, orada bulundurur.Kıl orada çok durdu mu tabii teri de çok fazla miktarda korur, orada bulundurur. Biz kazıyoruz, koltuğumuzun altı tertemiz oluyor.Biz kazıyoruz, koltuğumuzun altı tertemiz oluyor. Avrupalılar filan da mümkünse kazıyorlar, onun için güzel cihazlar yapmışlar, kazıyorlar.Avrupalılar filan da mümkünse kazıyorlar, onun için güzel cihazlar yapmışlar, kazıyorlar. Bir de kazınmış bile olsa oradan terler çıktığı için, onlar da koktuğu için, Bir de kazınmış bile olsa oradan terler çıktığı için, onlar da koktuğu için, oraya o kokuları giderici bir şey sürülüyor, "deodorant" deniliyor.oraya o kokuları giderici bir şey sürülüyor, "deodorant" deniliyor. O kokuyu, alıcı, emici, çıkartmayıcı bir şeyler sürülüyor. O da güzel.O kokuyu, alıcı, emici, çıkartmayıcı bir şeyler sürülüyor. O da güzel. Tabii onların olmadığı zamanlarda, eski devirlerde Tabii onların olmadığı zamanlarda, eski devirlerde orayı kazıyorlardı, ondan sonra da temiz tutuyorlardı.orayı kazıyorlardı, ondan sonra da temiz tutuyorlardı. Sonra; ve ğuslü eseri'l-gâiti ve'l-bevli bi'l-mâ.Sonra; ve ğuslü eseri'l-gâiti ve'l-bevli bi'l-mâ. "Büyük abdestten sonra da, küçük abdestten sonra da o mahalleri suyla tertemiz, gıcır gıcır yıkamak." "Büyük abdestten sonra da, küçük abdestten sonra da o mahalleri suyla tertemiz, gıcır gıcır yıkamak."

İşte vücuttaki bu temizlikleri emretmiş. İşte vücuttaki bu temizlikleri emretmiş.

Bu hususta bunu takviye eden buna yakın bazı rivayetlerde, hadîs-i şerîflerde de rastlıyoruz.Bu hususta bunu takviye eden buna yakın bazı rivayetlerde, hadîs-i şerîflerde de rastlıyoruz. Sahîh-i Müslim'in Hz. Âişe anamız radıyallahu anhâ'dan rivayetine göre Peygamber Efendimiz ne buyurmuş? Sahîh-i Müslim'in Hz. Âişe anamız radıyallahu anhâ'dan rivayetine göre Peygamber Efendimiz ne buyurmuş?

Aşrun mine'l-fıtrati. Aşrun mine'l-fıtrati. "On şey vardır, bunlar insanın yaratılış konumuna uygun işlerdir, yaratılıştandır, fıtrattandır." "On şey vardır, bunlar insanın yaratılış konumuna uygun işlerdir, yaratılıştandır, fıtrattandır."

Nedir bunlar? Kassu'ş-şâribi. "Bıyığın kısaltılması." Ve ihfâü'l-lihye. "Sakalın uzatılması." Nedir bunlar?

Kassu'ş-şâribi. "Bıyığın kısaltılması."

Ve ihfâü'l-lihye. "Sakalın uzatılması."

Ve's-sivâk. "Misvak kullanmak." Ve'stinşâku'l-mâi. "Burna su verilip oranın temizlenmesi." Ve's-sivâk. "Misvak kullanmak."

Ve'stinşâku'l-mâi. "Burna su verilip oranın temizlenmesi."

Ve kassu'l-azfâr. "Tırnakların kesilmesi." Ve kassu'l-azfâr. "Tırnakların kesilmesi."

Çünkü uzarsa kedi gibi olur; hem sağı solu yırtar, hem altına kirler toplanır, Çünkü uzarsa kedi gibi olur; hem sağı solu yırtar, hem altına kirler toplanır, hem de parmaklar güzel hareket edemiyor. hem de parmaklar güzel hareket edemiyor. Tırnak uzun olduğu zaman parmağın işlem yapmasını uzayan tırnak engelliyor. Tırnak uzun olduğu zaman parmağın işlem yapmasını uzayan tırnak engelliyor. Fazla uzantısının kesilmesi gerekiyor. Fazla uzantısının kesilmesi gerekiyor. Hatta kuşlarda, kedilerde bile bakım için -kafeste kuşu olanlar-Hatta kuşlarda, kedilerde bile bakım için -kafeste kuşu olanlar- bunların fazlalarını kesiyorlar, zararlı oluyor diye.bunların fazlalarını kesiyorlar, zararlı oluyor diye. Sonra; Ve ğaslü'l-berâcimi. "Perçemlerin yıkanması." Sonra;

Ve ğaslü'l-berâcimi. "Perçemlerin yıkanması."

Ve netfü'l-ibıt. "Koltuk altının kıllarının izalesi, koparılması, köklenmesi, yolunması." Ve netfü'l-ibıt. "Koltuk altının kıllarının izalesi, koparılması, köklenmesi, yolunması."

Ve halku'l-âneti. "Kasıktaki kılların kazınması." Ve halku'l-âneti. "Kasıktaki kılların kazınması."

Ve'ntıkâsu'l-mâi diye böyle on şeyi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem saymış. Ve'ntıkâsu'l-mâi diye böyle on şeyi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem saymış.

Ve'ntıkâsu'l-mâ'den maksat; "istinca" dediğimiz temizlenme şekli... Ve'ntıkâsu'l-mâ'den maksat; "istinca" dediğimiz temizlenme şekli...

Bunlar olabilir, temizlikle ilgili... Bunlar olabilir, temizlikle ilgili... İbrahim aleyhisselâm'ın methine sebep olacak, başka şeyler de söylenmiş, üçüncü rivayet, nedir onlar? İbrahim aleyhisselâm'ın methine sebep olacak, başka şeyler de söylenmiş, üçüncü rivayet, nedir onlar?

"On şey emretmiş Allah, o da başarıyla yapmış. "On şey emretmiş Allah, o da başarıyla yapmış. Altı tanesi insanda, dört tanesi de haccın ifâsında." diyor.Altı tanesi insanda, dört tanesi de haccın ifâsında." diyor. İnsanda olanlar, işte saydığımız bu kasıkların kazınması, koltuk altının yolunması, sünnet,İnsanda olanlar, işte saydığımız bu kasıkların kazınması, koltuk altının yolunması, sünnet, tırnakların kesilmesi, bıyığın kesilmesi, misvak kullanılması, dişlerin temizlenmesi,tırnakların kesilmesi, bıyığın kesilmesi, misvak kullanılması, dişlerin temizlenmesi, cuma günü yıkanmak; bunlar grup grup, altı tane insana ait vazifeler.cuma günü yıkanmak; bunlar grup grup, altı tane insana ait vazifeler. Dört tane vazife de haccın yapımı ile ilgili görevler; tavaf, say', -Safa ile Merve arasında say' etmek.Dört tane vazife de haccın yapımı ile ilgili görevler; tavaf, say', -Safa ile Merve arasında say' etmek. Kâbe'yi tavaf etmek, iki.Kâbe'yi tavaf etmek, iki. - Mina'da şeytan taşlamak ve ondan sonra da farz olan tavafı, ifâda tavafını yapmak diye rivayet edilmiş. - Mina'da şeytan taşlamak ve ondan sonra da farz olan tavafı, ifâda tavafını yapmak diye rivayet edilmiş.

Dördüncü rivayet: -Yine İbn Abbas'tan da rivayet edilmiş bu.- Dördüncü rivayet: -Yine İbn Abbas'tan da rivayet edilmiş bu.- İbrahim aleyhisselam çok başarıyla yapmış, neydi onlar? İbrahim aleyhisselam çok başarıyla yapmış, neydi onlar?

Onların hangi âyetlerde geçtiğine dair İbn Abbas uzun uzun kaydetmiş, onları geçiyorum. Onların hangi âyetlerde geçtiğine dair İbn Abbas uzun uzun kaydetmiş, onları geçiyorum.

Beşinci rivayet yine İbn Abbas'tan… Diyor ki İbn Abbas; Beşinci rivayet yine İbn Abbas'tan… Diyor ki İbn Abbas;

İbrahim aleyhisselâm'ın başarıyla ifâ ettiği görevler nelerdi? İbrahim aleyhisselâm'ın başarıyla ifâ ettiği görevler nelerdi?

Bir; firâku kavmihî fi'llâhi hîne ümire bi-murafakatihim.Bir; firâku kavmihî fi'llâhi hîne ümire bi-murafakatihim. "Allah kendisine 'Kavmini terk et, putlara tapıyor onlar.' dediği zaman,"Allah kendisine 'Kavmini terk et, putlara tapıyor onlar.' dediği zaman, 'Baş üstüne!' deyip kavminden ayrılması." Allah emretti diye... 'Baş üstüne!' deyip kavminden ayrılması." Allah emretti diye...

Ve muhâccetuhû nemrud fi'llâh hîne mâ vakafahû aleyhi.Ve muhâccetuhû nemrud fi'llâh hîne mâ vakafahû aleyhi. Bir de İbrahim aleyhisselam o zamanın hükümdarı -Bir de İbrahim aleyhisselam o zamanın hükümdarı - Tabii benim şu anda yanımda kaynak kitaplar olmadığı için bu Nemrut'un zamanını,Tabii benim şu anda yanımda kaynak kitaplar olmadığı için bu Nemrut'un zamanını, tarihini çok iyi söyleyemeyeceğim.tarihini çok iyi söyleyemeyeceğim. Ama bakılsa bu kaynak kitaplarda çıkar, hangi zamanda hangi adam bu Nemrut, çıkar.-Ama bakılsa bu kaynak kitaplarda çıkar, hangi zamanda hangi adam bu Nemrut, çıkar.- onunla İbrahim aleyhisselâm'ın karşılıklı münazarası var.onunla İbrahim aleyhisselâm'ın karşılıklı münazarası var. Tanrılık iddia ediyor Nemrut, "Ahâli bana tapacak!" diyor.Tanrılık iddia ediyor Nemrut, "Ahâli bana tapacak!" diyor. Ahâliyi kafese koymuş, boyunduruğa almış, kendisine taptıracak.Ahâliyi kafese koymuş, boyunduruğa almış, kendisine taptıracak. İbrahim aleyhisselam da karşısına çıkıyor. Konuşuyor, diyor ki; "Senin Rabbin kim?" İbrahim aleyhisselam da karşısına çıkıyor. Konuşuyor, diyor ki;

"Senin Rabbin kim?"

İbrahim aleyhisselam cevap veriyor, diyor ki; İbrahim aleyhisselam cevap veriyor, diyor ki;

"Benim Rabbim insanları dünyaya getiren, sonra eceli takdir edip öldüren… Yaşatan ve öldüren." "Benim Rabbim insanları dünyaya getiren, sonra eceli takdir edip öldüren… Yaşatan ve öldüren."

Nemrut diyor ki; "Ben de yaşatırım, öldürürüm." Nemrut diyor ki;

"Ben de yaşatırım, öldürürüm."

İki kişi çağırıyor. "Birini öldürün." diyor, "Ötekisini sağ bırakın." diyor. İki kişi çağırıyor. "Birini öldürün." diyor, "Ötekisini sağ bırakın." diyor.

"İşte bir tanesini öldürdüm, ötekisini sağ bıraktım." "İşte bir tanesini öldürdüm, ötekisini sağ bıraktım."

İyi ama mugalata bu, safsata. Sen onu kendin yaratmadın ki! Mevcut iki kişiyi çağırdın… İyi ama mugalata bu, safsata. Sen onu kendin yaratmadın ki! Mevcut iki kişiyi çağırdın… İbrahim aleyhisselam "Bu safsata!" demiyor, İbrahim aleyhisselam "Bu safsata!" demiyor, onun safsatasını bir safsata ile bile çözemeyeceği bir şey söyleyerek susturuyor. Diyor ki; onun safsatasını bir safsata ile bile çözemeyeceği bir şey söyleyerek susturuyor. Diyor ki;

"Benim Rabbim, Rabbü'l-âlemîn olan benim inandığım ve sana imanı aşılamak istediğim Rabbim, ey Nemrut, "Benim Rabbim, Rabbü'l-âlemîn olan benim inandığım ve sana imanı aşılamak istediğim Rabbim, ey Nemrut, güneşi doğudan doğurur, batıdan batırır. güneşi doğudan doğurur, batıdan batırır. Eğer senin gücün varsa aksini yap, güneşi batıdan doğdur! Eğer senin gücün varsa aksini yap, güneşi batıdan doğdur! Aksini yap bakalım, güneşe hâkim olabilecek misin?" O zaman susup kalıyor. Yani çakılıp kalıyor.Aksini yap bakalım, güneşe hâkim olabilecek misin?"

O zaman susup kalıyor. Yani çakılıp kalıyor.
"Şapa oturuyor." diyelim, biraz böyle halkın anlayacağı tabirlerle... "Şapa oturuyor." diyelim, biraz böyle halkın anlayacağı tabirlerle...

Tabii bu mübahasesi, münazarası var. Tabii bu mübahasesi, münazarası var. Tehlikeli iş, ama "Allah emretti." diye gitmiş, hükümdarla çata çata konuşmuş. Tehlikeli iş, ama "Allah emretti." diye gitmiş, hükümdarla çata çata konuşmuş.

Zaten cihadın en kıymetlisi hangisidir? Zaten cihadın en kıymetlisi hangisidir?

Zalim kişilerin, idarecilerin, hükümdarların karşısına çıkıp da hak sözü söylemektir. Zalim kişilerin, idarecilerin, hükümdarların karşısına çıkıp da hak sözü söylemektir.

Şimdi "medenî cesaret" filan diyorlar; o bizim "dinî cesaret" dediğimiz şey, "asıl cihat" dediğimiz şey. Şimdi "medenî cesaret" filan diyorlar; o bizim "dinî cesaret" dediğimiz şey, "asıl cihat" dediğimiz şey.

Asıl cihat işte böyle en tehlikeli yerde, zalim sultanın huzurunda bile hak sözü söylemek, Asıl cihat işte böyle en tehlikeli yerde, zalim sultanın huzurunda bile hak sözü söylemek, hakkı söylemekten geri durmamak, dalkavukluk yapmamak, hakkı savunmak. Bu önemli bir şey. hakkı söylemekten geri durmamak, dalkavukluk yapmamak, hakkı savunmak. Bu önemli bir şey.

Böyle bir olay da İbrahim aleyhisselâm'ın başından geçti. Böyle bir olay da İbrahim aleyhisselâm'ın başından geçti. Orada da yüz akıyla Allah'ın kendisine verdiği görevi yaptı. Sonra onu ne yaptılar? Orada da yüz akıyla Allah'ın kendisine verdiği görevi yaptı. Sonra onu ne yaptılar?

Cezalandırdılar, ateşe attılar. O da bir imtihan, o da bir sınayış.Cezalandırdılar, ateşe attılar. O da bir imtihan, o da bir sınayış. Cenâb-ı Hak kulunu ateşe atıyor. Kendi rızası için, kendi verdiği görevi yaparken…Cenâb-ı Hak kulunu ateşe atıyor. Kendi rızası için, kendi verdiği görevi yaparken… Orada da hiç fütur getirmedi, kahramanca, mertçe çok güzel davrandı, orada da başarılı oldu. Orada da hiç fütur getirmedi, kahramanca, mertçe çok güzel davrandı, orada da başarılı oldu.

Sonra kavminden, vatanından, müşriklerin olduğu yerden ayrılması emrolundu; Sonra kavminden, vatanından, müşriklerin olduğu yerden ayrılması emrolundu; Allah rızası için onu da yaptı. Orada da derece kazandı. Allah rızası için onu da yaptı. Orada da derece kazandı.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri kendisine gelenleri misafir etmeyi ve bu âdeti devam ettirmeyi emretmişti.Sonra Allahu Teâlâ hazretleri kendisine gelenleri misafir etmeyi ve bu âdeti devam ettirmeyi emretmişti. O da misafir ağırlama âdetini çok güzel devam ettirdi. Hiç misafirsiz sofra kurmazdı.O da misafir ağırlama âdetini çok güzel devam ettirdi. Hiç misafirsiz sofra kurmazdı. Olmadığı zaman gider, arar, birisini bulur, sofraya getirirdi.Olmadığı zaman gider, arar, birisini bulur, sofraya getirirdi. Böylece cömertliğini gösterdi, hizmetini gösterdi. Hizmete ne derler? Böylece cömertliğini gösterdi, hizmetini gösterdi.

Hizmete ne derler?

"Nefis cömertliği." Yani bedenen koşturuyor. Ötekisine ne derler? "Nefis cömertliği." Yani bedenen koşturuyor.

Ötekisine ne derler?

"Mal cömertliği." Tabii sofra, yemekler neyle oluyor? Masrafla oluyor. Bunların hepsini yaptı. "Mal cömertliği." Tabii sofra, yemekler neyle oluyor?

Masrafla oluyor.

Bunların hepsini yaptı.

Sonra asıl hatırlayacağınız büyük imtihan, sınayış: İsmail aleyhisselâm'ı çok seviyordu. Sonra asıl hatırlayacağınız büyük imtihan, sınayış: İsmail aleyhisselâm'ı çok seviyordu. "Çok sevdiğini bakalım benim rızam uğruna, emrimi tutup onu da feda edebilecek mi?" diye "Çok sevdiğini bakalım benim rızam uğruna, emrimi tutup onu da feda edebilecek mi?" diye oğlunu kesmesini Cenâb-ı Hak rüyada işaret buyurdu. O da geldi, oğluna dedi ki; oğlunu kesmesini Cenâb-ı Hak rüyada işaret buyurdu. O da geldi, oğluna dedi ki;

"Evlâdım, rüyamda seni kesiyor görüyorum, Allah'ın işareti böyle." "Evlâdım, rüyamda seni kesiyor görüyorum, Allah'ın işareti böyle."

O İsmail aleyhisselam da ne kadar civanmert bir evlat: O İsmail aleyhisselam da ne kadar civanmert bir evlat:

Yâ ebeti if'al mâ tümeru setecidunî inşâallâhu mine's-sâbirîn.Yâ ebeti if'al mâ tümeru setecidunî inşâallâhu mine's-sâbirîn. "Babacığım Allah ne emrettiyse benim üzerimde, beni kesmek, kurban etmek de olsa yap."Babacığım Allah ne emrettiyse benim üzerimde, beni kesmek, kurban etmek de olsa yap. İnşaallah ben de dayanırım, sabrederim, itiraz etmem." dedi. İnşaallah ben de dayanırım, sabrederim, itiraz etmem." dedi.

Ne kadar büyük bir teslimiyet! Ne kadar büyük fedakârlık!Ne kadar büyük bir teslimiyet! Ne kadar büyük fedakârlık! Ne kadar Allah'ın emrine tam uymak! Ne kadar büyük imtihan! Ama hepsini yaptı.Ne kadar Allah'ın emrine tam uymak! Ne kadar büyük imtihan!

Ama hepsini yaptı.
Böylece Cenâb-ı Hak onu kendisine Halîlullah seçti.Böylece Cenâb-ı Hak onu kendisine Halîlullah seçti. Çünkü kendisinin rızasının kazanmak için ne emrettiyse yapmış oluyor. Çünkü kendisinin rızasının kazanmak için ne emrettiyse yapmış oluyor.

Bu beşinci okuduğum rivayet diş fırçalamak, sakal bıyık tıraş etmekten daha büyük olayları anlatıyor.Bu beşinci okuduğum rivayet diş fırçalamak, sakal bıyık tıraş etmekten daha büyük olayları anlatıyor. Hakikaten bunlar hayatta her insanın dayanamayacağı zorlu imtihanlar. Hakikaten bunlar hayatta her insanın dayanamayacağı zorlu imtihanlar.

Altıncı yorum; Cenâb-ı Hak imtihan için neler yükledi ve İbrahim aleyhisselam nasıl başarıyla çıktı? Altıncı yorum; Cenâb-ı Hak imtihan için neler yükledi ve İbrahim aleyhisselam nasıl başarıyla çıktı?

İbrahim aleyhisselam arayış içindeyken Cenâb-ı Hak onu sınadı. Kavmi yıldızlara tapıyordu. İbrahim aleyhisselam arayış içindeyken Cenâb-ı Hak onu sınadı. Kavmi yıldızlara tapıyordu. O yıldızlara baktı; "Benim kavmim bunlara tapıyor. Bunlar tapılmaya layık değil."O yıldızlara baktı; "Benim kavmim bunlara tapıyor. Bunlar tapılmaya layık değil." Aya baktı, tapılmaya layık değil. Güneşe baktı, tapılmaya layık değil.Aya baktı, tapılmaya layık değil. Güneşe baktı, tapılmaya layık değil. "Bunlar tanrı, rab, mâbud olamaz!"Bunlar tanrı, rab, mâbud olamaz! Onun için ben bunların hepsini reddediyorum, bir kenara itiyorum,Onun için ben bunların hepsini reddediyorum, bir kenara itiyorum, bunları yaratan âlemlerin Rabbine kulluk ediyorum." dedi. O da bir imtihan... bunları yaratan âlemlerin Rabbine kulluk ediyorum." dedi. O da bir imtihan...

Sonra hicret emretti, ona razı oldu. Sonra hicret emretti, ona razı oldu. Sünnet emretti, o da bir ameliye çünkü, ameliyat, ona razı oldu.Sünnet emretti, o da bir ameliye çünkü, ameliyat, ona razı oldu. İşte buna benzer çeşit çeşit sınamaları ulu'l-azm peygamberlerin birisi,İşte buna benzer çeşit çeşit sınamaları ulu'l-azm peygamberlerin birisi, mübarek İbrahim aleyhisselam, Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun olarak hepsini güzelce halletti,mübarek İbrahim aleyhisselam, Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun olarak hepsini güzelce halletti, kulluğunu güzel yaptı, peygamberlik vazifesini güzel yaptı, Allah'ın emrini yerine getirdi. kulluğunu güzel yaptı, peygamberlik vazifesini güzel yaptı, Allah'ın emrini yerine getirdi.

Sonra onun üzerine, o tamam edince, hepsini güzel ifâ edince,Sonra onun üzerine, o tamam edince, hepsini güzel ifâ edince, Cenâb-ı Hak Teâlâ âyet-i kerîmede buyuruyor ki; Cenâb-ı Hak Teâlâ âyet-i kerîmede buyuruyor ki;

Kâle. "Allahu Teâlâ ona buyurdu ki;" İnni câilüke li'n-nâsi imâmâ.Kâle. "Allahu Teâlâ ona buyurdu ki;" İnni câilüke li'n-nâsi imâmâ. "Ey İbrahim! Ben seni insanlara, ahâliye imam kılacağım." İmam ne demek? "Ey İbrahim! Ben seni insanlara, ahâliye imam kılacağım."

İmam ne demek?

Camide insanın önüne geçen, namaz kıldıran kimseye biz "imam" diyoruz.Camide insanın önüne geçen, namaz kıldıran kimseye biz "imam" diyoruz. Ama Arapça'da imam sözü bundan daha yüce, daha kıymetli, Ama Arapça'da imam sözü bundan daha yüce, daha kıymetli, daha önemli görevleri ifade eden bir mâna; "başkan" demek.daha önemli görevleri ifade eden bir mâna; "başkan" demek. Mesela imâmü'l-müslimîn, "müslümanların tümünün önderi, halife" demek. Mesela imâmü'l-müslimîn, "müslümanların tümünün önderi, halife" demek. Emîri'l-mü'minîn, 'mü'minlerin emiri'nden ayrı bir sıfat. Yani imamlık, "önderlik" demek. Emîri'l-mü'minîn, 'mü'minlerin emiri'nden ayrı bir sıfat. Yani imamlık, "önderlik" demek.

"Seni insanlara önder yapacağım." "Seni insanlara önder yapacağım."

Çünkü sınamayı kazanmış; Allah'ın hâlis, muhlis, fedakâr, gözünü daldan budaktan sakınmayan, cesur,Çünkü sınamayı kazanmış; Allah'ın hâlis, muhlis, fedakâr, gözünü daldan budaktan sakınmayan, cesur, halim selim, gözü yaşlı, merhametli, cömert, güzel huylu bir kulu.halim selim, gözü yaşlı, merhametli, cömert, güzel huylu bir kulu. Allahu Teâlâ hazretleri peygamberlik ihsan eyledi. Sonra İbrahim aleyhisselam diyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri peygamberlik ihsan eyledi. Sonra İbrahim aleyhisselam diyor ki;

Kâle ve min zürriyetî. Arapça'da bazen soru edatı olmadan soru sorulur.Kâle ve min zürriyetî.

Arapça'da bazen soru edatı olmadan soru sorulur.
Cümledeki vurgulamadan soru mânası çıkar. Mesela deriz ki; "Sen bizimle gelecek misin?Cümledeki vurgulamadan soru mânası çıkar. Mesela deriz ki; "Sen bizimle gelecek misin? Geliyor musun?" diye soru edatıyla sorarız. Bazen de deriz; "Sen de bizimle geliyorsun inşaallah?"Geliyor musun?" diye soru edatıyla sorarız. Bazen de deriz; "Sen de bizimle geliyorsun inşaallah?" O da "Geliyor musun?" demek.O da "Geliyor musun?" demek. "Geliyorsun" diyoruz, soru edatı yok; ama mânası "Geliyor musun?" mânasına... "Geliyorsun" diyoruz, soru edatı yok; ama mânası "Geliyor musun?" mânasına...

Şimdi burada da ve min zürriyetî, "Zürriyetime de verecek misin?" mânasına, soru mânasına olabilir. Şimdi burada da ve min zürriyetî, "Zürriyetime de verecek misin?" mânasına, soru mânasına olabilir. "Yâ Rabbi! Zürriyetime de mi önderlik vereceksin? Kavmin önderliğini, peygamberlik vereceksin?" "Yâ Rabbi! Zürriyetime de mi önderlik vereceksin? Kavmin önderliğini, peygamberlik vereceksin?"

Veyahut öyle değil de; "Yâ Rabbi! Madem beni imam, önder, başkan, peygamber seçiyorsun,Veyahut öyle değil de; "Yâ Rabbi! Madem beni imam, önder, başkan, peygamber seçiyorsun, insanların rehberi, -o zamanın- en büyük rehberi seçiyorsun,insanların rehberi, -o zamanın- en büyük rehberi seçiyorsun, o zaman ve min zürriyyetî zürriyetimden kimselere de bunu ver."o zaman ve min zürriyyetî zürriyetimden kimselere de bunu ver." Zürriyetini kayırmış oluyor. Bu mâna da olabilir, soru da olabilir. Zürriyetini kayırmış oluyor. Bu mâna da olabilir, soru da olabilir.

Hâsılı, İbrahim aleyhisselam eğer "Zürriyetime de ver." demişse Cenâb-ı Hak onun duasını kabul etti,Hâsılı, İbrahim aleyhisselam eğer "Zürriyetime de ver." demişse Cenâb-ı Hak onun duasını kabul etti, İbrahim aleyhisselâm'ın zürriyetinden nice peygamberler geldi.İbrahim aleyhisselâm'ın zürriyetinden nice peygamberler geldi. Bir kere oğlu İsmail peygamber oldu, yakın, kendisi Kâbe'yi beraber bina etti.Bir kere oğlu İsmail peygamber oldu, yakın, kendisi Kâbe'yi beraber bina etti. Ondan sonra uzak torunu, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Ondan sonra uzak torunu, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, o da âhir zaman Peygamberi oldu, peygamberlerin serveri, eşrefi'l-mürselîn,o da âhir zaman Peygamberi oldu, peygamberlerin serveri, eşrefi'l-mürselîn, ekremi'r-rusûl, seyyidi veledi Âdem. O da öyle, o duası berekâtına…ekremi'r-rusûl, seyyidi veledi Âdem. O da öyle, o duası berekâtına… Zaten İbrahim aleyhisselâm'ın yaptığı duaları Cenâb-ı Hak kabul etti ve bir bir ihsan etti.Zaten İbrahim aleyhisselâm'ın yaptığı duaları Cenâb-ı Hak kabul etti ve bir bir ihsan etti. Önümüzdeki âyetlerde, önümüzdeki günlerde göreceğiz. Önümüzdeki âyetlerde, önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bugünkü sohbetimizde böyle tam sohbet oldu, Ramazan sohbeti, biraz çeşitli konuları anlattık.Bugünkü sohbetimizde böyle tam sohbet oldu, Ramazan sohbeti, biraz çeşitli konuları anlattık. O bakımdan yayıldı... Kâle. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;" Lâ yenâlü ahdi'z-zâlimîn.O bakımdan yayıldı...

Kâle. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;" Lâ yenâlü ahdi'z-zâlimîn.
"Benim ahdim, anlaşmam zalimlere olmaz. Görevimi zalimlere vermem."Benim ahdim, anlaşmam zalimlere olmaz. Görevimi zalimlere vermem. Görevime, o şerefime, benim o ikrâmıma zalimler nâil olamaz." buyurdu. Görevime, o şerefime, benim o ikrâmıma zalimler nâil olamaz." buyurdu.

Zaten ve min zürriyyetî diyor, "Tüm zürriyetimi hepsini ayrı ayrı imam yap." demiyor,Zaten ve min zürriyyetî diyor, "Tüm zürriyetimi hepsini ayrı ayrı imam yap." demiyor, "Hepsini mi yapıyorsun?" demiyor, "Benim zürriyetimden bazılarını da yâ Rabbi!" "Hepsini mi yapıyorsun?" demiyor, "Benim zürriyetimden bazılarını da yâ Rabbi!"

Çünkü insanların hepsi önder olmaz, bir kalabalıkta bir tane başkan olur, ötekiler tâbi olur. Çünkü insanların hepsi önder olmaz, bir kalabalıkta bir tane başkan olur, ötekiler tâbi olur. Hepsi başkan olursa o zaman curcuna olur, karmakarış olur.Hepsi başkan olursa o zaman curcuna olur, karmakarış olur. Her başkan başkanlığını bir tarafa kullanmaya çalışır, olmaz.Her başkan başkanlığını bir tarafa kullanmaya çalışır, olmaz. O bakımdan min zürriyetî "Zürriyetimden bazıları..."O bakımdan min zürriyetî "Zürriyetimden bazıları..." Bu min'e min el-bâziyye derler, yani "Zürriyetimden bir kısmına da mı, bazısına da mı veriyorsun?"Bu min'e min el-bâziyye derler, yani "Zürriyetimden bir kısmına da mı, bazısına da mı veriyorsun?" veyahut "Zürriyetimden bazısına da ver yâ Rabbi!" diye dua edince,veyahut "Zürriyetimden bazısına da ver yâ Rabbi!" diye dua edince, "Benim ahdime zalimler nâil olamaz." "Benim ahdime zalimler nâil olamaz." Yani, "Böyle bir devlet, böyle bir nimet, böyle bir taahhüdüme mazhar olamaz." buyurdu Cenâb-ı Hak. Yani, "Böyle bir devlet, böyle bir nimet, böyle bir taahhüdüme mazhar olamaz." buyurdu Cenâb-ı Hak.

Bütün tefsirler burada izahta kesin bir kuralı söylüyorlar, diyorlar ki;Bütün tefsirler burada izahta kesin bir kuralı söylüyorlar, diyorlar ki; "Zalimin imamete ehli olmadığı görülüyor." Yani zalim önderliğe seçilmez. Zalim önder olamaz."Zalimin imamete ehli olmadığı görülüyor." Yani zalim önderliğe seçilmez. Zalim önder olamaz. Çünkü zulmediyor, adalet etmiyor. Zulüm ne demek? "Adaletsizlik, haksızlık" demek. Çünkü zulmediyor, adalet etmiyor.

Zulüm ne demek?

"Adaletsizlik, haksızlık" demek.

Haksızlık yapan önderliğe geçirilemez, seçilemez.Haksızlık yapan önderliğe geçirilemez, seçilemez. Önce, işin başında adaletliydi, haklıydı, zulüm yapmıyordu da sonradan mevkiye makama geçinceÖnce, işin başında adaletliydi, haklıydı, zulüm yapmıyordu da sonradan mevkiye makama geçince zulüm yapmaya başlarsa, kitaplar diyor ki; "O zaman hal'i vacib olur." zulüm yapmaya başlarsa, kitaplar diyor ki; "O zaman hal'i vacib olur."

Hal ne demek? Hı-lam-ayın. Hal' etmek, ne demek? Hal ne demek? Hı-lam-ayın. Hal' etmek, ne demek?

"Çıkartmak" demek. Yani "soyup almak" demek. "Çıkartmak" demek. Yani "soyup almak" demek. O görevden onu çıkartmak, o görevi onun üzerinden almak; zalim olduğu zaman...O görevden onu çıkartmak, o görevi onun üzerinden almak; zalim olduğu zaman... Çünkü herkesin Allah'ın emrini tutması, herkesin adaletle hareket etmesi gerekiyor. Çünkü herkesin Allah'ın emrini tutması, herkesin adaletle hareket etmesi gerekiyor.

Başka âyet-i kerîmelerde bu tabiî kuralı, olağan hususu Cenâb-ı Hak bildiriyor.Başka âyet-i kerîmelerde bu tabiî kuralı, olağan hususu Cenâb-ı Hak bildiriyor. Yani Allahu Teâlâ hazretleri peygamberine zürriyetinden bazılarının mü'min olacağını,Yani Allahu Teâlâ hazretleri peygamberine zürriyetinden bazılarının mü'min olacağını, bazılarının da zalim olacağını bildirmiş. bazılarının da zalim olacağını bildirmiş.

Evet, her koyun kendi bacağından asılır, her kişi sorumludur.Evet, her koyun kendi bacağından asılır, her kişi sorumludur. Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk ederse Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanır. Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk ederse Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanır. Cenâb-ı Hakk'a âsi olursa, emrini tutmazsa, yanlış işler yaparsa o zaman da mahrum kalır.Cenâb-ı Hakk'a âsi olursa, emrini tutmazsa, yanlış işler yaparsa o zaman da mahrum kalır. Kesin, bu böyle. Bu kural buradan çıkıyor. Bu önemli bir kural. Kesin, bu böyle. Bu kural buradan çıkıyor. Bu önemli bir kural.

Lâ yenâlü ahdi'z-zâlimîn. "Zalimler benim ahdime, taahhüdüme,Lâ yenâlü ahdi'z-zâlimîn. "Zalimler benim ahdime, taahhüdüme, tekeffülüme, ihsânıma, ikrâmıma, görevlendirmeme nâil olamazlar." dedi, İbrahim aleyhisselâm'a… tekeffülüme, ihsânıma, ikrâmıma, görevlendirmeme nâil olamazlar." dedi, İbrahim aleyhisselâm'a…

Ama zürriyetinden bazılarının İbrahim aleyhisselam gibi peygamber olması daAma zürriyetinden bazılarının İbrahim aleyhisselam gibi peygamber olması da duasının kabul olduğunu gösteriyor. duasının kabul olduğunu gösteriyor.

Önümüzdeki haftalarda İbrahim aleyhisselâm'ın konusu devam edecek.Önümüzdeki haftalarda İbrahim aleyhisselâm'ın konusu devam edecek. Sağ olursak Ramazan çıkmış olacak, o önümüzdeki âyetleri de inşaallah güzel güzel anlatırız.Sağ olursak Ramazan çıkmış olacak, o önümüzdeki âyetleri de inşaallah güzel güzel anlatırız. İbrahim aleyhisselam'dan gereken dersleri almamızı, çıkartmamızı,İbrahim aleyhisselam'dan gereken dersleri almamızı, çıkartmamızı, Allah'ın onu neden sevgili peygamberi, habibi, halîli kıldığını düşünmemizi,Allah'ın onu neden sevgili peygamberi, habibi, halîli kıldığını düşünmemizi, hareketlerimizi biz de karınca kararınca düzenlememizi düşünüyorum.hareketlerimizi biz de karınca kararınca düzenlememizi düşünüyorum. İbrahim aleyhisselam'dan ders almamız lazım.İbrahim aleyhisselam'dan ders almamız lazım. İbrahim aleyhisselam gibi hareket etmemiz lazım, Cenâb-ı Hakk'ın "yap" dediğini yapmamız lazım.İbrahim aleyhisselam gibi hareket etmemiz lazım, Cenâb-ı Hakk'ın "yap" dediğini yapmamız lazım. Evlâdın kurban edilmesi az bir şey mi? Cenâb-ı Hak'ın emri ne ise onu yapmak lazım.Evlâdın kurban edilmesi az bir şey mi? Cenâb-ı Hak'ın emri ne ise onu yapmak lazım. "Çık ortaya, konuş!" dediği zaman hakkı söylemek lazım."Çık ortaya, konuş!" dediği zaman hakkı söylemek lazım. Böylece mert, cesaret sahibi, dürüst, adaletli, faziletli, erdemli insanlar olmamız lazım.Böylece mert, cesaret sahibi, dürüst, adaletli, faziletli, erdemli insanlar olmamız lazım. O zaman Allah seviyor. O zaman Allah seviyor.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi sevdiği kulları zümresine dâhil eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi sevdiği kulları zümresine dâhil eylesin. Gönlümüze de Cenâb-ı Hakk'ın mârifetullah dediğimiz Allah bilgisi,Gönlümüze de Cenâb-ı Hakk'ın mârifetullah dediğimiz Allah bilgisi, şuuru ve muhabbetullah dediğimiz Allah aşkını yerleştirsin.şuuru ve muhabbetullah dediğimiz Allah aşkını yerleştirsin. Şu mübarek günlerde bizleri o evliyâullah selef-i sâlihinîmiz, mürşid-i kâmillerimiz gibiŞu mübarek günlerde bizleri o evliyâullah selef-i sâlihinîmiz, mürşid-i kâmillerimiz gibi Cenâb-ı Hakk'ı candan seven, Cenâb-ı Hakk'a candan kulluk eden,Cenâb-ı Hakk'ı candan seven, Cenâb-ı Hakk'a candan kulluk eden, Ümmet-i Muhammed'e de insanlara da güzel güzel hizmetler eden kimseler eylesin. Ümmet-i Muhammed'e de insanlara da güzel güzel hizmetler eden kimseler eylesin.

Ebu'l-Hasen-i Harakânî Efendimiz kaddesallâhu sırrahu'l-azîz ile ilgili bir kitabı okuyorum önümde… Ebu'l-Hasen-i Harakânî Efendimiz kaddesallâhu sırrahu'l-azîz ile ilgili bir kitabı okuyorum önümde… Orada "Yaptığınız iyilikleri söyleyin bakalım." diye sohbet esnasında ihvânı etrafındayken söylemiş.Orada "Yaptığınız iyilikleri söyleyin bakalım." diye sohbet esnasında ihvânı etrafındayken söylemiş. İki kişi de yaptıkları iyiliklerin mühim böyle göz doldurucu olanını sıralamışlar. Diyor ki; İki kişi de yaptıkları iyiliklerin mühim böyle göz doldurucu olanını sıralamışlar. Diyor ki;

"Bu yaptıklarınız nihayet iki kişiye faydası geliyor, o kadar. Ama asıl müslüman nasıl olmalıdır? "Bu yaptıklarınız nihayet iki kişiye faydası geliyor, o kadar. Ama asıl müslüman nasıl olmalıdır?

Sizin yaptığınız o iyilikler, şu söylediğiniz iki misal, o olayda geçen iki kişiye yarar sağlamışsınız,Sizin yaptığınız o iyilikler, şu söylediğiniz iki misal, o olayda geçen iki kişiye yarar sağlamışsınız, iki kişiye iyilik yapmışsınız. Halbuki mü'min güneş ve mehtap gibidir; iki kişiye iyilik yapmışsınız. Halbuki mü'min güneş ve mehtap gibidir; yararı herkese, ışığı herkese ulaşması gerekir." diyor. yararı herkese, ışığı herkese ulaşması gerekir." diyor.

Bu Ebu'l-Hasen-i Harakânî'nin Nûru'l-uyûn kitabında.Bu Ebu'l-Hasen-i Harakânî'nin Nûru'l-uyûn kitabında. Ama Ebû Aliyy-i Rudbârî'nin bir menâkıbı bu, o kitapta yer almış.Ama Ebû Aliyy-i Rudbârî'nin bir menâkıbı bu, o kitapta yer almış. Bu Ebû Ali'de, önümde Hadâiku'l-verdiye kitabı var, geçen gün kura ile açtım, karşıma çıktı.Bu Ebû Ali'de, önümde Hadâiku'l-verdiye kitabı var, geçen gün kura ile açtım, karşıma çıktı. Evliyâullahın büyüklerinden Horasan meşâyihinin ulularından, öyle demiş. Evliyâullahın büyüklerinden Horasan meşâyihinin ulularından, öyle demiş. Ne kadar önemli bakın, bir daha üstüne bastırarak söylüyorum: Ne kadar önemli bakın, bir daha üstüne bastırarak söylüyorum:

Mü'min güneş ve mehtap gibidir; faydası, ışığı herkese ulaşır, öyle mahdut bir kişiye, iki kişiye değil... Mü'min güneş ve mehtap gibidir; faydası, ışığı herkese ulaşır, öyle mahdut bir kişiye, iki kişiye değil...

Allah bizi herkese, bütün insanlığa her yönden, dünyaları âhiretleri bakımından Allah bizi herkese, bütün insanlığa her yönden, dünyaları âhiretleri bakımından faydalı işler yapmaya muvaffak eylesin. Allah hepinizden razı olsun. faydalı işler yapmaya muvaffak eylesin. Allah hepinizden razı olsun.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2