Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

İlim Yolunda Olmak

Mehmed Zahid KOTKU

1 Zilka'de 1391 / 19.12.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâlehve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle;

el-Umrâ câizetün li-men u'mirahâ ve'r-rukbâ câizetün li-men erkabehâ ve'l-âidü li-hibetihî el-Umrâ câizetün li-men u'mirahâ ve'r-rukbâ câizetün li-men erkabehâ ve'l-âidü li-hibetihî ke'l-âidi fî kay'ihî. ke'l-âidi fî kay'ihî.

Ravâhu Ahmed b. Hanbel ve'n-neseî an ibni abbâsi. Ravâhu Ahmed b. Hanbel ve'n-neseî an ibni abbâsi.

Umrâ diyerekten [ifade edilen şey,] bir mal sahibi[nin] karşısındaki bir insana,Umrâ diyerekten [ifade edilen şey,] bir mal sahibi[nin] karşısındaki bir insana, sevdiği bir insana [sevdiği birşeyi] bağışlama[sıdır]. sevdiği bir insana [sevdiği birşeyi] bağışlama[sıdır]. "Ben ölünceye kadar bu mal senin tasarrufundadır, senindir." diyor, ona bağışlıyor. "Ben ölünceye kadar bu mal senin tasarrufundadır, senindir." diyor, ona bağışlıyor. Bağışlamasıyla bu mal o adamın oluyor. Bağışlamasıyla bu mal o adamın oluyor. O adamın olduğu vakit, o adamın diğer malları nasılsa, o bağışlanan şeyden de öylece istifade eder.O adamın olduğu vakit, o adamın diğer malları nasılsa, o bağışlanan şeyden de öylece istifade eder. Eğer derse ki o adam; "Ben bunu sana bağışlıyorum ama sen öldükten sonra yine benim olacak." Eğer derse ki o adam;

"Ben bunu sana bağışlıyorum ama sen öldükten sonra yine benim olacak."

"Bu olmaz böyle şey, bu bâtıldır." diyor. Bu şart batıldır, hükmü yoktur. "Bu olmaz böyle şey, bu bâtıldır." diyor. Bu şart batıldır, hükmü yoktur. Bağışladın mı bitti. Bağışlıyorsan tam bağışlayacaksın. Bağışladın mı bitti. Bağışlıyorsan tam bağışlayacaksın.

"Yok, senin sağlığında senin, sen öldüğünde yine "Yok, senin sağlığında senin, sen öldüğünde yine bana veya benim mirasçılarıma kalacaktır." dersen bu bâtıl olur,bana veya benim mirasçılarıma kalacaktır." dersen bu bâtıl olur, hükmü yoktur, mal bağışladığın adamındır.hükmü yoktur, mal bağışladığın adamındır. Eğer zorla alırsan haksızlık etmiş olursun. Buna cevaz verilmemiş. Onun için; Eğer zorla alırsan haksızlık etmiş olursun. Buna cevaz verilmemiş.

Onun için;

Ve'l-âidü fî hibetihî. "Böyle bir bağıştan bilâhare dönen insan." Ve'l-âidü fî hibetihî. "Böyle bir bağıştan bilâhare dönen insan."

Bağışladı ama sonra aralarındaki bir hoşnutsuzluktan dolayı,Bağışladı ama sonra aralarındaki bir hoşnutsuzluktan dolayı, "Ben alacağım malımı!" dedi, ufak büyük. [Ke'l-âidi fî kay'ihî.]"Ben alacağım malımı!" dedi, ufak büyük.

[Ke'l-âidi fî kay'ihî.]
"Onun iadesini isteyen insan, teşbih olaraktan, kusmuğunu kusuyor,"Onun iadesini isteyen insan, teşbih olaraktan, kusmuğunu kusuyor, kustuktan sonra o çıkardığını yalayan insan gibidir." demiş. kustuktan sonra o çıkardığını yalayan insan gibidir." demiş.

Bazen de, "Başka hayvanların kusmuklarını yutmak gibi." de tâbiri var. Bazen de, "Başka hayvanların kusmuklarını yutmak gibi." de tâbiri var.

Onun için söz erkekte ya, erkeğin sözü sözdür. Onun için söz erkekte ya, erkeğin sözü sözdür. Verdim, verdim; aldım, aldım. Benim, benim; senin, senin. Verdim, verdim; aldım, aldım. Benim, benim; senin, senin. Sözünde durmak, verdiği sözü de tutmak. "Bağışladım!" [dedin miydi,] bitti. Sözünde durmak, verdiği sözü de tutmak.

"Bağışladım!" [dedin miydi,] bitti.

Onun için; el-Mü'minü. "Mü'min sözünde duran insandır." Onun için;

el-Mü'minü. "Mü'min sözünde duran insandır."

Lâ îmâne li-men lâ ahde lehû. "Sözünde durmayan adamın imanı yoktur." demek,Lâ îmâne li-men lâ ahde lehû. "Sözünde durmayan adamın imanı yoktur." demek, imanı çok zayıf bir adamdır demek. Zayıf, imansız gâvur demek değil de, imanı çok zayıf bir adamdır demek. Zayıf, imansız gâvur demek değil de, imanı çok zayıf adam, ki sözünde duramıyor. imanı çok zayıf adam, ki sözünde duramıyor. Asıl hüner, imanın kemali, sözünde duran insandır. Herhangi bir [söz,] ufak büyük ne olursa olsun. Asıl hüner, imanın kemali, sözünde duran insandır. Herhangi bir [söz,] ufak büyük ne olursa olsun.

el-Ahdüllezî beynenâ ve beynehüm es-salâtü.el-Ahdüllezî beynenâ ve beynehüm es-salâtü. "Bizimle bizden olmayan yani İslâm'dan gayrı olan kâfir, münafık kim olursa olsun, "Bizimle bizden olmayan yani İslâm'dan gayrı olan kâfir, münafık kim olursa olsun, aramızdaki fark." es-Salâtü. aramızdaki fark." es-Salâtü. "Bizle bizden olmayanları ayıran alâmet namazdır." "Bizle bizden olmayanları ayıran alâmet namazdır."

Bizimle bizden olmayanları ayıran alâmet essalât, namazdır. Bizimle bizden olmayanları ayıran alâmet essalât, namazdır.

Fe-men terakehâ. "Kim namazı inanmamak suretiyle terk ederse." Fe-men terakehâ. "Kim namazı inanmamak suretiyle terk ederse."

Bu terk iki türlü oluyor mâlum ya; bir tembelliğinden. Kabul ediyor, borcumdur diyorBu terk iki türlü oluyor mâlum ya; bir tembelliğinden. Kabul ediyor, borcumdur diyor fakat her ne sebeplerden dolayıysa kılamıyor. fakat her ne sebeplerden dolayıysa kılamıyor. Bu günahkârdır. Bir de inanmamak suretiyle kılmamak var ki bu terk ona aittir ki fakat bu kefer, Bu günahkârdır. Bir de inanmamak suretiyle kılmamak var ki bu terk ona aittir ki fakat bu kefer, Allahu Teâlâ'nın vermiş olduğu imanı, İslamiyet nimetine küfrândır. Allahu Teâlâ'nın vermiş olduğu imanı, İslamiyet nimetine küfrândır.

Bu hususta çok hadisler var başka yerlerde, burada bir tanesini zikretti. Bu hususta çok hadisler var başka yerlerde, burada bir tanesini zikretti.

Namazın kıymeti çok yüksektir. Namaz kul ile Allah arasında bir vasıtadır. Namazın kıymeti çok yüksektir. Namaz kul ile Allah arasında bir vasıtadır. Onun için daima insan Cenâb-ı Hakk'ın nuruna bakıp nur isteme mecburiyetindedir. Onun için daima insan Cenâb-ı Hakk'ın nuruna bakıp nur isteme mecburiyetindedir. Işık olmayınca gözlerimiz nasıl görmüyorsa nur olmayınca da gönüller hakikati göremez. Işık olmayınca gözlerimiz nasıl görmüyorsa nur olmayınca da gönüller hakikati göremez.

Nur olmayınca gönüller hakikati göremez namazı külfet görür,Nur olmayınca gönüller hakikati göremez namazı külfet görür, fuzûli görür, lüzumsuz görür, zor görür...fuzûli görür, lüzumsuz görür, zor görür... Nasıl görürse görsün. Sebebi? Gönlündeki nurun olmayışıdır, nursuzluğun alâmetidir.Nasıl görürse görsün.

Sebebi?

Gönlündeki nurun olmayışıdır, nursuzluğun alâmetidir.
Nurlar, ki namaz, Kur'an, zikir vesaire... bunlar Cenâb-ı Hakk'ın gerek kendisi ve gerekse Nurlar, ki namaz, Kur'an, zikir vesaire... bunlar Cenâb-ı Hakk'ın gerek kendisi ve gerekse Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hazretleriyle irtibatı sağlayan görünmez kuvvetlerdir. Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hazretleriyle irtibatı sağlayan görünmez kuvvetlerdir.

Onunla, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile nasıl irtibat edeceğiz? Onunla, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile nasıl irtibat edeceğiz?

Ona getirdiğimiz salât ü selamlar, o onun sünnetine olan imtisak, Ona getirdiğimiz salât ü selamlar, o onun sünnetine olan imtisak, temessüklerimiz bizi mânen Resûlullah'a bağlar.temessüklerimiz bizi mânen Resûlullah'a bağlar. Ama 1300 [sene] geçmiş, isterse 1500 [sene] geçsin, ne kadar geçerse geçsin kıymeti yok.Ama 1300 [sene] geçmiş, isterse 1500 [sene] geçsin, ne kadar geçerse geçsin kıymeti yok. O irtibat bu suretle sağlanır. Bu irtibatı sağlayan şeyi bıraktık mı irtibat kesilir. O irtibat bu suretle sağlanır. Bu irtibatı sağlayan şeyi bıraktık mı irtibat kesilir. E Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile irtibatı kesince lambanın düğmesiyle E Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile irtibatı kesince lambanın düğmesiyle şişesi arasındaki irtibat kesilince nasıl sönüyor, işe yaramıyor.şişesi arasındaki irtibat kesilince nasıl sönüyor, işe yaramıyor. Ufacık bir telin kopuşu irtibatı kesiyor. İrtibatı kesti miydi karanlıkta kalıyoruz. Ufacık bir telin kopuşu irtibatı kesiyor. İrtibatı kesti miydi karanlıkta kalıyoruz. Resûlullah ile de irtibat kesildi miydi gönülde ne nur kalır ne bir şey kalır. Resûlullah ile de irtibat kesildi miydi gönülde ne nur kalır ne bir şey kalır.

Onun için namaza ve namazdan maâda olan bütün ibadet ve taatlara kişinin gayreti Onun için namaza ve namazdan maâda olan bütün ibadet ve taatlara kişinin gayreti kendi menfatinin iktizasıdır ki Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'ekendi menfatinin iktizasıdır ki Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'e ve Allahu Teâlâ'nın vereceği feyizlere, nurlara gark olmasına sebep olur. ve Allahu Teâlâ'nın vereceği feyizlere, nurlara gark olmasına sebep olur.

Onun için Allah ibadetlerin en ufağından bile ayırmasın. Onun için Allah ibadetlerin en ufağından bile ayırmasın.

Yani en ufak gördüğünüz, yani nafile dediğimiz, ufak olmaz da nafile dediğimiz Yani en ufak gördüğünüz, yani nafile dediğimiz, ufak olmaz da nafile dediğimiz o ibadetlerin de kıymeti çok büyüktür. o ibadetlerin de kıymeti çok büyüktür.

el-Îdâni... Îd, bayram. [el-Îdâni.] "İki bayram."el-Îdâni...

Îd, bayram. [el-Îdâni.] "İki bayram."
Şu iki bayram Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı. Vâcibâni. "Vaciptirler."Şu iki bayram Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı. Vâcibâni. "Vaciptirler." Alâ külli hâlimin. "Her büluğa erişen insana." Alâ külli hâlimin. "Her büluğa erişen insana."

Hâlim, muhtelim olan yani erkeklik sınıfına girmiş olan yahut kadınlık sınıfına girmiş olan. Hâlim, muhtelim olan yani erkeklik sınıfına girmiş olan yahut kadınlık sınıfına girmiş olan.

Min zekerin ve ünsâ. "İster kadın ister erkek." Min zekerin ve ünsâ. "İster kadın ister erkek."

Erkeklik veya kadınlık çağına girdi miydi, mesela 13 yaşını dolduran bir erkek muhtelim, Erkeklik veya kadınlık çağına girdi miydi, mesela 13 yaşını dolduran bir erkek muhtelim, büluğa ermiş bir kişi sayılır. Hele 15 oldu mu tamamiyle ermiştir ki büluğa ermiş bir kişi sayılır. Hele 15 oldu mu tamamiyle ermiştir ki artık namazını da bırakmasına cevaz yoktur ve sâir ibadetlerinin hiçbirini bırakmasına cevaz yoktur.artık namazını da bırakmasına cevaz yoktur ve sâir ibadetlerinin hiçbirini bırakmasına cevaz yoktur. Bayramlar da kendilerine artık borç olur. Bayramlar da kendilerine artık borç olur.

el-Aynâni delîlâni ve'l-üzünâni kam'âni ve'l-lisâni tercümânün ve'l-yedâni cenâhâniel-Aynâni delîlâni ve'l-üzünâni kam'âni ve'l-lisâni tercümânün ve'l-yedâni cenâhâni ve'l kebidü rahmetün ve't-tıhâlü dıhikün ve'r-riyetü nefesün ve'l-külyetâni mekrunve'l kebidü rahmetün ve't-tıhâlü dıhikün ve'r-riyetü nefesün ve'l-külyetâni mekrun ve'l-kalbü melikün fe-izâ saluha'l-melikü saluhat ra'iyyetühûve'l-kalbü melikün fe-izâ saluha'l-melikü saluhat ra'iyyetühû ve izâ fesede'l-melikü fesedet ra'iyyetühû. ve izâ fesede'l-melikü fesedet ra'iyyetühû.

Burada kalbe taalluk ederekten kalbi anlatıyor bize Cenâb-ı Peygamber. Burada kalbe taalluk ederekten kalbi anlatıyor bize Cenâb-ı Peygamber.

Kalp bir hükümdardır. Nasıl ki bir milletin başına geçen bir reis var, Kalp bir hükümdardır. Nasıl ki bir milletin başına geçen bir reis var, kalp de bizim başımızın, vücudumuzun reisidir. kalp de bizim başımızın, vücudumuzun reisidir.

Fe-izâ saluha'l-melikü. "Hükümdarlar ne kadar mazbut kimseler olurlarsa." Fe-izâ saluha'l-melikü. "Hükümdarlar ne kadar mazbut kimseler olurlarsa." Saluhat ra'iyyetühû. "Maiyetleri olan, tebâları olan insanlarda o kadar düzgün olurlar."Saluhat ra'iyyetühû. "Maiyetleri olan, tebâları olan insanlarda o kadar düzgün olurlar." Ve izâ fesede'l-melikü. "Hükümdarlar boş, akılsız adamlar, idaresiz adamlar.Ve izâ fesede'l-melikü. "Hükümdarlar boş, akılsız adamlar, idaresiz adamlar. İşlerini bilmiyorlar, fâsid, fesat çıkatıyorlar." Fesedet ra'iyyetühû. İşlerini bilmiyorlar, fâsid, fesat çıkatıyorlar." Fesedet ra'iyyetühû. "Onun maiyeti de fesat olur, fesada erişir." "Onun maiyeti de fesat olur, fesada erişir."

Mesela dün ben birşey dinledim ki eski geçmiş hükümdarlar Mesela dün ben birşey dinledim ki eski geçmiş hükümdarlar Allahu Teâlâ'nın verdiği serveti zayi etmişler. Allahu Teâlâ'nın verdiği serveti zayi etmişler. Çok fena surette israf yollarını [açmışlar,] bu suretle de raiyye, onlar da bozuluyor. Çok fena surette israf yollarını [açmışlar,] bu suretle de raiyye, onlar da bozuluyor.

Niçin? Baş bozuluyor, baş bozulunca alt tarafı da bozuluyor. Niçin?

Baş bozuluyor, baş bozulunca alt tarafı da bozuluyor.

Onun için diyor ki; Fe-yenbeğî. "Muhakkak lazımdır." Li-kavmin. "Kavim için." Fî islâhihî. Onun için diyor ki;

Fe-yenbeğî. "Muhakkak lazımdır." Li-kavmin. "Kavim için." Fî islâhihî.
"Kalbinin ıslahı her şeyin ıslahından daha evladır." "Kalbinin ıslahı her şeyin ıslahından daha evladır."

Mesela vücudumuzun ıslahı lazım; yıkayacağız, temizleyeceğiz, dikkat edeceğiz ki Mesela vücudumuzun ıslahı lazım; yıkayacağız, temizleyeceğiz, dikkat edeceğiz ki sıhhatimiz yerinde olsun diyerekten. sıhhatimiz yerinde olsun diyerekten. Sıhhatimizin yerinde olması için vücudumuza bakmaya nasıl lüzum görüyorsak aynı şekilde Sıhhatimizin yerinde olması için vücudumuza bakmaya nasıl lüzum görüyorsak aynı şekilde vücudumuzun reisi olan gönül, kalp dediğimiz şeye de vücudumuzun reisi olan gönül, kalp dediğimiz şeye de bundan daha fazla gayret göstermemiz lazım olduğunu beyan buyurmuşlar. bundan daha fazla gayret göstermemiz lazım olduğunu beyan buyurmuşlar.

Niçin? Li-tasleha cemî'i'l-a'dâi. Bütün el ayak, ne kadar âzâmız varsa Niçin?

Li-tasleha cemî'i'l-a'dâi. Bütün el ayak, ne kadar âzâmız varsa
bütün bunlar kalbin hizmetkârıdırlar. bütün bunlar kalbin hizmetkârıdırlar. Nasıl ki tebâ hükümetin hizmetinin vazifesini görmekle mükelleftir.Nasıl ki tebâ hükümetin hizmetinin vazifesini görmekle mükelleftir. Bu âzâlar da gönlün vazifesini görmekle memurdurlar.Bu âzâlar da gönlün vazifesini görmekle memurdurlar. Gönül bunlara ne derse onlar onu yapmakla memurdur.Gönül bunlara ne derse onlar onu yapmakla memurdur. İyi emrederse iyi olur, kötü emrederse kötü olur. Onun için onun ıslahı muhakkak lazım. İyi emrederse iyi olur, kötü emrederse kötü olur. Onun için onun ıslahı muhakkak lazım.

Fe-l-kalbü hüve'l-âlemü. "Kalp tüm vücudun en âlemi." el-Âlimü billahi.Fe-l-kalbü hüve'l-âlemü. "Kalp tüm vücudun en âlemi." el-Âlimü billahi. "Allah'ı bilen gönüldür." Göz bilmez, kulak bilmez çünkü bunlar maddî kısımdır."Allah'ı bilen gönüldür."

Göz bilmez, kulak bilmez çünkü bunlar maddî kısımdır.
Bunların Allah'ı bilmesi değildir. Yalnız göz delaletle kâinat görür ona der ki;Bunların Allah'ı bilmesi değildir. Yalnız göz delaletle kâinat görür ona der ki; "Bak bu kâinatın sahibi olmasa bu kâinat olmaz."Bak bu kâinatın sahibi olmasa bu kâinat olmaz. Elbette bu kâinatı bir yapan var." derken Allah'a delalet eder.Elbette bu kâinatı bir yapan var." derken Allah'a delalet eder. O Allah'ı anlayış kalbe aittir. Kalp, akıl, ruh, bunlar bir manâdadır, gönül [demektir].O Allah'ı anlayış kalbe aittir. Kalp, akıl, ruh, bunlar bir manâdadır, gönül [demektir]. Onun için Allah'ı anlamak gönle aittir, gönlün ıslahı hepsinden daha evlâdır. Onun için Allah'ı anlamak gönle aittir, gönlün ıslahı hepsinden daha evlâdır.

Hüve's-sâ'î ilellahi. "Allah'a giden gönüldür." Beden Allah hiçbir zaman gidemez. Hüve's-sâ'î ilellahi. "Allah'a giden gönüldür."

Beden Allah hiçbir zaman gidemez.
Şimdi bugün füzeler yapıyorlar mesela aya götürüyorlar. Yine 3 - 5 gün bir mesafe lazım.Şimdi bugün füzeler yapıyorlar mesela aya götürüyorlar. Yine 3 - 5 gün bir mesafe lazım. E Allah'a bir mekân bulamazsın ki oraya doğru o füzeyi sevk edelim de orada Allah'ı bulsun. E Allah'a bir mekân bulamazsın ki oraya doğru o füzeyi sevk edelim de orada Allah'ı bulsun. Bu olmaz, bu hâşâ büyük hata, kusurdur. Allah mekandan münezzehtir.Bu olmaz, bu hâşâ büyük hata, kusurdur. Allah mekandan münezzehtir. Bütün âlem, tüm varlık O'nun mülküdür, O'nu bulacak olan yalnız gönüldür.Bütün âlem, tüm varlık O'nun mülküdür, O'nu bulacak olan yalnız gönüldür. Onu bulacak olan yalnız gönüldür, gönlünü Allah'a vermeyen insan O'nu bulamaz. Onu bulacak olan yalnız gönüldür, gönlünü Allah'a vermeyen insan O'nu bulamaz. O gönlünü Allah'a verebilmek için de o nuru ele geçirmek lazım ki sana O'nu gösterebilsin.O gönlünü Allah'a verebilmek için de o nuru ele geçirmek lazım ki sana O'nu gösterebilsin. Bu güneş nasıl lazımsa bize o nur ondan daha fazla lazımdır ki Bu güneş nasıl lazımsa bize o nur ondan daha fazla lazımdır ki Allah'a gitmesinin yolunu görsün ve bilsin. Allah'a gitmesinin yolunu görsün ve bilsin.

Ve hüve'l-mukarribü ilellahi. "Allahu Teâlâ'ya yaklaşan ancak gönüldür." Ve hüve'l-mukarribü ilellahi. "Allahu Teâlâ'ya yaklaşan ancak gönüldür." Ve hüve'l-mükâşifü. Allah'ı keşfeden, ve sair eşyaları keşfeden yine gönüldür."Ve hüve'l-mükâşifü. Allah'ı keşfeden, ve sair eşyaları keşfeden yine gönüldür." Ve inneme'l-cevârihu ittibâun. "Bu el ayak bu gönle tâbidirler, gönlün hizmetkârlarıdırlar." Ve inneme'l-cevârihu ittibâun. "Bu el ayak bu gönle tâbidirler, gönlün hizmetkârlarıdırlar."

Yani bu el ayak, göz kulak, kafa bütün eşya bu kalbin hizmetkârıdırlar. Yani bu el ayak, göz kulak, kafa bütün eşya bu kalbin hizmetkârıdırlar.

Binâenaleyh şimdi hizmet olunan mı lazım hizmetçi mi lazım? Binâenaleyh şimdi hizmet olunan mı lazım hizmetçi mi lazım?

Bir evde bir hizmetçi vardır bir de evin beyi vardır.Bir evde bir hizmetçi vardır bir de evin beyi vardır. Hizmetçi kaç tane olursa olsun bu eve hizmet edicidir. Hizmetçi kaç tane olursa olsun bu eve hizmet edicidir.

Hizmetçiye mi itibar olunur hizmet olunana mı itibar olunur? Hizmetçiye mi itibar olunur hizmet olunana mı itibar olunur?

Elbette hizmet kime olunuyorsa itibar onadır. Elbette hizmet kime olunuyorsa itibar onadır.

Binâenaleyh bütün âzâlar gönlün hizmetkârı mesabesindedir. Binâenaleyh bütün âzâlar gönlün hizmetkârı mesabesindedir. Bu beden o gönlü taşıyabilmek için Cenâb-ı Hakk'ın verdiği bir hayvandır. Bu beden o gönlü taşıyabilmek için Cenâb-ı Hakk'ın verdiği bir hayvandır. Yani o gönlü taşıyabilmek için Cenâb-ı Hakk'ın verdiği bir hayvân-ı nâtıktır.Yani o gönlü taşıyabilmek için Cenâb-ı Hakk'ın verdiği bir hayvân-ı nâtıktır. Hayvandır ve hayvân-ı nâtıktır ki seni Allah'a götürmek için verilmiştir. Hayvandır ve hayvân-ı nâtıktır ki seni Allah'a götürmek için verilmiştir. Maksat bu beden değil maksat bu bedenin, bu hayvanın seni Allah'a götürmesi içinMaksat bu beden değil maksat bu bedenin, bu hayvanın seni Allah'a götürmesi için verdiği bir vasıtadır. verdiği bir vasıtadır. Sen vasıtaya bağlanıyorsun seni götürecek olan yerden tâbi oluyorsun.Sen vasıtaya bağlanıyorsun seni götürecek olan yerden tâbi oluyorsun. Bunu bir teşbih etmiş şöylece; Bunu bir teşbih etmiş şöylece;

Bir adam bir at kiralar, araba kiralar, tayyare kiralar, otomobil kiralar,Bir adam bir at kiralar, araba kiralar, tayyare kiralar, otomobil kiralar, "Beni hacca götüreceksin sen." der. Maksadı kendisinin hacca gitmesi."Beni hacca götüreceksin sen." der. Maksadı kendisinin hacca gitmesi. Atla, deveyle, hayvanlanla, otomobille neyle gidersen git. Atla, deveyle, hayvanlanla, otomobille neyle gidersen git. Giderken yolda, "Şurada dur bakalım burası pek güzelmiş, biraz burada eğlenelim. Giderken yolda, "Şurada dur bakalım burası pek güzelmiş, biraz burada eğlenelim. Şurası daha güzelmiş, burada biraz eğlenelim. Şu çarşıya gidelim bu çarşıya gidelim." Şurası daha güzelmiş, burada biraz eğlenelim. Şu çarşıya gidelim bu çarşıya gidelim." derken mevsim geçmiş hacca gidememişşin.derken mevsim geçmiş hacca gidememişşin. Seni o hayvan hacca götürmek için tutmuştun, götüremedi. Seni o hayvan hacca götürmek için tutmuştun, götüremedi.

Şimdi kimdedir kabahat? Sevk edende. Edemedi, götüremedin sen. Şimdi kimdedir kabahat?

Sevk edende.

Edemedi, götüremedin sen.
Eğlenceler ve sair eşyanın misâli tıpkı bunun gibidir ki şununla meşgul bununla meşgul olurken Eğlenceler ve sair eşyanın misâli tıpkı bunun gibidir ki şununla meşgul bununla meşgul olurken maksud olan Allah'a sevk edemiyor seni. maksud olan Allah'a sevk edemiyor seni. Sabahleyin zikredeceksin, Allah diyeceksin;Sabahleyin zikredeceksin, Allah diyeceksin; "Yahu işe gideceğim, para kazanacağım, şu var bu var." diyorsun. "Yahu işe gideceğim, para kazanacağım, şu var bu var." diyorsun.

Akşam? Yine öyle. Gece? Kalkamıyorsun gece sıcak yataktan;Akşam?

Yine öyle.

Gece?

Kalkamıyorsun gece sıcak yataktan;
"Sabahleyin uykumu alamam." diyorsun, "İşimden kalırım." diyorsun. "Sabahleyin uykumu alamam." diyorsun, "İşimden kalırım." diyorsun. Gece [namazı] denilen o teheccüt namazı ki en efdal bir namazdır, bunu yapamıyorsun. Gece [namazı] denilen o teheccüt namazı ki en efdal bir namazdır, bunu yapamıyorsun.

Niçin? Gündüzün yorulmuşsun, gece de hoşaf gibi yatıyorsun, kalkacak halin kalmıyor tabiatiyle. Niçin?

Gündüzün yorulmuşsun, gece de hoşaf gibi yatıyorsun, kalkacak halin kalmıyor tabiatiyle.

Kalkabilmek için elbette bu vücudu dinlendirmek lazım ki gece kalkabilsin,Kalkabilmek için elbette bu vücudu dinlendirmek lazım ki gece kalkabilsin, Allah'a ibadet edebilsin. En güzel ibadet de gece olur. Allah'a ibadet edebilsin. En güzel ibadet de gece olur.

Allah kusurlarımızı affetsin. Yani iki şey var bizde; birisi beden kısmı,Allah kusurlarımızı affetsin.

Yani iki şey var bizde; birisi beden kısmı,
birisi bu bedenin âmiri olan ruh kısmı.birisi bu bedenin âmiri olan ruh kısmı. Bedene itibar edersen beden çürümeye mahkum. Bedene itibar edersen beden çürümeye mahkum. Ne kadar yaşarsa yaşasın. Belki yaşarsan 80 sene 90 sene yaşarsın. Ne kadar yaşarsa yaşasın. Belki yaşarsan 80 sene 90 sene yaşarsın.

Ne kıymeti var ondan sonra? Ölecek ve toprağa inkılap edeceksin. Ne kıymeti var ondan sonra?

Ölecek ve toprağa inkılap edeceksin.
Toprağa inkılap da ne çirkin bir şey, o mezar açılsa da bi görsen!Toprağa inkılap da ne çirkin bir şey, o mezar açılsa da bi görsen! O ölünün safhalarını gözünün önüne getirsen, nasıl kurtlar yiyor da çürüyor daO ölünün safhalarını gözünün önüne getirsen, nasıl kurtlar yiyor da çürüyor da kötü bir koku alaraktan nasıl dağılıyor o âzâlar; o yağlarla, kaymaklarla beslediğimizkötü bir koku alaraktan nasıl dağılıyor o âzâlar; o yağlarla, kaymaklarla beslediğimiz o vücut nasıl parçalanıyor, nasıl dağılıyor orada! o vücut nasıl parçalanıyor, nasıl dağılıyor orada!

Onun için o kafirler Resûlü Ekrem'in huzuruna geldiler de Onun için o kafirler Resûlü Ekrem'in huzuruna geldiler de çürümüş kemikleri almışlar avuçlarına ovalıyorlar, bu kemik toz halinde dökülüyor. çürümüş kemikleri almışlar avuçlarına ovalıyorlar, bu kemik toz halinde dökülüyor. Çürümüş çünkü. "Bu mu dirilecek?" diyorlar. Sen diyorsun ki, "Dirileceksiniz!" Çürümüş çünkü.

"Bu mu dirilecek?" diyorlar.

Sen diyorsun ki, "Dirileceksiniz!"

"Bu mu dirilecek?" Bu eriyen çürümüş kemik mi tekrar insan olacak? "Bu mu dirilecek?"

Bu eriyen çürümüş kemik mi tekrar insan olacak?

Kul. "Ey Habîb-i Edîbim söyle!" Yuhyîhellezî enşeehâ evvele merratin. Kul. "Ey Habîb-i Edîbim söyle!" Yuhyîhellezî enşeehâ evvele merratin. "Hiç o kemik yokken o kemiği halk eden Allah evet tekrar seni diriltecektir." "Hiç o kemik yokken o kemiği halk eden Allah evet tekrar seni diriltecektir."

Nasıl diriltecek? Ne bilirsin? Nasıl diriltecek?

Ne bilirsin?

Bizi rahimde nasıl diriltiyorsa o toprağın içi de bir rahim olacak, Bizi rahimde nasıl diriltiyorsa o toprağın içi de bir rahim olacak, o rahimde istediği gibi diriltecektir Hazreti Allah. o rahimde istediği gibi diriltecektir Hazreti Allah.

Ama diyeceksin bu vücut o vücut mu ya? Bu vücut çürüdü orada? Ama diyeceksin bu vücut o vücut mu ya?

Bu vücut çürüdü orada?

Çürüsün ne olacak? Şimdi sen 15 yaşındaki bir delikanlısın, bir kabahat yapsan. Çürüsün ne olacak?

Şimdi sen 15 yaşındaki bir delikanlısın, bir kabahat yapsan.
Seni yakaladılar 60 yaşındayken, veyahut 70 yaşındayken yakaladılar. Seni yakaladılar 60 yaşındayken, veyahut 70 yaşındayken yakaladılar.

Haa sen bu kabahati yapan değil misin? Evet. Haa sen bu kabahati yapan değil misin?

Evet.

E şimdi sen desen ki "Ben o günkü adam değilim. E şimdi sen desen ki "Ben o günkü adam değilim. O gün benim bıyığım yoktu, sakalım yoktu, boyum ufaktı, gücüm okkam kilom bu kadar eksikti. O gün benim bıyığım yoktu, sakalım yoktu, boyum ufaktı, gücüm okkam kilom bu kadar eksikti. Bugün şu kadar oldum bu kadar oldum, ben o adam değilim." dersenBugün şu kadar oldum bu kadar oldum, ben o adam değilim." dersen dinleyen olur mu senin o sözünü? dinleyen olur mu senin o sözünü?

Adın Ahmet Mehmet, soyadın da şu, filan mahallede filan evde oturan sen değimlisin? Adın Ahmet Mehmet, soyadın da şu, filan mahallede filan evde oturan sen değimlisin?

Evet. "Haa gel bakalım!" derler. Canım ben o değilim, olur mu? Olmaz. Evet.

"Haa gel bakalım!" derler.

Canım ben o değilim, olur mu?

Olmaz.
Çünkü o günkü değilsin ama bugünkü vücudun sahibi yine sensin. Çünkü o günkü değilsin ama bugünkü vücudun sahibi yine sensin.

İşte Allahu Teâlâ'nın o gün yaratacağı vücut ister bu vücut olsun ister başka vücut olsun, İşte Allahu Teâlâ'nın o gün yaratacağı vücut ister bu vücut olsun ister başka vücut olsun, ruhun o vücudun içine girecek cezayı da o çekecek yahut saadeti de o çekecek. ruhun o vücudun içine girecek cezayı da o çekecek yahut saadeti de o çekecek.

Onun için Allah kusurlarımızı affetsin. Onun için Allah kusurlarımızı affetsin.

Cesede itibar edeceğiz bizi Mekke'ye götürsün diyerekten. Cesede itibar edeceğiz bizi Mekke'ye götürsün diyerekten. Ama asıl iş Mekke'ye giden eşek yahut merkep -affedersiniz- hacı olacak o değil.Ama asıl iş Mekke'ye giden eşek yahut merkep -affedersiniz- hacı olacak o değil. O hacı olmayacak. Merkep hacı olur mu yahu? O hacı olmayacak.

Merkep hacı olur mu yahu?

Merkep seni götürmek için oraya bir vasıta. Merkep seni götürmek için oraya bir vasıta.

Bu vücut bir vasıtadır, asıl hacı olacak senin ruhun, senin gönlündür. Bu vücut bir vasıtadır, asıl hacı olacak senin ruhun, senin gönlündür.

Sen o gönlünü öldürdükten sonra ne olursan ol artık ne faydası var onun? Sen o gönlünü öldürdükten sonra ne olursan ol artık ne faydası var onun?

İş, itibar o gönledir. Onun için gönlünü öldürmemeye çalış, o gönlü diriltmeye çalış, İş, itibar o gönledir. Onun için gönlünü öldürmemeye çalış, o gönlü diriltmeye çalış, o gönlünü yaşatmaya çalış. Bu da Allahu Teâlâ'nın emirlerine riayetle olur. o gönlünü yaşatmaya çalış. Bu da Allahu Teâlâ'nın emirlerine riayetle olur.

Onun için diyor ki; Şimdi bak bizim iki gözümüz var. Onun için diyor ki;

Şimdi bak bizim iki gözümüz var.
Geçen bu başka bir yerde geçmişti de burada da bunun izahı geliyor. el-Aynâni tezniyâni... Geçen bu başka bir yerde geçmişti de burada da bunun izahı geliyor.

el-Aynâni tezniyâni...

Cenâb-ı Hak bize Kur'an'da diyor ki; "Siz kadınları gördüğünüz vakitte onlara bakmamak için Cenâb-ı Hak bize Kur'an'da diyor ki; "Siz kadınları gördüğünüz vakitte onlara bakmamak için gözlerinizi yumunuz."gözlerinizi yumunuz." Âyet-i kerîmedir. Ğuddû ebsâraküm. Âyet-i kerîmedir.

Ğuddû ebsâraküm.

Niçin canım, bir bakmakla ne olacak oraya, ona bakmada? Niçin canım, bir bakmakla ne olacak oraya, ona bakmada?

Saklamıyor kendisini meydanda, bakacaksın. Evet o bakışta çok felaketler var.Saklamıyor kendisini meydanda, bakacaksın.

Evet o bakışta çok felaketler var.
O bakış bu cesede zarar etmez. Bu ceset ondan mütezarrır olmaz amaO bakış bu cesede zarar etmez. Bu ceset ondan mütezarrır olmaz ama zarar görecek olan bu cesedin içindeki o ruhtur. zarar görecek olan bu cesedin içindeki o ruhtur. Ruh Allahu Teâlâ'nın istemediği, hoşnut olmadığı şeylere bakmaktan üzülür.Ruh Allahu Teâlâ'nın istemediği, hoşnut olmadığı şeylere bakmaktan üzülür. Ruh Allahu Teâlâ'nın razı olmadığı şeylerle meşguliyetten üzülür, hastalanır,Ruh Allahu Teâlâ'nın razı olmadığı şeylerle meşguliyetten üzülür, hastalanır, rahatsızlanır nihayet ölüme kadar gider. rahatsızlanır nihayet ölüme kadar gider.

Allah esirgeye. Binâenaleyh bu bakıştan üzülen ruhtur. O ruhu ne yapıyor? Allah esirgeye.

Binâenaleyh bu bakıştan üzülen ruhtur.

O ruhu ne yapıyor?

el-Aynâni tezniyâni. Baktığın vakitte oradan bir şimşek gönle iner. el-Aynâni tezniyâni. Baktığın vakitte oradan bir şimşek gönle iner. Bunlar birer yol. Oradan bir şimşek gönle iner. Gönül ne olur? Bunlar birer yol. Oradan bir şimşek gönle iner.

Gönül ne olur?

Oraya doğru bir meyil yapar. Niçin? Allahu Teâlâ yaratırken insanı da çift yaratmış Oraya doğru bir meyil yapar.

Niçin?

Allahu Teâlâ yaratırken insanı da çift yaratmış
ve meyilli yaratmış.ve meyilli yaratmış. Nefsin arzularına da bir meyil var insanda. E gözün baktığı vakit de evvela bakarsınNefsin arzularına da bir meyil var insanda. E gözün baktığı vakit de evvela bakarsın sonra derken şehvet galebe eder. sonra derken şehvet galebe eder. Sonra bakarsın daha daha ileriye giderekten temaslar hâsıl olmaya başlar.Sonra bakarsın daha daha ileriye giderekten temaslar hâsıl olmaya başlar. Nihayet büyük günahlara da düşersin Allah esirgeye. Nihayet büyük günahlara da düşersin Allah esirgeye.

Onun için sen öyle şey gördün mü bakmamak için kafanı çevir, Onun için sen öyle şey gördün mü bakmamak için kafanı çevir, yahut mümkünse gözünü böyle önüne eğersin.yahut mümkünse gözünü böyle önüne eğersin. Onun için büyükler demişler ki "Yolda giderken başını ayağının bastığı yere bak. Onun için büyükler demişler ki "Yolda giderken başını ayağının bastığı yere bak. Sağa sola bakma." Niçin demiş bunu büyüklerimiz bize? Sağa sola bakma."

Niçin demiş bunu büyüklerimiz bize?

Gözün sağa sola bakarken önündeki günahları görürsün. Günahlar gönle akıtılan pisliklerdir. Gözün sağa sola bakarken önündeki günahları görürsün. Günahlar gönle akıtılan pisliklerdir.

Günahlar gönle akıtılan pisliklerdir, o pislikler dolayısıylaGünahlar gönle akıtılan pisliklerdir, o pislikler dolayısıyla yani bir havuzunuz olsa havuzunuzda pislikler aka aka havuz pislikle dolar. yani bir havuzunuz olsa havuzunuzda pislikler aka aka havuz pislikle dolar.

Buradan suyu alabilir misiniz artık? O suyu içebilir misiniz artık? Buradan suyu alabilir misiniz artık?

O suyu içebilir misiniz artık?

Çünkü cîfe, pis, leş ve bozuk şeyler girmiş suyu suluktan çıkarmıştır içilmez artık. Çünkü cîfe, pis, leş ve bozuk şeyler girmiş suyu suluktan çıkarmıştır içilmez artık. Ta ki onlar boşaltılacak, temizlenecek ondan sonra. Ta ki onlar boşaltılacak, temizlenecek ondan sonra.

Binâenaleyh göz vasıtasıyla, bu bakmadan dolayı giren günah şeyler Binâenaleyh göz vasıtasıyla, bu bakmadan dolayı giren günah şeyler gönlün içinde pislik peydah eder. gönlün içinde pislik peydah eder.

Onun için Konya'daki Vehbi Efendi denilen o zâtın kendisinin Kur'an tefsiri var Onun için Konya'daki Vehbi Efendi denilen o zâtın kendisinin Kur'an tefsiri var bir de Kur'an âyetlerinin [ahkâm âyetlerini izah eden] Ahkâmu Kur'âniyye'si var.bir de Kur'an âyetlerinin [ahkâm âyetlerini izah eden] Ahkâmu Kur'âniyye'si var. Onun içerisinde bu bakma faslına dair bir madde de koymuş. Onun içerisinde bu bakma faslına dair bir madde de koymuş.

Niçin bakmasın? Erkek kadına kadın da erkeğe bakması lazım, bakar.Niçin bakmasın?

Erkek kadına kadın da erkeğe bakması lazım, bakar.
Bu bakmada çok zararlar var diyor. Zararlardan birisi gönlün ona kayar. Bu bakmada çok zararlar var diyor. Zararlardan birisi gönlün ona kayar. İnsan sen ne kadar güzel olursan ol, senden daha bir güzeli vardır. İnsan sen ne kadar güzel olursan ol, senden daha bir güzeli vardır. Sen ne kadar zengin olursan ol, senden daha bir zengini vardır. Sen ne kadar zengin olursan ol, senden daha bir zengini vardır. Sen ne kadar bilgin olursan ol, senden daha bir bilgini vardır.Sen ne kadar bilgin olursan ol, senden daha bir bilgini vardır. Baktığı vakitte gönül ona kayınca seni unutur, onunla ilgilenmek ister can.Baktığı vakitte gönül ona kayınca seni unutur, onunla ilgilenmek ister can. Buna sebep olur o göz. Gözde bir aşk denilen şimşek var.Buna sebep olur o göz. Gözde bir aşk denilen şimşek var. Bu şimşeğin önüne mesela bugün siper diyorlar ya, sâikaları, şimşekleri tutmak için siper. Bu şimşeğin önüne mesela bugün siper diyorlar ya, sâikaları, şimşekleri tutmak için siper. Siper-i sâika dedikleri, koydukları şey var ki başka yerlere gitmesin.Siper-i sâika dedikleri, koydukları şey var ki başka yerlere gitmesin. Bu siper-i sâikada bu gözün kapanmasıdır. Bu siper-i sâikada bu gözün kapanmasıdır. Kapanmayınca bu siper-i sâika, ondan, o baktığın şeyden [gelen şimşek] gönle düşer. Kapanmayınca bu siper-i sâika, ondan, o baktığın şeyden [gelen şimşek] gönle düşer. Cenâb-ı Hak herkese bir kudret, bir kuvvet vermiştir. Her halde gözünde kaşında,Cenâb-ı Hak herkese bir kudret, bir kuvvet vermiştir. Her halde gözünde kaşında, yüzünde, boyunda posunda hoşuna gidecek bir hal dolayısıyla bir daha bakmak istersin.yüzünde, boyunda posunda hoşuna gidecek bir hal dolayısıyla bir daha bakmak istersin. Hoşuna da gider bir daha bakmak istersin. "Hoş geldiniz sefa geldiniz!" gelir arkasından. Hoşuna da gider bir daha bakmak istersin. "Hoş geldiniz sefa geldiniz!" gelir arkasından. İşte "Kahve içmez misiniz?" gelir, "Çay içmez misiniz? gelir. İşte "Kahve içmez misiniz?" gelir, "Çay içmez misiniz? gelir. Derken muhabbetin kaynamasına vesile olur, büyük günahlara da düşülür. Derken muhabbetin kaynamasına vesile olur, büyük günahlara da düşülür.

Yapmam ben öyle şey, canım olur mu? Haa diyor ki; "Güneş var ya, kar da var. Yapmam ben öyle şey, canım olur mu?

Haa diyor ki; "Güneş var ya, kar da var.
Güneşin altında kar dayanabiliyorsa, güneşin altında kar erimemek için dayanabiliyorsa, Güneşin altında kar dayanabiliyorsa, güneşin altında kar erimemek için dayanabiliyorsa, kadın da böyle erkek de böyle, biribirlerine karşı dayanabilsinler!" kadın da böyle erkek de böyle, biribirlerine karşı dayanabilsinler!"

Dayanamaz, çekecek, cazibe var iki tarafta da. Dayanamaz, çekecek, cazibe var iki tarafta da. İki tarafın cazibesinden kendini kurtarmak için gözünü yummaktan başka çare yok. İki tarafın cazibesinden kendini kurtarmak için gözünü yummaktan başka çare yok.

Onun için; el-Aynâni tezniyâni. "Bu zinaya vesile olur gözler." Onun için;

el-Aynâni tezniyâni. "Bu zinaya vesile olur gözler."

Bunu korumak için sana Allahu Teâlâ kapak vermiş kapayacaksın. Bunu korumak için sana Allahu Teâlâ kapak vermiş kapayacaksın.

Ama budala derler? Ne derlerse desinler! Ve'l-yedâni. "Eller de tezniyân." Ama budala derler?

Ne derlerse desinler!

Ve'l-yedâni. "Eller de tezniyân."

Efendim el sıkışalım. Efendim el sıkışalım.

Sabah "Hoş geldiniz!" diye elini tutar. Sabah "Hoş geldiniz!" diye elini tutar. E bu eller vasıtasıyla, elektrik telleri biribirlerine değince nasıl cereyanE bu eller vasıtasıyla, elektrik telleri biribirlerine değince nasıl cereyan bir taraftan bir tarafa geçip de lamban yanıyor, dolabın işliyor, şu oluyor bu oluyor. bir taraftan bir tarafa geçip de lamban yanıyor, dolabın işliyor, şu oluyor bu oluyor. Bu temas dolayısıyla da iki tarafın cereyanı [biribirine geçer.] Bu temas dolayısıyla da iki tarafın cereyanı [biribirine geçer.] Bir karşıdan bakarak geçmek var bir de tutarak geçirmek vardır ki daha sağlam oluyor iş.Bir karşıdan bakarak geçmek var bir de tutarak geçirmek vardır ki daha sağlam oluyor iş. Bu daha felaket oluyor. Ve'r-riclâni. "Bu da onu gibi tezniyân." Bu daha felaket oluyor.

Ve'r-riclâni. "Bu da onu gibi tezniyân."

Ve'l-fercü. "Allah esirgesin, o da, bunların hepsi de zina vasıtalarıdır." Ve'l-fercü. "Allah esirgesin, o da, bunların hepsi de zina vasıtalarıdır."

Ve bir kavmin helakinin başlıca sebeplerinden birisini teşkil eden günahlardan birisi de budur. Ve bir kavmin helakinin başlıca sebeplerinden birisini teşkil eden günahlardan birisi de budur.

Onun için; el-Ğudüvvü ve'r-revâhu fî ta'lîmi'l-ilmi. Onun için;

el-Ğudüvvü ve'r-revâhu fî ta'lîmi'l-ilmi.

Şimdi buyurun hep berber Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e bir salât ü selâm getirelim. Şimdi buyurun hep berber Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e bir salât ü selâm getirelim.

Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Resûlallah. Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Habîballah. Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Resûlallah.

Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Habîballah.

Essalâtü vesselâmü aleyke yâ seyyide'l-evelîne ve'l-âhirîn. Essalâtü vesselâmü aleyke yâ seyyide'l-evelîne ve'l-âhirîn.

el-Ğudüvvü. "Sabah vakti." Ve'r-revâhu. "Akşam vakti." el-Ğudüvvü. "Sabah vakti." Ve'r-revâhu. "Akşam vakti."

İkindiden sonra olan vakte diyorlar. Sabahleyin de şafaktan sonra olan vakit. İkindiden sonra olan vakte diyorlar. Sabahleyin de şafaktan sonra olan vakit.

Fî ta'lîmi'l-ilmi. "Bu iki vakitte ilim tâlim etmek için bir yere gidersin." Fî ta'lîmi'l-ilmi. "Bu iki vakitte ilim tâlim etmek için bir yere gidersin."

Bir mektebe, bir medreseye, bir hocaefendiye, birinden birine ilm-i şerîyi, ilm-i dînîyi, Bir mektebe, bir medreseye, bir hocaefendiye, birinden birine ilm-i şerîyi, ilm-i dînîyi, dininin bilgilerini öğrenmek için gidiyorsun.dininin bilgilerini öğrenmek için gidiyorsun. Bu; Efdalü ındellahi. "Bu öğrenmek için bu iki vakitte yürüyüş, gidiş ind-i ilâhîyede efdaldir.Bu;

Efdalü ındellahi. "Bu öğrenmek için bu iki vakitte yürüyüş, gidiş ind-i ilâhîyede efdaldir.
" Mine'l-cihâdü fî sebîlillahi." Mine'l-cihâdü fî sebîlillahi. Hani bugün Pakistanlılar dövüşüyorlar ya, cihadları var adamların.Hani bugün Pakistanlılar dövüşüyorlar ya, cihadları var adamların. "O cihattaki dövüş gibi belki ondan daha üstün fazileti var bu dersi öğrenmenin, derse gitmenin." "O cihattaki dövüş gibi belki ondan daha üstün fazileti var bu dersi öğrenmenin, derse gitmenin."

Öğrenme de mevzu bahis ama burada gitmenin diyor. Gidip gelmek.Öğrenme de mevzu bahis ama burada gitmenin diyor. Gidip gelmek. Çünkü gidip gelmek suretiyle birşey öğreneceksin; dinini esasını öğreneceksin,Çünkü gidip gelmek suretiyle birşey öğreneceksin; dinini esasını öğreneceksin, kökünü öğreneceksin, dinin sana nereden geldiğini öğreneceksin. kökünü öğreneceksin, dinin sana nereden geldiğini öğreneceksin. Dinin nur olduğunu öğreneceksin, dinin Allah'ın emirleri olduğunu öğreneceksin, Dinin nur olduğunu öğreneceksin, dinin Allah'ın emirleri olduğunu öğreneceksin, dinin Allah'ın Peygamberi olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in dinin Allah'ın Peygamberi olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in gösterdiği yol olduğunu öğreneceksin. gösterdiği yol olduğunu öğreneceksin. Bunu öğrenmeden anadan babadan görerek yaptığımız taklitçilik zayıftır.Bunu öğrenmeden anadan babadan görerek yaptığımız taklitçilik zayıftır. Birisi gelir kakar, yıkılır gider. Ama bu kökünden öğrenirsenBirisi gelir kakar, yıkılır gider. Ama bu kökünden öğrenirsen ve ona da bağlanırsan güzelce o zaman dünya bir araya gelse de "Allah yok!" dese,ve ona da bağlanırsan güzelce o zaman dünya bir araya gelse de "Allah yok!" dese, "Deli!" [dese]; "Deli ben değil deli sensin!" der. Niçin? "Deli!" [dese];

"Deli ben değil deli sensin!" der.

Niçin?

Allah'ın varlığına öyle inanmışsın ki dünya bir araya gelse seni oradan ayıramaz. Allah'ın varlığına öyle inanmışsın ki dünya bir araya gelse seni oradan ayıramaz.

Bu da neyle olacak? Muhakkak bilgiyle olacak. Bu bilginin tahsili cihattan efdal demiş.Bu da neyle olacak?

Muhakkak bilgiyle olacak. Bu bilginin tahsili cihattan efdal demiş.
Gidip cihatta olacaksın bir şehit. Mesela vurulucaksın öleceksin yahut gazi olarak dönüp geleceksin.Gidip cihatta olacaksın bir şehit. Mesela vurulucaksın öleceksin yahut gazi olarak dönüp geleceksin. Bir sevap alacaksın, ister şehit ol ister gazi ol.Bir sevap alacaksın, ister şehit ol ister gazi ol. Fakat onun menfaati senin hem kendine mahsustur hem muvakkattır. Fakat onun menfaati senin hem kendine mahsustur hem muvakkattır. Fakat ilmin sana verdiği fevâid hem âmmeyedir hem de ebedîdir.Fakat ilmin sana verdiği fevâid hem âmmeyedir hem de ebedîdir. Çünkü ebediyet âleminde seni kurtaracak olan Allah'a olan bilgindir. Çünkü ebediyet âleminde seni kurtaracak olan Allah'a olan bilgindir. O Allah'a karşı olan bilgi, ki gönüldeki hâsıl olan bilgidir. En makbul bilgi o bilgidir. O Allah'a karşı olan bilgi, ki gönüldeki hâsıl olan bilgidir. En makbul bilgi o bilgidir.

el-Ğâzî fî sebîlillahi. "Gazi, muharebeye giden insanlar,el-Ğâzî fî sebîlillahi. "Gazi, muharebeye giden insanlar, bunlar da Allah yolundadırlar, fisebilillah." bunlar da Allah yolundadırlar, fisebilillah." Ve'l-hâccü ilâ beytillahi. "Allah'ın beyti olan hac yoluna gidiş, o da,Ve'l-hâccü ilâ beytillahi. "Allah'ın beyti olan hac yoluna gidiş, o da, gazinin muharebedeki yolu neyse fisebilillah, o da öyledir." gazinin muharebedeki yolu neyse fisebilillah, o da öyledir." Ve'l mu'temiru. Bir de birşey var ki umre diyorlar, haccın ufağı.Ve'l mu'temiru. Bir de birşey var ki umre diyorlar, haccın ufağı. Onun yoluna giden o da Allahu Teâlâ'nın şeysidir, vefdullah, cünûdullah diyorlar ki gününü,Onun yoluna giden o da Allahu Teâlâ'nın şeysidir, vefdullah, cünûdullah diyorlar ki gününü, vakitlerini Allah yolunda harcayan insanlardık ki Allahu Teâlâ;" De'âhüm.vakitlerini Allah yolunda harcayan insanlardık ki Allahu Teâlâ;" De'âhüm. "Bunlar ne zaman ki Allah'a dua derler." "Bunlar ne zaman ki Allah'a dua derler."

Ne zamanki bunlar Allah'a dua ederler, gerek gazi olsun gerekNe zamanki bunlar Allah'a dua ederler, gerek gazi olsun gerek Allah'ın beytine giden hacı olsun gerekse umre için giden umre hacısı için olsun,Allah'ın beytine giden hacı olsun gerekse umre için giden umre hacısı için olsun, ona mu'temir diyorlar; ona mu'temir diyorlar;

"Bunların hangisi Allahu Teâlâ'ya içten güzelce bir dua ederlerse.""Bunların hangisi Allahu Teâlâ'ya içten güzelce bir dua ederlerse." Fe-ecâbûhü. Allahu Teâlâ buna icâbet eder, duasını kabul eder." Ve seelûhü.Fe-ecâbûhü. Allahu Teâlâ buna icâbet eder, duasını kabul eder." Ve seelûhü. "Bir şey isterlerse." Fe-a'tâhüm. "İsteyenlere istediklerini de Allahu Teâlâ lütfeder." "Bir şey isterlerse." Fe-a'tâhüm. "İsteyenlere istediklerini de Allahu Teâlâ lütfeder."

el-Ğazvü ğazvâni. "Gaza iki çeşit olur." Fe-emmâ men ğazâ ibtiğâe vechillahi.el-Ğazvü ğazvâni. "Gaza iki çeşit olur." Fe-emmâ men ğazâ ibtiğâe vechillahi. "Bir gâzi var ki sırf Allah için; atı kendisinin, silahı kendisinin, yiyeceği içeceği kendisinin." "Bir gâzi var ki sırf Allah için; atı kendisinin, silahı kendisinin, yiyeceği içeceği kendisinin."

Eskiden bunlara gönüllü, gönüllü asker derlerdi. Eskiden bunlara gönüllü, gönüllü asker derlerdi. Her masrafı kendine ait, gidiyor muharebeye ve âmiri kimse o da ne derse ona da itaat ediyor,Her masrafı kendine ait, gidiyor muharebeye ve âmiri kimse o da ne derse ona da itaat ediyor, isterse ölüm olsun. isterse ölüm olsun.

Ve enfeka'l-kerîmete. Ve enfeka'l-kerîmete. "En güzel sevdiklerini de, at deve ne olursa onu da harp yolunda infak ediyor." "En güzel sevdiklerini de, at deve ne olursa onu da harp yolunda infak ediyor." Ve yâsera'ş-şerîke. "Bununla beraber arkadaşları da var ya yanında,Ve yâsera'ş-şerîke. "Bununla beraber arkadaşları da var ya yanında, o yanındaki arkadaşlara karşı da gayet suhûletçi." o yanındaki arkadaşlara karşı da gayet suhûletçi."

Onlarla gayet güzel geçiniyor, onları darıltmıyor incitmiyor, onlara fazla yük yüklemiyor. Onlarla gayet güzel geçiniyor, onları darıltmıyor incitmiyor, onlara fazla yük yüklemiyor. Belki onların yüklerini alıyor. Ve'c-tenibe'l-fesâde fi'l-ardı. Belki onların yüklerini alıyor.

Ve'c-tenibe'l-fesâde fi'l-ardı.
"Yeryüzünde fesattan son derece ictinap ediyor." "Yeryüzünde fesattan son derece ictinap ediyor."

Kimsenin hakkına hukukuna riayetsizlik yapmıyor. Kimsenin hakkına hukukuna riayetsizlik yapmıyor.

Şimdi böyle bir adam, harbe gitmiş böyle bir adam; Fe-inne nevmehû. Şimdi böyle bir adam, harbe gitmiş böyle bir adam;

Fe-inne nevmehû.
"Yatağında yatmış uyuyor." Boyuna yürüyecek değil ya. Bir yattığı dinlendiği yeri oluyor. "Yatağında yatmış uyuyor."

Boyuna yürüyecek değil ya. Bir yattığı dinlendiği yeri oluyor.

"Bunun yatışı." Ve nebhehû. "Uyanık hali." Ecrun küllühû. "Bütün harekâtı sevaptır." "Bunun yatışı." Ve nebhehû. "Uyanık hali." Ecrun küllühû. "Bütün harekâtı sevaptır."

Yani Allah yoluna harbe, gazaya gidiyor, elinden geldiği kadar malını da infak ediyor.Yani Allah yoluna harbe, gazaya gidiyor, elinden geldiği kadar malını da infak ediyor. Arkadaşlarıyla da güzel arkadaşlık ediyor, onlara kolaylıklar gösteriyor, iyilikler yapıyor.Arkadaşlarıyla da güzel arkadaşlık ediyor, onlara kolaylıklar gösteriyor, iyilikler yapıyor. Yeryüzünde de hiçbir fesada sokulmuyor. Bunun her hali ecir oluyor. Yeryüzünde de hiçbir fesada sokulmuyor. Bunun her hali ecir oluyor.

Ve emmâ men ğazâ. "İkinci gazi şu gazidir ki." Fahran [ve riyâen] ve süm'aten. Ve emmâ men ğazâ. "İkinci gazi şu gazidir ki." Fahran [ve riyâen] ve süm'aten. "Gösteriş olarak yapıyor işi." Ve asa'l-imâme. "Kumandanları da dinlemiyor." "Gösteriş olarak yapıyor işi." Ve asa'l-imâme. "Kumandanları da dinlemiyor."

"Böyle yapacağım!" diyor yani kendi istediğine hareket ediyor. "Böyle yapacağım!" diyor yani kendi istediğine hareket ediyor.

Bizim en büyük kabahatlerimizden birisi de kendi başımıza hareket edişimizdir. Bizim en büyük kabahatlerimizden birisi de kendi başımıza hareket edişimizdir. Büyüklerimizi dinlemememizin kabahati her kabahatin üstündedir.Büyüklerimizi dinlemememizin kabahati her kabahatin üstündedir. İnsan çeşitli kabahatler yapar ama çoğu affolunur inşaallah, İnsan çeşitli kabahatler yapar ama çoğu affolunur inşaallah, fakat bu büyüğüne itaat etmemek, onun sözünü dinlememenin kabahati affolunmaz bir kabahattir. fakat bu büyüğüne itaat etmemek, onun sözünü dinlememenin kabahati affolunmaz bir kabahattir.

Onun için burada da diyor ki; Ve asa'l-imâme ve efsede fi'l-ardı. Onun için burada da diyor ki;

Ve asa'l-imâme ve efsede fi'l-ardı.
"Yeryüzünde fesatlık işliyor." Bozgunculuk yapıyor, ayrılık yapıyor, dağınıklık yapıyor, çeşitli."Yeryüzünde fesatlık işliyor."

Bozgunculuk yapıyor, ayrılık yapıyor, dağınıklık yapıyor, çeşitli.
Fesadın binbir çeşidi var, hangisi olursa olsun. Fe-innehû len yerci'a bi'l-kefâfi. Fesadın binbir çeşidi var, hangisi olursa olsun.

Fe-innehû len yerci'a bi'l-kefâfi.
"Bu hiçbir sevap almadan döner." Hiçbir sevap olmadan döner. "Bu hiçbir sevap almadan döner."

Hiçbir sevap olmadan döner.
Orada gittiği çektiği eziyet, zahmet, meşakkat yanına kâr kalır. el-Ğarîbü fî ğurbetihî. Orada gittiği çektiği eziyet, zahmet, meşakkat yanına kâr kalır.

el-Ğarîbü fî ğurbetihî.
"Gurbet halinde olan bir garip." Ke'l-mücâhidi fî sebîlillahi. "Gurbet halinde olan bir garip." Ke'l-mücâhidi fî sebîlillahi. Gerek ilim tahsili için memleketinden çıkmış bir garip gerekse hacca gitmek içinGerek ilim tahsili için memleketinden çıkmış bir garip gerekse hacca gitmek için vatanından ayrılmış bir garip gerekse muharebe için vatanından ayrılmış bir garip. vatanından ayrılmış bir garip gerekse muharebe için vatanından ayrılmış bir garip.

"Hangisi olursa olsun, vatanından çıkmış bir insan." Ke'l-mücâhidi fî sebîlillahi. "Hangisi olursa olsun, vatanından çıkmış bir insan." Ke'l-mücâhidi fî sebîlillahi. "Allah yolunda dövüşen mücahidlerin mevkiindedirler, ki.""Allah yolunda dövüşen mücahidlerin mevkiindedirler, ki." Yerfe'ullahu lehû bi-külli kademin deraceten.Yerfe'ullahu lehû bi-külli kademin deraceten. "Allah yolunda olan gurbetlikte Cenâb-ı Hak bunlara her attıkları adıma bir derece verir." "Allah yolunda olan gurbetlikte Cenâb-ı Hak bunlara her attıkları adıma bir derece verir." Ve yüktebü lehû hamsîne haseneten. "Her adımına da 50 bin hasene verilir." Ve yüktebü lehû hamsîne haseneten. "Her adımına da 50 bin hasene verilir."

Bahusus ölüm yolunda olursa bu iş. el-Ğarîbü fî ğurbetihî vecebet lehü'l-cennete.Bahusus ölüm yolunda olursa bu iş.

el-Ğarîbü fî ğurbetihî vecebet lehü'l-cennete.
"Garip gurbet halinde dünyadan âhirete göçerse." Vecebet lehü'l-cennete. "Garip gurbet halinde dünyadan âhirete göçerse." Vecebet lehü'l-cennete. "O gurbetine mükâfâten cennet ona vacib olur." Ekrimü'l-ğurabâe. "O gurbetine mükâfâten cennet ona vacib olur." Ekrimü'l-ğurabâe. "Öyleyse gariplere siz acıyınız ve onlara ikram ediniz.""Öyleyse gariplere siz acıyınız ve onlara ikram ediniz." Fe-inne lehüm şefâ'aten yevme'l-kıyâmeti.Fe-inne lehüm şefâ'aten yevme'l-kıyâmeti. "Onlara yarın rûz-u kıyâmette Cenâb-ı Hak şefaat hakkı verecektir,"Onlara yarın rûz-u kıyâmette Cenâb-ı Hak şefaat hakkı verecektir, onlara yaptığınız yardımlar size şefaate vesile olur." onlara yaptığınız yardımlar size şefaate vesile olur."

Ufacık bir yardım yapmışınızdır fakat bu yardımınız hiçbir zaman boşa gitmez. Ufacık bir yardım yapmışınızdır fakat bu yardımınız hiçbir zaman boşa gitmez. O sizin için bir şefaat olmasına vesile olur. Le'alleküm tencûne bi-şefâ'atihim. O sizin için bir şefaat olmasına vesile olur.

Le'alleküm tencûne bi-şefâ'atihim.
"Umulur ki sizin bunun şefaati dolayısıyla kurtulmanıza vesile olur." "Umulur ki sizin bunun şefaati dolayısıyla kurtulmanıza vesile olur."

Bunun şefaati dolayısıyla [umulur ki kurtulursunuz]. Şimdi garipleri sayıyor; Bunun şefaati dolayısıyla [umulur ki kurtulursunuz].

Şimdi garipleri sayıyor;

el-Ğarîbü fî'd-dünya erbe'atün. "Bu garipler dünyada dört tanedir." el-Ğarîbü fî'd-dünya erbe'atün. "Bu garipler dünyada dört tanedir."

Birisi; Kur'ânün fî cevfi'z-zâlimi. Kur'an, Kur'ân-ı Azîmüşşân, çok güzel. Birisi;

Kur'ânün fî cevfi'z-zâlimi.

Kur'an, Kur'ân-ı Azîmüşşân, çok güzel.
Ama bir zalim onu ezberlemiş dünyayı yutmak için; gözü de doymaz karnı da doymaz. Ama bir zalim onu ezberlemiş dünyayı yutmak için; gözü de doymaz karnı da doymaz.

"Bu zalimin karnındaki Kur'an garip." İkincisi; Ve mescidün fî nâdâ kavmin lâ yüsallûne fîhi."Bu zalimin karnındaki Kur'an garip."

İkincisi;

Ve mescidün fî nâdâ kavmin lâ yüsallûne fîhi.
"Cami yapılmış fakat içine giren cemaat yok. Bu da garip." "Cami yapılmış fakat içine giren cemaat yok. Bu da garip."

[Üçüncüsü;] Ve mushafun fî beytin lâ yukraü. [Üçüncüsü;]

Ve mushafun fî beytin lâ yukraü.
"Evde Mushaf var fakat açıp da okuyan yok." Evde Mushaf var. "Evde Mushaf var fakat açıp da okuyan yok."

Evde Mushaf var.
Hanım doğurur da çocuk dünyaya getirir de "zarar gelmesin" diyerekten onun baş ucuna asarlar. Hanım doğurur da çocuk dünyaya getirir de "zarar gelmesin" diyerekten onun baş ucuna asarlar. Veyahut evden birisi ölürse "onun başına bir okuyalım" diyerekten bakarlar yüzüne. Veyahut evden birisi ölürse "onun başına bir okuyalım" diyerekten bakarlar yüzüne. Halbuki bu ne o ölü içindir ne de o lohusa içindir.Halbuki bu ne o ölü içindir ne de o lohusa içindir. Bu Kur'an, Allahu Teâlâ'nın kelamı olması dolayısıyla Bu Kur'an, Allahu Teâlâ'nın kelamı olması dolayısıyla her mü'min her gün ona açıp bakıp okuması lazım.her mü'min her gün ona açıp bakıp okuması lazım. Açıp bakıp okuması lazım, okumadığı takdirde evde mahpus kalan Mushaflar gariptirler. Açıp bakıp okuması lazım, okumadığı takdirde evde mahpus kalan Mushaflar gariptirler.

[Dördüncüsü;] Ve racülün sâlihun me'a kavmi sûin. [Dördüncüsü;]

Ve racülün sâlihun me'a kavmi sûin.
"İyi bir adam kötü bir kavmin içine düşmüş, her harekatını [tenkit edip] adamı rahatsız ediyorlar. "İyi bir adam kötü bir kavmin içine düşmüş, her harekatını [tenkit edip] adamı rahatsız ediyorlar. Bu da gariptir." el-Ğuslü min erba'in. "Gusül dört şeyden dolayı mü'mine borç olur; Bu da gariptir."

el-Ğuslü min erba'in. "Gusül dört şeyden dolayı mü'mine borç olur;
birisi cünüp olduğu vakitte, bir[isi] hacamat olduğu vakitte." birisi cünüp olduğu vakitte, bir[isi] hacamat olduğu vakitte."

Bir hacamattan evvel alacak. Bir hacamattan evvel alacak guslü ki Bir hacamattan evvel alacak. Bir hacamattan evvel alacak guslü ki "Hacamat halinde belki hacamatçinin bıçağı kalın bir yere isabet eder de"Hacamat halinde belki hacamatçinin bıçağı kalın bir yere isabet eder de kanı durduramaz ölümüme sebep olur, gusulsüz, abdestsiz ölmeyeyim." diyerekten,kanı durduramaz ölümüme sebep olur, gusulsüz, abdestsiz ölmeyeyim." diyerekten, abdestli olarak hacamat yapılmasını tavsiye ediliyor. abdestli olarak hacamat yapılmasını tavsiye ediliyor.

Ve ğassi'l-meyyiti. "Cenaze yıkayacak. Ve ğassi'l-meyyiti. "Cenaze yıkayacak. Cenazeyi gusleden adamın da cenazeden evvel veyahut sonra onun da gusletmesi lazımdır." Cenazeyi gusleden adamın da cenazeden evvel veyahut sonra onun da gusletmesi lazımdır."

Çünkü sallallahu aleyhi ve sellem de bir meyyiti yıkamış ve ondan dolayı gusletmiş. Çünkü sallallahu aleyhi ve sellem de bir meyyiti yıkamış ve ondan dolayı gusletmiş.

Ve ğasl'i-cumu'ati. "Bir de Cuma namazı için muhakkak bir müslümanın Ve ğasl'i-cumu'ati. "Bir de Cuma namazı için muhakkak bir müslümanın gusül abdesti alarak cumaya gelmesi lazım." gusül abdesti alarak cumaya gelmesi lazım."

Yine tekrar bundan iki tane daha var; el-Ğuslü vâcibün alâ külli müslimin. Yine tekrar bundan iki tane daha var;

el-Ğuslü vâcibün alâ külli müslimin.
"Gusül her müslümana vaciptir." Buradaki vücup sünnet manâsındadır. "Gusül her müslümana vaciptir."

Buradaki vücup sünnet manâsındadır.

Fî seb'ati eyyâmin. "Her yedi günde." Fî seb'ati eyyâmin. "Her yedi günde."

Her yedi günde bir müslüman ister gusül icap etsin ister etmesin Her yedi günde bir müslüman ister gusül icap etsin ister etmesin yedi günde bir kere temizlenmesi, gusletmesi lazımdır. yedi günde bir kere temizlenmesi, gusletmesi lazımdır.

Şe'arahû ve beşerahû. "Başını saçını yıkaması suretiyle." Şe'arahû ve beşerahû. "Başını saçını yıkaması suretiyle."

Gene buyuruyor; el-Ğuslü yevme'l-cumu'ati. Gene buyuruyor;

el-Ğuslü yevme'l-cumu'ati.
Bâhusus Cuma gününe mahsus olarak gusül." Alâ külli hâlimin mine'r-ricâli. Bâhusus Cuma gününe mahsus olarak gusül." Alâ külli hâlimin mine'r-ricâli. Hâlim, erkeklik çağına erişmiş olan kimselerdir ki bugün ondan sonra ta ne kadarHâlim, erkeklik çağına erişmiş olan kimselerdir ki bugün ondan sonra ta ne kadar yaşı olursa olsun onların hepsinin Cuma günü gusletmeleri lazımdır.yaşı olursa olsun onların hepsinin Cuma günü gusletmeleri lazımdır. Mine'r-ricâli. "Erkeklerden." Ve alâ külli bâliğin mine'n-nisâi.Mine'r-ricâli. "Erkeklerden." Ve alâ külli bâliğin mine'n-nisâi. "Kız çocuklarında da yine büluğa çağına gelmiş olan, ki onlara dokuz yaş takdir ediyorlar." "Kız çocuklarında da yine büluğa çağına gelmiş olan, ki onlara dokuz yaş takdir ediyorlar."

Dokuz on yaşındaki kızların da demek ki, Dokuz on yaşındaki kızların da demek ki, Cuma günleri camiye gelmeyecekler tabii, kadın kız çocukları gelmezler,Cuma günleri camiye gelmeyecekler tabii, kadın kız çocukları gelmezler, fakat o günün şerefine binâen onlara da guslü öğretmek ve onlara da guslettirmek lazım geliyormuş. fakat o günün şerefine binâen onlara da guslü öğretmek ve onlara da guslettirmek lazım geliyormuş.

Ha size bir de Pakistan hikayesi anlatayım. Ha size bir de Pakistan hikayesi anlatayım. Geçen gün Pakistan'dan bir misafir geldi ki buradan, İstanbul'dan, [buraya] gelen PakistanlılarlaGeçen gün Pakistan'dan bir misafir geldi ki buradan, İstanbul'dan, [buraya] gelen Pakistanlılarla beraber Pakistan'a gitmişler. beraber Pakistan'a gitmişler. Pakistan'daki o tebliğ heyetinin dört ay misafiri olmuşlar.Pakistan'daki o tebliğ heyetinin dört ay misafiri olmuşlar. Şimdi de gelmiş orada gördüklerini bize anlatırken,Şimdi de gelmiş orada gördüklerini bize anlatırken, kendisi oradaki gördüğü ikrâm u izzetten dolayı çok mütehassis olmuş.kendisi oradaki gördüğü ikrâm u izzetten dolayı çok mütehassis olmuş. Gördüğü ikrâm u izzet, mesela; "Türklerden bize misafir gelmiş!" diyerekten çok ikram etmişler. Gördüğü ikrâm u izzet, mesela; "Türklerden bize misafir gelmiş!" diyerekten çok ikram etmişler.

"Hiçbir masraf göstermediler dört ay bize!" diyor. "Hiçbir masraf göstermediler dört ay bize!" diyor. Evden eve, evden eve bütün gün misafirlikte dolaştık.Evden eve, evden eve bütün gün misafirlikte dolaştık. Yemek içmek de dahil hiçbir masraf yaptırmadılar.Yemek içmek de dahil hiçbir masraf yaptırmadılar. Trene binerken paramızı [almadan] biletimizi alıyorlar,Trene binerken paramızı [almadan] biletimizi alıyorlar, trendeki yiyeceğimiz ekmeklerimizi, yemeklerimizi, meyvalarımızı sepetlere doldurup trendeki yiyeceğimiz ekmeklerimizi, yemeklerimizi, meyvalarımızı sepetlere doldurup bizi götürecek mihmandarlara veriyorlar ki bunlar yolda bunları yesinler, bizi götürecek mihmandarlara veriyorlar ki bunlar yolda bunları yesinler, [yiyecek] olsun diyerekten. [yiyecek] olsun diyerekten.

Gittiğimiz yerde birçok karşılayıcılar, onlara telgraflar veriliyor demek,Gittiğimiz yerde birçok karşılayıcılar, onlara telgraflar veriliyor demek, "Hoş geldiniz!" diye bizi karşılıyorlar evlerine götürüyorlar veyahut nerelere ise."Hoş geldiniz!" diye bizi karşılıyorlar evlerine götürüyorlar veyahut nerelere ise. Camiler, yatakhanelerimiz camileri diyor.Camiler, yatakhanelerimiz camileri diyor. Evlere gitmek yok. Geceleri yatsıdan sonra yatıyoruz, Evlere gitmek yok. Geceleri yatsıdan sonra yatıyoruz, muhakkak gece teheccüt namazına kaldırıyorlar diyor.muhakkak gece teheccüt namazına kaldırıyorlar diyor. Gece teheccüt namazına kalkılıyor, namazını kılıyor herkes tekrar yatıyorlar. Gece teheccüt namazına kalkılıyor, namazını kılıyor herkes tekrar yatıyorlar. Sabahleyin erken vakitte kalkıp namaz kılınıyor, zikrullahlar yapılıyor, Sabahleyin erken vakitte kalkıp namaz kılınıyor, zikrullahlar yapılıyor, işrak namazı olaraktan dört rekât namaz kıldırıyorlar. İkisi, [yani iki rekâtı;] işrak namazı olaraktan dört rekât namaz kıldırıyorlar. İkisi, [yani iki rekâtı;] "Her kim sabah namazından sonra işrak vaktine kadar zikrullah ile,"Her kim sabah namazından sonra işrak vaktine kadar zikrullah ile, ibadetle meşgul olur da iki rekât işrak namazını kılarak çıkarsa buna hiç eksiksiz bir ibadetle meşgul olur da iki rekât işrak namazını kılarak çıkarsa buna hiç eksiksiz bir hac ve bir umre sevabı vardır, bunu ihmal etmeyiniz." diyorlar.hac ve bir umre sevabı vardır, bunu ihmal etmeyiniz." diyorlar. Herkes orada namazın arkasından bekliyor, işrak vakti ki bayram namazı kıldığımız vakittir, Herkes orada namazın arkasından bekliyor, işrak vakti ki bayram namazı kıldığımız vakittir, ikişer rekât namaz kılıyorlar. Diyorlar ki; "Bu iki rekât kâfi değil. ikişer rekât namaz kılıyorlar. Diyorlar ki;

"Bu iki rekât kâfi değil.
Bu ki rekâtta hac sevabını aldık.Bu ki rekâtta hac sevabını aldık. Şimdi iki rekât daha ilave edelim ki bu da sadakalarımıza karşılık gelir." Şimdi iki rekât daha ilave edelim ki bu da sadakalarımıza karşılık gelir."

Çok büyük sadaka, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hususta teşvikleri var. Çok büyük sadaka, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hususta teşvikleri var. Dört rekât namaz kılıyoruz. Sonra yemeklerimizi getiriyorlar yiyoruz. Dört rekât namaz kılıyoruz. Sonra yemeklerimizi getiriyorlar yiyoruz. Yemeklerden sonra istirahat diyorlar, haydi yatın şimdi, biraz dinlenin, istirahat edin. Yemeklerden sonra istirahat diyorlar, haydi yatın şimdi, biraz dinlenin, istirahat edin.

Öğlenden biraz evvel kaldırıyorlar, ki dokuz sıralarında filan, derse götürüyorlar, diyor. Öğlenden biraz evvel kaldırıyorlar, ki dokuz sıralarında filan, derse götürüyorlar, diyor. Bütün âyetlerle, hadislerle bizim kafalarımızı dolduruyorlar, Bütün âyetlerle, hadislerle bizim kafalarımızı dolduruyorlar, yapacağımız vazifeleri bize öğretiyorlar kiyapacağımız vazifeleri bize öğretiyorlar ki "İmanı İslâmiyet nasıl korunacak ve nasıl muhafaza olunacak?" bu esasları öğretiyorlar. "İmanı İslâmiyet nasıl korunacak ve nasıl muhafaza olunacak?" bu esasları öğretiyorlar.

Öğlen yemeklerini yiyoruz. Kaylûle denilen bir uyku var ki, Öğlen yemeklerini yiyoruz. Kaylûle denilen bir uyku var ki, öğlenle ikindi arasında veyahut öğlenden evvel uyunur o,öğlenle ikindi arasında veyahut öğlenden evvel uyunur o, ki gece namazına kalkmaya rahatlık olur, serbestlik olur. ki gece namazına kalkmaya rahatlık olur, serbestlik olur. İnsan gece uyanır, namazı kılar bu surette vücudu da dinlenmiş olur o suretle. İnsan gece uyanır, namazı kılar bu surette vücudu da dinlenmiş olur o suretle.

Ondan sonra ikindi dersi başlıyor diyor. İkindi dersinde yine vâizlerOndan sonra ikindi dersi başlıyor diyor. İkindi dersinde yine vâizler Cenâb-ı Peygamberin yollarını bize gösteriyor; nasıl yerdi nasıl içerdi, nasıl uyurdu?Cenâb-ı Peygamberin yollarını bize gösteriyor; nasıl yerdi nasıl içerdi, nasıl uyurdu? Boyu nasıldı, sakalı nasıldı? Her harekâtını böyle birer birer bize anlatıyorlar. Boyu nasıldı, sakalı nasıldı? Her harekâtını böyle birer birer bize anlatıyorlar.

Ramazanı orada kıldık diyor. Ramazanı orada kıldık diyor. Hiçbir camisi yoktu ki her camisinde teravih hatimle kılınıyor diyor. Her camisinde! Hiçbir camisi yoktu ki her camisinde teravih hatimle kılınıyor diyor. Her camisinde!

Bizim İstanbul'da mesela üç beş cami var mıdır kılınan? Bizim İstanbul'da mesela üç beş cami var mıdır kılınan?

Orada her camisi hatimle namaz kıldırıyormuş. Orada her camisi hatimle namaz kıldırıyormuş. Her caminin imamının arkasında da üç beş tane hâfız vardır diyor.Her caminin imamının arkasında da üç beş tane hâfız vardır diyor. İmam şaşırırsa [ona hatırlatsın diye].İmam şaşırırsa [ona hatırlatsın diye]. Biz camide namaz kıldırmak içiniki tane hâfız bulmak için şeyimiz [ödümüz] kopuyor; Biz camide namaz kıldırmak içiniki tane hâfız bulmak için şeyimiz [ödümüz] kopuyor; "Kimi bulalım da acaba bize namaz kıldırıversin?" diyerekten zor buluyoruz. "Kimi bulalım da acaba bize namaz kıldırıversin?" diyerekten zor buluyoruz. İşte bir camide ta Erzurum'dan geliyor bir Efendi, Soğanağa diye bir camide namaz kıldırıyor. İşte bir camide ta Erzurum'dan geliyor bir Efendi, Soğanağa diye bir camide namaz kıldırıyor.

E hâfızlık [kolay değil.] Mukabele okuyan hâfızlarımız pek çok ama onun kıymeti yok.E hâfızlık [kolay değil.] Mukabele okuyan hâfızlarımız pek çok ama onun kıymeti yok. Namazda onu hiç şaşırmadan böyle düzgün okuyabilecek kudretli bir hâfız lazım.Namazda onu hiç şaşırmadan böyle düzgün okuyabilecek kudretli bir hâfız lazım. Bunlardan maalesef pek az. Üç beş sayfa bilmekle olmuyor bu iş. Bunlardan maalesef pek az. Üç beş sayfa bilmekle olmuyor bu iş.

Sonra yemek yiyoruz, yemeklerde katiyen masa, tabak, çatal bişey yok diyor. Sonra yemek yiyoruz, yemeklerde katiyen masa, tabak, çatal bişey yok diyor. Ve diyorlar ki; "Bunlar gâvur âdetleridir. Bunlara tenezzül etmeyiniz. Ve diyorlar ki;

"Bunlar gâvur âdetleridir. Bunlara tenezzül etmeyiniz.
Resûlullah yerde yerdi. Siz Resûlullah'dan daha büyük müsünüz kiResûlullah yerde yerdi. Siz Resûlullah'dan daha büyük müsünüz ki masaların üzerinde o gâvurlara benzeterekten öyle ayakkabılarınızla şununla bununlamasaların üzerinde o gâvurlara benzeterekten öyle ayakkabılarınızla şununla bununla yemek yiyorsunuz? yemek yiyorsunuz? Bu müslümana yakışmaz!" derlermiş. Bu müslümana yakışmaz!" derlermiş.

Yemekleri yerde, muşambaları yayıyorlar, yemekleri getiriyorlar. Yemekleri yerde, muşambaları yayıyorlar, yemekleri getiriyorlar. Onlar kendileri elleriyle yiyor diyor.Onlar kendileri elleriyle yiyor diyor. Biz beceremediğimiz için bize birer kaşık verdiler ama hoşlanmadılar da diyor. Biz beceremediğimiz için bize birer kaşık verdiler ama hoşlanmadılar da diyor. Peygamber böyle yemiş, siz de böyle yiyin, kaşığa ne [ihtiyaç] var.Peygamber böyle yemiş, siz de böyle yiyin, kaşığa ne [ihtiyaç] var. Fazla bir şey diyorlar. Sonra bizi çarşıya pazara hiç yollamazlardı diyor.Fazla bir şey diyorlar.

Sonra bizi çarşıya pazara hiç yollamazlardı diyor.
Dört ay orada misafir kaldık memleketlerini görmek nasip olmadı bize.Dört ay orada misafir kaldık memleketlerini görmek nasip olmadı bize. Camiden eve evden camiye, camiden vaaza vaazdan camiye. Camiden eve evden camiye, camiden vaaza vaazdan camiye.

"Canım biraz müsade edin de gidelim şu memleketinizi bir görelim." [dedim.] "Canım biraz müsade edin de gidelim şu memleketinizi bir görelim." [dedim.]

"Yoo! Siz geldiniz buraya, buradaki kardeşlerinize faydalı olmak için."Yoo! Siz geldiniz buraya, buradaki kardeşlerinize faydalı olmak için. Bizim memleketimizin çarşılarını pazarlarını göreceksiniz, gönlünüz sizin çarşıya pazara gider,Bizim memleketimizin çarşılarını pazarlarını göreceksiniz, gönlünüz sizin çarşıya pazara gider, çarşıda pazarda gönlü olan insanın kardeşlerine faydası olmaz sonra. çarşıda pazarda gönlü olan insanın kardeşlerine faydası olmaz sonra. Siz davet edeceksiniz, nasihat edeceksiniz buradaki kardeşlerinize, din öğreteceksiniz,Siz davet edeceksiniz, nasihat edeceksiniz buradaki kardeşlerinize, din öğreteceksiniz, öğrendiklerinizi onlara da öğretmeye çalışacaksınız. öğrendiklerinizi onlara da öğretmeye çalışacaksınız. Onlar sonra sizi dinlemezler." derlermiş. Şimdi bir de tebliğ usûlü söylediler.Onlar sonra sizi dinlemezler." derlermiş.

Şimdi bir de tebliğ usûlü söylediler.
Şimdi burada öğretiyorlar, öğrettikten sonra bunları tabaka halinde parça parçaŞimdi burada öğretiyorlar, öğrettikten sonra bunları tabaka halinde parça parça davetçi olaraktan çarşılara pazarlara salıyorlar. davetçi olaraktan çarşılara pazarlara salıyorlar.

Dükkana gidiyor yahut eve gidiyor; Selamün Aleyküm. Ve aleyküm Selam. Dükkana gidiyor yahut eve gidiyor;

Selamün Aleyküm.

Ve aleyküm Selam.

Ben bak işte müslüman kardeşinim senin. Sizi görmek için tâ İstanbul gibi bir yerden geldim.Ben bak işte müslüman kardeşinim senin. Sizi görmek için tâ İstanbul gibi bir yerden geldim. Binâenaleyh akşam namazından yahut yatsı namazından sonra sizi filan camide bekleriz,Binâenaleyh akşam namazından yahut yatsı namazından sonra sizi filan camide bekleriz, buyurun da orada bir sohbet edelim. İşte daha biraz İslâm'ın imanın şartlarını da söylüyorlarmış. buyurun da orada bir sohbet edelim. İşte daha biraz İslâm'ın imanın şartlarını da söylüyorlarmış. Ondan sonra diğer dükkana, diğer eve böylece dolaşaraktan davet yapıyor. Ondan sonra diğer dükkana, diğer eve böylece dolaşaraktan davet yapıyor.

Bazen diyor 40 bin, büyük şehir kalabalık şehir; 40 bin 20 bin 30 bin 10 binden aşağı yok. Bazen diyor 40 bin, büyük şehir kalabalık şehir; 40 bin 20 bin 30 bin 10 binden aşağı yok. Toplanıyor cemaat, geliyorlar. Bazen de tabii olduğu gibi sert adam, veya istemeyen bir adam; Toplanıyor cemaat, geliyorlar. Bazen de tabii olduğu gibi sert adam, veya istemeyen bir adam;

"Haydi defolun be! Siz nereden geldiniz buraya?" "Haydi defolun be! Siz nereden geldiniz buraya?"

Böyle azarlayan belki dövmeye kalkan da olur. Böyle azarlayan belki dövmeye kalkan da olur.

Siz sakın ha ona bir şey demeyeceksiniz, darılmayacaksınız. Siz sakın ha ona bir şey demeyeceksiniz, darılmayacaksınız. Yine de ona güzel güzel sözler söyleyerekten ikna etmeye çalışacaksınız.Yine de ona güzel güzel sözler söyleyerekten ikna etmeye çalışacaksınız. Mukabelede bulunmayacaksın. Sopa vurursa eğilivereceksiniz. Mukabelede bulunmayacaksın. Sopa vurursa eğilivereceksiniz. Tokat vurursa ses çıkarmayacaksınız. Tokat vurursa ses çıkarmayacaksınız. Mücadeleye katiyen meydan vermeyeceksiniz diye nasihatler ediyorlar bize.Mücadeleye katiyen meydan vermeyeceksiniz diye nasihatler ediyorlar bize. Ve bu suretle de gelen büyük kalabalık kitlelere konuşma imkanları hâsıl oluyor.Ve bu suretle de gelen büyük kalabalık kitlelere konuşma imkanları hâsıl oluyor. Böyle onlarda güzel güzel dinliyorlar diyor. Böyle onlarda güzel güzel dinliyorlar diyor.

E bu güzel bir şey haddizâtında, insanların bilişmeleri ve emri mâruf diyorlar buna.E bu güzel bir şey haddizâtında, insanların bilişmeleri ve emri mâruf diyorlar buna. Emri mâruf nehyi ani'l-münker farzdır diyorlar.Emri mâruf nehyi ani'l-münker farzdır diyorlar. Bir müslüman muhakkak bunu yapacak. Evinde çoluğuna [çocuğuna,] komşusuna,Bir müslüman muhakkak bunu yapacak. Evinde çoluğuna [çocuğuna,] komşusuna, daha yakınlarına, kimlerse tanıdıklarına emri mârufu yapmakla mükellef. daha yakınlarına, kimlerse tanıdıklarına emri mârufu yapmakla mükellef. Allah'ın yoluna delalet edeceksin;Allah'ın yoluna delalet edeceksin; "Kardeşim senin yolun yanlıştır, bu yol daha güzeldir." [diyeceksin] ama "Kardeşim senin yolun yanlıştır, bu yol daha güzeldir." [diyeceksin] ama bunu böyle düpedüz söylersen olmaz. bunu böyle düpedüz söylersen olmaz. Gayet nazikâne bir şekilde okuyorsunuz, okuduğunuz için Gayet nazikâne bir şekilde okuyorsunuz, okuduğunuz için nazikâne konuşmanın ne şekilde olduğunu bilirsiniz.nazikâne konuşmanın ne şekilde olduğunu bilirsiniz. Bunu öyle nazikâne bir şekilde [söyleyeceksiniz,] böyle sertleşmeyecek, âsi olmayacak şekilde Bunu öyle nazikâne bir şekilde [söyleyeceksiniz,] böyle sertleşmeyecek, âsi olmayacak şekilde güzel sözlerle böyle ibadethanelere davet ederseniz,güzel sözlerle böyle ibadethanelere davet ederseniz, bir gelir iki gelir üç gelir derken ya dinden çıkar ya dine girer.bir gelir iki gelir üç gelir derken ya dinden çıkar ya dine girer. Bir çok faydaları olur. Tabii bunlar çoktan beri İngiliz idaresinde oldukları içinBir çok faydaları olur.

Tabii bunlar çoktan beri İngiliz idaresinde oldukları için
İslâmiyet âdeta unutulmuş hâle gelmiş orada. Yani düşman altında bulunmak çok fenadır efendi.İslâmiyet âdeta unutulmuş hâle gelmiş orada. Yani düşman altında bulunmak çok fenadır efendi. Ne kadar seni serbest bıraksa da düşman kökleri, kök kaynakları kurutmaya çalışır. Ne kadar seni serbest bıraksa da düşman kökleri, kök kaynakları kurutmaya çalışır. Dalına budağına elleşmez. Ağacın şu dalını keseyim bu dalını keseyim, yapmaz onu. Dalına budağına elleşmez. Ağacın şu dalını keseyim bu dalını keseyim, yapmaz onu. Dibine bir zehir akıtır onun, ağacı kökünden kurutur.Dibine bir zehir akıtır onun, ağacı kökünden kurutur. Ağaç kökünden kuruduktan sonra muradına da nâil olmuş olur. Ağaç kökünden kuruduktan sonra muradına da nâil olmuş olur.

Onun için, şu açık bu açık, şu iyi bu iyi, onlarla işi yok, kökü öğrenmek, Onun için, şu açık bu açık, şu iyi bu iyi, onlarla işi yok, kökü öğrenmek, köke hürmet ve riayet etmek lazım. köke hürmet ve riayet etmek lazım.

İşte bunlar bakmışlar ki İslâmiyet denilen bir şey kalmıyor Hindistan'da.İşte bunlar bakmışlar ki İslâmiyet denilen bir şey kalmıyor Hindistan'da. İngiliz çekilmiş serbest kalmışlar fakat herkes İngiliz anânesine, âdetlerine meftun.İngiliz çekilmiş serbest kalmışlar fakat herkes İngiliz anânesine, âdetlerine meftun. Bazı yerlerde İslâmiyeti katiyen unutmuşlar;Bazı yerlerde İslâmiyeti katiyen unutmuşlar; "Cami yaptık olmadı, medrese yaptık olmadı, su getirdik,"Cami yaptık olmadı, medrese yaptık olmadı, su getirdik, işte mektep yaptık hiçbirisine muvaffak olamadık, herkes yine bir söyleniyor işte, işte mektep yaptık hiçbirisine muvaffak olamadık, herkes yine bir söyleniyor işte, 'Peki!' filan diyorlar ama yine herkes eski âdetine dönüveriyor. İslâmiyetten uzak." diyorlar. 'Peki!' filan diyorlar ama yine herkes eski âdetine dönüveriyor. İslâmiyetten uzak." diyorlar.

En nihayet çareyi bu tebliğde bulduk diyorlar. İrşad.En nihayet çareyi bu tebliğde bulduk diyorlar. İrşad. Vâizin birisi gidiyor birisi geliyor, birisi gidiyor birisi geliyor.Vâizin birisi gidiyor birisi geliyor, birisi gidiyor birisi geliyor. Boş bırakmıyorlar orasını, daima böyle söylene söylene söyleneBoş bırakmıyorlar orasını, daima böyle söylene söylene söylene en nihayet İslâmiyete döndürebilmişler.en nihayet İslâmiyete döndürebilmişler. Zor şey! Onun için bu şarkî denilen, bugünkü hintlilerle dövüşen Pakistan müslümanları,Zor şey!

Onun için bu şarkî denilen, bugünkü hintlilerle dövüşen Pakistan müslümanları,
ki onlar garpçılardan daha mutaassıb daha dindar imişler,ki onlar garpçılardan daha mutaassıb daha dindar imişler, ki orası daha dar bir yer olmasıyla beraber onu muhafaza edebilmişler. ki orası daha dar bir yer olmasıyla beraber onu muhafaza edebilmişler.

Onun için muhakkak müslümanlar etrafındaki insanlara tebliğ vazifesini yapmakla mükellef.Onun için muhakkak müslümanlar etrafındaki insanlara tebliğ vazifesini yapmakla mükellef. Yapmadığı takdirde emri ilâhîyi ifâ etmemiş olmakla mesuliyet kendisine tereddüp ediyor. Yapmadığı takdirde emri ilâhîyi ifâ etmemiş olmakla mesuliyet kendisine tereddüp ediyor.

Biz o kadar gevşemişiz ki evimizdeki ne çocuğumuza ne hanımımıza ne kardeşimize Biz o kadar gevşemişiz ki evimizdeki ne çocuğumuza ne hanımımıza ne kardeşimize söz anlatacak durumda değiliz ve onları teşvik edip de elinden tutup dasöz anlatacak durumda değiliz ve onları teşvik edip de elinden tutup da camiye getirecek durumda da değiliz. camiye getirecek durumda da değiliz. "Bu kadar adam Allah'ın, Allah nasıl isterse öyle yapar!" diyerekten işi atıveriyoruz "Bu kadar adam Allah'ın, Allah nasıl isterse öyle yapar!" diyerekten işi atıveriyoruz Allah'ın üstüne. Allah'ın üstüne. Halbuki mesuliyet hepimizin sırtındadır. Allah hepimizi affetsin. Halbuki mesuliyet hepimizin sırtındadır.

Allah hepimizi affetsin.

İslâm birliği, şu vücut nasıl biribirleriyle kaynaştıysa vücut olmuş.İslâm birliği, şu vücut nasıl biribirleriyle kaynaştıysa vücut olmuş. Bunlar ayrılırsa "Bana ne!" derlerse nasıl dağılırsa, vücut işe yaramazsa... Bunlar ayrılırsa "Bana ne!" derlerse nasıl dağılırsa, vücut işe yaramazsa...

Mesela o felce uğrayan insanlar işe yarıyor mu? Yaramıyor. Vücut muattal kalmış, kalıyor. Mesela o felce uğrayan insanlar işe yarıyor mu?

Yaramıyor. Vücut muattal kalmış, kalıyor.

Bu İslâmî vazifeleri yapmamakla ancak İslâmiyet felç olmuş olur. Bu İslâmî vazifeleri yapmamakla ancak İslâmiyet felç olmuş olur. Felce uğramış İslâmiyet artık faydası yok demektir. Felce uğramış İslâmiyet artık faydası yok demektir.

Onun için her müslüman evinden çoluğundan çocuğundan etrafındaki insanlara Onun için her müslüman evinden çoluğundan çocuğundan etrafındaki insanlara faydalı olabilmenin çaresini aramakla mükelleftir. faydalı olabilmenin çaresini aramakla mükelleftir.

Allah cümlemizi affetsin. Bu vazifeyle cümlemizi de muvazzaf kılsın. Allah cümlemizi affetsin. Bu vazifeyle cümlemizi de muvazzaf kılsın. Ümmeti Muhammed'e saadetler selametler iki cihanda nasip etsin. Ümmeti Muhammed'e saadetler selametler iki cihanda nasip etsin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2