Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

İslam'da İlim ve Cahiliyet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Safer 1411 / 08.09.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İslam İlim İle Ayakta Duracaktır, İslam’da Bütün İşler Ehil Olana Verilir., Müslümanın İlk İşi İlim Öğrenmek, Lâ Havle ve Lâ | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İslam'da İlim ve Cahiliyet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Safer 1411 / 08.09.1990

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İslam İlim İle Ayakta Duracaktır, İslam’da Bütün İşler Ehil Olana Verilir., Müslümanın İlk İşi İlim Öğrenmek, Lâ Havle ve Lâ | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn. el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne vel-âhirînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne vel-âhirîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn.ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn. Emmâ ba'd: Aziz mü'min kardeşlerim! Emmâ ba'd:

Aziz mü'min kardeşlerim!

Allah cümlemizden razı olsun. Allah cümlemizden razı olsun. Ömrümüzü rızasına uygun geçirmeyi nasip eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirmeyi nasip eylesin. Dinde ve dünyada ve âhirette âfiyet ve saadet ehlinden olmamızı nasip eylesin. Dinde ve dünyada ve âhirette âfiyet ve saadet ehlinden olmamızı nasip eylesin. Çok farklı bilgiler vardı. Biz bu toplantının yarın olacağını söylemiştik, olmasını söylemiştik. Çok farklı bilgiler vardı. Biz bu toplantının yarın olacağını söylemiştik, olmasını söylemiştik. Ama siz toplanmışsınız, biz de yatsı namazını kıldıktan sonra Ama siz toplanmışsınız, biz de yatsı namazını kıldıktan sonra buraya sizin topluluğunuza yetişmek için gayret ettik. Allah razı olsun. buraya sizin topluluğunuza yetişmek için gayret ettik. Allah razı olsun.

Bu toplantımızı; Efendimiz, rehberimiz, önderimiz, şefaatçimiz, numune-i imtisalimiz, Bu toplantımızı; Efendimiz, rehberimiz, önderimiz, şefaatçimiz, numune-i imtisalimiz, rehberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin rehberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîflerini okumak ve onların üzerine konuşmakla geçirmek istiyorum. hadîs-i şerîflerini okumak ve onların üzerine konuşmakla geçirmek istiyorum.

Eşeddü'n-nâsi hasreten yevme'l-kıyâmeti racülün emkenehû talebü'l-ilmi fi'd-dünyâEşeddü'n-nâsi hasreten yevme'l-kıyâmeti racülün emkenehû talebü'l-ilmi fi'd-dünyâ fe lem-yatlübhu ve racülün alleme ilmen fe'ntefea bihî men semiahû minhü dûneh. fe lem-yatlübhu ve racülün alleme ilmen fe'ntefea bihî men semiahû minhü dûneh.

İlim ile ilgili bir hadîs-i şerîf. Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.İlim ile ilgili bir hadîs-i şerîf. Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri pek çok hadîs-i şerîflerinde bizleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri pek çok hadîs-i şerîflerinde bizleri, müslümanları, mü'minleri, kendisine inanıp tâbi olanları, müslümanları, mü'minleri, kendisine inanıp tâbi olanları, ilim öğrenmeye sevk etmiştir, teşvik etmiştir.ilim öğrenmeye sevk etmiştir, teşvik etmiştir. Çünkü ilim; el-ilmü îmâdü'l-İslâm. "İslâm dininin direğidir." İlim ile ayakta durur. Çünkü ilim; el-ilmü îmâdü'l-İslâm. "İslâm dininin direğidir." İlim ile ayakta durur.

İslâm, ilim ile ayakta duracaktır; cehaleti izale etmek için gelmiştir. İslâm, ilim ile ayakta duracaktır; cehaleti izale etmek için gelmiştir. Cahiliye devrini kapamak için gelmiştir. Cahiliye devrini kapamak için gelmiştir. İnsanların gönüllerini, kalplerini, kafalarını aydınlatmak için gelmiştir.İnsanların gönüllerini, kalplerini, kafalarını aydınlatmak için gelmiştir. Onun için mü'minin en önemli meşguliyeti, faaliyeti, her sahada, her yaşta, Onun için mü'minin en önemli meşguliyeti, faaliyeti, her sahada, her yaşta, beşikten mezara kadar öğrenmek, öğretmek ve öğrendiğini uygulamaktır. beşikten mezara kadar öğrenmek, öğretmek ve öğrendiğini uygulamaktır.

En iyi faaliyet, ilim öğrenmek! Bu madalyonun birinci yüzü … En iyi faaliyet, ilim öğrenmek! Bu madalyonun birinci yüzü … Öteki yüzü; ilmi laf olsun diye öğrenmemek, ilimden faydalanmak, ilmi uygulamak, Öteki yüzü; ilmi laf olsun diye öğrenmemek, ilimden faydalanmak, ilmi uygulamak, ilmin gereğini yapmak, ilmine 4785ygun amel etmek, ilmin gereğini yapmak, ilmine 4785ygun amel etmek, ilmiyle âmil olmak ve hayatını böyle geçirmek… ilmiyle âmil olmak ve hayatını böyle geçirmek…

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Hem Türkiye'nin içinde hem Türkiye'nin dışında çok gezen bir kardeşinizim.Hem Türkiye'nin içinde hem Türkiye'nin dışında çok gezen bir kardeşinizim. İslâm ülkelerini ve çalışmak, ilim öğrenmek gibi çeşitli sebeplerle gayrimüslimlerinİslâm ülkelerini ve çalışmak, ilim öğrenmek gibi çeşitli sebeplerle gayrimüslimlerin diyarlarına gitmiş olan müslüman kardeşlerimi ziyaret ettim.diyarlarına gitmiş olan müslüman kardeşlerimi ziyaret ettim. Bu vesileyle Allah coğrafya kitabında okuduğum pek çok kıtayı, Bu vesileyle Allah coğrafya kitabında okuduğum pek çok kıtayı, ülkeyi görmeyi bana nasip etti. ülkeyi görmeyi bana nasip etti. Müslümanlarla gayrimüslimleri mukayese imkânı da kendiliğinden ortaya çıktı. Müslümanlarla gayrimüslimleri mukayese imkânı da kendiliğinden ortaya çıktı. Ziya Paşa'nın senelerce önce: Gezdim diyâr-ı küfrü, beldeler, kâşâneler gördüm, Ziya Paşa'nın senelerce önce:

Gezdim diyâr-ı küfrü, beldeler, kâşâneler gördüm,

Dolaştım mülk-i İslâm'ı, bütün virâneler gördüm. dediği gibi, o zamanlar başlamış. Dolaştım mülk-i İslâm'ı, bütün virâneler gördüm.

dediği gibi, o zamanlar başlamış.
Ziya Paşa, bizden yüz, yüz elli sene öncenin insanı. Bunları görmek mümkün oldu.Ziya Paşa, bizden yüz, yüz elli sene öncenin insanı. Bunları görmek mümkün oldu. Aradaki farkın sebebini, acı acı bildirmek icap etti: Aradaki farkın sebebini, acı acı bildirmek icap etti:

Biz Allah'ın sevgili kullarıyız. Biz Allah'ın doğru yolda giden kullarıyız. Biz Allah'ın sevgili kullarıyız. Biz Allah'ın doğru yolda giden kullarıyız. Biz Allah'ın mü'min kullarıyız. Biz Allah'ın adalete gönül vermiş kullarıyız.Biz Allah'ın mü'min kullarıyız. Biz Allah'ın adalete gönül vermiş kullarıyız. Haksızlık yapmayan kullarıyız, yapmaması gereken kullarıyız. Haksızlık yapmayan kullarıyız, yapmaması gereken kullarıyız. Prensip sahibi olması gereken kullarıyız. Prensip sahibi olması gereken kullarıyız. Zulüm yapmayan, yapmaması gereken kullarıyız. Zulüm yapmayan, yapmaması gereken kullarıyız. Ahlâk-ı hamîde ile ömrünü sürmek, Allah'ın emirlerine boyun bükmek,Ahlâk-ı hamîde ile ömrünü sürmek, Allah'ın emirlerine boyun bükmek, Allah'ın yasaklarından kaçınmak mecburiyetinde olan ümmetiz. Allah'ın yasaklarından kaçınmak mecburiyetinde olan ümmetiz.

"Niye bizim hâlimiz böyle? Niye öbür taraf öyle?" diye bunların sebebi, izahı oldu. "Niye bizim hâlimiz böyle? Niye öbür taraf öyle?" diye bunların sebebi, izahı oldu. Bunun pek çok sebepleri var. Bunun pek çok sebepleri var. Bu sebeplerin bir kısmı; bizim kendi içimizde bulunan kusurlar, bir kısmı bizim kusurumuz,Bu sebeplerin bir kısmı; bizim kendi içimizde bulunan kusurlar, bir kısmı bizim kusurumuz, belki bizim dışımızda da çok sebep var.belki bizim dışımızda da çok sebep var. Kâfirler bizim kalkınmamızı istemiyorlar.Kâfirler bizim kalkınmamızı istemiyorlar. Yetişmemizi, gelişmemizi, rahatımızı, mutluluğumuzu, güçlenmemizi istemiyorlar;Yetişmemizi, gelişmemizi, rahatımızı, mutluluğumuzu, güçlenmemizi istemiyorlar; onun için tedbir alıyorlar; bu muhakkak… onun için tedbir alıyorlar; bu muhakkak…

Nasreddin Hoca sokakta kavga eden insanları görmüş. Nasreddin Hoca sokakta kavga eden insanları görmüş. "Ne oluyor?" diye yollarına durmuş, kapıya inmiş, kavga edenlerin yanına kadar yanaşmış. "Ne oluyor?" diye yollarına durmuş, kapıya inmiş, kavga edenlerin yanına kadar yanaşmış. "Münakaşa, kavga, gürültü" derken, yorganını çekmişler, savuşup gitmişler."Münakaşa, kavga, gürültü" derken, yorganını çekmişler, savuşup gitmişler. Ertesi gün hoca; yorganı nasıl kaptırdığını, niye aşağı indiğini anlatmış. Ertesi gün hoca; yorganı nasıl kaptırdığını, niye aşağı indiğini anlatmış. "Yanına yanaştıkları zaman aklın neredeydi? Niye kovalamadın?" vesaire vesaire, "Yanına yanaştıkları zaman aklın neredeydi? Niye kovalamadın?" vesaire vesaire, hoca bir sürü tenkide uğramış. hoca bir sürü tenkide uğramış. Hoca sabırla dinliyor, içinden "fesübhanallah" diyor. Hoca sabırla dinliyor, içinden "fesübhanallah" diyor. Sonradan diyor ki; "Ya, iyi güzel, bütün bu saydığınız kabahatlerin hepsi bende var.Sonradan diyor ki; "Ya, iyi güzel, bütün bu saydığınız kabahatlerin hepsi bende var. Peki, şu yorganı alıp götüren hırsızların hiç kabahati yok mu?" Peki, şu yorganı alıp götüren hırsızların hiç kabahati yok mu?"

Müslümanlar bu durumda. Müslümanları bu duruma düşüren kâfirlerdir. Müslümanlar bu durumda. Müslümanları bu duruma düşüren kâfirlerdir. Müslümanları kalkındırtmayan kâfirlerdir. Müslümanlara bu zararları veren kâfirlerdir.Müslümanları kalkındırtmayan kâfirlerdir. Müslümanlara bu zararları veren kâfirlerdir. Bu durumda kalması için baskı yapan, oyunlar, hileler, tuzaklar tesis eden onlardır.Bu durumda kalması için baskı yapan, oyunlar, hileler, tuzaklar tesis eden onlardır. Tamam, fakat bize ait kusurlar da var.Tamam, fakat bize ait kusurlar da var. En başta gelen kusurumuz; hem dinimizi hem dünyamızı hem âhiretimizi öğrenmemiziEn başta gelen kusurumuz; hem dinimizi hem dünyamızı hem âhiretimizi öğrenmemizi ve kendimizi kurtarmamızı sağlayacak olan ilme sarılmayışımız. ve kendimizi kurtarmamızı sağlayacak olan ilme sarılmayışımız. Ecdadımızdaki ilim hevesine bizim yakışmayışımız. Ecdadımızdaki ilim hevesine bizim yakışmayışımız.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ümmî bir topluluğa geldi;Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ümmî bir topluluğa geldi; okuma yazma bilmeyen insanlara, kendilerine kitap indirilmemiş bir kavme geldi.okuma yazma bilmeyen insanlara, kendilerine kitap indirilmemiş bir kavme geldi. Kumlar arasında, mahrumiyetler içinde yaşayan bir topluluğa geldi. Kumlar arasında, mahrumiyetler içinde yaşayan bir topluluğa geldi. Görgüleri, bilgileri, hesapları, kitapları olmayan bir topluluğa geldi.Görgüleri, bilgileri, hesapları, kitapları olmayan bir topluluğa geldi. Ama iman ve Allah'ın emirleri, Kur'ân-ı Kerîm'in teşvikleri,Ama iman ve Allah'ın emirleri, Kur'ân-ı Kerîm'in teşvikleri, âyetleri o insanlardan kısa bir zaman sonra cihanın en cevval, en ateşli,âyetleri o insanlardan kısa bir zaman sonra cihanın en cevval, en ateşli, en ileri mertebeli insanlarını meydana çıkardı. en ileri mertebeli insanlarını meydana çıkardı. O ümmîlerin çocukları, torunları dünyanın cihan durdukça rahmetle anılacakO ümmîlerin çocukları, torunları dünyanın cihan durdukça rahmetle anılacak büyük alimleri oldular. büyük alimleri oldular. Dağda çoban gütmüş olan kimseler; üç kıtaya hükmeden imparatorluğun halifesi oldu.Dağda çoban gütmüş olan kimseler; üç kıtaya hükmeden imparatorluğun halifesi oldu. Okuma-yazma bilmeyen kavim;Okuma-yazma bilmeyen kavim; cihana ilimlerin en güzellerini öğreten bir kavim oldu. cihana ilimlerin en güzellerini öğreten bir kavim oldu. İlim neşreden bir kavim hâline geldi.İlim neşreden bir kavim hâline geldi. Bu İslâm'ın kendi ruhunun insanlar üzerindeki tesiridir. Bu İslâm'ın kendi ruhunun insanlar üzerindeki tesiridir.

İslâm bir insanın kalbine girdi mi o insan başka bir insan oluyor. O insan artık duramıyor. İslâm bir insanın kalbine girdi mi o insan başka bir insan oluyor. O insan artık duramıyor. O insan rahatına düşkün olamıyor. Rahat, kendisini rahatsız ediyor.O insan rahatına düşkün olamıyor. Rahat, kendisini rahatsız ediyor. Huzur, kendisini huzursuz ediyor. Nimet, kendisini üzüyor. Huzur, kendisini huzursuz ediyor. Nimet, kendisini üzüyor. Bir şeyler yapması gerektiği şuuru içinde gece uyumaz, gündüz durmaz bir insan hâline geliyor.Bir şeyler yapması gerektiği şuuru içinde gece uyumaz, gündüz durmaz bir insan hâline geliyor. İnsan mü'min-i kâmil olduğu zaman Allah'ın dinine hizmet etmek için, İnsan mü'min-i kâmil olduğu zaman Allah'ın dinine hizmet etmek için, müslümanlara faydalı olmak için çalışkan bir kimse hâline geliyor; iman bu noktaya getiriyor. müslümanlara faydalı olmak için çalışkan bir kimse hâline geliyor; iman bu noktaya getiriyor.

Biz bu imanı kaybetmişiz, bu heyecanı kaybetmişiz, bu şevki kaybetmişiz;Biz bu imanı kaybetmişiz, bu heyecanı kaybetmişiz, bu şevki kaybetmişiz; onun için yaygın bir cahiliyet var. Yeni bir cahiliyet devri var.onun için yaygın bir cahiliyet var. Yeni bir cahiliyet devri var. Bütün İslâm âlemi üzerinde yaygın bir cahiliyet… Bu cahiliyet nerden başlıyor? Bütün İslâm âlemi üzerinde yaygın bir cahiliyet…

Bu cahiliyet nerden başlıyor?

Her şeyden önce imanlarını bilmiyorlar. Hafızdır, Kur'ân-ı Kerîm'i bilmez. Her şeyden önce imanlarını bilmiyorlar. Hafızdır, Kur'ân-ı Kerîm'i bilmez. Müslümandır, Allah'ın haramlarını bilmez, yasaklarını bilmez.Müslümandır, Allah'ın haramlarını bilmez, yasaklarını bilmez. Kadınlar, Allah'ın emirlerine uymaz. Çocuklar, Allah'ın emirlerine uymaz.Kadınlar, Allah'ın emirlerine uymaz. Çocuklar, Allah'ın emirlerine uymaz. Tüccar, ticaretini Allah'ın emirlerine uygun yapmaz, yapmak için ter dökmez. Tüccar, ticaretini Allah'ın emirlerine uygun yapmaz, yapmak için ter dökmez.

Yaygın bir cahillik! Yaygın bir cahillik!

İslâm, insanları kurtaran en önemli faktörün ilim olduğunu bildiği için, İslâm, insanları kurtaran en önemli faktörün ilim olduğunu bildiği için, ilme en büyük payeyi verdi. ilme en büyük payeyi verdi.

Rütbetü'l-ilmi a'le'r-rütebi. "Rütbenin en üstünü -İslâm'da- ilim payesidir, ilim rütbesidir." Rütbetü'l-ilmi a'le'r-rütebi. "Rütbenin en üstünü -İslâm'da- ilim payesidir, ilim rütbesidir." Alimin mertebesi, mertebelerin en üstünüdür.Alimin mertebesi, mertebelerin en üstünüdür. Ondan daha üstün bir mertebe yoktur. Ondan daha üstün bir mertebe yoktur.

"Acaba yöneticiler onlardan daha üstün değil midir? "Acaba yöneticiler onlardan daha üstün değil midir? Kaymakamlar, valiler, hükümdarlar vesaire?" Hayır! Kaymakamlar, valiler, hükümdarlar vesaire?"

Hayır!

Esasen burada bir ince nokta daha vardır. Esasen burada bir ince nokta daha vardır. İslâm'da bütün işler ehil olana verilir, ehliyetli olana verilir.İslâm'da bütün işler ehil olana verilir, ehliyetli olana verilir. Peygamber Efendimiz; "İşler ehliyetli insana verilmemesi, kıyametin kopmasıyla ilgilidir." diyor. Peygamber Efendimiz; "İşler ehliyetli insana verilmemesi, kıyametin kopmasıyla ilgilidir." diyor.

Bu o kadar önemli bir prensiptir ki müslümanlar uzun ezalar cefalar çektikten sonra, Bu o kadar önemli bir prensiptir ki müslümanlar uzun ezalar cefalar çektikten sonra, yerlerinden yurtlarından hicret ettikten sonra,yerlerinden yurtlarından hicret ettikten sonra, müşrikler, Mekke'yi onlara zindan ettikten sonra müşrikler, Mekke'yi onlara zindan ettikten sonra başka yerlere göç edenlerin -Habeşistan'a, Medine-i Münevvere'ye vesaireye- başka yerlere göç edenlerin -Habeşistan'a, Medine-i Münevvere'ye vesaireye- gidip geldiklerini biliyorsunuz. gidip geldiklerini biliyorsunuz. Nice savaşlardan sonra, Bedir harbi, Uhud harbi, vesaire vesaireNice savaşlardan sonra, Bedir harbi, Uhud harbi, vesaire vesaire Allah, Mekke-i Mükerreme'yi müslümanlara nasip ediyor.Allah, Mekke-i Mükerreme'yi müslümanlara nasip ediyor. Fütuhat nasip oluyor, Mekke fetholunuyor. Fütuhat nasip oluyor, Mekke fetholunuyor. Müslümanlar mansur, müeyyed, muzaffer ve galip olarak Mekke-i Mükerreme'ye giriyorlar… Müslümanlar mansur, müeyyed, muzaffer ve galip olarak Mekke-i Mükerreme'ye giriyorlar…

Hz. Ali Efendimiz; o müslümanların kıblesi Kâbe-i Müşerrefe'nin anahtarını eline alıyor Hz. Ali Efendimiz; o müslümanların kıblesi Kâbe-i Müşerrefe'nin anahtarını eline alıyor ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine diyor ki; "Ya Resûlallah!" ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine diyor ki;

"Ya Resûlallah!"

Kendisi, damadı, amcazadesi, erkek çocukların, çocukların ilk müslüman olanı.Kendisi, damadı, amcazadesi, erkek çocukların, çocukların ilk müslüman olanı. Hz. Ali; Esedullah, Allah'ın arslanı, ilim şeyhi, dördüncü halife,Hz. Ali; Esedullah, Allah'ın arslanı, ilim şeyhi, dördüncü halife, Fâtımatü'z-Zehrâ anamızın mübarek eşi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin radıyallahu anhüm ecmaîn'in,Fâtımatü'z-Zehrâ anamızın mübarek eşi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin radıyallahu anhüm ecmaîn'in, mübarek seyyidlerin, şehitlerin mübarek babası olan Hz. Ali Efendimiz diyor ki; mübarek seyyidlerin, şehitlerin mübarek babası olan Hz. Ali Efendimiz diyor ki;

"Şu anahtarı ben alayım, Kâbe'nin anahtarı, bekçiliği görevi, "Şu anahtarı ben alayım, Kâbe'nin anahtarı, bekçiliği görevi, bundan sonra benim olsun." bundan sonra benim olsun."

Peygamber Efendimiz razı olmuyor. Peygamber Efendimiz razı olmuyor. Eskiden o işi yapmakta olan kabilenin ve ailenin tekrar o işi yapmasını emrediyor. Eskiden o işi yapmakta olan kabilenin ve ailenin tekrar o işi yapmasını emrediyor. Ve bu hususta âyet de iniyor: "İşleri ehillerine verin." diye.Ve bu hususta âyet de iniyor:

"İşleri ehillerine verin." diye.
Bir! Bu İslâmî, Kur'ânî bir kaide. Şek ve şüphe yok! Her iş ehline verilir! Bir! Bu İslâmî, Kur'ânî bir kaide. Şek ve şüphe yok! Her iş ehline verilir!

Peki, ehil kimdir? Bir işin, valiliğin, bilmem kaymakamlığın ehli, Peki, ehil kimdir?

Bir işin, valiliğin, bilmem kaymakamlığın ehli,
komutanlığın ehli, daha başka vazifelerin ehli kimdir? komutanlığın ehli, daha başka vazifelerin ehli kimdir?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tatbikatına bakalım:Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tatbikatına bakalım: Efendimiz bir askeri müfrezeyi bir görevle bir yere gönderiyordu. Efendimiz bir askeri müfrezeyi bir görevle bir yere gönderiyordu. Hepsini ayrı ayrı çağırdı, sorular sordu: "Kur'ân-ı Kerîm'den ne kadar bilirsin?" Hepsini ayrı ayrı çağırdı, sorular sordu:

"Kur'ân-ı Kerîm'den ne kadar bilirsin?"

Yokladı, kendileriyle konuştu. Yokladı, kendileriyle konuştu. Herkes Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bildiğini arz etti.Herkes Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bildiğini arz etti. Nihayet içlerinden bir genç çıktı geldi, Peygamber Efendimiz ona da; Nihayet içlerinden bir genç çıktı geldi, Peygamber Efendimiz ona da; "Kur'ân-ı Kerîm'den ne kadarını biliyorsun?" diye, sordu O mübarek dedi ki; "Kur'ân-ı Kerîm'den ne kadarını biliyorsun?" diye, sordu O mübarek dedi ki; "Yâ Resûlallah! Şu, şu sureleri biliyorum; bir de Bakara sûresini biliyorum." "Yâ Resûlallah! Şu, şu sureleri biliyorum; bir de Bakara sûresini biliyorum."

Bakara sûresini bildiğini söyleyince Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Bakara sûresini bildiğini söyleyince Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

"Bakara suresini biliyor musun?" "Evet, biliyorum yâ Resûlallah!" "Bakara suresini biliyor musun?"

"Evet, biliyorum yâ Resûlallah!"

Tekrardan sordu; "Biliyor musun?" "Biliyorum." Tekrardan sordu; "Biliyor musun?"

"Biliyorum."

Fe-ezheb emte emîrühüm. "Madem bu böyle, o hâlde sen bunların emirisin!" dedi. Fe-ezheb emte emîrühüm. "Madem bu böyle, o hâlde sen bunların emirisin!" dedi. Yaşça küçük olduğu hâlde onların başına onu emir tayin etti. Neden? Yaşça küçük olduğu hâlde onların başına onu emir tayin etti.

Neden?

Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi bilenleri olduğu için!Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi bilenleri olduğu için! Genç olmasına rağmen, Kur'an'ı en iyi bileni başlarına emir tayin etti. Genç olmasına rağmen, Kur'an'ı en iyi bileni başlarına emir tayin etti.

Onun için İbn Abbas radıyallahu anhümâ diyor ki; Onun için İbn Abbas radıyallahu anhümâ diyor ki;

Kur'ân-ı Kerîm'de geçen Uli'l-emri minküm tabirindeki uli'l-emr ulemâdır. Kur'ân-ı Kerîm'de geçen Uli'l-emri minküm tabirindeki uli'l-emr ulemâdır.

Neden? Emir, umur, işler zaten Kur'an'ın ehli olana verilir de ondan. Neden?

Emir, umur, işler zaten Kur'an'ın ehli olana verilir de ondan.
Dini en iyi bilene verilir de ondan. Dini en iyi bilene verilir de ondan. Allah'ın şeriatini en iyi uygulayacak,Allah'ın şeriatini en iyi uygulayacak, Allah'ın ahkâmıyla en güzel amel edecek kimseye verilir de onun için. Allah'ın ahkâmıyla en güzel amel edecek kimseye verilir de onun için. O bakımdan böyledir. Said Havva'nın tefsirine de bakarsanız; O bakımdan böyledir. Said Havva'nın tefsirine de bakarsanız;

Etî'u'llâhe ve etî'u'r-resûle ve uli'l-emri minküm. âyet-i kerîmesinin tefsirinde,Etî'u'llâhe ve etî'u'r-resûle ve uli'l-emri minküm. âyet-i kerîmesinin tefsirinde, bunları siz de göreceksiniz. bunları siz de göreceksiniz.

Bir başka hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor: Bir başka hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor:

"Bir grup insan bir uzak yola sefere çıksalar." "Bir grup insan bir uzak yola sefere çıksalar."

Fe'l-yeümmehüm akraühüm bi-kitâbi'llâh. Fe'l-yeümmehüm akraühüm bi-kitâbi'llâh. "Allah'ın kitabını en çok bileni bu topluluğa imamlık etsin." "Allah'ın kitabını en çok bileni bu topluluğa imamlık etsin."

İçlerinden Kur'an'a en âşina olan, Kur'an'ı en iyi bilen kimse, imamları olsun. İçlerinden Kur'an'a en âşina olan, Kur'an'ı en iyi bilen kimse, imamları olsun.

Fe-izâ ennehüm. "Onların imamlığını yaptı mı." Fe-izâ ennehüm. "Onların imamlığını yaptı mı."

Fe'l-yeemreühû. "Emirleri de o olsun." Fe'l-yeemreühû. "Emirleri de o olsun."

Mademki imamlık yaptı; ondan sonra emirleri de o olur. Mademki imamlık yaptı; ondan sonra emirleri de o olur.

Bu hadislerden de görüyoruz ki işlerin başına getirilme sebebi, ilim! Bu hadislerden de görüyoruz ki işlerin başına getirilme sebebi, ilim! Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin âhirete irtihalinden sonra,Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin âhirete irtihalinden sonra, Hulefâ-i Râşidîn zamanında, fütûhât esnasında hangi şehirler alınmışsaHulefâ-i Râşidîn zamanında, fütûhât esnasında hangi şehirler alınmışsa oralara Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz, Ömerü'l-Fâruk Efendimizoralara Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz, Ömerü'l-Fâruk Efendimiz ve diğer Hulefâ-i Râşidîn, hep alim olan, daha alim olan,ve diğer Hulefâ-i Râşidîn, hep alim olan, daha alim olan, daha bilgili olan sahabeyi vali tayin ettiler. daha bilgili olan sahabeyi vali tayin ettiler. Selmanü'l-Fârisî bir yere vali oldu, Abdullah İbn Mes'ud bir yere vali oldu,Selmanü'l-Fârisî bir yere vali oldu, Abdullah İbn Mes'ud bir yere vali oldu, Ebû Mûsâ el-Eş'arî bir yere vali oldu… Ebû Mûsâ el-Eş'arî bir yere vali oldu… Bunları hep biliyorsunuz. Bunları hep biliyorsunuz.

Efendimiz mesela Yemen'e gönderdiği görevliyi soruyor: Efendimiz mesela Yemen'e gönderdiği görevliyi soruyor:

"Onlar arasında neyle hükmedeceksin? Onları nasıl yöneteceksin?" "Onlar arasında neyle hükmedeceksin? Onları nasıl yöneteceksin?"

"Allah'ın kitabına göre." "Allah'ın kitabına göre."

"Peki, Allah'ın kitabına göre aradığın meselede cevabı bulamazsan o zaman ne yapacaksın?" "Peki, Allah'ın kitabına göre aradığın meselede cevabı bulamazsan o zaman ne yapacaksın?"

"Resûlullah'ın sünnetine göre hükmedeceğim, ona göre hareket edeceğim." "Resûlullah'ın sünnetine göre hükmedeceğim, ona göre hareket edeceğim."

"Orada da bir şey bulamazsan?" "Orada da bir şey bulamazsan?"

"O zaman bunların ışığında, kendi mantığımla içtihat ederim." dedi. "O zaman bunların ışığında, kendi mantığımla içtihat ederim." dedi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz o zâta dua eyledi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz o zâta dua eyledi.

"Resûlü'nün resûlünü böyle güzel anlayışlı ve böyle güzel bir duyguya "Resûlü'nün resûlünü böyle güzel anlayışlı ve böyle güzel bir duyguya ve zihniyete sahip kılan Allah'a hamd olsun." diye hamd ü senâlar eyledi. ve zihniyete sahip kılan Allah'a hamd olsun." diye hamd ü senâlar eyledi.

O bakımdan, müslümanın, sizlerin ve bizlerin ilk işimiz ilim öğrenmek! O bakımdan, müslümanın, sizlerin ve bizlerin ilk işimiz ilim öğrenmek! Çocuklarımıza vereceğimiz en kıymetli malzeme, her şeyden önce ilim!Çocuklarımıza vereceğimiz en kıymetli malzeme, her şeyden önce ilim! Çocuklarımızı alim yetiştirmek, ilk işiniz bu! Çocuklarımızı alim yetiştirmek, ilk işiniz bu! Ama maalesef öyle yapmıyoruz, çocuklarımıza en çok maaş gelecek işe, Ama maalesef öyle yapmıyoruz, çocuklarımıza en çok maaş gelecek işe, en çok kazanç sağlayacak işe sevk ediyoruz. en çok kazanç sağlayacak işe sevk ediyoruz.

"Doktor çok para kazanıyor; hadi doktor olun. "Doktor çok para kazanıyor; hadi doktor olun. Mühendisler çok para kazanıyor; hadi mühendisliğe gitsin.Mühendisler çok para kazanıyor; hadi mühendisliğe gitsin. Bilgisayar mühendisliği çok geçerli; hadi oraya gitsin.Bilgisayar mühendisliği çok geçerli; hadi oraya gitsin. Siyasal bilgilere giderse elçi olur; hadi oraya gitsin." Siyasal bilgilere giderse elçi olur; hadi oraya gitsin."

"Çocuğum Allah'ın dinini öğrensin de Allah'ın sevdiği kulu olsun." diye "Çocuğum Allah'ın dinini öğrensin de Allah'ın sevdiği kulu olsun." diye düşünen insanlar azınlıkta… düşünen insanlar azınlıkta…

Böyle insanlar da var; belki sizler çoğunlukla öyle insanlarsınız,Böyle insanlar da var; belki sizler çoğunlukla öyle insanlarsınız, çocuklarınızı belki İmam Hatip Okulu'na gönderdiniz; bendeniz de öyle yaptım. çocuklarınızı belki İmam Hatip Okulu'na gönderdiniz; bendeniz de öyle yaptım. Benim çocuğum ilkokulu bitirdikten sonra hocası; Benim çocuğum ilkokulu bitirdikten sonra hocası; "Aman bunu iyi bir şekilde okut." filan diye, çok methetti: "Aman bunu iyi bir şekilde okut." filan diye, çok methetti:

Ben de "Dinini öğrensin." diye en iyi okutma çaresi olarak İmam Hatip Okulu'na verdim. Ben de "Dinini öğrensin." diye en iyi okutma çaresi olarak İmam Hatip Okulu'na verdim.

Çocuk dedi ki; "Ben şu mesleği öğrenmek istiyorum, şuna heves ediyorum." Çocuk dedi ki;

"Ben şu mesleği öğrenmek istiyorum, şuna heves ediyorum."

"Burayı bitir de ondan sonra ne yaparsan yap." dedim. "Burayı bitir de ondan sonra ne yaparsan yap." dedim. O bakımdan, hepimizin üzerine farizadır, önemli bir vazifedir;O bakımdan, hepimizin üzerine farizadır, önemli bir vazifedir; Allah'ın dinini öğreneceğiz, fıkıh öğreneceğiz. Allah'ın dinini öğreneceğiz, fıkıh öğreneceğiz.

Emevî Camii'nin çok fâzıl, çok kâmil bir imamı vardır. Emevî Camii'nin çok fâzıl, çok kâmil bir imamı vardır. Sağdır, Allah ömrünü uzun eylesin. Sağdır, Allah ömrünü uzun eylesin. Abdurrezzak Efendi sellemehullah Abdurrezzak Efendi sellemehullah bana; "Siz caminizde fıkıh dersi de okutuyor musunuz?" diye, sordu.bana; "Siz caminizde fıkıh dersi de okutuyor musunuz?" diye, sordu. Biz İskenderpaşa'da hadis okutuyoruz. "Fıkıh dersi de okutuyor musunuz?" diye sordu.Biz İskenderpaşa'da hadis okutuyoruz.

"Fıkıh dersi de okutuyor musunuz?" diye sordu.
Kendisi o Hanefî fıkhının mühim kitaplarını kırk defa, elli defa, altmış defa devretmiş, hatmetmiş,Kendisi o Hanefî fıkhının mühim kitaplarını kırk defa, elli defa, altmış defa devretmiş, hatmetmiş, tekrar tekrar okutmuş ve ezbere biliyormuş. tekrar tekrar okutmuş ve ezbere biliyormuş. Bu meseleye o kadar ihtimam ediyor. Bu meseleye o kadar ihtimam ediyor.

İlimlerin en yükseği, fıkıh ilmidir. İlimlerin en yükseği, fıkıh ilmidir. Çünkü fıkıh, kişinin yapması, yapmaması gereken, Çünkü fıkıh, kişinin yapması, yapmaması gereken, lehine ve aleyhine olan ahkâmı bildiren ilim olduğundan, lehine ve aleyhine olan ahkâmı bildiren ilim olduğundan, Kur'an da onun çatısı altında olduğundan,Kur'an da onun çatısı altında olduğundan, hadîs-i şerîf de onun çatısı altında olduğundan,hadîs-i şerîf de onun çatısı altında olduğundan, çocuklarımızı fakîh yetiştirmemiz lazım.çocuklarımızı fakîh yetiştirmemiz lazım. Bir ümmetin saadeti, selameti fakihlerinin çokluğundan, hatiplerinin, alimlerinin çokluğundadır. Bir ümmetin saadeti, selameti fakihlerinin çokluğundan, hatiplerinin, alimlerinin çokluğundadır. Bir kavmin bedbahtlığı da, içlerindeki alimlerin, fakihlerin azlığındadır. Bir kavmin bedbahtlığı da, içlerindeki alimlerin, fakihlerin azlığındadır. Eğer bir toplulukta fakihler, hatipler, alimler, bilginler çoksa ve bunlara soru soran...Eğer bir toplulukta fakihler, hatipler, alimler, bilginler çoksa ve bunlara soru soran... İfade ediyor da o alimâne bilgisine göre takvâ ehli bir insan olarak yaşıyor. İfade ediyor da o alimâne bilgisine göre takvâ ehli bir insan olarak yaşıyor.

Ve ilmün fi'l-lisâni. Ve ilmün fi'l-lisâni. "Bir de ilim vardır ki dildedir; sadece laf ebeliğidir, bilgi çokluğudur, gevezeliktir." "Bir de ilim vardır ki dildedir; sadece laf ebeliğidir, bilgi çokluğudur, gevezeliktir."

Ve zâlike'l-hüccetü'l-ale'bni Âdem. Ve zâlike'l-hüccetü'l-ale'bni Âdem. "Bu, kıyamet gününde Âdemoğlunun aleyhine delil olacak." "Bu, kıyamet gününde Âdemoğlunun aleyhine delil olacak."

"Sen bunları biliyordun, niye uygulamadın?" diye Allahu Teâlâ hazretleri onlara soracak."Sen bunları biliyordun, niye uygulamadın?" diye Allahu Teâlâ hazretleri onlara soracak. Kendiniz alim, bilgin olun, öğrenin, çocuklarınızı alim yetiştirin, bilgin yetiştirin, öğretin,Kendiniz alim, bilgin olun, öğrenin, çocuklarınızı alim yetiştirin, bilgin yetiştirin, öğretin, öğrendiklerinizi uygulayın ve ilmiyle âmil olan alimlerden olmaya çalışın. öğrendiklerinizi uygulayın ve ilmiyle âmil olan alimlerden olmaya çalışın.

Bir kasabaya gitmiştim; oturduğumuz eve ziyaretçiler geldi. Bir kasabaya gitmiştim; oturduğumuz eve ziyaretçiler geldi. Sordum; bir tanesi manifaturacıymış. Manifaturacı; kumaş alıp satıyor.Sordum; bir tanesi manifaturacıymış. Manifaturacı; kumaş alıp satıyor. Ama fıkıh ilminde bir taneymiş, yegâneymiş.Ama fıkıh ilminde bir taneymiş, yegâneymiş. O kasabada onun üstüne kimse yokmuş, derya gibiymiş. O kasabada onun üstüne kimse yokmuş, derya gibiymiş.

Olur. Eski alimlerimizin hayatlarını incelediğimiz zaman,Olur.

Eski alimlerimizin hayatlarını incelediğimiz zaman,
herkesin bir mesleği olduğunu görüyoruz.herkesin bir mesleği olduğunu görüyoruz. Hem alimlerimizin hem evliyâullahın, sûfîlerin,Hem alimlerimizin hem evliyâullahın, sûfîlerin, büyük mutasavvıfların hayatlarını incelediğimiz zaman, büyük mutasavvıfların hayatlarını incelediğimiz zaman, her birinin bir mesleği olduğunu da biliyoruz. her birinin bir mesleği olduğunu da biliyoruz. O meslek, kimseye muhtaç olmadan yaşamak içindir, rızkını sağlamak,O meslek, kimseye muhtaç olmadan yaşamak içindir, rızkını sağlamak, nâmerde muhtaç olmamak içindir.nâmerde muhtaç olmamak içindir. Merde, nâmerde muhtaç olmamak içindir. Merde, nâmerde muhtaç olmamak içindir. Ama ilmi, Allah rızası için öğretir.Ama ilmi, Allah rızası için öğretir. İlmi parayla da satmaz, ilmi öğretmek için para talep etmez, Allah rızası için öğretirler. İlmi parayla da satmaz, ilmi öğretmek için para talep etmez, Allah rızası için öğretirler.

Kimisi aktardır, ıtır satar, koku satar, çeşitli maddeler satar.Kimisi aktardır, ıtır satar, koku satar, çeşitli maddeler satar. Kimisi bezzazdır. Kimisi şu meslektendir, kimisi bu meslektendir. Kimisi bezzazdır. Kimisi şu meslektendir, kimisi bu meslektendir. Olabilir. Mademki manifaturacı, Olabilir. Mademki manifaturacı, "Falanca efendi, beldesinin en büyük fakihi" olabiliyor; siz de olabilirsiniz. "Falanca efendi, beldesinin en büyük fakihi" olabiliyor; siz de olabilirsiniz. Sıfırdan bir ilmi alırsınız; "Ben fıkıh ilmini öğrenmek istiyorum." dersiniz,Sıfırdan bir ilmi alırsınız; "Ben fıkıh ilmini öğrenmek istiyorum." dersiniz, en basit kitabını alır, okursunuz. en basit kitabını alır, okursunuz. Ondan sonra, bir ileriki kitabını okursunuz, ondan sonra bir ileriki kitabını okursunuz;Ondan sonra, bir ileriki kitabını okursunuz, ondan sonra bir ileriki kitabını okursunuz; o husustaki kitapları kütüphanenizde toplamaya başlarsınız,o husustaki kitapları kütüphanenizde toplamaya başlarsınız, topladıklarınızı okumaya başlarsınız, not almaya başlarsınız. topladıklarınızı okumaya başlarsınız, not almaya başlarsınız.

Üç sene, beş sene geçti mi, siz o mesleğin erbabı olursunuz, piyasasına girmiş olursunuz.Üç sene, beş sene geçti mi, siz o mesleğin erbabı olursunuz, piyasasına girmiş olursunuz. Tefsir ilmi de, hadis ilmi de, kelam ilmi de böyle, daha başka tasavvuf ilmi de böyle… Tefsir ilmi de, hadis ilmi de, kelam ilmi de böyle, daha başka tasavvuf ilmi de böyle… Onun için meşrebinize uygun olan bir ilmi seçin ve onunla ilgilenin; Onun için meşrebinize uygun olan bir ilmi seçin ve onunla ilgilenin; çoluk çocuğunuzu da alim yetiştirmeye gayret edin. çoluk çocuğunuzu da alim yetiştirmeye gayret edin.

Diğer hadîs-i şerîfi okuyalım, üç hadis olsun: Diğer hadîs-i şerîfi okuyalım, üç hadis olsun:

İsteksirû min kavli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh İsteksirû min kavli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh ve innehâ tedfe'u tis'aten ve tis'îne bâben mine'd-durri ednâhâ'l-hemmu. ve innehâ tedfe'u tis'aten ve tis'îne bâben mine'd-durri ednâhâ'l-hemmu.

Câbir radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Câbir radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde tavsiyesi şöyle: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde tavsiyesi şöyle:

"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh sözünü çok tekrar edin, çok söyleyin, "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh sözünü çok tekrar edin, çok söyleyin, çok çok lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh deyin.çok çok lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh deyin. Çünkü bu, doksan dokuz çeşit zararı insandan uzaklaştırır." Çünkü bu, doksan dokuz çeşit zararı insandan uzaklaştırır."

Mânevî bir tesiri vardır. İnsan bunu söyleyince zararlar kendisinden uzaklaşır. Mânevî bir tesiri vardır. İnsan bunu söyleyince zararlar kendisinden uzaklaşır.

"Bu doksan dokuz çeşit zararın en aşağısı, hemm yani üzüntü, tasa, iç sıkıntısıdır." "Bu doksan dokuz çeşit zararın en aşağısı, hemm yani üzüntü, tasa, iç sıkıntısıdır."

İnsanın içi sıkıntılı, üf püf ediyor, "Canım sıkılıyor." diyor, "Dertliyim." diyor. İnsanın içi sıkıntılı, üf püf ediyor, "Canım sıkılıyor." diyor, "Dertliyim." diyor. "En aşağısı insanın üzerinden bunu gidermek." "En aşağısı insanın üzerinden bunu gidermek."

Bunun ötesinde demek ki daha doksan sekiz çeşit faydası var. Bunun ötesinde demek ki daha doksan sekiz çeşit faydası var.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh nedir? Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh nedir?

Allah'ın varlığını, kuvvetini idrakten doğan bir sözdür. Allah'ın varlığını, kuvvetini idrakten doğan bir sözdür.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. "Hiçbir tesir yoktur, hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir değiştirici etken yoktur;"Hiçbir tesir yoktur, hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir değiştirici etken yoktur; ancak hepsi Allah'ın emrindedir, Allah'ın izniyledir. ancak hepsi Allah'ın emrindedir, Allah'ın izniyledir. Allah nasip etmezse hiçbir şey olmaz. Allah yazdıysa kimse onu bozamaz.Allah nasip etmezse hiçbir şey olmaz. Allah yazdıysa kimse onu bozamaz. Her şey Allah'tandır." demek. Allah'ı tanımaya yönelik,Her şey Allah'tandır." demek.

Allah'ı tanımaya yönelik,
Allah'ı iyi tanımayı sağlayan bir ifade olmuş oluyor.Allah'ı iyi tanımayı sağlayan bir ifade olmuş oluyor. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh duygusuna sahip olan bir insan Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh duygusuna sahip olan bir insan çok hür bir insan olur, çok cesur bir insan olur, çok kahraman bir insan olur. çok hür bir insan olur, çok cesur bir insan olur, çok kahraman bir insan olur.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.

Allah'tan başka güç kuvvet sahibi yok,Allah'tan başka güç kuvvet sahibi yok, bütün güç kuvvetler O'nda! Hiç kimseden korkmam; bütün güç kuvvetler O'nda! Hiç kimseden korkmam; ne Amerika'dan korkarım, ne İngiltere'den korkarım, ne Rusya'dan korkarım,ne Amerika'dan korkarım, ne İngiltere'den korkarım, ne Rusya'dan korkarım, ne ölümden korkarım, ne falancadan korkarım, ne filancadan korkarım.ne ölümden korkarım, ne falancadan korkarım, ne filancadan korkarım. Hakkı tutarım, hakkı işlerim, hakkı desteklerim, hakkı yaparım, hayrı işlerim. Hakkı tutarım, hakkı işlerim, hakkı desteklerim, hakkı yaparım, hayrı işlerim. Ve insan lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh duygusuna sahip olursa bu duyguya sahip olursa,Ve insan lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh duygusuna sahip olursa bu duyguya sahip olursa, böyle bir kahraman insan olur, babayiğit insan olur. böyle bir kahraman insan olur, babayiğit insan olur. Bazı kelimelerin sevabının çok olması, ihtiva ettiği mânanın muazzamlığından Bazı kelimelerin sevabının çok olması, ihtiva ettiği mânanın muazzamlığından ve dinimizdeki öneminden dolayıdır. ve dinimizdeki öneminden dolayıdır.

Her şeyin Allah'tan geldiğini hepiniz bilirsiniz: Her şeyin Allah'tan geldiğini hepiniz bilirsiniz:

Hayrihî ve şerrihî mina'llâhi teâlâ diye Amentü'de küçükken öğretmişlerdir size. Hayrihî ve şerrihî mina'llâhi teâlâ diye Amentü'de küçükken öğretmişlerdir size. Ama hiçbirimiz hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğini bilen bir insanın davranışıyla davranmayız.Ama hiçbirimiz hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğini bilen bir insanın davranışıyla davranmayız. Ona eyvallah, buna dalkavukluk, filancaya yüzsuyu dökmek, falancaya bilmem ne… Ona eyvallah, buna dalkavukluk, filancaya yüzsuyu dökmek, falancaya bilmem ne…

Hâlbuki Allah'a dayanan, Allah'a güvenen, Hâlbuki Allah'a dayanan, Allah'a güvenen, hakkıyla Allah'a tevekkül eden insanı Allah, hakkıyla Allah'a tevekkül eden insanı Allah, kuş yavrularının yuvada beslendiği gibi besleyeceğini bildiriyor.kuş yavrularının yuvada beslendiği gibi besleyeceğini bildiriyor. Rızkı da gelir, insanlar da gelir; öyle hür olan insana Allah her türlü imkânı açar, Rızkı da gelir, insanlar da gelir; öyle hür olan insana Allah her türlü imkânı açar, keramet ihsan eder, lütuf kapılarını açar.keramet ihsan eder, lütuf kapılarını açar. Onun için önemli bilgilerden biri olarakOnun için önemli bilgilerden biri olarak lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh'ın mânasını derin derin düşünün.lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh'ın mânasını derin derin düşünün. Her şey Allah'tan! Yolda geliyorduk, mola verdik, oturduk, konuşuyoruz.Her şey Allah'tan!

Yolda geliyorduk, mola verdik, oturduk, konuşuyoruz.
Falanca insan yolunu sapıtmış, şaşırmış. Neden? Falanca insan yolunu sapıtmış, şaşırmış.

Neden?

Arkadaşlar çeşitli cevaplar vermek istedi, ben yok dedim. Arkadaşlar çeşitli cevaplar vermek istedi, ben yok dedim. Allah şaşırttı da ondan şaşırdı. Neden? Allah şaşırttı da ondan şaşırdı.

Neden?

Dalalete düşüren de Allah'tır, hidayeti veren de Allah'tır.Dalalete düşüren de Allah'tır, hidayeti veren de Allah'tır. Hidayeti verirse doğru yol üzerinde olur, hidayeti vermezse yanlış yol üzerinde olur. Hidayeti verirse doğru yol üzerinde olur, hidayeti vermezse yanlış yol üzerinde olur. Şaşırtan da Allah'tır. Hayır da Allah'tandır, şer de Allah'tandır.Şaşırtan da Allah'tır. Hayır da Allah'tandır, şer de Allah'tandır. Kulun bir edepsizliği, bir sû-i edebi, bir ukalalığı, bir harama bulaşması vardır, Kulun bir edepsizliği, bir sû-i edebi, bir ukalalığı, bir harama bulaşması vardır, Allah'ın hoşuna gitmeyecek bir şeyi vardır, çirkin fiili vardır; Allah'ın hoşuna gitmeyecek bir şeyi vardır, çirkin fiili vardır; ondan dolayı Allah ondan tevfîkini selbetmiştir. ondan dolayı Allah ondan tevfîkini selbetmiştir. Ona tevfîkini refîk etmemiştir.Ona tevfîkini refîk etmemiştir. Adam artık istediği kadar çırpınsın, doğru yolu bulamaz, göremez.Adam artık istediği kadar çırpınsın, doğru yolu bulamaz, göremez. Kapının önüne götürsen kafasını duvara çarpar, yine kapının öbür tarafına geçemez. Kapının önüne götürsen kafasını duvara çarpar, yine kapının öbür tarafına geçemez.

Neden? Allah nasip etmiyor da ondan. Neden?

Allah nasip etmiyor da ondan.

Peygamber Efendimiz Ebû Talib'in başına dikildi; Peygamber Efendimiz Ebû Talib'in başına dikildi;

"Amcacığım, müslüman ol, benim peygamber olduğumu söyle, sana şefaate hakkım olsun." dedi. "Amcacığım, müslüman ol, benim peygamber olduğumu söyle, sana şefaate hakkım olsun." dedi.

"Biliyorum, sen benim yeğenimsin, doğru sözlüsün, doğru özlüsün, seni severim." dedi."Biliyorum, sen benim yeğenimsin, doğru sözlüsün, doğru özlüsün, seni severim." dedi. Hayatı boyunca korumuştu. "Ama lâ ilâhe illallah demem." dedi. Hayatı boyunca korumuştu. "Ama lâ ilâhe illallah demem." dedi.

Onun için her şeyin Allah'tan olduğunu bileceğiz.Onun için her şeyin Allah'tan olduğunu bileceğiz. Her şeyin Allah'tan olduğunu bildiğimiz için Allah'a kulluk etmeye yöneleceğiz.Her şeyin Allah'tan olduğunu bildiğimiz için Allah'a kulluk etmeye yöneleceğiz. Allah'a, Allah ile olan kulluk muamelemizi düzeltmeye gayret edeceğiz.Allah'a, Allah ile olan kulluk muamelemizi düzeltmeye gayret edeceğiz. Onu düzeltmediğin zaman hiçbir işin rast gitmez.Onu düzeltmediğin zaman hiçbir işin rast gitmez. Onu düzelttiğin zaman Allah her işini rast getirir. Onu düzelttiğin zaman Allah her işini rast getirir.

Ve men yetteki'llâhe yec'al lehû mahrecen ve yerzukhü min haysü lâ yahtesib. Ve men yetteki'llâhe yec'al lehû mahrecen ve yerzukhü min haysü lâ yahtesib. "Kim takvâ ehli olursa Allah ona sıkıntısından bir çıkış noktası gösterir,"Kim takvâ ehli olursa Allah ona sıkıntısından bir çıkış noktası gösterir, ummadığı yerden rızıklandırır." ummadığı yerden rızıklandırır."

Yardım eder, nusret eder, kâfire karşı muzaffer eder, gözünden perdeyi kaldırır, Yardım eder, nusret eder, kâfire karşı muzaffer eder, gözünden perdeyi kaldırır, görmediği şeyi gösterir, elinin eremeyeceği şeye erdirir,görmediği şeyi gösterir, elinin eremeyeceği şeye erdirir, etrafındaki insanları kendisine yardımcı gönderir,etrafındaki insanları kendisine yardımcı gönderir, filancanın rüyasına girer, falancaya öyle emreder… filancanın rüyasına girer, falancaya öyle emreder…

Onun için bizim asıl politikamız ne olacak? Onun için bizim asıl politikamız ne olacak? Asıl çalışma gayretimiz ne olacak? Asıl çalışma gayretimiz ne olacak?

Kulluk! Allah'a güzel kulluk etmek. Kulluk! Allah'a güzel kulluk etmek. Allah'a kulluk vazifemizi, onun rızasını kazanacak şekilde yapmak. Allah'a kulluk vazifemizi, onun rızasını kazanacak şekilde yapmak. O bizi görüyor, biz onu görmüyoruz. O bizi görüyor, biz onu görmüyoruz.

Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm. "Nerede olsanız O sizinle beraberdir." Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm. "Nerede olsanız O sizinle beraberdir."

O mahiyeti sezeceksiniz. Allah'ın gördüğü bir durumda olduğumuzu bileceksiniz. O mahiyeti sezeceksiniz. Allah'ın gördüğü bir durumda olduğumuzu bileceksiniz. Her hareketinizi ona göre yapacaksınız. O zaman her işiniz iyi olacak.Her hareketinizi ona göre yapacaksınız. O zaman her işiniz iyi olacak. Bu mânayı da zihninize iyi yerleştirin. Tasavvufun özü budur. Bu mânayı da zihninize iyi yerleştirin. Tasavvufun özü budur.

Eşeddü'n-nâsi belâen el-enbiyâü sümme'l-emselü fe'l-emselü yübtele'r-racüle alâ-hasebi dînihî Eşeddü'n-nâsi belâen el-enbiyâü sümme'l-emselü fe'l-emselü yübtele'r-racüle alâ-hasebi dînihî fe-in kâne fî dînihî sulben iştedde belâühûfe-in kâne fî dînihî sulben iştedde belâühû ve in kâne fî dînihî rikkatün übtüliye alâ-kadri dînihîve in kâne fî dînihî rikkatün übtüliye alâ-kadri dînihî fe-mâ yebrahu'l-belâü bi'l-abdi hattâ yetrükehû yemşî ale'l-ardi ve mâ aleyhi hatîetün. fe-mâ yebrahu'l-belâü bi'l-abdi hattâ yetrükehû yemşî ale'l-ardi ve mâ aleyhi hatîetün.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; "En çok belalara uğrayan, mânevî imtihanlara düçar olan, "En çok belalara uğrayan, mânevî imtihanlara düçar olan, sıkıntılara maruz kalan insanlar peygamberlerdir." diyor. sıkıntılara maruz kalan insanlar peygamberlerdir." diyor. Allah'ın sevgili kulları, en sevgili kulları olan peygamberler, Allah'ın sevgili kulları, en sevgili kulları olan peygamberler, en büyük belalara müptela olurlar. en büyük belalara müptela olurlar.

Sümme'l-emselü fe'l-emselü. Sümme'l-emselü fe'l-emselü. "Sonra bu kaideye göre, Allah'ın sevgililik, yakınlık derecesi olan kulları belalara uğrar."Sonra bu kaideye göre, Allah'ın sevgililik, yakınlık derecesi olan kulları belalara uğrar. Evliyâsı, asfiyâsı belalara uğrar." Aşağı doğru gider. Evliyâsı, asfiyâsı belalara uğrar."

Aşağı doğru gider.

Yübtele'r-racüle alâ-hasebi dînihî. Yübtele'r-racüle alâ-hasebi dînihî. "Dini, dindarlığı, imanı, ihlâsı nispetinde kul belalara, imtihanlara uğrar." "Dini, dindarlığı, imanı, ihlâsı nispetinde kul belalara, imtihanlara uğrar."

Fe-in kâne fî dînihî sulben. "Eğer dininde sağlamlık varsa, metanet varsa." Fe-in kâne fî dînihî sulben. "Eğer dininde sağlamlık varsa, metanet varsa."

İştedde belâûhu. "Belası çok olur." Ve in kâne fî dînihî rikkatün. "Dini inceyse, zayıfsa." İştedde belâûhu. "Belası çok olur."

Ve in kâne fî dînihî rikkatün. "Dini inceyse, zayıfsa."

Übtüliye alâ-kadri dînihî. "Dininin miktarınca belaya uğrar." Übtüliye alâ-kadri dînihî. "Dininin miktarınca belaya uğrar."

Pek sıkıntılara uğramaz. Pek sıkıntılara uğramaz.

Fe-mâ yebrahu'l-belâü bi'l-abdi hattâ yetrükehû yemşî ale'l-ardi ve mâ aleyhi hatîetün.Fe-mâ yebrahu'l-belâü bi'l-abdi hattâ yetrükehû yemşî ale'l-ardi ve mâ aleyhi hatîetün. "Belalar kula gelir, gelir, gelir, gelmeye devam eder, eder, eder; "Belalar kula gelir, gelir, gelir, gelmeye devam eder, eder, eder; nihayet kul, yeryüzünde hiçbir zerre günah kalmamış bir durumda, suçsuz,nihayet kul, yeryüzünde hiçbir zerre günah kalmamış bir durumda, suçsuz, günahsız, masum, pak, Allah'ın sevgili kulu olacak hâle gelinceye kadar…" günahsız, masum, pak, Allah'ın sevgili kulu olacak hâle gelinceye kadar…"

Bundan çıkan ders şudur: Bundan çıkan ders şudur:

"Müslüman, Allah'ın sevgili kulu" diye ona sıkıntı gelmeyecek gibi bir şey sanılmasın. "Müslüman, Allah'ın sevgili kulu" diye ona sıkıntı gelmeyecek gibi bir şey sanılmasın. Sıkıntı müslüman kula gelir, bela müslüman kula gelir.Sıkıntı müslüman kula gelir, bela müslüman kula gelir. Belaların en büyükleri peygamberlere gelmiştir.Belaların en büyükleri peygamberlere gelmiştir. Bunlar "Kulun günahları affolunsun." diyedir, imtihandır.Bunlar "Kulun günahları affolunsun." diyedir, imtihandır. "Sevabı çok olsun." diyedir, "Mertebesi daha yüksek olsun." diyedir. "Sevabı çok olsun." diyedir, "Mertebesi daha yüksek olsun." diyedir.

Onun için bir bela, bir sıkıntı, bir üzüntü geldiği zaman sabredin! Onun için bir bela, bir sıkıntı, bir üzüntü geldiği zaman sabredin! Feryat etmeyin, isyan etmeyin, âsi olmayın, kadere söz söylemeyin, derde sövmeyin. Neden? Feryat etmeyin, isyan etmeyin, âsi olmayın, kadere söz söylemeyin, derde sövmeyin.

Neden?

Belayı da gönderen Allah! O hâdise ile seni karşılaştıran Allah. Belayı da gönderen Allah! O hâdise ile seni karşılaştıran Allah. O sıkıntıya uğratan Allah! En çok peygamberlere geliyor. Ondan sonra evliyâya geliyor.O sıkıntıya uğratan Allah! En çok peygamberlere geliyor. Ondan sonra evliyâya geliyor. Ondan sonra sâlihlere geliyor. Ondan sonra mü'minlere geliyor. Ondan sonra sâlihlere geliyor. Ondan sonra mü'minlere geliyor. En azı, en zayıf müslümana geliyor. Kâfirler de ballı kaymakla geziniyorlar.En azı, en zayıf müslümana geliyor. Kâfirler de ballı kaymakla geziniyorlar. Yeryüzünde çeşit çeşit nimetlere mazhar oluyorlar. Yeryüzünde çeşit çeşit nimetlere mazhar oluyorlar.

Onun kıymeti yok! Müslümana bela gelir, sıkıntı gelir. İşte bunu bileceksiniz! Onun kıymeti yok! Müslümana bela gelir, sıkıntı gelir.

İşte bunu bileceksiniz!

Allah'tan afiyet istemekle beraber, bileceksiniz ki Allah'tan afiyet istemekle beraber, bileceksiniz ki "Müslüman kul günahlardan azlolsun." diye,"Müslüman kul günahlardan azlolsun." diye, "Allah'ın yanında mertebesi artsın." diye "Allah'ın yanında mertebesi artsın." diye bu dünya hayatında kendisine çeşitli imtihanlar gelir; bunu bileceksiniz. bu dünya hayatında kendisine çeşitli imtihanlar gelir; bunu bileceksiniz. Onun için belalara karşı sabırlı olacaksınız.Onun için belalara karşı sabırlı olacaksınız. Belaların karşısında yıkılmayacaksınız, metanetinizi bozmayacaksınız. Belaların karşısında yıkılmayacaksınız, metanetinizi bozmayacaksınız. Rabbinize sevginiz, saygınız, bağlılığınız,Rabbinize sevginiz, saygınız, bağlılığınız, sekteye uğramayacak. sekteye uğramayacak.

Malınıza bela gelebilir, arabanız kaza yapabilir, tarlanıza âfet, çocuğunuza hastalık gelebilir, Malınıza bela gelebilir, arabanız kaza yapabilir, tarlanıza âfet, çocuğunuza hastalık gelebilir, kendiniz rahatsız olabilirsiniz, ticaretiniz bozulabilir… Ekseriyetle bozulur. kendiniz rahatsız olabilirsiniz, ticaretiniz bozulabilir… Ekseriyetle bozulur.

Neden? Müslümanın başına çeşitli belalar geldiği için… Neden?

Müslümanın başına çeşitli belalar geldiği için…

Aman bunların Allah'tan geldiğini unutmayın! Aman bunların Allah'tan geldiğini unutmayın! En yüksek tasavvufî makamlardan birisi olanEn yüksek tasavvufî makamlardan birisi olan Allah'ın takdirine rıza ve onun hükmüne teslim olma;Allah'ın takdirine rıza ve onun hükmüne teslim olma; rıza ve teslimiyet makamına ulaşmaya gayret edin! rıza ve teslimiyet makamına ulaşmaya gayret edin! Ama Allah'tan afiyet isteyerek: Ama Allah'tan afiyet isteyerek:

"Yâ Rabbi! Ben zayıf kulunum. "Yâ Rabbi! Ben zayıf kulunum. Beni belalara uğratma! Beni belalara uğratma! Ben böyle imtihanları çok iyi kaldıracak bir kul değilim. Ben böyle imtihanları çok iyi kaldıracak bir kul değilim. Eksiğim kusurum çok fazla; sen beni belalara uğratmadan yüksek mertebelere çıkar. Eksiğim kusurum çok fazla; sen beni belalara uğratmadan yüksek mertebelere çıkar. Beni iki cihanda afiyet ve saadet ehli eyle!" deyin. Beni iki cihanda afiyet ve saadet ehli eyle!" deyin.

Allah'tan afiyet isteyin, belalardan uzak olmayı isteyin, hastalıklardan salim olmayı isteyin. Allah'tan afiyet isteyin, belalardan uzak olmayı isteyin, hastalıklardan salim olmayı isteyin. Ama ezelde eğer takdir kalemi size bir şey yazmışsa bir hastalık, bir ağrı, bir sızı,Ama ezelde eğer takdir kalemi size bir şey yazmışsa bir hastalık, bir ağrı, bir sızı, bir üzüntü, bir sıkıntı, bir kaza, bir bela, bir hâdise, bir olay;bir üzüntü, bir sıkıntı, bir kaza, bir bela, bir hâdise, bir olay; ona da sabredin, bilin ki Allah'tan. Sabredin, Allah'ın takdirine rıza gösterin.ona da sabredin, bilin ki Allah'tan. Sabredin, Allah'ın takdirine rıza gösterin. Çünkü Allah celle celâlühû bir hadîs-i kudsîde şöyle buyuruyor: Çünkü Allah celle celâlühû bir hadîs-i kudsîde şöyle buyuruyor:

"Benim kaza ve kaderime razı olmayan benim mülkümden çıksın; "Benim kaza ve kaderime razı olmayan benim mülkümden çıksın; benden başka kendisine bir rab bulsun!" benden başka kendisine bir rab bulsun!"

Kulluğundan reddediyor. Onun için mü'minin iki önemli vasfını hiç unutmayın:Kulluğundan reddediyor.

Onun için mü'minin iki önemli vasfını hiç unutmayın:
Allah'ın nimetlerine şükür, başına gelen olaylara sabır…Allah'ın nimetlerine şükür, başına gelen olaylara sabır… Sabredince günahlardan pak olarak kalkar.Sabredince günahlardan pak olarak kalkar. Öteki sıkıntılar da öyledir.Öteki sıkıntılar da öyledir. Rabbimiz'den dinde ve dünyada, âhirette afiyet ve saadeti niyaz ederiz. Rabbimiz'den dinde ve dünyada, âhirette afiyet ve saadeti niyaz ederiz.

Sizlerin de sevdiklerinizin de buraya gelmeyen kardeşlerimizin deSizlerin de sevdiklerinizin de buraya gelmeyen kardeşlerimizin de hepsinin dünyaları da âhiretleri de mâmur olsun.hepsinin dünyaları da âhiretleri de mâmur olsun. Allahu Teâlâ hazretleri elem keder vermesin. Beldelerimizi âfetlere uğratmasın.Allahu Teâlâ hazretleri elem keder vermesin. Beldelerimizi âfetlere uğratmasın. Bizi kıtlıklarla, zelzelelerle, felaketlerle terbiye etmesin.Bizi kıtlıklarla, zelzelelerle, felaketlerle terbiye etmesin. Düşmanın karşısında mağlup etmesin.Düşmanın karşısında mağlup etmesin. Düşman çizmelerine çiğnettirmesin. Müslümanı müslümana kırdırmasın. Düşman çizmelerine çiğnettirmesin. Müslümanı müslümana kırdırmasın. Müslümanı müslümanla uğraştırtmasın. Bizi belalardan sâlim eylesin.Müslümanı müslümanla uğraştırtmasın. Bizi belalardan sâlim eylesin. Âfiyet üzere eylesin. Salih eylesin.Âfiyet üzere eylesin. Salih eylesin. Huzurlu, sıhhatli, afiyetli, güçlü kuvvetli olmayı nasip eylesin.Huzurlu, sıhhatli, afiyetli, güçlü kuvvetli olmayı nasip eylesin. Çünkü güçlü kuvvetli müslüman, zayıf müslümandan daha hayırlıymış.Çünkü güçlü kuvvetli müslüman, zayıf müslümandan daha hayırlıymış. Hadîs-i şerîfte öyle bildiriliyor. Hadîs-i şerîfte öyle bildiriliyor. Biz bu gücümüzü kuvvetimizi Rabbimiz'in yolunda kullanalım. Biz bu gücümüzü kuvvetimizi Rabbimiz'in yolunda kullanalım. Dinimize hizmette kullanalım. İslâm'ın aziz olmasında, gelişmesinde,Dinimize hizmette kullanalım. İslâm'ın aziz olmasında, gelişmesinde, kuvvetlenmesinde, yayılmasında kullanalım. "Paramız çok olsun, hayra sarf edelim. kuvvetlenmesinde, yayılmasında kullanalım. "Paramız çok olsun, hayra sarf edelim. Bedenimiz sıhhatli olsun, hayra koşturalım. Bedenimiz sıhhatli olsun, hayra koşturalım. Sıhhatimiz keyfimiz yerinde olsun, imkânımız çok olsun, Rabbimiz'in yoluna feda olsun." Sıhhatimiz keyfimiz yerinde olsun, imkânımız çok olsun, Rabbimiz'in yoluna feda olsun." diye Allah bize iki cihanda nimetler ihsân eylesin. diye Allah bize iki cihanda nimetler ihsân eylesin.

İnsan azsa herkes meseleleri biliyorsa o toplum yüksek bir toplumdur.İnsan azsa herkes meseleleri biliyorsa o toplum yüksek bir toplumdur. O zaman "Hayırlı bir seviye var." demektir. O zaman "Hayırlı bir seviye var." demektir. Ama hiç kimse bir şey bilmiyorsa… Ama hiç kimse bir şey bilmiyorsa…

Haram nedir? Helâl nedir? Allah niye gazap eder? Haram nedir? Helâl nedir? Allah niye gazap eder?

Niye kıtlık veriyor? Niye yağmur yağmıyor? Niye belalara düçarız? Niye kıtlık veriyor? Niye yağmur yağmıyor? Niye belalara düçarız?

Kâfirlerin önünde eskiden çok şanlı, şerefli, izzetli, itibarlıyken Kâfirlerin önünde eskiden çok şanlı, şerefli, izzetli, itibarlıyken niye şu anda onların esiri, maskarası durumundayız? niye şu anda onların esiri, maskarası durumundayız?

Bunların sebeplerini, hep o mânevî şeylere bağlamak lazım. Bunların sebeplerini, hep o mânevî şeylere bağlamak lazım. Çünkü bir kavmi aziz eden de Allah'tır, zelil eden de Allah'tır. Çünkü bir kavmi aziz eden de Allah'tır, zelil eden de Allah'tır.

Eşeddü'n-nâsi hasreten yevme'l-kıyâmeti. Eşeddü'n-nâsi hasreten yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde insanların bir kısmı defter-i âmâli açıldıktan sonra, "Kıyamet gününde insanların bir kısmı defter-i âmâli açıldıktan sonra, hesaplar görüldükten sonra pişman olacak." hesaplar görüldükten sonra pişman olacak."

Biliyorsunuz, belli günahları işleyenler, pişman olacak. Biliyorsunuz, belli günahları işleyenler, pişman olacak. Ömürlerini zayi edenler, pişman olacaklar. Ömürlerini zayi edenler, pişman olacaklar. Ah edecekler, vah edecekler, hasretlik duyacaklar, o kıyamet gününde vah bize!" diyecekler.Ah edecekler, vah edecekler, hasretlik duyacaklar, o kıyamet gününde vah bize!" diyecekler. "Yazık bize, vah bize!" diyecekler."Yazık bize, vah bize!" diyecekler. Şu dünyadaki hayatını rızâ-i Bârî'ye uygun geçirenler gün yüzü görecek,Şu dünyadaki hayatını rızâ-i Bârî'ye uygun geçirenler gün yüzü görecek, mükâfatlara erecekler, iltifatlara nail olacaklar; cennete girip saadeti bulacaklar. mükâfatlara erecekler, iltifatlara nail olacaklar; cennete girip saadeti bulacaklar.

"Kıyamet gününde insanların en çok hasretlik çekecek olanları,"Kıyamet gününde insanların en çok hasretlik çekecek olanları, ah vah edecek olanları dünya hayatındayken,ah vah edecek olanları dünya hayatındayken, kendisine ilim öğrenme imkânı hâsıl olduğu hâlde ilim tahsil etmemiş kimse olacak." kendisine ilim öğrenme imkânı hâsıl olduğu hâlde ilim tahsil etmemiş kimse olacak."

En çok hasretlik çekecek olan bu kimse olacak. En çok hasretlik çekecek olan bu kimse olacak. En çok dizini döven, yakasını yırtan, saçını başını yolan insan;En çok dizini döven, yakasını yırtan, saçını başını yolan insan; "Vaktimi boş geçirmeseydim, keşke ilme sarf etseydim, ilim öğrenseydim." diye,"Vaktimi boş geçirmeseydim, keşke ilme sarf etseydim, ilim öğrenseydim." diye, elinde ilim öğrenme imkânı olduğu hâlde öğrenmeyen insan olacaktır. elinde ilim öğrenme imkânı olduğu hâlde öğrenmeyen insan olacaktır.

Acaba biz ilim öğrenme imkânına sahip miyiz, değil miyiz? Acaba biz ilim öğrenme imkânına sahip miyiz, değil miyiz?

Biz ilim öğrenme imkânına sahip insanlarız. Biz ilim öğrenme imkânına sahip insanlarız. Çok bahtiyar insanlarız. Çölde, dağda, uzak yerlerde değiliz;Çok bahtiyar insanlarız. Çölde, dağda, uzak yerlerde değiliz; ilmin, üniversitenin, hocaların, hacıların, alimlerin, fakihlerin yaşadığı bir yerde bulunuyoruz. ilmin, üniversitenin, hocaların, hacıların, alimlerin, fakihlerin yaşadığı bir yerde bulunuyoruz. Ama ilim talep etmiyoruz.Ama ilim talep etmiyoruz. "Ankara'daki talebelerim fıkıh öğrensinler." diye, ben Antep'ten alim getirdim."Ankara'daki talebelerim fıkıh öğrensinler." diye, ben Antep'ten alim getirdim. Talebeler fıkıh öğrenmeye yanaşmadılar. Talebeler fıkıh öğrenmeye yanaşmadılar. Hâlbuki insan ilmin ayağına gidecek. Hâlbuki insan ilmin ayağına gidecek.

Hafız Hattat Osman Yedikule'de otururmuş. Hafız Hattat Osman Yedikule'de otururmuş. Her gün Eyüp'e hocasına hat dersine gidermiş kiHer gün Eyüp'e hocasına hat dersine gidermiş ki bugün arabayla bile ne kadar uzun bir mesafe!bugün arabayla bile ne kadar uzun bir mesafe! Her gün gidip gelmek, ne büyük aşk ve şevk!Her gün gidip gelmek, ne büyük aşk ve şevk! İlmin ayağına gitmek ne kadar önemli bir şey oluyor. İlmin ayağına gitmek ne kadar önemli bir şey oluyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Açılan sayfada sizin karşınıza çıkan konu budur.Açılan sayfada sizin karşınıza çıkan konu budur. Hepiniz ilimle meşgul olmaya bu akşamdan itibaren azmedin, gayret edin, kitaplarınızı karıştırın.Hepiniz ilimle meşgul olmaya bu akşamdan itibaren azmedin, gayret edin, kitaplarınızı karıştırın. Kütüphanenize ne kitaplar almışsınızdır, haberiniz yoktur. Her birisi birer hazinedir.Kütüphanenize ne kitaplar almışsınızdır, haberiniz yoktur. Her birisi birer hazinedir. Bunlardan en önemlisini istişare ederek, büyüklere sorarak, hocalara sorarak okumaya başlayın.Bunlardan en önemlisini istişare ederek, büyüklere sorarak, hocalara sorarak okumaya başlayın. Her gün bir miktar, bir miktar okuyarak ilminizi ilerletin. Her gün bir miktar, bir miktar okuyarak ilminizi ilerletin. Veyahut bir araya gelin. "Yahu, bize fıkıh öğretecek bir hoca bulalım." deyin. Veyahut bir araya gelin. "Yahu, bize fıkıh öğretecek bir hoca bulalım." deyin.

"Her birimiz şu kadar para koyalım, o hocanın maaşını sağlayalım, mekânını sağlayalım. "Her birimiz şu kadar para koyalım, o hocanın maaşını sağlayalım, mekânını sağlayalım. Bir hoca gelsin; fıkhı bize şöyle üç ayda kısaca, muhtasar bir tarzda anlatsın. Bir hoca gelsin; fıkhı bize şöyle üç ayda kısaca, muhtasar bir tarzda anlatsın. Ondan sonra muhtasar bir tarzda okuruz. Birinci kur bu olsun.Ondan sonra muhtasar bir tarzda okuruz. Birinci kur bu olsun. İkinci kur önümüzdeki sene olur." diye, paralarınızı birleştirin, hoca tutun. İkinci kur önümüzdeki sene olur." diye, paralarınızı birleştirin, hoca tutun. Kendinize celp edin, Avrupa'dan getirin, Mısır'dan getirin, Suud'dan getirin… Kendinize celp edin, Avrupa'dan getirin, Mısır'dan getirin, Suud'dan getirin…

Ankara'ya "Abdurrahman Efendi" diye, Ankara'ya "Abdurrahman Efendi" diye, Peygamber Efendimiz'in sülalesine mensup bir alim kişi geldi,Peygamber Efendimiz'in sülalesine mensup bir alim kişi geldi, sekiz sene kaldı. Bizim orada kurduğumuz Fıkıh Enstitüsü'nde de dersler vermiş, faydalı olmuş. sekiz sene kaldı. Bizim orada kurduğumuz Fıkıh Enstitüsü'nde de dersler vermiş, faydalı olmuş. Oturum alamamış veya biz onu bağrımıza basıp sahiplenmemişiz, kalktı Norveç'e gitti. Oturum alamamış veya biz onu bağrımıza basıp sahiplenmemişiz, kalktı Norveç'e gitti.

Norveç'in nüfusu ne? Norveç'in nüfusu Konya kadar bile değil. Norveç'in nüfusu ne?

Norveç'in nüfusu Konya kadar bile değil.

Orada kaç tane müslüman var? Kaçırdık; alim geldi, gitti. Orada kaç tane müslüman var? Kaçırdık; alim geldi, gitti. Arapçası güzel, fasih Arapça konuşuyor, tane tane konuşuyor, Arapçası güzel, fasih Arapça konuşuyor, tane tane konuşuyor, eli kalem tutuyor, her türlü imkânı var. eli kalem tutuyor, her türlü imkânı var. Elimizden kaçırdık.Elimizden kaçırdık. İnsan dünyanın öbür ucunda olsa mânevî faydasını sağlamak için İnsan dünyanın öbür ucunda olsa mânevî faydasını sağlamak için seyahat edip gidip ondan istifade etmesi lazım gelirken böyle fırsatları kaçırıyoruz. seyahat edip gidip ondan istifade etmesi lazım gelirken böyle fırsatları kaçırıyoruz.

Neden? İlmin önemini bilmiyoruz. Neden?

İlmin önemini bilmiyoruz.
Âhirette bizim neden hasretlik çekeceğimizi, neden pişman olacağımızı,Âhirette bizim neden hasretlik çekeceğimizi, neden pişman olacağımızı, neden dizimizi döveceğimizi düşünmüyoruz; onun için. neden dizimizi döveceğimizi düşünmüyoruz; onun için.

O bakımdan ilim öğrenmeye gayret edin.O bakımdan ilim öğrenmeye gayret edin. İlmi metotlu olarak öğrenmek lazım! İlmi metotlu olarak öğrenmek lazım! İlmi tam ehlinden öğrenmek lazım! Yarım ârif, hoca insanı dinden eder.İlmi tam ehlinden öğrenmek lazım! Yarım ârif, hoca insanı dinden eder. Reformist, bilmem şeyci, şöyleci, böyleci olmaz!Reformist, bilmem şeyci, şöyleci, böyleci olmaz! Olgun, kâmil, her şeyi bilen, takvâ ehli bir alim olacak ve ondan ilim öğreneceksiniz. Olgun, kâmil, her şeyi bilen, takvâ ehli bir alim olacak ve ondan ilim öğreneceksiniz. Onu celbedeceksiniz. Yalvaracaksınız, yakaracaksınız veyaOnu celbedeceksiniz. Yalvaracaksınız, yakaracaksınız veya üç aylığına onun yanına gideceksiniz, bir aylığına onun yanına gideceksinizüç aylığına onun yanına gideceksiniz, bir aylığına onun yanına gideceksiniz ve kayda alacaksınız, okuyacaksınız, okutacaksınız; böylece ilim sahibi olacaksınız. ve kayda alacaksınız, okuyacaksınız, okutacaksınız; böylece ilim sahibi olacaksınız.

Bir insan ilim öğrendi. Ne yapacak? Bir insan ilim öğrendi. Ne yapacak?

Geliştirip ilmini uygulayacak. İlim süs için değildir. "Müslüman konuşsun." diye değildir. Geliştirip ilmini uygulayacak. İlim süs için değildir. "Müslüman konuşsun." diye değildir. Başkalarıyla münakaşa etmek için değildir. Başkalarıyla münakaşa etmek için değildir. Başkalarına tafra satmak için değildir, fiyaka yapmak için değildir. Başkalarına tafra satmak için değildir, fiyaka yapmak için değildir. Başkalarını münakaşalarda ezmek için değildir. Etrafa ahkâm kesmek için değildir. Başkalarını münakaşalarda ezmek için değildir. Etrafa ahkâm kesmek için değildir.

İlim, insanın rızâ-i İlâhî'yi kazanması için bir âlettir, vasıtadır. İlim, insanın rızâ-i İlâhî'yi kazanması için bir âlettir, vasıtadır. İlim bizâtihi bir gaye değildir ama cennetin yoludur, cennetin anahtarıdır, cennetin kapısıdır.İlim bizâtihi bir gaye değildir ama cennetin yoludur, cennetin anahtarıdır, cennetin kapısıdır. O bakımdan müslüman ilmi öğrenecek. O bakımdan müslüman ilmi öğrenecek. İlmi bu mânada öğrenmezse, bu şekilde öğrenmezse, bu niyetle öğrenmezse olmaz. İlmi bu mânada öğrenmezse, bu şekilde öğrenmezse, bu niyetle öğrenmezse olmaz. Bilgi topluyor, bildiğini uygulamıyor, öğretiyor, kendisi tatbik etmiyor. Bilgi topluyor, bildiğini uygulamıyor, öğretiyor, kendisi tatbik etmiyor.

Böyle olursa ne olur? İşte o da âhirette en çok hasretlik çekecek insandır. Böyle olursa ne olur?

İşte o da âhirette en çok hasretlik çekecek insandır.

Alleme ilmen. "Bir kimseye bir ilim öğretiyor." Alleme ilmen. "Bir kimseye bir ilim öğretiyor."

Fe'ntefea bihî min semiahû minhü. "Bu ilmi dinleyenler ondan istifade ediyorlar." Fe'ntefea bihî min semiahû minhü. "Bu ilmi dinleyenler ondan istifade ediyorlar."

Dûnehû. "Kendisi hariç herkes istifade ediyor da ilmi kendisine fayda vermiyor." Dûnehû. "Kendisi hariç herkes istifade ediyor da ilmi kendisine fayda vermiyor."

Böyle alimi muma benzetmişler. Böyle alimi muma benzetmişler. Mum yanar etrafı aydınlatır ama her yanışı ile her saniye kendisi küçülür, erir, biter. Mum yanar etrafı aydınlatır ama her yanışı ile her saniye kendisi küçülür, erir, biter. Sonunda sıfıra gelir. Böyle alim muma benzetilmiş. Sonunda sıfıra gelir. Böyle alim muma benzetilmiş. Kendisini helak ediyor, kendisini yakıyor, başkalarına faydası var; Kendisini helak ediyor, kendisini yakıyor, başkalarına faydası var; ışık veriyor fakat kendisine faydası olmuyor. ışık veriyor fakat kendisine faydası olmuyor.

Allah bizi faydalı ilimlere sahip eylesin. Allah bizi faydalı ilimlere sahip eylesin. Faydalı ilminden faydalanan alimlerle dost eylesin. Onlardan ilim almayı nasip eylesin. Faydalı ilminden faydalanan alimlerle dost eylesin. Onlardan ilim almayı nasip eylesin.

Peygamber Efendimiz, bu mânayı teyit edici başka hadîs-i şerifinde; Peygamber Efendimiz, bu mânayı teyit edici başka hadîs-i şerifinde; el-İlmu ilmâni. "İki çeşit ilim vardır, iki gruptur." diyor. el-İlmu ilmâni. "İki çeşit ilim vardır, iki gruptur." diyor.

İlmün fî kalbi. İlmün fî kalbi. "Bir ilim vardır ki insanın gönlüne yer etmiştir, insan onu benimsemiştir, içine iyice yerleştirmiştir." "Bir ilim vardır ki insanın gönlüne yer etmiştir, insan onu benimsemiştir, içine iyice yerleştirmiştir."

Fe zâlike'l-ilmü'n-nâfi'. "İşte faydalı ilim budur." Fe zâlike'l-ilmü'n-nâfi'. "İşte faydalı ilim budur."

Çünkü içine sindi; adam onu içine sindirdi. Çünkü içine sindi; adam onu içine sindirdi. Ve ondan ömrü boyunca kendisi ve başkaları istifade eder.… Ve ondan ömrü boyunca kendisi ve başkaları istifade eder.…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2