Namaz Vakitleri

28 Cemâziye'l-Âhir 1446
29 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:22
Öğle
13:11
İkindi
15:30
Akşam
17:51
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

İsrâiloğulları’nın “Allah’ı Görmedikçe İnanmayız!” Demeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Safer 1420 / 25.05.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in daha iyi anlaşılması için yaptığı sohbetler Ak-Radyo’da başladı (29. 09. 1998).

Bu sohbetler bir saat kadar sürüyordu ve salı akşamları Ak-Radyodan yayınlanıyordu. 4 Şubat 2001 günü elim bir trafik kazası sonucu vefat edinceye kadar devam etti. Vefat etmeden önce yaptıkları son sohbette, Bakara Sûresi’nin 223. ayeti anlatılmıştır.

Hocamız bu sohbetlerinde İbn-i Kesir tefsirini takip ediyordu. Zaman zaman Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır tefsirinden ve İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri’nin tefsirinden nakiller yaptığı da oluyordu. Fâtiha’dan başlayıp, sırayla her sohbette birkaç ayet okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 30 Ocak 2001 günü yaptığı son tefsir sohbetinde, Bakara Sûresi’nin 224. ayetine kadar gelmişti.

Derslerde, önce o gün izah edilecek ayet-i kerimelerin metinleri okunuyor, kısaca meali veriliyor. Sonra ayetlerin sebeb-i nüzûlü hadis-i şeriflerle izah ediliyor. Ondan sonra, ilgili diğer ayetlerle ve hadis-i şeriflerle ayeti kerimelerin açıklaması yapılıyor. Ashaptan, tabiinden görüşler naklediliyor. Sohbetin sonunda da çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyor.

Yahudilerin Allah’ı Açıkça Görmek İstemeleri, İsrâiloğulları'nın Bulutla Gölgelendirilmesi, Men, Kudret | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İsrâiloğulları’nın “Allah’ı Görmedikçe İnanmayız!” Demeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Safer 1420 / 25.05.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in daha iyi anlaşılması için yaptığı sohbetler Ak-Radyo’da başladı (29. 09. 1998).

Bu sohbetler bir saat kadar sürüyordu ve salı akşamları Ak-Radyodan yayınlanıyordu. 4 Şubat 2001 günü elim bir trafik kazası sonucu vefat edinceye kadar devam etti. Vefat etmeden önce yaptıkları son sohbette, Bakara Sûresi’nin 223. ayeti anlatılmıştır.

Hocamız bu sohbetlerinde İbn-i Kesir tefsirini takip ediyordu. Zaman zaman Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır tefsirinden ve İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri’nin tefsirinden nakiller yaptığı da oluyordu. Fâtiha’dan başlayıp, sırayla her sohbette birkaç ayet okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 30 Ocak 2001 günü yaptığı son tefsir sohbetinde, Bakara Sûresi’nin 224. ayetine kadar gelmişti.

Derslerde, önce o gün izah edilecek ayet-i kerimelerin metinleri okunuyor, kısaca meali veriliyor. Sonra ayetlerin sebeb-i nüzûlü hadis-i şeriflerle izah ediliyor. Ondan sonra, ilgili diğer ayetlerle ve hadis-i şeriflerle ayeti kerimelerin açıklaması yapılıyor. Ashaptan, tabiinden görüşler naklediliyor. Sohbetin sonunda da çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyor.

Yahudilerin Allah’ı Açıkça Görmek İstemeleri, İsrâiloğulları'nın Bulutla Gölgelendirilmesi, Men, Kudret | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekattühu

Allah'ın selamı ihsanı, ikramı üzerinize olsun.
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekattühu

Allah'ın selamı ihsanı, ikramı üzerinize olsun.
Dünya ahiret saadetini Mevlam cümlemizi sevdiklerimizle beraber erdirsin

Dünya ahiret saadetini Mevlam cümlemizi sevdiklerimizle beraber erdirsin

Bu akşamki tefsir sohbetinde Bakara sure-i şerifesininBu akşamki tefsir sohbetinde Bakara sure-i şerifesinin 55,56 ve 57.ayet-i kerimeleri üzerinde sohbetimi yapabileceğimi sanıyorum.55,56 ve 57.ayet-i kerimeleri üzerinde sohbetimi yapabileceğimi sanıyorum. Bu ayet-i Kerimeler daha önceki ayet-i kerimelerin akışı içinde geliyor.

Bu ayet-i Kerimeler daha önceki ayet-i kerimelerin akışı içinde geliyor.

Daha önceki haftalardaki sohbetlerimizi dinleyen kardeşlerimiz hatırlayacaklar, Daha önceki haftalardaki sohbetlerimizi dinleyen kardeşlerimiz hatırlayacaklar, Cenab-ı Mevlamız bu ayet-i kerimelerde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem efendimizinCenab-ı Mevlamız bu ayet-i kerimelerde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin zamanındaki ehli kitap, Yahudiler insafa gelsinler,zamanındaki ehli kitap, Yahudiler insafa gelsinler, dinlerinin mazilerindeki peygamberleri zamanındaki olayların cereyanından ibret alsınlar,dinlerinin mazilerindeki peygamberleri zamanındaki olayların cereyanından ibret alsınlar, örnek alsınlar, hataya düşmesinler, ahir zaman peygamberini kabul etsinler.örnek alsınlar, hataya düşmesinler, ahir zaman peygamberini kabul etsinler. İlk ona küfreden insanlar, ilk inkar eden topluluklar olmasınlar.İlk ona küfreden insanlar, ilk inkar eden topluluklar olmasınlar. Cenab-ı Mevlanın daha önce kendilerine bahşetmiş olduğu nimetleri hatırlayıpCenab-ı Mevlanın daha önce kendilerine bahşetmiş olduğu nimetleri hatırlayıp Cenab-ı Mevlaya itaat etsinler, bu peygambere iman etsinler,Cenab-ı Mevlaya itaat etsinler, bu peygambere iman etsinler, tabi olsunlar diye yapmış olduğu lütuflarını sıralamaya bu ayet-i kerimede devam ediyor.

tabi olsunlar diye yapmış olduğu lütuflarını sıralamaya bu ayet-i kerimede devam ediyor.

Şimdi bu hatırlatılan çeşitli nimetler ki bunların her birisi büyük nimet, Şimdi bu hatırlatılan çeşitli nimetler ki bunların her birisi büyük nimet, hayati nimet yani firavundan kurtulmak, firavun yakalayacakken denizi geçmekhayati nimet yani firavundan kurtulmak, firavun yakalayacakken denizi geçmek ondan sonra hatalar yaptıktan sonra Cenab- ı Mevlanın hatalarını affetmesi, ondan sonra hatalar yaptıktan sonra Cenab- ı Mevlanın hatalarını affetmesi, tövbe nasip etmesi ve bu 55. ayet-i kerimede buyuruluyor ki;Bismillahirrahmanirrahîm

tövbe nasip etmesi ve bu 55. ayet-i kerimede buyuruluyor ki;Bismillahirrahmanirrahîm

(ve iz kultüm ya Musa len nü'mine leke hatta nerallahe cehreten(ve iz kultüm ya Musa len nü'mine leke hatta nerallahe cehreten feehazetkumus saikatü ve entüm tenzurun)

feehazetkumus saikatü ve entüm tenzurun)

(sümme beasnâküm mimba'di mevtiküm leallekum teşkurun)(sümme beasnâküm mimba'di mevtiküm leallekum teşkurun) Bu da 56. Ayet-i kerime ;Bu da 56. Ayet-i kerime ; 57 [. ayeti'] de okuyalım.

57 [. ayeti'] de okuyalım.

(ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne vesselva(ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne vesselva külü min tayyibati ma razaknaküm vema zalemûnâ velakin kanû enfüsehüm yezlimûn) sadekallahülazîm.

külü min tayyibati ma razaknaküm vema zalemûnâ velakin kanû enfüsehüm yezlimûn) sadekallahülazîm.

Şimdi ne buyuruyor rabbimiz? ( ve iz kultüm) hani mazide neydi o zamanlar, bir zamanlar hatırlayın ki.Şimdi ne buyuruyor rabbimiz? ( ve iz kultüm) hani mazide neydi o zamanlar, bir zamanlar hatırlayın ki. (iz) böyle bu manaya gelen bir edat. Hani ( kultum) demiştiniz ki;(iz) böyle bu manaya gelen bir edat. Hani ( kultum) demiştiniz ki; "- Ya Musa" peygamberiniz Musa aleyhisselam'a onun zamanında yaşayan iman eden yahudiler ne demişlerdi. "- Ya Musa" peygamberiniz Musa aleyhisselam'a onun zamanında yaşayan iman eden yahudiler ne demişlerdi. (Ya Musa lennü'mine leke) biz sana inanmayacağız(Ya Musa lennü'mine leke) biz sana inanmayacağız ( hatta nerallahe cehraten) Allah'ı cehreten, aşikare, hayanen görmeyince, görmedikçe sana inanmıyacağız. ( hatta nerallahe cehraten) Allah'ı cehreten, aşikare, hayanen görmeyince, görmedikçe sana inanmıyacağız. Görelim ondan sonra inanacağız, demiştiniz.Görelim ondan sonra inanacağız, demiştiniz. (feehazetkumus saikatü) ve sizi yıldırım yakalamıştı (ve entüm tenzurun) bakıp duruyordunuz. (feehazetkumus saikatü) ve sizi yıldırım yakalamıştı (ve entüm tenzurun) bakıp duruyordunuz. Bakıp durur bir haldeyken yıldırım sizi yakalamıştı.55. ayet-i kerime.

Bakıp durur bir haldeyken yıldırım sizi yakalamıştı.55. ayet-i kerime.

55.ayet-i kerime; ( sümme beasna mimba'di mevtiküm) sonra sizi ölümünüzden sonra ba'setmiştik tekrar diriltmiştik.55.ayet-i kerime; ( sümme beasna mimba'di mevtiküm) sonra sizi ölümünüzden sonra ba'setmiştik tekrar diriltmiştik. (lealleküm teşkurun) taki şükrediciler olabilseydiniz, belki şükrediciler olabilirsiniz diye.

(lealleküm teşkurun) taki şükrediciler olabilseydiniz, belki şükrediciler olabilirsiniz diye.

Bu bir nimet, büyük bir nimeti bunun hakkındaki rivayetleri okuyacağım.Bu bir nimet, büyük bir nimeti bunun hakkındaki rivayetleri okuyacağım. Sonra (ve zallelna aleykümül ğamame) ve sizin üzerinize bulutu gölge yapmıştık,Sonra (ve zallelna aleykümül ğamame) ve sizin üzerinize bulutu gölge yapmıştık, gölgelendirmiştik sizi bu bulutla örterek (ve enzelna aleykumul menne vesselva) ve sizin üzerinizegölgelendirmiştik sizi bu bulutla örterek (ve enzelna aleykumul menne vesselva) ve sizin üzerinize "menn" ve "selva" denilen kudret helvası ve bıldırcın diye Türkçeye çevriliyor. "menn" ve "selva" denilen kudret helvası ve bıldırcın diye Türkçeye çevriliyor. Şeyleri ihsan etmiştik yiyeceklerin olmadığı sahrada.

Şeyleri ihsan etmiştik yiyeceklerin olmadığı sahrada.

Ve demiştik ki kulu min tayyibati ma razaknakum) Ve demiştik ki kulu min tayyibati ma razaknakum) Ben Azimüşşan Mevlanızın size ihsan ettiğim rızk olarak verdiğim nesnelerin hoşlarından,Ben Azimüşşan Mevlanızın size ihsan ettiğim rızk olarak verdiğim nesnelerin hoşlarından, güzellerinden yiyiniz demiştik. güzellerinden yiyiniz demiştik. Hatırlayın bunları diye burda hatırlamadan sonra hitapı değiştirerekHatırlayın bunları diye burda hatırlamadan sonra hitapı değiştirerek ayet-i kerime buyuruyor ki dönüyor gibi (vema zalemûnâ) onlar bize zulm etmedilerayet-i kerime buyuruyor ki dönüyor gibi (vema zalemûnâ) onlar bize zulm etmediler (velakin kânû enfüsehüm yazlimun) aksine kendi kendilerine zulmettiler. buyuruluyor.

(velakin kânû enfüsehüm yazlimun) aksine kendi kendilerine zulmettiler. buyuruluyor.

Şimdi Musa aleyhisselam'a şart koşan insanlar kimlerdi? Şimdi Musa aleyhisselam'a şart koşan insanlar kimlerdi? Allah'ı ille biz gözlerimizle aşikare görmeliyiz.Allah'ı ille biz gözlerimizle aşikare görmeliyiz. Görmezsek sana inanmayız, inanmayacağız diye diretenler kimlerdi.Görmezsek sana inanmayız, inanmayacağız diye diretenler kimlerdi. Buradaki (lennü'mine leke) "inanmıyacaz"dan istikbale getiriyor muzariyi.Buradaki (lennü'mine leke) "inanmıyacaz"dan istikbale getiriyor muzariyi. İnanmıycaz, inanmıycaz ancak şöyle yaparsan inanabiliriz . İnanmıycaz, inanmıycaz ancak şöyle yaparsan inanabiliriz . (hatta nerallahe cehraten) (cehraten) cehri olarak demek.(hatta nerallahe cehraten) (cehraten) cehri olarak demek. yani alaniyeten yani aşikare olarak, yani ıyanen yani ayan, beyan şöyle yani alaniyeten yani aşikare olarak, yani ıyanen yani ayan, beyan şöyle gözümüzle Allah'ı görmek istiyoruz. Görmedikçe sana inanmayacağız demişlerdi.

gözümüzle Allah'ı görmek istiyoruz. Görmedikçe sana inanmayacağız demişlerdi.

Bu ne zaman olmuştu? İbn-i İshakın rivayetine göre Bu ne zaman olmuştu? İbn-i İshakın rivayetine göre Musa aleyhisselam Tûr dağında kırk gün orada Cenab-ı Mevlasıyla bulunduktan sonra Musa aleyhisselam Tûr dağında kırk gün orada Cenab-ı Mevlasıyla bulunduktan sonra kavmine döndüğünde ve onların böyle buzağıya tapma hatasını işlediğini gördükten sonrakavmine döndüğünde ve onların böyle buzağıya tapma hatasını işlediğini gördükten sonra ve kardeşi Harun aleyhisselam'a yakasını, paçasını, sakalını tutup neler söylediğinive kardeşi Harun aleyhisselam'a yakasını, paçasını, sakalını tutup neler söylediğini Samiri isimli o buzağıyı yapan ustaya neler söylediğiniSamiri isimli o buzağıyı yapan ustaya neler söylediğini geçtiğimiz haftalarda kısaca işaret etmiş, söylemiştik.geçtiğimiz haftalarda kısaca işaret etmiş, söylemiştik. Bunları şey yaptıktan sonra o yapılan buzağıyı altından buzağıyı yakıp denize attığınıBunları şey yaptıktan sonra o yapılan buzağıyı altından buzağıyı yakıp denize attığını bütün bunlardan sonra Musa aleyhisselam bütün bunlardan sonra Musa aleyhisselam ( ihtara Musa minhüm sebine racülen bu kavminin içinden yetmiş kişi seçtik.) ( ihtara Musa minhüm sebine racülen bu kavminin içinden yetmiş kişi seçtik.) Yani en hayırlı, en önde gelen yetmiş kişiyi seçti ve onlara dediki:

Yani en hayırlı, en önde gelen yetmiş kişiyi seçti ve onlara dediki:

(intaliku ilallah) gidiniz Mevlanıza ve Allah'ü Teala Hazretlerinin divanına, huzuruna(intaliku ilallah) gidiniz Mevlanıza ve Allah'ü Teala Hazretlerinin divanına, huzuruna (ve tubu ilallahi mimma sana'tüm) işlediğiniz bu fezahatlerden, günahlardan dolayı(ve tubu ilallahi mimma sana'tüm) işlediğiniz bu fezahatlerden, günahlardan dolayı Cenab-ı Mevlaya kendiniz ve kavminiz adına tövbe edinizCenab-ı Mevlaya kendiniz ve kavminiz adına tövbe ediniz (fes'elûhü't-tevbete ala men terektüm veraeküm min kavliküm)(fes'elûhü't-tevbete ala men terektüm veraeküm min kavliküm) arkada bırakmış olduğunuz kavminiz içinde tevbe dileyiniz,arkada bırakmış olduğunuz kavminiz içinde tevbe dileyiniz, çünkü kavminin önde gelenlerinin itibarlıları sözü dinlenenleri seçtiçünkü kavminin önde gelenlerinin itibarlıları sözü dinlenenleri seçti (sûmû fetahheru) oruç tutunuz, temizleniniz, tertemiz aşırı mübalağalı temizleniniz (sûmû fetahheru) oruç tutunuz, temizleniniz, tertemiz aşırı mübalağalı temizleniniz (ve tahhiru siyabekum) ve elbiselerinizi tertemiz temizleyiniz. her şeyiniz temiz olsun.(ve tahhiru siyabekum) ve elbiselerinizi tertemiz temizleyiniz. her şeyiniz temiz olsun. Öyle oruçlu dua edin diye onlara emretmişti.Öyle oruçlu dua edin diye onlara emretmişti. (feharaca bihi ila Tûr-i Sina) ve bu seçkin yetmiş kişiyi seçme eşrafı, âyânı, gözde, önde olan kişileri (feharaca bihi ila Tûr-i Sina) ve bu seçkin yetmiş kişiyi seçme eşrafı, âyânı, gözde, önde olan kişileri Mevlasının huzuruna, divanına Tûr dağına alıp götürdü.

Mevlasının huzuruna, divanına Tûr dağına alıp götürdü.

Bu (fegale lehus seb'un) bu yetmiş kişiye dedilerki. Bu (fegale lehus seb'un) bu yetmiş kişiye dedilerki. Bu emredilen şeylerin hepsini yaptılar.Bu emredilen şeylerin hepsini yaptılar. Oruçlu, temiz, abdestti, gusuldü neyse emredilen şeyleri yaparak Oruçlu, temiz, abdestti, gusuldü neyse emredilen şeyleri yaparak (ya Musa ütlüblena ila rabbike nesmeu kelame rabbina)(ya Musa ütlüblena ila rabbike nesmeu kelame rabbina) Mevlandan dua ediver, talep ediver bizim için ki biz sana vahiy gelirken rabbin seninle konuşurken Mevlandan dua ediver, talep ediver bizim için ki biz sana vahiy gelirken rabbin seninle konuşurken bu kelamı bizde duyalım dediler.(fegale efalu) bu talep üzerine Musa aleyhisselam bu kelamı bizde duyalım dediler.(fegale efalu) bu talep üzerine Musa aleyhisselam " peki ben bu duayı, talebi yaparım Rabbima" dedi." peki ben bu duayı, talebi yaparım Rabbima" dedi. (felemma dena Musa minel cebel ) Tûr dağına yaklaşınca Musa aleyhisselam(felemma dena Musa minel cebel ) Tûr dağına yaklaşınca Musa aleyhisselam (vakaa aleyhil gamam ) dağın üzerine (hatta tahşeril cebel)(vakaa aleyhil gamam ) dağın üzerine (hatta tahşeril cebel) dağı tamamen örtecek şekilde bir bulut sardı (küllehu) bütün dağı sardı. dağı tamamen örtecek şekilde bir bulut sardı (küllehu) bütün dağı sardı. Saracak şekilde bir bulut kapladı, Tûr dağınıSaracak şekilde bir bulut kapladı, Tûr dağını (ve dena Musa fedehal ittehazel fihi) bu bulutun içine Musa aleyhisselam yaklaştı (ve dena Musa fedehal ittehazel fihi) bu bulutun içine Musa aleyhisselam yaklaştı ve bu bulutun içine girdi ve kavmine de o gelmiş olan kimselere de dedi ki:ve bu bulutun içine girdi ve kavmine de o gelmiş olan kimselere de dedi ki: (udnu yaklaşın) dedi (vekanehu Musa iza kerremehullahu vakaa ala cennetihi(udnu yaklaşın) dedi (vekanehu Musa iza kerremehullahu vakaa ala cennetihi nurun satıun la yestetıy u ehadin mimbeni ademe en yenzura ileyhi) nurun satıun la yestetıy u ehadin mimbeni ademe en yenzura ileyhi) bu Cenab-ı Mevla vahyederken Musa aleyhisselam'a, Musa aleyhisselam'ın alnında öyle bir nuraniyet,bu Cenab-ı Mevla vahyederken Musa aleyhisselam'a, Musa aleyhisselam'ın alnında öyle bir nuraniyet, öyle bir parıltı peydah olur, düşerdi ki alnına o ışıkları etrafa yayılan bir parıltı o parıltıyaöyle bir parıltı peydah olur, düşerdi ki alnına o ışıkları etrafa yayılan bir parıltı o parıltıya hiç ben-i ademden bir insanın böyle bakmağa takati olmazdı.hiç ben-i ademden bir insanın böyle bakmağa takati olmazdı. Onun için herkes bakamadığı için perdelenmişti.

Onun için herkes bakamadığı için perdelenmişti.

Kavim yaklaştı.(delel kavlu hatta iza dehalu filgamam) onlarda o bulutun içine girdiler.Kavim yaklaştı.(delel kavlu hatta iza dehalu filgamam) onlarda o bulutun içine girdiler. (vakaû sücüden) ve hepsi secdeye kapandılar (fe semiu ve hüve yetekellemu Musa)(vakaû sücüden) ve hepsi secdeye kapandılar (fe semiu ve hüve yetekellemu Musa) Mevla Cenab-ı Hak Musa aleyhisselam'a söylerken, hitap ederken hepsi duydular.Mevla Cenab-ı Hak Musa aleyhisselam'a söylerken, hitap ederken hepsi duydular. (ye'muruhu ve yenhahu) emrediyor, yasaklıyor, şunları yapacaksınız, şunlar sevap emirlerim,(ye'muruhu ve yenhahu) emrediyor, yasaklıyor, şunları yapacaksınız, şunlar sevap emirlerim, şunları yapmayacaksınız, günah bunlar yasaklarım diye.şunları yapmayacaksınız, günah bunlar yasaklarım diye. (ifal vela tefal ) şunu yap bunu yapma diye. (ifal vela tefal ) şunu yap bunu yapma diye. (felemma feraka ileyhim min emrihi) bu vahiy tamam olunca, emirleri tamam olunca(felemma feraka ileyhim min emrihi) bu vahiy tamam olunca, emirleri tamam olunca (in keşefe an Musal gamame) o bulut kalktı.(in keşefe an Musal gamame) o bulut kalktı. Yani o vahiy esnasında tabi bu bulutun ne olduğu hakkında aşağıda izahlar da veriliyor.

Yani o vahiy esnasında tabi bu bulutun ne olduğu hakkında aşağıda izahlar da veriliyor.

(feakbale ileyhim Onlara yöneldi) Musa aleyhisselam(feakbale ileyhim Onlara yöneldi) Musa aleyhisselam (fegalu li Musa) Musa aleyhisselam'a bu sefer o yetmiş kişi işte bu ayette belirtilen sözü söylemişlerdi. (fegalu li Musa) Musa aleyhisselam'a bu sefer o yetmiş kişi işte bu ayette belirtilen sözü söylemişlerdi. (lennü'mine leke biz sana gene inanmayız hatta nerallahe cehraten)(lennü'mine leke biz sana gene inanmayız hatta nerallahe cehraten) Allah'ı âşikâre görmedikçe, demişler. Allah'ı âşikâre görmedikçe, demişler. (feehazethumul ricfetü) bir sarsıntı, ricfe, zelzele bunları tuttu. (feehazethumul ricfetü) bir sarsıntı, ricfe, zelzele bunları tuttu. (ve hiye saikatü) yıldırım vardı. Saika biliyorsunuz yıldırım demek.(ve hiye saikatü) yıldırım vardı. Saika biliyorsunuz yıldırım demek. Hatta şeyin, yıldırımın zarar vermeden şey yapması için binanın çatısına yapılan şeye deHatta şeyin, yıldırımın zarar vermeden şey yapması için binanın çatısına yapılan şeye de yıldırım çeken paratoner diye batılıların söylediği şeye de bizim eskiden ne derlerdi?yıldırım çeken paratoner diye batılıların söylediği şeye de bizim eskiden ne derlerdi? Siper-i Sâika derlerdi, yani yıldırımın kalkanı, siperi ona gelir oradan binayı korur,Siper-i Sâika derlerdi, yani yıldırımın kalkanı, siperi ona gelir oradan binayı korur, binaya zarar vermez, minareye zarar vermez, çatıya zarar vermez.

binaya zarar vermez, minareye zarar vermez, çatıya zarar vermez.

İşte bu şey tuttu (fematü cemian) nefsi mahvoldular yerlere serildiler, öldüler ve Musa aleyhisselamİşte bu şey tuttu (fematü cemian) nefsi mahvoldular yerlere serildiler, öldüler ve Musa aleyhisselam (game yünaşidü) Cenab-ı Mevladan tazarru ve niyaz etmeye başladı(game yünaşidü) Cenab-ı Mevladan tazarru ve niyaz etmeye başladı (yünaşedü rabbehu liyeduhu ve yerbeu ve yekul) böyle çeşitli niyazlar, münacaat, dualarla.(yünaşedü rabbehu liyeduhu ve yerbeu ve yekul) böyle çeşitli niyazlar, münacaat, dualarla. Ki bunların bazısı ilerdeki Kur'an-ı Kerim ayetlerinde yine inşallah okuyacağız.Ki bunların bazısı ilerdeki Kur'an-ı Kerim ayetlerinde yine inşallah okuyacağız. Allah ömür verir, nasip ederde. Mesela (Rabbi lev şi'te ehlehtehüm ve iyyaye )Allah ömür verir, nasip ederde. Mesela (Rabbi lev şi'te ehlehtehüm ve iyyaye ) Ya Rabbi eğer sen dileseydin beni de bu adamları da bundan önce helak ederdin, edebilirdin.Ya Rabbi eğer sen dileseydin beni de bu adamları da bundan önce helak ederdin, edebilirdin. İşte bunlar bir cahillik ettiler ve böylece kendilerine de kavimlerine de zarar verecekler.

İşte bunlar bir cahillik ettiler ve böylece kendilerine de kavimlerine de zarar verecekler.

(etühliküna bima feale süfehaü minna) "İçimizdeki böyle aklı ermeyen birilerinin taşkınlıklarından (etühliküna bima feale süfehaü minna) "İçimizdeki böyle aklı ermeyen birilerinin taşkınlıklarından dolayı hepimizi helak mı edeceksin Ya Rabbi." dolayı hepimizi helak mı edeceksin Ya Rabbi." Çünkü bunlar kavmin eşrafı, a'yanı idarecileri oldukları içinÇünkü bunlar kavmin eşrafı, a'yanı idarecileri oldukları için (inne haza lehüm helakun) çünkü bu onlar içinde helaktır(inne haza lehüm helakun) çünkü bu onlar içinde helaktır (vahtartü minhüm seb'îna racülen) bunların en hayırlılarından yetmiş tanesini seçtim (vahtartü minhüm seb'îna racülen) bunların en hayırlılarından yetmiş tanesini seçtim (erciu ileyhim veleyse mai minhüm racülün vahid) (erciu ileyhim veleyse mai minhüm racülün vahid) geri döndüğümde bunlardan hiç birisi olmazsa (femellezi yusaddikuni bihi)geri döndüğümde bunlardan hiç birisi olmazsa (femellezi yusaddikuni bihi) artık beni dinlemezler, tasdik etmezlerartık beni dinlemezler, tasdik etmezler (ve ye'menuni aleyhi ba'de haza) (ve ye'menuni aleyhi ba'de haza) "yani bundan sonra bana hiçbir şeylerinde itimat etmezler ya rabbi" diye"yani bundan sonra bana hiçbir şeylerinde itimat etmezler ya rabbi" diye (inna hüdna ileyke) "biz sana geldik, teveccüh ettik diye böyle dua, tazarru, niyaz ettikçe(inna hüdna ileyke) "biz sana geldik, teveccüh ettik diye böyle dua, tazarru, niyaz ettikçe Cenab-ı Hak Mevla onlara verdiği o mahvı helak ve ölüm veya ölüm gibi durumu kaldırdı.

Cenab-ı Hak Mevla onlara verdiği o mahvı helak ve ölüm veya ölüm gibi durumu kaldırdı.

Ve (sümme beasnaküm sonra biz sizi ba'setmiştik) ey Musa aleyhisselam'ın o sözleri söyleyip teVe (sümme beasnaküm sonra biz sizi ba'setmiştik) ey Musa aleyhisselam'ın o sözleri söyleyip te cezaya uğrayan toplu gurubu seçkinleri ba'setmiştik.cezaya uğrayan toplu gurubu seçkinleri ba'setmiştik. Öldükten sonra ba'sü ba'del mevt gibi ba'del mevtiküm ölümümünüzden sonra. Öldükten sonra ba'sü ba'del mevt gibi ba'del mevtiküm ölümümünüzden sonra. Buna taki şükredesiniz.Buna taki şükredesiniz. Çünkü bu onların helaki, sizinde helakiniz kavmin toptan bir felakete uğraması demek olacaktı,Çünkü bu onların helaki, sizinde helakiniz kavmin toptan bir felakete uğraması demek olacaktı, diye bu olayın buzağıya tapmadan sonra özür dilemek içindiye bu olayın buzağıya tapmadan sonra özür dilemek için Tûr dağına gittikleri şeklinde bir rivayet var.

Tûr dağına gittikleri şeklinde bir rivayet var.

Bir başka rivayette de şöyle Süddi rivayet etmiş; Bir başka rivayette de şöyle Süddi rivayet etmiş; (lemma tabet Benî İsrail min ibadetil icl)(lemma tabet Benî İsrail min ibadetil icl) Benî İsrail'i işte o zamanki yaşayanları, ashabı olan Musa aleyhisselam'ın buzağıyaBenî İsrail'i işte o zamanki yaşayanları, ashabı olan Musa aleyhisselam'ın buzağıya (icl) yani buzağıya ibadetten dolayı kavmin yaptığından tövbe edince(icl) yani buzağıya ibadetten dolayı kavmin yaptığından tövbe edince (fetaballahu aleyhim) Allah'ta o buzağıya tapanları öldürüp cezalandırdıklarından sonra (fetaballahu aleyhim) Allah'ta o buzağıya tapanları öldürüp cezalandırdıklarından sonra geride kalanların tövbesini kabul edince Musaaleyhisselam'a Allah'ü Teala emretti ki;geride kalanların tövbesini kabul edince Musaaleyhisselam'a Allah'ü Teala emretti ki; Benî İsrail'den her guruptan özür dilemek için birilerinin gelmesini emretti.Benî İsrail'den her guruptan özür dilemek için birilerinin gelmesini emretti. Musa aleyhisselam'da yetmiş kişiyi onun üzerine seçti ve özür dilesinler diye.Musa aleyhisselam'da yetmiş kişiyi onun üzerine seçti ve özür dilesinler diye. Böyle bir rivayette var.

Bir başka rivayette de Musa aleyhisselam
Böyle bir rivayette var.

Bir başka rivayette de Musa aleyhisselam
Tûr dağından döndüğü zaman elinde levhalar Tevrat'ın yazılı olduğu levhalar olduğu haldeTûr dağından döndüğü zaman elinde levhalar Tevrat'ın yazılı olduğu levhalar olduğu halde (lemma racea min indi Rabbihi bil ervah kad kezebe fihettevvab vecedehüm ya'büdünel ıcl)(lemma racea min indi Rabbihi bil ervah kad kezebe fihettevvab vecedehüm ya'büdünel ıcl) Tevrat bu levhalara yazılmış kavim halbuki sapıtmış buzağıya tapınma durumuna düşmüşTevrat bu levhalara yazılmış kavim halbuki sapıtmış buzağıya tapınma durumuna düşmüş (fe emerahüm bi katli enfüsihim) bu birbirlerinden suçlu olanlarını öldürmelerini emretti. (fe emerahüm bi katli enfüsihim) bu birbirlerinden suçlu olanlarını öldürmelerini emretti. (fe fealü) yapınca (fetaballahü aleyhim) Cenab-ı Hak tövbelerini kabul etti.(fe fealü) yapınca (fetaballahü aleyhim) Cenab-ı Hak tövbelerini kabul etti. (fegale inne hazihi elvahun fiha kitabullah ) ve dediki bu levhalar Allah'ın kitabıdır. (fegale inne hazihi elvahun fiha kitabullah ) ve dediki bu levhalar Allah'ın kitabıdır. Emirleri var Allah'ın burda (fihi emrukumüllezi emeraküm bihi ve nehyiküm bihillezine amenu )Emirleri var Allah'ın burda (fihi emrukumüllezi emeraküm bihi ve nehyiküm bihillezine amenu ) yapmamız gereken işler var burada, emirler var,yasakladıkları şeyler var. deyinceyapmamız gereken işler var burada, emirler var,yasakladıkları şeyler var. deyince (ve galu vemen ye'huzühü bigavlike) yani senin bu sözüne kim bunlara kulak asar, kim dinler bunu dedi onlar(ve galu vemen ye'huzühü bigavlike) yani senin bu sözüne kim bunlara kulak asar, kim dinler bunu dedi onlar (kitaballahi hatta nerallahe cehraten bizde kabul etmeyiz(kitaballahi hatta nerallahe cehraten bizde kabul etmeyiz ancak Allah'ı doğrudan doğruya görürsek kabul ederiz dediler.ancak Allah'ı doğrudan doğruya görürsek kabul ederiz dediler. (hatta yatlaullahu aleyna Allah'ü Teala bize görününce inanırız veyekulu hazakitabi (hatta yatlaullahu aleyna Allah'ü Teala bize görününce inanırız veyekulu hazakitabi ve işte bu benim kitabımdır, emrimdir derse inanırızve işte bu benim kitabımdır, emrimdir derse inanırız (fehuzuhu) bunları tutun bunlar benim kitabımdır, derse inanırız. dediler. (fehuzuhu) bunları tutun bunlar benim kitabımdır, derse inanırız. dediler. Böyle âşikare istiyorlar (femalehu la yükellimunake kema yükellimuke ente ya Musa)dediler.Böyle âşikare istiyorlar (femalehu la yükellimunake kema yükellimuke ente ya Musa)dediler. Seninle konuşuyor da bizimle niçin konuşmasın Mevla) diye bir söz söylediler.Seninle konuşuyor da bizimle niçin konuşmasın Mevla) diye bir söz söylediler. (velen nü'mine leke hatta nerallahe cehraten) işte bundan dolayı,(velen nü'mine leke hatta nerallahe cehraten) işte bundan dolayı, bu ayet-i kerime bunu kastediyor diye izah ediliyor.

bu ayet-i kerime bunu kastediyor diye izah ediliyor.

(Fecaet gatletun minallah fecaethumul saikatu ba'dettevbeti) tövbeden sonra(Fecaet gatletun minallah fecaethumul saikatu ba'dettevbeti) tövbeden sonra bu lafları söyledikleri için buzağıya tapmanın tövbesinden sonra bunları söyledikten sonrabu lafları söyledikleri için buzağıya tapmanın tövbesinden sonra bunları söyledikten sonra Allah'ın gazabı olarak, ikabı olarak, cezası olarak bu şeyin saika geldi, yıldırım geldi Allah'ın gazabı olarak, ikabı olarak, cezası olarak bu şeyin saika geldi, yıldırım geldi (fematü) bayağı öldüler. (Ecmeun) hepsi birden(fematü) bayağı öldüler. (Ecmeun) hepsi birden (ve kale sümme ahyahumullahu ba'de mevtihim) sonra da Allah onları öldürdükten sonra diriltti.(ve kale sümme ahyahumullahu ba'de mevtihim) sonra da Allah onları öldürdükten sonra diriltti. Bu ayet-i kerimede de (sümme beasna minküm ba'de mevtiküm lealleküm teşkürun) buyuruluyor. Bu ayet-i kerimede de (sümme beasna minküm ba'de mevtiküm lealleküm teşkürun) buyuruluyor. Yani ya bu ölüm hakiki bir şekilde oldu, sonra Allah diriltti.Yani ya bu ölüm hakiki bir şekilde oldu, sonra Allah diriltti. Ya da ölüm gibi yere serildiler sonra Allah yeni bir aydınlık, felaket ondan sonra şey yaptılarYa da ölüm gibi yere serildiler sonra Allah yeni bir aydınlık, felaket ondan sonra şey yaptılar (fegale lehüm Musa huzü kitaballah) Allah'ın emirlerini, kitabını alın, uygulayın deyince(fegale lehüm Musa huzü kitaballah) Allah'ın emirlerini, kitabını alın, uygulayın deyince (galu la fegale eyyü şeyin ensabeküm ) yani başınıza ne geldiyse(galu la fegale eyyü şeyin ensabeküm ) yani başınıza ne geldiyse (galu esabena enna mütna sümme muhyina) öldük sonra diriltildik dediler. (galu esabena enna mütna sümme muhyina) öldük sonra diriltildik dediler. Allah'ın kitabını o halde uygulayın diye tekrar söyledi (inne la) dediler.

Allah'ın kitabını o halde uygulayın diye tekrar söyledi (inne la) dediler.

Allah'ü Teala Hazretleri meleklerini gönderdi, dağı üstlerine devirecek bir hale getirdi.Allah'ü Teala Hazretleri meleklerini gönderdi, dağı üstlerine devirecek bir hale getirdi. Sonra işte kavim durumu ondan sonra akılları başlarına geldi.Sonra işte kavim durumu ondan sonra akılları başlarına geldi. İşte bunlara şükretmeniz lazım değil mi yani o hatalarınıza rağmen İşte bunlara şükretmeniz lazım değil mi yani o hatalarınıza rağmen Allah'ü Teala Hazretleri sizi şükredesiniz diye nimetin kadrini bilip te Allah'a muti olasınız diyeAllah'ü Teala Hazretleri sizi şükredesiniz diye nimetin kadrini bilip te Allah'a muti olasınız diye böyle tekrar cezalandırmaktan, gazabından kurardı. Bunları hatırlayın.böyle tekrar cezalandırmaktan, gazabından kurardı. Bunları hatırlayın. Bak böyle dinlemeyince böyle oluyorsunuz, dinleyince, tövbe edince şöyle oluyorsunuz.Bak böyle dinlemeyince böyle oluyorsunuz, dinleyince, tövbe edince şöyle oluyorsunuz. Binaenaleyh bu mazideki olaylardan ibret alın denildi. Binaenaleyh bu mazideki olaylardan ibret alın denildi. Toparlayın diye Allah'ü Teala Hazretleri eski olayları hatırlatarak yeni kavimlere,Toparlayın diye Allah'ü Teala Hazretleri eski olayları hatırlatarak yeni kavimlere, nesillere peygamber efendimiz Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem'enesillere peygamber efendimiz Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem'e Tevrat'ta geleceği bildirilmiş âhir zaman peygamberine iman etmeyi onların talihlerinden, Tevrat'ta geleceği bildirilmiş âhir zaman peygamberine iman etmeyi onların talihlerinden, onların peygamberlerinin siyerinden yani olaylarından,onların peygamberlerinin siyerinden yani olaylarından, başından geçen dini olaylardan ibretli sahneleri hatırlatarak tehdit ediyor.

başından geçen dini olaylardan ibretli sahneleri hatırlatarak tehdit ediyor.

Sonra 55. ayet-i kerimede buyuruyor ki Rabbimiz (ve zallena aleykümül gamame )Sonra 55. ayet-i kerimede buyuruyor ki Rabbimiz (ve zallena aleykümül gamame ) zallâ, yüzallî,tezılle, zıll biliyorsunuz gölge demek.zallâ, yüzallî,tezılle, zıll biliyorsunuz gölge demek. Hatta karagöz oyununda perde vardır da, arka tarafında ışık ışıkla perdenin arasınaHatta karagöz oyununda perde vardır da, arka tarafında ışık ışıkla perdenin arasına şekiller Karagöz Hacivat eh, ah Beberuhi, kabadayı bilmem vesaire bunlar gelir.şekiller Karagöz Hacivat eh, ah Beberuhi, kabadayı bilmem vesaire bunlar gelir. Bunlara zıll ve hayal oyunu deniliyor. Zıll gölge demek biliyorsunuz. Bunlara zıll ve hayal oyunu deniliyor. Zıll gölge demek biliyorsunuz. Zallele de gölgelendirmek demek Arapça'da bildiklerinizle bağlantılı olsun, Zallele de gölgelendirmek demek Arapça'da bildiklerinizle bağlantılı olsun, hatırınızda daha iyi kalsın diye (ve zallelna) biz gölgelendirdik. (aleyküm) sizin üzerinize hatırınızda daha iyi kalsın diye (ve zallelna) biz gölgelendirdik. (aleyküm) sizin üzerinize (elgamame) bulutu sizin üzerinize gerdik, gölgelendirdik) diye(elgamame) bulutu sizin üzerinize gerdik, gölgelendirdik) diye bir başka lütfünü Cenab-ı Hak bu 55. affedersiniz 55 birincisiydi 56 ikincisiydi yani şükredesiniz diyebir başka lütfünü Cenab-ı Hak bu 55. affedersiniz 55 birincisiydi 56 ikincisiydi yani şükredesiniz diye bu 57. ayet-i kerime sohbetimin sonuncu ayet-i kerimesi 57.

bu 57. ayet-i kerime sohbetimin sonuncu ayet-i kerimesi 57.

"Bulutu sizin üzerinize gölgelendirmiştik""Bulutu sizin üzerinize gölgelendirmiştik" Bu bir nimet bu ne zaman olmuştu bu gölgelendirmeBu bir nimet bu ne zaman olmuştu bu gölgelendirme Benî İsrail firavundan kurtulduktan sonra Tih sahrasına yani Mısır ile Filistin arasındaki mevkideki Tih, te i he Benî İsrail firavundan kurtulduktan sonra Tih sahrasına yani Mısır ile Filistin arasındaki mevkideki Tih, te i he Trabzonun t'si İstanbulun i'si, hatay'ın h'si .Tîh sahrasına i'si uzun geldikleri zaman Trabzonun t'si İstanbulun i'si, hatay'ın h'si .Tîh sahrasına i'si uzun geldikleri zaman alt üst, yan, sağ, sol, ön, arka her taraf kum muazzam bir çöl, muazzam bir sıcak.alt üst, yan, sağ, sol, ön, arka her taraf kum muazzam bir çöl, muazzam bir sıcak. Tepede güneş, aşağıda kum. Mezkun mıntıka değil, susuz bir çöl.Tepede güneş, aşağıda kum. Mezkun mıntıka değil, susuz bir çöl. Oraya geldikleri zaman tabi o öyle bir yer ki Mısır'ı asırlarca bir çok yabancıların hücumundan,Oraya geldikleri zaman tabi o öyle bir yer ki Mısır'ı asırlarca bir çok yabancıların hücumundan, istilasından korudu. Yani orayı geçip te Mısır'a saldıramadılar münbit mısırlı arazisine istilasından korudu. Yani orayı geçip te Mısır'a saldıramadılar münbit mısırlı arazisine doğudan gelen istilacılar tarihin eski devirlerinden beri bu sahrayı geçemediler,doğudan gelen istilacılar tarihin eski devirlerinden beri bu sahrayı geçemediler, çünkü büyük bir sahra böyle geçilemiyor, böyle büyük orduların geçmesi mümkün değil. çünkü büyük bir sahra böyle geçilemiyor, böyle büyük orduların geçmesi mümkün değil. Konaklayacak yer yok, su yok o kadar günlerce yürümeleri lazım.Konaklayacak yer yok, su yok o kadar günlerce yürümeleri lazım. Oradan geçmeleri de çok büyük bir lütuf, çok büyük bir olağanüstü ikram,Oradan geçmeleri de çok büyük bir lütuf, çok büyük bir olağanüstü ikram, çünkü oradan başka türlü geçmeleri mümkün olmazdı.çünkü oradan başka türlü geçmeleri mümkün olmazdı. Cenab-ı Hak onların üzerine bir bulut getirdi.

Cenab-ı Hak onların üzerine bir bulut getirdi.

Biliyorsunuz Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'inde üzerinde daima bir bulut gölge ederdi,Biliyorsunuz Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'inde üzerinde daima bir bulut gölge ederdi, güneş yakmazdı, gölgesi yere düşmezdi. güneş yakmazdı, gölgesi yere düşmezdi. Peygamber efendimizin gölgesi yere düşmedi, çünkü güneşte durması lazım gölge olması içinPeygamber efendimizin gölgesi yere düşmedi, çünkü güneşte durması lazım gölge olması için ve ondan sonra gölge olması lazım efendimizi de Cenab-ı Hak bir bulutla gölgelendirdiği gibi ve ondan sonra gölge olması lazım efendimizi de Cenab-ı Hak bir bulutla gölgelendirdiği gibi tarihte de bu Musa aleyhisselam'ın hürmetine etrafındaki ashabı, kavmi de hani sizi diye hitap ediyortarihte de bu Musa aleyhisselam'ın hürmetine etrafındaki ashabı, kavmi de hani sizi diye hitap ediyor Yahudilere bu ayet-i kerimede mevlamız "sizi biz azimüşşan ben Rabbül aleminYahudilere bu ayet-i kerimede mevlamız "sizi biz azimüşşan ben Rabbül alemin bulutla gölgelendirmiştim ya bunu da hatırlayın bu da büyük bir nimet" diye.bulutla gölgelendirmiştim ya bunu da hatırlayın bu da büyük bir nimet" diye. Çünkü o güneş cayır cayır yandığı zaman helak olurlar.Çünkü o güneş cayır cayır yandığı zaman helak olurlar. Arkaya, geri gidemezler, çünkü Mısır artık kaçtıkları bir yer, Arkaya, geri gidemezler, çünkü Mısır artık kaçtıkları bir yer, öbür tarafa ulaşamazlar çünkü mesafe uzak orada çölde hepsi helak olabilirlerdi amaöbür tarafa ulaşamazlar çünkü mesafe uzak orada çölde hepsi helak olabilirlerdi ama Cenab-ı Hak gölge gönderdi, bulutları gölge yaptırdı.

Cenab-ı Hak gölge gönderdi, bulutları gölge yaptırdı.

Sonra (ve enzelna aleykümül menne vesselva) Sonra (ve enzelna aleykümül menne vesselva) "biz sizin üzerinize ey yahudi kavmi, o zamanki insanlar hatırlayın bir de men ve selva indirmiştik.""biz sizin üzerinize ey yahudi kavmi, o zamanki insanlar hatırlayın bir de men ve selva indirmiştik." buyuruyor Cenab-ı Mevla. Bu menn nedir? buyuruyor Cenab-ı Mevla. Bu menn nedir? Ha bu gamam kelimesi tabi bir bulut diye rivayet edilmiş.Ha bu gamam kelimesi tabi bir bulut diye rivayet edilmiş. Cenab-ı Hak böyle bir bulutu, beyaz bulutu onların üstüne göndermiş,Cenab-ı Hak böyle bir bulutu, beyaz bulutu onların üstüne göndermiş, Tih sahrasında diye buyurulduğu gibi.Tih sahrasında diye buyurulduğu gibi. Bu bulutun bilinen bir bulut olmadığı son derece serin olduğu ve son derece latif olduğuBu bulutun bilinen bir bulut olmadığı son derece serin olduğu ve son derece latif olduğu ( ebred minhaza ve atyab) bizim bildiğimiz bulutlardan daha böyle soğuk, daha hoş, ( ebred minhaza ve atyab) bizim bildiğimiz bulutlardan daha böyle soğuk, daha hoş, tayyib bir şey olduğunu kaydediyorlar.tayyib bir şey olduğunu kaydediyorlar. Yani ilahi bir ikram olduğu için tabi özel bir durumu olduğu muhakkak.Yani ilahi bir ikram olduğu için tabi özel bir durumu olduğu muhakkak. Değişik özellikleri olduğu da muhakkak.

Değişik özellikleri olduğu da muhakkak.

Bazıları da İbn-i abbas radıyallah-ü anhüma bunların arasında, buyurmuşlar ki;Bazıları da İbn-i abbas radıyallah-ü anhüma bunların arasında, buyurmuşlar ki; (Gamamun ebredu min haza) "şu bilinen bizim bulutlardan daha serin tutucu bir bulut" (Gamamun ebredu min haza) "şu bilinen bizim bulutlardan daha serin tutucu bir bulut" ve (ve atyab) daha tayyib (ve hüvellezi yehdullahü fihi) Cenab-ı Mevlanın ve (ve atyab) daha tayyib (ve hüvellezi yehdullahü fihi) Cenab-ı Mevlanın bir ayet-i kerimede böyle bir bulutlar içinde geleceği belirtilmiş, okuyalım.

bir ayet-i kerimede böyle bir bulutlar içinde geleceği belirtilmiş, okuyalım.

Bismillahirrahmanirrahim

(hel yenzurune illa en yehdiyehümullahü fi zulelil minel gamam
Bismillahirrahmanirrahim

(hel yenzurune illa en yehdiyehümullahü fi zulelil minel gamam
vel melaiketü ve kuduyel emr) ilerdeki ayet-i kerimelerden birisi buvel melaiketü ve kuduyel emr) ilerdeki ayet-i kerimelerden birisi bu "Yani bu insanlar şu durumumu gözlüyorlar, bekliyorlar ki Cenab-ı Mevla bulutlardan bir"Yani bu insanlar şu durumumu gözlüyorlar, bekliyorlar ki Cenab-ı Mevla bulutlardan bir gölge içinde gelsin ve melekler gelsin ve haklarında hüküm verilsin de ne olacaksa olsun.gölge içinde gelsin ve melekler gelsin ve haklarında hüküm verilsin de ne olacaksa olsun. Bunu mu bekliyorlar." denildiği gibi Cenab-ı Mevlanın böyle geldiği zaman ki bulut görüntüsüydü. Bunu mu bekliyorlar." denildiği gibi Cenab-ı Mevlanın böyle geldiği zaman ki bulut görüntüsüydü. Ve bir de Müslümanların bileceği bir şey olarak (ve hüvellezi caet fihil melaiketi yevme bedir)Ve bir de Müslümanların bileceği bir şey olarak (ve hüvellezi caet fihil melaiketi yevme bedir) bedir harbi sırasında, bedir harbini anlatan ayetlerde de belirtildiği gibibedir harbi sırasında, bedir harbini anlatan ayetlerde de belirtildiği gibi Kur'an-ı Kerimde meleklerin içinde geldikleri bulut.Kur'an-ı Kerimde meleklerin içinde geldikleri bulut. Yani sıradan bir bulut değil öyle özel bir Cenab-ı Mevlanın müstesna bir bulutu, müstesna değeri,Yani sıradan bir bulut değil öyle özel bir Cenab-ı Mevlanın müstesna bir bulutu, müstesna değeri, mübarekliği olan bir bulut bu tamam. Bu gölgeleme böyle.

mübarekliği olan bir bulut bu tamam. Bu gölgeleme böyle.

Men ve selvaya gelince ekseriyetle müellifler, müfessirler şunu kaydetmişler, söylemişler ki:Men ve selvaya gelince ekseriyetle müellifler, müfessirler şunu kaydetmişler, söylemişler ki: (Men) Mesela İbn-i Abbasın şeyini okuyalım. (kanel mennu yenzilu aleyhim alel eşcar)(Men) Mesela İbn-i Abbasın şeyini okuyalım. (kanel mennu yenzilu aleyhim alel eşcar) Bu men denilen şey ağaçların, çalıların üstüne inerdi. (ve yerdune ileyhi ) ve onlar giderlerdiBu men denilen şey ağaçların, çalıların üstüne inerdi. (ve yerdune ileyhi ) ve onlar giderlerdi (feye'kulune minhüm) bu çalıların üstündeki bu men denilen şeyi yerlerdi, yiyecekleri kadar.

(feye'kulune minhüm) bu çalıların üstündeki bu men denilen şeyi yerlerdi, yiyecekleri kadar.

Mücahit isimli tabiinden alim bir zat rahmetullahi aleyh demiş ki;Mücahit isimli tabiinden alim bir zat rahmetullahi aleyh demiş ki; "-Bu elmennu semgatun" yani "semga" zamk, köpük, böyle ağaç."-Bu elmennu semgatun" yani "semga" zamk, köpük, böyle ağaç. Bir ağaç çizildiği zaman çıkan köpük gibi zamk gibi ağaç suyu demek deniliyor.

Bir ağaç çizildiği zaman çıkan köpük gibi zamk gibi ağaç suyu demek deniliyor.

İkrime isimli alimde rahmetullahi aleyh;İkrime isimli alimde rahmetullahi aleyh; "-elmennu şeyun enzelehullahu aleyhim mislehüm zılli şibher rubbil galiz""-elmennu şeyun enzelehullahu aleyhim mislehüm zılli şibher rubbil galiz" Yani Allah'ım onların üzerine böyle bulutu indirdiği gibi indirdiğiYani Allah'ım onların üzerine böyle bulutu indirdiği gibi indirdiği şıgardan biraz daha koyu renkli bir şeydi diye böyle tarif ediyorlar.

şıgardan biraz daha koyu renkli bir şeydi diye böyle tarif ediyorlar.

Bunun izahında Sütti Rahmetullahi aleyh diyor ki: "- Bunun izahında Sütti Rahmetullahi aleyh diyor ki: "- Çöle çıktıkları zaman düşmandan kurtuldular, mucizeleri gördüler, Musa aleyhisselam'laÇöle çıktıkları zaman düşmandan kurtuldular, mucizeleri gördüler, Musa aleyhisselam'la yolculuk Filistin'e doğru devam ediyor (kalu ya Musa keyfe lena bima hahüna beynettaam)yolculuk Filistin'e doğru devam ediyor (kalu ya Musa keyfe lena bima hahüna beynettaam) yani buradaki bu feci yokluk, mahrumiyet te bizim halimiz ne olucak çölde nerde yiyecek dediler. yani buradaki bu feci yokluk, mahrumiyet te bizim halimiz ne olucak çölde nerde yiyecek dediler. Allah'ü Teala Hazretleri bunun üzerine, onların üzerine men gıdasını ihsan etti ve çalıların üzerine.Allah'ü Teala Hazretleri bunun üzerine, onların üzerine men gıdasını ihsan etti ve çalıların üzerine. (ve kane yeskutuala şeceretizzencebil) işte zencebil ağacı gibi çalıların üstüne düşerdi bu şey.(ve kane yeskutuala şeceretizzencebil) işte zencebil ağacı gibi çalıların üstüne düşerdi bu şey. Men denilen şey."

Katade de: "Kanelmennü yenzilü aleyhim fi mahallihim sukutessevc"
Men denilen şey."

Katade de: "Kanelmennü yenzilü aleyhim fi mahallihim sukutessevc"
yani bu oldukları yerde bu men üzerlerine karın yağdığı gibi düşerdi. yani bu oldukları yerde bu men üzerlerine karın yağdığı gibi düşerdi. (eşettü beyanen minelleben) sütten beyazlıkça daha beyaz(eşettü beyanen minelleben) sütten beyazlıkça daha beyaz (ve ahla minel asa-) baldan daha tatlı (ve yeskutu aleyhim min tuluıl fecri ila tuluışşems) (ve ahla minel asa-) baldan daha tatlı (ve yeskutu aleyhim min tuluıl fecri ila tuluışşems) imsak kesildikten, gece bitip sabah vakti girdikten güneşin doğuşuna kadarki vakitte olurdu imsak kesildikten, gece bitip sabah vakti girdikten güneşin doğuşuna kadarki vakitte olurdu (ye'huzühürraculu minhüm) onlardan bir kişi (kat'a ma ye'tihi yevmehu) o gün kendisine yetecek kadar alırdı(ye'huzühürraculu minhüm) onlardan bir kişi (kat'a ma ye'tihi yevmehu) o gün kendisine yetecek kadar alırdı (yevmehu zalike ve iza teattel zalike) daha fazla alıp depo etmek istediği zaman (yevmehu zalike ve iza teattel zalike) daha fazla alıp depo etmek istediği zaman (fesede) bozulur, durmazdı yani tahammül etmezdi (velem yehkak) birşeycik kalmazdı yani.(fesede) bozulur, durmazdı yani tahammül etmezdi (velem yehkak) birşeycik kalmazdı yani. Böyle birşey.

Yalnız yine ilahi şey, cuma günü olduğu zaman cumartesi günü ibadet vakti,
Böyle birşey.

Yalnız yine ilahi şey, cuma günü olduğu zaman cumartesi günü ibadet vakti,
bayram vakti kılındığından onlara, çalışmamaları gerektiğindenbayram vakti kılındığından onlara, çalışmamaları gerektiğinden cumartesi gününün alırlardı o zaman bozulmazdı. Yani bozulma işin tabiatında değil.cumartesi gününün alırlardı o zaman bozulmazdı. Yani bozulma işin tabiatında değil. Cenab-ı Hak biriktirmeyin günü gününe o kadar alın buyurmuş oluyor. Cenab-ı Hak biriktirmeyin günü gününe o kadar alın buyurmuş oluyor. Cuma günü için iki günlük aldıkları zaman o iki günlüğün bozulmadığını kaydediyor, şeyler.

Cuma günü için iki günlük aldıkları zaman o iki günlüğün bozulmadığını kaydediyor, şeyler.

Bu bütün bu rivayetlerden bazıları da demiş ki, bu içilecek bir şeydir. Böyle sıvıdır, diye söylemiş.Bu bütün bu rivayetlerden bazıları da demiş ki, bu içilecek bir şeydir. Böyle sıvıdır, diye söylemiş. Bal gibi tatlı onu suyla karıştırırlardı içerlerdi diye söylemiş. Bal gibi tatlı onu suyla karıştırırlardı içerlerdi diye söylemiş. Bütün bu rivayetlerden anlaşılıyor ki bu yeyince gıdalandıkları bir şey,Bütün bu rivayetlerden anlaşılıyor ki bu yeyince gıdalandıkları bir şey, katı bir şekilde de yenilebiliyor, suyla da karıştırılıyor, başka şeyle de karıştırılabiliyor.

katı bir şekilde de yenilebiliyor, suyla da karıştırılıyor, başka şeyle de karıştırılabiliyor.

Şimdi tabi bu 20. yüzyılda bu dersi dinleyen, bu sohbeti dinleyen bir insan için yani oluyor mu? Şimdi tabi bu 20. yüzyılda bu dersi dinleyen, bu sohbeti dinleyen bir insan için yani oluyor mu? Evet oluyor.Görenler, bilenler var. 20. yüzyılda da çölde böyle şeyler oluyorEvet oluyor.Görenler, bilenler var. 20. yüzyılda da çölde böyle şeyler oluyor sabahleyin buna Türkçe'de kudret helvası diyorlar,yani kudretten, oradansabahleyin buna Türkçe'de kudret helvası diyorlar,yani kudretten, oradan böyle ağaçtan filan olsa kökten geldi diyecekler oluştuğu için böyle şey gibi nasıl söyleyeyim.böyle ağaçtan filan olsa kökten geldi diyecekler oluştuğu için böyle şey gibi nasıl söyleyeyim. Şöyle gevşek bir şey, köpük gibi oluşuyor. Onu yedikleri zaman gıdalanıyorlar.

Şöyle gevşek bir şey, köpük gibi oluşuyor. Onu yedikleri zaman gıdalanıyorlar.

Peygamber efendimizin bir hadis-i şerifini, bu konuyla biraz ilgili olduğu içinPeygamber efendimizin bir hadis-i şerifini, bu konuyla biraz ilgili olduğu için İbn-i Kesir tefsirinde hep şeyle hadislerden faydalandığından, kaynak gösterdiğinden, İbn-i Kesir tefsirinde hep şeyle hadislerden faydalandığından, kaynak gösterdiğinden, her sözün delilini vermeye çalıştığından, en doğruyu anlatmaya çalıştığından rahmetliher sözün delilini vermeye çalıştığından, en doğruyu anlatmaya çalıştığından rahmetli İbn-i Kesir Rahmetullahi aleyh rivayet ediyor ki, sait ibn-i Zeyd radıyallah-ü anh'denİbn-i Kesir Rahmetullahi aleyh rivayet ediyor ki, sait ibn-i Zeyd radıyallah-ü anh'den peygamber sallallahü aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifinde buyurmuş ki:

peygamber sallallahü aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifinde buyurmuş ki:

"- el kem'etü minelmenni vemauha şifaun lil ayn")"- el kem'etü minelmenni vemauha şifaun lil ayn") bir çok sahih hadis kitaplarında sıralamış bir sayfadan fazla kaynak göstermiş,bir çok sahih hadis kitaplarında sıralamış bir sayfadan fazla kaynak göstermiş, ravilerini şey yapmış, hoşuma gidiyor.ravilerini şey yapmış, hoşuma gidiyor. Bir taraftan teferruat tabi göz önünde insanın ama bir taraftan da hoşuna gidiyor yaniBir taraftan teferruat tabi göz önünde insanın ama bir taraftan da hoşuna gidiyor yani en doğru malumatı vermek bakımından (el-kem'e) şey demek, mantar bizim mantar dediğimizen doğru malumatı vermek bakımından (el-kem'e) şey demek, mantar bizim mantar dediğimiz yenilen mantar var ya şeylerde satılıyor,işte yemeklere konuluyor, mantarlı çorba, mantarlı pilav,yenilen mantar var ya şeylerde satılıyor,işte yemeklere konuluyor, mantarlı çorba, mantarlı pilav, vesaire şimdi bildiğimiz mantar öyle (el-kem'etü mine'l- menni)vesaire şimdi bildiğimiz mantar öyle (el-kem'etü mine'l- menni) bu mantar menn grubundan, zümresinden, cinsinden bir şeydir.

bu mantar menn grubundan, zümresinden, cinsinden bir şeydir.

Demek ki buradan neyi anlıyoruz, bu hadis-i şerifden men de mantar gibi bir şey onu anlıyoruz.Demek ki buradan neyi anlıyoruz, bu hadis-i şerifden men de mantar gibi bir şey onu anlıyoruz. Çünkü mantar men cinsinden bir şeydir. (ve mauha) sıkıldığı zaman suyuÇünkü mantar men cinsinden bir şeydir. (ve mauha) sıkıldığı zaman suyu (şifaun lil ayn) suyu da sıkılırsa göz hastalıklarına Arabistan'da çok olurdu.(şifaun lil ayn) suyu da sıkılırsa göz hastalıklarına Arabistan'da çok olurdu. Arabistan'da biliyorsunuz güneş fazla kumlar yansıması fazla gözün ak kısımlarını bozuyor,Arabistan'da biliyorsunuz güneş fazla kumlar yansıması fazla gözün ak kısımlarını bozuyor, içindeki damarları hassas sinirleri tahrip ediyor. Körlük çok oluyor, göz ağrıları çok oluyor, içindeki damarları hassas sinirleri tahrip ediyor. Körlük çok oluyor, göz ağrıları çok oluyor, remed göz çapaklanması çok oluyor. Peygamber efendimiz buyurmuş ki: remed göz çapaklanması çok oluyor. Peygamber efendimiz buyurmuş ki: (Bu mantarın suyuda göze şifadır.)

(Bu mantarın suyuda göze şifadır.)

Bu (kem'e) kem kelimesinin çoğuludur. Yani mantarlar men zümresindendir.Bu (kem'e) kem kelimesinin çoğuludur. Yani mantarlar men zümresindendir. Suyu da suları da göz için şifadır, demiş efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem

Suyu da suları da göz için şifadır, demiş efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem

Yukarı baktığımız zaman bu kem nedir diye. Mantar demiş.Yukarı baktığımız zaman bu kem nedir diye. Mantar demiş. Bir de "domalan" diye Anadolu'da bu tabirle şey yapan çeşit yerden topladıkları şey vardır. Bir de "domalan" diye Anadolu'da bu tabirle şey yapan çeşit yerden topladıkları şey vardır. Yedikleri o manaya geliyor.Yedikleri o manaya geliyor. Bir de yer elması böyle patates gibi yerden çıkan buna da kem diyorlarmış. Bir de yer elması böyle patates gibi yerden çıkan buna da kem diyorlarmış. Bunlar işte Cenab-ı Mevlanın çeşitli şekillerde yarattığı insanlara rızk olarak Bunlar işte Cenab-ı Mevlanın çeşitli şekillerde yarattığı insanlara rızk olarak bahşettiği ibretli, hikmetli şeyler. Cenab-ı Mevla kullarını yarattıktan sonra onları yerin, bahşettiği ibretli, hikmetli şeyler. Cenab-ı Mevla kullarını yarattıktan sonra onları yerin, göğün çeşitli şekillerdeki faaliyetleriyle besliyor. Elhamdülillah, sonsuz hamdü senalar olsun.

göğün çeşitli şekillerdeki faaliyetleriyle besliyor. Elhamdülillah, sonsuz hamdü senalar olsun.

Daha geniş bir rivayetini almış Ebu Hureyre radıyallah-ü anh'ten metnini okuyalım Daha geniş bir rivayetini almış Ebu Hureyre radıyallah-ü anh'ten metnini okuyalım an Ebi Hureyrete radıyallah-ü anh:an Ebi Hureyrete radıyallah-ü anh: ( enne nasen min ashabi'n-nebiyyi [sallallahü aleyhi ve selem] galu: el-kem'etü cüderiyyu'l- ard) ( enne nasen min ashabi'n-nebiyyi [sallallahü aleyhi ve selem] galu: el-kem'etü cüderiyyu'l- ard) Peygamber efedimizin ashabı kendi aralarında böyle bir böyle oturmuş konuşurken demişler ki;

Peygamber efedimizin ashabı kendi aralarında böyle bir böyle oturmuş konuşurken demişler ki;

"-Bu mantarlar yeryüzünün çiçek hastalığı gibi urları gibi bir şey demişler." "-Bu mantarlar yeryüzünün çiçek hastalığı gibi urları gibi bir şey demişler." Onun üzerine Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Onun üzerine Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem buyurmuş ki: (Fe gale'n-nebiyyü sallallahü aleyhi ve selem) ( Cüderiyyul ard)(Fe gale'n-nebiyyü sallallahü aleyhi ve selem) ( Cüderiyyul ard) cüderi çiçek hastalığı [suçiçeği] diye geçiyor şeyde.

cüderi çiçek hastalığı [suçiçeği] diye geçiyor şeyde.

Nasıl insanın bu hastalık olduğu zaman hasta olanların derisinde böyle kabarcık kabarcık, Nasıl insanın bu hastalık olduğu zaman hasta olanların derisinde böyle kabarcık kabarcık, kabuklu kabuklu benekler yaralar oluyor çiçek hastalığı deniliyor, su çiçeği deniliyor.kabuklu kabuklu benekler yaralar oluyor çiçek hastalığı deniliyor, su çiçeği deniliyor. Birde gerçek çiçek hastalığı var.O geçtiği zaman yüzünde filan olursa insanın derisi çukur çukur, Birde gerçek çiçek hastalığı var.O geçtiği zaman yüzünde filan olursa insanın derisi çukur çukur, inişli, çıkışlı, çukur çukur oluyor. Çopur diyorlar çiçek hastalığı geçirmişinişli, çıkışlı, çukur çukur oluyor. Çopur diyorlar çiçek hastalığı geçirmiş yüzü çopur kalmış yani düz değil de derisi çukurlu çukurlu oluyor.yüzü çopur kalmış yani düz değil de derisi çukurlu çukurlu oluyor. Hatta gözde olursa gözünü de kör edebiliyor, çiçek hastalığında işte böyle demişler.Hatta gözde olursa gözünü de kör edebiliyor, çiçek hastalığında işte böyle demişler. Efendimiz de biraz mantarı savunmuş gibi [el-kem'etü mine'l-menni ] yani (mantar men cinsindendir.)

Efendimiz de biraz mantarı savunmuş gibi [el-kem'etü mine'l-menni ] yani (mantar men cinsindendir.)

(ve mâühâ şifâun li’l-ayn) suyu da göze şifa olur.” buyurmuş(ve mâühâ şifâun li’l-ayn) suyu da göze şifa olur.” buyurmuş Devamında da: (Ve’l-acvetü mine’l-cenneh) Medine’de bir makbul bir hurma var, acve hurması deniliyor.Devamında da: (Ve’l-acvetü mine’l-cenneh) Medine’de bir makbul bir hurma var, acve hurması deniliyor. Peygamber Efendimiz çok severdi.Peygamber Efendimiz çok severdi. Biraz tıknazca, kısa boylu, dolgunca, bayağı koyu bir rengi var, öyle koyu morluğa doğru bir rengi var.Biraz tıknazca, kısa boylu, dolgunca, bayağı koyu bir rengi var, öyle koyu morluğa doğru bir rengi var. Onu çok severdi Peygamber Efendimiz.Onu çok severdi Peygamber Efendimiz. “Acve de cennettendir, (ve hiye şifâun mine’s-sümmi) ve zehirlenmeye karşı şifadır.” buyurmuş.“Acve de cennettendir, (ve hiye şifâun mine’s-sümmi) ve zehirlenmeye karşı şifadır.” buyurmuş. Pek çok kaynaklardan, bu sözün sıhhatini uzun uzun açıklamış.Pek çok kaynaklardan, bu sözün sıhhatini uzun uzun açıklamış.

Men indirmiş. Demek ki, nasıl yerden birden bitiveriyor mantarlar, hani mantar gibi bitti diyoruz


Men indirmiş. Demek ki, nasıl yerden birden bitiveriyor mantarlar, hani mantar gibi bitti diyoruz
Mantar üretenler bilirler, bir gün toplarsınız, ertesi gün gene çıkar.Mantar üretenler bilirler, bir gün toplarsınız, ertesi gün gene çıkar. Çok çabuk büyür mantar.Çok çabuk büyür mantar.

Cenâb-ı Mevlâ, böyle bir men denilen şeyle beslemiş.


Cenâb-ı Mevlâ, böyle bir men denilen şeyle beslemiş.
Bu çölde bakkal, kasap, fırıncı vs. olmayan yerdeBu çölde bakkal, kasap, fırıncı vs. olmayan yerde o peygamberi Mûsâ AS’ın hürmetine, o kavmi böyle men ile beslemiş.o peygamberi Mûsâ AS’ın hürmetine, o kavmi böyle men ile beslemiş. Bunu yiyor, karınları doyuyor.Bunu yiyor, karınları doyuyor.

Bir de, “Selvâ ile besledik.” deniliyor.


Bir de, “Selvâ ile besledik.” deniliyor.
Selvâ ne demek?..Selvâ ne demek?..

(Es-selvâ tàirün yüşbihu bi’s-sümânî) “Selvâ sümânîye benzeyen bir kuştur.” diyor.


(Es-selvâ tàirün yüşbihu bi’s-sümânî) “Selvâ sümânîye benzeyen bir kuştur.” diyor.


Bu sümânî de, bizim bıldırcın dediğimiz bir kuş. Bir de yelve kuşu diyorlar.


Bu sümânî de, bizim bıldırcın dediğimiz bir kuş. Bir de yelve kuşu diyorlar.
Tabii, bizim köyde kullanılmazdı bu yelve kuşu adı; biz bıldırcın adını kullanırız.Tabii, bizim köyde kullanılmazdı bu yelve kuşu adı; biz bıldırcın adını kullanırız. Bıldırcını biliyorum ama, yelve kuşu nasıldır bilmiyorum.Bıldırcını biliyorum ama, yelve kuşu nasıldır bilmiyorum. Aynı şey midir, biraz farklı mıdır?.. İşte bu selvâ, öyle bir kuştur diyor.Aynı şey midir, biraz farklı mıdır?.. İşte bu selvâ, öyle bir kuştur diyor.

Biliyorsunuz, bıldırcın eti yenilir.


Biliyorsunuz, bıldırcın eti yenilir.
Belli zamanda çok semiz olur ve bıldırcın eti çok tatlı bir et olduğundan, bıldırcın çiftlikleri var şimdi.Belli zamanda çok semiz olur ve bıldırcın eti çok tatlı bir et olduğundan, bıldırcın çiftlikleri var şimdi. Duyuyorum, “Bursa’dan Yalova’ya giderken falanca yerde, filânca yerde gittik yedik.” diyorlar.Duyuyorum, “Bursa’dan Yalova’ya giderken falanca yerde, filânca yerde gittik yedik.” diyorlar. Sırf bıldırcın yetiştiriliyor ve bıldırcın lokantası var.Sırf bıldırcın yetiştiriliyor ve bıldırcın lokantası var. Aşsaray diyelim, lokanta demeyelim.Aşsaray diyelim, lokanta demeyelim. Orada bıldırcın kebabı, dolması, vs.si yiyenler oluyor. Böyle bir kuş...Orada bıldırcın kebabı, dolması, vs.si yiyenler oluyor. Böyle bir kuş...

Demek ki Cenâb-ı Hak, kudret helvası denilen, mantar gibi, bitkilerin üzerinde oluşan, köpük gibi tatlı bir şeyle bunları gıdalandırıyor.


Demek ki Cenâb-ı Hak, kudret helvası denilen, mantar gibi, bitkilerin üzerinde oluşan, köpük gibi tatlı bir şeyle bunları gıdalandırıyor.
Bir de bıldırcın gibi bir kuş gönderiyor.Bir de bıldırcın gibi bir kuş gönderiyor.

Katâde de diyor ki:

(Es-selvâ kâne min tayrin) “Kuşlardan bir cinsti, (ile’l-humreti) kırmızıya çalardı.


Katâde de diyor ki:

(Es-selvâ kâne min tayrin) “Kuşlardan bir cinsti, (ile’l-humreti) kırmızıya çalardı.
(Tahşüruhâ aleyhimü’r-rîh) Rüzgar bu kuşları sevk ediyordu.(Tahşüruhâ aleyhimü’r-rîh) Rüzgar bu kuşları sevk ediyordu. (Er-rîhü’l-cenûb) Cenûb rüzgarı dediğimiz rüzgar bunları, onların üzerine sevk ediyordu.”(Er-rîhü’l-cenûb) Cenûb rüzgarı dediğimiz rüzgar bunları, onların üzerine sevk ediyordu.” Cenûb rüzgarı artık, bizim lodos gibi, poyraz gibi oraların mâruf bir rüzgarı.Cenûb rüzgarı artık, bizim lodos gibi, poyraz gibi oraların mâruf bir rüzgarı. Bu rüzgar önüne katıyor bu kuşları, onların üstüne sevk ediyordu.Bu rüzgar önüne katıyor bu kuşları, onların üstüne sevk ediyordu.

(Ve kâne’r-racülü yezbehu minhâ kadre mâ yekfîhî) “Ve onlardan da kişi yiyeceği kadarını alıp, kesip, o günkü gıdasını sağlıyordu.”


(Ve kâne’r-racülü yezbehu minhâ kadre mâ yekfîhî) “Ve onlardan da kişi yiyeceği kadarını alıp, kesip, o günkü gıdasını sağlıyordu.”


Yâni bıldırcın etiyle, kudret helvası denilen mantar gibi bir şeyle;


Yâni bıldırcın etiyle, kudret helvası denilen mantar gibi bir şeyle;
köpük gibi, bitki köpüğü gibi, sıvısı gibi bir şeyle Cenâb-ı Hak onları beslemiş,köpük gibi, bitki köpüğü gibi, sıvısı gibi bir şeyle Cenâb-ı Hak onları beslemiş, bu çöle geldikleri zaman. Bunların şöyle biraz daha derli toplu bir anlatımını Süddî Rh.A şöyle anlatıyor:bu çöle geldikleri zaman. Bunların şöyle biraz daha derli toplu bir anlatımını Süddî Rh.A şöyle anlatıyor:

(Lemmâ dehale benû isrâîle’t-tîh) “Tih çölüne benî İsrâil girince,


(Lemmâ dehale benû isrâîle’t-tîh) “Tih çölüne benî İsrâil girince,
(kàlû li-mûsâ AS) Mûsâ AS’a dediler ki: (Keyfe lenâ bimâ hâhünâ, eyne’ttaàm?) ‘Nerede bu yiyecek?’ dediler.(kàlû li-mûsâ AS) Mûsâ AS’a dediler ki: (Keyfe lenâ bimâ hâhünâ, eyne’ttaàm?) ‘Nerede bu yiyecek?’ dediler. ‘Burada, bu çölde helâk olacağız, bizim bu şartlar altında hâlimiz nice olur, nerede yiyecek?’ dediler. ‘Burada, bu çölde helâk olacağız, bizim bu şartlar altında hâlimiz nice olur, nerede yiyecek?’ dediler. (Ve enzele’llàhu aleyhimü’l-men) O zaman Allah onlara men ikram etti.”(Ve enzele’llàhu aleyhimü’l-men) O zaman Allah onlara men ikram etti.”

Sonra dediler ki —ben atlıyorum biraz, rivayeti kısa kesiyorum:


Sonra dediler ki —ben atlıyorum biraz, rivayeti kısa kesiyorum:


(Fekàlû: Hâze’t-taàm, feeyne’ş-şerâb?) “Eh tamam, bu yediğimiz taam, yiyoruz. Ama meşrubat nerde? İçecek bir şey yok çöl burası...” dediler.


(Fekàlû: Hâze’t-taàm, feeyne’ş-şerâb?) “Eh tamam, bu yediğimiz taam, yiyoruz. Ama meşrubat nerde? İçecek bir şey yok çöl burası...” dediler.
(Feümire mûsâ fedarabe bi-asàhi’l-hacer)(Feümire mûsâ fedarabe bi-asàhi’l-hacer) “Mûsâ AS’a Allah-u Teàlâ Hazretleri emretti veyahut Mûsâ AS’a emrolundu. Asasıyla o taşa vurdu.“Mûsâ AS’a Allah-u Teàlâ Hazretleri emretti veyahut Mûsâ AS’a emrolundu. Asasıyla o taşa vurdu. Yâni, kuru taşa asasıyla vurdu Mûsâ AS, meşhur asasıylaYâni, kuru taşa asasıyla vurdu Mûsâ AS, meşhur asasıyla —baston demeyeyim, deynek diyeyim— deyneğiyle vurdu.—baston demeyeyim, deynek diyeyim— deyneğiyle vurdu. O sihirbazların hünerlerini mahveden mucizevî deyneğiyle vurdu.O sihirbazların hünerlerini mahveden mucizevî deyneğiyle vurdu.

(Fe’nfeceret minhü’snetâ aşrete aynâ)


(Fe’nfeceret minhü’snetâ aşrete aynâ)
Ve o taşlardan on iki tane pınar peydah oldu.Ve o taşlardan on iki tane pınar peydah oldu. Taşların aralıklarından, yarıklarından, on iki tane pınardan sular akmaya başladı.Taşların aralıklarından, yarıklarından, on iki tane pınardan sular akmaya başladı. Onlar da on iki kabile idi. Benî İsrâil, on iki kabile idi.Onlar da on iki kabile idi. Benî İsrâil, on iki kabile idi. Her kabileye yâni bir pınar...Her kabileye yâni bir pınar... (Feşeribe külli sıbtın min aynin) Her birisi bir pınardan su içtiler.”(Feşeribe külli sıbtın min aynin) Her birisi bir pınardan su içtiler.”

Ondan sonra da demişler ki:


Ondan sonra da demişler ki:


(Fekàlû: Hâze’ş-şerâb, feeyne’z-zıl?)


(Fekàlû: Hâze’ş-şerâb, feeyne’z-zıl?)
“Tamam yedik, bunlar gıdalarımız. Su da oldu, onu da içiyoruz, bu da tamam.“Tamam yedik, bunlar gıdalarımız. Su da oldu, onu da içiyoruz, bu da tamam. E, bu güneşten halimiz ne olacak? Gölge yok...” filân dediler. E, bu güneşten halimiz ne olacak? Gölge yok...” filân dediler.

Hakikaten, şemsiye olmayınca, gölgelenecek bir şey olmayınca güneş çok zordur.


Hakikaten, şemsiye olmayınca, gölgelenecek bir şey olmayınca güneş çok zordur.
Hicaz’a gidenler bilirler.Hicaz’a gidenler bilirler. Vurur, güneş çarpar ve ölür insan yâni.Vurur, güneş çarpar ve ölür insan yâni. Öldürücüdür, oraların güneşi çok sert.Öldürücüdür, oraların güneşi çok sert. (Fezallele aleyhimü’l-gamâm)(Fezallele aleyhimü’l-gamâm) “Cenâb-ı Hak o zaman, işte bulutla gölgelendirdi.”“Cenâb-ı Hak o zaman, işte bulutla gölgelendirdi.”

(Fekàlû) “Bitmemiş istekleri, dediler ki: (Hâze’z-zıl, feeyne’l- libâs


(Fekàlû) “Bitmemiş istekleri, dediler ki: (Hâze’z-zıl, feeyne’l- libâs
‘Bu tamam, gölge; giyeceğimiz nerede?’‘Bu tamam, gölge; giyeceğimiz nerede?’ (Fekânet siyâbehüm tetùlu meahüm kemâ yetùlü’s-sibyân, ve lâ yeteharraku lehüm sevbün)(Fekânet siyâbehüm tetùlu meahüm kemâ yetùlü’s-sibyân, ve lâ yeteharraku lehüm sevbün) Allah da üstlerindeki elbiseleri büyüttü. Çocuğun büyüdüğü gibi onların bedenine göre büyürdü, yıpranmazdı.”Allah da üstlerindeki elbiseleri büyüttü. Çocuğun büyüdüğü gibi onların bedenine göre büyürdü, yıpranmazdı.” diye, rivayetlerde böyle anlatılıyor.diye, rivayetlerde böyle anlatılıyor.

O dualarını da kabul eylemiş. Ve böylece, bu kadar lütuflara ermiş Benî İsrâil.


O dualarını da kabul eylemiş. Ve böylece, bu kadar lütuflara ermiş Benî İsrâil.


Şimdi, selvâ müfreddir, tekildir; cem’i geliyor, selvâlar demek yâni.


Şimdi, selvâ müfreddir, tekildir; cem’i geliyor, selvâlar demek yâni.
Bunu da anlatalım. Ayet-i kerimede nasıldı?.. (Külû min tayyibâti mâ razaknâküm)Bunu da anlatalım. Ayet-i kerimede nasıldı?.. (Külû min tayyibâti mâ razaknâküm)

Bunları anlatıyor Cenâb-ı Mevlâ.


Bunları anlatıyor Cenâb-ı Mevlâ.
Hakikaten bunların her birisi müstesnâ nimetler,büyük ikramlar o kavme.Hakikaten bunların her birisi müstesnâ nimetler,büyük ikramlar o kavme. İşte zulümden kurtuldular. İşte zulümden kurtuldular. Her günleri mucize, olağanüstü şeylerle karşılaşıyorlar.Her günleri mucize, olağanüstü şeylerle karşılaşıyorlar. Yine de böyle, inanmalarında çeşit çeşit direnmeler var.Yine de böyle, inanmalarında çeşit çeşit direnmeler var. Cenâb-ı Mevlâ: (Külû min tayyibâti mâ razaknâküm)Cenâb-ı Mevlâ: (Külû min tayyibâti mâ razaknâküm) “Size rızık olarak verdiklerimizden,“Size rızık olarak verdiklerimizden, bizim size rızık olarak verdiklerimizin tayyiblerinden, en güzellerinden yeyin!” buyuruyor.bizim size rızık olarak verdiklerimizin tayyiblerinden, en güzellerinden yeyin!” buyuruyor.

İşte hakikaten bunlar en güzel yiyecek... Men bal gibi tatlı.


İşte hakikaten bunlar en güzel yiyecek... Men bal gibi tatlı.
Ötekisi de et, o da bıldırcın eti.Ötekisi de et, o da bıldırcın eti. Para verip de lokantalara gidip zengin insanların yediği şey.Para verip de lokantalara gidip zengin insanların yediği şey. Avcıların yakalasak diye peşinde koştukları bir şey...Avcıların yakalasak diye peşinde koştukları bir şey... “Bu güzel şeyleri yiyin, yiyin şükredin!”“Bu güzel şeyleri yiyin, yiyin şükredin!” (Külû veşrebû)(Külû veşrebû) Tabii fazla da alamıyorlardı.Tabii fazla da alamıyorlardı. İsraf etmek de yok, depo etmek de yok. Cenâb-ı Hakk’a tevekkülü öğretiyor Cenâb-ı Mevlâ.İsraf etmek de yok, depo etmek de yok. Cenâb-ı Hakk’a tevekkülü öğretiyor Cenâb-ı Mevlâ.

Böyle şükretmeleri gerekiyordu; ama öyle yapmadılar.


Böyle şükretmeleri gerekiyordu; ama öyle yapmadılar.
Hem o eski kavim öyle yapmadı. Yâni, onların o nimetleri zikrediliyor, bir de yapmadıkları zikrediliyor.Hem o eski kavim öyle yapmadı. Yâni, onların o nimetleri zikrediliyor, bir de yapmadıkları zikrediliyor. Yapmadıklarından sonra, o kavmin başına gelen felaketler hatırlatılıyor:Yapmadıklarından sonra, o kavmin başına gelen felaketler hatırlatılıyor: “Bak siz de Allah’ın nimetlerinin kadrini bilin, siz de eğer yola gelmezseniz, hizaya gelmezseniz, siz de o felaketlere uğrarsınız!” mânâsına.“Bak siz de Allah’ın nimetlerinin kadrini bilin, siz de eğer yola gelmezseniz, hizaya gelmezseniz, siz de o felaketlere uğrarsınız!” mânâsına.

Ayet-i kerimenin sonunda siyaktaki hitap değişiyor.


Ayet-i kerimenin sonunda siyaktaki hitap değişiyor.
“Hep size gölgeler ihsan ettik, bıldırcın etleri ihsan ettik biz. Bizim size verdiklerimizden yeyin, için dedik.”“Hep size gölgeler ihsan ettik, bıldırcın etleri ihsan ettik biz. Bizim size verdiklerimizden yeyin, için dedik.” derken, sanki, “Siz de dinlemeyince, ben de sizden teveccühümü kaldırırım!” mânâsına.derken, sanki, “Siz de dinlemeyince, ben de sizden teveccühümü kaldırırım!” mânâsına.

(Ve mâ zalemûnâ) Onlardan artık, üçüncü şahıs sigasıyla bahsediyor ayet-i kerimenin devamı.


(Ve mâ zalemûnâ) Onlardan artık, üçüncü şahıs sigasıyla bahsediyor ayet-i kerimenin devamı.
(Ve mâ zalemûnâ) “Bize, yâni bana onlar zulmetmediler.”(Ve mâ zalemûnâ) “Bize, yâni bana onlar zulmetmediler.” Çünkü hiç bir varlığın, hiç bir yaratılmışın, hiç bir kulun, hiç bir şekilde Çünkü hiç bir varlığın, hiç bir yaratılmışın, hiç bir kulun, hiç bir şekilde Cenâb-ı Mevlâ’ya zulüm yapmaya kudreti, takati, imkânı yoktur, mümkün değildir.Cenâb-ı Mevlâ’ya zulüm yapmaya kudreti, takati, imkânı yoktur, mümkün değildir. Çünkü yaratan Rabbü’l-àlemîn, her türlü gücün, kudretin sahibi.Çünkü yaratan Rabbü’l-àlemîn, her türlü gücün, kudretin sahibi. Allàhu ekber, ve a’zâm, ve ecel, ve a’lâ... Yâni, ne yapabilir kullar?..Allàhu ekber, ve a’zâm, ve ecel, ve a’lâ... Yâni, ne yapabilir kullar?..

Tabii Cenâb-ı Mevlâ’yla harb etmek isteyen, Cenâb-ı Hakk’a âsi gelen,


Tabii Cenâb-ı Mevlâ’yla harb etmek isteyen, Cenâb-ı Hakk’a âsi gelen,
Allah’ın dinine karşı çıkan zalimler, firavunlar, nemrutlar her zaman olmuş.Allah’ın dinine karşı çıkan zalimler, firavunlar, nemrutlar her zaman olmuş. Tabii çeşit çeşit inkârcılar var. Bu 20. Yüzyıl’da da, okumuşların içinde:Tabii çeşit çeşit inkârcılar var. Bu 20. Yüzyıl’da da, okumuşların içinde:

“—Sakın ha, öldükten sonra benim namazımı kılmayın!


“—Sakın ha, öldükten sonra benim namazımı kılmayın!
Sakın ha camiye götürmeyin, yakın benim cesedimi!”Sakın ha camiye götürmeyin, yakın benim cesedimi!” filan diye, böyle diretenler var, böyle azılılar var.filan diye, böyle diretenler var, böyle azılılar var.

Tabii Cenâb-ı Mevlâ’ya, kulların ibadetlerininde bir faydası dokunmaz;


Tabii Cenâb-ı Mevlâ’ya, kulların ibadetlerininde bir faydası dokunmaz;
isyanlarının da bir zararı olmaz. Çok kesin...isyanlarının da bir zararı olmaz. Çok kesin... Yâni cümle varlıklar, bütün kâinat, yerde, gökte, fezâda bütün varlıklar farz edelim ki âsi olsa;Yâni cümle varlıklar, bütün kâinat, yerde, gökte, fezâda bütün varlıklar farz edelim ki âsi olsa; şânına noksan gelmez. Farz edelim ki hiç kâfir, müşrik, münafık, zalim, günahkâr kalmasa,şânına noksan gelmez. Farz edelim ki hiç kâfir, müşrik, münafık, zalim, günahkâr kalmasa, hepsi muhlisâne ibadet etse; Cenâb-Mevlâ’nın kudretine bir şey eklenmez.hepsi muhlisâne ibadet etse; Cenâb-Mevlâ’nın kudretine bir şey eklenmez. Çünkü yaratan o, ibadeti, kuvveti veren o...Çünkü yaratan o, ibadeti, kuvveti veren o... Kulların her şeyiyle beraber hem kendilerini, hem de amellerini her an yaratmakta...Kulların her şeyiyle beraber hem kendilerini, hem de amellerini her an yaratmakta...

Binâen aleyh ibadet ve taatin faydası, ibadeti, tàati yapan kimseye.


Binâen aleyh ibadet ve taatin faydası, ibadeti, tàati yapan kimseye.
İbadet edene ne mutlu ki Cenâb-ı Hakk’a ibadet ediyor.İbadet edene ne mutlu ki Cenâb-ı Hakk’a ibadet ediyor. Âsi olana ne yazık ki, kendisine yazık ediyor.Âsi olana ne yazık ki, kendisine yazık ediyor.

(Ve lâkin kânû enfüsehüm yazlimûn)


(Ve lâkin kânû enfüsehüm yazlimûn)
“Onlar ben Azîmü’ş-şân’a bir zarar verebilmiş, zulmedebilmiş olmadılar;“Onlar ben Azîmü’ş-şân’a bir zarar verebilmiş, zulmedebilmiş olmadılar; kendi kendilerine zulmetmiş oldular.” Yâni isyan edince, söz dinlemeyince, kendisine zulmederkendi kendilerine zulmetmiş oldular.” Yâni isyan edince, söz dinlemeyince, kendisine zulmeder

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Ben lisenin fen bölümünde okudum.


Aziz ve muhterem kardeşlerim! Ben lisenin fen bölümünde okudum.
Çevremde hep mühendisler, teknik üniversite profesörleri vardı. Üniversitede profesör oldum.Çevremde hep mühendisler, teknik üniversite profesörleri vardı. Üniversitede profesör oldum. Teknik müesseselerde, akademilerde hocalık yaptım.Teknik müesseselerde, akademilerde hocalık yaptım. Hep 20. Yüzyıl’ın çağdaş ilimleri, matematik, fizik, kimya; bunların içinde yetiştim.Hep 20. Yüzyıl’ın çağdaş ilimleri, matematik, fizik, kimya; bunların içinde yetiştim. Yâni bunlardan da notlarım çok iyiydi her zaman.Yâni bunlardan da notlarım çok iyiydi her zaman. Sınıfın en gözdeleri arasındaydık bazı arkadaşlarla beraber, el-hamdü lillâh.Sınıfın en gözdeleri arasındaydık bazı arkadaşlarla beraber, el-hamdü lillâh. Yâni öyle hurafe veya akla mantığa aykırı herhangi bir şeyi kesinlikle söylemem.Yâni öyle hurafe veya akla mantığa aykırı herhangi bir şeyi kesinlikle söylemem.

Matematik kesinlikle, yâni ikiyle ikinin dört ettiği gibi kesin bir şey var ki:


Matematik kesinlikle, yâni ikiyle ikinin dört ettiği gibi kesin bir şey var ki:
Bir insan Cenâb-ı Hakk’a iyi kulluk ederse, dünyada ahirette kendisi faydasını görür;Bir insan Cenâb-ı Hakk’a iyi kulluk ederse, dünyada ahirette kendisi faydasını görür; dünyada ahirette mutlu olur, aziz olur, bahtiyar olur.dünyada ahirette mutlu olur, aziz olur, bahtiyar olur. Allah’a âsi olursa; hem dünyada, hem ahirette Allah onu kahreder, mahvederAllah’a âsi olursa; hem dünyada, hem ahirette Allah onu kahreder, mahveder Yâni Firavun gibi, Nemrut gibi devlet başkanı olsa bile, sonunda hor ve zelil eder.Yâni Firavun gibi, Nemrut gibi devlet başkanı olsa bile, sonunda hor ve zelil eder. Bir de tabii ahirette mahv u perişân eder.Bir de tabii ahirette mahv u perişân eder.

Onun için, Cenâb-ı Hak bunları, bu ayetleri Benî İsrâil’e hatırlatıyor ama, bize de bunlar ihtar...


Onun için, Cenâb-ı Hak bunları, bu ayetleri Benî İsrâil’e hatırlatıyor ama, bize de bunlar ihtar...
Biz de bunlardan kendimize çıkan dersleri almalıyız.Biz de bunlardan kendimize çıkan dersleri almalıyız. Allah’ın emrettiğini tutarsak, biz de Cenâb-ı Hakk’ın lütfuna ereriz.Allah’ın emrettiğini tutarsak, biz de Cenâb-ı Hakk’ın lütfuna ereriz. Biz de tutmazsak, eski Allah’ın emrini tutmayan kavimlerin başına ne gelirse,Biz de tutmazsak, eski Allah’ın emrini tutmayan kavimlerin başına ne gelirse, bizim de başımıza o gelebilir demek bu ayet-i kerimeler.bizim de başımıza o gelebilir demek bu ayet-i kerimeler.

Bir taraftan bunlar bizler için de bir ikaz oluyor. Hatta, aşırı gidenler için tehdit oluyor.


Bir taraftan bunlar bizler için de bir ikaz oluyor. Hatta, aşırı gidenler için tehdit oluyor.
Bu ayet-i kerimelerin hepsi birer tehdit oluyor.Bu ayet-i kerimelerin hepsi birer tehdit oluyor. “Sakın ha ayağınızı denk alın, İslâm yolundan sapmayın!” mânâsına.“Sakın ha ayağınızı denk alın, İslâm yolundan sapmayın!” mânâsına.

20. Yüzyıl’da kendilerinin ilim durumlarını bildiğim ve bir çok bilmediği şeylerin olmasına rağmen


20. Yüzyıl’da kendilerinin ilim durumlarını bildiğim ve bir çok bilmediği şeylerin olmasına rağmen
bir çok şeyleri bilmedikleri halde, her şeyi biliyorum sanan insanları tanıyorum.bir çok şeyleri bilmedikleri halde, her şeyi biliyorum sanan insanları tanıyorum. Bunların bir kısmı, sanki dünyada sadece kendileri her şeyi en iyi biliyorlarmış gibi,Bunların bir kısmı, sanki dünyada sadece kendileri her şeyi en iyi biliyorlarmış gibi, böyle çok yüksekten geziyorlar, çok yüksekten atıp tutuyorlar, çok yanlış işler yapıyorlar.böyle çok yüksekten geziyorlar, çok yüksekten atıp tutuyorlar, çok yanlış işler yapıyorlar. Kendilerine inanan, kulak veren, kendilerini dinleyen, okuyan, yazanları da mahvediyorlar.Kendilerine inanan, kulak veren, kendilerini dinleyen, okuyan, yazanları da mahvediyorlar.

Bir çok kimse, pek çok kimse geldi geçti. Hukemâdan, ulemâdan, ümerâdan, süfehâdan pek çok kimse geldi geçti


Bir çok kimse, pek çok kimse geldi geçti. Hukemâdan, ulemâdan, ümerâdan, süfehâdan pek çok kimse geldi geçti
Böyle basit bir korku ile değil, veyahut bir böyle dinî taassub ile değil, bilimsel bir gerçek olarak söylüyorum:Böyle basit bir korku ile değil, veyahut bir böyle dinî taassub ile değil, bilimsel bir gerçek olarak söylüyorum: Cenâb-ı Hakk’a iyi kulluk eden halis, muhlis, àrifâne kulluk eden,Cenâb-ı Hakk’a iyi kulluk eden halis, muhlis, àrifâne kulluk eden, iki cihanda aziz olmuştur; Yunus gibi, Mevlânâ gibi, evliyâullah büyüklerimiz gibi,iki cihanda aziz olmuştur; Yunus gibi, Mevlânâ gibi, evliyâullah büyüklerimiz gibi, tarihteki mübarek dindar yöneticilerimiz gibi...tarihteki mübarek dindar yöneticilerimiz gibi...

Aksine davrananlar, aksi hareket edenler de, eninde sonunda mahv u perişan olmuşlardır.


Aksine davrananlar, aksi hareket edenler de, eninde sonunda mahv u perişan olmuşlardır.


Allah cahillikten korusun... Gaflete düşenleri gafletten kurtarsın...


Allah cahillikten korusun... Gaflete düşenleri gafletten kurtarsın...
Doğru yolda yürüyenlere de gayret kuvvet versin de etraflarına gerçekleri güzel güzel anlatsınlar,Doğru yolda yürüyenlere de gayret kuvvet versin de etraflarına gerçekleri güzel güzel anlatsınlar, yanlış yoldan onları döndürmeye çalışsınlar.yanlış yoldan onları döndürmeye çalışsınlar. Kavimler, milletler, dünya, insanlık felâketlere uğramasın...Kavimler, milletler, dünya, insanlık felâketlere uğramasın...

Görüyorsunuz, yanlış yol göstericiler yüzünden ne kadar insanların canı yanıyor.


Görüyorsunuz, yanlış yol göstericiler yüzünden ne kadar insanların canı yanıyor.
Şu Balkanlar’daki en yeni, en son durumu görün.Şu Balkanlar’daki en yeni, en son durumu görün. Bu Sırplara bu akılları kim veriyor?..Bu Sırplara bu akılları kim veriyor?.. Hangi yöneticiler, hangi ahlâk adamları, hangi din adamları, hangi filozoflar, hangi zayıf insanlar veriyor?..Hangi yöneticiler, hangi ahlâk adamları, hangi din adamları, hangi filozoflar, hangi zayıf insanlar veriyor?.. Bu ne biçim akıl! Yâni bunun beğenilecek, tutulacak neresi var?..Bu ne biçim akıl! Yâni bunun beğenilecek, tutulacak neresi var?.. Ne kadar yanlış düşünceler, idealler, ülküler, hedefler gösteriliyor milletlere.Ne kadar yanlış düşünceler, idealler, ülküler, hedefler gösteriliyor milletlere. Dünyayı zehir ediyorlar. Ne kadar yanlış işler yapıyorlar.Dünyayı zehir ediyorlar. Ne kadar yanlış işler yapıyorlar.

Allah iyileri hakim kılsın... Kötülere haddini bildirsin...


Allah iyileri hakim kılsın... Kötülere haddini bildirsin...
Her şey dünya ve ahirette gönlünüzce olsun, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!Her şey dünya ve ahirette gönlünüzce olsun, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!

Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtühû!..


Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtühû!..
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2