Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

İtikadi ve Ameli Boyutlarıyla Münafıklık

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 15.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Münafıklar Cehennemin En Alt Mertebesindedir, Cihadın En Faziletlisi Zalim Sultana Hakkı Aykırmaktır, Yeryüzünde Allah Allah Diyenler | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İtikadi ve Ameli Boyutlarıyla Münafıklık

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 15.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Münafıklar Cehennemin En Alt Mertebesindedir, Cihadın En Faziletlisi Zalim Sultana Hakkı Aykırmaktır, Yeryüzünde Allah Allah Diyenler | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

... Rabbinizi kızdırmış, Rabbinizin kızgınlığını üzerinize celbetmiş olurdunuz." ... Rabbinizi kızdırmış, Rabbinizin kızgınlığını üzerinize celbetmiş olurdunuz."

Biliyorsunuz, insanlar ikiye ayrılıyor; mü'minler, mü'min olmayanlar.Biliyorsunuz, insanlar ikiye ayrılıyor; mü'minler, mü'min olmayanlar. Allah'ın varlığını kabul eden, Peygamber Efendimiz'inAllah'ın varlığını kabul eden, Peygamber Efendimiz'in onun gönderdiği peygamber olduğunu kabul eden, Kur'ân-ı Kerîm'e inanan mü'min oluyor. onun gönderdiği peygamber olduğunu kabul eden, Kur'ân-ı Kerîm'e inanan mü'min oluyor.

İnanmayanların da çeşitleri var tabii. Bir kısmı tamamen bütün inançları reddediyorlar.İnanmayanların da çeşitleri var tabii. Bir kısmı tamamen bütün inançları reddediyorlar. Yeri göğü yaratan yaradanın varlığını da kabul etmiyorlar. Yeri göğü yaratan yaradanın varlığını da kabul etmiyorlar. Onlara ateist deniliyor yani hiç tanrı tanımıyor, o konuda hiç inancı yok.Onlara ateist deniliyor yani hiç tanrı tanımıyor, o konuda hiç inancı yok. Ateist olmayıp da teist olanlar, -yani anormal normal gibi- teist olanlar da tanrı, yaradan vardır,Ateist olmayıp da teist olanlar, -yani anormal normal gibi- teist olanlar da tanrı, yaradan vardır, tamam diye kabul edenler de hepsi Allah'ı doğru tanımadığı, yaradanını doğru bilmediği içintamam diye kabul edenler de hepsi Allah'ı doğru tanımadığı, yaradanını doğru bilmediği için onlar da mü'min olamıyorlar. Mesela Japonlar...onlar da mü'min olamıyorlar. Mesela Japonlar... Bir dini, inancı var ama güneşe tapıyorlarmış, toprakları japon adaları kutsalmış,Bir dini, inancı var ama güneşe tapıyorlarmış, toprakları japon adaları kutsalmış, imparatorları da Tanrı'nın oğlu imiş. Yanlış bir inanç yani bir tanrı inancı var ama yanlış.imparatorları da Tanrı'nın oğlu imiş. Yanlış bir inanç yani bir tanrı inancı var ama yanlış. Şirk koşmuş, müşrik olmuş oluyor, mü'min olamıyor. Şirk koşmuş, müşrik olmuş oluyor, mü'min olamıyor.

Allah'ın varlığına inanıyor da Peygamber Efendimiz'e inanmıyor.Allah'ın varlığına inanıyor da Peygamber Efendimiz'e inanmıyor. O zaman yine Allah'ın gönderdiği peygamberi reddetmiş olduğundan yine mü'min olamıyor. O zaman yine Allah'ın gönderdiği peygamberi reddetmiş olduğundan yine mü'min olamıyor.

Mü'min oldum diyenlerin yani lailahe illallah mühammedürresülüllah,Mü'min oldum diyenlerin yani lailahe illallah mühammedürresülüllah, eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü veresülüh diyenlerin deeşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü veresülüh diyenlerin de hayatı sürüş tarzlarına, yaptıkları işlere göre kimisi samimi müslüman,hayatı sürüş tarzlarına, yaptıkları işlere göre kimisi samimi müslüman, halis muhlis müslüman oluyor kimisi de günahkâr oluyor. Günahkâr olana fâsık deniliyor.halis muhlis müslüman oluyor kimisi de günahkâr oluyor. Günahkâr olana fâsık deniliyor. Feseka an emri rabbihî. "Rabbinin emirlerini tutmaktan,Feseka an emri rabbihî. "Rabbinin emirlerini tutmaktan, doğru yoldan, raydan, yoldan çıkmış." mânasına fâsık deniliyor.doğru yoldan, raydan, yoldan çıkmış." mânasına fâsık deniliyor. "Bu adam fâsık." [denildiği zaman;] Haa demek ki doğru yolda yürümüyor;"Bu adam fâsık." [denildiği zaman;] Haa demek ki doğru yolda yürümüyor; ya içki içiyor ya kumar oynuyor ya daha başka günahları işliyor, fâsık. ya içki içiyor ya kumar oynuyor ya daha başka günahları işliyor, fâsık.

Bir de münâfık denilen insanlar var; bunlar da aslında iki çeşit. Bir çeşidi imanında münâfık olanlar.Bir de münâfık denilen insanlar var; bunlar da aslında iki çeşit. Bir çeşidi imanında münâfık olanlar. Yani inandım diyor, eşhedü en lâ ilâhe illallah, tamam, eşhedü enne muhammedürresüllüllah.Yani inandım diyor, eşhedü en lâ ilâhe illallah, tamam, eşhedü enne muhammedürresüllüllah. tamam diyor ama kalbinden inanmıyor.tamam diyor ama kalbinden inanmıyor. Aklında, kalbinde, gönlünde başka fikirler, şeyler var; insanları kandırıyor. Aklında, kalbinde, gönlünde başka fikirler, şeyler var; insanları kandırıyor. Bunlara amelde, itikatta münâfık olanlar; İnne'l-münâfikîne fi'd-derki'l-esfeli mine'n-nâri.Bunlara amelde, itikatta münâfık olanlar;

İnne'l-münâfikîne fi'd-derki'l-esfeli mine'n-nâri.
Cehennemin en aşağı derecesine atılma cezası verileceğini Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz.Cehennemin en aşağı derecesine atılma cezası verileceğini Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz. Çok kötü bir durum. İnandım diyor ama aslında inanmamış, içi başka dışı başka. Çok kötü bir durum. İnandım diyor ama aslında inanmamış, içi başka dışı başka.

Bir de inanmış ama müslümanca yaşayamadığından,Bir de inanmış ama müslümanca yaşayamadığından, zaman zaman yamuk işler yaptığından amelde münâfık oluyor.zaman zaman yamuk işler yaptığından amelde münâfık oluyor. Bu amelde münâfıklıktan sahabe-i kirâm bile korkmuşlar, kendileri bile endişe etmişlerBu amelde münâfıklıktan sahabe-i kirâm bile korkmuşlar, kendileri bile endişe etmişler ve bazen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sorarlarmış; ve bazen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sorarlarmış;

"Yâ Resûlallah! Biz senin yanında iken çok güzel haller içinde, çok güzel duygular içinde oluyoruz."Yâ Resûlallah! Biz senin yanında iken çok güzel haller içinde, çok güzel duygular içinde oluyoruz. Heyecanlanıyoruz, samimileşiyoruz, safîleşiyoruz da evimize barkımıza gittiğimiz zaman hanımımızla,Heyecanlanıyoruz, samimileşiyoruz, safîleşiyoruz da evimize barkımıza gittiğimiz zaman hanımımızla, çoluğumuzla çocuğumuzla yani dışarı gittiğimiz zaman bu hali muhafaza edemiyoruz,çoluğumuzla çocuğumuzla yani dışarı gittiğimiz zaman bu hali muhafaza edemiyoruz, acaba biz münâfık mıyız?" diye böyle endişe ederlermiş. Hatta bazen Resûlüllah'a gelip de; acaba biz münâfık mıyız?" diye böyle endişe ederlermiş. Hatta bazen Resûlüllah'a gelip de;

"Yâ Resûlallah! Ben münâfık oldum."Yâ Resûlallah! Ben münâfık oldum. Benim hâlim ne olacak?" diye şikâyet edenler var yani kendisini münâfık sanıyor.Benim hâlim ne olacak?" diye şikâyet edenler var yani kendisini münâfık sanıyor. Yani kendisini iyi müslüman görmediği için böyle söyleyenler oluyor. Yani kendisini iyi müslüman görmediği için böyle söyleyenler oluyor.

Netice itibari ile münâfık eğer itikatta inanmamış olduğu haldeNetice itibari ile münâfık eğer itikatta inanmamış olduğu halde inanmış görünüyorsa tabii kâfirdir, kâfirin gizlisidir. inanmış görünüyorsa tabii kâfirdir, kâfirin gizlisidir. Müslümanların arasında yaşarken müslümanlardan korktuğu için veya müslümanları kandırmak içinMüslümanların arasında yaşarken müslümanlardan korktuğu için veya müslümanları kandırmak için mü'minim diyor, o muhakkak kesin olarak kâfirdir, cehennemde yanacak.mü'minim diyor, o muhakkak kesin olarak kâfirdir, cehennemde yanacak. Hem de cehennemin en aşağı derecesine gidecek. Hem de cehennemin en aşağı derecesine gidecek.

Amelde de böyle Allah'ın sevmediği işleri yapan, dış görünüş itibari ile müslümanlarla olduğu zamanAmelde de böyle Allah'ın sevmediği işleri yapan, dış görünüş itibari ile müslümanlarla olduğu zaman müslüman gibi yaşayıp da gizliden gizliye kötü işler yapanlar da amelde münâfık oluyor.müslüman gibi yaşayıp da gizliden gizliye kötü işler yapanlar da amelde münâfık oluyor. Böyle bir insanın münâfıklığı belli olmuşsa, belirginleşmişse, tabii herkesin gizli günahları olabilir.Böyle bir insanın münâfıklığı belli olmuşsa, belirginleşmişse, tabii herkesin gizli günahları olabilir. Allah örtünce örtüyor fakat eğer münâfıklığı belirgenleşmiş bir insana saygı gösterirse bir müslüman... Allah örtünce örtüyor fakat eğer münâfıklığı belirgenleşmiş bir insana saygı gösterirse bir müslüman...

"Yâ seyyidî!" demek, "ey benim soylu asilzade efendim" demek."Yâ seyyidî!" demek, "ey benim soylu asilzade efendim" demek. "Yâ seyyidinâ!" demek, "ey efendimiz, beyefendi hazretleri" demek. "Yâ seyyidinâ!" demek, "ey efendimiz, beyefendi hazretleri" demek. Yani Arapça'da seyyid kelimesini bir insana söylesen, hacca umreye gittiğin zaman Yani Arapça'da seyyid kelimesini bir insana söylesen, hacca umreye gittiğin zaman yâ seyyid desen koltukları kabarır, hoşuna gider çünkü "beyefendi" demek.yâ seyyid desen koltukları kabarır, hoşuna gider çünkü "beyefendi" demek. "Hey! Bana baksana!" demek başka, "Beyefendi, lütfen bakar mısınız" demek başka. "Hey! Bana baksana!" demek başka, "Beyefendi, lütfen bakar mısınız" demek başka. Beyefendi diyen bir insanı daha çok severiz. Hele bir de "beyefendi hazretleri" filan denirse,Beyefendi diyen bir insanı daha çok severiz. Hele bir de "beyefendi hazretleri" filan denirse, böyle hazret mazret kelimesi de işin içine girdi mi insanın daha da hoşuna gider. böyle hazret mazret kelimesi de işin içine girdi mi insanın daha da hoşuna gider.

Seyyid kelimesi Arapça'da böyle bir mana taşıyor, "soylu kişi" demek.Seyyid kelimesi Arapça'da böyle bir mana taşıyor, "soylu kişi" demek. "Toplumu yöneten, sevk eden, önder kişi" mânasınadır."Toplumu yöneten, sevk eden, önder kişi" mânasınadır. Peygamber Efendimiz, "Öyle kimselere, münâfık olan kimseye, 'Yâ seyyidî!' demeyin.Peygamber Efendimiz, "Öyle kimselere, münâfık olan kimseye, 'Yâ seyyidî!' demeyin. Eğer öyle ise Rabbinizi kızdırmış olursunuz." diyor. Eğer öyle ise Rabbinizi kızdırmış olursunuz." diyor.

Demek ki bizim kişilere karşı muamelemiz, değerlendirmemizDemek ki bizim kişilere karşı muamelemiz, değerlendirmemiz onun Cenâb-ı Hakk'a kulluğunun durumuna göre olacak.onun Cenâb-ı Hakk'a kulluğunun durumuna göre olacak. Ama mevkii, makamı, rütbesi, parası pulu yok, hatta ilmi yok. Olsun.Ama mevkii, makamı, rütbesi, parası pulu yok, hatta ilmi yok. Olsun. Yani samimi bir insan, ümmî zavallı ama çok ihlaslı, çok defa gözyaşlarını dökerken gördüm.Yani samimi bir insan, ümmî zavallı ama çok ihlaslı, çok defa gözyaşlarını dökerken gördüm. Kaç defa tesbih çekerken böyle samimi halini gördüm, iyi insan, tamam.Kaç defa tesbih çekerken böyle samimi halini gördüm, iyi insan, tamam. Ama eğer bir insanın da cami de başka dışarıda başka, yamuk yamuk işlerini görmüşsek Ama eğer bir insanın da cami de başka dışarıda başka, yamuk yamuk işlerini görmüşsek ona da Allah rızası için kızmak var. ona da Allah rızası için kızmak var.

İslâm'da Allah rızası için sevmek de var, el-hubbu fillâh. Allah için sevmek.İslâm'da Allah rızası için sevmek de var, el-hubbu fillâh. Allah için sevmek. Kızmak da var, el-buğzu fillâh. Allah için de kızacağız. "Ya senin bu yaptığın nedir?Kızmak da var, el-buğzu fillâh. Allah için de kızacağız.

"Ya senin bu yaptığın nedir?
Sen İslâm'ın aleyhine çalışıyorsun, müslümanlara zarar veriyorsun. Olur mu öyle şey?" filan.Sen İslâm'ın aleyhine çalışıyorsun, müslümanlara zarar veriyorsun. Olur mu öyle şey?" filan. Tabii kızılacak insanlara Allah için de kızmak lazım. Tabii kızılacak insanlara Allah için de kızmak lazım. Çünkü başarının bir şartı; hayırlı, başarılı iş yapanı mükafatlandırmaktır;Çünkü başarının bir şartı; hayırlı, başarılı iş yapanı mükafatlandırmaktır; başarıları teşvik edersin, başarılar çoğalır.başarıları teşvik edersin, başarılar çoğalır. Bir de başarısız cezalanmalı ki veya suçlu cezalanmalı ki ceza da caydırıcı olur.Bir de başarısız cezalanmalı ki veya suçlu cezalanmalı ki ceza da caydırıcı olur. Yani ceza gevşeklikten, tembellikten hem caydırıcı olur hem de hayrı yapmaya teşvikkâr olur,Yani ceza gevşeklikten, tembellikten hem caydırıcı olur hem de hayrı yapmaya teşvikkâr olur, yani ceza ile mükafaat önemli bir şeydir.yani ceza ile mükafaat önemli bir şeydir. Bunları yöneticiler bilirler, yönetim ilminde bunların önemi var.Bunları yöneticiler bilirler, yönetim ilminde bunların önemi var. Başarılı işçiyi mükafatlandırırsanız işiniz ileri gider.Başarılı işçiyi mükafatlandırırsanız işiniz ileri gider. Başarısızı cezalandırırsanız, herkes onu örnek alıp da başarısızlar çoğalmaz; o da iyi bir şey olur. Başarısızı cezalandırırsanız, herkes onu örnek alıp da başarısızlar çoğalmaz; o da iyi bir şey olur.

Bu bilgilerin çerçevesinde münafığı taltif etmek yok.Bu bilgilerin çerçevesinde münafığı taltif etmek yok. Allah'ın sevmediği durumda olan bir insana boş yere "efendim veyahut sayın beyefendi, Allah'ın sevmediği durumda olan bir insana boş yere "efendim veyahut sayın beyefendi, efendi hazretleri vesaire" demek yok. Çünkü o zaman Allah kızar.efendi hazretleri vesaire" demek yok. Çünkü o zaman Allah kızar. Allah için sevecek, Allah için kızacak. Müslümanın bunu öğrenmesi lazım.Allah için sevecek, Allah için kızacak. Müslümanın bunu öğrenmesi lazım. Keşke bütün müslümanlar bunu iyi öğrense de müslümanları sömüren münâfıklar ortam bulamasa,Keşke bütün müslümanlar bunu iyi öğrense de müslümanları sömüren münâfıklar ortam bulamasa, keşke müslümanları kandıramasalar!.. Öyle bir [durum olsa keşke!..]keşke müslümanları kandıramasalar!.. Öyle bir [durum olsa keşke!..] Tabii müslümanın basireti vardır bir de hiçbir şey gizli kalmaz.Tabii müslümanın basireti vardır bir de hiçbir şey gizli kalmaz. Şeytan bir kimseye bir kötülük yaptırınca bir ucunu meydan da bıraktırır, belli eder.Şeytan bir kimseye bir kötülük yaptırınca bir ucunu meydan da bıraktırır, belli eder. Onun için bir insanın iyiliği, kötülüğü aşağı yukarı belli olur, hatta yüzüne akseder; Onun için bir insanın iyiliği, kötülüğü aşağı yukarı belli olur, hatta yüzüne akseder;

Sîmâhüm fî vücûhihim min eseri's-sücûdi.Sîmâhüm fî vücûhihim min eseri's-sücûdi. Yüzüne bakarsan belli olur bazen ama tam bir ölçü değil, bazen yanıltıcı da olabiliyor bu.Yüzüne bakarsan belli olur bazen ama tam bir ölçü değil, bazen yanıltıcı da olabiliyor bu. Hâsılı iyi bildiği insanı iyiliğinden dolayı teşvik etmeli, kötü bildiği, Hâsılı iyi bildiği insanı iyiliğinden dolayı teşvik etmeli, kötü bildiği, kötü olarak gördüğü şeyi de insan boş yere heveslendirmemeli, alkışlamamalı, mükafatlandırmamalı. kötü olarak gördüğü şeyi de insan boş yere heveslendirmemeli, alkışlamamalı, mükafatlandırmamalı.

Bizim bugün Cuma namazı kıldığımız camide hoca kardeşimiz -Allah razı olsun-Bizim bugün Cuma namazı kıldığımız camide hoca kardeşimiz -Allah razı olsun- çok güzel sözler söyledi, çok değerli bir hutbe irad etti. Çok değerli, güzel bir hutbe idi.çok güzel sözler söyledi, çok değerli bir hutbe irad etti. Çok değerli, güzel bir hutbe idi. Yani şöyle aydın kimseler dinlemiş olsalar "aferim!" derler, çok güzel noktalara, Yani şöyle aydın kimseler dinlemiş olsalar "aferim!" derler, çok güzel noktalara, ana noktalara temas etti filan derler. Ben çok beğendim,ana noktalara temas etti filan derler. Ben çok beğendim, konuşan hoca efendi kardeşimize beğendiğimi de söyledim, "ağzına sağlık" dedim.konuşan hoca efendi kardeşimize beğendiğimi de söyledim, "ağzına sağlık" dedim. Ama ben bir ara dışarıya gittim, rahatsızlandım. Hapşırma filan derken dışarı gittim. Ama ben bir ara dışarıya gittim, rahatsızlandım. Hapşırma filan derken dışarı gittim. Aaa! İki kişi hoca efendiye kızmışlar, konuşmasından dolayı tenkid etmişler.Aaa! İki kişi hoca efendiye kızmışlar, konuşmasından dolayı tenkid etmişler. Konuşmasının içinde, "İslâm ülkelerinin başında kötü idareciler var,Konuşmasının içinde, "İslâm ülkelerinin başında kötü idareciler var, İslâm ülkelerini kötü yollara götürüyorlar." cümlesini sarf etti diye kızmışlar. İslâm ülkelerini kötü yollara götürüyorlar." cümlesini sarf etti diye kızmışlar.

Yahu sen kötü idarecilerin avukatı mısın? Neyse o öyle demiş, bir şey değil.Yahu sen kötü idarecilerin avukatı mısın?

Neyse o öyle demiş, bir şey değil.
Bir şey de, çok mühim bir şey değil. Toplumda beni asıl üzen taraf şu oluyor;Bir şey de, çok mühim bir şey değil. Toplumda beni asıl üzen taraf şu oluyor; bir kişi, iki kişi hoca efendilere böyle çıkış yapınca, hoca efendiler bu sefer korkaklaşıyor,bir kişi, iki kişi hoca efendilere böyle çıkış yapınca, hoca efendiler bu sefer korkaklaşıyor, çekingenleşiyor, suya sabuna dokunmayan, etliye,çekingenleşiyor, suya sabuna dokunmayan, etliye, sütlüye karışmayan insanlar olmaya başlıyor yani hocaları eziyoruz, toplum olarak eziyoruz.sütlüye karışmayan insanlar olmaya başlıyor yani hocaları eziyoruz, toplum olarak eziyoruz. Halbuki iki kişinin ben senin konuşmanı beğenmedim dediği yerde Halbuki iki kişinin ben senin konuşmanı beğenmedim dediği yerde 50 kişi de ben senin konuşmanı beğendim, Allah senden razı olsun dese,50 kişi de ben senin konuşmanı beğendim, Allah senden razı olsun dese, hoca efendi anlayacak durumu; demek ki iki tane insanın bam teline basmışım, zıddına gitmiş,hoca efendi anlayacak durumu; demek ki iki tane insanın bam teline basmışım, zıddına gitmiş, beğenmemiş olabilir ama 48 kişi de beni beğendi diyecek.beğenmemiş olabilir ama 48 kişi de beni beğendi diyecek. İyiler susup da muhalifler konuşunca, dengesizlik oluyor, hocalar da çekiniyor.İyiler susup da muhalifler konuşunca, dengesizlik oluyor, hocalar da çekiniyor. Ondan sonra hocadan artık bir daha cesaret, bir daha şecaat,Ondan sonra hocadan artık bir daha cesaret, bir daha şecaat, bir daha böyle hak sözü yılmadan söyleme durumu yavaş yavaş sönüyor.bir daha böyle hak sözü yılmadan söyleme durumu yavaş yavaş sönüyor. Alıyorlar vâizi, haydi bakalım mahkemeye... Niye söyledin bu lafı? Alıyorlar vâizi, haydi bakalım mahkemeye...

Niye söyledin bu lafı?

Fâtiha sûresinin tefsirini okuyordum. Orada tefsir kitabı yazmış ondan söyledim, niye söyleyeceğim.Fâtiha sûresinin tefsirini okuyordum. Orada tefsir kitabı yazmış ondan söyledim, niye söyleyeceğim. Fâtiha sûresinin âyetinin tefsiri. Söyleyemezsin, bilmem ne filan. Fâtiha sûresinin âyetinin tefsiri.

Söyleyemezsin, bilmem ne filan.

Haydi, bu sefer artık hocalar sinek kaydı tıraş olan, kravat takan, idarecilerin ağzına bakan,Haydi, bu sefer artık hocalar sinek kaydı tıraş olan, kravat takan, idarecilerin ağzına bakan, onların kaşının gözünün işaretine göre tavır alan, dalkavuk kimseler mi olsun yani? O hâle mi gelsin?onların kaşının gözünün işaretine göre tavır alan, dalkavuk kimseler mi olsun yani? O hâle mi gelsin? O mu isteniyor? [Düzen] bozuluyor. O mu isteniyor? [Düzen] bozuluyor.

Onun için ben bu hadis-i şeriften gündüzki duygularımı hatırladım onu da size naklediyorum.Onun için ben bu hadis-i şeriften gündüzki duygularımı hatırladım onu da size naklediyorum. Bir şeyi beğendiğiniz zaman beğendiğinizi de söyleyin.Bir şeyi beğendiğiniz zaman beğendiğinizi de söyleyin. Allah razı olsun kardeşim, doğruyu söyledin, sana katılıyorum.Allah razı olsun kardeşim, doğruyu söyledin, sana katılıyorum. Hele hele birisi ben sana katılmıyorum dediği zaman,Hele hele birisi ben sana katılmıyorum dediği zaman, "Yok kardeşim biz beğendik, sen niye böyle şey yapıyorsun?" diye"Yok kardeşim biz beğendik, sen niye böyle şey yapıyorsun?" diye hiç olmazsa söylenmesi lazım diye düşünüyorum.hiç olmazsa söylenmesi lazım diye düşünüyorum. Böyle denmediği için, bir tane bozguncu,Böyle denmediği için, bir tane bozguncu, bir tane muhalif gazeteci koca bir toplumu şaşırtabiliyor, gerçekleri örtebiliyor.bir tane muhalif gazeteci koca bir toplumu şaşırtabiliyor, gerçekleri örtebiliyor. Çok başarılı bir insanın başarısını, şevkini kırabiliyor. Başarısının devamını çelmeleyebiliyor.Çok başarılı bir insanın başarısını, şevkini kırabiliyor. Başarısının devamını çelmeleyebiliyor. Buna dikkat edelim, münafığı tespit ettik mi efendim mefendim demeyelim.Buna dikkat edelim, münafığı tespit ettik mi efendim mefendim demeyelim. Sen Allah rızası için hizaya gel bakalım. Sen Allah rızası için hizaya gel bakalım. Böyle bu gidişinle cehenneme gidersin, aklını başına topla, böyle münâfıklık yapma diyelim.Böyle bu gidişinle cehenneme gidersin, aklını başına topla, böyle münâfıklık yapma diyelim. Allah için dobra dobra emri mâruf nehy-i münker yapalım.Allah için dobra dobra emri mâruf nehy-i münker yapalım. Hatta cihad çok sevaplı bir ibadet de cihadın en üstünü, zâlim hükümdara hak sözü söylemek.Hatta cihad çok sevaplı bir ibadet de cihadın en üstünü, zâlim hükümdara hak sözü söylemek. Adam zâlim belki hapse attıracak, belki ceza yazacak.Adam zâlim belki hapse attıracak, belki ceza yazacak. Eskiden kafasını kesenler olmuş, "Alın bunu kesin kafasını!" diye bir işaret,Eskiden kafasını kesenler olmuş, "Alın bunu kesin kafasını!" diye bir işaret, şöyle [eliyle şak şak] yaparlarmış, hemen kapının arkasındaki muhafızlar gelip alır götürürlermişşöyle [eliyle şak şak] yaparlarmış, hemen kapının arkasındaki muhafızlar gelip alır götürürlermiş adamcağızın kafasını keserlermiş. Ama Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; adamcağızın kafasını keserlermiş. Ama Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkın inde sultânin câirin.Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkın inde sultânin câirin. "Zâlim sultanın yanında hak sözü söylemektir en büyük cihad.""Zâlim sultanın yanında hak sözü söylemektir en büyük cihad." Çünkü hak sözler söylene söylene hak bulunur, haksızlığın karşısına çıkıla çıkıla hak hakim olur.Çünkü hak sözler söylene söylene hak bulunur, haksızlığın karşısına çıkıla çıkıla hak hakim olur. Çıkılmaya çıkılmaya da haksızlık, zulüm yaygınlaşır. Çıkılmaya çıkılmaya da haksızlık, zulüm yaygınlaşır.

İslâmın hükümlerinin en ana hatları ile en önemlileri sıralansın denilse,İslâmın hükümlerinin en ana hatları ile en önemlileri sıralansın denilse, İslâm'da birincisi itikadın düzgün olması, Allah'ın varlığına, birliğine inanmak ise,İslâm'da birincisi itikadın düzgün olması, Allah'ın varlığına, birliğine inanmak ise, ikinci de zulmün karşısına çıkmaktır. ikinci de zulmün karşısına çıkmaktır. Yani İslâm'da zulmü, zulmün her çeşidini kendisinin de yapmaması, başkasına da yaptırtmamak esası gelir.Yani İslâm'da zulmü, zulmün her çeşidini kendisinin de yapmaması, başkasına da yaptırtmamak esası gelir. İslâm zulme karşıdır, zulmün her çeşidine karşıdır ama müslümanlar İslâm'ın ana ruhunu anlayamamışlarİslâm zulme karşıdır, zulmün her çeşidine karşıdır ama müslümanlar İslâm'ın ana ruhunu anlayamamışlar ve uygulama töresi gelişmemiş veya var iken dediğim sebeplerden törpülenmiş.ve uygulama töresi gelişmemiş veya var iken dediğim sebeplerden törpülenmiş. Şimdi bende o hoca kardeşimizi desteklemek için her yerde söylüyorum.Şimdi bende o hoca kardeşimizi desteklemek için her yerde söylüyorum. Ama biraz daha ihtiyatlı olarak söylüyorum;Ama biraz daha ihtiyatlı olarak söylüyorum; çok yerde, her yerde değil, zâlim idareciler türemiş zulmü yapıp duruyor.çok yerde, her yerde değil, zâlim idareciler türemiş zulmü yapıp duruyor. Apaşikar, apaçık zulmü işliyor, ondan sonra milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorApaşikar, apaçık zulmü işliyor, ondan sonra milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyor ve milleti batırıyor. Misal? İşte Saddam! ve milleti batırıyor.

Misal?

İşte Saddam!

İyi mi yaptı? İyiyi, doğruyu mu anlatıyor? İşte Kaddâfi! İyi mi yaptı? İyiyi, doğruyu mu anlatıyor?

İşte Kaddâfi!

Ben hatırlıyorum oranın müslümanlarına karşı Yugoslav koministlerini destekliyordu.Ben hatırlıyorum oranın müslümanlarına karşı Yugoslav koministlerini destekliyordu. Yamuk yamuk işler yapıyor! Rüzgarın nereden estiği, kime yar olduğu belli olmayan bir insan. Yamuk yamuk işler yapıyor! Rüzgarın nereden estiği, kime yar olduğu belli olmayan bir insan.

Daha önce devletin yönetiminde bulunan şahıs, Kral Sunûsi çok mübarek, halim selim bir insandı.Daha önce devletin yönetiminde bulunan şahıs, Kral Sunûsi çok mübarek, halim selim bir insandı. Bursa'ya gelirdi, Türkleri çok severdi.Bursa'ya gelirdi, Türkleri çok severdi. Belki de eskiden Türklerle biz zaten beraberdik, Türkiye ile tekrar birleşelim diye Belki de eskiden Türklerle biz zaten beraberdik, Türkiye ile tekrar birleşelim diye gönlünde belki bir hava vardı, adamı belki bunun için devirdiler.gönlünde belki bir hava vardı, adamı belki bunun için devirdiler. Bu adamı [götürdüler] ötekisi çıktı ortaya, emperyalizmin oyunudur. Bu adamı [götürdüler] ötekisi çıktı ortaya, emperyalizmin oyunudur. Doğru, işte Libya'yı [Kaddafi] mahvetti. Irak'ı [Saddam] mahvetti. Suriye'yi [Esed] mahvetti.Doğru, işte Libya'yı [Kaddafi] mahvetti. Irak'ı [Saddam] mahvetti. Suriye'yi [Esed] mahvetti. Daha başka ülkeleri daha başkaları [mahvetti.] Artık her ülkeyi ayrıca incelemek lazım. Daha başka ülkeleri daha başkaları [mahvetti.] Artık her ülkeyi ayrıca incelemek lazım.

Bizim kusurlarımızdan birisi de [tarihimizi bilmiyoruz.] Tarih kitaplarımızda da kusurlar var.Bizim kusurlarımızdan birisi de [tarihimizi bilmiyoruz.] Tarih kitaplarımızda da kusurlar var. Emin Oktay'ın koca koca, iki parmak iki parmak tarih kitaplarını okuya okuya gına gelir bize,Emin Oktay'ın koca koca, iki parmak iki parmak tarih kitaplarını okuya okuya gına gelir bize, son asra geldiğimiz zaman yirminci yüzyıla pes deriz artık, okuyacak şey bulamayız.son asra geldiğimiz zaman yirminci yüzyıla pes deriz artık, okuyacak şey bulamayız. Halbuki asıl yirminci yüzyılın başını bir doğru düzgün, ondokuzuncu yüzyılı,Halbuki asıl yirminci yüzyılın başını bir doğru düzgün, ondokuzuncu yüzyılı, yirminci yüzyılı bir güzel anlatsalar da müslümanların başına kimlerin ne çoraplar ördüğünü herkes bilse!yirminci yüzyılı bir güzel anlatsalar da müslümanların başına kimlerin ne çoraplar ördüğünü herkes bilse! İslâm ülkeleri tarihini yazan güzel kitaplar var, müslümanlar onları okusalar da biraz dünyayı anlasalar. İslâm ülkeleri tarihini yazan güzel kitaplar var, müslümanlar onları okusalar da biraz dünyayı anlasalar.

Ben bugünlerde İslâm ve Avrupa diye bir kitap okuyorum.Ben bugünlerde İslâm ve Avrupa diye bir kitap okuyorum. Çok güzel! Olaylara böyle kuş bakışı bakıyor ve değerlendirmeleri,Çok güzel! Olaylara böyle kuş bakışı bakıyor ve değerlendirmeleri, şu benim söylediklerimi daha açık seçik olarak yazar orada yazıyor.şu benim söylediklerimi daha açık seçik olarak yazar orada yazıyor. Elçi imiş, yani siyasi tecrübesi çok olan bir kimse. Elçi imiş, yani siyasi tecrübesi çok olan bir kimse. Tabii [eksik] tarafları var.Tabii [eksik] tarafları var. En son değerlendirmem ve tenkidim sonra olacak ama hiç olmazsa meselelere kuş bakışı bakmasını biliyor,En son değerlendirmem ve tenkidim sonra olacak ama hiç olmazsa meselelere kuş bakışı bakmasını biliyor, müslümanların bunu öğrenmesi lazım. Müslümanların okumuşlarının olayları bilmesi lazım.müslümanların bunu öğrenmesi lazım. Müslümanların okumuşlarının olayları bilmesi lazım. Maalesef [müslümanlar] çok büyük yanılgılar içindeler! Ve ikinci hadîs-i şerîf. Maalesef [müslümanlar] çok büyük yanılgılar içindeler!

Ve ikinci hadîs-i şerîf.

Lâ tekûmü's-sâ'atü hattâ yukâla fi'l-ardı Allah Allah. Lâ tekûmü's-sâ'atü hattâ yukâla fi'l-ardı Allah Allah.

Bu hadîs-i şerîf de İmam Ahmed b. Hanbel, Müslim, İmam-ı Tirmizî, İbn Hibbân, Hakim,Bu hadîs-i şerîf de İmam Ahmed b. Hanbel, Müslim, İmam-ı Tirmizî, İbn Hibbân, Hakim, Abd b. Hümeyd, İbn Abdilberr gibi muteber yazarların -rahmetullahi aleyhim ecmaîn- Abd b. Hümeyd, İbn Abdilberr gibi muteber yazarların -rahmetullahi aleyhim ecmaîn- kitaplarında yer almış bir hadîs-i şerîf. Bu hadis-i şerifin Enes radıyalluhu anh'tenkitaplarında yer almış bir hadîs-i şerîf. Bu hadis-i şerifin Enes radıyalluhu anh'ten ve Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh'ten rivayetler var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; ve Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh'ten rivayetler var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Lâ tekûmü's-sâ'atü. "Kıyamet kopmaz, kopmayacak." Hattâ yukâla fi'l-ardı Allah Allah.Lâ tekûmü's-sâ'atü. "Kıyamet kopmaz, kopmayacak." Hattâ yukâla fi'l-ardı Allah Allah. "Yeryüzünde Allah Allah denildiği, Allah anıldığı, Allah zikredildiği müddetçe,"Yeryüzünde Allah Allah denildiği, Allah anıldığı, Allah zikredildiği müddetçe, Allah Allah denildiği müddetçe kıyamet kopmayacak." Bu bana çok tatlı geliyor.Allah Allah denildiği müddetçe kıyamet kopmayacak."

Bu bana çok tatlı geliyor.
Elhamdülillah tesbihliler zümresindeniz. Elhamdülillah tesbihliler zümresindeniz. Elimizde tesbihler var, Allah diyoruz, lailahe illallah diyoruz, zikrediyoruz.Elimizde tesbihler var, Allah diyoruz, lailahe illallah diyoruz, zikrediyoruz. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de Allah, hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz emrediyor.Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de Allah, hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz emrediyor. Eh Allah Allah diyen oldukça kıyamet kopmaz. Demek ki dünyanın devamının alâmetleriyiz.Eh Allah Allah diyen oldukça kıyamet kopmaz. Demek ki dünyanın devamının alâmetleriyiz. Bu tespihler, bu tespihliler dünyayı devam ettiriyorlar demektir.Bu tespihler, bu tespihliler dünyayı devam ettiriyorlar demektir. Ötekiler, bunların sayesinde başlarına kıyamet kopmuyor da yaşıyorlar demektir.Ötekiler, bunların sayesinde başlarına kıyamet kopmuyor da yaşıyorlar demektir. Ama yine kadrini kıymetini bilmezler, Allah Allah diyenlere çatarlar,Ama yine kadrini kıymetini bilmezler, Allah Allah diyenlere çatarlar, Hû çekiciler derler, höcü gibi gösterirler.Hû çekiciler derler, höcü gibi gösterirler. Haydi inançsızların, zayıfların, münâfıkların, fasıkların çatması neyse ne, o dokunmuyor da,Haydi inançsızların, zayıfların, münâfıkların, fasıkların çatması neyse ne, o dokunmuyor da, bir de müslümanım diyenlerin, bu tasavvufa, tespihe çatmasına gelince, işte insan orada dayanamıyor. bir de müslümanım diyenlerin, bu tasavvufa, tespihe çatmasına gelince, işte insan orada dayanamıyor.

Allah ıslah etsin. Allah akıl, fikir versin. Allah ıslah etsin. Allah akıl, fikir versin.

Bu kadar, zikrullahla ilgili 70-80 âyet-i kerîme varken, yüzlerce hadîs-i şerîf varkenBu kadar, zikrullahla ilgili 70-80 âyet-i kerîme varken, yüzlerce hadîs-i şerîf varken bu işin karşısına çıkanlar, ne yüzle, ne mantıkla karşı çıkarlar, anlamak mümkün değil. bu işin karşısına çıkanlar, ne yüzle, ne mantıkla karşı çıkarlar, anlamak mümkün değil.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Onun için tespihlerinize sıkı sarılın, vazifelerinizi güzel yapın.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Onun için tespihlerinize sıkı sarılın, vazifelerinizi güzel yapın.
Çünkü bu zikirlerle ilgili yüzlerce, binlerce sahih, sağlam hadîs-i şerîfler var.Çünkü bu zikirlerle ilgili yüzlerce, binlerce sahih, sağlam hadîs-i şerîfler var. Bu zikirleri yapmanın çok hayr u bereketi var; kişiye sevabı var bir de topluma faydası varBu zikirleri yapmanın çok hayr u bereketi var; kişiye sevabı var bir de topluma faydası var bir de dünyanın devamına faydası var.bir de dünyanın devamına faydası var. Yani bu insanlar dünyayı durduruyorlar, Allah Allah dedikçe Cenâb-ı Hak lutfediyor,Yani bu insanlar dünyayı durduruyorlar, Allah Allah dedikçe Cenâb-ı Hak lutfediyor, rahmediyor, dünyanın sonunu getirmiyor, kıyameti kopartmıyor. rahmediyor, dünyanın sonunu getirmiyor, kıyameti kopartmıyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Lâ tekûmü's-sâ'atü hattâ yukbada'l-ilmüÜçüncü hadîs-i şerîf.

Lâ tekûmü's-sâ'atü hattâ yukbada'l-ilmü
ve teksüra'z-zelâzilü ve yetekârab'z-zemânü ve tazhar-fitenü ve yeksüve teksüra'z-zelâzilü ve yetekârab'z-zemânü ve tazhar-fitenü ve yeksü 'l-hercü ve hüve'l katlü hattâ yeksüra fîkümü'l-mâlü fe-yefîda. 'l-hercü ve hüve'l katlü hattâ yeksüra fîkümü'l-mâlü fe-yefîda.

Bu sahih hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Buhârî, İbn Mâce ve Müslim rahmetullahi aleyhim hazretleri rivayet etmişler.Bu sahih hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Buhârî, İbn Mâce ve Müslim rahmetullahi aleyhim hazretleri rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Kıyamet kopmaz, kopmayacak; şunlar, şunlar, şunlar olmadıkça...""Kıyamet kopmaz, kopmayacak; şunlar, şunlar, şunlar olmadıkça..." Şunlar olacak da, bunlar görülecek de, bunlar meydana gelecek deŞunlar olacak da, bunlar görülecek de, bunlar meydana gelecek de ondan sonra kıyamet kopacak. Bunlardan evvel kıyamet kopmayacak. Neymiş bu kıyamet alametleri? ondan sonra kıyamet kopacak. Bunlardan evvel kıyamet kopmayacak.

Neymiş bu kıyamet alametleri?

Hattâ yukbada'l-ilmü. "İlim kalkacak, ilim ortadan kalkacak." İlim nedir? Bunu açıklamamız lazım.Hattâ yukbada'l-ilmü. "İlim kalkacak, ilim ortadan kalkacak."

İlim nedir?

Bunu açıklamamız lazım.
İslâm'da ilim ansiklopedik bilgi veya Science dediğimiz teknoloji değildir. İslâm'da ilim ansiklopedik bilgi veya Science dediğimiz teknoloji değildir. [İslâm'da] ilim denilince kastedilen âhiretinin kurtulmasına sebep olacak imanî bilgiler kast edilir. [İslâm'da] ilim denilince kastedilen âhiretinin kurtulmasına sebep olacak imanî bilgiler kast edilir. Yani bir insan eğer âhirette kendisini kurtaracak, cehennemden âzat edecek,Yani bir insan eğer âhirette kendisini kurtaracak, cehennemden âzat edecek, cennete girmesine sebep olacak bilgilere sahipse ve bunları uyguluyorsa o adam alimdir.cennete girmesine sebep olacak bilgilere sahipse ve bunları uyguluyorsa o adam alimdir. Eğer bunları bilmiyorsa, beş tane fakülteyi birincilikle bitirmiş olsa, icatları olsa,Eğer bunları bilmiyorsa, beş tane fakülteyi birincilikle bitirmiş olsa, icatları olsa, 1500-1800 tane icadı olsa, alim sayılmaz. Neden? Allah'ın varlığını bilmiyor. 1500-1800 tane icadı olsa, alim sayılmaz.

Neden?

Allah'ın varlığını bilmiyor.
Kendisini cehennemden koruyacak bilgileri bilmiyor. Kendisini cehennemden koruyacak bilgileri bilmiyor. Cenneti kazanacak, cennete girmesini sağlayacak bilgileri bilmiyor, alim sayılmaz. Cenneti kazanacak, cennete girmesini sağlayacak bilgileri bilmiyor, alim sayılmaz.

Falanca alim bu senin söylediğin bilgileri öğrenmiş hocam;Falanca alim bu senin söylediğin bilgileri öğrenmiş hocam; hadis, tefsir, Arapça biliyor ama bir acayip adam, karısı kızları açık, kendisi namaz kılmaz,hadis, tefsir, Arapça biliyor ama bir acayip adam, karısı kızları açık, kendisi namaz kılmaz, konuştuğu zaman şöyle yapar, böyle yapar. Haa, o da alim değil. O da alim değil, neden? konuştuğu zaman şöyle yapar, böyle yapar.

Haa, o da alim değil.

O da alim değil, neden?

Kuru bilginin fayda vermediğini, bilginin ancak uygulamayla değer kazandığını,Kuru bilginin fayda vermediğini, bilginin ancak uygulamayla değer kazandığını, Allah'ın rızasının güzel icraat yapılarak kazanılacağını öğrenememiş daha cahil adam.Allah'ın rızasının güzel icraat yapılarak kazanılacağını öğrenememiş daha cahil adam. Onun da kıymeti yok. Demek ki alim denilince özü sözü doğru,Onun da kıymeti yok.

Demek ki alim denilince özü sözü doğru,
Allah korkusuna sahip ve güzel icraat sahibi insan anlaşılır. Bu [ilim] kalkacak.Allah korkusuna sahip ve güzel icraat sahibi insan anlaşılır.

Bu [ilim] kalkacak.
Bu kalkınca insanlar dinî bakımdan bir cehalet içine düşecekler yani dinsizleşecek, imansızlaşacak...Bu kalkınca insanlar dinî bakımdan bir cehalet içine düşecekler yani dinsizleşecek, imansızlaşacak... İstediği kadar fezaya gitsin, istediği kadar maddenin esrarını çözsün, İstediği kadar fezaya gitsin, istediği kadar maddenin esrarını çözsün, istediği kadar icatlar, hünerler yapsın kıymeti olmayacak. Peki, ilim nasıl kalkar? istediği kadar icatlar, hünerler yapsın kıymeti olmayacak.

Peki, ilim nasıl kalkar?

Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; "Allah insana ilmi verdikten sonra, ilmi onların gönlünden silip, çekip, çıkarıp almaz." "Allah insana ilmi verdikten sonra, ilmi onların gönlünden silip, çekip, çıkarıp almaz."

İlim nasıl kalkar o zaman? Alimler ölür, alim kalmaz, hakkı bilen ârif, mürşid-i kâmil,İlim nasıl kalkar o zaman?

Alimler ölür, alim kalmaz, hakkı bilen ârif, mürşid-i kâmil,
âlim-i fâzıl, âbid-i zâhid insanlar kalmaz. Geriye Allah'tan korkmaz herifler kalır.âlim-i fâzıl, âbid-i zâhid insanlar kalmaz. Geriye Allah'tan korkmaz herifler kalır. Halk bunlara fikir sorar, fetva sorar, onlar da kendi kafalarına göre şu şöyledir,Halk bunlara fikir sorar, fetva sorar, onlar da kendi kafalarına göre şu şöyledir, bu böyle değildir diye ahkam keserler, atarlar, tutarlar; bu böyle değildir diye ahkam keserler, atarlar, tutarlar; hem kendileri yanılırlar, hem de kendilerine soru soranları yanıltırlar. hem kendileri yanılırlar, hem de kendilerine soru soranları yanıltırlar.

Buna benzer durumları şimdiden görmeye başladığımızı sanıyorum.Buna benzer durumları şimdiden görmeye başladığımızı sanıyorum. Onun için kıyametin yakın olduğunu ben şahsen düşünüyorum.Onun için kıyametin yakın olduğunu ben şahsen düşünüyorum. Çünkü koca koca ünvanlı herifler var; davranışlarına, hallerine bakıyorsun daÇünkü koca koca ünvanlı herifler var; davranışlarına, hallerine bakıyorsun da dudağını ısırmaktan nerede ise dudağın kanayacak, o kadar hayret ediyorsun. dudağını ısırmaktan nerede ise dudağın kanayacak, o kadar hayret ediyorsun. Yahu bu imana sığar mı, bunun bu yaptığı iş nasıl,Yahu bu imana sığar mı, bunun bu yaptığı iş nasıl, bunu ne hakla, ne yüzle, ne sıfatla yapıyor, diye şaşırıyorsun. İlim kalmayacak.bunu ne hakla, ne yüzle, ne sıfatla yapıyor, diye şaşırıyorsun.

İlim kalmayacak.
İlim kalkmadan kıyamet kopmayacak, bu bir.İlim kalkmadan kıyamet kopmayacak, bu bir. İlim kalkmaya başlamış onu da söylüyorum ama Allah Allah diyenler var.İlim kalkmaya başlamış onu da söylüyorum ama Allah Allah diyenler var. Daha sağda solda hakkı söyleyen alimler var; kimisi öldürülmüş de olsa,Daha sağda solda hakkı söyleyen alimler var; kimisi öldürülmüş de olsa, şehit edilmiş de olsa ama yine var. İkincisi; Ve teksüra'z-zelâzilü. "Zelzeleler artmadıkça..." şehit edilmiş de olsa ama yine var. İkincisi;

Ve teksüra'z-zelâzilü. "Zelzeleler artmadıkça..."

Başlayacak, her tarafta zelzeleler artacak, sallantılar, [depremler...]Başlayacak, her tarafta zelzeleler artacak, sallantılar, [depremler...] İşte meşhur Gölcük zelzelesinden sonra hâlâ her taraf sallanıyor.İşte meşhur Gölcük zelzelesinden sonra hâlâ her taraf sallanıyor. Bu da acaba işin sonuna yaklaştık mı diye hatırımıza getiriyor yani bu işi. Bu da acaba işin sonuna yaklaştık mı diye hatırımıza getiriyor yani bu işi. Bilmiyoruz belki daha da artacak. Bilmiyoruz belki daha da artacak. Belki böyle üç onda dört, dört onda beş bilmem ne filan şiddetinde değil de,Belki böyle üç onda dört, dört onda beş bilmem ne filan şiddetinde değil de, hepsi böyle koca koca âfetlere sebep olacak büyük zelzeleler olacak belki. hepsi böyle koca koca âfetlere sebep olacak büyük zelzeleler olacak belki. Onu da bilmiyoruz, belki insanlar iyi olursa Cenâb-ı Hak belki Allah Allah diyenler oldukça geciktirir.Onu da bilmiyoruz, belki insanlar iyi olursa Cenâb-ı Hak belki Allah Allah diyenler oldukça geciktirir. Bunlar geçici şeylerdir, belki kısmî, muvakkat zelzelelerdir. Tabii onu da bilemeyiz.Bunlar geçici şeylerdir, belki kısmî, muvakkat zelzelelerdir. Tabii onu da bilemeyiz. Çünkü kıyametin ne zaman kopacağını Allah'tan başkası bilmez. Çünkü kıyametin ne zaman kopacağını Allah'tan başkası bilmez.

Peygamber Efendimiz'e Cebrail aleyhisselam sordu.Peygamber Efendimiz'e Cebrail aleyhisselam sordu. Peygamber Efendimiz'in çok nükteli, güzel bir cevabı var. Mete's-sâ'atü yâ rasûlallah.Peygamber Efendimiz'in çok nükteli, güzel bir cevabı var. Mete's-sâ'atü yâ rasûlallah. "Kıyamet ne zaman kopacak? diye sorunca Efendimiz buyurdu ki; "Kıyamet ne zaman kopacak? diye sorunca Efendimiz buyurdu ki;

Men mes'ûlü anhü bi-a'leme mine's-sâil. "Bu soruyu sorduğun kimse, soruyu soran senden,Men mes'ûlü anhü bi-a'leme mine's-sâil. "Bu soruyu sorduğun kimse, soruyu soran senden, bu konuda daha bilgili değil." dedi. Çok güzel, çok güzel bir cevap.bu konuda daha bilgili değil." dedi.

Çok güzel, çok güzel bir cevap.
Cebrail aleyhisselam ne kadar biliyorsa Peygamber Efendimiz o kadar biliyor. Cebrail aleyhisselam ne kadar biliyorsa Peygamber Efendimiz o kadar biliyor. Cebrail aleyhisselam ne kadar bilmiyorsa Peygamber Efendimiz o kadar bilmiyor. Cebrail aleyhisselam ne kadar bilmiyorsa Peygamber Efendimiz o kadar bilmiyor. Artık esrar içinde, neyin nesi ise ama Peygamber Efendimiz sırrı sahabeye açmadı. Artık esrar içinde, neyin nesi ise ama Peygamber Efendimiz sırrı sahabeye açmadı. "Bu konuda kendisine soru sorulan, sorandan daha bilgili değil." dedi"Bu konuda kendisine soru sorulan, sorandan daha bilgili değil." dedi yani kapalı bir cevap verdi. Ama "Alâmetleri vardır." dedi.yani kapalı bir cevap verdi. Ama "Alâmetleri vardır." dedi. Alâmetlerini de işte bu hadîs-i şerîfte okuyoruz. "Zelzeleler artacak, ilim alınacak." Alâmetlerini de işte bu hadîs-i şerîfte okuyoruz. "Zelzeleler artacak, ilim alınacak."

Ve yetekârabe'z-zemânü. "Zaman yakınlaşacak, kısalacak." Ve yetekârabe'z-zemânü. "Zaman yakınlaşacak, kısalacak."

Biliyorsunuz, zaten zaman dediğimiz şey kaypak bir şey, izafî bir şey.Biliyorsunuz, zaten zaman dediğimiz şey kaypak bir şey, izafî bir şey. Mutlak zaman, bunu anlatması da zor bir şey. Mutlak zaman, bunu anlatması da zor bir şey. Yani izafi olan zaman, evet şimdi biz bir ay, bir yıl yaşıyoruz,Yani izafi olan zaman, evet şimdi biz bir ay, bir yıl yaşıyoruz, bir gün yaşıyoruz, bir saniye yaşıyoruz filan.bir gün yaşıyoruz, bir saniye yaşıyoruz filan. Burası için bu zamanı birim olarak alırsak, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Burası için bu zamanı birim olarak alırsak, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Ve inne yevmen inde rabbike ke-elfi senetin mimmâ te'uddûne.Ve inne yevmen inde rabbike ke-elfi senetin mimmâ te'uddûne. "Rabbinin indinde bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir." Oradaki bir gün farklı."Rabbinin indinde bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir." Oradaki bir gün farklı. Zaten günler elbette gezegenlere göre bile farklı olacak, bu kesin.Zaten günler elbette gezegenlere göre bile farklı olacak, bu kesin. Çünkü gezegenlerin çapı, dönüş, vesairesi dolayısıyla olacak.Çünkü gezegenlerin çapı, dönüş, vesairesi dolayısıyla olacak. Bir de melekler Cenâb-ı Hakk'ın dergahına yükselirler. Bir de melekler Cenâb-ı Hakk'ın dergahına yükselirler.

Ta'rucü'l-melâiketüTa'rucü'l-melâiketü ve'r-rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdâruhû hamsîne elfe senetin. diye âyet-i kerîmenin sonunda böyle geçiyor.ve'r-rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdâruhû hamsîne elfe senetin. diye âyet-i kerîmenin sonunda böyle geçiyor. "Bir günü 50 bin yılı olan bir zaman biriminde Rabbinin dergahına melekler yükselirler." "Bir günü 50 bin yılı olan bir zaman biriminde Rabbinin dergahına melekler yükselirler."

Orada da başka bir şey, yani hem Kur'ân-ı Kerîm'de âhiretteki bir günün dünyadakininOrada da başka bir şey, yani hem Kur'ân-ı Kerîm'de âhiretteki bir günün dünyadakinin bin yılı gibi olduğunu söylüyor hem de meleklerin dergâh-ı izzete yükselmesininbin yılı gibi olduğunu söylüyor hem de meleklerin dergâh-ı izzete yükselmesinin bir günü 50 bin sene olan bir zaman şeklinde olduğunu beyan ediyor. bir günü 50 bin sene olan bir zaman şeklinde olduğunu beyan ediyor. Zaman böyle izafî iken, bizim bu kullandığımız zaman bile bir yakınlaşacak. Zaman böyle izafî iken, bizim bu kullandığımız zaman bile bir yakınlaşacak.

Yetekârabe'z-zemânü.Yetekârabe'z-zemânü. Öyle yakınlaşacak ki bir sene bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi, Öyle yakınlaşacak ki bir sene bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi, bir gün bir saat gibi olacak. Artık bu yakınlaşma fiziki ölçümlere göre bir yakınlaşma mıdır? bir gün bir saat gibi olacak.

Artık bu yakınlaşma fiziki ölçümlere göre bir yakınlaşma mıdır?

O zaman öyle olursa demek ki dünyanın 24 saatte kendi etrafında dönmesi varken,O zaman öyle olursa demek ki dünyanın 24 saatte kendi etrafında dönmesi varken, o zaman daha hızlı dönmeye başlayacak belki. o zaman daha hızlı dönmeye başlayacak belki. Dünyayı bir başka etkiler etkilediği için o zaman 24 saat bir gün olmayacak.Dünyayı bir başka etkiler etkilediği için o zaman 24 saat bir gün olmayacak. Daha çabuk dönmeye başladığından olacak belki.Daha çabuk dönmeye başladığından olacak belki. Belki de bereketsizlikten, tadı kalmadığından işler çabuk geçiyor gibi olacak.Belki de bereketsizlikten, tadı kalmadığından işler çabuk geçiyor gibi olacak. Allah bilir ama böyle zaman yakınlaşacak, hızlanacak. Sonra? Allah bilir ama böyle zaman yakınlaşacak, hızlanacak.

Sonra?

Ve tazharu'l-fitenü. "Fitneler zâhir olacak." Fitneler, kargaşa çıkacak. Fitne ne demek? Ve tazharu'l-fitenü. "Fitneler zâhir olacak."

Fitneler, kargaşa çıkacak.

Fitne ne demek?

İnsanın malına, bedenine, canına zarar veren olaylar. Bunlar çoğalacak.İnsanın malına, bedenine, canına zarar veren olaylar. Bunlar çoğalacak. Tabii İslâm ülkelerinde fitne olacak. Müslümanların yaşam tarzlarında fitne olacak.Tabii İslâm ülkelerinde fitne olacak. Müslümanların yaşam tarzlarında fitne olacak. Geçimlerinde fitne olacak. Çeşit, çeşit şekillerde fitneler. Geçimlerinde fitne olacak. Çeşit, çeşit şekillerde fitneler.

Ve yeksürü'l-hercü. Herc kelimesi, herc ü merc diye kullandığımız bir kelime.Ve yeksürü'l-hercü. Herc kelimesi, herc ü merc diye kullandığımız bir kelime. Peygamber Efendimiz'e; "Herc nedir?" diye sormuşlar; Peygamber Efendimiz'e;

"Herc nedir?" diye sormuşlar;

"Katl." buyurmuş yani adam öldürmeler, haksız yere adam öldürmeler, cinayetler çok olacak."Katl." buyurmuş yani adam öldürmeler, haksız yere adam öldürmeler, cinayetler çok olacak. Çoğalacak, o kadar çoğalacak ki her evde bir cinayet acısı çekilecek. Yürekler parçalanacak.Çoğalacak, o kadar çoğalacak ki her evde bir cinayet acısı çekilecek. Yürekler parçalanacak. Her eve böyle bu cinayetlerin aşağı yukarı sıkıntısı, elemi, kederi çökecek kadar çok öldürmeler olacak. Her eve böyle bu cinayetlerin aşağı yukarı sıkıntısı, elemi, kederi çökecek kadar çok öldürmeler olacak.

Hattâ yeksüra fî-kümü'l-mâlü fe-yefîda. "Ve aranızda mal mülk bollaşacak, taşacak." Hattâ yeksüra fî-kümü'l-mâlü fe-yefîda. "Ve aranızda mal mülk bollaşacak, taşacak."

Taşacakmış da o kadar bollaşacakmış ki zekât vermek isteyen adam, zekât vermeyi tasarladığı,Taşacakmış da o kadar bollaşacakmış ki zekât vermek isteyen adam, zekât vermeyi tasarladığı, gözüne kestirdiği bir insanın yanına gittiği zaman, "al şu zekâtımdır" dediği zaman,gözüne kestirdiği bir insanın yanına gittiği zaman, "al şu zekâtımdır" dediği zaman, "ihtiyacım yok benim" diyecekmiş. Böyle bir durum da olacak yani üretim fazlalığı hatıra geliyor."ihtiyacım yok benim" diyecekmiş. Böyle bir durum da olacak yani üretim fazlalığı hatıra geliyor. Üretim fazlalığından dolayı ihtiyaç kalmadığından,Üretim fazlalığından dolayı ihtiyaç kalmadığından, kazancın fazlalığından veyahut herkesin ihtiyacı [karşılandığından...]kazancın fazlalığından veyahut herkesin ihtiyacı [karşılandığından...] Tabii hem üretim fazla olacak hem alım gücü olacak ki herkes alabilecek, kimsenin kimsenin ikramına,Tabii hem üretim fazla olacak hem alım gücü olacak ki herkes alabilecek, kimsenin kimsenin ikramına, atiyyesine, bahşişine ihtiyacı olmayacak. Geldiği zaman bile önüne, "benim ona ihtiyacım yok" diyecek.atiyyesine, bahşişine ihtiyacı olmayacak. Geldiği zaman bile önüne, "benim ona ihtiyacım yok" diyecek. Tabii o zamanlar, Peygamber Efendimiz'in zamanında böyle değildi. Tabii o zamanlar, Peygamber Efendimiz'in zamanında böyle değildi. Dünyanın birçok yerinde de hâlâ böyle değil. Dünyanın birçok yerinde de hâlâ böyle değil.

[Mesela] Habeşistan dünyada en çok ölüm olan ülkelerden biri imiş.[Mesela] Habeşistan dünyada en çok ölüm olan ülkelerden biri imiş. Çok büyük miktarda, ölüm oranının çok yüksek olduğu bir [yer].Çok büyük miktarda, ölüm oranının çok yüksek olduğu bir [yer]. Çünkü büyük kıtlıklar filan oluyor. Somali işte, aç susuz, hatta askeri birlikler gönderildi, neler olduysa...Çünkü büyük kıtlıklar filan oluyor. Somali işte, aç susuz, hatta askeri birlikler gönderildi, neler olduysa... Amerika müttefikleri topladı, su kuyuları açacağız diye, kalktı oraya gitti. Amerika müttefikleri topladı, su kuyuları açacağız diye, kalktı oraya gitti. Ondan sonra İtalya, biraz bu işin içinde gizli oyunlar olduğunu sezdi, ayrıldı. Ondan sonra İtalya, biraz bu işin içinde gizli oyunlar olduğunu sezdi, ayrıldı. Denildi ki orada Uranyum yataklarını Amerikalılar hallettiler, aldılar götürdüler. Denildi ki orada Uranyum yataklarını Amerikalılar hallettiler, aldılar götürdüler. Ondan sonra iş bittikten sonra yani operasyonda, harekette tamamlandı. Böyle şeyler söylediler. Ondan sonra iş bittikten sonra yani operasyonda, harekette tamamlandı. Böyle şeyler söylediler.

Hâsılı, dünyanın birçok yerinde açlıktan, susuzluktan hayvanlar, insanlar hâlâ kırılıyor.Hâsılı, dünyanın birçok yerinde açlıktan, susuzluktan hayvanlar, insanlar hâlâ kırılıyor. Kuzey Irak, Orta Asya, Balkanlar, Afrika var. Asya'nın bazı bildiğimiz bilmediğimiz kısımları var.Kuzey Irak, Orta Asya, Balkanlar, Afrika var. Asya'nın bazı bildiğimiz bilmediğimiz kısımları var. Hâlâ böyle kıtlıklar, şeyler oluyor. Hâlâ böyle kıtlıklar, şeyler oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri şu fâni hayatta, dünya hayatı dediğimiz şimdiki şu hayatlarımızda,Allahu Teâlâ hazretleri şu fâni hayatta, dünya hayatı dediğimiz şimdiki şu hayatlarımızda, bu yaşamımızı, -çünkü bundan sonra bir de âhiret hayatı var- imtihanımızı başarıp, bu yaşamımızı, -çünkü bundan sonra bir de âhiret hayatı var- imtihanımızı başarıp, rızasına uygun hareketler, icraat yapıp, ömür sürüp rızasını kazanmayı nasip etsin. rızasına uygun hareketler, icraat yapıp, ömür sürüp rızasını kazanmayı nasip etsin. Ve buradaki yaşamımız esnasında da bizi belalara, musibetlere, fitnelere mâruz bırakmasın.Ve buradaki yaşamımız esnasında da bizi belalara, musibetlere, fitnelere mâruz bırakmasın. Hem dinde, dinî yaşantımızda, itikadımızda, kalbimizde, kafamızda, fitne, zarar,Hem dinde, dinî yaşantımızda, itikadımızda, kalbimizde, kafamızda, fitne, zarar, eksiklik, tahribat olmasın, hem dünyamızda böyle tahribat olmasın,eksiklik, tahribat olmasın, hem dünyamızda böyle tahribat olmasın, hem de âhiretimiz zarara uğramasın. hem de âhiretimiz zarara uğramasın. Cenâb-ı Hakk bize dinde, dünyada, âhirette âfiyet, saadet, selamet ihsan eylesin.Cenâb-ı Hakk bize dinde, dünyada, âhirette âfiyet, saadet, selamet ihsan eylesin. Nimetlerini üzerimizde dâim eylesin.Nimetlerini üzerimizde dâim eylesin. Hatalarımızdan, kusurlarımızdan dolayı cezalandırmak için nimetleri kesmesin. Hatalarımızdan, kusurlarımızdan dolayı cezalandırmak için nimetleri kesmesin. Ya da nimetleri yiyip yiyip de gaflete düşüp de kulluğu unutan gafillerden eylemesin. Ya da nimetleri yiyip yiyip de gaflete düşüp de kulluğu unutan gafillerden eylemesin.

Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi şart altında olursa olsun, Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi şart altında olursa olsun, kulun Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk etmek vazifesi vardır.kulun Cenâb-ı Hakk'a güzel kulluk etmek vazifesi vardır. Hapiste de olsa, idam sehpasına götürülmeden önce bile olsa, tabii vazifelerini yapacak. Hapiste de olsa, idam sehpasına götürülmeden önce bile olsa, tabii vazifelerini yapacak.

Allahu Teâlâ hazretleri bize kulluk vazifelerini güzel yapmakta yardımcı olsun.Allahu Teâlâ hazretleri bize kulluk vazifelerini güzel yapmakta yardımcı olsun. Hayırlı ömür sürüp kendimize ve Ümmet-i Muhammed'e faideli işler yapıp,Hayırlı ömür sürüp kendimize ve Ümmet-i Muhammed'e faideli işler yapıp, rızasını kazanıp, sevdiği razı olduğu kul olup huzuruna öyle varmayı nasip eylesin. rızasını kazanıp, sevdiği razı olduğu kul olup huzuruna öyle varmayı nasip eylesin. Cenneti ile cemali ile cümlemizi müşerref eylesin. el-Fâtiha... Cenneti ile cemali ile cümlemizi müşerref eylesin.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2