Namaz Vakitleri
İstanbul
27 Cemâziye'l-Evvel 1447
18 November 2025
İmsak
06:19
Güneş
07:48
Öğle
12:54
İkindi
15:26
Akşam
17:50
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

İtikafa Hazırlanın!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Ramazan 1417 / 24.01.1997
Stockholm / İSVEÇ

İtikafa Hazırlanın!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Ramazan 1417 / 24.01.1997
Stockholm / İSVEÇ

Konuşma Metni

es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berakâtühû.es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berakâtühû. Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri!

Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri!
Size karlarla örtülmüş olan İsveç’in Stockholm şehrinden hitap ediyorum. Hitap ettiğim yeri anlatınca, hoşunuza gittiğini bildiğim için bu bilgiyi veriyorum. Burada 4-5 günlük çalışmalar yapmak için gelmiştim.

Size karlarla örtülmüş olan İsveç’in Stockholm şehrinden hitap ediyorum. Hitap ettiğim yeri anlatınca, hoşunuza gittiğini bildiğim için bu bilgiyi veriyorum. Burada 4-5 günlük çalışmalar yapmak için gelmiştim.
İsveç temiz bir ülke; kara kış var, kar var, her taraf bembeyaz... Dün biraz az idi, geceleyin yağdı. İlk önce yağmur yağdı. Sonra o buz tuttu, her taraf cam gibi buz oldu. Biz sabah namazına arabalar kayarak gittik, geldik. Böyle karlı bir yerden size telefon ediyorum.

İsveç temiz bir ülke; kara kış var, kar var, her taraf bembeyaz... Dün biraz az idi, geceleyin yağdı. İlk önce yağmur yağdı. Sonra o buz tuttu, her taraf cam gibi buz oldu. Biz sabah namazına arabalar kayarak gittik, geldik. Böyle karlı bir yerden size telefon ediyorum.
İsveç hakkında söylemek istediğim bir iki şey var: Onlardan birisi İsveç’te 350 bin ile 500 bin arasında tahmin edilen Müslüman yaşıyor. Bu Müslümanlar muhtelif ülkelerden. 20-30 bin kadarı Türkiye’den, ondan sonra Lübnan’dan, Arnavutluk’tan, İran’dan, başka ülkelerden Müslümanlar var... Arkadaşlarımın bana söylediği, 5-8 bin civarında İsveçli olup da İslâm’ı kabul etmiş insanlar var. Önemli bir bilgi.

İsveç hakkında söylemek istediğim bir iki şey var: Onlardan birisi İsveç’te 350 bin ile 500 bin arasında tahmin edilen Müslüman yaşıyor. Bu Müslümanlar muhtelif ülkelerden. 20-30 bin kadarı Türkiye’den, ondan sonra Lübnan’dan, Arnavutluk’tan, İran’dan, başka ülkelerden Müslümanlar var... Arkadaşlarımın bana söylediği, 5-8 bin civarında İsveçli olup da İslâm’ı kabul etmiş insanlar var. Önemli bir bilgi.
İsveçliler İslâm’ı seviyorlar ve diğer Avrupa ülkelerine göre galiba Türklere biraz daha yumuşak bakıyorlar. Taassupları daha az olabilir. Çünkü tarihte pek karşı karşıya gelmemişler, aksine Şarl, Demirbaş Şarl dedikleri kralları Türkiye’ye sığınmış, Ruslarla mücadele ederken... Türkler de onlara yardım etmişler. Böylece, tarihte Türklerle iyi münasebetler olmuş.

İsveçliler İslâm’ı seviyorlar ve diğer Avrupa ülkelerine göre galiba Türklere biraz daha yumuşak bakıyorlar. Taassupları daha az olabilir. Çünkü tarihte pek karşı karşıya gelmemişler, aksine Şarl, Demirbaş Şarl dedikleri kralları Türkiye’ye sığınmış, Ruslarla mücadele ederken... Türkler de onlara yardım etmişler. Böylece, tarihte Türklerle iyi münasebetler olmuş.
Önemli olan rakamlar Müslümanlar içinde; mesela, 24 bin Arnavut var... Bu gösteriyor ki, Arnavutlar ülkelerinden ayrılmak zorunda kalıp gelmişler. 60 bin Bosnalı var, bu da önemli bir rakam. Sırpların baskıları sonunda, bilhassa bu en son harpte gelmişler. Onların buralara kabul edilmesi, onlar için iyi, rahat bir ülkeye gelmiş oluyorlar ama, Bosna’nın kendisi için fenâ... Çünkü nüfus başka yere gitmiş oluyor, orada İslâmî faaliyeti yapacak insanlar azalıyor.

Önemli olan rakamlar Müslümanlar içinde; mesela, 24 bin Arnavut var... Bu gösteriyor ki, Arnavutlar ülkelerinden ayrılmak zorunda kalıp gelmişler. 60 bin Bosnalı var, bu da önemli bir rakam. Sırpların baskıları sonunda, bilhassa bu en son harpte gelmişler. Onların buralara kabul edilmesi, onlar için iyi, rahat bir ülkeye gelmiş oluyorlar ama, Bosna’nın kendisi için fenâ... Çünkü nüfus başka yere gitmiş oluyor, orada İslâmî faaliyeti yapacak insanlar azalıyor.
Dikkat ediyorum buradaki Müslümanların rakamlarına, umûmiyetle başkalarının elde etmek istediği ülkelerden göçmüşler. Mesela, Filistinliler var, 15 bin kadar... Somalililer var, 15 bin kadar. Türkler 28 bin diye gösterilmiş. Lübnanlılar var, Avustralya’da da çoktu Lübnanlılar... Kürtler var, 25 bin... İranlılar 60 bin olarak gösteriliyor. Iraklılar 18 bin beş yüz görünüyor.

Dikkat ediyorum buradaki Müslümanların rakamlarına, umûmiyetle başkalarının elde etmek istediği ülkelerden göçmüşler. Mesela, Filistinliler var, 15 bin kadar... Somalililer var, 15 bin kadar. Türkler 28 bin diye gösterilmiş. Lübnanlılar var, Avustralya’da da çoktu Lübnanlılar... Kürtler var, 25 bin... İranlılar 60 bin olarak gösteriliyor. Iraklılar 18 bin beş yüz görünüyor.
Şimdi İranlılar için verdikleri bilgi de önemli idi sevgili dinleyiciler. İranlıların bir kısmı dinlerine bağlı değillermiş. Hatta bir kısmı inançsızmış, ateistmiş. Bunları böyle söylemekten çekinmiyorlarmış. O acı bir şey... Her yerde çok çalışmak lazım!..

Şimdi İranlılar için verdikleri bilgi de önemli idi sevgili dinleyiciler. İranlıların bir kısmı dinlerine bağlı değillermiş. Hatta bir kısmı inançsızmış, ateistmiş. Bunları böyle söylemekten çekinmiyorlarmış. O acı bir şey... Her yerde çok çalışmak lazım!..
Güzel bir güncel haber: İsveç’in Müslüman olan yerli ahalisi, yâni İsveçli olup da Müslüman olmuş insanlar... Müslüman olmuşlar, belki burada yerleşmiş olan Araplardan İslâm’ı duydular, Müslüman oldular. Fakat, böyle sadece kuru bir İslâmî bilgilerle tatmin olmuyorlarmış. Üç-beş yıl böyle sabrediyorlarmış onların arasında; fakat bir bunalıma düşüyormuş Müslüman olan İsveçliler. Bunlar ancak bizim kardeşlerimizin yanına geldikleri zaman, yâni tasavvuf erbâbı, güzel ahlaklı, çalışkan, temiz kardeşlerimizin yanına geldikleri zaman, yeniden böyle bir neşe ve hayatiyet, canlılık kazanıyorlarmış. Bu önemli...

Güzel bir güncel haber: İsveç’in Müslüman olan yerli ahalisi, yâni İsveçli olup da Müslüman olmuş insanlar... Müslüman olmuşlar, belki burada yerleşmiş olan Araplardan İslâm’ı duydular, Müslüman oldular. Fakat, böyle sadece kuru bir İslâmî bilgilerle tatmin olmuyorlarmış. Üç-beş yıl böyle sabrediyorlarmış onların arasında; fakat bir bunalıma düşüyormuş Müslüman olan İsveçliler. Bunlar ancak bizim kardeşlerimizin yanına geldikleri zaman, yâni tasavvuf erbâbı, güzel ahlaklı, çalışkan, temiz kardeşlerimizin yanına geldikleri zaman, yeniden böyle bir neşe ve hayatiyet, canlılık kazanıyorlarmış. Bu önemli...
Onun için sünnî tasavvufu çok seviyorlarmış. Bizim tasavvufumuzu, ehl-i sünnet ve’l-cemaate bağlı olan, bizim kardeşlerimizin temsil ettiği, güzel ahlaka dayanan, sünnet-i seniyyeye dayanan tasavvufu çok beğeniyorlarmış.

Onun için sünnî tasavvufu çok seviyorlarmış. Bizim tasavvufumuzu, ehl-i sünnet ve’l-cemaate bağlı olan, bizim kardeşlerimizin temsil ettiği, güzel ahlaka dayanan, sünnet-i seniyyeye dayanan tasavvufu çok beğeniyorlarmış.
Onların içinden ihvânımız olan kardeşlerimiz var. Yâni tarikata girmiş kardeşlerimiz var. Bu şu bakımdan önemli: Şimdi bugünlerde Türkiye’de tarikatlar ve tasavvuf aleyhinde bilgi sahibi olmayan, onları yakından tanımayan insanların sözleri olduğu için İsveç’te bu bana söylendiği zaman, ben dedim ki: Bakın bu çok önemli!..

Onların içinden ihvânımız olan kardeşlerimiz var. Yâni tarikata girmiş kardeşlerimiz var. Bu şu bakımdan önemli: Şimdi bugünlerde Türkiye’de tarikatlar ve tasavvuf aleyhinde bilgi sahibi olmayan, onları yakından tanımayan insanların sözleri olduğu için İsveç’te bu bana söylendiği zaman, ben dedim ki: Bakın bu çok önemli!..
Bunu bana söyleyen çok kıymetli kardeşlerimiz var. Buraya gelen siyâsîlere falan mihmandarlık eden, saygıdeğer kardeşler bunlar. Bilgili, ciddi insanlar. Dedim: Bakın bu çok önemli!.. İçeride ne kadar fırtına koparsa kopsun, sonuca bakmak lazım! Yâni hayatta gerçekçi olarak bakıldığı zaman tatmin eden, insanların ruhlarını okşayan, insanların ruhlarını doyuran, hakiki imanı tattıran, Allah’a güzel kulluk ettiren yol oluyor tasavvuf yolu... O bakımdan çok önemli oluyor. Vazgeçilmez bir şey, İslâm’ın özü olmuş oluyor.

Bunu bana söyleyen çok kıymetli kardeşlerimiz var. Buraya gelen siyâsîlere falan mihmandarlık eden, saygıdeğer kardeşler bunlar. Bilgili, ciddi insanlar. Dedim: Bakın bu çok önemli!.. İçeride ne kadar fırtına koparsa kopsun, sonuca bakmak lazım! Yâni hayatta gerçekçi olarak bakıldığı zaman tatmin eden, insanların ruhlarını okşayan, insanların ruhlarını doyuran, hakiki imanı tattıran, Allah’a güzel kulluk ettiren yol oluyor tasavvuf yolu... O bakımdan çok önemli oluyor. Vazgeçilmez bir şey, İslâm’ın özü olmuş oluyor.
Zâten birtakım üniversite profesörleri de, Türkiye’de kendileriyle mülâkat yapan televizyon kanalı sahiplerine, gazetecilere söylediler. Doğru olan da budur. “Tasavvufu, tarikatı İslâm’ın kendisinden ayırmak mümkün değil... Tasavvuf İslâm’ın özüdür, ta kendisidir, yaşanmasıdır. Yâni nazariyatta, lafta kalmaması, hayata, ahlaka, davranışlara, insanın yaşamına intikalidir. Onsuz olmaz!” diye söylüyorlar. Doğrusu da budur.

Zâten birtakım üniversite profesörleri de, Türkiye’de kendileriyle mülâkat yapan televizyon kanalı sahiplerine, gazetecilere söylediler. Doğru olan da budur. “Tasavvufu, tarikatı İslâm’ın kendisinden ayırmak mümkün değil... Tasavvuf İslâm’ın özüdür, ta kendisidir, yaşanmasıdır. Yâni nazariyatta, lafta kalmaması, hayata, ahlaka, davranışlara, insanın yaşamına intikalidir. Onsuz olmaz!” diye söylüyorlar. Doğrusu da budur.
İslâm’ın uygulanmasıdır tasavvuf... Hayatta samimi olarak yaşanmasıdır tasavvuf... Tarikat da, tasavvufun yaşanış şeklidir, çeşididir, yâni modelidir. Mesela araba lazım insana; Mercedes olabilir Renault olabilir, Toyota olabilir... Hatırımıza gelen çeşitli markalardan birisi olabilir. Ama araba işte; insan biniyor ve ihtiyaçlarını onunla görüyor. Birbirinden güzel modeller, markalar olabiliyor. Bunlar marka...

İslâm’ın uygulanmasıdır tasavvuf... Hayatta samimi olarak yaşanmasıdır tasavvuf... Tarikat da, tasavvufun yaşanış şeklidir, çeşididir, yâni modelidir. Mesela araba lazım insana; Mercedes olabilir Renault olabilir, Toyota olabilir... Hatırımıza gelen çeşitli markalardan birisi olabilir. Ama araba işte; insan biniyor ve ihtiyaçlarını onunla görüyor. Birbirinden güzel modeller, markalar olabiliyor. Bunlar marka...
Araba lazım mı insana?.. Bir yerden bir yere yükünü ve kendisini taşımak için yeni bir çağdaş araç, süratli, çabuk, rahat bir araç olarak araba lazım mı? Lâzım!.. Bunun lüzumu anlaşıldıktan sonra, gerçeğe, pratiğe uygulanması, işte o işin uygulama tarafı. Tarikat da tasavvufun uygulama tarafı oluyor. O bakımdan tasavvuf dinin özüyse, yaşanması ise tarikat da onun bir uygulama şekli olduğu için o da önemli oluyor.

Araba lazım mı insana?.. Bir yerden bir yere yükünü ve kendisini taşımak için yeni bir çağdaş araç, süratli, çabuk, rahat bir araç olarak araba lazım mı? Lâzım!.. Bunun lüzumu anlaşıldıktan sonra, gerçeğe, pratiğe uygulanması, işte o işin uygulama tarafı. Tarikat da tasavvufun uygulama tarafı oluyor. O bakımdan tasavvuf dinin özüyse, yaşanması ise tarikat da onun bir uygulama şekli olduğu için o da önemli oluyor.
Ben ibretle ve teessüfle televizyonlarda konuşanların bazılarını seyrettim:

Ben ibretle ve teessüfle televizyonlarda konuşanların bazılarını seyrettim:
“Tasavvufun hepsi mi kötü?..” diye konuşmayı idare edenler hayretle soruyorlar;

“Tasavvufun hepsi mi kötü?..” diye konuşmayı idare edenler hayretle soruyorlar;
“Hepsi kötü...” diye cevap veriyorlar.

“Hepsi kötü...” diye cevap veriyorlar.
Olur mu?.. Ne kadar yanlış ne kadar garazkârâne sözler... Beni burada karşılayan kardeşlerim dediler ki:

Olur mu?.. Ne kadar yanlış ne kadar garazkârâne sözler... Beni burada karşılayan kardeşlerim dediler ki:
“Burada tasavvufu çok seviyorlar, İsveçli Müslümanlar mutasavvıf oluyor. Daha önce Arapların arasında kalmış, şeriatçı İslâm’ı görmüş. Ama bir de tasavvufçu İslâm’ı tanıyınca tercih ediyorlar. Dört beş yıl yaşadıktan, İslâm’ı iyice tanıdıktan sonra, o noktaya geliyorlar.” dediler.

“Burada tasavvufu çok seviyorlar, İsveçli Müslümanlar mutasavvıf oluyor. Daha önce Arapların arasında kalmış, şeriatçı İslâm’ı görmüş. Ama bir de tasavvufçu İslâm’ı tanıyınca tercih ediyorlar. Dört beş yıl yaşadıktan, İslâm’ı iyice tanıdıktan sonra, o noktaya geliyorlar.” dediler.
Zâten o öyledir. Tasavvuf yüksek İslâm olduğundan, ilk baştakiler anlayamaz. Yükseldikten sonra, ilerledikten sonra, İslâm’ı tanıdıktan sonra, ayetleri hadisleri iyice öğrendikten sonra, aklı başına gelir. İhlâsın önemini anlar. İhlâs, samîmiyet, işte tasavvufun temel direklerinden birisi... Takvânın önemini anlar, ibadetleri ihlâs ile, takvâ ile yapmak gerektiğini anlar. İbadetlerin güzellerini öğrenir, zikrin tadını alır.

Zâten o öyledir. Tasavvuf yüksek İslâm olduğundan, ilk baştakiler anlayamaz. Yükseldikten sonra, ilerledikten sonra, İslâm’ı tanıdıktan sonra, ayetleri hadisleri iyice öğrendikten sonra, aklı başına gelir. İhlâsın önemini anlar. İhlâs, samîmiyet, işte tasavvufun temel direklerinden birisi... Takvânın önemini anlar, ibadetleri ihlâs ile, takvâ ile yapmak gerektiğini anlar. İbadetlerin güzellerini öğrenir, zikrin tadını alır.
Şekerlerde bulamadım,

Şekerlerde bulamadım,
Zikrullahın tadını!..
Zikrullahın tadını!..
dediği gibi, sonunda ister istemez, dönüp dolaşıp geleceği nokta, yüksek nokta, yükseleceği en yüksek nokta, Allah’a hâlisâne kulluk olduğu için o onu yapar.

dediği gibi, sonunda ister istemez, dönüp dolaşıp geleceği nokta, yüksek nokta, yükseleceği en yüksek nokta, Allah’a hâlisâne kulluk olduğu için o onu yapar.
İsveçlilerin Müslümanları, münevver insanlar. Bizim burada yaptığımız aile eğitim çalışmalarımızda geldiler, konferanslar verdiler. Beğendim; gayet güzel bilgili insanlar. Gazetelerde yazı yazan insanlar bunlar.

İsveçlilerin Müslümanları, münevver insanlar. Bizim burada yaptığımız aile eğitim çalışmalarımızda geldiler, konferanslar verdiler. Beğendim; gayet güzel bilgili insanlar. Gazetelerde yazı yazan insanlar bunlar.
Hani şöyle hatıra gelebilir:

Hani şöyle hatıra gelebilir:
“Acaba bunlar biraz platonik bir sevgiyle, duygusal yönden mi tasavvufu tercih ediyorlar?..”

“Acaba bunlar biraz platonik bir sevgiyle, duygusal yönden mi tasavvufu tercih ediyorlar?..”
Hayır! İnceledikleri için gerçeğin o olduğunu anladıkları için tasavvufa gelen, tetkikçi insanlar, saygıdeğer insanlar. Onun için “İsveçliler tasavvufu seviyorlar.” deyince ben dedim ki arkadaşlara:

Hayır! İnceledikleri için gerçeğin o olduğunu anladıkları için tasavvufa gelen, tetkikçi insanlar, saygıdeğer insanlar. Onun için “İsveçliler tasavvufu seviyorlar.” deyince ben dedim ki arkadaşlara:
“O zaman ben İsveç’te kalırım!” dedim.

“O zaman ben İsveç’te kalırım!” dedim.
Türkiye’de böyle bir gadir var, haksızlık var, hücum var; İsveç’te böyle bir takdir var, anlayış var, kucaklayış var, kucak açış var... Biraz latife yaptık.

Türkiye’de böyle bir gadir var, haksızlık var, hücum var; İsveç’te böyle bir takdir var, anlayış var, kucaklayış var, kucak açış var... Biraz latife yaptık.
Sevgili Akra dinleyicileri! Bizim Ak-Televizyonu'muz da deneme yayınlarına başladı. Biraz televizyoncu, biraz radyocu olacağız. Tabi, bu televizyon ve radyo sözlerinin de Türkçelerini arayıp bulacağız, bir şey koyacağız ortaya... Yarış halindeyiz, araştırma halindeyiz. Televizyon demeyeceğiz, radyo demeyeceğiz, bir şey diyeceğiz. İnşallah onu araştırıyoruz.

Sevgili Akra dinleyicileri! Bizim Ak-Televizyonu'muz da deneme yayınlarına başladı. Biraz televizyoncu, biraz radyocu olacağız. Tabi, bu televizyon ve radyo sözlerinin de Türkçelerini arayıp bulacağız, bir şey koyacağız ortaya... Yarış halindeyiz, araştırma halindeyiz. Televizyon demeyeceğiz, radyo demeyeceğiz, bir şey diyeceğiz. İnşallah onu araştırıyoruz.
Orta Asya’da bazı kardeşlerimiz radyoya “ünalgı” demişler, televizyona “sınalgı” demişler. Arıyoruz bakalım, bir tanesini kullanacağız inşallah!..

Orta Asya’da bazı kardeşlerimiz radyoya “ünalgı” demişler, televizyona “sınalgı” demişler. Arıyoruz bakalım, bir tanesini kullanacağız inşallah!..
Şimdi bize biraz böyle, ben de şevkli ve heyecanlı olduğum için hem hava haberleri verdim İsveç’ten, hem mânevi toplum haberleri verdim, dini haberler vermiş oldum. Güzel bir ülke, insanları da sakin, anlayışlı...

Şimdi bize biraz böyle, ben de şevkli ve heyecanlı olduğum için hem hava haberleri verdim İsveç’ten, hem mânevi toplum haberleri verdim, dini haberler vermiş oldum. Güzel bir ülke, insanları da sakin, anlayışlı...
Mesela, burada bir okulda az önce iftar ettik. Okul müdürü, rektör diyor onlar; bizde sadece üniversitelerin en yüksek şahsiyetine rektör derler. Lisenin müdürü, çok güzel tahsil görmüş, eğitimde çok yüksek pâyeler kazanmış bir Filistinli Müslüman kardeşimiz. Tanıştık, onunla tanışmış olmaktan şeref duyduk. Lisesini bu akşam biz orada iftar edeceğiz diye bize tahsis etti. Lisenin salonunda iftar ettik.

Mesela, burada bir okulda az önce iftar ettik. Okul müdürü, rektör diyor onlar; bizde sadece üniversitelerin en yüksek şahsiyetine rektör derler. Lisenin müdürü, çok güzel tahsil görmüş, eğitimde çok yüksek pâyeler kazanmış bir Filistinli Müslüman kardeşimiz. Tanıştık, onunla tanışmış olmaktan şeref duyduk. Lisesini bu akşam biz orada iftar edeceğiz diye bize tahsis etti. Lisenin salonunda iftar ettik.
Düşünün... Türkiye’de biz böyle bir liseye desek ki: “Akşamleyin kalabalığımız var, sizin yemekhanenizde iftar etmek istiyoruz. Ücretini ödeyelim, acaba müsaade eder misiniz?” desek, ne cevap alırız.

Düşünün... Türkiye’de biz böyle bir liseye desek ki: “Akşamleyin kalabalığımız var, sizin yemekhanenizde iftar etmek istiyoruz. Ücretini ödeyelim, acaba müsaade eder misiniz?” desek, ne cevap alırız.
Bilmiyorum, isterseniz bir deneyin bulunduğunuz şehirde, ne cevap alırsınız?.. Ama burada, bunu rahatlıkla sağlayabiliyorsunuz, kimse çekinmiyor. Hattâ, memnun oluyorlar. Devlet adamları, belediyeciler, yöneticiler de böyle akıllı uslu, derli toplu grupları, toplulukları, cemiyetleri, dernekleri görünce memnun oluyorlar.

Bilmiyorum, isterseniz bir deneyin bulunduğunuz şehirde, ne cevap alırsınız?.. Ama burada, bunu rahatlıkla sağlayabiliyorsunuz, kimse çekinmiyor. Hattâ, memnun oluyorlar. Devlet adamları, belediyeciler, yöneticiler de böyle akıllı uslu, derli toplu grupları, toplulukları, cemiyetleri, dernekleri görünce memnun oluyorlar.
Öyle bir lisede akşam yemeğini yedik. Mikrofonlu, masalı, yan tarafta güzel yüzme havuzu falan vardı. Yüzme imkânı yoktu bizim için ama, her şeyi güzel olan bir güzel binada iftar ettik. Kadınlar, erkekler; şöyle yetmiş seksen kişilik bir grup iftar yaptık. Ben konuşmayı ondan sonra yapıyorum.

Öyle bir lisede akşam yemeğini yedik. Mikrofonlu, masalı, yan tarafta güzel yüzme havuzu falan vardı. Yüzme imkânı yoktu bizim için ama, her şeyi güzel olan bir güzel binada iftar ettik. Kadınlar, erkekler; şöyle yetmiş seksen kişilik bir grup iftar yaptık. Ben konuşmayı ondan sonra yapıyorum.
Bulunduğumuz İsveç’ten Ramazan’la ilgili, dindar kardeşlerimizin ilgisini, sevgisini kazanacak, kalbinde sevinç uyandıracak güzel haberler.

Bulunduğumuz İsveç’ten Ramazan’la ilgili, dindar kardeşlerimizin ilgisini, sevgisini kazanacak, kalbinde sevinç uyandıracak güzel haberler.
Sevgili Akra dinleyicileri! Gelelim bu cuma günü size hangi konuyu anlatma gerektiğine... Biliyorsunuz Ramazan başlamadan önce, Ramazan’ın önemini anlattık. Üç Ayların önemini daha önce anlatmıştık. Orucun nasıl tutulması gerektiğini anlatmıştık. Şimdi bu cuma geldi konu itikâfa...

Sevgili Akra dinleyicileri! Gelelim bu cuma günü size hangi konuyu anlatma gerektiğine... Biliyorsunuz Ramazan başlamadan önce, Ramazan’ın önemini anlattık. Üç Ayların önemini daha önce anlatmıştık. Orucun nasıl tutulması gerektiğini anlatmıştık. Şimdi bu cuma geldi konu itikâfa...
Biliyorsunuz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ramazan’ın son on gününde itikâfa girerdi. Acaba bu kelimeyi dinleyicilerimin hepsi duydular mı?.. Belki duymamışlardır: İtikâf... İtikâfa girmek...

Biliyorsunuz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ramazan’ın son on gününde itikâfa girerdi. Acaba bu kelimeyi dinleyicilerimin hepsi duydular mı?.. Belki duymamışlardır: İtikâf... İtikâfa girmek...
İtikâf ne demek?.. Bir mescitte gece gündüz Allah’a ibadet edeceğim, vaktimi ibadetle geçireceğim diye niyet ederek gelip kalmak, mescidi ev edinmek. Artık evine de gitmeden orada güzelce ibadetle meşgul olmak. Kur’ân okumak, ilimle meşgul olmak, zikirle ibadetle meşgul olmak... Öğrenmek ve öğretmek faaliyetleri olabilir. Namaz gibi ibadetler olabilir. Gece az uyumak, gecesini ihyâ etmek, gündüzünü değerlendirmek... Böyle güzel şeylerle vakit geçirmek.

İtikâf ne demek?.. Bir mescitte gece gündüz Allah’a ibadet edeceğim, vaktimi ibadetle geçireceğim diye niyet ederek gelip kalmak, mescidi ev edinmek. Artık evine de gitmeden orada güzelce ibadetle meşgul olmak. Kur’ân okumak, ilimle meşgul olmak, zikirle ibadetle meşgul olmak... Öğrenmek ve öğretmek faaliyetleri olabilir. Namaz gibi ibadetler olabilir. Gece az uyumak, gecesini ihyâ etmek, gündüzünü değerlendirmek... Böyle güzel şeylerle vakit geçirmek.
Peygamber Efendimiz, Ramazan’ın son on gününde böyle itikâf ederdi. İtikâf eden kimseye, bu niyetle bir mescide giren kimseye mu’tekif deniliyor. Kur’ân-ı Kerîm’de âkif diye geçiyor bu.

Peygamber Efendimiz, Ramazan’ın son on gününde böyle itikâf ederdi. İtikâf eden kimseye, bu niyetle bir mescide giren kimseye mu’tekif deniliyor. Kur’ân-ı Kerîm’de âkif diye geçiyor bu.
Hani meşhur şairimiz var ya, Mehmed Âkif Ersoy, Allah rahmet eylesin... Mehmed ismi, Muhammed’in Türkçeleşmiş şekli. Muhammed, Peygamber Efendimiz’in ismi, onu biliyoruz. Allah’a çok hamd-ü senâ eden kimseye hâmid diyoruz. Muhammed de çok methedilmiş, övülmüş kimse manasına geliyor. Yerde, gökte zâtı öğülmüş bir kimse olduğu için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in ismini dedesi Muhammed diye koymuş. Çok isabetli, tabii Allah’ın lütfuyla, ilhamıyla, ihsânıyla konulmuş bir güzel isim.

Hani meşhur şairimiz var ya, Mehmed Âkif Ersoy, Allah rahmet eylesin... Mehmed ismi, Muhammed’in Türkçeleşmiş şekli. Muhammed, Peygamber Efendimiz’in ismi, onu biliyoruz. Allah’a çok hamd-ü senâ eden kimseye hâmid diyoruz. Muhammed de çok methedilmiş, övülmüş kimse manasına geliyor. Yerde, gökte zâtı öğülmüş bir kimse olduğu için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in ismini dedesi Muhammed diye koymuş. Çok isabetli, tabii Allah’ın lütfuyla, ilhamıyla, ihsânıyla konulmuş bir güzel isim.
Mehmed Âkif’in babası da demek ki, çocuk dünyaya gelince, yâni o mübarek şairimiz, milli şairimiz, dini şairimiz doğunca, Mehmed demiş, Muhammed demek... Bir de Âkif demiş, Âkif ne demek?.. Mu’tekif demek; camiye girip, camiyi ev edinip, camide yatıp kalkıp, gece gündüz ibadet eden kimse demek.

Mehmed Âkif’in babası da demek ki, çocuk dünyaya gelince, yâni o mübarek şairimiz, milli şairimiz, dini şairimiz doğunca, Mehmed demiş, Muhammed demek... Bir de Âkif demiş, Âkif ne demek?.. Mu’tekif demek; camiye girip, camiyi ev edinip, camide yatıp kalkıp, gece gündüz ibadet eden kimse demek.
Demek ki onun da babası, büyüdüğü zaman, aklı başına gelip de ibadetle mükellef olduğu zaman, camide gitsin de böyle güzel ibadetler yapsın diye temenni etmiş de, ismine Âkif demiş. Muhammed Âkif koymuş. Soyadı gelmiş ondan sonra, Ersoy denmiş.

Demek ki onun da babası, büyüdüğü zaman, aklı başına gelip de ibadetle mükellef olduğu zaman, camide gitsin de böyle güzel ibadetler yapsın diye temenni etmiş de, ismine Âkif demiş. Muhammed Âkif koymuş. Soyadı gelmiş ondan sonra, Ersoy denmiş.
Demek ki âkif ile mu’tekif aynı mânâya geliyor.

Demek ki âkif ile mu’tekif aynı mânâya geliyor.
(En tahhirâ beytiye li’t-tâifîne ve’l-âkifîne ve’r-rukkei’s-sücûd) "İbrâhim ve İsmâil’e: ‘Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun!’ diye emretmiştik." diye Kur’ân-ı Kerîm’de de bu kelime geçiyor. Yâni, “Ey Rasûlüm, benim Beytullahımı, Mekke’deki mübarek mescidimi tertemiz temizle!” Kimler için?.. (Li’t-tâifîne) “Tavaf eden kimseler için tertemiz hazır bulundur. (Ve’l-âkifîne) Mescidde girip, bekleyip, durup, ibadete devam eden kimseler için...” (Ve’r-rukkei’s-sücûd) Rükkâ’, rükû edenler demek, namazda önemli bir şey. Sücûd, secde edenler demek. Bu rükkâ’ ve sücûd, râki’ ve sâcid kelimelerinin cem-i mükesseridir.

(En tahhirâ beytiye li’t-tâifîne ve’l-âkifîne ve’r-rukkei’s-sücûd) "İbrâhim ve İsmâil’e: ‘Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun!’ diye emretmiştik." diye Kur’ân-ı Kerîm’de de bu kelime geçiyor. Yâni, “Ey Rasûlüm, benim Beytullahımı, Mekke’deki mübarek mescidimi tertemiz temizle!” Kimler için?.. (Li’t-tâifîne) “Tavaf eden kimseler için tertemiz hazır bulundur. (Ve’l-âkifîne) Mescidde girip, bekleyip, durup, ibadete devam eden kimseler için...” (Ve’r-rukkei’s-sücûd) Rükkâ’, rükû edenler demek, namazda önemli bir şey. Sücûd, secde edenler demek. Bu rükkâ’ ve sücûd, râki’ ve sâcid kelimelerinin cem-i mükesseridir.
Yâni, Peygamber Efendimiz’e Allah Teâlâ Hazretleri Beytullah’ı, Kâbe-i Müşerrefe’yi, el-Mescidü’l-Haram’ı tertemiz tutmayı, maddeten, mânen tertemiz eylemeyi tavsiye buyuruyor: “Gelenler burada tavaf etsinler, gelenler burada kalıp ibadet eylesinler, namaz kılsınlar, rükû etsinler, secde etsinler; onlar için tertemiz eyle!” diyor.

Yâni, Peygamber Efendimiz’e Allah Teâlâ Hazretleri Beytullah’ı, Kâbe-i Müşerrefe’yi, el-Mescidü’l-Haram’ı tertemiz tutmayı, maddeten, mânen tertemiz eylemeyi tavsiye buyuruyor: “Gelenler burada tavaf etsinler, gelenler burada kalıp ibadet eylesinler, namaz kılsınlar, rükû etsinler, secde etsinler; onlar için tertemiz eyle!” diyor.
İtikâfın yapıldığı en sevaplı yer, Mescid-i Haram’dır. Kâbe-i Müşerrefe’nin olduğu mescitte itikâf yapmak en sevaplı itikâftır.

İtikâfın yapıldığı en sevaplı yer, Mescid-i Haram’dır. Kâbe-i Müşerrefe’nin olduğu mescitte itikâf yapmak en sevaplı itikâftır.
İtikâf yapmak, vakit namazları kılınan her mescitte olur. Eğer cuma namazı kılınan bir mescit değilse... Çünkü bazı mescitler oluyor ki, cuma namazı kılınmıyor. Arap ülkelerinde, başka ülkelerde olabiliyor. Bizde umûmiyetle her camide kılınır ama, bazı köylerde mesela, cuma kılınmazdı. Belki yine öyle yerler vardır. Böyle bir mescitte itikâf eden kimse, cuma namazına çıkıp, cuma namazını kılıp, dönebilir.

İtikâf yapmak, vakit namazları kılınan her mescitte olur. Eğer cuma namazı kılınan bir mescit değilse... Çünkü bazı mescitler oluyor ki, cuma namazı kılınmıyor. Arap ülkelerinde, başka ülkelerde olabiliyor. Bizde umûmiyetle her camide kılınır ama, bazı köylerde mesela, cuma kılınmazdı. Belki yine öyle yerler vardır. Böyle bir mescitte itikâf eden kimse, cuma namazına çıkıp, cuma namazını kılıp, dönebilir.
Başka zaman çıkamaz. Sadece abdest almaya çıkabilir, zarûrî ihtiyacı için çıkabilir. Gece gündüz orda kalacak, mescitte yatacak, kimseyle lüzumsuz konuşmayacak, sohbete dalmayacak, kendisini Allah’ın ibadetine tahsis edecek.

Başka zaman çıkamaz. Sadece abdest almaya çıkabilir, zarûrî ihtiyacı için çıkabilir. Gece gündüz orda kalacak, mescitte yatacak, kimseyle lüzumsuz konuşmayacak, sohbete dalmayacak, kendisini Allah’ın ibadetine tahsis edecek.
Bu nedir?.. Sünnet-i müekkededir. Yâni Peygamber Efendimiz’in çok ısrarla, devamlı yaptığı bir ibadettir, Ramazan’ın son on gününde itikâf etmek...

Bu nedir?.. Sünnet-i müekkededir. Yâni Peygamber Efendimiz’in çok ısrarla, devamlı yaptığı bir ibadettir, Ramazan’ın son on gününde itikâf etmek...
Sünnet-i kifâyedir. Yâni bir kasabada, bir köyde, bir şehirde herkes yapamazsa, hiç kimse yapmazsa, bütün kasaba halkı sorumlu olur. “Niye siz Rasûlüllah’ın bu güzel sünnetini yapmadınız bakalım?” diye sorumlu duruma düşer, suçlu duruma düşer. Ama bazıları yaparsa, üç beş kişi yaparsa, ötekilerden bu sorumluluk kalkar. Onun için birilerinin yapmasıyla, ötekilerden sorumluluğun kalktığı ibadete kifâye deniliyor. Sünnet-i kifâyedir. Bir de biliyorsunuz farz-ı kifâye var. Yâni bazı Müslümanlar yaptığı zaman öteki Müslümanların boynundan kalkan bir farz...

Sünnet-i kifâyedir. Yâni bir kasabada, bir köyde, bir şehirde herkes yapamazsa, hiç kimse yapmazsa, bütün kasaba halkı sorumlu olur. “Niye siz Rasûlüllah’ın bu güzel sünnetini yapmadınız bakalım?” diye sorumlu duruma düşer, suçlu duruma düşer. Ama bazıları yaparsa, üç beş kişi yaparsa, ötekilerden bu sorumluluk kalkar. Onun için birilerinin yapmasıyla, ötekilerden sorumluluğun kalktığı ibadete kifâye deniliyor. Sünnet-i kifâyedir. Bir de biliyorsunuz farz-ı kifâye var. Yâni bazı Müslümanlar yaptığı zaman öteki Müslümanların boynundan kalkan bir farz...
Bu nasıl olur, farz herkesin yapması lazım gelen bir ibadet değil mi?..

Bu nasıl olur, farz herkesin yapması lazım gelen bir ibadet değil mi?..
Mesela, birisi öldü bir şehirde... Hiç kimse bunun yıkanmasıyla, kefenlenmesiyle, defnedilmesiyle meşgul olmazsa, o beldedeki bütün Müslümanlar Allah’ın emrini tutmamış, asi olmuş, Allah’ın emrini yerine getirmemiş olur; cezâlı, suçlu duruma düşerler.

Mesela, birisi öldü bir şehirde... Hiç kimse bunun yıkanmasıyla, kefenlenmesiyle, defnedilmesiyle meşgul olmazsa, o beldedeki bütün Müslümanlar Allah’ın emrini tutmamış, asi olmuş, Allah’ın emrini yerine getirmemiş olur; cezâlı, suçlu duruma düşerler.
Ama cenazeyle bazıları ilgileniyor, yıkıyor, kefenliyorlar, tabuta koyuyorlar, namazını kılıyorlar, sonra defnediyorlar. Tamam, birileri yaptı mı, ötekilerden bu borç kalkıyor. Buna da farz-ı kifâye diyoruz.

Ama cenazeyle bazıları ilgileniyor, yıkıyor, kefenliyorlar, tabuta koyuyorlar, namazını kılıyorlar, sonra defnediyorlar. Tamam, birileri yaptı mı, ötekilerden bu borç kalkıyor. Buna da farz-ı kifâye diyoruz.
Böylece bu konuşmada farz-ı kifâye’yi öğrendik, sünnet-i kifâye’yi öğrendik. İtikâfın hem sünnet-i kifâye, hem sünnet-i müekkede olduğunu öğrendik. İtikâf yapmak için en sevaplı yerin, en uygun yerin Mescid-i Haram olduğunu; yâni Mekke’deki, Kâbe’nin çevresindeki mescit olduğunu öğrendik. Orada Allah nasip etsin, siz de inşallah yaparsınız.

Böylece bu konuşmada farz-ı kifâye’yi öğrendik, sünnet-i kifâye’yi öğrendik. İtikâfın hem sünnet-i kifâye, hem sünnet-i müekkede olduğunu öğrendik. İtikâf yapmak için en sevaplı yerin, en uygun yerin Mescid-i Haram olduğunu; yâni Mekke’deki, Kâbe’nin çevresindeki mescit olduğunu öğrendik. Orada Allah nasip etsin, siz de inşallah yaparsınız.
Ee, orada olmadıktan sonra, cuma namazı kılınan bir güzel, muteber mescit olur. Orada müftüden izin alırsınız, imamla, müezzinle konuşursunuz. Şöyle cemaatin pek uğramadığı, üst katta, kenarda köşede bir yeri çarşafla ayırıp, sakin bir yerde itikâfa girersiniz.

Ee, orada olmadıktan sonra, cuma namazı kılınan bir güzel, muteber mescit olur. Orada müftüden izin alırsınız, imamla, müezzinle konuşursunuz. Şöyle cemaatin pek uğramadığı, üst katta, kenarda köşede bir yeri çarşafla ayırıp, sakin bir yerde itikâfa girersiniz.
Niye çarşafla falan ayırıyoruz?.. Başkaları gelip de, sohbete dalıp da, itikâfın sevabını kaçırtmasınlar diye...

Niye çarşafla falan ayırıyoruz?.. Başkaları gelip de, sohbete dalıp da, itikâfın sevabını kaçırtmasınlar diye...
Siz de itikâf edersiniz. Bu sene önümüzdeki çarşambadan, akşam namazından sonra girmek lazım!.. O zaman başlıyor, perşembe, cuma... Ramazan’ın sonuna kadar devam edecek.

Siz de itikâf edersiniz. Bu sene önümüzdeki çarşambadan, akşam namazından sonra girmek lazım!.. O zaman başlıyor, perşembe, cuma... Ramazan’ın sonuna kadar devam edecek.
Şimdi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri, rehberimiz, önderimiz, serverimiz, başımızın tacı, her işte nümûne-i imtisâlimiz... Ona bakıyoruz, Allah’ın sevgili kulu olalım diye, onun yaptığı gibi hareketleri yaparak, ibadetleri yaparak, hayatımızı onun emri ve tavsiyesi ve işareti üzere geçirmeye çalışıyoruz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ne yapardı?

Şimdi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri, rehberimiz, önderimiz, serverimiz, başımızın tacı, her işte nümûne-i imtisâlimiz... Ona bakıyoruz, Allah’ın sevgili kulu olalım diye, onun yaptığı gibi hareketleri yaparak, ibadetleri yaparak, hayatımızı onun emri ve tavsiyesi ve işareti üzere geçirmeye çalışıyoruz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ne yapardı?
Üç Aylar gelince bir kere derlenir toplanırdı. Zaten ömrü mübarek, zaten her anı mübarek; buna rağmen Üç Aylar geldi mi, Recep ayında gayretini arttırırdı, ibadetinin miktarını arttırırdı, oruçlarının miktarını arttırırdı. Ramazan’ın dışında en çok oruç tuttuğu aylardan birisi Recep ayıydı.

Üç Aylar gelince bir kere derlenir toplanırdı. Zaten ömrü mübarek, zaten her anı mübarek; buna rağmen Üç Aylar geldi mi, Recep ayında gayretini arttırırdı, ibadetinin miktarını arttırırdı, oruçlarının miktarını arttırırdı. Ramazan’ın dışında en çok oruç tuttuğu aylardan birisi Recep ayıydı.
Recep’in ilk gecesini ibadetle geçirirdi, ilk cuma gecesini, Regâib Kandili’ni ibadetle geçirirdi. Çok oruç tutardı. Şaban’da yine böyle çok ibadet ederdi. Ama hep söylediği: “Yâ Rabbi; sen bize Recep’i, Şaban’ı mübarek eyle, Ramazan’a eriştir!” derdi. Yâni aklı, hedefi Ramazan-ı şerif idi.

Recep’in ilk gecesini ibadetle geçirirdi, ilk cuma gecesini, Regâib Kandili’ni ibadetle geçirirdi. Çok oruç tutardı. Şaban’da yine böyle çok ibadet ederdi. Ama hep söylediği: “Yâ Rabbi; sen bize Recep’i, Şaban’ı mübarek eyle, Ramazan’a eriştir!” derdi. Yâni aklı, hedefi Ramazan-ı şerif idi.
Elhamdülillâh biz de Recep'i, Şaban’ı geçirdik; Regâib Kandili'ni yaşadık, Berat Kandili'ni yaşadık, Miraç Kandili'ni gördük, yaşadık. Şimdi geldik Ramazan’a... Ramazan’ın da bugün on dördü oldu, yarısı demektir yâni. Yarın on beşi, tam ortasındayız Ramazan’ın... Mübarek Ramazan’ın yarısı geldi geçti rüzgâr gibi. Önümüzde dört beş gün sonra, mühim olan bu itikâf sünneti geliyor.

Elhamdülillâh biz de Recep'i, Şaban’ı geçirdik; Regâib Kandili'ni yaşadık, Berat Kandili'ni yaşadık, Miraç Kandili'ni gördük, yaşadık. Şimdi geldik Ramazan’a... Ramazan’ın da bugün on dördü oldu, yarısı demektir yâni. Yarın on beşi, tam ortasındayız Ramazan’ın... Mübarek Ramazan’ın yarısı geldi geçti rüzgâr gibi. Önümüzde dört beş gün sonra, mühim olan bu itikâf sünneti geliyor.
Belki siz bunu hiç duymadınız, belki yapmadınız; belki de her sene bunu yapan âbid, zâhid, uyanık bir Müslümansınız. Yapmadıysanız, siz de yapmaya çalışın! Allah’ın evinde, yâni bir camide Allah’a hâlis muhlis ibadet etmeyi, gece gündüz ibadet etmeyi öğrenin!..

Belki siz bunu hiç duymadınız, belki yapmadınız; belki de her sene bunu yapan âbid, zâhid, uyanık bir Müslümansınız. Yapmadıysanız, siz de yapmaya çalışın! Allah’ın evinde, yâni bir camide Allah’a hâlis muhlis ibadet etmeyi, gece gündüz ibadet etmeyi öğrenin!..
“Nasıl itikâf yapacağım, itikâfta neler yapacağım?..”

“Nasıl itikâf yapacağım, itikâfta neler yapacağım?..”
İlmihal kitaplarında itikâf bölümü vardır. Ramazan orucunu anlatan bölümün kenarında, sonunda itikâfı anlatan bir bölüm vardır. Oradan teferruatı öğrenebilirsiniz ama, kısaca ben de söyledim: Niyet edip gireceksiniz. Yanınıza yastık, çarşaf, battaniye alacaksınız. Müftüden falan izin almak gerekiyor. Herkes böyle paldır küldür camide gece kalmaya kalkarsa, olmaz tabii. Bir düzen var, izinli olmazı lazım!

İlmihal kitaplarında itikâf bölümü vardır. Ramazan orucunu anlatan bölümün kenarında, sonunda itikâfı anlatan bir bölüm vardır. Oradan teferruatı öğrenebilirsiniz ama, kısaca ben de söyledim: Niyet edip gireceksiniz. Yanınıza yastık, çarşaf, battaniye alacaksınız. Müftüden falan izin almak gerekiyor. Herkes böyle paldır küldür camide gece kalmaya kalkarsa, olmaz tabii. Bir düzen var, izinli olmazı lazım!
Aslında izin yok da, Türkiye’deki şartlar dolayısıyla... İmam diyebilir ki:

Aslında izin yok da, Türkiye’deki şartlar dolayısıyla... İmam diyebilir ki:
“Ben buranın halısını, şamdanını, levhasını zimmetle üzerime almış sorumlu bir kimseyim. Bilmediğim insanlar buraya girer de burada bir şey çalınır, eksilir, kaybolursa, sorumlu ben olacağım!” der. “Gidin müftüden izin alın!” der.

“Ben buranın halısını, şamdanını, levhasını zimmetle üzerime almış sorumlu bir kimseyim. Bilmediğim insanlar buraya girer de burada bir şey çalınır, eksilir, kaybolursa, sorumlu ben olacağım!” der. “Gidin müftüden izin alın!” der.
Böyle bir şeye lüzum yok ama, şimdiki şartlar dolayısıyla böyle bir izini almak uygun olur. “Siz de bu ibadetin tadını tadın! Yâni buyurun, bir lezzetine bakın!” diyorum.

Böyle bir şeye lüzum yok ama, şimdiki şartlar dolayısıyla böyle bir izini almak uygun olur. “Siz de bu ibadetin tadını tadın! Yâni buyurun, bir lezzetine bakın!” diyorum.
Peygamber Efendimiz Recep’de, Şaban’da ibadetini arttırırdı, arttırırdı, Ramazan’ı gözlerdi. Ramazan’da da o kadar cömertleşirdi ki Peygamber Efendimiz, deniz gibi olurdu, derya gibi olurdu. Zaten cömert, ama Ramazan’da hayrını hasenâtını çok yapardı. Bir de itikâf yapardı.

Peygamber Efendimiz Recep’de, Şaban’da ibadetini arttırırdı, arttırırdı, Ramazan’ı gözlerdi. Ramazan’da da o kadar cömertleşirdi ki Peygamber Efendimiz, deniz gibi olurdu, derya gibi olurdu. Zaten cömert, ama Ramazan’da hayrını hasenâtını çok yapardı. Bir de itikâf yapardı.
Ben bu arada hemen hatırıma gelmişken, daha doğrusu söz yerini bulmuşken söyleyeyim. Zengin kardeşlerim, yâni zekât verecek durumda olan kardeşlerim, zekatlarını Ramazan’da versinler, şu günlerde versinler. Çünkü, Ramazan’da hayır hasenat yapmanın sevabı, başka aylarda yapmaktan daha fazla...

Ben bu arada hemen hatırıma gelmişken, daha doğrusu söz yerini bulmuşken söyleyeyim. Zengin kardeşlerim, yâni zekât verecek durumda olan kardeşlerim, zekatlarını Ramazan’da versinler, şu günlerde versinler. Çünkü, Ramazan’da hayır hasenat yapmanın sevabı, başka aylarda yapmaktan daha fazla...
Şimdi Ramazan’da verirlerse, fukaracık hem karnını doyuracak malzemeyi alabilir hem de kış günü Türkiye’de... Ayrıca bir de bayrama da, o paralarla hazırlanabilir. Onun için her bakımdan uygun oluyor.

Şimdi Ramazan’da verirlerse, fukaracık hem karnını doyuracak malzemeyi alabilir hem de kış günü Türkiye’de... Ayrıca bir de bayrama da, o paralarla hazırlanabilir. Onun için her bakımdan uygun oluyor.
Dînî bakımdan da Ramazan’da verilen hayırların sevabı, başka aylarda verilenlere göre yetmiş misli daha fazladır. Onun için zekatlarınızı da unutmayın! Zekâtları vermemek gibi bir duruma kendinizi düşürmeyin, çünkü çok tehlikelidir. Zekatı vermemek ne demektir?.. Kendisinin hakkı olmayan bir hakkı, malının arasında tutmak demektir. Hem de bu hak fukaranın hakkıdır.

Dînî bakımdan da Ramazan’da verilen hayırların sevabı, başka aylarda verilenlere göre yetmiş misli daha fazladır. Onun için zekatlarınızı da unutmayın! Zekâtları vermemek gibi bir duruma kendinizi düşürmeyin, çünkü çok tehlikelidir. Zekatı vermemek ne demektir?.. Kendisinin hakkı olmayan bir hakkı, malının arasında tutmak demektir. Hem de bu hak fukaranın hakkıdır.
İnsan ihtiyacı olmayan bir kimsenin hakkını alsa, bir suç ama, bir de zaten muhtaç olan zavallı fukaranın hakkını almak, çok daha büyük suç olur bence... Bunun için malının zekatını Müslümanın ayırması lazım, zenginin ayırması lazım!..

İnsan ihtiyacı olmayan bir kimsenin hakkını alsa, bir suç ama, bir de zaten muhtaç olan zavallı fukaranın hakkını almak, çok daha büyük suç olur bence... Bunun için malının zekatını Müslümanın ayırması lazım, zenginin ayırması lazım!..
Bu, parada kırkta birdir, yüzde iki buçuk eder. Bu asgari sınırıdır, en az yüzde iki buçuk verecek demektir. Yüz bin lirası varsa iki bin beş yüz lira verecek demektir. Bu alt sınırdır.

Bu, parada kırkta birdir, yüzde iki buçuk eder. Bu asgari sınırıdır, en az yüzde iki buçuk verecek demektir. Yüz bin lirası varsa iki bin beş yüz lira verecek demektir. Bu alt sınırdır.
“Beş bin lira verse olmaz mı?.. Yüzde beş verse, yüzde on verse, yüzde kırk verse, yüzde altmış verse, yüzde doksan verse olmaz mı?..”

“Beş bin lira verse olmaz mı?.. Yüzde beş verse, yüzde on verse, yüzde kırk verse, yüzde altmış verse, yüzde doksan verse olmaz mı?..”
Olur. Üstte ölçü yok... Onun söyleyeceğimiz bir söz var, eskiden Anadolu’da söylenirmiş bu, ben de seviyorum: “Ağanın eli tutulmaz.” derler. Zengin, ağa, itibarlı, eşraftan kimseye, “Sen dur bakayım, elini cebine sokma!” deyip de onun önüne geçilip de, “Ben vereceğim!” falan denmez. Ağanın cömertliği engellenmez, ağanın eli tutulmaz. Ne yapacak?.. Ağa elini cebine sokacak, cüzdanını çıkartacak, ağalığını yapacak. Yâni cömertliğini yapacak.

Olur. Üstte ölçü yok... Onun söyleyeceğimiz bir söz var, eskiden Anadolu’da söylenirmiş bu, ben de seviyorum: “Ağanın eli tutulmaz.” derler. Zengin, ağa, itibarlı, eşraftan kimseye, “Sen dur bakayım, elini cebine sokma!” deyip de onun önüne geçilip de, “Ben vereceğim!” falan denmez. Ağanın cömertliği engellenmez, ağanın eli tutulmaz. Ne yapacak?.. Ağa elini cebine sokacak, cüzdanını çıkartacak, ağalığını yapacak. Yâni cömertliğini yapacak.
Bir de, “Mürüvvete endâze olmaz.” demişler. Mürüvvet; mertlik demek, civanmertlik demek. Buna bir ölçü olmaz, yâni ne kadar çok yaparsan, o kadar mürüvvetli olmuş olursun; daha iyi olmuş olur. Ama zekatın asgarî sınırı, en aşağı sınırı kırkta birdir, yüzde iki buçuktur. Onu mutlaka verecek.

Bir de, “Mürüvvete endâze olmaz.” demişler. Mürüvvet; mertlik demek, civanmertlik demek. Buna bir ölçü olmaz, yâni ne kadar çok yaparsan, o kadar mürüvvetli olmuş olursun; daha iyi olmuş olur. Ama zekatın asgarî sınırı, en aşağı sınırı kırkta birdir, yüzde iki buçuktur. Onu mutlaka verecek.
Vermeyen bir insan nedir?.. Dînî bakımdan cimridir, bahildir, nekestir, hak yeyici bir insandır. Çok kötü bir durumdadır. Allah onun hesabını sorar. Günaha girer insan…

Vermeyen bir insan nedir?.. Dînî bakımdan cimridir, bahildir, nekestir, hak yeyici bir insandır. Çok kötü bir durumdadır. Allah onun hesabını sorar. Günaha girer insan…
Onun için bu ayda zekatı vermek için hemen şu akşam oturun, kaleminizi kâğıdınızı çıkarın, bol bol hesaplayıp nereye vereceğinizi de düşünün!

Onun için bu ayda zekatı vermek için hemen şu akşam oturun, kaleminizi kâğıdınızı çıkarın, bol bol hesaplayıp nereye vereceğinizi de düşünün!
Zekâtın verileceği yerler de çok önemli... Ehline vermek çok önemli, şahsa vermek çok önemli... Mesela zarf dağıtıyorlar:

Zekâtın verileceği yerler de çok önemli... Ehline vermek çok önemli, şahsa vermek çok önemli... Mesela zarf dağıtıyorlar:
“Zekatlarınızı buraya koyun!” diyorlar.

“Zekatlarınızı buraya koyun!” diyorlar.
Zekâtta temlik şartı vardır, bir fakire verilecek. Bir camiye zekât verilmez. Cami cansız olduğu için camiye verilmez. Canlı bir kişiye verilecek.

Zekâtta temlik şartı vardır, bir fakire verilecek. Bir camiye zekât verilmez. Cami cansız olduğu için camiye verilmez. Canlı bir kişiye verilecek.
Mesela, ölmüş bir insanın mezar parasına, kefen parasına zekât verilmez. Neden?.. Temlik yok. Zekâtta bizim mezhebimize göre temlik şartı vardır, ancak kişiye verilebilir.

Mesela, ölmüş bir insanın mezar parasına, kefen parasına zekât verilmez. Neden?.. Temlik yok. Zekâtta bizim mezhebimize göre temlik şartı vardır, ancak kişiye verilebilir.
Öteki hayrı, ayrıca yapsın... Mesela, ölüye bir hayır yapacaksa, yapsın; camiye bir hayır yapacaksa, yapsın... Yapmasın manasına değil. Zekât oraya verilirse verilmiş olmaz. Fakire verilmesi lazım! Kurumlara verilemez; kurumlar hükmî şahsiyettir, temlik olmadığı için olmaz. Camiyi söylüyorum ki iyice anlaşılsın diye.

Öteki hayrı, ayrıca yapsın... Mesela, ölüye bir hayır yapacaksa, yapsın; camiye bir hayır yapacaksa, yapsın... Yapmasın manasına değil. Zekât oraya verilirse verilmiş olmaz. Fakire verilmesi lazım! Kurumlara verilemez; kurumlar hükmî şahsiyettir, temlik olmadığı için olmaz. Camiyi söylüyorum ki iyice anlaşılsın diye.
Zekâtın nasıl verileceğini ilmihal kitaplarından bakın, âlim kimselere sorun ve temlik şartı olmak şartıyla bir kişiye verin! Fakirin hakkıdır, yolcunun hakkıdır, borçlunun hakkıdır.

Zekâtın nasıl verileceğini ilmihal kitaplarından bakın, âlim kimselere sorun ve temlik şartı olmak şartıyla bir kişiye verin! Fakirin hakkıdır, yolcunun hakkıdır, borçlunun hakkıdır.
Bir kardeşimiz muazzam bir borç altında, aylardır yıllardır çırpınıyor, borç gırtlağında... Evi falan var ama, itibarlı, boylu poslu, selvi gibi, candan bir kardeşimiz ama, şu anda borca batmış durumda... İşte ona verilir mesela.

Bir kardeşimiz muazzam bir borç altında, aylardır yıllardır çırpınıyor, borç gırtlağında... Evi falan var ama, itibarlı, boylu poslu, selvi gibi, candan bir kardeşimiz ama, şu anda borca batmış durumda... İşte ona verilir mesela.
Böyle zekatınızı da verin! Son on gününde de durumunuz müsaitse, itikâfa girin bir camide...

Böyle zekatınızı da verin! Son on gününde de durumunuz müsaitse, itikâfa girin bir camide...
Daha önceden hatırlatmıştım, benim konuşmalarımı takip eden sevgili kardeşlerim hatırlayacaklar: “Memursanız, dairenizde müdürle falan konuşun, ‘Ramazan’ın son on gününde izin istiyorum!’ deyin de izin meselesini de ayarlayın!” demiştim. Siz sevap kazanın diye söylüyorum bütün bunları... Onun için söylemiş oldum.

Daha önceden hatırlatmıştım, benim konuşmalarımı takip eden sevgili kardeşlerim hatırlayacaklar: “Memursanız, dairenizde müdürle falan konuşun, ‘Ramazan’ın son on gününde izin istiyorum!’ deyin de izin meselesini de ayarlayın!” demiştim. Siz sevap kazanın diye söylüyorum bütün bunları... Onun için söylemiş oldum.
Şimdi itikâfı inşallah yaparsınız. “İtikâf neden yapılıyor?” diye bana soracak olursanız, itikâfta bence en mühim sebeplerden birisi, hani işlerin değerlendirilmesi sonuca göredir. Mesela, bir insan ömrü boyunca iyi insan gibi yaşadı yaşadı da, en sonunda kafayı bozdu, halini değiştirdi de kâfir olarak öldüyse; eski iyilikleri para etmez. Sonu kötü oldu çünkü...

Şimdi itikâfı inşallah yaparsınız. “İtikâf neden yapılıyor?” diye bana soracak olursanız, itikâfta bence en mühim sebeplerden birisi, hani işlerin değerlendirilmesi sonuca göredir. Mesela, bir insan ömrü boyunca iyi insan gibi yaşadı yaşadı da, en sonunda kafayı bozdu, halini değiştirdi de kâfir olarak öldüyse; eski iyilikleri para etmez. Sonu kötü oldu çünkü...
Onun için işin sonuna doğru iyi olması önemlidir. İnsanın da ömrünün sonuna doğru hayrını arttırmasını Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Şimdi Ramazan’ın sonuna doğru da, insan ibadetini arttırır. Üç Aylar’dan beri başlamış olan ibadete şevk, aşk, katılma, bağlılık gittikçe artıyor. Nihayet o dereceye geliyor ki, evinden de ayrılıyor, eşinden de ayrılıyor...

Onun için işin sonuna doğru iyi olması önemlidir. İnsanın da ömrünün sonuna doğru hayrını arttırmasını Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor. Şimdi Ramazan’ın sonuna doğru da, insan ibadetini arttırır. Üç Aylar’dan beri başlamış olan ibadete şevk, aşk, katılma, bağlılık gittikçe artıyor. Nihayet o dereceye geliyor ki, evinden de ayrılıyor, eşinden de ayrılıyor...
Yâni, boşanmak manasına değil de, sıcacık yatağından ve eşinin yanından da ayrılıyor, evinin rahatından da ayrılıyor; bir cami köşesinde, “Yâ Rabbi; ev senin evin, kul senin kulun...” diye Allah’ın evine sığınıyor. Gariban bir şekilde, basit bir şekilde, rahat yatak falan değil, kenarda yatıp, büzülüp, az uyuyup çok ibadet ediyor. Gecesini ihyâ ediyor. Gündüz de ibadetle geçiyor. Tesbihle, Kur’ân’la, ilimle, irfanla sevap kazanıyor.

Yâni, boşanmak manasına değil de, sıcacık yatağından ve eşinin yanından da ayrılıyor, evinin rahatından da ayrılıyor; bir cami köşesinde, “Yâ Rabbi; ev senin evin, kul senin kulun...” diye Allah’ın evine sığınıyor. Gariban bir şekilde, basit bir şekilde, rahat yatak falan değil, kenarda yatıp, büzülüp, az uyuyup çok ibadet ediyor. Gecesini ihyâ ediyor. Gündüz de ibadetle geçiyor. Tesbihle, Kur’ân’la, ilimle, irfanla sevap kazanıyor.
Bu artık ibadeti çok yüksek dereceye çıkartma, yâni miktarını arttırma, sonuna doğru artık iyice bir gayret gösterme... Bu güzel bir şeydir.

Bu artık ibadeti çok yüksek dereceye çıkartma, yâni miktarını arttırma, sonuna doğru artık iyice bir gayret gösterme... Bu güzel bir şeydir.
İnşallah, Ramazan’da afv-u mağfiret olmak çok önemli... (İmânen) İman ederek, (ve’htisâben) sevabını Allah’tan umarak, Allah rızasını bekleyerek, Allah’ın fazlına, keremine güvenip dayanarak Ramazan’ı ihyâ eden bir kimse, cennetlik olur. Günahları afv-u mağfiret olur. Önemli bir şey.

İnşallah, Ramazan’da afv-u mağfiret olmak çok önemli... (İmânen) İman ederek, (ve’htisâben) sevabını Allah’tan umarak, Allah rızasını bekleyerek, Allah’ın fazlına, keremine güvenip dayanarak Ramazan’ı ihyâ eden bir kimse, cennetlik olur. Günahları afv-u mağfiret olur. Önemli bir şey.
Bir de her zaman söylediğim bir hadis-i şerif var:

Bir de her zaman söylediğim bir hadis-i şerif var:
Ramazânü lem yuğfer lehû enfü abdin dehale aleyhi rağime.

Ramazânü lem yuğfer lehû enfü abdin dehale aleyhi rağime.
“Ramazan geçer de insan afv-u mağfireti kazanamamış olursa, çok büyük bir mahrumiyettir. Ramazan geçmiş de, Allah onu affetmemiş, Allah’ın lütfuna erememiş, mağfiretine, rahmetine nâil olamamış... Vah vah vah, yazıklar olsun, burnu yerde sürtsün!..” diyor Peygamber Efendimiz, öyle bir kimse için.

“Ramazan geçer de insan afv-u mağfireti kazanamamış olursa, çok büyük bir mahrumiyettir. Ramazan geçmiş de, Allah onu affetmemiş, Allah’ın lütfuna erememiş, mağfiretine, rahmetine nâil olamamış... Vah vah vah, yazıklar olsun, burnu yerde sürtsün!..” diyor Peygamber Efendimiz, öyle bir kimse için.
Yâni, “Ramazan gelmiş, geçmiş de mağfiret-i ilâhiyeye mazhar olamamış. Tüh, yazıklar olsun, burnu yerde sürtsün!” diyor. Bu duruma da düşmemek önemli...

Yâni, “Ramazan gelmiş, geçmiş de mağfiret-i ilâhiyeye mazhar olamamış. Tüh, yazıklar olsun, burnu yerde sürtsün!” diyor. Bu duruma da düşmemek önemli...
Şimdi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in bu itikâfı sünnet-i müekkede olarak, daima yapması nedendir?.. Ne vardır?.. İnşallah önümüzdeki cuma onu da anlatacağız. Önümüzdeki cuma günü sağ olursak, sâlim olursak, imkân bulursak size kim bilir nereden böyle cuma konuşmasını yaptığımız zaman, Kadir Gecesini anlatacağız. Ama aslında Kadir gecesini bugünden de biraz anlatmamız lazım!

Şimdi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in bu itikâfı sünnet-i müekkede olarak, daima yapması nedendir?.. Ne vardır?.. İnşallah önümüzdeki cuma onu da anlatacağız. Önümüzdeki cuma günü sağ olursak, sâlim olursak, imkân bulursak size kim bilir nereden böyle cuma konuşmasını yaptığımız zaman, Kadir Gecesini anlatacağız. Ama aslında Kadir gecesini bugünden de biraz anlatmamız lazım!
Çünkü Peygamber Efendimiz, “Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on gününde arayın!” diye buyurmuş. Son on günü de önümüzdeki çarşamba günü başlayacak. Yâni bir dahaki cumaya bir iki günü geçmiş olacak. Onun için bugünden söylememiz lazım!

Çünkü Peygamber Efendimiz, “Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on gününde arayın!” diye buyurmuş. Son on günü de önümüzdeki çarşamba günü başlayacak. Yâni bir dahaki cumaya bir iki günü geçmiş olacak. Onun için bugünden söylememiz lazım!
Kadir Gecesi, Allah’ın Ramazan’ın içine sakladığı mübarek bir gecedir.

Kadir Gecesi, Allah’ın Ramazan’ın içine sakladığı mübarek bir gecedir.
(Leyletü’l-kadri hayrun min elfi şehrin) “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” Bin ay kaç yıl ediyor diyedüşünürseniz, on ikiye bölersiniz, seksen küsür eder. Seksen küsür yıl ibadet...

(Leyletü’l-kadri hayrun min elfi şehrin) “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” Bin ay kaç yıl ediyor diyedüşünürseniz, on ikiye bölersiniz, seksen küsür eder. Seksen küsür yıl ibadet...
Bir insan zaten doğar doğmaz ibadet edemiyor. Aklı başına gelecek, âkıl, bâliğ olacak, on sene, on iki sene geçecek. Bunu de seksen küsür seneye eklersek, doksan küsür sene, yâni bir ömür eder. Mühim bir zaman ibadet etmiş kadar çok sevap alacak.

Bir insan zaten doğar doğmaz ibadet edemiyor. Aklı başına gelecek, âkıl, bâliğ olacak, on sene, on iki sene geçecek. Bunu de seksen küsür seneye eklersek, doksan küsür sene, yâni bir ömür eder. Mühim bir zaman ibadet etmiş kadar çok sevap alacak.
Bu ayet-i kerime niye inmiş?.. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, eski ümmetlerden bazı mübarek kimselerin, eski, geçmiş, Allah’ın sevgili kullarından bazılarının ibadetlerini anlatmış. Birisi Yûşâ aleyhisselam... Birisi Urfa’da mescidi, makamı bulunan Eyyûb aleyhisselam... Memleketimiz öyle güzel, mübarek yerler ki, peygamberler diyarı. Mesela, Urfa’yı çok seviyorum ben. Eyyûb aleyhisselam’ın orada kuyusu var, mescidi var, makamı var.

Bu ayet-i kerime niye inmiş?.. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, eski ümmetlerden bazı mübarek kimselerin, eski, geçmiş, Allah’ın sevgili kullarından bazılarının ibadetlerini anlatmış. Birisi Yûşâ aleyhisselam... Birisi Urfa’da mescidi, makamı bulunan Eyyûb aleyhisselam... Memleketimiz öyle güzel, mübarek yerler ki, peygamberler diyarı. Mesela, Urfa’yı çok seviyorum ben. Eyyûb aleyhisselam’ın orada kuyusu var, mescidi var, makamı var.
Bu Eyyûb aleyhisselam, nice nice ibadetler etmiş. Yûşâ aleyhisselam, Hızkıyl aleyhisselam ve Zekeriyyâ aleyhisselam... Bunlar öyle ibadet etmişler ki, seksen yıl hiç Allah’a asi olmadan ibadet etmişler. Peygamber Efendimiz onları anlatmış, methetmiş. Ashab-ı kiram da hayran kalmışlar, şaşırmışlar, taaccüb etmişler, hayret etmişler.

Bu Eyyûb aleyhisselam, nice nice ibadetler etmiş. Yûşâ aleyhisselam, Hızkıyl aleyhisselam ve Zekeriyyâ aleyhisselam... Bunlar öyle ibadet etmişler ki, seksen yıl hiç Allah’a asi olmadan ibadet etmişler. Peygamber Efendimiz onları anlatmış, methetmiş. Ashab-ı kiram da hayran kalmışlar, şaşırmışlar, taaccüb etmişler, hayret etmişler.
Onun üzerine Cebrâil aleyhisselam gelmiş:

Onun üzerine Cebrâil aleyhisselam gelmiş:
“Ey Rasûlüm, senin ashabın böyle seksen yıl Allah’a hiç asi olmadan güzel ibadet etmiş insanların halleri anlatılınca, o peygamberler, o mübarekler anılınca hayret ettiler. İşte Allah onlara bir gece ihsân etti ki, o Ramazan’ın içindedir. O gece, Leyletü’l-Kadr bin aydan, yâni seksen küsür yıldan daha hayırlıdır.” diye bu müjdeyi vermiş.

“Ey Rasûlüm, senin ashabın böyle seksen yıl Allah’a hiç asi olmadan güzel ibadet etmiş insanların halleri anlatılınca, o peygamberler, o mübarekler anılınca hayret ettiler. İşte Allah onlara bir gece ihsân etti ki, o Ramazan’ın içindedir. O gece, Leyletü’l-Kadr bin aydan, yâni seksen küsür yıldan daha hayırlıdır.” diye bu müjdeyi vermiş.
Ashab-ı kiram çok sevinmişler bu haberi alınca... Bu haberi aldıkları zamanki kadar başka hiçbir zaman sevinmemişler. Yâni bin aydan daha hayırlı bir geceyi Allah onlara verdi diye, bu müjdeyi alınca çok sevinmişler.

Ashab-ı kiram çok sevinmişler bu haberi alınca... Bu haberi aldıkları zamanki kadar başka hiçbir zaman sevinmemişler. Yâni bin aydan daha hayırlı bir geceyi Allah onlara verdi diye, bu müjdeyi alınca çok sevinmişler.
Pekiyi, bu bin aydan daha hayırlı gece ne zaman?..

Pekiyi, bu bin aydan daha hayırlı gece ne zaman?..
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki:
(Teharrav leylete’l-kadri fi’l-aşri’l-evâhiri min Ramadân) “Kadir gecesini Ramazan’ın son on gününde arayın!”

(Teharrav leylete’l-kadri fi’l-aşri’l-evâhiri min Ramadân) “Kadir gecesini Ramazan’ın son on gününde arayın!”
Gizli; yâni tam böyle şu tarih diye, kesin tarih bildirmemiş Allah... Onun da sebebi var, hikmeti var. Çünkü, “Ben o geceyi yakaladım, o geceyi ihyâ ettim!” diye, o gecede ibadet edenler güvenir, tenbelleşir, gevşer. Herhalde onun için -Allah’ın hikmeti bazen anlaşılır, bazen anlaşılmaz- saklamış Allah Kadir Gecesini...

Gizli; yâni tam böyle şu tarih diye, kesin tarih bildirmemiş Allah... Onun da sebebi var, hikmeti var. Çünkü, “Ben o geceyi yakaladım, o geceyi ihyâ ettim!” diye, o gecede ibadet edenler güvenir, tenbelleşir, gevşer. Herhalde onun için -Allah’ın hikmeti bazen anlaşılır, bazen anlaşılmaz- saklamış Allah Kadir Gecesini...
Nereye saklamış?.. Ramazan’ın içine saklamış. Ramazan’ın neresine saklamış?.. Son on gününe saklamış. Ne zaman?.. Geceleri... Geceleri insan ne yapar?.. Umûmiyetle uyur. Teravih namazını kılar, evine gelir, yatar, uyur. “Sahura kadar uyuyayım da, sahura kalkayım!” diye uyur.

Nereye saklamış?.. Ramazan’ın içine saklamış. Ramazan’ın neresine saklamış?.. Son on gününe saklamış. Ne zaman?.. Geceleri... Geceleri insan ne yapar?.. Umûmiyetle uyur. Teravih namazını kılar, evine gelir, yatar, uyur. “Sahura kadar uyuyayım da, sahura kalkayım!” diye uyur.
İşte bak, “Uyku ile bu mübarek gece kaçmasın, geçmesin!” diye, son on gün artık eve de gitmezdi Peygamber Efendimiz, mescitte yatıp kalkmaya başlardı. Bu neyi gösteriyor?.. Kadir Gecesi’ni bulup, Kadir Gecesi’ne isabet edip, Kadir Gecesi’ni ihyâ etmek, canlandırmak, değerlendirmek istiyor Peygamber Efendimiz... Bize de tavsiyesi odur.

İşte bak, “Uyku ile bu mübarek gece kaçmasın, geçmesin!” diye, son on gün artık eve de gitmezdi Peygamber Efendimiz, mescitte yatıp kalkmaya başlardı. Bu neyi gösteriyor?.. Kadir Gecesi’ni bulup, Kadir Gecesi’ne isabet edip, Kadir Gecesi’ni ihyâ etmek, canlandırmak, değerlendirmek istiyor Peygamber Efendimiz... Bize de tavsiyesi odur.
Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğuna dair pek çok rivayetler vardır. Önümüzdeki haftalar onları, nasip olursa size anlatırım ama, meşhur olan, en kuvvetli olan rivayetlerden birisi, “Ramazan’ın 26’sını 27’sine bağlayan gecedir. Kuvvetli olan budur.” diye söyleniyor.

Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğuna dair pek çok rivayetler vardır. Önümüzdeki haftalar onları, nasip olursa size anlatırım ama, meşhur olan, en kuvvetli olan rivayetlerden birisi, “Ramazan’ın 26’sını 27’sine bağlayan gecedir. Kuvvetli olan budur.” diye söyleniyor.
Onu da bilemiyoruz. Bakarsınız bir sene 21’inde olmuş, bu sene de 21’inde olur da, siz 27’isinde derken o günü kaçırmış olursunuz. Kaçırmış olmamak için bundan sonraki geceleri biraz daha uyanık, dikkatli geçirmeğe, daha çok ibadet yaparak geçirmeye gayret edin! Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri, bu bin aydan daha hayırlı geceyi yakalayın!..

Onu da bilemiyoruz. Bakarsınız bir sene 21’inde olmuş, bu sene de 21’inde olur da, siz 27’isinde derken o günü kaçırmış olursunuz. Kaçırmış olmamak için bundan sonraki geceleri biraz daha uyanık, dikkatli geçirmeğe, daha çok ibadet yaparak geçirmeye gayret edin! Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri, bu bin aydan daha hayırlı geceyi yakalayın!..
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in hadis-i şeriflerinde olan bazı şeyleri de sizlere nakletmek istiyorum:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in hadis-i şeriflerinde olan bazı şeyleri de sizlere nakletmek istiyorum:
Bir insan geceleyin yatacağı zaman taze abdest alırsa, iki rekât, dört rekât namaz kıldıktan sonra abdestli olarak yatarsa, bütün geceyi ibadet etmiş gibi sevap kazanır. Öyle sevap yazılır. Uyudu ama, ibadet etmiş gibi sevap yazılır. Melekler ona dua ederler:

Bir insan geceleyin yatacağı zaman taze abdest alırsa, iki rekât, dört rekât namaz kıldıktan sonra abdestli olarak yatarsa, bütün geceyi ibadet etmiş gibi sevap kazanır. Öyle sevap yazılır. Uyudu ama, ibadet etmiş gibi sevap yazılır. Melekler ona dua ederler:
“Yâ Rabbi; bu kulun abdestli yattı, sen bunu afv-u mağfiret ediver.” diye o kul için dua ederler.

“Yâ Rabbi; bu kulun abdestli yattı, sen bunu afv-u mağfiret ediver.” diye o kul için dua ederler.
Bu da çok önemli... Meleklerin insan için dua etmesi çok önemli.

Bu da çok önemli... Meleklerin insan için dua etmesi çok önemli.
Onun için geceleri abdestli yatmaya dikkat edin! Geceleri haramla, günahla geçirenlerden olmayın!.. Biliyorsunuz, bazı insanlar gündüz oruç tutuyor, geceleyin eğlenmek serbest sanıyor Ramazan’da... Bunu da size ihtar etmiştim, Ramazan’ın başında söylemiştim.

Onun için geceleri abdestli yatmaya dikkat edin! Geceleri haramla, günahla geçirenlerden olmayın!.. Biliyorsunuz, bazı insanlar gündüz oruç tutuyor, geceleyin eğlenmek serbest sanıyor Ramazan’da... Bunu da size ihtar etmiştim, Ramazan’ın başında söylemiştim.
“Efendim, işte Ramazan’da geceleri eğlenilir. Orta oyunu olur, Karagöz oyunu olur. Tarihte böyle olmuş, tiyatrolara gidilmiş. Kantolar, çengiler, çalgılar...” deniliyor.

“Efendim, işte Ramazan’da geceleri eğlenilir. Orta oyunu olur, Karagöz oyunu olur. Tarihte böyle olmuş, tiyatrolara gidilmiş. Kantolar, çengiler, çalgılar...” deniliyor.
Bunlar İslâm’ın temelinde yok, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in zamanında yok bunlar. Sonradan, o zamanların insanları keyif olarak bunları yapmışlar. Bunlar dinimizin içinde olmayan şeyler. Biz böyle gündüz ibadet edip de geceleri şaşırmayalım!

Bunlar İslâm’ın temelinde yok, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in zamanında yok bunlar. Sonradan, o zamanların insanları keyif olarak bunları yapmışlar. Bunlar dinimizin içinde olmayan şeyler. Biz böyle gündüz ibadet edip de geceleri şaşırmayalım!
Günaha, zevke dalıp da Kadir Gecesi’ni kaçırmayalım!.. Veyahut, gündüz kazandığımız sevapları geceleyin harcamayalım!

Günaha, zevke dalıp da Kadir Gecesi’ni kaçırmayalım!.. Veyahut, gündüz kazandığımız sevapları geceleyin harcamayalım!
Geceleyin teravih namazı kılacağız, o önemli... Onunla ilgili hadis-i şerifler çok. Ramazan’ın gecesini ihyâ etmek tatavvû olarak, yâni nafile ibadet olarak, sevaplı ibadet olarak, yine Allah’ın emri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in tavsiyesi...

Geceleyin teravih namazı kılacağız, o önemli... Onunla ilgili hadis-i şerifler çok. Ramazan’ın gecesini ihyâ etmek tatavvû olarak, yâni nafile ibadet olarak, sevaplı ibadet olarak, yine Allah’ın emri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in tavsiyesi...
Teravihi de kılacaksınız, teravihten sonra, sahura kadarki zamanda da günah işlememeye dikkat edeceksiniz. Sahura da kalkacaksınız. Sahurda da bereket var, sevaptır, sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tavsiye ediyor. Sabah namazına da camiye geleceksiniz.

Teravihi de kılacaksınız, teravihten sonra, sahura kadarki zamanda da günah işlememeye dikkat edeceksiniz. Sahura da kalkacaksınız. Sahurda da bereket var, sevaptır, sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tavsiye ediyor. Sabah namazına da camiye geleceksiniz.
Bazıları, güya uykularını tam alacağız, tamamlayacağız falan diye, hayatlarını tanzim edeceğiz derken yanlış iş yapıyorlar.

Bazıları, güya uykularını tam alacağız, tamamlayacağız falan diye, hayatlarını tanzim edeceğiz derken yanlış iş yapıyorlar.
“Efendim, akşamdan biraz bir şeyler atıştırırım. Benim zaten çok yemeye ihtiyacım yok, kilom fazla... Vaziyeti böyle idare ederim!” diye yatıyorlar, sahura kalkmıyorlar.

“Efendim, akşamdan biraz bir şeyler atıştırırım. Benim zaten çok yemeye ihtiyacım yok, kilom fazla... Vaziyeti böyle idare ederim!” diye yatıyorlar, sahura kalkmıyorlar.
İşi böyle kendi kafasına göre tanzim etmek değil de Peygamber Efendimiz ne emretmişse, ona göre tanzim etmek daha akıllıca olur. Biz her işimizi sünnet-i seniyye-i nebeviyyeye uygun yapmaya çalışmalıyız.

İşi böyle kendi kafasına göre tanzim etmek değil de Peygamber Efendimiz ne emretmişse, ona göre tanzim etmek daha akıllıca olur. Biz her işimizi sünnet-i seniyye-i nebeviyyeye uygun yapmaya çalışmalıyız.
Onun için teravih namazını kılarız. Eve geldikten sonra birazne yapacaksa yapar. Taze abdest alır, 2 rekât, 4 rekât namaz kılıp yatar. Sahura kalkar. Sahura kalktığı zaman da abdest alır, 2 rekât, 4 rekât neyse, bir teheccüd namazı kılar. Çünkü teheccüd namazı kılmak, gece namazı kılmak da Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamber Efendimiz’e tavsiye edilmiş:

Onun için teravih namazını kılarız. Eve geldikten sonra birazne yapacaksa yapar. Taze abdest alır, 2 rekât, 4 rekât namaz kılıp yatar. Sahura kalkar. Sahura kalktığı zaman da abdest alır, 2 rekât, 4 rekât neyse, bir teheccüd namazı kılar. Çünkü teheccüd namazı kılmak, gece namazı kılmak da Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamber Efendimiz’e tavsiye edilmiş:
(Ve mine’l-leyli fe-tehecced bihî nâfileten lek) "Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl!" ayet-i kerimesiyle.

(Ve mine’l-leyli fe-tehecced bihî nâfileten lek) "Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl!" ayet-i kerimesiyle.
Teheccüd namazı da çok sevap...

Teheccüd namazı da çok sevap...
(Rak’atâni mine’l-leyli hayrun mine’d-dünyâ ve mâ fîhâ) “Geceleyin kılınan iki rekât namaz, dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” Onun için o teheccüd namazını kılın! Güzelce, münâsip bir şekilde sahurunuzu yapıp, yeyin! Ondan sonra ne yapacaksınız?..

(Rak’atâni mine’l-leyli hayrun mine’d-dünyâ ve mâ fîhâ) “Geceleyin kılınan iki rekât namaz, dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” Onun için o teheccüd namazını kılın! Güzelce, münâsip bir şekilde sahurunuzu yapıp, yeyin! Ondan sonra ne yapacaksınız?..
“Yatayım aşağıya...”

“Yatayım aşağıya...”
Olmaz! O da olmadı. Ne yapacaksınız: Abdestinizi alacaksınız, camiye gideceksiniz. Hocanın mukabelesini, Kur’ân okumasını dinleyeceksiniz. Sabah namazını kılacaksınız.

Olmaz! O da olmadı. Ne yapacaksınız: Abdestinizi alacaksınız, camiye gideceksiniz. Hocanın mukabelesini, Kur’ân okumasını dinleyeceksiniz. Sabah namazını kılacaksınız.
“Hah, tamam, gideyim şimdi uyuyayım!..”

“Hah, tamam, gideyim şimdi uyuyayım!..”
Hayır, yine olmadı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz işrak vaktine kadar camide durmayı severdi. Siz de Evrâd-ı Şerife’mizi okursunuz, dualarımızı okursunuz. Kur’ân okursunuz yine... Güneşin doğmasında yarım saat geçinceye kadar... İşrak namazını kılıp öyle yatarsınız veya işinize gidersiniz.

Hayır, yine olmadı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz işrak vaktine kadar camide durmayı severdi. Siz de Evrâd-ı Şerife’mizi okursunuz, dualarımızı okursunuz. Kur’ân okursunuz yine... Güneşin doğmasında yarım saat geçinceye kadar... İşrak namazını kılıp öyle yatarsınız veya işinize gidersiniz.
Doğru olan bu; böyle yapmaya çalışın! Gecelerinizi ihyâ eyleyin! İbadetlerinizi ihlâsla yapmaya çalışın!

Doğru olan bu; böyle yapmaya çalışın! Gecelerinizi ihyâ eyleyin! İbadetlerinizi ihlâsla yapmaya çalışın!
Bir şeyi yapmak iyi de, kötü yapıp da eline Hiçbir şey geçmemesinden, çok güzel yapmaya gayret etmek önemlidir. Onun için ibadetlerinizin sevaplarını kaçırmamaya, ihlâsla yapmaya, Allah’ın sevdiği şekilde yapmaya, duyarak, yaşayarak, severek, aşk ile, şevk ile yapmaya gayret edin!

Bir şeyi yapmak iyi de, kötü yapıp da eline Hiçbir şey geçmemesinden, çok güzel yapmaya gayret etmek önemlidir. Onun için ibadetlerinizin sevaplarını kaçırmamaya, ihlâsla yapmaya, Allah’ın sevdiği şekilde yapmaya, duyarak, yaşayarak, severek, aşk ile, şevk ile yapmaya gayret edin!
Namazlarınızı öyle kılın, aceleye getirmeyin!.. Oruçlarınızı gıybetle, dedikoduyla, günahlara, haramlara bakarak zedelemeyin!.. Böylece gecenizi, gündüzünüzü Allah yolunda geçirip, şu güzel Ramazan’ın feyzinden, bereketinden istifade edin!..

Namazlarınızı öyle kılın, aceleye getirmeyin!.. Oruçlarınızı gıybetle, dedikoduyla, günahlara, haramlara bakarak zedelemeyin!.. Böylece gecenizi, gündüzünüzü Allah yolunda geçirip, şu güzel Ramazan’ın feyzinden, bereketinden istifade edin!..
Allah size de, bize de, sizin ve bizim sevdiklerimize de; akraba, evlat, ana baba, dost, yakın, arkadaş... Hep isteriz ki, bizim sahip olduğumuz güzelliklere sevdiklerimiz de sahip olsun... Hepimize güzel ibadet yapmayı nasip etsin... İbadetini sevdirsin, tevfîkini refîk eylesin... Haramlardan, günahlardan, kusurlardan, edepsizliklerden uzak bir şekilde; ibadetleri şartlarına uygun, adabına riayetle, Allah’ın sevdiği, razı olduğu, kabul edeceği şekilde ifa etmeyi Allah cümlemize nasip eylesin...

Allah size de, bize de, sizin ve bizim sevdiklerimize de; akraba, evlat, ana baba, dost, yakın, arkadaş... Hep isteriz ki, bizim sahip olduğumuz güzelliklere sevdiklerimiz de sahip olsun... Hepimize güzel ibadet yapmayı nasip etsin... İbadetini sevdirsin, tevfîkini refîk eylesin... Haramlardan, günahlardan, kusurlardan, edepsizliklerden uzak bir şekilde; ibadetleri şartlarına uygun, adabına riayetle, Allah’ın sevdiği, razı olduğu, kabul edeceği şekilde ifa etmeyi Allah cümlemize nasip eylesin...
Gündüzleri oruç tutarak, geceleri teravih kılarak, itikâf ederek, tesbih çekerek, Kur’ân okuyarak, tazarru ve niyaz ile, âşıkâne, sâdıkâne ibadet ederek geçirmeyi nasip eylesin...

Gündüzleri oruç tutarak, geceleri teravih kılarak, itikâf ederek, tesbih çekerek, Kur’ân okuyarak, tazarru ve niyaz ile, âşıkâne, sâdıkâne ibadet ederek geçirmeyi nasip eylesin...
Mağfiretine mazhar eylesin. rahmetine daldırsın, rahmeti deryasına daldırsın. Afv-u mağfiret eylediği kullardan eylesin. Dünyada ahirette aziz ve bahtiyar eylesin.

Mağfiretine mazhar eylesin. rahmetine daldırsın, rahmeti deryasına daldırsın. Afv-u mağfiret eylediği kullardan eylesin. Dünyada ahirette aziz ve bahtiyar eylesin.
İsteklerimizi, dualarımızı, dileklerimizi müstecâb eylesin.

İsteklerimizi, dualarımızı, dileklerimizi müstecâb eylesin.
Hacetlerimizi kaza ve reva eylesin.

Hacetlerimizi kaza ve reva eylesin.
Dünyada ahirette hayırlara mazhar eylesin.

Dünyada ahirette hayırlara mazhar eylesin.
Cennetiyle, cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin.

Cennetiyle, cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin.
Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri, Ramazanınız, cumanız mübarek olsun.

Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri, Ramazanınız, cumanız mübarek olsun.
İbadetleriniz makbul olsun.

İbadetleriniz makbul olsun.
es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berakâtühû.

es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berakâtühû.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2