Namaz Vakitleri
İstanbul
27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

İslam'ı Yayma Sorumluluğumuz

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 01.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn.el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînees-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fe kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd:

Fe kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem:

Lekad hememtü en eb'ase ile'l-âfâki ricâlen yüallimûne'n-âse's-sünene Lekad hememtü en eb'ase ile'l-âfâki ricâlen yüallimûne'n-âse's-sünene ve'l-feriza kemâ bease 'îse'l-havâriyyîne kîle lehû:ve'l-feriza kemâ bease 'îse'l-havâriyyîne kîle lehû: Fe eyne ente min Ebî Bekrin ve Ömera?Fe eyne ente min Ebî Bekrin ve Ömera? Kâle: İnnehû lâğinâ bi-anhümâ innehümâ mine'd-dîni kessem'i ve'l-besâri. Kâle: İnnehû lâğinâ bi-anhümâ innehümâ mine'd-dîni kessem'i ve'l-besâri.

Bu hadîs-i şerîften bugünkü vazifelerimizi nasıl yapmamıza dair bazı mânalar alabiliriz: Bu hadîs-i şerîften bugünkü vazifelerimizi nasıl yapmamıza dair bazı mânalar alabiliriz:

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Lekad hememtü en eb'ase ile'l-âfâki ricâlen. "İstedim ki arzuladım, gayret ettim ki Lekad hememtü en eb'ase ile'l-âfâki ricâlen. "İstedim ki arzuladım, gayret ettim ki etrafa adamlar göndereyim, görevli insanlar göndereyim." etrafa adamlar göndereyim, görevli insanlar göndereyim." Yüallimûne'n-âse's-sünene ve'l-feriza.Yüallimûne'n-âse's-sünene ve'l-feriza. "Bu adamlar gittikleri yerlerde insanlara sünnetleri ve farizaları öğretsinler."Bu adamlar gittikleri yerlerde insanlara sünnetleri ve farizaları öğretsinler. Canım böyle adamlar göndermeyi istedi. Heveslendim, düşündüm, arzuladım."Canım böyle adamlar göndermeyi istedi. Heveslendim, düşündüm, arzuladım." Kemâ bease 'îse'l-havâriyyîne. "İsa aleyhisselam'ın kendi zamanında ashabından olanKemâ bease 'îse'l-havâriyyîne. "İsa aleyhisselam'ın kendi zamanında ashabından olan havarileri dini öğretsinler diye etrafa gönderdiği gibi!havarileri dini öğretsinler diye etrafa gönderdiği gibi! İstedim ki arzuladım, himmet ettim, canım çekti, kast eyledim ki ben de İstedim ki arzuladım, himmet ettim, canım çekti, kast eyledim ki ben de insanlara sünnetleri ve farzları öğretsinler diye bazı insanları etrafa, çevrelere gönderiyim; arzuladım." insanlara sünnetleri ve farzları öğretsinler diye bazı insanları etrafa, çevrelere gönderiyim; arzuladım."

Bunun üzerine; Kîle lehû: Fe eyne ente min Ebî Bekrin ve Ömera? Bunun üzerine;

Kîle lehû: Fe eyne ente min Ebî Bekrin ve Ömera?
"Ebû Bekir ve Ömer hakkında ne dersin? Onlar hakkındaki kanaatin, görüşün nedir?"Ebû Bekir ve Ömer hakkında ne dersin? Onlar hakkındaki kanaatin, görüşün nedir? Göndersen Ebû Bekir es-Sıddîk ve Ömer el-Fâruk, onlar bu işleri yaparlar.Göndersen Ebû Bekir es-Sıddîk ve Ömer el-Fâruk, onlar bu işleri yaparlar. Onları göndersen?.." dediler. Onları göndersen?.." dediler.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Kâle: İnnehû lâğinâ bi-anhümâ. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Kâle: İnnehû lâğinâ bi-anhümâ.
"Benim onlara ihtiyacım var, ben onlarsız yapamam. "Benim onlara ihtiyacım var, ben onlarsız yapamam. Onlar olmadan olmaz, onlara ihtiyacım var." İnnehümâ mine'd-dîni kessem'i ve'l-besâri.Onlar olmadan olmaz, onlara ihtiyacım var." İnnehümâ mine'd-dîni kessem'i ve'l-besâri. "Onların İslâm dinindeki yerleri, insanların vücudundaki gözün kulağın yeri gibidir. "Onların İslâm dinindeki yerleri, insanların vücudundaki gözün kulağın yeri gibidir. İnsanın gözü olmazsa kulağı olmazsa olmaz. Bunlar da İslâm'ın gözü kulağı gibidirler." İnsanın gözü olmazsa kulağı olmazsa olmaz. Bunlar da İslâm'ın gözü kulağı gibidirler."

"Ben bunları uzağa gönderirsem olmaz. Onlarsız yapacak durumda değilim. "Ben bunları uzağa gönderirsem olmaz. Onlarsız yapacak durumda değilim. Onların yanımda olması lazım…" Onların yanımda olması lazım…"

Ebû Bekir es-Sıddîk ve Ömer el-Fâruk Efendimiz öyle kıymetli kimseler! Ebû Bekir es-Sıddîk ve Ömer el-Fâruk Efendimiz öyle kıymetli kimseler!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz etrafa, afaka, bilâd-ı baîdeye, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz etrafa, afaka, bilâd-ı baîdeye, uzak diyarlara yine bu arzusuna uygun olarak insanlar gönderdi. uzak diyarlara yine bu arzusuna uygun olarak insanlar gönderdi. Mesela Muaz b. Cebel radıyallahu anh'ı Yemen'e gönderdi, vali gibi vazifelendirdi. Mesela Muaz b. Cebel radıyallahu anh'ı Yemen'e gönderdi, vali gibi vazifelendirdi. "Onlara İslâm'ı öğret, İslâm'a göre onlar hakkında hükmet!" dedi. "Onlara İslâm'ı öğret, İslâm'a göre onlar hakkında hükmet!" dedi. Hatta sordu: "Onlara idarecilik yaparken karşına bir sorun çıkarsa nasıl çözeceksin?" Hatta sordu:

"Onlara idarecilik yaparken karşına bir sorun çıkarsa nasıl çözeceksin?"

"Kur'ân-ı Kerîm'e bakarım, oradan çözerim yâ Resûlallah!" "Kur'ân-ı Kerîm'e bakarım, oradan çözerim yâ Resûlallah!"

"Peki Kur'ân-ı Kerîm'de ona açık bir ipucu bulamazsan?.." "Peki Kur'ân-ı Kerîm'de ona açık bir ipucu bulamazsan?.."

"Yâ Resûlallah! O zaman senin sünnet-i seniyyene bakarım, ona göre hareket ederim." "Yâ Resûlallah! O zaman senin sünnet-i seniyyene bakarım, ona göre hareket ederim."

"O zaman da bulamazsan sünnetimde tutunacak bir temel hatırına gelmezse "O zaman da bulamazsan sünnetimde tutunacak bir temel hatırına gelmezse o işe uygun bir durum olmazsa ne yaparsın?" o işe uygun bir durum olmazsa ne yaparsın?"

"O zaman içtihat ederim, gayret ederim. "O zaman içtihat ederim, gayret ederim. Aklımla doğruyu bulmaya çalışır, vicdanımın sesini dinleyerek doğru olanı yapmaya çalışırım." dedi. Aklımla doğruyu bulmaya çalışır, vicdanımın sesini dinleyerek doğru olanı yapmaya çalışırım." dedi.

O zaman Efendimiz onun bu cevabından çok memnun oldu: O zaman Efendimiz onun bu cevabından çok memnun oldu:

"Resûlü'nün resûlünü böyle güzel anlayışlı kılan Allaha hamd olsun!" dedi. "Resûlü'nün resûlünü böyle güzel anlayışlı kılan Allaha hamd olsun!" dedi. Resûlü: Kendisi. "Allah'ın Resûlü'nün resûlü" deResûlü: Kendisi. "Allah'ın Resûlü'nün resûlü" de onun da gönderdiği Muaz b. Cebel! onun da gönderdiği Muaz b. Cebel! Onun o anlayışından memnun oldu. Onun o anlayışından memnun oldu.

Biz de dinimizde önce Kur'ân-ı Kerîm'e bakarız. Biz de dinimizde önce Kur'ân-ı Kerîm'e bakarız. Kur'ân-ı Kerîm'de delil, belge, âyet, hüccet varsa ona [göre] hareket ederiz. Kur'ân-ı Kerîm'de delil, belge, âyet, hüccet varsa ona [göre] hareket ederiz. Yoksa sünnet-i seniyyeye bakarız.Yoksa sünnet-i seniyyeye bakarız. Müçtehitlerimiz bakmışlardır, fıkhın ahkâmını öyle çıkarmışlardır.Müçtehitlerimiz bakmışlardır, fıkhın ahkâmını öyle çıkarmışlardır. Yoksa ona göre, ondan sonra içtihat etmişlerdir. Yoksa ona göre, ondan sonra içtihat etmişlerdir.

Muhtelif kabilelere birçok kimseleri göndermiştir. Bir mübarek zâtı bir kabileye gönderdi. Muhtelif kabilelere birçok kimseleri göndermiştir. Bir mübarek zâtı bir kabileye gönderdi. O mübarek zât kabileye gitti. Gayet sakin bir kimse. Namazını kılmaya başladı.O mübarek zât kabileye gitti. Gayet sakin bir kimse. Namazını kılmaya başladı. Bir akrabası gördü: "Ne yapıyorsun sen böyle?" "Ben İslâm'a girdim.Bir akrabası gördü:

"Ne yapıyorsun sen böyle?"

"Ben İslâm'a girdim.
Muhammed-i Mustafâ'ya tâbi oldum. O hakkı söylüyor. Muhammed-i Mustafâ'ya tâbi oldum. O hakkı söylüyor. İnsanları Allah'ın birliğine çağırıyor, güzel söylüyor." dedi. İnsanları Allah'ın birliğine çağırıyor, güzel söylüyor." dedi.

"Ben de yapayım." dedi. "Olur." dedi. O da [İslâm'a] girdi. "Ben de yapayım." dedi.

"Olur." dedi.

O da [İslâm'a] girdi.
Ondan sonra bir başkası gördü, "Ben yapayım." dedi; o da girdi. O da girdi… Ondan sonra bir başkası gördü, "Ben yapayım." dedi; o da girdi. O da girdi… Yumuşaklıkla bütün kabile müslüman oldular. Yumuşaklıkla bütün kabile müslüman oldular.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e onları topladı getirdi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e onları topladı getirdi:

"Yâ Resûlullah! Bunların hepsi müslüman oldu." Peygamber Efendimiz onu methetti: "Yâ Resûlullah! Bunların hepsi müslüman oldu."

Peygamber Efendimiz onu methetti:

Sen de çok güzel ahlâkî sıfatlar var. Sükûnet, insanları telaşlandırmadan, kaçırtmadan ikna etmek, Sen de çok güzel ahlâkî sıfatlar var. Sükûnet, insanları telaşlandırmadan, kaçırtmadan ikna etmek, toplama kabiliyetleri var." diye onu methetti. toplama kabiliyetleri var." diye onu methetti.

Demek ki sakin sakin yapmak iyi oluyor. Yumuşak yumuşak, dikkatli davranmak iyi oluyor. Demek ki sakin sakin yapmak iyi oluyor. Yumuşak yumuşak, dikkatli davranmak iyi oluyor.

Bizim de İslâm'ı yaymak için dünyanın her yerine gitmemiz lazım, her yerine! Bizim de İslâm'ı yaymak için dünyanın her yerine gitmemiz lazım, her yerine! Malî kaynak olacak, güç olacak, teşkilat olacak; dünyanın her yerine göndereceğiz! Malî kaynak olacak, güç olacak, teşkilat olacak; dünyanın her yerine göndereceğiz!

Şimdi birçok Güney Afrikalı müslümanlar var. Bunlar Güney Afrika'ya nereden gittiler? Şimdi birçok Güney Afrikalı müslümanlar var.

Bunlar Güney Afrika'ya nereden gittiler?

Hindistan'dan, Pakistan'dan gittiler!Hindistan'dan, Pakistan'dan gittiler! Orada güzel toplum oluşturmuşlar, beş yüz bin kadar varlarmış.Orada güzel toplum oluşturmuşlar, beş yüz bin kadar varlarmış. Buralarda da Güney Afrikalı müslümanlardan buraya gelmiş olan var. Buralarda da Güney Afrikalı müslümanlardan buraya gelmiş olan var.

Bu Pakistanlı, Hindistanlı kardeşlerimiz oralara kadar İslâm'ı götürmüş! Bu Pakistanlı, Hindistanlı kardeşlerimiz oralara kadar İslâm'ı götürmüş! Sonra Endonezya'ya İslâm'ı getirmişler. Ta Adaları geçerek Hindistan'ı,Sonra Endonezya'ya İslâm'ı getirmişler. Ta Adaları geçerek Hindistan'ı, Pakistan'ı geçerek getirmişler; Allah razı olsun.Pakistan'ı geçerek getirmişler; Allah razı olsun. Bizim dedelerimizden Allah razı olsun. Bosna'ya, Kırım'a kadar götürmüşler. Bizim dedelerimizden Allah razı olsun. Bosna'ya, Kırım'a kadar götürmüşler. Moskova'nın yakınlarına kadar İslâm'ı götürmüşler. Ondan sonra dönmüşler ama vazife bitmez! Moskova'nın yakınlarına kadar İslâm'ı götürmüşler. Ondan sonra dönmüşler ama vazife bitmez!

Ama bizim de dünyanın her yerine İslâm'ı götürmemiz lazım!Ama bizim de dünyanın her yerine İslâm'ı götürmemiz lazım! Hristiyan misyonerler bu işleri yapıyorlar, kutuplara dahi gidiyorlar! Hristiyan misyonerler bu işleri yapıyorlar, kutuplara dahi gidiyorlar! Kilise açıyorlar, insanları çağırıyorlar, mektep açıyorlar, hastane açıyorlar…Kilise açıyorlar, insanları çağırıyorlar, mektep açıyorlar, hastane açıyorlar… Afrika'ya gidiyorlar, Irian Caya'ya gidiyorlar, Papua New Gine'ye gidiyorlar,Afrika'ya gidiyorlar, Irian Caya'ya gidiyorlar, Papua New Gine'ye gidiyorlar, vahşilerin arasına gidiyorlar! Vahşiler bazen bunları kazana koyup kaynatıp yiyor,vahşilerin arasına gidiyorlar! Vahşiler bazen bunları kazana koyup kaynatıp yiyor, bazılarını öldürüyor filan ama onlar bu vazifeyi yapmaya devam ediyorlar!bazılarını öldürüyor filan ama onlar bu vazifeyi yapmaya devam ediyorlar! Güzel bir çalışma! Üç yüz kişiye bir misyoner gönderiyorlarmış,Güzel bir çalışma! Üç yüz kişiye bir misyoner gönderiyorlarmış, o kadar çok misyoner gönderiyorlar! o kadar çok misyoner gönderiyorlar!

Mesela ben Endonezya'da Jakarta'da gördüm: Mesela ben Endonezya'da Jakarta'da gördüm: Üniversiteler orada, bizim kaldığımız otelin yakınında; çoğu hristiyan üniversitesiydi. Üniversiteler orada, bizim kaldığımız otelin yakınında; çoğu hristiyan üniversitesiydi. Üniversiteden mezun olanları kazanmış oluyor. Sonra o ülkede hristiyanları okutturmuş,Üniversiteden mezun olanları kazanmış oluyor. Sonra o ülkede hristiyanları okutturmuş, kendi elemanı olarak ortaya çıkarmış oluyor. kendi elemanı olarak ortaya çıkarmış oluyor. Yarın öbür gün onlar yönetime geçtikleri zaman istedikleri tarafa kıvırtırlar.Yarın öbür gün onlar yönetime geçtikleri zaman istedikleri tarafa kıvırtırlar. Birçok İslâm ülkesinde durum böyle oluyor! Çalışıyorlar! Birçok İslâm ülkesinde durum böyle oluyor! Çalışıyorlar! Bizim daha çok çalışmamız lazım!Bizim daha çok çalışmamız lazım! İşte Peygamber Efendimiz'in arzusu, niyeti işte uygulaması! İşte Peygamber Efendimiz'in arzusu, niyeti işte uygulaması!

Lekad şerrefekillâhü ve kerremeke ve azzameke ve'l-mü'minü a'zemü hürmeten minke. Lekad şerrefekillâhü ve kerremeke ve azzameke ve'l-mü'minü a'zemü hürmeten minke.

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'nın rivayet ettiğine göreAbdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'nın rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz Kâbe-i Müşerrefe'ye demiş ki; Peygamber Efendimiz Kâbe-i Müşerrefe'ye demiş ki;

Lekad şerrefekillâhü. "Ey Kâbe-i Müşerrefe!Lekad şerrefekillâhü. "Ey Kâbe-i Müşerrefe! Allah seni nasıl şereflendirmiş, ne büyük şerefe mazhar olmuşsun?!.." Allah seni nasıl şereflendirmiş, ne büyük şerefe mazhar olmuşsun?!.."

Kâbe-i Müşerrefe! "Müşerrefe" ne demek? "Şereflendirilmiş" demek. Kâbe-i Müşerrefe!

"Müşerrefe" ne demek?

"Şereflendirilmiş" demek.

Lekad şerrefekillâhü. "Yâ Kâbe! Allah seni ne kadar şereflendirmiş!"Lekad şerrefekillâhü. "Yâ Kâbe! Allah seni ne kadar şereflendirmiş!" Ve kerremeke. "Ne kadar mükerrem kılmış, ne kadar itibarlı kılmış!" Ve kerremeke. "Ne kadar mükerrem kılmış, ne kadar itibarlı kılmış!"

Saygın, dünyanın en kıymetli mabedi. Ve azzameke. "Seni ne kadar muazzam kılmış!" Saygın, dünyanın en kıymetli mabedi.

Ve azzameke. "Seni ne kadar muazzam kılmış!"

"Kâbe-i Muazzama" da diyoruz. Ne kadar muazzam değerli, ne kadar hürmetli! "Kâbe-i Muazzama" da diyoruz. Ne kadar muazzam değerli, ne kadar hürmetli!

"Cenâb-ı Hak seni ne kadar şereflendirmiş, itibarlandırmış, muazzamlaştırmış!" "Cenâb-ı Hak seni ne kadar şereflendirmiş, itibarlandırmış, muazzamlaştırmış!"

Ama hadîs-i şerîfin arkasına dikkat edin: Ama hadîs-i şerîfin arkasına dikkat edin:

Ve'l-mü'minü a'zamü hürmeten minke. "Ey Kâbe! Müslümana gelince, Müslümanlığı düşünecek olursakVe'l-mü'minü a'zamü hürmeten minke. "Ey Kâbe! Müslümana gelince, Müslümanlığı düşünecek olursak hürmet ve saygınlık bakımından senden daha muhterem!" hürmet ve saygınlık bakımından senden daha muhterem!"

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Mü'min, Kâbe'den daha muhterem!" diyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Mü'min, Kâbe'den daha muhterem!" diyor.

Mü'minin de tabii derecesi vardır; iyisi vardır, çürüğü vardır, daha iyisi vardır, Mü'minin de tabii derecesi vardır; iyisi vardır, çürüğü vardır, daha iyisi vardır, en iyisi, insanı kâmil olanı vardır… en iyisi, insanı kâmil olanı vardır… Ama burada mü'minin Kâbe'den daha kıymetli olması umumi konuşuluyor. Ama burada mü'minin Kâbe'den daha kıymetli olması umumi konuşuluyor.

"Mü'min senden daha saygındır, daha itibarlıdır." "Mü'min senden daha saygındır, daha itibarlıdır."

Bu ne demek? "Bu mü'minlere Kâbe gibi hürmet edin, saygınlık gösterin, Bu ne demek?

"Bu mü'minlere Kâbe gibi hürmet edin, saygınlık gösterin,
kalbini kırmayın, üzmeyin; itibar edin, ikram edin!.." demek. kalbini kırmayın, üzmeyin; itibar edin, ikram edin!.." demek.

Kâbe'ye herkes hürmet ediyor. Örtüsüne yapışıp şıpır şıpır gözyaşları döküyorlar. Kâbe'ye herkes hürmet ediyor. Örtüsüne yapışıp şıpır şıpır gözyaşları döküyorlar. Ağlıyorlar, dua ediyorlar, etrafında dönüyorlar.Ağlıyorlar, dua ediyorlar, etrafında dönüyorlar. Hâcer-i Esved'i öpmeye gayret ediyorlar, neler neler… Ne sevgiler ne bağlılıklar… Hâcer-i Esved'i öpmeye gayret ediyorlar, neler neler… Ne sevgiler ne bağlılıklar…

Mü'min daha hürmetli! Mü'minin mü'mine daha çok hürmet etmesi lazım. Mü'min daha hürmetli! Mü'minin mü'mine daha çok hürmet etmesi lazım. Demek ki mü'min mü'mini hem sevecek hem ziyaret edecek hem hürmet edecek.Demek ki mü'min mü'mini hem sevecek hem ziyaret edecek hem hürmet edecek. Çok önemli! Biz bunları tam yapsak yapsak Allah'ın ne kadar iyi kulu olacağız,Çok önemli! Biz bunları tam yapsak yapsak Allah'ın ne kadar iyi kulu olacağız, ne kadar sevaplar kazanacağız! ne kadar sevaplar kazanacağız!

Taberânî kitabına yazmış, İbn Mesud radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş: Taberânî kitabına yazmış, İbn Mesud radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş:

Lekad hememtü en âmüra bilâlen fe yükîme's-salâte sümme ensarife ilâ Lekad hememtü en âmüra bilâlen fe yükîme's-salâte sümme ensarife ilâ kavmin yesmeûne'n-nidâe felâ yücîbûne fe uhrika aleyhim büyütehüm. kavmin yesmeûne'n-nidâe felâ yücîbûne fe uhrika aleyhim büyütehüm.

"Öyle arzu ediyorum ki içimden öyle yapmak geliyor ki öyle kastediyorum, "Öyle arzu ediyorum ki içimden öyle yapmak geliyor ki öyle kastediyorum, niyet ediyorum ki Bilâl'e emredeyim, o da namazı kıldırsın!" niyet ediyorum ki Bilâl'e emredeyim, o da namazı kıldırsın!"

"Geç Bilal şu namazı yerime kıldır." diyeyim, "Geç Bilal şu namazı yerime kıldır." diyeyim, yerime Bilal'i -Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh- bırakayım. yerime Bilal'i -Bilâl-i Habeşî radıyallahu anh- bırakayım.

Kendisi ne yapacak? Sümme ensarife ilâ kavmin. Kendisi ne yapacak?

Sümme ensarife ilâ kavmin.
"O namazı kıldırsın da ben de o insanların yerlerine gidiyim." "O namazı kıldırsın da ben de o insanların yerlerine gidiyim."

Yesmeûne'n-nidâe felâ yücîbûne. "Ezanı işitiyorlar da katılmıyorlar. Yesmeûne'n-nidâe felâ yücîbûne. "Ezanı işitiyorlar da katılmıyorlar. Ezanın Hayye ale's-salâh, "Haydi namaza gelin!"Ezanın Hayye ale's-salâh, "Haydi namaza gelin!" Hayye ale'l-felâh, "Haydi namazın kurtuluşuna gelin!" davetine icap etmiyorlar."Hayye ale'l-felâh, "Haydi namazın kurtuluşuna gelin!" davetine icap etmiyorlar." Fe uhrika aleyhim büyütehüm. "Onlara gidiyim de Fe uhrika aleyhim büyütehüm. "Onlara gidiyim de onlar içindeyken onlara evlerini başlarına yıkıyım.onlar içindeyken onlara evlerini başlarına yıkıyım. Çatır çatır yakayım, ateşle tutuşturayım; evlerini başlarına yıkıyım diye istiyorum.Çatır çatır yakayım, ateşle tutuşturayım; evlerini başlarına yıkıyım diye istiyorum. Arzuluyorum. İçimden öyle geliyor!" Bu ne demek? Arzuluyorum. İçimden öyle geliyor!"

Bu ne demek?

"Müslümanlar camiye mutlaka gelsin!" demek. "Müslümanlar camiye mutlaka gelsin!" demek.

"Yemeği çok kaçırmışım da üzerinize âfiyet bir gevşeklik çöküverdi de camiye gitmesem olmaz mı?.." "Yemeği çok kaçırmışım da üzerinize âfiyet bir gevşeklik çöküverdi de camiye gitmesem olmaz mı?.."

Olmaz! Yemeseydin yemeği! Yediysen de gelmek daha iyi; çünkü gelirken yürürsün, Olmaz! Yemeseydin yemeği! Yediysen de gelmek daha iyi; çünkü gelirken yürürsün, namazdan sonra bir hazım da olur, her şey olur. namazdan sonra bir hazım da olur, her şey olur. Namaz daha faydalı! "Şurada yatsam daha iyi değil mi?.." Namaz daha faydalı!

"Şurada yatsam daha iyi değil mi?.."

Hayır. Her işinin ayarını ona göre yap, namaza gel. Hayır. Her işinin ayarını ona göre yap, namaza gel.

"Falanca ile konuştuk da o bizi ziyarete gelecek…" "Falanca ile konuştuk da o bizi ziyarete gelecek…"

Önceden, o senden izin isterken; "Namazdan sonra gel." seseydin! Önceden, o senden izin isterken; "Namazdan sonra gel." seseydin!

"Haberim olmadan kalktılar, karı koca geldiler…" "Haberim olmadan kalktılar, karı koca geldiler…"

O zaman hanımlar evde dursun; o beyi al, camiye gel." O zaman hanımlar evde dursun; o beyi al, camiye gel."

Görüyor musun hiç bırakıyor muyum? Görüyor musun hiç bırakıyor muyum?

Hiç kaçırıyor muyum? Alimallah kaçmak yok! Hiç kaçırıyor muyum?

Alimallah kaçmak yok!
Herkesin camiye gelmesi lazım, mazeret yok! Her şey ona göre ayarlanacak! Herkesin camiye gelmesi lazım, mazeret yok! Her şey ona göre ayarlanacak!

Faydası ne? Mahalle mescidinde kılarsa 27 kat sevap daha fazla!Faydası ne?

Mahalle mescidinde kılarsa 27 kat sevap daha fazla!
Cuma namazı kılınan yerde kılarsa elli kat daha fazla! Attığı her adımdan dolayı bir sevap kazanıyor,Cuma namazı kılınan yerde kılarsa elli kat daha fazla! Attığı her adımdan dolayı bir sevap kazanıyor, bir günahı siliniyor, her adımdan dolayı bir derece yukarı çıkıyor!.. bir günahı siliniyor, her adımdan dolayı bir derece yukarı çıkıyor!..

Bizim cami açtığımız yerde Eagleby'da adamın birisi; Bizim cami açtığımız yerde Eagleby'da adamın birisi;

"Yahu bu ne biçim diyar, namaz kılınacak cami yok bir yer yok, buruda durulmaz!" demiş. "Yahu bu ne biçim diyar, namaz kılınacak cami yok bir yer yok, buruda durulmaz!" demiş.

Mü'min ya, adamcağızın canı sıkılmış. Mü'minlerin hepsi aynı şekilde düşünür. Mü'min ya, adamcağızın canı sıkılmış. Mü'minlerin hepsi aynı şekilde düşünür.

Çünkü hep bu hadisleri okurlar, aynı şeyleri öğrenirler. Çünkü hep bu hadisleri okurlar, aynı şeyleri öğrenirler. Dünyanın neresinde olursa olsun müslümanların kafa yapıları aynıdır, aynı güzelliktedir. Dünyanın neresinde olursa olsun müslümanların kafa yapıları aynıdır, aynı güzelliktedir.

"Cami yok, ezan yok; burada da durulur mu?!.." demiş. "Cami yok, ezan yok; burada da durulur mu?!.." demiş.

Sonra oğlu bizim mescidin önünden geçerken bizimkilere yanaşmış: Sonra oğlu bizim mescidin önünden geçerken bizimkilere yanaşmış:

"Yahu ne yapıyorsunuz, burası ne oldu?" demiş. "Yahu ne yapıyorsunuz, burası ne oldu?" demiş.

"Burası cami oldu, hazırlık yapıyoruz. Cami oldu; Açılacak, hazırlık yapıyoruz…" "Burası cami oldu, hazırlık yapıyoruz. Cami oldu; Açılacak, hazırlık yapıyoruz…"

"Ben de zaten bir şeyler sezinlemiştim. Buradan haçlar kalktı. "Ben de zaten bir şeyler sezinlemiştim. Buradan haçlar kalktı. Ben burada bir şey olduğunu sezinliyordum. Burası cami mi oldu? "Cami oldu." Ben burada bir şey olduğunu sezinliyordum. Burası cami mi oldu?

"Cami oldu."

"Babam da zaten böyle diyordu: 'Cami olmayan yerde durulur mu, ne biçim diyar?!..' diye "Babam da zaten böyle diyordu: 'Cami olmayan yerde durulur mu, ne biçim diyar?!..' diye üzülüyordu, babama şimdi gidiyim de müjdeleyeyim, çok sevinecek." demiş. üzülüyordu, babama şimdi gidiyim de müjdeleyeyim, çok sevinecek." demiş.

Cami, okyanusun azgın dalgaları arasında sığınılacak bir adadır. Cami, okyanusun azgın dalgaları arasında sığınılacak bir adadır. Yoksa köpekbalıkları adamı bir ısırdı mı bacağını kopartırlar.Yoksa köpekbalıkları adamı bir ısırdı mı bacağını kopartırlar. Kafasından ısırsa boynundan koparırlar. Kolu kıpırdıyor diye kolundan ısırsa kolunu koparır.Kafasından ısırsa boynundan koparırlar. Kolu kıpırdıyor diye kolundan ısırsa kolunu koparır. O okyanusun şakası yoktur. Gemilere dalgaları şamar gibi şaplattıkça gemiyi ortasından bölüyor. O okyanusun şakası yoktur. Gemilere dalgaları şamar gibi şaplattıkça gemiyi ortasından bölüyor.

Japon çok uzun yapmışlar. İki dalga arasında kalıyor, bölünüyor suyun içine!Japon çok uzun yapmışlar. İki dalga arasında kalıyor, bölünüyor suyun içine! Denizin şakası yok, denizle şaka olmaz! "Başka neyle şaka olmaz?" Denizin şakası yok, denizle şaka olmaz!

"Başka neyle şaka olmaz?"

Ateşle şaka olmaz! "Başka?" Elektrikle [şaka olmaz]!Ateşle şaka olmaz!

"Başka?"

Elektrikle [şaka olmaz]!
Bunun böyle durduğuna bakmayın, hiç şakası yok. Bu hiç affetmez. Bunun böyle durduğuna bakmayın, hiç şakası yok. Bu hiç affetmez. Bunun affetmesi filan yok. İnsanı çarpar yere yatırır. Bir dokunursun… Bunun affetmesi filan yok. İnsanı çarpar yere yatırır. Bir dokunursun…

Bizim fizik hocası vardı, Moskova'da tahsil görmüş bir acayip adam!Bizim fizik hocası vardı, Moskova'da tahsil görmüş bir acayip adam! Fizik laboratuvarında ders yapıyoruz: "Kalkın." dedi, kalktık. Fizik laboratuvarında ders yapıyoruz:

"Kalkın." dedi, kalktık.
"El ele tutuşun." dedi, tutuştuk. Hoca söylüyor tutuştuk. "El ele tutuşun." dedi, tutuştuk. Hoca söylüyor tutuştuk.

Galiba ortaokul üçteyiz. Tutuştuk. Orada bir makine var, çeviriyor. Galiba ortaokul üçteyiz.

Tutuştuk. Orada bir makine var, çeviriyor.
makinesi, derler.makinesi, derler. Elektrik hâsıl ediyor. Üzerinde siyahlı beyazlı teller var. Döndürdüğün zaman elektrik üretiyor.Elektrik hâsıl ediyor. Üzerinde siyahlı beyazlı teller var. Döndürdüğün zaman elektrik üretiyor. Tesir makinesi derler, statik elektrik üretiyor. Tesir makinesi derler, statik elektrik üretiyor.

Kondansatör var; elektrik deposu, elektriği depo eder. Kondansatör var; elektrik deposu, elektriği depo eder.

Kondansatörün bir tarafına çevirdi, elektriği doldurdu. Kondansatörün iki kutbu var:Kondansatörün bir tarafına çevirdi, elektriği doldurdu. Kondansatörün iki kutbu var: Artı kutbu, eksi kutbu; iki kutbu var. Ortasında bir kutup madenî bir topuz. Artı kutbu, eksi kutbu; iki kutbu var. Ortasında bir kutup madenî bir topuz. Bir arkadaşa onu tutturdu: "Sen bunu tut." Tuttu. Bir arkadaşa onu tutturdu:

"Sen bunu tut."

Tuttu.

Hepimiz, bütün sınıf ele ele tutuşmuş durumdayız. Hepimiz, bütün sınıf ele ele tutuşmuş durumdayız. Öteki arkadaşa da kondansatörün öbür tarafını tutturdu. Öteki arkadaşa da kondansatörün öbür tarafını tutturdu.

Hepimiz el ele tutuşmuş, aval aval; "Hoca ne yapıyor?.." diye bakarken Hepimiz el ele tutuşmuş, aval aval; "Hoca ne yapıyor?.." diye bakarken ellerimiz bir havaya [yükseldi]! Bir hafta on gün benim [kollarım] acıdı. ellerimiz bir havaya [yükseldi]! Bir hafta on gün benim [kollarım] acıdı.

Deli adam, bizi öldürecekti! Oraya birikmiş olan elektriği bizden geçirtti, boşalttırdı.Deli adam, bizi öldürecekti! Oraya birikmiş olan elektriği bizden geçirtti, boşalttırdı. İkisinin arasında çok yüksek voltaj farkı var. Ama herhalde ölmeyeceğimizi biliyor, ondan yapıyor. İkisinin arasında çok yüksek voltaj farkı var. Ama herhalde ölmeyeceğimizi biliyor, ondan yapıyor. Yoksa bütün sınıfı öldürecekti. Ama benim bir hafta on gün [kollarım], adaleler; Yoksa bütün sınıfı öldürecekti. Ama benim bir hafta on gün [kollarım], adaleler; birden [çarpınca] acıdı. birden [çarpınca] acıdı.

İşte bu elektriğin hiç şakası yoktur. Elektriğin durduğuna bakmayın, bunlar canavardır. İşte bu elektriğin hiç şakası yoktur. Elektriğin durduğuna bakmayın, bunlar canavardır. Şimdi böyle duruyor ama canavardır. Elektrik, ateş, deniz; bunların şakası yoktur! Şimdi böyle duruyor ama canavardır.

Elektrik, ateş, deniz; bunların şakası yoktur!

Peki küfür? Küfrün de şakası yoktur! Küfür de bunlar gibi; küfrün, şirkin, müşrikin, Peki küfür?

Küfrün de şakası yoktur! Küfür de bunlar gibi; küfrün, şirkin, müşrikin,
kâfirin de şakası yoktur! kâfirin de şakası yoktur!

Kâfir diyarında insan, okyanusta gemisi batmış kayığı devrilmiş bir kazazede gibidir. Kâfir diyarında insan, okyanusta gemisi batmış kayığı devrilmiş bir kazazede gibidir. Şimdi yüzüyor, suyun üstünde çırpınıyor. Ama biraz sonra ne olacak? Şimdi yüzüyor, suyun üstünde çırpınıyor.

Ama biraz sonra ne olacak?

Yorulacak! Sonra çırpınırken köpek balıkları gelirse ne olacak? Yorulacak!

Sonra çırpınırken köpek balıkları gelirse ne olacak?

Gitti! Köpek balıkları batan gemilerin etrafına gelirler, yem toplarlar.Gitti! Köpek balıkları batan gemilerin etrafına gelirler, yem toplarlar. İnsanları yem olarak yerler. İnsan yiyen mahlûklar! Orada bir ada olursa ne olur? İnsanları yem olarak yerler. İnsan yiyen mahlûklar!

Orada bir ada olursa ne olur?

Adaya yüzer, çıkar kumsala serilir. Hiç olmazsa denizden kurtuldum, der. Adaya yüzer, çıkar kumsala serilir. Hiç olmazsa denizden kurtuldum, der.

Camiler öyle, ada gibidir. İslâm öyle, kurtulur! Mü'minin camiye gelmesi lazım.Camiler öyle, ada gibidir. İslâm öyle, kurtulur!

Mü'minin camiye gelmesi lazım.
Gelmeyince çok hata ediyor. Peygamber Efendimiz o kadar istiyor ki;Gelmeyince çok hata ediyor. Peygamber Efendimiz o kadar istiyor ki; "Bilal, sen namazı kıldır!" diyecek. Eline meşaleyi alacak… "Bilal, sen namazı kıldır!" diyecek. Eline meşaleyi alacak…

Herkesin evi hurma dalından, tahtadan; o zaman çelik olacak değil ya!Herkesin evi hurma dalından, tahtadan; o zaman çelik olacak değil ya! Karınca yemesin diye çelikten ev mi yapıyorlardı, o zaman tuğla mı vardı?.. Yok! Karınca yemesin diye çelikten ev mi yapıyorlardı, o zaman tuğla mı vardı?..

Yok!

"Çatır çatır bütün evleri yakmak istiyorum!" Ne demek? "Çatır çatır bütün evleri yakmak istiyorum!"

Ne demek?

"Herkes camiye gelsin!" demek. Bu, işin ciddiyetini gösteriyor."Herkes camiye gelsin!" demek.

Bu, işin ciddiyetini gösteriyor.
Allahu Teâlâ hazretleri camileri sevmeyi,Allahu Teâlâ hazretleri camileri sevmeyi, Cumaları, cemaatleri sevmeyi ve onlara müdavim olmayı cümlemize nasip eylesin. Cumaları, cemaatleri sevmeyi ve onlara müdavim olmayı cümlemize nasip eylesin.

el-Fâtiha! el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2