Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

İlmi Saklayana Her Şey Lanet Eder

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 17.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Din İlimlerini Saklayan Kişinin Durumu, Laf Taşımanın (Nemime) Günahı, Hilim Sahibi Olmanın Fazileti, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İlmi Saklayana Her Şey Lanet Eder

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 17.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Din İlimlerini Saklayan Kişinin Durumu, Laf Taşımanın (Nemime) Günahı, Hilim Sahibi Olmanın Fazileti, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Kâtimü'l-ilmi yel'anühû külle şey'in hatta'l-hûtü fi'l-bahri ve't-tayrü fi's-semâi. Kâtimü'l-ilmi yel'anühû külle şey'in hatta'l-hûtü fi'l-bahri ve't-tayrü fi's-semâi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olunmuş. Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olunmuş.

Kâtimü'l-ilmi yel'anühû. "Bildiği bilgiyi sır olarak yanında saklayan, başkalarına öğretmeyen,Kâtimü'l-ilmi yel'anühû. "Bildiği bilgiyi sır olarak yanında saklayan, başkalarına öğretmeyen, sadece ben bileyim, başkası bilmesin diye özellikle din ilmini saklayan kimseye lanet eder."sadece ben bileyim, başkası bilmesin diye özellikle din ilmini saklayan kimseye lanet eder." Külle şey'in. "Her şey."Külle şey'in. "Her şey." Hatta'l-hûtü fi'l-bahri ve't-tayrü fi's-semâi."Denizdeki balık, gökteki kuşlar bile lanet eder." İlim! Hatta'l-hûtü fi'l-bahri ve't-tayrü fi's-semâi."Denizdeki balık, gökteki kuşlar bile lanet eder."

İlim!

İlim denilince umumiyetle bilgi çokluğu kastedilmiyor;İlim denilince umumiyetle bilgi çokluğu kastedilmiyor; insanı Allah'ın rızasına götüren bilgi, cennete götüren bilgi kastediliyor. insanı Allah'ın rızasına götüren bilgi, cennete götüren bilgi kastediliyor. Bunu bilen alim oluyor; hiç mekteplerde okumamış bile olsa!Bunu bilen alim oluyor; hiç mekteplerde okumamış bile olsa! Bunu bilmeyen cahil oluyor; medresede müderris, üniversitede profesör,Bunu bilmeyen cahil oluyor; medresede müderris, üniversitede profesör, fakültede dekan, üniversitenin başında rektör olsa bile!fakültede dekan, üniversitenin başında rektör olsa bile! Bilgi çokluğunun doğrudan doğruya bir kıymeti yok. Bilgi çokluğunun doğrudan doğruya bir kıymeti yok. İnsanın bilgisini uygulaması önemli, bilgisine göre hareket etmesiİnsanın bilgisini uygulaması önemli, bilgisine göre hareket etmesi ve Allah'ın rızasını kazanacak işler yapması önemli. ve Allah'ın rızasını kazanacak işler yapması önemli.

Bir insan ilim öğrenmeye kalkıştığı zaman çok büyük sevaplar kazanıyor.Bir insan ilim öğrenmeye kalkıştığı zaman çok büyük sevaplar kazanıyor. İlmi öğreten de sevap kazanıyor alim de, muallim de, talebe de çok sevap kazanıyor. İlmi öğreten de sevap kazanıyor alim de, muallim de, talebe de çok sevap kazanıyor.

Alime de talebeye de gökteki yerdeki, görünen görünmeyen varlıklar dua ediyorlar.Alime de talebeye de gökteki yerdeki, görünen görünmeyen varlıklar dua ediyorlar. Hayrına dua ediyorlar.Hayrına dua ediyorlar. İnsan bilmez amaİnsan bilmez ama Allah yolunda ilim öğrenmeye gittiği zaman veyahut Allah yolunda ilim öğrettiği zaman denizdeki balık kendisine dua ediyor.Allah yolunda ilim öğrenmeye gittiği zaman veyahut Allah yolunda ilim öğrettiği zaman denizdeki balık kendisine dua ediyor. Böyle öğretilmesi gereken hayırlı, faydalı, dinî ilmi öğretmeyene de her şey, her varlık lanet ediyor; Böyle öğretilmesi gereken hayırlı, faydalı, dinî ilmi öğretmeyene de her şey, her varlık lanet ediyor; hatta denizdeki balıklar, hatta havadaki kuşlar bile. İlmi saklamak uygun değil. Söylemek lazım.hatta denizdeki balıklar, hatta havadaki kuşlar bile. İlmi saklamak uygun değil. Söylemek lazım. Ama ehline söylemek lazım, ehil olmayana söylememek lazım. Ama ehline söylemek lazım, ehil olmayana söylememek lazım.

İlmin ehli, ilmi hayra kullanacak iyi niyetli insanlardır.İlmin ehli, ilmi hayra kullanacak iyi niyetli insanlardır. İlmin öğretilmeyeceği kimseler, ilmi öğrenince onu kötü yolda kullanacak olan kimselerdir. İlmin öğretilmeyeceği kimseler, ilmi öğrenince onu kötü yolda kullanacak olan kimselerdir.

Hadîs-i şerîflerde, "İlmin öğretilmeyeceği kimselere bilgiyi vermek,Hadîs-i şerîflerde, "İlmin öğretilmeyeceği kimselere bilgiyi vermek, domuzun boynuna gerdanlık takmaktır." diye geçiyor. domuzun boynuna gerdanlık takmaktır." diye geçiyor.

İlmin ehli olan, öğrendiği zaman insanlara faydalı olacağı belli olan kimseye deİlmin ehli olan, öğrendiği zaman insanlara faydalı olacağı belli olan kimseye de ilmi öğretmemek çok büyük suç oluyor. Ona öğretmeyen alim çok büyük günaha giriyor. ilmi öğretmemek çok büyük suç oluyor. Ona öğretmeyen alim çok büyük günaha giriyor.

Sahâbe-i kirâm -rıdvanullâhi aleyhim ecmaîn- umumiyetle Peygamber Efendimiz'den duydukları hadîs-i şerîfleri,Sahâbe-i kirâm -rıdvanullâhi aleyhim ecmaîn- umumiyetle Peygamber Efendimiz'den duydukları hadîs-i şerîfleri, belki birkaç sözünü, harfini yanlış söylerim de günaha girerim diye, söylememeyi tercih etmişler.belki birkaç sözünü, harfini yanlış söylerim de günaha girerim diye, söylememeyi tercih etmişler. Resûlullah'tan çok şeyler görmüşler, çok şeyler duymuşlar ama söylemekten çekinmişler.Resûlullah'tan çok şeyler görmüşler, çok şeyler duymuşlar ama söylemekten çekinmişler. Belki tam nakledemezsem vebal altında kalırım.Belki tam nakledemezsem vebal altında kalırım. Resûlullah'a onun maksadının dışında bir sözü sanki söylemiş gibi nakletmiş olurum.Resûlullah'a onun maksadının dışında bir sözü sanki söylemiş gibi nakletmiş olurum. Bu da günah olur, diye söylememişler. Bu da günah olur, diye söylememişler. Bazısı da söylememiş söylememiş, ömrünün sonuna doğru bu gibi hadîs-i şerîfleri duyduğu için korku gelmiş.Bazısı da söylememiş söylememiş, ömrünün sonuna doğru bu gibi hadîs-i şerîfleri duyduğu için korku gelmiş. Bildiği ilmi söylemeyen kimseye Allah'ın cezası çok büyük olacak diye o zaman, bildiği kadarıyla, Bildiği ilmi söylemeyen kimseye Allah'ın cezası çok büyük olacak diye o zaman, bildiği kadarıyla, ihtiyatlı ihtiyatlı, dikkatli dikkatli sözleri, duyduklarını söylemişler:ihtiyatlı ihtiyatlı, dikkatli dikkatli sözleri, duyduklarını söylemişler: "Söylemezdim ama bundan korktum da ondan söyledim. Söylemezsem Allah cezalandırır diye!.." "Söylemezdim ama bundan korktum da ondan söyledim. Söylemezsem Allah cezalandırır diye!.."

"Söylenecek ilmi söylemeyen kimse cehenneme atılacak, ağzına ateşten gemler vurulacak,"Söylenecek ilmi söylemeyen kimse cehenneme atılacak, ağzına ateşten gemler vurulacak, öyle azaplandırılacak." diye söylemişler. öyle azaplandırılacak." diye söylemişler.

Kâdeti'n-nemîmetü en tekûne sihrân. Kâdeti'n-nemîmetü en tekûne sihrân.

Nemime: Laf taşıyıp, getirip götürmek.Nemime: Laf taşıyıp, getirip götürmek. Ali'nin sözünü Veli'ye, Ahmet'in sözünü Mehmet'e, Hasan'ın sözünü Hüseyin'e taşımak.Ali'nin sözünü Veli'ye, Ahmet'in sözünü Mehmet'e, Hasan'ın sözünü Hüseyin'e taşımak. "O sana şöyle dedi. O senin hakkında şöyle şöyle dedi ha! Sen yoktun."O sana şöyle dedi. O senin hakkında şöyle şöyle dedi ha! Sen yoktun. Toplantıda senin aleyhinde böyle böyle konuştu..." diyerek birisine laf taşımak.Toplantıda senin aleyhinde böyle böyle konuştu..." diyerek birisine laf taşımak. Birisinin söylediği sözü, "Ben duydum, falanca senin hakkında şöyle söylüyor…" diye laf taşımak. Birisinin söylediği sözü, "Ben duydum, falanca senin hakkında şöyle söylüyor…" diye laf taşımak.

Çok günah, büyük günah!Çok günah, büyük günah! Çünkü o söylenen sözden, söyleyenle hakkında konuşulan kimsenin arası gerginleşiyor: Çünkü o söylenen sözden, söyleyenle hakkında konuşulan kimsenin arası gerginleşiyor:

"Vay! Demek o toplantıda bana böyle söylemiş ha! O görür, ben de ona gösteririm."Vay! Demek o toplantıda bana böyle söylemiş ha! O görür, ben de ona gösteririm. Zaten gözüm onu hiç tutmamıştı…" Hadi, iki kişinin arası bozuluyor. Zaten gözüm onu hiç tutmamıştı…" Hadi, iki kişinin arası bozuluyor.

Buna Türkçe'de "kovuculuk" derler. Arapça'da "nemmamlık" derler, nemîme derler.Buna Türkçe'de "kovuculuk" derler. Arapça'da "nemmamlık" derler, nemîme derler. Bunu yapan insana da nemmâm derler. Sır saklayamıyor.Bunu yapan insana da nemmâm derler.

Sır saklayamıyor.
Senden duyduğunu ona, ondan duyduğunu sana... Dedikoducu, laf taşıyıcı.Senden duyduğunu ona, ondan duyduğunu sana... Dedikoducu, laf taşıyıcı. Ondan dolayı birçok kötülüklere, zararlara sebep oluyor.Ondan dolayı birçok kötülüklere, zararlara sebep oluyor. Hatta adamın karısını dövmesine, hatta karısını boşamasına sebep oluyor. Hatta adamın karısını dövmesine, hatta karısını boşamasına sebep oluyor.

"Dün ben senin karını çarşıda filancayla gezerken gördüm…" "Dün ben senin karını çarşıda filancayla gezerken gördüm…"

Sormadan dinlemeden, o da; "Vay! Benim karı benim iznim olmadan çarşıya pazara mı çıktı?Sormadan dinlemeden, o da; "Vay! Benim karı benim iznim olmadan çarşıya pazara mı çıktı? Ev gidince ben ona gösteririm!.." Ev gidince ben ona gösteririm!.."

Hasılı nemime, nemmamlık, laf taşıyıcılık, kovuculuk çok günah!Hasılı nemime, nemmamlık, laf taşıyıcılık, kovuculuk çok günah! Peygamber Efendimiz, "Sihir kadar haram, sihir gibi oldu. Sihir seviyesine gelir gibi oldu." buyuruyor. Peygamber Efendimiz, "Sihir kadar haram, sihir gibi oldu. Sihir seviyesine gelir gibi oldu." buyuruyor.

Sihir, İslâm'da büyük günahlardan birisi. Yedi büyük günahtan birisi de sihir yapmak.Sihir, İslâm'da büyük günahlardan birisi. Yedi büyük günahtan birisi de sihir yapmak. Sihirbaza gitmek, kâhine gitmek, falcıya, büyücüye gitmek; sihir, büyü, fal…Sihirbaza gitmek, kâhine gitmek, falcıya, büyücüye gitmek; sihir, büyü, fal… İslâm'da bunların hepsi haram. İşte bu haram şey gibi laf taşıyıcılık da o kadar kötü bir şey!İslâm'da bunların hepsi haram. İşte bu haram şey gibi laf taşıyıcılık da o kadar kötü bir şey! Neredeyse onun seviyesine geleyazdı.Neredeyse onun seviyesine geleyazdı. "Geleyazdı." derler, bizim taraflarda bir kullanım. Öleyazdım: "Neredeyse ölecektim." mânasına. "Geleyazdı." derler, bizim taraflarda bir kullanım. Öleyazdım: "Neredeyse ölecektim." mânasına.

Kâde, Arapça'da o mânaya geliyor. Kâde, Arapça'da o mânaya geliyor.

Kâde'l halîmu en yekûne nebiyyen. Kâde'l halîmu en yekûne nebiyyen.

"Hilm sahibi, yumuşak huylu insan, neredeyse peygamber derecesine çıkıverecek gibi oldu."Hilm sahibi, yumuşak huylu insan, neredeyse peygamber derecesine çıkıverecek gibi oldu. Peygamber seviyesine çıkacak gibi olayazdı. Nerdeyse çıkacaktı." Peygamber seviyesine çıkacak gibi olayazdı. Nerdeyse çıkacaktı."

Halimlik de çok kıymetli bir şey. Kızılacak yerde kızmamak, sakin sakin durmak, düşünmek;Halimlik de çok kıymetli bir şey. Kızılacak yerde kızmamak, sakin sakin durmak, düşünmek; akıl mantık neyi gerektiriyorsa onu yapmak. İslâm'da bu da çok kıymetli bir sıfat.akıl mantık neyi gerektiriyorsa onu yapmak. İslâm'da bu da çok kıymetli bir sıfat. Bunun zıttı acelecilik, kızgınlık, gazaplılık, öfkelilik...Bunun zıttı acelecilik, kızgınlık, gazaplılık, öfkelilik... Öfkelenme, öfkelenivermek, sinirlenivermek kendisini tutamamak, bu da çok kötü, sinirlilik çok kötü. Öfkelenme, öfkelenivermek, sinirlenivermek kendisini tutamamak, bu da çok kötü, sinirlilik çok kötü.

Adamın biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den nasihat istedi: Adamın biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den nasihat istedi:

"Yâ Resûlallah, bana nasihat eyle!" Efendimiz kısaca dedi ki; Lâ tağdab. "Gazaplanma." "Yâ Resûlallah, bana nasihat eyle!"

Efendimiz kısaca dedi ki;

Lâ tağdab. "Gazaplanma."

"Bir daha bir nasihat et yâ Resûlallah!" dedi. Lâ tağdab. "Gazaplanma, sinirlenme!" "Bir daha bir nasihat et yâ Resûlallah!" dedi.

Lâ tağdab. "Gazaplanma, sinirlenme!"

"Yâ Resûlallah, bir nasihat daha et!" Lâ tağdab. "Gazaplanma!" Üç defa böyle söyledi. "Yâ Resûlallah, bir nasihat daha et!"

Lâ tağdab. "Gazaplanma!"

Üç defa böyle söyledi.

Demek ki adamcağızın o nasihate çok ihtiyacı vardı.Demek ki adamcağızın o nasihate çok ihtiyacı vardı. Demek ki sinirleniveriyordu, sinirlenince ne kadar hatalar da işliyordu. Lâ tağdab, dedi.Demek ki sinirleniveriyordu, sinirlenince ne kadar hatalar da işliyordu. Lâ tağdab, dedi. Sinirlenmemek, aklını, dengesini, mantığını kaybetmemek de halimlik…Sinirlenmemek, aklını, dengesini, mantığını kaybetmemek de halimlik… Bu da çok kıymetli, çok güzel bir sıfat. Allah cümlemize ihsan eylesin. Bu da çok kıymetli, çok güzel bir sıfat. Allah cümlemize ihsan eylesin. Sinirlenmeyip kızmayıp olayı sakin sakin değerlendirip yumuşak bir şekilde çözümlemeyi Allah nasip etsin. Sinirlenmeyip kızmayıp olayı sakin sakin değerlendirip yumuşak bir şekilde çözümlemeyi Allah nasip etsin.

Kâde'l-halku lem yesmeû'l-kur'âne hîne yesme'ûnehû min-e'r-rahmâni yetlûhü aleyhim yevme'l-kıyâmeti. Kâde'l-halku lem yesmeû'l-kur'âne hîne yesme'ûnehû min-e'r-rahmâni yetlûhü aleyhim yevme'l-kıyâmeti.

Kâde ile geçen hadîs-i şerîflerden birisi: Kâde ile geçen hadîs-i şerîflerden birisi:

"Şöyle olacak gibi oldu, olayazdı, neredeyse, o derece olacaktı…" "Şöyle olacak gibi oldu, olayazdı, neredeyse, o derece olacaktı…"

Kâde'l-halku lem yesmeû'l-kur'âne hîne yesme'ûnehû min-e'r-rahmân. Kâde'l-halku lem yesmeû'l-kur'âne hîne yesme'ûnehû min-e'r-rahmân.

"Rahmân'dan kıyamet gününde dinledikleri zaman Kur'an'ı hiç işitmemiş gibi olacaklar." "Rahmân'dan kıyamet gününde dinledikleri zaman Kur'an'ı hiç işitmemiş gibi olacaklar."

Allahu Teâlâ hazretleri cennette kullarına hitap edecek. Bu hitabının lezzetine doyum olmayacak. Allahu Teâlâ hazretleri cennette kullarına hitap edecek. Bu hitabının lezzetine doyum olmayacak.

Selâmün kavlen mi'r-rabbi'r-rahîm. Kullarına selam edecek.Selâmün kavlen mi'r-rabbi'r-rahîm.

Kullarına selam edecek.
Rahmân'ın konuşmasından, selamından büyük lezzet olmayacak.Rahmân'ın konuşmasından, selamından büyük lezzet olmayacak. Ve Allahu Teâlâ celle celâlüh rabbu'l-âlemîn Tebârake ve Teâlâ hazretleri kendisi Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacak.Ve Allahu Teâlâ celle celâlüh rabbu'l-âlemîn Tebârake ve Teâlâ hazretleri kendisi Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacak. Öyle bir zevkle dinleyecekler ki, Kurân-ı Kerîm'i Rahmân'dan dinlemek o kadar hoş olacak,Öyle bir zevkle dinleyecekler ki, Kurân-ı Kerîm'i Rahmân'dan dinlemek o kadar hoş olacak, o kadar güzel, o kadar tatlı, o kadar mest edici olacak ki!..o kadar güzel, o kadar tatlı, o kadar mest edici olacak ki!.. İnsanlar o zaman, O'nu duyunca, sanki Kur'an'ı hiç işitmemişler gibi olacaklar! İnsanlar o zaman, O'nu duyunca, sanki Kur'an'ı hiç işitmemişler gibi olacaklar! Bayılacaklar, mest olacaklar, sermest olacaklar. Bayılacaklar, mest olacaklar, sermest olacaklar.

Kur'ân-ı Kerîm'i bizzat Allahu Teâlâ hazretlerinin Cenâb-ı Zât-ı Kibriyâsı'ndan duydukları, işittkleri zaman. Kur'ân-ı Kerîm'i bizzat Allahu Teâlâ hazretlerinin Cenâb-ı Zât-ı Kibriyâsı'ndan duydukları, işittkleri zaman.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi bi-gayri hisâb; azaba, kahra, gazaba uğramadan, hesaba çekilmeden,Allahu Teâlâ hazretleri bizi bi-gayri hisâb; azaba, kahra, gazaba uğramadan, hesaba çekilmeden, mahşer halkına mahcup olmadan, mizanın başında terlemeden,mahşer halkına mahcup olmadan, mizanın başında terlemeden, defterler açılıp günahlar ortaya dökülmeden, hemen iltimaslı tarafından,defterler açılıp günahlar ortaya dökülmeden, hemen iltimaslı tarafından, hesaba çekilmeden cennete girenlerden eylesin.hesaba çekilmeden cennete girenlerden eylesin. Cennet içre cemâlini görenlerden eylesin; selamına nâil olanlardan eylesin.Cennet içre cemâlini görenlerden eylesin; selamına nâil olanlardan eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'i de O'ndan, şu kulaklarımızla duymayı nasip eylesin. el- Fâtiha! Kur'ân-ı Kerîm'i de O'ndan, şu kulaklarımızla duymayı nasip eylesin.

el- Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2