Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

İnsanın Amellerinin Ahiretteki Karşılığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Zilka'de 1421 / 26.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İnsanın İşlediği Amellerin Suretleri, Mü'min Kişinin Geçirdiği Hastalık Geçmiş Günahlarına Kefaret olur, Şeytanın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İnsanın Amellerinin Ahiretteki Karşılığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Zilka'de 1421 / 26.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İnsanın İşlediği Amellerin Suretleri, Mü'min Kişinin Geçirdiği Hastalık Geçmiş Günahlarına Kefaret olur, Şeytanın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihîes-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'dü ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'dü

Fe-kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem: Fe-kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem:

İnne'l-mü'mine izâ harace min kabrihî suvvira lehû amelühû fî sûretin haseneti ve şâretin hasenetinİnne'l-mü'mine izâ harace min kabrihî suvvira lehû amelühû fî sûretin haseneti ve şâretin hasenetin fe yekûlü lehû mâ ente fevallâhi innî le erâke imrae's-sıdki fe yekûlü ene amelüke fe yekûlü lehû mâ ente fevallâhi innî le erâke imrae's-sıdki fe yekûlü ene amelüke fe yekûnü lehû nûran ve [ev] kâiden ile'l-cenneti. fe yekûnü lehû nûran ve [ev] kâiden ile'l-cenneti.

Ve inne'l-kâfire izâ harece min kabrihî suvvira lehû amelühû fî sûretin seyyietinVe inne'l-kâfire izâ harece min kabrihî suvvira lehû amelühû fî sûretin seyyietin ve şâretin seyyietin fe yekûlü lehû mâ ente fe vallâhi innî le erâke imrae's-sûi fe yekûlüve şâretin seyyietin fe yekûlü lehû mâ ente fe vallâhi innî le erâke imrae's-sûi fe yekûlü ene amelüke fe yentaliku bihî hattâ yudhilehü'n-nâre. ene amelüke fe yentaliku bihî hattâ yudhilehü'n-nâre.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

İbn Cerîr, Katade'den mürsel olarak rivayet etmiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş: İbn Cerîr, Katade'den mürsel olarak rivayet etmiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:

İnne'l-mü'mine izâ harace min kabrihî suvvira lehû amelühû fî sûretin haseneti.İnne'l-mü'mine izâ harace min kabrihî suvvira lehû amelühû fî sûretin haseneti. "Sûr'a üfürüldükten kıyamet kopmaya başladıktan sonra"Sûr'a üfürüldükten kıyamet kopmaya başladıktan sonra ikinci defa Sûr'a üfürülünce insanlar kabirden kalkacaklar.ikinci defa Sûr'a üfürülünce insanlar kabirden kalkacaklar. Mü'min kabirden kalktığı zaman, çıktığı zamanMü'min kabirden kalktığı zaman, çıktığı zaman onun dünyada işlediği ameller güzel bir suretle karşısına çıkar."onun dünyada işlediği ameller güzel bir suretle karşısına çıkar." Ve şâretin hasenetin. "Ve güzel bir heyetle karşısına çıkar." Ve şâretin hasenetin. "Ve güzel bir heyetle karşısına çıkar."

Hoş bir şekilde sevimli bir insan gibi, tatlı bir şekilde karşısına çıkar." Hoş bir şekilde sevimli bir insan gibi, tatlı bir şekilde karşısına çıkar."

Fe yekûlü lehû mâ ente. "Mü'min, karşısına insan suretinde çıkan ama güzel insan,Fe yekûlü lehû mâ ente. "Mü'min, karşısına insan suretinde çıkan ama güzel insan, güzel kılıklı iyi görünümlü tatlı insana sorar, der ki: Sen nesin?" Fevallâhi innî le erâke imrae's-sıdki.güzel kılıklı iyi görünümlü tatlı insana sorar, der ki: Sen nesin?" Fevallâhi innî le erâke imrae's-sıdki. "Vallahi ben seni doğru bir adam olarak görüyorum, kimsin?""Vallahi ben seni doğru bir adam olarak görüyorum, kimsin?" Fe yekûlü ene amelüke. "O da der ki: Ben senin dünyadaki işlediğin amellerinim."Fe yekûlü ene amelüke. "O da der ki: Ben senin dünyadaki işlediğin amellerinim." Fe yekûnü lehû nûran Ve ona ameli nur olur, aydınlatır." Fe yekûnü lehû nûran Ve ona ameli nur olur, aydınlatır." Ve kâiden ile'l-cenneti. "Yahut cennete sevk eden kılavuzu olur." Ve kâiden ile'l-cenneti. "Yahut cennete sevk eden kılavuzu olur."

Hem önünü aydınlatır hem de cennete götürür. Hem önünü aydınlatır hem de cennete götürür.

Ve inne'l-kâfire izâ harece min kabrihî suvvira lehû amelühû fî sûretin seyyietin ve şâretin seyyietin.Ve inne'l-kâfire izâ harece min kabrihî suvvira lehû amelühû fî sûretin seyyietin ve şâretin seyyietin. "Kâfire gelince o kabrinden çıktığı zaman ameli onun karşısında çirkin bir şekille tasvir olunur,"Kâfire gelince o kabrinden çıktığı zaman ameli onun karşısında çirkin bir şekille tasvir olunur, mücessem bir şekilde görünür, kötü bir görünümde karşısına çıkar." mücessem bir şekilde görünür, kötü bir görünümde karşısına çıkar." Fe yekûlü lehû mâ ente. "Kâfir de ona der ki: Sen nesin, kimsin?" Fe yekûlü lehû mâ ente. "Kâfir de ona der ki: Sen nesin, kimsin?" Fe vallâhi innî le erâke imrae's-sûi. "Ben senin fena bir insan olarak görüyorum."Fe vallâhi innî le erâke imrae's-sûi. "Ben senin fena bir insan olarak görüyorum." Fe yekûlü ene amelüke. "O da der ki: Ben senin dünyada işlediğin amelinim."Fe yekûlü ene amelüke. "O da der ki: Ben senin dünyada işlediğin amelinim." Fe yentaliku bihî hattâ yudhilehu'n-nâre. "Ameli, bu kâfiri cehenneme sokuncaya kadar götürür." Fe yentaliku bihî hattâ yudhilehu'n-nâre. "Ameli, bu kâfiri cehenneme sokuncaya kadar götürür."

Hadîs-i şerîflerden çok kesin olarak biliyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleriHadîs-i şerîflerden çok kesin olarak biliyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri bizim hayatımızdaki amellerimizi, Kur'ân-ı Kerîmlerimizi, ibadetlerimizi bizim anlayacağımız,bizim hayatımızdaki amellerimizi, Kur'ân-ı Kerîmlerimizi, ibadetlerimizi bizim anlayacağımız, algılayacağımız suretlere büründürüp karşımıza çıkartıyor. Bakıyor, güzel bir insan: algılayacağımız suretlere büründürüp karşımıza çıkartıyor.

Bakıyor, güzel bir insan:

"Seni çok sevdim yahu, sen kimsin, çok tatlı bir insansın…" "Seni çok sevdim yahu, sen kimsin, çok tatlı bir insansın…"

"Ben senin okuduğun Tebâreke sûresiyim." Subhanallah! "Ben senin okuduğun Tebâreke sûresiyim."

Subhanallah!

Bakıyor, güzel bir şekilde karşısına bir insan geliyor.Bakıyor, güzel bir şekilde karşısına bir insan geliyor. Tatlı, hoş, güzel görünümlü bir suretle karşısına çıkıyor: Tatlı, hoş, güzel görünümlü bir suretle karşısına çıkıyor:

"Yahu ben seni doğru bir insan olarak görüyorum,"Yahu ben seni doğru bir insan olarak görüyorum, sıdk u sadakat sahibi bir insan olarak görüyorum, sen kimsin?" "Ben senin amelinim." sıdk u sadakat sahibi bir insan olarak görüyorum, sen kimsin?"

"Ben senin amelinim."

Ötekisi çirkin, haydut kılıklı mı artık şeytan kılıklı mı ne kılıklıysa bir kılıkla birisini görüyor: Ötekisi çirkin, haydut kılıklı mı artık şeytan kılıklı mı ne kılıklıysa bir kılıkla birisini görüyor:

"Sen kimsin yahu?" "Ben senin amelinim." Subhanallah! "Sen kimsin yahu?"

"Ben senin amelinim."

Subhanallah!

İnsanın anlayacağı bir şekil ile amelini karşısına çıkartıyor, o şekli veriyor.İnsanın anlayacağı bir şekil ile amelini karşısına çıkartıyor, o şekli veriyor. Hâlbuki aslında sevap veya günahlar şeklinde belki mânevî bir şey!Hâlbuki aslında sevap veya günahlar şeklinde belki mânevî bir şey! Dünyada işlediği iyilikler; oruçlar, haclar vs. onların sevapları darmadağın bir şeyler Dünyada işlediği iyilikler; oruçlar, haclar vs. onların sevapları darmadağın bir şeyler ama Allah onun karşısında onu hoşuna gideceği bir şekilde çıkartıyor. ama Allah onun karşısında onu hoşuna gideceği bir şekilde çıkartıyor.

Muhterem kardeşlerim! Allah bize sevdiği işleri yapmayı nasip etsin.Muhterem kardeşlerim!

Allah bize sevdiği işleri yapmayı nasip etsin.
Ömrümüzü güzel geçirmemizi nasip etsin. Dilimizi tutmayı nasip etsin.Ömrümüzü güzel geçirmemizi nasip etsin. Dilimizi tutmayı nasip etsin. Âzalarımıza sahip olmayı nasip etsin. Âzalarımıza sahip olmayı nasip etsin. Aklımızı rızasını kazanmak yolunda kullanmayı, âzamızı yolunda çalıştırmayı nasip etsin.Aklımızı rızasını kazanmak yolunda kullanmayı, âzamızı yolunda çalıştırmayı nasip etsin. Yoksa vaziyet çok fena! Çok fena! Allah imandan ve amel-i sâlihten bizleri ayırmasın. Yoksa vaziyet çok fena! Çok fena! Allah imandan ve amel-i sâlihten bizleri ayırmasın.

İnne'l-mü'mine izâ esâbehü's-sakamü sümme a'fâhüllâhü minhü kâne keffâreten limâİnne'l-mü'mine izâ esâbehü's-sakamü sümme a'fâhüllâhü minhü kâne keffâreten limâ medâ min zünûbihî ve mev'izaten lehû fî mâ yestekbilü ve inne'l-münâfıka izâ mariza sümmemedâ min zünûbihî ve mev'izaten lehû fî mâ yestekbilü ve inne'l-münâfıka izâ mariza sümme u'fîye kâne ke'l-baîri akalehû ehlühû sümme erselûhü fe lem yedri lime akalûhü ve lem yedri lime erselûhü. u'fîye kâne ke'l-baîri akalehû ehlühû sümme erselûhü fe lem yedri lime akalûhü ve lem yedri lime erselûhü.

Ebû Davud ve Taberânî, Âmir ed-Dâm'dan rivayet etmişler kiEbû Davud ve Taberânî, Âmir ed-Dâm'dan rivayet etmişler ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:

İnne'l-mü'mine izâ esâbehü's-sakamü sümme a'fâhüllâhü minhü kâne keffâreten limâ medâ min zünûbihî.İnne'l-mü'mine izâ esâbehü's-sakamü sümme a'fâhüllâhü minhü kâne keffâreten limâ medâ min zünûbihî. "Hiç şüphe yok ki muhakkak ki mü'min hastalık kendisine isabet edip de rahatsızlandığı, hastalandığı zaman "Hiç şüphe yok ki muhakkak ki mü'min hastalık kendisine isabet edip de rahatsızlandığı, hastalandığı zaman sonra da Allah o hastalıktan onu iyileştirdiği zaman geçirdiği hastalık, geçmişte işlediği günahlarına kefaret olur." sonra da Allah o hastalıktan onu iyileştirdiği zaman geçirdiği hastalık, geçmişte işlediği günahlarına kefaret olur." Ve mev'izaten lehû fî mâ yestekbilü. "Geleceği, istikbali için de bir nasihat olur." Ve mev'izaten lehû fî mâ yestekbilü. "Geleceği, istikbali için de bir nasihat olur."

"Vay be! Bu sefer hastalandık, sonra Allah âfiyet verdi; ama hastalık zor."Vay be! Bu sefer hastalandık, sonra Allah âfiyet verdi; ama hastalık zor. Bir de bunun ucunda arkasında iyi olmayıp da ruhu teslim etmek de olabilirdi. Bir de bunun ucunda arkasında iyi olmayıp da ruhu teslim etmek de olabilirdi. Şimdi paçayı kurtardık, ecelden yakayı sıyırdık ama aklımı başıma toplayayım,Şimdi paçayı kurtardık, ecelden yakayı sıyırdık ama aklımı başıma toplayayım, daha çok güzel kulluk edeyim, ibadet, taat eyleyeyim…" daha çok güzel kulluk edeyim, ibadet, taat eyleyeyim…"

Hastalık kendisine istikbal için de böyle duygular kazandırır, nasihat, vaaz olur. Hastalık kendisine istikbal için de böyle duygular kazandırır, nasihat, vaaz olur.

Ve inne'l-münâfıka. "Münafığa gelince o da muhakkak ki şu durumda olur."Ve inne'l-münâfıka. "Münafığa gelince o da muhakkak ki şu durumda olur." İzâ mariza sümme u'fîye kâne ke'l-baîri.İzâ mariza sümme u'fîye kâne ke'l-baîri. "Hastalandığı zaman sonra kendisine âfiyet verildiği zaman deve gibidir." "Hastalandığı zaman sonra kendisine âfiyet verildiği zaman deve gibidir."

Kesb-i âfiyet eyledi, hastalıktan kurtuldu, hastaneden çıktı. Kesb-i âfiyet eyledi, hastalıktan kurtuldu, hastaneden çıktı.

Nasıl bir deve? Akalehû ehlühû sümme erselûhü fe lem yedri lime akalûhü.Nasıl bir deve?

Akalehû ehlühû sümme erselûhü fe lem yedri lime akalûhü.
"Sahipleri bağlamışlar, sonra salıvermişler ama neden bağladıklarından da devenin haberi yok.""Sahipleri bağlamışlar, sonra salıvermişler ama neden bağladıklarından da devenin haberi yok." Ve lem yedri lime erselûhü. "Sonra onu salıveriyor ama deve neden salıverildiğinin de farkında değil." Ve lem yedri lime erselûhü. "Sonra onu salıveriyor ama deve neden salıverildiğinin de farkında değil."

Niye bağladılar niye salıverdiler, farkında değil! Niye bağladılar niye salıverdiler, farkında değil!

Deveyi bağladılar; belki keselim dediler, kesmeyelim dediler, salıverdiler.Deveyi bağladılar; belki keselim dediler, kesmeyelim dediler, salıverdiler. Devenin başına gelecekten haberi yok, salıverildiği zaman da neden olduğundan haberi yok. Devenin başına gelecekten haberi yok, salıverildiği zaman da neden olduğundan haberi yok. Münafığa hastalık geldiği zaman böyledir.Münafığa hastalık geldiği zaman böyledir. Bağlanmış, sonra salıverilmiş gibidir ama bağlandığı zaman Bağlanmış, sonra salıverilmiş gibidir ama bağlandığı zaman niye bağlandı, salıverildiği zaman niye salındı?!.. Deve gibi yaşıyor! niye bağlandı, salıverildiği zaman niye salındı?!..

Deve gibi yaşıyor!

Sabrederse Allah'tan geldiğini bilir, şikâyet etmez, isyan etmezse hastalık, günahlara kefaret oluyor.Sabrederse Allah'tan geldiğini bilir, şikâyet etmez, isyan etmezse hastalık, günahlara kefaret oluyor. Bunlar önemli! Kimisi basıyor küfrü! Açıyor ağzını yumuyor gözünü!Bunlar önemli!

Kimisi basıyor küfrü! Açıyor ağzını yumuyor gözünü!
Ondan sonra da başlıyor şikâyete! Ziyaretçisi ziyaret ettiğine pişman oluyor: Ondan sonra da başlıyor şikâyete! Ziyaretçisi ziyaret ettiğine pişman oluyor:

"Şunun hâline bak yahu, içimi kararttı. Gitmeseydim…" Çok şikâyetlerde bulunuyor: "Şunun hâline bak yahu, içimi kararttı. Gitmeseydim…"

Çok şikâyetlerde bulunuyor:

"Şu dünyaya geldiğim zamandan beri hiç iyi bir gün görmedim!" Yalancı!"Şu dünyaya geldiğim zamandan beri hiç iyi bir gün görmedim!"

Yalancı!
Ne tatlı günler geçirdin de hiç şükrünü bile yapmadın, şimdi de unuttun;Ne tatlı günler geçirdin de hiç şükrünü bile yapmadın, şimdi de unuttun; "Hiçbir gün görmedim…" filan diyorsun! "Hiçbir gün görmedim…" filan diyorsun!

Şikâyet etmeyecek, sabr-ı cemîl gösterecek, Allah'a isyan etmeyecek! Şikâyet etmeyecek, sabr-ı cemîl gösterecek, Allah'a isyan etmeyecek!

Ağrıyı sızıyı gördükçe kimisi içinden galeyan ediyor, fokurdamaya başlıyor, asabı bozuluyor.Ağrıyı sızıyı gördükçe kimisi içinden galeyan ediyor, fokurdamaya başlıyor, asabı bozuluyor. Başına gelen olaydan, fakirlikten, hastalıktan dolayı küstahlaşıpBaşına gelen olaydan, fakirlikten, hastalıktan dolayı küstahlaşıp kendisini küfre götürecek laflar söyleyen insanlar çok!kendisini küfre götürecek laflar söyleyen insanlar çok! Terbiyesi yok, eğitim almamış, söylediği lafın kendisine ne felaketler getireceğini bilmiyor.Terbiyesi yok, eğitim almamış, söylediği lafın kendisine ne felaketler getireceğini bilmiyor. Öyle yetişmiş, hayvan gibi yetişmiş, hayvan gibi yaşamış;Öyle yetişmiş, hayvan gibi yetişmiş, hayvan gibi yaşamış; hastalık gelince de sinirleniyor, kızıyor, sabretmiyor ve ağzına geleni söylüyor. O zaman sevap yok!hastalık gelince de sinirleniyor, kızıyor, sabretmiyor ve ağzına geleni söylüyor. O zaman sevap yok! Sabredecek, gelen kimselere şikâyet etmeyecek. O zaman böyle oluyor, sevabı o zaman oluyor. Sabredecek, gelen kimselere şikâyet etmeyecek. O zaman böyle oluyor, sevabı o zaman oluyor.

İnne'l-mer'ete sehmün min sihâmi iblîse fe men re-emreten zâte cemâlin fe ğadda basarahû anhâİnne'l-mer'ete sehmün min sihâmi iblîse fe men re-emreten zâte cemâlin fe ğadda basarahû anhâ ibtiğâe merdâtillâhi a'kabehullâhü ibâdeten yecidü lezzetehâ. ibtiğâe merdâtillâhi a'kabehullâhü ibâdeten yecidü lezzetehâ.

İbnü'n-Neccar Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki Peygamber Efendimiz: İbnü'n-Neccar Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki Peygamber Efendimiz:

"Kadın, şeytanın oklarından bir oktur. İnsanı avladığı, yaralayıp yere yıktığı oklarından bir oktur." "Kadın, şeytanın oklarından bir oktur. İnsanı avladığı, yaralayıp yere yıktığı oklarından bir oktur."

Nasıl avcı okunu gerer, avına atar… Avın durumu ne oldu? Nasıl avcı okunu gerer, avına atar…

Avın durumu ne oldu?

Ok isabet ettiği zaman bağrına saplandı mı devrildi, avcının eline geçti. Bağrı başı kan içinde oldu.Ok isabet ettiği zaman bağrına saplandı mı devrildi, avcının eline geçti. Bağrı başı kan içinde oldu. Avcı da onu yakaladı, tamam, "Bir av avladım." diye getirdi. Kadın, şeytanın oklarından bir oktur. Avcı da onu yakaladı, tamam, "Bir av avladım." diye getirdi.

Kadın, şeytanın oklarından bir oktur.

Ne yapar? Kulu avlar. Ok gelip kula saplanır, şeytanın avı olur. Ne yapar?

Kulu avlar. Ok gelip kula saplanır, şeytanın avı olur.

Şeytan kulu kimle avlıyor? Kadınla avlıyor. Nasıl avlıyor? Kadına baktırıyor. Şeytan kulu kimle avlıyor?

Kadınla avlıyor.

Nasıl avlıyor?

Kadına baktırıyor.

En aşağısı baktırmak! Sonra ötesi de öteye kadar gider. Adım adım öteye gider.En aşağısı baktırmak! Sonra ötesi de öteye kadar gider. Adım adım öteye gider. Kadın mendilini düşürür, erkek mendili alır: "Hanımefendi mendili düşürdünüz." Kadın mendilini düşürür, erkek mendili alır:

"Hanımefendi mendili düşürdünüz."

"Yaa, öyle mi, teşekkür ederim…" Şemsiyesini çevirir… Bunlar tabii Osmanlı devri hikâyeleri. "Yaa, öyle mi, teşekkür ederim…"

Şemsiyesini çevirir…

Bunlar tabii Osmanlı devri hikâyeleri.

Şimdi nasıl oluyor? Mendil düşürme filan yok. Dobra dobra nasıl oluyorsa bu işler oluyor. Ondan sonra; Şimdi nasıl oluyor?

Mendil düşürme filan yok. Dobra dobra nasıl oluyorsa bu işler oluyor. Ondan sonra;

"Buyur bizim burada bir yerimiz var, gidelim…" Hapı yutar! Şeytanın oklarından bir oktur."Buyur bizim burada bir yerimiz var, gidelim…"

Hapı yutar!

Şeytanın oklarından bir oktur.
İnsanı avlıyor; kadınla avlıyor, kadını kullanıyor. Dikkat etmek lazım! İnsanı avlıyor; kadınla avlıyor, kadını kullanıyor. Dikkat etmek lazım! Oka hedef olmamak lazım! Öyle anlaşılıyor. Oka hedef olmamak lazım! Öyle anlaşılıyor.

Fe men re-emreten zâte cemâlin fe ğadda basarahû anhâ.Fe men re-emreten zâte cemâlin fe ğadda basarahû anhâ. "Kim iştihasını kabartan bir güzel kadın, güzellik sahibi bir kadın görürse "Kim iştihasını kabartan bir güzel kadın, güzellik sahibi bir kadın görürse tabii kadınların çeşitleri var. İhtiyar hacı teyze var vs.tabii kadınların çeşitleri var. İhtiyar hacı teyze var vs. Ama bazısı ıslık çaldırtıyor, hovardalara bıyık burdurtuyor. Fesini öne doğru eğdirtiyor… Tesir ediyor.Ama bazısı ıslık çaldırtıyor, hovardalara bıyık burdurtuyor. Fesini öne doğru eğdirtiyor… Tesir ediyor. Gözünü kapatırsa ondan çekerse…" Gözünü kapatırsa ondan çekerse…"

"Bir kadın geliyor, nemelazım…" Neden? "Bir kadın geliyor, nemelazım…"

Neden?

İbtiğâe merdâtillâhi.İbtiğâe merdâtillâhi. "Ben buna bakarsam günah olur bakmazsam Allah'ın rızasını kazanırım, dedi."Ben buna bakarsam günah olur bakmazsam Allah'ın rızasını kazanırım, dedi. Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla başını çevirdi, gözünü kapattı, ona bakmadı." Allah'ın rızasını kazanmak maksadıyla başını çevirdi, gözünü kapattı, ona bakmadı."

A'kabehullâhü ibâdeten yecidü lezzetehâ.A'kabehullâhü ibâdeten yecidü lezzetehâ. "Kim böyle yaparsa Allah ona böyle yapmasından sonra güzel bir kulluk nasip eder, "Kim böyle yaparsa Allah ona böyle yapmasından sonra güzel bir kulluk nasip eder, mânevî hazları tattırdığı hoş bir kulluk nasip eder." mânevî hazları tattırdığı hoş bir kulluk nasip eder."

Onun için harama göz kapatacak! Hem erkek gözünü kapatacak hem de kadın gözünü kapatacak! Onun için harama göz kapatacak! Hem erkek gözünü kapatacak hem de kadın gözünü kapatacak!

Sırf erkekler için değildir! "Erkekler bakmasın da kadınlar serbest…" Sırf erkekler için değildir!

"Erkekler bakmasın da kadınlar serbest…"

Öyle yağma yok! Kadın da bakmayacak erkek de bakmayacak! Öyle yağma yok! Kadın da bakmayacak erkek de bakmayacak!

Kadın da güzelliklerini saklayacak, örtünecek! Niye örtünüyor? Kadın da güzelliklerini saklayacak, örtünecek!

Niye örtünüyor?

"Üff, kara çarşaf amma da fena yahu!.." Tabii, hoşuna gitmedi değil mi? "Üff, kara çarşaf amma da fena yahu!.."

Tabii, hoşuna gitmedi değil mi?

Her tarafı örtündü; yaşlı mı ihtiyar mı genç mi anlayamadın. Bakılacak bir tarafını göremedin.Her tarafı örtündü; yaşlı mı ihtiyar mı genç mi anlayamadın. Bakılacak bir tarafını göremedin. Köpürüyorlar, ehl-i dünyanın hoşlarına gitmiyor. Çarşafa saldırıyorlar. Neden? Köpürüyorlar, ehl-i dünyanın hoşlarına gitmiyor. Çarşafa saldırıyorlar.

Neden?

Çarşaf kadını sarıyor sarmalıyor, hiçbir şeyini göstermiyor. Karşı taraf, kâfir taraf ne yapıyor? Çarşaf kadını sarıyor sarmalıyor, hiçbir şeyini göstermiyor.

Karşı taraf, kâfir taraf ne yapıyor?

Kadının bütün güzelliklerini ortaya çıkartacak modalar üretiyor.Kadının bütün güzelliklerini ortaya çıkartacak modalar üretiyor. Mini etek modası üretiyor, yandan yırtmaç modası üretiyor, japone kol modası,Mini etek modası üretiyor, yandan yırtmaç modası üretiyor, japone kol modası, havuz yaka modası, göbek açık modası üretiyor… havuz yaka modası, göbek açık modası üretiyor… Bir yazlık üst giyim ki sanki üç-dört yaşındaki bir çocuğun gömleğini giymiş de beline gelmemiş gibi açık!Bir yazlık üst giyim ki sanki üç-dört yaşındaki bir çocuğun gömleğini giymiş de beline gelmemiş gibi açık! Göbeğini özel olarak açıyor. Göbeğini özel olarak açıyor.

Çeşitli şekillerde özellikle inadına, İslâm'ın zıddına şeytanın hoşuna gidecek şekilde,Çeşitli şekillerde özellikle inadına, İslâm'ın zıddına şeytanın hoşuna gidecek şekilde, tam tuzak olacak şekilde kadının tüm ilgi çekici güzelliklerini tam tuzak olacak şekilde kadının tüm ilgi çekici güzelliklerini ortaya çıkaracak giyimler üretiyorlar, tavırlar üretiyorlar. Bir de öğretiyorlar. ortaya çıkaracak giyimler üretiyorlar, tavırlar üretiyorlar. Bir de öğretiyorlar.

Bizim Sidney'deki öğretmen Mehmet Coşar çocuğunun gittiği okula gitmiş, hocasına demiş ki; Bizim Sidney'deki öğretmen Mehmet Coşar çocuğunun gittiği okula gitmiş, hocasına demiş ki;

"Ben de öğretmenim, ben sizin ders anlayışınızı takip etmek istiyorum."Ben de öğretmenim, ben sizin ders anlayışınızı takip etmek istiyorum. Müsaade ederseniz oturabilir miyim? Sizin bir dersinizi takip edebilir miyim?" O da; Müsaade ederseniz oturabilir miyim? Sizin bir dersinizi takip edebilir miyim?" O da;

"Olur, girebilirsin, buyur." demiş. O da sınıfa girmiş, öğrencilerin arkasına bir yere oturmuş. "Olur, girebilirsin, buyur." demiş.

O da sınıfa girmiş, öğrencilerin arkasına bir yere oturmuş.

"Kadının karşısında ayağımı sallamadım da sandalyenin üstünde bağdaş kurup oturdum." diyor. "Kadının karşısında ayağımı sallamadım da sandalyenin üstünde bağdaş kurup oturdum." diyor.

"Ey gençler! Duyguyu işleyelim, anlatalım, konuşalım…" "Ey gençler! Duyguyu işleyelim, anlatalım, konuşalım…"

Sınıf öğretmeni miymiş nasılsa… Sınıf öğretmeni miymiş nasılsa…

"Bugün seks konusunu işleyelim." "Başladı derste onu anlatmaya!"Bugün seks konusunu işleyelim."

"Başladı derste onu anlatmaya!
Ondan sonra da ben dersi [dinleyeceğim] diye inadına mı yaptı yoksa her zaman mı öyle;Ondan sonra da ben dersi [dinleyeceğim] diye inadına mı yaptı yoksa her zaman mı öyle; onları seyrederken dinlerken benim yüzüm kızardı!.." diyor. onları seyrederken dinlerken benim yüzüm kızardı!.." diyor.

Anlaşıldığına göre burada okuyan çocukları daha okuldayken hocaları bu konulara tahrik ediyorlar, itiyorlar.Anlaşıldığına göre burada okuyan çocukları daha okuldayken hocaları bu konulara tahrik ediyorlar, itiyorlar. Ondan sonra çocuklar biraz büyüdü mü zapt edilmiyor.Ondan sonra çocuklar biraz büyüdü mü zapt edilmiyor. Yetmiş tane zincir bağlasan yetmiş zinciri de yetmiş tane melek tutsa… Yetmiş tane zincir bağlasan yetmiş zinciri de yetmiş tane melek tutsa… Öbür taraf çekmek için var gücüyle uğraşıyor.Öbür taraf çekmek için var gücüyle uğraşıyor. O çok zor, burada çok zor! Siz geldiniz; tamam, iyi, hoş geldiniz. Bir iş tuttunuz; tamam o da güzel… O çok zor, burada çok zor! Siz geldiniz; tamam, iyi, hoş geldiniz. Bir iş tuttunuz; tamam o da güzel…

Ama çocuklar bunların mektebinde okuyacak!Ama çocuklar bunların mektebinde okuyacak! Bu hocalar bunları eğitecek, böyle konuşacaklar. Bu kafayla yetişecekler.Bu hocalar bunları eğitecek, böyle konuşacaklar. Bu kafayla yetişecekler. Ondan sonra sen çocuğuna İslâm ahlâkı, adâbı, tesettür, Ondan sonra sen çocuğuna İslâm ahlâkı, adâbı, tesettür, gözü kapatmak, harama bakmamak filan diyegözü kapatmak, harama bakmamak filan diye anlat da bakalım kafasına girecek mi, dinleyecek mi!anlat da bakalım kafasına girecek mi, dinleyecek mi! Böyle kötülüklere bulaştırdıktan sonra kötülüklerden sıyrılmak çok zor! Böyle kötülüklere bulaştırdıktan sonra kötülüklerden sıyrılmak çok zor!

Kumara alışmış, bırakması çok zor; içkiye alışmış, bırakması çok zor.Kumara alışmış, bırakması çok zor; içkiye alışmış, bırakması çok zor. Hangi kötü huya alıştıysa o kötü huylardan sıyrılıp çıkmak çok zor. Hangi kötü huya alıştıysa o kötü huylardan sıyrılıp çıkmak çok zor. Hatta zararlı şeylerden bile vazgeçemiyor. Sigaradan vazgeçemiyor, esrardan vazgeçemiyor. Hatta zararlı şeylerden bile vazgeçemiyor. Sigaradan vazgeçemiyor, esrardan vazgeçemiyor. Sonunun ne olduğunu biliyor, ona rağmen vazgeçemiyor. Sonunun ne olduğunu biliyor, ona rağmen vazgeçemiyor.

Allahu teâla hazretleri yardımcımız olsun. Allahu teâla hazretleri yardımcımız olsun.

el-Fâtiha!.. el-Fâtiha!..

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2