Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

İnsanın Ruh Hali ve Tehlikeli İstekler

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Dünya Ve Ahiret Birbirlerinin Dostlarıdırlar, Üç Şeydedir Tehlike, Ölümün Gelmesi Fanimettir, Bu Akıl Allahu Teâlâ'dan Kullarına Bir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İnsanın Ruh Hali ve Tehlikeli İstekler

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Dünya Ve Ahiret Birbirlerinin Dostlarıdırlar, Üç Şeydedir Tehlike, Ölümün Gelmesi Fanimettir, Bu Akıl Allahu Teâlâ'dan Kullarına Bir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn.el-hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedinİ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ahsallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

Ve't-tulekâü min kurayşin. "Gayet güzel görüş, konuşma imkanı Kureyş'e verilmiş." Ve't-tulekâü min kurayşin. "Gayet güzel görüş, konuşma imkanı Kureyş'e verilmiş."

Kureyş kabilesi gayet güzel, kibar ve edip bir şekilde konuşuyor.Kureyş kabilesi gayet güzel, kibar ve edip bir şekilde konuşuyor. Fesahat, belagat onlara tînet itibari ile verilmiştir. Fesahat, belagat onlara tînet itibari ile verilmiştir.

Eski İstanbullular, cahilleri bile çok güzel konuşurlar.Eski İstanbullular, cahilleri bile çok güzel konuşurlar. Okumamıştır ama veraset tarikiyle anasından, babasından,Okumamıştır ama veraset tarikiyle anasından, babasından, komşusundan intikal etmek suretiyle kelimeleri ezberlemiş bellemiş, güzel konuşma yolunu bulmuştur. komşusundan intikal etmek suretiyle kelimeleri ezberlemiş bellemiş, güzel konuşma yolunu bulmuştur.

"Onun için bu tulakâ, fusahâ Kureyş'e aittir." buyrulmuş. "Onun için bu tulakâ, fusahâ Kureyş'e aittir." buyrulmuş.

Ve'l-utekâü min sakîfin. "Bu utekâ da Sakif denilen kavme [aittir]." Ve'l-utekâü min sakîfin. "Bu utekâ da Sakif denilen kavme [aittir]."

Bu utekâ, Mekke fetholunduğu vakitte tabi birtakım insanlar esir oldular.Bu utekâ, Mekke fetholunduğu vakitte tabi birtakım insanlar esir oldular. Bu esirler ama bilahare serbest bırakıldılar. Bu esirler ama bilahare serbest bırakıldılar.

Serbest bırakılanlar bunlar Sakif kabilesinden olduklarından dolayı; Serbest bırakılanlar bunlar Sakif kabilesinden olduklarından dolayı;

Ve'l-utekâü min sakîfin ba'duhüm evliyâü ba'di fi'd-dünyâ ve'l-âhirati.Ve'l-utekâü min sakîfin ba'duhüm evliyâü ba'di fi'd-dünyâ ve'l-âhirati. "Bunlar da dünya ve âhiret birbirlerinin dostlarıdırlar." "Bunlar da dünya ve âhiret birbirlerinin dostlarıdırlar."

Ama bizim dostluk gibi değil ha. Bizim dostluklar ya paraya dayanır ya bir kuvvete dayanır.Ama bizim dostluk gibi değil ha. Bizim dostluklar ya paraya dayanır ya bir kuvvete dayanır. Yardım etme münasebetiyle o oradan dost olmuştur ama maksat dünyadır.Yardım etme münasebetiyle o oradan dost olmuştur ama maksat dünyadır. Bu öyle değil, dünya ve âhirette birbirlerinin dostlarıdırlar. Bu öyle değil, dünya ve âhirette birbirlerinin dostlarıdırlar.

Bunların ravileri de Ebû Dâvud et-Tayalisî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Yâlâ, İbn Hibban,Bunların ravileri de Ebû Dâvud et-Tayalisî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Yâlâ, İbn Hibban, Taberanî Kebîr, Hâkim, Ziyâ el-Makdisî Cerîr radıyalllahu anh'ten;Taberanî Kebîr, Hâkim, Ziyâ el-Makdisî Cerîr radıyalllahu anh'ten; Taberanî Kebîr, İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten. Taberanî Kebîr, İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten.

Şimdi bu ise mühlikât, tehlikeler.Şimdi bu ise mühlikât, tehlikeler. Şimdi biz tehlikeyi sorarsanız, "Tehlikeler nelerdir?" desek, herkes bir şey der. Şimdi biz tehlikeyi sorarsanız, "Tehlikeler nelerdir?" desek, herkes bir şey der.

Fakat Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bak tehlike nedir diyor. Fakat Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bak tehlike nedir diyor.

el-Mühlikâtü selâsün. "Üç şeydedir tehlike." Tehlike, insanı felakete sürükleyen şey üç şeydir. el-Mühlikâtü selâsün. "Üç şeydedir tehlike."

Tehlike, insanı felakete sürükleyen şey üç şeydir.

İ'câbü'l-mer'i bi-nefsihi. "En büyük tehlike insanın kendini beğenmesidir." İ'câbü'l-mer'i bi-nefsihi. "En büyük tehlike insanın kendini beğenmesidir."

En büyük tehlike gerek ilim cihetinden tefavvuk etmiş üstün bir adam olmuş,En büyük tehlike gerek ilim cihetinden tefavvuk etmiş üstün bir adam olmuş, gerek sanatçı cihetinden tefavvuk etmiş, gerek servet cihetinden tefavvuk etmiş emsali olmayan bir adam.gerek sanatçı cihetinden tefavvuk etmiş, gerek servet cihetinden tefavvuk etmiş emsali olmayan bir adam. Çok zengin, çok bilgin, çok güzel bir adam. Çok zengin, çok bilgin, çok güzel bir adam. Ha bunlar insana bir ucup denilen, kendini beğenme, herhangi bir cihetten kendini beğenme [getirir].Ha bunlar insana bir ucup denilen, kendini beğenme, herhangi bir cihetten kendini beğenme [getirir]. Bazı fakir de de olur, garip de de olur, derviş de de olur kimde olursa olur. Bazı fakir de de olur, garip de de olur, derviş de de olur kimde olursa olur.

Ha en büyük tehlike, i'câbü'l-mer'i bi-nefsihi. "Kendi nefsini beğenmesi." Ha en büyük tehlike, i'câbü'l-mer'i bi-nefsihi. "Kendi nefsini beğenmesi."

Halbuki haddizatında düşünürsek, şöyle kendimizi bir yoklarsak en zayıf ve en âciz bir mahlukuz.Halbuki haddizatında düşünürsek, şöyle kendimizi bir yoklarsak en zayıf ve en âciz bir mahlukuz. Yani sinekten de âciz karıncadan da âciz bir mahlukuz. Şu kadar.Yani sinekten de âciz karıncadan da âciz bir mahlukuz. Şu kadar. Kendimizde bir güç var işte gökte de uçuyoruz aya da gidiyoruz ama acz itibarı ile çok aciz bir mahlukuz.Kendimizde bir güç var işte gökte de uçuyoruz aya da gidiyoruz ama acz itibarı ile çok aciz bir mahlukuz. Ne tarafa sürüklenirsek o tarafa gitmek mecburiyetinde kalan bir zuafâ tabakasıyız. Ne tarafa sürüklenirsek o tarafa gitmek mecburiyetinde kalan bir zuafâ tabakasıyız. Binâenaleyh insanın kendisini beğenmesi kadar tehlikeli korkunç bir şey yoktur. Binâenaleyh insanın kendisini beğenmesi kadar tehlikeli korkunç bir şey yoktur.

Neden beğeniyorsun kendini? Kendinde olan varlıkların hepsi senin malın mıdır? Neden beğeniyorsun kendini?

Kendinde olan varlıkların hepsi senin malın mıdır?

Bunları sana hep Allah vermiştir. Bir dükkân var bir mağaza var, içerisinde çok eşya var mal var.Bunları sana hep Allah vermiştir.

Bir dükkân var bir mağaza var, içerisinde çok eşya var mal var.
Sen de oraya aylıkçı olarak girmişsin.Sen de oraya aylıkçı olarak girmişsin. Bu aylıkçı olarak girdiğin halde çok da para kazanıyorsun akşama kadar. Ama sana ne? Bu aylıkçı olarak girdiğin halde çok da para kazanıyorsun akşama kadar.

Ama sana ne?

Sen aylığını alacaksın akşam. Aydan aya yahut haftalığını alacaksın yahut gündeliğini alacaksın.Sen aylığını alacaksın akşam. Aydan aya yahut haftalığını alacaksın yahut gündeliğini alacaksın. Sahibi kimse onundur. Binâenaleyh bu bizdeki kuvvetin, kudretin, varlığın, becerilerin bütün sahibi Allah'tır.Sahibi kimse onundur. Binâenaleyh bu bizdeki kuvvetin, kudretin, varlığın, becerilerin bütün sahibi Allah'tır. Gökçe de uçsak Allah veriyor onu. Gökçe de uçsak Allah veriyor onu. Yerin altında da gitsek, denizin altında da gitsek o iktidarı veren, o kuvveti veren hep Allah'tır.Yerin altında da gitsek, denizin altında da gitsek o iktidarı veren, o kuvveti veren hep Allah'tır. Onu kendine mal ettin miydi yandın. Onu kendine mal ettin miydi yandın.

"Bu Allah'ımın lütfu bana vermiş, işte oluyor." dersen ne âlâ."Bu Allah'ımın lütfu bana vermiş, işte oluyor." dersen ne âlâ. Yoksa "Bu benim bilgimle, becerikliğimle oluyor." dersen yanar gider insan. Onun için burada söyle demiş; Yoksa "Bu benim bilgimle, becerikliğimle oluyor." dersen yanar gider insan.

Onun için burada söyle demiş;

Ru'yetü nefsihî kâmilen.Ru'yetü nefsihî kâmilen. "Kendini kamil görüyor, olgun görüyor evliyayım diyor, oldum diyor,"Kendini kamil görüyor, olgun görüyor evliyayım diyor, oldum diyor, artık kutbuzzamanım." diyor, kendini böyle görüyor. artık kutbuzzamanım." diyor, kendini böyle görüyor.

Me'a nisyâni uyûbihî. Me'a nisyâni uyûbihî.

İnsan doğduğu günden yahut buluğa erdiği günden son gününe kadar hep günahsız mı geçer ömrü dersin? İnsan doğduğu günden yahut buluğa erdiği günden son gününe kadar hep günahsız mı geçer ömrü dersin?

Mutlaka insanın gençliğinde, çocukluğunda, cahilliğinde birtakım fenalıklar yapmıştır, günahlar işlemiştir.Mutlaka insanın gençliğinde, çocukluğunda, cahilliğinde birtakım fenalıklar yapmıştır, günahlar işlemiştir. Bunların hepsini unutmuştur da bugün tabi artık elinden bir şey gelmiyor.Bunların hepsini unutmuştur da bugün tabi artık elinden bir şey gelmiyor. Eh bugün de ibadet taatle meşgul, ondan kendini beğeniyor, "Benden daha iyisini mi var? diyor. Eh bugün de ibadet taatle meşgul, ondan kendini beğeniyor, "Benden daha iyisini mi var? diyor.

Me'a nisyâni uyûbihî. "Büyük günahlarını, kusurlarını unutuyor." Me'a nisyâni uyûbihî. "Büyük günahlarını, kusurlarını unutuyor."

Bu ucbun afatındandır ki, ennehû yahcibu ani't-tevfiki. Bu ucbun afatındandır ki, ennehû yahcibu ani't-tevfiki.

Bizim çocukluğumuzda okuduğumuz bir yerde caminin şeysin de el-ucbu hicâ'ü't-tevfîk diye bir levha vardı yazılı.Bizim çocukluğumuzda okuduğumuz bir yerde caminin şeysin de el-ucbu hicâ'ü't-tevfîk diye bir levha vardı yazılı. O kafamızda kalmış. O kafamızda kalmış.

Yani insanın kendini beğenmesi Cenâb-ı Hak'tan gelecek feyzi ilahiyeye manidir.Yani insanın kendini beğenmesi Cenâb-ı Hak'tan gelecek feyzi ilahiyeye manidir. Yani cereyan gelmez lambaya.Yani cereyan gelmez lambaya. Cereyan lambaya gelmeyince nasıl kuru kalıbı kalır, insan da kuru kalıptan ibaret kalır işte.Cereyan lambaya gelmeyince nasıl kuru kalıbı kalır, insan da kuru kalıptan ibaret kalır işte. Çünkü cereyan gelmedikçe hiçbir hareket olmaz sen de. Bütün hareketlerin nefsanidir. Çünkü cereyan gelmedikçe hiçbir hareket olmaz sen de. Bütün hareketlerin nefsanidir.

Onun için nefsini beğenmek tevfikat-ı ilahiyenin gelmesine mâni olan en büyük âmildir. Onun için nefsini beğenmek tevfikat-ı ilahiyenin gelmesine mâni olan en büyük âmildir.

Ve lâ şey'e esrau minhu ile'l-helâki. "En süratle helaka vesile olan ucbun kendisiymiş." Ve lâ şey'e esrau minhu ile'l-helâki. "En süratle helaka vesile olan ucbun kendisiymiş."

Ucub yani insanın kendisini beğenmesi. Onun için İsa aleyhisselam demiş ki; Ucub yani insanın kendisini beğenmesi.

Onun için İsa aleyhisselam demiş ki;

Yâ ma'şera'l-havariyyîn. Onun da talebeleri vardı ya, onlara havârî diyorlardı.Yâ ma'şera'l-havariyyîn.

Onun da talebeleri vardı ya, onlara havârî diyorlardı.
O havârîlere hitap ederek diyor ki İsa aleyhisselam; O havârîlere hitap ederek diyor ki İsa aleyhisselam;

Kem min siracin kad etfe'athu'r-rîh. "Bilir misiniz ne kadar aydınlıklar vardır ki rüzgar onları söndürmüştür?" Kem min siracin kad etfe'athu'r-rîh. "Bilir misiniz ne kadar aydınlıklar vardır ki rüzgar onları söndürmüştür?"

Tabi eski zamanda böyle bizim lambalarımız gibi muntazam lambalar yok.Tabi eski zamanda böyle bizim lambalarımız gibi muntazam lambalar yok. Fenerler de mumlarla filan. Rüzgar geldi miydi her taraftan girer içeriye onu söndürürdü.Fenerler de mumlarla filan. Rüzgar geldi miydi her taraftan girer içeriye onu söndürürdü. Biliyorsunuz hepiniz. Biliyorsunuz hepiniz.

Binâenaleyh bilirsiniz ki çok ışıklar vardır, aydınlıklar vardır kiBinâenaleyh bilirsiniz ki çok ışıklar vardır, aydınlıklar vardır ki onlara hep rüzgar söndürmüştür, sönmüştür. Arkası; onlara hep rüzgar söndürmüştür, sönmüştür. Arkası;

"Binâenaleyh çok abidler vardır ki çok abitler vardır ki ucub onların ibadetini ifsat etmiştir." "Binâenaleyh çok abidler vardır ki çok abitler vardır ki ucub onların ibadetini ifsat etmiştir."

Gece kalkar sabaha kadar ibadet eder, gündüzleri oruçlar tutar, tesbihler çeker, okur filan eder; Gece kalkar sabaha kadar ibadet eder, gündüzleri oruçlar tutar, tesbihler çeker, okur filan eder;

"Oo daha benden iyisi mi var? der."Oo daha benden iyisi mi var? der. Daha ne olacak, işte gece kılıyorum namaz, gündüzleri de böyle ibadet ediyorum.Daha ne olacak, işte gece kılıyorum namaz, gündüzleri de böyle ibadet ediyorum. Hayr u hasenatım da ona göre. Eh benden daha iyisi kim olabilir? Hayr u hasenatım da ona göre. Eh benden daha iyisi kim olabilir? Cennete en önce girecek benim." diyerekten de kurulmaya başlar. Cennete en önce girecek benim." diyerekten de kurulmaya başlar.

İşte bu sirkenin balı ifsat ettiği gibi bütün amelleri ifsad eder,İşte bu sirkenin balı ifsat ettiği gibi bütün amelleri ifsad eder, rüzgarın ışıkları söndürdüğü gibi söndürür. Birisi bu. rüzgarın ışıkları söndürdüğü gibi söndürür.

Birisi bu.

İkincisi; Ve şühhun mutâun. "Helak üç şey. Biri kendini beğenmek, ikincisi de sıkılık." İkincisi;

Ve şühhun mutâun. "Helak üç şey. Biri kendini beğenmek, ikincisi de sıkılık."

Sıkılık, bahillik. Lazım olan yere [vermemek.] Evvela faraiz olan zekât farzdır o.Sıkılık, bahillik. Lazım olan yere [vermemek.]

Evvela faraiz olan zekât farzdır o.
İkincisi sünnettir ki, farzını yapmışsın. İkincisi sünnettir ki, farzını yapmışsın. Nasıl ki namazdan evvel sünnet kılıyoruz, arkadan farz kılıyoruzNasıl ki namazdan evvel sünnet kılıyoruz, arkadan farz kılıyoruz Verilen hayırların bir kısmı zekâta sayılmaz, hayırdır o. Zekât hesapla verilir. Verilen hayırların bir kısmı zekâta sayılmaz, hayırdır o. Zekât hesapla verilir. O hesabın haricinde insanın yaptığı hayırlar vardır ki onlara sünnet derler.O hesabın haricinde insanın yaptığı hayırlar vardır ki onlara sünnet derler. Bir takımı da vardır ki müstehaptır. O da ayrıca bir şeydir. Mürüvvet diyorlar.Bir takımı da vardır ki müstehaptır. O da ayrıca bir şeydir. Mürüvvet diyorlar. Verir, hesap kitap bilmez. Verir, hesap kitap bilmez. Fakat bu ne farzını yapıyor, namazı kılmadığı gibi bu zekâtı da vermiyor,Fakat bu ne farzını yapıyor, namazı kılmadığı gibi bu zekâtı da vermiyor, ne de sünnet olan diğer hayırlarını yapmıyor, bana ne diyor. İşte ikinci helak buradadır, diyor. ne de sünnet olan diğer hayırlarını yapmıyor, bana ne diyor.

İşte ikinci helak buradadır, diyor.

Çünkü cemiyetlerin idame ve ikamesi, cemiyetlerin yaşaması bu vergiye bağlıdır. Çünkü cemiyetlerin idame ve ikamesi, cemiyetlerin yaşaması bu vergiye bağlıdır. Bu vergiler dolayısıyla cemiyetler ayakta durabilir ve ilerler, genişler. Bu vergiler dolayısıyla cemiyetler ayakta durabilir ve ilerler, genişler. E bunları yapamazsak, o cemiyet doğan çocuğun büyümediği gibi öyle olduğu yerde körelir kalır. E bunları yapamazsak, o cemiyet doğan çocuğun büyümediği gibi öyle olduğu yerde körelir kalır.

İnsan kendisine pekala birçok yerlerde birçok fuzuli harcamalar yapıyor.İnsan kendisine pekala birçok yerlerde birçok fuzuli harcamalar yapıyor. Ve bunları hesap etmiyor da başka bir hayırları yapacağı vakitte uzun uzun ince ince hesaplar yapıyor.Ve bunları hesap etmiyor da başka bir hayırları yapacağı vakitte uzun uzun ince ince hesaplar yapıyor. Ki bu şuhhun mutâun içine girer ki helakin birisi de bu oluyor. Ki bu şuhhun mutâun içine girer ki helakin birisi de bu oluyor.

Üçüncüsü; Ve heven müttebe'un. Bu çok önemli. Üçüncüsü;

Ve heven müttebe'un.

Bu çok önemli.

Heven müttebâ. "Arzusuna göre hareket etmek." Heven müttebâ. "Arzusuna göre hareket etmek."

Kendi arzusuna göre hareket ediyor ve arzusuna uyuyor.Kendi arzusuna göre hareket ediyor ve arzusuna uyuyor. Bu arzusunun İslâm'a muvafık olup olmadığını hesaba katmıyor. Bu arzusunun İslâm'a muvafık olup olmadığını hesaba katmıyor. Bu benim hareketim İslâm'a muvafık mıdır, uygun mudur değil midir, burayı hesap etmiyor. Bu benim hareketim İslâm'a muvafık mıdır, uygun mudur değil midir, burayı hesap etmiyor.

Mesela bugünkü gibi. Sahiller istediği gibi serbest yaşamanın en güzel hayatı.Mesela bugünkü gibi. Sahiller istediği gibi serbest yaşamanın en güzel hayatı. Kimse bir şey demez. Fakat sor bakalım bir kere bu İslâm'a uygun mudur bu hareket?Kimse bir şey demez. Fakat sor bakalım bir kere bu İslâm'a uygun mudur bu hareket? Doğru mudur bu hareket? de. Ona için kanaat ediyorsa ne mutlu sana. Doğru mudur bu hareket? de. Ona için kanaat ediyorsa ne mutlu sana. Kanaat etmiyorsa o gibi yerlerden uzak kalmak [lazımdır]. Yalnız o değil de her şey de böyle. Kanaat etmiyorsa o gibi yerlerden uzak kalmak [lazımdır].

Yalnız o değil de her şey de böyle.
Her şeyde; evinde, yiyeceğinde, içeceğinde, giyeceğinde, konuşacağında, gittiğin yerde, Her şeyde; evinde, yiyeceğinde, içeceğinde, giyeceğinde, konuşacağında, gittiğin yerde, oturduğun yerde, her yerdeki hareketini ölçmeye mecburuz.oturduğun yerde, her yerdeki hareketini ölçmeye mecburuz. Ölçemedik miydi ölçüsüz olan hareketler nasıl yanlışsa, bu hareketimiz de yanlıştır.Ölçemedik miydi ölçüsüz olan hareketler nasıl yanlışsa, bu hareketimiz de yanlıştır. Binâenaleyh istediğine uymak [olmaz.] Çünkü İslamiyet istediğine uyumakla yaşamaz.Binâenaleyh istediğine uymak [olmaz.] Çünkü İslamiyet istediğine uyumakla yaşamaz. İslamiyet ancak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünen-i seniyesine,İslamiyet ancak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünen-i seniyesine, Cenâb-ı Hakk'ın da emirlerine uymak suretiyle yaşar. Bu ikisi yok mu orada da İslamiyet yok demektir. Cenâb-ı Hakk'ın da emirlerine uymak suretiyle yaşar. Bu ikisi yok mu orada da İslamiyet yok demektir.

Bak iyi dinleyin bunu! el-Mevâzînü bi-yedillâhi yerfeu kavmen ve yedau kavmenBak iyi dinleyin bunu!

el-Mevâzînü bi-yedillâhi yerfeu kavmen ve yedau kavmen
ve kalbü'bni âdeme beyne isbeayni min esâbii'r-rahmâni izâ şâe ezâğahu ve izâ şâe ekâmehu. ve kalbü'bni âdeme beyne isbeayni min esâbii'r-rahmâni izâ şâe ezâğahu ve izâ şâe ekâmehu.

Takdîr-i Hüda vardır, Allah'ın takdiri. "Bu Allah'ın takdiri Cenâb-ı Hakk'ın yed-i kudretindedir." Takdîr-i Hüda vardır, Allah'ın takdiri.

"Bu Allah'ın takdiri Cenâb-ı Hakk'ın yed-i kudretindedir."

Vaktiyle bunu takdir etmiştir nasıl ettiyse. "Bir kavmi yükseltir bir kavmi yerin dibine batırır." Vaktiyle bunu takdir etmiştir nasıl ettiyse.

"Bir kavmi yükseltir bir kavmi yerin dibine batırır."

Kimse karışamaz işine. Niçin bunu batırdın niçin bunu çıkardın demeye kimsenin hakkı yoktur. Kimse karışamaz işine. Niçin bunu batırdın niçin bunu çıkardın demeye kimsenin hakkı yoktur.

Bu kavimler de böyle olduğu gibi insanlarda bir kalp var ya, bu et değil ama.Bu kavimler de böyle olduğu gibi insanlarda bir kalp var ya, bu et değil ama. Kalp denildiği vakitte bu bizim makine, içerideki makinemiz değil. Kalp denildiği vakitte bu bizim makine, içerideki makinemiz değil. Bu makineye de tasarrufu olan bir varlık var. O varlığın adına kalp diyorlar. Bu makineye de tasarrufu olan bir varlık var. O varlığın adına kalp diyorlar.

"O kalp." Beyne isbeayni min esâbii'r-rahmâni. "Cenâb-ı Hakk'ın iki parmağı arasında." "O kalp." Beyne isbeayni min esâbii'r-rahmâni. "Cenâb-ı Hakk'ın iki parmağı arasında."

İki parmağı demek, iki tecellisi arasındadır. Birisi celal birisi de cemal.İki parmağı demek, iki tecellisi arasındadır. Birisi celal birisi de cemal. İki tasarrufunun arasındadır. İstediği zaman da celali ile bakar istediği zamanda da cemali ile bakar.İki tasarrufunun arasındadır. İstediği zaman da celali ile bakar istediği zamanda da cemali ile bakar. Celali ile baktığı vakitte harap olur insanlar. Cemali ile baktığı vakitte de rahatlıklara kavuşur insanlar. Celali ile baktığı vakitte harap olur insanlar. Cemali ile baktığı vakitte de rahatlıklara kavuşur insanlar.

Binâenaleyh herkesin de yani kendi iradesi Allah'ın elindedir.Binâenaleyh herkesin de yani kendi iradesi Allah'ın elindedir. Senin iraden Allahu Teâlâ'nın iradesine bağlıdır. Senin iraden Allahu Teâlâ'nın iradesine bağlıdır. Binâenaleyh sen kendi kendine bunları ben yapıyorum dersen çok büyük hata edersin. Binâenaleyh sen kendi kendine bunları ben yapıyorum dersen çok büyük hata edersin. Çünkü cereyan depodan gelmedikçe bu lamba yanmaz.Çünkü cereyan depodan gelmedikçe bu lamba yanmaz. Bu cereyan depodan gelmeyince yanmadığı gibi kalbe de Allah'tan varidat gelmedikçe Bu cereyan depodan gelmeyince yanmadığı gibi kalbe de Allah'tan varidat gelmedikçe o kalbin sahibi de insandan başka her şeye benzer o. o kalbin sahibi de insandan başka her şeye benzer o.

el-Mevtü ğanîmetün ve'l-ma'siyetü musîbetün.el-Mevtü ğanîmetün ve'l-ma'siyetü musîbetün. Şu ölüm var ya, hepimizin başına gelecek. Allah cümlemize hayırlısıyla ihsan buyursun.Şu ölüm var ya, hepimizin başına gelecek.

Allah cümlemize hayırlısıyla ihsan buyursun.
Günahlarımızı affetsin ve hüsn ü hatimeler nasib-i müyesser buyursun. Günahlarımızı affetsin ve hüsn ü hatimeler nasib-i müyesser buyursun.

"Bunun [yani ölümün] gelmesi ganimettir." "Bunun [yani ölümün] gelmesi ganimettir."

Çünkü burada 100 [sene] de yaşasan, 200 [sene] de yaşasan lâ râhate fi'd-dünyâ.Çünkü burada 100 [sene] de yaşasan, 200 [sene] de yaşasan lâ râhate fi'd-dünyâ. Dünyada rahat olmadığı gibi günahtan da kendini kurtarmanın imkânı yoktur. Böyle bir yer. Dünyada rahat olmadığı gibi günahtan da kendini kurtarmanın imkânı yoktur. Böyle bir yer.

Binâenaleyh mâsiyet, içte ve dışta hatalar, kusurlar, günahlar... Binâenaleyh mâsiyet, içte ve dışta hatalar, kusurlar, günahlar...

Bazen bakarsın ki ben hiç günah işlemeyen birisiyim.Bazen bakarsın ki ben hiç günah işlemeyen birisiyim. Günahlar mâlum, bunu yapmıyorum, bunu yapmıyorum, bunu da yapmıyorum.Günahlar mâlum, bunu yapmıyorum, bunu yapmıyorum, bunu da yapmıyorum. Ama içerisinde bazı kuruntular vardır ki, onlar da masiyetten ibarettir. O kuruntuları da Allah istemez. Ama içerisinde bazı kuruntular vardır ki, onlar da masiyetten ibarettir. O kuruntuları da Allah istemez. Çünkü gönül âlemi Allahu Teâlâ'nın zikri ile meşgul olması lazımdır. Çünkü gönül âlemi Allahu Teâlâ'nın zikri ile meşgul olması lazımdır. Onu yapamıyor, boş şeylerle vaktini kaybediyor, öldürüyor. Bu da ayrıca bir masiyettir. Onu yapamıyor, boş şeylerle vaktini kaybediyor, öldürüyor. Bu da ayrıca bir masiyettir. Bu da bir musibettir. Masiyet aynı zamanda musibettir. Musibetlerin tabi çeşidi oluyor. Bu da bir musibettir. Masiyet aynı zamanda musibettir. Musibetlerin tabi çeşidi oluyor. Çeşidi oluyor, bazısı insanları yataklara düşürür, doktorların ellerinde inletir,Çeşidi oluyor, bazısı insanları yataklara düşürür, doktorların ellerinde inletir, hastane köşelerinde inletir. İşte bazen sakatlıklar olur, şöyle olur böyle olur, bunların hepsi musibettir hastane köşelerinde inletir. İşte bazen sakatlıklar olur, şöyle olur böyle olur, bunların hepsi musibettir

En büyük musibet gafletle vaktini geçirmektir. Musibetin en büyüğü gafletle vaktini kaybetmektir. En büyük musibet gafletle vaktini geçirmektir. Musibetin en büyüğü gafletle vaktini kaybetmektir.

Bugün Hilal Mecmuası'nı yollamışlar da, şöyle bir bakın vereyim dedim başına.Bugün Hilal Mecmuası'nı yollamışlar da, şöyle bir bakın vereyim dedim başına. Baştan Âl-i İmrân'ın tercümesine gitmiş. Bunu yaparken izahat de vermiş. Bir ömür var ya diyor. Baştan Âl-i İmrân'ın tercümesine gitmiş. Bunu yaparken izahat de vermiş. Bir ömür var ya diyor. Ömür var, fakat bu ömrü diyor acaba nereye harcayalım? Ömür var, fakat bu ömrü diyor acaba nereye harcayalım? Dünyaya mı harcayalım yoksa ölümden sonraki âhiret için mi harcayalım? diye bir sual de koymuş oraya. Dünyaya mı harcayalım yoksa ölümden sonraki âhiret için mi harcayalım? diye bir sual de koymuş oraya.

Şimdi bir ömür var fakat bu ömrü nasıl yapacağız?Şimdi bir ömür var fakat bu ömrü nasıl yapacağız? Önümüzde dünyanın 1001 çeşit zorlukları, ihtiyaçları karşımızda. Bunları hep yenmek mecburiyetindeyiz. Önümüzde dünyanın 1001 çeşit zorlukları, ihtiyaçları karşımızda. Bunları hep yenmek mecburiyetindeyiz.

E ömrü burada bununla mı kaybedelim? E ömrü burada bununla mı kaybedelim?

Bunları yeneceğiz diye uğraşırken uğraşırken bir gün Azrail aleyhisselam gelir,Bunları yeneceğiz diye uğraşırken uğraşırken bir gün Azrail aleyhisselam gelir, "Yeter artık, haydi der gideceğiz." der. Ne oldu? Hepsi muattal kaldı. "Yeter artık, haydi der gideceğiz." der.

Ne oldu?

Hepsi muattal kaldı.

Binâenaleyh bu ömrü öldükten sonraki âhiret gününe harcamak için insan müteyakkız olmalı.Binâenaleyh bu ömrü öldükten sonraki âhiret gününe harcamak için insan müteyakkız olmalı. Onun için gününü dörde bölmek mecburiyetinde insan.Onun için gününü dörde bölmek mecburiyetinde insan. Gününü dörde bölmek mecburiyetinde, bir kısmını dünyasına harcayacak,Gününü dörde bölmek mecburiyetinde, bir kısmını dünyasına harcayacak, bir kısmını âhiret işlerine harcayacak, bir kısmını ibadetini harcayacak, bir kısmını da istirahatine harcayacak.bir kısmını âhiret işlerine harcayacak, bir kısmını ibadetini harcayacak, bir kısmını da istirahatine harcayacak. Bunları yapmaz da sırf dünyasıyla vaktini geçirirse elbette büyük zararlara düşmüş olur. Bunları yapmaz da sırf dünyasıyla vaktini geçirirse elbette büyük zararlara düşmüş olur.

Onun için masiyet musibettir, masiyetin en fenası da insanın gafletidir.Onun için masiyet musibettir, masiyetin en fenası da insanın gafletidir. Allah'tan uzak oluşu, ibâdât u tâatten de mahrum oluşudur. En büyük, en büyük musibet! Allah'tan uzak oluşu, ibâdât u tâatten de mahrum oluşudur. En büyük, en büyük musibet!

Ve'l-fakru râhatün fi'd-dünyâ ve'l-ğinâ ukûbetün. Ve'l-fakru râhatün fi'd-dünyâ ve'l-ğinâ ukûbetün.

Fakirlik râhatün fi'd-dünyâ demiş. Buna ne diyeceksiniz, inanmamazlık olmaz da? Fakirlik râhatün fi'd-dünyâ demiş.

Buna ne diyeceksiniz, inanmamazlık olmaz da?

Ve'l-fakru râhatün diyor, biz de hep zenginlikte arıyoruz rahatı. Ve'l-fakru râhatün diyor, biz de hep zenginlikte arıyoruz rahatı.

Efendimiz demiş ki; "Rahat fakirliktedir." Biz diyor ki; "Hayır, zenginliktedir o." Efendimiz demiş ki;

"Rahat fakirliktedir."

Biz diyor ki;

"Hayır, zenginliktedir o."

Çünkü zengin olursak apartmanımız olacak, gelirlerimiz olacak, uşaklarımız hizmetkarlarımız olacak.Çünkü zengin olursak apartmanımız olacak, gelirlerimiz olacak, uşaklarımız hizmetkarlarımız olacak. Kapımızda arabacımız olacak, emrimize âmâde olacak. Kapımızda arabacımız olacak, emrimize âmâde olacak.

E bununla fakirlik bir olur mu ya şimdi, ne diyeceksiniz bu işe? E bununla fakirlik bir olur mu ya şimdi, ne diyeceksiniz bu işe?

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Ve'l-fakru râhatün fi'd-dünyâ. Niçin? Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Ve'l-fakru râhatün fi'd-dünyâ.

Niçin?

Li-firâğı kalbihi. "Kalbi müsterih, Allah'a zikre vakit buluyor, ibâdât ü tâate vakit buluyor." Li-firâğı kalbihi. "Kalbi müsterih, Allah'a zikre vakit buluyor, ibâdât ü tâate vakit buluyor."

Böyle her fakir değil ama. Bu Allah'a muhtaç olan bir fakir.Böyle her fakir değil ama. Bu Allah'a muhtaç olan bir fakir. Yoksa öteki dünyasını da bilmeyen âhiretini de bilmeyen fakirler, onlar ayrı. Onların hesabı yok. Yoksa öteki dünyasını da bilmeyen âhiretini de bilmeyen fakirler, onlar ayrı. Onların hesabı yok.

Bu böyle bir fakir. Çünkü Cenâb-ı Peygamber de varlıkların hiçbirisine iltifat etmedi.Bu böyle bir fakir. Çünkü Cenâb-ı Peygamber de varlıkların hiçbirisine iltifat etmedi. Fakirlik aynı zamanda çok zordur. Fakirlik aynı zamanda çok zordur.

Kâde'l-fakru en yekûne küfran. "Fakirlik insanı küfre sevk edebilir, küfre kadar götürebilen bir derttir." Kâde'l-fakru en yekûne küfran.

"Fakirlik insanı küfre sevk edebilir, küfre kadar götürebilen bir derttir."

"Ateşten gömlektir." demişler, "Demirden leblebidir." demişler. Herkes tahammül edip yapamaz."Ateşten gömlektir." demişler, "Demirden leblebidir." demişler. Herkes tahammül edip yapamaz. Fakat aynı zamanda da çook rahatlığı vardır. Çünkü âhirette hesabı yok. Âhirette uzun boylu hesabı yoktur. Fakat aynı zamanda da çook rahatlığı vardır. Çünkü âhirette hesabı yok. Âhirette uzun boylu hesabı yoktur.

Ve'l-ğinâ ukûbetün. "Zenginlik de ukubettir." demiş. Ve'l-ğinâ ukûbetün. "Zenginlik de ukubettir." demiş.

Canım bu kadar rahatlığın içerisinde nasıl ukubet olur zenginlik? Ha, fi'l-âhirati diyor. Canım bu kadar rahatlığın içerisinde nasıl ukubet olur zenginlik?

Ha, fi'l-âhirati diyor.

Fi'l-âhirati. Niçin? Hesabı büyük. Fi'l-âhirati.

Niçin?

Hesabı büyük.

Kazancı kazanırken nasıl kazandın, nasıl harcadın hepsinin hesabı ayrı ayrı.Kazancı kazanırken nasıl kazandın, nasıl harcadın hepsinin hesabı ayrı ayrı. Bu dört sorgudan kendisini cevap veremedikçe kurtaramayacak insan. Olduğu yerde saplanıp kalacak.Bu dört sorgudan kendisini cevap veremedikçe kurtaramayacak insan. Olduğu yerde saplanıp kalacak. Dört şeyin sorgusunun cevabını verecek ondan sonra oradan kendisine izin verilecek. Bunlardan birisi de; Dört şeyin sorgusunun cevabını verecek ondan sonra oradan kendisine izin verilecek. Bunlardan birisi de;

"Bu parayı nereden kazandın, nereye harcadın?" "Ömrünü nasıl harcadın?" "Bu parayı nereden kazandın, nereye harcadın?"

"Ömrünü nasıl harcadın?"

Bunların hesabı kolay bir şey değildir tabi. Bunların hesabı kolay bir şey değildir tabi.

Ve'l-aklü hediyyetün minallâhi. Bir aklımız var ya, hepimiz de. Ve'l-aklü hediyyetün minallâhi.

Bir aklımız var ya, hepimiz de.

Şimdi bazı dinsiz mi diyeceksiniz imansız mı diyeceksiniz, ne derseniz deyin. Diyorlar ki; Şimdi bazı dinsiz mi diyeceksiniz imansız mı diyeceksiniz, ne derseniz deyin. Diyorlar ki;

Allah'ı görüyor musun sen? Yoo... E görmediğine niye inanıyorsun? Allah'ı görüyor musun sen?

Yoo...

E görmediğine niye inanıyorsun?

Birisi bir köye gitmiş de; "Şu camiyi görüyor musunuz?" demiş. "Görüyoruz." demişler. E demek var? Birisi bir köye gitmiş de;

"Şu camiyi görüyor musunuz?" demiş.

"Görüyoruz." demişler.

E demek var?

"E Allah'ı görüyor musunuz?" demiş. Şaşırmış köylü, ne bilecek, âciz kalmış."E Allah'ı görüyor musunuz?" demiş.

Şaşırmış köylü, ne bilecek, âciz kalmış.
Ama bir ihtiyar çıkmış demiş; "Efendi, dur dur, ben onu sana söyleyeceğim." demiş. Ama bir ihtiyar çıkmış demiş;

"Efendi, dur dur, ben onu sana söyleyeceğim." demiş.

"Senin aklın var mı?" demiş. Var ya!.. "Nerende göster bakayım, ben görmüyorum ki senin aklını?" demiş. "Senin aklın var mı?" demiş.

Var ya!..

"Nerende göster bakayım, ben görmüyorum ki senin aklını?" demiş.

Göster senin aklın nerede, göreyim ben? İşte yaptığım işlerden belli canım.Göster senin aklın nerede, göreyim ben?

İşte yaptığım işlerden belli canım.
Akıllıca iş yapıyorsam akıllıyım, akıllıca iş yapamıyorsam akılsızım demektir. Akıllıca iş yapıyorsam akıllıyım, akıllıca iş yapamıyorsam akılsızım demektir.

"E senin aklın senin yaptığın işten belli de bu varlıkların sahibi olan Allah"E senin aklın senin yaptığın işten belli de bu varlıkların sahibi olan Allah bu kadar kainatı gözün görmüyor mu senin?" demiş. Kör müsün sen, şu varlıklara bak bakalım bir? bu kadar kainatı gözün görmüyor mu senin?" demiş.

Kör müsün sen, şu varlıklara bak bakalım bir?

Ben sana desem ki; Şu cami kendisinden olmuştur.Ben sana desem ki;

Şu cami kendisinden olmuştur.
Evvel de bir rüzgarlar olmuş, fırtınalar gelmiş, seller gelmiş. Evvel de bir rüzgarlar olmuş, fırtınalar gelmiş, seller gelmiş. Buraya çamurlar yığılmış, işte rüzgarlar gelmiş delik delmiş,Buraya çamurlar yığılmış, işte rüzgarlar gelmiş delik delmiş, içerisini de insanlar boşaltıvermiş, olmuş bir cami. içerisini de insanlar boşaltıvermiş, olmuş bir cami.

Yahut buna benzer bir şeyler dese insan inanır kimseyi bulabilir misiniz? Yahut buna benzer bir şeyler dese insan inanır kimseyi bulabilir misiniz?

Ufacık bir cami işte. Bir ev, üstünde oturduğunuz bir halı.Ufacık bir cami işte. Bir ev, üstünde oturduğunuz bir halı. Bunu desek ki işte koyunların üstünden yünler kırpılmıştır, gelmiştir, böyle bitişmiş de olmuş. Bunu desek ki işte koyunların üstünden yünler kırpılmıştır, gelmiştir, böyle bitişmiş de olmuş.

İnanan olur mu canım? Başımızdaki takkeye bile inanmaz kimse ki bu böyledir!İnanan olur mu canım?

Başımızdaki takkeye bile inanmaz kimse ki bu böyledir!
Ya bu kadar varlık var kâinatta, yerinde göğünde hesabı yok. Bunların hiç sahibi olmasın olur mu canım? Ya bu kadar varlık var kâinatta, yerinde göğünde hesabı yok.

Bunların hiç sahibi olmasın olur mu canım?

Olur mu? Kim ne derse desin, Allah'ın verdiği bu akılla insan anlar ki bu varlıkların bir sahibi var yahu.Olur mu?

Kim ne derse desin, Allah'ın verdiği bu akılla insan anlar ki bu varlıkların bir sahibi var yahu.
Bu hesapsız olmaz o iş. Bak şu aydaki gündeki hesaba bak.Bu hesapsız olmaz o iş. Bak şu aydaki gündeki hesaba bak. Saniye şaşmadan senelerden beri böyle vazifelerine devam edip geliyorlar. Saniye şaşmadan senelerden beri böyle vazifelerine devam edip geliyorlar.

Bunların kendi elinde ne var ki? Bunları sevk eden bir kudret var.Bunların kendi elinde ne var ki?

Bunları sevk eden bir kudret var.
Sen ona tabiat kanunu filan deyip aldatma kendini. Allah'ın kanunudur bu. Sen ona tabiat kanunu filan deyip aldatma kendini. Allah'ın kanunudur bu.

Onun için; Ve'l-aklü hediyyetün minallâhi. "Bu akıl Allahu Teâlâ'dan kullarına bir hediyedir." Onun için;

Ve'l-aklü hediyyetün minallâhi. "Bu akıl Allahu Teâlâ'dan kullarına bir hediyedir."

İhsan-ı ilahi! O olmasa hepimiz tımarhanelik oluruz işte.İhsan-ı ilahi! O olmasa hepimiz tımarhanelik oluruz işte. Hiçbir işe yaramayız; birbirimizi boğarız, birbirimizi yeriz. Hiçbir işe yaramayız; birbirimizi boğarız, birbirimizi yeriz. Bütün bu fenalıklar da bu aklın olmayışından ileri geliyor. Bütün bu fenalıklar da bu aklın olmayışından ileri geliyor.

Bu akıl sen zannetme ki [bir tanedir.] Akl-ı maaş ak-lı mead diye ikiye ayırmışlar onu.Bu akıl sen zannetme ki [bir tanedir.] Akl-ı maaş ak-lı mead diye ikiye ayırmışlar onu. Mesela göğe gitmek, tayyare yapmak, balon yapmak, otomobil yapmak, vapur yapmak, tank yapmak...Mesela göğe gitmek, tayyare yapmak, balon yapmak, otomobil yapmak, vapur yapmak, tank yapmak... bunlar dünyaya ait akıldır. Bu akıl akıldır ama sinek de de var bu akıl. bunlar dünyaya ait akıldır. Bu akıl akıldır ama sinek de de var bu akıl. O hiç göremediğimiz mikrop da da var bu akıl.O hiç göremediğimiz mikrop da da var bu akıl. Görmüyor musun, derhal neslini çoğaltmak için girdiği yerde faaliyete başlıyor.Görmüyor musun, derhal neslini çoğaltmak için girdiği yerde faaliyete başlıyor. Her mahlukun kendisine göre bu dünyaya ait bir akıldır. Her mahlukun kendisine göre bu dünyaya ait bir akıldır. Cenâb-ı Hak onu yaşamamız için herkese vermiş. Her yarattığına vermiş yani.Cenâb-ı Hak onu yaşamamız için herkese vermiş. Her yarattığına vermiş yani. Rabbü'l-âlemîn'dir çünkü. Rabbü'l-âlemîn'dir çünkü. Her yarattığına onu vermiş ki, dünyada nasıl yaşayacağım, Her yarattığına onu vermiş ki, dünyada nasıl yaşayacağım, nasıl idame-i hayat edeceğim o bilgi tabiat itibariyle insanlara verilmiştir. Bunun kıymeti yok. nasıl idame-i hayat edeceğim o bilgi tabiat itibariyle insanlara verilmiştir. Bunun kıymeti yok. Asıl akıl âhireti ve Allah'ı bilebilmek ve bulabilmek içindir. Asıl akıl âhireti ve Allah'ı bilebilmek ve bulabilmek içindir.

Onun içindir ki Âdem aleyhisselam yaratıldığı vakitte sormuş Cenâb-ı Hak; Onun içindir ki Âdem aleyhisselam yaratıldığı vakitte sormuş Cenâb-ı Hak;

"Aklı mı vereyim sana imanı mı vereyim?" demiş. Âdem aleyhisselam düşünmüş düşünmüş, aklı ver yâ Rabbi! "Aklı mı vereyim sana imanı mı vereyim?" demiş.

Âdem aleyhisselam düşünmüş düşünmüş, aklı ver yâ Rabbi!

Bak şimdi imanla aklı soruyor, hangisini istersin diyor, Âdem aleyhisselam diyor ki, "Aklı ver yâ Rabbi!" Bak şimdi imanla aklı soruyor, hangisini istersin diyor, Âdem aleyhisselam diyor ki, "Aklı ver yâ Rabbi!"

Aklı deyince, iman akla takılmış, o neredeyse ben de oradayım demiş.Aklı deyince, iman akla takılmış, o neredeyse ben de oradayım demiş. Akıl neredeyse ben de oradayım demiş. İman akılla beraberdir, akıl yoksa iman da yoktur. Akıl neredeyse ben de oradayım demiş. İman akılla beraberdir, akıl yoksa iman da yoktur.

Ve'l-cehlü dalâletün. "Akıl imanla beraber olmakla beraber cehil de dalâlettir." Cehil nedir? Ve'l-cehlü dalâletün. "Akıl imanla beraber olmakla beraber cehil de dalâlettir."

Cehil nedir?

Allah'ı bilmemek. Cahillik Allah'ı bilmemek.Allah'ı bilmemek. Cahillik Allah'ı bilmemek. Bu varlığa bakıyorsun, bu saltanatın sahibine Allah diyemiyorsun, lâ ilâhe illallah diyemiyorsun. Bu varlığa bakıyorsun, bu saltanatın sahibine Allah diyemiyorsun, lâ ilâhe illallah diyemiyorsun. İşte bu cahilliktir. Görüyorsun bakıyorsun, nâmütenahî. İşte bu cahilliktir.

Görüyorsun bakıyorsun, nâmütenahî.

Şöyle bir yaprak gösterdiler bize, 25.000 tane delik varmış yaprağın içerisinde, şu kadarcık yaprağın içinde.Şöyle bir yaprak gösterdiler bize, 25.000 tane delik varmış yaprağın içerisinde, şu kadarcık yaprağın içinde. Aklım ermedi ama nebatçılar söylüyor. E kimin kudreti bu? Allahu Teâlâ'nın kudreti. Aklım ermedi ama nebatçılar söylüyor.

E kimin kudreti bu?

Allahu Teâlâ'nın kudreti.

Onun için cehalet dalâletten ibarettir. Ama gökte uçuyor? Nerede uçarsa uçsun, sinekler de uçuyor. Onun için cehalet dalâletten ibarettir.

Ama gökte uçuyor?

Nerede uçarsa uçsun, sinekler de uçuyor.

Sinekler de uçuyor gökte, sineğin şimdi efdal olması mı lazım? Sinekler de uçuyor gökte, sineğin şimdi efdal olması mı lazım?

Ve'z-zulmü nedâmetün. Ve'z-zulmü nedâmetün.

Her nerede olursa olsun zulüm, eziyet, işkence, hakka tecavüz, insanların hakkına tecavüz. Her nerede olursa olsun zulüm, eziyet, işkence, hakka tecavüz, insanların hakkına tecavüz.

"Bu hakka tecavüzler, hukuka tecavüzler zulümden ibarettir ki"Bu hakka tecavüzler, hukuka tecavüzler zulümden ibarettir ki netice itibariyle nedamettir, pişmanlıktır, felakettir." netice itibariyle nedamettir, pişmanlıktır, felakettir." Ve't-tâatü kurratü'l-ayni. "Tâat ise, ibadet, tâat, namaz, hayr u hasenat, doğruluk,Ve't-tâatü kurratü'l-ayni. "Tâat ise, ibadet, tâat, namaz, hayr u hasenat, doğruluk, istikâmet bunlar da gözümün bebeğidir." buymuş sallallahu aleyhi ve sellem. istikâmet bunlar da gözümün bebeğidir." buymuş sallallahu aleyhi ve sellem.

Ve'l-bekâü min haşyetillâhi. "Allah korkusundan [ağlamak.]" Ve'l-bekâü min haşyetillâhi. "Allah korkusundan [ağlamak.]"

Bakıyor yaptığı işlere, ooo hep uygunsuz. Bir türlü insanlık merhalelerine geçememiş.Bakıyor yaptığı işlere, ooo hep uygunsuz. Bir türlü insanlık merhalelerine geçememiş. Ne olacak, yaş kemale geldi diyor, hâlâ böyle hayvan gibi yaşayacak mıyım ben diyor. Ne olacak, yaş kemale geldi diyor, hâlâ böyle hayvan gibi yaşayacak mıyım ben diyor. İçine bir sızı geliyor başlıyor ağlamaya. Havf-ı ilahi, haşyet-i ilahi kendisini istila ediyor, ağlıyor artık. İçine bir sızı geliyor başlıyor ağlamaya. Havf-ı ilahi, haşyet-i ilahi kendisini istila ediyor, ağlıyor artık.

"İşte bu ağlamalar." en-Necâtü mine'n-nâri. "Cehennemden kurtulmaya sebebi bu olacak." "İşte bu ağlamalar." en-Necâtü mine'n-nâri. "Cehennemden kurtulmaya sebebi bu olacak."

Bak ne kadar güzel diyor! Cehennemin ateşini hiçbir şey söndüremez.Bak ne kadar güzel diyor! Cehennemin ateşini hiçbir şey söndüremez. Dünyanın denizlerini de oraya sevk etseniz cehennemin ateşini söndüremezsiniz.Dünyanın denizlerini de oraya sevk etseniz cehennemin ateşini söndüremezsiniz. Onun ateşini söndürecek mü'minlerin gözlerinden akan gözyaşıdır. Bak ne kadar şey! Onun ateşini söndürecek mü'minlerin gözlerinden akan gözyaşıdır.

Bak ne kadar şey!

Onun için mümkün mertebe insan ağlamaya alışmalıdır. Ağlayamasan da ağlar gibi olmalıdır insan.Onun için mümkün mertebe insan ağlamaya alışmalıdır. Ağlayamasan da ağlar gibi olmalıdır insan. Bazı insanlar ağlar gibi öyle yapar da, adam şu adam, ne gösterişçi adam bak.Bazı insanlar ağlar gibi öyle yapar da, adam şu adam, ne gösterişçi adam bak. İçinden gelmediği halde yalancıktan ağlıyor. Sen de ağla yalancıktan zararı yok.İçinden gelmediği halde yalancıktan ağlıyor. Sen de ağla yalancıktan zararı yok. O yalancıktan ağlarken sahiden de ağlarsın sonra artık. O yalancıktan ağlarken sahiden de ağlarsın sonra artık.

Ve'd-dahikü helâkü'l-bedeni. ["Gülmek bedenin felaketidir."] Ve'd-dahikü helâkü'l-bedeni. ["Gülmek bedenin felaketidir."]

E ağlayamıyor ama gülmesini biliyor. İki de bir hahahaha diyor gülüyor. E ağlayamıyor ama gülmesini biliyor. İki de bir hahahaha diyor gülüyor.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ömrü hayatında hiç gülmemiştir.Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ömrü hayatında hiç gülmemiştir. Tebessüm buyurmuşlardır, tebessüm. Hoşuna giden bir şeye tebessüm ediyor.Tebessüm buyurmuşlardır, tebessüm. Hoşuna giden bir şeye tebessüm ediyor. Fakat gülmeye böyle haha diyerekten gülmeye insana da yakışmaz, müslümana da hiç yakışmaz. Fakat gülmeye böyle haha diyerekten gülmeye insana da yakışmaz, müslümana da hiç yakışmaz.

"Bu gülme helâkü'l-bedeni, bedenin de helâkidir." Oraya aklım ermez nasıl helâk oluyor beden."Bu gülme helâkü'l-bedeni, bedenin de helâkidir."

Oraya aklım ermez nasıl helâk oluyor beden.
İnsan diyorlar ki serbest oluyor, gülüyor, şen adam yani. Şen adam, gülüşü çok.İnsan diyorlar ki serbest oluyor, gülüyor, şen adam yani. Şen adam, gülüşü çok. Şen olunca hayatı da muntazam olacak, rahat olacak. Şen olunca hayatı da muntazam olacak, rahat olacak.

Ama helâkü'l-bedeni diyor Efendimiz. "O gülmeler netice itibariyle bedene helâk getirir." Ama helâkü'l-bedeni diyor Efendimiz. "O gülmeler netice itibariyle bedene helâk getirir."

Yani düşüncesiz bir adam demek. Ve't-tâibü mine'z-zenbi ke-men lâ zenbe lehû.Yani düşüncesiz bir adam demek.

Ve't-tâibü mine'z-zenbi ke-men lâ zenbe lehû.
"Hatadan salim olmadığımız için daima tevbe-i istiğfar ederekten devam etmemiz lazımdır ki"Hatadan salim olmadığımız için daima tevbe-i istiğfar ederekten devam etmemiz lazımdır ki bu tevbeler devam ettiği müddetçe hiç günah işlememiş gibi olur." bu tevbeler devam ettiği müddetçe hiç günah işlememiş gibi olur."

Ve't-tâibü mine'z-zenbi ke-men lâ zenbe lehû. "Günahı olmamış adamlar gibidir." Ve't-tâibü mine'z-zenbi ke-men lâ zenbe lehû. "Günahı olmamış adamlar gibidir."

Yine buyurulmuş ki; el-Mevtü keffâratün li-külli müslimin. Ölüm demek yani sekeratü'l-mevt.Yine buyurulmuş ki;

el-Mevtü keffâratün li-külli müslimin.

Ölüm demek yani sekeratü'l-mevt.
Ölümden evvel bir hal geliyor ya insanlara. Ölüme gidiyor artık, sekerat diyorlar onlara. Ölümden evvel bir hal geliyor ya insanlara. Ölüme gidiyor artık, sekerat diyorlar onlara. Kendinden geçiyor, nefesleri değişiyor, yüzünün rengi değişiyor,Kendinden geçiyor, nefesleri değişiyor, yüzünün rengi değişiyor, gözler kayboluyor, burun eğiliyor bükülüyor. O hal geldi mi ıstıraplar da ona göre oluyor vücutta. Ha bu; gözler kayboluyor, burun eğiliyor bükülüyor. O hal geldi mi ıstıraplar da ona göre oluyor vücutta. Ha bu;

Keffâratün li-külli müslimin. "O sıkıntı, o meşakkat, o zorluk bütün müslümanlar için kefaret oluyor." Keffâratün li-külli müslimin. "O sıkıntı, o meşakkat, o zorluk bütün müslümanlar için kefaret oluyor."

Allahu Teâlâ'nın o da ayrı bir rahmeti bizlere. Onun için buyurmuş ki; Allahu Teâlâ'nın o da ayrı bir rahmeti bizlere.

Onun için buyurmuş ki;

el-Mevtü tuhfetü'l-mü'mini. "Mü'minin en büyük hediyesi ölüm." el-Mevtü tuhfetü'l-mü'mini. "Mü'minin en büyük hediyesi ölüm."

O geliyor, günahları da dökülerekten. Onun için sıkıntı ile ölmek makbuldür.O geliyor, günahları da dökülerekten. Onun için sıkıntı ile ölmek makbuldür. O ansızın ölüm, sekte-i kalp diyorlar işte, ansızın ölüm makbul değildir o.O ansızın ölüm, sekte-i kalp diyorlar işte, ansızın ölüm makbul değildir o. Ancak şunlar için makbuldür ki adam günahsız adam, hazırlıklı adam.Ancak şunlar için makbuldür ki adam günahsız adam, hazırlıklı adam. Vasiyetnamesini yazmış, her şeysi hazır, kimseye bir alacağı vereceği yok. Vasiyetnamesini yazmış, her şeysi hazır, kimseye bir alacağı vereceği yok. Ölüm nerede gelirse gelsin hazırım diyor. Bir kelime-i şehadet borcum var diyor, onu da yapıveriyor. Ölüm nerede gelirse gelsin hazırım diyor. Bir kelime-i şehadet borcum var diyor, onu da yapıveriyor. Onun için iyidir. İbrahim aleyhisselam da sekeratü'l-mevtten gitmiştir. Onun mevti de öyledir. Onun için iyidir. İbrahim aleyhisselam da sekeratü'l-mevtten gitmiştir. Onun mevti de öyledir.

Binâenaleyh iyi insanlar için ölüm, sekerat-ı mevt o da ayrı bir devlettir.Binâenaleyh iyi insanlar için ölüm, sekerat-ı mevt o da ayrı bir devlettir. Etrafına sıkıntı vermez, rahatsızlık vermez, güzel güzel çekilir gider. Etrafına sıkıntı vermez, rahatsızlık vermez, güzel güzel çekilir gider. Ama bir de ızdıraplar vardır ki çok acıdır; aylarca yatar, senelerce yatanlar vardır.Ama bir de ızdıraplar vardır ki çok acıdır; aylarca yatar, senelerce yatanlar vardır. Etrafındakiler bıkmıştır artık, ölse de kurtulsak derler. O da Allah'ın, o da ayrı bir âfet. Etrafındakiler bıkmıştır artık, ölse de kurtulsak derler. O da Allah'ın, o da ayrı bir âfet.

Ve'd-dirhemü ve'd-dînâru rabîu'l-münâfiki.Ve'd-dirhemü ve'd-dînâru rabîu'l-münâfiki. "Dinar u dirhem yani para münafıkların bayramı de, yazı de, istedikleri şeydir." "Dinar u dirhem yani para münafıkların bayramı de, yazı de, istedikleri şeydir."

Rabî, ilk ayların böyle ilkbahar mevsiminde ne kadar hani güzellikler, ağaçlar açar, yeşillikler olur.Rabî, ilk ayların böyle ilkbahar mevsiminde ne kadar hani güzellikler, ağaçlar açar, yeşillikler olur. İlkbaharın kendisine göre bir güzelliği vardır, kokulu çiçekler açarlar filan. İlkbaharın kendisine göre bir güzelliği vardır, kokulu çiçekler açarlar filan.

"Münafık için de para böyledir. Para böyledir ama.""Münafık için de para böyledir. Para böyledir ama." Ve hümâ zâdühu ile'n-nâri. "O paralar onu cehenneme sürükler." Niçin? Ve hümâ zâdühu ile'n-nâri. "O paralar onu cehenneme sürükler."

Niçin?

Hayra veremez bir, şerlere harcar iki, kötü günahlara harcar üç.Hayra veremez bir, şerlere harcar iki, kötü günahlara harcar üç. Günahları kazanır onunla, çalım satar onunla, her şey yapar onunla. O da bilahare onu cehenneme sürükler. Günahları kazanır onunla, çalım satar onunla, her şey yapar onunla. O da bilahare onu cehenneme sürükler.

Binâenaleyh paranın suçu kabahati yok tabi. Para bir madenden yahut kağıttan bir şey.Binâenaleyh paranın suçu kabahati yok tabi. Para bir madenden yahut kağıttan bir şey. Onu kullanan da iş. Onu hayra harcarsan hayırları kazanırsın şerre harcarsan şerleri kazanırsın. Onu kullanan da iş. Onu hayra harcarsan hayırları kazanırsın şerre harcarsan şerleri kazanırsın.

Onun için münafıkı koydu. Münafıkın imanı yalancıktan iman.Onun için münafıkı koydu. Münafıkın imanı yalancıktan iman. Yalancı imanı olan kimseleri o paraları kendisini cehenneme sürükler farkına da varmaz.Yalancı imanı olan kimseleri o paraları kendisini cehenneme sürükler farkına da varmaz. Mü'min için öyle değildir, mü'minin parası devleti, saadetidir.Mü'min için öyle değildir, mü'minin parası devleti, saadetidir. Onunla hayırlar kazanır birçok sevaplar kazanır, onlarla cenneti de kazanır. Onunla hayırlar kazanır birçok sevaplar kazanır, onlarla cenneti de kazanır.

Onun için cennete girerken dört kişi gelmişler:Onun için cennete girerken dört kişi gelmişler: Şehit gelmiş, gazi gelmiş, alim gelmiş, bir de zengin, cömert gelmiş. Şehit gelmiş, gazi gelmiş, alim gelmiş, bir de zengin, cömert gelmiş.

Demişler ki; "Ben şehidim." demiş öteki, "Durun ben gireceğim önce." demiş. Demişler ki;

"Ben şehidim." demiş öteki, "Durun ben gireceğim önce." demiş.

Öteki gazi; "Ben gireceğim." demiş. Alim demiş; "Ben gireceğim." Yok. Öteki gazi;

"Ben gireceğim." demiş.

Alim demiş;

"Ben gireceğim."

Yok.

Cömert demiş; "Ben gireceğim." demiş. Oradan bir melek gelmiş; "Nedir davanız? demiş. Cömert demiş;

"Ben gireceğim." demiş.

Oradan bir melek gelmiş;

"Nedir davanız? demiş.

"İşte ben Allah yolunda canımı verdim yahu. Benden daha iyisi mi olacak?"İşte ben Allah yolunda canımı verdim yahu. Benden daha iyisi mi olacak? Binâenaleyh hak benim, cennete önce ben gireceğim." demiş. Binâenaleyh hak benim, cennete önce ben gireceğim." demiş.

"Peki!" demiş, "Sen bunun cennete gireceğini nereden öğrendin?" demiş. Hocalar söyledi yahu? "Peki!" demiş, "Sen bunun cennete gireceğini nereden öğrendin?" demiş.

Hocalar söyledi yahu?

"E demiş, hocanın önüne geçme, dur. Geriye çekil!" demiş. Hoca efendiye demiş ki; Ne istiyorsun? "E demiş, hocanın önüne geçme, dur. Geriye çekil!" demiş.

Hoca efendiye demiş ki;

Ne istiyorsun?

"E işte bu kadar ilim tahsil ettim. Benim hakkım cennete girmek."E işte bu kadar ilim tahsil ettim. Benim hakkım cennete girmek. Bak bu kadar insanların hayrına vesile oldum." demiş. "Sen ilmi ne ile kazandın?" demiş. Bak bu kadar insanların hayrına vesile oldum." demiş.

"Sen ilmi ne ile kazandın?" demiş.

"Cömertlerin hayırları ile kazandım." Demiş. "Öyleyse onlara da sen tecavüz etme."Cömertlerin hayırları ile kazandım." Demiş.

"Öyleyse onlara da sen tecavüz etme.
Mademki o cömertlerin sayesinde sen bu ilmi öğrendin. Binâenaleyh sen de onların önüne geçme." demiş. Mademki o cömertlerin sayesinde sen bu ilmi öğrendin. Binâenaleyh sen de onların önüne geçme." demiş.

Cömert kazanmış hakkı. Onun için para, cömertlik sayesinde imanlıları cennete girmeye vesile olur. Cömert kazanmış hakkı.

Onun için para, cömertlik sayesinde imanlıları cennete girmeye vesile olur.

Bir hikayedir ama yerindedir. Münafık için de imansızlığı dolayısıyla cehenneme girmesine vesile olur. Bir hikayedir ama yerindedir.

Münafık için de imansızlığı dolayısıyla cehenneme girmesine vesile olur.

Buna iyi dikkat edin! el-Meyyitü yuazzebü fî kabrihi bi-mâ nîha aleyhi. Buna iyi dikkat edin!

el-Meyyitü yuazzebü fî kabrihi bi-mâ nîha aleyhi.

Şimdi ölüm hepimize gelecek. Evdeki çoluk çocuklarımız, ailelerimiz bağrışmaya başlayacaklar;Şimdi ölüm hepimize gelecek. Evdeki çoluk çocuklarımız, ailelerimiz bağrışmaya başlayacaklar; "Ah babacağızım, vah anacağızım, vah dedecağızım!" bağırıyorlar,"Ah babacağızım, vah anacağızım, vah dedecağızım!" bağırıyorlar, feryad u figan ediyorlar, üstlerini başlarını yırtıyorlar. feryad u figan ediyorlar, üstlerini başlarını yırtıyorlar.

Bu bazı böyle çirkin hadiseler görülegelmektedir.Bu bazı böyle çirkin hadiseler görülegelmektedir. Yani bunlar insanların cahilliği dolayısıyla bu feryad u figan bir vazife sayıyor.Yani bunlar insanların cahilliği dolayısıyla bu feryad u figan bir vazife sayıyor. Ağlamazsa, böyle feryad u figan etmezse, "Ne katı kalpli adammış bak!Ağlamazsa, böyle feryad u figan etmezse, "Ne katı kalpli adammış bak! Anası babası öldü de hiçbir kere bağırıp çağırmadı bile!" demesinler diyerektenAnası babası öldü de hiçbir kere bağırıp çağırmadı bile!" demesinler diyerekten çeşitli böyle üstlerini başlarını yırtmak suretiyle feryad u figan ederler. çeşitli böyle üstlerini başlarını yırtmak suretiyle feryad u figan ederler.

"Bu meyyitin azab omasına vesile olur." "Bu meyyitin azab omasına vesile olur."

Çünkü meyyit vazifesini yapmamıştır.Çünkü meyyit vazifesini yapmamıştır. Meyyit sağlığında iken çoluk çocuğuna diyecek ki, her ara sıra böyle sırası geldikçe; Meyyit sağlığında iken çoluk çocuğuna diyecek ki, her ara sıra böyle sırası geldikçe;

"Evladım ölüm haktır, Allah'ın emridir. İcabında siz gidersiniz ben kalırım, ben giderim siz kalırsınız."Evladım ölüm haktır, Allah'ın emridir. İcabında siz gidersiniz ben kalırım, ben giderim siz kalırsınız. Binâenaleyh bizim arkamızdan feryad u figan sakın etmeyeceksiniz ha!Binâenaleyh bizim arkamızdan feryad u figan sakın etmeyeceksiniz ha! Elinizden gelirse okuyunuz ruhumuza, hayırlar yapınız ruhumuza bizi memnun edersiniz.Elinizden gelirse okuyunuz ruhumuza, hayırlar yapınız ruhumuza bizi memnun edersiniz. Yok feryad u figan ederseniz hakkımızı helal etmeyiz size!" diye onları bir de korkutacaksın. Yok feryad u figan ederseniz hakkımızı helal etmeyiz size!" diye onları bir de korkutacaksın. Bu vazifeyi yapmazsan öldükten sonra bunlar da bağırır çağırırlarsa bunun cezası olaraktan o ölüye ceza yapılır. Bu vazifeyi yapmazsan öldükten sonra bunlar da bağırır çağırırlarsa bunun cezası olaraktan o ölüye ceza yapılır. Onunla cezalacak. Onunla cezalacak.

Onun için daima bu gibi nasihatleri hem vasiyetnameye yazmalı hem de sırası geldikçeOnun için daima bu gibi nasihatleri hem vasiyetnameye yazmalı hem de sırası geldikçe gerek sofralarda, gerek muhabbetlerde ara sıra bunları böyle lisanen tekrar etmelidir. gerek sofralarda, gerek muhabbetlerde ara sıra bunları böyle lisanen tekrar etmelidir.

Bakınız bunu daha bir açık söylüyor. Bakınız bunu daha bir açık söylüyor.

el-Meyyitü yuazzebü bi-bükâi'l-hayyi izâ kâlû vâ adudâhu vâ kesebâhu vâ nâsirâhuel-Meyyitü yuazzebü bi-bükâi'l-hayyi izâ kâlû vâ adudâhu vâ kesebâhu vâ nâsirâhu vâ cebellâhu ve nahve hâzâ yete'atta'u ve yükâlü ente ke-zâlike ente ke-zâlike? vâ cebellâhu ve nahve hâzâ yete'atta'u ve yükâlü ente ke-zâlike ente ke-zâlike?

Bunlar gibi birçok şeyleri söylüyorlardır. Bunlar gibi birçok şeyleri söylüyorlardır.

el-Meyyitü yuazzebü. "Meyyit, ölü azaplanıyor, rahatsız oluyor, müteezzî oluyor."el-Meyyitü yuazzebü. "Meyyit, ölü azaplanıyor, rahatsız oluyor, müteezzî oluyor." Bi-bükâi'l-hayyi. "Arkasından dirilerin ağlamasından dolayı." Bi-bükâi'l-hayyi. "Arkasından dirilerin ağlamasından dolayı."

Arkasından diriler ister kendisine ait evlâdı olsun,Arkasından diriler ister kendisine ait evlâdı olsun, gerek başkaları olsun bunlardan da ağlayanlardan dolayı muazzep oluyor. Ne gibi? gerek başkaları olsun bunlardan da ağlayanlardan dolayı muazzep oluyor.

Ne gibi?

Vâ adudâh. "Ah benim babam gitti, artık bundan sonra bize kim bakacak, bize kim getirecek.Vâ adudâh. "Ah benim babam gitti, artık bundan sonra bize kim bakacak, bize kim getirecek. Vay bize kim yardım edecek, vay bizi kim evinde barındıracak?" gibi böyle sıralıyor. Vay bize kim yardım edecek, vay bizi kim evinde barındıracak?" gibi böyle sıralıyor.

Bunların hiçbirisi [caiz değil.] Çünkü biliyorsunuz ki hepimizin gözünün önünde.Bunların hiçbirisi [caiz değil.] Çünkü biliyorsunuz ki hepimizin gözünün önünde. Babalar ölüyor çocukları yetim kalıyor fakat herkesten daha iyi yetişiyorlar.Babalar ölüyor çocukları yetim kalıyor fakat herkesten daha iyi yetişiyorlar. Etraftan yardım görüyorlar, Allahu Teâlâ kalpleri çeviriyor bir şeyler yapıyor.Etraftan yardım görüyorlar, Allahu Teâlâ kalpleri çeviriyor bir şeyler yapıyor. Onlar da yetişip çıkıyorlar ortaya. Binâenaleyh bağırmaya çağırmaya hiç de lüzum yok. Onlar da yetişip çıkıyorlar ortaya. Binâenaleyh bağırmaya çağırmaya hiç de lüzum yok.

Yete'atta'u ve yükâlü ente ke-zâlike ente ke-zâlike.Yete'atta'u ve yükâlü ente ke-zâlike ente ke-zâlike. "Bir melek de oradan diyor ki; 'Sen de öleceksin, bağırma!'"Bir melek de oradan diyor ki; 'Sen de öleceksin, bağırma!' Sen de öleceksin, yarın bunun hâli senin başına da gelecek." diyor. Sen de öleceksin, yarın bunun hâli senin başına da gelecek." diyor.

Hiç boşu boşuna ne feryat ediyorsun? el-Meyyitü yündahu aleyhi'l-hamîmü bi-bükâi'l-hayyi. Hiç boşu boşuna ne feryat ediyorsun?

el-Meyyitü yündahu aleyhi'l-hamîmü bi-bükâi'l-hayyi.

Bak bunlar ayrı ayrı hadisler, ayrı ayrı raviler tarafından zikredilmiş. Bak bunlar ayrı ayrı hadisler, ayrı ayrı raviler tarafından zikredilmiş.

el-Meyyitü yündahu aleyhi. "Meyyitin üzerine dökülür." el-Hamîm. "Kızgın sular." el-Meyyitü yündahu aleyhi. "Meyyitin üzerine dökülür." el-Hamîm. "Kızgın sular."

Hamîm, hamamdan.Hamîm, hamamdan. Hani bizim kaynarca hamamlarının, hamam deyişlerinin sebebi kaynar sular vardır.Hani bizim kaynarca hamamlarının, hamam deyişlerinin sebebi kaynar sular vardır. Kudretten geliyorlar ya o kaynar sular.Kudretten geliyorlar ya o kaynar sular. O kaynar sular bazı 80 derecesinde, 90 derecesinde, 100 derece olanları var. O kaynar sular bazı 80 derecesinde, 90 derecesinde, 100 derece olanları var. İnsan içine tahammül edip de giremez. İnsan içine tahammül edip de giremez.

İşte bu hamîm olan kaynar sular, vaktiyle evlatlarına nasihat etmediğinden dolayı,İşte bu hamîm olan kaynar sular, vaktiyle evlatlarına nasihat etmediğinden dolayı, o meyyitin üzerine dökülecek. Nasihat etmediğinden dolayı, onlara bunun lüzumunu bildirmediklerinden dolayı. o meyyitin üzerine dökülecek. Nasihat etmediğinden dolayı, onlara bunun lüzumunu bildirmediklerinden dolayı.

Şimdi bakınız yine burada; el-Meyyitü yüb'asü fî siyâbihi'l-letî yemûtü fîhâ. Şimdi bakınız yine burada;

el-Meyyitü yüb'asü fî siyâbihi'l-letî yemûtü fîhâ.

el-Meyyitü yüb'asü. "Meyyit ba's olunur." Kıyamette ba's olunacağız ya. el-Meyyitü yüb'asü. "Meyyit ba's olunur."

Kıyamette ba's olunacağız ya.
Yeniden dünyaya çıkacağız, hayata kavuşacağız. İkinci bir hayat diyorlar ona: Ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti. Yeniden dünyaya çıkacağız, hayata kavuşacağız. İkinci bir hayat diyorlar ona: Ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti.

Bu üzerinde çok incelikle durulması lazım olan bir şey. Lâ ilahe illallah demesi kolay.Bu üzerinde çok incelikle durulması lazım olan bir şey. Lâ ilahe illallah demesi kolay. Fakat öldükten sonra dirilecek deyince akıllar bayağı bir duraklıyor bazen. Fakat öldükten sonra dirilecek deyince akıllar bayağı bir duraklıyor bazen.

"Nasıl oluyor yahu?" diyor, "Ben orada çürüyeceğim, toz olacağım."Nasıl oluyor yahu?" diyor, "Ben orada çürüyeceğim, toz olacağım. Orası sürülecek tarla olacak, şu olacak bu olacak.Orası sürülecek tarla olacak, şu olacak bu olacak. Sonra ben nasıl olacağım da yine dirileceğim?" diyor, kudret-i ilahiye de şüpheye düşüyor. Sonra ben nasıl olacağım da yine dirileceğim?" diyor, kudret-i ilahiye de şüpheye düşüyor.

Canım senin ana rahminden şu dünyaya gelişin nasıl oldu, hiç bunu tetkik etmiyor musun? Canım senin ana rahminden şu dünyaya gelişin nasıl oldu, hiç bunu tetkik etmiyor musun?

Şu ana rahminden dünyaya gelişin ne şekilde oldu, bunu hiç bir tetkik etmiyor musun? Şu ana rahminden dünyaya gelişin ne şekilde oldu, bunu hiç bir tetkik etmiyor musun?

Bu kuvvetin sahibi olan Allahu celle ve alâ'ya güç müdür ki yok olan bir şeyi bir daha yapamasın? Bu kuvvetin sahibi olan Allahu celle ve alâ'ya güç müdür ki yok olan bir şeyi bir daha yapamasın?

Bugün bir tayyare düşüyor, bir vapur, bir zırhlı gemi batıyor.Bugün bir tayyare düşüyor, bir vapur, bir zırhlı gemi batıyor. Fakat bir daha âlâsını insan yapabiliyor da, daha âlâsını insan yapabiliyor da Fakat bir daha âlâsını insan yapabiliyor da, daha âlâsını insan yapabiliyor da Allahu celle ve alâ'ya onu tekrar yapmak güç müdür yahu? Allahu celle ve alâ'ya onu tekrar yapmak güç müdür yahu?

Şu hayatı bize bahşeden, şu varlıkları bize bahşeden Allah Teâlâ'ya? Şu hayatı bize bahşeden, şu varlıkları bize bahşeden Allah Teâlâ'ya?

Onun için ölümden sonraki hayata imanı güzel yapmak lazım. O muhakkak dirileceğiz. Onun için diyor ki; Onun için ölümden sonraki hayata imanı güzel yapmak lazım. O muhakkak dirileceğiz. Onun için diyor ki;

el-Meyyitü yüb'asü. "Meyyit ölmüş, çürümüş, toprak olmuş [olsa da tekrar dirilecek]." el-Meyyitü yüb'asü. "Meyyit ölmüş, çürümüş, toprak olmuş [olsa da tekrar dirilecek]."

Bu tabi Yasin'de de okuyorsunuz ya. Kul yuhyîhâ ellezî enşeehâ evvele merratin diyor. Bu tabi Yasin'de de okuyorsunuz ya.

Kul yuhyîhâ ellezî enşeehâ evvele merratin diyor.

Çünkü ölümden sonra ba's olunacak diyor Efendimiz.Çünkü ölümden sonra ba's olunacak diyor Efendimiz. Geldi adam, kemiği getirmiş, çürümüş bir kemiği böyle sıkıyor, toz halinde döküyor, Geldi adam, kemiği getirmiş, çürümüş bir kemiği böyle sıkıyor, toz halinde döküyor,

"Bu mu dirilecek?" diyor. "Bu toz olan mı dirilecek?" İnanamıyor gâvur. "Bu mu dirilecek?" diyor.

"Bu toz olan mı dirilecek?"

İnanamıyor gâvur.

Kul. "De ki Habibim!" Yuhyîhâ ellezî enşeehâ evvele merratin.Kul. "De ki Habibim!" Yuhyîhâ ellezî enşeehâ evvele merratin. "Onu ilk evvel yapan Allah yine sonradan yapacak onu işte!" Nasıl yapacak? "Onu ilk evvel yapan Allah yine sonradan yapacak onu işte!"

Nasıl yapacak?

Hangi işine aklımız eriyor ki bu işine aklımıza ersin? Kudret O'nun. Binâenaleyh; Hangi işine aklımız eriyor ki bu işine aklımıza ersin?

Kudret O'nun. Binâenaleyh;

"[Meyyit] hangi elbise ile gömüldü ise o elbiseyle haşrolunacak, ba's olunacak." Şimdi diyorlar ki; "[Meyyit] hangi elbise ile gömüldü ise o elbiseyle haşrolunacak, ba's olunacak."

Şimdi diyorlar ki;

"Kefen elbette çürüyecek. Kefen hiç çürümeden olur mu?"Kefen elbette çürüyecek. Kefen hiç çürümeden olur mu? 100 sene de çürümese, 1000 sene de çürümese en nihayet yine çürüyecek.100 sene de çürümese, 1000 sene de çürümese en nihayet yine çürüyecek. E o kefen ne olacak, nereden gelecek?" E o kemikleri yapan, o eti yapan Allah o esvabı da yapacak. E o kefen ne olacak, nereden gelecek?"

E o kemikleri yapan, o eti yapan Allah o esvabı da yapacak.

Ama diyor ki; "Buradaki manâ o değil. O esvap değil.Ama diyor ki;

"Buradaki manâ o değil. O esvap değil.
Buradaki manâ herkes ölürken hangi amel üzerine öldüyse o ameli üzerine haşrolunacak." diyor. Buradaki manâ herkes ölürken hangi amel üzerine öldüyse o ameli üzerine haşrolunacak." diyor.

Lâ ilahe illallah. Şimdi bunun evveli de var, hangi amel üzerine yaşıyorsan o amel üzerine öleceksin.Lâ ilahe illallah.

Şimdi bunun evveli de var, hangi amel üzerine yaşıyorsan o amel üzerine öleceksin.
Yaşayış hayatın nasılsa, hangi tarzda yaşıyorsan ölümün de o tarzda öyle olacaktır.Yaşayış hayatın nasılsa, hangi tarzda yaşıyorsan ölümün de o tarzda öyle olacaktır. Nasıl öldüysen, hangi amel üzerine öldüysen o amel üzerine de haşrolunacaksın. Nasıl öldüysen, hangi amel üzerine öldüysen o amel üzerine de haşrolunacaksın.

İmanla yaşadıysan imanla öleceğini ben sana şehadet ederim.İmanla yaşadıysan imanla öleceğini ben sana şehadet ederim. Eğer iman ile öldüysen imanlılar ile beraber haşrolunacaksın, ba's olunacaksın. Eğer iman ile öldüysen imanlılar ile beraber haşrolunacaksın, ba's olunacaksın.

Peygamberimizin livâülhamd sancağı altında toplanacağız inşaallah. Onun için; Peygamberimizin livâülhamd sancağı altında toplanacağız inşaallah.

Onun için;

el-Meyyitü yüb'asü fî siyâbihi'l-letî yemûtü fîhâ yânî el-âmâl kemâ kîle temûtûne kemâ te'îşûne.el-Meyyitü yüb'asü fî siyâbihi'l-letî yemûtü fîhâ yânî el-âmâl kemâ kîle temûtûne kemâ te'îşûne. "Nasıl yaşıyorsan ölümün öyle olacaktır. Nasıl öldüysen öyle haşrolunacaksın, ba's olunacaksın." "Nasıl yaşıyorsan ölümün öyle olacaktır. Nasıl öldüysen öyle haşrolunacaksın, ba's olunacaksın."

Allahu celle ve alâ cümlemizi affetsin, gafletten muhafaza etsin kurtarsın.Allahu celle ve alâ cümlemizi affetsin, gafletten muhafaza etsin kurtarsın. Hayatımızı bize vermiş muvaffak bir hayattır.Hayatımızı bize vermiş muvaffak bir hayattır. Bu hayatı dünyaya değil dünyanın arkasında olan âhireti kazanmak için deBu hayatı dünyaya değil dünyanın arkasında olan âhireti kazanmak için de harcamayı ganimet bilen kullarından eylesin. Bir tane daha var, onu da okuyalım. harcamayı ganimet bilen kullarından eylesin.

Bir tane daha var, onu da okuyalım.

en-Nâdimü. "Pişman olan." Bir kabahat etti, bir kabahat yaptı fakat pişman oldu,en-Nâdimü. "Pişman olan."

Bir kabahat etti, bir kabahat yaptı fakat pişman oldu,
"Neden yaptım ben bunu?" dedi. Beşeriyet, hatadan salim değil insan. "Neden yaptım ben bunu?" dedi. Beşeriyet, hatadan salim değil insan. Yaptı hatayı, arkasından nâdim oldu. İşte bu nedamet dolayısıyla o insan tâibtir.Yaptı hatayı, arkasından nâdim oldu. İşte bu nedamet dolayısıyla o insan tâibtir. Estağfirullah demese de, tevbe yâ Rabbi demese de o nedamet,Estağfirullah demese de, tevbe yâ Rabbi demese de o nedamet, o pişmanlık tevbesi yerine geçer ve onun için rahmet-i ilahiyeye intizar vardır. o pişmanlık tevbesi yerine geçer ve onun için rahmet-i ilahiyeye intizar vardır.

Ve'l-mu'cibü. Şimdi kendini beğenen yukarıda geçti ya, helak üç şey dedi. Birisi kendini beğenmesi. Ve'l-mu'cibü.

Şimdi kendini beğenen yukarıda geçti ya, helak üç şey dedi. Birisi kendini beğenmesi.

Ve'l-mu'cibü. "Bu kendini beğenenler de." Yenteziru'l-makte.Ve'l-mu'cibü. "Bu kendini beğenenler de." Yenteziru'l-makte. "Onlar da şekavete ve haktan uzak olmaya layık olurlar.""Onlar da şekavete ve haktan uzak olmaya layık olurlar." Ve küllü âmilin se-yakdimü alâ mâ eslefe inde mevtihi. 'Herkes yaptığına kavuşacaktır." Ve küllü âmilin se-yakdimü alâ mâ eslefe inde mevtihi. 'Herkes yaptığına kavuşacaktır."

Herkes hayatında yaptığı neyse ona kavuşacak. Hatta şunu şöyle tasvir ediyorlar.Herkes hayatında yaptığı neyse ona kavuşacak. Hatta şunu şöyle tasvir ediyorlar. Şimdi insan sekerât-ı mevt diyorlar ya. O ölüm hali geliyor.Şimdi insan sekerât-ı mevt diyorlar ya. O ölüm hali geliyor. O ölüm hali gelirken dikkat ediniz, korkmayınız. Mevtalar mesela ölüm halinde gözünü şöyle bir diker.O ölüm hali gelirken dikkat ediniz, korkmayınız. Mevtalar mesela ölüm halinde gözünü şöyle bir diker. Bir noktaya diker, diktiği vakitte onun karşısında sinema perdeleri açılmıştır. Bir noktaya diker, diktiği vakitte onun karşısında sinema perdeleri açılmıştır. Sinema perdeleri açılmıştır hayatı gözünün önünde oynar böyle.Sinema perdeleri açılmıştır hayatı gözünün önünde oynar böyle. Ta ilk devresinden son devresine kadar bütün hayatı gözünün önünden bir sinema perdesi gibi geçer.Ta ilk devresinden son devresine kadar bütün hayatı gözünün önünden bir sinema perdesi gibi geçer. Gözünü dikmiştir artık oradan ayıramazsın sen onu. Gözünü dikmiştir artık oradan ayıramazsın sen onu.

O bakıyor o hâline, nedamet, pişmanlık, ne dersen de artık hepsi gözünün önünde.O bakıyor o hâline, nedamet, pişmanlık, ne dersen de artık hepsi gözünün önünde. "Ah neden ben bunları yaptım!" diyerekten [pişmanlık duyar] ama sırası geçti artık."Ah neden ben bunları yaptım!" diyerekten [pişmanlık duyar] ama sırası geçti artık. Firavun suda boğuluyor, "Musa'nın iman ettiği Allah'a ben de inandım." dedi. Firavun suda boğuluyor, "Musa'nın iman ettiği Allah'a ben de inandım." dedi.

Bazıları firavun iman etti dediler. Hayır! Çünkü sekerat halindeki iman makbul değildir.Bazıları firavun iman etti dediler.

Hayır! Çünkü sekerat halindeki iman makbul değildir.
O artık geçti elden fırsat. O iman makbul iman değildir. Onun için firavunun imanı katiyen iman değildir. O artık geçti elden fırsat. O iman makbul iman değildir. Onun için firavunun imanı katiyen iman değildir.

Binâenaleyh herkes yaptıklarına mülaki olacak yani kavuşacaktır.Binâenaleyh herkes yaptıklarına mülaki olacak yani kavuşacaktır. Hayırlar yaptıysan karşına hayırların çıkacak, iyilikler yaptıysan iyiliklerin çıkacak, Hayırlar yaptıysan karşına hayırların çıkacak, iyilikler yaptıysan iyiliklerin çıkacak, kötülükler yaptıysan kötülüklerin çıkacak karşına. kötülükler yaptıysan kötülüklerin çıkacak karşına. Buna çok dikkat etmek lazım ve bunu prensip edinmek lazım. Buna çok dikkat etmek lazım ve bunu prensip edinmek lazım.

Evet insan bir an için belki yaramaz bir insandır ama sonra tevbe etmiş, nedamet etmiş iyiliğe dönmüştür.Evet insan bir an için belki yaramaz bir insandır ama sonra tevbe etmiş, nedamet etmiş iyiliğe dönmüştür. Binâenaleyh kalp kırmaktan, gönül yıkmaktan son derece sakınmalıdır. Gönül sırça bir saraydır. Binâenaleyh kalp kırmaktan, gönül yıkmaktan son derece sakınmalıdır. Gönül sırça bir saraydır. Sırça kırıldığı vakitte nasıl tamiri mümkün değilse, gönüllerin de tamiri mümkün değildir;Sırça kırıldığı vakitte nasıl tamiri mümkün değilse, gönüllerin de tamiri mümkün değildir; elini de öpsen ayağını da öpsen para etmez. Gönül kırılmıştır bir kere. O el öpmekle ayak öpmekle o olmaz.elini de öpsen ayağını da öpsen para etmez. Gönül kırılmıştır bir kere. O el öpmekle ayak öpmekle o olmaz. Binâenaleyh gönlü kırmamaya çalış. Bu gönül kırması en çok kendini beğenmekten ileri gelir. Binâenaleyh gönlü kırmamaya çalış. Bu gönül kırması en çok kendini beğenmekten ileri gelir. Varlıklarına güvenir, kuvvetine güvenir, karşısındakini hiçe sayar.Varlıklarına güvenir, kuvvetine güvenir, karşısındakini hiçe sayar. Hiçe sayması dolayısıyla elinden gelen her şeyi yapmaya çalışır ki,Hiçe sayması dolayısıyla elinden gelen her şeyi yapmaya çalışır ki, gözünü yumarken o da onun karşısına çıkacaktır. gözünü yumarken o da onun karşısına çıkacaktır.

Fe-inne milâke'l-a'mâli bi-havâtimihâ. Fe-inne milâke'l-a'mâli bi-havâtimihâ.

Buna dikkat edin bak! "Bütün amellerin kıvamı sonrasıdır, havâtim. Son nefestedir." Buna dikkat edin bak!

"Bütün amellerin kıvamı sonrasıdır, havâtim. Son nefestedir."

Son zamanın nasıl geçiyor bakalım? Gençliğin geçti, son zamanlarında nasılsın? Son zamanın nasıl geçiyor bakalım?

Gençliğin geçti, son zamanlarında nasılsın?

O gençlikteki ibâdât u tâatlarını, hayr u hasenâtlarını devam ettirebiliyor musun,O gençlikteki ibâdât u tâatlarını, hayr u hasenâtlarını devam ettirebiliyor musun, yoksa ihtiyarladığın vakitte bunları bırakı mı verdin? Havâtim. "Tüm şeyler buna bağlıdır." yoksa ihtiyarladığın vakitte bunları bırakı mı verdin?

Havâtim. "Tüm şeyler buna bağlıdır."

Bak ne güzel! Ve'l-leylü ve'n-nehâru. "Gece ile gündüz." Matiyyetâni. "Onlar bizim bineklerimizdir." Bak ne güzel!

Ve'l-leylü ve'n-nehâru. "Gece ile gündüz." Matiyyetâni. "Onlar bizim bineklerimizdir."

Bu gece ile gündüz bizim bineklerimizdir. Biz bu gece ile gündüzden istifade edeceğiz.Bu gece ile gündüz bizim bineklerimizdir. Biz bu gece ile gündüzden istifade edeceğiz. Gündüzün gündüz ibadetlerini yapacağız, geceleri de gece ibadetlerini yapacağız. Gündüzün gündüz ibadetlerini yapacağız, geceleri de gece ibadetlerini yapacağız.

Fe'rkebûhümâ belâğan ile'l-âhirati. "Bunlar sizin bineklerinizdir.Fe'rkebûhümâ belâğan ile'l-âhirati. "Bunlar sizin bineklerinizdir. Siz bu bineklerle âhirete ulaşmak için elinizden ne geliyorsa onu yapın." Ve iyyâküm. "Sakının!" Siz bu bineklerle âhirete ulaşmak için elinizden ne geliyorsa onu yapın."

Ve iyyâküm. "Sakının!"

Ve't-tesvîfe bi't-tevbete. Şimdi benim gençliğim var dursun biraz daVe't-tesvîfe bi't-tevbete.

Şimdi benim gençliğim var dursun biraz da
şu ihtiyarladığım vakitte bir tevbe ederim işleri hallederiz inşaallah. şu ihtiyarladığım vakitte bir tevbe ederim işleri hallederiz inşaallah. Şu gençlik şöyle bir gidiversin bakalım. Ve iyyâküm. "Sakın ha!" Şu gençlik şöyle bir gidiversin bakalım.

Ve iyyâküm. "Sakın ha!"
Ve't-tesvîfe bi't-tevbete. "Bu gibi hareketlerden son derece sakının ve kaçının." Ve't-tesvîfe bi't-tevbete. "Bu gibi hareketlerden son derece sakının ve kaçının."

Çünkü gençlikteki hayatının âhirete son devre kadar yaşayacağını kim bilir? Çünkü gençlikteki hayatının âhirete son devre kadar yaşayacağını kim bilir?

Belki biraz sonra Hz Azrail gelip alıp gidecektir seni!.. Ve'l-ğirrate bi-hilmillâhî. Belki biraz sonra Hz Azrail gelip alıp gidecektir seni!..

Ve'l-ğirrate bi-hilmillâhî.

Allah Gafûr'dur canım! Kerîm Allah, Rahîm Allah! İşte çok bol rahmeti yani.Allah Gafûr'dur canım! Kerîm Allah, Rahîm Allah! İşte çok bol rahmeti yani. Şeytan bile Allah'ın rahmetine ümit bağlamış, o da bende affolunanların arasında olurum belki demiş. Şeytan bile Allah'ın rahmetine ümit bağlamış, o da bende affolunanların arasında olurum belki demiş. Şeytan da ümit ediyor yani. Şeytan da ümit ediyor yani.

Fakat Allahu Teâlâ'nın rahmetinden böyle bu kadar kendinizi aldatmayın, aldatmayın!" Fakat Allahu Teâlâ'nın rahmetinden böyle bu kadar kendinizi aldatmayın, aldatmayın!"

Va'lemû. "İyi biliniz!" Enne'l-cennete ve'n-nâra. "Gerek cehennem gerek cennet."Va'lemû. "İyi biliniz!" Enne'l-cennete ve'n-nâra. "Gerek cehennem gerek cennet." Akrabü ilâ ehadiküm min şirâki na'lihi. "İkisi de size giydiğiniz ayakkabının tasmasından daha yakındır." Akrabü ilâ ehadiküm min şirâki na'lihi. "İkisi de size giydiğiniz ayakkabının tasmasından daha yakındır."

Cennet ve cehennem, ikisi de.Cennet ve cehennem, ikisi de. Size en yakın olan ayakkabınız var ya, o ayakkabının taksması burada, orada o zaman onlar giyiliyormuş. Size en yakın olan ayakkabınız var ya, o ayakkabının taksması burada, orada o zaman onlar giyiliyormuş. O tasma dediğimiz şeyden size daha yakındır. Binâenaleyh zerre diye ufacık bir şeye zerreye diyorlar. O tasma dediğimiz şeyden size daha yakındır.

Binâenaleyh zerre diye ufacık bir şeye zerreye diyorlar.

Fe-men ya'mel miskâle zerratin hayran.Fe-men ya'mel miskâle zerratin hayran. "Kim ki zerre miktar da o ufacık bir zerre, hayır yapsan." Yerahû. "O yaptığı hayrı görecektir." "Kim ki zerre miktar da o ufacık bir zerre, hayır yapsan." Yerahû. "O yaptığı hayrı görecektir."

O yaptığı hayrı görecektir. Ve men ya'mel miskâle zerratin şerran. "Ufacık bir de şer yapmış." O yaptığı hayrı görecektir.

Ve men ya'mel miskâle zerratin şerran. "Ufacık bir de şer yapmış."

Hayran, şerran. "Hayır yaptıysa onu görecek." Şerran yerahu. "Şer yaptıysa o şerrini de görecektir." Hayran, şerran.

"Hayır yaptıysa onu görecek." Şerran yerahu. "Şer yaptıysa o şerrini de görecektir."

Onun için diyor ki; en-Nedmü tevbetün. Onun için diyor ki;

en-Nedmü tevbetün.

Yukarıda dedi ya en-nâdimü, nâdim olan Allah'ın rahmetini intizar eder. Yukarıda dedi ya en-nâdimü, nâdim olan Allah'ın rahmetini intizar eder.

en-Nedmü tevbetün. "Nedametin kendisi asıl tevbedir." en-Nedmü tevbetün. "Nedametin kendisi asıl tevbedir."

Bu içeriden nedamet gelmedikçe dil estağfirullah demiş, bir daha yapmayacağım demiş, kıymeti yok.Bu içeriden nedamet gelmedikçe dil estağfirullah demiş, bir daha yapmayacağım demiş, kıymeti yok. Asıl hüner içeriden pişmanlık gelip de ondan vazgeçmektir. Asıl hüner içeriden pişmanlık gelip de ondan vazgeçmektir.

en-Nâsü ya'melüne bi'l-hayri. "İnsanlar hayırları işlerler." en-Nâsü ya'melüne bi'l-hayri. "İnsanlar hayırları işlerler."

Ve innemâ yu'tavne ücverahüm alâ kadri ukûlihim. Bak şimdi buraya! Ve innemâ yu'tavne ücverahüm alâ kadri ukûlihim.

Bak şimdi buraya!

Demin Âdem aleyhisselam aklı istedi, iman da ona takıldı. Şimdi diyor ki; Demin Âdem aleyhisselam aklı istedi, iman da ona takıldı. Şimdi diyor ki;

"İnsanlar hayır yaparlar ama akılları kadar sevap alırlar." "İnsanlar hayır yaparlar ama akılları kadar sevap alırlar."

İki kişi namaza durmuşlar, ikisi de aynı Kur'an okuyor, ikisi de aynı namazı kılıyorlarİki kişi namaza durmuşlar, ikisi de aynı Kur'an okuyor, ikisi de aynı namazı kılıyorlar fakat birinin sevabı çook üstün birinin sevabı çok zayıf. Niçin? Akıllarına göre. fakat birinin sevabı çook üstün birinin sevabı çok zayıf.

Niçin?

Akıllarına göre.

Bunu da okuyalım. Şu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tebliğine bakın! Bunu da okuyalım.

Şu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tebliğine bakın!

en-Nâsü. "Bütün insanlar." Raculâni. "İki kişiden ibarettir." Bütün insanlar iki kişiden ibarettir. en-Nâsü. "Bütün insanlar." Raculâni. "İki kişiden ibarettir."

Bütün insanlar iki kişiden ibarettir.

Âlimün. "Birisi öğrenmiş." Ve müteallimün. "İkincisi de öğrenen." Âlimün. "Birisi öğrenmiş." Ve müteallimün. "İkincisi de öğrenen."

İnsanlar şu iki şeyden ibarettir; ya öğrencidir ya öğrenendir, ya öğrenmiştir ya öğrenicidir.İnsanlar şu iki şeyden ibarettir; ya öğrencidir ya öğrenendir, ya öğrenmiştir ya öğrenicidir. Öğrenci değilsen öğretemezsen de arada kaldın. Öğrenci değilsen öğretemezsen de arada kaldın.

Onun için; en-Nâsü raculâni âlimün ve müteallimün.Onun için;

en-Nâsü raculâni âlimün ve müteallimün.
"Cenâb-ı Peygamber insanları ikiye bölmüş; ya âlimdir ya öğrenici, ya öğrenmiş ya öğrenmeye çalışıyor."Cenâb-ı Peygamber insanları ikiye bölmüş; ya âlimdir ya öğrenici, ya öğrenmiş ya öğrenmeye çalışıyor. Ondan gayrısın da hayır yoktur." Ve lâ hayra fîmâ beynehümâ mine'n-nâsi. Ondan gayrısın da hayır yoktur." Ve lâ hayra fîmâ beynehümâ mine'n-nâsi. "Arasında olan diğer insanlarda hayır yok." demiş. "Arasında olan diğer insanlarda hayır yok." demiş.

Şunu da okuyacağım; en-Nâsü sevâün. "İnsanlar müsavidir." Şunu da okuyacağım;

en-Nâsü sevâün. "İnsanlar müsavidir."

Ke-esnâni'l-muşti. Muşt kelimesini bundan belki 10 sene evvel mi 15 sene evvel mi,Ke-esnâni'l-muşti.

Muşt kelimesini bundan belki 10 sene evvel mi 15 sene evvel mi,
İsmail Hakkı Efendi, bizim Fatih müftüsü diyanet reisi olmuştu. İsmail Hakkı Efendi, bizim Fatih müftüsü diyanet reisi olmuştu. O diyanet reisliği esnasında böyle bir, bir yerde konuşma yapmış;O diyanet reisliği esnasında böyle bir, bir yerde konuşma yapmış; "İnsanlar tarakların dişleri gibi müsavidir." [demiş.]"İnsanlar tarakların dişleri gibi müsavidir." [demiş.] Bunu insanlar dillerine doladılar. Bazı gazetecilerin de diline düştü; Bunu insanlar dillerine doladılar. Bazı gazetecilerin de diline düştü;

"Vay! Nasıl laf bu?" dediler. "Öyle mi olur, insanlar hiçbir olur mu?" dediler. "Vay! Nasıl laf bu?" dediler.

"Öyle mi olur, insanlar hiçbir olur mu?" dediler.

Canım mahluk Allah'ındır yahu. Allah'ın mahlukudur bu. Canım mahluk Allah'ındır yahu. Allah'ın mahlukudur bu.

Allah'ın mahluku olduktan sonra artık senin, "Ben üstünüm, ben bilginim!" demeye ne hakkın var? Allah'ın mahluku olduktan sonra artık senin, "Ben üstünüm, ben bilginim!" demeye ne hakkın var?

en-Nâsü. Nâs denince bütün insanlar yani. Yahudisi de içinde çingenesi de içinde. en-Nâsü. Nâs denince bütün insanlar yani. Yahudisi de içinde çingenesi de içinde.

en-Nâsü. "Bütün insanlar." Sevâün. "Birdir yahu!" Ke-esnâni'l-muşti.en-Nâsü. "Bütün insanlar." Sevâün. "Birdir yahu!" Ke-esnâni'l-muşti. "Tarağın dişleri nasıl bir, onun gibi bunlar da birdir.""Tarağın dişleri nasıl bir, onun gibi bunlar da birdir." Ve innemâ yetefâdalûne bi'l-ibâdeti. "Ancak iman ve ibadet ile ayrılır insanlar." Ve innemâ yetefâdalûne bi'l-ibâdeti. "Ancak iman ve ibadet ile ayrılır insanlar."

Yoksa senin şununla bununla üstünlük taslamaya hiç hakkın yoktur. Ancak bir ibadet! Yoksa senin şununla bununla üstünlük taslamaya hiç hakkın yoktur. Ancak bir ibadet!

Ve lâ tashabenne ehaden lâ yerâ leke mine'l-fadli misle mâ terâ lehû. Ve lâ tashabenne ehaden lâ yerâ leke mine'l-fadli misle mâ terâ lehû.

Orada yukarıda bir ders geçti galiba, biz birbirimize daima hüsn ü zan etmek mecburiyetindeyiz.Orada yukarıda bir ders geçti galiba, biz birbirimize daima hüsn ü zan etmek mecburiyetindeyiz. Hüsn ü zan eder de birbirimize hürmet gösterirsek, hürmet gösterirsek, Hüsn ü zan eder de birbirimize hürmet gösterirsek, hürmet gösterirsek, "Bunu seviyorum, hürmete şayandır bu adam." [diyerekten] hürmet ediyor. "Bunu seviyorum, hürmete şayandır bu adam." [diyerekten] hürmet ediyor. Fakat o adam ki seni hiç sayıyor ve bu ne olacak diyor. "O adamla sohbet etme." diyor.Fakat o adam ki seni hiç sayıyor ve bu ne olacak diyor.

"O adamla sohbet etme." diyor.
"Sohbet ettiğin adam senin kadr u kıymetini bilen bir adamsa onunla sohbet et. "Sohbet ettiğin adam senin kadr u kıymetini bilen bir adamsa onunla sohbet et. Eğer senin kadr u kıymetini bilmiyor, sana kadir kıymet vermiyorsaEğer senin kadr u kıymetini bilmiyor, sana kadir kıymet vermiyorsa o adamın dünya onun olsa ona iltifat etme." Dünyada olsun onun varsın, iltifat etme. o adamın dünya onun olsa ona iltifat etme."

Dünyada olsun onun varsın, iltifat etme.

Şurada bir tanecik daha varmış. Bu da bu şeysine ait, onu da okuyalım. Şurada bir tanecik daha varmış. Bu da bu şeysine ait, onu da okuyalım.

en-Nâihatü. "Bu ölenler için ağlayanlar, feryad u figan edenler, üstlerini başlarını yırtanlar." en-Nâihatü. "Bu ölenler için ağlayanlar, feryad u figan edenler, üstlerini başlarını yırtanlar." İzâ lem tetüb mevtihâ. 'Tevbe edemedi, o haliyle ölüm geldi yakaladı kendisini." İzâ lem tetüb mevtihâ. 'Tevbe edemedi, o haliyle ölüm geldi yakaladı kendisini." Tükâmü yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde o haşrolunur."Tükâmü yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde o haşrolunur." Ve aleyhâ sirbâlün min katirânin.Ve aleyhâ sirbâlün min katirânin. "Ona, 'Senin o dünyadaki feryad ü figanın cezası' diyerekten cehennemin katran denilen ateşlerinden bir gömlek giydirilir.""Ona, 'Senin o dünyadaki feryad ü figanın cezası' diyerekten cehennemin katran denilen ateşlerinden bir gömlek giydirilir." Ve dira'un cerabin. "Bir de gömlek giydirilir ki yine kalkancıların zırhlılarını giydikleri gibi, Ve dira'un cerabin. "Bir de gömlek giydirilir ki yine kalkancıların zırhlılarını giydikleri gibi, insanların giydikleri kamis mıydı ne. O uyuzların kaşındığı gibi kaşındırmak suretiyle seni rahatsız edecek." insanların giydikleri kamis mıydı ne. O uyuzların kaşındığı gibi kaşındırmak suretiyle seni rahatsız edecek."

Öyle bir gömlek giydirecekler ki kaşına kaşına kendi kendini harap edecek.Öyle bir gömlek giydirecekler ki kaşına kaşına kendi kendini harap edecek. Ve öteki de yakmak suretiyle harap edecektir.Ve öteki de yakmak suretiyle harap edecektir. Sebebi de Allah'ın takdirine razı olmadı, feryad ü figan ile ortalığı alt üst etti.Sebebi de Allah'ın takdirine razı olmadı, feryad ü figan ile ortalığı alt üst etti. Onun cezası olaraktan da bu hal ona mukabele-i bi'l-misil olaraktan.Onun cezası olaraktan da bu hal ona mukabele-i bi'l-misil olaraktan. Tevbe etmediği takdirde ama. Tevbe ederse Allah dokunmuyor. Tevbe etmediği takdirde ama. Tevbe ederse Allah dokunmuyor.

Allah cümlemizi affetsin. Tevfikatı samadaniyesine mazhar eylesin.Allah cümlemizi affetsin. Tevfikatı samadaniyesine mazhar eylesin. Şu hayatı dünyada şu günlerimizin kıymetini bilerektenŞu hayatı dünyada şu günlerimizin kıymetini bilerekten onları ibâdât u tâatlere harcamak nasibi müyesser eylesin. onları ibâdât u tâatlere harcamak nasibi müyesser eylesin. Son nefeste de hüsn ü hatimelerle Cenâb-ı Hakk'a kavuşmak nasip etsin. Son nefeste de hüsn ü hatimelerle Cenâb-ı Hakk'a kavuşmak nasip etsin.

Lillahil-Fâtiha. Lillahil-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2