Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

İmanınızı Her An Tazeleyin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Recep 1421 / 22.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cenâb-ı Hak İnsanları Rahmetiyle Cennete Sokuyor, İmanlarınızı Yenileyin, Biz Peygamber Efendimizin Yolundan Gitmeye Çalışıyoruz, Ey | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İmanınızı Her An Tazeleyin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Recep 1421 / 22.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cenâb-ı Hak İnsanları Rahmetiyle Cennete Sokuyor, İmanlarınızı Yenileyin, Biz Peygamber Efendimizin Yolundan Gitmeye Çalışıyoruz, Ey | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Lâ yuğâdiru sağîraten ve lâ kebîraten illâ ahsâhâ.Lâ yuğâdiru sağîraten ve lâ kebîraten illâ ahsâhâ. "Küçük büyük dememiş, hepsini zaptetmiş, hepsini kaydetmiş." "Küçük büyük dememiş, hepsini zaptetmiş, hepsini kaydetmiş."

Şaşıracak insan, o kadar ince hesabı var ama o kadar ince hesaba rağmenŞaşıracak insan, o kadar ince hesabı var ama o kadar ince hesaba rağmen eğer Cenâb-ı Hak tam hesabın karşılığını verecek olsa, kimse cennete giremez.eğer Cenâb-ı Hak tam hesabın karşılığını verecek olsa, kimse cennete giremez. [Peygamber Efendimiz;] "Kimse giremez!" [deyince sahâbe-i kirâm sordu;] [Peygamber Efendimiz;] "Kimse giremez!" [deyince sahâbe-i kirâm sordu;]

"Sen de mi yâ Resûlallah?" "Ben de." "Sen de mi yâ Resûlallah?"

"Ben de."

Ancak Cenâb-ı Hak insanları rahmetiyle [cennete] sokuyor.Ancak Cenâb-ı Hak insanları rahmetiyle [cennete] sokuyor. Küçücük bir şey yapıyoruz, çok büyük mükâfat veriyor. Mesela, haccediyoruz. Küçücük bir şey yapıyoruz, çok büyük mükâfat veriyor. Mesela, haccediyoruz. Bir haccediyoruz, doğru düzgün bir hac edilirse; Bir haccediyoruz, doğru düzgün bir hac edilirse;

"Makbul, mebrur bir haccın] cenneten başka bir mükafatı yok." Allahu Ekber! "Makbul, mebrur bir haccın] cenneten başka bir mükafatı yok." Allahu Ekber!

Men benâ lillâhi mesciden benallahu lehû beyten fi'l-cenneti.Men benâ lillâhi mesciden benallahu lehû beyten fi'l-cenneti. "Kim Allah rızası için bir mescid bina ederse Allah da onun için cennette bir köşk bina eder." "Kim Allah rızası için bir mescid bina ederse Allah da onun için cennette bir köşk bina eder."

[İnsan] yiyiyor, içiyor; insanın midesi ne kadar? [İnsan] yiyiyor, içiyor; insanın midesi ne kadar?

Şu kadar bir şey, doluyor. Dolduktan sonra, doyduktan sonra; "Ne alayım?" "Araba." Şu kadar bir şey, doluyor. Dolduktan sonra, doyduktan sonra;

"Ne alayım?"

"Araba."

"Al iyisini." Arabayı da alıyor. "Başka?" "Ev." "Ev de al." Tamam. Ne istiyorsun? "Al iyisini." Arabayı da alıyor.

"Başka?"

"Ev."

"Ev de al." Tamam.

Ne istiyorsun?

Çoluk, çoluk, her şey var. Ne yapacak? O zaman cami yapıyor, [hayır] yapıyor.Çoluk, çoluk, her şey var. Ne yapacak?

O zaman cami yapıyor, [hayır] yapıyor.
Zaten Allah'ın verdiğiyle yapıyor. Yani ne yapıyor? Herşey yine Cenâb-ı Hakk'ın lütfundan. Zaten Allah'ın verdiğiyle yapıyor.

Yani ne yapıyor?

Herşey yine Cenâb-ı Hakk'ın lütfundan.

[Dünyada mescid yapana] Cenâb-ı Hak cennet'te bir köşk yapıyor. [Dünyada mescid yapana] Cenâb-ı Hak cennet'te bir köşk yapıyor.

Aynün bâtet tahrusü fî-sebîlillâhi. "Allah yolunda hudutta gözcülük yapan göz cehenneme girmiyor." Aynün bâtet tahrusü fî-sebîlillâhi. "Allah yolunda hudutta gözcülük yapan göz cehenneme girmiyor."

Sübhanallah! Ya, bir gece bir nöbet tutuyor, bir gözcülük yapıyor; cennetlik! Sübhanallah! Ya, bir gece bir nöbet tutuyor, bir gözcülük yapıyor; cennetlik!

Aynün beket min haşyetillâhi.Aynün beket min haşyetillâhi. Geceleyin tesbih çekerken, ne olacak benim bu halim, bu günahlarım yâ Rabbi! diyeGeceleyin tesbih çekerken, ne olacak benim bu halim, bu günahlarım yâ Rabbi! diye hüngür hüngür ağlıyor; cennete giriyor! "Gözünden öyle yaş çıkan cehenneme girmiyor." hüngür hüngür ağlıyor; cennete giriyor! "Gözünden öyle yaş çıkan cehenneme girmiyor." Allahu ekber! Ne kadar lütfu çok! Sonra? Allahu ekber! Ne kadar lütfu çok!

Sonra?

Men kâle lâ ilâhe illallah muhlisen dehale'l-cennete. Men kâle lâ ilâhe illallah muhlisen dehale'l-cennete.

Bazı rivayetlerde muhlisen sözü bile yok, açıklamada var.Bazı rivayetlerde muhlisen sözü bile yok, açıklamada var. "Lâ ilahe illallah diyen cennete girecek." Sübhânellah! "Lâ ilahe illallah diyen cennete girecek." Sübhânellah!

Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah. "Cennetin duhûliye ücreti [Lâ ilahe illallah]." Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah. "Cennetin duhûliye ücreti [Lâ ilahe illallah]."

Duhûliye ne demek? İçeri giriş için verilen bilet parası. Semenü'l-cenneti.Duhûliye ne demek?

İçeri giriş için verilen bilet parası. Semenü'l-cenneti.
"Cennetin giriş ücreti Lâ ilâhe illallah." Lâ ilâhe illalah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah!"Cennetin giriş ücreti Lâ ilâhe illallah." Lâ ilâhe illalah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah! Buyrun: Lâ ilâhe illallah... Bu kadar kolay. Allahu ekber! Yani lütfu ne kadar çok. Buyrun: Lâ ilâhe illallah... Bu kadar kolay. Allahu ekber! Yani lütfu ne kadar çok.

Allahu Teâlâ hazretleri o kadar çok rahmet edecek ki, o kadar çok rahmet edecek kiAllahu Teâlâ hazretleri o kadar çok rahmet edecek ki, o kadar çok rahmet edecek ki şeytan bile; "Dur ya ne oluyor, dur bakalım, ben de mi affolacağım!" filan diye o bile heveslenecekmiş. şeytan bile; "Dur ya ne oluyor, dur bakalım, ben de mi affolacağım!" filan diye o bile heveslenecekmiş.

Evet, azabı da şiddetli, rahmeti de böyle geniş.Evet, azabı da şiddetli, rahmeti de böyle geniş. Rahmeti de geniş; ayağımızı uygun adım atalım, bastığımız yere, söylediğimiz söze,Rahmeti de geniş; ayağımızı uygun adım atalım, bastığımız yere, söylediğimiz söze, yediğimiz lokmaya dikkat edelim. Davranışlarımızı düzenleyelim, cennete girelim. yediğimiz lokmaya dikkat edelim. Davranışlarımızı düzenleyelim, cennete girelim.

Vallâhü yed'û ilâ dâri's-selâmi. "Ey ahâli! Allah hepinizi cennete davet ediyor!"Vallâhü yed'û ilâ dâri's-selâmi. "Ey ahâli! Allah hepinizi cennete davet ediyor!" İşte Kur'ân-ı Kerîm'in âyeti, okudum; İşte Kur'ân-ı Kerîm'in âyeti, okudum;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Vallâhü yed'û ilâ dâri's-selâmi.Bismillâhirrahmânirrahîm. Vallâhü yed'û ilâ dâri's-selâmi. Arapça bilen herkes tercüme etsin, doğru söylüyorsun hocam der. Arapça bilen herkes tercüme etsin, doğru söylüyorsun hocam der.

Vallâhü yed'û. "Allah davet ediyor." İlâ dâri's-selâmi.Vallâhü yed'û. "Allah davet ediyor." İlâ dâri's-selâmi. "Selamet yurdu olan cennet'e davet ediyor." "Selamet yurdu olan cennet'e davet ediyor." Allahu ekber! Hepiniz davetlisiniz, buyrun cennete mübarekler. Haydi girsenize!.. Allahu ekber! Hepiniz davetlisiniz, buyrun cennete mübarekler. Haydi girsenize!..

Kim cenneti isterse Allah onu cennete sokacak!Kim cenneti isterse Allah onu cennete sokacak! E isteyen de biraz hareketlerine dikkat etsin, o kadar. E isteyen de biraz hareketlerine dikkat etsin, o kadar.

İllâ men ebâ. "Girmeyeceğim diye ayak diretenler girmeyecek tabii." İllâ men ebâ. "Girmeyeceğim diye ayak diretenler girmeyecek tabii."

"Girmek istemiyorum, girmeyeceğim." "Girmek istemiyorum, girmeyeceğim."

Cehenneme kadar yolun var. Haydi, yallah! İlâ cehenneme zümerâ. Git! Cehenneme kadar yolun var. Haydi, yallah! İlâ cehenneme zümerâ. Git!

İstemiyor, ne yapalım, ayak diretiyor; ne hoca sözü dinler, ne Kur'an dinler,İstemiyor, ne yapalım, ayak diretiyor; ne hoca sözü dinler, ne Kur'an dinler, ne hadis dinler, dayatıyor da dayatıyor. ne hadis dinler, dayatıyor da dayatıyor. Kaşınıyorsun sen galiba, kaşınmak mı, haydi, cehenneme kadar [yolun var]. Kaşınıyorsun sen galiba, kaşınmak mı, haydi, cehenneme kadar [yolun var].

Allahu Teâla hazretleri cümlemizi o rahmetine erenlerden, cennetine girenlerden,Allahu Teâla hazretleri cümlemizi o rahmetine erenlerden, cennetine girenlerden, cemâlini görenlerden eylesin. Sevdiklerimizle, dua ettiklerimizle [beraber...] cemâlini görenlerden eylesin. Sevdiklerimizle, dua ettiklerimizle [beraber...] Kendimiz girdik mi başkasını da çekmeye çalışıyoruz.Kendimiz girdik mi başkasını da çekmeye çalışıyoruz. Ne yapalım; huyumuz öyle. Hem kendimiz gireceğiz, hem çoluk çocuğumuz,Ne yapalım; huyumuz öyle. Hem kendimiz gireceğiz, hem çoluk çocuğumuz, hem ana babamız, hem arkadaşlarımız girecek... O da güzel, işte o da merhametin bir parçası.hem ana babamız, hem arkadaşlarımız girecek... O da güzel, işte o da merhametin bir parçası. O da merhametten, acıyoruz. Acıyoruz, herkesin iyiliğini istiyoruz. Herkesin cennete girmesini istiyoruz. O da merhametten, acıyoruz. Acıyoruz, herkesin iyiliğini istiyoruz. Herkesin cennete girmesini istiyoruz.

"E hocam ya, izdiham olmaz mı?" "Olmaz, korkma. Cennette izdiham bahis konusu değil." "E hocam ya, izdiham olmaz mı?"

"Olmaz, korkma. Cennette izdiham bahis konusu değil."

Cennete en son girecek cennetlik insan, e nasıl en son girecek? Cennete en son girecek cennetlik insan, e nasıl en son girecek?

Cehenneme atılacak, cezasını çekecek, cezasını çektikten sonra en sonuncu [olarak] cennete girecek.Cehenneme atılacak, cezasını çekecek, cezasını çektikten sonra en sonuncu [olarak] cennete girecek. Allahu Teâlâ hazretleri o en sonuncuya, en sonuncu [olarak cennete] girene bu yeryüzü,Allahu Teâlâ hazretleri o en sonuncuya, en sonuncu [olarak cennete] girene bu yeryüzü, bu dünya ve bu gökler, seb'a semâvâtin tıbâkâ. Yedi kat sema kadar yerler verecek. bu dünya ve bu gökler, seb'a semâvâtin tıbâkâ. Yedi kat sema kadar yerler verecek. Birincileri artık anla, kıyas et, birincilere neler verdiğini var kıyas et.Birincileri artık anla, kıyas et, birincilere neler verdiğini var kıyas et. Allah en sonuncuya bu dünya ve bu gökler yerler kadar yer verecek.Allah en sonuncuya bu dünya ve bu gökler yerler kadar yer verecek. Ve o en sonuncu sanacak ki Allah bana en çoğunu verdi, Ve o en sonuncu sanacak ki Allah bana en çoğunu verdi, bana verdiği kadar kimseye vermemiştir sanacak, o öyle bilecek... bana verdiği kadar kimseye vermemiştir sanacak, o öyle bilecek...

Bütün insanların hepsi cennete girse cennette yer var.Bütün insanların hepsi cennete girse cennette yer var. Bütün insanlar da cehenneme tıkılsa cehennemde de yer var. Bütün insanlar da cehenneme tıkılsa cehennemde de yer var. Ve cehenneme insanlar atıldıkça Allahu Teâlâ hazretleri [cehenneme] soracakmış; Ve cehenneme insanlar atıldıkça Allahu Teâlâ hazretleri [cehenneme] soracakmış;

Helimtele'ti. "Ya cehennem doldun mu?" Ve tekûlü hel min mezîd.Helimtele'ti. "Ya cehennem doldun mu?" Ve tekûlü hel min mezîd. "Var mı daha yâ Rabbi! gönder." Ve tekûlü hel min mezîd. "Daha fazlası varsa daha da gönder." diyecek. "Var mı daha yâ Rabbi! gönder." Ve tekûlü hel min mezîd. "Daha fazlası varsa daha da gönder." diyecek.

Herkesin hem cennette hem cehennemde yeri hazır durumda.Herkesin hem cennette hem cehennemde yeri hazır durumda. Cenneti isteyen cennete çalışır, Cenâb-ı Hakk'a yalvarır.Cenneti isteyen cennete çalışır, Cenâb-ı Hakk'a yalvarır. Cenâb-ı Hakk'ın lütfuyla cennete girer.Cenâb-ı Hakk'ın lütfuyla cennete girer. Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor, âyetler böyle bildiriyor. Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor, âyetler böyle bildiriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri tevfikini refik etsin, basiretimizi güşâde eylesin,Allahu Teâlâ hazretleri tevfikini refik etsin, basiretimizi güşâde eylesin, gözümüzden perdeleri kaldırsın, kalbimizin pasını izale etsin, kalbimizi nurlandırsın.gözümüzden perdeleri kaldırsın, kalbimizin pasını izale etsin, kalbimizi nurlandırsın. Kalbimizi gönlümüzü çalıştırsın, aydınlatsın, mânevî, uhrevî ve ilahî gerçekleri görmeyi nasip etsin.Kalbimizi gönlümüzü çalıştırsın, aydınlatsın, mânevî, uhrevî ve ilahî gerçekleri görmeyi nasip etsin. Ona göre çalışmayı nasip etsin.Ona göre çalışmayı nasip etsin. Ömrümüzü rızası yolunda geçirip İslâm'a faydalı, Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun,Ömrümüzü rızası yolunda geçirip İslâm'a faydalı, Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünneti yolunda ömür geçiripPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünneti yolunda ömür geçirip huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin. huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin.

Fe-ravhun ve reyhânün ve cennetü na'îmin. Fe-ravhun ve reyhânün ve cennetü na'îmin.

Yâ eyyetühe'n-nefsü'l mütmainne ircı'î ilâ rabbiki râdıyaten merdıyyeten.Yâ eyyetühe'n-nefsü'l mütmainne ircı'î ilâ rabbiki râdıyaten merdıyyeten. Fethulî fî ibâdî. Ve'd-hulî cennetî. Fethulî fî ibâdî. Ve'd-hulî cennetî.

Yâ Rabbi! Bu hitabı duyanlardan, bu hitaba mazhar olanlardanYâ Rabbi! Bu hitabı duyanlardan, bu hitaba mazhar olanlardan böyle cennete girenlerden eyle cümlemizi. böyle cennete girenlerden eyle cümlemizi.

Başka bir hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki bir insan, bir günahkâr, yüzü kara kul;Başka bir hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki bir insan, bir günahkâr, yüzü kara kul; "Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!" der, Cenâb-ı Hak nazar etmez. Neden? "Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!" der, Cenâb-ı Hak nazar etmez.

Neden?

Günahkâr, yüzü kara, suçu var, nazar etmez.Günahkâr, yüzü kara, suçu var, nazar etmez. Kul yine, "Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!" diyor, yine nazar etmez. Kul yine, "Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!" diyor, yine nazar etmez.

Peygamber Efendimiz bildiriyor, sahih hadis kitaplarında var.Peygamber Efendimiz bildiriyor, sahih hadis kitaplarında var. Kul yine ısrar ediyor, demek devam edecek.Kul yine ısrar ediyor, demek devam edecek. Devam etmek lazım, "Yâ Rabbi! Affet yâ Rabbi!" yine yâ Rabbi! diyor. O zaman Cenâb-ı Hak dermiş ki; Devam etmek lazım, "Yâ Rabbi! Affet yâ Rabbi!" yine yâ Rabbi! diyor. O zaman Cenâb-ı Hak dermiş ki;

Yâ melâiketî. "Ey melâikem, ey benim meleklerim!" Kad istahyeytü min abdî. "Utandım kulumdan." Yâ melâiketî. "Ey melâikem, ey benim meleklerim!" Kad istahyeytü min abdî. "Utandım kulumdan."

Sübhanallah! Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'l-âle'l-vehhâb!Sübhanallah! Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'l-âle'l-vehhâb! "Kulumdan utandım ki, o yâ Rabbi! diyor, benden başka Rabbi olmadığını anlamış, "Kulumdan utandım ki, o yâ Rabbi! diyor, benden başka Rabbi olmadığını anlamış, yâ Rabbi! diyor, ben onu affetmemeye utandım, affettim." diyecekmiş. yâ Rabbi! diyor, ben onu affetmemeye utandım, affettim." diyecekmiş.

Şeyh Sa'dî bu hadîs-i şerîfi alıyor, naklediyor, ondan sonra diyor ki;Şeyh Sa'dî bu hadîs-i şerîfi alıyor, naklediyor, ondan sonra diyor ki; "Cenâb-ı Hakk'ın lütfunu, keremini, cömertliğini gör ki günahı kul işliyor,"Cenâb-ı Hakk'ın lütfunu, keremini, cömertliğini gör ki günahı kul işliyor, Cenâb-ı Hak affetmemeye utanıyor." Sübhanallah! Kulun utanması lazım.Cenâb-ı Hak affetmemeye utanıyor." Sübhanallah! Kulun utanması lazım. "Bre utanmaz sen utansana!""Bre utanmaz sen utansana!" Kulu utanması lazım ama Cenâb-ı Hak, [kul] yâ Rabbi! deyince affetmemeye utanıyor. Kulu utanması lazım ama Cenâb-ı Hak, [kul] yâ Rabbi! deyince affetmemeye utanıyor.

"Suçu kul işlemiş ama O utanıyor. Pervârdigarın, Cenâb-ı Hakk'ın cömertliğini gör." diyor."Suçu kul işlemiş ama O utanıyor. Pervârdigarın, Cenâb-ı Hakk'ın cömertliğini gör." diyor. Şeyh Sa'dî çok güzel bir hadîs-i şerîften çok güzel müjde veriyor. Şeyh Sa'dî çok güzel bir hadîs-i şerîften çok güzel müjde veriyor.

"Yâ Rabbi!" deyin, "Yâ Rabbi!" deyin, yalvarın."Yâ Rabbi!" deyin, "Yâ Rabbi!" deyin, yalvarın. Kapının halkasına yapışın, yalvarın, "Yâ Rabbi!" deyin. Kapının halkasına yapışın, yalvarın, "Yâ Rabbi!" deyin.

Men kara'a'l-bâbe. "Tak tak tak, kim kapıyı çalarsa." Ve lecce. "Ve ısrar ederse."Men kara'a'l-bâbe. "Tak tak tak, kim kapıyı çalarsa." Ve lecce. "Ve ısrar ederse." Velece. "Kapıdan girer." Kapıda bekleyen, kapıyı çalan, ısrar eden, kapıdan geçer;Velece. "Kapıdan girer." Kapıda bekleyen, kapıyı çalan, ısrar eden, kapıdan geçer; sonunda kapı açılır geçer. Arapça güzel bir söz bu: Men kara'a'l-bâbe ve lecce velece. sonunda kapı açılır geçer. Arapça güzel bir söz bu: Men kara'a'l-bâbe ve lecce velece.

Evet, böyle müjdeler var. Böyle azap ve cezalar var. Bütün bunların ortası nedir? Evet, böyle müjdeler var. Böyle azap ve cezalar var.

Bütün bunların ortası nedir?

Cenneti isteyerek, cehennemden korkarak,Cenneti isteyerek, cehennemden korkarak, aşk ile şevk ile pür dikkat Müslümanlık'ı güzel yaparak yaşamaktır. aşk ile şevk ile pür dikkat Müslümanlık'ı güzel yaparak yaşamaktır. Tam anlatıldığı zaman bu işin sonucu budur. Fazla iyimserliğe kapılır da gevşerse batar.Tam anlatıldığı zaman bu işin sonucu budur. Fazla iyimserliğe kapılır da gevşerse batar. Denizde kulaç atmadığı zaman gidiyor aşağıya, yüzmediği zaman batar. Denizde kulaç atmadığı zaman gidiyor aşağıya, yüzmediği zaman batar. Fazla karamsar olduğu zaman da yanar, kül olur, yemek yiyemez, hasta olur. Fazla karamsar olduğu zaman da yanar, kül olur, yemek yiyemez, hasta olur. Ümidini de kesmeyecek, korkusu da olacak. Korkmazsa laubalileşir, gevşer.Ümidini de kesmeyecek, korkusu da olacak. Korkmazsa laubalileşir, gevşer. Olmadık şey başına geliverir.Olmadık şey başına geliverir. Gevşediği için şeytan tembelleştirdi mi sonra başına belayı sarar.Gevşediği için şeytan tembelleştirdi mi sonra başına belayı sarar. Onun için müteyakkız olmak lazım, çalışmak lazım. Onun için müteyakkız olmak lazım, çalışmak lazım.

Cenâb-ı Hak gayret, kuvvet ihsan eylesin, zikrinde, şükründe, hüsn-i ibâdetinde yardım eylesin. Cenâb-ı Hak gayret, kuvvet ihsan eylesin, zikrinde, şükründe, hüsn-i ibâdetinde yardım eylesin.

Allahümme e'inna alâ ve şükrike ve hüsni ibâdetike.Allahümme e'inna alâ ve şükrike ve hüsni ibâdetike. "Yâ Rabbi! Seni zikretmekte, verdiğin nimetlere şükretmekte, sana güzel kulluk etmekte"Yâ Rabbi! Seni zikretmekte, verdiğin nimetlere şükretmekte, sana güzel kulluk etmekte bize yardım et yâ Rabbi!" diyeceğiz daima. bize yardım et yâ Rabbi!" diyeceğiz daima.

İkinci hadîs-i şerîf. Ceddîdû îmâneküm. Kîle yâ Rasûlallahi keyfe nüceddidu îmânenâ.İkinci hadîs-i şerîf.

Ceddîdû îmâneküm. Kîle yâ Rasûlallahi keyfe nüceddidu îmânenâ.
Kâle eksîru min kavli lâ ilâhe illallâhu. Kâle eksîru min kavli lâ ilâhe illallâhu.

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Ahmed b. Hanbel, Hakîm et-TirmizîBu hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Ahmed b. Hanbel, Hakîm et-Tirmizî ve Hâkim Müstedrek'inde kaydetmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; ve Hâkim Müstedrek'inde kaydetmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Ceddîdû îmâneküm. "İmanlarınızı yenileyin, tazeleyin."Ceddîdû îmâneküm. "İmanlarınızı yenileyin, tazeleyin." "İmanlarınızı tazeleyin" demiş, o zaman dinleyen sahabe tarafından, Kîle. "Denilmiş ki...""İmanlarınızı tazeleyin" demiş, o zaman dinleyen sahabe tarafından, Kîle. "Denilmiş ki..." Yâ Rasûlallahi keyfe nüceddidu îmânenâ.Yâ Rasûlallahi keyfe nüceddidu îmânenâ. "Ey Allah'ın Resûlü! Nasıl tazeleyeceğiz imanımızı, nasıl yenilememiz lazım?" Kâle. "Buyurmuş ki...""Ey Allah'ın Resûlü! Nasıl tazeleyeceğiz imanımızı, nasıl yenilememiz lazım?" Kâle. "Buyurmuş ki..." Eksîru min kavli lâ ilâhe illallâhu. "Lâ ilâhe illallah, sözünü çok söyleyin." Eksîru min kavli lâ ilâhe illallâhu. "Lâ ilâhe illallah, sözünü çok söyleyin."

Biz onun için dervişiz. Öteki müslümanlardan siz niye farklısınız? Biz onun için dervişiz.

Öteki müslümanlardan siz niye farklısınız?

Ötekiler böyle yapmıyor, siz niye böyle yapıyorsunuz? Ötekiler böyle yapmıyor, siz niye böyle yapıyorsunuz?

Siz aşırı mısınız, fanatik misiniz, radikal misiniz, ne siniz,Siz aşırı mısınız, fanatik misiniz, radikal misiniz, ne siniz, neyin nesi, kimin fesisiniz siz, niye böyle yapıyorsunuz? neyin nesi, kimin fesisiniz siz, niye böyle yapıyorsunuz?

Biz Peygamber Efendimiz'in yolundan gitmeye çalışıyoruz.Biz Peygamber Efendimiz'in yolundan gitmeye çalışıyoruz. Hadîs-i şerîfleri okuyoruz, Peygamber Efendimiz'in tavsiyesini tutmaya çalışıyoruz. Siz necisiniz?Hadîs-i şerîfleri okuyoruz, Peygamber Efendimiz'in tavsiyesini tutmaya çalışıyoruz.

Siz necisiniz?
Sen necisin anlat bakalım? Gel otur karşıma da ey itirazcı, [anlat] bakalım sen necisin? Sen necisin anlat bakalım? Gel otur karşıma da ey itirazcı, [anlat] bakalım sen necisin?

Peygamber Efendimiz hanımlarınızı açın demiş mi? Peygamber Efendimiz hanımlarınızı açın demiş mi?

Peygamber Efendimiz sakalı bıyığı tıraş edin demiş mi? Bu mu sünnet? Peygamber Efendimiz sakalı bıyığı tıraş edin demiş mi?

Bu mu sünnet?

Peygamber Efendimiz gavurlara kıyafet bakımından benzeyiniz demiş mi? Peygamber Efendimiz gavurlara kıyafet bakımından benzeyiniz demiş mi?

Peygamber Efendimiz, örfünüz, âdetiniz gavurlar gibi olsun mu demiş? Peygamber Efendimiz, örfünüz, âdetiniz gavurlar gibi olsun mu demiş?

Her şeyi değiştirmişsiniz, karşıya oturmuşsunuz, bize bakıyorsunuz;Her şeyi değiştirmişsiniz, karşıya oturmuşsunuz, bize bakıyorsunuz; "Aaa, ne acayip bunlar!" diyorsunuz. Siz acayipsiniz,"Aaa, ne acayip bunlar!" diyorsunuz. Siz acayipsiniz, biz de size bakınca biz de sizin acayipliğinizi görüyoruz. biz de size bakınca biz de sizin acayipliğinizi görüyoruz.

Biz tâ asırlardan beri, 1400 yıldır dedelerimiz gibi[yiz,] on[ların] devamıyız, ya siz nesiniz!?Biz tâ asırlardan beri, 1400 yıldır dedelerimiz gibi[yiz,] on[ların] devamıyız, ya siz nesiniz!? Siz ne zaman çıktınız ortaya? Nasıl çıktınız, siz necisiniz? Bu ne hal, nereden çıktı bu!? Siz ne zaman çıktınız ortaya? Nasıl çıktınız, siz necisiniz? Bu ne hal, nereden çıktı bu!?

Hiç kendi kusuruna bakmıyor, veryansın bize saldırıyor, sataşıyor, olmadık laflar söylüyor.Hiç kendi kusuruna bakmıyor, veryansın bize saldırıyor, sataşıyor, olmadık laflar söylüyor. Tamam, hatamız varsa düzelteyim. Hatamı söyle! Zikrim mi hata, zikretmem mi hata!? Tamam, hatamız varsa düzelteyim. Hatamı söyle!

Zikrim mi hata, zikretmem mi hata!?

İşte Peygamber Efendimiz eksirû diyor. "Lâ ilâhe illallah sözünü çok söyleyin." diyor.İşte Peygamber Efendimiz eksirû diyor. "Lâ ilâhe illallah sözünü çok söyleyin." diyor. Bir defa söyleyin demiyor ki!Bir defa söyleyin demiyor ki! "Kim günde 100 defa lâ ilâhe illallah derse mahşer yerine dolunay gibi yüzü parlayarak gelir."Kim günde 100 defa lâ ilâhe illallah derse mahşer yerine dolunay gibi yüzü parlayarak gelir. Onun gibi nurlusu olmaz, daha çok lâ ilâhe illalah diyen hariç." Onun gibi nurlusu olmaz, daha çok lâ ilâhe illalah diyen hariç." Biz onun için lâ ilâhe illallah diyoruz, onun için tesbihimiz var. "Tesbihe ne lüzum var?" Biz onun için lâ ilâhe illallah diyoruz, onun için tesbihimiz var.

"Tesbihe ne lüzum var?"

Tesbihe sayı çok olunca lüzum oluyor, hesaplamak için gerekiyor.Tesbihe sayı çok olunca lüzum oluyor, hesaplamak için gerekiyor. Sonra bu benim kendi keyfimden uydurulmuş bir şey de değil, sahâbe-i kirâmın uygulaması. Sonra bu benim kendi keyfimden uydurulmuş bir şey de değil, sahâbe-i kirâmın uygulaması.

Sahâbe-i kirâm [tesbihi] nasıl çekerdi? Sahâbe-i kirâm [tesbihi] nasıl çekerdi?

Çakıl taşlarını [bir] çömleğe koyardı, öyle çekerdi. Çakıl taşlarıyla çekerdi.Çakıl taşlarını [bir] çömleğe koyardı, öyle çekerdi. Çakıl taşlarıyla çekerdi. O da bir tesbih. Usulleri çeşitli. Şimdi elektronik tesbih çıkmadı mı hacı kardeş!O da bir tesbih. Usulleri çeşitli.

Şimdi elektronik tesbih çıkmadı mı hacı kardeş!
Basıyorsun, basıyorsun, şey yapıyor. Her devire göre durum değişir. Basıyorsun, basıyorsun, şey yapıyor. Her devire göre durum değişir.

Şimdi deveye mi biniyoruz, Volvo'ya mı biniyoruz? Volvo'ya binmek bid'at mı? Şimdi deveye mi biniyoruz, Volvo'ya mı biniyoruz? Volvo'ya binmek bid'at mı?

Uçağa binip gidiyoruz, uçuyoruz.Uçağa binip gidiyoruz, uçuyoruz. Yani maksat hacca gitmekse, hacca gidiyoruz ama devede gitmiyoruz da uçakla gidiyoruz.Yani maksat hacca gitmekse, hacca gidiyoruz ama devede gitmiyoruz da uçakla gidiyoruz. Elhamdülillah, Cenâb-ı Hak kolaylıklar ihsan etmiş.Elhamdülillah, Cenâb-ı Hak kolaylıklar ihsan etmiş. Dedelerimizin yıllarca seyahat edip de gittiği yollara biz üç saatte gidiyoruz.Dedelerimizin yıllarca seyahat edip de gittiği yollara biz üç saatte gidiyoruz. Uğurlayanlar eve dönmeden biz Cidde'ye varıyoruz. Uğurlayanlar eve dönmeden biz Cidde'ye varıyoruz. Elhamdülilah! [Rabbimiz] Erhamürrâhimîn olduğundan böyle ikramlar ediyor. Elhamdülilah! [Rabbimiz] Erhamürrâhimîn olduğundan böyle ikramlar ediyor.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın tesbihi benimkinden çok daha büyükmüş,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın tesbihi benimkinden çok daha büyükmüş, iki binlik tesbihi varmış. Her akşam onu çekmeden uyumazmış. iki binlik tesbihi varmış. Her akşam onu çekmeden uyumazmış. Bu hadîs-i şerîfi rivayet eden sahabi. Bir de tesbih bid'at diyorlar. Hayır! Senin işin bid'at. Bu hadîs-i şerîfi rivayet eden sahabi. Bir de tesbih bid'at diyorlar. Hayır! Senin işin bid'at.

Eskişehir'in ilçelerinin birinde bizim ihvan kardeşlerimiz [camide]Eskişehir'in ilçelerinin birinde bizim ihvan kardeşlerimiz [camide] musafaha ederken müftü görmüş, "Bırakın şu bid'at işleri" demiş. A zavallı müftü sen bid'attasın.musafaha ederken müftü görmüş, "Bırakın şu bid'at işleri" demiş. A zavallı müftü sen bid'attasın. Bu Peygamber Efendimiz'in musâfaha şekli. Avrupaî değil bu, Peygamber Efendimiz'in musâfaha şekli. Bu Peygamber Efendimiz'in musâfaha şekli. Avrupaî değil bu, Peygamber Efendimiz'in musâfaha şekli.

Sarık sarana kızıyor. Peki sen ne yapıyorsun!? Sarık sarana kızıyor. Peki sen ne yapıyorsun!?

Sarıkla ilgili hadîs-i şerîfler var, ben onun için sarık sarıyorum. Sen niye sarmıyorsun?Sarıkla ilgili hadîs-i şerîfler var, ben onun için sarık sarıyorum.

Sen niye sarmıyorsun?
Peygamber Efendimiz zamanında böyle çatal pantolan var mıydı!? Yoktu. Peygamber Efendimiz zamanında böyle çatal pantolan var mıydı!?

Yoktu.

Hâsılı, herkes bir laf söyler ama lütfen bilmeyenler sussun.Hâsılı, herkes bir laf söyler ama lütfen bilmeyenler sussun. Bildiğini iddia edenler de bir laf söylediği zaman, kaynağını göstersin. Neden böyle yapıyorsunuz? Bildiğini iddia edenler de bir laf söylediği zaman, kaynağını göstersin.

Neden böyle yapıyorsunuz?

İşte biz bundan [dolayı] böyle yapıyoruz.İşte biz bundan [dolayı] böyle yapıyoruz. Peygamber Efendimiz lâ ilâhe illallahı çok söyleyin diye emrettiğinden çok söylüyoruz.Peygamber Efendimiz lâ ilâhe illallahı çok söyleyin diye emrettiğinden çok söylüyoruz. Kur'ân-ı Kerîm'de de; Yâ eyyühellezîne âmenü'z-kürullâhe zikran kesîrâ.Kur'ân-ı Kerîm'de de;

Yâ eyyühellezîne âmenü'z-kürullâhe zikran kesîrâ.
"Ey iman edenler, Allah'ı çok zikredin" diye âyet yok mu!? Var. "Ey iman edenler, Allah'ı çok zikredin" diye âyet yok mu!?

Var.

Ve'z-kürisme rabbike bükraten ve esîlâ. "Sabah akşam Rabbinin ismini zikret." diye âyet var mı? Ve'z-kürisme rabbike bükraten ve esîlâ. "Sabah akşam Rabbinin ismini zikret." diye âyet var mı?

Var. [Zikir ile ilgili] 80 küsur âyet var. Sen niye zikretmiyorsun? Var. [Zikir ile ilgili] 80 küsur âyet var.

Sen niye zikretmiyorsun?

Sen bizim zikrimize çatıyorsun ama bizim ki Kur'an'da ve hadîs-i şerîfte var. Senin halin ne!? Sen bizim zikrimize çatıyorsun ama bizim ki Kur'an'da ve hadîs-i şerîfte var.

Senin halin ne!?

Senin halin münâfıkların hali. Çünkü münâfıkları anlatan âyet-i kerîmede buyuruluyor ki; Senin halin münâfıkların hali.

Çünkü münâfıkları anlatan âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Ve izâ kâmû ile's-salâti kâmû küsâlâ.Ve izâ kâmû ile's-salâti kâmû küsâlâ. "Namaza kalktıkları zaman, tembellene tembellene, sallana sallana, istemeye istemeye kalkarlar." "Namaza kalktıkları zaman, tembellene tembellene, sallana sallana, istemeye istemeye kalkarlar." Yürâûne'n-nâse. "İnsanlara mürâilik yaparlar, gösteriş yaparlar." Yürâûne'n-nâse. "İnsanlara mürâilik yaparlar, gösteriş yaparlar." Ve lâ yezkürûnellaha illâ kalîlâ. "Allah'ı anarlar ama çok az anarlar." Ve lâ yezkürûnellaha illâ kalîlâ. "Allah'ı anarlar ama çok az anarlar."

İşte tam, tam öylesiniz siz! Tam öylesiniz!İşte tam, tam öylesiniz siz! Tam öylesiniz! Münâfıklar Allah'ı az zikreder. Sen çok zikredene ne diye çatıyorsun! Münâfıklar Allah'ı az zikreder. Sen çok zikredene ne diye çatıyorsun!

Münâfıklar az zikreder, sen onun için mi az zikrediyorsun!? Münâfıklar az zikreder, sen onun için mi az zikrediyorsun!?

Başörtüsü Allah'ın emri, [bu kalkmış;] "İslâm'da tesettür yok." [diyor.] Başörtüsü Allah'ın emri, [bu kalkmış;] "İslâm'da tesettür yok." [diyor.]

Eyvah! Küfre kadar gider bu. Bu sözü söyleyenin hali korkunç. Eyvah! Küfre kadar gider bu. Bu sözü söyleyenin hali korkunç.

"Bir metre bez için bu kadar kavga edilir mi?" Sen erkeksen..."Bir metre bez için bu kadar kavga edilir mi?"

Sen erkeksen...
Sakalını bıyığını kestiğinden erkek misin değil misin anlayamıyoruz. Sakalını bıyığını kestiğinden erkek misin değil misin anlayamıyoruz. Eğer erkeksen orduya da söylesene, "Siz bir metrelik bez için mi çarpışıyorsunuz?" diye. Eğer erkeksen orduya da söylesene, "Siz bir metrelik bez için mi çarpışıyorsunuz?" diye.

Bayrak da bir metre [bez] değil mi? Bayrak da bir metre [bez] değil mi?

Silahların gölgesine sığınıp zavallı müslüman kızların,Silahların gölgesine sığınıp zavallı müslüman kızların, -sınıfın en çalışkanı, en başarılı, harıl, harıl çalışıyor- başörtüsüne çatacağına,-sınıfın en çalışkanı, en başarılı, harıl, harıl çalışıyor- başörtüsüne çatacağına, erkeksen haydi bakalım bir daha ki üniversite açılış [töreninde];erkeksen haydi bakalım bir daha ki üniversite açılış [töreninde]; "Bir metre bayrak denilen bez için mi bu kadar böyle ölüyorsunuz?" diye orduya da çat bakalım!.."Bir metre bayrak denilen bez için mi bu kadar böyle ölüyorsunuz?" diye orduya da çat bakalım!.. Bir metre bez mi o! Çok büyük anlamı var. Sübhanallah! Bir metre bez mi o! Çok büyük anlamı var. Sübhanallah!

Onun için herkes bir laf söyleyebilir.Onun için herkes bir laf söyleyebilir. Çok kocaman, koca kafalı, koca ünvanlı insanlarda laflar söyleyebilir. Çok kocaman, koca kafalı, koca ünvanlı insanlarda laflar söyleyebilir.

"Kardeşim Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte var mı?" Varsa ben yaparım. Göster! "Kardeşim Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte var mı?"

Varsa ben yaparım.

Göster!

Yoksa o zaman sus! O zaman sen benim sözümü dinle! Bu kadar basit bizim şeyimiz. Yoksa o zaman sus! O zaman sen benim sözümü dinle! Bu kadar basit bizim şeyimiz.

"Ama sen fanatiksin." diyorlar. Yok ben fanatik değilim, tam müslümanım."Ama sen fanatiksin." diyorlar.

Yok ben fanatik değilim, tam müslümanım.
Öyle yamuk müslüman, %30 müslüman, %15 müslüman, binde iki müslüman... Ne bu böyle!Öyle yamuk müslüman, %30 müslüman, %15 müslüman, binde iki müslüman... Ne bu böyle! İlacın içine, gazozun içine esans katar gibi ne bu böyle! Böyle Müslümanlık mı olur!?İlacın içine, gazozun içine esans katar gibi ne bu böyle! Böyle Müslümanlık mı olur!? Böyle Müslümanlık mı olur, Müslümanlık %100 olur, tam. Böyle Müslümanlık mı olur, Müslümanlık %100 olur, tam.

Müslüman mısın? Müslümanım. Tam müslüman mısın? "Tam müslümanım!" O kadar!Müslüman mısın?

Müslümanım.

Tam müslüman mısın?

"Tam müslümanım!"

O kadar!
[Müslümanlık] %100 olur. Bunun %50, %25, tenzilatlı[sı] olmaz. [Müslümanlık] %100 olur. Bunun %50, %25, tenzilatlı[sı] olmaz.

Beş vakit namazı kılmaz, "Benim kalbim temiz." diyor.Beş vakit namazı kılmaz, "Benim kalbim temiz." diyor. Yatıracaksın, "Gel lan buraya!" Yatıracaksın, açacaksın göğsünü, Yatıracaksın, "Gel lan buraya!" Yatıracaksın, açacaksın göğsünü, temiz mi değil mi kalbine bakacaksın. Bakılmadığını bildiği için kalbim temiz diyor. Ne temizi! temiz mi değil mi kalbine bakacaksın. Bakılmadığını bildiği için kalbim temiz diyor. Ne temizi! Temiz filan değil! Ben senin özel sohbetlerde ne laflar söylediğini biliyorum. Temiz filan değil! Ben senin özel sohbetlerde ne laflar söylediğini biliyorum. Senin kalbin ne kadar fesat! Ben senin gözlerinin nereye kaydığını, Senin kalbin ne kadar fesat! Ben senin gözlerinin nereye kaydığını, kalbinin nerelere kaydığını biliyorum. Bir de "benim kalbim temiz" diye yalan söylüyor... kalbinin nerelere kaydığını biliyorum. Bir de "benim kalbim temiz" diye yalan söylüyor...

Namazsız müslümanlar var. Hafta da bir camiye cumaya giden müslümanlar var.Namazsız müslümanlar var. Hafta da bir camiye cumaya giden müslümanlar var. Onu da çok görüp senede iki defa Kurban ve Ramazan bayramında camiye gidenler var. Onu da çok görüp senede iki defa Kurban ve Ramazan bayramında camiye gidenler var.

Yapılmış camiyi kapatmış komutan, yalnız bayram günlerinde açıyormuş.Yapılmış camiyi kapatmış komutan, yalnız bayram günlerinde açıyormuş. Yapılmış camiyi yapan sevap kazanmış, o da kapatmış. Yapılmış camiyi yapan sevap kazanmış, o da kapatmış. Beş vakit namaz müslümanın boynunun borcu; farz. İşte yarın Miraç Kandili.Beş vakit namaz müslümanın boynunun borcu; farz. İşte yarın Miraç Kandili. Bütün hocaların konusu, beş vakit namazın miraçta hediye olarak müslümanlara geldiğini, Bütün hocaların konusu, beş vakit namazın miraçta hediye olarak müslümanlara geldiğini, "Beş vakit namaz mü'minin miracıdır." diye anlatmak."Beş vakit namaz mü'minin miracıdır." diye anlatmak. Beş vakit namaz yok, Cuma yok, cami yok, tesettür yok, oruç yok!.. Beş vakit namaz yok, Cuma yok, cami yok, tesettür yok, oruç yok!..

Orucu da doktorlara atıyor, "Doktorlar izin vermiyor." diyor. Her doktorun sözü dinlenmez! Orucu da doktorlara atıyor, "Doktorlar izin vermiyor." diyor. Her doktorun sözü dinlenmez!

Hangi doktorun sözü dinlenir? Selkis Mumcuyan'a gidersen tabii o kılma der.Hangi doktorun sözü dinlenir?

Selkis Mumcuyan'a gidersen tabii o kılma der.
Veya Agoba, veya Kristos bilmem kime gidersen o elbette [kılma der.]Veya Agoba, veya Kristos bilmem kime gidersen o elbette [kılma der.] Veyahut adı Ali, Veli de kalbi deli olanlara gidersen olmaz. Tabîb-i müslim-i hâzık olacak. Veyahut adı Ali, Veli de kalbi deli olanlara gidersen olmaz. Tabîb-i müslim-i hâzık olacak. Tabîb-i müslimi anladık yani müslüman olacak, hıristiyan, yahudi olmayacak. Tabîb-i müslimi anladık yani müslüman olacak, hıristiyan, yahudi olmayacak.

Başka? Bir de hâzık olacak. Ne demek? Mesleğinde mâhir, mesleğini iyi bilen.Başka?

Bir de hâzık olacak.

Ne demek?

Mesleğinde mâhir, mesleğini iyi bilen.
Hakikaten sağlam, ihlaslı müslüman [doktor]; "Öyle olduğu zaman o rahatsızlık olacak.Hakikaten sağlam, ihlaslı müslüman [doktor]; "Öyle olduğu zaman o rahatsızlık olacak. Aman sen tutarsan ölürsün ha, çünkü durumun öyle." diyorsa tamam. Aman sen tutarsan ölürsün ha, çünkü durumun öyle." diyorsa tamam. Ama öyle demiyorsa o zaman herkesin sözü dinlenmez. Ama öyle demiyorsa o zaman herkesin sözü dinlenmez.

Bizim gençlerden birisi bunalıma düşmüş. Genç, delikanlı... Genç niye bunalıma düşer? Neden düşmesin!Bizim gençlerden birisi bunalıma düşmüş. Genç, delikanlı...

Genç niye bunalıma düşer?

Neden düşmesin!
Bunalıma düşmeyeni müzeye kaldırmak lazım.Bunalıma düşmeyeni müzeye kaldırmak lazım. Hastaneye alıp muayene etmek;Hastaneye alıp muayene etmek; "Ya sen kardeşim, senin neren sağlam da sen burada bu toplumda bunalıma düşmedin?" diye araştırmak,"Ya sen kardeşim, senin neren sağlam da sen burada bu toplumda bunalıma düşmedin?" diye araştırmak, adamı incelemeye almak lazım. adamı incelemeye almak lazım. Dünyanın bütün araştırıcılarının; "Yirmibirinci yüzyılda şehirde yaşıyor!Dünyanın bütün araştırıcılarının; "Yirmibirinci yüzyılda şehirde yaşıyor! Bu televizyonlar, bu müstehcen dergiler, bu müstehcen kadınlar [arasında bunalıma düşmemiş!" diye]Bu televizyonlar, bu müstehcen dergiler, bu müstehcen kadınlar [arasında bunalıma düşmemiş!" diye] başına üşüşmesi lazım. Sayın bayan değil, soyun boyanlar!başına üşüşmesi lazım. Sayın bayan değil, soyun boyanlar! Sayını soyun anlamış, bayanı da boyan anlamış, soyunup boyanmış çıkmış.Sayını soyun anlamış, bayanı da boyan anlamış, soyunup boyanmış çıkmış. Bunları görünce insanda sağlık âfiyet kalmaz ki! Bunları görünce insanda sağlık âfiyet kalmaz ki!

[Bunalıma düşen bu genç] Ankara'daki Ankara Tıp Fakültesi'ndeki bir doktora gitmiş.[Bunalıma düşen bu genç] Ankara'daki Ankara Tıp Fakültesi'ndeki bir doktora gitmiş. Meşhur bir doktor, ismini söylemiyorum. Çocuk müslüman.Meşhur bir doktor, ismini söylemiyorum. Çocuk müslüman. Müslüman uzun boylu bekâr kaldı mı bu toplumda tabii sıkıntılar oluyor. Ne olacak? Müslüman uzun boylu bekâr kaldı mı bu toplumda tabii sıkıntılar oluyor.

Ne olacak?

E vakti gelince anası babası evlendirecek, evlendirmesi lazım. "Ooo genç yaşta evlenilir mi?" E vakti gelince anası babası evlendirecek, evlendirmesi lazım.

"Ooo genç yaşta evlenilir mi?"

"Tabii evlenilir!" Evlenmezse ne [oluyor?] "Tabii evlenilir!"

Evlenmezse ne [oluyor?]

"Evlenmesin!" diye söyleyenler bak [doktor] ne diyor!"Evlenmesin!" diye söyleyenler bak [doktor] ne diyor! Doktora gitmiş muayene olmuş, "Ruhsal rahatsızlığım var hocam." filan diye [söylemiş.] Doktora gitmiş muayene olmuş, "Ruhsal rahatsızlığım var hocam." filan diye [söylemiş.]

Hocam mı diyor, profesöre ne diyor!? "Hocam" diyorlar yine.Hocam mı diyor, profesöre ne diyor!?

"Hocam" diyorlar yine.
Ben bu işe razı değilimBen bu işe razı değilim ya! Ona da hoca diyor, bana da hoca diyor. Öyle şey olmaz. Ona başka bir şey desin. ya! Ona da hoca diyor, bana da hoca diyor. Öyle şey olmaz. Ona başka bir şey desin.

Çocuğu incelemiş incelemiş, diyor ki; "Sen biraz kızlarla flört et geçer." Çocuğu incelemiş incelemiş, diyor ki; "Sen biraz kızlarla flört et geçer."

Bak, evlenmenin karşısına çıkanlar neler tavsiye ediyorlar!Bak, evlenmenin karşısına çıkanlar neler tavsiye ediyorlar! Bu çocuk zaten bu haliyle böyle hastalığa düşmüş bir de flört ederse ölür bu çocuk! Müslüman bu!Bu çocuk zaten bu haliyle böyle hastalığa düşmüş bir de flört ederse ölür bu çocuk! Müslüman bu! Müslüman günaha bulaştı mı daha beter olur, daha çok üzülür.Müslüman günaha bulaştı mı daha beter olur, daha çok üzülür. Adamın imandan nasibi yok, haberi yok; yangının üstüne,Adamın imandan nasibi yok, haberi yok; yangının üstüne, söndüreceğim diye benzin tankerini getirmiş, motorunu çalıştırmış benzin sıkıyor. söndüreceğim diye benzin tankerini getirmiş, motorunu çalıştırmış benzin sıkıyor.

Ya böyle yangın söner mi! Böyle saçma şey mi olur! Tabîb-i müslim-i hâzık olacak. Ya böyle yangın söner mi! Böyle saçma şey mi olur!

Tabîb-i müslim-i hâzık olacak.

Hâzık ne demek? "Mesleğini çok iyi bilen, o konunun iyice uzmanı" demek. Hâzık ne demek?

"Mesleğini çok iyi bilen, o konunun iyice uzmanı" demek.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2