Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

İyiliği Emretmek, Kötülükten Alıkoymak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şa'bân 1404 / 06.05.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Emr-i Ma’ruf Nehy-i Münker Görevi, Dilenmenin Kötülüğü, İlimden Bir Mesele Öğrenmenin Sevabı, Ölümün Zorluğu, Ahir Zamanda Toplanma | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İyiliği Emretmek, Kötülükten Alıkoymak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Şa'bân 1404 / 06.05.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Emr-i Ma’ruf Nehy-i Münker Görevi, Dilenmenin Kötülüğü, İlimden Bir Mesele Öğrenmenin Sevabı, Ölümün Zorluğu, Ahir Zamanda Toplanma | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismilliharrahmanirrahim. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.Bismilliharrahmanirrahim.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.
Ve's-salâtu ve's-selâmu âlâ hayra halkıhî seyyidinâ MuhammedinVe's-salâtu ve's-selâmu âlâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn. ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Emmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâFe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve selem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah.Muhammedin sallallâhu aleyhi ve selem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah. Ve külle bid'atin dalâleh. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.Ve külle bid'atin dalâleh. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Murû bi'l-ma'rûfi venhev 'ani'l-münkeri kable en ted'ullâhe fe-lâ yestecî Murû bi'l-ma'rûfi venhev 'ani'l-münkeri kable en ted'ullâhe fe-lâ yestecî leküm ve kable en testağfirûhu fe-lâleküm ve kable en testağfirûhu fe-lâ leküm inne'l-emre bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri lâ yükarribü ecelenleküm inne'l-emre bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri lâ yükarribü ecelen ve inne'l-ahbâra mine'l-yehûdi ve'r-ruhbâne mine'n-nesârâ ve inne'l-ahbâra mine'l-yehûdi ve'r-ruhbâne mine'n-nesârâ lemmâ teraku'l-emra bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri le'anehûmullâhu 'azze ve celle lemmâ teraku'l-emra bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri le'anehûmullâhu 'azze ve celle 'alâ lisâni enbiyâihim sümme 'ammehum bi'l-belâü." 'alâ lisâni enbiyâihim sümme 'ammehum bi'l-belâü."

Sadaka Resûlullah fî-ma kâl ev ke-mâ kâl. Sadaka Resûlullah fî-ma kâl ev ke-mâ kâl.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda selamette eylesin, yaptığınız ibadetleri kabul eylesin, Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda selamette eylesin, yaptığınız ibadetleri kabul eylesin, dualarla istediklerinizi hayırlısıyla ihsan eylesin. dualarla istediklerinizi hayırlısıyla ihsan eylesin.

Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek tavsiyelerinden, Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek tavsiyelerinden, emirlerinden, hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup emirlerinden, hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup dilimiz döndüğünce size izah etmeye çalışacağım. dilimiz döndüğünce size izah etmeye çalışacağım.

Bunların izahına geçmeden önce evvelen ve hâssatenBunların izahına geçmeden önce evvelen ve hâssaten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin rûh-u pâki için, sonra onun cümle âlinin, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin rûh-u pâki için, sonra onun cümle âlinin, ashabının, etbaının, ahbabının ruhları için, sair enbiyâ ve mürselînin ervâhı için,ashabının, etbaının, ahbabının ruhları için, sair enbiyâ ve mürselînin ervâhı için, cümle evliyaullahın ruhları için, ve hâssaten bu eseri telif eylemiş olancümle evliyaullahın ruhları için, ve hâssaten bu eseri telif eylemiş olan hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin hazretlerinin ruhu için, hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin hazretlerinin ruhu için, kendi hocamız Muhammed Zahid Bursevî hazretlerinin ruhu için, kendi hocamız Muhammed Zahid Bursevî hazretlerinin ruhu için, silsilemize mensup sâdâtımızın, meşâyıhımızın ruhları için, ve onların tâbîlerinin, müritlerinin, silsilemize mensup sâdâtımızın, meşâyıhımızın ruhları için, ve onların tâbîlerinin, müritlerinin, muhiplerinin ruhları için, şu eserin içindeki bilgilerin, hadîs-i şerîflerin bize kadar gelip muhiplerinin ruhları için, şu eserin içindeki bilgilerin, hadîs-i şerîflerin bize kadar gelip bizim tarafımızdan okunmasına vesile olan cümle vesilelerin, aracıların, vasıtaların,bizim tarafımızdan okunmasına vesile olan cümle vesilelerin, aracıların, vasıtaların, alimlerin, ravilerin, kâtiplerin ruhları için, uzaktan yakından alimlerin, ravilerin, kâtiplerin ruhları için, uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise gelmiş olan siz kardeşlerimizin de bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise gelmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhları için,âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhları için, biz yaşayan müslümanların da Mevlamızın rızasına uygun ömür sürüp,biz yaşayan müslümanların da Mevlamızın rızasına uygun ömür sürüp, rızasını uygun hayırlı işler yapıp huzuruna yüzü ak,rızasını uygun hayırlı işler yapıp huzuruna yüzü ak, alnı açık kullar olarak varmamıza vesile olması için,alnı açık kullar olarak varmamıza vesile olması için, ümmet-i Muhammed'in afiyet, selamet ve saadeti için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîfe okuyalım, ümmet-i Muhammed'in afiyet, selamet ve saadeti için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîfe okuyalım, borcumuzu eda edelim öyle başlayalım. Buyurun… borcumuzu eda edelim öyle başlayalım. Buyurun…

Mukaddemede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Mukaddemede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Abdullah b. Ömer radıyallahu anhumâ'dan rivayet edilmiş,Abdullah b. Ömer radıyallahu anhumâ'dan rivayet edilmiş, emr-i mâruf ve nehy-i münker hakkında bir hadîs-i şerîftir. emr-i mâruf ve nehy-i münker hakkında bir hadîs-i şerîftir.

Biliyorsunuz emr-i mâruf veyahut el-emru bi'l-ma'rûfi ve'n-nehyü 'ani'l-münkeri. Biliyorsunuz emr-i mâruf veyahut el-emru bi'l-ma'rûfi ve'n-nehyü 'ani'l-münkeri. "Aklın ve şeriatın doğru gördüğü işi tavsiye etmek, emretmek, yapın demek, yaptırmaya çalışmaktır. "Aklın ve şeriatın doğru gördüğü işi tavsiye etmek, emretmek, yapın demek, yaptırmaya çalışmaktır. Aklın ve şeriatın hoş görmediği şeyi de men etmek, nehy etmek, yaptırmamaya çalışmaktır." Aklın ve şeriatın hoş görmediği şeyi de men etmek, nehy etmek, yaptırmamaya çalışmaktır." Etmeyin, eylemeyin, böyle şey olmaz demektir.Etmeyin, eylemeyin, böyle şey olmaz demektir. Bu dinimizin müslümanların boynuna yüklediği çok mühim vazifelerden, farîzalardan birisidir. Bu dinimizin müslümanların boynuna yüklediği çok mühim vazifelerden, farîzalardan birisidir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir başka hadîs-i şerîfinde buyurmuştur ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir başka hadîs-i şerîfinde buyurmuştur ki; "Ya emri mâruf nehy-i münker yaparsınız "Ya emri mâruf nehy-i münker yaparsınız yahut da Allah başınıza öyle bela gönderir ki içinizdeki salih, yahut da Allah başınıza öyle bela gönderir ki içinizdeki salih, Allah'ın iyi kulları bile dua eder de duaları kabul olmaz."Allah'ın iyi kulları bile dua eder de duaları kabul olmaz." Yani o azabın kalkması için olan duaları kabul olmaz. Mevlam öteki dualarını kabul eder deYani o azabın kalkması için olan duaları kabul olmaz. Mevlam öteki dualarını kabul eder de o duayı kabul etmez. o duayı kabul etmez.

Neden? O kavim emri mâruf nehy-i münker'i terk etti, cezalı duruma düştü. Neden?

O kavim emri mâruf nehy-i münker'i terk etti, cezalı duruma düştü.

Âhir zamanda ümmetin hasları halisleri umumî dua yaptıkları zaman; "Yâ Rabbi! Âhir zamanda ümmetin hasları halisleri umumî dua yaptıkları zaman; "Yâ Rabbi! Şöyle olsun, böyle olsun, Ümmet-i Muhammed hoş olsun, has olsun." diye dua ettikleri zamanŞöyle olsun, böyle olsun, Ümmet-i Muhammed hoş olsun, has olsun." diye dua ettikleri zaman hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Allahu Teâlâ hazretleri buyuracak ki; hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Allahu Teâlâ hazretleri buyuracak ki; Sen kendin için dua et, ben onlara kızgınım, sen kendin için isteyeceğini iste ötekilere karışma."Sen kendin için dua et, ben onlara kızgınım, sen kendin için isteyeceğini iste ötekilere karışma." Allahu Teâlâ hazretleri bizi dini vazifelerimizi bilenlerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi dini vazifelerimizi bilenlerden eylesin.

Bakalım bu hadîs-i şerîfin metni nasıl?Bakalım bu hadîs-i şerîfin metni nasıl? Peygamber Efendimiz bu emri mâruf nehy-i münker vazifesi hakkında nasıl buyurmuş,Peygamber Efendimiz bu emri mâruf nehy-i münker vazifesi hakkında nasıl buyurmuş, nasıl ifade etmiş, dilinden inciler nasıl dökülmüş.nasıl ifade etmiş, dilinden inciler nasıl dökülmüş. Buyurmuş ki; Murû bi'l-ma'rûfi. "Mâruf ile emredin." Buyurmuş ki;

Murû bi'l-ma'rûfi. "Mâruf ile emredin."
Yani, aklın şeriatın hoş gördüğü güzel işleri tavsiye edin, emredin, çevrenize söyleyin. Yani, aklın şeriatın hoş gördüğü güzel işleri tavsiye edin, emredin, çevrenize söyleyin. Venhev 'ani'l-münkeri. "Aklın ve şeriatın nâhoş bulduğu, beğenmediği, uygun görmediği işleri deVenhev 'ani'l-münkeri. "Aklın ve şeriatın nâhoş bulduğu, beğenmediği, uygun görmediği işleri de yasaklayın, yaptırmamak için buna karşı çıkın."yasaklayın, yaptırmamak için buna karşı çıkın." Kable en ted'ullâhe fe-lâ yestecîbü leküm. "Allah'a dua edip de dua etmenize rağmen Kable en ted'ullâhe fe-lâ yestecîbü leküm. "Allah'a dua edip de dua etmenize rağmen Allah'ın duanıza isticâbe etmediği zamandan evvel."Allah'ın duanıza isticâbe etmediği zamandan evvel." Yani dua edeceksiniz, duanız kabul olmaz, o duruma düşmeden evvelYani dua edeceksiniz, duanız kabul olmaz, o duruma düşmeden evvel emri mâruf nehy-i münker yapın.emri mâruf nehy-i münker yapın. Ve kable en testağfirûhu fe-lâ yuğferu leküm. Ve kable en testağfirûhu fe-lâ yuğferu leküm. "Ve Allah'tan; 'Ya Rabbi! Beni afv ü mağfiret eyle.' diye mağfiret isteyip de"Ve Allah'tan; 'Ya Rabbi! Beni afv ü mağfiret eyle.' diye mağfiret isteyip de size mağfiret olunmadığı duruma düşmezden evvel, önceden." size mağfiret olunmadığı duruma düşmezden evvel, önceden." İnne'l-emre bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri. İnne'l-emre bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri. "Muhakkak ki mâruf ile emretmek ve münkerden nehyetmek.""Muhakkak ki mâruf ile emretmek ve münkerden nehyetmek." Üyiliği tavsiye etmek, kötülüğü engellemeye çalışmak, Lâ yükarribü ecelen. Üyiliği tavsiye etmek, kötülüğü engellemeye çalışmak, Lâ yükarribü ecelen. "Allah'ın takdir etmiş olduğu ömrün sonunu, eceli çabuklaştırmaz.""Allah'ın takdir etmiş olduğu ömrün sonunu, eceli çabuklaştırmaz." Emri mâruf nehye münker yapınca daha çabuk ölmezsiniz. Emri mâruf nehye münker yapınca daha çabuk ölmezsiniz.

Nemelazım, hayatım tehlikeye girer, öldürür, vururlar, kırarlar... Nemelazım, hayatım tehlikeye girer, öldürür, vururlar, kırarlar...

Hayır, eceli yaklaştırmaz, değiştirmez. Hayır, eceli yaklaştırmaz, değiştirmez. Durum ne ise, Allah nasıl takdir etmişse o kadar yaşayacaksınız. Durum ne ise, Allah nasıl takdir etmişse o kadar yaşayacaksınız. Bak müslümanın kader inancı ne kadar mühim, ne kadar ehemmiyetli! Bak müslümanın kader inancı ne kadar mühim, ne kadar ehemmiyetli!

Ve inne'l-ahbâra mine'l-yehûdi.Ve inne'l-ahbâra mine'l-yehûdi. "Muhakkak ki yahudilerden hibirler, yani yahudi hahamları, âlimleri." Ahbâr, noktasız Ha ile olursa,"Muhakkak ki yahudilerden hibirler, yani yahudi hahamları, âlimleri." Ahbâr, noktasız Ha ile olursa, "yahudi alimleri" demek olur; noktalı Ha ile olursa, "yahudi alimleri" demek olur; noktalı Ha ile olursa, haber kelimesinin cemî olur, "haberler" demek olur. haber kelimesinin cemî olur, "haberler" demek olur. Noktasız Ha ile olursa ahbâr-ı yehûd, "yahudi alimleri, hahamları" demek oluyor.Noktasız Ha ile olursa ahbâr-ı yehûd, "yahudi alimleri, hahamları" demek oluyor. Muhakkak yahudilerden hahamlar, Ve'r-ruhbâne mine'n-nesârâ. "Hıristiyanlardan da rahipler." Muhakkak yahudilerden hahamlar, Ve'r-ruhbâne mine'n-nesârâ. "Hıristiyanlardan da rahipler." Lemmâ teraku'l-emra bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri.Lemmâ teraku'l-emra bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri. "Mâruf ile emretmeyi münkerden men etmeyi terk edince." Le'anehûmullâhu 'azze ve celle."Mâruf ile emretmeyi münkerden men etmeyi terk edince."

Le'anehûmullâhu 'azze ve celle.
"Allahu Teâlâ hazretleri onlara lanet eyledi." Allah'ın laneti onlara geldi,"Allahu Teâlâ hazretleri onlara lanet eyledi." Allah'ın laneti onlara geldi, Allah'ın lanetini uğradılar, 'Alâ lisâni enbiyâihim. Allah'ın lanetini uğradılar, 'Alâ lisâni enbiyâihim. "Peygamberlerinin lisanı üzerinden Allah onlara lanet eyledi." "Peygamberlerinin lisanı üzerinden Allah onlara lanet eyledi."

Peygamberler baktılar ki kavimleri kendilerine uymuyorlar, tavsiyeleri tutmuyorlar, Peygamberler baktılar ki kavimleri kendilerine uymuyorlar, tavsiyeleri tutmuyorlar, söz dinlemiyorlar, emri mâruf nehy-i münker yapmıyorlar; onlar öyle boyunları büküldü, söz dinlemiyorlar, emri mâruf nehy-i münker yapmıyorlar; onlar öyle boyunları büküldü, münkesi oldular, Peygamberlerinin bedduasına uğradılar. münkesi oldular, Peygamberlerinin bedduasına uğradılar. Ondan dolayı Allah'ın laneti uğradılar. Ondan dolayı Allah'ın laneti uğradılar.

Sümme 'ammehum bi'l-belâü. "Sonra Allah'ın belası o kavmin üstüne umûmen, hepsine birden çöktü." Sümme 'ammehum bi'l-belâü. "Sonra Allah'ın belası o kavmin üstüne umûmen, hepsine birden çöktü."

Bu hadîs-i şerîfden ne gibi dersler alabileceğimiz üzerinde biraz düşünelim. Bu hadîs-i şerîfden ne gibi dersler alabileceğimiz üzerinde biraz düşünelim.

Bir, demek ki kendi başımıza müslüman olduk ya, sabahleyin kalkıyorum abdestimi alıyorum Bir, demek ki kendi başımıza müslüman olduk ya, sabahleyin kalkıyorum abdestimi alıyorum camiye gidiyorum, namazımı kılıyorum; hiç kimse ile konuşmam, karışmam, pabucumu aldım mıcamiye gidiyorum, namazımı kılıyorum; hiç kimse ile konuşmam, karışmam, pabucumu aldım mı camiden çıkarım evime gelirim; Kur'an okurum, tesbih çekerim,camiden çıkarım evime gelirim; Kur'an okurum, tesbih çekerim, ondan sonra kitaplarımın arasında dururum.ondan sonra kitaplarımın arasında dururum. Öteki namaza böyle gelir giderim, öteki namaza böyle gelir giderim,Öteki namaza böyle gelir giderim, öteki namaza böyle gelir giderim, kimseye kaşının altında gözün, gözünün üstünde kaşın var demem,kimseye kaşının altında gözün, gözünün üstünde kaşın var demem, hiç etliye süslüye karışmam. Böyle ömür sürüyorum, hiç kimseye zararım yok. hiç etliye süslüye karışmam. Böyle ömür sürüyorum, hiç kimseye zararım yok.

İyi bir adam mı bu makbul bir insan mı? Değil. İyi insan emri mâruf nehy-i münker yapar.İyi bir adam mı bu makbul bir insan mı?

Değil. İyi insan emri mâruf nehy-i münker yapar.
Aktif müslüman olacak insan, aktif olacak. Aktif müslüman olacak insan, aktif olacak. İyiliği desteklemezsen, kötülüğü engellemezsen ne işe yararsın?İyiliği desteklemezsen, kötülüğü engellemezsen ne işe yararsın? Ne anladım ben senin Müslümanlığından? Senin yanında hırsız hırsızlık yapamamalı, Ne anladım ben senin Müslümanlığından? Senin yanında hırsız hırsızlık yapamamalı, yalancı, insanı kandıramamalı, dolandırıcı dolandırıcılık yapamamalı.yalancı, insanı kandıramamalı, dolandırıcı dolandırıcılık yapamamalı. Sen kale gibi durmalısın, senin olduğun yerde haksızlıklar yapılmamalı; Sen kale gibi durmalısın, senin olduğun yerde haksızlıklar yapılmamalı; seni gören Allah'ı hatırlamalı, hizaya gelmeli, seni gören Allah'ı hatırlamalı, hizaya gelmeli, Ot gibi gölge gibi hiçbir işe yaramaz müslüman! Olmaz. Ot gibi gölge gibi hiçbir işe yaramaz müslüman! Olmaz.

Çevrende pislik diz boyu, haksızlık tümen tümen, edepsizlik hadde hesaba gelmez tarzda. Çevrende pislik diz boyu, haksızlık tümen tümen, edepsizlik hadde hesaba gelmez tarzda.

Neden? Emri mâruf nehy-i münker yapmazsın da ondan. Neden?

Emri mâruf nehy-i münker yapmazsın da ondan.

Geçen günü bir arkadaştaydık, ezan okundu, camiye gittik, Hırkaişerif camisi.Geçen günü bir arkadaştaydık, ezan okundu, camiye gittik, Hırkaişerif camisi. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hırkasının Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hırkasının bulunduğu güzel bir mahal. Avlusu güzel, arkadaşlar çalışmışlar tanzim etmişler,bulunduğu güzel bir mahal. Avlusu güzel, arkadaşlar çalışmışlar tanzim etmişler, bahçeyi çiçek gibi yapmışlar, Allah razı olsun. Yatsı namazına girdik, bahçeyi çiçek gibi yapmışlar, Allah razı olsun. Yatsı namazına girdik, aşağı kapıdan iki gölge belirdi.aşağı kapıdan iki gölge belirdi. Yatsı namazında, erkek kadının omzuna askerlik arkadaşı gibi kolunu atmış öyle geliyorlar. Yatsı namazında, erkek kadının omzuna askerlik arkadaşı gibi kolunu atmış öyle geliyorlar. Camiye girecektim, durdum, ben durunca o da işkillendi. Birkaç da arkadaşımız var.Camiye girecektim, durdum, ben durunca o da işkillendi. Birkaç da arkadaşımız var. Bilmiyorum daha fazlası da belki daha uygundu ama ben dedim ki; Bilmiyorum daha fazlası da belki daha uygundu ama ben dedim ki;

"Kardeşim, burası cami. Burada edepli olmak daha iyi değil mi?" "Kardeşim, burası cami. Burada edepli olmak daha iyi değil mi?" O kadar diyebildim. Yani tamamen susmadım da o kadarcık diyebildim. O kadar diyebildim. Yani tamamen susmadım da o kadarcık diyebildim.

"Peki abi, pardon, affedersiniz." dedi. Ama bilmiyorum daha başka ne yapılırdı? "Peki abi, pardon, affedersiniz." dedi. Ama bilmiyorum daha başka ne yapılırdı?

Söyleyeceğiz, belki bir dahaki sefer adam oradan geçerken Söyleyeceğiz, belki bir dahaki sefer adam oradan geçerken hiç olmazsa; "Burada böyle yapmak doğru olmuyormuş." diyecektir. hiç olmazsa; "Burada böyle yapmak doğru olmuyormuş." diyecektir.

Onun için lütf ile kerem ile tatlılıkla acılıkla iyi olan şeyi söyleyeceğiz,Onun için lütf ile kerem ile tatlılıkla acılıkla iyi olan şeyi söyleyeceğiz, kötü olan şeyi yaptırmamaya çalışacağız.kötü olan şeyi yaptırmamaya çalışacağız. Demek ki bir insanın etliye sütlüye karışmaması güzel huy değilmiş;Demek ki bir insanın etliye sütlüye karışmaması güzel huy değilmiş; Güzel huy etliye sütlüye karışmakmış. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırım. diyorGüzel huy etliye sütlüye karışmakmış.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırım.

diyor
Mehmet Akif. Güzel söylemiş rahmetullahi anh. Allah rahmet eylesin. Mehmet Akif. Güzel söylemiş rahmetullahi anh. Allah rahmet eylesin.

Öyle boşuna "aldırma" demeyin aldırırım diyor. "Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım." Öyle boşuna "aldırma" demeyin aldırırım diyor. "Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım." Öyle bîtaraf kalmam. Şurada üç tane zorba toplanmış Öyle bîtaraf kalmam.

Şurada üç tane zorba toplanmış
bir kadının elinden çantasını almaya çalışıyorlar... bir kadının elinden çantasını almaya çalışıyorlar...

E alsınlar bana ne! Çanta benim değil, alan ben değilim veren ben değilim." E alsınlar bana ne! Çanta benim değil, alan ben değilim veren ben değilim."

Olmaz! Olmaz, kötülüğü engelleyeceğiz, iyiliği tatbik edeceğiz, güzel huy budur. Olmaz! Olmaz, kötülüğü engelleyeceğiz, iyiliği tatbik edeceğiz, güzel huy budur.

"Ama hocam darılıyorlar!" Sen insanların sevgisini buğzunu bir tarafa bırak"Ama hocam darılıyorlar!"

Sen insanların sevgisini buğzunu bir tarafa bırak
Allahu Teâlâ hazretleri memnun olur mu olmaz mı Sen onu söyle! Allahu Teâlâ hazretleri memnun olur mu olmaz mı Sen onu söyle!

Allahu Teâlâ hazretleri memnun olur. Çünkü buyruğunu tutmuş olursun,Allahu Teâlâ hazretleri memnun olur. Çünkü buyruğunu tutmuş olursun, emri mâruf nehy-i münker farzını yapmış olursun, sever Allah.emri mâruf nehy-i münker farzını yapmış olursun, sever Allah. Varsın cümle cihan halkı düşman olsun, gam değil. Kimse sevmez! Varsın cümle cihan halkı düşman olsun, gam değil.

Kimse sevmez!

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Onuncu köyü kursunlar, on köy de bir tane güzel köy olur.Onuncu köyü kursunlar, on köy de bir tane güzel köy olur. Dokuz tane doğruların hiç bulunmadığı köy olur onuncu köy güzel köy olur.Dokuz tane doğruların hiç bulunmadığı köy olur onuncu köy güzel köy olur. Biz de oraya gideriz ne yapalım! Varsın kovsunlar... Biz de oraya gideriz ne yapalım! Varsın kovsunlar...

"Bir yerde ki sana müşteri yok, malını oradan topla müşteri olan yere git.""Bir yerde ki sana müşteri yok, malını oradan topla müşteri olan yere git." Senin kadrini kıymetini bilmiyorlar, bilen yere gidersin.Senin kadrini kıymetini bilmiyorlar, bilen yere gidersin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti değil mi? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti değil mi? Mekke-i Mükerreme'den boynu bükük mahzun çıktı Medîne-i Müneverre'ye [gitti.] Mekke-i Mükerreme'den boynu bükük mahzun çıktı Medîne-i Müneverre'ye [gitti.] Huneyn gazvesi oldu, ganimetler tezvî olundu, herkes korkuyor. Huneyn gazvesi oldu, ganimetler tezvî olundu, herkes korkuyor. Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'yi fethetti, eski şehri, Beytullah'ın olduğu mübarek şehir.Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'yi fethetti, eski şehri, Beytullah'ın olduğu mübarek şehir. Şimdi Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'de oturur, Şimdi Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'de oturur, Medine onun için gurbetlik sayılır, taşra idi. Medine onun için gurbetlik sayılır, taşra idi. Mekke-i Mükerreme'de oturur diye [Ensar] düşünmeye başladılar.Mekke-i Mükerreme'de oturur diye [Ensar] düşünmeye başladılar. Peygamber Efendimiz ganimetleri Mekke'nin yeni müslümanlarına bol bol dağıttı.Peygamber Efendimiz ganimetleri Mekke'nin yeni müslümanlarına bol bol dağıttı. Eski köklü arkadaşlarına o kadar vermedi. Hatta bazı kimseler dediler ki; Eski köklü arkadaşlarına o kadar vermedi. Hatta bazı kimseler dediler ki; "Muhammed kavmini kayırıyor..." Kitaplarımızda yazmış ki, "Mürşidin iltifatı, semm-i kâtildir." "Muhammed kavmini kayırıyor..."

Kitaplarımızda yazmış ki, "Mürşidin iltifatı, semm-i kâtildir."

"Mürşidin iltifatı, semm-i kâtildir." ne demektir? "Mürşidin iltifatı, semm-i kâtildir." ne demektir?

"Mürşidin, bir kavmin bir mürebbisinin, yetiştiricisinin iltifatı öldürücü şiddetli bir zehirdir." "Mürşidin, bir kavmin bir mürebbisinin, yetiştiricisinin iltifatı öldürücü şiddetli bir zehirdir."

Demek ki zayıfsın ki iltifat ediyor! Başka türlü durmayacaksın ki kopup kaçacaksın; Demek ki zayıfsın ki iltifat ediyor! Başka türlü durmayacaksın ki kopup kaçacaksın; ipi koparıp kaçacaksın! Serkeş! Kopardın mı ipi kim bilir hangi tarlada seni tutacağım ipi koparıp kaçacaksın! Serkeş! Kopardın mı ipi kim bilir hangi tarlada seni tutacağım veya tutamayacağım; kaçmasın diye mecburen şey [iltifat] yapıyor.veya tutamayacağım; kaçmasın diye mecburen şey [iltifat] yapıyor. İyilik alameti değil. Cevr-i üstâd bih zi mihr-i peder. İyilik alameti değil.

Cevr-i üstâd bih zi mihr-i peder.

Enû Şirvan'ın yüzüğüne böyle yazılmış.Enû Şirvan'ın yüzüğüne böyle yazılmış. "Hocanın cevr ü cefâsı babanın vefasından muhabbetinden daha iyidir." "Hocanın cevr ü cefâsı babanın vefasından muhabbetinden daha iyidir."

Neden? Hoca insanı terbiye eder, hak yola sokar, doğruyu öğretir, Neden?

Hoca insanı terbiye eder, hak yola sokar, doğruyu öğretir,
"Bu yaptığın doğru olmadı." der azarlar ama hak yola çeker. "Bu yaptığın doğru olmadı." der azarlar ama hak yola çeker. Emri mâruf neh-i münker evde, yolda her yerde vazifemiz olacak.Emri mâruf neh-i münker evde, yolda her yerde vazifemiz olacak. Emri mâruf'un şartları vardır. Emri mâruf'un en başta gelen şartı, Emri mâruf'un şartları vardır. Emri mâruf'un en başta gelen şartı, emri mâruf nehy-i münker yaptığımız kimseye şefkat beslemektir. emri mâruf nehy-i münker yaptığımız kimseye şefkat beslemektir.

Ama doğru yolda değil? Gelirse senden daha iyi olur. Ama doğru yolda değil?

Gelirse senden daha iyi olur.
Tevbe ederse Allah eski günahlarını affeder, senden daha iyi olur. Şefkat ile... Tevbe ederse Allah eski günahlarını affeder, senden daha iyi olur. Şefkat ile...

Sonra, yumuşak yumuşak söylemektir. Sonra, yumuşak yumuşak söylemektir. Sonra emri mâruf yaptığı sahada bilgi sahibi olmak lazım.Sonra emri mâruf yaptığı sahada bilgi sahibi olmak lazım. Bilmiyor, Kâbe-i Müşerrefe'de; "Sen niye elini böyle bağladın, sen niye böyle yaptın?" diye çatıyor. Bilmiyor, Kâbe-i Müşerrefe'de; "Sen niye elini böyle bağladın, sen niye böyle yaptın?" diye çatıyor.

"Kardeşim ben Hanefi mezhebindenim, bizim mezhebimizin imamı"Kardeşim ben Hanefi mezhebindenim, bizim mezhebimizin imamı İmam-ı Âzam Efendimiz hazretleri böyle içtihat eylemiş, ben kendim müçtehit değilim, İmam-ı Âzam Efendimiz hazretleri böyle içtihat eylemiş, ben kendim müçtehit değilim, ben İmam-ı Âzam Efendimiz'in âciz nâçiz bir talebesiyim; ben onun tarif ettiği şekilde ben İmam-ı Âzam Efendimiz'in âciz nâçiz bir talebesiyim; ben onun tarif ettiği şekilde vazifemi yapmaya çalışıyorum. vazifemi yapmaya çalışıyorum. Bana şimdi içtihat mı yaptıracaksın?" Bana şimdi içtihat mı yaptıracaksın?"

Adam bilmiyor, kendisi Hanbeli veya Maliki mezhebinden. Adam bilmiyor, kendisi Hanbeli veya Maliki mezhebinden. Bakıyor, başka türlü [yapıyorsun], olmaz [d‎iyor.] Bakıyor, başka türlü [yapıyorsun], olmaz [d‎iyor.] Bilecek! Hangi sahada konuşuyorsa o sahayı bilecek, yumuşak davranacak, Bilecek! Hangi sahada konuşuyorsa o sahayı bilecek, yumuşak davranacak, mümkünse o işi kendisi yapacak.mümkünse o işi kendisi yapacak. Kendisi yapmıyor başkasına [yap diyor.] Kendisi yapmıyor başkasına [yap diyor.]

Buna büyüklerimiz ne demiş? "Halka verir talkını kendi yutar salkımı."Buna büyüklerimiz ne demiş?

"Halka verir talkını kendi yutar salkımı."
Öyle olmayacak tabii, kendisi de yapmaya çalışacak.Öyle olmayacak tabii, kendisi de yapmaya çalışacak. Yalnız şu var ki büyüklerimiz demişler ki hadîs-i şerîfte de geçiyor; Yalnız şu var ki büyüklerimiz demişler ki hadîs-i şerîfte de geçiyor; "Ben şu anda Allah'ın her emrini yerine getiremiyorum o halde susayım." demek de yok."Ben şu anda Allah'ın her emrini yerine getiremiyorum o halde susayım." demek de yok. Peygamber Efendimiz; "Kendiniz tam istenil kıvamda olmasınız bile emri mâruf nehy-i münker yapın." diyor. Peygamber Efendimiz; "Kendiniz tam istenil kıvamda olmasınız bile emri mâruf nehy-i münker yapın." diyor.

Bazı kimse de daha ben olgunlaşmadım diye edebinden dolayı söylemiyor. Bazı kimse de daha ben olgunlaşmadım diye edebinden dolayı söylemiyor. Olgunluk olmaz ki zaten. Olgunluk ta beşikten mezara kadar devam edecek bir şey. Olgunluk olmaz ki zaten. Olgunluk ta beşikten mezara kadar devam edecek bir şey. İnsan oldum derse nâkıs demektir. Nereden oluyorsun? İnsan oldum derse nâkıs demektir.

Nereden oluyorsun?

Yukarıya kadar, yedi kat semaya kadar dereceler var; o derecelerin sonu yok, bu iş bitmez. Yukarıya kadar, yedi kat semaya kadar dereceler var; o derecelerin sonu yok, bu iş bitmez.

Lütuf ile kerem ile; "Kardeşim ben böyle duymuştum, Lütuf ile kerem ile; "Kardeşim ben böyle duymuştum, hocalarımız böyle buyurdular, akıl ve mantıkta bunu gerektiriyor [vesaire]... hocalarımız böyle buyurdular, akıl ve mantıkta bunu gerektiriyor [vesaire]... Burada bize bir kolaylık var ki emri mâruf diyor. Aklın ve şeriatın kabul ettiği şey diyor. Burada bize bir kolaylık var ki emri mâruf diyor. Aklın ve şeriatın kabul ettiği şey diyor. Demek ki, akl-ı selîm, sıhhatli olan bir akıl doğruyu tespit edebilir.Demek ki, akl-ı selîm, sıhhatli olan bir akıl doğruyu tespit edebilir. Onun için böyle bu şartlara uygun olarak emri mâruf nehy-i münker yapacağız,Onun için böyle bu şartlara uygun olarak emri mâruf nehy-i münker yapacağız, yapmazsak gelen cezayı daima hatırımızda tutalım; dua ederiz duamız kabul olmaz.yapmazsak gelen cezayı daima hatırımızda tutalım; dua ederiz duamız kabul olmaz. Halbuki Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri vaat etmiş ki; Halbuki Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri vaat etmiş ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Ve kâle rabbükümü'd'ûnî estecib le-küm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve kâle rabbükümü'd'ûnî estecib le-küm.
"Ey kullarım! Bana dua edin ben sizin duanızı kabul eylerim." diye vaat eylemiş. "Ey kullarım! Bana dua edin ben sizin duanızı kabul eylerim." diye vaat eylemiş. İsticabe eylerim diye vaat eylemiş ama burada istisna oluyor, İsticabe eylerim diye vaat eylemiş ama burada istisna oluyor, bu durumu olanı kabul etmeyeceğini Peygamber Efendimiz bildiriyor. bu durumu olanı kabul etmeyeceğini Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Onun için emri mâruf nehy-i münker yapalım, hepimiz bu dinimizin yardımcısı, öğretmeni olalım,Onun için emri mâruf nehy-i münker yapalım, hepimiz bu dinimizin yardımcısı, öğretmeni olalım, bizden daha aşağıdaki kimseye biraz öğretelim, çocuğumuza öğretelim, hanımlarımıza öğretelim; bizden daha aşağıdaki kimseye biraz öğretelim, çocuğumuza öğretelim, hanımlarımıza öğretelim;

"Bak hatun ben camide şöyle duydum, bu böyle doğru değilmiş şöyle yapmak doğruymuş,"Bak hatun ben camide şöyle duydum, bu böyle doğru değilmiş şöyle yapmak doğruymuş, sen de bundan sonra böyle yap, sevap olur diye." diye hiç olmazsa ona yapalım. sen de bundan sonra böyle yap, sevap olur diye." diye hiç olmazsa ona yapalım. Çocuğumuza, akrabamıza yapalım, askerlik arkadaşımıza, nazımız geçen kimseye söyleyelim Çocuğumuza, akrabamıza yapalım, askerlik arkadaşımıza, nazımız geçen kimseye söyleyelim o tarzda emri mâruf nehy-i münker yapalım, duamız kabul olmaz duruma düşmeyelim; o tarzda emri mâruf nehy-i münker yapalım, duamız kabul olmaz duruma düşmeyelim; mağfiret isteyip de Allah'ın mağfiret etmediği kişiler durumuna düşmeyelim. mağfiret isteyip de Allah'ın mağfiret etmediği kişiler durumuna düşmeyelim. Çünkü emri mâruf nehy-i münkerin insana bir zararı da yokmuş, o anlaşılıyor. Çünkü emri mâruf nehy-i münkerin insana bir zararı da yokmuş, o anlaşılıyor.

İnne'l-emre bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri lâ yükarribü ecelen. İnne'l-emre bi'l-ma'rûfi ve'n-nehye 'ani'l-münkeri lâ yükarribü ecelen. "Eceli yaklaştırmaz ki korkma, merak etme! Ne ölürsün ne kalırsın, hakkı söylersin daha iyi olur." "Eceli yaklaştırmaz ki korkma, merak etme! Ne ölürsün ne kalırsın, hakkı söylersin daha iyi olur."

Selçuklu sultanlarından Sultan Sencer'in huzurlarınaSelçuklu sultanlarından Sultan Sencer'in huzurlarına bizim silsilemizde adı geçen üstadlarımızdan bir zât-ı muhterem olan Ebû Ali el-Fâremedî hazretleribizim silsilemizde adı geçen üstadlarımızdan bir zât-ı muhterem olan Ebû Ali el-Fâremedî hazretleri gelirmiş, hemen Büyük Selçuklu Sultanı ayağa kalkarmış onu tahtına oturturmuş,gelirmiş, hemen Büyük Selçuklu Sultanı ayağa kalkarmış onu tahtına oturturmuş, edeple yanında dururmuş.edeple yanında dururmuş. O da ona kaşlarını çatarmış, nasihat edermiş; O da ona kaşlarını çatarmış, nasihat edermiş;

"Evladım şöyle yap böyle yap aman tebanın hakkına rivayet eyle, "Evladım şöyle yap böyle yap aman tebanın hakkına rivayet eyle, Allah'ın ahkamını çiğneme!" Nediyorsa artık dermiş. Bazı ulemâ bazı kimseler derlermiş ki; Allah'ın ahkamını çiğneme!" Nediyorsa artık dermiş. Bazı ulemâ bazı kimseler derlermiş ki;

"Yahu bize bu iltifatı yapmıyor, ben o kadar kitap yazmışım, "Yahu bize bu iltifatı yapmıyor, ben o kadar kitap yazmışım, o kadar kitaplarım var bu kadar meşhur bir kimseyim,o kadar kitaplarım var bu kadar meşhur bir kimseyim, Sultan bize bu iltifati yapmıyor; biz geldik mi tahtında oturuyor,Sultan bize bu iltifati yapmıyor; biz geldik mi tahtında oturuyor, biz de onun önünde el pençe durmak zorunda kalıyoruz.biz de onun önünde el pençe durmak zorunda kalıyoruz. O iltifatı görmüyoruz..." Bir yakını bir yumuşak zamanında sormuş, demiş ki; O iltifatı görmüyoruz..." Bir yakını bir yumuşak zamanında sormuş, demiş ki;

"Ötekiler bana tebasbus, dalkavukluk ediyor ama bu zât bana hakkı söylüyor. "Ötekiler bana tebasbus, dalkavukluk ediyor ama bu zât bana hakkı söylüyor. Hakkı söylüyor onun için ona iltifat ediyorum." Ne güzelmiş! Sultanlık böyle oluyor işte... Hakkı söylüyor onun için ona iltifat ediyorum." Ne güzelmiş! Sultanlık böyle oluyor işte... Hakkı söyleyeni [seviyor] dalkavukluğu sevmiyor; "Bu bana hakkı tavsiye ediyor." demiş.Hakkı söyleyeni [seviyor] dalkavukluğu sevmiyor; "Bu bana hakkı tavsiye ediyor." demiş. Demek ki emri mâruf nehy-i münkerin başımıza bir zarar getireceği de yok, faydası var. Demek ki emri mâruf nehy-i münkerin başımıza bir zarar getireceği de yok, faydası var.

Sonra bir de eskilerin misâli gözümüzün önünden gitmesin ki; Sonra bir de eskilerin misâli gözümüzün önünden gitmesin ki; "Yahudilerin âlimleri, hristiyanların rahipleri emri mâruf nehy-i münkeri terk etmişler de"Yahudilerin âlimleri, hristiyanların rahipleri emri mâruf nehy-i münkeri terk etmişler de Allah onları peygamberlerinin diliyle lanete uğratmış, mahvolmuşlar." Lanet demek? Allah onları peygamberlerinin diliyle lanete uğratmış, mahvolmuşlar."

Lanet demek?

Allah'ın lütfundan, rahmetinden uzak olmak demek. Allah'ın rahmetinden uzak oldu muAllah'ın lütfundan, rahmetinden uzak olmak demek. Allah'ın rahmetinden uzak oldu mu insan ne olursa olsun hiç kıymeti yok.insan ne olursa olsun hiç kıymeti yok. Firavun olsa kıymeti yok, şah olsa kıymeti yok ki gördük. Tarihten misallerini gördük. Firavun olsa kıymeti yok, şah olsa kıymeti yok ki gördük. Tarihten misallerini gördük.

Aman bu emri mâruf nehy-i münker farzını unutmayın, büyük bir bela gelip de başımız derde Aman bu emri mâruf nehy-i münker farzını unutmayın, büyük bir bela gelip de başımız derde girecek bir duruma düşmeden önce. girecek bir duruma düşmeden önce. Eskiden de bizim kavmimiz bunun bir misalini yakın tarihte misalini gördü.Eskiden de bizim kavmimiz bunun bir misalini yakın tarihte misalini gördü. Biz 30-40 senedir dilimizin döndüğü zamandan beri ben duyarım bilirim, ulemamız;Biz 30-40 senedir dilimizin döndüğü zamandan beri ben duyarım bilirim, ulemamız; "Etmeyin, eylemeyin, dinden imandan ayrılmayın, bu kavmi dinsiz yetiştirmeyin."Etmeyin, eylemeyin, dinden imandan ayrılmayın, bu kavmi dinsiz yetiştirmeyin. Dinsiz olursa hiçbir işe yaramaz memlekete de faydası olmaz. Dinsiz olursa hiçbir işe yaramaz memlekete de faydası olmaz. Bunları Allahu Teâlâ hazretlerinin ahkamına mütî olarak Allah Peygamber bilerek,Bunları Allahu Teâlâ hazretlerinin ahkamına mütî olarak Allah Peygamber bilerek, Kur'an'ın ahkamına uyarak yetiştirin." dediler. Kur'an'ın ahkamına uyarak yetiştirin." dediler.

Ulemanın hakikatleri bunları dedi durdu, dedi durdu ama bir kısmı evlatlarını dinsiz yetiştirdi; Ulemanın hakikatleri bunları dedi durdu, dedi durdu ama bir kısmı evlatlarını dinsiz yetiştirdi; bir kısım öğretmenler de bu [inancın] aslı esası yoktur dediler. bir kısım öğretmenler de bu [inancın] aslı esası yoktur dediler. Kitaplarda, gazetelerde okuduk ki cebine şekeri doldurmuş sınıfa girmiş, çocuklara demiş ki; Kitaplarda, gazetelerde okuduk ki cebine şekeri doldurmuş sınıfa girmiş, çocuklara demiş ki;

"Çocuklar! Allah'tan şeker isteyin." Çocuklar; "Çocuklar! Allah'tan şeker isteyin." Çocuklar;

"Yâ Rabbi! bize şeker ver." demişler ondan sonra avuçlarının içine şeker düşmemiş. "Yâ Rabbi! bize şeker ver." demişler ondan sonra avuçlarının içine şeker düşmemiş.

"Bir de öğretmeninizden isteyin şeker." Çocuklar; "Öğretmenimiz bize şeker ver." demişler,"Bir de öğretmeninizden isteyin şeker." Çocuklar;

"Öğretmenimiz bize şeker ver." demişler,
cebinden herkese birer tane şeker çıkartıp vermiş. cebinden herkese birer tane şeker çıkartıp vermiş.

Bende diyorum ki o çocuklardan bir akıllı çıksaydı da ikinci teneffüste de isteseydi!Bende diyorum ki o çocuklardan bir akıllı çıksaydı da ikinci teneffüste de isteseydi! "Öğretmenim bize yine şeker ver." deseydi! O zaman görürdüm ben gününü. "Öğretmenim bize yine şeker ver." deseydi! O zaman görürdüm ben gününü. Çünkü cebinde önceden hazırlamış ama ama ikincide bitecekti.Çünkü cebinde önceden hazırlamış ama ama ikincide bitecekti. Onun için öyle yetiştirince tabii [öyle oluyor.] Arkadaşlar, Allahu Teâlâ hazretleriOnun için öyle yetiştirince tabii [öyle oluyor.]

Arkadaşlar, Allahu Teâlâ hazretleri
o anda [çocukların] eline şeker düşürmeye de kadirdir, hiç tereddüt etmeyin!o anda [çocukların] eline şeker düşürmeye de kadirdir, hiç tereddüt etmeyin! Buna benzer çok misalleri görmüşüz. Burada geçen günler elektrik kesildi.Buna benzer çok misalleri görmüşüz. Burada geçen günler elektrik kesildi. Aklımdan geçirdim ki; "Yâ Rabbi! Elektrik yansa..."Aklımdan geçirdim ki; "Yâ Rabbi! Elektrik yansa..." Yani Allah'ın en âciz kullarından biriyim, kusurum çok, suçuk çok, yerin dibine batsam revâdır.Yani Allah'ın en âciz kullarından biriyim, kusurum çok, suçuk çok, yerin dibine batsam revâdır. Şıp o anda yandı. Sonradan dedim ki; "Ya ne karışıyorsun Allah'ın işine!" Şıp o anda yandı. Sonradan dedim ki; "Ya ne karışıyorsun Allah'ın işine!"

Yani Allah verir, dilerse o anda şeker de verir amaYani Allah verir, dilerse o anda şeker de verir ama çocuklar bu terbiye ile yetişti, [şekeri öğretmenden istediler;] ondan sonra anarşist,çocuklar bu terbiye ile yetişti, [şekeri öğretmenden istediler;] ondan sonra anarşist, komünist oldular, kimi o tarafa, kimisi bu tarafa meyletti birbirlerini astılar, kestiler.komünist oldular, kimi o tarafa, kimisi bu tarafa meyletti birbirlerini astılar, kestiler. Memleket epeyce zarar gördü; karakollar bastılar, birbirlerini öldürdüler,Memleket epeyce zarar gördü; karakollar bastılar, birbirlerini öldürdüler, nice insanda nice ailede zararı vardır;nice insanda nice ailede zararı vardır; bir sorsan nice annelerin babaların yürekleri o hadiselerden yaralıdır. bir sorsan nice annelerin babaların yürekleri o hadiselerden yaralıdır. Öyle olur, dinsizlikten hayır bereket gelmez; Öyle olur, dinsizlikten hayır bereket gelmez; dindarlıktan Allahu Teâlâ hazretleri bu millete ne vermişse o dindarlığının bereketinden vermiş, dindarlıktan Allahu Teâlâ hazretleri bu millete ne vermişse o dindarlığının bereketinden vermiş, tarihte misâli çoktur. tarihte misâli çoktur.

Mes'eletü'l-ğaniyyi şeynün fî-vechihî yevme'l-kıyâmeti Mes'eletü'l-ğaniyyi şeynün fî-vechihî yevme'l-kıyâmeti ve mes'eletü'l-ğaniyyi nârün in u'tıye kalîlen ve kalîlün ve in u'tıye kesîran fe-kesîrun. ve mes'eletü'l-ğaniyyi nârün in u'tıye kalîlen ve kalîlün ve in u'tıye kesîran fe-kesîrun.

Bu dilenmekle ilgili bir hadîs-i şerîf; Taberânî isimli hadis alimi kitabında kaydetmiş. Bu dilenmekle ilgili bir hadîs-i şerîf; Taberânî isimli hadis alimi kitabında kaydetmiş.

Mes'ele. Arapça'da bizim bugün problem dediğimiz mânaya daMes'ele. Arapça'da bizim bugün problem dediğimiz mânaya da gelir ama burada o mânada değil mastar-ı mîmîdir; "istemek, dilenmek" demektir. gelir ama burada o mânada değil mastar-ı mîmîdir; "istemek, dilenmek" demektir.

Mes'eletü'l-ğaniyyi. "Kendisi ganî, muhtaç olmadığı halde dilenen kimsenin dilenmesi.." Mes'eletü'l-ğaniyyi. "Kendisi ganî, muhtaç olmadığı halde dilenen kimsenin dilenmesi.."

Muhtaç değil, karnı tok, evi de var veyahut olmasa bile dilenmesi gerekmiyor; el açıp dileniyor. Muhtaç değil, karnı tok, evi de var veyahut olmasa bile dilenmesi gerekmiyor; el açıp dileniyor. Mes'eletü'l-ğaniyyi. "Zengin kişinin..." Bu şer'an zenginliktir, ille adada köşkü olması şartı yok, Mes'eletü'l-ğaniyyi. "Zengin kişinin..." Bu şer'an zenginliktir, ille adada köşkü olması şartı yok, Taksim'de yedi katlı apartmanı olması şartı yok. Taksim'de yedi katlı apartmanı olması şartı yok. Şer'an sadaka-i fıtır verecek kimse; muhtaç değil. Şer'an sadaka-i fıtır verecek kimse; muhtaç değil.

Böyle bir zengin, ganî, müstağni olan kimse isterse ne olur? Böyle bir zengin, ganî, müstağni olan kimse isterse ne olur?

Şeynün fî-vechihî yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde yüzünde bir kara lekedir."Şeynün fî-vechihî yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde yüzünde bir kara lekedir." Şeyn [kelimesi] Zeyn kelimesinin zıddıdır. Zeyn "süs" demektir; Şeyn [kelimesi] Zeyn kelimesinin zıddıdır. Zeyn "süs" demektir; Şeyn "kabahat, karalık, yüz karalığı, çirkinlik" demektir. Şeyn "kabahat, karalık, yüz karalığı, çirkinlik" demektir.

Zenginin muhtaç olmadan dilinmesi istemesi, kıyamet gününde yüzünün karalığı,Zenginin muhtaç olmadan dilinmesi istemesi, kıyamet gününde yüzünün karalığı, yüz karalığı, yüzü kapkara olur, süssüz, berbat, çirkin olur. yüz karalığı, yüzü kapkara olur, süssüz, berbat, çirkin olur.

Mes'eletü'l-ğaniyyi nârün. "Zenginin istemesi ateştir." Mes'eletü'l-ğaniyyi nârün. "Zenginin istemesi ateştir." İstediği, avucuna aldığı para, altın, lira, dinar, dirhem değil... İstediği, avucuna aldığı para, altın, lira, dinar, dirhem değil...

Ne alıyor avucuna? Ateş alıyor, cehennem ateşi alıyor. İn u'tıye kalîlen ve kalîlün.Ne alıyor avucuna?

Ateş alıyor, cehennem ateşi alıyor.

İn u'tıye kalîlen ve kalîlün.
"Eğer avucuna az bir şey, üç beş kuruş verilmişse o zaman az ateştir.""Eğer avucuna az bir şey, üç beş kuruş verilmişse o zaman az ateştir." Ve in u'tıye kesîran fe-kesîrun. "[Eğer] çok verilmişse, al bakalım sen fakirsin galiba diye Ve in u'tıye kesîran fe-kesîrun. "[Eğer] çok verilmişse, al bakalım sen fakirsin galiba diye fazla verilmişse, o zaman çok ateştir." fazla verilmişse, o zaman çok ateştir." Aza az, çoğa çok, ne olursa olsun ateştir. Onun için zengin ise istemeyecek. Aza az, çoğa çok, ne olursa olsun ateştir. Onun için zengin ise istemeyecek.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dilenen bir kimseyi gördü, dedi ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dilenen bir kimseyi gördü, dedi ki;

"Senin hiçbir şeyin yok mu?" "Azıcık bir şeyim var." "Senin hiçbir şeyin yok mu?"

"Azıcık bir şeyim var."

"Git onu sat." dedi, ona ip aldırdı; "Git dağdan ovadan köp topla, odun topla." dedi."Git onu sat." dedi, ona ip aldırdı;

"Git dağdan ovadan köp topla, odun topla." dedi.
Onu toplattırdı; "Bunu pazarda sat." dedi. Onu toplattırdı;

"Bunu pazarda sat." dedi.

Onu böyle sattıra sattıra, kendi emeğiyle toplayıp pazarda satmak suretiyle para sahibi etti; Onu böyle sattıra sattıra, kendi emeğiyle toplayıp pazarda satmak suretiyle para sahibi etti;

"Bu ilk yaptığın dilinmekten daha iyidir." buyurdu. "Bu ilk yaptığın dilinmekten daha iyidir." buyurdu.

Dilenmek iyi bir şey değil. O bakımdan insan alnı açık olacak, müstağnî olacak. Dilenmek iyi bir şey değil. O bakımdan insan alnı açık olacak, müstağnî olacak. Bir şey istiyorsan Allahu Teâlâ hazretlerinden iste. Bir şey istiyorsan Allahu Teâlâ hazretlerinden iste.

Peygamber Efendimiz ashâb-ı kirâmıyla anlaşma yapmış, onlardan söz almış, buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz ashâb-ı kirâmıyla anlaşma yapmış, onlardan söz almış, buyurmuş ki;

"Kimseden bir şey istemeyeceksiniz." Onlar da Resûlullah'ı o kadar seviyorlar, "Kimseden bir şey istemeyeceksiniz." Onlar da Resûlullah'ı o kadar seviyorlar, öyle bağlanmışlar ki; birisi devenin üstüne çıkmış olsa, -deve yüksek bir hayvandır,öyle bağlanmışlar ki; birisi devenin üstüne çıkmış olsa, -deve yüksek bir hayvandır, devenin üstünden nasıl inilir?devenin üstünden nasıl inilir? Deveyi ıhtırırsın üstüne öyle çıkarsın, binersin. Yüksek olduğu için [kolay] çıkılmaz yani.Deveyi ıhtırırsın üstüne öyle çıkarsın, binersin. Yüksek olduğu için [kolay] çıkılmaz yani. Öyle at gibi özengisine bas, hop ayağını öbür tarafa at bin. Öyle at gibi özengisine bas, hop ayağını öbür tarafa at bin. [Deve] öyle olmadığı için inmesi binmesi zordur. [Deve] öyle olmadığı için inmesi binmesi zordur. [Böyle zor bir şekilde] üstüne çıkmışken kamçısı yere düşse,[Böyle zor bir şekilde] üstüne çıkmışken kamçısı yere düşse, - istemek olmasın diye, arkadaşına,"Şu kamçıyı uzatıver." demezlermiş. - istemek olmasın diye, arkadaşına,"Şu kamçıyı uzatıver." demezlermiş. Lâ talebe ve lâ redde. "İstemek yok, reddetmek yok." Öyle bir güzel huy üzere olmuşlar. Lâ talebe ve lâ redde. "İstemek yok, reddetmek yok." Öyle bir güzel huy üzere olmuşlar.

Biz de Allah'tan isteyelim, başkasına el açmayalım. Biz de Allah'tan isteyelim, başkasına el açmayalım. Allah bizi başkasına el açtırmasın, başkasına muhtaç da eylemesin.Allah bizi başkasına el açtırmasın, başkasına muhtaç da eylemesin. Kerîm, asil insanlar eylesin, el açıp da başkasının sırtından geçineceğimize Kerîm, asil insanlar eylesin, el açıp da başkasının sırtından geçineceğimize başkasına hayr u hasenât yapan kimselerden olalım inşallah! başkasına hayr u hasenât yapan kimselerden olalım inşallah!

Mes'eletün vâhidetün yete'allemuhâ'l-müminü hayrün lehû min ibâdeti senetin Mes'eletün vâhidetün yete'allemuhâ'l-müminü hayrün lehû min ibâdeti senetin ve hayrün lehû min 'ıtki rakabetin min vuldi ismâîle ev veledi ismâîl ve hayrün lehû min 'ıtki rakabetin min vuldi ismâîle ev veledi ismâîl ve inne tâlibe'l-ilmi ve'l-mer'ete'l-mutîate li-zevcihâ ve'l-velede'l-bârreve inne tâlibe'l-ilmi ve'l-mer'ete'l-mutîate li-zevcihâ ve'l-velede'l-bârre li-vâlideyhi yedhulûne'l-cennete me'a'l-enbiyâ bi-ğayri hisâbin. li-vâlideyhi yedhulûne'l-cennete me'a'l-enbiyâ bi-ğayri hisâbin.

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in ravisi olduğu bir hadîs-i şerîf. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in ravisi olduğu bir hadîs-i şerîf. Bir de Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri rivayet etmiş.Bir de Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri rivayet etmiş. Allahuâlem bu İstanbul'umuzun medâr-ı iftihârı olanAllahuâlem bu İstanbul'umuzun medâr-ı iftihârı olan Eyübsultan semtinde meftun bulunan sahabe-i kirâmın o Eyübsultan semtinde meftun bulunan sahabe-i kirâmın o o mübareğin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. o mübareğin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf.

Buyurmuş ki; Mes'eletün vâhidetün. Buradaki mesele "ilmî mesele" demektir.Buyurmuş ki;

Mes'eletün vâhidetün. Buradaki mesele "ilmî mesele" demektir.
"Bir tek ilmî mesele ki..." Yete'allemuhâ'l-müminü. "Mü'min onu teallüm eder öğrenir.""Bir tek ilmî mesele ki..." Yete'allemuhâ'l-müminü. "Mü'min onu teallüm eder öğrenir." Hayrün lehû min ibâdeti senetin.Hayrün lehû min ibâdeti senetin. "Onun için bu öğrendiği mesele bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır." Neden? "Onun için bu öğrendiği mesele bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır."

Neden?

İlim her şeyin temelidir, ilimsiz oldu mu olmaz. Yanlışlıklar, hatalar yapılır, İlim her şeyin temelidir, ilimsiz oldu mu olmaz. Yanlışlıklar, hatalar yapılır, doğru yola gideyim derken yanlış yola gider.doğru yola gideyim derken yanlış yola gider. İnsan yol bilmezse çölde, ormanda, bilmediği yerlerde kaybolmaz mı? İnsan yol bilmezse çölde, ormanda, bilmediği yerlerde kaybolmaz mı? İlim yolu aydınlatır, nurdur, insan oradan gider karanlıktan kurtulur,İlim yolu aydınlatır, nurdur, insan oradan gider karanlıktan kurtulur, onun için bir senelik ibadetten daha hayırlıdır. onun için bir senelik ibadetten daha hayırlıdır. Cahillikle yapılan şeyin kıymeti yoktur, ilimle kıymeti vardır. Cahillikle yapılan şeyin kıymeti yoktur, ilimle kıymeti vardır.

Ve hayrün lehû min 'ıtki rakabetin min vuldi ismâîle ev veledi ismâîl. Ve hayrün lehû min 'ıtki rakabetin min vuldi ismâîle ev veledi ismâîl. Hz. İsmail aleyhisselam'ın nesli Araplar arasında ve bizim nazarımızda da öyle ya, çok asil bir aile.Hz. İsmail aleyhisselam'ın nesli Araplar arasında ve bizim nazarımızda da öyle ya, çok asil bir aile. Hz. İbrahim, Hz. İsmail onların sülalesinden çok kıymetli, asaletli kimseler;Hz. İbrahim, Hz. İsmail onların sülalesinden çok kıymetli, asaletli kimseler; Arapların, Mekke Medine ahalisinin ecdadı, kökü olmuş oluyor.Arapların, Mekke Medine ahalisinin ecdadı, kökü olmuş oluyor. İşte, "Bir mesele öğrenmek, Hz. İsmail aleyhisselam'ın evladından nasılsa köle düşmüş bir kimseyi kölelikten kurtarıp âzat etmekten de hayırlıdır." İşte, "Bir mesele öğrenmek, Hz. İsmail aleyhisselam'ın evladından nasılsa köle düşmüş bir kimseyi kölelikten kurtarıp âzat etmekten de hayırlıdır."

Onun için biz mesela Onun için biz mesela neyi öğrendik? Emri mâruf nehy-i münkeri, bunun dinimizde bir temel esas olduğunu öğrendik.neyi öğrendik?

Emri mâruf nehy-i münkeri, bunun dinimizde bir temel esas olduğunu öğrendik.
Eh, işte bakın bir yıllık ibadetten ve Hz. İsmail'in soyundan bir asaletli kimseyi esaretten kurtarıpEh, işte bakın bir yıllık ibadetten ve Hz. İsmail'in soyundan bir asaletli kimseyi esaretten kurtarıp âzat etmekten daha büyük bir sevap kazandık. âzat etmekten daha büyük bir sevap kazandık.

Burada da üç sınıf insanı anlatıyor kiBurada da üç sınıf insanı anlatıyor ki bunlar hesab zahmeti çekmeden hesapsız kitapsız cennete peygamberlerle beraber girecekler. bunlar hesab zahmeti çekmeden hesapsız kitapsız cennete peygamberlerle beraber girecekler. "Ne kadar aldın, ne kadar verdin, sevabın ne, günahın ne gibi tartı hesap vesaire olmadan "Ne kadar aldın, ne kadar verdin, sevabın ne, günahın ne gibi tartı hesap vesaire olmadan haydi bakalım peygamberlerle beraber cennete girecekler." haydi bakalım peygamberlerle beraber cennete girecekler."

Kimler bunlar? Bunları hatırınızda iyi tutun. Bir; İnne tâlibe'l-ilmi. Kimler bunlar? Bunları hatırınızda iyi tutun. Bir;

İnne tâlibe'l-ilmi.
"İlim öğrenen ilim talebesi." Bu ilim talebesi cennete hesapsız girecek. "İlim öğrenen ilim talebesi." Bu ilim talebesi cennete hesapsız girecek.

"Hocam benim yaşım 45-50, 55?" İslâm'da talebeliğin yaşı yok, şu anda hepiniz talebesiniz. "Hocam benim yaşım 45-50, 55?"

İslâm'da talebeliğin yaşı yok, şu anda hepiniz talebesiniz.

Ne öğreniyorsunuz? Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfini öğreniyorsunuz. Ne öğreniyorsunuz?

Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfini öğreniyorsunuz.
İsterseniz 70, isterseniz 30 yaşında olun ilim talebesisiniz. İsterseniz 70, isterseniz 30 yaşında olun ilim talebesisiniz.

Niye geldiniz oturdunuz buraya? Burada para mı dağıtacaklar? Hayır! Niye geldiniz oturdunuz buraya? Burada para mı dağıtacaklar?

Hayır!

Mevki mi dağıtacaklar? Hayır! Ne olacak burada? Mevki mi dağıtacaklar?

Hayır!

Ne olacak burada?

Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in –canımız yoluna feda olsun- mübarek hadîs-i şerîfinden birkaç hadîs-i şerîf duyacağım,–canımız yoluna feda olsun- mübarek hadîs-i şerîfinden birkaç hadîs-i şerîf duyacağım, gönlüme yerleştireceğim ona göre amel edeceğim, buraya ondan geldik, gönlüme yerleştireceğim ona göre amel edeceğim, buraya ondan geldik, ilim talep ediyoruz, ilim peşindeyiz. ilim talep ediyoruz, ilim peşindeyiz.

Gayemiz ne? İlim öğrenmek. Gayemiz ne?

İlim öğrenmek.

Bir, işte bu grup doğrudan doğruya peygamberlerle beraber cennete girecekler. Bir, işte bu grup doğrudan doğruya peygamberlerle beraber cennete girecekler.

İki, dinleyen hanım kardeşlerime memnun olsun; Ve'l-mer'ete'l-mutîate li-zevcihâ. İki, dinleyen hanım kardeşlerime memnun olsun; Ve'l-mer'ete'l-mutîate li-zevcihâ. "Kocasına itaatli olan müslüman hanım." O da peygamberlerle hesapsız cennete girecek. "Kocasına itaatli olan müslüman hanım." O da peygamberlerle hesapsız cennete girecek.

Her akşam dır dır dır, kavga gürültü, eve şunu getirmedin bunu getirmedin,Her akşam dır dır dır, kavga gürültü, eve şunu getirmedin bunu getirmedin, şunu isterim, bunu isterim, dallı fistan isterim bilmem ne filan. şunu isterim, bunu isterim, dallı fistan isterim bilmem ne filan. Öyle yapmıyor da itaat ediyor; "Efendi, bana helalinden getir haram lokma getirme de Öyle yapmıyor da itaat ediyor;

"Efendi, bana helalinden getir haram lokma getirme de
ben aza da razıyım.ben aza da razıyım. Aman eve çok şeye getireceğim diye rüşvet alma, hırsızlık yapma, haram yeme,Aman eve çok şeye getireceğim diye rüşvet alma, hırsızlık yapma, haram yeme, haksızlık yapma aman etme eyleme." diyor. haksızlık yapma aman etme eyleme." diyor. İtaatli. [Kocası,] "Bugün evden dışarı çıkma." demiş; İtaatli. [Kocası,] "Bugün evden dışarı çıkma." demiş;

Peki [deyip] izinsiz gitmiyor. "Bu akşam şunu yap bunu yap." Peki. Peki [deyip] izinsiz gitmiyor.

"Bu akşam şunu yap bunu yap."

Peki.

[Kadının] kocasına itaat [etmesi] bizim dinimizde esastır. [Kadının] kocasına itaat [etmesi] bizim dinimizde esastır.

Efendim Avrupa'da öyle yapmıyorlar? Avrupalıların âdetleri Avrupalıların! Başlarına çalınsın! Efendim Avrupa'da öyle yapmıyorlar?

Avrupalıların âdetleri Avrupalıların! Başlarına çalınsın!

Yapmıyorlar da ne oluyor? Avrupa'nın çok özenecek bir hali mi var? Yapmıyorlar da ne oluyor? Avrupa'nın çok özenecek bir hali mi var?

Gittik, gördük ne var yani, perişan! Avrupalı kadın perişan! Neden? Gittik, gördük ne var yani, perişan! Avrupalı kadın perişan!

Neden?

Erkekten bir farkı yok, erkekten ayrı bir muamele görmüyor ki! Bir izzeti ikramı yok ki! Erkekten bir farkı yok, erkekten ayrı bir muamele görmüyor ki! Bir izzeti ikramı yok ki!

Müslüman kadını aziz; kocası onun bekçisi, hizmetçisi, kalorifercisi, sobacısı. Müslüman kadını aziz; kocası onun bekçisi, hizmetçisi, kalorifercisi, sobacısı. Kömürlükten kömür getirilmesi gerekirse; Kömürlükten kömür getirilmesi gerekirse; "Aman hanım sen çıkma, nâmahreme görünme ben getiririm." diyor"Aman hanım sen çıkma, nâmahreme görünme ben getiririm." diyor kovaya dolduruyor yukarıya getiriyor. kovaya dolduruyor yukarıya getiriyor. "Aman hanım sen çarşı pazarı dolaşma, ben sana istediğini alırım." diyor getiriyor. "Aman hanım sen çarşı pazarı dolaşma, ben sana istediğini alırım." diyor getiriyor. Hanım evde sefa sürüyor. Almanya'da öyle mi? Kadın her tarafı dolaşıyor, çalışıyor. Hanım evde sefa sürüyor.

Almanya'da öyle mi?

Kadın her tarafı dolaşıyor, çalışıyor.

Kadınlar ayrı erkekler ayrı yani müslüman kadını güzel.Kadınlar ayrı erkekler ayrı yani müslüman kadını güzel. Eskiden İngiltere'den bir elçi gelmiş buraya, karısı da meraklı bir kadınmış, Eskiden İngiltere'den bir elçi gelmiş buraya, karısı da meraklı bir kadınmış, ismi Leydi Montegü [Lady Montague], buradan İngiltere'ye mektup yazıyor; ismi Leydi Montegü [Lady Montague], buradan İngiltere'ye mektup yazıyor; "Yahu İngiltere'de iken "Yahu İngiltere'de iken müslüman kadınları kafeslerin arkasında hapis." diye bir menfî propaganda estirmişlerdi, geldim [gördüm] hiç öyle değil.müslüman kadınları kafeslerin arkasında hapis." diye bir menfî propaganda estirmişlerdi, geldim [gördüm] hiç öyle değil. Müslüman kadınları evet kafesin arkasında ama çok rahat, güzel, zarif,Müslüman kadınları evet kafesin arkasında ama çok rahat, güzel, zarif, bilgili, görgülü, ârif kimseler." diyor. bilgili, görgülü, ârif kimseler." diyor.

Gezdiği kimselerden edindiği intibaları mektup yazmış o mektuplar daGezdiği kimselerden edindiği intibaları mektup yazmış o mektuplar da Türkçe'ye çevrilmiş, oradan okuyoruz. Türkçe'ye çevrilmiş, oradan okuyoruz. İngiliz Osmanlıların hanımlarının rahatlığını, izzetini, ikramını, nükte şinaslığını, terbiyesini,İngiliz Osmanlıların hanımlarının rahatlığını, izzetini, ikramını, nükte şinaslığını, terbiyesini, güzel söz söyleme kabiliyetini, tatlı konuşmasını, iltifat etmesini methediyor.güzel söz söyleme kabiliyetini, tatlı konuşmasını, iltifat etmesini methediyor. Oradaki şeylerden bazı şeyler nakledebilirim ama bu cami de [bahsetmeye] müsait değil. Oradaki şeylerden bazı şeyler nakledebilirim ama bu cami de [bahsetmeye] müsait değil. Haydi bir tanesini nakledeyim; Haydi bir tanesini nakledeyim; "Bakın ne kadar ârif ne kadar tatlı hazır cevap kimse olduğunun bir misalini veriyim." diyor. "Bakın ne kadar ârif ne kadar tatlı hazır cevap kimse olduğunun bir misalini veriyim." diyor. Biraz kendisine de pay çıktığını için onu mektubuna yazmış. Biraz kendisine de pay çıktığını için onu mektubuna yazmış. O İngiliz karısı bizim evinde misafir olduğu Osmanlı Hatununa demiş ki; O İngiliz karısı bizim evinde misafir olduğu Osmanlı Hatununa demiş ki;

"Hanımefendi o kadar güzelsiniz o kadar güzelsiniz ki "Hanımefendi o kadar güzelsiniz o kadar güzelsiniz ki eğer İngiltere'de olsaydınız erkekler sizin etrafınızda pervane gibi dolaşırlardı." demiş.eğer İngiltere'de olsaydınız erkekler sizin etrafınızda pervane gibi dolaşırlardı." demiş. Onların kafasında öyle işte!.. Erkekler [etraflarında] dolaşınca ne olacak!? Onların kafasında öyle işte!..

Erkekler [etraflarında] dolaşınca ne olacak!?

Bir kadın bir erkeğe nasip oluyor, evleniyor. Bir kadın bir erkeğe nasip oluyor, evleniyor. Seksen tanesini dolaşması ne ama o onu bir şey sanıyor, öyle demiş.Seksen tanesini dolaşması ne ama o onu bir şey sanıyor, öyle demiş. Bizimki de tabii şöyle biraz durmuş, hiç iltifattan şımarmamış bir tarzda; "Sanmıyorum.Bizimki de tabii şöyle biraz durmuş, hiç iltifattan şımarmamış bir tarzda;

"Sanmıyorum.
Onlar güzelliğin kıymetini bilselerdi sizi buraya göndermezlerdi." demiş. Onlar güzelliğin kıymetini bilselerdi sizi buraya göndermezlerdi." demiş.

"Cevaba bak! Ne kadar güzel!" diyor. "Sen de güzelsin." diyor"Cevaba bak! Ne kadar güzel!" diyor. "Sen de güzelsin." diyor ama onun yaptığı komplimana ondan daha üstün bir edebî üslupla cevap vermiş. ama onun yaptığı komplimana ondan daha üstün bir edebî üslupla cevap vermiş. "Onlar güzelliğin kıymetini bilselerdi seni buraya göndermezlerdi, sahip olurlardı." demiş. "Onlar güzelliğin kıymetini bilselerdi seni buraya göndermezlerdi, sahip olurlardı." demiş. İşte böyle... Kocasına itaatli şey [kadın doğrudan cennete gidecek.] İşte böyle...

Kocasına itaatli şey [kadın doğrudan cennete gidecek.]

Kadınlar, hocam şimdi erkeklerin eline bir silah verdin, kadınlar kocasına itaat edecek dedin bizi mahvettin demesinler. Kadınlar, hocam şimdi erkeklerin eline bir silah verdin, kadınlar kocasına itaat edecek dedin bizi mahvettin demesinler. Tabii İslâm'da hanımlara karşı da beylerin vazifesi var;Tabii İslâm'da hanımlara karşı da beylerin vazifesi var; helal lokma getirecek, hukukuna riayet edecek, dövmeyecek. Anadolu'da bir âdet var; helal lokma getirecek, hukukuna riayet edecek, dövmeyecek. Anadolu'da bir âdet var;

Kazak erkek karısını döver. Dövmez ya! Müslümanlıkta [dövmek] yok, Kazak erkek karısını döver.

Dövmez ya! Müslümanlıkta [dövmek] yok,
doğru dürüst [itaat ettikten] sonra niye dövsün? doğru dürüst [itaat ettikten] sonra niye dövsün? Peygamber Efendimiz'in hanımlarına yaptığı gibi iltifatlı, hukukuna riayet ederek, Peygamber Efendimiz'in hanımlarına yaptığı gibi iltifatlı, hukukuna riayet ederek, onlar da onlara karşı vazifelerini iyi bilecekler. İkincisi bu. onlar da onlara karşı vazifelerini iyi bilecekler. İkincisi bu.

Birincisi ilim öğrenen kimse, ikincisi kocasına itaatli hanım, hatun, üçüncüsü; Birincisi ilim öğrenen kimse, ikincisi kocasına itaatli hanım, hatun, üçüncüsü;

Ve'l-velede'l-bârre li-vâlideyhi. "Ana ve babasına mutî olan sözünden çıkmayan evlat, Ve'l-velede'l-bârre li-vâlideyhi. "Ana ve babasına mutî olan sözünden çıkmayan evlat, ana babasına iyilik yapan evlat [peygamberlerle beraber girecekler.]"ana babasına iyilik yapan evlat [peygamberlerle beraber girecekler.]" Berran li-vâlideyhi, "ana babasına iyi olmak" manasına... Berran li-vâlideyhi, "ana babasına iyi olmak" manasına...

Bu iyilikten maksat ne? Hizmetinde olmak, saygı duymak, ihtiyaçlarını karşılamak... Bu iyilikten maksat ne?

Hizmetinde olmak, saygı duymak, ihtiyaçlarını karşılamak...

Yedhulûne'l-cennete me'a'l-enbiyâ bi-ğayri hisâbin. Yedhulûne'l-cennete me'a'l-enbiyâ bi-ğayri hisâbin. "Peygamberlerle beraber hesapsız olarak cennete girecekler." "Peygamberlerle beraber hesapsız olarak cennete girecekler."

Üç sınıf sayıldı; birisi ilim öğrenen kimse, birisi kocasına itaat eden hatun,Üç sınıf sayıldı; birisi ilim öğrenen kimse, birisi kocasına itaat eden hatun, birisi de ana babasına itaatli evlat. birisi de ana babasına itaatli evlat.

Eskilerden anlatmış olduğum bir olmuş hadiseyi yine anlatayım.Eskilerden anlatmış olduğum bir olmuş hadiseyi yine anlatayım. Zaman geçince cemaat değişiyor, bilmeyenler vardır diye anlatıyorum.Zaman geçince cemaat değişiyor, bilmeyenler vardır diye anlatıyorum. Bizim fakültemize birisi kaydolmuş, adını burada söylemem uygun değil. Bizim fakültemize birisi kaydolmuş, adını burada söylemem uygun değil. Bir vâiz arkadaşı varmış onunla beraber gelmişler bizim fakülteye kaydolmuşlar.Bir vâiz arkadaşı varmış onunla beraber gelmişler bizim fakülteye kaydolmuşlar. O zaman merkezî imtihan sistemiyle oluyor ama istediği fakültelere de kaydolma hakkı var.O zaman merkezî imtihan sistemiyle oluyor ama istediği fakültelere de kaydolma hakkı var. Akşam gelmiş eve, babası sormuş; "Puanına göre nereye kaydoldun oğlum,Akşam gelmiş eve, babası sormuş;

"Puanına göre nereye kaydoldun oğlum,
hangi fakülteye kaydoldun?" hangi fakülteye kaydoldun?"

"İlahiyat fakültesine kaydoldum." "Hiç gidecek fakülte bulamadın mı?"İlahiyat fakültesine kaydoldum."

"Hiç gidecek fakülte bulamadın mı?
Ne olacak ilâhiyat fakültesinde? Tıbbiyeye veyahut mühendislik fakültesine gitseydin!" diye Ne olacak ilâhiyat fakültesinde? Tıbbiyeye veyahut mühendislik fakültesine gitseydin!" diye itirazda bulunmuş; itirazda bulunmuş; "Yarın git oradan kaydını al, ötekilerden kazandığın başka bir fakülteye kaydol." [demiş.] "Yarın git oradan kaydını al, ötekilerden kazandığın başka bir fakülteye kaydol." [demiş.]

Ertesi gün çocuk öteki vâiz arkadaşına gelmiş; Ertesi gün çocuk öteki vâiz arkadaşına gelmiş; "Babam benim ilâhiyat fakültesine kaydolduğuma çok kızdı,"Babam benim ilâhiyat fakültesine kaydolduğuma çok kızdı, çok sinirlendi ben kaydımı alacağım başka bir fakülteye kaydımı kaydıracağım." çok sinirlendi ben kaydımı alacağım başka bir fakülteye kaydımı kaydıracağım." [Arkadaşı] demiş ki; [Arkadaşı] demiş ki;

"Sen beni babana bir götür." Peki! Babasına götürmüş."Sen beni babana bir götür."

Peki!

Babasına götürmüş.
O vâiz arkadaşı nasıl tatlı konuştuysa, ne dediyse, [babası] çocuğu bizim fakültede bırakmış.O vâiz arkadaşı nasıl tatlı konuştuysa, ne dediyse, [babası] çocuğu bizim fakültede bırakmış. Bizim fakültede okudular, mezun oldular.Bizim fakültede okudular, mezun oldular. Şimdi o nazlı, çocuğunu bizim fakültede okutmak istemeyen baba daha önceki çocuklarındanŞimdi o nazlı, çocuğunu bizim fakültede okutmak istemeyen baba daha önceki çocuklarından bir tanesini hariciyeci yapmış, dışişleri bakanlığında,bir tanesini hariciyeci yapmış, dışişleri bakanlığında, elçiliklerde çalışan siyasal bilgilerden mezun bir kimse; bir tanesini doktor yapmış, elçiliklerde çalışan siyasal bilgilerden mezun bir kimse; bir tanesini doktor yapmış, bir tanesini mühendis yapmış, bu küçük çocuk da ilahiyatçı olmuş.bir tanesini mühendis yapmış, bu küçük çocuk da ilahiyatçı olmuş. O da gitmiş bir mesleğe girmiş. Sonradan naklettiler bize diyormuş ki; O da gitmiş bir mesleğe girmiş. Sonradan naklettiler bize diyormuş ki;

"Ah! Keşke öteki çocuklarımı da buraya verseymişim! "Ah! Keşke öteki çocuklarımı da buraya verseymişim! Bana en hayırlı evlatlığı bu yapıyor, en çok bundan memnunum." Öyledir.Bana en hayırlı evlatlığı bu yapıyor, en çok bundan memnunum." Öyledir. Biz çocuklarımızı ilahiyatta çok iyi yetiştirebildiğimiz kanaatinde değiliz amaBiz çocuklarımızı ilahiyatta çok iyi yetiştirebildiğimiz kanaatinde değiliz ama yine de okutulan mevzuların bereketiyle hayırlı evlat olur. yine de okutulan mevzuların bereketiyle hayırlı evlat olur.

Onun için hayırlı evlat isteyen, ömrünün sonunda rahat etmek isteyen,Onun için hayırlı evlat isteyen, ömrünün sonunda rahat etmek isteyen, mezarında kemiklerinin titrememesini, sızlamamasını isteyen kimse hayırlı, dindar evlat yetiştirsin. mezarında kemiklerinin titrememesini, sızlamamasını isteyen kimse hayırlı, dindar evlat yetiştirsin. Çünkü her cuma günü evladının yaptığı ameller kendisine getirilecek; Çünkü her cuma günü evladının yaptığı ameller kendisine getirilecek;

"Senin oğlan var ya, bugün üç şişe rakı içti, sekiz tane adam dövdü,"Senin oğlan var ya, bugün üç şişe rakı içti, sekiz tane adam dövdü, bir tanesinin kafasını kırdı, şu kadar hırsızlık yaptı." diye rapor gelirse mi iyi yoksa; bir tanesinin kafasını kırdı, şu kadar hırsızlık yaptı." diye rapor gelirse mi iyi yoksa;

"Senin evlat bugün şu kadar sadaka verdi, şu kadar gönül yaptı, şu kadar hayr u hasenât işledi, "Senin evlat bugün şu kadar sadaka verdi, şu kadar gönül yaptı, şu kadar hayr u hasenât işledi, filanca susuz köyde bir çeşme yaptı, senin adını yazdırdı, filanca susuz köyde bir çeşme yaptı, senin adını yazdırdı, sana oradan her su içen Fâtiha okuyor." diye gelirse mi? sana oradan her su içen Fâtiha okuyor." diye gelirse mi?

Hangisini istersin? Elbette ötekini ister [insan]. Hangisini istersin?

Elbette ötekini ister [insan].

Onun için evladımızı iyi yetiştireceğiz, hepimiz bir ananın babanın evladıyız, Onun için evladımızı iyi yetiştireceğiz, hepimiz bir ananın babanın evladıyız, anamıza babamıza da itaatli olacağız, ana babaya mutî olacağız, iyilik,anamıza babamıza da itaatli olacağız, ana babaya mutî olacağız, iyilik, hayır yapacağız, onun sevabı çok. hayır yapacağız, onun sevabı çok.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Mu'alecetü meleki'l-mevti eşeddü min elfi darbetin bi's-seyfi ve Mu'alecetü meleki'l-mevti eşeddü min elfi darbetin bi's-seyfi ve yemûtu illâ ve küllü 'ırkin minhu ye'lemu 'alâyemûtu illâ ve küllü 'ırkin minhu ye'lemu 'alâ ve akrabü mâ yekûnü 'aduvvu'llâhi minhu tilke's-sâ'ate. ve akrabü mâ yekûnü 'aduvvu'llâhi minhu tilke's-sâ'ate.

Bu hadîs-i şerîfte ölüm denilen hadiseyi tarif eden bir hadîs-i şerîftir. Bu hadîs-i şerîfte ölüm denilen hadiseyi tarif eden bir hadîs-i şerîftir. Başımıza gelmedi, belki bazı vefat eden kimselerin yanında bulunmuşuzdur Başımıza gelmedi, belki bazı vefat eden kimselerin yanında bulunmuşuzdur ama uzaktan bakmak içinde olmak gibi değildir. ama uzaktan bakmak içinde olmak gibi değildir.

Mu'alecetü meleki'l-mevti. "Ölüm meleğin olan Azrail'in o işe girişmesi." Mu'alecetü meleki'l-mevti. "Ölüm meleğin olan Azrail'in o işe girişmesi." Kişinin canını alacak ya, nasıl alacaksa o işe girişmesi, canına anlamaya başlaması.Kişinin canını alacak ya, nasıl alacaksa o işe girişmesi, canına anlamaya başlaması. Eşeddü min elfi darbetin bi's-seyfi. "Bin defa kılıç darbesi yemekten daha şiddetlidir." Eşeddü min elfi darbetin bi's-seyfi. "Bin defa kılıç darbesi yemekten daha şiddetlidir." İnsanın öleceği zaman canı çıkıyor ya; nasıl çıktığını ölen bilir, İnsanın öleceği zaman canı çıkıyor ya; nasıl çıktığını ölen bilir, dışarıdaki ancak birazcı terini görür, ya duyar ya duymaz durumunu ya anlar ya anlamaz dışarıdaki,dışarıdaki ancak birazcı terini görür, ya duyar ya duymaz durumunu ya anlar ya anlamaz dışarıdaki, ama o ölüm işlemi başladığı, melekülmevt işe giriştiği zamanama o ölüm işlemi başladığı, melekülmevt işe giriştiği zaman o bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir. Veo bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir.

Ve
yemûtu. "Hiç bir müslüman yoktur ki ölür." İllâ ve küllü 'ırkin minhu ye'lemu 'alâyemûtu. "Hiç bir müslüman yoktur ki ölür." İllâ ve küllü 'ırkin minhu ye'lemu 'alâ "Her bir uzvu bu ölüm hadisesinden elem duyar." "Her bir uzvu bu ölüm hadisesinden elem duyar." Ve akrabü mâ yekûnü 'aduvvu'llâhi minhu tilke's-sâ'ate. Ve akrabü mâ yekûnü 'aduvvu'llâhi minhu tilke's-sâ'ate. "Allah'ın düşmanının ona en yakın olduğu saat de bu saattir." "Allah'ın düşmanının ona en yakın olduğu saat de bu saattir."

Kim Allah'ın düşmanı? Şeytan. Şeytanın da insana en yakın olduğu zaman bu ölme saatidir. Kim Allah'ın düşmanı?

Şeytan. Şeytanın da insana en yakın olduğu zaman bu ölme saatidir.
Sabredemez, susar, dudağı yanar hararetten çatlar, o karşısına geçer; Sabredemez, susar, dudağı yanar hararetten çatlar, o karşısına geçer; "İmanını ver ben sana şu kase suyu vereyim." der. "İmanını ver ben sana şu kase suyu vereyim." der. Allah korusun! Veyahut bir vesvese verir. Allah korusun! Veyahut bir vesvese verir.

İsim söyleyince belki gıybet olur, isim söylemeden hadise anlatayım. İsim söyleyince belki gıybet olur, isim söylemeden hadise anlatayım. Büyük alimlerden, çok büyük alimlerden birisi; kütüphanelerimizde çok kitapları var;Büyük alimlerden, çok büyük alimlerden birisi; kütüphanelerimizde çok kitapları var; eski büyük alimlerden meşhur bir İslâm âlimi Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerine gelmiş. eski büyük alimlerden meşhur bir İslâm âlimi Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerine gelmiş.

Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri kim? Kübreviyye tarikatını kuran, meşhur Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri kim?

Kübreviyye tarikatını kuran, meşhur
büyük evliyallullahtan, büyük velilerden bir zât-ı muhterem kibüyük evliyallullahtan, büyük velilerden bir zât-ı muhterem ki Moğol istilasında şehiden vefat etmiş.Moğol istilasında şehiden vefat etmiş. İstilada onlarla müritleriyle beraber çarpışırken şehit olmuş. İstilada onlarla müritleriyle beraber çarpışırken şehit olmuş. Gelenler müşrik, onlar çarpışırken şehit olmuş; cennetlik olduğu ölümünden de belli. Gelenler müşrik, onlar çarpışırken şehit olmuş; cennetlik olduğu ölümünden de belli. O büyük alim koca kavuğu ile cübbesiyle o zâta gelmiş...O büyük alim koca kavuğu ile cübbesiyle o zâta gelmiş... Kılık kıyafet dış şey [görünüş] iyi herkes de onun büyük alim olduğunu biliyor; Kılık kıyafet dış şey [görünüş] iyi herkes de onun büyük alim olduğunu biliyor; oturmuş, hürmet etmiş. Demiş ki; "Efendim, bendeniz tefsirden filanca büyük eseri yazdım.oturmuş, hürmet etmiş. Demiş ki;

"Efendim, bendeniz tefsirden filanca büyük eseri yazdım.
İsmi var söylemiyorum. Büyük bir eser yazdım, elhamdülillah tefsir ilmine vâkıfım;İsmi var söylemiyorum. Büyük bir eser yazdım, elhamdülillah tefsir ilmine vâkıfım; hadisten filanca eseri yazdım, fıkıhtan filanca eseri,hadisten filanca eseri yazdım, fıkıhtan filanca eseri, feraizden şunu yazdım, falancadan bunu yazdım, felsefeden şunu yazdım,feraizden şunu yazdım, falancadan bunu yazdım, felsefeden şunu yazdım, ilm-i kelamdan bunu yazdım. Hepsini biliyorum, kim ne sorsa cevabını verebiliyorum ilm-i kelamdan bunu yazdım. Hepsini biliyorum, kim ne sorsa cevabını verebiliyorum ama efendim bu tasavvuftan bilgim az. ama efendim bu tasavvuftan bilgim az. Beni lütfetseniz talebeliğe kabul etseniz?.." Beni lütfetseniz talebeliğe kabul etseniz?.."

Alime bak! Alim ama yine şeyini [haddini] biliyor, Allah rahmet eylesin.Alime bak! Alim ama yine şeyini [haddini] biliyor, Allah rahmet eylesin. Gelmiş tevazu göstermiş, koca alimliğiyle gelmiş o zattan beni mânevî bakımdan terbiye et, Gelmiş tevazu göstermiş, koca alimliğiyle gelmiş o zattan beni mânevî bakımdan terbiye et, bana bu tasavvufun inceliklerini öğret diye istemiş, yani talebeliğini kabul etmiş. bana bu tasavvufun inceliklerini öğret diye istemiş, yani talebeliğini kabul etmiş.

Yoksa, koca profesör gider de bir mahallede oturan bir imamdan mesela,Yoksa, koca profesör gider de bir mahallede oturan bir imamdan mesela, bana şunu öğret der mi bu devirde? bana şunu öğret der mi bu devirde?

Düşünün mesela, demez, ama o gitmiş ona öyle demiş.Düşünün mesela, demez, ama o gitmiş ona öyle demiş. O da bakmış, tabii evliyaullah! Kalbine şöyle bir bakmış, duygularını bir ölçmüş, O da bakmış, tabii evliyaullah! Kalbine şöyle bir bakmış, duygularını bir ölçmüş, ses çıkartmamış ama şöyle bir söz cevap vermiş, demiş ki; ses çıkartmamış ama şöyle bir söz cevap vermiş, demiş ki;

"Olur evladım olur. Peki, öğreteyim ama benim dersime başladığın zaman"Olur evladım olur. Peki, öğreteyim ama benim dersime başladığın zaman kafanda ne kadar bilgi varsa hepsi silinir uçar, kafan bomboş kalır. kafanda ne kadar bilgi varsa hepsi silinir uçar, kafan bomboş kalır. Eski ilimleri unutursun. Benim işe başlar başlamaz aklından gidiverecek, bomboş, Eski ilimleri unutursun. Benim işe başlar başlamaz aklından gidiverecek, bomboş, cahil bir kimse kalacaksın, hiçbir şeyin olmayacak." cahil bir kimse kalacaksın, hiçbir şeyin olmayacak."

Allah Allah! Hiç hesapta olmayan bir durum; o kadar bilgi var, ömrünü harcamış... Allah Allah! Hiç hesapta olmayan bir durum; o kadar bilgi var, ömrünü harcamış...

Taveytü bi-ihrazi'l-funûni ve Taveytü bi-ihrazi'l-funûni ve Ridâe şebâbî ve'l-cünûnu funûnu. Ridâe şebâbî ve'l-cünûnu funûnu.

te'âtaytü'l funûnu ve hazzahâ Tebeyyene lî enne'l-fünûne cünûnu. diyor şairin birisi.te'âtaytü'l funûnu ve hazzahâ

Tebeyyene lî enne'l-fünûne cünûnu.

diyor şairin birisi.
Çok ilimlerle ömürlerimizi tüketiyoruz, neler neler öğreniyor amaÇok ilimlerle ömürlerimizi tüketiyoruz, neler neler öğreniyor ama hangisi ne işe yarar onu bilmek lazım. hangisi ne işe yarar onu bilmek lazım.

Yine isim söylemeyeyim, yine bizim eski mücahit münever yazarlarımızdan birisi vefat ederken; Yine isim söylemeyeyim, yine bizim eski mücahit münever yazarlarımızdan birisi vefat ederken; "Ah! Ömrü çok boş geçirmişim, keşke şu işle meşgul olsaydım." demiş. "Ah! Ömrü çok boş geçirmişim, keşke şu işle meşgul olsaydım." demiş. Hakîki imana erme ilmi. Yine İslâm yolunda çalıştı da rahmetullahi aleyh, Hakîki imana erme ilmi. Yine İslâm yolunda çalıştı da rahmetullahi aleyh, yine ihvanımızdan da, [ömrünün] son deminde; "Ah keşke şuna çok gayret sarf etseymişim." demiş. yine ihvanımızdan da, [ömrünün] son deminde; "Ah keşke şuna çok gayret sarf etseymişim." demiş. Neyse... O zât bu şeyi [kafandaki bilgiler gidecek, cahil kalacaksın sözünü] duyunca razı olmamış.Neyse...

O zât bu şeyi [kafandaki bilgiler gidecek, cahil kalacaksın sözünü] duyunca razı olmamış.
Kafasındaki o bilgiler gidecek, cahil kalacak, birisi bir şey soracak cevap veremeyecek... Kafasındaki o bilgiler gidecek, cahil kalacak, birisi bir şey soracak cevap veremeyecek...

"Efendim, müsaade ederseniz ben bunu bir iyice düşüneyim." demiş. "Efendim, müsaade ederseniz ben bunu bir iyice düşüneyim." demiş. [O da;] Peki evladım, sen bilirsin." demiş. O da oradan kalkmış gitmiş, [O da;]

Peki evladım, sen bilirsin." demiş.

O da oradan kalkmış gitmiş,
bir daha onun semtine uğramamış. bir daha onun semtine uğramamış. İlimler gidecek; ne tefsir, ne hadis ne fıkıh kalacak... İlimler gidecek; ne tefsir, ne hadis ne fıkıh kalacak... Ama o kapıdan çıkarken arkasından Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri tatlı talı gülmüş, demiş ki; Ama o kapıdan çıkarken arkasından Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri tatlı talı gülmüş, demiş ki;

"Teslim olamadı. Teslim olsaydı alırdık alırdık ama o bilgilerin daha fazlasını verirdik." Neyse... "Teslim olamadı. Teslim olsaydı alırdık alırdık ama o bilgilerin daha fazlasını verirdik." Neyse...

O zât ölümden bahsedilince hatırama geldi de... [O zâtın] vefatı gelmiş, O zât ölümden bahsedilince hatırama geldi de... [O zâtın] vefatı gelmiş, can hulkuma, boğaza gelince, hırıltı başlayınca ölmek üzere, ruhunu teslim edecekcan hulkuma, boğaza gelince, hırıltı başlayınca ölmek üzere, ruhunu teslim edecek şeytan aleyhillâne karşısına dikilmiş, demiş ki; şeytan aleyhillâne karşısına dikilmiş, demiş ki;

"Allah var mı ki?" "Elbette var." demiş. Gözü kapalı ama konuşuyorlar, elbette var... "Allah var mı ki?"

"Elbette var." demiş. Gözü kapalı ama konuşuyorlar, elbette var...

"Peki delilin ne?" "Kâinat sonradan olma. Her sonradan olma şeyin bir yapıcısı vardır. "Peki delilin ne?"

"Kâinat sonradan olma. Her sonradan olma şeyin bir yapıcısı vardır.
O halde kâinatın da yapıcısı vardır, o Allah'tır." demiş. O halde kâinatın da yapıcısı vardır, o Allah'tır." demiş.

Peki, filanca zât filanca kitapta hani bu meselenin şurasına şöyle bir itirazı yapmamış mıydı? diyePeki, filanca zât filanca kitapta hani bu meselenin şurasına şöyle bir itirazı yapmamış mıydı? diye onun okuduğu bir itirazı ona hatırlatıvermiş. onun okuduğu bir itirazı ona hatırlatıvermiş.

"Onun da cevabı vardır ama benim başka bir delilim var." demiş. "Onun da cevabı vardır ama benim başka bir delilim var." demiş.

"Nedir o?" "Kâniatta esas olan sükûnettir, bıraktın mı her şeyi sakin durur. "Nedir o?"

"Kâniatta esas olan sükûnettir, bıraktın mı her şeyi sakin durur.
Hareket var, her hareket bir muharrike muhtaçtır.Hareket var, her hareket bir muharrike muhtaçtır. Onu hareket ettiren bir şey var ki ondan hareket ediyor. Dal kıpırdıyor, neden? Onu hareket ettiren bir şey var ki ondan hareket ediyor.

Dal kıpırdıyor, neden?

Rüzgâr var. Sen odada durup dururken perde kıpırdadı, neden? Rüzgâr var.

Sen odada durup dururken perde kıpırdadı, neden?

Cam açılıverdi, kapı açıldı, ona alâmet, bir şeye alâmet değil mi? Cam açılıverdi, kapı açıldı, ona alâmet, bir şeye alâmet değil mi? İşte o hareket ettirici Allah'tır." filan demiş. İşte o hareket ettirici Allah'tır." filan demiş.

Peki ona filanca felsefeden filanca şeyden şöyle bir itiraz olmadı mı? Peki ona filanca felsefeden filanca şeyden şöyle bir itiraz olmadı mı?

Başka delilim var, başka delilim var; 99 tane delili sıralamış, başlamış nefes nefese kalmaya...Başka delilim var, başka delilim var; 99 tane delili sıralamış, başlamış nefes nefese kalmaya... Tabii şeytanla böyle cebelleşiyor, şeytan onu sapıtmaya çalışıyor. Tabii şeytanla böyle cebelleşiyor, şeytan onu sapıtmaya çalışıyor. O Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri de ihvanıyla oturuyormuş, gözü kapalı mürakebede; O Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri de ihvanıyla oturuyormuş, gözü kapalı mürakebede;

"Filanca âlimin durumu zor. Bize bir kere geldi, bizden talebeliğini istedi, "Filanca âlimin durumu zor. Bize bir kere geldi, bizden talebeliğini istedi, gerçi sonra semtimize uğramadı ama yine bir saygı gösterdi,gerçi sonra semtimize uğramadı ama yine bir saygı gösterdi, onu sıkışık zamanda yalnız bırakmak mürüvvete sığmaz." demiş. onu sıkışık zamanda yalnız bırakmak mürüvvete sığmaz." demiş.

Manevî bakımdan yanına gidince şeytan o mübarek zikirli nurlu zâtı görünce Manevî bakımdan yanına gidince şeytan o mübarek zikirli nurlu zâtı görünce küçülmüş defolup gitmiş. küçülmüş defolup gitmiş. Ondan sonra o da oradan kelime-i şehâdet getirmiş, Ondan sonra o da oradan kelime-i şehâdet getirmiş, hoca kelime-i şehâdet getir evladım diye telkin etmiş, onu getirerek ruhunu imanla teslim etmiş. hoca kelime-i şehâdet getir evladım diye telkin etmiş, onu getirerek ruhunu imanla teslim etmiş.

Yani 99 tane delili sıralamış da öyle sıkıntılara düşmüş diye anlatırlar da güzel bir fıkra,Yani 99 tane delili sıralamış da öyle sıkıntılara düşmüş diye anlatırlar da güzel bir fıkra, çok ibretler var.çok ibretler var. Nasıl oldu, oldu mu olmadı mı, kitaplarda böyle yazmış okuduk. Ölüm zordur. Nasıl oldu, oldu mu olmadı mı, kitaplarda böyle yazmış okuduk. Ölüm zordur.

İnsan, "Öleceğim sırada lâ ilâhe illallah derim son nefeste son kelamım kelime-i tevhid olur,İnsan, "Öleceğim sırada lâ ilâhe illallah derim son nefeste son kelamım kelime-i tevhid olur, kurtulurum." [diye düşünebilir.] kurtulurum." [diye düşünebilir.]

Yahu sen hiç araba kullanmadın, hiç çarşıda pazarda yürümedin mi? Yahu sen hiç araba kullanmadın, hiç çarşıda pazarda yürümedin mi? Ani bir hadiseyle karşılaşınca insan nereye gideceğini şaşırmıyor mu?Ani bir hadiseyle karşılaşınca insan nereye gideceğini şaşırmıyor mu? Şoför aklı karıştığı zaman frene basacak yerde gaza basmıyor mu? Şoför aklı karıştığı zaman frene basacak yerde gaza basmıyor mu?

Ölüm bin kılıç darbesi kadar zor bir hadise olduğuna göre tedbirlerin hepsi gider, Ölüm bin kılıç darbesi kadar zor bir hadise olduğuna göre tedbirlerin hepsi gider, tedbir kalmaz insan perişan olur. tedbir kalmaz insan perişan olur. Onun için ölüme şimdiden hazırlanmak lazım.Onun için ölüme şimdiden hazırlanmak lazım. Mûtû kable en temûtû. "Ölmeden evvel öl bakalım!"Mûtû kable en temûtû. "Ölmeden evvel öl bakalım!" Ölmeden evvel her gün bir hazırlık yap, bir tatbikat yap bakalım. Ölmeden evvel her gün bir hazırlık yap, bir tatbikat yap bakalım.

Bizim askerler Kıbrıs'ta nasıl başarı kazandılar? Bizim askerler Kıbrıs'ta nasıl başarı kazandılar?

İnsan illallah der; kışlaya gidersin sabahtan akşama yat kalk dön, yat kalk dön... İnsan illallah der; kışlaya gidersin sabahtan akşama yat kalk dön, yat kalk dön...

"Ya ben yüksek tahsilliyim, bunu öğrendim!" Yok, böyle yap böyle yap! "Ya ben yüksek tahsilliyim, bunu öğrendim!"

Yok, böyle yap böyle yap!

Yat yere! Yatar, topuğu dik oldu mu komutan gelir tekmeler... Yat yere!

Yatar, topuğu dik oldu mu komutan gelir tekmeler...

Böyle dik olmayacak, kurbağa gibi ayaklarını yatıracaksın der. Niye? Böyle dik olmayacak, kurbağa gibi ayaklarını yatıracaksın der.

Niye?

Tecrübe tabii. Düşman topuğunun yüksekliğinden insanı küt vurur. Tecrübe tabii. Düşman topuğunun yüksekliğinden insanı küt vurur. Nişan alır topuğunun yüksekliğinden vurur. Yere iyice yassılacak ki düşman nişan alamasın. Nişan alır topuğunun yüksekliğinden vurur. Yere iyice yassılacak ki düşman nişan alamasın.

Talim talim talim... Ondan sonra bir tatbikat oldu mu bizim Mehmetçik Talim talim talim... Ondan sonra bir tatbikat oldu mu bizim Mehmetçik lâ ilâhe illallah dedi mi gidiyor. lâ ilâhe illallah dedi mi gidiyor.

Dün akşam duydum bir düşman bir devlet demiş ki;Dün akşam duydum bir düşman bir devlet demiş ki; "Türk ordusu şöyle yapamaz, böyle yapamaz filanca düşmanın karşısında şu kadar duramaz.""Türk ordusu şöyle yapamaz, böyle yapamaz filanca düşmanın karşısında şu kadar duramaz." Bilmem kaç saatte İstanbul'a geliriz. O hesap belli olmaz, mü'minin sînesi alınır kale midir?Bilmem kaç saatte İstanbul'a geliriz.

O hesap belli olmaz, mü'minin sînesi alınır kale midir?
O öyle bir durdu mu geçmez oradan, ölür dönmez, kafası kesilir yine durur,O öyle bir durdu mu geçmez oradan, ölür dönmez, kafası kesilir yine durur, yine gider, yine kılıç sallar. yine gider, yine kılıç sallar.

Onun için Allah bizi imandan ayırmasın, son nefeste imân-ı kâmil eylesin,Onun için Allah bizi imandan ayırmasın, son nefeste imân-ı kâmil eylesin, son nefeste imanımızı şeytana kaptırtmasın, son nefeste imanımızı şeytana kaptırtmasın, hayatımızda da son nefeste de şeytanın şerrine uğratmasın.hayatımızda da son nefeste de şeytanın şerrine uğratmasın. Cemâl-i Resûllullah'ı göre göre ruh teslim etmeyi nasip eylesin. Cemâl-i Resûllullah'ı göre göre ruh teslim etmeyi nasip eylesin.

Ma'kilü'l-müslimîne mine'l-melâhimi dimeşkü ve ma'kiluhum mine'd-deccâli beytü'l-makdisi Ma'kilü'l-müslimîne mine'l-melâhimi dimeşkü ve ma'kiluhum mine'd-deccâli beytü'l-makdisi ve ma'kiluhum min yecüce ve me'cûce et-tûru. ve ma'kiluhum min yecüce ve me'cûce et-tûru.

Bu hadîs-i şerîfte kıyamette olacak hadiselerde müslümanların Bu hadîs-i şerîfte kıyamette olacak hadiselerde müslümanların bulundukları esas merkezleri bildiriyor. bulundukları esas merkezleri bildiriyor.

Mâkil "bağlanma, toplanma yeri, düğüm noktası, esas merkez" demektir. Mâkil "bağlanma, toplanma yeri, düğüm noktası, esas merkez" demektir. Ma'kilü'l-müslimîne mine'l-melâhimi. "Âhir zamandaki benî asfar ile yapılacak savaşlarda Ma'kilü'l-müslimîne mine'l-melâhimi. "Âhir zamandaki benî asfar ile yapılacak savaşlarda müslümanların esas yeri Dimeşk, Şam şehri merkez olacak." müslümanların esas yeri Dimeşk, Şam şehri merkez olacak."

Son zamanda müslümanlar ile benî asfar denilen kavim arasındaSon zamanda müslümanlar ile benî asfar denilen kavim arasında -ki onlar Avrupalı, batılı diye kitaplarda yazılıyor--ki onlar Avrupalı, batılı diye kitaplarda yazılıyor- bir büyük savaş olacak diyor bizim kitaplarımız. bir büyük savaş olacak diyor bizim kitaplarımız. Onların kitaplarında da hayret ederek okudum.Onların kitaplarında da hayret ederek okudum. Mesela, Yehova şahitlerinin kitaplarında filan okudum, Mesela, Yehova şahitlerinin kitaplarında filan okudum, onlar da bir Armegedon savaşı olacak diyorlar, onlar da o savaşa hazırlanıyorlar.onlar da bir Armegedon savaşı olacak diyorlar, onlar da o savaşa hazırlanıyorlar. Yani onlar bizi düşman görüyor ya, bizimle savaşmak için onlar da hazırlanıp duruyorlar.Yani onlar bizi düşman görüyor ya, bizimle savaşmak için onlar da hazırlanıp duruyorlar. Aklınızı toplayın! Aklınızı toplayın gafil olmayın demek istiyorum. Aklınızı toplayın! Aklınızı toplayın gafil olmayın demek istiyorum.

İkincisi, Ve ma'kiluhum mine'd-deccâli beytü'l-makdisi.İkincisi, Ve ma'kiluhum mine'd-deccâli beytü'l-makdisi. "Deccal çıktığı zaman deccalin fitnesine karşı toplanma merkezleri Kudüs olacak." "Deccal çıktığı zaman deccalin fitnesine karşı toplanma merkezleri Kudüs olacak." Ve ma'kiluhum min yecüce ve me'cûce et-tûru. Ve ma'kiluhum min yecüce ve me'cûce et-tûru. "Yecüc ve mecüc çıktığı zaman da toplanma yerleri Tur Dağı olacak." "Yecüc ve mecüc çıktığı zaman da toplanma yerleri Tur Dağı olacak." Tur Dağı Musa aleyhisselam'a vahiy inen yer. Tur Dağı Musa aleyhisselam'a vahiy inen yer.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi kıyametin tehlikelerinden mahfuz eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi kıyametin tehlikelerinden mahfuz eylesin.

Bilin ki, "İnsanın ölümü küçük kıyamettir. Öldü mü onun kıyameti koptu." Bilin ki, "İnsanın ölümü küçük kıyamettir. Öldü mü onun kıyameti koptu." İzâ mâte'l-insânü fe-kad kâmet kıyametühû.İzâ mâte'l-insânü fe-kad kâmet kıyametühû. O artık büyük kıyameti beklemesin, onun işi bitti.O artık büyük kıyameti beklemesin, onun işi bitti. E bu ölüm de bize çok yakındır; bir saat, on saat,on gün, on ay, on yıl sonra mı hiç beli olmaz. E bu ölüm de bize çok yakındır; bir saat, on saat,on gün, on ay, on yıl sonra mı hiç beli olmaz.

Yaş sırasıyla da gelmez, aman hazırlıklı olun! Aman hazırlıklı olun bu fâni dünyaya dalmayalım; Yaş sırasıyla da gelmez, aman hazırlıklı olun! Aman hazırlıklı olun bu fâni dünyaya dalmayalım; bu fâni dünya çok süslüdür, çok oyalayıcıdır, göz boyayıcıdır; insanı kendisine çeker.bu fâni dünya çok süslüdür, çok oyalayıcıdır, göz boyayıcıdır; insanı kendisine çeker. Onun için dünyayı bir mekkâr hilekâr aşufte ihtayar kadına benzetmişler. Onun için dünyayı bir mekkâr hilekâr aşufte ihtayar kadına benzetmişler. Ama öyle ihtiyar kadın olmasına rağmen, yüzünü gözünü sıvamış boyamış, Ama öyle ihtiyar kadın olmasına rağmen, yüzünü gözünü sıvamış boyamış, uzaktan baktığın zaman yanağı düzgün görünüyor ama buruşuk; gözlerineuzaktan baktığın zaman yanağı düzgün görünüyor ama buruşuk; gözlerine çekmiş bilmem neli ilaçları gözleri güzel görünüyor, yakından baksan bitmiş;çekmiş bilmem neli ilaçları gözleri güzel görünüyor, yakından baksan bitmiş; dışardan bakıyorsun düzgün görünüyor ama kamburu çıkmış belli etmiyor. dışardan bakıyorsun düzgün görünüyor ama kamburu çıkmış belli etmiyor. Buna benzetmişler yani bu dünya bir cadoloz olduğu halde güzel görünüşlü gibidir. Buna benzetmişler yani bu dünya bir cadoloz olduğu halde güzel görünüşlü gibidir. Yanına yaklaşınca kıymetli olmadığını anlarsın ama; "Tüh ya!Yanına yaklaşınca kıymetli olmadığını anlarsın ama; "Tüh ya! Ömrü senin uğrunda harcadım meğer hiç değmezmiş." der insan. Ömrü senin uğrunda harcadım meğer hiç değmezmiş." der insan.

Onun için gaflete düşmeyin, bizim asıl hedefimiz âhirettir,Onun için gaflete düşmeyin, bizim asıl hedefimiz âhirettir, Allah'ın rızasıdır; onu kazanmaya bakalım. Yarın tevbe ederim! Allah'ın rızasıdır; onu kazanmaya bakalım.

Yarın tevbe ederim!

Olmaz! Şu anda tevbe edeceksin! Olmaz! Şu anda tevbe edeceksin! Şu anda tevbe edeceksin buradan çıktıktan sonra iyi kul olacaksın. Şu anda tevbe edeceksin buradan çıktıktan sonra iyi kul olacaksın.

"Hocam pazartesiye kadar müsaade et." "Hocam pazartesiye kadar müsaade et."

Öyle şey yok! Şu anda, olursa şimdi olur, sonra pazartesi gelmez. Öyle şey yok! Şu anda, olursa şimdi olur, sonra pazartesi gelmez. Pazartesi gelmez arkadaşlar, aman gafletten kendinizi koruyun. Pazartesi gelmez arkadaşlar, aman gafletten kendinizi koruyun.

Kâmu ehadiküm fî-sebillillahi sâ'ten hayrun min 'amelihî fî ehlihî umrahû. Kâmu ehadiküm fî-sebillillahi sâ'ten hayrun min 'amelihî fî ehlihî umrahû.

Makâm burada "durmak" manasına masdar-ı mîmîdir.Makâm burada "durmak" manasına masdar-ı mîmîdir. Kâmu ehadiküm. "Sizden birinizin ayakta durması." Kâmu ehadiküm. "Sizden birinizin ayakta durması."

Nerede? Fî-sebillillahi. "Allah yolunda ayakta durması" Nerede?

Fî-sebillillahi. "Allah yolunda ayakta durması"
Sâ'ten. "Zamanın bir bölüğünde bir parçasında."Sâ'ten. "Zamanın bir bölüğünde bir parçasında." Yirmi dört saatin bir cüzi mânası değil bir kısa zaman demek. Sâ'ten.Yirmi dört saatin bir cüzi mânası değil bir kısa zaman demek. Sâ'ten. "Bir insanın bir müddet Allah yolunda dik durması." "Bir insanın bir müddet Allah yolunda dik durması." Savaşta, nöbette, bekçilikte vesairede durması. Hayrun min 'amelihî fî ehlihî umrahû.Savaşta, nöbette, bekçilikte vesairede durması. Hayrun min 'amelihî fî ehlihî umrahû. "Ömür boyunca ailesinin olduğu yerde, evinde salih amel işlemesinden hayırlıdır." "Ömür boyunca ailesinin olduğu yerde, evinde salih amel işlemesinden hayırlıdır."

Ömür boyunca evinde namaz kılıyor, tesbih çekiyor, Kur'an okuyor, salih amel işliyor vesaire... Ömür boyunca evinde namaz kılıyor, tesbih çekiyor, Kur'an okuyor, salih amel işliyor vesaire... Allah yolunda hudutta, cephede, bir saat yani kısa bir müddet durması, dik durması ondan daha hayırlıdır Allah yolunda hudutta, cephede, bir saat yani kısa bir müddet durması, dik durması ondan daha hayırlıdır

"Hocam, şimdi şu anda savaş yok ne yapacağız?" "Hocam, şimdi şu anda savaş yok ne yapacağız?"

Mesela Afganlı kardeşlerimiz cihat ediyorlar. Allah insanı fitnelere uğratmasın. Mesela Afganlı kardeşlerimiz cihat ediyorlar. Allah insanı fitnelere uğratmasın. Iraklı olsaydık halimiz haraptı; karşımızdaki müslüman sen müslümansın! Iraklı olsaydık halimiz haraptı; karşımızdaki müslüman sen müslümansın! İranlı olsak yine felaketti! Müslümanın birbirlerine şeyi zor yani.İranlı olsak yine felaketti! Müslümanın birbirlerine şeyi zor yani. Afganistan, haydi karşıda düşman var diyor insan. Afganistan, haydi karşıda düşman var diyor insan.

Ama ben bir başka şeye işaret edeceğim; düşmanın çeşidi çok. Ama ben bir başka şeye işaret edeceğim; düşmanın çeşidi çok. Düşmanın çeşidi, hilesi, gayreti, uğraşması çok. Düşmanın çeşidi, hilesi, gayreti, uğraşması çok. Bizim gayemiz, imanı ve müslümanları korumak olduğuna göre mesela burada küfre,Bizim gayemiz, imanı ve müslümanları korumak olduğuna göre mesela burada küfre, kafirliğe, dinsizliğe karşı dursak o da bu hükme girer. kafirliğe, dinsizliğe karşı dursak o da bu hükme girer. Allah'ın dinini müdafaa etmek için çalışsak,Allah'ın dinini müdafaa etmek için çalışsak, Müslümanlığı korumak yaymak için çalışsak o da bu hükme girer. Müslümanlığı korumak yaymak için çalışsak o da bu hükme girer.

Bir de gönlümüze şeytan girmesin, Allah'ın istemediği şeyler girmesin, Bir de gönlümüze şeytan girmesin, Allah'ın istemediği şeyler girmesin, imanımızı almasın diye cihat yani kendi nefsimizi terbiye etmek için nefis mücahedesi yapsak,imanımızı almasın diye cihat yani kendi nefsimizi terbiye etmek için nefis mücahedesi yapsak, o da bu gruba girer. o da bu gruba girer.

Hocalarımızdan böyle gördük, böyle duyduk. Onun için ona hatta büyük cihat demişler. Hocalarımızdan böyle gördük, böyle duyduk. Onun için ona hatta büyük cihat demişler.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2