Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

İlim Talep Etmek İçin Yarışınız

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 22.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlim Öğrenmekte Yarışın, Hz Aişe Annemizin Odasına Defnolunacak En Hayırlı Üç Kişi, Allah Yolunda Cihad İçin Geçirilen Bir Vakit | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İlim Talep Etmek İçin Yarışınız

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 22.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlim Öğrenmekte Yarışın, Hz Aişe Annemizin Odasına Defnolunacak En Hayırlı Üç Kişi, Allah Yolunda Cihad İçin Geçirilen Bir Vakit | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbeğî li-celâli vechihîel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedinve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmâin. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmâin.

Emmâ ba'dü; Fe-kale rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü; Fe-kale rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem:

Sârıû fî talebi'l-ilmi fe'l-hadîsü min sâdıkın hayrun mine'd-dünyâ ve mâ aleyh âmin zehebin ve fiddatin. Sârıû fî talebi'l-ilmi fe'l-hadîsü min sâdıkın hayrun mine'd-dünyâ ve mâ aleyh âmin zehebin ve fiddatin.

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Câbir radiyallâhu anhten rivayet edildiğine göreCâbir radiyallâhu anhten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki:

Sârıû. Koşuşun, yarış edin. Yarış eder gibi sürat gösterin.Sârıû. Koşuşun, yarış edin. Yarış eder gibi sürat gösterin. Sürat göstermekte de birbirinizle müsabaka, yarışma yapar gibi sürat gösterin.Sürat göstermekte de birbirinizle müsabaka, yarışma yapar gibi sürat gösterin. Sârıû fî talebi'l-ilm. İlim öğrenmek konusunda böyle koşuşturun.Sârıû fî talebi'l-ilm. İlim öğrenmek konusunda böyle koşuşturun. Birbirinizle yarışırcasına ilim öğrenmeye koşuşturun.Birbirinizle yarışırcasına ilim öğrenmeye koşuşturun. Fe'l-hadîsü min sâdıkın. Çünkü sâdık bir kişiden duyulan bir hadis, bir söz, bir ilim.Fe'l-hadîsü min sâdıkın. Çünkü sâdık bir kişiden duyulan bir hadis, bir söz, bir ilim. Hayrun mine'd-dünyâ ve mâ aleyh âmin zehebin ve fiddatin.Hayrun mine'd-dünyâ ve mâ aleyh âmin zehebin ve fiddatin. Dünyanın hepsinden ve dünyanın üzerine altın, gümüş, mücevher, Dünyanın hepsinden ve dünyanın üzerine altın, gümüş, mücevher, kıymetli maden cinsinden ne varsa onların hepsinden daha hayırlıdır. kıymetli maden cinsinden ne varsa onların hepsinden daha hayırlıdır. Bu ve bunun gibi olan pek çok sahih hadîs-i şerîfteBu ve bunun gibi olan pek çok sahih hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize ilim öğrenmeyi şiddetle ve hararetle tavsiye buyuruyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize ilim öğrenmeyi şiddetle ve hararetle tavsiye buyuruyor. O halde bizim de bu hararetli,O halde bizim de bu hararetli, şiddetli tavsiyeye uygun olarak ilim öğrenmeye özel gayret göstermemiz lazım.şiddetli tavsiyeye uygun olarak ilim öğrenmeye özel gayret göstermemiz lazım. Günlük gazeteleri okur gibi değil, eğlence kabilinden değil;Günlük gazeteleri okur gibi değil, eğlence kabilinden değil; "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana ilim öğrenmeyi tavsiye etmiş." diyerek"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana ilim öğrenmeyi tavsiye etmiş." diyerek yarışırcasına koşuşacaksınız. "Yapsam da olur, yapmasam da olur." değil; yarışırcasına koşuşacaksınız. "Yapsam da olur, yapmasam da olur." değil; en kıymetli kitapları, en büyük alimlerin yazdığı en önemli konudaki eserleri okumaya hemen,en kıymetli kitapları, en büyük alimlerin yazdığı en önemli konudaki eserleri okumaya hemen, mümkünse bu akşamdan başlayacaksınız.mümkünse bu akşamdan başlayacaksınız. Besmeleyi çekeceksiniz ve hem kendiniz öğreneceksinizBesmeleyi çekeceksiniz ve hem kendiniz öğreneceksiniz hem de çoluk çocuğunuza bunu aşılayacaksınız, öğreteceksiniz. hem de çoluk çocuğunuza bunu aşılayacaksınız, öğreteceksiniz.

Kennedy'nin hayatını anlatan "Fazilet Mücadelesi" diye bir kitap okumuştum.Kennedy'nin hayatını anlatan "Fazilet Mücadelesi" diye bir kitap okumuştum. Orada dikkatimi bir nokta çekti.Orada dikkatimi bir nokta çekti. Kennedy'ler, babaları ve bütün kardeşler akşam sofrasında masanın etrafında toplanırlarmışKennedy'ler, babaları ve bütün kardeşler akşam sofrasında masanın etrafında toplanırlarmış ve yemek adeta bir ilim meclisi olurmuş. Gayet düzenli tarzda çok ciddi konuşurlarmış. ve yemek adeta bir ilim meclisi olurmuş. Gayet düzenli tarzda çok ciddi konuşurlarmış.

Çocuklarımızın iyi yetişmesi için biz de yemekleri, yemekten sonraki çay saatlerini fırsat bileceğiz.Çocuklarımızın iyi yetişmesi için biz de yemekleri, yemekten sonraki çay saatlerini fırsat bileceğiz. İşi lütfen televizyona bırakmayalım, eğlenceye kaptırmayalım, başıboşluğa yenilmeyelim.İşi lütfen televizyona bırakmayalım, eğlenceye kaptırmayalım, başıboşluğa yenilmeyelim. Çoluk çocuğumuza, hanımlarımıza ilim öğretelim; kendimiz ilim öğrenelim. Çoluk çocuğumuza, hanımlarımıza ilim öğretelim; kendimiz ilim öğrenelim.

Allahu Teâlâ hazretleri bize Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi mi? Allahu Teâlâ hazretleri bize Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi mi?

Bir kelimesi değişmemiş mübarek ve ilahî bir kelâm mı? Bir kelimesi değişmemiş mübarek ve ilahî bir kelâm mı?

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, yirmi üç senede bize Kur'ân-ı Kerîm'i öğretmek,Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, yirmi üç senede bize Kur'ân-ı Kerîm'i öğretmek, anlatmak için çalışmadı mı? Çalıştı! anlatmak için çalışmadı mı?

Çalıştı!

Bizim Kur'ân-ı Kerîm konusundaki gayretimiz, merakımız, ilgimiz ne kadar?Bizim Kur'ân-ı Kerîm konusundaki gayretimiz, merakımız, ilgimiz ne kadar? Kur'ân-ı Kerîm ile ilgili çalışmamız, tecrübemiz ne kadar? Okumasını biliyor muyuz?Kur'ân-ı Kerîm ile ilgili çalışmamız, tecrübemiz ne kadar? Okumasını biliyor muyuz? Nelerden bahsettiğini öğrenmiş miyiz? Tefsir kitaplarına başlamış mıyız? Nelerden bahsettiğini öğrenmiş miyiz? Tefsir kitaplarına başlamış mıyız? Baştan sona Kur'ân-ı Kerîm'i incelemiş miyiz? Kur'ân-ı Kerîm'in kıymetini anlayabilmiş miyiz?Baştan sona Kur'ân-ı Kerîm'i incelemiş miyiz? Kur'ân-ı Kerîm'in kıymetini anlayabilmiş miyiz? Ne kadar önemli konuları anlattığını sezebilmiş miyiz? Kendi kendimize soralım… Ne kadar önemli konuları anlattığını sezebilmiş miyiz?

Kendi kendimize soralım…

Kur'ân-ı Kerîm veya Peygamber Efendimiz'in hayatı, hadîs-i şerîfleri veya İslâm tarihi… Kur'ân-ı Kerîm veya Peygamber Efendimiz'in hayatı, hadîs-i şerîfleri veya İslâm tarihi…

Peygamber Efendimiz'in hayatını Mustafa Asım Köksal -nur içinde yatsın,Peygamber Efendimiz'in hayatını Mustafa Asım Köksal -nur içinde yatsın, çok yakından biliyorum, çünkü komşumuzdu- uzun seneler çalışarak,çok yakından biliyorum, çünkü komşumuzdu- uzun seneler çalışarak, çok teferruatlı olarak hem de bazı şeyleri kesmeden, bütün teferruatı ile vermeye çalışarak çok güzel anlattı.çok teferruatlı olarak hem de bazı şeyleri kesmeden, bütün teferruatı ile vermeye çalışarak çok güzel anlattı. Onun kitabını bir okuyalım; Peygamber Efendimiz nasıl yaşamış,Onun kitabını bir okuyalım; Peygamber Efendimiz nasıl yaşamış, kâfirlerle, küfürle, müşriklerle nasıl mücadele etmiş,kâfirlerle, küfürle, müşriklerle nasıl mücadele etmiş, İslâm'ı nasıl yaymış, müslümanlar neler çekmiş?.. Okuyalım. Kur'ân-ı Kerîm ne diyor, anlayalım. İslâm'ı nasıl yaymış, müslümanlar neler çekmiş?.. Okuyalım. Kur'ân-ı Kerîm ne diyor, anlayalım.

Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerifleri… En küçük hadis kitabından, 40 Hadis'ten başlayalım.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerifleri… En küçük hadis kitabından, 40 Hadis'ten başlayalım. Ondan sonra gittikçe ötekilere doğru hem kendimiz öğrenelim,Ondan sonra gittikçe ötekilere doğru hem kendimiz öğrenelim, hem çoluk çocuğumuza öğretelim, hem de fırsat oldukça, gezmeye, ziyaretleşmeye gittikçe,hem çoluk çocuğumuza öğretelim, hem de fırsat oldukça, gezmeye, ziyaretleşmeye gittikçe, boş konuşma yerine, sohbetlerinizde "Ben bir hadîs-i şerîf okudum, çok dikkatimi çekti, boş konuşma yerine, sohbetlerinizde "Ben bir hadîs-i şerîf okudum, çok dikkatimi çekti, şu konuyu bilmiyordum, bakın size de anlatayım." diye anlatalım. Okuyalım, ilmimizi arttıralım. şu konuyu bilmiyordum, bakın size de anlatayım." diye anlatalım. Okuyalım, ilmimizi arttıralım.

Çünkü buyruluyor ki; Fe'l-hadîsü min sâdıkın.Çünkü buyruluyor ki;

Fe'l-hadîsü min sâdıkın.
"Sadık bir insandan bir söz, dünyadan ve dünyanın üzerindeki her şeyden altın,"Sadık bir insandan bir söz, dünyadan ve dünyanın üzerindeki her şeyden altın, gümüş gibi mücevherattan bile daha hayırlıdır." gümüş gibi mücevherattan bile daha hayırlıdır."

Burada "hadis" sözü hem Peygamber Efendimiz'in mübarek kelâmı mânasına,Burada "hadis" sözü hem Peygamber Efendimiz'in mübarek kelâmı mânasına, hem de doğrudan doğruya konuşma yani sâdık bir insanın,hem de doğrudan doğruya konuşma yani sâdık bir insanın, alim bir insanın konuşması mânasına da gelir.alim bir insanın konuşması mânasına da gelir. Zaten sâdıkların en sâdığı, doğruların en doğrusu olan Peygamber-i Zîşan'ımızın kendisi sâdık.Zaten sâdıkların en sâdığı, doğruların en doğrusu olan Peygamber-i Zîşan'ımızın kendisi sâdık. Onun hadisi mânasına da olabilir. Öyle de olsa zaten ötekisinin mânası da aynı kapıya geliyor.Onun hadisi mânasına da olabilir. Öyle de olsa zaten ötekisinin mânası da aynı kapıya geliyor. Altından, gümüşten, dünyalık nimetlerden zenginliklerin hepsinden daha hayırlıdır.Altından, gümüşten, dünyalık nimetlerden zenginliklerin hepsinden daha hayırlıdır. Bunları öğrenmeye koşturalım. İkinci hadîs-i şerîf: Bunları öğrenmeye koşturalım.

İkinci hadîs-i şerîf:

Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhuma yani Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'dan…Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhuma yani Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'dan… Allah babasına da kendisine de büyük mükâfatlar ihsan eylesin, şefaatine bizleri erdirsin.Allah babasına da kendisine de büyük mükâfatlar ihsan eylesin, şefaatine bizleri erdirsin. Hz. Ömer, Peygamber Efendimiz'den sonra Ümmet-i Muhammed'in başına geçmişHz. Ömer, Peygamber Efendimiz'den sonra Ümmet-i Muhammed'in başına geçmiş ikinci halife olmuş, adaleti ve fıkıhtaki bilgisi, kadılığı, hâkimliği ile tanınmış bir büyük zât…ikinci halife olmuş, adaleti ve fıkıhtaki bilgisi, kadılığı, hâkimliği ile tanınmış bir büyük zât… Aşere-i mübeşşere'den, cennetliklerden…Aşere-i mübeşşere'den, cennetliklerden… Hayatında iken on kişiye Peygamber EfendimizHayatında iken on kişiye Peygamber Efendimiz açıktan açığa cennetlik olduğunu bildirmiş, onlardan birisi.açıktan açığa cennetlik olduğunu bildirmiş, onlardan birisi. Ve Peygamber Efendimiz'in türbesinde, onun kubbesi altında,Ve Peygamber Efendimiz'in türbesinde, onun kubbesi altında, yanında yatmak şerefine ermiş iki insandan birisi. yanında yatmak şerefine ermiş iki insandan birisi.

Hz. Âişe validemiz radıyallahu anha bir rüya görmüş.Hz. Âişe validemiz radıyallahu anha bir rüya görmüş. Babası Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh da rüya tabirini severBabası Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh da rüya tabirini sever ve o konuda çok mahir ve meraklı imiş. Babasına rüyayı anlatıyor; ve o konuda çok mahir ve meraklı imiş. Babasına rüyayı anlatıyor;

"Babacığım! Gökten üç tane kamer, ay geldi. Gökten benim odama geldi, odamın zeminine girdi." "Babacığım! Gökten üç tane kamer, ay geldi. Gökten benim odama geldi, odamın zeminine girdi."

Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk düşünmüş ve demiş ki; Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk düşünmüş ve demiş ki;

Her birisinin bir hücresi, odacığı vardı.Her birisinin bir hücresi, odacığı vardı. "Senin odana üç kişi defnolunacak, üç kişi gömülecek. Bunlar yeryüzünün en hayırlı insanlarıdır." "Senin odana üç kişi defnolunacak, üç kişi gömülecek. Bunlar yeryüzünün en hayırlı insanlarıdır."

Rüyayı böyle tabir etti.Rüyayı böyle tabir etti. Aradan seneler geçti, ne kadar zaman geçti ise geçti.Aradan seneler geçti, ne kadar zaman geçti ise geçti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz irtihâl-i dâr-ı bakâ eyledi.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz irtihâl-i dâr-ı bakâ eyledi. Cenâb-ı Mevlâ, "Gel habibim." dedi, Peygamber Efendimiz âhirete göçtü. Cenâb-ı Mevlâ, "Gel habibim." dedi, Peygamber Efendimiz âhirete göçtü. Hz. Âişe validemizin hücresinde iken vefatı oldu ve, Hz. Âişe validemizin hücresinde iken vefatı oldu ve, "Peygamberler nerede vefat ederse oraya gömülür." diyerek"Peygamberler nerede vefat ederse oraya gömülür." diyerek Hz. Âişe-i Sıddîka validemizin hücresine Peygamber Efendimiz'in kabri kazıldı.Hz. Âişe-i Sıddîka validemizin hücresine Peygamber Efendimiz'in kabri kazıldı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz oraya defnedildi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz oraya defnedildi.

Ebû Bekr-i Sıddîk, Peygamber Efendimiz'in oraya gömülmesi üzerine Hz. Âişe validemizinEbû Bekr-i Sıddîk, Peygamber Efendimiz'in oraya gömülmesi üzerine Hz. Âişe validemizin yani kendi kızının yanına geldi ve dedi ki; yani kendi kızının yanına geldi ve dedi ki;

"Kızım Âişe! Hani sen bana bir rüya anlatmıştın ya…"Kızım Âişe! Hani sen bana bir rüya anlatmıştın ya… Ben de sana, 'Senin odana üç kişi gömülecek. Onlar yeryüzünün en kıymetli insanlarıdır.' demiştim ya…Ben de sana, 'Senin odana üç kişi gömülecek. Onlar yeryüzünün en kıymetli insanlarıdır.' demiştim ya… İşte senin kamerlerinden birisi ve en hayırlısı budur." İşte senin kamerlerinden birisi ve en hayırlısı budur."

Sonra ne oldu? Sonra ne oldu?

İki sene sonra Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh vefat etti, o da oraya gömüldü.İki sene sonra Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh vefat etti, o da oraya gömüldü. Peygamber Efendimiz'in kabrinin arkasına yani kuzey tarafına biraz geriye gömüldü. Peygamber Efendimiz'in kabrinin arkasına yani kuzey tarafına biraz geriye gömüldü.

Ondan on iki sene kadar sonra Hz. Ömer radıyallahu anh hançerlendi ve o da şehit oldu.Ondan on iki sene kadar sonra Hz. Ömer radıyallahu anh hançerlendi ve o da şehit oldu. Onu da oraya gömdüler. Hz. Âişe validemizden izin istediler, dediler ki; "Halifeyi buraya gömelim mi?" Onu da oraya gömdüler. Hz. Âişe validemizden izin istediler, dediler ki;

"Halifeyi buraya gömelim mi?"

Müsaade etti. Hz. Ömer radıyallahu anh'ın da Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ınMüsaade etti. Hz. Ömer radıyallahu anh'ın da Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın daha arkasına ve biraz daha kaymalı olarak kabrini yaptılar. İki rivayet var.daha arkasına ve biraz daha kaymalı olarak kabrini yaptılar. İki rivayet var. Ya Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın hizasına, ayakucu tarafına gömdüler.Ya Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh'ın hizasına, ayakucu tarafına gömdüler. Ya da ayakucu tarafına ama daha geriye…Ya da ayakucu tarafına ama daha geriye… İki rivayet var.İki rivayet var. Ve hücre-i saadetin temelleri Hz. Ömer'in boyuna kâfi gelmediği için kerpiçleri kazdılar, kırdılar.Ve hücre-i saadetin temelleri Hz. Ömer'in boyuna kâfi gelmediği için kerpiçleri kazdılar, kırdılar. Hz. Ömer radıyallahu anh'ın kabrini yaptıkları ve onu yatırdıkları zamanHz. Ömer radıyallahu anh'ın kabrini yaptıkları ve onu yatırdıkları zaman ayakları hücrenin temel duvarlarının öbür tarafına biraz çıktı, öyle gömdüler. ayakları hücrenin temel duvarlarının öbür tarafına biraz çıktı, öyle gömdüler.

Yıllar sonra oralar tamir edileceği zaman kazanlar, kemeri duvardan kazarken ayakları görünceYıllar sonra oralar tamir edileceği zaman kazanlar, kemeri duvardan kazarken ayakları görünce son derece üzüldüler, "eyvah" dediler. "Acaba Resûlullah Efendimiz'i kabrinde rahatsız mı ettik?son derece üzüldüler, "eyvah" dediler. "Acaba Resûlullah Efendimiz'i kabrinde rahatsız mı ettik? Bu ayaklar onun mu?" falan diye… Sonradan bilenler dediler ki,Bu ayaklar onun mu?" falan diye… Sonradan bilenler dediler ki, "Hz. Ömer hücreye sığmamıştı da, ayağını biraz duvarın öbür tarafına kazıp da yerleştirmiştik.""Hz. Ömer hücreye sığmamıştı da, ayağını biraz duvarın öbür tarafına kazıp da yerleştirmiştik." Onun ayakları olduğu anlaşıldı. Böylece tabii kapattılar. İşte ikinci kamer Ebû Bekr-i Sıddîk…Onun ayakları olduğu anlaşıldı. Böylece tabii kapattılar.

İşte ikinci kamer Ebû Bekr-i Sıddîk…
Üçüncü kamer Ömerü'l-Fâruk... Üçüncü kamer Ömerü'l-Fâruk... Onun oğlu Abdullah Peygamber Efendimiz'den rivayet ediyor ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Onun oğlu Abdullah Peygamber Efendimiz'den rivayet ediyor ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Sâatün fî sebîlillâhi hayrun min hamsîne hacceten.Sâatün fî sebîlillâhi hayrun min hamsîne hacceten. "Allah yolunda cihad için geçirilen bir miktar vakit…" "Allah yolunda cihad için geçirilen bir miktar vakit…"

Saat demek günün yirmi dörtte biri demek değil. Sâatün, "bir zaman."Saat demek günün yirmi dörtte biri demek değil. Sâatün, "bir zaman." Hatta kıyamete, sâat; kıyamet alametlerine de "kıyametin alametleri" mânasına eşrâtü's-sâah,Hatta kıyamete, sâat; kıyamet alametlerine de "kıyametin alametleri" mânasına eşrâtü's-sâah, "saatin şartları" derler."saatin şartları" derler. Sâat kelimesi herhalde böyle kullanılıyor, "altmış dakika" mânasına kullanılmıyor. Sâat kelimesi herhalde böyle kullanılıyor, "altmış dakika" mânasına kullanılmıyor.

Sâatün fî sebîlillâhi. "Allah yolunda cihad için sarf edilen bir miktar vakit…"Sâatün fî sebîlillâhi. "Allah yolunda cihad için sarf edilen bir miktar vakit…" Hayrun. "Daha hayırlıdır." Min hamsîne hacceten. "Elli hacdan daha hayırlıdır." Bu hangi hac? Hayrun. "Daha hayırlıdır." Min hamsîne hacceten. "Elli hacdan daha hayırlıdır."

Bu hangi hac?

Farz olan hacdan sonra sevap kazanmak için yapılan nafile haclar...Farz olan hacdan sonra sevap kazanmak için yapılan nafile haclar... Yoksa bir insan eğer hac yapmamışsa onun haccetmesi daha efdaldir. Fıkıh kitaplarımızda böyle yazılıdır.Yoksa bir insan eğer hac yapmamışsa onun haccetmesi daha efdaldir. Fıkıh kitaplarımızda böyle yazılıdır. Hac yaptıysa… "Bu sefer yine hacca mı gideyim yoksa cihada mı gideyim?" Hac yaptıysa…

"Bu sefer yine hacca mı gideyim yoksa cihada mı gideyim?"

Cihada gitmek efdaldir. Hac yapmış bir insan için nafile hac yapmaktansa cihad varsa,Cihada gitmek efdaldir. Hac yapmış bir insan için nafile hac yapmaktansa cihad varsa, cihada çağrılmışsa, cihada gitme imkânı varsa cihad etmek daha efdaldir. Ne kadar efdaldir? cihada çağrılmışsa, cihada gitme imkânı varsa cihad etmek daha efdaldir.

Ne kadar efdaldir?

Bir saat Allah yolunda cihadda bulunmak, katılmak… Ölmek değil, çarpışmak da değil…Bir saat Allah yolunda cihadda bulunmak, katılmak… Ölmek değil, çarpışmak da değil… Peygamber Efendimiz, "Bir saat fî sebîlillah bulunmak elli hacdan daha hayırlıdır." buyuruyor.Peygamber Efendimiz, "Bir saat fî sebîlillah bulunmak elli hacdan daha hayırlıdır." buyuruyor. Çünkü İslâm'ın izzeti, selameti, devamı, bakâsı cihada bağlıdır.Çünkü İslâm'ın izzeti, selameti, devamı, bakâsı cihada bağlıdır. Allah yolunda cihad edersen İslâm yükselir, korunur.Allah yolunda cihad edersen İslâm yükselir, korunur. Müslümanlar cihadı bırakırlarsa, cihad terk edildiği zaman zillet ve esaret gelir.Müslümanlar cihadı bırakırlarsa, cihad terk edildiği zaman zillet ve esaret gelir. Müslümanlar hor olur, zelil olur. Müslümanlar hor olur, zelil olur.

Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin ve min ribâti'l-hayli.Ve eiddû lehüm mesteta'tüm min kuvvetin ve min ribâti'l-hayli. Müslümanlar yemeyip içmeyip düşmana karşı, düşmanı caydıracak… Müslümanlar yemeyip içmeyip düşmana karşı, düşmanı caydıracak… Türhibûne bihî aduvvallâhi ve aduvveküm.Türhibûne bihî aduvvallâhi ve aduvveküm. Allah'ın düşmanlarını korkutacak silah, cephane, ordu ve teşkilat hazırlığını yapmak zorundadır. Allah'ın düşmanlarını korkutacak silah, cephane, ordu ve teşkilat hazırlığını yapmak zorundadır.

Adam korkacak, saldıramayacak. "Bunlar çok kuvvetlidir.Adam korkacak, saldıramayacak. "Bunlar çok kuvvetlidir. Bir çarpışırsam, bunların elinde şu şu silahlar var." diyecek.Bir çarpışırsam, bunların elinde şu şu silahlar var." diyecek. Yani yemeyecek içmeyecek, köşk, saray yapmayacak ve öyle şeyleri hazırlayacak ki düşman saldıramasın.Yani yemeyecek içmeyecek, köşk, saray yapmayacak ve öyle şeyleri hazırlayacak ki düşman saldıramasın. Çünkü bir bilseniz, bir kitapları okusanız da anlasanız, Ermeniler Doğu Anadolu'da neler yaptı...Çünkü bir bilseniz, bir kitapları okusanız da anlasanız, Ermeniler Doğu Anadolu'da neler yaptı... Bugün bana gelen kitaplar arasında onlarla ilgili kitaplar vardı, raflara yerleştirdim de oradan biliyorum. Bugün bana gelen kitaplar arasında onlarla ilgili kitaplar vardı, raflara yerleştirdim de oradan biliyorum.

Bir bilseniz, Sırplar ele geçirdikleri Boşnakları; kadınları, çocukları, adamcağızları neler yaptı…Bir bilseniz, Sırplar ele geçirdikleri Boşnakları; kadınları, çocukları, adamcağızları neler yaptı… Bir dili olsa da o ağaçlar, o dağlar, o ovalar, o duvarlar olanları bir anlatsa...Bir dili olsa da o ağaçlar, o dağlar, o ovalar, o duvarlar olanları bir anlatsa... Zaten görenlerin de anlattıkları var.Zaten görenlerin de anlattıkları var. Nasıl katliam yaptıklarını, nasıl katliamla övündüklerini kitaplar yazıyor.Nasıl katliam yaptıklarını, nasıl katliamla övündüklerini kitaplar yazıyor. Nasıl bıçakla, ne cinayetler işlediklerini anlatıyor. Boşnaklar şaşırmışlar, diyorlar ki; Nasıl bıçakla, ne cinayetler işlediklerini anlatıyor. Boşnaklar şaşırmışlar, diyorlar ki;

"Yahu bunlar bizim komşularımızdı. Hiç tahmin etmedik böyle yapacaklarını. Kapı komşumuz bize saldırdı." "Yahu bunlar bizim komşularımızdı. Hiç tahmin etmedik böyle yapacaklarını. Kapı komşumuz bize saldırdı."

Yüz yıllarca, yedi asır müslümanlar bir şey yapmamış, komşu demiş, yaşamışlar.Yüz yıllarca, yedi asır müslümanlar bir şey yapmamış, komşu demiş, yaşamışlar. Onlar fırsatı bulunca yüz binlerce insan kestiler. Onlar fırsatı bulunca yüz binlerce insan kestiler.

Onun için müslümanın mutlaka hazırlıklı ve kuvvetli olması lazım.Onun için müslümanın mutlaka hazırlıklı ve kuvvetli olması lazım. Eğer düşman daha kuvvetli olursa…Eğer düşman daha kuvvetli olursa… Eğer müslümanlar dağınık, derbeder, ayrı, birbirlerine düşman olduğundan şımarırsa yapmayacağı yoktur.Eğer müslümanlar dağınık, derbeder, ayrı, birbirlerine düşman olduğundan şımarırsa yapmayacağı yoktur. Her şeyi yapar. O kadar yalancı, o kadar eviren çeviren insanlar var. Her şeyi yapar. O kadar yalancı, o kadar eviren çeviren insanlar var.

Şimdi Ermenilere zulüm yapılmış diye Amerika'da bilmem hangi komisyonda karar çıkartmaya çalışıyorlar.Şimdi Ermenilere zulüm yapılmış diye Amerika'da bilmem hangi komisyonda karar çıkartmaya çalışıyorlar. Yahu şu Balkanlar'da, şu Doğu Anadolu'da, şu Maraş'ta, şu Kars'ta, şu Erzurum'da,Yahu şu Balkanlar'da, şu Doğu Anadolu'da, şu Maraş'ta, şu Kars'ta, şu Erzurum'da, şu Antep'te neler yaptıklarını tarih kitaplarını açıp bir okuyun.şu Antep'te neler yaptıklarını tarih kitaplarını açıp bir okuyun. Balkanlar'da neler yaptıklarını görüyorsunuz ama kendi adamları olunca "gık" demiyorlar.Balkanlar'da neler yaptıklarını görüyorsunuz ama kendi adamları olunca "gık" demiyorlar. Usta hırsız ev sahibini bastırıyor; müslümanlar hem öldürülüyor hem de suçlu…Usta hırsız ev sahibini bastırıyor; müslümanlar hem öldürülüyor hem de suçlu… Kendisini savunsa bile suçlu… Kendisini savunsa bile suçlu…

Hacca gidiyordum, Arap şehirlerinden birisine geldik.Hacca gidiyordum, Arap şehirlerinden birisine geldik. Arabamın yağı değişecek, sanayi çarşısına gittik.Arabamın yağı değişecek, sanayi çarşısına gittik. Bir iki arkadaş daha var, onlar da arabalarına parça alacaklar, aldılar.Bir iki arkadaş daha var, onlar da arabalarına parça alacaklar, aldılar. Birisi, "Hoş geldiniz, hacı beyler." falan diye Türkçe konuştu. Birisi, "Hoş geldiniz, hacı beyler." falan diye Türkçe konuştu. Allah Allah! Pekala, hoşumuza gitti, konuştuk. "Ne yapıyorsun burada." dedik.Allah Allah! Pekala, hoşumuza gitti, konuştuk. "Ne yapıyorsun burada." dedik. "Ben burada motor yağları satıyorum." dedi. "Ben burada motor yağları satıyorum." dedi. "Tamam, benim arabamın motor yağını değiştir." dedik."Tamam, benim arabamın motor yağını değiştir." dedik. Yani ona iş olsun diye, Türkçe konuşuyor ve bize "merhaba" dedi diye… Yani ona iş olsun diye, Türkçe konuşuyor ve bize "merhaba" dedi diye… Değiştirmeye başladığı sırada ben dedim ki; "Sen nerelisin? Anadolu'nun neresinden geldin hemşerim." Değiştirmeye başladığı sırada ben dedim ki;

"Sen nerelisin? Anadolu'nun neresinden geldin hemşerim."

Bana nereli olduğunu söylemedi de, ne dese beğenirsiniz; Bana nereli olduğunu söylemedi de, ne dese beğenirsiniz;

"Biz Asuriyik." Asuriyiz, demiyor. "Biz Asuriyik, siz bizim babalarımızı kestiniz." dedi. "Biz Asuriyik." Asuriyiz, demiyor. "Biz Asuriyik, siz bizim babalarımızı kestiniz." dedi.

Hoppala! Bilseydim ne yanına giderdim, ne yağı değiştirirdim, ne selam verir, ne selam alırdım.Hoppala! Bilseydim ne yanına giderdim, ne yağı değiştirirdim, ne selam verir, ne selam alırdım. Ne bileyim ben, Arap şehrinde hiç tahmin etmediğim bir şey... Ne bileyim ben, Arap şehrinde hiç tahmin etmediğim bir şey... "Siz, bizim babalarımızı kestiniz." dedi."Siz, bizim babalarımızı kestiniz." dedi. Demek ki babalarından sonra buraya gelmiş, burada yetişmiş.Demek ki babalarından sonra buraya gelmiş, burada yetişmiş. Onun için hangi şehirden olduğunu söyleyemiyor. Şimdi ben buna ne deyim? Dedim ki, Onun için hangi şehirden olduğunu söyleyemiyor.

Şimdi ben buna ne deyim?

Dedim ki,

"Ne zaman kesmişiz?" "Siz kestiniz." dedi. "Peki, niye keselim, niye kesmişiz?" dedim. "Ne zaman kesmişiz?"

"Siz kestiniz." dedi.

"Peki, niye keselim, niye kesmişiz?" dedim.

"Kestiniz işte." dedi. "Peki, siz oraya nereden geldiniz." dedim. "Kestiniz işte." dedi.

"Peki, siz oraya nereden geldiniz." dedim.

"Biz asırlar boyu oradayız." dedi. Benim de maksadım bu."Biz asırlar boyu oradayız." dedi. Benim de maksadım bu. Asırlar boyu orada olduğunu ben onun ağzından söyletmek istiyorum zaten. Asırlar boyu orada olduğunu ben onun ağzından söyletmek istiyorum zaten.

"Biz eskiden beri oradayız." dedi. "Biz eskiden beri oradayız." dedi.

"Peki, Osmanlı kuvvetli olduğu, üç kıtaya yayıldığı zamanda"Peki, Osmanlı kuvvetli olduğu, üç kıtaya yayıldığı zamanda size asırlar boyunca orada yaşama imkânı vermiş, hiç dokunmamış.size asırlar boyunca orada yaşama imkânı vermiş, hiç dokunmamış. Ne zaman kesmişiz biz sizi? Son zamanda… Niye kesmişiz?" Bir şey diyemedi. Bir şey diyemeyince dedim ki; Ne zaman kesmişiz biz sizi? Son zamanda… Niye kesmişiz?"

Bir şey diyemedi. Bir şey diyemeyince dedim ki;

"Bak, ben sana söyleyeyim. Bizim dedelerimiz size en güzel hayat şartlarını verdiler."Bak, ben sana söyleyeyim. Bizim dedelerimiz size en güzel hayat şartlarını verdiler. Sizi paşa yaptılar. Marko Paşa, bilmem ne diye Dışişleri'ne aldılar, yüksek maaşlar verdiler.Sizi paşa yaptılar. Marko Paşa, bilmem ne diye Dışişleri'ne aldılar, yüksek maaşlar verdiler. Askere seni çağırmadılar.Askere seni çağırmadılar. Askerliği müslümanlar yaptı, onlar orduda şehit oldu, siz askere gitmediniz.Askerliği müslümanlar yaptı, onlar orduda şehit oldu, siz askere gitmediniz. Ticaret yaptınız, zengin oldunuz.Ticaret yaptınız, zengin oldunuz. Ankara'da, Maraş'ta, Kayseri'de, her tarafta konaklarınız oldu.Ankara'da, Maraş'ta, Kayseri'de, her tarafta konaklarınız oldu. Büyük tüccar oldunuz, zengin oldunuz ve huzur içinde yaşadınız. Büyük tüccar oldunuz, zengin oldunuz ve huzur içinde yaşadınız. Hatta Amerika'ya falan giderken bile kendi hanımlarınızı, "burası emniyetli" diye burada bıraktınız…" Hatta Amerika'ya falan giderken bile kendi hanımlarınızı, "burası emniyetli" diye burada bıraktınız…"

Eskiden oraya çalışmaya giderken öyle yaparlarmış.Eskiden oraya çalışmaya giderken öyle yaparlarmış. Anadolu'dan Avrupa'ya bizim geldiğimiz gibi onlar da ondokuzuncu yüzyılın sonunda,Anadolu'dan Avrupa'ya bizim geldiğimiz gibi onlar da ondokuzuncu yüzyılın sonunda, yirminci yüzyılın başlarında Amerika'ya giderlermiş.yirminci yüzyılın başlarında Amerika'ya giderlermiş. Orada çalışır, birkaç sene para kazanır, gelirlermiş. Orada çalışır, birkaç sene para kazanır, gelirlermiş. Ama hanımlarını, çocuklarını, "Anadolu daha emniyetli, huzurlu." diye burada bırakırlarmış. Ama hanımlarını, çocuklarını, "Anadolu daha emniyetli, huzurlu." diye burada bırakırlarmış. "Ben çoluk çocuğumu götürüp de tecavüze mi uğrattırayım. Burası emniyetli." falan derlermiş. "Ben çoluk çocuğumu götürüp de tecavüze mi uğrattırayım. Burası emniyetli." falan derlermiş.

"Size en kuvvetli olduğumuz zamanda hiçbir şey yapmadık. İzzet itibar eyledik."Size en kuvvetli olduğumuz zamanda hiçbir şey yapmadık. İzzet itibar eyledik. Memuriyet, sarayda görev, paşalık rütbesi verdik. Memuriyet, sarayda görev, paşalık rütbesi verdik. İçişleri Bakanlığı'nda, Dışişleri Bakanlığı'nda görevler verdik. Huzur içinde yaşıyordunuz. İçişleri Bakanlığı'nda, Dışişleri Bakanlığı'nda görevler verdik. Huzur içinde yaşıyordunuz. Size bu kadar efendice davranan dedelerimiz, dört bir yandan düşman hücum edip zor durumda kalınca…Size bu kadar efendice davranan dedelerimiz, dört bir yandan düşman hücum edip zor durumda kalınca… Ne zaman onların zayıfladığını gördünüz, nankörlük ettiniz.Ne zaman onların zayıfladığını gördünüz, nankörlük ettiniz. Nankörlük ettiniz, siz de silaha sarıldınız.Nankörlük ettiniz, siz de silaha sarıldınız. Rus Balkan'dan, Kafkasya'dan gelince siz onlara rehberlik ettiniz.Rus Balkan'dan, Kafkasya'dan gelince siz onlara rehberlik ettiniz. Müslüman köylerini bastınız, öldürdünüz.Müslüman köylerini bastınız, öldürdünüz. Adana'ya, Antep'e Fransızlar geldiği zaman önderlik ettiniz, onlara yardım ettiniz.Adana'ya, Antep'e Fransızlar geldiği zaman önderlik ettiniz, onlara yardım ettiniz. Bizlere hıyanet ettiniz. Sizin bu hıyanetinizi Allah sevmedi. Bizlere hıyanet ettiniz. Sizin bu hıyanetinizi Allah sevmedi. Allah hainleri sevmez; vefalıları, sözünde duranı sever.Allah hainleri sevmez; vefalıları, sözünde duranı sever. Onu tavsiye ediyor.Onu tavsiye ediyor. Onun için düşmanlar gittikten sonra da sizin yaptığınız zulümlerin karşılığındaOnun için düşmanlar gittikten sonra da sizin yaptığınız zulümlerin karşılığında bizim dedelerimiz de sizi kendi diyarlarından çıkarttılar." dedim. bizim dedelerimiz de sizi kendi diyarlarından çıkarttılar." dedim.

Hiçbir şey diyemedi. İşin doğrusu da bu!Hiçbir şey diyemedi. İşin doğrusu da bu! Çünkü bizimkiler hakikaten zalim olsa idi, yedi asırda onlardan bir tane kalmazdı,Çünkü bizimkiler hakikaten zalim olsa idi, yedi asırda onlardan bir tane kalmazdı, hepsini keserdik, olur biterdi. Kim hesap soracak? Anadolu'da, Kayseri'de Osmanlı Ermeniler'i kesmiş… hepsini keserdik, olur biterdi.

Kim hesap soracak? Anadolu'da, Kayseri'de Osmanlı Ermeniler'i kesmiş…

Karışamaz bile… Çünkü Viyana'ya kadar gelmiş.Karışamaz bile… Çünkü Viyana'ya kadar gelmiş. O zaman ne yapacak, kendisinin başı derde girerdi.O zaman ne yapacak, kendisinin başı derde girerdi. Ama şimdi Amerika'da seçim zamanında, oy oyunları ile vs. "müslümanlar katliamcı" diyecekler. Ama şimdi Amerika'da seçim zamanında, oy oyunları ile vs. "müslümanlar katliamcı" diyecekler.

Yedi asır niye katliam yapmadılar? Yalan! Katliamı onlar yaptılar.Yedi asır niye katliam yapmadılar?

Yalan! Katliamı onlar yaptılar.
Toplu mezarlar var, resimleri var. Köyleri basıp da neler yaptıkları belli. Toplu mezarlar var, resimleri var. Köyleri basıp da neler yaptıkları belli.

Hâsılı, fî sebîlillah cihad kıyamete kadar daimîdir ve sevabı çoktur.Hâsılı, fî sebîlillah cihad kıyamete kadar daimîdir ve sevabı çoktur. Cihada hazır olmazsa müslümanın başı derttedir.Cihada hazır olmazsa müslümanın başı derttedir. Şair, hâzır ol cenge, eğer ister isen sulh u salah demiş. Ne demek? Şair, hâzır ol cenge, eğer ister isen sulh u salah demiş.

Ne demek?

"Eğer sulh içinde yaşamak istiyorsan cenge, savaşa hazır ol." O zaman sulh içinde yaşarsın. "Eğer sulh içinde yaşamak istiyorsan cenge, savaşa hazır ol." O zaman sulh içinde yaşarsın.

Eğer bizim Türkiye'de atom bombamız olsa idi,Eğer bizim Türkiye'de atom bombamız olsa idi, atom bombasına sahip ülkelerden biri de biz olsa idik bize saldırabilirler mi idi? atom bombasına sahip ülkelerden biri de biz olsa idik bize saldırabilirler mi idi?

Saldıramazlardı. Yunanlıyı savaş yerinde yeniyoruz, Lozan'da adalarımız onlara veriliyor.Saldıramazlardı. Yunanlıyı savaş yerinde yeniyoruz, Lozan'da adalarımız onlara veriliyor. Savaşı biz kazanmışız, toprağı onlar alıyor. Öyle saçma şey mi olur!Savaşı biz kazanmışız, toprağı onlar alıyor. Öyle saçma şey mi olur! Hiçbir zaman tarihte Kıbrıs onların olmamış, şimdi Kıbrıs'ı almak için,Hiçbir zaman tarihte Kıbrıs onların olmamış, şimdi Kıbrıs'ı almak için, büyük devletlerin tazyiki ile oyunlar çevirmeye çalışıyorlar. Cenge, savaşa hazır olacak.büyük devletlerin tazyiki ile oyunlar çevirmeye çalışıyorlar.

Cenge, savaşa hazır olacak.
Birlik ve beraberlik içinde, topyekün olacak. Bunun sevabını bilecek, hazırlıklı olacak.Birlik ve beraberlik içinde, topyekün olacak. Bunun sevabını bilecek, hazırlıklı olacak. Hazırlıklı olunca bir şey yapamaz. Hazırlıklı olunca bir şey yapamaz.

Ermeniler Azeriler'i yendiler, Azerbaycan topraklarının üçte ikisini aldılar. Nasıl aldılar? Ermeniler Azeriler'i yendiler, Azerbaycan topraklarının üçte ikisini aldılar.

Nasıl aldılar?

Rusya destekledi, falanca ülke destekledi, hatta Türkiye destekledi… Nasıl aldılar? Rusya destekledi, falanca ülke destekledi, hatta Türkiye destekledi…

Nasıl aldılar?

Bir köyü 20 km. uzaktan bombalıyorlar. Azerilerin elinde tüfekler, kalaşnikoflar var.Bir köyü 20 km. uzaktan bombalıyorlar. Azerilerin elinde tüfekler, kalaşnikoflar var. Bombanın nereden geldiğini bile gözleri ile göremiyorlar. Çünkü uzaktan geliyor.Bombanın nereden geldiğini bile gözleri ile göremiyorlar. Çünkü uzaktan geliyor. Bir göz 20 km. uzağı göremez ki…Bir göz 20 km. uzağı göremez ki… Bombardıman altında olunca köyü bırakıp daha gerilere çekildiler.Bombardıman altında olunca köyü bırakıp daha gerilere çekildiler. Ermeniler geldi, kaçamayanları kesti, o köye sahip oldu. Ermeniler geldi, kaçamayanları kesti, o köye sahip oldu.

Sonra öteki köyü bombalamaya başladılar, oradan çekildi.Sonra öteki köyü bombalamaya başladılar, oradan çekildi. Öteki köyü bombalamaya başladılar, oradan çekildi. Çok basit mesele...Öteki köyü bombalamaya başladılar, oradan çekildi. Çok basit mesele... Onun topu kadar senin topun olsa gelemeyecek, bu kadar basit.Onun topu kadar senin topun olsa gelemeyecek, bu kadar basit. Cenge, cihada hazırlıklı olsa, Resûlü'nün tavsiyesine uysa böyle olmayacak. Cenge, cihada hazırlıklı olsa, Resûlü'nün tavsiyesine uysa böyle olmayacak.

Biliyor musunuz, kılıcı belinde iken kılınan bir namaz kılıçsız namazdan kaç kat daha sevap? Biliyor musunuz, kılıcı belinde iken kılınan bir namaz kılıçsız namazdan kaç kat daha sevap?

700 kat daha sevap. Neden? Silahı hazır yani… 700 kat daha sevap.

Neden?

Silahı hazır yani…

Sırplar bir bayram namazında, bayram namazına gitmişken müslümanları kestiler.Sırplar bir bayram namazında, bayram namazına gitmişken müslümanları kestiler. Müslümanları kesip kesip Drina köprüsünden Drina nehrine atıverdiler. Drina nehri kıpkızıl aktı.Müslümanları kesip kesip Drina köprüsünden Drina nehrine atıverdiler. Drina nehri kıpkızıl aktı. Müslümanların kesik kafaları ve vücutları ile doldu. Bir bayram namazında… Müslümanların kesik kafaları ve vücutları ile doldu. Bir bayram namazında…

Bellerinde piştovları, tabancaları hazır olsa idi, yapabilirler mi idi? Bellerinde piştovları, tabancaları hazır olsa idi, yapabilirler mi idi?

Hiç olmazsa bir de onlar öldürürdü. Hazır olacak.Hiç olmazsa bir de onlar öldürürdü.

Hazır olacak.
Kişi olarak, mahalle olarak, şehir olarak, devlet olarak, ümmet olarak hazır olacak.Kişi olarak, mahalle olarak, şehir olarak, devlet olarak, ümmet olarak hazır olacak. Ümmet ayağa kalkacak, "Vay, sen onu nasıl yaparsın!" diyecek. Ümmet ayağa kalkacak, "Vay, sen onu nasıl yaparsın!" diyecek.

İstanbul'da Ebû Eyyüb el-Ensârî hazretleri vefat ediverdi. Vefat ederken vasiyetini sormuşlar; İstanbul'da Ebû Eyyüb el-Ensârî hazretleri vefat ediverdi. Vefat ederken vasiyetini sormuşlar;

"Sura en yakın yere kadar çarpışa çarpışa yaklaşın ve beni oraya gömün, onu istiyorum." demiş. "Sura en yakın yere kadar çarpışa çarpışa yaklaşın ve beni oraya gömün, onu istiyorum." demiş.

Vefat edince, "Bu mübarek Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmişti,Vefat edince, "Bu mübarek Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmişti, Ebû Eyyüb el-Ensârî…" diye tabutunu almışlar, saldırmışlar, Ebû Eyyüb el-Ensârî…" diye tabutunu almışlar, saldırmışlar, düşmanı sura yakın yere kadar geriye püskürtmüşler.düşmanı sura yakın yere kadar geriye püskürtmüşler. Ondan sonra mezarı kazmışlar, defnetmişler. Surdan bir tanesi -herhalde tercümanları- bağırmış; Ondan sonra mezarı kazmışlar, defnetmişler.

Surdan bir tanesi -herhalde tercümanları- bağırmış;

"Ne yapıyorsunuz orada?" Demişler ki; "Çok mübarek bir büyüğümüz vardı."Ne yapıyorsunuz orada?" Demişler ki;

"Çok mübarek bir büyüğümüz vardı.
Mânevî bakımdan çok kıymetli bir kimse… O vefat etti, yaşlı idi, onu gömüyoruz." Mânevî bakımdan çok kıymetli bir kimse… O vefat etti, yaşlı idi, onu gömüyoruz."

"Yahu, sizin hiç aklınız mı yok."Yahu, sizin hiç aklınız mı yok. Şimdi bu muhasarayı bırakıp çekip gittiğinizde biz orayı açarız, cesedini parça parça ederiz.Şimdi bu muhasarayı bırakıp çekip gittiğinizde biz orayı açarız, cesedini parça parça ederiz. Aklınız mı yok sizin, niye öyle yapıyorsunuz?" Komutan demiş ki; Aklınız mı yok sizin, niye öyle yapıyorsunuz?"

Komutan demiş ki;

"Biz burayı fethedersek zaten onu yapamazsınız."Biz burayı fethedersek zaten onu yapamazsınız. Ama fethedemez de gidersek, bu kabir burada duruyor.Ama fethedemez de gidersek, bu kabir burada duruyor. Bu kabrin bir taşına dokunulsun, bütün Emevi İmparatorluğu'nun içinde bir tek kilise bırakmam.Bu kabrin bir taşına dokunulsun, bütün Emevi İmparatorluğu'nun içinde bir tek kilise bırakmam. Bunun taşına dokunursanız taş üstünde taş bırakmam." demiş. Bunun taşına dokunursanız taş üstünde taş bırakmam." demiş.

Oradan ayrılıp gittikten sonra orayı Bizans korumaya almış.Oradan ayrılıp gittikten sonra orayı Bizans korumaya almış. Hatta Hıristiyanlar "bu mübarek zât" diye o kabri ziyarete gelirlermiş. Neden? Hatta Hıristiyanlar "bu mübarek zât" diye o kabri ziyarete gelirlermiş.

Neden?

Mütekâbiliyet esası var. Hadi bakalım yapsın, yaparsan ben de oraya yaparım, diye...Mütekâbiliyet esası var. Hadi bakalım yapsın, yaparsan ben de oraya yaparım, diye... Allah yaptırtmıyor tabii ama tavır da doğru…Allah yaptırtmıyor tabii ama tavır da doğru… Müslümanlar birlik olursa ne Çeçenistan'da, ne Bosna'da, ne başka yerde zulüm olur…Müslümanlar birlik olursa ne Çeçenistan'da, ne Bosna'da, ne başka yerde zulüm olur… Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Sübhanallah, inneke lâ tutîkuhû ve lâ testetîuhû,Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Sübhanallah, inneke lâ tutîkuhû ve lâ testetîuhû,
hellâ kulte, Allahümme âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. hellâ kulte, Allahümme âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr.

Bu hadîs-i şerîfin Peygamber Efendimiz tarafından söylenmesinin sebebi şu: Bu hadîs-i şerîfin Peygamber Efendimiz tarafından söylenmesinin sebebi şu:

Enne'n-nebiyyü aleyhi's-salâtü ve's-selâmü âde racülen.Enne'n-nebiyyü aleyhi's-salâtü ve's-selâmü âde racülen. "Peygamber Efendimiz bir hasta kişiyi ziyarete gitti.""Peygamber Efendimiz bir hasta kişiyi ziyarete gitti." Peygamber Efendimiz hasta ziyaretine giderdi ve hasta ziyaretini tavsiye buyururdu.Peygamber Efendimiz hasta ziyaretine giderdi ve hasta ziyaretini tavsiye buyururdu. Hasta ziyaret etmek çok sevap! Hasta ziyaret etmek çok sevap! Kendisi de hasta ziyaretine giderdi. Bir hastayı ziyarete gitmiş… Kendisi de hasta ziyaretine giderdi. Bir hastayı ziyarete gitmiş…

Kad cühide hattâ sâre misle ferhın.Kad cühide hattâ sâre misle ferhın. "Kuş yavrusu kadar kalmış, ufalmış, küçülmüş bir adamı…" "Kuş yavrusu kadar kalmış, ufalmış, küçülmüş bir adamı…" Çok ibadet edip, çok perhiz yapıp kendisini sıkıntılara sokup küçülmüş, Çok ibadet edip, çok perhiz yapıp kendisini sıkıntılara sokup küçülmüş, zayıflamış, hasta olmuş bir insanı ziyarete gitti. zayıflamış, hasta olmuş bir insanı ziyarete gitti.

Fe-kâle lehû. "Ona dedi ki…" Emâ künte ted'û? Emâ künte tes'elü rabbeke'l-âfiyete?Fe-kâle lehû. "Ona dedi ki…" Emâ künte ted'û? Emâ künte tes'elü rabbeke'l-âfiyete? "Sen Rabbine dua etmeli değil miydin, dua etmen lazım değil miydi?""Sen Rabbine dua etmeli değil miydin, dua etmen lazım değil miydi?" Yâ Rabbi! Bana âfiyet ver, diye Allah'tan âfiyet istemen lazım değil miydi?Yâ Rabbi! Bana âfiyet ver, diye Allah'tan âfiyet istemen lazım değil miydi? Dua etmen lazım değil miydi? Ne bu hal, diye sormuş. Dua etmen lazım değil miydi? Ne bu hal, diye sormuş.

Çünkü adamcağız çok ibadetten, sıkıntıdan, başına gelen rahatsızlıktan çok ufalmış, kuş yavrusu gibi, civciv gibi kalmış.Çünkü adamcağız çok ibadetten, sıkıntıdan, başına gelen rahatsızlıktan çok ufalmış, kuş yavrusu gibi, civciv gibi kalmış. Dua etse Allah âfiyet verir. Peygamber Efendimiz, "Niye öyle yapmadın?" diye sormuş. Dua etse Allah âfiyet verir. Peygamber Efendimiz, "Niye öyle yapmadın?" diye sormuş.

O da demiş ki: Kâle küntü; Ekûlü... "Yâ Resûlallah!O da demiş ki:

Kâle küntü; Ekûlü... "Yâ Resûlallah!
Ben Allah'a dua ederken diyordum ki…" Ben Allah'a dua ederken diyordum ki…" Allahümme mâ künte muâkıbî bihî fi'l-âhireti fe-accilhu lî fi'd-dünyâ.Allahümme mâ künte muâkıbî bihî fi'l-âhireti fe-accilhu lî fi'd-dünyâ. "Allah'ım! Âhirette beni bir şeyden cezalandıracaksan âhirete bırakma. "Allah'ım! Âhirette beni bir şeyden cezalandıracaksan âhirete bırakma. Dünyada iken cezalandıracaksan cezalandır, âhirette rahat edeyim." Dünyada iken cezalandıracaksan cezalandır, âhirette rahat edeyim."

"Öyle dua ediyordum." deyince Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Öyle dua ediyordum." deyince Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Sübhanallah. "Ne şaşılacak şey!" Hiç öyle denir mi, sübhanallah... Sübhanallah. "Ne şaşılacak şey!" Hiç öyle denir mi, sübhanallah...

İnneke lâ tutîkuhû. "Sen o hale takat getiremezsin ki…"İnneke lâ tutîkuhû. "Sen o hale takat getiremezsin ki…" Ve lâ testetîuhû. "Ve bu istediğin şeye dayanamazsın ki…"Ve lâ testetîuhû. "Ve bu istediğin şeye dayanamazsın ki…" Hellâ kulte. "Şöyle demeli değil miydin?"Hellâ kulte. "Şöyle demeli değil miydin?" Allahümme âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr.Allahümme âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. "Yâ Rabbi! Bana dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver, beni cehennemden koru." "Yâ Rabbi! Bana dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver, beni cehennemden koru."

"Beni dünyada iken cezalandır." denir mi? Allah'ın cezasına dağlar dayanamaz."Beni dünyada iken cezalandır." denir mi?

Allah'ın cezasına dağlar dayanamaz.
Cezasına değil, Haşr suresinde ne buyuruluyor; Cezasına değil, Haşr suresinde ne buyuruluyor;

"Eğer bu Kur'ân-ı Kerîm'i bir dağa indirseydik, dağ parça parça parçalanırdı." "Eğer bu Kur'ân-ı Kerîm'i bir dağa indirseydik, dağ parça parça parçalanırdı."

Allah'ın kelâmına, kelâmının heybetine dayanamaz. Cenâb-ı Hakk'ın azabına kim dayanabilir! Mümkün değil! Allah'ın kelâmına, kelâmının heybetine dayanamaz. Cenâb-ı Hakk'ın azabına kim dayanabilir! Mümkün değil!

Ne diyecek? "Ya Rabbi! Beni affet, bana dünyada da âhirette de iyilik ver,Ne diyecek?

"Ya Rabbi! Beni affet, bana dünyada da âhirette de iyilik ver,
beni cehennemden koru." demesi lazım. Bunun gibi bir hadîs-i şerîf daha var.beni cehennemden koru." demesi lazım.

Bunun gibi bir hadîs-i şerîf daha var.
O da bununla ilgili: O da bununla ilgili:

Seeltallâhe'l-belâe fe-selhü'l-âfiyete. Seeltallâhe'l-belâe fe-selhü'l-âfiyete.

Tirmizî, "hasen hadîs-i şerîf" demiş. Muaz radıyallahu anh'ten; Tirmizî, "hasen hadîs-i şerîf" demiş. Muaz radıyallahu anh'ten;

Semia aleyhi's-salâtü ve's-selâme. Racülen yekûlü. "Adam şöyle dua ediyormuş…"Semia aleyhi's-salâtü ve's-selâme. Racülen yekûlü. "Adam şöyle dua ediyormuş…" Allahümme innî es'elüke's-sabra. "Yâ Rabbi! Ben senden sabır istiyorum.Allahümme innî es'elüke's-sabra. "Yâ Rabbi! Ben senden sabır istiyorum. Yâ Rabbi! Ben senden sabır istiyorum." diyormuş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Yâ Rabbi! Ben senden sabır istiyorum." diyormuş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Seeltallâhe'l-belâe. "Sen Allah'tan bela istiyorsun." "Yâ Rabbi! Sen bana sabır ver." demek, ne demek? Seeltallâhe'l-belâe. "Sen Allah'tan bela istiyorsun."

"Yâ Rabbi! Sen bana sabır ver." demek, ne demek?

Sabır istiyor. Sabır neye karşı yapılır? Sabır istiyor.

Sabır neye karşı yapılır?

Sabredilecek tatsız bir şey olacak ki ona karşı sabredecek. Sen, Allah'tan bela istemiş oluyorsun. Sabredilecek tatsız bir şey olacak ki ona karşı sabredecek. Sen, Allah'tan bela istemiş oluyorsun.

Seeltallâhe'l-belâe fe-selhü'l-âfiyete. "Allah'tan bela istemiş oluyorsun, Allah'tan âfiyet iste."Seeltallâhe'l-belâe fe-selhü'l-âfiyete. "Allah'tan bela istemiş oluyorsun, Allah'tan âfiyet iste." Sabır isteme! Avustralya'da bunu bilmeyen bir kardeşimiz, sesi güzel,Sabır isteme!

Avustralya'da bunu bilmeyen bir kardeşimiz, sesi güzel,
ilahi filan da bestelemiş ve bir bant doldurmuş, bana gönderdi. Bu hadîs-i şerîf aklıma geldi. ilahi filan da bestelemiş ve bir bant doldurmuş, bana gönderdi. Bu hadîs-i şerîf aklıma geldi. Kendisi bir ilahi düzenlemiş, "Sabır Allah'ım sabır" diye bir tekrar oluyor.Kendisi bir ilahi düzenlemiş, "Sabır Allah'ım sabır" diye bir tekrar oluyor. "Sabır ver Allah'ım sabır, sabır ver Allah'ım sabır.""Sabır ver Allah'ım sabır, sabır ver Allah'ım sabır." Sabır istemek, Allah'tan bela istemekle aynı kapıya çıkar. Çünkü belaya karşı sabır olur.Sabır istemek, Allah'tan bela istemekle aynı kapıya çıkar. Çünkü belaya karşı sabır olur. "Sabır ver" denmeyecek. Ne istenecek? "Âfiyet ver Allah'ım." Âfiyet ne demek? "Sabır ver" denmeyecek.

Ne istenecek?

"Âfiyet ver Allah'ım."

Âfiyet ne demek?

Hem vücut sağlığı hem kafa, gönül şenliği demek... İkisi birden, en güzeli o.Hem vücut sağlığı hem kafa, gönül şenliği demek... İkisi birden, en güzeli o. Hem vücudu sağ salim hem de başı dinç, gönlü hoş; ne güzel.Hem vücudu sağ salim hem de başı dinç, gönlü hoş; ne güzel. Üzüntüsü olsa, vücut sağlığının faydası yok.Üzüntüsü olsa, vücut sağlığının faydası yok. Veyahut çoluk çocuğunun düğünü olsa ama kendisinin vücudu hasta olsa, ağrısa, sızlasa,Veyahut çoluk çocuğunun düğünü olsa ama kendisinin vücudu hasta olsa, ağrısa, sızlasa, "Ah anam, vah dizim, vah kolum, ah yaram, ah hastalığım, cayır, cayır yanıyorum…" Onun da tadı olmaz. "Ah anam, vah dizim, vah kolum, ah yaram, ah hastalığım, cayır, cayır yanıyorum…" Onun da tadı olmaz.

Bu hadîs-i şerîften âfiyet istemeyi öğreniyoruz. Sabır değil, âfiyet isteyeceğiz.Bu hadîs-i şerîften âfiyet istemeyi öğreniyoruz. Sabır değil, âfiyet isteyeceğiz. Buradan, "Yâ Rabbi! Bize dünyada da âhirette de iyilik ver, bizi cehennem azabından koru." diye Buradan, "Yâ Rabbi! Bize dünyada da âhirette de iyilik ver, bizi cehennem azabından koru." diye dua etmeyi öğreniyoruz. Zaten Kur'ân-ı Kerîm'de de öyle buyuruluyor. dua etmeyi öğreniyoruz. Zaten Kur'ân-ı Kerîm'de de öyle buyuruluyor. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri yerin göğün sahibi, yerin göğün hazineleri O'nun... Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri yerin göğün sahibi, yerin göğün hazineleri O'nun...

"Yâ Rabbi! Vereceksen âhirette verme belayı, dünyada ver." Cezayı isteyeceğine, "cezayı kaldır" de!"Yâ Rabbi! Vereceksen âhirette verme belayı, dünyada ver."

Cezayı isteyeceğine, "cezayı kaldır" de!
"Dünyada ver" diyeceğine "kaldır" de! Daha akıllıca bir şey değil mi? "Dünyada ver" diyeceğine "kaldır" de! Daha akıllıca bir şey değil mi? Peygamber Efendimiz onu tavsiye ediyor. Peygamber Efendimiz onu tavsiye ediyor. "Ne diye, 'Âhirette vereceğine dünyada ver.' diyorsun,"Ne diye, 'Âhirette vereceğine dünyada ver.' diyorsun, 'Âhirette de verme ya Rabbi, dünyada da verme! 'Âhirette de verme ya Rabbi, dünyada da verme! Dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver.' diye isteyin." buyuruyor.Dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver.' diye isteyin." buyuruyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi sevdiğinden, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi sevdiğinden, bize şefkatinden, acıdığından, titrediğinden, bizim iyiliğimizi istediğinden. bize şefkatinden, acıdığından, titrediğinden, bizim iyiliğimizi istediğinden.

Allah, Peygamber Efendimiz'in hayırlı, has ümmeti olmayı, sünnetine uymayı,Allah, Peygamber Efendimiz'in hayırlı, has ümmeti olmayı, sünnetine uymayı, sünnetini ihyâ etmeyi, böylece çok büyük sevaplar, şehit sevapları kazanmayı cümlemize nasip etsin. sünnetini ihyâ etmeyi, böylece çok büyük sevaplar, şehit sevapları kazanmayı cümlemize nasip etsin.

Hadis kitaplarını okuyun. Çoluk çocuğunuzla uygulayın.Hadis kitaplarını okuyun. Çoluk çocuğunuzla uygulayın. Ümmetin bozulduğu zamanda Peygamber Efendimiz'in sünnetini tutan, uygulayan,Ümmetin bozulduğu zamanda Peygamber Efendimiz'in sünnetini tutan, uygulayan, uyan, ihyâ edenlere Allahu Teâlâ hazretleri şehit sevapları verecek, o sevapları kazanın. uyan, ihyâ edenlere Allahu Teâlâ hazretleri şehit sevapları verecek, o sevapları kazanın.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2