Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Kazançların En Güzeli

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Şa'bân 1408 / 01.04.1988
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Elinin Emeğiyle Geçinmek, Emr-i Ma’ruf, Nehy-i Münker, Allah Faize Lânet Etti, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kazançların En Güzeli

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Şa'bân 1408 / 01.04.1988
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Elinin Emeğiyle Geçinmek, Emr-i Ma’ruf, Nehy-i Münker, Allah Faize Lânet Etti, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi hakka hamdihî ve's-salâtü ve's-selâmüel-Hamdü lillâhi hakka hamdihî ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. alâ hayri halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Emmâ ba'd:

Muhterem kardeşlerimiz! Allah'ın nasip ettiği miktarda, gücümüz kuvvetimizin yettiğince,Muhterem kardeşlerimiz!

Allah'ın nasip ettiği miktarda, gücümüz kuvvetimizin yettiğince,
fırsat buldukça yatsı namazlarından sonrafırsat buldukça yatsı namazlarından sonra Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinden üç tane kadar okuyoruz.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinden üç tane kadar okuyoruz. Ve bu hadîs-i şerîfleri de ben bir arkadaşıma besmeleyle çektirtiyorum,Ve bu hadîs-i şerîfleri de ben bir arkadaşıma besmeleyle çektirtiyorum, hangi sayfadan çıkarsa oradan okuyorum. hangi sayfadan çıkarsa oradan okuyorum. Yani "Hoca efendi belli hadîs-i şerîfleri bize okuyup da bize bir şey telkin etmek istiyor." demeyin.Yani "Hoca efendi belli hadîs-i şerîfleri bize okuyup da bize bir şey telkin etmek istiyor." demeyin. Kaderimize ne gelirse o geliyor.Kaderimize ne gelirse o geliyor. Eğer size bir işaret varsa, "Bende bu kusur varmış." dersiniz, düzeltirsiniz. Bir beşâret varsa seviniriz.Eğer size bir işaret varsa, "Bende bu kusur varmış." dersiniz, düzeltirsiniz. Bir beşâret varsa seviniriz. Kimseye söylemeyin ki güzel şeyleri söyleyince insanın elinden kaçar. İbret almaya gayret edin. Kimseye söylemeyin ki güzel şeyleri söyleyince insanın elinden kaçar. İbret almaya gayret edin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den Buhârî'nin ve Müslim'in -rahmetullahi aleyhimâ-Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den Buhârî'nin ve Müslim'in -rahmetullahi aleyhimâ- nakil ve rivayet ettiklerine göre, -açılan sayfada çıkan hadîs-i şerîfinde- Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; nakil ve rivayet ettiklerine göre, -açılan sayfada çıkan hadîs-i şerîfinde- Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Mânası şu, kardeşlerim: "Sizden birisi" diyor Peygamber Efendimiz, "ipini alıp..." Mânası şu, kardeşlerim:

"Sizden birisi" diyor Peygamber Efendimiz, "ipini alıp..."

Bizim memlekette "urgan" derler. Urgan, biraz kalınca.Bizim memlekette "urgan" derler. Urgan, biraz kalınca. Yani "ip" dediğimiz pamuk ipliği değil, dikiş ipliği değil. Urgan, kalın; yük taşımaya mahsus. Yani "ip" dediğimiz pamuk ipliği değil, dikiş ipliği değil. Urgan, kalın; yük taşımaya mahsus.

"Kalın urganını alıp sonra sabahleyin kalkıp da dağa gitmesi, oradan o ipin bağlayabildiği kadar bir demet,"Kalın urganını alıp sonra sabahleyin kalkıp da dağa gitmesi, oradan o ipin bağlayabildiği kadar bir demet, bir yük odun toplaması getirmesi, onu burada satması ve böylece Allah'ın onun şerefini,bir yük odun toplaması getirmesi, onu burada satması ve böylece Allah'ın onun şerefini, yüzünün akını koruması, dilenmekten koruması..." Dilenmiyor, odun satıyor.yüzünün akını koruması, dilenmekten koruması..."

Dilenmiyor, odun satıyor.
Odunu dağdan topluyor, pazara getiriyor; "Yok mu alacak?" Odunu dağdan topluyor, pazara getiriyor; "Yok mu alacak?" Tabii o zaman gaz ocağı yok, tüp vesaire yok. Herkes odun yakıyor. Odun lazım. Tabii o zaman gaz ocağı yok, tüp vesaire yok. Herkes odun yakıyor. Odun lazım. O dağdan getiriyor bir demet, şu kadar dirhem, bu kadar dirhem satıyor, eline bir para geçiyor.O dağdan getiriyor bir demet, şu kadar dirhem, bu kadar dirhem satıyor, eline bir para geçiyor. Sermayesi hamallık.Sermayesi hamallık. Gidiyor, odunu oradan topluyor, oraya kadar hamallığını yapıyor, satıyor, eline üç beş kuruş para geçiyor. Gidiyor, odunu oradan topluyor, oraya kadar hamallığını yapıyor, satıyor, eline üç beş kuruş para geçiyor.

"Böyle yapması ve yüzünü arsızlıktan, yüzsüzlükten,"Böyle yapması ve yüzünü arsızlıktan, yüzsüzlükten, başkasına el açıp dilenmekten Allah'ın böylece onu koruması..." başkasına el açıp dilenmekten Allah'ın böylece onu koruması..."

Çünkü üç beş kuruş kazanacak, böylece kimseye dilenmeyecek. Çünkü üç beş kuruş kazanacak, böylece kimseye dilenmeyecek.

"Bu onun için insanlardan bir şey istemesinden, dilenmesinden daha hayırlıdır." "Bu onun için insanlardan bir şey istemesinden, dilenmesinden daha hayırlıdır."

"İnsanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır." demek, yani isterse insanlar ona bir şeyler versin."İnsanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır." demek, yani isterse insanlar ona bir şeyler versin. "Allah rızası için bana biraz yardım edin." dediği zaman isterse versinler,"Allah rızası için bana biraz yardım edin." dediği zaman isterse versinler, daha fazlasını versinler mesela...daha fazlasını versinler mesela... Odun sattığı zaman 5 dirhem kazanıyorsa, dilendiği zaman isterse 50 dirhem kazansın.Odun sattığı zaman 5 dirhem kazanıyorsa, dilendiği zaman isterse 50 dirhem kazansın. İster versinler ister vermesinler. Hadi oradan, arslan gibisin, levent gibisin, git çalış...İster versinler ister vermesinler. Hadi oradan, arslan gibisin, levent gibisin, git çalış... Bazıları da dilenciye böyle diyorlar. "Allah versin, git!" diyor. Bazıları da dilenciye böyle diyorlar. "Allah versin, git!" diyor. "Bak sıhhatin yerinde, turp gibisin. Git çalış!" diyor. Kimisi de vermiyor. "Bak sıhhatin yerinde, turp gibisin. Git çalış!" diyor. Kimisi de vermiyor.

Bizim Peygamberimiz'den öğüt, tavsiye; gelen insanı boş çevirmemektir. Az çok bir şey vermektir.Bizim Peygamberimiz'den öğüt, tavsiye; gelen insanı boş çevirmemektir. Az çok bir şey vermektir. Belki gerçektir, hakikaten ihtiyacı vardır diye vermek daha uygun bize göre. Belki gerçektir, hakikaten ihtiyacı vardır diye vermek daha uygun bize göre.

Kimisi de "Allah versin." diyor. Kimisi de "Allah versin." diyor.

Nasreddin hocanın hikayesi de mâlum: Dam aktarıyormuş.Nasreddin hocanın hikayesi de mâlum: Dam aktarıyormuş. "Kış gelecek, şu damın yarıklarını, gediklerini tamir edeyim." diye tam dama çıkmış."Kış gelecek, şu damın yarıklarını, gediklerini tamir edeyim." diye tam dama çıkmış. Başka adamın biri de; "Hoca efendi, bir dakika gelir misin, bir şey söyleyeceğim." demiş.Başka adamın biri de; "Hoca efendi, bir dakika gelir misin, bir şey söyleyeceğim." demiş. Damdan inmiş üst kata, üst kattan merdivenlerden alt kata inmiş, kapıya gelmiş.Damdan inmiş üst kata, üst kattan merdivenlerden alt kata inmiş, kapıya gelmiş. "Allah rızası için bana bir şey versene." demiş."Allah rızası için bana bir şey versene." demiş. "Gel" demiş, birinci kata çıkarmış, birinci kattan yukarıya çıkartmış, dama çıkartmış; "Allah versin." demiş."Gel" demiş, birinci kata çıkarmış, birinci kattan yukarıya çıkartmış, dama çıkartmış; "Allah versin." demiş. Demiş ki; "Ya madem 'Allah versin.' diyecektin, aşağıda deseydin ya!"Demiş ki; "Ya madem 'Allah versin.' diyecektin, aşağıda deseydin ya!" "E sen de aşağıdan söyleseydin ya, 'Allah rızası için bir şeyler ver.' diye." demiş. "E sen de aşağıdan söyleseydin ya, 'Allah rızası için bir şeyler ver.' diye." demiş.

Bu da işin şaka tarafı. Ama istemekten böyle odun taşıması daha iyi, daha hayırlı. İstememek daha iyi.Bu da işin şaka tarafı.

Ama istemekten böyle odun taşıması daha iyi, daha hayırlı. İstememek daha iyi.
Beleşten kazanmaktan alnının teriyle kazanmak daha iyi. Kimseye yük olmamak daha iyi.Beleşten kazanmaktan alnının teriyle kazanmak daha iyi. Kimseye yük olmamak daha iyi. Bizim büyüklerimiz, bizim mürşitlerimiz, büyük evliyâullah kimseden bir şey istememişler.Bizim büyüklerimiz, bizim mürşitlerimiz, büyük evliyâullah kimseden bir şey istememişler. "İstersen biz verelim." demiş, kimseye [el açmamışlar.] "İstersen biz verelim." demiş, kimseye [el açmamışlar.]

Ahmed-i Yesevî hazretleri rahmetullahi aleyh Türkistan'ın büyük evliyâsından, kendisi kaşık yontarmış.Ahmed-i Yesevî hazretleri rahmetullahi aleyh Türkistan'ın büyük evliyâsından, kendisi kaşık yontarmış. Odunu alır, sağını solunu yontup kaşık yaparmış, sepete koyarmış.Odunu alır, sağını solunu yontup kaşık yaparmış, sepete koyarmış. Onları eşeğin heybesinin bu taraftaki sepetine koyarmış; 10-20 tane, kaç tane yapıyorsa, elinin emeği yani...Onları eşeğin heybesinin bu taraftaki sepetine koyarmış; 10-20 tane, kaç tane yapıyorsa, elinin emeği yani... Ondan sonra çarşıya dehlermiş eşeği... Kendisi gitmiyor.Ondan sonra çarşıya dehlermiş eşeği... Kendisi gitmiyor. Çarşıya da eşek yavaş yavaş gidermiş, herkes bakar, "Hoca nasıl kaşık yaptı?" diye eşeği durdururlarmış;Çarşıya da eşek yavaş yavaş gidermiş, herkes bakar, "Hoca nasıl kaşık yaptı?" diye eşeği durdururlarmış; oradan alırlarmış kaşıkları, bakarlarmış, beğendiklerini alırlarmış. Ne para koyarlarsa koyarlarmış.oradan alırlarmış kaşıkları, bakarlarmış, beğendiklerini alırlarmış. Ne para koyarlarsa koyarlarmış. Para koymazlarsa eşek gitmezmiş. Eşek ama hocanın eşeği, lâlettâyin değil. Para koymazlarsa eşek gitmezmiş. Eşek ama hocanın eşeği, lâlettâyin değil.

Onun için, alnının teriyle geçinmişler. Helalinden yemişler.Onun için, alnının teriyle geçinmişler. Helalinden yemişler. Halkın hakkını yememişler, halkın kesesinden yememişler.Halkın hakkını yememişler, halkın kesesinden yememişler. Güzel olanı budur; insanın muhtaç olmamasıdır, başkasından istememesidir,Güzel olanı budur; insanın muhtaç olmamasıdır, başkasından istememesidir, kendi alnının teriyle kazanmasıdır.kendi alnının teriyle kazanmasıdır. Onun için işçi kardeşlerimizin, bilhassa elinin emeği ile çalışan kardeşlerimizin bu kazanması güzel şeydir. Onun için işçi kardeşlerimizin, bilhassa elinin emeği ile çalışan kardeşlerimizin bu kazanması güzel şeydir.

Fakat kazançların en güzeli hangisidir? Kazançların en temizi, en güzeli, cihattan elde edilen kazançtır. Fakat kazançların en güzeli hangisidir?

Kazançların en temizi, en güzeli, cihattan elde edilen kazançtır.

Kitaplarımız böyle yazıyor. Kitaplarımız böyle yazıyor.

"Ben cihat peygamberi olarak gönderildim, ticaret peygamberi olarak gönderilmedim." diyor Peygamber Efendimiz. "Ben cihat peygamberi olarak gönderildim, ticaret peygamberi olarak gönderilmedim." diyor Peygamber Efendimiz.

Mümkünse hepimiz gitsek cihat etsek; Afganistan'da cihat etsek, Mümkünse hepimiz gitsek cihat etsek; Afganistan'da cihat etsek, başka yerlerde cihat etsek de sevabı böyle alsak ve nasibimiz de o yoldan gelse keşke... başka yerlerde cihat etsek de sevabı böyle alsak ve nasibimiz de o yoldan gelse keşke...

Ama dilenmenin iyi olmadığını bu hadîs-i şerîfte Efendimiz gayet güzel göstermiş oluyor.Ama dilenmenin iyi olmadığını bu hadîs-i şerîfte Efendimiz gayet güzel göstermiş oluyor. Bu da sizin kulağınıza küpe olsun. Büyüklerimizden bir tanesi; "İnsan, avlanan arslan gibi olmalı." diyor.Bu da sizin kulağınıza küpe olsun.

Büyüklerimizden bir tanesi; "İnsan, avlanan arslan gibi olmalı." diyor.
Avlanır, kendi avını yer, ondan sonra karnı doyduğu zaman arslan gibi uzanır,Avlanır, kendi avını yer, ondan sonra karnı doyduğu zaman arslan gibi uzanır, artık keyif çatar, şekerleme yapar. Yemeği yedi, karnı doydu.artık keyif çatar, şekerleme yapar. Yemeği yedi, karnı doydu. Ondan sonra onun avladığı avın başına tilkiler gelir, sırtlanlar gelir, kargalar gelir, [vesaire] gelir.Ondan sonra onun avladığı avın başına tilkiler gelir, sırtlanlar gelir, kargalar gelir, [vesaire] gelir. Onlar da kıyısından köşesinden bir şeyler yalamaya, ısırmaya, kemirmeye [çalışırlar.]Onlar da kıyısından köşesinden bir şeyler yalamaya, ısırmaya, kemirmeye [çalışırlar.] Başkasının [avından] onlar faydalanıyor. Ama ötekisi kendisi avladı, ondan sonra kenara çekildi. En iyisi o.Başkasının [avından] onlar faydalanıyor. Ama ötekisi kendisi avladı, ondan sonra kenara çekildi. En iyisi o. Kendi alnının teriyle kazanmak en iyi olmuş oluyor. Kendi alnının teriyle kazanmak en iyi olmuş oluyor.

Cihat niçin üstün? Cihat, dini devam ettirmek için, din düşmanlarına fırsat vermemek içindir.Cihat niçin üstün?

Cihat, dini devam ettirmek için, din düşmanlarına fırsat vermemek içindir.
Cihadın aslı esası odur. Müslümanlar aslında mazlum yetiştiler, garip yetiştiler. Cihadın aslı esası odur.

Müslümanlar aslında mazlum yetiştiler, garip yetiştiler.
Peygamber Efendimiz uzun zaman zulme uğradı. Seneler senesi baskı yaptılar.Peygamber Efendimiz uzun zaman zulme uğradı. Seneler senesi baskı yaptılar. Namaz kılacak, size ne onun namazından, namazına mâni oluyorlar. İbadet edecek, ibadetini engellediler.Namaz kılacak, size ne onun namazından, namazına mâni oluyorlar. İbadet edecek, ibadetini engellediler. İkna ettikleri insanları onun yolundan çevirmeye çalıştılar. O yine böyle halim selim hareket etti.İkna ettikleri insanları onun yolundan çevirmeye çalıştılar.

O yine böyle halim selim hareket etti.
Hatta dönüp Mekke'yi fethettiği zaman ordusuna dönüp dedi ki; Hatta dönüp Mekke'yi fethettiği zaman ordusuna dönüp dedi ki; "Size mücadele edip silah atmayana siz silah çekmeyeceksiniz."Size mücadele edip silah atmayana siz silah çekmeyeceksiniz. Kimseyi öldürmeyeceksiniz." Koca Mekke fetholdu, birkaç kişi hariç herkesi affetti Peygamber Efendimiz.Kimseyi öldürmeyeceksiniz." Koca Mekke fetholdu, birkaç kişi hariç herkesi affetti Peygamber Efendimiz. Birkaç azılı kâfir vardı...Birkaç azılı kâfir vardı... Koca Mekke fethedildi...Koca Mekke fethedildi... Hatta komutanlarından bir tanesi; "Ben bu savaşta öyle durmak filan yok,Hatta komutanlarından bir tanesi; "Ben bu savaşta öyle durmak filan yok, şimdiye kadar müşriklerin bana yaptıklarını, esirlerin intikamını öyle bir alacağım ki!" diyeşimdiye kadar müşriklerin bana yaptıklarını, esirlerin intikamını öyle bir alacağım ki!" diye böyle sözler söyleyince Peygamber Efendimiz onu komutanlıktan aldı.böyle sözler söyleyince Peygamber Efendimiz onu komutanlıktan aldı. Çünkü hırsla gidecek, aşırı gidecek diye onu komutanlıktan aldı.Çünkü hırsla gidecek, aşırı gidecek diye onu komutanlıktan aldı. Efendimiz böyle muamele etti. Ondan sonra da Mekke ahalisine en çok ganimetleri verdi. Efendimiz böyle muamele etti.

Ondan sonra da Mekke ahalisine en çok ganimetleri verdi.
En çok paraları onlara verdi. Hatta eski müslümanların bir kısmı, zayıf inançlıları dediler ki; En çok paraları onlara verdi. Hatta eski müslümanların bir kısmı, zayıf inançlıları dediler ki; "Muhammed kendi hemşehrilerini kayırıyor." Bu küfür sözü, söylenecek söz değil."Muhammed kendi hemşehrilerini kayırıyor." Bu küfür sözü, söylenecek söz değil. Ama Peygamber Efendimiz'i anlayamadılar.Ama Peygamber Efendimiz'i anlayamadılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin gözünde dünya metaı yok.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin gözünde dünya metaı yok. O yeni müslümanlara çok veriyor ki gönülleri ısınsın, yumuşasın, İslam'a bağlansınlar diye.O yeni müslümanlara çok veriyor ki gönülleri ısınsın, yumuşasın, İslam'a bağlansınlar diye. Eski müslümanlara dönüp de dedi ki; "Daha ne istiyorsunuz? Kendimi size ayırdım." Eski müslümanlara dönüp de dedi ki;

"Daha ne istiyorsunuz? Kendimi size ayırdım."

Mekke fetholdu ama Mekke'de kalmadı Peygamber Efendimiz.Mekke fetholdu ama Mekke'de kalmadı Peygamber Efendimiz. Mekke fetholdu, Peygamber Efendimiz'in doğduğu şehir, sevdiği şehir, Kâbe'nin olduğu şehir.Mekke fetholdu, Peygamber Efendimiz'in doğduğu şehir, sevdiği şehir, Kâbe'nin olduğu şehir. Oturamaz mıydı burada? "Tamam fetholdu artık, bizim başşehir, burada otururum." diyemez miydi? Oturamaz mıydı burada? "Tamam fetholdu artık, bizim başşehir, burada otururum." diyemez miydi?

Âmenna ve saddaknâ, ne isterse öyle yapardı. Âmenna ve saddaknâ, ne isterse öyle yapardı.

"Size kendimi ayırdım ey Medineliler, sizin yanınıza geleceğim." dedi ve Medine'de kaldı."Size kendimi ayırdım ey Medineliler, sizin yanınıza geleceğim." dedi ve Medine'de kaldı. Medine'de defnoldu. Ve Medine'yi şereflendirdi, nurlandırdı. Ve Medine'yi Medîne-i Münevvere yaptı.Medine'de defnoldu. Ve Medine'yi şereflendirdi, nurlandırdı. Ve Medine'yi Medîne-i Münevvere yaptı. Münevvere, "nurlandırılmış" Medine hâline getirdi, şereflendirdi.Münevvere, "nurlandırılmış" Medine hâline getirdi, şereflendirdi. Öyle bir şeref bahşetti ki Arş-ı Âlâ'nın kıskanacağı şerefi verdirtti. Medine'nin toprağını şifa eyledi. Öyle bir şeref bahşetti ki Arş-ı Âlâ'nın kıskanacağı şerefi verdirtti. Medine'nin toprağını şifa eyledi.

Ama anlamayan işte ileri geri konuşuyor.Ama anlamayan işte ileri geri konuşuyor. Ehlullahın, evliyâullahın, Resûlullah'ın kıymetini anlamayan insanlar çıkmış.Ehlullahın, evliyâullahın, Resûlullah'ın kıymetini anlamayan insanlar çıkmış. Her zaman çıkmış, her yerde çıkmış. Her zaman böyle şeyler oluyor. Her zaman çıkmış, her yerde çıkmış. Her zaman böyle şeyler oluyor.

Allah bir insanın basiretini bağlamasın, gözünü açtırsın. Allah bir insanın basiretini bağlamasın, gözünü açtırsın.

Sevgili kardeşlerim! İkinci hadîs-i şerîf: Sevgili kardeşlerim!

İkinci hadîs-i şerîf:

Kısmetinize çıkan hadisler bunlar... Kısmetinize çıkan hadisler bunlar...

"Alnınızın teriyle kazanın." diyor Peygamber Efendimiz."Alnınızın teriyle kazanın." diyor Peygamber Efendimiz. Demek kazanmıyorsanız ibret alacaksınız, kazanacaksınız.Demek kazanmıyorsanız ibret alacaksınız, kazanacaksınız. Beleşten yaşamak yerine çalışacaksınız, kazanacaksınız, başkalarını da faydalandıracaksınız. Beleşten yaşamak yerine çalışacaksınız, kazanacaksınız, başkalarını da faydalandıracaksınız.

Le-te'murunne bi'l-ma'rûfi ve le-tenhevünne ani'l-münkeriLe-te'murunne bi'l-ma'rûfi ve le-tenhevünne ani'l-münkeri Evveli fadlin hanna'llâhu aleyküm şirâreküm fe-yed'û hıyârüküm fe-lâ yüstecâbu lehüm. Evveli fadlin hanna'llâhu aleyküm şirâreküm fe-yed'û hıyârüküm fe-lâ yüstecâbu lehüm.

Bu hadîs-i şerîf de önemli bir vazifemizi bize hatırlatır, muhterem müslüman kardeşlerim. Bu hadîs-i şerîf de önemli bir vazifemizi bize hatırlatır, muhterem müslüman kardeşlerim.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem adeta -parmağını tehditle sallar gibi,Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem adeta -parmağını tehditle sallar gibi, gözümün önüne öyle geliyor- buyuruyor ki; gözümün önüne öyle geliyor- buyuruyor ki;

Muhakkak ve muhakkak ya emr-i mâruf yaparsınız, nehy-i münker yaparsınızMuhakkak ve muhakkak ya emr-i mâruf yaparsınız, nehy-i münker yaparsınız veyahut da Allah başınıza sizin şerlilerinizi musallat eder." veyahut da Allah başınıza sizin şerlilerinizi musallat eder."

"Aranızdan ciğeri beş para etmez şirâr, şirret adamları size musallat eder." "Aranızdan ciğeri beş para etmez şirâr, şirret adamları size musallat eder."

"Yâ Rabbi! Bu belayı başımızdan def et!" derler de duaları kabul olmaz. "Yâ Rabbi! Bu belayı başımızdan def et!" derler de duaları kabul olmaz.

Kabul olmamasının sebebi neymiş? Emr-i mâruf nehy-i münker yapılmamasıymış. Kabul olmamasının sebebi neymiş?

Emr-i mâruf nehy-i münker yapılmamasıymış.

Müslümanın ana vazifelerinden birisi; sağlığında, hastalığında, evinde, sokakta, hastanede,Müslümanın ana vazifelerinden birisi; sağlığında, hastalığında, evinde, sokakta, hastanede, postanede, fabrikada, çarşıda, pazarda, sohbette, her yerde emr-i mâruf nehy-i münker.postanede, fabrikada, çarşıda, pazarda, sohbette, her yerde emr-i mâruf nehy-i münker. İyi olan şeyi, aklın ve şeriatin övdüğü, methettiği, "güzel" dediği, değer verdiği şeyleri yaptırmak,İyi olan şeyi, aklın ve şeriatin övdüğü, methettiği, "güzel" dediği, değer verdiği şeyleri yaptırmak, teşvik ve öğretme çalışması yapacağız. Aklın ve şeriatin hoş görmediği, "Olmaz böyle şey!teşvik ve öğretme çalışması yapacağız. Aklın ve şeriatin hoş görmediği, "Olmaz böyle şey! Günah böyle şey!" diye uygun bulmadığı şeylerin de yapılmaması için gayret göstereceğiz. Günah böyle şey!" diye uygun bulmadığı şeylerin de yapılmaması için gayret göstereceğiz. Yaparlarsa "Yapmayın böyle." diyeceğiz. Çocuklar çıkmış, otomobillerin tepesinde zıplıyor. Yaparlarsa "Yapmayın böyle." diyeceğiz.

Çocuklar çıkmış, otomobillerin tepesinde zıplıyor.
"İnin bakayım aşağıya, yapmayın böyle!" Çocuklar komşunun elmalarını taşlıyor, eriklerini tırtıklıyor."İnin bakayım aşağıya, yapmayın böyle!" Çocuklar komşunun elmalarını taşlıyor, eriklerini tırtıklıyor. "Öyle yapmayın!" Veyahut daha başka bir yanlış iş."Öyle yapmayın!" Veyahut daha başka bir yanlış iş. Birkaç tane zalim çocuk tutmuşlar, bir hayvana eziyet ediyorlar.Birkaç tane zalim çocuk tutmuşlar, bir hayvana eziyet ediyorlar. "Bırakın bakayım onu, şimdi sizin yanınıza geliyorum! Bırakın onu!" diyecekler."Bırakın bakayım onu, şimdi sizin yanınıza geliyorum! Bırakın onu!" diyecekler. Veyahut birkaç tane zalim bir mazlum adamı kenara çekmişler, baskı yapıyorlar, zulmediyorlar.Veyahut birkaç tane zalim bir mazlum adamı kenara çekmişler, baskı yapıyorlar, zulmediyorlar. "Çekilin bakayım oradan. Bırakın mazlum zavallıyı!"Çekilin bakayım oradan. Bırakın mazlum zavallıyı! Alimallah kollarımı sıvıyorum..." diye mazlumun yanında yer almak, zalime fırsat vermemek... Alimallah kollarımı sıvıyorum..." diye mazlumun yanında yer almak, zalime fırsat vermemek...

Emr-i mâruf nehy-i münker... Bu nedir? Farz. Namaz gibi, oruç gibi farz. Emr-i mâruf nehy-i münker... Bu nedir?

Farz. Namaz gibi, oruç gibi farz.

Biz şimdi farzları ikiye ayırmışız. Bir; hafif, kolay farzlar. İki; sarp, zor farzlar.Biz şimdi farzları ikiye ayırmışız. Bir; hafif, kolay farzlar. İki; sarp, zor farzlar. "Zorları başkaları yapsın." diye ayırmışız. Hiç onların yanına yanaşmıyoruz. Kolayları yapıyoruz."Zorları başkaları yapsın." diye ayırmışız. Hiç onların yanına yanaşmıyoruz. Kolayları yapıyoruz. Tesbih çekmek; pekâlâ. Namaz kılmak; pekâlâ. Yemek yemek; pekâlâ.Tesbih çekmek; pekâlâ. Namaz kılmak; pekâlâ. Yemek yemek; pekâlâ. İftar etmek; pek pek pekâlâ. Sahura kalkmak çok ağır; sünnet. İftar etmek; pek pek pekâlâ. Sahura kalkmak çok ağır; sünnet.

"Senin adın ne?" demiş. "Farz" demiş çocuk. Babası demiş ki; "Oğlum niye adını doğru söylemiyorsun?""Senin adın ne?" demiş. "Farz" demiş çocuk. Babası demiş ki; "Oğlum niye adını doğru söylemiyorsun?" "'Sünnet' desem adam beni de yiyecek!" demiş. Allah'ın emirleri ayrılmaz."'Sünnet' desem adam beni de yiyecek!" demiş.

Allah'ın emirleri ayrılmaz.
Nasıl âyet-i kerîmede; E fe-tü'minûne bi-ba'di'l-kitâbi ve tekfurûne bi-ba'd.Nasıl âyet-i kerîmede;

E fe-tü'minûne bi-ba'di'l-kitâbi ve tekfurûne bi-ba'd.
"Allah'ın bazı âyetlerine inanıyorsunuz da bazılarını inkâr mı ediyorsunuz?!" "Allah'ın bazı âyetlerine inanıyorsunuz da bazılarını inkâr mı ediyorsunuz?!"

Böyle şey olur mu? Allah'ın âyetleri ayrılır mı? Böyle şey olur mu? Allah'ın âyetleri ayrılır mı?

Eski Diyanet İşleri başkanlarından bir tanesi baskı devrinde eline Kur'ân-ı Kerîm'i almış,Eski Diyanet İşleri başkanlarından bir tanesi baskı devrinde eline Kur'ân-ı Kerîm'i almış, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini makasla kesip "okunabilecek âyetler", "okunamayacak âyetler" diye ayırmış.Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini makasla kesip "okunabilecek âyetler", "okunamayacak âyetler" diye ayırmış. Okunabilecek âyetler normal, rejimin bir şey demedikleri. Okunabilecek âyetler normal, rejimin bir şey demedikleri. Okunamayacak âyetler; "Sakın ha bunları okuma! Bunlar okunmaz!" Neden? Okunamayacak âyetler; "Sakın ha bunları okuma! Bunlar okunmaz!"

Neden?

"Rejim bunu hoş karşılamaz." Allah'ın âyetleri engellenir engellenir kesilir. "Rejim bunu hoş karşılamaz."

Allah'ın âyetleri engellenir engellenir kesilir.

Allah'ın âyetleri başından, Fâtiha'sından Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs'ına kadar hepsi bir bütündür.Allah'ın âyetleri başından, Fâtiha'sından Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs'ına kadar hepsi bir bütündür. "Şu kadar âyet-i kerîmenin hepsine inanıyorum, bir tanesine inanmıyorum." dese insan, kâfir olur."Şu kadar âyet-i kerîmenin hepsine inanıyorum, bir tanesine inanmıyorum." dese insan, kâfir olur. Bir tanesine inanmasa kâfir olur. Bir tanesine inanmasa kâfir olur. Âyetlere değil, Peygamber Efendimiz'den rivayet edildiği sahih olan, gerçek olan bir hadîs-i şerîfe Âyetlere değil, Peygamber Efendimiz'den rivayet edildiği sahih olan, gerçek olan bir hadîs-i şerîfe "Benim aklım böyle şeye yatmaz, ben onu kabul etmiyorum." dese"Benim aklım böyle şeye yatmaz, ben onu kabul etmiyorum." dese hadîs-i şerîfin inkârından da kâfir olur insan. Millet bu işin farkında değil. Millet dini oyuncak sanıyor.hadîs-i şerîfin inkârından da kâfir olur insan. Millet bu işin farkında değil. Millet dini oyuncak sanıyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin kahrından gazabından korkmuyor, laubali...Allahu Teâlâ hazretlerinin kahrından gazabından korkmuyor, laubali... Kanunla alay etmekten korkar, trafik kaideleri çiğnemekten korkar,Kanunla alay etmekten korkar, trafik kaideleri çiğnemekten korkar, "Polis gelir ceza yazar,şu kadar dolar para vereceğim!" diye ödü patlar; "Polis gelir ceza yazar,şu kadar dolar para vereceğim!" diye ödü patlar; ama Allah'ın âyetleri ile, Resûlullah'ın hadîs-i şerîfleriyle gayet laubali... ama Allah'ın âyetleri ile, Resûlullah'ın hadîs-i şerîfleriyle gayet laubali...

"Bu devirde bu hadis yapılmaz." Niye yapılmasın? İşte Pakistanlılar yapıyor, niye yapılmasın? "Bu devirde bu hadis yapılmaz."

Niye yapılmasın? İşte Pakistanlılar yapıyor, niye yapılmasın?

Sen yapamıyorsun; sende iş yok da ondan!Sen yapamıyorsun; sende iş yok da ondan! İki para etmez ödlek adamın birisin de Resûlullah'ın hadisini yapamıyorsun.İki para etmez ödlek adamın birisin de Resûlullah'ın hadisini yapamıyorsun. Kravatı bağlamış, çekmiş jileti suratına, sinekkaydı tıraş olmuş, kahvehaneye geçmiş,Kravatı bağlamış, çekmiş jileti suratına, sinekkaydı tıraş olmuş, kahvehaneye geçmiş, bacak bacak üstüne atmış, bir de sigara tüttürmüş, güzel güzel fiyakalı fiyakalı savuruyor. bacak bacak üstüne atmış, bir de sigara tüttürmüş, güzel güzel fiyakalı fiyakalı savuruyor.

"Bu âyet, bu hadîs-i şerîf tatbik edilmez bu devirde." "Bu âyet, bu hadîs-i şerîf tatbik edilmez bu devirde."

Sen tatbik edemezsin, sen de iş yok! Senin tatbik edecek hâlin yok da ondan!Sen tatbik edemezsin, sen de iş yok! Senin tatbik edecek hâlin yok da ondan! Yoksa Allah'ın nice has kulları var. Yoksa Allah'ın nice has kulları var. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin bir işaretine can vermeye hazır.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin bir işaretine can vermeye hazır. Şeriatin bir küçük âdâbını çiğnemeye rızası yok. Şeriatin bir küçük âdâbını çiğnemeye rızası yok. Gecesi gündüzü her şeyiyle Resûlullah Efendimiz'in yolunda geçirmeye âmâde...Gecesi gündüzü her şeyiyle Resûlullah Efendimiz'in yolunda geçirmeye âmâde... Allah'ın nice has kulları var; sen dünyada sadece kendini mi var sanıyorsun? Allah'ın nice has kulları var; sen dünyada sadece kendini mi var sanıyorsun?

"Ya emr-i mâruf yapar nehy-i münker edersiniz ya da Allah başınıza şerlilerinizi,"Ya emr-i mâruf yapar nehy-i münker edersiniz ya da Allah başınıza şerlilerinizi, şirretlilerinizi musallat eder. Sonra hayırlılarınız dua eder de dualarınız kabul olmaz." şirretlilerinizi musallat eder. Sonra hayırlılarınız dua eder de dualarınız kabul olmaz."

Bizim durumumuzu gösteriyor herhalde...Bizim durumumuzu gösteriyor herhalde... Bizim neden başımızda belalıların olduğunu, neden hürriyetlerimizi kaybettiğimizi, neden Afganistan'da,Bizim neden başımızda belalıların olduğunu, neden hürriyetlerimizi kaybettiğimizi, neden Afganistan'da, Bulgaristan'da, falanca da filanca da, Kırgızistan'da vesairede neden başımıza neler geldiğini,Bulgaristan'da, falanca da filanca da, Kırgızistan'da vesairede neden başımıza neler geldiğini, neden salih kulların ağlayıp sızlayıp yalvardığı halde dualarının kabul edilmediğinineden salih kulların ağlayıp sızlayıp yalvardığı halde dualarının kabul edilmediğini bu hadîs-i şerîften herhalde anlıyoruz. bu hadîs-i şerîften herhalde anlıyoruz.

Daha korkunç bir hadîs-i şerîf var, diyor ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; Daha korkunç bir hadîs-i şerîf var, diyor ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri;

"Âhir zamanda Allah'ın salih bir kulu; 'Yâ Rabbi! Ümmet-i Muhammed'e hayırlar ihsan eyle."Âhir zamanda Allah'ın salih bir kulu; 'Yâ Rabbi! Ümmet-i Muhammed'e hayırlar ihsan eyle. Şöyle yap, böyle yap...' diye ümmet için dua edince Allah ona der ki; 'Sen kendin için dua et.Şöyle yap, böyle yap...' diye ümmet için dua edince Allah ona der ki; 'Sen kendin için dua et. Ben onlara kızıyorum, onları karıştırma!' der." diyor Peygamber Efendimiz. Ben onlara kızıyorum, onları karıştırma!' der." diyor Peygamber Efendimiz.

"'Tamam, sen benim sevgili kulumsun, kendin için dua et. O ümmet için dua etme."'Tamam, sen benim sevgili kulumsun, kendin için dua et. O ümmet için dua etme. Ben onlara kızıyorum. Onları duana alma.' diye ikaz eder." diyor. Ben onlara kızıyorum. Onları duana alma.' diye ikaz eder." diyor.

Hadîs-i şerîf bu, tüyleri diken diken edecek bir hadîs-i şerîftir! Hadîs-i şerîf bu, tüyleri diken diken edecek bir hadîs-i şerîftir!

Allahu Teâlâ hazretleri bize farzları ayrımsız, tasnif yapmadan, kolayını zorunu hepsini yapmaya,Allahu Teâlâ hazretleri bize farzları ayrımsız, tasnif yapmadan, kolayını zorunu hepsini yapmaya, kabul etmeye hazır, tam müslüman eylesin. kabul etmeye hazır, tam müslüman eylesin. Yarım müslüman, dörtte bir müslüman, çeyrek müslüman, onda bir müslüman, Yarım müslüman, dörtte bir müslüman, çeyrek müslüman, onda bir müslüman, -one percent- yüzde bir müslüman...-one percent- yüzde bir müslüman... Sulandırılmış Müslümanlık; suyuna su katmışlar, suyuna su katmışlar, kokusu kalmış sadece! Sulandırılmış Müslümanlık; suyuna su katmışlar, suyuna su katmışlar, kokusu kalmış sadece!

Leana'llâhu âkile'r-ribâ ve mu'kılehû ve şâhideyhi ve kâtibehû. Hüm fîhi sevâun. Leana'llâhu âkile'r-ribâ ve mu'kılehû ve şâhideyhi ve kâtibehû. Hüm fîhi sevâun.

Müslim'in -rahmetullahi aleyh- rivayeti. Müslim'in -rahmetullahi aleyh- rivayeti.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

"Allah faiz, riba yiyene lanet etti." Ve mu'kılehû. "Yedirene de, verene de lanet etti." "Allah faiz, riba yiyene lanet etti."

Ve mu'kılehû. "Yedirene de, verene de lanet etti."

Faiz alıp yiyene de lanet etti, verene de lanet etti. Faiz alıp yiyene de lanet etti, verene de lanet etti.

Ve şâhideyhi.Ve şâhideyhi. "Para alınması işleminde, senedin yazılması işleminde şahit olup da imza koyanlara da lanet etti." "Para alınması işleminde, senedin yazılması işleminde şahit olup da imza koyanlara da lanet etti."

Ve kâtibehû. "Onu yazana yani daktilo edene de lanet etti." Ve kâtibehû. "Onu yazana yani daktilo edene de lanet etti."

Hüm fîhi sevâun. "Bu günahta bunların hepsi müsâvidir." Hüm fîhi sevâun. "Bu günahta bunların hepsi müsâvidir."

Alan, veren, yazan, çizen, şahit olan, hepsi müsâvi. İşte İslâm böyle... Alan, veren, yazan, çizen, şahit olan, hepsi müsâvi.

İşte İslâm böyle...

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2