Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kıyamet Alâmetleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Şa'bân 1401 / 07.06.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Himâyesinde Olan Kimseler, Kıyametin Altı Alâmeti, Tevbe Etmekte Acele Edin!, Roma’nın Fethi, Hayırdan Altı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kıyamet Alâmetleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Şa'bân 1401 / 07.06.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Himâyesinde Olan Kimseler, Kıyametin Altı Alâmeti, Tevbe Etmekte Acele Edin!, Roma’nın Fethi, Hayırdan Altı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-'âlemin ve's-salâtu ve's-selâmu 'alâ hayra halkıhîel-Hamdü lillâhi rabbi'l-'âlemin ve's-salâtu ve's-selâmu 'alâ hayra halkıhî muhammedin ve 'alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'd: muhammedin ve 'alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyüFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhtesâtühâseyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhtesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve sellem ennehû kâl: ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve sellem ennehû kâl:

Sittü mecâlise el-müminü dâminun 'alallâhi teâlâ Sittü mecâlise el-müminü dâminun 'alallâhi teâlâ kâne fî-şey'in minhâ fî-mescidi cemâ'atin en 'ınde marîdın ev fî-cenâzetin ev fî-beytihî ev 'ınde imâmin muksıtın yü'azziruhû ve yüvakkıruhû. kâne fî-şey'in minhâ fî-mescidi cemâ'atin en 'ınde marîdın ev fî-cenâzetin ev fî-beytihî ev 'ınde imâmin muksıtın yü'azziruhû ve yüvakkıruhû.

Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev kemâ kâl. Muhterem cemaat-i müslimîn! Sadaka Resûlullah fî-mâ kâl ev kemâ kâl.

Muhterem cemaat-i müslimîn!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini, Hocamız'ın hocasıPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini, Hocamız'ın hocası Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin telif eylemiş olduğu Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin telif eylemiş olduğu eserden ve şerhinden takip etmeye devam edeceğiz. eserden ve şerhinden takip etmeye devam edeceğiz.

Dersimize başlamadan önce evvela Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ Dersimize başlamadan önce evvela Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhu için, sonra cümle enbiyâ ve mürselîn,sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruhu için, sonra cümle enbiyâ ve mürselîn, evliyâ ve sâlihînin ve hâsseten Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan,evliyâ ve sâlihînin ve hâsseten Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan, Aşere-i Mübeşşere'den zamanımıza kadar güzerân eyleyen sâdât ve meşâyihimizin,Aşere-i Mübeşşere'den zamanımıza kadar güzerân eyleyen sâdât ve meşâyihimizin, ulemâmızın ruhları için; eserin müellefi Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhu için, ulemâmızın ruhları için; eserin müellefi Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhu için, âhirete geçen yıl irtihal etmiş olan Hocamız Mehmed Zahid Efendi hazretlerinin ruhu için; âhirete geçen yıl irtihal etmiş olan Hocamız Mehmed Zahid Efendi hazretlerinin ruhu için; bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânın,bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere buraya teşrif edenrâvilerin ruhları için; ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere buraya teşrif eden siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyup hediye edelim. siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyup hediye edelim.

Dersin başında metnini okuduğum hadîs-i şerîfte Peygamber aleyhisselâtü ve's-selâm EfendimizDersin başında metnini okuduğum hadîs-i şerîfte Peygamber aleyhisselâtü ve's-selâm Efendimiz bize makbul olan toplulukları, yerleri, meclisleri beyan ediyor. Şöyle buyurmuş: bize makbul olan toplulukları, yerleri, meclisleri beyan ediyor. Şöyle buyurmuş:

Sittü mecâlise. "Altı meclis vardır." Arapça'da meclis, "oturulan yer" demek.Sittü mecâlise. "Altı meclis vardır." Arapça'da meclis, "oturulan yer" demek. Yani topluluktan, insanların toplanmalarından kinâye olur.Yani topluluktan, insanların toplanmalarından kinâye olur. Altı toplantı, insanların toplaştığı altı yer vardır ki; Altı toplantı, insanların toplaştığı altı yer vardır ki;

el-Mü'minu dâminun 'alallâhi teâlâ mâ kâne fî-şey'in minhâ.el-Mü'minu dâminun 'alallâhi teâlâ mâ kâne fî-şey'in minhâ. "Bunların içinde herhangi bir şey olursa, mü'min orada Allah'ın hıfz u emânındadır.""Bunların içinde herhangi bir şey olursa, mü'min orada Allah'ın hıfz u emânındadır." Mü'min bu toplulukların birisinin içinde bulunursa hıfz u emânda olur. Mü'min bu toplulukların birisinin içinde bulunursa hıfz u emânda olur. Yani Allahu Teâlâ hazretleri onu korur, onun kefili olur.Yani Allahu Teâlâ hazretleri onu korur, onun kefili olur. O meclislerde yapılan şeyleri de Allahu Teâlâ hazretleri bağışlar. Bu meclisler nedir? O meclislerde yapılan şeyleri de Allahu Teâlâ hazretleri bağışlar.

Bu meclisler nedir?

Kitabın kendisinden takip eden arkadaşlarım için söylüyorum, burada bir kelime atlanmış.Kitabın kendisinden takip eden arkadaşlarım için söylüyorum, burada bir kelime atlanmış. Fî-şey'in minhâ'dan sonra fî-sebîlillah kelimesi geçecek, bir. Fî-şey'in minhâ'dan sonra fî-sebîlillah kelimesi geçecek, bir. Bir de; dâminun 'alallâhi teâlâ mâ kâne fî-şey'in minhâ diyor. Men başka bir rivayette 'ma' diye geçmiş.Bir de; dâminun 'alallâhi teâlâ mâ kâne fî-şey'in minhâ diyor. Men başka bir rivayette 'ma' diye geçmiş. Yani 'min' olursa; "O kimse ki bu meclislerden birisinde olur." demek.Yani 'min' olursa; "O kimse ki bu meclislerden birisinde olur." demek. Mâ olursa; "O şey ki bu meclislerin birisinde vukû bulur." demek. Manada küçük bir değişiklik oluyor.Mâ olursa; "O şey ki bu meclislerin birisinde vukû bulur." demek. Manada küçük bir değişiklik oluyor. Biz her ikisini de başında açıklamıştık. Yani "Bu meclisler bu topluluklar makbul topluluklardır,Biz her ikisini de başında açıklamıştık. Yani "Bu meclisler bu topluluklar makbul topluluklardır, Allahu Teâlâ bu topluluklara katılanları sever ve o topluluklara katılmış olan insanlaraAllahu Teâlâ bu topluluklara katılanları sever ve o topluluklara katılmış olan insanlara büyük hayırlar gelir." gibi bir mâna anlayacağız. Şimdi bunları sıralıyor. büyük hayırlar gelir." gibi bir mâna anlayacağız.

Şimdi bunları sıralıyor.

Birisi burada atlanmış olan, şerhte mevcut bulunan fî-sebîlillah.Birisi burada atlanmış olan, şerhte mevcut bulunan fî-sebîlillah. "Allah yolunda bir toplulukta bulunursa insan, Allah onu korur.""Allah yolunda bir toplulukta bulunursa insan, Allah onu korur." Allah onun kefili olur, onu hıfz u himaye eder, o kimsenin vekili olur. Allah onun kefili olur, onu hıfz u himaye eder, o kimsenin vekili olur.

İnsan nasıl Allah yolunda olur? Fî-sebîlillah nasıl olur? Bi-ribâtin.İnsan nasıl Allah yolunda olur? Fî-sebîlillah nasıl olur?

Bi-ribâtin.
"Ya bir kalenin, bir hudut karakolunun içinde müslümanların bekçiliğini yapar,"Ya bir kalenin, bir hudut karakolunun içinde müslümanların bekçiliğini yapar, kâfire karşı elinde silah bekler," öyle olur. Ev kıtâlin. kâfire karşı elinde silah bekler," öyle olur. Ev kıtâlin. Veyahut fiilen düşmanla çarpışan bir grubun içinde vazifesini, yerini almış olur, çarpışmakta olur."Veyahut fiilen düşmanla çarpışan bir grubun içinde vazifesini, yerini almış olur, çarpışmakta olur." Allah'ın hıfz u emânında, Allah onun kefili, vekili olmuş bir kimse oluyor bu, bir.Allah'ın hıfz u emânında, Allah onun kefili, vekili olmuş bir kimse oluyor bu, bir. Böyle altı tane sayacak. Birisi, "Allah yolunda bir toplulukta savaşta Böyle altı tane sayacak. Birisi, "Allah yolunda bir toplulukta savaşta veyahut bekçilikte olan müslüman." İkincisi; veyahut bekçilikte olan müslüman." İkincisi;

Fî-mescidi cemâ'atin. "Bir cemaatle namaz kılınan mescitte olan kimse." Fî-mescidi cemâ'atin. "Bir cemaatle namaz kılınan mescitte olan kimse."

Yani şurası cemaatle namaz kılınan bir mescit mi? Evet. Cuma kılınan bir mescit mi? Evet. Yani şurası cemaatle namaz kılınan bir mescit mi?

Evet.

Cuma kılınan bir mescit mi?

Evet.

İşte böyle bir mescitte bulunan bir kimse.İşte böyle bir mescitte bulunan bir kimse. Yani bir köşeye çekilmiş, herkesin bilmediği bir yer değil de cemaatle namaz kılınan,Yani bir köşeye çekilmiş, herkesin bilmediği bir yer değil de cemaatle namaz kılınan, Cuma namazı kılınan bir mescitte insan bulundu mu Allahu Teâlâ hazretleri de onun kefili, vekili olur.Cuma namazı kılınan bir mescitte insan bulundu mu Allahu Teâlâ hazretleri de onun kefili, vekili olur. Ona da ne mutlu!.. [Üçüncüsü;] Ve 'ınde marîdın. "Bir hastanın yanında bulunduğu müddetçe..."Ona da ne mutlu!.. [Üçüncüsü;]

Ve 'ınde marîdın. "Bir hastanın yanında bulunduğu müddetçe..."
Yani bir hastayı beklemek suretinde... Ona hizmet etmek gerekir.Yani bir hastayı beklemek suretinde... Ona hizmet etmek gerekir. Hastalar yatar; altı temizlenecek, gıdası verilecek, ilaçları içirilecek, başında beklenecek.Hastalar yatar; altı temizlenecek, gıdası verilecek, ilaçları içirilecek, başında beklenecek. Geceleyin o uyur ama sen uyanık beklemen lazım ki belki uyanıverir de bir şey olur diye.Geceleyin o uyur ama sen uyanık beklemen lazım ki belki uyanıverir de bir şey olur diye. İşte o beklemek makbul bir bekleyiş oluyor. Allahu Teâlâ sevdiği için insan bu altı zümrenin içine giriyor.İşte o beklemek makbul bir bekleyiş oluyor. Allahu Teâlâ sevdiği için insan bu altı zümrenin içine giriyor. Veyahut da sırf ziyaret için gitmiş olursun.Veyahut da sırf ziyaret için gitmiş olursun. Demek ki insan bir hastayı ziyarete gitse, o hastane odasında ziyaret müddetinceDemek ki insan bir hastayı ziyarete gitse, o hastane odasında ziyaret müddetince Allah'ın hıfz u emânında oluyor, makbul bir halde bulunuyor. [Dördüncüsü;] Allah'ın hıfz u emânında oluyor, makbul bir halde bulunuyor. [Dördüncüsü;]

Ev fî-cenâzetin. "Bir cenazeye yapılan hizmette bulunuyor ise..."Ev fî-cenâzetin. "Bir cenazeye yapılan hizmette bulunuyor ise..." Yani cenaze namazını kılmak, alıp onu kabristana kadar götürmek,Yani cenaze namazını kılmak, alıp onu kabristana kadar götürmek, alıp kabristanda kabre indirmek, gömüvermek, son hizmetini yapmak.alıp kabristanda kabre indirmek, gömüvermek, son hizmetini yapmak. Müslümanın müslüman üzerinde bazı hakları vardır, bu o haklardan birisidir.Müslümanın müslüman üzerinde bazı hakları vardır, bu o haklardan birisidir. Bir müslümanın cenazesi ortada kalsa, kimse meşgul olmasa, o beldede ne kadar Allah diyen, Bir müslümanın cenazesi ortada kalsa, kimse meşgul olmasa, o beldede ne kadar Allah diyen, lâ ilâhe illallah diyen, Muhammedun Resûlullah diyen müslüman varsa hepsinin yakasına yapışılır,lâ ilâhe illallah diyen, Muhammedun Resûlullah diyen müslüman varsa hepsinin yakasına yapışılır, "Sen bu müslüman kardeşinin son vazifesini niye yapmadın?" diye hesap sorulur. "Sen bu müslüman kardeşinin son vazifesini niye yapmadın?" diye hesap sorulur. İşte böyle bir cenaze merasiminde bulunan kimse de Allah'ın kefil olduğu kimselerdendir. [Beşincisi;] İşte böyle bir cenaze merasiminde bulunan kimse de Allah'ın kefil olduğu kimselerdendir. [Beşincisi;]

Ev fî-beytihî. "Yahut evinde bir köşeye çekilmiş..." Neden çekilmiş? Ev fî-beytihî. "Yahut evinde bir köşeye çekilmiş..."

Neden çekilmiş?

İnsanlardan uzlet ediyor da kendi ibadetini yapmayı,İnsanlardan uzlet ediyor da kendi ibadetini yapmayı, âhiretini kazanmayı düşünderek köşeye çekilmiş, uzlette... Ona da Allah kefil olur. [Altıncısı;] âhiretini kazanmayı düşünderek köşeye çekilmiş, uzlette... Ona da Allah kefil olur. [Altıncısı;]

Ev 'ınde imâmin muksıtın yü'azziruhû ve yüvakkıruhû.Ev 'ınde imâmin muksıtın yü'azziruhû ve yüvakkıruhû. Bir adaletli liderin, adaletle tebâsını idare eden önderin, hükümdarın, hüküm sahibinin,Bir adaletli liderin, adaletle tebâsını idare eden önderin, hükümdarın, hüküm sahibinin, güç sahibinin, sultanın, bir saltanat sahibi zâtın yanında adaletle hükmetmek..." Nasıl olur? güç sahibinin, sultanın, bir saltanat sahibi zâtın yanında adaletle hükmetmek..."

Nasıl olur?

Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerine uygun hükmetmekle olur. Öyle yapan bir kimsenin emrinde bulunuyorAllahu Teâlâ hazretlerinin emirlerine uygun hükmetmekle olur. Öyle yapan bir kimsenin emrinde bulunuyor ve ona tâzim ediyor, onu tevkir ediyor, ona hürmet gösteriyor.ve ona tâzim ediyor, onu tevkir ediyor, ona hürmet gösteriyor. Onun maiyetinde bulunduğu müddetçe -Bak, İslâm nasıl bir itaat şuuru [vermiş]-Onun maiyetinde bulunduğu müddetçe -Bak, İslâm nasıl bir itaat şuuru [vermiş]- Allahu Teâlâ hazretlerinin kefil olduğu bir kimsedir. Bu "kefil olmak"tan maksat nedir? Allahu Teâlâ hazretlerinin kefil olduğu bir kimsedir.

Bu "kefil olmak"tan maksat nedir?

Kefil olmaktan maksadı şöyle izah etmiş; Kefil olmaktan maksadı şöyle izah etmiş;

İnnehû yuncîhi min ehvâli'l-kıyâmeti ve yudhiluhû dâre's-selâme.İnnehû yuncîhi min ehvâli'l-kıyâmeti ve yudhiluhû dâre's-selâme. "Allahu Teâlâ kıyametin sıkıntılarından, üzüntülerinden, tehlikelerinden o kimseyi korur da"Allahu Teâlâ kıyametin sıkıntılarından, üzüntülerinden, tehlikelerinden o kimseyi korur da dâru's-selâm olan, selamet, esenlik diyarı-yurdu olan cennet-i âlâya dahil eder, cennete sokar."dâru's-selâm olan, selamet, esenlik diyarı-yurdu olan cennet-i âlâya dahil eder, cennete sokar." Kefâlet o.Yani ondan murad netice itibariyle,Kefâlet o.Yani ondan murad netice itibariyle, "Bu meclislerde olan insan cennetlik insan olur." demek oluyor. O halde neymiş? "Bu meclislerde olan insan cennetlik insan olur." demek oluyor.

O halde neymiş?

Allah yolunda cihat eden, hudutta bekleyen veya fiilen çarpışan, bir.Allah yolunda cihat eden, hudutta bekleyen veya fiilen çarpışan, bir. İkincisi; cemaatle namaz kılınan bir mescitte bulunan, yani namaz kılmak İkincisi; cemaatle namaz kılınan bir mescitte bulunan, yani namaz kılmak veya ibadet için oraya giden kimse. veya ibadet için oraya giden kimse. Üçüncüsü; bir hastayı bekleyen veya ziyaret için yanında bulunan.Üçüncüsü; bir hastayı bekleyen veya ziyaret için yanında bulunan. Dördüncüsü; bir cenazeyi takip eden, cenazenin son hizmetlerini yapmakta olan, o grupta bulunan.Dördüncüsü; bir cenazeyi takip eden, cenazenin son hizmetlerini yapmakta olan, o grupta bulunan. Beşincisi; kendi evine çekilmiş tek başına uzlet edip ibadetle, zikirle, fikirle meşgul oluyor.Beşincisi; kendi evine çekilmiş tek başına uzlet edip ibadetle, zikirle, fikirle meşgul oluyor. Altıncısı; adaletli bir liderin, hükümdarın mahiyetine girmiş, ona hürmet ediyor, buyruğunu tutuyor.Altıncısı; adaletli bir liderin, hükümdarın mahiyetine girmiş, ona hürmet ediyor, buyruğunu tutuyor. Bu altı sınıfa Allahu Teâlâ hazretleri âhiretin sıkıntılarını göstermez, Bu altı sınıfa Allahu Teâlâ hazretleri âhiretin sıkıntılarını göstermez, korktuklarından emin eder, cennetine dahil eyler. korktuklarından emin eder, cennetine dahil eyler.

Allahu Teâlâ hazretleri bu güzel hasletleri cümlemize nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bu güzel hasletleri cümlemize nasip eylesin.

Diğer hadîs-i şerîf kıyametin alâmetleriyle ilgili.Diğer hadîs-i şerîf kıyametin alâmetleriyle ilgili. Peygamber aleyhisselâtu ve's-selâm Efendimiz şöyle buyurmuş: Peygamber aleyhisselâtu ve's-selâm Efendimiz şöyle buyurmuş:

Sittün min eşrâti's-sâ'ati. "Altı şey vardır ki, bunlar kıyametin şartlarındandır, alâmetlerindendir."Sittün min eşrâti's-sâ'ati. "Altı şey vardır ki, bunlar kıyametin şartlarındandır, alâmetlerindendir." Bir şart olur, ondan sonra arkasından meşrut gelir.Bir şart olur, ondan sonra arkasından meşrut gelir. O halde "kıyametin eşrâtı" demek; "onlar vuku bulacak, ondan sonra kıyamet gelecek" demek.O halde "kıyametin eşrâtı" demek; "onlar vuku bulacak, ondan sonra kıyamet gelecek" demek. Onun için biz "kıyamet alâmetleri" deriz. Arapça'da eşrât, "şartları" diyor. Sâ'at diyor.Onun için biz "kıyamet alâmetleri" deriz. Arapça'da eşrât, "şartları" diyor. Sâ'at diyor. 'Saat'ten maksat, elif-lamla gelmiş, mâlum saat; dünyanın bozulma saati, bozulma vakti. 'Saat'ten maksat, elif-lamla gelmiş, mâlum saat; dünyanın bozulma saati, bozulma vakti. "O vakit" diye geçiyor yani, "belirli o vakit" diye geçiyor. O vaktin şartları, alâmetleri altı tanedir."O vakit" diye geçiyor yani, "belirli o vakit" diye geçiyor. O vaktin şartları, alâmetleri altı tanedir. Altı tane şey bu kıyametin emareleridir. Bunlar olmadan o olmaz.Altı tane şey bu kıyametin emareleridir. Bunlar olmadan o olmaz. Yani şart olmayınca öteki arkasından meşrut gelmiyor ya.Yani şart olmayınca öteki arkasından meşrut gelmiyor ya. Bunlar olmamışsa kıyamet kopmayacak, bunlar olacak da ondan sonra olacak. Bunlar olmamışsa kıyamet kopmayacak, bunlar olacak da ondan sonra olacak.

Birisi mevtî. "Benim vefatım." Ben hayattayken kıyamet kopmayacak.Birisi mevtî. "Benim vefatım." Ben hayattayken kıyamet kopmayacak. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor. "Benim vefatım şartlardan bir tanesi."Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor. "Benim vefatım şartlardan bir tanesi." Yani kıyamet Resûlullah zamanında kopmayacak; Resûlullah âhirete irtihal edecek, Yani kıyamet Resûlullah zamanında kopmayacak; Resûlullah âhirete irtihal edecek, artık ne kadar zaman geçecekse ondan sonra. Birinci şart bu. artık ne kadar zaman geçecekse ondan sonra. Birinci şart bu.

Ve fethu beyti'l-makdis. "Beytü'l-Makdis'in fetholunması."Ve fethu beyti'l-makdis. "Beytü'l-Makdis'in fetholunması." Beytü'l-Makdis'e biz Türkçe "Kudüs" diyoruz. Kudüs şehri fetholacak. Kimden? Beytü'l-Makdis'e biz Türkçe "Kudüs" diyoruz. Kudüs şehri fetholacak.

Kimden?

Şerhte diyor ki; min yedi'l-küffâri'l-muharibîn.Şerhte diyor ki; min yedi'l-küffâri'l-muharibîn. "Savaşmakta olan kâfirlerin elinden kurtarılacak, fethedilecek." "Savaşmakta olan kâfirlerin elinden kurtarılacak, fethedilecek."

Demek ki bu hadîs-i şerîfin bu cümlesinde iki tane istikbale ait gerçek var.Demek ki bu hadîs-i şerîfin bu cümlesinde iki tane istikbale ait gerçek var. Birisi; bir zaman gelecek bu [Kudüs] kâfirlerin elinde olacak, ondan sonra kâfirlerin elinden bu alınacak.Birisi; bir zaman gelecek bu [Kudüs] kâfirlerin elinde olacak, ondan sonra kâfirlerin elinden bu alınacak. Şimdi Kudüs onların elinde ama alınacak, kâfirlerden alınacak. O da ikinci şart. Şimdi Kudüs onların elinde ama alınacak, kâfirlerden alınacak. O da ikinci şart.

Ve en yu'tâ'r-racülü elfe dînârin fe-yeshatuhâ.Ve en yu'tâ'r-racülü elfe dînârin fe-yeshatuhâ. Üçüncü şartı söylüyor; "Kişiye bin dinar verilecek de kızacak."Üçüncü şartı söylüyor; "Kişiye bin dinar verilecek de kızacak." Hiçbir şey yok, birdenbire "Al sana bin dinar para veriyorum." diye para verilecek.Hiçbir şey yok, birdenbire "Al sana bin dinar para veriyorum." diye para verilecek. Dinar da mâlum, o zamanın altın parası. Bin dinar verilecek de kızacak. Neden kızacak? Dinar da mâlum, o zamanın altın parası. Bin dinar verilecek de kızacak.

Neden kızacak?

Az bulacak, "Bin dinar da neymiş!" diyecek. Az bulacak, küçümseyecek. Bu cümle neyi gösteriyor? Az bulacak, "Bin dinar da neymiş!" diyecek. Az bulacak, küçümseyecek.

Bu cümle neyi gösteriyor?

Kıyametten evvel mal çoğalacak. Ve hâzâ kinâyetun an kesreti'l-mâli ve't-tisâ'il-hâl.Kıyametten evvel mal çoğalacak. Ve hâzâ kinâyetun an kesreti'l-mâli ve't-tisâ'il-hâl. "Malın çokluğundan, refahın artmasından, insanların ahvâlinin genişlemesinden, zenginleşmesinden kinaye." "Malın çokluğundan, refahın artmasından, insanların ahvâlinin genişlemesinden, zenginleşmesinden kinaye."

Bugün beş kuruş çıkartıp versen bir kimseye ne yapar?Bugün beş kuruş çıkartıp versen bir kimseye ne yapar? İstersen 50 tane beş kuruş ver, ona çok bir şey gibi gelmez. Ne olacak, beş kuruşun ne kıymeti var?İstersen 50 tane beş kuruş ver, ona çok bir şey gibi gelmez. Ne olacak, beş kuruşun ne kıymeti var? Kuruş unutuldu. Eskiden beş kuruşa bir simit alınırdı, şimdi bilmiyorum simit kaça alınıyor?Kuruş unutuldu. Eskiden beş kuruşa bir simit alınırdı, şimdi bilmiyorum simit kaça alınıyor? Yani onun gibi bin dinar verildiği zaman kişi kızacak.Yani onun gibi bin dinar verildiği zaman kişi kızacak. İnsanlar o derecede zenginleyecek, mal çoğalacak, halleri iyileşecek.İnsanlar o derecede zenginleyecek, mal çoğalacak, halleri iyileşecek. Bu da kıyametin şartlarından, emarelerinden, alâmetlerinden birisi. Bu da kıyametin şartlarından, emarelerinden, alâmetlerinden birisi.

Ve fitnetün yedhulü harruhâ beyte külli müslimin.Ve fitnetün yedhulü harruhâ beyte külli müslimin. "Her müslümanın evine hararetinin sokulacağı bir fitne...""Her müslümanın evine hararetinin sokulacağı bir fitne..." Yani bir fitne zuhur edecek ki o fitnenin sıcaklığı, harareti, ateşi her müslümanın evine gelecek. Yani bir fitne zuhur edecek ki o fitnenin sıcaklığı, harareti, ateşi her müslümanın evine gelecek.

Ne demek? Her müslüman o fitneden biraz acı çekecek, canı yanacak.Ne demek?

Her müslüman o fitneden biraz acı çekecek, canı yanacak.
Büyük bir fitne çıkacak, her müslüman o fitneden yanacak, yakılacak; meşakkatli bir durum olacak. Büyük bir fitne çıkacak, her müslüman o fitneden yanacak, yakılacak; meşakkatli bir durum olacak.

Ve mevtün ye'huzü fi'n-nâsi ke-ukâsi'l-ğanemi. "İnsanlar ölmeye başlayacaklar,Ve mevtün ye'huzü fi'n-nâsi ke-ukâsi'l-ğanemi. "İnsanlar ölmeye başlayacaklar, insanları bir ölüm tutacak tıpkı koyunların öldüğü gibi..." Sakağı hastalığı mı, ruam hastalığı mı diyorlar;insanları bir ölüm tutacak tıpkı koyunların öldüğü gibi..." Sakağı hastalığı mı, ruam hastalığı mı diyorlar; burunları akar akar, ondan sonra ölüverir.burunları akar akar, ondan sonra ölüverir. Şiddetli bir salgın hastalık geldi mi ondan sonra o sürüden hayır çıkmaz. Şiddetli bir salgın hastalık geldi mi ondan sonra o sürüden hayır çıkmaz. O koyunların tutulduğu o hastalık gibi insanları tutup öldüren, bütün insanlara sâri bir hastalık;O koyunların tutulduğu o hastalık gibi insanları tutup öldüren, bütün insanlara sâri bir hastalık; bu olmadan kıyamet yine kopmayacak. bu olmadan kıyamet yine kopmayacak.

Ve en tağdira'r-rûmu ve bi-nakdı'l-ahdi.Ve en tağdira'r-rûmu ve bi-nakdı'l-ahdi. "Rumlar ahidlerini bozarak müslümanlara zulmedecekler, gadrecekler." "Rumlar ahidlerini bozarak müslümanlara zulmedecekler, gadrecekler." Fe-yesîrûne bi-semânîne benden. "Seksen bayrak ile gelecekler."Fe-yesîrûne bi-semânîne benden. "Seksen bayrak ile gelecekler." Tahte külli bendin isnâ 'aşera elfen. "Her bayrağın altında 12 bin insan olacak." Tahte külli bendin isnâ 'aşera elfen. "Her bayrağın altında 12 bin insan olacak." Müslümanlara hücum edecekler. Rumlardan murad, işte bu Avrupalılar, vesaireler oluyor.Müslümanlara hücum edecekler. Rumlardan murad, işte bu Avrupalılar, vesaireler oluyor. Rumdan maksat sadece şu bizim Ege adalarında olan Yunanlılar demek değil. Rumdan maksat sadece şu bizim Ege adalarında olan Yunanlılar demek değil. Bir bayrağın altında 12 bin kişi olacak. Bunların hepsi de 80 tane olacak. Bir bayrağın altında 12 bin kişi olacak. Bunların hepsi de 80 tane olacak. Müslümanlara 960 bin kişi hücum edecek. Şartlarından birisi de buymuş. Müslümanlara 960 bin kişi hücum edecek. Şartlarından birisi de buymuş.

Kıyamete ait alâmetleri bu hadîs-i şerîfte öğrendik. Kıyamete ait alâmetleri bu hadîs-i şerîfte öğrendik.

Öğreneceğimiz bir şey daha var; bir insan öldü mü onun kıyameti koptu [demektir.] Öğreneceğimiz bir şey daha var; bir insan öldü mü onun kıyameti koptu [demektir.]

İnsanın kendi kıyameti ne zaman? Kendisinin ölmesi.İnsanın kendi kıyameti ne zaman?

Kendisinin ölmesi.
İnsan, insanın kendi kıyametinin alâmetlerine baksın. Bu şartlar ya kendi zamanında olur, ya olmaz.İnsan, insanın kendi kıyametinin alâmetlerine baksın. Bu şartlar ya kendi zamanında olur, ya olmaz. Saç sakal ağarmaya, bel bükülmeye, ayak tutmamaya başladı, dizde romatizmalar başladı. Bunlar ne? Saç sakal ağarmaya, bel bükülmeye, ayak tutmamaya başladı, dizde romatizmalar başladı.

Bunlar ne?

Bunlar işte o kıyamet alâmetleri. Bir gün gelecek, o olmayacak bu olmayacak derken kıyamet kopacak. Bunlar işte o kıyamet alâmetleri. Bir gün gelecek, o olmayacak bu olmayacak derken kıyamet kopacak.

O zaman ne yapalım? Âhirete hazırlan. O zaman ne yapalım?

Âhirete hazırlan.

Hz. Ömer radıyallahu anh, her gün gelip kendisini ikaz eylesin, nasihat etsin diye maaşlı bir insan tutmuş.Hz. Ömer radıyallahu anh, her gün gelip kendisini ikaz eylesin, nasihat etsin diye maaşlı bir insan tutmuş. Üstelik para da veriyor; nasihatı kendisine parayla ettirtiyor. Üstelik para da veriyor; nasihatı kendisine parayla ettirtiyor. Eskiden herhalde bu âdete bağlı olarak padişahlar Cuma namazına gidip gelirken orada,Eskiden herhalde bu âdete bağlı olarak padişahlar Cuma namazına gidip gelirken orada, "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!" diye bağırırlarmış."Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!" diye bağırırlarmış. Hz. Ömer mührüne bir de yazdırmış ki; Kefâ bi'l-mevti vâizan yâ Ömer. Hz. Ömer mührüne bir de yazdırmış ki;

Kefâ bi'l-mevti vâizan yâ Ömer.
"Ölüm sana nasihatçı, vâiz olarak yeter ey Ömer!" diye. "Ölüm sana nasihatçı, vâiz olarak yeter ey Ömer!" diye. Vesikayı yazıyor, mührünü altına bastığı zaman o cümleyle karşılaşıyor. Vesikayı yazıyor, mührünü altına bastığı zaman o cümleyle karşılaşıyor. Her zaman gözü önünde olsun diye o cümleyi mührüne kazıtmış. "Ölüm sana nasihatçı yeter. Her zaman gözü önünde olsun diye o cümleyi mührüne kazıtmış. "Ölüm sana nasihatçı yeter. Ölümden ibret almıyor musun? Gözünü açsana!Ölümden ibret almıyor musun? Gözünü açsana! Etrafındaki insanlar ölüp ölüp gidiyorlar, sen sanki burada ebedî mi kalacaksın? Etrafındaki insanlar ölüp ölüp gidiyorlar, sen sanki burada ebedî mi kalacaksın? Bir gün gelip sen de gideceksin." mânasını daima hatırlasın diye... Bir gün gelip sen de gideceksin." mânasını daima hatırlasın diye...

Bir de bir talebem vardı; saatinin üzerine el-mevtü hakkun yazmış.Bir de bir talebem vardı; saatinin üzerine el-mevtü hakkun yazmış. "Saat kaç?" diye saatini çevirip baktığı zaman "Ölüm haktır.""Saat kaç?" diye saatini çevirip baktığı zaman "Ölüm haktır." Ölüm bir gün başına gelecek; bunda hiç tereddüt yok, muhakkak başına gelecek mânasına. Ölüm bir gün başına gelecek; bunda hiç tereddüt yok, muhakkak başına gelecek mânasına.

Onun için biz kendi kıyametimize bakıp [ona hazırlanalım.] Tabii bunlarda da büyük ibretler var.Onun için biz kendi kıyametimize bakıp [ona hazırlanalım.] Tabii bunlarda da büyük ibretler var. Kıyametin bir büyük alâmetleri vardır, bir de küçük alâmetleri vardır.Kıyametin bir büyük alâmetleri vardır, bir de küçük alâmetleri vardır. Bunlar çeşitli hadîs-i şerîflerde mufassalan bildirilmiştir. Bunlar çeşitli hadîs-i şerîflerde mufassalan bildirilmiştir. İnsan bu kıyamet alâmetlerini okuduğu zaman zamanımızda kıyametin yaklaştığını anlıyor.İnsan bu kıyamet alâmetlerini okuduğu zaman zamanımızda kıyametin yaklaştığını anlıyor. Kıyametin zamanı çok yakın. O küçük alâmetleri insan okuyunca, "Demek ki artık âhir zamandayız, Kıyametin zamanı çok yakın. O küçük alâmetleri insan okuyunca, "Demek ki artık âhir zamandayız, kıyametin gelmesi yakın." diye [düşünüyoruz.] Âhirete hazırlanmak nasıl olur? kıyametin gelmesi yakın." diye [düşünüyoruz.]

Âhirete hazırlanmak nasıl olur?

Hz. Ömer maaşlı bir adam tutarmış... Orayı bağlamadım. Sonra sakalında ak belirmiş.Hz. Ömer maaşlı bir adam tutarmış... Orayı bağlamadım. Sonra sakalında ak belirmiş. Sakalında ak belirince, bir gün o adam yine nasihata gelince; Sakalında ak belirince, bir gün o adam yine nasihata gelince;

"Sen bundan sonra bana gelme artık." demiş. "Ne oldu ya Ömer?"Sen bundan sonra bana gelme artık." demiş.

"Ne oldu ya Ömer?
İlk önce sen söylüyordun, vazifelendirmiştin beni; İlk önce sen söylüyordun, vazifelendirmiştin beni; ne oldu, ben bir kusur mu işledim?" gibi herhalde sormuş. "Yok.ne oldu, ben bir kusur mu işledim?" gibi herhalde sormuş.

"Yok.
Artık saçıma sakalıma ak düştü; besbelli ki işte ölüm yakın, artık senin bana ayrıca ölümü hatırlatmana,Artık saçıma sakalıma ak düştü; besbelli ki işte ölüm yakın, artık senin bana ayrıca ölümü hatırlatmana, nasihat etmene lüzum kalmadı." gibi bir şekilde izah etmiş. nasihat etmene lüzum kalmadı." gibi bir şekilde izah etmiş.

Bizim saçımız, sakalımız bembeyaz oluyor da âlem yine o âlem, devran yine o devran. Bizim saçımız, sakalımız bembeyaz oluyor da âlem yine o âlem, devran yine o devran.

Allah uyanıklık nasip eylesin. Ölüm birden bire gelir.Allah uyanıklık nasip eylesin.

Ölüm birden bire gelir.
Önceden haberdar olan bahtiyarlar var ama onlar zaten ölüme hazırlıklı olduğu için Önceden haberdar olan bahtiyarlar var ama onlar zaten ölüme hazırlıklı olduğu için Allah onlara önceden bildiriyor. Gafil insana ölümü birden bire gelir. Allah onlara önceden bildiriyor. Gafil insana ölümü birden bire gelir.

Burada camimize devam eden bir hacı ağabey anlattı. Eski Tekirdağ müftüsü, bizim hocalarımızdan... Burada camimize devam eden bir hacı ağabey anlattı. Eski Tekirdağ müftüsü, bizim hocalarımızdan... Hocamız'ın hocasının da erkek kardeşiymiş. Hocamız'ın hocasının da erkek kardeşiymiş. "Filanca gün öleceğim." diye vefatını kaç gün önceden söylemiş ve o gün ölmüş! "Filanca gün öleceğim." diye vefatını kaç gün önceden söylemiş ve o gün ölmüş! Demek iyi insanlara Allahu Teâlâ hazretleri kavuşma zamanını da bildiriyor. Demek iyi insanlara Allahu Teâlâ hazretleri kavuşma zamanını da bildiriyor.

Ama kötü insanlara ansızın gelir, ansızın!Ama kötü insanlara ansızın gelir, ansızın! Çünkü o Allahu Teâlâ hazretleriyle dost değil ki, Allah'ın yolunda gitmiyor kiÇünkü o Allahu Teâlâ hazretleriyle dost değil ki, Allah'ın yolunda gitmiyor ki Allahu Teâlâ hazretleri ona bildirsin. O yürüyüp giderken birden bire bir günah üzerinde ölüm geliverir;Allahu Teâlâ hazretleri ona bildirsin. O yürüyüp giderken birden bire bir günah üzerinde ölüm geliverir; artık, "Beni biraz daha yaşatın da bundan sonra tevbe edeyim de iyi insan olayım." demek kâr etmez.artık, "Beni biraz daha yaşatın da bundan sonra tevbe edeyim de iyi insan olayım." demek kâr etmez. Firavun bile dillere destan... Bir insana kızdık mı "Firavun gibi" deriz. Firavun bile dillere destan... Bir insana kızdık mı "Firavun gibi" deriz. Dillere destan adam, o bile denizde gark olacağı zaman; Dillere destan adam, o bile denizde gark olacağı zaman;

Lâ ilâhe ille'llezî âmenet bi-hî benû İsrâîl dedi.Lâ ilâhe ille'llezî âmenet bi-hî benû İsrâîl dedi. Benî İsrail'in inandığı Allah'tan başka bir mabut olmadığını o da kabul etti ama iş işten geçtikten sonra, Benî İsrail'in inandığı Allah'tan başka bir mabut olmadığını o da kabul etti ama iş işten geçtikten sonra, tam boğulacağı zaman! Onun için kendi kıyametinin şartlarına dikkat etsin, gözlesin de tevbe etsin. tam boğulacağı zaman!

Onun için kendi kıyametinin şartlarına dikkat etsin, gözlesin de tevbe etsin.
Accilû bi't-tevbeti kable'l-mevt. "Ölümden evvel tevbeye acele edin." Accilû bi't-tevbeti kable'l-mevt. "Ölümden evvel tevbeye acele edin." Ölüm 80 yaşından sonra gelir diye bir şart yok. Alır yiğidin âlâsın, divâne eyler anasın. Ölüm 80 yaşından sonra gelir diye bir şart yok.

Alır yiğidin âlâsın, divâne eyler anasın.

Gelinlik kızların saçın, teneşirde yıkar ölüm. diye bir ilahi söylerlerdi.Gelinlik kızların saçın, teneşirde yıkar ölüm.

diye bir ilahi söylerlerdi.
Babası dedesi durur da küçük çocuk gider. Hastanın başında bekleyen ölür de hasta sağ salim çıkar.Babası dedesi durur da küçük çocuk gider. Hastanın başında bekleyen ölür de hasta sağ salim çıkar. Kimin öleceği belli olmaz. Onun için yarına çıkacağımıza garantimiz yok,Kimin öleceği belli olmaz.

Onun için yarına çıkacağımıza garantimiz yok,
daima tevbe üzere olalım.daima tevbe üzere olalım. Daima abdestli, şuur üzere, Allahu Teâlâ hazretlerinin istediği hal üzere olalım. Daima abdestli, şuur üzere, Allahu Teâlâ hazretlerinin istediği hal üzere olalım. Günah üzere ölümün bize gelmesinden sakınalım, çekinelim, hazer edelim. Günahlara dalmayalım.Günah üzere ölümün bize gelmesinden sakınalım, çekinelim, hazer edelim. Günahlara dalmayalım. Tam o günah anında insan yakalanırsa, Allah korusun, insan nasıl ölürse öyle ba's olacak,Tam o günah anında insan yakalanırsa, Allah korusun, insan nasıl ölürse öyle ba's olacak, nasıl ölürse âhirette o hal üzere kalkacak. nasıl ölürse âhirette o hal üzere kalkacak. Ne kadar fena; bir günah üzere ölmüş, o günah hali üzere kalkıyor... Napoli diye bir şehir var. Ne kadar fena; bir günah üzere ölmüş, o günah hali üzere kalkıyor...

Napoli diye bir şehir var.
Yanında bir yanardağ var, o patlamış. Onun yakınında eskiden bir tarihî şehir varmış,Yanında bir yanardağ var, o patlamış. Onun yakınında eskiden bir tarihî şehir varmış, Pompei diye adını veriyorlar. Yanardağın bütün lavları, külleri, ateşleri birden çöküvermiş,Pompei diye adını veriyorlar. Yanardağın bütün lavları, külleri, ateşleri birden çöküvermiş, şehrin üstünü örtüvermiş. Birden, bir an içinde! Yani çarşıdaki çarşıda, evdeki evde, işteki işte...şehrin üstünü örtüvermiş. Birden, bir an içinde! Yani çarşıdaki çarşıda, evdeki evde, işteki işte... Hepsi öyle donmuş olduğu gibi kalmışlar. Şimdi kazı yapıyorlar, külleri süpürüyorlar, ayıklıyorlar; Hepsi öyle donmuş olduğu gibi kalmışlar. Şimdi kazı yapıyorlar, külleri süpürüyorlar, ayıklıyorlar; insanlar çıkıyor çarşıda, elini ötekisine uzatmış, berikisi teraziyi tutuyor,insanlar çıkıyor çarşıda, elini ötekisine uzatmış, berikisi teraziyi tutuyor, ötekisi oturmuş, ötekisi berikisiyle konuşuyor. Aynen anında dondurulmuş gibi... ötekisi oturmuş, ötekisi berikisiyle konuşuyor. Aynen anında dondurulmuş gibi... Hani bazen böyle bir film çevrilirken şu sahnede durduyorsun, aynen öyle duruyor ya; Hani bazen böyle bir film çevrilirken şu sahnede durduyorsun, aynen öyle duruyor ya; aynen öyle durdurulmuş gibi. Öyle kötü şeyler de anlatıyorlar ki, aynen öyle durdurulmuş gibi. Öyle kötü şeyler de anlatıyorlar ki, öyle günahlar üzerine Allahu Teâlâ hazretlerinin azabı öyle birden tepelerine inmiş... öyle günahlar üzerine Allahu Teâlâ hazretlerinin azabı öyle birden tepelerine inmiş...

Allah insanları yanıltmasın, şaşırtmasın, uyanıklık nasip eylesin. Daima ölüme hazırlıklı olmak lazım. Allah insanları yanıltmasın, şaşırtmasın, uyanıklık nasip eylesin.

Daima ölüme hazırlıklı olmak lazım.

Rabiatü'l Adeviyye rahmetullâhi aleyhâ sabahleyin çıktı mı kendi kendisine dermiş ki; Rabiatü'l Adeviyye rahmetullâhi aleyhâ sabahleyin çıktı mı kendi kendisine dermiş ki;

"Ey Rabia! Bak, bugün son günün. Akşama erişmeyeceksin. Akşama gelinceye kadar öleceksin."Ey Rabia! Bak, bugün son günün. Akşama erişmeyeceksin. Akşama gelinceye kadar öleceksin. Hadi bakalım, ona göre hazırlık yap." Tabii "Artık akşama sağ çıkmayacağım, öleceğim." diyeHadi bakalım, ona göre hazırlık yap."

Tabii "Artık akşama sağ çıkmayacağım, öleceğim." diye
abdest alır, namaz kılar, oruç tutar, ibadet-taat edermiş. Akşama tabii ölmedi, akşamleyin de bu sefer; abdest alır, namaz kılar, oruç tutar, ibadet-taat edermiş. Akşama tabii ölmedi, akşamleyin de bu sefer;

"Hadi akşama sağ çıktın ama sabaha çıkmayacaksın, gece öleceksin." dermiş."Hadi akşama sağ çıktın ama sabaha çıkmayacaksın, gece öleceksin." dermiş. Öyle öyle vaktini ibadetle geçirmiş. Öyle öyle vaktini ibadetle geçirmiş. Biz o kadar yapamazsak bile, her an ölebileceğimizi hatırlayarak [yaşamamız lazım.] Biz o kadar yapamazsak bile, her an ölebileceğimizi hatırlayarak [yaşamamız lazım.]

Ankara'da bir uçak kazası oldu. Ulus'un en işlek yerine; tam böyle yürüyenler,Ankara'da bir uçak kazası oldu. Ulus'un en işlek yerine; tam böyle yürüyenler, oturanlar, kalkanların üzerine uçak düşüverdi... Öyle arkadaşlar var ki, oturanlar, kalkanların üzerine uçak düşüverdi... Öyle arkadaşlar var ki, "Camdan bakıyordum, tutuşmuş koşan insanlar gördüm." diyor. "Camdan bakıyordum, tutuşmuş koşan insanlar gördüm." diyor. Ateş tabii, benzin üstüne yapışmış, alev içinde bir insan koşuyor,Ateş tabii, benzin üstüne yapışmış, alev içinde bir insan koşuyor, ondan sonra yıkılıyor kalıyor tabii... Ne kadar kötü... ondan sonra yıkılıyor kalıyor tabii... Ne kadar kötü...

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uyanıklık ihsan eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize uyanıklık ihsan eylesin. Rızasına uygun ömür geçirmek, salih ameller işlemek nasip eylesin. Hüsn-i hâtime nasip eylesin.Rızasına uygun ömür geçirmek, salih ameller işlemek nasip eylesin. Hüsn-i hâtime nasip eylesin. İnsanın sonunun iyi olması cümlemize nasip olsun. İnsanın sonunun iyi olması cümlemize nasip olsun.

Demek ki kıyametle ilgili hadisten böyle bir ders çıkabilir diye bunları söyledik. Demek ki kıyametle ilgili hadisten böyle bir ders çıkabilir diye bunları söyledik.

Diğer hadîs-i şerîfi okumaya geçiyoruz. Bu hadîs-i şerîf de birinciye benzeyen,Diğer hadîs-i şerîfi okumaya geçiyoruz. Bu hadîs-i şerîf de birinciye benzeyen, kıyametin alâmetlerinden bahseden bir hadîs-i şerîf. Onu da okuyuverelim kısaca izah edelim. kıyametin alâmetlerinden bahseden bir hadîs-i şerîf. Onu da okuyuverelim kısaca izah edelim.

Sittün fî-küm eyyühe'l-ümmetü. "Ey ümmet! Sizin hakkınızda altı şey vardır."Sittün fî-küm eyyühe'l-ümmetü. "Ey ümmet! Sizin hakkınızda altı şey vardır." Yani "Bunlar kıyamet alâmetleridir." demek istiyor ama ibare böyle; "Sizin hakkınızda altı şey vardır." Yani "Bunlar kıyamet alâmetleridir." demek istiyor ama ibare böyle; "Sizin hakkınızda altı şey vardır."

Mevtü nebiyyüküm vâhidetün. "Peygamberinizin ölmesi, bir." diyor.Mevtü nebiyyüküm vâhidetün. "Peygamberinizin ölmesi, bir." diyor. Peygamber Efendimiz sayıyı da söylemiş, demek ki sayıyor.Peygamber Efendimiz sayıyı da söylemiş, demek ki sayıyor. Sizin şu nebinizin, peygamberinizin ölmesi, bir. Sizin şu nebinizin, peygamberinizin ölmesi, bir.

Ve yefîdu'l-mâlü fî-küm hattâ enne'r-racüle leyu'tâ aşeretü âlâfin feyezallü yetesahhatuhâ sintân.Ve yefîdu'l-mâlü fî-küm hattâ enne'r-racüle leyu'tâ aşeretü âlâfin feyezallü yetesahhatuhâ sintân. "Aranızda malın artması ve içinizden bir kimseye on bin verildiği halde hâlâ onun kızması, iki.""Aranızda malın artması ve içinizden bir kimseye on bin verildiği halde hâlâ onun kızması, iki." Burada rakam değişti. Orada elfe dînar "bin" dedi,Burada rakam değişti. Orada elfe dînar "bin" dedi, burada hadîs-i şerîfte "on bin" rakamıyla geçti, ifadede küçük bir değişiklik de oldu. burada hadîs-i şerîfte "on bin" rakamıyla geçti, ifadede küçük bir değişiklik de oldu.

Ve fitnetün tedhulu külle beyti raculin minküm "Sizden her birinizin evine giren bir fitne." Ve fitnetün tedhulu külle beyti raculin minküm "Sizden her birinizin evine giren bir fitne." Selâsün. "Üçüncüsü bu." Ve mevtün. "Bir ölüm ki..." Ke'ukâsi'l-ğanemi. Selâsün. "Üçüncüsü bu." Ve mevtün. "Bir ölüm ki..." Ke'ukâsi'l-ğanemi. "O koyun hastalığı gibi olan, herkesi saran ölüm." Ölü ölüverecek, salgın bir şekilde ölüm olacak."O koyun hastalığı gibi olan, herkesi saran ölüm." Ölü ölüverecek, salgın bir şekilde ölüm olacak. Erba'un. "Bu dört." Ve hüdnetün tekûnü beyneküm ve beyne beni'l-asfar.Erba'un. "Bu dört."

Ve hüdnetün tekûnü beyneküm ve beyne beni'l-asfar.
"Sizinle Sarıoğullarının arasındaki bir mütareke." Savaşı bir müddet için bırakmaya "mütareke" deniliyor."Sizinle Sarıoğullarının arasındaki bir mütareke." Savaşı bir müddet için bırakmaya "mütareke" deniliyor. Bu benî asfar, "Sarıoğulları" dediği Rumlar, yani hıristiyan olan batılılar.Bu benî asfar, "Sarıoğulları" dediği Rumlar, yani hıristiyan olan batılılar. Hadîs-i şerîfte onlara beni'l-asfar diye öyle lakap verilmiş, öyle anılmış.Hadîs-i şerîfte onlara beni'l-asfar diye öyle lakap verilmiş, öyle anılmış. Yecme'ûne leküm tis'ate eşhurin. "Sizin için dokuz ay toplanırlar." Ke-kadri hamli'l-mer'eti.Yecme'ûne leküm tis'ate eşhurin. "Sizin için dokuz ay toplanırlar." Ke-kadri hamli'l-mer'eti. "Bir kadının hamilelik zamanı kadar." Yani dokuz ayı belirtmek için onu bildiriyor. "Bir kadının hamilelik zamanı kadar." Yani dokuz ayı belirtmek için onu bildiriyor.

Sümme yekûnûne evlâ bi'l-ğadri minküm. "Sonra sizden evvel o mütarekeyi onlar bozarlar."Sümme yekûnûne evlâ bi'l-ğadri minküm. "Sonra sizden evvel o mütarekeyi onlar bozarlar." İşte o soluk, sarı benizliler bir mütareke olacak, anlaşma yapacaklar İşte o soluk, sarı benizliler bir mütareke olacak, anlaşma yapacaklar ama dokuz ay kendileri harbe hazırlanmak için yapacaklar bunu. ama dokuz ay kendileri harbe hazırlanmak için yapacaklar bunu. O dokuz ayda hazırlanacaklar, hazırlanacaklar, ondan sonra ahdi, mütarekeyi kendileri bozacaklar.O dokuz ayda hazırlanacaklar, hazırlanacaklar, ondan sonra ahdi, mütarekeyi kendileri bozacaklar. Bu da bir alâmet. Hamsün. "Bu beş." Ve fethu medînetin. "Şehrin fetholunması..." Bu da bir alâmet. Hamsün. "Bu beş."

Ve fethu medînetin. "Şehrin fetholunması..."
Kîyle: Eyyü medînetin? "Hangi şehir yâ Resûlallah?" dediler. Kâle: Kostantîniyye. Kîyle: Eyyü medînetin? "Hangi şehir yâ Resûlallah?" dediler. Kâle: Kostantîniyye. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Kostantiniyye şehri feth olunacak." diye cevap verdi. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Kostantiniyye şehri feth olunacak." diye cevap verdi. Bu altı oldu. Bu Kostantiniyye'nin fethini ben merak ettim. Bu altı oldu.

Bu Kostantiniyye'nin fethini ben merak ettim.
Mâlum "Kostantiniyye" İstanbul'a verilen bir isim. "İstanbul'un fethi mi acaba?" diye okudum.Mâlum "Kostantiniyye" İstanbul'a verilen bir isim. "İstanbul'un fethi mi acaba?" diye okudum. Buradan öğrendim ki Arapların Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zamanındaBuradan öğrendim ki Arapların Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zamanında "Kostantiniyye" dedikleri iki şehir var. Birisi Kostantiniyye es-süğrâ; "Küçük Kostantiniyye"."Kostantiniyye" dedikleri iki şehir var. Birisi Kostantiniyye es-süğrâ; "Küçük Kostantiniyye". Birisi Kostantiyye el-kübrâ; "Büyük Kostantiniyye". Birisi Kostantiyye el-kübrâ; "Büyük Kostantiniyye". Hani Doğu Roma, Batı Roma İmparatorluğu varya; onların her birisinin başşehirlerineHani Doğu Roma, Batı Roma İmparatorluğu varya; onların her birisinin başşehirlerine demek ki onlar "Kostantiniyye" demişler. Küçük Kostantiniyye "İstanbul", Büyük Kostantiniyye "Roma". demek ki onlar "Kostantiniyye" demişler. Küçük Kostantiniyye "İstanbul", Büyük Kostantiniyye "Roma".

Burada izahatta diyor ki; ve hiye'l-kübrâ fi'r-rôma el'ân fî-yedi'l-papa.Burada izahatta diyor ki; ve hiye'l-kübrâ fi'r-rôma el'ân fî-yedi'l-papa. "Buradaki altıncı şarttaki Kostantaniyye'den murad, Büyük Kostantiniyye'dir."Buradaki altıncı şarttaki Kostantaniyye'den murad, Büyük Kostantiniyye'dir. Bu Roma'dadır ve halen Papa'nın elindedir." diye izahı o tarihte yapmış. Bu Roma'dadır ve halen Papa'nın elindedir." diye izahı o tarihte yapmış. Bu hususta bir de hadîs-i şerîf nakletmiş, okuduğumuz kitapta yok ama Bu hususta bir de hadîs-i şerîf nakletmiş, okuduğumuz kitapta yok ama onun açıklaması olan kitaptan size onun mealini de -bu mevzu biraz bana enteresan göründü, onun açıklaması olan kitaptan size onun mealini de -bu mevzu biraz bana enteresan göründü, siz de belki enteresan bulursunuz diye onun için- nakledivereyim. siz de belki enteresan bulursunuz diye onun için- nakledivereyim.

An ebî Hureyrete. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; An ebî Hureyrete. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Semi'tüm bi-medînetin. "Siz bir şehir duydunuz mu ki..."Semi'tüm bi-medînetin. "Siz bir şehir duydunuz mu ki..." Cânibun minhâ fi'l-berri ve cânibun minhâ fi'l-bahri. "Onun bir kısmı denizdedir, bir kısmı karadadır."Cânibun minhâ fi'l-berri ve cânibun minhâ fi'l-bahri. "Onun bir kısmı denizdedir, bir kısmı karadadır." Kâlû: Ne'am yâ Resûlallah. "Evet, duyduk yâ Resûlallah." dediler. Kâlû: Ne'am yâ Resûlallah. "Evet, duyduk yâ Resûlallah." dediler. İşte Roma'nın mâlum Napoli -galiba- iskelesi oluyor. İşte Roma'nın mâlum Napoli -galiba- iskelesi oluyor. Orası bir deniz kenarında, bir kısmı da içeride oluyor.Orası bir deniz kenarında, bir kısmı da içeride oluyor. Peygamber Efendimiz devamında buyurdu ki; Kâle: Lâ tekûmu's-sâ'atu. "Kıyamet kopmaz."Peygamber Efendimiz devamında buyurdu ki;

Kâle: Lâ tekûmu's-sâ'atu. "Kıyamet kopmaz."
Hattâ yeğzûhâ seb'ûne elfen min benî İshâk. "Müslümanların içindeki İshak oğullarındanHattâ yeğzûhâ seb'ûne elfen min benî İshâk. "Müslümanların içindeki İshak oğullarından 70 bin kişi oraya gaza etmedikçe kıyamet kopmaz." 70 bin kişi oraya gaza etmedikçe kıyamet kopmaz."

Oraya gaza etmekten maksat; yani oraya savaşmak için gidecekler. Benî İshak kimdir? Oraya gaza etmekten maksat; yani oraya savaşmak için gidecekler.

Benî İshak kimdir?

Onu burada açıklamadı, açıklaması yok. Peygamber Efendimiz öyle buyurmuş; İshak oğulları. Onu burada açıklamadı, açıklaması yok. Peygamber Efendimiz öyle buyurmuş; İshak oğulları.

Fe izâ câûhâ. "Oraya geldikleri zaman." Nezelû fe-lem yukâtilû bi-silâhin.Fe izâ câûhâ. "Oraya geldikleri zaman." Nezelû fe-lem yukâtilû bi-silâhin. "Şehrin çevresinde otururlar ve silah ile çarpışmazlar." Ve lem yermû bi-him bi-sehmin."Şehrin çevresinde otururlar ve silah ile çarpışmazlar." Ve lem yermû bi-him bi-sehmin. "Onlara ok da atmazlar." Bir silahlı çatışma yok, ok atmak da yok. "Onlara ok da atmazlar." Bir silahlı çatışma yok, ok atmak da yok.

Kâlû lâ ilâhe illallah vallâhu ekber. "Lâ ilâhe illallahu vallâhu ekber derler." Bunun mânası nedir? Kâlû lâ ilâhe illallah vallâhu ekber. "Lâ ilâhe illallahu vallâhu ekber derler."

Bunun mânası nedir?

"Allah'tan başka hiçbir mabut yoktur. Allahu Teâlâ hazretleri en büyüktür, en yücedir, en uludur. "Allah'tan başka hiçbir mabut yoktur. Allahu Teâlâ hazretleri en büyüktür, en yücedir, en uludur.

Fe-yeskütü ehadü cânibeyhi'llezî yelî fi'l-bahri.Fe-yeskütü ehadü cânibeyhi'llezî yelî fi'l-bahri. Bir lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber demekle "Müslümanların eline denizdeki kısmı düşer."Bir lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber demekle "Müslümanların eline denizdeki kısmı düşer." Sümme yekûlûne's-sâniyete. "Sonra ikinci defa lâ ilâhe illallah vallâhu ekber derler."Sümme yekûlûne's-sâniyete. "Sonra ikinci defa lâ ilâhe illallah vallâhu ekber derler." Fe-yeskütü cânibehe'l-âhar. "Bu ikinci deyişte karadaki tarafı da müslümanların ellerine geçer."Fe-yeskütü cânibehe'l-âhar. "Bu ikinci deyişte karadaki tarafı da müslümanların ellerine geçer." Sümme yekûlûne's-sâlisete. "Sonra üçüncüyü derler; lâ ilâhe illallah vallâhu ekber."Sümme yekûlûne's-sâlisete. "Sonra üçüncüyü derler; lâ ilâhe illallah vallâhu ekber." Fe-yüferrecü le-hüm fe-yedhûlûnehâ. "Açılır ve bu şehrin içine, her tarfına girerler." Fe-yüferrecü le-hüm fe-yedhûlûnehâ. "Açılır ve bu şehrin içine, her tarfına girerler." Fe-yeğtenimûne. "Sonra ganimetler elde ederler." Fe-beynemâ hüm yektesimûne'l-ğanâim.Fe-yeğtenimûne. "Sonra ganimetler elde ederler." Fe-beynemâ hüm yektesimûne'l-ğanâim. "Savaşta alınan ganimetleri taksim ile meşguller iken..." İz câehümü's-sarîhu."Savaşta alınan ganimetleri taksim ile meşguller iken..." İz câehümü's-sarîhu. "Birden kulaklarına bir ses, bir feryat, yüksek sesle bir bağırtı gelir ki...""Birden kulaklarına bir ses, bir feryat, yüksek sesle bir bağırtı gelir ki..." Fe-kâle: İnne'd-deccâle kad harecet. "'Deccal zuhur eyledi.' diye." Fe-kâle: İnne'd-deccâle kad harecet. "'Deccal zuhur eyledi.' diye." Fe-yetrikûne külle şey'in ve yerci'ûn. "Her şeyi bırakırlar, geri dönerler." diyor. Fe-yetrikûne külle şey'in ve yerci'ûn. "Her şeyi bırakırlar, geri dönerler." diyor.

Kıyametle ilgili, istikballe ilgili remizli, esrarlı haberler...Kıyametle ilgili, istikballe ilgili remizli, esrarlı haberler... İşte bu kıyamet şartlarını da böylece bu hadîs-i şerîften okumuş olduk. İşte bu kıyamet şartlarını da böylece bu hadîs-i şerîften okumuş olduk.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf; Bundan sonraki hadîs-i şerîf;

Sittü hısâlin mine'l-hayri. "Altı vasıf, haslet vardır, bunlar hayırdandır."Sittü hısâlin mine'l-hayri. "Altı vasıf, haslet vardır, bunlar hayırdandır." Cihâdü e'adâi'llâhi bi's-seyfi. Hayırlardan birisi, "Allah'ın düşmanlarıyla kılıçla çarpışmak." Cihâdü e'adâi'llâhi bi's-seyfi. Hayırlardan birisi, "Allah'ın düşmanlarıyla kılıçla çarpışmak."

Şimdi kılıç devri geçti. Kılıç bir sembol. Yani fiilen silahı ele alarak Allah düşmanlarıyla çarpışmak.Şimdi kılıç devri geçti. Kılıç bir sembol. Yani fiilen silahı ele alarak Allah düşmanlarıyla çarpışmak. Hayırlardan birisi budur. Bu hayırlar, insanı dünya ve âhiretin çeşitli lütuflarına,Hayırlardan birisi budur. Bu hayırlar, insanı dünya ve âhiretin çeşitli lütuflarına, Allah'ın rızasına eriştirecek şey demektir. Allah'ın rızasına eriştirecek şey demektir.

Ve's-savmu fî yevmi's-sayfi. "Yaz günlerinde oruç tutmak."Ve's-savmu fî yevmi's-sayfi. "Yaz günlerinde oruç tutmak." Tabii kış gününde gündüz kısacıktır; oruç tutmak kolay olur, harareti de yoktur.Tabii kış gününde gündüz kısacıktır; oruç tutmak kolay olur, harareti de yoktur. Ama yaz gününde gündüz hem uzundur hem de güneş insanın tepesinden kaynatır.Ama yaz gününde gündüz hem uzundur hem de güneş insanın tepesinden kaynatır. Onun için bilhassa insanın dudakları çatlar. İmtihan işte... Onun için bilhassa insanın dudakları çatlar. İmtihan işte... O zaman insanın Allah'a bağlılığı tam olmazsa, oruç tutmak zor geliverir de vazgeçerler.O zaman insanın Allah'a bağlılığı tam olmazsa, oruç tutmak zor geliverir de vazgeçerler. Ama halis muhlis kullar tabii sıcak da olsa soğuk da olsa Allah'ın emri diye tutacaklar.Ama halis muhlis kullar tabii sıcak da olsa soğuk da olsa Allah'ın emri diye tutacaklar. Demek ki yaz günlerinde oruç tutmak da hayırdandır. Çünkü ihlâsı, sıdk u sadâkati gösteriyor.Demek ki yaz günlerinde oruç tutmak da hayırdandır. Çünkü ihlâsı, sıdk u sadâkati gösteriyor. Allahu Teâlâ hazretleri için insanın fedakârlık yapabileceğinin alâmeti oluyor. Allahu Teâlâ hazretleri için insanın fedakârlık yapabileceğinin alâmeti oluyor.

Bu tabii farz Ramazan orucu olursa herkes tutar da; nâfileten, yani ecir kazanmak için,Bu tabii farz Ramazan orucu olursa herkes tutar da; nâfileten, yani ecir kazanmak için, sünnet olarak, Allah sevap versin diye de yaz günlerinde oruç tutarsa insan aynı hayra erer.sünnet olarak, Allah sevap versin diye de yaz günlerinde oruç tutarsa insan aynı hayra erer. Mesela pazartesi-perşembe oruç tutmak âdetinde olan insan; yaz günleri geldi,Mesela pazartesi-perşembe oruç tutmak âdetinde olan insan; yaz günleri geldi, "Yok, bugünler uzun sürüyor, tutmayayım." derse bu hayırdan mahrum oluyor."Yok, bugünler uzun sürüyor, tutmayayım." derse bu hayırdan mahrum oluyor. O günde de tutan hayra sahip olmuş oluyor. O günde de tutan hayra sahip olmuş oluyor.

Ve hüsnü's-sabri 'ınde'l-musîbeti. "Kendisine bir bela, bir sıkıntılı hal, üzücü bir durum geldiği zamanVe hüsnü's-sabri 'ınde'l-musîbeti. "Kendisine bir bela, bir sıkıntılı hal, üzücü bir durum geldiği zaman ona güzelce sabretmek..." Bu da hayırdandır. Musibet, "insana isabet eden üzücü hadise" demektir.ona güzelce sabretmek..." Bu da hayırdandır. Musibet, "insana isabet eden üzücü hadise" demektir. Hastalık bir musibettir, insanın bedenine gelmiştir.Hastalık bir musibettir, insanın bedenine gelmiştir. Malın telef olması, kaza, arıza vesaire mala gelmiş bir musibettir.Malın telef olması, kaza, arıza vesaire mala gelmiş bir musibettir. İnsanın canına, malına, evladına, şuraya buraya gelir; insanı üzer.İnsanın canına, malına, evladına, şuraya buraya gelir; insanı üzer. Allah takdir etmiş; kaderin oku oraya isabet etmiş, bir musibet. Buna sabretmek lazım.Allah takdir etmiş; kaderin oku oraya isabet etmiş, bir musibet. Buna sabretmek lazım. İnsan hapse giriyor, hapisten çıkıyor, malını kaybediyor, arabası kaza yapıyor, yaralanıyor,İnsan hapse giriyor, hapisten çıkıyor, malını kaybediyor, arabası kaza yapıyor, yaralanıyor, trafik kazası oluyor derken, çeşit çeşit şeyler... İnsan bunlara güzel sabrederse ecir alır. trafik kazası oluyor derken, çeşit çeşit şeyler... İnsan bunlara güzel sabrederse ecir alır.

Hem de sabır ilk anda olan şeydir. Yani ilk önce bağır çağır, ondan sonra dur...Hem de sabır ilk anda olan şeydir. Yani ilk önce bağır çağır, ondan sonra dur... Sonunda nasıl olsa duracaksın. "Bağır" desek, maaş versek insan devamlı bağıramaz ki.Sonunda nasıl olsa duracaksın. "Bağır" desek, maaş versek insan devamlı bağıramaz ki. Nasılsa sonunda duracaksın. Nasılsa sonunda duracaksın.

es-Sabru inde's-sadmetü'l-ûlâ. "Sabır, belanın ilk geldiği zaman yapılan,es-Sabru inde's-sadmetü'l-ûlâ. "Sabır, belanın ilk geldiği zaman yapılan, kendisine hakimiyet olma tavrıdır." Yoksa ondan sonra ister istemez [duracak.] kendisine hakimiyet olma tavrıdır." Yoksa ondan sonra ister istemez [duracak.]

Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi? Herkes kabul edecek.Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?

Herkes kabul edecek.
İlk başta kendisine hakim olacak, sabredecek. "Allahu Teâlâ hazretleri bana bunu takdir etmiş.İlk başta kendisine hakim olacak, sabredecek. "Allahu Teâlâ hazretleri bana bunu takdir etmiş. İnsan bu da bir imtihan, sabredeyim de sabrın ecrini alayım." diyecek. İnsan bu da bir imtihan, sabredeyim de sabrın ecrini alayım." diyecek.

"Sen benim başıma gelen belaları biliyor musun? Bu belalar da senin başına gelseydi şöyle olurdun..."Sen benim başıma gelen belaları biliyor musun? Bu belalar da senin başına gelseydi şöyle olurdun... Ah ben şöyle oldum, böyle kaldım, yandım, yıkıldım!.." Ah ben şöyle oldum, böyle kaldım, yandım, yıkıldım!.."

Bunların hepsi sabırsızlık alametleri; insanın ecrini alır götürür. Susacak, sabredecek.Bunların hepsi sabırsızlık alametleri; insanın ecrini alır götürür. Susacak, sabredecek. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte, "Dinin yarısı sabırdır, yarısı şükürdür." demiş. Ne demek? Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte, "Dinin yarısı sabırdır, yarısı şükürdür." demiş.

Ne demek?

Kul Allah'ın lütfuna mazhar olursa "Çok şükür yâ Rabbi!" diyecek, teşekkür edecek,Kul Allah'ın lütfuna mazhar olursa "Çok şükür yâ Rabbi!" diyecek, teşekkür edecek, memnuniyetini izhar edecek ve Allahu Teâlâ hazretlerine minnettarlığını arz edecek. memnuniyetini izhar edecek ve Allahu Teâlâ hazretlerine minnettarlığını arz edecek.

"Yarısı da sabırdır." ne demek? Başına bir sıkıntı geldiği zaman da ona sabredecek. "Yarısı da sabırdır." ne demek?

Başına bir sıkıntı geldiği zaman da ona sabredecek.

"Sıkıntı geldiği zaman sabredemem ama iyilik geldiği zaman şükrederim." Olmaz, o zaman yarım olur."Sıkıntı geldiği zaman sabredemem ama iyilik geldiği zaman şükrederim."

Olmaz, o zaman yarım olur.
Kuş kanatsız uçmaz; iki taraflı olacak. Eğer âşıksan eğer sâdıksan, eğer Allah'ın has kuluysan...Kuş kanatsız uçmaz; iki taraflı olacak. Eğer âşıksan eğer sâdıksan, eğer Allah'ın has kuluysan... Allah'ın öyle has kulları var ki, Allah'ın öyle has kulları var ki,

"Ben Allah'tan dua etmeye bile haya ederim. Nasıl isterse öyle yapsın. Dua da neymiş?" diyor. "Ben Allah'tan dua etmeye bile haya ederim. Nasıl isterse öyle yapsın. Dua da neymiş?" diyor.

Ama doğru değil tabii. İnsanın ayakkabısının bağı kopsa bile dua etmesi lazım,Ama doğru değil tabii. İnsanın ayakkabısının bağı kopsa bile dua etmesi lazım, "Yâ Rabbi! Sen bana güzel bir bağ ver." diye. Yani küçük şeyden dua etmemek yok."Yâ Rabbi! Sen bana güzel bir bağ ver." diye. Yani küçük şeyden dua etmemek yok. Dua ibadettir ve insana sevap kazandırır da, bazısı diyorlar ki; Dua ibadettir ve insana sevap kazandırır da, bazısı diyorlar ki; "Ben Allah'a teslim olmayı tercih ederim, nasıl isterse öyle yapsın." Allah'ın öyle has kulları var. "Ben Allah'a teslim olmayı tercih ederim, nasıl isterse öyle yapsın." Allah'ın öyle has kulları var.

Mesela bilhassa Ebû Hasen eş-Şâzelî hazretlerinden bize rivayet edilmiş sözler var. Diyor ki; Mesela bilhassa Ebû Hasen eş-Şâzelî hazretlerinden bize rivayet edilmiş sözler var. Diyor ki;

"Ben bir şey ihtiyar etmem, kendi kendime bir şey tercih edip"Ben bir şey ihtiyar etmem, kendi kendime bir şey tercih edip 'Şunu şöyle alayım, bunu böyle seçeyim.' demem.'Şunu şöyle alayım, bunu böyle seçeyim.' demem. Ama ille 'Bir şey ihtiyar et.' diye bana ısrar edecek olursanız, hiçbir şey ihtiyar etmemeyi ihtiyar ederim."Ama ille 'Bir şey ihtiyar et.' diye bana ısrar edecek olursanız, hiçbir şey ihtiyar etmemeyi ihtiyar ederim." Yani "Hiçbir şeyi seçmemeyi seçerim." diyor, yine aynı noktaya getiriyor lafı.Yani "Hiçbir şeyi seçmemeyi seçerim." diyor, yine aynı noktaya getiriyor lafı. Buna "teslim ve rıza makamı" derler. Bir de meşhur hikayesi vardır, onu anlatıvereyim;Buna "teslim ve rıza makamı" derler.

Bir de meşhur hikayesi vardır, onu anlatıvereyim;
buna bir misal olabilecek bir hikâye.buna bir misal olabilecek bir hikâye. Zamanın idarecileri bir müslüman topluluğu, grubu, Zamanın idarecileri bir müslüman topluluğu, grubu, "Siz casussunuz, zındıksınız, bozuk insanlarsınız!" diye yakalamışlar ondan sonra hapse atmışlar. "Siz casussunuz, zındıksınız, bozuk insanlarsınız!" diye yakalamışlar ondan sonra hapse atmışlar. Ve yukarıdan, "Bunların hepsinin kafasını kesin!" diye emir gelmiş.Ve yukarıdan, "Bunların hepsinin kafasını kesin!" diye emir gelmiş. O kesilecek olan şahıs kendi kendine demiş ki; "Ey nefsim!.." Kendi kendine konuşuyor.O kesilecek olan şahıs kendi kendine demiş ki;

"Ey nefsim!.."

Kendi kendine konuşuyor.
Cellat orada, elinde balta, önünde taş; boynunu uzattı mı vuracak, kesilecek kafası. Cellat orada, elinde balta, önünde taş; boynunu uzattı mı vuracak, kesilecek kafası. Biz olsak; gözümüz fal taşı gibi açılır, insan ölüm korkusundan ne yapacağını şaşırır...Biz olsak; gözümüz fal taşı gibi açılır, insan ölüm korkusundan ne yapacağını şaşırır... Ne insanlar var, o anda bak ne düşünüyorlar; Ne insanlar var, o anda bak ne düşünüyorlar;

"Ey nefsim! Söyle bakalım, eskiden beri hep sağda solda dolaşıp dururken"Ey nefsim! Söyle bakalım, eskiden beri hep sağda solda dolaşıp dururken 'Allah'ın takdirine rızam vardır, Allah'a teslim olmuşum, Allah'ın kaderine razıyım.' der dururdun. 'Allah'ın takdirine rızam vardır, Allah'a teslim olmuşum, Allah'ın kaderine razıyım.' der dururdun. İşte bak, şimdi başına bu hal geldi. Şimdi de razı mısın? Şimdi de teslim oluyor musun? İşte bak, şimdi başına bu hal geldi. Şimdi de razı mısın? Şimdi de teslim oluyor musun? Şimdi de rıza halin var mı?" diye sormuş kendisine, yoklamış. Kendisine bakıyor yani. Şimdi de rıza halin var mı?" diye sormuş kendisine, yoklamış. Kendisine bakıyor yani. Ondan sonra, bakmış nefsinde hiç itiraz yok; "Ne yapalım, Mevlâ öyle takdir etmiş, pekâlâ..." Ondan sonra, bakmış nefsinde hiç itiraz yok; "Ne yapalım, Mevlâ öyle takdir etmiş, pekâlâ..."

Cânı Cânân dilemiş, vermemek olmaz ey dil. Ne nizâ eyleyelim, ol ne senindir ne benim. demiş şair.Cânı Cânân dilemiş, vermemek olmaz ey dil.

Ne nizâ eyleyelim, ol ne senindir ne benim.

demiş şair.
"Canı sevgili istemiş 'Ver canını bana.' diye, vermemek olmaz ey gönül."Canı sevgili istemiş 'Ver canını bana.' diye, vermemek olmaz ey gönül. Ne diye çekişip duralım; o senin de değil benim de değil." diyor şair. Ne diye çekişip duralım; o senin de değil benim de değil." diyor şair. Yani "Canım O'nun. O'na feda olsun!" demek istiyor. Güzel bir şiirdir. Yani "Canım O'nun. O'na feda olsun!" demek istiyor. Güzel bir şiirdir.

O da bakmış ki nefsi hiç itiraz etmiyor, razı. Kafa kesilecek, kesilsin; Allah takdir etmiş,O da bakmış ki nefsi hiç itiraz etmiyor, razı. Kafa kesilecek, kesilsin; Allah takdir etmiş, nasıl olsa insanın kafası kesilince insan yok olmuyor ki; nasıl olsa insanın kafası kesilince insan yok olmuyor ki; ruh bedenden ayrılıyor, insan âhirete intikal ediyor. Zulmen öldürüldüğü için şehit olur.ruh bedenden ayrılıyor, insan âhirete intikal ediyor. Zulmen öldürüldüğü için şehit olur. Bu ölüm nasıl olsa bir gün insanın başına gelecek. Bu işi de kul mu yapıyor? Bu ölüm nasıl olsa bir gün insanın başına gelecek. Bu işi de kul mu yapıyor? "Allah öyle takdir ettiği için oluyor." diye içinden bir rıza hali, teslimiyet hali gelmiş; razı. "Allah öyle takdir ettiği için oluyor." diye içinden bir rıza hali, teslimiyet hali gelmiş; razı.

Fakat Allah onu kurtarmış, kafası kesilmemiş.Fakat Allah onu kurtarmış, kafası kesilmemiş. Öyle "kesilsin" diyenlerin haksızlıkları anlaşılmış, kurtulmuşlar. Diyor ki, bu cümle çok mühim; Öyle "kesilsin" diyenlerin haksızlıkları anlaşılmış, kurtulmuşlar. Diyor ki, bu cümle çok mühim;

"Allah'a yemin ederim ki, o hâdiseden halasıma değil, o andaki ihlâsıma seviniyorum hâlâ..." diyor."Allah'a yemin ederim ki, o hâdiseden halasıma değil, o andaki ihlâsıma seviniyorum hâlâ..." diyor. Yani "Allah'a yemin ederim ki, o hadiseden kurtulduğuma sevinmiyorum;Yani "Allah'a yemin ederim ki, o hadiseden kurtulduğuma sevinmiyorum; o hadise esnasında nefsimin o itaatine, o razı-hoşnut olmasına, itaat etmesine,o hadise esnasında nefsimin o itaatine, o razı-hoşnut olmasına, itaat etmesine, rıza hâline, teslimiyet hâline, o andaki ihlâsıma hâlâ seviniyorum." diyor. rıza hâline, teslimiyet hâline, o andaki ihlâsıma hâlâ seviniyorum." diyor.

İşte sabır öyle olacak. İnsan öyle sabrederse ecir alır. İşte sabır öyle olacak. İnsan öyle sabrederse ecir alır.

İnnallâhe mea's-sâbirîn. "Allah sabredenlerle beraberdir." Ya bundan büyük şeref mi olur? İnnallâhe mea's-sâbirîn. "Allah sabredenlerle beraberdir."

Ya bundan büyük şeref mi olur?

"Reis-i cumhurla akrabayım. Reis-i cumhurla aynı köşkte kalıyoruz."Reis-i cumhurla akrabayım. Reis-i cumhurla aynı köşkte kalıyoruz. O benim dayım, yakınım, amcam." filan demek bile ne kadar insanın koltuğunu kabartır... O benim dayım, yakınım, amcam." filan demek bile ne kadar insanın koltuğunu kabartır...

Âyet-i kerîmede ne deniyor? İnnallâhe mea's-sâbirîn. "Allah sabredenlerle beraberdir."Âyet-i kerîmede ne deniyor?

İnnallâhe mea's-sâbirîn. "Allah sabredenlerle beraberdir."
Sabredenlerle beraber, onun yanında, rızasıyla, hoşnutluğuyla, sevgisiyle o kul ile beraber! Sabredenlerle beraber, onun yanında, rızasıyla, hoşnutluğuyla, sevgisiyle o kul ile beraber!

Bundan büyük şeref mi olur? İnsan -tabii bela istemek olmaz ama- sabrı ganimet bilmeli.Bundan büyük şeref mi olur?

İnsan -tabii bela istemek olmaz ama- sabrı ganimet bilmeli.
Sabredecek bir hal başına geldi; "Eh, sabredeyim de Allahu Teâlâ hazretlerinin maiyet-i âliyyesine,Sabredecek bir hal başına geldi; "Eh, sabredeyim de Allahu Teâlâ hazretlerinin maiyet-i âliyyesine, o şerefe nâil olayım." diye insan onu kendisine şeref bilmeli. o şerefe nâil olayım." diye insan onu kendisine şeref bilmeli.

Hüsnü's-sabri 'ınde'l-musîbeti. "Musibet anında sabretmek de hayırlardan birisidir."Hüsnü's-sabri 'ınde'l-musîbeti. "Musibet anında sabretmek de hayırlardan birisidir." Kendimizi sabra çok alıştıralım. Ben iki defa yolculuk yaptım, o diyarın hallerini gördüm.Kendimizi sabra çok alıştıralım. Ben iki defa yolculuk yaptım, o diyarın hallerini gördüm. Hac yolculuğu serâpa sabırdır. Hac ibadeti sabır imtihanıdır. Oruç zaten sabırdır mâlum.Hac yolculuğu serâpa sabırdır. Hac ibadeti sabır imtihanıdır. Oruç zaten sabırdır mâlum. Beş vakit namaz kılmak, abdest almak, sıkıntısına katlanmak vesaire o da sabırdır. Beş vakit namaz kılmak, abdest almak, sıkıntısına katlanmak vesaire o da sabırdır. Sabır dinimizin çok büyük, önemli bir parçasıdır. İnsanın kendisini sabra alıştırması lazım.Sabır dinimizin çok büyük, önemli bir parçasıdır. İnsanın kendisini sabra alıştırması lazım. Sabra alıştıramayan kâr etmez; çok tehlikelere uğrar, çok ecirleri kaçırır, sonra çok dizini döver. Sabra alıştıramayan kâr etmez; çok tehlikelere uğrar, çok ecirleri kaçırır, sonra çok dizini döver.

Ve terkü'l-mirâi ve ente muhikkun. "Hayırlardan bir tanesi de haklı olduğun haldeVe terkü'l-mirâi ve ente muhikkun. "Hayırlardan bir tanesi de haklı olduğun halde münakaşayı terk etmendir." İki kişi arasında münakaşa çıkar; "Uçtu, uçmadı; değdi, değmedi..."münakaşayı terk etmendir." İki kişi arasında münakaşa çıkar; "Uçtu, uçmadı; değdi, değmedi..." sonunda kavgaya kadar varır, insanlar birbirleriyle darılırlar. Münakaşa bu.sonunda kavgaya kadar varır, insanlar birbirleriyle darılırlar. Münakaşa bu. Münakaşadan hiçbir şey hâsıl olmaz. İnsan haklı olduğu zaman bileMünakaşadan hiçbir şey hâsıl olmaz. İnsan haklı olduğu zaman bile "Peki peki, tamam tamam kardeşim" diye kesiverirse, haklı olduğu zaman bile münakaşayı keserse"Peki peki, tamam tamam kardeşim" diye kesiverirse, haklı olduğu zaman bile münakaşayı keserse o kimse hayırlı bir iş yapmış olur. Buna da alışmalı insan. o kimse hayırlı bir iş yapmış olur. Buna da alışmalı insan.

"İlle benim haklılığım anlaşılsın da nefsim bir oh çeksin, şöyle bir rahatlayayım ya, üstün geleyim."İlle benim haklılığım anlaşılsın da nefsim bir oh çeksin, şöyle bir rahatlayayım ya, üstün geleyim. Onu bir yenmiş olduğumu cümle âlem görsün, beni alkışlasın..." diye bir duyguylaOnu bir yenmiş olduğumu cümle âlem görsün, beni alkışlasın..." diye bir duyguyla münakaşayı sonuna kadar götürdü mü; bir arkadaş, dost kaybedersin, bir düşman kazanırsın. münakaşayı sonuna kadar götürdü mü; bir arkadaş, dost kaybedersin, bir düşman kazanırsın. O yenilir ama yenildiğini ömrü boyu unutmaz. "Filanca münakaşada şu arkadaş beni yenmişti." diyeO yenilir ama yenildiğini ömrü boyu unutmaz. "Filanca münakaşada şu arkadaş beni yenmişti." diye senin hatanı arar durur, gözler; fırsatını buldu mu gözlerini açar,senin hatanı arar durur, gözler; fırsatını buldu mu gözlerini açar, "Sen de şöyle yaptın!" diye karşına dikilir. Bakarsın; "Ya bu ne hırs? Bu neye böyle hınçla söylüyor? "Sen de şöyle yaptın!" diye karşına dikilir. Bakarsın;

"Ya bu ne hırs? Bu neye böyle hınçla söylüyor?

"Ha! Geçen sefer ben onu alt etmiştim ya, bak hâlâ onu unutmamış." diye oradan anlarsın. "Ha! Geçen sefer ben onu alt etmiştim ya, bak hâlâ onu unutmamış." diye oradan anlarsın.

Onun için haklı olduğu halde insan münakaşayı, üretmemeye, uzatmamaya dikkat etmeli.Onun için haklı olduğu halde insan münakaşayı, üretmemeye, uzatmamaya dikkat etmeli. Haklı söylersin baktın kabul edecek bir hal yok peki peki, deyiverirsin insan ordan ecir alıyor. Haklı söylersin baktın kabul edecek bir hal yok peki peki, deyiverirsin insan ordan ecir alıyor.

Ve tebkîru's-salâti fî-yevmi'l-ğaymi. "Bulutlu günde sabah namazını erken kılmak."Ve tebkîru's-salâti fî-yevmi'l-ğaymi. "Bulutlu günde sabah namazını erken kılmak." "Namazı erken kılmak" diyor. Yani başka vakitler de olabilir, "Namazı erken kılmak" diyor. Yani başka vakitler de olabilir, fakat bilhassa sabah namazı için bu böyledir.fakat bilhassa sabah namazı için bu böyledir. Bulutlu olunca güneşin doğduğu, ufuktan yükseldiği anlaşılmaz.Bulutlu olunca güneşin doğduğu, ufuktan yükseldiği anlaşılmaz. İnsan geç vakte bırakırsa, güneş doğduktan sonraya kalmış olur, namazın vakti çıkmış olabilir.İnsan geç vakte bırakırsa, güneş doğduktan sonraya kalmış olur, namazın vakti çıkmış olabilir. Onun için böyle erken namaz kılmak, bu da hayırdır. Onun için böyle erken namaz kılmak, bu da hayırdır.

Ve hüsnü'l-vudûi fî-eyyâmi'ş-şitâi. Ve hüsnü'l-vudûi fî-eyyâmi'ş-şitâi. "Kış günlerinde güzelce abdestini almak, bu da hayırdandır." buyurmuş Peygamber Efendimiz. "Kış günlerinde güzelce abdestini almak, bu da hayırdandır." buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Niye bunu zikretti? Müslümanlık kış gününde zordur.Niye bunu zikretti?

Müslümanlık kış gününde zordur.
Buzlar akar sulardan, her taraf soğuktur, insanın eli ayağı donar.Buzlar akar sulardan, her taraf soğuktur, insanın eli ayağı donar. Musluğu açtığın zaman insanın elini soğuk su jilet gibi keser. Onun için abdest almak zor gelir.Musluğu açtığın zaman insanın elini soğuk su jilet gibi keser. Onun için abdest almak zor gelir. Müslüman zayıfsa, abdest almak zor geldiğinden namaz kılmak da zor gelir; abdesti, namazı bırakır. Müslüman zayıfsa, abdest almak zor geldiğinden namaz kılmak da zor gelir; abdesti, namazı bırakır. Ama o soğuk günde, o abdesti alır, yine namaz kılarsa, işte sâdık olduğunu göstermiş oluyor. Ama o soğuk günde, o abdesti alır, yine namaz kılarsa, işte sâdık olduğunu göstermiş oluyor.

Başından beri bir daha sayacak olursak; Allah düşmanlarıyla kılıçla çarpışmak hayır,Başından beri bir daha sayacak olursak; Allah düşmanlarıyla kılıçla çarpışmak hayır, yaz gününde oruç tutmak hayır, musibet geldiği zaman güzelce sabretmek hayır,yaz gününde oruç tutmak hayır, musibet geldiği zaman güzelce sabretmek hayır, haklı olduğu halde münakaşayı terk etmek hayır, namazı bulutlu günde erken kılmak hayır haklı olduğu halde münakaşayı terk etmek hayır, namazı bulutlu günde erken kılmak hayır ve kış gününde abdesti güzelce alıvermek hayır. ve kış gününde abdesti güzelce alıvermek hayır.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi hayırlı amellere muvaffak eylesin. Hayırlı insanlar eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi hayırlı amellere muvaffak eylesin. Hayırlı insanlar eylesin. Tevfîkini refîk eylesin. Bildiklerimizle amel etmeyi nasip eylesin.Tevfîkini refîk eylesin. Bildiklerimizle amel etmeyi nasip eylesin. Kim bildikleriyle amel ederse Allahu Teâlâ hazretleri o bahtiyarlaraKim bildikleriyle amel ederse Allahu Teâlâ hazretleri o bahtiyarlara bilmediği esrarını açar da manevî nice ilimleri ihsan eder. bilmediği esrarını açar da manevî nice ilimleri ihsan eder.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2