Namaz Vakitleri

1 Rebîü'l-Âhir 1446
04 Ekim 2024
İmsak
05:32
Güneş
06:56
Öğle
12:58
İkindi
16:13
Akşam
18:50
Yatsı
20:09
Detaylı Arama

İnsanın Gönlündeki Asıl İman Nasıldır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Ramazan 1420 / 01.01.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ı Neden Severiz, İnsan Allah’ın Emirlerini Tuttukça Sıhhatli Olur, Tasavvufun Tarifi Nedir, Allah’ın Takdirine Sığınmak, İman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İnsanın Gönlündeki Asıl İman Nasıldır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Ramazan 1420 / 01.01.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ı Neden Severiz, İnsan Allah’ın Emirlerini Tuttukça Sıhhatli Olur, Tasavvufun Tarifi Nedir, Allah’ın Takdirine Sığınmak, İman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Vessalâtu vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedinVessalâtu vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn.ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'dü fe-kâle Rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü fe-kâle Rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem:

el-Îmânü fî kalbi'r-raculi en yuhibbellâhe azze ve celle. el-Îmânü fî kalbi'r-raculi en yuhibbellâhe azze ve celle.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Bu özlü, kısa hadîs-i şerîf de Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Bu özlü, kısa hadîs-i şerîf de Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. ed-Deylemî'nin ve İbnünneccâr'ın kitaplarında mevcut. ed-Deylemî'nin ve İbnünneccâr'ın kitaplarında mevcut. Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Kalpte asıl iman, insanın gönlünde asıl iman, adamın gönlünde asıl iman.""Kalpte asıl iman, insanın gönlünde asıl iman, adamın gönlünde asıl iman." En yuhibbellâhe azze ve celle. "Aziz ve celil olan Allah'ı sevmektir, sevmesidir." En yuhibbellâhe azze ve celle. "Aziz ve celil olan Allah'ı sevmektir, sevmesidir."

Gerisi bir şey ifade etmez.Gerisi bir şey ifade etmez. Asıl iman, tamam Allah'a, meleklerine, kitaplarına, âhiret gününe,Asıl iman, tamam Allah'a, meleklerine, kitaplarına, âhiret gününe, peygamberlerine, kadere inanıyoruz vesaire amapeygamberlerine, kadere inanıyoruz vesaire ama kısacası Allah'ı sevmektir. kısacası Allah'ı sevmektir.

Şimdi birçok şeyi seviyor insanlar dünyada, çok şeyleri seviyor.Şimdi birçok şeyi seviyor insanlar dünyada, çok şeyleri seviyor. Başta yemekler olmak üzere küçüklükten başlıyor şekerler, tatlılar, bayram yerlerinde satılan helvalar,Başta yemekler olmak üzere küçüklükten başlıyor şekerler, tatlılar, bayram yerlerinde satılan helvalar, oyuncaklar, oyunlar, birçok şeyi seviyor.oyuncaklar, oyunlar, birçok şeyi seviyor. Arkadaşlar, insanlar, kızlar erkekleri, erkekler kızları seviyor vesaire vesaire...Arkadaşlar, insanlar, kızlar erkekleri, erkekler kızları seviyor vesaire vesaire... ama bunların hepsi küçük sevgiler. Küçük sevgiler! Asıl önemli, büyük, tam sevgi Allah'ı sevmek. ama bunların hepsi küçük sevgiler. Küçük sevgiler! Asıl önemli, büyük, tam sevgi Allah'ı sevmek.

Çünkü insan bir şeyi neden sever? diye düşünecek olursak, güzel olduğu için sever.Çünkü insan bir şeyi neden sever? diye düşünecek olursak, güzel olduğu için sever. Allah bütün güzellikleri yaratan güzel. Bir kere oradan sevilmesi lazım. Evsafı makbul olduğu için sever. Allah bütün güzellikleri yaratan güzel. Bir kere oradan sevilmesi lazım. Evsafı makbul olduğu için sever.

Ya bu üzüm öteki üzümlere benzemez, şuna baksana! Ne kadar evsafı yüksek.Ya bu üzüm öteki üzümlere benzemez, şuna baksana! Ne kadar evsafı yüksek. Evsafı yüksek, şimdi kaliteli diyorlar. Kalite "evsaf" demek. Evsafı yüksek, aman! Evsafı yüksek, şimdi kaliteli diyorlar. Kalite "evsaf" demek.

Evsafı yüksek, aman!

Hele bir ye bu üzümden! Bak, hem çekirdeği yok, hem erik gibi kütür kütür,Hele bir ye bu üzümden! Bak, hem çekirdeği yok, hem erik gibi kütür kütür, hem tatlı, hem kabuğu ince, hem bir de kokusu var, amaaann!.. hem tatlı, hem kabuğu ince, hem bir de kokusu var, amaaann!..

Vasfı güzel olduğundan [seviyoruz]. Bu elma? Bu elma fiji elmasıdır.Vasfı güzel olduğundan [seviyoruz].

Bu elma?

Bu elma fiji elmasıdır.
Bunu ısırdığın zaman suyunu tutamazsın ağzında, etrafa fışkırır. Bunu ısırdığın zaman suyunu tutamazsın ağzında, etrafa fışkırır. O kadar suludur, ayva gibi serttir, bal gibi tatlıdır! O kadar suludur, ayva gibi serttir, bal gibi tatlıdır!

Vay!.. Ne güzel evsafı varmış! Yüksek kaliteli, çok kaliteli. Vay!.. Ne güzel evsafı varmış! Yüksek kaliteli, çok kaliteli.

Hah, en güzel kaliteler, en güzel vasıflar, en güzel esmâ Allah'ındır: Lehü'l esmâü'l-hüsna.Hah, en güzel kaliteler, en güzel vasıflar, en güzel esmâ Allah'ındır: Lehü'l esmâü'l-hüsna. "En güzel sıfatlar O'nun." Ne ararsan, neyi sevebilirsen o sevilecek şeylerin en güzeli Allah'ın. "En güzel sıfatlar O'nun." Ne ararsan, neyi sevebilirsen o sevilecek şeylerin en güzeli Allah'ın.

Ee başka neden sever, bir insan bir insanı neden sever? Ee başka neden sever, bir insan bir insanı neden sever?

Kendisine faydası var diye sever.Kendisine faydası var diye sever. Allah razı olsun filanca efendiden,Allah razı olsun filanca efendiden, en sıkışık olduğum zamanda bana şu kadar borç verdi, bana yardımcı oldu.en sıkışık olduğum zamanda bana şu kadar borç verdi, bana yardımcı oldu. Öyle cömert insan ki ondan seviyorum.Öyle cömert insan ki ondan seviyorum. Yani tamam, bütün iyilikleri sana yapan Allahu Teâlâ hazretleri. Yani tamam, bütün iyilikleri sana yapan Allahu Teâlâ hazretleri. Sen iyilik yapanları seviyorsan, bütün iyilikleri yapan Allah.Sen iyilik yapanları seviyorsan, bütün iyilikleri yapan Allah. Seni yaratan Allah, büyüten Allah, yaşatan Allah, sağlığı veren Allah azze ve celle Tebârake ve Teâlâ.Seni yaratan Allah, büyüten Allah, yaşatan Allah, sağlığı veren Allah azze ve celle Tebârake ve Teâlâ. Yani neyin varsa Allah'tan, Allah'ın ikramı hem de bedava. Yani neyin varsa Allah'tan, Allah'ın ikramı hem de bedava. Çarşıdan alma değil, para harcama değil, sabahtan akşama ırgat gibi terleyerek çalışmayla değil,Çarşıdan alma değil, para harcama değil, sabahtan akşama ırgat gibi terleyerek çalışmayla değil, bedavadan Cenâb-ı Hak Teâlâ veriyor, sevilmez mi?bedavadan Cenâb-ı Hak Teâlâ veriyor, sevilmez mi? Yani birisi gelse de sana bedavadan şu kadar para verse külliyetli. Yani birisi gelse de sana bedavadan şu kadar para verse külliyetli. Vay be, adama bak ne kadar cömert! Sabahtan tutuşturuverdi elime parayı. Vay be, adama bak ne kadar cömert! Sabahtan tutuşturuverdi elime parayı.

Bir müdür vardı Ankara'da, diyor ki; ne kadar memnun.Bir müdür vardı Ankara'da, diyor ki; ne kadar memnun. Umreye gitmiş, Ramazan'da umre yapmış, nasıl memnun, Umreye gitmiş, Ramazan'da umre yapmış, nasıl memnun, "Hocam diyor, Peygamber Efendimiz'in Mescid-i Şerîf'inde iftarda elime altını tutuşturuverdiler." diyor."Hocam diyor, Peygamber Efendimiz'in Mescid-i Şerîf'inde iftarda elime altını tutuşturuverdiler." diyor. "Ben zenginim, ihtiyacım yok." filan demiş ama "Başkasına verirsin." demişler."Ben zenginim, ihtiyacım yok." filan demiş ama "Başkasına verirsin." demişler. Altını eline [tutuşturuverdiler], altın. Nasıl memnun, nasıl hoşnut olmuş...Altını eline [tutuşturuverdiler], altın. Nasıl memnun, nasıl hoşnut olmuş... Ne kadar muhabbet diyor, sofralarına çağırıyorlar, altınları veriyorlar diyor, çok memnun. Ne kadar muhabbet diyor, sofralarına çağırıyorlar, altınları veriyorlar diyor, çok memnun.

Allahu Teâlâ hazretleri her şeyi veriyor, her türlü güzel sıfatın sahibi, her şeyimiz O'ndan,Allahu Teâlâ hazretleri her şeyi veriyor, her türlü güzel sıfatın sahibi, her şeyimiz O'ndan, O'na çok şükür borçluyuz, bütün nimetlerimizO'na çok şükür borçluyuz, bütün nimetlerimiz O'ndan ve yeryüzündeki hayat şartlarını bize hazırlayan O, gökten yağmuru yağdıran O,O'ndan ve yeryüzündeki hayat şartlarını bize hazırlayan O, gökten yağmuru yağdıran O, yerden şırıl şırıl akarsuları akıtan O, meyveleri bitiren O, her şey, herşey...yerden şırıl şırıl akarsuları akıtan O, meyveleri bitiren O, her şey, herşey... Nereden baksak aklı olan, duygusu olan,Nereden baksak aklı olan, duygusu olan, ilmi olan, irfanı olan insan Allahu Teâlâ hazretlerine âşık olur, O'na âşık olur. ilmi olan, irfanı olan insan Allahu Teâlâ hazretlerine âşık olur, O'na âşık olur. Allahu Teâlâ hazretlerine âşık olan da Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyini sever. Allahu Teâlâ hazretlerine âşık olan da Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyini sever.

Her şeyini sever! Bir kere Allah'ın sevgili kullarını sever;Her şeyini sever! Bir kere Allah'ın sevgili kullarını sever; başta Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavâtubaşta Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavâtu ve ekmelü't-tahiyyâtü ve't-teslîmât hazretleri olmak üzere. Neden? ve ekmelü't-tahiyyâtü ve't-teslîmât hazretleri olmak üzere.

Neden?

Allah sevmiş, Allah'ın sevgilisi, habibi. Allah'ın sevgilisi, ötesi yok.Allah sevmiş, Allah'ın sevgilisi, habibi. Allah'ın sevgilisi, ötesi yok. Allah'ın en sevgili kulu, ondan seviyoruz. Ayrıca Allah neden sevmiş? Allah'ın en sevgili kulu, ondan seviyoruz.

Ayrıca Allah neden sevmiş?

Onun da evsafı çok güzel olduğundan, yüzü çok güzel olduğundan, soyu çok güzel olduğundan,Onun da evsafı çok güzel olduğundan, yüzü çok güzel olduğundan, soyu çok güzel olduğundan, özü sözü çok güzel olduğundan, her yönden. İnsanların en güzeli olduğundan, ondan sever. özü sözü çok güzel olduğundan, her yönden. İnsanların en güzeli olduğundan, ondan sever.

Sevgili kullarını sever, evliyasını sever.Sevgili kullarını sever, evliyasını sever. Şu mübareke bak, bembayaz ak sakallı, şunun yüzünden nur akıyor, Şu mübareke bak, bembayaz ak sakallı, şunun yüzünden nur akıyor, şu adamın sözlerinin tatlılığına bak vesaire vesaire... şu adamın sözlerinin tatlılığına bak vesaire vesaire... Sonra Allah'ın kelamını, kitabını sever, Kur'an'ını sever, bu benim Rabbimin kelamı diyeSonra Allah'ın kelamını, kitabını sever, Kur'an'ını sever, bu benim Rabbimin kelamı diye öpüp başına koyar, yüzünü gözünü sürer. öpüp başına koyar, yüzünü gözünü sürer. Allah'ın beytini, Beytullah'ını sever, Kâbe'yi sever, Kâbe-i Müşerrefe'ye gider örtüsüne yapışır,Allah'ın beytini, Beytullah'ını sever, Kâbe'yi sever, Kâbe-i Müşerrefe'ye gider örtüsüne yapışır, yüzünü gözünü sürer, ağlar, yanağını yapıştırır, öper… Ya bu taşı niye öpüyorsun? yüzünü gözünü sürer, ağlar, yanağını yapıştırır, öper…

Ya bu taşı niye öpüyorsun?

Ya bu taş, Kâbe-i Müşerrefe ya! Kâbe-i Müşerrefe'nin taşı bu, bu öpülmez mi ya, ondan öpüyorum.Ya bu taş, Kâbe-i Müşerrefe ya! Kâbe-i Müşerrefe'nin taşı bu, bu öpülmez mi ya, ondan öpüyorum. Allah'ın evi, Beytullah, taştır ama Allah'ın evi olunca sevilir. Allah'ın evi, Beytullah, taştır ama Allah'ın evi olunca sevilir.

Allah'ın her şeyi sevilir, sevdiği her şeyi sevilir, hatta kaderi sevilir.Allah'ın her şeyi sevilir, sevdiği her şeyi sevilir, hatta kaderi sevilir. Ve en önemlisi de Allah'a kavuşmak sevilir.Ve en önemlisi de Allah'a kavuşmak sevilir. Bucak bucak kavuşmaktan kaçmaz, köşe bucak kaçmaz.Bucak bucak kavuşmaktan kaçmaz, köşe bucak kaçmaz. Onun için evliyaullah, büyüklerimiz canlarını vermeye can atmışlar, savaşlara katılmışlar,Onun için evliyaullah, büyüklerimiz canlarını vermeye can atmışlar, savaşlara katılmışlar, ihtiyar hallerinde bile, "Verin mızrağımı, silahımı, kılıcımı, kalkanımı, zırhımı, ihtiyar hallerinde bile, "Verin mızrağımı, silahımı, kılıcımı, kalkanımı, zırhımı, ben savaşa gidiyorum!" demişler.ben savaşa gidiyorum!" demişler. Gelmişler bizim beldelerimizi fethetmişler, oralarda şehit olmuşlar, oralarda türbeleri var.Gelmişler bizim beldelerimizi fethetmişler, oralarda şehit olmuşlar, oralarda türbeleri var. Çünkü Allah'a kavuşmayı severler. Çünkü geceleri dua ederler, yana yakıla, yana yakıla dua ederler;Çünkü Allah'a kavuşmayı severler. Çünkü geceleri dua ederler, yana yakıla, yana yakıla dua ederler; Ya Rabbi! Benim canımı al da sana kavuşayım." Yaşamak istemiyor. Neden? Ya Rabbi! Benim canımı al da sana kavuşayım." Yaşamak istemiyor.

Neden?

Yaşayıp da ne olacak, Rabbime kavuşayım diye. Neden olacak, ondan işte, Rabbine kavuşmak istediği için. Yaşayıp da ne olacak, Rabbime kavuşayım diye. Neden olacak, ondan işte, Rabbine kavuşmak istediği için.

Onun için bu sevginin hâsıl olması konusunda çok dikkatli olmalıyız.Onun için bu sevginin hâsıl olması konusunda çok dikkatli olmalıyız. Bu sevgi insanda ibadetlerle hâsıl olur. Bu sevgi insanda ibadetlerle hâsıl olur. İnsanın gönlünde Allah sevgisi ibadetle itaatle hâsıl olur, isyanla kaybolur bu sevgi. İnsanın gönlünde Allah sevgisi ibadetle itaatle hâsıl olur, isyanla kaybolur bu sevgi.

Bu kadar sevilecek şeylere sahip, şartlara sahip olan Allah Teâlâ hazretleriniBu kadar sevilecek şeylere sahip, şartlara sahip olan Allah Teâlâ hazretlerini neden bazıları sevmiyor da Allah'ın düşmanı oluyor?neden bazıları sevmiyor da Allah'ın düşmanı oluyor? Adüvvallah oluyor hem de, azılı, azgın, sapkın düşmanı oluyor? Neden oluyor? Adüvvallah oluyor hem de, azılı, azgın, sapkın düşmanı oluyor? Neden oluyor?

Çünkü Allah'a ibadet etmeyince şeytana kul oluyor.Çünkü Allah'a ibadet etmeyince şeytana kul oluyor. Şeytana kul oldu mu, şeytan insanı aldı mı avucuna mahveder.Şeytana kul oldu mu, şeytan insanı aldı mı avucuna mahveder. Şeytan bir insanın içine girdi mi mahveder. İbadetten, ittaatten, zikirden sevgi hâsıl olur.Şeytan bir insanın içine girdi mi mahveder.

İbadetten, ittaatten, zikirden sevgi hâsıl olur.
İbadetleri yapmadıkça da sevgi söner yerine kötü duygular gelir,İbadetleri yapmadıkça da sevgi söner yerine kötü duygular gelir, adam sonunda kalbi kararır kararır, kararır kararır... kapkara kalpli bir herif olur, yanına yanaşılmaz. adam sonunda kalbi kararır kararır, kararır kararır... kapkara kalpli bir herif olur, yanına yanaşılmaz. Pis, çirkin, iğrenç bir adam olur! Uzaktan gördüğü zaman millet nefret eder.Pis, çirkin, iğrenç bir adam olur! Uzaktan gördüğü zaman millet nefret eder. Ölünce de, "Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur.Ölünce de, "Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur. Ohh dünyadan gitti artık kabir komşuları dayansın buna." derler. Ohh dünyadan gitti artık kabir komşuları dayansın buna." derler.

Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehli kubur. Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur

Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehli kubur.

Öyle demiş birisine. Zalimmiş, mütegallibe imiş, zorba imiş, ölmüş.Öyle demiş birisine. Zalimmiş, mütegallibe imiş, zorba imiş, ölmüş. Şairin birisi de böyle yazmış; "Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur." Şairin birisi de böyle yazmış; "Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur."

Çünkü insan kötülük yapınca kendisi de rahat etmez.Çünkü insan kötülük yapınca kendisi de rahat etmez. İyilik insana ilaç gibi, nimet gibi, vitamin gibi yarar, kötülük insanı kezzap gibi kemirir.İyilik insana ilaç gibi, nimet gibi, vitamin gibi yarar, kötülük insanı kezzap gibi kemirir. Kalbini kemirir, içini hasta eder, kanser eder, verem eder, mahveder insanın içini.Kalbini kemirir, içini hasta eder, kanser eder, verem eder, mahveder insanın içini. Onun için iyi insanlar bakarsın mübarek, hacı nine, ooh ne kadar uzun ömürlü,Onun için iyi insanlar bakarsın mübarek, hacı nine, ooh ne kadar uzun ömürlü, maşallah köyümüzün en mübarek insanı. Şu hacı dede maşallah mübarek ne kadar iyi... Ee ötekiler? maşallah köyümüzün en mübarek insanı. Şu hacı dede maşallah mübarek ne kadar iyi...

Ee ötekiler?

O baba yiğitler, efeler, o bıyıklarını buranlar,O baba yiğitler, efeler, o bıyıklarını buranlar, o şapkasını yana eğip sağa sola yan bakanlar, onlar çarçabuk ölür gider. Neden? o şapkasını yana eğip sağa sola yan bakanlar, onlar çarçabuk ölür gider.

Neden?

Allah'ın emirlerini tuttuğu zaman insan vücutça da sıhhatli olur,Allah'ın emirlerini tuttuğu zaman insan vücutça da sıhhatli olur, kötülük yaptıkça insan vücutça da rahatsız olur, maddeten rahatsız olur, maddi yönden rahatsız olur. kötülük yaptıkça insan vücutça da rahatsız olur, maddeten rahatsız olur, maddi yönden rahatsız olur.

Onun için ben duydum şaşmadım ama ilginç bir durum,Onun için ben duydum şaşmadım ama ilginç bir durum, mafya çetesi mensupları gerilimden dolayı hep hasta olurlarmış.mafya çetesi mensupları gerilimden dolayı hep hasta olurlarmış. Şeker olurlarmış yani ruhî sebeplerden. Her şey var heriflerin, çekiyorlar tabancayı, alıyorlar parayı.Şeker olurlarmış yani ruhî sebeplerden. Her şey var heriflerin, çekiyorlar tabancayı, alıyorlar parayı. Satıyorlar eroini, alıyorlar parayı. Para çok istediğini yer; kebap yer, kaymak yer, baklava yer;Satıyorlar eroini, alıyorlar parayı. Para çok istediğini yer; kebap yer, kaymak yer, baklava yer; tedavi olur, doktor var, hastane var, her şey paraya bağlı ama gerilimden stres yani, [ölüyorlar]. tedavi olur, doktor var, hastane var, her şey paraya bağlı ama gerilimden stres yani, [ölüyorlar].

Allah Allah, Türkçe'sini söylüyorum anlamıyorsunuz, stres deyince yüzünüz gülüyor.Allah Allah, Türkçe'sini söylüyorum anlamıyorsunuz, stres deyince yüzünüz gülüyor. Allah Allah, kalite deyince anlıyorsunuz evsaf deyince anlamıyorsunuz. Fesübhanallah!.. Allah Allah, kalite deyince anlıyorsunuz evsaf deyince anlamıyorsunuz. Fesübhanallah!..

Onun için ibadet etmemiz lazım Allah sevgisi içimizde hâsıl olsun diye.Onun için ibadet etmemiz lazım Allah sevgisi içimizde hâsıl olsun diye. Bir hayır hasenât yaptı mı insan Allah Teâlâ hazretleri onun kalbine öyle güzel duygular verir,Bir hayır hasenât yaptı mı insan Allah Teâlâ hazretleri onun kalbine öyle güzel duygular verir, ki tadına doyum olmaz. Bir cami yaptırsın, bir çeşme yaptırsın.ki tadına doyum olmaz. Bir cami yaptırsın, bir çeşme yaptırsın. Görsün milletin oradan kovalarını doldurduğunu, dua ede ede evine gittiğini görsün,Görsün milletin oradan kovalarını doldurduğunu, dua ede ede evine gittiğini görsün, nasıl böyle içinde güzel duygular olur, bütün malını Allah yoluna verecek gibi olur. nasıl böyle içinde güzel duygular olur, bütün malını Allah yoluna verecek gibi olur. "Allah Allah, şu güzelliğe bak! Ne iyi oldu! İyi ki yapmışım bunu."Allah Allah, şu güzelliğe bak! Ne iyi oldu! İyi ki yapmışım bunu. Herşeyimi, hayırımı, hasenâtımı çok yapayım!" filan der. Herşeyimi, hayırımı, hasenâtımı çok yapayım!" filan der.

Demek ki böyle hayır hasenât yaptı mı, başkasının duasını aldı mı, ibadet taat eyledi miDemek ki böyle hayır hasenât yaptı mı, başkasının duasını aldı mı, ibadet taat eyledi mi Allah sevgisi artar; tefekkür etti mi, zikir etti mi Allah sevgisi artar. Allah sevgisi artar; tefekkür etti mi, zikir etti mi Allah sevgisi artar.

Yani bunların hepsinin kısa adresi nerede bulunur, hangi dükkanda bulunur hocam?Yani bunların hepsinin kısa adresi nerede bulunur, hangi dükkanda bulunur hocam? Ben bu ilaçları almak istiyorum, nerede bulunur bunlar? Ben bu ilaçları almak istiyorum, nerede bulunur bunlar?

Bunlar tasavvuf dükkanında bulunur, hepsi tasavvuf dükkanının raflarında bulunur.Bunlar tasavvuf dükkanında bulunur, hepsi tasavvuf dükkanının raflarında bulunur. Kıymetli ilaçların hepsi vardır ve o ilaçlarla mutasavvıflar Allah'ın âşık-ı sâdıkları olmuşlardır.Kıymetli ilaçların hepsi vardır ve o ilaçlarla mutasavvıflar Allah'ın âşık-ı sâdıkları olmuşlardır. Dillere destan olmuşlardır. Leyla ve Mecnun gibi, Ferhad u Şirin gibi dillere destan olmuşlardır sevgiden. Dillere destan olmuşlardır. Leyla ve Mecnun gibi, Ferhad u Şirin gibi dillere destan olmuşlardır sevgiden.

Misal? Buyur, al, Yunus Emre, buyur Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî...Misal?

Buyur, al, Yunus Emre, buyur Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî...
Müslüman olmayanlar bile seviyor.Müslüman olmayanlar bile seviyor. Yunus'u da seviyorlar ha, Yunus günü yaptılar, Dünya Yunus Günü ilan ettiler. Çok ilginç bir insan. Yunus'u da seviyorlar ha, Yunus günü yaptılar, Dünya Yunus Günü ilan ettiler. Çok ilginç bir insan.

Mevlânâ için de öyle.Mevlânâ için de öyle. Almanya'da bir sürü Alman Mevlevî var, külahlı cübbeli, müslüman olmuş, mevlevi şeyhi var. Almanya'da bir sürü Alman Mevlevî var, külahlı cübbeli, müslüman olmuş, mevlevi şeyhi var.

Türkiye'de ben Konya'ya gittim, burada mevlevi tekkesi, mevlevi şeyhi var mı? diye.Türkiye'de ben Konya'ya gittim, burada mevlevi tekkesi, mevlevi şeyhi var mı? diye. Mevlânâ hazretlerinin diyarı. Yok dediler. E ne oldu? Mevlânâ hazretlerinin diyarı.

Yok dediler.

E ne oldu?

Beldesi kıymetini bilmiyor, Almanya biliyor, Amerika biliyor kıymetini, âşık adam. Neden? Beldesi kıymetini bilmiyor, Almanya biliyor, Amerika biliyor kıymetini, âşık adam.

Neden?

Farsça bilen kalmamış, okuyan kalmamış, anlayan kalmamış, duygularını yaşayan kalmamış ondan. Farsça bilen kalmamış, okuyan kalmamış, anlayan kalmamış, duygularını yaşayan kalmamış ondan.

Demek ki tasavvuf Allah sevgisini kazanma yoluymuş.Demek ki tasavvuf Allah sevgisini kazanma yoluymuş. Onun için bana tasavvufun tariflerini sordular da nedir, nedir? Onun için bana tasavvufun tariflerini sordular da nedir, nedir?

Ben kısaca dedim ki, "Allah'ı sevme ve Allah tarafından sevilme yollarını gösteren ilim tasavvuf."Ben kısaca dedim ki, "Allah'ı sevme ve Allah tarafından sevilme yollarını gösteren ilim tasavvuf." Allah'ı sevme yollarını gösteriyor, Allah tarafından sevilme yollarını gösteriyor.Allah'ı sevme yollarını gösteriyor, Allah tarafından sevilme yollarını gösteriyor. En sevaplı ameller, ibadet ve taatler nedir, onları öğretiyor. Bitti, elhamdülillah. En sevaplı ameller, ibadet ve taatler nedir, onları öğretiyor. Bitti, elhamdülillah.

Onları biliyoruz yapıp da sevap kazanmayı Allah nasip eylesin cümlemize. Onları biliyoruz yapıp da sevap kazanmayı Allah nasip eylesin cümlemize.

el-Îmânü kaydü'l-feteki ve lâ yeftekü mü'minün. Hiç duymadığınızı tahmin ettiğim bir hadîs-i şerîf.el-Îmânü kaydü'l-feteki ve lâ yeftekü mü'minün.

Hiç duymadığınızı tahmin ettiğim bir hadîs-i şerîf.
Hiç duymadınız şimdiye kadar. Ben de ilk defa okuyorum. Atlamışım burayı. Hiç duymadınız şimdiye kadar. Ben de ilk defa okuyorum. Atlamışım burayı.

"İman feteki kapatmak, bağlamaktır. Mü'min fetketmez." diyor. Şimdi bu ne demek? "İman feteki kapatmak, bağlamaktır. Mü'min fetketmez." diyor.

Şimdi bu ne demek?

Bu el-fetekü, bi'l-harekâtisselâsi, el-fetkü, el-fitkü, el-fütkü, hepsi de olurmuş, üçü de varmış.Bu el-fetekü, bi'l-harekâtisselâsi, el-fetkü, el-fitkü, el-fütkü, hepsi de olurmuş, üçü de varmış. Üç hareke ile, hırsunnefsi ve talebühâ. "Nefsin hırsı ve bir şeyi isteği yani hevası, arzusu." demek.Üç hareke ile, hırsunnefsi ve talebühâ. "Nefsin hırsı ve bir şeyi isteği yani hevası, arzusu." demek. Ve havâtürühâ. "Ve nefsin insana verdiği vesveseler, havâtırlar." demek.Ve havâtürühâ. "Ve nefsin insana verdiği vesveseler, havâtırlar." demek. Ve hücûmuhâ. "Ve bu fikirlerin, arzuların insanın kafasına hücum etmesi." demek.Ve hücûmuhâ. "Ve bu fikirlerin, arzuların insanın kafasına hücum etmesi." demek. Ve derlermiş ki; Feteke recülü fetken ve fütûken izâ rakibe mâ hemme mine'l-umur ve de'at ileyhi nefsühû.Ve derlermiş ki;

Feteke recülü fetken ve fütûken izâ rakibe mâ hemme mine'l-umur ve de'at ileyhi nefsühû.
"Adam fetketti." derlermiş. Ne demekmiş Arapça'da bu "fetketti" demek? "Adam fetketti." derlermiş.

Ne demekmiş Arapça'da bu "fetketti" demek?

Yani işlerin kendisine üzüntü verenleri, kendisine iyice yüklendi mi, "Adam fetketti." derlermiş.Yani işlerin kendisine üzüntü verenleri, kendisine iyice yüklendi mi, "Adam fetketti." derlermiş. "Fıtık oldu." diyoruz ya biz de. Oradan mı geliyor, nasıl oluyorsa, o kelime olabilir yani."Fıtık oldu." diyoruz ya biz de. Oradan mı geliyor, nasıl oluyorsa, o kelime olabilir yani. Adama o kadar şey yaptım ki fıtık ettim adamı derler.Adama o kadar şey yaptım ki fıtık ettim adamı derler. Karnı patladı demek mi, yoksa nefsi telaşlara gark oldu mu demek? Karnı patladı demek mi, yoksa nefsi telaşlara gark oldu mu demek?

Bir de öldürmek, kesmek, asmak, kırmak, ikiye bölmek, parçalamak filan mânasına geliyormuş.Bir de öldürmek, kesmek, asmak, kırmak, ikiye bölmek, parçalamak filan mânasına geliyormuş. İşte tabii insanın nefsine de böyle duygular hücum ettiği zaman nefsini mahvediyor. İşte tabii insanın nefsine de böyle duygular hücum ettiği zaman nefsini mahvediyor.

"Mü'min bu bağları kapatır, bu kapıyı kapatır, böyle değildir." buyuruyor. "Mü'min bu bağları kapatır, bu kapıyı kapatır, böyle değildir." buyuruyor.

Sakindir, telaşlı değildir, öyle fazla üzüntülere dalmaz, rahattır, rahat bir insandır.Sakindir, telaşlı değildir, öyle fazla üzüntülere dalmaz, rahattır, rahat bir insandır. Mü'minlik insanı çok rahat yapar, iman insanı çok rahat yapar. Mü'minlik insanı çok rahat yapar, iman insanı çok rahat yapar.

Ve lâ yeftekü mü'minün. "Bir mü'min böyle hırsa, gama, telaşa düşmez, imanından dolayı rahat olur." Ve lâ yeftekü mü'minün. "Bir mü'min böyle hırsa, gama, telaşa düşmez, imanından dolayı rahat olur."

Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın takdiri olacaktır. Ne takdir etmişse o olacaktır.Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın takdiri olacaktır. Ne takdir etmişse o olacaktır. Ne ölümden korkar, ne gamdan korkar, ne hastalıktan korkar. İnsanların korktuğu hiçbir şeyden korkmaz. Ne ölümden korkar, ne gamdan korkar, ne hastalıktan korkar. İnsanların korktuğu hiçbir şeyden korkmaz.

Neden? Hastalık olursa sevap, ölüm olursa kavuşma, her şeyin bir yorumu, izahı var.Neden?

Hastalık olursa sevap, ölüm olursa kavuşma, her şeyin bir yorumu, izahı var.
Her şey Cenâb-ı Hakk'ın takdiri. Ooh adama bak ya, ne kadar rahat be!Her şey Cenâb-ı Hakk'ın takdiri. Ooh adama bak ya, ne kadar rahat be! Nasıl böyle rahat rahat dolaşıyor, nasıl hafif. Nasıl böyle rahat rahat dolaşıyor, nasıl hafif. Benim omuzlarım çatırdıyor gamdan, telaştan, üzüntüden, işten güçten... Benim omuzlarım çatırdıyor gamdan, telaştan, üzüntüden, işten güçten...

Ha!.. Allah iyi olmayan kullarına ceza olarak o gamı, telaşı, tasayı veriyor.Ha!.. Allah iyi olmayan kullarına ceza olarak o gamı, telaşı, tasayı veriyor. Mal telaşı, mülk telaşı, evlat telaşı, bilmem ne.Mal telaşı, mülk telaşı, evlat telaşı, bilmem ne. Yahu doğru düzgün oturamıyorsun, yiyemiyorsun, içemiyorsun, uykuların kaçıyor,Yahu doğru düzgün oturamıyorsun, yiyemiyorsun, içemiyorsun, uykuların kaçıyor, yatağında bir o tarafa of aman, püf bilmem ne, dönüyorsun. Neden? yatağında bir o tarafa of aman, püf bilmem ne, dönüyorsun.

Neden?

O telaşı Allah veriyor işte. Ama mü'min öyle değil.O telaşı Allah veriyor işte. Ama mü'min öyle değil. Mü'minlik demek iman demek, bu işi kapatmak demek, bu işi bağlamak demek, o kapıyı açmamak demek.Mü'minlik demek iman demek, bu işi kapatmak demek, bu işi bağlamak demek, o kapıyı açmamak demek. Mü'min öyle telaşlı olmaz, sakin olur. Neden? Mü'min öyle telaşlı olmaz, sakin olur.

Neden?

Allah'a inanıyor ve güveniyor, bir de Allah'a güveneni kimse yenemez.Allah'a inanıyor ve güveniyor, bir de Allah'a güveneni kimse yenemez. Yalnız başına bile olsa Allah'a tevekkül eden sonunda galip olur, tek başına bile olsa! Yalnız başına bile olsa Allah'a tevekkül eden sonunda galip olur, tek başına bile olsa! Az bile olsa, zayıf bile olsa, silahsız bile olsa Allah yardım eder. Az bile olsa, zayıf bile olsa, silahsız bile olsa Allah yardım eder.

İşte Musa aleyhisselam Firavun'un karşısında, işte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemİşte Musa aleyhisselam Firavun'un karşısında, işte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kureyşin azılıları karşısında, sonunda nasıl galip geldiler.kureyşin azılıları karşısında, sonunda nasıl galip geldiler. İşte İbrahim aleyhisselam Nemrut'un karşısında, nasıl galip geldi.İşte İbrahim aleyhisselam Nemrut'un karşısında, nasıl galip geldi. İşte Nuh aleyhisselam kavmi nasıl putlara taptılar, kendisine karşı çıktılar, sonunda nasıl o kurtuldu. İşte Nuh aleyhisselam kavmi nasıl putlara taptılar, kendisine karşı çıktılar, sonunda nasıl o kurtuldu.

Bütün peygamberlerin halleri budur, durumları budur. Çünkü iman insanı Allah'a tevekkül ettirtir.Bütün peygamberlerin halleri budur, durumları budur. Çünkü iman insanı Allah'a tevekkül ettirtir. Tevekkül edeni de Allah sever ve yardım eder. Tevekkül edeni de Allah sever ve yardım eder.

Ve men yetevekkel alellahu fe-hüv hasbühû.Ve men yetevekkel alellahu fe-hüv hasbühû. "Kim Allah'a hakkıyla tevekkül ederse Allah ona yeter, kâfi gelir." "Kim Allah'a hakkıyla tevekkül ederse Allah ona yeter, kâfi gelir."

Sen mi bana tevekkül ettin, sen mi bana dayandın kulum, sen mi beni vekil edindin,Sen mi bana tevekkül ettin, sen mi bana dayandın kulum, sen mi beni vekil edindin, sen mi işlerini bana ısmarladın, havale ettin? Peki, ben o işleri görürüm der. İman budur işte! sen mi işlerini bana ısmarladın, havale ettin? Peki, ben o işleri görürüm der. İman budur işte!

İmanla ilgili bir hadîs-i şerîf daha Hz. Aişe-i Sıddîka validemizden nakledelim, sohbetimizi tamamlayalım.İmanla ilgili bir hadîs-i şerîf daha Hz. Aişe-i Sıddîka validemizden nakledelim, sohbetimizi tamamlayalım. Peygamber Efendimiz imanı anlatırken çok mühim şeyler söylüyor bu hadîs-i şerîfte. Buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz imanı anlatırken çok mühim şeyler söylüyor bu hadîs-i şerîfte. Buyuruyor ki;

el -Îmânü billâhi ikrârun bi'l-lisâni ve tasdîkun bi'l-kalbi ve amelün bi'l-erkâni. el -Îmânü billâhi ikrârun bi'l-lisâni ve tasdîkun bi'l-kalbi ve amelün bi'l-erkâni.

İman. Allah'a iman, tarif ediyor Peygamber Efendimiz. İkrârun bi'l-lisâni. "Dil ile bunu söylemektir. İman. Allah'a iman, tarif ediyor Peygamber Efendimiz. İkrârun bi'l-lisâni. "Dil ile bunu söylemektir.

Ben mü'minim, ben Allah'a inandım.Ben mü'minim, ben Allah'a inandım. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve resûlühû, diliyle söylemektir. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve resûlühû, diliyle söylemektir.

Sonra? Ve tasdîkun bi'l-kalbi. "Kalbi ile de söylediklerinin doğru olduğunu tasdik etmesidir."Sonra?

Ve tasdîkun bi'l-kalbi. "Kalbi ile de söylediklerinin doğru olduğunu tasdik etmesidir."
Kalbi ile doğrulamasıdır, inanmasıdır. Dili ile söylüyor da kalbi şüpheler içinde? Kalbi ile doğrulamasıdır, inanmasıdır.

Dili ile söylüyor da kalbi şüpheler içinde?

Ha, ona derler münafık. Hatta mü'min bile olamamış. Neden? Kalbinde tereddüt var, şüpheler var. Ha, ona derler münafık. Hatta mü'min bile olamamış.

Neden?

Kalbinde tereddüt var, şüpheler var.

Kalbi ile de tasdik eder. Sonra üçüncü bir nokta; Kalbi ile de tasdik eder. Sonra üçüncü bir nokta;

Ve amelün bi'l-erkâni. "Ve bir de imanın ve İslâm'ın erkanı ile amel etmektir." Ben mü'minim. Ve amelün bi'l-erkâni. "Ve bir de imanın ve İslâm'ın erkanı ile amel etmektir."

Ben mü'minim.

Ee hani namaz? Yok. Hani zekât? Yok. Hani hac? O da yok. Ee hani namaz?

Yok.

Hani zekât?

Yok.

Hani hac?

O da yok.

Hani oruç? O da yok... Nasıl mü'minsin? İşte ben böyle mü'minim.Hani oruç?

O da yok...

Nasıl mü'minsin?

İşte ben böyle mü'minim.
Yirminci yüzyıl, yirmibirinci yüzyılın hilkat garibesi, acâyibu'l mahlûkât,Yirminci yüzyıl, yirmibirinci yüzyılın hilkat garibesi, acâyibu'l mahlûkât, mahlukâtın en acayiplerinden bir mahlûkât tipi.mahlukâtın en acayiplerinden bir mahlûkât tipi. Hem mü'minin diyor hem de imanın erkânından, İslâm'ın erkânından hiçbir şeyi yapmıyor. Olmaz bu iş. Hem mü'minin diyor hem de imanın erkânından, İslâm'ın erkânından hiçbir şeyi yapmıyor. Olmaz bu iş.

Hocamız Ahmed Ziyâuddîn-i Gümüşhânevî hazretleri bu hadisiHocamız Ahmed Ziyâuddîn-i Gümüşhânevî hazretleri bu hadisi Hz. Aişe anamızıdan rivayet etmiş, Deylemî rivayet etti diye yazmış.Hz. Aişe anamızıdan rivayet etmiş, Deylemî rivayet etti diye yazmış. Yukarısında da aynı mânada bir hadîs-i şerîf var; Yukarısında da aynı mânada bir hadîs-i şerîf var;

el-îmânu mârifetün bi'l-kalbi ve kavlün bi'l-lisâni ve amelün bi'l-erkâni diye,el-îmânu mârifetün bi'l-kalbi ve kavlün bi'l-lisâni ve amelün bi'l-erkâni diye, Temmâm, Tabarânî, Şîrâzî, Ebu'l-Fütuh, Hatîb, bunlar kitaplarına kaydetmişler.Temmâm, Tabarânî, Şîrâzî, Ebu'l-Fütuh, Hatîb, bunlar kitaplarına kaydetmişler. Demin söylediğimizin kelimeleri farklı, [anlamı] aynı; Demin söylediğimizin kelimeleri farklı, [anlamı] aynı;

"İman kalple marifet, dille söylemek ve erkân ile amel etmektir." "İman kalple marifet, dille söylemek ve erkân ile amel etmektir."

İbnü'l-Cevzî de bunu Mevzuât kitabında yazmış.İbnü'l-Cevzî de bunu Mevzuât kitabında yazmış. Yani [hocamız,] bu doğru değildir demek istiyor, İbnü'l-Cevzî yanılmıştır demek istiyor.Yani [hocamız,] bu doğru değildir demek istiyor, İbnü'l-Cevzî yanılmıştır demek istiyor. Bak işte başka kaynaklarda da geçiyor demek istiyor. Bak işte başka kaynaklarda da geçiyor demek istiyor. İşte bu hocamızın, yani bu kitabı yazan Gümüşhaneli alim hocamızın usulüdür. İşte bu hocamızın, yani bu kitabı yazan Gümüşhaneli alim hocamızın usulüdür.

Bazıları diyorlar ki bu hadis sahih değildir filan. Ha siz öyle mi diyorsunuz, tamam.Bazıları diyorlar ki bu hadis sahih değildir filan. Ha siz öyle mi diyorsunuz, tamam. O hadisi yazıyor, bir de altına aynı mânaya başka kaynaktan hadisi yazıyor, demek istiyor ki,O hadisi yazıyor, bir de altına aynı mânaya başka kaynaktan hadisi yazıyor, demek istiyor ki, bak işte görüyor musunuz, yanılıyorsunuz demek istiyor. bak işte görüyor musunuz, yanılıyorsunuz demek istiyor.

Bazı âlimlerin suyu sert. Esiyor, bu sahih değil, bu sahih değil, bu sahih değil…Bazı âlimlerin suyu sert. Esiyor, bu sahih değil, bu sahih değil, bu sahih değil… Her şeyi savurup savurup atıyor. Ama öyle değil, işin gerçeği öyle değil. Her şeyi savurup savurup atıyor. Ama öyle değil, işin gerçeği öyle değil.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi gerçeklerden ayırmasın,Allahu Teâlâ hazretleri bizi gerçeklerden ayırmasın, gerçekleri bilip ona göre hareket etmeye muvaffak eylesin. el-Fâtiha. gerçekleri bilip ona göre hareket etmeye muvaffak eylesin.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2