Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

İslâm’dan Uzaklaştıkça Kötülükler Artar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 11.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Emanete Riayet ediniz, Dürüstlüğün Önemi, Çevrenizdeki İnsanlarla İyi İlişkiler Kurun, Dilin Afetleri, Yemek Yemenin Âdabı, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İslâm’dan Uzaklaştıkça Kötülükler Artar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 11.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Emanete Riayet ediniz, Dürüstlüğün Önemi, Çevrenizdeki İnsanlarla İyi İlişkiler Kurun, Dilin Afetleri, Yemek Yemenin Âdabı, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillahirrahmânirrahîm. Bismillahirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillâhi rabbilâlemine hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhiel-Hamdülillâhi rabbilâlemine hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli halin ve fî külli hîn vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin alâ külli halin ve fî külli hîn vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn.

Emmâ ba'dü Fe-kâle resûlullâhi sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü

Fe-kâle resûlullâhi sallallahu aleyhi ve sellem:

İn ahbebtüm en yühibbekümüllâhü ve İn ahbebtüm en yühibbekümüllâhü ve ühû fe-eddû ize'tümintüm ve asdikû izâ haddestüm ve ahsinû civâra men câveraküm. ühû fe-eddû ize'tümintüm ve asdikû izâ haddestüm ve ahsinû civâra men câveraküm.

Sadakara Resûlullah ve netaka habîbullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadakara Resûlullah ve netaka habîbullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Râmûz'un 150. sayfasındaki bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Râmûz'un 150. sayfasındaki bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

İn ahbebküm. "Eğer hoşlanırsanız, severseniz, isterseniz..." İn ahbebküm. "Eğer hoşlanırsanız, severseniz, isterseniz..." En yühibbekümüllahü ve rusülühû.En yühibbekümüllahü ve rusülühû. "Allah ve onun peygamberleri sizi sevsin diye isterseniz, arzu ederseniz.""Allah ve onun peygamberleri sizi sevsin diye isterseniz, arzu ederseniz." Allah'ın resüllerinin sizi sevmesini isterseniz, arzularsanız, Allah'ın resüllerinin sizi sevmesini isterseniz, arzularsanız, bundan hoşlanırsanız, tabii hoşlanırız... bundan hoşlanırsanız, tabii hoşlanırız...

Allah sevecek, peygamberler sevecek, kim hoşlanmaz? Allah sevecek, peygamberler sevecek, kim hoşlanmaz?

Eğer hoşlanırsanız böyle bir şeyden, o zaman ne yapacağız onları söylüyor. Eğer hoşlanırsanız böyle bir şeyden, o zaman ne yapacağız onları söylüyor.

Fe-eddû ize'tümintüm. Fe-eddû ize'tümintüm. "Size güvenildiği, emanet olunduğu, emniyet beslendiği zaman o emniyetin gereğini yapınız." "Size güvenildiği, emanet olunduğu, emniyet beslendiği zaman o emniyetin gereğini yapınız."

Emanete riayet ediniz, emanete hıyanet etmeyiniz,Emanete riayet ediniz, emanete hıyanet etmeyiniz, o güvenen kimselerin güvencini boşa çıkarmayın, bir bu.o güvenen kimselerin güvencini boşa çıkarmayın, bir bu. Güvenilir olacağız. Allah'ın bizi sevmesini istiyoruz, temenni ediyoruz, tamam, candan istiyoruz.Güvenilir olacağız. Allah'ın bizi sevmesini istiyoruz, temenni ediyoruz, tamam, candan istiyoruz. Peygamberlerinin, resûl dememiş, resûlühû dememiş, rusülühû demiş.Peygamberlerinin, resûl dememiş, resûlühû dememiş, rusülühû demiş. Rusülühû, "peygamberleri" demek, yani çoğul oluyor. Rusülühû, "peygamberleri" demek, yani çoğul oluyor. Hem Allah sevecek hem de peygamberleri sevecek. Bunu sever misiniz? Severiz. Hem Allah sevecek hem de peygamberleri sevecek.

Bunu sever misiniz?

Severiz.

Severseniz, o zaman güvenildiğiniz zaman güvenci boşa çıkartmayın, Severseniz, o zaman güvenildiğiniz zaman güvenci boşa çıkartmayın, emanet olunduğu zaman emanete riayet edin, hiyanet etmeyin, emaneti yerine getirin.emanet olunduğu zaman emanete riayet edin, hiyanet etmeyin, emaneti yerine getirin. Yani güvenilirlik, dürüstlük yapmaya çalışalım. Yani güvenilirlik, dürüstlük yapmaya çalışalım. İnşallah bugünden itibaren ahdedelim, gayret edelim,İnşallah bugünden itibaren ahdedelim, gayret edelim, bize güvenildiği zaman güvencimizi boşa çıkartmayalım. bize güvenildiği zaman güvencimizi boşa çıkartmayalım.

Kardeşim ben seyahate çıkıyorum, alsana şu kadar para, dönüşte alırım. Kardeşim ben seyahate çıkıyorum, alsana şu kadar para, dönüşte alırım. Bankaya vermeyeyim de sen çalıştır, ihtiyacın görülsün, ben de sevap kazanayım. Bankaya vermeyeyim de sen çalıştır, ihtiyacın görülsün, ben de sevap kazanayım. Bankadan faiz alacaktım, faiz istemiyorum, senin işin görülsün, Bankadan faiz alacaktım, faiz istemiyorum, senin işin görülsün, senin duanın, sevabının benim yanımda kıymeti daha çok, al şu parayı senin işin görülsün,senin duanın, sevabının benim yanımda kıymeti daha çok, al şu parayı senin işin görülsün, al sana 50 bin kıron. al sana 50 bin kıron. Ben Türkiye'ye gidiyorum, yaz geçireceğim geleceğim. Ondan sonra dönüp geliyor; Ben Türkiye'ye gidiyorum, yaz geçireceğim geleceğim. Ondan sonra dönüp geliyor;

"Haydi kardeşim şu benim 50 bin kıronumu ver." "Haydi kardeşim şu benim 50 bin kıronumu ver."

Ne 50 bin kıronu? Ne zaman verdin? Yok böyle bir şey. Ne 50 bin kıronu? Ne zaman verdin? Yok böyle bir şey.

Aaaa! Adama bak, emaneti geri vermiyor. Para tatlı geldi, âhireti unuttu. Aaaa! Adama bak, emaneti geri vermiyor.

Para tatlı geldi, âhireti unuttu.
Böyle olabilir yani bu sözden maksat emanete hıyanet böyle olabilir. Böyle olabilir yani bu sözden maksat emanete hıyanet böyle olabilir. Yani kendisine bir şey emanet edilmişse vermiyor, emaneti iyi kollamıyor, Yani kendisine bir şey emanet edilmişse vermiyor, emaneti iyi kollamıyor, korumuyor mânasına ya da güvenildiği zaman güvenci boşa çıkartmamak. korumuyor mânasına ya da güvenildiği zaman güvenci boşa çıkartmamak. "Sen arslansın, iyisin, yaparsın!" diyorsun, o da yapmıyor yan gelip yatıyor. "Sen arslansın, iyisin, yaparsın!" diyorsun, o da yapmıyor yan gelip yatıyor. Böyle olmayacak, güveni, güvenin karşılığını gösterecek, emaneti verecek. Böyle olmayacak, güveni, güvenin karşılığını gösterecek, emaneti verecek. Kendisine güvenildiği zaman güvenilmişliği boşa çıkartmayacak, bir. Kendisine güvenildiği zaman güvenilmişliği boşa çıkartmayacak, bir.

Ve asdikû izâ haddestüm. "Ve konuştuğunuz zaman da doğru söz söyleyin." Ve asdikû izâ haddestüm. "Ve konuştuğunuz zaman da doğru söz söyleyin."

Yalan yok, kıvırtmaca yok, hilâf-ı hakîkat konuşmak yok, dosdoğru konuşacak. Yalan yok, kıvırtmaca yok, hilâf-ı hakîkat konuşmak yok, dosdoğru konuşacak. Dosdoğru konuşmak mü'minin önemli vasıflarından birisidir. Dosdoğru konuşmak mü'minin önemli vasıflarından birisidir. Çok önemli! Yirmibirinci yüzyılda, yeni bine girdik, yüzyıl; binyıl olursa milenyum deniliyor.Çok önemli! Yirmibirinci yüzyılda, yeni bine girdik, yüzyıl; binyıl olursa milenyum deniliyor. Hem yeni bir yüzyıla girdik, hem yeni bir yıla girdik, yeni bir binyıla girdik.Hem yeni bir yüzyıla girdik, hem yeni bir yıla girdik, yeni bir binyıla girdik. Arapça'sı elf.Arapça'sı elf. Bu devirde medeniyet icabı insanlar birbirlerine pek çok yalanlar kıvırtıyorlar,Bu devirde medeniyet icabı insanlar birbirlerine pek çok yalanlar kıvırtıyorlar, samimiyetsiz [davranıyorlar] yani âdet olmuş [âdeta.]samimiyetsiz [davranıyorlar] yani âdet olmuş [âdeta.] Samimiyetsiz [davranışlar...] Öyle olmayacak, müslüman dosdoğru olacak,Samimiyetsiz [davranışlar...] Öyle olmayacak, müslüman dosdoğru olacak, dobra dobra konuşacak. dobra dobra konuşacak.

Sabahleyin iki hoca efendiden söz geçti. Sabah dediğim akşam olmadan önceki vakitte yani. Sabahleyin iki hoca efendiden söz geçti. Sabah dediğim akşam olmadan önceki vakitte yani. Birisi Ahmed Davudoğlu hoca, birisi Ali Yakup [Cenkçiler] hoca. Ben de dedim ki; Birisi Ahmed Davudoğlu hoca, birisi Ali Yakup [Cenkçiler] hoca. Ben de dedim ki;

"Allah ikisine de rahmet eylesin makamları âlâ olsun, kabirleri bir nur olsun."Allah ikisine de rahmet eylesin makamları âlâ olsun, kabirleri bir nur olsun. Çok dürüst insanlardı, çok dobra dobra doğruyu söyleyen,Çok dürüst insanlardı, çok dobra dobra doğruyu söyleyen, doğruyu söylemekten sakınmayan insanlardı." doğruyu söylemekten sakınmayan insanlardı."

Eski Osmanlı terbiyemiz öyleydi; yani doğru konuşmak, yalan söylememek çok önemliydi. Eski Osmanlı terbiyemiz öyleydi; yani doğru konuşmak, yalan söylememek çok önemliydi. [İnsanlar] sapasağlam yetişiyordu.[İnsanlar] sapasağlam yetişiyordu. Herhalde hâlâ belki, mesela Batı Trakya'nın köylerine gitsek, belki Bosna'ya gitsek,Herhalde hâlâ belki, mesela Batı Trakya'nın köylerine gitsek, belki Bosna'ya gitsek, oralarda daha bozulmamış, Türklerin etkin olduğu yerlerde belki yine Osmanlı ahlakını, oralarda daha bozulmamış, Türklerin etkin olduğu yerlerde belki yine Osmanlı ahlakını, öyle güzel ahlâkı göreceğiz. öyle güzel ahlâkı göreceğiz.

Ben Bursa'da hatırlarım, Yıldırım Caminin çevresinde Cuma günü Pazar kurulurdu, Ben Bursa'da hatırlarım, Yıldırım Caminin çevresinde Cuma günü Pazar kurulurdu, çok güzel çeşit çeşit mallar filan, orada Bulgaristan'dan gelme göçmen esnaftan alış veriş yaparkençok güzel çeşit çeşit mallar filan, orada Bulgaristan'dan gelme göçmen esnaftan alış veriş yaparken çok hoşuma giderdi. çok hoşuma giderdi. Çok dürüst, eski Osmanlı terbiyesi almış, bozulmamış; tartısı güzel,Çok dürüst, eski Osmanlı terbiyesi almış, bozulmamış; tartısı güzel, konuşması güzel, iyi insanlar görürdüm, beğenirdim.konuşması güzel, iyi insanlar görürdüm, beğenirdim. O güzel huylar imparatorlukla beraber, devleti aliye ile beraber, onun dağılmasıyla beraber dağıldı.O güzel huylar imparatorlukla beraber, devleti aliye ile beraber, onun dağılmasıyla beraber dağıldı. Ümmet-i Muhammed olarak bir şeyler oldu bize.Ümmet-i Muhammed olarak bir şeyler oldu bize. Halbuki insan zengin de olsa, fakir de olsa, devletli de olsa, esir de olsa, her zaman müslüman,Halbuki insan zengin de olsa, fakir de olsa, devletli de olsa, esir de olsa, her zaman müslüman, cevherli müslüman iyi müslümandır, nerede olsa değişmez. cevherli müslüman iyi müslümandır, nerede olsa değişmez. "Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten" demiş şair."Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten" demiş şair. Elmas elinden yere, çamura düşse çamurlansa; elmasın kıymeti düşer mi? Düşmez. Çünkü bir şey olmaz.Elmas elinden yere, çamura düşse çamurlansa; elmasın kıymeti düşer mi? Düşmez. Çünkü bir şey olmaz. Çamurun içinde bile olsa elmas elmastır. Altın da öyledir.Çamurun içinde bile olsa elmas elmastır. Altın da öyledir. Altın her yerde altındır. Toprağı kazıyorlar, altın çıkıyor, şöyle yaptığın zaman pırıl pırıl. Altın her yerde altındır. Toprağı kazıyorlar, altın çıkıyor, şöyle yaptığın zaman pırıl pırıl.

Neden? Halis olduğundan altın bozulmaz. Neden?

Halis olduğundan altın bozulmaz.
Bazıları bozuluyor; bakır karışık olanlar bozuluyor, yeşeriyor, Bazıları bozuluyor; bakır karışık olanlar bozuluyor, yeşeriyor, bakır paralar küfleniyor ama altın bozulmaz. bakır paralar küfleniyor ama altın bozulmaz.

Güzel huy dinin temelidir. Allah bize güzel huylu olmayı nasip etsin. Güzel huy dinin temelidir.

Allah bize güzel huylu olmayı nasip etsin.
Emanete riayet eden, mert, sözünde duran, konuştuğu zaman da dobra dobra hakkı konuşan, Emanete riayet eden, mert, sözünde duran, konuştuğu zaman da dobra dobra hakkı konuşan, hakkın söylenmesi gerektiği yerde söyleyen, çekinmeyen insanlar eylesin. hakkın söylenmesi gerektiği yerde söyleyen, çekinmeyen insanlar eylesin.

Eğer Türkiye'de bugün bu ahlâk olsa, hakkı söyleyen insanlar olsa memleket kurtulurdu. Eğer Türkiye'de bugün bu ahlâk olsa, hakkı söyleyen insanlar olsa memleket kurtulurdu. Ne mecliste, ne basında, ne halk arasında, ne ticarette [böyle insanlar yok.] Ne mecliste, ne basında, ne halk arasında, ne ticarette [böyle insanlar yok.] Binbir ümitle, binbir sevgiyle, binbir hevesle, dedelerinden methini duydular diyeBinbir ümitle, binbir sevgiyle, binbir hevesle, dedelerinden methini duydular diye Pakistanlı bir dindar şahıs İstanbul'a gitmiş. İstanbul'da uçaktan inmiş, gezmiş, Pakistanlı bir dindar şahıs İstanbul'a gitmiş. İstanbul'da uçaktan inmiş, gezmiş, hayalleri yıkılmış, kalbi kırılmış, perişan dönmüş. hayalleri yıkılmış, kalbi kırılmış, perişan dönmüş.

Nerede o babasının, dedesinin methettiği Osmanlı, mübarek, mücahit insanlar,Nerede o babasının, dedesinin methettiği Osmanlı, mübarek, mücahit insanlar, nerede İstanbul'un şimdiki kalleş, aldatıcı, yan kesici, bilmem dolandırıcı insanları!nerede İstanbul'un şimdiki kalleş, aldatıcı, yan kesici, bilmem dolandırıcı insanları! Belki iyi insanlar da var ama çarşısı pazarı, Laleli'si, Sirkeci'si, Beyoğlu, Belki iyi insanlar da var ama çarşısı pazarı, Laleli'si, Sirkeci'si, Beyoğlu, her taraf aldatma ve hile.her taraf aldatma ve hile. Ticarette bin bir türlü dalavere... Çok bozulmuşuz. Ticarette bin bir türlü dalavere... Çok bozulmuşuz.

Acaba bu kadar bozuk asırda biz tekrar yine o güzel ahlâkı elde edemez miyiz? Acaba bu kadar bozuk asırda biz tekrar yine o güzel ahlâkı elde edemez miyiz? Yine güzel olamaz mıyız? Olmalıyız. Cevhersek, cevherliğimiz bozulmamalı.Yine güzel olamaz mıyız?

Olmalıyız. Cevhersek, cevherliğimiz bozulmamalı.
Safî isek, som altın gibiysek, pırıl pırıl pırıltımız devam etmeli.Safî isek, som altın gibiysek, pırıl pırıl pırıltımız devam etmeli. Çevrenin şartlarının bozulması bizi bozmamalı. Hapse de girsek, esirde düşsek, her yerde,Çevrenin şartlarının bozulması bizi bozmamalı. Hapse de girsek, esirde düşsek, her yerde, her yerde bizim halimiz belli olmalı.her yerde bizim halimiz belli olmalı. Bu adam dürüsttür, bu adam doğru sözlüdür, bu adam merttir, bu adama güvenilebilir. Bu adam dürüsttür, bu adam doğru sözlüdür, bu adam merttir, bu adama güvenilebilir.

Güvence, bugün büyük bir sermayedir. Yani güvenilir olmak büyük bir sermayedir. Güvence, bugün büyük bir sermayedir. Yani güvenilir olmak büyük bir sermayedir. Nice sermaye sahibi insanlar parasını dürüst, güvenilir bir şekilde çalıştıracak, Nice sermaye sahibi insanlar parasını dürüst, güvenilir bir şekilde çalıştıracak, güvenli fakir insan arıyor.güvenli fakir insan arıyor. Yani dürüst olsun da, hiç parası pulu olmasın,Yani dürüst olsun da, hiç parası pulu olmasın, sermayenin hepsini ben vereyim ama kasadan çalmasın. sermayenin hepsini ben vereyim ama kasadan çalmasın. Dükkanda güzel çalışsın, onu yüzde 50 ortak yapayım, emek sermaye ortaklığı. Dükkanda güzel çalışsın, onu yüzde 50 ortak yapayım, emek sermaye ortaklığı. Dürüstse "ortağım olsun" diyebiliyor. Dürüstlük çok büyük bir sermaye. Dürüstse "ortağım olsun" diyebiliyor. Dürüstlük çok büyük bir sermaye.

Allah bize hayatımız boyunca hem emanete hıyanet etmemeyi nasip etsin Allah bize hayatımız boyunca hem emanete hıyanet etmemeyi nasip etsin hem de konuştuğumuz zaman doğru konuşmayı nasip etsin, iki. hem de konuştuğumuz zaman doğru konuşmayı nasip etsin, iki.

Yani bu iki şart neydi? Allah bizi sevecek, Resûlullah bizi sevecek. Yani bu iki şart neydi?

Allah bizi sevecek, Resûlullah bizi sevecek.
Onu kazanmak için böyle olmamız lazım. Böyle yapacağız inşaallah. Onu kazanmak için böyle olmamız lazım. Böyle yapacağız inşaallah.

Ve ahsinû civâra men câveraküm. Ve ahsinû civâra men câveraküm. "Sizinle münasebeti, ilişkisi, komşuluğu olan; yanınızda, civarınızda, "Sizinle münasebeti, ilişkisi, komşuluğu olan; yanınızda, civarınızda, çevrenizde herhangi bir sebeple bulunan insanlarla münasebetlerinizi, ilişkilerinizi güzel yapın." çevrenizde herhangi bir sebeple bulunan insanlarla münasebetlerinizi, ilişkilerinizi güzel yapın."

Komşuysa komşu, ortaksa ortak, yoldaşsa yoldaş, işte beraber bulunmanızın sebebi neyse... Komşuysa komşu, ortaksa ortak, yoldaşsa yoldaş, işte beraber bulunmanızın sebebi neyse... Komşuysa komşuluğunuzu güzel yapın. Komşuysa komşuluğunuzu güzel yapın. Seyahatte beraber gidiyorsanız seyahat arkadaşlığınızı güzel yapın, Seyahatte beraber gidiyorsanız seyahat arkadaşlığınızı güzel yapın, işte ortaksanız ortaklığınızı güzel yapın. işte ortaksanız ortaklığınızı güzel yapın. Her neyse, yani civarınızda, yanınızda bulunan insanlarla bu yakınlığı,Her neyse, yani civarınızda, yanınızda bulunan insanlarla bu yakınlığı, güzel ilişkileri güzel götürün buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.güzel ilişkileri güzel götürün buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Zor değil, aslında bu şeyleri yapmak zor bir şey değildir. Zor değil, aslında bu şeyleri yapmak zor bir şey değildir. Dürüst olmak zor bir şey değil, hıyanet etmemek, doğru konuşmak, zor değil. Dürüst olmak zor bir şey değil, hıyanet etmemek, doğru konuşmak, zor değil.

Yalnız burada bir şey var. Tabii konuşmanın başka incelikleri vardır. Yalnız burada bir şey var. Tabii konuşmanın başka incelikleri vardır. Konuşan doğru konuşacak ama konuşmanın başka âdapları, incelikleri de var. Konuşan doğru konuşacak ama konuşmanın başka âdapları, incelikleri de var.

Bu âdâbı en kolay nereden öğrenebiliriz? Bu âdâbı en kolay nereden öğrenebiliriz?

Mecmau'l-âdâb'tan. Edepleri toplamış bir kitap vardı, Mecmau'l-âdâb'tan. Edepleri toplamış bir kitap vardı, arkadaşların evinde bulunsun, okusunlar diye tavsiye etmiştik. arkadaşların evinde bulunsun, okusunlar diye tavsiye etmiştik. Konuşmanın âdâbı. Başka nereden okuyabiliriz? İhyâu ulûm'dan. Konuşmanın âdâbı.

Başka nereden okuyabiliriz?

İhyâu ulûm'dan.

Dilin âfetleri nelerdir, dille insan hangi günahlara girer, Dilin âfetleri nelerdir, dille insan hangi günahlara girer, günaha girmemek için nelere dikkat etmek lazım? günaha girmemek için nelere dikkat etmek lazım?

O bölümü okursak öğrenebiliriz. Onlardan bir tanesi; O bölümü okursak öğrenebiliriz. Onlardan bir tanesi;

İzâ haddestüm. "Konuştuğunuz zaman doğru konuşmaktır." Ama İzâ haddestüm. "Konuştuğunuz zaman doğru konuşmaktır." Ama her doğruyu da her zaman söylemek doğru değildir. her doğruyu da her zaman söylemek doğru değildir. Adamın kusurunu biliyorsun, pattadak ortada söylüyorsun! Dur bakalım ya! Adamın kusurunu biliyorsun, pattadak ortada söylüyorsun! Dur bakalım ya! Biraz kenara çek, sır saklamayı, ayıp örtmeyi öğren. Biraz kenara çek, sır saklamayı, ayıp örtmeyi öğren. Hemen böyle doğru doğru, dosdoğru direk gibi pat diye karşıdakinin kaşını gözünü kıracak,Hemen böyle doğru doğru, dosdoğru direk gibi pat diye karşıdakinin kaşını gözünü kıracak, gözünü çıkartacak gibi de olmayacak.gözünü çıkartacak gibi de olmayacak. Her şeyin inceliği var. Âdab ne demek? Her şeyin inceliği var.

Âdab ne demek?

Bir şeyi hatasız, kusursuz yapmanın kuralları demek. Bir şeyi hatasız, kusursuz yapmanın kuralları demek.

Konuşmanın da kusurları olabilir; doğru olmasına rağmen kusurları olabilir.Konuşmanın da kusurları olabilir; doğru olmasına rağmen kusurları olabilir. Sonra zamanı var, mesela imam hutbede iken, doğru söz bile olsa, yanındakine nasihat edilmez.Sonra zamanı var, mesela imam hutbede iken, doğru söz bile olsa, yanındakine nasihat edilmez. Çünkü hutbe çok önemli, hutbeyi okunurken dinlemek farz. Çünkü hutbe çok önemli, hutbeyi okunurken dinlemek farz. Yanındakine, konuşana, "Sus yahu, hutbe okunurken konuşulmaz!" desen bile,Yanındakine, konuşana, "Sus yahu, hutbe okunurken konuşulmaz!" desen bile, senin bile sevabın gidiyor, halbuki nasihat ediyorsun, doğru söylüyorsun ama söyleyemezsin. senin bile sevabın gidiyor, halbuki nasihat ediyorsun, doğru söylüyorsun ama söyleyemezsin.

Neden? Allahu Teâlâ hazretleri, dinimiz hatibe önem verilmesini istemiş;Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri, dinimiz hatibe önem verilmesini istemiş;
Peygamberimiz öyle öğretmiş. Hatip çıt çıkmadan dinlenecek, öyle konuşmak yok. Peygamberimiz öyle öğretmiş. Hatip çıt çıkmadan dinlenecek, öyle konuşmak yok.

Demek ki konuşmanın zamanı varmış; her doğruyu da söylemek uygun olmayabilirmiş. Demek ki konuşmanın zamanı varmış; her doğruyu da söylemek uygun olmayabilirmiş.

Çünkü söylediğin zaman ne sonuç olacak? Çünkü söylediğin zaman ne sonuç olacak?

Sonuç kötü olacaksa, o zaman biraz dikkat edersin, usulüyle söylersin. Sonuç kötü olacaksa, o zaman biraz dikkat edersin, usulüyle söylersin. Bunlara dikkat etmemiz lazım. O zaman yanımıza bir de Mecmu'l-âdâb'ı getirelim. Bunlara dikkat etmemiz lazım.

O zaman yanımıza bir de Mecmu'l-âdâb'ı getirelim.
Arada onları da okuyalım çünkü âdâbı hepimizin öğrenmesi lazım.Arada onları da okuyalım çünkü âdâbı hepimizin öğrenmesi lazım. Oturmanın, konuşmanın, yemenin, düğünün, seyahatin âdâbı,.. yani her şeyin âdâbı var. Oturmanın, konuşmanın, yemenin, düğünün, seyahatin âdâbı,.. yani her şeyin âdâbı var.

Nereden çıkıyor bu usuller, âdâb? Âyetlerden, hadislerden çıkıyor.Nereden çıkıyor bu usuller, âdâb?

Âyetlerden, hadislerden çıkıyor.
Peygamber Efendimiz'in hadislerini okuyan alimler Peygamber Efendimiz'in hadislerini okuyan alimler neler yapılması gerektiğini toplamışlar, oradan çıkıyor. neler yapılması gerektiğini toplamışlar, oradan çıkıyor.

[Mesela] yemeğin âdâbı. Efendim çatalı sol eline alırsın, bıçağı sağ eline alırsın, [Mesela] yemeğin âdâbı.

Efendim çatalı sol eline alırsın, bıçağı sağ eline alırsın,
bıçakla kesersin, sol elinle yersin. Olmaz! Niye olmaz? bıçakla kesersin, sol elinle yersin.

Olmaz!

Niye olmaz?

Peygamber Efendimiz "Aağ elinle ye." demiş. Peygamber Efendimiz "Aağ elinle ye." demiş.

E canım İsveçlilerin hepsi ben lokantalarda görüyorum böyle yapıyorlar. E canım İsveçlilerin hepsi ben lokantalarda görüyorum böyle yapıyorlar. Âdâb-ı muâşerete göre, kitaplarda da okudum, bıçak sağ ele alınır,Âdâb-ı muâşerete göre, kitaplarda da okudum, bıçak sağ ele alınır, çatal sol ele alınır batırılır, yenir. çatal sol ele alınır batırılır, yenir.

Bizim âdâbımız başka, biz müslümanız. Müslümanın âdâbı, başkasının âdâbından farklıdır. Bizim âdâbımız başka, biz müslümanız. Müslümanın âdâbı, başkasının âdâbından farklıdır. Bizim markamız farklı, biz o markadan değiliz. Bizim maddemiz, malımız, cinsimiz, modelimiz değişik.Bizim markamız farklı, biz o markadan değiliz. Bizim maddemiz, malımız, cinsimiz, modelimiz değişik. Biz sağ elimizle yeriz. Biz sağ elimizle yeriz.

Efendim, tabağın tam karşısında etin çok hoşuma giden bir parçası var, onu alayım. Efendim, tabağın tam karşısında etin çok hoşuma giden bir parçası var, onu alayım.

Olmaz! Olmaz, kendi önünden alacaksın. Olmaz! Olmaz, kendi önünden alacaksın.

Efendim, yemek yerken onun bunun eline bakılmaz, neden? Efendim, yemek yerken onun bunun eline bakılmaz, neden?

Utanır. Sen kendi işine bak, başkasının eline bakılmaz, lokması sayılmaz. Utanır. Sen kendi işine bak, başkasının eline bakılmaz, lokması sayılmaz.

"Şimdi ben yemek yerken benim lokmamı sayarsınız." dedi Mustafa. "Şimdi ben yemek yerken benim lokmamı sayarsınız." dedi Mustafa. [Sofrada] korktu yani. Herkes kendisinin işini yavaşça yapmak ister. [Sofrada] korktu yani. Herkes kendisinin işini yavaşça yapmak ister.

Yani âdâb, usuller nereden çıkmış? Âyetlerden, hadislerden. Yani âdâb, usuller nereden çıkmış?

Âyetlerden, hadislerden.

Dünya üzerindeki bütün âdâbı da incelersek, beğendiğimiz, Dünya üzerindeki bütün âdâbı da incelersek, beğendiğimiz, güzel, hoş [huyların hepsi aynı kaynaktan gelir]. güzel, hoş [huyların hepsi aynı kaynaktan gelir].

Aaaa! Bu İsveçlilerde de güzel huylar var. Amerikalının birisiyle de tanıştım şöyle. Aaaa! Bu İsveçlilerde de güzel huylar var. Amerikalının birisiyle de tanıştım şöyle. Avusturalyalı birisiyle tanıştık o motorda, buyurun bizim eve dedi.Avusturalyalı birisiyle tanıştık o motorda, buyurun bizim eve dedi. Allah Allah! Bunlarda da misafirlik varmış demek ki... Vardır. Allah Allah! Bunlarda da misafirlik varmış demek ki...

Vardır.

Nereden geliyor? Yine aynı kaynaktan geliyor, fabrika aynı. Nereden geliyor?

Yine aynı kaynaktan geliyor, fabrika aynı.
Allah'ın emrini peygamberler insanlara bildirmiş, onların peygamberi onlara öğretmiş, Allah'ın emrini peygamberler insanlara bildirmiş, onların peygamberi onlara öğretmiş, aynı yerden öğrenmişler. O da onun için misafire izzet-i [ikram] ediyor, tatlı dille konuşuyor,aynı yerden öğrenmişler. O da onun için misafire izzet-i [ikram] ediyor, tatlı dille konuşuyor, yolda görünce merhaba diyor veya Hi diyor.yolda görünce merhaba diyor veya Hi diyor. Yani sizde Hey, Avusturalya'da Hi, bizde Thank you, sizde Tack filan.Yani sizde Hey, Avusturalya'da Hi, bizde Thank you, sizde Tack filan. Neyse yani bir takım usüller, selamlaşma, vesaire... Neyse yani bir takım usüller, selamlaşma, vesaire...

İnşallah her şeyin âdâbına dikkat edelim. İnşallah her şeyin âdâbına dikkat edelim. Allah bizi sevsin, peygamberleri bizi sevsin diye güvenilir olacağız,Allah bizi sevsin, peygamberleri bizi sevsin diye güvenilir olacağız, emanete riayet edeceğiz, hıyanet etmeyeceğiz. emanete riayet edeceğiz, hıyanet etmeyeceğiz. Konuştuğumuz zaman doğru konuşacağız ama tabii konuşmanın âdâbını da bileceğiz. Konuştuğumuz zaman doğru konuşacağız ama tabii konuşmanın âdâbını da bileceğiz. Ağzımdan çıkan sözler doğru olacak ama her aklımıza gelen doğruyu Ağzımdan çıkan sözler doğru olacak ama her aklımıza gelen doğruyu pattadan söylemek uygun olmayabilir, başka âdâbı var, onları da bileceğiz. pattadan söylemek uygun olmayabilir, başka âdâbı var, onları da bileceğiz. Komşuluğumuzu güzel yapacağız. Ahsinû civâra men câveraküm. Komşuluğumuzu güzel yapacağız.

Ahsinû civâra men câveraküm.
"Etrafınızda bulunanlarla o yakınlığın kurallarına riayet edin, onu güzel yapın." "Etrafınızda bulunanlarla o yakınlığın kurallarına riayet edin, onu güzel yapın."

Demek ki müslüman geçimli olacak, konu komşu yanına gelenler vesaire memnun kalacaklar, Demek ki müslüman geçimli olacak, konu komşu yanına gelenler vesaire memnun kalacaklar, kavgacı olmayacak, kırıcı olmayacak; belki ikramcı olacak, belki hediye gönderecek, kavgacı olmayacak, kırıcı olmayacak; belki ikramcı olacak, belki hediye gönderecek, belki yardımcı olacak, ihtiyacı olduğu zaman koşuverecek, gönlünü alacak; adam da,belki yardımcı olacak, ihtiyacı olduğu zaman koşuverecek, gönlünü alacak; adam da, "Yahu şu müslümanlar çok iyi insanlar!" diyecek. "Yahu şu müslümanlar çok iyi insanlar!" diyecek.

Almanya'da bir Alman varmış, hep bizim kardeşlerimiz yanına geliyormuş filan, demişler ki; Almanya'da bir Alman varmış, hep bizim kardeşlerimiz yanına geliyormuş filan, demişler ki;

"Yahu onlar Türk, sen Almansın niye gidiyorsun?" "Yahu onlar Türk, sen Almansın niye gidiyorsun?"

"Onlarda çok güzel bir muhabbet var hoşuma gidiyor, Almanların arasında yok." demiş. "Onlarda çok güzel bir muhabbet var hoşuma gidiyor, Almanların arasında yok." demiş.

Tamam, işte bizim marka çıktı meydana! İşte bizim halimiz öyledir Tamam, işte bizim marka çıktı meydana! İşte bizim halimiz öyledir yani iyi müslümanlar birbirleriyle hakikaten muhabbetlidir. yani iyi müslümanlar birbirleriyle hakikaten muhabbetlidir. Ama Müslümanlık çürüdükçe, azaldıkça, bilinmedikçe,Ama Müslümanlık çürüdükçe, azaldıkça, bilinmedikçe, cahillikten dolayı uygulanmadıkça tabii geçim de olmaz, komşuluk da olmaz,cahillikten dolayı uygulanmadıkça tabii geçim de olmaz, komşuluk da olmaz, sevilecek haller de olmaz, [kötü olan] her şey olur... sevilecek haller de olmaz, [kötü olan] her şey olur... İslâm'dan uzaklaştıkça kötülükler artar; İslâm'a yakınlaştıkça nurlar, iyilikler artar. İslâm'dan uzaklaştıkça kötülükler artar; İslâm'a yakınlaştıkça nurlar, iyilikler artar.

Allah bizi tam müslüman eylesin. Her türlü iyiliğe sahip eylesin. el-Fâtiha... Allah bizi tam müslüman eylesin. Her türlü iyiliğe sahip eylesin.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2