Namaz Vakitleri

23 Şevvâl 1445
02 Mayıs 2024
İmsak
04:16
Güneş
05:55
Öğle
13:06
İkindi
16:57
Akşam
20:08
Yatsı
21:40
Detaylı Arama

İsrâiloğulları’nın Firavun’un Zulmünden Kurtarılması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Muharrem 1420 / 11.05.1999
AKRA

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in daha iyi anlaşılması için yaptığı sohbetler Ak-Radyo’da başladı (29. 09. 1998).

Bu sohbetler bir saat kadar sürüyordu ve salı akşamları Ak-Radyodan yayınlanıyordu. 4 Şubat 2001 günü elim bir trafik kazası sonucu vefat edinceye kadar devam etti. Vefat etmeden önce yaptıkları son sohbette, Bakara Sûresi’nin 223. ayeti anlatılmıştır.

Hocamız bu sohbetlerinde İbn-i Kesir tefsirini takip ediyordu. Zaman zaman Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır tefsirinden ve İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri’nin tefsirinden nakiller yaptığı da oluyordu. Fâtiha’dan başlayıp, sırayla her sohbette birkaç ayet okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 30 Ocak 2001 günü yaptığı son tefsir sohbetinde, Bakara Sûresi’nin 224. ayetine kadar gelmişti.

Derslerde, önce o gün izah edilecek ayet-i kerimelerin metinleri okunuyor, kısaca meali veriliyor. Sonra ayetlerin sebeb-i nüzûlü hadis-i şeriflerle izah ediliyor. Ondan sonra, ilgili diğer ayetlerle ve hadis-i şeriflerle ayeti kerimelerin açıklaması yapılıyor. Ashaptan, tabiinden görüşler naklediliyor. Sohbetin sonunda da çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyor.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh!

Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Allah hepinizden razı olsun.Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Allah hepinizden razı olsun. Gönlünüzün muratlarını versin. Dünya ve âhiret saadetine erdirsin.Gönlünüzün muratlarını versin. Dünya ve âhiret saadetine erdirsin. Cenneti ile cemali ile müşerref eylesin. Cenneti ile cemali ile müşerref eylesin.

Bu Kur'ân-Kerîm sohbetimizde, tefsir sohbetimizdeBu Kur'ân-Kerîm sohbetimizde, tefsir sohbetimizde Bakara sûresinin 49-50-51 ve 52. âyet-i kerîmelerini bahis konusu etmek istiyorum. 49. âyet-i kerîme şöyle: Bakara sûresinin 49-50-51 ve 52. âyet-i kerîmelerini bahis konusu etmek istiyorum. 49. âyet-i kerîme şöyle:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Ve iz necceynâküm min âli fir'avne yesûmûnekümBismillâhirrahmânirrahîm.

Ve iz necceynâküm min âli fir'avne yesûmûneküm
sûe'l-azâbi yuzebbihûne ebnâeküm ve yestahyûne nisâeküm. Ve fî zâliküm belâün min rabbiküm azîm. sûe'l-azâbi yuzebbihûne ebnâeküm ve yestahyûne nisâeküm. Ve fî zâliküm belâün min rabbiküm azîm.

Ve iz feraknâ bikümü'l-bahre fe-enceynâküm Ve iz feraknâ bikümü'l-bahre fe-enceynâküm ve eğraknâ âle fir'avne ve entüm tenzurûn.ve eğraknâ âle fir'avne ve entüm tenzurûn. 50. âyeti-i kerime. 50. âyeti-i kerime.

Ondan sonra 51.ve 52. âyet-i kerimeler de şöyle: Ondan sonra 51.ve 52. âyet-i kerimeler de şöyle:

Ve iz vâadnâ Mûsâ erbaîne leyleten sümme'ttehaztümü'l-ıcle min ba'di ve entüm zâlimün. Ve iz vâadnâ Mûsâ erbaîne leyleten sümme'ttehaztümü'l-ıcle min ba'di ve entüm zâlimün.

Sümme afevnâ anküm min ba'di zâlike lealleküm teşkürûn. Sümme afevnâ anküm min ba'di zâlike lealleküm teşkürûn.

Belki hepsini açıklamaya zaman yetmeyebilir. Biz Besmele'yi çekip birincisinin izahına geçelim: Belki hepsini açıklamaya zaman yetmeyebilir. Biz Besmele'yi çekip birincisinin izahına geçelim:

Ve iz necceynâküm min âli fir'avn. Ve iz necceynâküm min âli fir'avn.

Daha önceki haftalardaki sohbetlerimizden hatırlayacaksınız.Daha önceki haftalardaki sohbetlerimizden hatırlayacaksınız. Allahu Tealâ hazretleri Benî İsrail'e, İsrailoğullarına peygamber gönderdiğini,Allahu Tealâ hazretleri Benî İsrail'e, İsrailoğullarına peygamber gönderdiğini, onlara çok nimetler bahşettiğini ifade ediyordu. onlara çok nimetler bahşettiğini ifade ediyordu.

"İşte bu nimetleri veren Rabbinizin emrini tutun, buyruğuna uyun,"İşte bu nimetleri veren Rabbinizin emrini tutun, buyruğuna uyun, yeni gönderdiği âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ'sına, Habîb-i Edîbi'ne ittibâ edin.yeni gönderdiği âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ'sına, Habîb-i Edîbi'ne ittibâ edin. Bu yeni gelen peygambere, ona indirilen kitaba ilk kâfir olan kavim siz olmayın,Bu yeni gelen peygambere, ona indirilen kitaba ilk kâfir olan kavim siz olmayın, halbuki siz ehl-i kitapsınız, ilahi hitap nedir bilirsiniz, vahiy nedir bilrsiniz, peygamberlik nedir bilirsiniz.halbuki siz ehl-i kitapsınız, ilahi hitap nedir bilirsiniz, vahiy nedir bilrsiniz, peygamberlik nedir bilirsiniz. Müşrikler gibi, putperestler gibi değilsiniz az çok bu işleri anlarsınız, yapmayın." mânasınaMüşrikler gibi, putperestler gibi değilsiniz az çok bu işleri anlarsınız, yapmayın." mânasına Allahu Teâlâ hazretleri Benî İsrail'e nimetlerini sayıyordu,Allahu Teâlâ hazretleri Benî İsrail'e nimetlerini sayıyordu, onların yanlış inançlarını da ikaz ederek belirtiyordu. onların yanlış inançlarını da ikaz ederek belirtiyordu.

"Biz eski peygamberlere tâbiyiz, bizim peygamberlerimiz bize şefaat ederler,"Biz eski peygamberlere tâbiyiz, bizim peygamberlerimiz bize şefaat ederler, bizde böylece cehennemde yanmaktan kurtuluruz." filan sanmayın.bizde böylece cehennemde yanmaktan kurtuluruz." filan sanmayın. Kâfir olursanız onların şefaati size gelmez, fayda etmez" diye ikaz ediyordu.Kâfir olursanız onların şefaati size gelmez, fayda etmez" diye ikaz ediyordu. Allah'tan korkmaya, takvâ ehli olmaya, günahlardan, haramlardan, küfürden, inkardan,Allah'tan korkmaya, takvâ ehli olmaya, günahlardan, haramlardan, küfürden, inkardan, şirkten sakınmaya davet ediyordu. şirkten sakınmaya davet ediyordu.

Ve iz necceynâküm min âli fir'avni. Bu âyet-i kerîmede de yineVe iz necceynâküm min âli fir'avni. Bu âyet-i kerîmede de yine eski zamanlarda Benî İsrâil'e olan lütuflarını hatırlatıyor.eski zamanlarda Benî İsrâil'e olan lütuflarını hatırlatıyor. Biliyorsunuz iz Arapçada hatırlatma edatıdır.Biliyorsunuz iz Arapçada hatırlatma edatıdır. "Hani bir zamanlar neler olmuştu, hatırlayın." mânasına bir edattır. "Hani bir zamanlar neler olmuştu, hatırlayın." mânasına bir edattır.

Daha önceki ayetlerde çok geçti, çok izahını yaptık.Daha önceki ayetlerde çok geçti, çok izahını yaptık. "Hatırlayın hani o zamanları ki neydi o zamanlar, neler olmuştu, o mazideki şeyler…" anlamına geliyor. "Hatırlayın hani o zamanları ki neydi o zamanlar, neler olmuştu, o mazideki şeyler…" anlamına geliyor.

Bu âyet-i kerîmede ifade edilen olay neymiş? Bu âyet-i kerîmede ifade edilen olay neymiş?

Necceynâküm min âli fir'avne. "Ey İsrailoğulları, ey yahudi kavmi,Necceynâküm min âli fir'avne. "Ey İsrailoğulları, ey yahudi kavmi, biz sizi Firavunun âlinden kurtarmıştık." hatırlasanıza bu az bir nimet mi, demek istiyor. biz sizi Firavunun âlinden kurtarmıştık." hatırlasanıza bu az bir nimet mi, demek istiyor.

Necca, yunecci, tenciye, "necat vermek, kurtarmak" demek.Necca, yunecci, tenciye, "necat vermek, kurtarmak" demek. Sülasîsi necat; "kurtulmak" demek müteaddîsi; necca, tenciye de "kurtarmak" anlamına geliyor. Sülasîsi necat; "kurtulmak" demek müteaddîsi; necca, tenciye de "kurtarmak" anlamına geliyor.

Necceynâküm. "Sizi; âlemlerin rabbi, sizin Rabbınız, Ben azimüşşan kurtarmıştım." Nereden? Necceynâküm. "Sizi; âlemlerin rabbi, sizin Rabbınız, Ben azimüşşan kurtarmıştım."

Nereden?

Min âli fir'avne. "Firavunun âlinden." Min âli fir'avne. "Firavunun âlinden."

Âl kelimesi bir ismin öncesine gelirse onun takip eden insanlar mânasına geliyor.Âl kelimesi bir ismin öncesine gelirse onun takip eden insanlar mânasına geliyor. Mesela âl-i Osman, "Osmân-ı gaziden sonra onun sülalesinden gelen padişahların hepsine âl-i Osman deniliyor.Mesela âl-i Osman, "Osmân-ı gaziden sonra onun sülalesinden gelen padişahların hepsine âl-i Osman deniliyor. "Osmanın âli.""Osmanın âli." Ondan sonra âl-i Selçuk, "Selçuk Oğulları" gibi. "Ali Cengiz oyunları" diyorlar. Ondan sonra âl-i Selçuk, "Selçuk Oğulları" gibi.

"Ali Cengiz oyunları" diyorlar.
O da âl-i Cengiz'dir aslında. Âli oradaki Hz. Ali'nin ismi gibi değildir. Yazılışı da farklıdır.O da âl-i Cengiz'dir aslında. Âli oradaki Hz. Ali'nin ismi gibi değildir. Yazılışı da farklıdır. Elifin üzerine med konularak yazılır.Elifin üzerine med konularak yazılır. Âl-i Cengiz deyince, Cengiz sülalesinin İslâm alemine oynadığı oyunlar, yaptıkları zulümler,Âl-i Cengiz deyince, Cengiz sülalesinin İslâm alemine oynadığı oyunlar, yaptıkları zulümler, şehirlere saldırmaları, yakmaları, yıkmaları gibi şeyler kast ediliyor. şehirlere saldırmaları, yakmaları, yıkmaları gibi şeyler kast ediliyor. "O ona Âl-i Cengiz Oyunu oynadı." diye de söyleniyor. "O ona Âl-i Cengiz Oyunu oynadı." diye de söyleniyor.

Sonra âl-i Resûl "Rasûlullah'ın âli, Rasûlullaha tâbi olan insanlar" demektir.Sonra âl-i Resûl "Rasûlullah'ın âli, Rasûlullaha tâbi olan insanlar" demektir. Hadîs-i şerîflerin içinde bir rivayette var.Hadîs-i şerîflerin içinde bir rivayette var. Tahiyyata oturduğumuz zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e dua ediyoruz ya; Tahiyyata oturduğumuz zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e dua ediyoruz ya;

Allahümme salli ala seyyidinâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed.Allahümme salli ala seyyidinâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed. " Yâ Rabbi! Peygamberimiz Muhammed Mustafâ'ya salât ü selâm eyle ve onun âline," Yâ Rabbi! Peygamberimiz Muhammed Mustafâ'ya salât ü selâm eyle ve onun âline, Muhammed'in âline de salât ü selâm eyle." diyoruz. Muhammed'in âline de salât ü selâm eyle." diyoruz.

Hadîs-i şerîflerde bazı rivayetlerde; "Burada âli kim?Hadîs-i şerîflerde bazı rivayetlerde; "Burada âli kim? Bundan kimler kast ediliyor?" diye Peygamber Efendimiz'e sorulduğu bildiriliyor.Bundan kimler kast ediliyor?" diye Peygamber Efendimiz'e sorulduğu bildiriliyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem; Âli küllü takıyyın. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem;

Âli küllü takıyyın.
"Âl-i Muhammed denilince kast edilen kişiler; her takvâ ehli müslüman ve mü'mindir." buyurmuştur. "Âl-i Muhammed denilince kast edilen kişiler; her takvâ ehli müslüman ve mü'mindir." buyurmuştur.

O zaman peygamber Efendimiz'in sünnetine uyanların hepsi,O zaman peygamber Efendimiz'in sünnetine uyanların hepsi, Kur'an yolunda olan herkes âli Muhammed olmuş oluyor. Kur'an yolunda olan herkes âli Muhammed olmuş oluyor.

Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed deyince hepsi o duayı kazanmış oluyor. Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed deyince hepsi o duayı kazanmış oluyor.

Her namaz kılanın duası, her Peygamber Efendimiz'e tâbi olan insana gelmiş oluyor.Her namaz kılanın duası, her Peygamber Efendimiz'e tâbi olan insana gelmiş oluyor. Ne mutlu, ne güzel bir şey. Evet âl böyle, âl-i Osman'dan bildiğimiz bir kelime. Ne mutlu, ne güzel bir şey. Evet âl böyle, âl-i Osman'dan bildiğimiz bir kelime.

Âl-i firavun, "Firavunun sülalesi" belki firavunlukta devam etmiştir.Âl-i firavun, "Firavunun sülalesi" belki firavunlukta devam etmiştir. O firavun öldükten sonra öteki firavunlar da belki aynı şeyleri yapmışlardır amaO firavun öldükten sonra öteki firavunlar da belki aynı şeyleri yapmışlardır ama "Ben azimüşşan siz yahudileri firavundan, firavunun âlinden kurtardım." demek,"Ben azimüşşan siz yahudileri firavundan, firavunun âlinden kurtardım." demek, "Firavuna tâbi olan, ona bağlı olan, etrafında onu destekleyen, şakşaklayan dalkavuklar "Firavuna tâbi olan, ona bağlı olan, etrafında onu destekleyen, şakşaklayan dalkavuklar ve onun zümresinden kurtardım." demektir. Âl-i Fir'avn derken burada, soy devamından ziyadeve onun zümresinden kurtardım." demektir. Âl-i Fir'avn derken burada, soy devamından ziyade fikir birliği bağlantısı, niyet bağlantısı olan kimseler kast ediliyor. fikir birliği bağlantısı, niyet bağlantısı olan kimseler kast ediliyor. "Firavnun ve onun hempaları, (omuzdaş) o ve onun avanesi, tayfası,"Firavnun ve onun hempaları, (omuzdaş) o ve onun avanesi, tayfası, onun etrafında onun emrini tutan zümresi" demek oluyor. "Sizi onlardan kurtarmıştık." onun etrafında onun emrini tutan zümresi" demek oluyor.

"Sizi onlardan kurtarmıştık."

Firavun tek başına olsa ne yapar? Ateş olsa cürmü kadar yer yakar.Firavun tek başına olsa ne yapar?

Ateş olsa cürmü kadar yer yakar.
Ondan sonra biter. Şu kadar, bir iki metre boyunda bir yer yeter.Ondan sonra biter. Şu kadar, bir iki metre boyunda bir yer yeter. Ama firavunun yakıcılığının devamı etrafındaki hempalarından, destekleyicilerinden, dalkavuklarından kaynaklanıyor.Ama firavunun yakıcılığının devamı etrafındaki hempalarından, destekleyicilerinden, dalkavuklarından kaynaklanıyor. Bütün firavunlar böyle, bütün zâlimler böyle. Ne olacak?Bütün firavunlar böyle, bütün zâlimler böyle.

Ne olacak?
Zalim ateş olsa cürmü kadar yer yakar. Ne yapacak? Zalim ateş olsa cürmü kadar yer yakar. Ne yapacak? İnsanın etini yiyecek olsa bir budunu yiyince karnı doyar. Ama o hempalar yok mu, o dalkavuklar yok mu? İnsanın etini yiyecek olsa bir budunu yiyince karnı doyar. Ama o hempalar yok mu, o dalkavuklar yok mu?

Zalimleri zalim yapan kimlerdir? Dalkavuklardır, zalimi destekleyendir.Zalimleri zalim yapan kimlerdir?

Dalkavuklardır, zalimi destekleyendir.
Onun için İslâm'da zalimi desteklemek de, onlara meyletmek de,Onun için İslâm'da zalimi desteklemek de, onlara meyletmek de, onlara gönül vermek de günah oluyor. Hatta Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem: onlara gönül vermek de günah oluyor. Hatta Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem:

"Kim bir topluluğun fikrini beğeniyor, onu destekliyorsa onlardan uzakta olsa bile"Kim bir topluluğun fikrini beğeniyor, onu destekliyorsa onlardan uzakta olsa bile onların arasında haşrolunur." diye buyuruyor. onların arasında haşrolunur." diye buyuruyor.

Fikrini bile desteklemeyecek, fikrini desteklerse bile onlardan sayılır. Fikrini bile desteklemeyecek, fikrini desteklerse bile onlardan sayılır.

Müslümanların arasında yaşıyor, gidiyor gavurların örfünü, âdetini, fikriyatını, dinsizliklerini,Müslümanların arasında yaşıyor, gidiyor gavurların örfünü, âdetini, fikriyatını, dinsizliklerini, imansızlıklarını, ahlâksızlıklarını hoş görüyor, "tamam" diyor, "iyi yapıyorlar" diyor.imansızlıklarını, ahlâksızlıklarını hoş görüyor, "tamam" diyor, "iyi yapıyorlar" diyor. "Bunları yaptıkları zaman boşalıyorlar, gerilimleri gidiyor, stresleri dağılıyor." diyor."Bunları yaptıkları zaman boşalıyorlar, gerilimleri gidiyor, stresleri dağılıyor." diyor. –Deşarj- diyorlar, ben onları kullanmıyorum.–Deşarj- diyorlar, ben onları kullanmıyorum. Tabi Türkçelerini kullanmalarını da tasvip etmiyorum; o da onları tasvip ediyor. Tabi Türkçelerini kullanmalarını da tasvip etmiyorum; o da onları tasvip ediyor.

Neyi tasvip ediyorsun kardeşim? İşte Almanya da bir karnaval görmüş de, festival görmüş de…Neyi tasvip ediyorsun kardeşim? İşte Almanya da bir karnaval görmüş de, festival görmüş de… "Deli dolu bayram" demek. Onların bayramlarını görmüş de orada herkes zil zurna sarhoş olmuş,"Deli dolu bayram" demek. Onların bayramlarını görmüş de orada herkes zil zurna sarhoş olmuş, başlarına sivri külahlarını geçirmişler, bilmem birbirlerine sarılmışlar, bilmem yatmışlar,başlarına sivri külahlarını geçirmişler, bilmem birbirlerine sarılmışlar, bilmem yatmışlar, düşmüşler, kalkmışlar, onu beğeniyor. Bunun nesini beğeniyorsun kardeşim? düşmüşler, kalkmışlar, onu beğeniyor.

Bunun nesini beğeniyorsun kardeşim?

"Vallahi işte böyle olunca boşalıyorlar, gerilimleri gidiyor, ne iyi!" "Vallahi işte böyle olunca boşalıyorlar, gerilimleri gidiyor, ne iyi!"

Tamam, işte onu tasvip eden onlardan.Tamam, işte onu tasvip eden onlardan. Bir kavmi yaptığı amelden dolayı, işten dolayı tasvip eden, beğenen, destekleyen kimse onunla haşrolunur.Bir kavmi yaptığı amelden dolayı, işten dolayı tasvip eden, beğenen, destekleyen kimse onunla haşrolunur. Kişi sevdiği ile beraber olacak, kimi beğeniyorsa onun zümresine katılacak, onunla haşrolunacak. Kişi sevdiği ile beraber olacak, kimi beğeniyorsa onun zümresine katılacak, onunla haşrolunacak.

Bu, iyi insanları sevip onlara özenenler için müjdeli bir şey.Bu, iyi insanları sevip onlara özenenler için müjdeli bir şey. "Ah Rasûlullah Efendimiz, ah sahabe-i kirâm Efendimiz,"Ah Rasûlullah Efendimiz, ah sahabe-i kirâm Efendimiz, ah evliyâullah Allah'ın sevgili, mübarek, sâlih kulları!" filan deyip onları seven,ah evliyâullah Allah'ın sevgili, mübarek, sâlih kulları!" filan deyip onları seven, onlara özenenler onlarla haşrolunucak. "Ah falanca kâfir, ah filanca kaşı gözü şöyle, saçı şöyle taralı,onlara özenenler onlarla haşrolunucak. "Ah falanca kâfir, ah filanca kaşı gözü şöyle, saçı şöyle taralı, bıyığı böyle burulu, giyimi şöyle, çantası böyle -çantasının bile modasını çıkardılar-bıyığı böyle burulu, giyimi şöyle, çantası böyle -çantasının bile modasını çıkardılar- 'James Bond çantası' filan diye onlara özenenler de onlarla beraber haşrolunucak. 'James Bond çantası' filan diye onlara özenenler de onlarla beraber haşrolunucak.

İslam'da kötü şeye özenmek yok. O zaman onların zümresine girer.İslam'da kötü şeye özenmek yok. O zaman onların zümresine girer. Firavunu destekliyor firavuncu oluyor, falancayı destekliyor ondan oluyor. Firavunu destekliyor firavuncu oluyor, falancayı destekliyor ondan oluyor. Hakkı desteklerse hak ehli olur.Hakkı desteklerse hak ehli olur. Peygamber yolundan giderse peygamberlerin âlinden olur, aksi iş yaparsa mahvolur. Peygamber yolundan giderse peygamberlerin âlinden olur, aksi iş yaparsa mahvolur.

"Ey yahudiler, hani ben sizi Firavun'un âlinden, hempalarından, avenesinden, haşemesinden, (taraftar)"Ey yahudiler, hani ben sizi Firavun'un âlinden, hempalarından, avenesinden, haşemesinden, (taraftar) yardakçı dalkavuklardan, desteklerinden kurtarmıştım ya, hatırlasanıza ölümden kurtulmuştunuz." yardakçı dalkavuklardan, desteklerinden kurtarmıştım ya, hatırlasanıza ölümden kurtulmuştunuz."

Yesûmûneküm sûe'l-azâb.Yesûmûneküm sûe'l-azâb. "O firavun sizi en kötü bir azapla azaba mâruz kılıyordu, siz yahudileri çeşitli azaplara tâbi tutuyordu." "O firavun sizi en kötü bir azapla azaba mâruz kılıyordu, siz yahudileri çeşitli azaplara tâbi tutuyordu."

Yesûmûneküm burada, yûkıûneküm, yüvellûneküm mânasına kullanılıyor.Yesûmûneküm burada, yûkıûneküm, yüvellûneküm mânasına kullanılıyor. Veyahut azabı devam ettirmekten meselaVeyahut azabı devam ettirmekten mesela kelimesi ile ilgili olduğu gibi raiyye üzerinde…kelimesi ile ilgili olduğu gibi raiyye üzerinde… Sonuç itibariyle "azabı devam ettirmek" mânasına geliyor. Sonuç itibariyle "azabı devam ettirmek" mânasına geliyor.

"Kötü bir azabı üzerinizde devamlı sürdüren firavundan sizi kurtarmıştık." "Kötü bir azabı üzerinizde devamlı sürdüren firavundan sizi kurtarmıştık."

"Biz" demesi azamet hitabından dolayıdır."Biz" demesi azamet hitabından dolayıdır. Bir kaç defa söyledim Arapçada bu hitapla "biz" demek çoğul mânasına değil.Bir kaç defa söyledim Arapçada bu hitapla "biz" demek çoğul mânasına değil. "Ben azimüşşan" demektir. "Ben azimüşşan" demektir. "Ben Rabbiniz Azimüşşan, size azabı devamlı sürdüren firavunun hempalarından, "Ben Rabbiniz Azimüşşan, size azabı devamlı sürdüren firavunun hempalarından, hükümetinden sizi kurtarmıştım." Ne yapıyorlardı, neydi bu azabın devamı? hükümetinden sizi kurtarmıştım."

Ne yapıyorlardı, neydi bu azabın devamı?

Yüzebbihûne ebnâeküm ve yestahyûne nisâeküm.Yüzebbihûne ebnâeküm ve yestahyûne nisâeküm. "O herifler sizin erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı, kesiyorlardı, doğduğunu haber alınca öldürüyorlardı!""O herifler sizin erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı, kesiyorlardı, doğduğunu haber alınca öldürüyorlardı!" Ve yestahyûne nisâeküm. "Hanımlarınızı, erkek olmayanları hayatta bırakıyorlardı." Ve yestahyûne nisâeküm. "Hanımlarınızı, erkek olmayanları hayatta bırakıyorlardı."

İstihyâ, "hayat" kökünden geliyor olabilir.İstihyâ, "hayat" kökünden geliyor olabilir. O zaman "Kadınlarınızı hayatta bırakıyorlardı ama erkek çocukları kesiyorlardı." mânasına olur.O zaman "Kadınlarınızı hayatta bırakıyorlardı ama erkek çocukları kesiyorlardı." mânasına olur. Bir de istihyâ, "utanç duymak" "haya" kökünden gelebilir.Bir de istihyâ, "utanç duymak" "haya" kökünden gelebilir. "Hanımlarınıza haya duyulacak çirkin tecavüzlerde bulunuyorlardı.""Hanımlarınıza haya duyulacak çirkin tecavüzlerde bulunuyorlardı." mânası da olabilir diye kitaplarda yazılıyor. mânası da olabilir diye kitaplarda yazılıyor.

"Firavun bu işleri yapıyordu onlardan kurtardı." deniliyor."Firavun bu işleri yapıyordu onlardan kurtardı." deniliyor. Ve fî zâliküm belaün min rabbiküm azîm.Ve fî zâliküm belaün min rabbiküm azîm. "Bunun böyle olmasında sizin için muazzam, çok ulu, çok büyük bir bela, "Bunun böyle olmasında sizin için muazzam, çok ulu, çok büyük bir bela, Rabbinizden size çok büyük bela vardı." Rabbinizden size çok büyük bela vardı."

Firavun ne yapıyormuş, neden yapıyormuş? Firavun ne yapıyormuş, neden yapıyormuş?

Kitapların yazdığına göre Firavun bir rüya görmüş. Bu rüyadan çok korkmuş.Kitapların yazdığına göre Firavun bir rüya görmüş. Bu rüyadan çok korkmuş. Çünkü gördüğü rüyada Kudüs'ten -Kuds-ü şerîfin bir ismide Beytü'l-Makdis'tir- bir ateş çıkmışÇünkü gördüğü rüyada Kudüs'ten -Kuds-ü şerîfin bir ismide Beytü'l-Makdis'tir- bir ateş çıkmış ve bu yangın bütün kıptîlerin evlerini sarmış. Kıpt, Mısır ahâlisine deniliyor.ve bu yangın bütün kıptîlerin evlerini sarmış. Kıpt, Mısır ahâlisine deniliyor. Kıptî de "onlara mensup" demek. Bizde "çingene" mânasına kullanılıyor. Orada icip kelimesi var.Kıptî de "onlara mensup" demek. Bizde "çingene" mânasına kullanılıyor. Orada icip kelimesi var. İngilizcede icip, kıpt aynı kelime, "Mısırlı" demek.İngilizcede icip, kıpt aynı kelime, "Mısırlı" demek. Gördüğü rüyada Beytü'l-Makdis'ten, Kudüs'ten çıkan yangın bu Mısırlıların hepsinin evlerini yakıyormuşGördüğü rüyada Beytü'l-Makdis'ten, Kudüs'ten çıkan yangın bu Mısırlıların hepsinin evlerini yakıyormuş amma İsrailoğullarının evlerini yakmıyormuş. Firavun rüyayı böyle görmüş. amma İsrailoğullarının evlerini yakmıyormuş. Firavun rüyayı böyle görmüş.

"İsrailoğullarının o zaman Mısır'da işi ne?" derseniz, işleri şu."İsrailoğullarının o zaman Mısır'da işi ne?" derseniz, işleri şu. Yusuf aleyhisselam zamanında Kenan ilinde kardeşleri Yusuf aleyhisselam'ı satmışlardı.Yusuf aleyhisselam zamanında Kenan ilinde kardeşleri Yusuf aleyhisselam'ı satmışlardı. Köle olarak Mısır'a gitmişti ama o mübarek güzel yüzüyle o mübarek tatlı ahlâkıylaKöle olarak Mısır'a gitmişti ama o mübarek güzel yüzüyle o mübarek tatlı ahlâkıyla hapse girmek pahasına kötülüklerden kaçındı. Yusuf aleyhisselam'da çok ibretler var. hapse girmek pahasına kötülüklerden kaçındı.

Yusuf aleyhisselam'da çok ibretler var.
Yusuf aleyhisselam'ı günaha zorladılar, yanaşmadı hapse girmeyi tercih etti. Yusuf aleyhisselam'ı günaha zorladılar, yanaşmadı hapse girmeyi tercih etti.

"Şu günahı işleyeceksin, bak elimizden kurtulamazsın. Çok güzelsin sana dayanamıyoruz." dediler. "Şu günahı işleyeceksin, bak elimizden kurtulamazsın. Çok güzelsin sana dayanamıyoruz." dediler.

Yusuf aleyhisselam; Rabbi sicnî ehabbü ileyye mimma ted'ûnenî ileyh.Yusuf aleyhisselam;

Rabbi sicnî ehabbü ileyye mimma ted'ûnenî ileyh.
"Yâ Rabbi! Bu gözü dönmüş kadınların tekliflerine uymaktansa hapse girmem benim için daha iyidir!" dedi."Yâ Rabbi! Bu gözü dönmüş kadınların tekliflerine uymaktansa hapse girmem benim için daha iyidir!" dedi. Hapsi tercih etti, hapse girdi. Haksız yere senelerce hapiste kaldı.Hapsi tercih etti, hapse girdi. Haksız yere senelerce hapiste kaldı. Haksız yere hapse girdi, namusunu koruduğu için hapse girdi, namussuzluk yapmadığı için,Haksız yere hapse girdi, namusunu koruduğu için hapse girdi, namussuzluk yapmadığı için, iffetsizlik yapmadığı için hapse girdi. Tabi peygamber; asiloğlu asiloğlu asil...iffetsizlik yapmadığı için hapse girdi. Tabi peygamber; asiloğlu asiloğlu asil... Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde böyle buyuruyor: Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde böyle buyuruyor:

"Yusuf aleyhisselam Kerimoğlu, Kerimoğlu, Kerîm bir peygamber" "Yusuf aleyhisselam Kerimoğlu, Kerimoğlu, Kerîm bir peygamber"

Peygamberlik verilmişti ona, o güzel ahlâkıyla zindandaki insanları hayran bırakmıştı.Peygamberlik verilmişti ona, o güzel ahlâkıyla zindandaki insanları hayran bırakmıştı. Onlar sevdiler.Onlar sevdiler. Baktılar sözleri hikmetli, teklifleri çok güzel, irşatları pırıl pırıl; herşeyine hayran kaldılar.Baktılar sözleri hikmetli, teklifleri çok güzel, irşatları pırıl pırıl; herşeyine hayran kaldılar. Hapisten çıkanlar sonradan Yusuf aleyhisselam'ı hatırladılar, neticede Firavun'a söylediler. Hapisten çıkanlar sonradan Yusuf aleyhisselam'ı hatırladılar, neticede Firavun'a söylediler.

"Firavun" kelimesini de biraz izah edeyim. Firavun, firavun, firavun…"Firavun" kelimesini de biraz izah edeyim. Firavun, firavun, firavun… Bir çok firavun var; çünkü Mısır hükümdarlarının lakabı "firavun"Bir çok firavun var; çünkü Mısır hükümdarlarının lakabı "firavun" Bizans hükümdarlarının lakabı "kayser" Habeş hükümdarlarının lakabı "necâşî."Bizans hükümdarlarının lakabı "kayser" Habeş hükümdarlarının lakabı "necâşî." Necâşî özel isim değil lakap, "kral" demek "king" demek diyelim.Necâşî özel isim değil lakap, "kral" demek "king" demek diyelim. İran hükümdarlarının lakabı da "kisrâ." Kisrâ, "hüsrev" demek, o da "hükümdar" demek,İran hükümdarlarının lakabı da "kisrâ." Kisrâ, "hüsrev" demek, o da "hükümdar" demek, "büyük hükümdarlar" demek. Bunlar lakap isim değil. Firavun acaba hangi firavun?"büyük hükümdarlar" demek. Bunlar lakap isim değil.

Firavun acaba hangi firavun?
Hangi isimdeki firavun demek lazım?Hangi isimdeki firavun demek lazım? Yusuf aleyhisselam'ın zamanındaki firavun ile Musa aleyhisselam'ın zamanı arasında asırlar geçmişti.Yusuf aleyhisselam'ın zamanındaki firavun ile Musa aleyhisselam'ın zamanı arasında asırlar geçmişti. Altı yedi asır geçmişti. Kitapların yazdığına göre adamlar başka, "firavun" dediği zaman, Altı yedi asır geçmişti. Kitapların yazdığına göre adamlar başka, "firavun" dediği zaman, o zamanki firavun başka.o zamanki firavun başka. Yusuf aleyhisselam'ın zamanındaki firavun başka Musa aleyhisselam'ın zamanındaki başka.Yusuf aleyhisselam'ın zamanındaki firavun başka Musa aleyhisselam'ın zamanındaki başka. İsimleri kitaplara yazılmış İsimleri kitaplara yazılmış

O Firavun, Yusuf aleyhisselam'ı çağırdı, hapisten çıkardı, niye hapse düştüğünü anladı,O Firavun, Yusuf aleyhisselam'ı çağırdı, hapisten çıkardı, niye hapse düştüğünü anladı, haksızlıga uğradığını anladı, yanına vezir yaptı. haksızlıga uğradığını anladı, yanına vezir yaptı.

İc'alnî alâ hazâini'l-ard. "Yerin mahsulatı, toprak mahsulatı konusunda ben bilgiliyim." dedi.İc'alnî alâ hazâini'l-ard. "Yerin mahsulatı, toprak mahsulatı konusunda ben bilgiliyim." dedi. Onu tarım bakanı –diyelim- yaptı. Hükümdar çok da memnun oldu.Onu tarım bakanı –diyelim- yaptı. Hükümdar çok da memnun oldu. O da Mısır'ın işlerini dirayetle idare etti. Sevildi sayıldı.O da Mısır'ın işlerini dirayetle idare etti. Sevildi sayıldı. Sonra babası Yakup aleyhisselam'ı ve kendisine kötülük yapmış olan kardeşlerini getirdi.Sonra babası Yakup aleyhisselam'ı ve kendisine kötülük yapmış olan kardeşlerini getirdi. O iyilik yaptı. Mısır'a yerleştiler. Onların yerleşmeleri o zaman oldu.O iyilik yaptı. Mısır'a yerleştiler. Onların yerleşmeleri o zaman oldu. Bir bakanın yakınları olarak yerleştiler, çoğaldılar, kocaman bir kavim oldular.Bir bakanın yakınları olarak yerleştiler, çoğaldılar, kocaman bir kavim oldular. Mısır'da yaşayan Benî İsrail aileleri, topluluğu, şimdiki tabirle "kolonisi" diyelim.Mısır'da yaşayan Benî İsrail aileleri, topluluğu, şimdiki tabirle "kolonisi" diyelim. Öyle bir koloni oluşturdular. Öyle bir koloni oluşturdular.

Musa aleyhisselam'ın zamanından, doğmasından biraz önceki Firavun, bir rüya görüyor:Musa aleyhisselam'ın zamanından, doğmasından biraz önceki Firavun, bir rüya görüyor: Kudüs'ten bir ateş çıkıyor. Mısır'daki bütün yerli Mısırlıların yani Kıptî'lerin evlerini yakıyor.Kudüs'ten bir ateş çıkıyor. Mısır'daki bütün yerli Mısırlıların yani Kıptî'lerin evlerini yakıyor. Ama İsrailoğullarının evlerini yakmıyor. Neden? Ama İsrailoğullarının evlerini yakmıyor.

Neden?

Onlar peygambere iman etmiş mü'min insanlar, Allah'a ibadet eden insanlar.Onlar peygambere iman etmiş mü'min insanlar, Allah'a ibadet eden insanlar. Ötekiler Firavun'a veya başka putlara tapıyorlar. Putlarının çeşitli isimleri var.Ötekiler Firavun'a veya başka putlara tapıyorlar. Putlarının çeşitli isimleri var. Kimisi köpek başlı, kimisi kartal başlı. Kimisi köpek başlı, kimisi kartal başlı.

Mısır Hava Yolları'nın işareti olan uçaklarının kuyruğundaki resim böyle. Bir kuş resmi var.Mısır Hava Yolları'nın işareti olan uçaklarının kuyruğundaki resim böyle. Bir kuş resmi var. Aslında o kuş resmi değil "Horus" isimli, eski Mısır Tanrısının kafası.Aslında o kuş resmi değil "Horus" isimli, eski Mısır Tanrısının kafası. Bilmeyen onu bir kuş başı sanıyor. Değil, bir tanrı, put kafası o. Doğru değil aslında.Bilmeyen onu bir kuş başı sanıyor. Değil, bir tanrı, put kafası o. Doğru değil aslında. Kimisinin başı köpek şeklindeydi. Ölüm tanrısı köpek şeklindeydi. İnsan vücutlu, köpek kafalı.Kimisinin başı köpek şeklindeydi. Ölüm tanrısı köpek şeklindeydi. İnsan vücutlu, köpek kafalı. Bir timsah tanrıları vardı. Nil'e bir gezi düzenlemiştik.Bir timsah tanrıları vardı.

Nil'e bir gezi düzenlemiştik.
Üç gece yatakhaneli dört yıldızlı yüzen otel denilen gemi ile Nil'de seyahat ettik.Üç gece yatakhaneli dört yıldızlı yüzen otel denilen gemi ile Nil'de seyahat ettik. "Tuumba" diye bir şehre uğradık. Orada kocaman bir tapınak gördük."Tuumba" diye bir şehre uğradık. Orada kocaman bir tapınak gördük. O timsah tanrılarının tapınağı imiş, ezdik onları. Mahsustan duvarlarının tepesine kadar çıktık.O timsah tanrılarının tapınağı imiş, ezdik onları. Mahsustan duvarlarının tepesine kadar çıktık. Duvarlarını ayaklarımızın altında ezdik.Duvarlarını ayaklarımızın altında ezdik. Bize aşağıdan "O taşların üstüne çıkmayın!" diye bağırdılar ama tabi biz yapacağımızı yapmıştık.Bize aşağıdan "O taşların üstüne çıkmayın!" diye bağırdılar ama tabi biz yapacağımızı yapmıştık. Timsah tanrısı... Böyle saçma şey mi olur? Basit bir mahluk! Timsah tanrısı... Böyle saçma şey mi olur? Basit bir mahluk!

Onlarda, o putlara tapan Mısırlılarda hayır bereket yok, ötekiler Allah'ın varlığına birliğine inanmış,Onlarda, o putlara tapan Mısırlılarda hayır bereket yok, ötekiler Allah'ın varlığına birliğine inanmış, peygambere tâbi olmuş mü'min kavim.peygambere tâbi olmuş mü'min kavim. Rüyasında onların evlerinin yanmadığını, Kıptilerin, Mısırlıların evlerinin yandığını gördü.Rüyasında onların evlerinin yanmadığını, Kıptilerin, Mısırlıların evlerinin yandığını gördü. Firavun akıl danışacağı kimseleri topladı: "Ben böyle bir rüya gördüm, çok korktum, nedir bu?" dedi. Firavun akıl danışacağı kimseleri topladı:

"Ben böyle bir rüya gördüm, çok korktum, nedir bu?" dedi.

Dediler ki; "Bu şunu gösteriyor ki Kudüs kökenli bir kişi çıkacak,Dediler ki;

"Bu şunu gösteriyor ki Kudüs kökenli bir kişi çıkacak,
Mısır'daki Mısırlıların saltanatını yıkacak, evlerini mahvedecek." Mısır'daki Mısırlıların saltanatını yıkacak, evlerini mahvedecek."

"Ya öyle mi? O zaman bütün bu oradan gelmiş olan ahâlinin erkek çocuklarını kesin!" "Ya öyle mi? O zaman bütün bu oradan gelmiş olan ahâlinin erkek çocuklarını kesin!"

"Bu işi yapamasın." diye bir kesme kararı aldılar. Doğan çocukları takip ediyorlardı, kesiyorlardı."Bu işi yapamasın." diye bir kesme kararı aldılar. Doğan çocukları takip ediyorlardı, kesiyorlardı. Yeni doğan bütün çocukları kesiyorlardı. Tarihte bir korkunç sayfa.Yeni doğan bütün çocukları kesiyorlardı.

Tarihte bir korkunç sayfa.
Tarihin hiçbir yerinde zalimler eksik olmamış. Her devirde böyle korkunç cinayetler var.Tarihin hiçbir yerinde zalimler eksik olmamış. Her devirde böyle korkunç cinayetler var. Şimdi Sırpların zavallı Arnavut kardeşlerimize yaptıkları gibi, Boşnak kardeşlerimize yaptıkları gibi,Şimdi Sırpların zavallı Arnavut kardeşlerimize yaptıkları gibi, Boşnak kardeşlerimize yaptıkları gibi, Kafkasya'da ki bilmem daha başka diyarlardaki zulümler gibi… Kafkasya'da ki bilmem daha başka diyarlardaki zulümler gibi…

Doğan çocukları öldürüyorlar. Masum, suçsuz, bîçare, savunmasız çocuğu annesinden alıyor, kesiyor. Doğan çocukları öldürüyorlar. Masum, suçsuz, bîçare, savunmasız çocuğu annesinden alıyor, kesiyor.

Yüzebbihu. Zebbeha, yüzebbihu, tezbîh. Tezbih ne demek? Zebeha zaten "kesmek" demek.Yüzebbihu. Zebbeha, yüzebbihu, tezbîh.

Tezbih ne demek? Zebeha zaten "kesmek" demek.
Zebbeha niye böyle? Tef'il bâbından geliyor. "Çok kesmek" demek. Mesela kattele.Zebbeha niye böyle? Tef'il bâbından geliyor. "Çok kesmek" demek. Mesela kattele. Arapçada katele, "öldürdü" demek. Kattele, taktîlen, "çok öldürmek" demek. Arapçada katele, "öldürdü" demek. Kattele, taktîlen, "çok öldürmek" demek. Aşırı, mübalağalı, çok kesiyorlardı. Çocukları doğrayıp doğrayıp gidiyorlardı. Aşırı, mübalağalı, çok kesiyorlardı. Çocukları doğrayıp doğrayıp gidiyorlardı.

Firavunun firavunluğu boşuna değil. Zalimliği, kötü şöhretinin dillere destan olması boşuna değil.Firavunun firavunluğu boşuna değil. Zalimliği, kötü şöhretinin dillere destan olması boşuna değil. Bunların çocuklarını kesiyordu sırf kadınlar kalıyorlardı. Bunların çocuklarını kesiyordu sırf kadınlar kalıyorlardı.

Kadınlar kalınca ne oluyor? Himayesiz oluyor, bakımsız oluyor.Kadınlar kalınca ne oluyor?

Himayesiz oluyor, bakımsız oluyor.
Kim bilir o devirdeki zavallı mü'mincikler neler çektiler. "Bunlardan sizi kurtarmıştık. Kim bilir o devirdeki zavallı mü'mincikler neler çektiler.

"Bunlardan sizi kurtarmıştık.
Sizi bu azaptan 'Ben' kurtarmıştım. Ey benî İsrail, hatırlasanıza!" Sizi bu azaptan 'Ben' kurtarmıştım. Ey benî İsrail, hatırlasanıza!"

Ve fi zâliküm belâün min rabbiküm azîm. "Rabbinizden bu işin böyle olmasında büyük bela vardır." Ve fi zâliküm belâün min rabbiküm azîm. "Rabbinizden bu işin böyle olmasında büyük bela vardır."

Bu bela, yeblû bir ilginç kelimedir. Arapça'da belâen ne mânaya gelir? Bu bela, yeblû bir ilginç kelimedir.

Arapça'da belâen ne mânaya gelir?

"Bir şeyin ne olduğunu anlamak için yoklamak, imtihan etmek" mânasına gelir. İmtihan nasıl olur? "Bir şeyin ne olduğunu anlamak için yoklamak, imtihan etmek" mânasına gelir.

İmtihan nasıl olur?

Bir insanın imanı var mı? Allah'ın kaderinin hükmüne rızası var mı?Bir insanın imanı var mı? Allah'ın kaderinin hükmüne rızası var mı? Allah başına bir olay gönderir imtihan eder. Zenginlik verir.Allah başına bir olay gönderir imtihan eder. Zenginlik verir. Bakalım hayrâtını yapacak mı? Fakirlik verir. Bakalım sabredecek mi, yoksa hırsızlığa mı sapacak?Bakalım hayrâtını yapacak mı? Fakirlik verir. Bakalım sabredecek mi, yoksa hırsızlığa mı sapacak? Kuvvet verir. Bakalım kuvvetini zulme mi kullanacak? Zaaf verir, zayıflık verir.Kuvvet verir. Bakalım kuvvetini zulme mi kullanacak? Zaaf verir, zayıflık verir. Bakalım zayıflığını anlayıp Rabbine yönelip ondan yardım isteyecek mi? Hastalık verir.Bakalım zayıflığını anlayıp Rabbine yönelip ondan yardım isteyecek mi? Hastalık verir. Şifanın Allah'tan oldugunu bilip isteyecek mi? Bunların hepsi nedir? Şifanın Allah'tan oldugunu bilip isteyecek mi?

Bunların hepsi nedir?

İmtihandır; ihtibar diyorlar. İhtibar Arapçada ne demek? İmtihandır; ihtibar diyorlar.

İhtibar Arapçada ne demek?

"Haberini anlamak, işin mahiyetini anlamak" demek.Bu bela demek, ihtibar demek."Haberini anlamak, işin mahiyetini anlamak" demek.Bu bela demek, ihtibar demek. Bu yüzden nimet mânasına da gelir. Çünkü "imtihan sorusu" demek.Bu yüzden nimet mânasına da gelir. Çünkü "imtihan sorusu" demek. Netice itibariyle "ne olduğunu anlamak için başa getirilmiş olay" demek. Netice itibariyle "ne olduğunu anlamak için başa getirilmiş olay" demek. Bu başa getirilen olay demin saydığım gibi hastalıkta olur, servette olur, iyilikte olur, kötülükte olur. Bu başa getirilen olay demin saydığım gibi hastalıkta olur, servette olur, iyilikte olur, kötülükte olur. Onun için başına hayır gelmek, başına şer gelmek mânasına da gelebilir. Onun için başına hayır gelmek, başına şer gelmek mânasına da gelebilir.

Belâün min rabbiküm azîm. "Sizin Rabbinizden muazzam bir bela idi." Belâün min rabbiküm azîm. "Sizin Rabbinizden muazzam bir bela idi."

"Bunda sizin için muazzam bir bela vardı" acaba ne demek? "Bunda sizin için muazzam bir bela vardı" acaba ne demek?

Bazı alimler demişler ki bu nimettir. Ve kâle Mücâhid hâkezâ kâle nîmetün, bu büyük bir nimetti. Bazı alimler demişler ki bu nimettir. Ve kâle Mücâhid hâkezâ kâle nîmetün, bu büyük bir nimetti.

Neden? Çünkü firavunun azabından kurtuldular. Nimet işte.Neden?

Çünkü firavunun azabından kurtuldular. Nimet işte.
Bazıları da demişler ki burada kesiliyorlardı, çocukları öldürülüyordu, şer ile bir imtihan vardı.Bazıları da demişler ki burada kesiliyorlardı, çocukları öldürülüyordu, şer ile bir imtihan vardı. "Bir musibet mânasına gelir." diyenler de var."Bir musibet mânasına gelir." diyenler de var. Çünkü "bela" kelimesi her ikisi için de kullanılabilen bir kelime. Çünkü "bela" kelimesi her ikisi için de kullanılabilen bir kelime.

Sonra İsrailoğulları bu imtihanı başardılar mı? İmtihan oldular. Nasıl imtihan oldular? Kasıt hangisi?Sonra İsrailoğulları bu imtihanı başardılar mı?

İmtihan oldular. Nasıl imtihan oldular? Kasıt hangisi?
Firavun'dan kurtulmalarının nimeti ya da Firavun'un bunların çocuklarını kesmesi belası, musibeti.Firavun'dan kurtulmalarının nimeti ya da Firavun'un bunların çocuklarını kesmesi belası, musibeti. Bundan kurtuldular. Her halükarda burada Rablerinden büyük bir nimet var. Büyük bir olay.Bundan kurtuldular. Her halükarda burada Rablerinden büyük bir nimet var. Büyük bir olay. "Bunu hatırlayın. Allah size azap da verebiliyor, azap varken azabı da kaldırabiliyor, sizi kurtarabiliyor."Bunu hatırlayın. Allah size azap da verebiliyor, azap varken azabı da kaldırabiliyor, sizi kurtarabiliyor. Onun için etmeyin eylemeyin, kâfirlik etmeyin, mü'min olun." demektir. Bu âyet-i kerîmede ki mâna bu. Onun için etmeyin eylemeyin, kâfirlik etmeyin, mü'min olun." demektir. Bu âyet-i kerîmede ki mâna bu.

Bu çocuklar kesilirken, kesilip dururken o zaman daha Musa aleyhisselam hayatta değildi.Bu çocuklar kesilirken, kesilip dururken o zaman daha Musa aleyhisselam hayatta değildi. Musa aleyhisselam'ı Allah kesilmekten kurtardı.Musa aleyhisselam'ı Allah kesilmekten kurtardı. Çünkü insanlar ne kadar tedbir alırsa alsın, Allah'ın dediği olur. Çünkü insanlar ne kadar tedbir alırsa alsın, Allah'ın dediği olur.

Musa aleyhisselam dünyaya geldi.Musa aleyhisselam dünyaya geldi. "Firavun'un adamları gelecek, benim çocuğumu da alacak, kesecekler." diye,korkudan anasının yüreği ağzına geliyor."Firavun'un adamları gelecek, benim çocuğumu da alacak, kesecekler." diye,korkudan anasının yüreği ağzına geliyor. "Korkma, sen bu çocuğunu bir sandığın içine koy, Nil'e bırak."Korkma, sen bu çocuğunu bir sandığın içine koy, Nil'e bırak. Biz sana bu çocuğu tekrar geriye iade edeceğiz." diye anası bir rüya gördü. Biz sana bu çocuğu tekrar geriye iade edeceğiz." diye anası bir rüya gördü.

Yeni doğan Musa aleyhisselam'ı söylenildiği üzere su almayan bir kabın içine koyup Nil'e bıraktı.Yeni doğan Musa aleyhisselam'ı söylenildiği üzere su almayan bir kabın içine koyup Nil'e bıraktı. Çocuk suyun üstünde gidiyor. Akan bir nehre bir çocuğu, ağlayan bir bebeği bırakırsanız ne olur?Çocuk suyun üstünde gidiyor. Akan bir nehre bir çocuğu, ağlayan bir bebeği bırakırsanız ne olur? Hangi anne bırakır? Bırakılmaz ama bırakmasa Firavun'un askerleri gelecek öldürecek. Rüya da gördü: Hangi anne bırakır? Bırakılmaz ama bırakmasa Firavun'un askerleri gelecek öldürecek. Rüya da gördü:

"Korkma, biz sana çocuğu geri iade edeceğiz." "Korkma, biz sana çocuğu geri iade edeceğiz."

İnnâ râddûhü ileyki ve câılûhü mine'l-mürselîn.İnnâ râddûhü ileyki ve câılûhü mine'l-mürselîn. "Hem onu sana geri gödereceğiz, hem de onu peygamber yapacağız." diye"Hem onu sana geri gödereceğiz, hem de onu peygamber yapacağız." diye Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri anasına bildirdi. O da çocuğu bir kaba koydu, Nil'e bıraktı.Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri anasına bildirdi. O da çocuğu bir kaba koydu, Nil'e bıraktı. Ama kız kardeşlerine dedi ki; Ama kız kardeşlerine dedi ki;

"Şu çocuğun sular tarafından nereye götürüldüğünü sen uzaktan uzağa takip et bakalım""Şu çocuğun sular tarafından nereye götürüldüğünü sen uzaktan uzağa takip et bakalım" Bir taraftan da "bakalım ne olacak" diye merak ediyor. Sonra ne oldu? Bir taraftan da "bakalım ne olacak" diye merak ediyor.

Sonra ne oldu?

Bu çocuk suyun üzerinde Firavun'un Nil sahilindeki sarayının önünden geçerken Firavun'un hanımı bunu gördü.Bu çocuk suyun üzerinde Firavun'un Nil sahilindeki sarayının önünden geçerken Firavun'un hanımı bunu gördü. "Aman" dedi "şunu alalım, nedir, bu çocuk ağlıyor." Firavun'un adamları suya girdiler."Aman" dedi "şunu alalım, nedir, bu çocuk ağlıyor." Firavun'un adamları suya girdiler. Getirdiler ki bir güzel tatlı bebek, küçücük bebek, yani Musa aleyhisselam. Ağlıyor.Getirdiler ki bir güzel tatlı bebek, küçücük bebek, yani Musa aleyhisselam. Ağlıyor. Sevimli yanakları nasıl kim bilir? Firavunun da çoluk çocuğu yok. Evlenmiş ama çoluk çocuğu yok.Sevimli yanakları nasıl kim bilir? Firavunun da çoluk çocuğu yok. Evlenmiş ama çoluk çocuğu yok. "Hadi bunu evlat edinelim." dedi, hanımı; "Hadi bunu evlat edinelim." dedi, hanımı;

Asâ en yenfeanâ ev nettehızehû veledâ.Asâ en yenfeanâ ev nettehızehû veledâ. "Büyüyünce bize faydası olur. Ya da biz de bunu çok seversek evlat ediniriz." dedi. "Büyüyünce bize faydası olur. Ya da biz de bunu çok seversek evlat ediniriz." dedi.

Böylece Allah onu bir kere suda boğulmaktan kurtardı.Böylece Allah onu bir kere suda boğulmaktan kurtardı. "Saltanatı yıkılmasın." diye yahudi çocuklarını kestiren Firavun'un eline teslim ettirdi."Saltanatı yıkılmasın." diye yahudi çocuklarını kestiren Firavun'un eline teslim ettirdi. Karısının şefkatiyle, ricasıyla kestirmedi. Musa aleyhisselam Firavun'un sarayında büyümeye başladı. Karısının şefkatiyle, ricasıyla kestirmedi. Musa aleyhisselam Firavun'un sarayında büyümeye başladı.

Ondan sonrada hiç kimsenin sütünü almadı, memesini emmedi. "Bu çocuk küçük, ne yapacağız?Ondan sonrada hiç kimsenin sütünü almadı, memesini emmedi. "Bu çocuk küçük, ne yapacağız? aman bebek de çok güzel, çok da ağlıyor. Bir çare bulalım." derken, dediler ki; "Böyle bir aile var.aman bebek de çok güzel, çok da ağlıyor. Bir çare bulalım." derken, dediler ki; "Böyle bir aile var. Onu da getirelim, bakalım" Musa aleyhisselam'ın annesine gittiler.Onu da getirelim, bakalım" Musa aleyhisselam'ın annesine gittiler. Onun da göğüsleri süt dolu, çocuğu da gitmiş.Onun da göğüsleri süt dolu, çocuğu da gitmiş. Onu getirdiler, tabi Musa aleyhisselam asıl annesinin sütünü aldıOnu getirdiler, tabi Musa aleyhisselam asıl annesinin sütünü aldı ve böylece Allah Musa aleyhisselam'ın annesine rüyada vaad ettiğini, hakikatte gösterdi.ve böylece Allah Musa aleyhisselam'ın annesine rüyada vaad ettiğini, hakikatte gösterdi. Musa aleyhisselam tekrar annesinin kucağına geldi. Ama sarayda büyüyor, annesinin sütünü emiyor.Musa aleyhisselam tekrar annesinin kucağına geldi. Ama sarayda büyüyor, annesinin sütünü emiyor. Firavun'un sarayında büyüdü.Firavun'un sarayında büyüdü. İşte böyle ilginç, uzun, ibretli olaylar dizisi…İşte böyle ilginç, uzun, ibretli olaylar dizisi… Musa aleyhisselam'ın hayatı, dünyaya gelişi, ölümden kurtuluşu, yetişmesi ve diğer olaylar. Musa aleyhisselam'ın hayatı, dünyaya gelişi, ölümden kurtuluşu, yetişmesi ve diğer olaylar.

Allahu Teâlâ bunları hatırlatıyor.Allahu Teâlâ bunları hatırlatıyor. "Bunlar hep birer nimet ya da işte böyle belalardan, musibetlerden Allah sizi kurtardı."Bunlar hep birer nimet ya da işte böyle belalardan, musibetlerden Allah sizi kurtardı. Şükredin, emrini tutun." diye bir ikaz. Evet, 49. âyet-i kerîme bu. Sonra ne oldu? Şükredin, emrini tutun." diye bir ikaz. Evet, 49. âyet-i kerîme bu.

Sonra ne oldu?

Bundan sonraki, 50. âyet-i kerîmede de buyuruluyor ki; Bundan sonraki, 50. âyet-i kerîmede de buyuruluyor ki;

Ve iz feraknâ bikümü'l-bahra ve enceynâküm ve ağraknâ âle fir'avne ve entüm tenzurûn. Ve iz feraknâ bikümü'l-bahra ve enceynâküm ve ağraknâ âle fir'avne ve entüm tenzurûn.

Rabbimiz bu âyet-i kerîmede İsrailoğullarına bir başka ibretli olayı hatırlatıyor. Buyuruyor ki; Rabbimiz bu âyet-i kerîmede İsrailoğullarına bir başka ibretli olayı hatırlatıyor. Buyuruyor ki;

"Hani ya sizin için denizi şöyle ayırmıştık ve sizi kurtarmıştık"Hani ya sizin için denizi şöyle ayırmıştık ve sizi kurtarmıştık ve Firavun taifesini âl-i fir'avnı sulara gark etmiştik ve boğmuştuk."ve Firavun taifesini âl-i fir'avnı sulara gark etmiştik ve boğmuştuk." Ve entüm tenzurûn. "Siz kenarda bakıp duruyorken." Ve entüm tenzurûn. "Siz kenarda bakıp duruyorken."

Cenâb-ı Hak hani "o olayı da hatırlayın bakalım!" buyuruyor.Cenâb-ı Hak hani "o olayı da hatırlayın bakalım!" buyuruyor. O olayı da hatırlayalım bakalım o da az bir unutulacak olay mı? Ne kadar mühim bir olaydı. O olayı da hatırlayalım bakalım o da az bir unutulacak olay mı? Ne kadar mühim bir olaydı.

Bu olay neydi? Biliyorsunuz Musa aleyhisselam Firavunun sarayında büyüdü.Bu olay neydi?

Biliyorsunuz Musa aleyhisselam Firavunun sarayında büyüdü.
Büyüdükten sonra şehirdeki iki kişinin kavgası esnasında onları ayırayım derkenBüyüdükten sonra şehirdeki iki kişinin kavgası esnasında onları ayırayım derken biraz serkeşlik eden bir tanesine bir yumruk vurdu, o da küt yere düştü, öldü.biraz serkeşlik eden bir tanesine bir yumruk vurdu, o da küt yere düştü, öldü. Saraydan bir adam olduğu, Firavunun aşçısı olduğu rivayet ediliyor. Ötekisi zorluyordu.Saraydan bir adam olduğu, Firavunun aşçısı olduğu rivayet ediliyor. Ötekisi zorluyordu. Berikisi Musa aleyhisselam'ı yardıma çağırdı.Berikisi Musa aleyhisselam'ı yardıma çağırdı. O da İsrailoğullarından bir kimse olduğundan da yardım etmeye gitti ve ayırmak istedi.O da İsrailoğullarından bir kimse olduğundan da yardım etmeye gitti ve ayırmak istedi. Yakasını bırak filan derken baktı ki bırakmıyor Musa aleyhisselam bir yumruk vurdu, adam yere düştü. Yakasını bırak filan derken baktı ki bırakmıyor Musa aleyhisselam bir yumruk vurdu, adam yere düştü. Baktı ki ölmüş. Musa aleyhisselam kaçtı. Baktı ki ölmüş. Musa aleyhisselam kaçtı.

Sonra birisi geldi, onu öldürmek istediklerini söyledi. Sonra birisi geldi, onu öldürmek istediklerini söyledi.

"Seni nasıl öldüreceklerini, nasıl yakalayacaklarını düşünüyorlar, artık bu beldede durma!""Seni nasıl öldüreceklerini, nasıl yakalayacaklarını düşünüyorlar, artık bu beldede durma!" İnni leke mine'n-nâsi. "Ben sana samimi bakımdan söylüyorum." dedi. İnni leke mine'n-nâsi. "Ben sana samimi bakımdan söylüyorum." dedi.

Musa aleyhisselam da Mısır'ı terketti. Suriye taraflarına gitti, Mısır'dan kaçtı.Musa aleyhisselam da Mısır'ı terketti. Suriye taraflarına gitti, Mısır'dan kaçtı. İstemeyerek olmuş bir şeydi. Ayırmak isterken elinden bir kaza çıkmıştı. İstemeyerek olmuş bir şeydi. Ayırmak isterken elinden bir kaza çıkmıştı. Allah'ın takdiri, Allah Firavun'un yanından kaçırttırıyor. İşin esrarı, perdenin arkası öyle.Allah'ın takdiri, Allah Firavun'un yanından kaçırttırıyor. İşin esrarı, perdenin arkası öyle. Giderken Kenan diyarına geldi. Orada Şuayb aleyhisselam'ın diyarına geldi.Giderken Kenan diyarına geldi. Orada Şuayb aleyhisselam'ın diyarına geldi. Yollarda günlerce seyahat etmiş, terlemiş, yorulmuş bir insan.Yollarda günlerce seyahat etmiş, terlemiş, yorulmuş bir insan. Baktı ki orada bir su başında çobanlar sürülerini getiriyorlar, suluyorlar, suluyorlar gidiyorlar. Baktı ki orada bir su başında çobanlar sürülerini getiriyorlar, suluyorlar, suluyorlar gidiyorlar.

Kalabalık, gürültülü bir su başı. Kenarda iki tane hanım kızcağız efendi efendi duruyorlar.Kalabalık, gürültülü bir su başı. Kenarda iki tane hanım kızcağız efendi efendi duruyorlar. Musa aleyhisselam onlara: "İsteğiniz nedir, niye burada bekleşiyorsunuz?" dedi.Musa aleyhisselam onlara:

"İsteğiniz nedir, niye burada bekleşiyorsunuz?" dedi.
Onların kenarda boynu bükük durmasına acıdı "Ne arıyorsunuz burada, ne istiyorsunuz?" dedi. Onların kenarda boynu bükük durmasına acıdı

"Ne arıyorsunuz burada, ne istiyorsunuz?" dedi.

Dediler ki; "Bizim de koyunlarımız var, biz de onları sulayacağız ama bu çobanların hepsi sulamadanDediler ki;

"Bizim de koyunlarımız var, biz de onları sulayacağız ama bu çobanların hepsi sulamadan
biz bunların yanına yanaşamıyoruz, babamızda çok ihtiyar." Ve ebûnâ şeyhun kebîr. biz bunların yanına yanaşamıyoruz, babamızda çok ihtiyar."

Ve ebûnâ şeyhun kebîr.

Bunlar Kur'ân-ı Kerîm'de maceranın bildirilen tarafları, maceranın ipuçları. Bunlar Kur'ân-ı Kerîm'de maceranın bildirilen tarafları, maceranın ipuçları.

Onlar "Biz böyle bekliyoruz." deyince, Musa aleyhisselam güçlü, kuvvetli, kibar, iş bilir bir insan,Onlar "Biz böyle bekliyoruz." deyince, Musa aleyhisselam güçlü, kuvvetli, kibar, iş bilir bir insan, becerikli bir insan o sürüyü sulayıverdi. Sürü çabucak gitti. Babaları sordu: becerikli bir insan o sürüyü sulayıverdi. Sürü çabucak gitti. Babaları sordu:

"Her gün bu kadar erken gelemiyordunuz, ne oldu?" Onlar da dediler ki; "Her gün bu kadar erken gelemiyordunuz, ne oldu?"

Onlar da dediler ki;

"Bir mübarek zât, kibar bir insan, iyilik sever bir kişi bize yardım ediverdi."Bir mübarek zât, kibar bir insan, iyilik sever bir kişi bize yardım ediverdi. İşte orada bize böyle çabucak koyunlarımızı sulattırdı." deyince; "Onu çağırın." dedi. İşte orada bize böyle çabucak koyunlarımızı sulattırdı." deyince;

"Onu çağırın." dedi.

Böylece Musa aleyhisselam, Şuayb aleyhisselam'ın karşısına geldi.Böylece Musa aleyhisselam, Şuayb aleyhisselam'ın karşısına geldi. Şuayb aleyhisselam "Neyin nesisin, kimsin?" deyince o da "Hal böyle böyle oldu." diye anlattı.Şuayb aleyhisselam "Neyin nesisin, kimsin?" deyince o da "Hal böyle böyle oldu." diye anlattı. Eccelte mine'l-kavme'z zâlimin, "Allah seni zalim bir kavimden kurtarmış, iyi olmuş." dediEccelte mine'l-kavme'z zâlimin, "Allah seni zalim bir kavimden kurtarmış, iyi olmuş." dedi ve onu teselli etti. O da mübarek bir zât, çünkü o da peygamber. Allah karşılaştırıyor.ve onu teselli etti.

O da mübarek bir zât, çünkü o da peygamber. Allah karşılaştırıyor.
Birisini birisine sevk ettiriyor. Kaderin cilvesi bunlar.Birisini birisine sevk ettiriyor. Kaderin cilvesi bunlar. Kaderin sevki ile karşılaştırıyor, sonra kızlardan birisi dedi ki; Kaderin sevki ile karşılaştırıyor, sonra kızlardan birisi dedi ki;

"Baba, bu güçlü, kuvvetli, becerikli bir insan. Hayatının hikayesi de bu."Baba, bu güçlü, kuvvetli, becerikli bir insan. Hayatının hikayesi de bu. Gidecek bir yeri yok, bir başka amacı yok, burada çalışsın, bize yardımcı olsun." dedi.Gidecek bir yeri yok, bir başka amacı yok, burada çalışsın, bize yardımcı olsun." dedi. O da Musa aleyhisselam'ı çağırdı; "Ben kızlarımdan biriyle seni evlendirmek istiyorum.O da Musa aleyhisselam'ı çağırdı;

"Ben kızlarımdan biriyle seni evlendirmek istiyorum.
Paran pulun yok, anlaşılıyor. Evlenirken mehir olarak sekiz yıl hizmet etmek şartıylaParan pulun yok, anlaşılıyor. Evlenirken mehir olarak sekiz yıl hizmet etmek şartıyla bunlardan biriyle seni evlendirmek istiyorum. On yıl olursa o daha iyi olur." dedi.bunlardan biriyle seni evlendirmek istiyorum. On yıl olursa o daha iyi olur." dedi. Sekiz veya on yıl deyince... Musa aleyhisselam; Sekiz veya on yıl deyince...

Musa aleyhisselam;

"Dur bakalım, sekiz mi olur, on mu olur o benim keyfime kalsın, ihtiyarıma kalsın." dedi ve kabul etti."Dur bakalım, sekiz mi olur, on mu olur o benim keyfime kalsın, ihtiyarıma kalsın." dedi ve kabul etti. Şuayb aleyhisselam'ın yanında kaldı. Şuayb aleyhisselam'ın kızıyla evlendi.Şuayb aleyhisselam'ın yanında kaldı. Şuayb aleyhisselam'ın kızıyla evlendi. Böylece yer yurt bulmuş oldu, mübarek bir insanın yanında kalmış oldu.Böylece yer yurt bulmuş oldu, mübarek bir insanın yanında kalmış oldu. Kim bilir onunla ne sohbetleri oldu, neler neler konuştu. Kim bilir onunla ne sohbetleri oldu, neler neler konuştu.

Sonra şartlar müsaitleşince, hanımını da -hanımı bebek bekliyordu- aldı.Sonra şartlar müsaitleşince, hanımını da -hanımı bebek bekliyordu- aldı. Mısır'a doğru giderken yolda karanlıkta hanımı tam doğum sancılarına tutulmuşken bir ışık gördü. Mısır'a doğru giderken yolda karanlıkta hanımı tam doğum sancılarına tutulmuşken bir ışık gördü.

"Dur ben şuradan ateş bulayım, yardım isteyeyim." diye ışığın yanına gittiği zaman"Dur ben şuradan ateş bulayım, yardım isteyeyim." diye ışığın yanına gittiği zaman Cenâb-ı Mevlâ'nın vahyi ile muhatap oldu, kendisine peygamberlik geldi. Cenâb-ı Mevlâ'nın vahyi ile muhatap oldu, kendisine peygamberlik geldi.

Daha sonra Allahu Teâlâ hazretleri onu kendisinden yaşça büyük olan Harun abisiyle beraberDaha sonra Allahu Teâlâ hazretleri onu kendisinden yaşça büyük olan Harun abisiyle beraber Mısır'a gitmekle görevlendirdi. "Firavuna gidin, imana gelmesini söyleyin." dedi.Mısır'a gitmekle görevlendirdi.

"Firavuna gidin, imana gelmesini söyleyin." dedi.
Musa aleyhisselam kardeşi Harun'la beraber Allah'ın bu vazifelendirmesi üzerine Mısır'a geldiler.Musa aleyhisselam kardeşi Harun'la beraber Allah'ın bu vazifelendirmesi üzerine Mısır'a geldiler. Firavun'la karşı karşıya çıktılar.Firavun'la karşı karşıya çıktılar. Düşünün bunlar böyle tarifi kısa cümlelerle söylenen hikâye olduğu zaman önemi anlaşılmaz.Düşünün bunlar böyle tarifi kısa cümlelerle söylenen hikâye olduğu zaman önemi anlaşılmaz. Kendinizi düşünün, zamanınızdaki zalim idarecileri düşünün. Kendinizi düşünün, zamanınızdaki zalim idarecileri düşünün. Allah size bir görev veriyor. "Gidin bu zalime, bıraksın bu zulmü." diye söyleyin dese,Allah size bir görev veriyor. "Gidin bu zalime, bıraksın bu zulmü." diye söyleyin dese, - tabi her kulun Allah'ın söylediğini yapması lazım ama- ne kadar zor bir görev. - tabi her kulun Allah'ın söylediğini yapması lazım ama- ne kadar zor bir görev.

Firavun diyor ki; "Yeri göğü ben yarattım, bu Mısır mülkü benim,Firavun diyor ki;

"Yeri göğü ben yarattım, bu Mısır mülkü benim,
altımdan akan şu ırmaklar benim ırmaklarım, bana tapacaksınız benden gayrı Tanrı tanımıyorum!" diyor.altımdan akan şu ırmaklar benim ırmaklarım, bana tapacaksınız benden gayrı Tanrı tanımıyorum!" diyor. Tanrılık davasına kalkışmış bir zalim. Tanrılık davasına kalkışmış bir zalim. Ona gideceksin, "Sen tanrı manrı değilsin,Ona gideceksin, "Sen tanrı manrı değilsin, âciz nâçiz beşersin bırak şu tanrılık davasını da imana gel,âciz nâçiz beşersin bırak şu tanrılık davasını da imana gel, Allah'a kulluk et." diyeceksin diyor Allahu Tealâ. Tabi gittiler o vazifeyi yaptılar.Allah'a kulluk et." diyeceksin diyor Allahu Tealâ.

Tabi gittiler o vazifeyi yaptılar.
Allahu Tealâ Musa aleyhisselam'a nice zaman, orada nice mucizeler ikram etti, Allahu Tealâ Musa aleyhisselam'a nice zaman, orada nice mucizeler ikram etti, nice olağanüstü olayları gördüler.nice olağanüstü olayları gördüler. Musa aleyhisselam'ın hak peygamber olduğunu anladılar,Musa aleyhisselam'ın hak peygamber olduğunu anladılar, hatta başları sıkıştığı zaman Musa aleyhisselam'a gidiyorlardı: hatta başları sıkıştığı zaman Musa aleyhisselam'a gidiyorlardı:

"Rabbine dua et de gelmiş olan şu belayı başımızdan kaldırsın." diye dua istiyorlardı."Rabbine dua et de gelmiş olan şu belayı başımızdan kaldırsın." diye dua istiyorlardı. Musa aleyhisselam da dua ediyordu, o belalar kalkıyordu,Musa aleyhisselam da dua ediyordu, o belalar kalkıyordu, Musa aleyhisselam'ın hak peygamber olduğunu anlamaları lazım gelirken yine de iman etmiyorlardı.Musa aleyhisselam'ın hak peygamber olduğunu anlamaları lazım gelirken yine de iman etmiyorlardı. Sonuç itibariyle ne oldu? Dayanılmaz bir durum oldu. Sonuç itibariyle ne oldu? Dayanılmaz bir durum oldu.

Musa aleyhisselam'a Allah; "Sana inananları al, beraberce Mısır'dan çıkın." diye emretti.Musa aleyhisselam'a Allah; "Sana inananları al, beraberce Mısır'dan çıkın." diye emretti. Onlar da sessizce hazırlandılar, gizlice şehirden çıktılar, gidecekler.Onlar da sessizce hazırlandılar, gizlice şehirden çıktılar, gidecekler. Artık babalarının, dedelerinin yurtlarına herhalde diyar-ı Kenan'a gideceklerArtık babalarının, dedelerinin yurtlarına herhalde diyar-ı Kenan'a gidecekler ama Firavun bunları duyunca ordusunu hemen acele hazırlattı.ama Firavun bunları duyunca ordusunu hemen acele hazırlattı. Silahlarını kuşandılar, atlarına bindiler, Musa aleyhisselam'ın ve müminlerinin peşlerine düştüler,Silahlarını kuşandılar, atlarına bindiler, Musa aleyhisselam'ın ve müminlerinin peşlerine düştüler, ona iman etmiş insanların peşine düştüler ve kovalamaya başladılar.ona iman etmiş insanların peşine düştüler ve kovalamaya başladılar. Bir kovalamaca başladı, heyecanlı bir macera ama yakalanırlarsa ölecekler.Bir kovalamaca başladı, heyecanlı bir macera ama yakalanırlarsa ölecekler. Ötekiler öldürmeye koşturuyorlar, berikiler de ölümden kaçıyorlar. Ötekiler öldürmeye koşturuyorlar, berikiler de ölümden kaçıyorlar.

Televizyonlarda ne acı şeyler görüyoruz. Bu Sırplarla Arnavutların hâli gibi.Televizyonlarda ne acı şeyler görüyoruz. Bu Sırplarla Arnavutların hâli gibi. Karlı dağları aşıp o hastaları naylondan sedyelere koyup sopanın bir ucu buzda çekerek kaçıyorlardı. Karlı dağları aşıp o hastaları naylondan sedyelere koyup sopanın bir ucu buzda çekerek kaçıyorlardı.

Karşılarına Kızıldeniz geldi. Kızıldeniz'in kenarına kadar geldiler,Karşılarına Kızıldeniz geldi. Kızıldeniz'in kenarına kadar geldiler, bir de geriye baktılar ki tozu dumana katarak Firavun ve ordusu geliyor bir de geriye baktılar ki tozu dumana katarak Firavun ve ordusu geliyor

Kale ashâb-ı Mûsâ innâ lemüdrekûn. Musa aleyhisselam'ın yanındaki mü'minler, yani ashâbı dediler ki; Kale ashâb-ı Mûsâ innâ lemüdrekûn. Musa aleyhisselam'ın yanındaki mü'minler, yani ashâbı dediler ki;

"Eyvah yakalanacağız, geliyorlar!" Önlerinde deniz, geçemiyorlar."Eyvah yakalanacağız, geliyorlar!" Önlerinde deniz, geçemiyorlar. Vasıta yok, bir şey yok, arkalarından da düşman tozu dumana katarak hınçla, hırsla geliyor. Vasıta yok, bir şey yok, arkalarından da düşman tozu dumana katarak hınçla, hırsla geliyor.

"Bunlar kaçtılar, bunlara aman vermeyelim, koman, vurun vurun..." Tarihi romanlar da dedikleri gibi… "Bunlar kaçtılar, bunlara aman vermeyelim, koman, vurun vurun..."

Tarihi romanlar da dedikleri gibi…

Öldürecekler, ölüm var. "Eyvah yakalanacağız, öleceğiz!" dedilerÖldürecekler, ölüm var.

"Eyvah yakalanacağız, öleceğiz!" dediler
ama Musa aleyhisselam'ın Kur'ân-ı Kerîm'de bildirilen sözü çok ilginç: Kâle kellâ. "Hayır, asla!" ama Musa aleyhisselam'ın Kur'ân-ı Kerîm'de bildirilen sözü çok ilginç:

Kâle kellâ. "Hayır, asla!"

İnne meıye rabbî seyehdîn. "Rabbim bizim yanımızda, Rabbim bizimle beraber;İnne meıye rabbî seyehdîn. "Rabbim bizim yanımızda, Rabbim bizimle beraber; O bize yardım edecek" İşte peygamberin hak peygamber olduğunun işareti.O bize yardım edecek"

İşte peygamberin hak peygamber olduğunun işareti.
Allah yardım edecek. Nasıl yardım edeceğini bilmiyor. Hayır yakalanmayacağız, yardım edecek.Allah yardım edecek. Nasıl yardım edeceğini bilmiyor. Hayır yakalanmayacağız, yardım edecek. Allah'ın yardım edeceğini biliyor ama nasıl edeceğini bilmiyor. Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; Allah'ın yardım edeceğini biliyor ama nasıl edeceğini bilmiyor. Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;

"Şu âsânı şu denize vur." Musa aleyhisselam denize âsâsını vurunca"Şu âsânı şu denize vur."

Musa aleyhisselam denize âsâsını vurunca
on iki tane bulvar gibi yol açıldı, Musa aleyhisselam'ın kavmi on iki kabileydi.on iki tane bulvar gibi yol açıldı, Musa aleyhisselam'ın kavmi on iki kabileydi. Musa aleyhisselam her kabileye; Musa aleyhisselam her kabileye;

"Yollara girin." dedi. İki tarafta sular var. Bu yollara girip denizi geçmeye başladılar. "Yollara girin." dedi. İki tarafta sular var. Bu yollara girip denizi geçmeye başladılar.

Kızıldeniz veya Allah bilir artık. Bazı tefsir kitapları "Kızıldeniz" diyor.Kızıldeniz veya Allah bilir artık. Bazı tefsir kitapları "Kızıldeniz" diyor. Geçtiler, geçtiler, geçtiler, karşı sahile vardılar.Geçtiler, geçtiler, geçtiler, karşı sahile vardılar. Karşı sahile varacakları sırada Firavun ve arkasında askerleri de bu tarafa yetiştiler.Karşı sahile varacakları sırada Firavun ve arkasında askerleri de bu tarafa yetiştiler. Onlar da baktılar ki deniz açılmış, yol olmuş. On iki tane yol; yahudiler kaçıyor.Onlar da baktılar ki deniz açılmış, yol olmuş. On iki tane yol; yahudiler kaçıyor. Onlar da koşturarak peşlerine takıldılar. Onlar da koşturarak peşlerine takıldılar.

Kuru bir yol, yebese diye geçiyor; çamurlu vıcık vıcık da değil kupkuru.Kuru bir yol, yebese diye geçiyor; çamurlu vıcık vıcık da değil kupkuru. O yoldan geçerken, öbür taraftan Benî İsrail'in tamamı suyun olduğu yerden karaya çıkınca,O yoldan geçerken, öbür taraftan Benî İsrail'in tamamı suyun olduğu yerden karaya çıkınca, Musa aleyhisselam Allahu Teâlâ hazretlerine dua etti.Musa aleyhisselam Allahu Teâlâ hazretlerine dua etti. Allah'ın vaadiyle, emriyle, takdiriyle sular tekrar yol olan yerlere hücum ettiler.Allah'ın vaadiyle, emriyle, takdiriyle sular tekrar yol olan yerlere hücum ettiler. Firavun ve ordusu denizin içinde dalgaların arasında kaldı. Firavun ve ordusu denizin içinde dalgaların arasında kaldı.

Nasıl oldu bu olay? Bir rivayet mi, söylenmiş mi? Hayır! Ve entüm tenzurûn.Nasıl oldu bu olay? Bir rivayet mi, söylenmiş mi?

Hayır!

Ve entüm tenzurûn.
"Siz manzaraya bakıp duruyordunuz, adamların nasıl dalgalarla boğuştuğunu görüyordunuz,"Siz manzaraya bakıp duruyordunuz, adamların nasıl dalgalarla boğuştuğunu görüyordunuz, nasıl arkanızdan gelirken denizin kapandığını görüp duruyordunuz." nasıl arkanızdan gelirken denizin kapandığını görüp duruyordunuz."

Hatırlayın o heyecanlı zamanı, dedelerinizin çektiği o heyecanı! Nasıl kurtulmuştunuz ondan.Hatırlayın o heyecanlı zamanı, dedelerinizin çektiği o heyecanı! Nasıl kurtulmuştunuz ondan. Bu nimetini de Rabbimiz Tebâreke ve Tealâ hazretleri onlara hatırlatıyor kiBu nimetini de Rabbimiz Tebâreke ve Tealâ hazretleri onlara hatırlatıyor ki nimetleri hatırlayıp da şükretsinler, kâfir olmasınlar. nimetleri hatırlayıp da şükretsinler, kâfir olmasınlar.

Faraka, yefruku, "fark ettirmek, ayırmak" demek. Eskiden hanımlar saçlarını orta yerden ayırırlardı.Faraka, yefruku, "fark ettirmek, ayırmak" demek. Eskiden hanımlar saçlarını orta yerden ayırırlardı. Bir tarafı oraya bir tarafı buraya örgü falan örerlerdi. İşte buna "saçın farkı, ayırımı" denir.Bir tarafı oraya bir tarafı buraya örgü falan örerlerdi. İşte buna "saçın farkı, ayırımı" denir. Bir o tarafa bir bu tarafa ayrılıyor. Faraknâ bikümü'l-bahra. "Sizin için denizi ikiye ayırmıştık." Bir o tarafa bir bu tarafa ayrılıyor.

Faraknâ bikümü'l-bahra. "Sizin için denizi ikiye ayırmıştık."

Saç ikiye ayrılırsa ayrım yeri belli olur. Bunun gibi "Denizi sizin için ayırmıştık ya, ey israiloğulları!" Saç ikiye ayrılırsa ayrım yeri belli olur. Bunun gibi "Denizi sizin için ayırmıştık ya, ey israiloğulları!"

Fe-enceynâküm. "Hepinizi kurtarmıştık." Ve ağraknâ âl-i fir'avn. "Firavun ve avenesi."Fe-enceynâküm. "Hepinizi kurtarmıştık." Ve ağraknâ âl-i fir'avn. "Firavun ve avenesi." Ve entüm tenzurûn. "Siz bakıp dururken hani gözünüzün önünde nasıl boğulmaya mahkûm etmiştik,Ve entüm tenzurûn. "Siz bakıp dururken hani gözünüzün önünde nasıl boğulmaya mahkûm etmiştik, nasıl boğulmuşlardı, onu hatırlayın!nasıl boğulmuşlardı, onu hatırlayın! Bak, Rabbınız mü'min olduğunuz zaman, peygamberlere uyduğunuz zaman sizi tehlikelerden kurtarıyor,Bak, Rabbınız mü'min olduğunuz zaman, peygamberlere uyduğunuz zaman sizi tehlikelerden kurtarıyor, düşmanlarınızı mahvediyor, bunu hatırlayın!" diye bu âyet-i kerîmede onu hatırlatıyor. düşmanlarınızı mahvediyor, bunu hatırlayın!" diye bu âyet-i kerîmede onu hatırlatıyor.

Bu da bir nimet.Bu da bir nimet. Daha sonra anlatacağım âyetlerde deDaha sonra anlatacağım âyetlerde de "Bir de şöyle şöyle olmuştu." diye başka nimetleri de Cenâb-ı Mevlâ hatırlatıyor."Bir de şöyle şöyle olmuştu." diye başka nimetleri de Cenâb-ı Mevlâ hatırlatıyor. İsrailoğullarına hatırlatıyor, hatırlatıyor, hatırlatıyor ki iman etsinler. İsrailoğullarına hatırlatıyor, hatırlatıyor, hatırlatıyor ki iman etsinler.

Allahu Teâlâ hazretleri bütün kullarına ta ilk insandan Âdem atamız aleyhisselam'danAllahu Teâlâ hazretleri bütün kullarına ta ilk insandan Âdem atamız aleyhisselam'dan bu zamana kadar gerçekleri gösteriyor. Gerçekleri herkes duyuyor, görüyor.bu zamana kadar gerçekleri gösteriyor. Gerçekleri herkes duyuyor, görüyor. Firavunlar da duyuyor, Nemrutlar da duyuyor,Firavunlar da duyuyor, Nemrutlar da duyuyor, çünkü onların karşısına da mucizeler ile teyit edilmiş peygamberler çıkarıyor.çünkü onların karşısına da mucizeler ile teyit edilmiş peygamberler çıkarıyor. Allahu Teâlâ hazretleri büyük kâfire büyük delil gösteriyor, en azılısına en kuvvetli cevabı veriyor..Allahu Teâlâ hazretleri büyük kâfire büyük delil gösteriyor, en azılısına en kuvvetli cevabı veriyor.. Cenâb-ı Mevlâ herkese hakkı göstermek için böyle peygamberler gönderiyor. Cenâb-ı Mevlâ herkese hakkı göstermek için böyle peygamberler gönderiyor.

Rabbimiz erhamürrahimin, merhametlilerin en merhametlisi olduğundan;Rabbimiz erhamürrahimin, merhametlilerin en merhametlisi olduğundan; "Kullar azaba uğramasınlar, yanlışlık yapıp da ceza çekmesinler." diye, irşad için, ikaz için,"Kullar azaba uğramasınlar, yanlışlık yapıp da ceza çekmesinler." diye, irşad için, ikaz için, tembih için "uyansınlar" diye, "uyarılsınlar" diye, "yanlışı bıraksınlar, doğru yola gelsinler" diyetembih için "uyansınlar" diye, "uyarılsınlar" diye, "yanlışı bıraksınlar, doğru yola gelsinler" diye her zaman vesileler ihsan ediyor. her zaman vesileler ihsan ediyor.

Hiç unutmuyorum Muhammed Ali Kardeşimiz Amerika'da Dünya birinciliği için yumruk müsabakası yapıyor.Hiç unutmuyorum Muhammed Ali Kardeşimiz Amerika'da Dünya birinciliği için yumruk müsabakası yapıyor. Geceleyin herkes uyandı. İşte o birincilik karşılaşması yapılacak. Muhammet Ali yendi. Geceleyin herkes uyandı. İşte o birincilik karşılaşması yapılacak. Muhammet Ali yendi. Bir yumruk vurdu, devirdi, dünya birincisi oldu. Bir yumruk vurdu, devirdi, dünya birincisi oldu. Ama o zaman yani müslüman olduğu için kendisi "İslâm haktır, Allah'tan başka ilah yoktur,Ama o zaman yani müslüman olduğu için kendisi "İslâm haktır, Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür." diye söyledi. Bu maçı… "Maç" demeyecektik.Allah en büyüktür." diye söyledi. Bu maçı… "Maç" demeyecektik. "Karşılaşma" yabancı kelime kullanmak yok, yasak. Bunu herkes seyrediyordu."Karşılaşma" yabancı kelime kullanmak yok, yasak.

Bunu herkes seyrediyordu.
Herkes İslâm'ı duydu, Allah'ın en büyük olduğunu duydu, hak yolun İslâm olduğunu duydu. Herkes İslâm'ı duydu, Allah'ın en büyük olduğunu duydu, hak yolun İslâm olduğunu duydu. Çünkü herkes televizyonunun başındaydı.Çünkü herkes televizyonunun başındaydı. Sınavdı, ün aldı Özbekçe'de galiba Kazakça'da bu televizyonun, radyonun Türkçesini aramışlar.Sınavdı, ün aldı Özbekçe'de galiba Kazakça'da bu televizyonun, radyonun Türkçesini aramışlar. Böyle demişlerdi. Ün aldı, yani "ses alan cihaz, radyo."Böyle demişlerdi. Ün aldı, yani "ses alan cihaz, radyo." "Sınaldı" şekilleri alan havadan dalgalardan görüntünün görülmesini sağlayan şeyleri alan cihaza da"Sınaldı" şekilleri alan havadan dalgalardan görüntünün görülmesini sağlayan şeyleri alan cihaza da televizyon diyorlar, "TV" diyorlar, tava gibi, ona da "Sınaldı" demişler. Bizler daha diyemedik tabii ki.televizyon diyorlar, "TV" diyorlar, tava gibi, ona da "Sınaldı" demişler. Bizler daha diyemedik tabii ki. "Ak sınaldı" diyemedik. Ben de bazı kelimeleri düşündüm ne diyelim, ne diyelim"Ak sınaldı" diyemedik. Ben de bazı kelimeleri düşündüm ne diyelim, ne diyelim "Ak Radyo" diyemedik, "ak ün al" da diyemedik."Ak Radyo" diyemedik, "ak ün al" da diyemedik. Bir müsabaka açalım da kardeşlerimiz "radyo" yerine, Bir müsabaka açalım da kardeşlerimiz "radyo" yerine, "televizyon" yerine bir isim bulsunlar, diye düşündük ama olmadı. Çünkü çeşit çeşit mâniler var. "televizyon" yerine bir isim bulsunlar, diye düşündük ama olmadı. Çünkü çeşit çeşit mâniler var.

Arap şairlerinden birisi diyor ki; Arap şairlerinden birisi diyor ki;

Likülli şey'in mâniun ve lî ilmi mevâviun.Likülli şey'in mâniun ve lî ilmi mevâviun. "Her şeyin bir mânisi vardır ama ilme gelince, irfana gelince, hakka hayra gelince mâniler ne kadar."Her şeyin bir mânisi vardır ama ilme gelince, irfana gelince, hakka hayra gelince mâniler ne kadar. Bir sürü mâni çıkıyor, şeytanın pek çok oyunları var. Bir sürü mâni çıkıyor, şeytanın pek çok oyunları var.

Şeytanın oyunlarına kanmayalım.Allah'ın buyruğunu tutalım, Allah'a kulluk edelim.Şeytanın oyunlarına kanmayalım.Allah'ın buyruğunu tutalım, Allah'a kulluk edelim. Bizi yaratan Allah. Kendi kendimize hiçbir hayrımız yok.Bizi yaratan Allah. Kendi kendimize hiçbir hayrımız yok. Hasta olursak cihanın doktorları bir araya gelse çare bulamıyorlar. Hasta olursak cihanın doktorları bir araya gelse çare bulamıyorlar. "Ne yapalım ilaç kar etmedi, öldü." diyorlar. "Ne yapalım ilaç kar etmedi, öldü." diyorlar.

Varlığımız O'ndan, rızkımız O'ndan, hayatımız, sıhhatimiz O'ndan, aklımız fikrimiz O'ndanVarlığımız O'ndan, rızkımız O'ndan, hayatımız, sıhhatimiz O'ndan, aklımız fikrimiz O'ndan Cenâb-ı Mevlâ'ya şükrümüzü güzel eda edelim, vazifemizi yapalım, istediği kul olalım,Cenâb-ı Mevlâ'ya şükrümüzü güzel eda edelim, vazifemizi yapalım, istediği kul olalım, istediğini tutalım. Hak yol İslâm, öteki yolların hepsi yanlış.istediğini tutalım. Hak yol İslâm, öteki yolların hepsi yanlış. O yollarda yürüyenlerin yanlışlarını anlayacak, hatasını anlayacak, zararını görecek,O yollarda yürüyenlerin yanlışlarını anlayacak, hatasını anlayacak, zararını görecek, saçını başını yolacak da ömrünün sonunda; ama iş işten geçmiş olacak. saçını başını yolacak da ömrünün sonunda; ama iş işten geçmiş olacak.

Ağır ağır çıkacaklar bu merdivenlerden… Ağır ağır çıkacaklar bu merdivenlerden…

Bir de dönüp bakacaklar ki eteklerinde gümüş renkli bir yığın yaprak. Yani yıllar, yani ömür.Bir de dönüp bakacaklar ki eteklerinde gümüş renkli bir yığın yaprak. Yani yıllar, yani ömür. İş işten geçmiş, "ah" diyecekler. Ve bir zaman bakacaklar semaya ağlayarak. İş işten geçmiş, "ah" diyecekler. Ve bir zaman bakacaklar semaya ağlayarak.

Ahmet Haşim'in şiirinden biraz değiştirerek söylersek ağlamak kar etmez,Ahmet Haşim'in şiirinden biraz değiştirerek söylersek ağlamak kar etmez, yalvarmak yakarmak kar etmez.yalvarmak yakarmak kar etmez. Gençlik bir insanın gözünün yaşına bakmadan gider, ömür biter, imtihan geçer.Gençlik bir insanın gözünün yaşına bakmadan gider, ömür biter, imtihan geçer. "Kalemlerinizi kaldırın bakalım. Sorular bitti, cevaplama bitti." der."Kalemlerinizi kaldırın bakalım. Sorular bitti, cevaplama bitti." der. Güzel cevaplar yazanlar, imtihanı geçenler, Rabbinin lütfuna erer, cennetiyle, cemâliyle müşerref olur.Güzel cevaplar yazanlar, imtihanı geçenler, Rabbinin lütfuna erer, cennetiyle, cemâliyle müşerref olur. Hatalı işler işleyenler de hatasını mutlaka bu dünyada da anlarlar. O Firavun boğulurken ne dedi? Hatalı işler işleyenler de hatasını mutlaka bu dünyada da anlarlar.

O Firavun boğulurken ne dedi?

Lâ ilâhe ille'llezi âmenet bihî benû İsrâîle ve ene mine'l-müslimîn.Lâ ilâhe ille'llezi âmenet bihî benû İsrâîle ve ene mine'l-müslimîn. "Şu kovaladığım benî İsrail'in inandığı Allah'tan başka ilah olmadığına şimdi ben de söylüyorum,"Şu kovaladığım benî İsrail'in inandığı Allah'tan başka ilah olmadığına şimdi ben de söylüyorum, ikrar ediyorum, lâ ilâhe illallah, ben de müslümanlardanım." dedi. Ama o zaman faydası yok!ikrar ediyorum, lâ ilâhe illallah, ben de müslümanlardanım." dedi.

Ama o zaman faydası yok!
Tam ölüm zamanında, yeis anında zaten gözden perdeler kalkıyor,Tam ölüm zamanında, yeis anında zaten gözden perdeler kalkıyor, Allah gösteriyor da herkes âhirette nereye gideceğini görüyor. Allah gösteriyor da herkes âhirette nereye gideceğini görüyor. Cehenneme gidecekse azap yerini görüyor, cennete gidecekse sefasını, sefa yerini görüyor,Cehenneme gidecekse azap yerini görüyor, cennete gidecekse sefasını, sefa yerini görüyor, tebessüm ederek bir gül bahçesine girercesine ruhunu teslim ediyor.tebessüm ederek bir gül bahçesine girercesine ruhunu teslim ediyor. Ötekisi de yüzü, gözü kırışarak, buruşarak vücudundan çalı çekilir gibi ruhu çatır çutur çekilerek,Ötekisi de yüzü, gözü kırışarak, buruşarak vücudundan çalı çekilir gibi ruhu çatır çutur çekilerek, alınarak azap çekerek ölüyor. Rabbimiz iyi müslüman olmayı nasip etsin.alınarak azap çekerek ölüyor.

Rabbimiz iyi müslüman olmayı nasip etsin.
Mü'mince yaşamayı, rızasına uygun işler yapmayı nasip etsin. Mü'minliğin bir faturası var tabi.Mü'mince yaşamayı, rızasına uygun işler yapmayı nasip etsin. Mü'minliğin bir faturası var tabi. Mü'min olunca insan dünyada bazı imtihanlarla karşılaşıyor belâün min rabbiküm azîm,Mü'min olunca insan dünyada bazı imtihanlarla karşılaşıyor belâün min rabbiküm azîm, bazı imtihanlar vardır. O imtihanları da kazanmaya bakmak lazım.bazı imtihanlar vardır. O imtihanları da kazanmaya bakmak lazım. Öyle firavunlara filan aldırmamak lazım. Haktan dönmemek lazım.Öyle firavunlara filan aldırmamak lazım. Haktan dönmemek lazım. Hakkı tutup kaldırmak, hakka hizmet etmek lazım. Hakkı tutup kaldırmak, hakka hizmet etmek lazım.

Allah cümlemize o şerefleri ihsan eylesin. Allah hepinizden razı olsun. Allah cümlemize o şerefleri ihsan eylesin. Allah hepinizden razı olsun.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2