Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Evvel 1446
23 Kasım 2024
İmsak
06:23
Güneş
07:53
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

İmanın Kemâli

Mehmed Zahid KOTKU

16 Muharrem 1390 / 24.03.1970
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

İman ve Allah Sevgisi, İmanın Elbisesi, Zîneti ve Malı, Allah İsm-i Şerifi Hakkında, Zikrin Terkinden Sakınmak, Zikrullahın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İmanın Kemâli

Mehmed Zahid KOTKU

16 Muharrem 1390 / 24.03.1970
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

İman ve Allah Sevgisi, İmanın Elbisesi, Zîneti ve Malı, Allah İsm-i Şerifi Hakkında, Zikrin Terkinden Sakınmak, Zikrullahın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbil-àlemîn... Vel-àkıbetü lil-müttakîn...el-Hamdü lillâhi rabbil-àlemîn... Vel-àkıbetü lil-müttakîn... Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn... Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...

İ'lemû eyyühel-ihvân... Enne efdalel-kitâbi kitâbullàh...İ'lemû eyyühel-ihvân... Enne efdalel-kitâbi kitâbullàh... Ve enne efdalel hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallàhu teàlâ aleyhi ve sellem. Ve enne efdalel hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallàhu teàlâ aleyhi ve sellem.

Ve şerrel-umûri muhdesâtühâ... Ve külle muhdesin bid'ah... Ve külle bid'atin dalâleh...Ve şerrel-umûri muhdesâtühâ... Ve külle muhdesin bid'ah... Ve külle bid'atin dalâleh... Ve küllü dalâletin fin nâr...Ve küllü dalâletin fin nâr... Ve bis senedil-muttasıli ilen-nebiyyi sallallàhu teàlâ aleyhi ve selleme ve ennehû kàl: Ve bis senedil-muttasıli ilen-nebiyyi sallallàhu teàlâ aleyhi ve selleme ve ennehû kàl:

İman nelerden ibarettir,İman nelerden ibarettir, Allah'a iman, âhirete iman, meleklere iman, kitaplara iman, peygamberlere iman,Allah'a iman, âhirete iman, meleklere iman, kitaplara iman, peygamberlere iman, ölüme iman, ölümden sonraki dirilişe iman, cennete iman, cehenneme iman, hisâba iman,ölüme iman, ölümden sonraki dirilişe iman, cennete iman, cehenneme iman, hisâba iman, mîzâna iman, bütün kadere iman, hayrına ve şerrine. Bunlara inandın mı, mü'min olursun. mîzâna iman, bütün kadere iman, hayrına ve şerrine. Bunlara inandın mı, mü'min olursun.

Bugün de imanda husûsiyetle diyor ki; El-îmân. İmanın bir alt kısmı var, bir de üst kısmı var.Bugün de imanda husûsiyetle diyor ki;

El-îmân. İmanın bir alt kısmı var, bir de üst kısmı var.
Üst kısmına kâmil iman diyorlar, olgun iman.Üst kısmına kâmil iman diyorlar, olgun iman. Fî kalbir-racül. İnsanın içinde imanın olgun olması, kâmil olması; Fî kalbir-racül. İnsanın içinde imanın olgun olması, kâmil olması; en yuhibballâhe azze ve celle gönülde Allah sevgisi uyandıktan sonra olur. en yuhibballâhe azze ve celle gönülde Allah sevgisi uyandıktan sonra olur.

Gönülde Allah sevgisinin uyanmasından sonra imanda kemâl başlar.Gönülde Allah sevgisinin uyanmasından sonra imanda kemâl başlar. Gönülde Allah sevgisi olmadıkça, iman zayıftır. O zaafiyeti ile beraber yaptığı taatler de öyle olur. Gönülde Allah sevgisi olmadıkça, iman zayıftır. O zaafiyeti ile beraber yaptığı taatler de öyle olur.

Bu hadîs-i şerîfte de Cenâb-ı Peygamber imanı şöyle tarif ediyor: Bu hadîs-i şerîfte de Cenâb-ı Peygamber imanı şöyle tarif ediyor:

El-îmânü uryânün. İman haddi zâtında, anadan doğan bir yavru gibi çıplaktır.El-îmânü uryânün. İman haddi zâtında, anadan doğan bir yavru gibi çıplaktır. Ve zînetühül-hayâ'. Tabii buna bir ziynet lâzım; o nedir? Hayâdır. Yani hayâsız iman, çıplak insana benzer.Ve zînetühül-hayâ'. Tabii buna bir ziynet lâzım; o nedir? Hayâdır. Yani hayâsız iman, çıplak insana benzer. Çıplak insandan nasıl ürkülür, kaçılırsa; hayâsız insandan da böyle kaçılır, demek yerine geliyor. Çıplak insandan nasıl ürkülür, kaçılırsa; hayâsız insandan da böyle kaçılır, demek yerine geliyor.

Başta hayâyı zikretti. Hayâ şu ki;Başta hayâyı zikretti. Hayâ şu ki; Bütün enbiyâların en büyük huyları, ahlâkları hayâ ile temeyyüz eder.Bütün enbiyâların en büyük huyları, ahlâkları hayâ ile temeyyüz eder. İmanın tadı ancak bu hayâ ile bulunur, diyor. İmanın tadı ancak bu hayâ ile bulunur, diyor.

Hayâ olunca imanda kemâl olur; kemâl olunca imanın tadı bulunur.Hayâ olunca imanda kemâl olur; kemâl olunca imanın tadı bulunur. Hayâ olmayan insanda, imanın tadını bulmaya imkân yoktur; hastanın yemeğin tadını bulamadığı gibi. Hayâ olmayan insanda, imanın tadını bulmaya imkân yoktur; hastanın yemeğin tadını bulamadığı gibi.

İnsan imanın tadını bulunca, Allahu Tealâ'nın rızasını da bulur. İnsan imanın tadını bulunca, Allahu Tealâ'nın rızasını da bulur.

Ve libâsühüt-takvâ. İmanın esvabı takvâ, ve mâlühül-fıkh malı da fıkıhtır.Ve libâsühüt-takvâ. İmanın esvabı takvâ, ve mâlühül-fıkh malı da fıkıhtır. Bir insana mal lâzım, bir insana esvap da lâzım! Takvâ, Allah'tan korkma imanın esvabı oluyor. Bir insana mal lâzım, bir insana esvap da lâzım! Takvâ, Allah'tan korkma imanın esvabı oluyor. Takvâsı yoksa, esvapsız insana benzetiyor.Takvâsı yoksa, esvapsız insana benzetiyor. Esvapsız insan, çıplak insan demektir; kışın da üşür, sıcağa da dayanamaz, soğuğa da dayanamaz.Esvapsız insan, çıplak insan demektir; kışın da üşür, sıcağa da dayanamaz, soğuğa da dayanamaz. Esvap onu korur. İman takvâdan ârî olursa, korunmaktan ârî olan çıplak insana benzer. Esvap onu korur. İman takvâdan ârî olursa, korunmaktan ârî olan çıplak insana benzer.

Ve mâlühül-fıkh. Malı da fıkıhtır. İnsanın hayatında ilime ihtiyacı vardır.Ve mâlühül-fıkh. Malı da fıkıhtır. İnsanın hayatında ilime ihtiyacı vardır. İlmi olmayan insan, hayatında daima müşkülâtlar içerisindedir.İlmi olmayan insan, hayatında daima müşkülâtlar içerisindedir. Binâenaleyh, imanın da malı fıkıhtır; akâid-i İslâmiyyeyi bilmesidir. Binâenaleyh, imanın da malı fıkıhtır; akâid-i İslâmiyyeyi bilmesidir. Akâid-i İslâmiyyesini bilmeyince, imanı malsız, mülksüz bir adama benzer. Akâid-i İslâmiyyesini bilmeyince, imanı malsız, mülksüz bir adama benzer.

Bu imandaki sevgiyi ve hayâyı belirten büyüklerin sözlerinden şuraya biraz almıştım da, onları size Bu imandaki sevgiyi ve hayâyı belirten büyüklerin sözlerinden şuraya biraz almıştım da, onları size

Mâlum gerek imandaki halâvet, lezzet; gerekse Allahu Tealâ'yı sevme, onun zikrine bağlıdır.Mâlum gerek imandaki halâvet, lezzet; gerekse Allahu Tealâ'yı sevme, onun zikrine bağlıdır. Allahu Tealâ'nın zikrini yapamayan insanda muhabbet-i ilâhî uyanmaz.Allahu Tealâ'nın zikrini yapamayan insanda muhabbet-i ilâhî uyanmaz. Muhabbet-i ilâhiyyeyi uyandıracak bir sebep de zikrullahtır. Muhabbet-i ilâhiyyeyi uyandıracak bir sebep de zikrullahtır.

Zikrullah dolayısıyla muhabbet uyanır; muhabbet dolayısıyla iman kemâl bulur.Zikrullah dolayısıyla muhabbet uyanır; muhabbet dolayısıyla iman kemâl bulur. İmanın kemâliyle insanlar dünyada da saadette, âhirette de saadette olur; İmanın kemâliyle insanlar dünyada da saadette, âhirette de saadette olur; dünyada da cennette, âhirette de cennette olurlar. dünyada da cennette, âhirette de cennette olurlar.

Onun için o büyüklerin dediklerinden size, şöyle bir hülâsa okuyayım.Onun için o büyüklerin dediklerinden size, şöyle bir hülâsa okuyayım. Birisi İbn-i Àbidîn hazretleri, meşhur fakihlerimizden; ikincisi İmâm-ı Âzam hazretleri, üçüncüsü Tahâvî hazretleri.Birisi İbn-i Àbidîn hazretleri, meşhur fakihlerimizden; ikincisi İmâm-ı Âzam hazretleri, üçüncüsü Tahâvî hazretleri. Daha buna benzer bütün ulemanın ittifakıylaDaha buna benzer bütün ulemanın ittifakıyla Allah lafza-i celâli İsm-i Âzam'dır. Allah lafza-i celâli İsm-i Âzam'dır.

İsm-i Âzam diye bir laf vardır aramızda, "Ah şu İsm-i Âzam'ı bir elime geçirsem!" diye.İsm-i Âzam diye bir laf vardır aramızda, "Ah şu İsm-i Âzam'ı bir elime geçirsem!" diye. İşte o İsm-i Âzâmın ta kendisi Allah ism-i şerîfidir. İşte o İsm-i Âzâmın ta kendisi Allah ism-i şerîfidir. Bunu İbn-i Àbidîn, İmâm-ı Âzam hazretleri, Tahâvî, Alâmetül-Hâricî, Kesâî, Şa'bî, İsmâil b. İshâk,Bunu İbn-i Àbidîn, İmâm-ı Âzam hazretleri, Tahâvî, Alâmetül-Hâricî, Kesâî, Şa'bî, İsmâil b. İshâk, Ebû Hafs vs. bütün ulema ittifak etmişler ki, Allah ism-i şerîfi İsm-i Âzamdır.Ebû Hafs vs. bütün ulema ittifak etmişler ki, Allah ism-i şerîfi İsm-i Âzamdır. Allah ism-i şerîfi ile yapılan zikirden daha üstün ve âlâ makam olmadığını da bildirmişler. Allah ism-i şerîfi ile yapılan zikirden daha üstün ve âlâ makam olmadığını da bildirmişler.

Zikrin envâı varZikrin envâı var Hû derler, Hay derler, Hak derler, Latîf derler. Her tarîkın bir zikri var. Hû derler, Hay derler, Hak derler, Latîf derler. Her tarîkın bir zikri var. Fakat bunların hepsinden en âlâsının Allah ism-i şerîfi olduğunu beyan buyurmuşlar.Fakat bunların hepsinden en âlâsının Allah ism-i şerîfi olduğunu beyan buyurmuşlar. Çünkü Hazreti Allahu Celle ve Âlâ Kur'an-ı Azîmüşşân'da; Çünkü Hazreti Allahu Celle ve Âlâ Kur'an-ı Azîmüşşân'da;

Ey iman edenler, Allah'ı zikredin, diye Allah ism-i şerîfi ile zikri emir buyurmuşlardır. Ey iman edenler, Allah'ı zikredin, diye Allah ism-i şerîfi ile zikri emir buyurmuşlardır.

Mâlumunuzdur ki, Allah lafz-ı şerîfinin içindeMâlumunuzdur ki, Allah lafz-ı şerîfinin içinde Esmâ-i Hüsnâ'da yazılı olan 99 ism-i şerîfin mânaları mevcuttur.Esmâ-i Hüsnâ'da yazılı olan 99 ism-i şerîfin mânaları mevcuttur. Ona onun için İsm-i Âzam'dır denilmiş. Lâkin diğer esmâlarda bu husûsiyet yoktur. Ona onun için İsm-i Âzam'dır denilmiş. Lâkin diğer esmâlarda bu husûsiyet yoktur. Meselâ; Rahmân, Rahîm, Latîf, Gaffâr, Settâr… Bunlar da Allah'ın isimleridir.Meselâ; Rahmân, Rahîm, Latîf, Gaffâr, Settâr… Bunlar da Allah'ın isimleridir. Fakat bunları zikrettiğiniz vakit, Allahu Tealâ'nın o has olan ismi ile zikretmiş olmazsınız. Fakat bunları zikrettiğiniz vakit, Allahu Tealâ'nın o has olan ismi ile zikretmiş olmazsınız.

Allah ism-i şerîfi, diğer isimler gibi değildir.Allah ism-i şerîfi, diğer isimler gibi değildir. Allah denildi mi, Gaffâr, Settâr, Rahmân, Rahîm, Kerîm, Tevvâb, Vehhâb, Hak, Mübîn, Raûf vs. Allah denildi mi, Gaffâr, Settâr, Rahmân, Rahîm, Kerîm, Tevvâb, Vehhâb, Hak, Mübîn, Raûf vs. bütün isimlerin mânâları şâmil ve hâmildir. Diğer isimlerle zikredilmekten daha evlâ ve daha âlâdır. bütün isimlerin mânâları şâmil ve hâmildir. Diğer isimlerle zikredilmekten daha evlâ ve daha âlâdır.

Allah ism-i şerîfi ile zikredilmesinin bir hassası daha vardır ki;Allah ism-i şerîfi ile zikredilmesinin bir hassası daha vardır ki; mesela, Allah kelimesinin başındaki elifi kaldırsanız, lillâh kelimesi kalır. mesela, Allah kelimesinin başındaki elifi kaldırsanız, lillâh kelimesi kalır.

Lillâhi mâ fis-semâvâti vemâ fil-ard derken, o da Allahu Tealâ'yı bize haber verir.Lillâhi mâ fis-semâvâti vemâ fil-ard derken, o da Allahu Tealâ'yı bize haber verir. Eğer lâm harfini de kaldırırsanız, lehû kalır ki; Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil-ard diye yineEğer lâm harfini de kaldırırsanız, lehû kalır ki; Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil-ard diye yine Allahu Tealâ'nın ism-i şerîfi çıkar ortaya. Elifle iki lâmı da kaldırsanız, he kalır ki; Kul huvallàhu ehad...Allahu Tealâ'nın ism-i şerîfi çıkar ortaya. Elifle iki lâmı da kaldırsanız, he kalır ki; Kul huvallàhu ehad... Huvallâhüllezî lâ ilâhe illâ hû âyetlerinde Allahu Tealâ'nın ismi, o isimle de zikredilmiştir.Huvallâhüllezî lâ ilâhe illâ hû âyetlerinde Allahu Tealâ'nın ismi, o isimle de zikredilmiştir. Allah isminin her harfi Allah ismine tekabül eder. Allah isminin her harfi Allah ismine tekabül eder.

Onun için, Allah dediniz mi, Cenâb-ı Hakk'ın ne kadar ismi varsa, onların hepsini zikretmiş olursunuz;Onun için, Allah dediniz mi, Cenâb-ı Hakk'ın ne kadar ismi varsa, onların hepsini zikretmiş olursunuz; sevabınız da, feyziniz de o kadar çok bol olur.sevabınız da, feyziniz de o kadar çok bol olur. Cenâb-ı Hak cümlemizi, bu güzel ismini durmadan zikreden kullarından eylesin. Cenâb-ı Hak cümlemizi, bu güzel ismini durmadan zikreden kullarından eylesin.

Cüneyd radiyallahu anh buyurur ki: Cüneyd radiyallahu anh buyurur ki:

"Bu Allah ism-i şerîfini zikredenler nefislerinden geçerler, Hakk'a vuslata yol bulurlar."Bu Allah ism-i şerîfini zikredenler nefislerinden geçerler, Hakk'a vuslata yol bulurlar. Bu hususlara riâyetkâr olmakla kalp gözleri daima Hakk'ı gözler. Bu hususlara riâyetkâr olmakla kalp gözleri daima Hakk'ı gözler. Bu zikrin nûru, onların beşeriyyet sıfatlarını yıkar ve mahveder." Bu zikrin nûru, onların beşeriyyet sıfatlarını yıkar ve mahveder."

Lâyık-ı vechile Allah ismi anıldı mı, bu tamamiyle hâsıl olur. Lâyık-ı vechile Allah ismi anıldı mı, bu tamamiyle hâsıl olur.

Ebu'l Abbas-ı Mursî hazretleri der ki: "Zikrin, Allah Allah olsun!Ebu'l Abbas-ı Mursî hazretleri der ki:

"Zikrin, Allah Allah olsun!
Çünkü bu ism-i şerîf, esmâların sultanıdır ve bu zikirden ilim ve nur hâsıl olur." Çünkü bu ism-i şerîf, esmâların sultanıdır ve bu zikirden ilim ve nur hâsıl olur."

Keşf ü kerâmet ve basîret gözlerinin açılmasına sebep olacağından,Keşf ü kerâmet ve basîret gözlerinin açılmasına sebep olacağından, Allah ism-i şerîfinin zikrine çok devam edilmesini Allah ism-i şerîfinin zikrine çok devam edilmesini ve diğer zikirler üzerine tercih edilmesini tavsiye etmişlerdir.ve diğer zikirler üzerine tercih edilmesini tavsiye etmişlerdir. Gerek lâ ilâhe illâllah ve gerek sâir zikirlerin bütün mânalarını Allah ism-i şerîfi mütezammındır.Gerek lâ ilâhe illâllah ve gerek sâir zikirlerin bütün mânalarını Allah ism-i şerîfi mütezammındır. Akaid, ulûm, âdâb ve hakikatlerin hepsini şâmildir. Akaid, ulûm, âdâb ve hakikatlerin hepsini şâmildir. Gaflet etme, fâni dünyaya aldanıp da Hakk'ın zikrinden mahrum kalma, ey güzel kardeşim! Gaflet etme, fâni dünyaya aldanıp da Hakk'ın zikrinden mahrum kalma, ey güzel kardeşim!

Zikrin terkinden sakınmanın lüzumu hakkında da şunları söylemişlerdir: Zikrin terkinden sakınmanın lüzumu hakkında da şunları söylemişlerdir:

Cenâb-ı Vâcibül-vücûd ve Tekaddes hazretleri, kulunun bir taraftan zikrini çok yapmasını emrederken, Yâ eyyühellezîne âmenüzkürullàhe zikran kesîrâ. Cenâb-ı Vâcibül-vücûd ve Tekaddes hazretleri, kulunun bir taraftan zikrini çok yapmasını emrederken, Yâ eyyühellezîne âmenüzkürullàhe zikran kesîrâ.



Ey iman edenler, Allah'ı çok çok zikredin derken; diğer taraftan az zikretmenin zararını ve münâfıklık alâmeti olduğunu bildirir: Ey iman edenler, Allah'ı çok çok zikredin derken; diğer taraftan az zikretmenin zararını ve münâfıklık alâmeti olduğunu bildirir:

Münâfıklar Allah'ı ancak azıcık zikrederler, buyrulmuştur. Bu âyet gafillerden olmamayı emreder ve münafıklarıMünâfıklar Allah'ı ancak azıcık zikrederler, buyrulmuştur. Bu âyet gafillerden olmamayı emreder ve münafıkları az zikredenlerin onlar olduğunu beyan eder. az zikredenlerin onlar olduğunu beyan eder.

Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem hazretleri de buyurur ki: Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem hazretleri de buyurur ki:

"Hiçbir kavim yoktur ki, bulundukları meclisten Allahu Tealâ'nın zikrini yapmadan kalkarlarsa…""Hiçbir kavim yoktur ki, bulundukları meclisten Allahu Tealâ'nın zikrini yapmadan kalkarlarsa…" "Muhakkak o meclisten, kıyamet gününde bir merkep cîfesinden kalkmış insanlar gibi olarak kalkarlar." "Muhakkak o meclisten, kıyamet gününde bir merkep cîfesinden kalkmış insanlar gibi olarak kalkarlar."

Onun için, bizim bir duamız vardır: Onun için, bizim bir duamız vardır:

Bunu meclislerden kalkınca okumanın lüzumunu, Peygamberimiz sallahu aleyhi ve sellem bildirmiştir.Bunu meclislerden kalkınca okumanın lüzumunu, Peygamberimiz sallahu aleyhi ve sellem bildirmiştir. Çünkü meclislerde bazı boş laflar da konuşmuş oluruz, bazı günah sözler de kaçırmış oluruz.Çünkü meclislerde bazı boş laflar da konuşmuş oluruz, bazı günah sözler de kaçırmış oluruz. Bu istiğfar ve tesbih ile onları silmiş oluruz. Bu istiğfar ve tesbih ile onları silmiş oluruz.

Zikrullahsız meclisin, kıyamet gününde onlar için hüsran olacağını Ebû Dâvud ve Hâkim sahihlerinde zikretmişlerdir. Zikrullahsız meclisin, kıyamet gününde onlar için hüsran olacağını Ebû Dâvud ve Hâkim sahihlerinde zikretmişlerdir.

Ebû Hüreyre radiyallahu anhın şu rivayeti de şâyân-ı dikkattir: Ebû Hüreyre radiyallahu anhın şu rivayeti de şâyân-ı dikkattir:

"Bir cemaat bir mecliste oturur da, orada zikrullah olmazsa"Bir cemaat bir mecliste oturur da, orada zikrullah olmazsa veya Rasûlullah Efendimiz'e salavât-ı şerîfe getirilmezse,veya Rasûlullah Efendimiz'e salavât-ı şerîfe getirilmezse, o meclis oturan o kimseler için ancak noksanlık, hüsran ve nedâmet olur." o meclis oturan o kimseler için ancak noksanlık, hüsran ve nedâmet olur."

Hatta ehl-i cennetin bile tahassürleri, gussaları, nedâmet ve pişmanlıklarından biri de,Hatta ehl-i cennetin bile tahassürleri, gussaları, nedâmet ve pişmanlıklarından biri de, dâr-ı dünyada iken zikirsiz geçirdikleri saatler ve zamanlar olacağı da ayrıca bildirilmiştir. dâr-ı dünyada iken zikirsiz geçirdikleri saatler ve zamanlar olacağı da ayrıca bildirilmiştir.

Sehl hazretleri der ki: Sehl hazretleri der ki:

"Bu kadar nimetleri veren Allahu Tealâ hazretlerinin zikrini terk etmekten daha kötü,"Bu kadar nimetleri veren Allahu Tealâ hazretlerinin zikrini terk etmekten daha kötü, fena bir mâsiyet bilmiyorum, tasavvur da edemem." fena bir mâsiyet bilmiyorum, tasavvur da edemem."

Bu zâtın sözüne göre en büyük mâsiyet, Allahu Tealâ'nın zikrinden mahrum olmaktır.Bu zâtın sözüne göre en büyük mâsiyet, Allahu Tealâ'nın zikrinden mahrum olmaktır. Dillere zikrullahın zor ve ağır gelmesinin, münafık alâmeti olduğunu bildirerek; Dillere zikrullahın zor ve ağır gelmesinin, münafık alâmeti olduğunu bildirerek;

"Derhal tevbe et, tazarru ve niyâz eyle ki, Allahu Tealâ zikrini sana hafif ve kolay eylesin;"Derhal tevbe et, tazarru ve niyâz eyle ki, Allahu Tealâ zikrini sana hafif ve kolay eylesin; ve sana tevfîk u hidâyet eylesin." buyurmuştur. ve sana tevfîk u hidâyet eylesin." buyurmuştur.

Onun için âkil kimseye lâyık olan, Hakk'ın zikriyle kalbini uyandırmak ve mü'minler sıfatıyla sıfatlanmaktır.Onun için âkil kimseye lâyık olan, Hakk'ın zikriyle kalbini uyandırmak ve mü'minler sıfatıyla sıfatlanmaktır. Cenâb-ı Hakk'ın zemmettiği münafıklardan ayrılıp, medh ü senâ buyurduğu mü'minlerden olmağa Cenâb-ı Hakk'ın zemmettiği münafıklardan ayrılıp, medh ü senâ buyurduğu mü'minlerden olmağa sa'y ü gayret göstermesi lâzımdır. Saadet ve selamet ancak bundadır.sa'y ü gayret göstermesi lâzımdır. Saadet ve selamet ancak bundadır. Çünkü Hak Sübhânehû ve Tealâ'nın zikriyle zâkir olan kul, öyle bir feyz-i ilâhîyyeyeÇünkü Hak Sübhânehû ve Tealâ'nın zikriyle zâkir olan kul, öyle bir feyz-i ilâhîyyeye ve lütf u ihsâna mazhar olur ki, onu tarife imkânımız yoktur.ve lütf u ihsâna mazhar olur ki, onu tarife imkânımız yoktur. Hele bütün âzâ ve zerrelerin bu zikrullahtan lezzet almaya başladığı vakitler yok mu;Hele bütün âzâ ve zerrelerin bu zikrullahtan lezzet almaya başladığı vakitler yok mu; artık o adamın gözüne hiçbir şeyler görünmez, artık o adamın gözüne hiçbir şeyler görünmez,

Cenâb-ı Hak cümlemizi, Hakk'ı candan ve ihlasla zikreden, âşıkîn ve müflihîn zümresine ilhak buyursun. Cenâb-ı Hak cümlemizi, Hakk'ı candan ve ihlasla zikreden, âşıkîn ve müflihîn zümresine ilhak buyursun.

Ulemamız, Allah demenin yüz tane faydasını zikretmişlerdir. Ulemamız, Allah demenin yüz tane faydasını zikretmişlerdir.

1. Hiçbir kavim yoktur ki, Allahu Tealâ'yı zikrettikleri vakit,1. Hiçbir kavim yoktur ki, Allahu Tealâ'yı zikrettikleri vakit, Allahu Tealâ'nın melekleri de o kavmi tavaf etmesin. Allahu Tealâ'nın melekleri de o kavmi tavaf etmesin.

Biz Mekke-i Mükerreme'ye gidiyoruz ve Beytullah'ı tavaf ediyoruz.Biz Mekke-i Mükerreme'ye gidiyoruz ve Beytullah'ı tavaf ediyoruz. Biz Allah deyince, melekler de bizim etrafımızı tavaf ediyor. Bu, Allahu Tealâ'nın ne büyük lütfu. Biz Allah deyince, melekler de bizim etrafımızı tavaf ediyor. Bu, Allahu Tealâ'nın ne büyük lütfu.

Rahmet-i ilâhiyye kendilerini ihâta eder ve üzerlerine sekîne nâzil olur.Rahmet-i ilâhiyye kendilerini ihâta eder ve üzerlerine sekîne nâzil olur. Hak Sübhânehû ve Tealâ o kavmi, kendi indindeki meleklerine anar. Hak Sübhânehû ve Tealâ o kavmi, kendi indindeki meleklerine anar.

2. Her kim ki, Kur'an okunması veya zikrullah ile meşgul olması dolayısıyla2. Her kim ki, Kur'an okunması veya zikrullah ile meşgul olması dolayısıyla hâcetlerini istemeye vakit bulamazsa, Allahu Tealâ o kimseye,hâcetlerini istemeye vakit bulamazsa, Allahu Tealâ o kimseye, yalvaranların istediklerinden daha efdalini istemeden verir. yalvaranların istediklerinden daha efdalini istemeden verir.

3. Yarın kıyamet gününde toplanan halkın arasında kerem ehlinin bilinmesi,3. Yarın kıyamet gününde toplanan halkın arasında kerem ehlinin bilinmesi, murâd-ı ilâhî olarak emrolunur, diyen Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem hazretlerine, ashâb-ı kirâm: murâd-ı ilâhî olarak emrolunur, diyen Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem hazretlerine, ashâb-ı kirâm:

"Bu kerem ehli kimlerdir yâ Rasûlallah?" diye sordular. Cevaben: "Bu kerem ehli kimlerdir yâ Rasûlallah?" diye sordular.

Cevaben:

"Onlar camilerde Allah'ın zikri için toplananlardır. buyurdular. "Onlar camilerde Allah'ın zikri için toplananlardır. buyurdular.

Evde Allah deme ile, camide Allah demenin arasındaki farka bakın! Evde Allah deme ile, camide Allah demenin arasındaki farka bakın!

4. Rasûl-ü Ekrem sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir cemaat üzerine uğradılar.4. Rasûl-ü Ekrem sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir cemaat üzerine uğradılar. Toplanmışlar, bir şeyle meşguller. Efendimiz de onların arasına geldi ve ne için toplandıklarını sordular: Toplanmışlar, bir şeyle meşguller. Efendimiz de onların arasına geldi ve ne için toplandıklarını sordular:

"Nedir bu topluluğunuz?" Onlar da cevâben: "Nedir bu topluluğunuz?"

Onlar da cevâben:

"Allahu Tealâ'yı zikir ve tahmîd için toplandık." dediler. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz o zaman: "Allahu Tealâ'yı zikir ve tahmîd için toplandık." dediler.

Rasûl-ü Ekrem Efendimiz o zaman:

"Şimdi Cebrâîl aleyhisselam geldi, bana haber verdi ki,"Şimdi Cebrâîl aleyhisselam geldi, bana haber verdi ki, Allahu Tealâ sizlerle meleklerine mübahat etmektedir.Allahu Tealâ sizlerle meleklerine mübahat etmektedir. Yani, makâm-ı iftiharda siz kullarını yâd eder; meleklerine över olduğunu bana bildirdi.Yani, makâm-ı iftiharda siz kullarını yâd eder; meleklerine över olduğunu bana bildirdi. Ben de onu bildirmek için size geldim." buyurdu. Ben de onu bildirmek için size geldim." buyurdu.

5. Bir kavim ki, Allahu Tealâ'nın zikri için toplanırsa, muhakkak semadan münâdîler nidâ edip; 5. Bir kavim ki, Allahu Tealâ'nın zikri için toplanırsa, muhakkak semadan münâdîler nidâ edip;

"Mağfiret olunduğunuz ve seyyiâtınız hasenâta tebdil olduğu halde kalkınız!" derler. "Mağfiret olunduğunuz ve seyyiâtınız hasenâta tebdil olduğu halde kalkınız!" derler.

Ne kadar büyük bir lütf-u ilâhî! Biz oturuyoruz, Allah diyoruz.Ne kadar büyük bir lütf-u ilâhî! Biz oturuyoruz, Allah diyoruz. Allah Celle ve Âlâ da meleklerine emrediyor ki; Allah Celle ve Âlâ da meleklerine emrediyor ki;

"Onlara haber verin, mağfiret olundular. Mağfiret olunmakla beraber, hatalarını da sevaba çevirdim." "Onlara haber verin, mağfiret olundular. Mağfiret olunmakla beraber, hatalarını da sevaba çevirdim."

Selmân-ı Pâk hazretleri Peygamberimiz'in ashabından, kendisi Acemistanlı bir zât. Selmân-ı Pâk hazretleri Peygamberimiz'in ashabından, kendisi Acemistanlı bir zât.

Bu, ateşe tapan Acemlerin bir beyinin evladı imiş.Bu, ateşe tapan Acemlerin bir beyinin evladı imiş. Babası kendi dinini öğreten papazlardan bir mürebbî tutmuş, evinden dışarı çıkartmıyor ki, Babası kendi dinini öğreten papazlardan bir mürebbî tutmuş, evinden dışarı çıkartmıyor ki, çocuğumun ahlâkı dışarıda bozulmasın diye. Hocası evine geliyor, ona dinini telkin ediyor. çocuğumun ahlâkı dışarıda bozulmasın diye. Hocası evine geliyor, ona dinini telkin ediyor.

On sekiz yaşını doldurduktan sonra, artık işe yarar bir hâle gelince,On sekiz yaşını doldurduktan sonra, artık işe yarar bir hâle gelince, babası serbest bırakmış, işlerine de izin vermiş. babası serbest bırakmış, işlerine de izin vermiş. Çocuk bu arada, başka papazlarla da görüşmeye başlamış.Çocuk bu arada, başka papazlarla da görüşmeye başlamış. Onların da fikirlerini alarak, ateşe tapmanın iyi bir şey olmadığını anlamış.Onların da fikirlerini alarak, ateşe tapmanın iyi bir şey olmadığını anlamış. Öteki papazların kanaatine göre ateşe tapmak hatalı bir şey; onları daha mâkul görmüş.Öteki papazların kanaatine göre ateşe tapmak hatalı bir şey; onları daha mâkul görmüş. Başlamış o papazlara hizmet etmeye, onların fikirlerine göre hareket etmeye... Uzun mesele. Başlamış o papazlara hizmet etmeye, onların fikirlerine göre hareket etmeye... Uzun mesele.

Netice itibariyle bir papaz demiş ki: "Artık Hıristiyanlığın hükmü bitti.Netice itibariyle bir papaz demiş ki:

"Artık Hıristiyanlığın hükmü bitti.
Şimdi âhir zaman peygamberi dünyaya geldi, hüküm onun hükmüdür. Şimdi âhir zaman peygamberi dünyaya geldi, hüküm onun hükmüdür. Onu bulursan, ona git, iman et, onun dinine gir!" diye tavsiye etmiş. Onu bulursan, ona git, iman et, onun dinine gir!" diye tavsiye etmiş.

Bu da tavsiyeye uyarak uzun müddet gezmiş, Arabistan çöllerini aşaraktan Medine-i Münevvere'ye varmış.Bu da tavsiyeye uyarak uzun müddet gezmiş, Arabistan çöllerini aşaraktan Medine-i Münevvere'ye varmış. Papaz öğretmiş, "Şu kılıktadır o Peygamber!" demiş. Papaz öğretmiş, "Şu kılıktadır o Peygamber!" demiş. Tarif edilen evsafa göre Peygamber Efendimiz'i bulunca, iman etmiş, iman şerefiyle müşerref olmuş. Tarif edilen evsafa göre Peygamber Efendimiz'i bulunca, iman etmiş, iman şerefiyle müşerref olmuş.

Hendek denilen muharebe oldu. O muharebede düşman külliyetli geliyor, müdafaa zorluğu var.Hendek denilen muharebe oldu. O muharebede düşman külliyetli geliyor, müdafaa zorluğu var. Bu zât, Rasûlullah Efendimiz'e dedi ki: Bu zât, Rasûlullah Efendimiz'e dedi ki:

"Yâ Rasûlallah, biz Acemistan'da böyle muzdar halde kaldığımız zaman hendekler kazardık,"Yâ Rasûlallah, biz Acemistan'da böyle muzdar halde kaldığımız zaman hendekler kazardık, düşmanın gelmesine mâni olurduk; öyle yapalım!" düşmanın gelmesine mâni olurduk; öyle yapalım!"

Efendimiz de tasvip etmişler. Hendek, Selmân-ı Fârisî hazretlerinin fikri üzerine yapılmıştır.Efendimiz de tasvip etmişler. Hendek, Selmân-ı Fârisî hazretlerinin fikri üzerine yapılmıştır. Ve hakikaten de düşman hendeği atlayıp da geçemedi, gerisin geri dönüp gitti. Perişan bir vaziyette. Ve hakikaten de düşman hendeği atlayıp da geçemedi, gerisin geri dönüp gitti. Perişan bir vaziyette.

Selmân-i Fârisî hazretleri ashâb-ı kirâmla toplanmışlar, Allahu Tealâ'nın zikriyle meşguller iken,Selmân-i Fârisî hazretleri ashâb-ı kirâmla toplanmışlar, Allahu Tealâ'nın zikriyle meşguller iken, Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem hazretleri bunların yanına çıkagelmiş. Sormuşlar ki: Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem hazretleri bunların yanına çıkagelmiş. Sormuşlar ki:

"Ne yapıyordunuz?" "Allahu Tealâ'yı zikrediyorduk." demişler. "Ne yapıyordunuz?"

"Allahu Tealâ'yı zikrediyorduk." demişler.

O zaman Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: O zaman Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

"Ben rahmet-i ilâhiyyenin üzerinize nâzil olduğunu gördüm de, sizin aranıza girmeyi"Ben rahmet-i ilâhiyyenin üzerinize nâzil olduğunu gördüm de, sizin aranıza girmeyi geldim. O rahmet-i ilâhiyyeden ben de müstefid olayım diye,geldim. O rahmet-i ilâhiyyeden ben de müstefid olayım diye, o rahmet-i ilâhiyyenin bulunduğu yere seve seve geldim. Sonra da şöyle buyurmuşlar: o rahmet-i ilâhiyyenin bulunduğu yere seve seve geldim.

Sonra da şöyle buyurmuşlar:

"Bana ümmetimden müttakî bir zümre ile beraber"Bana ümmetimden müttakî bir zümre ile beraber onlarla beraber nefsimin sabretmesini emreden Allahu Celle ve Âlâ'ya hamd olsun!" onlarla beraber nefsimin sabretmesini emreden Allahu Celle ve Âlâ'ya hamd olsun!"

"Hamd o Allah'a mahsustur ki, bana ümmetimin zâkir ve sâbirleri arasında olmamı emir buyurdular." "Hamd o Allah'a mahsustur ki, bana ümmetimin zâkir ve sâbirleri arasında olmamı emir buyurdular."

Âyet-i kerîmesine işaret etmişler. Âyet-i kerîmesine işaret etmişler.

Bu vâkıa ne kadar şâyân-ı dikkat desek de yine azdır.Bu vâkıa ne kadar şâyân-ı dikkat desek de yine azdır. O peygamber iken, bu fukara zümresinin arasına girmekle iftihar ediyor.O peygamber iken, bu fukara zümresinin arasına girmekle iftihar ediyor. Bizim büyüklerimiz, bu fukara zümresinin arasına girmeyi değil de, onları kovmayı hüner bilirler. Bizim büyüklerimiz, bu fukara zümresinin arasına girmeyi değil de, onları kovmayı hüner bilirler.

O büyük Sultan-ı Enbiyâ Efendimiz'in şu hâli, ümmet-i Muhammed'e bir örnek olabilse!O büyük Sultan-ı Enbiyâ Efendimiz'in şu hâli, ümmet-i Muhammed'e bir örnek olabilse! Ah o bilginler ve ah o servet sahibi insanlar...Ah o bilginler ve ah o servet sahibi insanlar... Neredeyse, "Böyle bilgin ve böyle servet sahibi olmaz olsun!" diyeceği geliyor insanın.Neredeyse, "Böyle bilgin ve böyle servet sahibi olmaz olsun!" diyeceği geliyor insanın. Bir bakımdan da haklı oluyor. Bir bakımdan da haklı oluyor. Çünkü, bunların kibir ve gururları, hem kendilerinin hem de bulundukları İslâm camiasınınÇünkü, bunların kibir ve gururları, hem kendilerinin hem de bulundukları İslâm camiasının mahv ü perişan olmasına sebep olduğu pek âşikârdır. mahv ü perişan olmasına sebep olduğu pek âşikârdır.

Birbiriyle kaynaşmayan cemiyetlerin, her zaman yıkılmaya mahkum olduğu görülegelmektedir.Birbiriyle kaynaşmayan cemiyetlerin, her zaman yıkılmaya mahkum olduğu görülegelmektedir. Bir bina, taşlar birbirinden ayrılmaya başladığı vakit nasıl göçerse,Bir bina, taşlar birbirinden ayrılmaya başladığı vakit nasıl göçerse, insanlar da böyle fırkalaştı mıydı, öyle göçerler. insanlar da böyle fırkalaştı mıydı, öyle göçerler.

Mesela, bugünün bütün medeniyet vasıtaları denilen uçak, vapur, otomobil ve sâiredeki hareketler,Mesela, bugünün bütün medeniyet vasıtaları denilen uçak, vapur, otomobil ve sâiredeki hareketler, hep onların teknik kaidelere riayetleri ve birbirleriyle sımsıkı irtibatlarının neticesi olduğu inkâr edilemez. hep onların teknik kaidelere riayetleri ve birbirleriyle sımsıkı irtibatlarının neticesi olduğu inkâr edilemez. Tayyareyi uçuran haddi zatında o pervaneler görünüyorsa da,Tayyareyi uçuran haddi zatında o pervaneler görünüyorsa da, o pervaneyi çeviren aletlerden, çarklardan birisi bozulsa, derhal irtibat kesilir; o pervaneyi çeviren aletlerden, çarklardan birisi bozulsa, derhal irtibat kesilir; "Tayyareyi ben kaldırıyorum!" diye kendine mağrur olup güvenen,"Tayyareyi ben kaldırıyorum!" diye kendine mağrur olup güvenen, övünen pervane, hiçbir işe yaramadan soluğu yerde alır. övünen pervane, hiçbir işe yaramadan soluğu yerde alır.

Böyle mi olur? İrtibat kesilince hiçbir işe yaramaz. Böyle mi olur? İrtibat kesilince hiçbir işe yaramaz.

Binâenaleyh, Efendimiz bağırmış, bağırmış, söylemiş, söylemiş ama;Binâenaleyh, Efendimiz bağırmış, bağırmış, söylemiş, söylemiş ama; bir kulağımızdan giriyor, bir kulağımızdan çıkıyor. bir kulağımızdan giriyor, bir kulağımızdan çıkıyor.

Mü'minler bir binâ gibidir. Hangimiz hangimizin dostuyuz? Mü'minler bir binâ gibidir. Hangimiz hangimizin dostuyuz?

...İnşirah hâsıl olur. İnsan sıkıntı bilmez, kalp genişliği olur. ...İnşirah hâsıl olur. İnsan sıkıntı bilmez, kalp genişliği olur.

5. Zikir kalbi ve yüzü nurlandırır. Allah diyen insanların yüzlerinde bir nur vardır. 5. Zikir kalbi ve yüzü nurlandırır. Allah diyen insanların yüzlerinde bir nur vardır.

Onun için hıristiyanlara bakınız, yüzlerinden bellidir hıristiyanlar! Niçin? Nurları yoktur.Onun için hıristiyanlara bakınız, yüzlerinden bellidir hıristiyanlar! Niçin? Nurları yoktur. Hele biraz ihtiyarladılar mı meymenetsiz bir hâle gelirler. Hep Allah'ın bu nurundan mahrum oluşlarındandır. Hele biraz ihtiyarladılar mı meymenetsiz bir hâle gelirler. Hep Allah'ın bu nurundan mahrum oluşlarındandır.

Müslümanlar ihtiyarladıkça nurlanırlar, nurları artar. Bu, Allah'ın zikrinin bir ihsanıdır. Müslümanlar ihtiyarladıkça nurlanırlar, nurları artar. Bu, Allah'ın zikrinin bir ihsanıdır.

6. Zikir kalbi ve bedeni kuvvetlendirir.6. Zikir kalbi ve bedeni kuvvetlendirir. Zikrullahla meşgul olan insanların hem kalbi kuvvetli olur, hem de bedeni kuvvetli olur. Zikrullahla meşgul olan insanların hem kalbi kuvvetli olur, hem de bedeni kuvvetli olur.

7. Zikir rızkı da celb eder. Allahu Tealâ'nın ismini anmak suretiyle rızkın bollanır, genişler.7. Zikir rızkı da celb eder. Allahu Tealâ'nın ismini anmak suretiyle rızkın bollanır, genişler. Cenâb-ı Hak esbâbını halk eder, kolaylıkla ve rahatça merzuk olursun. Cenâb-ı Hak esbâbını halk eder, kolaylıkla ve rahatça merzuk olursun.

8. Zikir, sahibine mehâbet, halâvet, güzellik ve parlaklık verir. 8. Zikir, sahibine mehâbet, halâvet, güzellik ve parlaklık verir.

9. Ruh-u İslâm olan zikri yapan zâkire, Allahu Celle ve Âlâ sevgisini ihsan eder. 9. Ruh-u İslâm olan zikri yapan zâkire, Allahu Celle ve Âlâ sevgisini ihsan eder.

Allahu Tealâ'yı sevelim ama, nasıl sevelim?Allahu Tealâ'yı sevelim ama, nasıl sevelim? Karşımızda güzel birisi olursa, ona âşık olmak suretiyle bir sevgi hâsıl olur.Karşımızda güzel birisi olursa, ona âşık olmak suretiyle bir sevgi hâsıl olur. Paralara olan sevgimiz, eşyaya olan sevgimiz, kadınlara olan sevgimiz,Paralara olan sevgimiz, eşyaya olan sevgimiz, kadınlara olan sevgimiz, bir varlığın karşımızda olmasıyla celp ediyor bizi, bir sevgi hâsıl oluyor. Fakat Allah'ı nasıl sevelim? bir varlığın karşımızda olmasıyla celp ediyor bizi, bir sevgi hâsıl oluyor. Fakat Allah'ı nasıl sevelim?

İşte Allahu Tealâ da, eserinden kendisine intikal etmek suretiyle sevilir.İşte Allahu Tealâ da, eserinden kendisine intikal etmek suretiyle sevilir. Kâinata bakıyorsunuz, şu kâinat nasıl bir levha?Kâinata bakıyorsunuz, şu kâinat nasıl bir levha? Ayından, güneşinden, bütün yıldızlarından tut da, bu yeryüzündeki bütün mahlûkatından,Ayından, güneşinden, bütün yıldızlarından tut da, bu yeryüzündeki bütün mahlûkatından, kendinden, kendinde olan varlıkları şöyle bir tefekkür edince;kendinden, kendinde olan varlıkları şöyle bir tefekkür edince; bunu yaratabilmenin büyüklüğünü, yaratabilen kuvvetin nasıl bir kuvvet olduğunu tasavvur edebilirsen;bunu yaratabilmenin büyüklüğünü, yaratabilen kuvvetin nasıl bir kuvvet olduğunu tasavvur edebilirsen; Allah dediğin vakit, o Allah lafzı senin içinde Allah'a karşı bir sevgiyi hâsıl eder. Allah dediğin vakit, o Allah lafzı senin içinde Allah'a karşı bir sevgiyi hâsıl eder.

Çünkü, sevdiğin insanları bir cihetten seviyorsun;Çünkü, sevdiğin insanları bir cihetten seviyorsun; güzelliğinden dolayı, servetinden dolayı, zenginliğinden dolayı, yahut kuvvet ü kudretinden,güzelliğinden dolayı, servetinden dolayı, zenginliğinden dolayı, yahut kuvvet ü kudretinden, şecaatinden dolayı seviyorsun. Fakat bunların hepsi Allah'ta mevcut. O güzelliği veren o Allah.şecaatinden dolayı seviyorsun. Fakat bunların hepsi Allah'ta mevcut. O güzelliği veren o Allah. O serveti veren o Allah. O şecaati veren o Allah, hepsini veren o Allah.O serveti veren o Allah. O şecaati veren o Allah, hepsini veren o Allah. Ne kadar güzel bir şey görüyorsun, o güzellikler hep Allah'tan gelmiş durumda. Ne kadar güzel bir şey görüyorsun, o güzellikler hep Allah'tan gelmiş durumda.

Bir gülü alıyorsun, kokluyorsun, "Oh, ne güzel!" diyorsun. Kim verdi o kokuyu ona?Bir gülü alıyorsun, kokluyorsun, "Oh, ne güzel!" diyorsun. Kim verdi o kokuyu ona? Allahu Celle ve Âlâ vermiştir. Allahu Celle ve Âlâ vermiştir.

Bakıyorsun bahçelerde rengârenk, çeşit çeşit çiçekler. Kim yaptı bunları?Bakıyorsun bahçelerde rengârenk, çeşit çeşit çiçekler. Kim yaptı bunları? Allahu Celle ve Âlâ. İçi başka, dışı başka, üstü başka. Allahu Celle ve Âlâ. İçi başka, dışı başka, üstü başka.

Yediğimiz yemekler, kavunlar, karpuzlar, tatlar hep kimin lütfu?Yediğimiz yemekler, kavunlar, karpuzlar, tatlar hep kimin lütfu? Hep o Allahu Celle ve Âlâ'nın esrârı, bize lütfetmiş elhamdülillah. Hep o Allahu Celle ve Âlâ'nın esrârı, bize lütfetmiş elhamdülillah.

Bunları insan düşününce, bu kudretin sahibine bayılmamak, onu sevmemek elden gelir mi?Bunları insan düşününce, bu kudretin sahibine bayılmamak, onu sevmemek elden gelir mi? Onun için Allah Allah dedikçe, Allahu Tealâ da o sevgiyi senin içine atar.Onun için Allah Allah dedikçe, Allahu Tealâ da o sevgiyi senin içine atar. Artık gayri ihtiyârî onu sevmek mecburiyetinde kalırsın. O muhabbet ki, saadet ve necattır. Artık gayri ihtiyârî onu sevmek mecburiyetinde kalırsın.

O muhabbet ki, saadet ve necattır.
Her şeyin bir sebebi vardır; muhabbet-i ilâhiyyenin sebebi de, zikrullahın dil ve kalpte devamıdır. Her şeyin bir sebebi vardır; muhabbet-i ilâhiyyenin sebebi de, zikrullahın dil ve kalpte devamıdır. Eğer Allah'ı sevmek istiyorsan, onun adını dilinden ve gönlünden çıkarma! Eğer Allah'ı sevmek istiyorsan, onun adını dilinden ve gönlünden çıkarma!

Her kim muhabbet-i ilâhiyyeye nâil olmak isterse, zikrullaha devam etsin.Her kim muhabbet-i ilâhiyyeye nâil olmak isterse, zikrullaha devam etsin. Zikrullah muhakkak ki, muhabbetullahın kapısı ve en büyük alâmetidir.Zikrullah muhakkak ki, muhabbetullahın kapısı ve en büyük alâmetidir. İnsanlar çok çeşitli işlerle meşgul olurlar, "Bu da hayır, bu da hayır." derler.İnsanlar çok çeşitli işlerle meşgul olurlar, "Bu da hayır, bu da hayır." derler. Hepsi de hayır tabii, ama Allah zikrinden daha iyi hiçbir şey yoktur. Hepsi de hayır tabii, ama Allah zikrinden daha iyi hiçbir şey yoktur.

Sen Allah zikrini bırak, taşlarla topraklarla meşgul ol, dur; "Bu da hayır!" de.Sen Allah zikrini bırak, taşlarla topraklarla meşgul ol, dur; "Bu da hayır!" de. Kendin yanıyorsun Kendin yanıyorsun Allah'tan ayrılmışın, onun gafleti sana yeter, artar. Allah'tan ayrılmışın, onun gafleti sana yeter, artar.

10. Zikir murâkabeyi, tefekkürü, düşünmeyi getirir; tâa ki kulu ihsan kapısından içeriye sokar.10. Zikir murâkabeyi, tefekkürü, düşünmeyi getirir; tâa ki kulu ihsan kapısından içeriye sokar. Mâlum, ihsân en yüksek makamdır. Sanki Allahu Celle ve Âlâ'yı görür gibi ibadet etmek, kolay bir şey değil. Mâlum, ihsân en yüksek makamdır. Sanki Allahu Celle ve Âlâ'yı görür gibi ibadet etmek, kolay bir şey değil. Zikrullahtan gafil kimselerin ihsan makamına yükselmelerine imkân da yok, yol da yok. Zikrullahtan gafil kimselerin ihsan makamına yükselmelerine imkân da yok, yol da yok.

11. Zikrullah tevbeyi îras eder.11. Zikrullah tevbeyi îras eder. Bu da Allahu Celle ve Âlâ'ya rücu' için kalbine tesir eder. Bu da Allahu Celle ve Âlâ'ya rücu' için kalbine tesir eder. Sığınacağı yeri, ilticagâhı ve kalbinin kıblesi Allah olur. Sığınacağı yeri, ilticagâhı ve kalbinin kıblesi Allah olur.

Yüzümüzü bu tarafa çeviriyoruz, kıblemizdir diyerek. Gönlümüzü çevirebiliyor muyuz arkadaş?Yüzümüzü bu tarafa çeviriyoruz, kıblemizdir diyerek. Gönlümüzü çevirebiliyor muyuz arkadaş? Gönlümüz her türlü mâsivâ ile dolu.Gönlümüz her türlü mâsivâ ile dolu. Bir namazı acaba üç mü kıldık, dört mü kıldık; okuduk mu, okumadık mı; Bir namazı acaba üç mü kıldık, dört mü kıldık; okuduk mu, okumadık mı; haberimiz bile olmadan, "Esselâmü aleyküm!" deyip namazdan çıkıyoruz. haberimiz bile olmadan, "Esselâmü aleyküm!" deyip namazdan çıkıyoruz.

Niçin? Kıblemiz yok; yüzümüz dönmüş, gönlümüz dönmemiş. Asıl hüner gönlü Allah'a çevirmektir.Niçin? Kıblemiz yok; yüzümüz dönmüş, gönlümüz dönmemiş. Asıl hüner gönlü Allah'a çevirmektir. Gönlü Allah'a çevirmek de, Allah demekle olur. Gönlü Allah'a çevirmek de, Allah demekle olur.

12. Zikir, zâkirde Allahu Azîmüşşân'a karşı heybet, azamet, iclâl ve tâzimi artırır.12. Zikir, zâkirde Allahu Azîmüşşân'a karşı heybet, azamet, iclâl ve tâzimi artırır. Zikrullahın kalbi ve bütün vücudu istilası sebebiyle, vücudun her tarafı zâkir olur.Zikrullahın kalbi ve bütün vücudu istilası sebebiyle, vücudun her tarafı zâkir olur. Zâkir olduktan sonra, artık ondan kötülük beklemek imkânı yoktur, günah beklemek imkânı yoktur.Zâkir olduktan sonra, artık ondan kötülük beklemek imkânı yoktur, günah beklemek imkânı yoktur. O artık cemiyete en faydalı bir insandır. O artık cemiyete en faydalı bir insandır.

13. Zâkir, zikri kadar Allahu Tealâ'ya kurbiyyet hâsıl eder.13. Zâkir, zikri kadar Allahu Tealâ'ya kurbiyyet hâsıl eder. Zikrin ne kadarsa, Allahu Tealâ'ya o kadar yakınsın. Zikrin ne kadarsa, Allahu Tealâ'ya o kadar yakınsın. Zikrin ne kadar azsa, Allahu Tealâ'dan o kadar uzaksın. Zikrin ne kadar azsa, Allahu Tealâ'dan o kadar uzaksın.

Bunların hep ayrı ayrı âyetlerle, hadislerle izahları var,Bunların hep ayrı ayrı âyetlerle, hadislerle izahları var, ben kısa hülâsa yapıverdim. ben kısa hülâsa yapıverdim.

14. Zikir, Allahu Tealâ'nın zikreden kulunu zikrine sebep olur.14. Zikir, Allahu Tealâ'nın zikreden kulunu zikrine sebep olur. Sen Allah diyorsun, Allahu Tealâ'nın da seni anmasına vesile oluyorsun. Sen Allah diyorsun, Allahu Tealâ'nın da seni anmasına vesile oluyorsun.

Fe'zkürûnî ezkürküm. An ki anayım! Beni hatırla ki, ben seni hatırlayayım, diyor. Fe'zkürûnî ezkürküm. An ki anayım! Beni hatırla ki, ben seni hatırlayayım, diyor.

Onun için sen Allah'ı ne kadar çok zikredebilirsen,Onun için sen Allah'ı ne kadar çok zikredebilirsen, Allahu Tealâ da seni o kadar çok anar; senin bütün ihtiyaçlarına kâfî ve vâfî gelir.Allahu Tealâ da seni o kadar çok anar; senin bütün ihtiyaçlarına kâfî ve vâfî gelir. Zikrullahta başka bir fayda olmasa dahi,Zikrullahta başka bir fayda olmasa dahi, Hak Sübhânehû ve Tealâ'nın kulunu zikretmesi nimeti ve şerefi, o kul için kâfî ve vâfîdir. Hak Sübhânehû ve Tealâ'nın kulunu zikretmesi nimeti ve şerefi, o kul için kâfî ve vâfîdir.

15. Zikir, kalbin hayatını mûcib olur. Kalp var ama, kalbin de bir hayatı var.15. Zikir, kalbin hayatını mûcib olur. Kalp var ama, kalbin de bir hayatı var. Bu vücudun hayatı gibi, kalbin de bir hayatı var.Bu vücudun hayatı gibi, kalbin de bir hayatı var. Zikir kalp için çok lâzımdır ve kalp zikre de muhtaçtır, balığın suya muhtaç olduğu gibi.Zikir kalp için çok lâzımdır ve kalp zikre de muhtaçtır, balığın suya muhtaç olduğu gibi. Balık suya nasıl muhtaç ise, insanın kalbi de Allah demeye muhtaçtır. Balık suya nasıl muhtaç ise, insanın kalbi de Allah demeye muhtaçtır. Balık sudan ayrıldığı vakit hâli ne olursa, insan da zikrullahtan kesilince hâli öyle olur. Balık sudan ayrıldığı vakit hâli ne olursa, insan da zikrullahtan kesilince hâli öyle olur.

16. Zikrullah kalbe cilâ verir, paslarını giderir. Kalbin pası, gaflet ve hevâsına uymaktır.16. Zikrullah kalbe cilâ verir, paslarını giderir. Kalbin pası, gaflet ve hevâsına uymaktır. İnsan, canı ne isterse öyle yapıyor; o kalbe pas getirir. Cilası da, tevbe, istiğfar ve zikrullahtır. İnsan, canı ne isterse öyle yapıyor; o kalbe pas getirir. Cilası da, tevbe, istiğfar ve zikrullahtır.

17. Zikrullah hata ve günahları giderir. Çünkü: buyrulmuştur.17. Zikrullah hata ve günahları giderir. Çünkü:

buyrulmuştur.
Yani sevaplar hataları gideriyor ve hasenâta çeviriyor. Allah demekten daha sevaplı bir şey yoktur. Yani sevaplar hataları gideriyor ve hasenâta çeviriyor. Allah demekten daha sevaplı bir şey yoktur.

18. Zikir, kul ile Hâlik arasındaki vahşeti, korkuyu giderir.18. Zikir, kul ile Hâlik arasındaki vahşeti, korkuyu giderir. Hak Sübhânehû ve Tealâ hazretleriyle ünsiyet peydâ eder. Hak Sübhânehû ve Tealâ hazretleriyle ünsiyet peydâ eder.

İnsan dostuyla muhabbet etmeye başladı mı, endişesi gider.İnsan dostuyla muhabbet etmeye başladı mı, endişesi gider. O dosttan önce korkuyor idi; fakat muhabbet ede ede, O dosttan önce korkuyor idi; fakat muhabbet ede ede, bakıyorsun ki dostla arada ünsiyet peydâ oluyor; korku kalkıyor, artık birbirleriyle sevgi hâsıl oluyor. bakıyorsun ki dostla arada ünsiyet peydâ oluyor; korku kalkıyor, artık birbirleriyle sevgi hâsıl oluyor.

Binâenaleyh, Allah dedikçe; Allah Gaffâr, Allah Settâr, Allah Vehhâb, Allah Rahîm,Binâenaleyh, Allah dedikçe; Allah Gaffâr, Allah Settâr, Allah Vehhâb, Allah Rahîm, Allah Rahmân demiş oluyor. Evet, azabı var; var ama kendisine sığınanlara değil. Allah Rahmân demiş oluyor. Evet, azabı var; var ama kendisine sığınanlara değil. Allah'ı tanımayanlara Allah'ın azabı. Allah'ı tanıyanlara Allah Rahîm, Şefîk, Vehhâb, Gaffâr, Settâr... Allah'ı tanımayanlara Allah'ın azabı. Allah'ı tanıyanlara Allah Rahîm, Şefîk, Vehhâb, Gaffâr, Settâr...

Onun için Allah dedikçe, bu vahşet ortadan kalkıyor, Allah'a karşı ünsiyet peydâ oluyor. Onun için Allah dedikçe, bu vahşet ortadan kalkıyor, Allah'a karşı ünsiyet peydâ oluyor.

19. Kul, Allahu Celle ve Âlâ'yı genişlik ve rahatlık zamanlarında zikrederken,19. Kul, Allahu Celle ve Âlâ'yı genişlik ve rahatlık zamanlarında zikrederken, sonra ona bir darlık veya sıkıntı geldiğinde, Hakk'a yalvarmaya başladığı zaman,sonra ona bir darlık veya sıkıntı geldiğinde, Hakk'a yalvarmaya başladığı zaman, melekler de ona yardımcı olurlar. Dünyada bir kararda Allah'tır.melekler de ona yardımcı olurlar.

Dünyada bir kararda Allah'tır.
Herkes için çeşitli devreler geçer. Herkes için çeşitli devreler geçer. Bazen fakirlik, bazen zaruret, hastalık, iptilâ, çeşitli haller gelir. Bazen fakirlik, bazen zaruret, hastalık, iptilâ, çeşitli haller gelir. Fakat sen rahat vaktinde Allah diyorsan, sonra o sıkıntıya düştüğün vakitte dua edince;Fakat sen rahat vaktinde Allah diyorsan, sonra o sıkıntıya düştüğün vakitte dua edince; "Yâ Rabbi, bu seni çok zikreden bir kulundu. "Yâ Rabbi, bu seni çok zikreden bir kulundu. Şimdi artık hasta oldu, iptilâlara düştü, fakir oldu; edemiyor.Şimdi artık hasta oldu, iptilâlara düştü, fakir oldu; edemiyor. Bunun duasını sen kabul et!" diye melekler senin için yardımcın olur. Bunun duasını sen kabul et!" diye melekler senin için yardımcın olur.

20. Zikir, kulu azab-ı ilâhîden kurtaran yegâne ibadettir.20. Zikir, kulu azab-ı ilâhîden kurtaran yegâne ibadettir. Cehennem azabı var ya, o cehennemden insanı kurtaran, Allah zikrine devamdır. Bu hakikat hadislerle sabittir. Cehennem azabı var ya, o cehennemden insanı kurtaran, Allah zikrine devamdır. Bu hakikat hadislerle sabittir.

21. Zikir, dilin gıybet, nemîme, yalan, fuhuş, boş ve faydasız sözlerden korunmasına sebep olur.21. Zikir, dilin gıybet, nemîme, yalan, fuhuş, boş ve faydasız sözlerden korunmasına sebep olur. Çünkü Allah diyorsun, meşgulsün, boş laf söylemeye vakit bulamıyorsun. Çünkü Allah diyorsun, meşgulsün, boş laf söylemeye vakit bulamıyorsun. Allah demezsen tabii, dedikoduya başlayacaksın.Allah demezsen tabii, dedikoduya başlayacaksın. Gıybet de girecek, fuhuş da girecek, zem de girecek, her şey olacak. Bir sürü günahla çekilip gideceksin. Gıybet de girecek, fuhuş da girecek, zem de girecek, her şey olacak. Bir sürü günahla çekilip gideceksin. Onun için, sen dilini Allahu Tealâ'nın zikrinden kat'iyyen ayırma! Onun için, sen dilini Allahu Tealâ'nın zikrinden kat'iyyen ayırma!

22. Zikir, sekîne, itminan, vakar ve rahmet-i ilâhiyenin kendisini gaşyetmesine vesilesidir.22. Zikir, sekîne, itminan, vakar ve rahmet-i ilâhiyenin kendisini gaşyetmesine vesilesidir. Meleklerin kendilerini ziyaret ve tavaf etmelerine de sebep olur. Meleklerin kendilerini ziyaret ve tavaf etmelerine de sebep olur.

23. Zikirden mahrum olan insanlar, elbette bu gibi günahlara düşerler.23. Zikirden mahrum olan insanlar, elbette bu gibi günahlara düşerler. Bunlardan selâmet ancak zikrullah ile kabildir.Bunlardan selâmet ancak zikrullah ile kabildir. Her kim lisanını ve gönlünü zikrullaha alıştırırsa, kendisini her türlü felâketlerden korumuş olur. Her kim lisanını ve gönlünü zikrullaha alıştırırsa, kendisini her türlü felâketlerden korumuş olur.

24. Zikir meclisleri, meleklerin de bulunduğu meclislerdir.24. Zikir meclisleri, meleklerin de bulunduğu meclislerdir. Gaflet, boş ve faydasız sözlere sahne olan meclisler de, şeytanların bulunduğu meclislerdir.Gaflet, boş ve faydasız sözlere sahne olan meclisler de, şeytanların bulunduğu meclislerdir. Sen hangisini seçersen, dünyada da, âhirette de sen de onlarla olursun. Sen hangisini seçersen, dünyada da, âhirette de sen de onlarla olursun.

25. Zâkir, zikri ile saîd olur ve onlarla oturanlar da saîd olurlar.25. Zâkir, zikri ile saîd olur ve onlarla oturanlar da saîd olurlar. Gafil ve lağv ile meşgul kimseler de, meclisleri de, o meclislerde oturanlar da şakî olurlar. Gafil ve lağv ile meşgul kimseler de, meclisleri de, o meclislerde oturanlar da şakî olurlar.

26. Zâkirler kıyamet gününde hasret ve nedâmetten emin olurlar.26. Zâkirler kıyamet gününde hasret ve nedâmetten emin olurlar. Zîrâ hangi meclis ki orada zikrullah yoktur;Zîrâ hangi meclis ki orada zikrullah yoktur; o mecliste bulunanlar kıyamet gününde noksanlığın, zarar ve hüsranın üzerindedirler. o mecliste bulunanlar kıyamet gününde noksanlığın, zarar ve hüsranın üzerindedirler.

Onun için, aman kardeşim, zikrullah olmayan günah yerlerine sakın gitme!Onun için, aman kardeşim, zikrullah olmayan günah yerlerine sakın gitme! Ve oralarda kat'iyyen oturma! Ve bunu çocuklarına da öğret! Ve oralarda kat'iyyen oturma! Ve bunu çocuklarına da öğret!

27. Zâkir, zikr ederken ağlarsa; bâhusus tenha ve hâlî bir yerde ağlarsa,27. Zâkir, zikr ederken ağlarsa; bâhusus tenha ve hâlî bir yerde ağlarsa, kıyamet gününde arşın gölgesinde olur. kıyamet gününde arşın gölgesinde olur.

28. Zikr ile iştigal edene istemeden, isteyenlere verilenden daha âlâsı ve efdalı verilir. 28. Zikr ile iştigal edene istemeden, isteyenlere verilenden daha âlâsı ve efdalı verilir.

29. Zikir ibadetlerin en kolayıdır ve en büyüğü ve efdalidir.29. Zikir ibadetlerin en kolayıdır ve en büyüğü ve efdalidir. Dilin ve gönlün hareketi kadar, vücudun ve âzâların da hareketi olsa,Dilin ve gönlün hareketi kadar, vücudun ve âzâların da hareketi olsa, elbette insan çok yorulur ve dayanamaz. Teravih namazı kılıyoruz 20 rekât. Ya 100 rekât olaydı... elbette insan çok yorulur ve dayanamaz.

Teravih namazı kılıyoruz 20 rekât. Ya 100 rekât olaydı...
Yüz defa Allah demek kolay, ama yüz rekât namaz kılmak kolay değil. Yüz defa Allah demek kolay, ama yüz rekât namaz kılmak kolay değil.

Oruç da meselâ, gündüzün olduğu gibi geceleri de olaydı, yine çok zor olurdu. Oruç da meselâ, gündüzün olduğu gibi geceleri de olaydı, yine çok zor olurdu.

30. Zâkir kullara verilen atâ ve ihsanları, başka amellerle elde etmek mümkün değildir. 30. Zâkir kullara verilen atâ ve ihsanları, başka amellerle elde etmek mümkün değildir.

Mesela, her kim günde yüz kere Lâ ilâhe illallàhü vahdehû lâ şerîke leh,Mesela, her kim günde yüz kere Lâ ilâhe illallàhü vahdehû lâ şerîke leh, lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr derse, on köle âzâd etmiş gibi sevap kazanır. lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr derse, on köle âzâd etmiş gibi sevap kazanır. Kendisine yüz hasene yazılır ve yüz de seyyiesi mahvolur. Kendisine yüz hasene yazılır ve yüz de seyyiesi mahvolur. O gün akşama kadar da şeytanın şerrinden muhafaza olunur; şeytan o adama musallat olamaz.O gün akşama kadar da şeytanın şerrinden muhafaza olunur; şeytan o adama musallat olamaz. Ondan daha efdal bir amelle bir kimse gelmez;Ondan daha efdal bir amelle bir kimse gelmez; ancak yüzden fazla bu tesbih ve tevhidleri yapanlar müstesnâ. ancak yüzden fazla bu tesbih ve tevhidleri yapanlar müstesnâ.

Ve yine her kim her gün yüz kere Sübhânallâhi ve bihamdihî derse,Ve yine her kim her gün yüz kere Sübhânallâhi ve bihamdihî derse, Bu bir nimettir ki kıymeti biçilmez; bir lütuf ve ihsân-ı ilâhîdir.Bu bir nimettir ki kıymeti biçilmez; bir lütuf ve ihsân-ı ilâhîdir. Aman kardeşim, dilini ve gönlünü Allah'tan ayırma! Bu dünya kimseye kalmamış.Aman kardeşim, dilini ve gönlünü Allah'tan ayırma! Bu dünya kimseye kalmamış. Kanaat, sabır, istikâmet ve zikrullah ile iştigal eyle! Bunlar bahâ biçilmez nimetlerdir. Kanaat, sabır, istikâmet ve zikrullah ile iştigal eyle! Bunlar bahâ biçilmez nimetlerdir.

Onun için bu zikrullahtan ayrılma, her kim ne derse desin!Onun için bu zikrullahtan ayrılma, her kim ne derse desin! Sen sakın Allahu Celle ve Âlâ'yı unutanlardan olma ki, yarın kıyamet gününde sen de unutulanlardan olmayasın! Sen sakın Allahu Celle ve Âlâ'yı unutanlardan olma ki, yarın kıyamet gününde sen de unutulanlardan olmayasın!

Hattâ şu da var ki, Allahu Tealâ'yı unutup, zevk ü safâlarına, hevâ ve heveslerine düşenler,Hattâ şu da var ki, Allahu Tealâ'yı unutup, zevk ü safâlarına, hevâ ve heveslerine düşenler, hiç şüphe olmasın, kendi nefislerini ve sıhhatlerini bile koruyamazlar. hiç şüphe olmasın, kendi nefislerini ve sıhhatlerini bile koruyamazlar. Hatta dünya işlerinde bile muvaffakıyet kazanamadıkları görülegelmektedir. Hatta dünya işlerinde bile muvaffakıyet kazanamadıkları görülegelmektedir.

İşte zamanımızın münevverleri diye geçinen zavallılar.İşte zamanımızın münevverleri diye geçinen zavallılar. Kendi işlerinde de, memleket işlerinde de, ellerinde bu kadar imkânlar olduğu halde, Kendi işlerinde de, memleket işlerinde de, ellerinde bu kadar imkânlar olduğu halde, halimize dost ağlar, düşmanlar da güler. Nüfusumuzun 35 milyon olması ne mâna ifade eder. halimize dost ağlar, düşmanlar da güler. Nüfusumuzun 35 milyon olması ne mâna ifade eder.

Hünerimiz, müslümanları birbirinden ayırmak, hatta birbirlerine düşürmek;Hünerimiz, müslümanları birbirinden ayırmak, hatta birbirlerine düşürmek; sonra da onların sırtından geçinmek mi? Bu ne müslümanlığa, ne de insanlığa yakışır. sonra da onların sırtından geçinmek mi? Bu ne müslümanlığa, ne de insanlığa yakışır. Bir taraftan müslümanız diye iftihar ederken, Bir taraftan müslümanız diye iftihar ederken, diğer taraftan da müslümanlığa aykırı bütün işleri yapmaktan çekinmeyiz. diğer taraftan da müslümanlığa aykırı bütün işleri yapmaktan çekinmeyiz.

Ey müslüman kardeş, uyan! Uyan da hürriyetine sahip olmak için elinden geleni yap!Ey müslüman kardeş, uyan! Uyan da hürriyetine sahip olmak için elinden geleni yap! Yoksa sonra, başına vura vura ekmeğini elinden alacaklar.Yoksa sonra, başına vura vura ekmeğini elinden alacaklar. Korkma, şu Rusya'daki 40 milyon Türk'ü düşün! Çok hor ve hakir olacaksın, buna da şüphe etme!Korkma, şu Rusya'daki 40 milyon Türk'ü düşün! Çok hor ve hakir olacaksın, buna da şüphe etme! Çünkü, "Çalışmayanın hakkı kötektir." demişler. Çünkü, "Çalışmayanın hakkı kötektir." demişler.

Senin dinine yapılan bu hakaretlere göz yumduğunun cezasını muhakkak çekeceksin!Senin dinine yapılan bu hakaretlere göz yumduğunun cezasını muhakkak çekeceksin! Üç kuruşun elinden gidince kıyameti koparıyorsun da,Üç kuruşun elinden gidince kıyameti koparıyorsun da, dinin elinden gidince, niçin dilsizler gibi susuyorsun? dinin elinden gidince, niçin dilsizler gibi susuyorsun? Aklını başına topla da, geçen günleri insafla bir gözden geçir! Aklını başına topla da, geçen günleri insafla bir gözden geçir!

31. Muhakkak zikrullah, insanı her halde Allah'a doğru seyrettirir.31. Muhakkak zikrullah, insanı her halde Allah'a doğru seyrettirir. İster sokakta ister yatakta, her zaman her yerde, dilinde Allah, gönlünde Allah; İster sokakta ister yatakta, her zaman her yerde, dilinde Allah, gönlünde Allah; hareketleri hep rızaullah olanların dünyadaki yeri cennet olduğu gibi,hareketleri hep rızaullah olanların dünyadaki yeri cennet olduğu gibi, âhiretteki yeri de cennetin tâ kendisidir. âhiretteki yeri de cennetin tâ kendisidir.

Hikaye olunur ki: Bir âbid, bir adama misafir olmuş.Hikaye olunur ki: Bir âbid, bir adama misafir olmuş. Âbid gecesini ibadetle geçirmiş, ev sahibi de uyumuş. Sabahleyin âbid demiş ki: Âbid gecesini ibadetle geçirmiş, ev sahibi de uyumuş. Sabahleyin âbid demiş ki:

"Kafile gitti, sen hâlâ uykuda yatıyorsun!" Ev sahibi cevâben demiş ki: "Kafile gitti, sen hâlâ uykuda yatıyorsun!"

Ev sahibi cevâben demiş ki:

"Kul sabaha kadar sefer ede de, sonra yine kafile ile beraber ola; bu bir şey değildir."Kul sabaha kadar sefer ede de, sonra yine kafile ile beraber ola; bu bir şey değildir. Hüner odur ki, sabaha kadar yata ve sabahleyin de kafileyi yolda bırakıp geçe." Hüner odur ki, sabaha kadar yata ve sabahleyin de kafileyi yolda bırakıp geçe."

Buna es-seyru fillâh ves-seyru ilallâh derler ki,Buna es-seyru fillâh ves-seyru ilallâh derler ki, bu gönüllerin Allahu Celle ve Âlâ'ya tam bağlanışının alâmetidir, vesselâm. bu gönüllerin Allahu Celle ve Âlâ'ya tam bağlanışının alâmetidir, vesselâm.

Cenâb-ı Hak, cümlemizi ve cümle Ümmet-i Muhammed'i uyanık kullarından eylesin, âmîn. Cenâb-ı Hak, cümlemizi ve cümle Ümmet-i Muhammed'i uyanık kullarından eylesin, âmîn.

Lâkin bu o demek değildir ki, tembel tembel yatıp uyuya, sonra da kafileyi geçe.Lâkin bu o demek değildir ki, tembel tembel yatıp uyuya, sonra da kafileyi geçe. İşte bu mümkün olmayan bir şeydir. Esasen bu yatışların, ya bir rahatsızlık İşte bu mümkün olmayan bir şeydir. Esasen bu yatışların, ya bir rahatsızlık veya bir mâzeret sebebiyle olduğunu unutmamalı ve böyle yapan mübareklerden de şüphe etmemelidir. veya bir mâzeret sebebiyle olduğunu unutmamalı ve böyle yapan mübareklerden de şüphe etmemelidir.

Bu mübareklerin her nefesleri zikrullah demektir, ibadetle geçer.Bu mübareklerin her nefesleri zikrullah demektir, ibadetle geçer. Onun için herkesi de her yerde, her işte geçerler vesselâm. Onun için herkesi de her yerde, her işte geçerler vesselâm.

Allah bunların zümresine bizleri de ilhak buyursun... Lillâhil-fâtihah! Allah bunların zümresine bizleri de ilhak buyursun...

Lillâhil-fâtihah!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2