Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

İslam'da Sevgi, Ahlak ve Kardeşlik

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Rebîü'l-Evvel 1421 / 18.06.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyibenel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn senedinâ ve mededinâ Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn senedinâ ve mededinâ ve kurreti uyûninâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihîve kurreti uyûninâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'. Emmâ ba'd: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Emmâ ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Ehabbuküm ila'llâhi ehâsinüküm ahlâkan el-muvattaûne eknâfen ellezîne ye'lefûneEhabbuküm ila'llâhi ehâsinüküm ahlâkan el-muvattaûne eknâfen ellezîne ye'lefûne ve yu'lefûne ve inne ebğadaküm ila'llâhi el-meşşâûne bi'n-nemîmeti ve yu'lefûne ve inne ebğadaküm ila'llâhi el-meşşâûne bi'n-nemîmeti el-mültemisûne lehümü'l-aserâtiel-mültemisûne lehümü'l-aserâti el-mufarrikûne beyne'l-ihvâni. el-mufarrikûne beyne'l-ihvâni.

Enes radıyallahu anh'ten Hatîb-i Bağdâdî rahmetullâhi aleyh rivayet eylemiş ki,Enes radıyallahu anh'ten Hatîb-i Bağdâdî rahmetullâhi aleyh rivayet eylemiş ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyorlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyorlar:

Ehabbuküm ila'llâhi. "Sizin Allah'a en sevimli, sevgili olanınız..." Ehabbuküm ila'llâhi. "Sizin Allah'a en sevimli, sevgili olanınız..."

Yani "Allah'ın en çok sevdiği kul" demek. Yani "Allah'ın en çok sevdiği kul" demek.

Ehâsinüküm ahlâkan. "Ahlâkça en güzel olanlarınızdır." Ehâsinüküm ahlâkan. "Ahlâkça en güzel olanlarınızdır."

Allahu Teâlâ hazretleri ahlâkı daha güzel olanı daha çok sever, daha güzel olanı daha çok sever... Allahu Teâlâ hazretleri ahlâkı daha güzel olanı daha çok sever, daha güzel olanı daha çok sever...

el-Muvattaûne eknâfen. "Yanları yumuşak, yanları çiğnenmiş..." el-Muvattaûne eknâfen. "Yanları yumuşak, yanları çiğnenmiş..."

Vataa, "basmak, çiğnemek" demek. "Ezik, yanları ezik, kenarları ezik" demek.Vataa, "basmak, çiğnemek" demek. "Ezik, yanları ezik, kenarları ezik" demek. Yani "sert değil" demek, "batmıyor" demek, "yumuşak, uyumlu" demek. Yani "sert değil" demek, "batmıyor" demek, "yumuşak, uyumlu" demek.

Uyumlu, yumuşak tavırlı, sert olmayan kimseler oldukları için, kasılmadıkları için Allah seviyor. Uyumlu, yumuşak tavırlı, sert olmayan kimseler oldukları için, kasılmadıkları için Allah seviyor.

Ellezîne ye'lefûne ve yu'lefûne. "Bunlar o kimselerdir ki kendileri başkalarıylaEllezîne ye'lefûne ve yu'lefûne. "Bunlar o kimselerdir ki kendileri başkalarıyla tatlı tatlı arkadaşlık, ahbaplık yaparlar, geçinirler.tatlı tatlı arkadaşlık, ahbaplık yaparlar, geçinirler. Başkaları da bunları sever, başkaları da bunlarla rahatlıkla geçinir." Başkaları da bunları sever, başkaları da bunlarla rahatlıkla geçinir."

"İyi insandır." derler, severler."İyi insandır." derler, severler. Hem kendisi başkalarına güzel, sokulgan, ahbaplık yapıyor, yumuşaklık gösteriyor,Hem kendisi başkalarına güzel, sokulgan, ahbaplık yapıyor, yumuşaklık gösteriyor, geçim gösteriyor ve geçiniyor; hem de başkaları çekinmezler, yanına gelirler, ülfet edebilirler.geçim gösteriyor ve geçiniyor; hem de başkaları çekinmezler, yanına gelirler, ülfet edebilirler. Mesela sert hareket eden insanın yanına kuş, hayvan gelmez, kaçar.Mesela sert hareket eden insanın yanına kuş, hayvan gelmez, kaçar. Ama yumuşak oldu mu yanına kadar yanaşır. Bunlar da başkalarıyla iyi geçiniyorlar.Ama yumuşak oldu mu yanına kadar yanaşır. Bunlar da başkalarıyla iyi geçiniyorlar. Başkaları da tabii gelip bununla geçinebiliyor. Başkaları da tabii gelip bununla geçinebiliyor. Böyle toplum içinde yumuşak tavırlı, kenarları yumuşak, nereye olsa sığıyor, geçimli insanlar... Böyle toplum içinde yumuşak tavırlı, kenarları yumuşak, nereye olsa sığıyor, geçimli insanlar...

Ve inne ebğadaküm ila'llâhi.Ve inne ebğadaküm ila'llâhi. "Ve hiç şüphe yok ki Allah'a en sevimsiz olanınız, Allah'ın en çok kızdığı kullar da..." "Ve hiç şüphe yok ki Allah'a en sevimsiz olanınız, Allah'ın en çok kızdığı kullar da..."

"Sizin içinizde kimlerdir ey müslümanlar?" "Sizin içinizde kimlerdir ey müslümanlar?"

el-Meşşâûne bi'n-nemîmeti. "Laf götürüp getirip koğuculuk, dedikoduculuk yapanlardır." el-Meşşâûne bi'n-nemîmeti. "Laf götürüp getirip koğuculuk, dedikoduculuk yapanlardır."

Ali'nin sözünü Veli'ye, Veli'ninkini Ali'ye, Ahmed'inkini Hasan'a, Hasan'ınkini Hüseyin'e,Ali'nin sözünü Veli'ye, Veli'ninkini Ali'ye, Ahmed'inkini Hasan'a, Hasan'ınkini Hüseyin'e, laf taşıyıp; "O sana şöyle dedi, haberin var mı?" diyelaf taşıyıp; "O sana şöyle dedi, haberin var mı?" diye onun beriki aleyhindeki sözünü ona taşıyarak arayı bozanlar... onun beriki aleyhindeki sözünü ona taşıyarak arayı bozanlar...

el-Mültemisûne lehümü'l-aserât. "'İnsanların ayak kayması ve hatası nedir?' diyeel-Mültemisûne lehümü'l-aserât. "'İnsanların ayak kayması ve hatası nedir?' diye boyuna onları aramaya, görmeye çalışanlar." boyuna onları aramaya, görmeye çalışanlar."

"Ya falanca adam iyi görünüyor ama şunu ben bir kurcalayayım, bunun bir püf noktası vardır."Ya falanca adam iyi görünüyor ama şunu ben bir kurcalayayım, bunun bir püf noktası vardır. Bakalım kusuru ne? Öyle o kadar da herhalde melek olmasa gerek...Bakalım kusuru ne? Öyle o kadar da herhalde melek olmasa gerek... Hatalarını bulayım da, bir fâş edeyim de, ortaya çıkarayım da..." Hatalarını bulayım da, bir fâş edeyim de, ortaya çıkarayım da..."

Kusur arayıcılar, hata arayıcılar, ayak kayması, yanlışlıklar...Kusur arayıcılar, hata arayıcılar, ayak kayması, yanlışlıklar... Çünkü insan dosdoğru yürürken bazen ayağı kayıveriyor, sendeliyor.Çünkü insan dosdoğru yürürken bazen ayağı kayıveriyor, sendeliyor. İyi insan da bazen hatalı işler yapabilir. "Hah! Hatasını gördüm! Tamam!.."İyi insan da bazen hatalı işler yapabilir. "Hah! Hatasını gördüm! Tamam!.." Artık yerin dibine batıracak gibi onun aleyhinde konuşup dedikodusunu yapanlar... Artık yerin dibine batıracak gibi onun aleyhinde konuşup dedikodusunu yapanlar...

el-Mufarrikûne beyne'l-ihvâni. "Kardeşlerin arasını ayıranlar." el-Mufarrikûne beyne'l-ihvâni. "Kardeşlerin arasını ayıranlar."

Demek ki Allah güzel huyluları seviyor, yumuşak hallileri seviyor,Demek ki Allah güzel huyluları seviyor, yumuşak hallileri seviyor, başkalarıyla güzel tatlı tatlı uyumlu geçinen, başkalarının da gelip başkalarıyla güzel tatlı tatlı uyumlu geçinen, başkalarının da gelip kendisini sevip geçinebildiği kimseleri seviyor. Allah'ın en sevmediği kullar da; kendisini sevip geçinebildiği kimseleri seviyor. Allah'ın en sevmediği kullar da; laf taşıyıp ara bozanlar, kusur arayanlar ve kardeşlerin aralarına düşmanlık sokuplaf taşıyıp ara bozanlar, kusur arayanlar ve kardeşlerin aralarına düşmanlık sokup onları birbirlerinden uzaklaştıran, küstürenlerdir. onları birbirlerinden uzaklaştıran, küstürenlerdir.

İkinci hadîs-i şerîf: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; İkinci hadîs-i şerîf:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Ehıbbe li'n-nâsi mâ tuhibbu li-nefsike. Ehıbbe li'n-nâsi mâ tuhibbu li-nefsike.

Taberânî, Hâkim, İmam Buhârî, Esed el-Kâsrî'den, o da babasından,Taberânî, Hâkim, İmam Buhârî, Esed el-Kâsrî'den, o da babasından, o da dedesinden rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; o da dedesinden rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ehıbbe li'n-nâsi mâ tuhibbu li-nefsike.Ehıbbe li'n-nâsi mâ tuhibbu li-nefsike. "Sen kendi canın, kendi nefsin için, kendi şahsın için neyi istiyorsan,"Sen kendi canın, kendi nefsin için, kendi şahsın için neyi istiyorsan, seviyorsan onu insanlar için de iste, temenni et." O da insan.seviyorsan onu insanlar için de iste, temenni et."

O da insan.
Sen nasıl onu istiyorsan o da ister.Sen nasıl onu istiyorsan o da ister. Kendi canın için istediğini kardeşlerin, müslümanlar, insanlar için de iste. Sen ne istiyorsun? Kendi canın için istediğini kardeşlerin, müslümanlar, insanlar için de iste.

Sen ne istiyorsun?

"Herkes benim aleyhimde konuşmasın." O zaman sen de başkalarının aleyhinde konuşma. "Herkes benim aleyhimde konuşmasın."

O zaman sen de başkalarının aleyhinde konuşma.

Sen ne istiyorsun? "Arkadaşlar arasında bana sevgi saygı gösterilsin." Sen ne istiyorsun?

"Arkadaşlar arasında bana sevgi saygı gösterilsin."

O zaman sen de karşı tarafa sevgi saygı göster. Başka ne istersin? "Şunu isterim." O zaman sen de karşı tarafa sevgi saygı göster.

Başka ne istersin?

"Şunu isterim."

Tamam. Aynı şeyi sen karşındakine yap. Tamam. Aynı şeyi sen karşındakine yap.

Kendi canına neyi istiyorsan arkadaşını da canın gibi tutacaksın.Kendi canına neyi istiyorsan arkadaşını da canın gibi tutacaksın. Zaten alışmışız, dedelerimiz konuşmamızın içine güzel kelimeler sokmuşlar: "Nasılsın canım?" diyoruz. Zaten alışmışız, dedelerimiz konuşmamızın içine güzel kelimeler sokmuşlar: "Nasılsın canım?" diyoruz.

Can ne demek? "İnsanın hayatı" demek. Yani "hayatım gibi kıymetli" demiş oluyoruz. Can ne demek?

"İnsanın hayatı" demek. Yani "hayatım gibi kıymetli" demiş oluyoruz.

"Yok canım" diyoruz; ama o zaman biraz da kızgın söylüyoruz."Yok canım" diyoruz; ama o zaman biraz da kızgın söylüyoruz. "Yok yahu! Yok canım!" Hem "canım" diyoruz hem de biraz [kızıyoruz.] "Yok yahu! Yok canım!" Hem "canım" diyoruz hem de biraz [kızıyoruz.] Canımın asıl anlamını unutmuşuz; "hayatım" demek. "Sen benim canım gibi kıymetlisin." demek aslında. Canımın asıl anlamını unutmuşuz; "hayatım" demek. "Sen benim canım gibi kıymetlisin." demek aslında.

Kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için de isteyeceğiz.Kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için de isteyeceğiz. "Benim evim olsun." Kardeşinin de olsun. "Benim güzel işim, kazancım olsun.""Benim evim olsun." Kardeşinin de olsun. "Benim güzel işim, kazancım olsun." Kardeşinin de olsun. "Benim güzel nâmım, şöhretim olsun." Kardeşinin de olsun. Kardeşinin de olsun. "Benim güzel nâmım, şöhretim olsun." Kardeşinin de olsun. Binâenaleyh, sana yapılan, yapılmasını istediğin muameleyi deBinâenaleyh, sana yapılan, yapılmasını istediğin muameleyi de sen başkasına yapacaksın ki insan o zaman iyi müslüman olur. sen başkasına yapacaksın ki insan o zaman iyi müslüman olur. Toplumda da geçim olur, hayır olur.Toplumda da geçim olur, hayır olur. Herkes kendisini düşünür de başkasına kendisinin istediği şeyleri yapmazsa Herkes kendisini düşünür de başkasına kendisinin istediği şeyleri yapmazsa o zaman kavga gürültü, hırıltı dırıltı oradan çıkıyor. o zaman kavga gürültü, hırıltı dırıltı oradan çıkıyor.

Ehıbbü'l-fukarâe ve câlisûhüm ve ehıbbe'l-arabeEhıbbü'l-fukarâe ve câlisûhüm ve ehıbbe'l-arabe min kalbike ve'l-yerüddeke ani'n-nâsi mâ ta'lemu min nefsike. min kalbike ve'l-yerüddeke ani'n-nâsi mâ ta'lemu min nefsike.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Bu üçüncü, bu akşamın sonuncu hadîs-i şerîfi. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Bu üçüncü, bu akşamın sonuncu hadîs-i şerîfi.

Efendimiz yine emir buyuruyor, tavsiye buyuruyor: Efendimiz yine emir buyuruyor, tavsiye buyuruyor:

Ehıbbü'l-fukarâe. "Fakirleri seviniz." Biz ne yapıyoruz? Belki bazımız seviyor.Ehıbbü'l-fukarâe. "Fakirleri seviniz."

Biz ne yapıyoruz?

Belki bazımız seviyor.
Ama bazımız da; "Aman bunun parası yok, pulu yok... Üstüne bak, başına bak...Ama bazımız da; "Aman bunun parası yok, pulu yok... Üstüne bak, başına bak... Evi zaten tenekeyle kaplı, damı akıyor... Aman aman! Onun yanına yaklaşma, onu yanına yaklaştırma!" Evi zaten tenekeyle kaplı, damı akıyor... Aman aman! Onun yanına yaklaşma, onu yanına yaklaştırma!"

Öyle değil; "Fakirleri seviniz!" Öyle değil; "Fakirleri seviniz!"

Ve câlisûhüm. "Ve onların yanına oturunuz." "Onlara gidiniz, onlarla oturunuz." Ve câlisûhüm. "Ve onların yanına oturunuz."

"Onlara gidiniz, onlarla oturunuz."

Ve câlisûhüm. "Onlarla oturunuz." da diyor.Uzaktan uzağa değil.Ve câlisûhüm. "Onlarla oturunuz." da diyor.Uzaktan uzağa değil. Sokulacaksın, oturacaksın, konuşacaksın; garibanların, fakirlerin hâlini anlayacaksın.Sokulacaksın, oturacaksın, konuşacaksın; garibanların, fakirlerin hâlini anlayacaksın. Tabii konuştukça da kalbin yumuşar, hâlini görürsün, ihtiyacını görürsün, Tabii konuştukça da kalbin yumuşar, hâlini görürsün, ihtiyacını görürsün, yardım edersin, sadaka verirsin, sevap kazanırsın.yardım edersin, sadaka verirsin, sevap kazanırsın. Dua eder; bir fakirin, bir garibanın duasından kurtulursun.Dua eder; bir fakirin, bir garibanın duasından kurtulursun. Hem seveceğiz hem de onlarla oturacağız. Gideceğiz, ziyaret edeceğiz.Hem seveceğiz hem de onlarla oturacağız. Gideceğiz, ziyaret edeceğiz. Câlisûhüm, mücâlese yani "meclis kurmak" demek.Câlisûhüm, mücâlese yani "meclis kurmak" demek. Evine gideceğiz, onları çağıracağız, oturacağız. Yani onları dışlamayacağız. Evine gideceğiz, onları çağıracağız, oturacağız. Yani onları dışlamayacağız.

Ve ehıbbe'l-arabe. Bu sefer muhatabına tekil olarak söylüyor Efendimiz: "Arap'ı sev."Ve ehıbbe'l-arabe. Bu sefer muhatabına tekil olarak söylüyor Efendimiz: "Arap'ı sev." Min kalbike. "Ta gölünden, candan Arap'ı sev."Min kalbike. "Ta gölünden, candan Arap'ı sev." Ve'l-yerüddeke ani'n-nâsi mâ ta'lemu min nefsike.Ve'l-yerüddeke ani'n-nâsi mâ ta'lemu min nefsike. Kendi hâlinin ne olduğu sen en iyi biliyorsun ya;Kendi hâlinin ne olduğu sen en iyi biliyorsun ya; kendi hâlini bilmen başkalarının kötülüklerini diline dolamaktan seni alıkoysun." kendi hâlini bilmen başkalarının kötülüklerini diline dolamaktan seni alıkoysun."

Bir düşün bakalım. Sen onu tenkit edeceksin, onu diline dolayacaksın,Bir düşün bakalım. Sen onu tenkit edeceksin, onu diline dolayacaksın, onun aleyhinde konuşacaksın; ama sen melek mi sin? Senin kusurun yok mu? onun aleyhinde konuşacaksın; ama sen melek mi sin? Senin kusurun yok mu?

"Benim daha çok kusurlarım var." Binâenaleyh, o kendi kusurlarını bilmen başkasına laf söylemekten,"Benim daha çok kusurlarım var."

Binâenaleyh, o kendi kusurlarını bilmen başkasına laf söylemekten,
başkasını ayıplamaktan, başkasını kötülemekten seni korusun.başkasını ayıplamaktan, başkasını kötülemekten seni korusun. "Bende o huyun daha fenası var, daha beterini yapıyorum. Ben onun kadar bile olamadım."Bende o huyun daha fenası var, daha beterini yapıyorum. Ben onun kadar bile olamadım. O yine benden şu kadar iyi..." vesaire diyecek.O yine benden şu kadar iyi..." vesaire diyecek. Ve dedikodusunu yapmaktan, kötülemekten kendisini alıkoyacak. Ve dedikodusunu yapmaktan, kötülemekten kendisini alıkoyacak. "Kendi hakkındaki bildiklerin insanlardan seni men etsin,"Kendi hakkındaki bildiklerin insanlardan seni men etsin, alıkoysun, onlara tenkit yaptırtmasın." diyor, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. alıkoysun, onlara tenkit yaptırtmasın." diyor, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.

Allahu Teâlâ hazretleri dilimizi tutup, ahlâkımızı güzelleştiripAllahu Teâlâ hazretleri dilimizi tutup, ahlâkımızı güzelleştirip bu hadîs-i şerîflere uygun öğrendiklerimizi tatbik ederek yaşamayı bu hadîs-i şerîflere uygun öğrendiklerimizi tatbik ederek yaşamayı cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Allah hepinizden razı olsun. cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Allah hepinizden razı olsun.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2