Namaz Vakitleri

25 Cemâziye'l-Âhir 1446
26 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:48
Yatsı
19:15
Detaylı Arama

İlmin Peşinde Koşmak (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Safer 1410 / 30.09.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah'ın insanı kabulü temizliğine bağlı. Necaset pis nefis mide ve kalp temizliği demiş bir kardeşimiz, Halk arasında cami | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İlmin Peşinde Koşmak (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Safer 1410 / 30.09.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah'ın insanı kabulü temizliğine bağlı. Necaset pis nefis mide ve kalp temizliği demiş bir kardeşimiz, Halk arasında cami | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Allah'ın insanı kabulü temizliğine bağlı. Necaset pis nefis mide ve kalp temizliği demiş bir kardeşimiz. Soru: Allah'ın insanı kabulü temizliğine bağlı. Necaset pis nefis mide ve kalp temizliği demiş bir kardeşimiz.

Cevap: Hem demek istiyor ki bu böyle nokta noktalı atlamalı ifadesinde.Cevap: Hem demek istiyor ki bu böyle nokta noktalı atlamalı ifadesinde. Yani Allah'ın insanı kabul etmesi temizliğine bağlı.Yani Allah'ın insanı kabul etmesi temizliğine bağlı. Dışımızı temizlediğimiz gibi nefsimizi de terbiye etmemiz lazım. Tabii.Dışımızı temizlediğimiz gibi nefsimizi de terbiye etmemiz lazım. Tabii. Azıcık söyledik ama biraz daha geniş söyleyelim. İnsanın içinde bir nefsi var.Azıcık söyledik ama biraz daha geniş söyleyelim. İnsanın içinde bir nefsi var. O nefsini terbiye etmezse olmaz. Midesi.O nefsini terbiye etmezse olmaz. Midesi. Midesine haram girerse dışını istediği kadar temizlesin olmaz. Haram pistir.Midesine haram girerse dışını istediği kadar temizlesin olmaz. Haram pistir. Haramdan hâsıl olan etler de pistir. Onun için midenin temiz olması yani helalle şey olması lazım.Haramdan hâsıl olan etler de pistir. Onun için midenin temiz olması yani helalle şey olması lazım. Kalbin temizliği, herkesle iyi niyetle yönelmek lazım. Herkesin hakkında iyilik istemek lazım. Kalbin temizliği, herkesle iyi niyetle yönelmek lazım. Herkesin hakkında iyilik istemek lazım.

Kısaca dedik ki maddî temizlik, mânevî temizlik.Kısaca dedik ki maddî temizlik, mânevî temizlik. Yani bedenini temizlediğin gibi insanın mânevî temizliği de aynı şekilde önemli oluyor.Yani bedenini temizlediğin gibi insanın mânevî temizliği de aynı şekilde önemli oluyor. İşte o kalbin temizliği, nefsin ıslah olması filan da biraz bu dış temizliğe bağlı. İşte o kalbin temizliği, nefsin ıslah olması filan da biraz bu dış temizliğe bağlı. Çünkü siz bedenlerinizi temizleyin Allah da sizi pak eylesin dediğine göre Allah kolaylaştıracak demek ki.Çünkü siz bedenlerinizi temizleyin Allah da sizi pak eylesin dediğine göre Allah kolaylaştıracak demek ki. Nefsimizi yenmemizi, kalbimizi temizlememizi kolaylaştıracak. Nefsimizi yenmemizi, kalbimizi temizlememizi kolaylaştıracak. Başka bir hadîs-i şerîfte şey yaptık [okudukanlattık]; Başka bir hadîs-i şerîfte şey yaptık [okudukanlattık]; "Çünkü kalp Allah'ın, Rahmân'ın iki parmağı arasındadır." Böyle çevirir şöyle çevirir yani. "Çünkü kalp Allah'ın, Rahmân'ın iki parmağı arasındadır." Böyle çevirir şöyle çevirir yani. Kalbi döndüren, gönlü bir başka yere çeviren Allah'tır. Kalbi döndüren, gönlü bir başka yere çeviren Allah'tır.

Adam, şimdiye kadar hep aklı fikri kumardaydı, eğlencedeydi, gezmekteydi,Adam, şimdiye kadar hep aklı fikri kumardaydı, eğlencedeydi, gezmekteydi, plajdaydı, çalgıdaydı, birden, aa ne oldu? Değişti bu adam!plajdaydı, çalgıdaydı, birden, aa ne oldu?

Değişti bu adam!
Müslüman oldu, mütedeyyin oldu, hakka hukuka riayet eder bir insan oldu. Neden? Müslüman oldu, mütedeyyin oldu, hakka hukuka riayet eder bir insan oldu.

Neden?

Allah gönlünü şöyle bir çevirdi iyi bir insan oldu işte. Onun gibi. Allah gönlünü şöyle bir çevirdi iyi bir insan oldu işte. Onun gibi.

Yani nasip olmayan da yapamıyor, söylüyorsun söylüyorsun yapamıyor.Yani nasip olmayan da yapamıyor, söylüyorsun söylüyorsun yapamıyor. O bakımdan biraz beden temizliğine bağlı olduğunu bu hadîs-i şerîften anladık. O bakımdan biraz beden temizliğine bağlı olduğunu bu hadîs-i şerîften anladık.

Hiç şüphesiz ki asıl temizlik kalp temizliğidir. Asıl temizlik kalp temizliğidir, niyet temizliğidir.Hiç şüphesiz ki asıl temizlik kalp temizliğidir. Asıl temizlik kalp temizliğidir, niyet temizliğidir. O kalbi temiz olduğu zaman arkasından ötekiler yavaş yavaş oluyor.O kalbi temiz olduğu zaman arkasından ötekiler yavaş yavaş oluyor. Nefsin temizlenmesi de, tezkiye-i nefs dediğimiz şey, terbiye edilmesi, o da bir eğitim işidir.Nefsin temizlenmesi de, tezkiye-i nefs dediğimiz şey, terbiye edilmesi, o da bir eğitim işidir. Nasıl mekteplerde dünya bilgilerini kazanmak için beş sene ilkokul, üç sene ortaokul, Nasıl mekteplerde dünya bilgilerini kazanmak için beş sene ilkokul, üç sene ortaokul, üç sene lise =11. En aşağı dört sene üniversite,üç sene lise =11. En aşağı dört sene üniversite, 15 sene insanları okutuyoruz bir meslek sahibi olsun diye.15 sene insanları okutuyoruz bir meslek sahibi olsun diye. Yine de üniversiteden çıkan bir kimseye toy diyoruz, bilgisiz diyoruz, tecrübesiz diyoruz.Yine de üniversiteden çıkan bir kimseye toy diyoruz, bilgisiz diyoruz, tecrübesiz diyoruz. Onu dairede en basit işin başına alıyoruz. Yani daha ilerde tecrübesi artacak filan diye. Onu dairede en basit işin başına alıyoruz. Yani daha ilerde tecrübesi artacak filan diye.

Onbeş sene şu dünyanın maddî gelişmesi için insana bilgi veriyorsun yine de istediğin gibi olmuyor.Onbeş sene şu dünyanın maddî gelişmesi için insana bilgi veriyorsun yine de istediğin gibi olmuyor. Mânevî terbiye, nefsin terbiyesi daha da tabii çok daha önemli.Mânevî terbiye, nefsin terbiyesi daha da tabii çok daha önemli. O bakımdan nefis terbiyesine de çok önem vermek lazım.O bakımdan nefis terbiyesine de çok önem vermek lazım. O da tasavvuf dediğimiz şeye, o konuya ait, tasavvufa ait bir meseledir. O da tasavvuf dediğimiz şeye, o konuya ait, tasavvufa ait bir meseledir.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi kalbi temiz olanlardan eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi kalbi temiz olanlardan eylesin. Nefsini terbiye edenlerden eylesin.Nefsini terbiye edenlerden eylesin. Maddî mânevî her çeşit pisliklerden kurtulup Rabbimiz'in rızasını kazananlardan eylesin. Maddî mânevî her çeşit pisliklerden kurtulup Rabbimiz'in rızasını kazananlardan eylesin.

Soru: Halk arasında cami içersinde musafaha yapmak bidattır deniyor.Soru: Halk arasında cami içersinde musafaha yapmak bidattır deniyor. Bu ne derecede doğrudur? Bid'at çeşitleri hakkında biraz bilgi verir misiniz? Bu ne derecede doğrudur? Bid'at çeşitleri hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Cevap: Muhterem kardeşlerim, musafaha sünnettir.Cevap: Muhterem kardeşlerim, musafaha sünnettir. Peygamber Efendimiz'in sünnetidir. Peygamber Efendimiz'in sünnetidir. Müslümanın müslümanın elini tutupta musafaha etmesi ikisinin de günahlarının Müslümanın müslümanın elini tutupta musafaha etmesi ikisinin de günahlarının sonbahar yapraklarının dökülmesi gibi dökülmesine sebeptir.sonbahar yapraklarının dökülmesi gibi dökülmesine sebeptir. Bu musafaha namaz kıldıktan sonra caminin içinde de olur, dışarıda da olur.Bu musafaha namaz kıldıktan sonra caminin içinde de olur, dışarıda da olur. Bunun bir şeyi yok. Burada karşılaştığın namaz kılmış insanla musafaha ediyorsun. Bunun bir şeyi yok. Burada karşılaştığın namaz kılmış insanla musafaha ediyorsun.

Aman elin değmesin bana! Ne o elektrik mi var, pislik mi var, niye çekiyorsun elini? Aman elin değmesin bana!

Ne o elektrik mi var, pislik mi var, niye çekiyorsun elini?

Cami içinde bid'atmış. Böyle bir şey yok yani musafaha edebilirsin. Cami içinde bid'atmış.

Böyle bir şey yok yani musafaha edebilirsin.

Yalnız yani bunu bir merasim hâline getirip hani, "Başla! Bir iki üç!" der gibi böyle;Yalnız yani bunu bir merasim hâline getirip hani, "Başla! Bir iki üç!" der gibi böyle; "Haydi bakalım, herkes bir daire olacak, böyle bir şey yapacak."Haydi bakalım, herkes bir daire olacak, böyle bir şey yapacak. Her namazdan sonra bu böyle olması şart. Haftada bir şöyle olacak!" Her namazdan sonra bu böyle olması şart. Haftada bir şöyle olacak!"

Ha böyle bir şey yok.Ha böyle bir şey yok. Yani âdet ve töre hâline, gelenek hâline getirirse, getirilirse o zaman bid'at denilebilir. Neden? Yani âdet ve töre hâline, gelenek hâline getirirse, getirilirse o zaman bid'at denilebilir.

Neden?

Ya bu böyle kendiliğinden tabii olan bir şeydi, sen şimdi bunu bir merasime bağladın,Ya bu böyle kendiliğinden tabii olan bir şeydi, sen şimdi bunu bir merasime bağladın, bir usul hâline getirdin, o zaman ne olur? O zaman bid'at hâline gelir.bir usul hâline getirdin, o zaman ne olur?

O zaman bid'at hâline gelir.
Yoksa normal şartlar altında namazını kılmışsın, tesbihini çekmişsin,Yoksa normal şartlar altında namazını kılmışsın, tesbihini çekmişsin, camiden çıkarken adama tebessüm ediyorsun;camiden çıkarken adama tebessüm ediyorsun; cemaatten kardeşin veya büyüğün veya dostun veya komşun musafaha ediyorsun. Hiç bir şey olmaz. cemaatten kardeşin veya büyüğün veya dostun veya komşun musafaha ediyorsun. Hiç bir şey olmaz.

Yani bunun bid'at olma durumu yok ama bunu camide bir töre hâline getirirsen;Yani bunun bid'at olma durumu yok ama bunu camide bir töre hâline getirirsen; imam burada duracak, ondan sonra onun solundan gelinecek, o şey yapacak. imam burada duracak, ondan sonra onun solundan gelinecek, o şey yapacak. O sağına geçecek, ondan sona o iki tanesinin elini sıkacak üçüncü olacak, ondan sonra dördüncü gelecek. O sağına geçecek, ondan sona o iki tanesinin elini sıkacak üçüncü olacak, ondan sonra dördüncü gelecek. Böyle bir daire olacak, ondan sonra el kaldırılacak önce şu okunacak sonra bu okunacak. Böyle bir daire olacak, ondan sonra el kaldırılacak önce şu okunacak sonra bu okunacak.

Yok böyle bir merasim ama tabii haliyle olursa olur, o zaman bir şey denmez. Yok böyle bir merasim ama tabii haliyle olursa olur, o zaman bir şey denmez.

Ötekisini de yine de hoş görme mümkündür. Yani bilen insanların böyle bir şekilde yapmasında bir şey yok. Ötekisini de yine de hoş görme mümkündür. Yani bilen insanların böyle bir şekilde yapmasında bir şey yok.

Asıl bid'at tabii dinde, ibadetlerde aslı olmayan şeyler çıkartmaktır,Asıl bid'at tabii dinde, ibadetlerde aslı olmayan şeyler çıkartmaktır, Peygamber Efendimiz'in sünnetine aykırı durum ortaya koymak demektir.Peygamber Efendimiz'in sünnetine aykırı durum ortaya koymak demektir. Sünnet bid'atın, bid'at sünnetin zıttı demek, iki ayrı kutup oluyor. Sünnet bid'atın, bid'at sünnetin zıttı demek, iki ayrı kutup oluyor.

Müslümanlar sünnet-i seniyyeye uygun yaşayacaklar, sünnet-i seniyye nasılsa öyle hareket edecekler. Müslümanlar sünnet-i seniyyeye uygun yaşayacaklar, sünnet-i seniyye nasılsa öyle hareket edecekler.

Peygamber Efendimiz'in camisinde kişiler acaba musafaha etmedi mi? Ettiler. Peygamber Efendimiz'in camisinde kişiler acaba musafaha etmedi mi?

Ettiler.

Peygamber Efendimiz'in mescidinde kişiler konuşmadılar mı? Konuştular. Peygamber Efendimiz'in mescidinde kişiler konuşmadılar mı?

Konuştular.

Peygamber Efendimiz'in mescidine başka ülkelerden heyetler geldi dePeygamber Efendimiz'in mescidine başka ülkelerden heyetler geldi de onları bile kabul etti Peygamber Efendimiz. onları bile kabul etti Peygamber Efendimiz. Yemen'den gelmişler hıristiyanlar, 70 kişi kalabalık, sırmalı elbiseler,Yemen'den gelmişler hıristiyanlar, 70 kişi kalabalık, sırmalı elbiseler, başlarında hıristiyan başlıkları, bilmem neler filan. başlarında hıristiyan başlıkları, bilmem neler filan. İçeri girmişler, Peygamber Efendimiz kabul etti, konuştu, onlara İslâm'ı tebliğ etti. İçeri girmişler, Peygamber Efendimiz kabul etti, konuştu, onlara İslâm'ı tebliğ etti.

Yani bu iş bu kadar katı değil biraz daha yumuşak bir tarzda.Yani bu iş bu kadar katı değil biraz daha yumuşak bir tarzda. Ama özel bir tören, özel bir merasim hâline getirirsen o zaman bid'at hâline geliyor denilebilir. Ama özel bir tören, özel bir merasim hâline getirirsen o zaman bid'at hâline geliyor denilebilir. Çünkü bir töre hâline getiriyorsun. Çünkü bir töre hâline getiriyorsun.

Soru: Tanıdıklarımdan birisi kendi ağabeyiyle dargın, konuşmuyor.Soru: Tanıdıklarımdan birisi kendi ağabeyiyle dargın, konuşmuyor. Kendisine söylediğimiz zaman da Hz. Ebû Bekir ile Hz. Âişe altı ay biribiriyle konuşmadı diye cevap veriyor. Kendisine söylediğimiz zaman da Hz. Ebû Bekir ile Hz. Âişe altı ay biribiriyle konuşmadı diye cevap veriyor.

Cevap: Sahabe-i kirâmın hallerini anlamak için tabii ilk önce onların ne maksatlaCevap: Sahabe-i kirâmın hallerini anlamak için tabii ilk önce onların ne maksatla niçin yaptıklarını filan düşünmek lazım. niçin yaptıklarını filan düşünmek lazım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hadîs-i şerîflerinde;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hadîs-i şerîflerinde; "Müslümanın müslümana üç günden ziyade dargın kalması helal olmaz." diye bildiriyor Peygamber Efendimiz."Müslümanın müslümana üç günden ziyade dargın kalması helal olmaz." diye bildiriyor Peygamber Efendimiz. Bir müslümanın öteki müslümana üç günden fazla dargın kalması helal olmaz.Bir müslümanın öteki müslümana üç günden fazla dargın kalması helal olmaz. Böyle bildiriyor, "Helal olmaz!" tabir böyle. Böyle bildiriyor, "Helal olmaz!" tabir böyle.

E şimdi bu böyle olduğuna göre müslüman müslümana darılmayacak. Peki onlar niye darılmış?E şimdi bu böyle olduğuna göre müslüman müslümana darılmayacak. Peki onlar niye darılmış? Veya daha başka büyük zâtların biribirleriyle bazı dargınlıkları vesaireleri neden oluyor? Veya daha başka büyük zâtların biribirleriyle bazı dargınlıkları vesaireleri neden oluyor?

Dinî bir konuda karşı taraf bir yanlış iş yaptığı zaman o yanlışlığın düzeltilmesini söylüyor.Dinî bir konuda karşı taraf bir yanlış iş yaptığı zaman o yanlışlığın düzeltilmesini söylüyor. Israr ederse kendisine bir ikaz mahiyetinde biraz asık surat filan gösterme oluyor.Israr ederse kendisine bir ikaz mahiyetinde biraz asık surat filan gösterme oluyor. Yoksa müslümanlar biribirleriyle iyi geçinecekler, dargınlık yok, diyalog kopukluğu yok.Yoksa müslümanlar biribirleriyle iyi geçinecekler, dargınlık yok, diyalog kopukluğu yok. Biribirlerine nasihat edeceklerse yine edecekler. Biribirlerine nasihat edeceklerse yine edecekler. Yani dargınlığı Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem uygun görmüyor. Yani dargınlığı Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem uygun görmüyor.

Bir başka hadîs-i şerîf söyleyeyim;Bir başka hadîs-i şerîf söyleyeyim; "Her Pazartesi Perşembe Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna kulların yaptıkları ameller arz olunur."Her Pazartesi Perşembe Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna kulların yaptıkları ameller arz olunur. Sevaplar verilir. Allah o günlerde pek çok kimseyi affeder. Her müslümanı affeder." Sevaplar verilir. Allah o günlerde pek çok kimseyi affeder. Her müslümanı affeder."

Yağfiru li-külli müslimin. "Her müslümanı affeder."Yağfiru li-külli müslimin. "Her müslümanı affeder." İllâ mütehâcireyn. İllâ mütehâcireyn. "Ancak biribirine küsmüş, biribirinden ayrı duran iki müslümanı affetmez." diyor Peygamber Efendimiz. "Ancak biribirine küsmüş, biribirinden ayrı duran iki müslümanı affetmez." diyor Peygamber Efendimiz.

Pazartesi Perşembe herkes affolunuyor bu ikisi biribirine küs onları ayırıyor.Pazartesi Perşembe herkes affolunuyor bu ikisi biribirine küs onları ayırıyor. Hattâ yastalihâ. "Biribirleriyle sulh olup dargınlıkları geçinceye kadar onları bırakın." diyeHattâ yastalihâ. "Biribirleriyle sulh olup dargınlıkları geçinceye kadar onları bırakın." diye bir kenara ayırttırırmış Allahu Teâlâ hazretleri. bir kenara ayırttırırmış Allahu Teâlâ hazretleri.

Onun için dargın durmak tehlikelidir, dargın durmamak lazım. Hakkı söyler darılmaz.Onun için dargın durmak tehlikelidir, dargın durmamak lazım. Hakkı söyler darılmaz. Hakkı söyler darılmaz, dargınlığı sürdürmek uygun değil. Hakkı söyler darılmaz, dargınlığı sürdürmek uygun değil.

Soru: Bir kişinin hanımı vefat etse kişinin hanımının çamaşırını ne yapması gerekir? Soru: Bir kişinin hanımı vefat etse kişinin hanımının çamaşırını ne yapması gerekir?

Cevap: Hanımın malı mülkü, çamaşırı eşyası üzerinde kocasının bir miras hakkı vardır,Cevap: Hanımın malı mülkü, çamaşırı eşyası üzerinde kocasının bir miras hakkı vardır, ayrıca çoluk çocuğunun miras hakkı vardır.ayrıca çoluk çocuğunun miras hakkı vardır. Ayrıca şeraitin akrabalara tanıdığı, -akrabalar babası anası olabilir- bazı şeyleri neyse, Ayrıca şeraitin akrabalara tanıdığı, -akrabalar babası anası olabilir- bazı şeyleri neyse, kişinin vefat ettiği zaman mirasçıları şeraite göre kimler olabiliyorsa hakları vardır. kişinin vefat ettiği zaman mirasçıları şeraite göre kimler olabiliyorsa hakları vardır. O haklarına göre eşyasının her çeşidini alabilir. Daha başka şeylerini de alabilir. O eşyaları kullanabilir.O haklarına göre eşyasının her çeşidini alabilir. Daha başka şeylerini de alabilir. O eşyaları kullanabilir. O eşyalar onun şeyidir. Herhangi bir mahzur bahis konusu değildir. O eşyalar onun şeyidir. Herhangi bir mahzur bahis konusu değildir. Çamaşır dediğine göre iç çamaşırlarını filan kastediyor galiba kardeşimiz. Çamaşır dediğine göre iç çamaşırlarını filan kastediyor galiba kardeşimiz. Tabii vefat edince nikahın mahremiyeti kalkıyor.Tabii vefat edince nikahın mahremiyeti kalkıyor. Artık şey oluyor ama o yine onun tabii vefat etmiş hanımıdır. Bir mahsuru yoktur.Artık şey oluyor ama o yine onun tabii vefat etmiş hanımıdır. Bir mahsuru yoktur. Kullanabilir ve bakabilir bir mahzuru yoktur. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Kullanabilir ve bakabilir bir mahzuru yoktur.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2